atatürkün sanata bakışı / Atatürk'ün Müziğe ve Sanatçıya Verdiği Önem: Mustafa Kemal Atatürk'ün Müziğe Verdiği Önem Nedir?

Atatürkün Sanata Bakışı

atatürkün sanata bakışı

Atatürk'ün Sanat Ve Sanatçıya Verdiği Önem

ATATÜRK'ÜN SANATA VE SANATÇIYA VERDİĞİ ÖNEM


Atatürk , sanatı seven , sanatçılara değer veren ve onları destekleyen bir devlet adamıdır . Çocukluğundan itibaren sanata ilgi duymuş ve sanatın bazı dallarıyla çok yakından ilgilenmiştir . Gençliğinde şiir ve edebiyata yakınlık duymuş , Namık Kemal'in şiirlerini okumuş ve ondan etkilenmiştir .
Atatürk'ün kaleme aldığı ve yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde okuduğu "Nutuk" adlı eseri , Atatürk'ün en büyük edebî eseridir . Yazmış olduğu "Oğuz Oğulları" adlı şiir de Atatürk'ün şiir konusundaki yeteneğini sergileyen ve her Türk'ün okuması gereken bir eserdir .
Atatürk , şiir ve edebiyat dışında müziğe de büyük bir ilgi duymuştur . Şarkı ve türküleri dinlemekten büyük bir zevk alan Atatürk , zaman zaman okunan şarkılara eşlik etmiş , oynanan halk oyunlarına katılmıştır . Bazı Rumeli türküleri , onun sesinden notalara dökülmüş ve müzik repertuarımızda yer almıştır .
Atatürk , askerî ataşe olarak Sofya'da görevli bulunduğu dönemde çok sesli müziğe ilgi duymaya başlamıştır . Klâsik müzik konserlerine ve operalara giderek bu müzik türlerini tanıma fırsatı bulmuştur . Cumhuriyetin ilânından sonra , ülkemizde bu müzik türlerinin sevilmesini ve müzik kültürümüzde yer almasını sağlamak amacıyla yapılan çalışmalara önderlik etmiştir . Ülkemizde müzik sanatının gelişmesi için bütün olanaktan kullanmıştır .
Atatürk'ün zamanında yapılmış bazı binaların güzelliği , ülkemizdeki çağdaşlaşma hareketini ifade edebilecek nitelik taşımaktadır . Ayrıca mimarî eserlerin korunmasına verdiği önem de Atatürk'ün mimarîye olan ilgisinin önemli kanıtlarındandır .
Atatürk'ün , tiyatro , bale , edebiyat , heykeltıraşlık , mimarî , resim , müzik gibi sanat dallarıyla ve sanatçılarla ilgilenmesi , onları desteklemesi Atatürk'ün sanatla çok yakın bir ilişki içinde olduğunun göstergesidir .
Atatürk , sanatla ilgili düşüncelerini , Türkiye Büyük Millet Meclisindeki konuşmalarında , Çankaya Köşkünde sanatçılarla yaptığı sohbet ve tartışmalarda belirtmiştir . Atatürk'ün bu konuşma ve tartışmalarda dile getirdiği sanatla ilgili düşünceleri , Türk halkına ileti niteliği de taşımaktadır .
Atatürk , sanatın tanımını şu sözlerle açıklamıştır: "Sanat güzelliğin ifadesidir . Bu anlatım sözle olursa şiir , ezgi ile olursa müzik , resim ile olursa ressamlık , oyma ile olursa heykeltıraşlık , bina ile olursa mimarlık olur . "
Sanatın , bir toplumun ilerlemesindeki öneminin ve vazgeçilmezliğinin bilincinde olan Atatürk , bu düşüncesini şu sözlerle ifade ediliştir: "Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir , " "Bir millet sanata önem vermedikçe büyük bir felâkete mahkûmdur , " "Dünyada medenî , ileri ve gelişmiş olmak isteyen herhangi bir millet , mutlaka heykel yapacak ve heykeltıraş yetiştirecektir . " Atatürk'ün bu sözleri , sanalla ilgili temel düşüncelerini ifade etmesi bakımından önemlidir .
Atatürk'ün sanatçılarla ilgili düşüncelerini ifade ettiği sözleri ise şunlardır: "Sanatçı , toplumda uzun çalışma ve uğraşlardan sonra alnında ışığı ilk hisseden insandır . " "Hepiniz milletvekili olabilirsiniz , bakan olabilirsiniz; hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz , fakat sanatkâr olamazsınız . "
"Adımız Andımızdır" adlı şarkıyı öğrenelim . Şarkıyı , sınıfımızda seslendirelim .
