kuranda itikad ile ilgili ayetler / İtikad ve İtikadda Usul – İktibas Dergisi

Kuranda Itikad Ile Ilgili Ayetler

kuranda itikad ile ilgili ayetler

Allah’a İman ile ilgili ayetler

Kullarım sana, benden soracak olurlarsa, şüphesiz ki ben onlara yakınım. Dua edenin duasına icabet ederim. (Öyleyse) onlar da benim davetime icabet etsinler ve bana iman etsinler ki (akıl, doğruluk ve olgunluk sahibi olan) rüşt ehlinden olsunlar. (2/Bakara )

Kur’ân’da “Sana sorarlarsa” diye başlayan birçok ayet vardır. Tüm bu ayetlerde cevap kısmı “De ki” diyerek başlar. Tek istisnası bu ayettir. Allah (cc) kendisini kullarına tanıtırken “De ki” lafzının dahi kendisi ile kulları arasına girmesine razı olmamıştır. Affedilmez bir günah olan şirkin kısımlarından biri de; Allah’tan (cc) başkasına dua etmek, darda kalındığında ölü, diri ya da türbelerden medet ummaktır. Bu şirkin en belirgin sebeplerinden biri, Allah’ı (cc) uzak görmek ve O’na (cc) yakınlaşmak için aracıya ihtiyaç olduğuna inanmaktır. Allah (cc) bu ayette şirk mantığını çürütmüş ve kullarına yakın olduğunu, dua edenlere doğrudan icabet edeceğini belirtmiştir. (Şirk mantığı ve çürütülmesine dair bk. 4/Nisâ, 48; 5/Mâide, 35; 6/En’âm, ; 10/Yûnus, 18; 34/Sebe’, )

Allah pis ile temizi birbirinden ayırmadan, siz müminleri bulunduğunuz hâl üzere öylece bırakacak değildir. Allah sizi gayba muttali kılacak da değildir. Fakat Allah (gaybı bildirmek için) resûllerden dilediğini seçer. Allah’a ve resûllerine iman edin. Şayet iman eder ve sakınıp korkarsanız, sizin için büyük bir ecir vardır. (3/Âl-i İmran )

“Rabbimiz! Şüphesiz ki biz: ‘Rabbinize iman edin!’ diye imana davet eden bir davetçiyi işittik ve iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve Ebrar olanlarla (çokça iyilik yapanlarla) beraber canımızı al.” (3/Âl-i İmran )

Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Resûl’e itaat edin. Sizden olan (Müslim/şirki terk ederek tevhidle Allah’a yönelen) yöneticilere de (itaat edin). Herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, şayet Allah’a ve Ahiret Günü'ne inanıyorsanız (o meseleyi çözmek için) Allah’a ve Resûl’e götürün. Bu, daha hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir. (4/Nisâ 59)

İnsanlar dinî ve dünyevi meselelerde ihtilafa düşebilirler. İhtilaf ve anlaşmazlık durumunda insanlar iki kısma ayrılırlar:

1. Allah’a (cc) ve Ahiret Günü'ne iman etmiş müminler: Bunlar tüm meseleleri Allah’a (cc) (Kitab’a) ve Resûl’üne (sav) (Sünnet’e) götürürler. Bunlar, iman iddiasında samimi oldukları için ahiretlerini; daha hayırlı bir sonuç aldıkları için de dünyalarını kurtaran bahtiyarlardır. (bk. 24/Nûr, 51)

2. İnkâr etmekle emrolundukları hâlde tağutu reddetmeyen sapkınlar: Bunlar dinî ve dünyevi bir meselede anlaşmazlığa düştüklerinde Kitab’ın ve Sünnet’in hakemliğine razı olmayan kimselerdir. Sorunlarını beşerî kanunlarla hükmeden mahkemelerde, atalarının örfünde, Kitab’a ve Sünnet’e açıkça muhalefet eden din bilginlerinin fetvalarında, taassubun gözlerini kör ettiği dinî veya siyasi mezheplerinin ilkeleriyle çözmeye çalışırlar. Nisâ Suresi ayet-i kerime bunları anlatmaktadır. (bk. 24/Nûr, )

Hayır! Rabbine andolsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem tayin edip, verdiğin hükme içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan ve tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar. (4/Nisâ 65)

Ayet, ayette geçen hükmü pekiştirmektedir. Sorunlarını Resûl’e (sav) götürmeyenler, onun böyle bir yetkisi olmadığını söyleyenler ya da ağızlarıyla bu yetkiyi verdikleri hâlde pratikte farklı davrananlar ayetin kapsamındalardır.

Ey insanlar! Şüphesiz ki Resûl, Rabbinizden hak ile size gelmiştir. (O’na) iman edin. (Bu) sizin için en hayırlı olandır. Şayet inkâr ederseniz şüphesiz ki göklerde ve yerde olanların tamamı Allah’a aittir. Allah (her şeyi bilen) Alîm, (hüküm ve hikmet sahibi olan) Hakîm’dir. (4/Nisâ )

Ey Ehl-i Kitap! Dininizde aşırı gitmeyin ve Allah’a dair hak olandan başka bir söz söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesih ancak Allah’ın Resûlü ve Meryem’e (babasız doğması için “Ol!” diyerek) ilka ettiği kelimesi ve O’ndan bir ruhtur. Allah’a ve resûllerine iman edin. “(İlahımız) üçtür.” demeyin. (Bu batıla) son verin. (Bu) sizin için daha hayırlı olur. Ancak Allah tek bir ilahtır. O bir çocuğunun olmasından münezzehtir. Göklerde ve yerde olanların tamamı O’na aittir. Vekil olarak Allah yeter. (4/Nisâ )

İman edip salih amel işleyenlere gelince; onlara ecirlerini eksiksiz verecek, lütuf ve ihsanından (fazla fazla) arttıracaktır. Kim de (Allah’a kulluk yapmaktan) çekinir ve büyüklenirse, onlara can yakıcı bir azapla azap edecek ve onlar kendileri için Allah’ın dışında ne bir dost ne de yardımcı bulabileceklerdir. (4/Nisâ )

Allah’a iman edip O’na tutunanlara gelince, onları kendinden olan bir rahmete, lütuf ve ihsana dâhil edecek ve (sonunda Allah’a ulaşacakları) dosdoğru yola hidayet edecektir. (4/Nisâ )

Hani havarilere: “Bana ve Resûlüme iman edin.” diye vahyetmiştim. Demişlerdi ki: “İman ettik. Şahit ol ki biz, gerçekten Müslimleriz/şirki terk ederek tevhidle Allah’a yönelen kullarız.” (5/Mâide )

De ki: “Ey insanlar! Şüphesiz ki ben, Allah’ın tümünüze (yolladığı) Resûl’üyüm. O (Allah ki) göklerin ve yerin hâkimiyeti/egemenliği O’na aittir. O’ndan başka (ibadeti hak eden) hiçbir ilah yoktur. Diriltir ve öldürür. Allah’a ve Resûl'ü olan ümmi Nebi’ye iman edin. O (Nebi), Allah’a ve O’nun kelimelerine iman eder. Ona uyun ki, hidayet bulasınız.” (7/A'râf )

Allah’ı bırakıp da sana fayda ve zarar vermeyecek olan varlıklara dua etme! Şayet böyle yaparsan hiç kuşkusuz, zalimlerden/müşriklerden olursun. (10/Yûnus )

ayetler, Allah Resûlü’ne (sav) tevhid üzere olması ve bunu ilan etmesinin emredildiği ayetlerdir. Tevhidin özü kulluk, kulluğun özü ibadet, ibadetin özü de duadır. Resûl (sav) dahi olsa Allah’ı (cc) bırakıp kendilerine bile fayda ve zararı olmayan, yaratamayan, rızık veremeyen, ölüm ve hastalığı kendilerinden savamayan varlıklara dua edenler zalimlerden yani müşriklerden olurlar.

Zina yapan kadın ve erkeğin her birine yüzer değnek vurun. Şayet Allah’a ve Ahiret Günü'ne inanıyorsanız, onlara Allah’ın dinini/yasasını uygularken, o ikisine acıyacağınız tutmasın. Onların cezasına müminlerden bir topluluk şahitlik etsin. (24/Nûr 2)

“Ey kavmimiz! Allah’ın davetçisine icabet edin ve ona iman edin ki, günahlarınızı bağışlasın ve sizi can yakıcı azaptan korusun.” (46/Ahkâf 31)

Allah’a ve Resûl’üne iman etmeniz, onu desteklemeniz, ona saygı duymanız ve sabah akşam (Allah’ı) tesbih etmeniz için. (48/Fetih 9)

Allah’a ve Resûl’üne iman edin. Sizi, kendisinde yetkili kıldığı (mallardan) infak edin. Sizden iman edip infakta bulunanlara büyük bir mükâfat vardır. (57/Hadîd 7)

Size ne oluyor ki; Resûl sizi Rabbinize iman etmeye davet ettiği hâlde, Allah’a iman etmiyorsunuz? Hem muhakkak ki sizden, (iman edeceğinize dair) kesin bir söz almıştı. Şayet iman etmiş kimselerseniz (bu çağrının ve sözünüzün gereğini yerine getirin). (57/Hadîd 8)

Ey iman edenler! Sizi can yakıcı azaptan kurtaracak ticareti size göstereyim mi? (61/Saff 10)

Allah’a ve Resûl’üne iman edersiniz, mallarınız ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Şayet bilirseniz bu sizin için en hayırlı olandır. (61/Saff 11)

Allah’a, Resûl’üne ve indirdiğimiz nura iman edin. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. (64/Teğabûn 8)

Sizi Toplanma Günü için bir araya getireceği gün, işte o gün Teğabûn/Aldanma Günüdür. Kim Allah’a iman eder ve salih amel işlerse, onun kusurlarını örter ve onu altından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere sokar. Büyük kurtuluş/kazanç budur işte. (64/Teğabûn 9)

Allah’ın izni olmadan hiçbir musibet başa gelmez. Kim Allah’a iman ederse, (Allah) onun kalbini hidayet eder. Allah, her şeyi bilendir. (64/Teğabûn 11)

İslamiyet İçinde Alevilik

Ali radiyellahü anh&#;ın dediği rivayet edilmiştir: Beni Resulüllah aleyhisselam çağırdı ve buyurdu ki, &#; Sende İsâ&#;ya benzer bir yön vardır. Yahudiler onu öylesine horladılar ki, anasına bile iftira ettiler. Hırıstiyanlar da öylesine sevdiler ki, onu kendisine layık olmayan bir yere indirdiler.&#; Ali şöyle devam etti: Dikkat edin, iki grup, benim hakkımda kendilerini gerçekten mahvedeceklerdir. Birisi sevenlerdir ki, beni bende olmayan şeylerle öveceklerdir. Diğeri de horlayanlardır ki, bana olan kinleri onları bana iftiraya zorlayacaktır. Bakın, ben Nebî değilim. Bana vahiy gelmez. Ama ben gücümün yettiği kadar Allah&#;ın kitabına ve Resulüllahın sünnetine uygun iş yaparım. Size Allah&#;a boyun eğmeyi emrettiğim sürece hoşunuza gitse de gitmese de bana boyun eğmek görevinizdir. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I/)

I- ALİ&#;Yİ AŞIRI SEVENLER

Bunlar Ali ve evladı ile ilgili çeşitli iddialarda bulunmuşlardır.

A- Halifeliğin Yalnız Ali ve Evladının Hakkı Olması

Bilindiği gibi İslam öncesi Arap yarımadasında halk kabileler halinde yönetiliyordu. Her kabilenin bir reisi vardı. Kabile reisliği babadan oğlu geçerdi. Müslümanların komşuları olan İran, Bizans ve Habeşistan da krallıkla yönetilmekteydi. Krallığın da babadan oğula geçen bir sistem olduğunu biliyoruz. Muhammed aleyhisselam hem bir Nebî hem de devlet başkanı idi. Nebîmizin hanedanı içinde başkanlığa en yakın kişi şüphesiz Ali idi. Çünkü o hem amcasının oğlu, hem damadı, hem de bütün hayatını Nebîmiz ile birlikte geçirmiş bir şahsiyetti. Kur&#;an&#;ı ve Sünneti de iyi biliyordu. Bu sebeple insanlardan bir kısmının Nebîmizden sonra onu halife görmek istemeleri normaldi. Ali’nin halife seçimindeki hoşnutsuzluğu da böyle bir görüş ve ictihada dayandırılabilir.

Bugün de insanlar, bunca yaygın propagandaya rağmen hanedanlık düşüncesinden uzaklaştırılamamaktadırlar. Osmanlılar neredeyse bir asra yakındır tarih sahnesinden silinmiş ve saltanata mensup kimseler sürgün edilmiş olmasına rağmen bu gün o hanedandan olan kişilerin söz ve davranışlarını halk ilgi ile izlemektedir. Eğer onlardan birisi siyasete soyunacak olsa eminim ki, kolaylıkla seçimi kazanacaktır. Erdal İNÖNÜ&#;nün SHP&#;nin genel başkanı olmasının İNÖNÜ soyadıyla olan ilgisi inkar olunamaz. Aynı şey Menderes ailesi için de söylenebilir. Amerika&#;da Kennedy ailesinin hala önemli olması silinemeyen bu hanedanlık düşüncesiyle yakından ilgilidir.

Kur&#;an&#;da da hadis-i şeriflerde de devletin şekliyle ilgili emredici bir hüküm yoktur. Kur&#;an egemenliğin Allah&#;a ait olduğunu ilan eder. Bununla ilgili çok sayıda ayet ve bir de Mülk suresi vardır. Bu surenin ilk ayeti şöyledir :

“Bütün yetkileri elinde tutan Allah pek yücedir. Her şeye bir ölçü koyan O’dur.”  (Mülk 67/1)

Mülk kelimesi egemenlik, saltanat ve sahiplik anlamına gelir.[1]

“Göklerin ve yerin hâkimiyeti O’nun elindedir; ne bir çocuk edinmiştir, ne de hâkimiyette ortağı vardır. O, her şeyi yaratmış ve her şeye bir ölçü koymuştur.”( Furkân, 25/2)

İnsanlara egemenliği veren Allah&#;tır.