Büyük bir sanatsever olan Atatürk'ün gönlünde , müziğin ayrı bir yeri vardı . Bu nedenle millî kültürümüzde önemli bir yer tutan güzel sanatlar içinde müziğe ayrı bir önem vermiştir . Müziğin önemiyle ilgili düşüncelerini , şu sözleriyle ifade etmiştir: "Hayatta müzik gerekli değildir . Çünkü hayat müziktir . Müzik ile ilgisi olmayan varlıklar , insan değildirler . Eğer söz konusu olan hayat insan hayatı ise müzik mutlaka vardır . Müziksiz hayat zaten mevcut değildir: Müzik hayatın neşesi , ruhu , sevinci ve her şeyidir . "
Yapılacak inkılâpların başarıya ulaşmasına , müzik alanındaki gelişmeleri ölçü gösteren Atatürk , bu konudaki düşüncelerini şu sözleriyle ifade etmiştir: "Osmanlı müziği , Türkiye
Cumhuriyeti'ndeki büyük devrimleri söyleyecek güçte değildir . Bize yeni müzik gereklidir . Bu müzik , özünü halk müziğinden alan çok sesli bir müzik olacaktır . " "Bir ulusun yeni değişikliğinde ölçü , musikide değişikliği alabilmesi , kavrayabilmesidir . "
Atatürk'ü konu alan aşağıdaki marşı öğrenelim . Marşı , sesimizle ve çalgımızla seslendirelim .
Atatürk , müziğin önemle ve öncelikle , modern müzik ( çok seslilik ) kuralları içinde ele alınmasını istemiştir . Bu konuyla ilgili düşüncelerini şu sözleriyle ifade etmiştir: "Arkadaşlar , güzel sanatların hepsinde , ulus gençliğinin ne türlü ilerletilmesini istediğinizi bilirim . Bu yapılmaktadır . Ancak bunda en çabuk , en önde götürülmesi gerekli olan Türk musikisidir . "
Atatürk , Türk müziğinin evrensel müzikteki yerini bir an önce alması amacıyla yapılan çalışmalara önderlik etmiştir . Müzik eğitimi görmeleri için çok sayıda öğrenciyi Avrupa'ya göndermiştir . Ankara'da Musiki Muallim Mektebi ile İstanbul'da Sanayi-i Nefise mekteplerinin açılmasını sağlamıştır . Bu konudaki düşüncelerini de şu sözleriyle ifade etmiştir: "Ulusal ince duyguları , düşünceleri anlatan yüksek deyişleri , söyleyişleri toplamak , onları bir gün önce genel son musiki kurallarına göre işlemek gerektir . Ancak bu sayede Türk ulusal musikisi yükselebilir , evrensel musikide yerini alabilir . "
"Güzel sanatların hepsinde , ulus gençliğinin ne türlü ilerletilmesini istediğinizi bilirim . Bu yapılmaktadır . Ancak bunda en çabuk , en önde götürülmesi gerekli olan Türk musikisidir . Bir ulusun yeni değişikliğinde ölçü , musikide değişikliği alabilmesi , kavrayabilmesidir . " ( Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri , Cilt I , s . )
"Güzel sanatlara da alakanızı yeniden canlandırmak isterim . Ankara'da bir Konservatuvar ve Temsil Akademisi kurulmakta olmasını zikretmek , benim için bir hazdır . Güzel Sanatların her şubesi için Kamutay'ın göstereceği alaka ve emek , milletin insani ve medeni hayatı ve çalışkanlık veriminin artması için çok etkilidir . " ( Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri , Cilt I , s . )
ATATÜRK'ÜN MÜZİĞE VERDİĞİ ÖNEM
Ulu Önder Atatürk'ün müzik konusundaki görüşlerini ve çalış*malarını bütünüyle değerlendirmek gerekir . Bazı yazar ve müzisyenler böyle yapmamış , Atatürk'ün hayatının belli bir dönemindeki sözünü ve uygulamasını ele alarak çıkarları doğrultusunda tek yönlü değerlendirmeler yapmışlardır . Bunun sonucunda Batı Müziği taraftarları Atatürk'ün Türk Müziğini istemediği görüşünü yayarlarken , Türk Müziği taraftarları da Atatürk'ün hayatından ve hatıralarından örnekler vererek Türk Müziğini çok sevdiğini ispatlamaya çalışmışlardır . Biz , Ata'nın müzik konusundaki görüş ve çalışmalarını objektif bir şekilde ortaya koyacak , Türk Halk Müziğiyle ilgili görüş ve çalışmalarına ağırlık vereceğiz .