“De ki “Ey tüm yetkileri elinde tutan Allah’ım! Tercih ettiğin  kişiye yetki verir, tercih ettiğinden yetkiyi alırsın. Tercih ettiğin kişiyi üstün konuma getirir ve yine tercih ettiğin kişiyi değersizleştirirsin. Bütün iyilikler Senin elindedir. Her şeye bir ölçü koyan Sensin. “( Al-i İmrân, 3/26)

Allah Teâlâ insanları değerli yarattığını ve bir çok şeyi onların emrine verdiğini beyan etmektedir “Hâlbuki Âdemoğullarına çok değer verdik; karada ve denizde taşıttık; onlara temiz ve lezzetli nimetler verdik; yarattığımız akıllı varlıkların çoğundan da üstün kıldık.”  (İsra, 17/70)

İnsanların en değerli olanının kim olduğunu da Allah Teâlâ açıklamıştır :

“Ey insanlar! Sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Birbirinizi tanıyasınız diye oymaklara ve boylara ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, Allah’tan en çok çekinenizdir. Her şeyin iç yüzünü bilen Allah’tır.”(Hucurât, 49/13)

Bir çokları da bu ayetlere bakarak hanedanlığın önemli olmadığı kanaatine varabilir.

Ali&#;yi halifelik makamına daha layık görmenin yadırganacak bir tarafı yoktur. Ama Ali&#;nin de bizzat biat ettiği halifeleri zalim ve gasıp saymak bir aşırılıktır. Halbu ki, Ali&#;nin bu zatlarla ilgili güzel sözleri vardir.

Buhârî&#;nin rivayetine göre Muhammed b. el-Hanefiyye diyor ki, babama ( Ali kerremellahü veche&#;ye) sordum : Resulüllah sallallahü aleyhi ve sellemden sonra insanlarin en üstünü kimdir ? Dedi ki, &#;Ebubekr&#;dir. Ondan sonra kimdir, dedim. Dedi ki, Ömer&#;dir. Bundan sonrakinin Osman olduğunu söylemesinden korkarak dedim ki, &#;Sonra da sensin.&#; Dedi ki, &#;Ben başka değil, sadece müslümanlardan biriyim.&#; (Buhârî, Fedâil&#;üs-Sahabe, 5)

Bilindiği gibi bugün Şia, Ali&#;nin halifeliğini bir iman meselesi saymaktadır. Onlara göre imanın şartlarından biri de Ali&#;nin ve soyundan gelenlerin Nebîmizden sonra halife olduklarına inanmaktır.[2] Ezan okurken &#;Eşhedü enne Aliyye veliyyullah&#; demeleri bunu bir inanç esası haline getirmelerinden başka bir şey değildir.

B- İmamın Masum Olması

Yalnızca Ali ve soyundan gelenlerin halife olabilmesi ve onun dışındakilerin böyle bir yetkiye sahip olamamaları inancı insanları bir başka aşırılığa sürüklemiştir. Bu aşırılık Ali ve soyundan gelen imamların masum olmaları inancıdır. Çünkü halifeliğin bunların hakkı olması ve bir inanç esası haline gelmesi için onların bütün insanlardan farklı olmaları gerekir. Aşağıdaki ifadeler bugün İran&#;da yaygın olan Şia&#;nın inancıdır:

&#;İmamın da Nebîmiz gibi içte, dışta, görünürde, gizlilikte, bütün kötü ve pis şeylerden, doğumundan vefatına dek masum olduğuna inanıyoruz. İmam, imametten önce, sonra, soy-boy şerefi bakımından en yüce ve temiz kişi olup her türlü kötülükten, suçtan, yanılmadan, yanlış iş görmeden, unutmadan ve her türlü aşağılık şeylerden masumdur.&#; [3]

İmamlar için gösterilen bu özellikler Nebîmizde yoktur. Çünkü onun ve ashabının yanlış yaptıklarına dair Kur&#;an-ı Kerim&#;in açık ifadeleri vardır.  Müslümanlar ilk savaşı Bedir’de yaptılar. Allah Teâlâ bu savaştan önce şu Ayeti indirdi:

فَإِذا لَقِيتُمُ الَّذِينَ كَفَرُوا فَضَرْبَ الرِّقَابِ حَتَّى إِذَا أَثْخَنتُمُوهُمْ فَشُدُّوا الْوَثَاقَ فَإِمَّا مَنًّا بَعْدُ وَإِمَّا فِدَاء حَتَّى تَضَعَ الْحَرْبُ أَوْزَارَهَا

“Ayetleri görmezlikten gelenlerle (kafirlerle) savaşta karşılaşınca boyun köklerini vurun. Etkisiz hale getirince onları, sıkı güvenlik çemberine alın . Sonra karşılıksız ya da fidye alarak serbest bırakın ki savaşın ağırlığı kalmasın.”(Muhammed 47/4)

Esirleri serbest bırakmak düşmanı rahatlattığı gibi yeni bir savaşa gerekçe yapılmalarını da önler. Allah Teâlâ şöyle demiştir:

“İyilikle kötülük bir olmaz; sen kötülüğü iyilikle karşıla. O zaman aranda düşmanlık olan kişinin can dostun olduğunu görürsün.”(Fussilet 41/34)

Bedir savaşında Nebîmiz, düşmanı etkisiz hale getirmeden esir aldığı ve sahabe de onu bu konuda uyarmadıkları için günaha girmişlerdir. Allah Teâlâ şu âyetlerde onları ağır bir dille eleştirdi:

“Savaş alanında  düşmanı etkisiz hale getirinceye kadar hiçbir nebinin esir alma hakkı yoktur . Siz, dünya malını (hemen elde edeceğinizi) istiyorsunuz. Allah ise Ahireti (sonrasını) istiyor. Üstün olan ve doğru kararlar veren Allah’tır.

(Rumların yenildiği gün Allah’ın yardımıyla sevineceğinizi)  Allah önceden yazmasaydı, aldığınız esirlerden dolayı başınıza büyük bir felaketin gelmesi kaçınılmazd.” (Enfâl /)[

Ayetler dikkatle okunursa Nebîmiz ile birlikte bütün sahabi suçlanmıştır. Savaş esirleri, karşılıksız veya fidye karşılığı serbest bırakılmış, hiç biri köle veya cariye yapılmamıştır.[4] Demek ki, Nebîmiz de ashabı da günah işlemiştir. Ancak şu var ki, Cenab-ı hak Nebîmizin yaptığı yanlışları vahiyle düzeltir ve ondan bize düzeltilmiş olarak intikal eder.

 Dört yıl sonra yapılan Hudeybiye antlaşmasıyla Mekke’yi fethin yolu açıldı ve şu ayetler indi:

إِنَّا فَتَحْنَا لَكَ فَتْحًا مُبِينًا . لِيَغْفِرَ لَكَ اللَّهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِكَ وَمَا تَأَخَّرَ وَيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكَ وَيَهْدِيَكَ صِرَاطًا مُسْتَقِيمًا

“(Mekke’yi) Fethin önündeki engeller, senin için tamamen kalktı . Allah bunu, önceden girdiğin günahı  ve ertelediğini  önceki ve sonraki günahlarını bağışlamak, sana olan iyiliklerini tamamlamak ve seni doğru bir yola yöneltmek için yaptı.” (Fetih 48/)

Demek ki Nebîmiz, Bedir’de günaha girmişti. Günahının bağışlanması için Mekke’yi fethetmesi gerekiyordu; fetihin öncesinde şu sure indi:

إِذَا جَاءَ نَصْرُ اللَّهِ وَالْفَتْحُ .  وَرَأَيْتَ النَّاسَ يَدْخُلُونَ فِي دِينِ اللَّهِ أَفْوَاجًا . فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَاسْتَغْفِرْهُ إِنَّهُ كَانَ تَوَّابًا

“Allah’ın yardımıyla Fetih  gerçekleşip önün açılır da  insanların akın akın Allah’ın dinine girdiğini görürsen,her şeyi güzel yapmasından dolayı Rabbine yönel ve bağışlanma dile! O, tevbe edeni kabul eder.“ (Nasr /)

Ne kadar üstün bilgiye ve fazilete sahip olursa olsun herkesin yanılabileceği düşüncesi, Kitap ve sahih Sünnette açıkça belirtilenler dışındaki her görüşün tenkide tabi tutulmasına yol açmış ve İslam&#;da ihtilaflı her meselenin daima kitap ve sahih Sünnet ışığında çözülmesine sebep olmuştur.

C- İmamın Sıfatları ve Bilgisi

İmam hayali bir şahsiyet haline getirildikten sonra onun için çok şeyler söylenmeye başlamıştır. İşte İrandaki şiilerin imamla ilgili inançlarından bir bölüm daha:

&#;İmamın ilahi hükümlere, ilahî marifete, bütün bilgilere sahip olması Nebîmiz yahut kendisinden önceki imam vasıtasıyladır. Yepyeni şey hakkında da imam, Allah Teâlânın ona ihsan ettiği kudsi kuvvetle, ilham yoluyla gereği gibi hükmeder, o şeyi künhüyle anlar, bilir. Bir şeye yönelirse, onu bilmek dilerse o şey hakkında ancak gerçeği bilir, yanılmaz, şüpheye düşmez; bu hususta akli delillere, yahut belletenlerin belletmesine ihtiyaç yoktur; bilgisi iktiza edince daha da derinleşir, daha da ziyadeleşir ve bu yüzdendir ki Resul-i Ekrem&#;e, &#; Rabbim bilgimi ziyade et.&#; demesi emir buyurulmuştur &#;

&#;&#;. İmam herhangi bir şeyi bilmek dilerse o işin bütün gerçeği tozdan pasdan arınmış, yapımı güzel bir aynaya, karşısındaki şeyler, nasıl akseder, olduğu gibi görünürse İmamın gönlüne de böyle akseder, görünür. &#;

&#;&#;.. Hiç biri bir muallime gitmemiş, bir mürebbiden bir şey öğrenmemiştir; hatta okumayı, yazmayı bile talim yoluyla elde ettiklerine dair bir rivayet mevcut değildir. Hiç biri, bir hocadan ders görmemiş, hiç biri bir mektebe, bir medreseye gitmemiştir. Böyle olduğu halde kendilerine bir şey sorulunca ona derhal ve en doğru cevabı vermedeler, dillerine, bilmiyorum sözü gelmediği gibi cevap vermek için düşünmeleri, yahut cevabı bir müddet sonraya tehirleri de vaki değildir&#;&#;[5]

Bu özellikler de Nebîmizde bulunmayan özelliklerdir. Çünkü bunlar onu beşer olmaktan çıkarır. İnsanların bir kısmı Nebîmizde bir insan üstülük görmek istemişler, sıradan bir insanın nebî olamayacağını zannetmişlerdi. Kur&#;an-ı Kerim bu durumu şöyle bildirmektedir.

“Dediler ki; “Bize bu topraktan akıp giden bir pınar fışkırtıncaya kadar sana inanacak değiliz.        Hurması ve üzümü olan bir bahçen de olabilir; ırmakları onların arasından da akıtabilirsin. Ya da sandığın gibi gökyüzünü üstümüze parça parça düşürürsün. Allah’ı ve melekleri karşımıza getirsen de olur.  Altından yapılmış bir evin olsa yahut gökyüzüne çıksan?  Bize okuyacağımız bir kitap indirmedikçe çıktığına da inanacak değiliz ya.” De ki “Rabbime boyun eğerim; ben elçi olan bir beşerden başka neyim ki?” Kendilerine doğru yolu gösteren kişi gelince bu insanları inanmaktan alıkoyan şu sözleridir: “Allah elçi olarak bir adamı (beşer) mı gönderdi?”(İsrâ 17/)

Hırıstiyanlar, İsa&#;ya olan aşırı bağlılıklarnıdan dolayı onu Allah&#;ın oğlu kabul etmişler, Tanrının İsa&#;nın şahsında insan kılığına büründüğünü söylemişlerdir.

D- İmamlara İtaat

İmamlara kayıtsız şartsız itaat edilmesi ön görülmektedir. Bu konuda da İran şiilerinin inançlarından nakilde bulunalım :

&#; Onların buyrukları Allah Teâlâ&#;nın buyruklarıdır. Nehiyleri onun nehyidir. Onlara itaat, Allah&#;a itaattır. Onlara isyan Allah&#;a isyandır. Onları seven Allah&#;ı sever. Onlara düşman olan Allah&#;a da düşman olur&#; &#;[6]

Hırıstiyanlar İsa&#;daki uluhiyet ruhunun papaya, papaza, kardinale ve rahibe geçtiğine inanmaktadırlar. Bunların Allah&#;tan ilham aldıkları ve asla yanılmayacakları kabul edilmekte ve onlara kayıtsız şartsız itaat edilmesi istenmektedir. Bu bir aşırılıktır.

Ali ve evladına karşı da aşırı davranıldığı görülmektedir. İmamların uyacağı şey, Kur&#;an-ı Kerim ve ondan çıkarılan doğru hükümler yani hikmetlerdir. Allah Teâlâ hazretleri şöyle buyuruyor : “Ey inanıp güvenenler, Allah&#;a itaat edin, bu Elçiye itaat edin ve sizden olan yetki sahiplerine de. Eğer (o yetkililerle) bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz onu, Allah&#;a ve Elçisine  götürün. Allah’a ve ahiret gününe inanıp güveniyorsanız böyle yaparsınız. Böylesi hayırlı olur ve çok güzel sonuç verir . ( Nisa 4/59)

Ayeti Arapçadaki dizilişine göre tercüme edecek olursak şöyle dememiz gerekir : &#; Ey inananlar! Allah&#;a boyun eğin, onun Elçisine boyun eğin, sizden olan yetkililere de&#;&#; Burada, yetkililere boyun eğme emri, Allah&#;ın elçisine boyun eğme emrine bağlantılı olarak verilmiştir.

Allah&#;ın Elçilerine kayıtsız şartsız boyun eğilir. Çünkü onlar, sadece Allah&#;ın ayetlerini tebliğ ederken Allah&#;ın Elçisidirler. Elçiye itaat, onu gönderene itaattir.  Ama bundan, yetkililerimize de kayıtsız şartsız boyun eğmemiz gerektiği anlaşılamaz. Bir hadis-i şerifte şöyle buyuruluyor : &#;Yaratıcıya ısyan olan yerde yaratılmışa boyun eğilmez.&#; (Müslim, imaret 39; Ebû Davud,cihad 87) Bir diğer hadis-i şerifte de şöyle buyuruluyor : &#; Boyun eğme sadece marufta olur.&#; (Buharî, ahkâm 4, Müslim, imaret ) Maruf, Kur&#;an&#;a uygun şeydir. Bu sebeple yetkilinin marufa aykırı emri kişiyi sorumluluktan kurtaramaz.