Atatürk müzik eğitimi görmemişti . Ancak , her çeşit müziği seviyor , Klasik Türk Müziği makamlarını biliyor , bazı şarkı ve türküleri başarıyla söyleyebiliyordu . Falih Rıfkı Atay , O'nun türkü ve şarkı söyleyişini Çankaya adlı eserinde şöyle anlatmaktadır : "Mustafa Kemal yalnız Rumeli Türkülerini mat sesi ile güzel ve tatlı söylemekle kalmaz . klasik alaturka musikisi makamlarım da bilirdi . '' ''Bilhassa Rumeli türkülerini söylerken derin ve onulmaz bir gurbet ve sıla acısı gözlerinde yaşarırdı . O vatanı unutmaz , kaybettiğimiz Rumeli ve Makedonya topraklarının kır kokularını alır gibi , su ve çıngırak seslerini duyar gibi , bakışları uzaklaşa uzaklaşa sislenir , bizim içinde olmadığımız hatıralar içine karışır giderdi . Ses Sanatçısı Mualla Gökçay da hatıralarında Atatürk'ün müzik zevkini şu cümlelerle belirtmektedir: "Ata umumiyetle Türk musikisini severdi . Ama Rumeli türkülerini her şeye tercih ederdi . Rumeli türkülerini bize bizzat kendisi meşketmişti . Arada bir : -Konuşur gibi tane tane okuyun , diye ihtar ederdi . En sert hocalardan daha titizdi . Musikiden çok anlar en ufak bir falso veya hatayı hemen yakalardi' Bir araştırmaya göre , Atatürk'ün çok sevdiği ve söylediği türküler şunlardır : Atabarı , Atladım bahçene girdim ( Rumeli Türküsü ) , Alişim'in kaşları kare ( Rumeli Türküsü ) , Ayağına giymiş sadef nalini ( Rumeli Türküsü ) , Bülbülüm altın kafeste ( Trakya türküsü ) , Dağlar dağlar ( Rumeli Türküsü ) , Gide gide yarenlerim darıldı , Köşküm var deryaya karşı ( Rumeli Türküsü ) , Maya dağdan kalkan kazlar ( Rumeli Türküsü ) , Manastır , pencere açıldı Bilal Oğlan ( Bu Rumeli türküsünü radyo repertuarına bizzat Atatürk kazandırmıştır . ) , Şahane gözler ( Rumeli Türküsü ) , Yemenimin uçları ( Rumeli Türküsü ) , Zeynep .
Atatürk insan hayatında müziğin çok önemli bir yeri olduğuna ina*nıyordu . 14 Ekim 'te İzmir Kız Öğretmen Okulu'nu ziyaretlerinde öğrencilerin "Hayatta musiki lazım mıdır?'' sorusunaşu cevabı vermişti :

-"Hayatta musiki lazım değildir . Çünkü hayat musikidir . Musiki ile alakası olmayan mahlukat insan değildir . Eğer mevzuu bahs olan hayat insan hayatı ise , musiki behemehal vardır . Musikisiz hayat zaten mevcut olamaz . Musiki hayatın neşesi , ruhu , süruru ve her şeyidir . Yalnız musiki*nin nev'i şayan-ı mütalaadır . "

Müziğin insan hayatındaki ônemine işaret eden ve dinlenecek müzi*ğin çeşidine dikkati çeken Atatürk , her konuda olduğu gibi Türk Müziği konusunda da yenilikler yapmak istemiştir .

Çağdaş uygarlık seviyesine yükselmenin topyekün gerçekleştirilmek istenmesi :
Atatürk , Türk milletini çağdaş uygarlık seviyesine çıkarmak için yenilikler yapmıştır . Bu yeniliklerin sadece de devlet idaresinde ve sosyal ha*yatta yapılması yetmiyordu . Ata , kültür konularında da çağdaş uygarlık seviyesine ulaşılmasını istiyordu . Müzik de kültür konularından biriydi . Ba*tı'nın müzik bilgi ve tekniğinden yararlanarak Türk Müziğini milletlerara*sı seviyeye çıkarmak Atatürk'ün müzik konusundaki çalışmalarının ama*cını teşkil ediyordu . Bu amaçla , o zamana kadar memlekette pek fazla yayılmamış ve öğrenilmemiş olan Batı Müziğine daha çok önem vermiş*tir . Kazım Özalp'a "Bizler alaturka müziğe alışmışız ama yeni nesiller alafranga müziğe çalışmalıdırlar . '' ve Falih Rıfkı Atay'a "Çocuklarımızın ve gelecek nesillerin musikisi garp medeniyetinin musikisidir'' demiş , Batı Müziğiyle ilgili bazı kuruluşlar kurdurmuştur . Atatürk'ün Batı Müzi*ğini yayma ve öğretmeyle ilgili çalışmaları şunlardır :

-Muzıka-yı Humayun İstanbul'dan Ankara'ya nakledilerek Riyaseti*-Cumhur Orkestrası adım almıştır ( ) .