Ali b. Ebî Talib radiyellahü anh şöyle demiştir : &#;İmamın görevi Allah&#;ın indirdiği ile hükmetmek ve emaneti yerine getirmektir. Böyle yaparsa vatandaşların onu dinlemesi ve ona boyun eğmesi gerekir. &#;[7]

Halifeye kayıtsız şartsız boyun eğmenin bir inanç haline gelmesi onu Allah&#;ın yerine koymak ve şirke düşmek olur.

E- Ric&#;at İnancı

İmamların ölümlerini kabul etmek istemedikleri için bazı aleviler ric&#;ata  yani imamın ölümden veya gaybete girmesinden sonra geleceğin veya ruh göçüne inanmışlardır. İran şiileri ric&#;ata inanır. Bunu şöyle açıklarlar :

&#; İmamiyenin, Ehl-i beytten gelen rivayetlere göre, Allah Teâlâ&#;nın ölenlerin bir bölümünü öldükleri surette dünyaya getireceğine, böylece de bir bölüğün yüceltileceğine, bir bölüğünün alçaltılacağına, gerçeklerin haklı olduklarının, zalimlerin haksız bulunduklarının meydana çıkacağına inançları vardır.&#;

&#;Dünyaya döndürülecek kişiler imanda en üstün olanlarla fesadda en aşağı derecede blunanlardır..&#; [8

F- Takiyye İnancı

Bu inanç şöyle açıklanmaktadır :

Takiyye, bir toplumdan yahut birinden çeşitli suretlerde korunmak, mensub olduğu zümreyi o zümrenin malını canını, inancını zarardan emin etmektir. Bu, kendilerinden ve kendilerine uyanlardan zararı uzaklaştırmak, canlarını korumak, müslümanların düzeninini ve birliklerini sağlamak için Ehl-i beytin şiarıdır. [9]

Takiyyenin sebep olduğu aşırılıklar :

Ali&#;nin 30 sene takiyye yaptığı, düşman olduğu halde dost göründüğü iddia ediliyor. Bu onun haşa, hilekar, iki yüzlü ve münafık tipli olduğu kanaatini vermez mi ?

Diğer taraftan Ali&#;nin ve ehl-i beytin dışında olanlar, onlara düşman oldukları halde iki yüzlülükle onlara dost görünmüş olmazlar mı? Sonuçta Resulüllah&#;ın bütün ashabı münafık ve iki yüzlü içi başka, dışı başka kişiler durumuna düşmez mi? O zaman Nebîmiz sallallahu aleyhi ve sellem kendi ashabını iki yüzlü bir şekilde yetiştirmiş demektir. Halbu ki, Allahü Teâlâ hazretleri bu konuda şöyle buyuruyor :

“Muhammed Allah’ın elçisidir. Onunla birlik olanların, kendini doğrulara kapatanlara karşı sarsılmaz duruşları vardır. Birbirlerine karşı ise merhametlidirler. Allah’ın rızasını ve ikramını kazanmak için rüku ve secde ettiklerini görürsün. Onları tanıtan, secdenin yüzlerinde bıraktığı etkidir. Tevrat’ta da böyle anılırlar. İncil’de ise filiz vermiş ekine benzetilirler. Güçlenmiş, kalınlaşmış, sapı üzerinde dik durmuş, çiftçileri pek hayran bırakan ekin gibidir. Bunlar, kendini doğrulara kapatanları kıskandırmak içindir. Allah, onlardan inanıp güvenen ve iyi işler yapanlara bağışlama ve büyük bir ödül vadetmiştir.” (Fetih 48/29)

II- ALİ&#;Yİ AŞIRI HORLAYANLAR

Ali&#;yi aşırı horlayanların başında Haricîler gelir. Bunlar başlangıçta Ali taraftarı iken Ali ile Muaviye arasında çıkan Sıffîn savaşında Muaviye, kaçmaya yeltendiği bir sırada bu zor durumdan kurtulmak için hakem tayini düşüncesini ortaya attı. Muaviye&#;nin ordusu, Kur&#;an-ı Kerim&#;i havaya kaldırdı. Fakat Ali savaşa devamda kararlıydı. Daha sonra haricî adını alan bir grup önce Ali&#;yi hakem tayinine ve bilirli bir hakemi kabul etmeye zorladıkları halde daha sonra hakeme baş vurmayı büyük bir günah saydılar. Ali&#;nin, işlemiş olduğunu iddia ettikleri bu günahtan dolayı tevbe etmesini istediler. Çünkü onlara göre Ali hakeme başvurmakla küfre girmişti. Nitekim kendileri de bu sebeple kafir olduklarını ve tevbe ederek yeniden islama girdiklerini sanıyorlardı. Haricilerden bir kısmı Ali&#;ye tabi olanları da müşriklikle suçluyorlardı. [10 ]

SONUÇ

İnsanlar Allah&#;ın kulu, Allah da insanların Rabbidir.

Kul kelimesinin arapçası abd&#;dır; kul ve köle anlamına gelir. Rab kelimesinin türkçesi de sahip demektir. Günümüz Arapçasında rabb kelimesi bu anlamda kullanılmaktadır. Mesela sermaye sahibine rabb&#;ül-mâl denir. İslam hukuku ile ilgili kitaplarda bu terim vardır. Köle efendisine &#;Rabbim&#; diye hitabeder. Yusuf&#;un, kardeşleri tarafından kuyuya atılmasından sonra Mısır hükümdarına köle olarak satıldığını biliyoruz. Hükümdarın karısı Yusuf ile ilişkiye girmek istediği zaman o Allah&#;a sığınmış ve kadının kocası için şöyle demişti : &#;O benim Rabbimdir, beni çok iyi barındırmıştır.&#; (Yusuf 12/23)

Abd ve Rab kelimeleri kişi ile Allah arasındaki ilişkileri belirleme hususunda gözümüzün önüne bir örnek getirmektedir. Efendi ile köleyi düşünelim. Efendi kölesi üzerinde tam bir egemenliğe sahiptir. Köle, efendisine kayıtsız şartsız boyun eğemek zorundadır. Onun malı üzerinde de şahsı üzerinde de bir yetkisi yoktur. O ancak efendisinin verdiği yetkiyi kullanabilir. Baba oğul ilişkisi ise farklıdır. Oğul babasının varisi, mülkünde az çok söz sahibi ve kendiliğinden bazı şeyleri yapmaya yetkilidir. İşte Allah ile kul arasındaki ilişki bir baba oğul ilişkisi değil, köle ve efendi ilişkisi gibidir. Allah&#;ın yetki vermediği bir konuda hiç kimse kendini yetkili sayamaz. Tek yetki kaynağı Allah Teâlâdır. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem de onun kuludur. Kelime-i şehadet getirirken Nebîmizin Allah&#;ın kulu olduğunu öncelikle vurgular sonra elçisi olduğuna inandığımızı söyleriz.

İnsanlar hep bu noktada yanılırlar. Allah&#;ın hiç kimseye vermediği yetkiyi kendi kuruntularına göre bazılarına tanır, onları Allah&#;ın egemenliğine ortak ederler. Hırıstiyanlar, İsa&#;ya Allah&#;ın oğlu demiş ve onu tanrılaştırmışlardır. Yahudiler, kendileri için Allah&#;ın oğulları ve sevgilileri diyerek[11] zaman zaman Tevratı değiştirmekte, Allah&#;a ait olan yetkileri her defasında daraltmaktadırlar. Kimileri melekleri Allah&#;ın kızları sanmış, kimileri ise bir kısım velilere tasarruf yetkisi tanıyarak insanları onlar arasında paylaştırmışlardır. Bazıları da kendilerini Allah&#;ın bir temsilcisi sayar, kendilerine gösterilen saygının aslında Allah&#;a gösterilmiş olacağını söyler ve insanları Allah&#;a ait olan egemenlik konusunda yanıltırlar. Bu iddiaların hepsi de delilsiz olduğu için birer sapıklıktan başka bir şey olamaz. Bazıları da Allah&#;ın bazı kişilerin kılığına girdiğini ileri sürmüşler ve bu yolla sevdikleri bir kısım kişilere kutsallık vermeye çalışmışlardır. Bugün bir kısım aleviler arasında telaffuz edilen Ali sırrı bu anlamı çağrıştırmaktadır. Bunlardan hiç birinin bir belgesi yoktur. Allah&#;ın egemenliğini daraltma çabaları Kur&#;an-ı kerimde şirk olarak tanımlanmış ve bu, bağışlanmaz bir suç sayılmıştır. “Allah kendisine ortak oluşturulmasını (şirki) bağışlamaz. Bunun altında olan günahları, şirkten uzak kalmayı tercih eden kişi için bağışlar. Kim Allah&#;a ortak oluşturursa, O’na büyük bir iftirada bulunmuş olur.”  (Nisa 4/48)

İnsanların Kur&#;an-ı Kerim karşısındaki tutumları farklıdır. Bazıları içtenlikle Kur&#;an&#;a uymak ister, bu yolda elinden geleni esirgemez; malını, canını ve her şeyini feda etmekten zevk duyar. Bazıları da Kur&#;an&#;ı kendine uydurmak ister ve arzusuna uygun yorumlar çıkarmaya çalışır.

“Sana indirdiğimiz bu kitap tümüyle gerçeklerden oluşur ve kendinden öncekileri de tasdik eder. Allah, kullarının içini bilir ve onları görür.

Sonra kullarımızdan seçtiğimiz kimseleri Allah&#;ın izniyle bu Kitaba mirasçı yaparız. Onlardan kimi kendine kötülük yapar, kimi orta yolda gider, kimi de iyilikler konusunda en önde olur. İşte büyük üstünlük en önde olmaktır.”  (Fatır35/)

Ali ile ilgili tartışmaların çoğu Ali&#;nin kabul edebileceği tartışmalar değildir. Madem onu Nebîmiz İsa&#;ya benzetmiş konuyu İsa ile ilgili bir ayetle bitirelim :

&#;Bir gün Allah, şöyle diyecek: “Ey Meryem oğlu İsa! Sen insanlara dedin mi ki &#;Beni ve anamı Allah ile aranıza iki tanrı olarak koyun?” İsa diyecek ki “Ben sana içten boyun eğerim. Benim doğru olmayanı söylemem olacak şey değildir. Eğer söylediysem, zaten bilirsin. Sen, benim içimi bilirsin ama ben Senin içini bilmem. Bütün gaybı (kalpleri) bilen sadece Sensin!”

Bana ne emrettiysen ben onlara onu söyledim. &#;Benim Rabbim ve sizin de Rabbiniz olan Allah’a kul olun!&#; dedim. Aralarında bulunduğum sürece onlara şahittim. Beni vefat ettirdikten sonra onlar, sadece senin gözlemin altındaydılar. Her şeye şahit olan Sensin.

Eğer azap edersen onlar senin kullarındır. Ama bağışlarsan, üstün olan ve bütün kararları doğru olan Sensin.”

Allah diyecek ki “Bugün doğruların, doğruluklarından yararlanacakları gündür. İçinden ırmaklar akan cennetler onlar içindir. Orada ölümsüz olarak sürekli kalacaklardır. Allah onlardan razıdır, onlar da Allah&#;tan razı olacaklardır. En büyük kurtuluş işte budur.”(Maide 5/)

Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır

&#;&#;&#;&#;&#;&#;&#;&#;&#;&#;&#;&#;&#;&#;&#;&#;&#;&#;&#;&#;&#;&#;&#;&#;&#;&#;&#;

* Bu yazı, ll.l2.l günü, Milli Gençlik Vakfı Ümraniye Şubesi tarafından düzenlenen ve Ümraniye&#;de Belediye Sinema Salonunda yapılan Alevilik toplantısı sebebiyle hazırlanmıştır.

Toplantıya katılanlar: Abdülaziz BAYINDIR, Doç. Dr. Mustafa ÖZ (Marmara Üniversitesi İlahiyat Fak. Öğretim Üyesi), Cemal ŞAHİN ( Çorum Milletvekili) Muharrem Naci

[1]- İbn Manzûr, Lisan&#;ül-Arab, Beyrut c. l0 s.

[2]- Muhammed Rıza&#;l-Muzaffer, Akâid&#;ül-İmâmiyye (Abdülbakî GÖLLPINARLI tarafından Şia İnançları adıyla tercüme ve neşredilmiştir. )İst. l, s

[3]- Muhammed Rıza el-Muzaffer, a.g.e. s.

[4]- Allah Teâlâ&#;nın önceden yazdığı şey ile Kölelik ve cariyelik konusunda ayrıntılı bilgi için lütfen tıklayınız:  funduszeue.info

[5]- Muhammed Rıza el-Muzaffer, a.g.e. s.

[6]- Muhammed Rıza el-Muzaffer, a.g.e. s.

[7]- Fahrüddin er- Râzî, ete-Tefsîr&#;ül-Kebîr, Dar&#;üt-tıbaat&#;il-âmire, c. III, s.

[8]- Muhammed Rıza el-Muzaffer, a.g.e. s.

[9]- Muhammed Rıza el-Muzaffer, a.g.e. s.

[10]- Muhammed Ebû Zehra, İslamda Siyasî ve İtikâdî Mezhepler Tarihi ( Tercüme Hasan Karakaya ve Kerim Aytekin.)İstanbul, s. 71 vd.

[11]- Maide Suresi 5/l8

Intiharla ilgili ayet

Kur'an'da intiharla ilgili ayetler

İmtihan ile ilgili ayetler İmtihan ayetleri oku, kuran meali dinle. Bakara Suresi, ayet: Sizi, dayanılmaz işkencelere uğrattıklarında, Firavun ailesinin elinden kurtardığımızı hatırlayın. Onlar, kadınlarınızı diri bırakıp, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı.

Intiharla ilgili hadisler

Bu ipuçları, geleceğe yönelik artan umutsuzluk, yalnızlık, çaresizlik duygularından bahsetme, ölüm ve intiharla ilgili yazılar yazma, eşyalarını düzenleme, arkadaşlarla vedalaşma, vesayet işlemlerini düzenleme şeklinde olabilir. Ergenlik döneminde intihar girişiminde bulunan 15 yaş altı gençlerle yapılan bir

Intiharla ilgili ayet

Ben size bunları gösterdim. Şimdi siz de bana Kur’andan (sakın bana hadis yazmayın!) "cezasını çekince cennete gideceğini" anlatan bir ayet gösterin. Bize öğretilen sadece Araf 36da anlatılandı değilmi?