-Müzik öğretmeni yetiştirmek amacıyla Musiki Muallim Mektebi açılmıştır ( ) . Bu okuldan yetişen öğretmenler okullarda Batı Müzi*ğine dayalı öğretim yapmışlardır .

-İstanbul Darülelhan Şark Musikisi Şubesi kapatılmış , okulun adı da İstanbul Konservatuarı olarak değiştirilmiştir ( ) . Şimdiki adı İs*tanbul Belediye Konservatuarıdır .

yılından itibaren Avrupa'ya müzik öğrencisi gönderilmiştir . Cemal Reşit Bey , Ulvi Cemal Erkin , A . Adnan Saygun , Necil Kazım Akses , H . Ferit Alnar gibi tanınmış kompozitörlerimiz bu imkandan faydalanmışlardı .

-Alman müzikolog Paul Hindemith'in yardımlarıyla Ankara Devlet Konservatuarı kurulmuştur ( ) . Devlet Opera ve Balesinin , Devlet Tiyatrolarının Senfoni Orkestralarının sanatçı kadrolarının önemli bir bölümü bu okuldan yetişmiştir .



Atatürk'ün Batı Müziğine önem vermesi günümüzde Batı Müziği taraftarlarınca yanlış
değerlendirilmekte; Ata'nın yalnızca Batı Müziğini is*tediği , Türk Müziğini yasakladığı şeklinde yorumlar yapılmaktadır . Oysa Atatürk Türk Müziğine de gereken önemi vermiştir . Memlekette Batı Müziğini yerleştirinceye kadar Türk Müziğine bazı sınırlamalar koyması normaldi . Ata'nın çağdaş uygarlık seviyesine ulaşılırken izlediği yol , Ba*tı'mn aynen taklidi değil , Batı'nın bilim ve tekniğinin milli öze uygulan*masıdır . Çankaya köşkünün incesaz takımının başkam Hafız Yaşar Okur'a "Biz garbınkini hürmetle dinlediğimiz gibi , bizim mu*****iz de bütün dünyada hürmetle dinlenecek bir halde olmalıdır . " derken kastettiği bu düşünceydi . Mesut Cemil tel de aynı konuda Atatürk'ün şu sözlerini naklediyor :

-"Biz çok defa bu musikinin tam haysiyetini bulamıyoruz . İşte dinle*diğimiz hakiki Türk Musikisidir ve şüphesiz yüksek bir medeniyetin musi*kisidir . Bu musikiyi bütün dünyanın anlaması lazımdır . Fakat onu bütün dünyaya anlatabilmek için milletçe , bugünkü medeni dünyanın seviyesine yükselmemiz lazımdır . "

Atatürk'ün doğumunun . yıldönümünü kutladığımız yılında Türk Halk Müziği yurdun dört bir köşesinde en çok sevilen müziktir . Türk Sanat Müziği'ndeki ağlatıcı , ruh karartıcı , içkiye teşvik edici şarkılar TRT yayınlarında yok denecek kadar azaltılmıştır . Bunların yerini yaşama sevinci verecek yüzlerce , binlerce yeni beste almıştır . İstanbul ve Ankara' da düzenli opera ve bale temsilleri verilmektedir . İstanbul , Ankara ve İzmir'deki 5 Konservatuar ihtiyaç duyulan sanatçıları , bestecileri , araştırmacıları yetiştirmektedir . Türk sanatçıları yurt içinde ve dışında ba*şarılı konserler vermektedir . Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının yanında İstanbul ve İzmir'de iki senfoni orkestrası daha kurulmuştur . Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesine bağlı bir müzik bölümü açılarak , öğretime başlamıştır .

 


ATATÜRK'ÜN KURDUĞU ORKESTRANIN ŞEFİ
ENVER KAPELMAN ANLATIYOR

Ankara'da şimdiki Çankaya Köşkü'nün bulunduğu yerde küçük bir bağ evi vardı . Ata , her gece , sabahlara kadar pencerelerinden ışık sızan bu evin salonundaki uzun masanın çevresine yakınlarını toplar , müzik dinlerdi . Bu salonda kah fasıl , kah küçük bir orkestra . . .
O küçük salon orkestrasını kendi kurmuştu . Onu nereye gitse beraberinde