Amr b el-As (ra), Zâtu`s-Selâsil seferinde ihtilâm olmuş, hava çok soğuk olduğu için, su bulunduğu halde, ölüm korkusundan dolayı teyemmümle namaz kıldırmıştır Durumunu Hz Peygamber`e iletirken, yukarıdaki ayete göre amel ettiğini söylemiş ve Resulullah (sas) Amr`ın bu yaptığını tasvip etmiştir (Ebu Dâvud, Tahâre, ; Ahmed b Hanbel, IV, )

Cana kıyma ile ilgili ayetler

Araf 36 – Ayetlerimizi yalanlayıp onlar karşısında burun kıvıranlara gelince, bunlar ateşin dostlarıdır. Sürekli kalacaklardır onun içinde. Bakara – O ribayı (faiz) yiyenler, şeytanın bir dokunuşla çarptığı kişinin kalkışından başka türlü kalkamazlar. Bu böyledir, çünkü onlar, "Alış-veriş de riba gibidir." demişlerdir.

Intihar ile ilgili ayetler

arifselim Değerli kardeşim. Herşeyi kuranda aramaya gerek yoktur. Çünkü bize kuranı tefsir eden ve Allah’ın izniyle konuşan bir peygamberimiz vardır. Bir başkasını öldürmek nasıl haramsa kişinin kendini öldürmesi de haramdır. Bir ayetin içerisinde bir kaç farklı konu ve emir olması normal bir durumdur.

Bahis ile ilgili ayetler

İnsanın kendisini öldürmesi Ne şekilde olursa olsun bir kimsenin kendisini öldürmesine "intihar" denir İntihar Allah’ın yaratmış olduğu cana kıymaktır Bu yüzden de büyük günahlardandır İnsana canı veren Allah olduğu gibi, onu almaya yetkili olan da odur

Twitter canlı yayın izle

Kayıtsız Üye İmtihan gibi düşünmeli insan olarak sizi her türlü sınyor kimsenin dört dörtlük bir hayatı yok kimse yaşamıyor kimse mutluluk tan gebermıyor bu dünyada rezil ol da Rabbim huzurunda rezil olmaktan iyidir

Peygamber'in, intihar eden bir kimsenin cenazesi karşısındaki tutumuyla ilgili olarak yukarıda zikredilen hadisin bu tartışmanın doğmasında etkili olduğu görülmektedir. Ömer b. Abdülazîz intihar edenin cenaze namazını kılmaya cevaz vermiyordu.

Ayet ilgili intiharla

Dünya Sağlık Örgütü'ne göre her yıl bin kişi intihar ederek hayatını kaybediyor; aynı zamanda intihar yaş arası gençlerde yol kazalarından sonra en çok görülen ikinci ölüm sebebi. Geçen

Intiharla ayet ilgili

Sumame Devamlı olarak ama bu sınırlı bir süredir Ebedi değil.

Intihar etmenin haramlığı ve ahiretteki tehlikesi ayet ve hadislerle sabittir

Intiharla ilgili ayet

"Kim kendini bir dağın tepesinden atar da öldürürse cehennem ateşinde de ebedi olarak böyle görür Kim zehir içerek kendisini öldürürse cehennemde zehir kadehi elinde olduğu halde devamlı ceza çeker" (Müslim, İman, ; Tirmizi, Tıb, 7; Nesâî, Cenâiz, 68, Dârimi, Diyât, 10; Ahmed b Hanbel, II, , )

İslâm bilginlerinin çoğunluğuna göre, intihar eden dinden çıkmış olmaz, üzerine cenaze namazı da kılınır Hayber Gazvesinde intihar eden Kuzman’ın cehennemlik olduğu bildirilmişse de, cehennemde ebedî olarak kalacağını belirten açık bir ifade yoktur Bu yüzden intihar suçunu işleyenin cezasını çektikten sonra cehennemden kurtulacağı umulur Ancak bunun için, intihar edenin son anda mü’min sıfatını taşıması ve intiharın helâl olduğuna itikad etmemiş olması da şarttır (Kâmil Miras, age, X, )

Kayıtsız Üye Psikoloji bozulmuş bır insan doğru dürüst düşünemiyor sürekli yanlış yapıyor kurtulmak istiyorum ama olmuyo boylede yaşanıyor çünkü hergün ölüyor dua ediyor namaz kılıyor bazan biraz iyi oluyor bazen yine kötü bazı yanlış düşünceler doğru zannediyor bundan kurtulmak istiyor bunun için intihar ediyor buda normal intihar mi sayılıyor yada bazıları diyor ya doğru dürüst düşünmediğini için intihar sayılıyor bunun özü nedir

Sözlükte 'boğazını keserek öldürmek, boğazlamak' anlamına gelen nahr kökünden türeyen intihâr 'kendini öldürmek' demektir. Kelime Kur'ân-ı Kerîm'de yer almamakta, birkaç hadiste

Demek oluyor ki mü’min te’sirinde kaldığı dünyevî bir hâdisenin zorluğuna tahammül edemeyip böyle büyük bir günahı işlemeye teşebbüs etmemelidir Zira mü’minin nazarında dünyanın en büyük ve en kötü hâdisesi bile, âhiret mes’elesi yanında büyük sayılmaz, korkutucu olmaz Dünya nasıl olsa fânidir, gelip geçicidir

Bu ayet, bir kişiye iftira atmanın, adaletsizlik yapmanın ve insanlara karşı kin beslemenin yanlış olduğunu vurgulamaktadır. Hucurat Suresi 6. ayet: "Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse, onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeyerek bir topluluğa kötülük edersiniz de, sonra yaptığınıza pişman olursunuz."

Hz Peygamber’in, bıçakla kendisini öldüren kimsenin cenaze namazını kıldırmadığı nakledilir Ancak bu olay, intihar edeni cezalandırmak ve başkalarını böyle bir fiilden menetmek amacına yöneliktir Nitekim Ashab-ı Kiram bu kimsenin cenaze namazını kılmıştır (el-Askalânî, Bulûgu’l Merâm, terc A Davudoğlu, İstanbul , II, ) İmam Ebû Yusuf’a göre, intihar hata ile veya şiddetli bir ağrıdan dolayı olmadıkça müntehir üzerine cenaze namazı kılınmaz

Online casino san manuel

İmanlı insanlar, böyle fâni ve geçici şeyleri, geçmeyecek elem ve keder sanarak onların altında ezilmezler. "Bu da geçer yahu!.." diyerek sabır gösterirler, sabrın sevabını kazanmaya çalışırlar. Böylece o musibetli hâli haklarında rahmete çevirirler.

Kayıtsız Üye Bende bunalımdayım. Her an intiharı düşünüyorum. Ki beş vakit namaz kılan ilahiyat öğrencisiyim. Çok çaresizim. İntihar etmektense canımı al diye dua ediyorum hergun

Ilgili intiharla ayet

funduszeue.info

İntihar ile ilgili ayetler Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayalı bir ticaret olması dışında, aranızda mallarınızı batıl yolla yemeyin. Kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz ki Allah, size karşı merhametlidir. (4/Nisâ 29) Kim de bunu haddi aşmak ve zulmetmek için yaparsa, (bir ceza olarak) onu ateşe sokacağız.

Ilgili intiharla ayet

İntihar, İslâm’ın haram kıldığı büyük günahlardan birisidir Bir Müslümanın kendi kendisini öldürmesi, başka birisini öldürmesinden daha büyük bir cinayet ve günahtır Bu sebeble âlimler, intihar edenin cenaze namazını kılınır mı, kılınmaz mı şeklinde ihtilâfa bile düşmüşlerdir Bu ihtilâf, başkasını öldüren katil hakkında yoktur Katilin cenaze namazı kılınır

Ayet ilgili intiharla

Dünya sıkıntılarına dayanamayıp intihar eden, ölüm acısına ve ahiret sıkıntılarına nasıl dayanır? İntihar eden, dirilene kadar intihar acısını duyar. Kendini öldürmek, başkasını öldürmekten daha büyük günahtır. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruldu ki: (Kendinizi öldürmeyiniz!) [Nisa 29] Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:

Intiharla ilgili ayet

İntihar etmek ile ilgili hadis Başlıklı Yazımızın Yanında Websitemiz İslami bilgilerden, Dini Sorular, Cevaplar, Hac, Meal, Cennet, Cehennem, Farz, Sünnet, Hanefi, Şafii, Rüya yorumları, Gusül, Abdest, İmanın şartları, Namaz, Oruç, Kuran Sureleri, Ayetleri, Hadis, Dualar, İslamda Aile Tavsiyeleri, Kadın İle İlgili Konular, İbadet, İman, Mezhep, Hanefi, Şafii, Maliki, Hambeli, İslamın Şartları, Diyanet, Eğitim, Sohbet, Arapça, Hayırlı Geceler, Zekat, Mahrem Sorular, Evlilik, Sahabe Hayatları, Salavat,Dini Hikayeler, Günah, Helal, Haram, Tecvid, Yemin, Sadaka, Siyer, Fıkıh, Ahlak Gibi Konular İçermektedir.

Allah verdiği canı ancak kendisi zamanı geldiğinde alır. Kimse kendi hayatına dahi kasten son veremez. Hatta intihara teşebbüs sayılan zehirli maddeleri de içemez. İçmemelidir. Yüce Allah insana zararlı olan herşeyi yasak etmişfunduszeue.info akıldan ve doğruluktan bizleri mahrum etmesin.. Amin.. ÜSTÜNBAŞ

İntihar edenin cenaze namazı kılınır. Çünkü ortada imandan çıkmak gibi bir durum yoktur. Sadece îman zâfiyetinden, hâdiselerin tazyikine dayanamama durumu vardır. Bu sebeble intihar edenin cenaze namazı kılınır. Ancak o müntehir, âhirette intihar cezasını çektikten sonra, Cennet girmeye hak kazanacaktır.

Ilgili ayet intiharla

Kayıtsız Üye Bak kader elbette var ama kaderini sen belirlersin. Şimdi gitsen intihar etsen, hesap günüde kaderimde varmış dersen bu saçmalık olur. Neticede sen yaptın, kaderin yapmadı.

Sonuç olarak, beden Cenâb-ı Hakkın insanoğluna verdiği en büyük emanettir Bu emaneti, ruh bedenden kişinin kendi müdahalesi olmaksızın ayrılıncaya kadar korumak gerekir Bunun için de, kişinin rûhî ve fizikî sıkıntılara sonuna kadar sabır göstermesi İslam`ın amacıdır Aksi halde intihar etmekle dünyevî sıkıntı ve problemlerini çözeceğini düşünen kişi, hemen intikal edeceği kabır ve daha sonra ahiret hayatında çok daha büyük sıkıntı ve felaketlerle karşılaşır Hayat, en kötü şartlar altında bile güzeldir Çünkü, ruh bedende kaldıkça Allah`tan ümit kesilmez Her geceden sonra gündüz, her zorluktan sonra bir kolaylık vardır Kulun Allah`a yönelmesi ve O`ndan yardım istemesi, sıkıntı ve problemlerin çözümünün başlangıçnoktasını teşkil eder Yüce yaratıcı umulmayan, beklenmeyen yer ve yönlerden kolaylıklar ihsan eder Çünkü O`nun her şeye gücü yeter O`na dayanan da güç kazanır

Intihar geçmiş ümmetlerde de yasaklanmıştır Cündüb b Abdullah`tan Hz Peygamber (sas)`in şöyle dediği nakledilmiştir: "Sizden önceki ümmetlerden yaralı bir adam vardı Yarasının acısına dayanamayarak, bir bıçak aldı ve elini kesti Ancak kan bir türlü kesilmediği için adam öldü Bunun üzerine Cenâb-ı Hak; kulum can hakkında benim önüme geçti, ben de ona cenneti haram kıldım, buyurdu" (Buhârî, Enbiyâ, 50)

"Kendini boğarak öldüren kimse, Cehennem için boğmuş olur Kendini vuran kimse, Cehennem için vurmuş olur" (Buhârî, Cenâiz 84)

Ilgili intiharla ayet

İntihar edenin cenaze namazı kılınır Çünkü ortada imandan çıkmak gibi bir durum yoktur Sadece îman zâfiyetinden, hâdiselerin tazyikine dayanamama durumu vardır Bu sebeble intihar edenin cenaze namazı kılınır Ancak o müntehir, âhirette intihar cezasını çektikten sonra, Cennet girmeye hak kazanacaktır

Ilgili ayet intiharla

intiharla ilgili ayetler, intihar ile ilgili ayetler, intiharla ilgili ayet

kayıtsız üye gerçekten çok bilgilendirici olmuş tşk ederim 😀

Bu gün dayanılmaz zannederek intihara insanı zorlayan hâdiseler, bir müddet sonra aslında hiç o derece üzülmeye değmediği ortaya çıkabilir, zamanla unutulur, yerine yeni mes’eleler zuhur eder

Insanın kendisini öldürmesi Ne şekilde olursa olsun bir kimsenin kendisini öldürmesine "intihar" denir Intihar Allah`ın yaratmış olduğu cana kıymaktır Bu yüzden de büyük günahlardandır Insana canı veren Allah olduğu gibi, onu almaya yetkili olan da odur

İntiharın büyük günah oluşunun sebeblerinden biri de, insanın kendini öldürmeye yetkili olmamasıdır İnsan vücûdu, Allah’ın binasıdır O binayı kim yaptı ise, o yıkacaktır İnsanın kendi vücuduna ve nefsine sâhip olması söz konusu değildir

Kayıtsız Üye Beni en çok çaresiz bırakan Rabb’imin dualarımı kabul etmeyişi. Önceden Rabb’im bana yeter derdim. Artık öyle bir duruma geldim ki Rabb’imin de hayatımdaki insanlar gibi beni yalnız bıraktığını düşünüyorum

Intiharla ilgili ayet

  • Amatic (Book of Aztec, Lovely Lady, Book of Fortune);
  • Yggdrasil (MultiFly!, HippoPop, Cazino Cosmos);
  • NetEnt (Space Wars, Dead or Alive 2 Feature Buy, Divine Fortune);
  • Play’n Go (Book of Dead, Legacy of Dead, Rich Wilde and the Tome of Madness);
  • Thunderkick (Midas Golden Touch, Big Fin Bay, Beat the Beast: Griffin’s Gold);
  • Microgaming (The Finer Reels of Life, Immortal Romance, Book of Oz);
  • Red Tiger (Gonzo’s Quest Megaways, What the Fox MegaWays, Wild Hot Chilli Reels);
  • Spinomenal (Majestic King, Book of Guardians, 4 Horsemen);
  • Boongo (Sun of Egypt 2, Book of Sun: Multichance, Hit the Gold!).

Intiharla ilgili ayet

  0 10 28  

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası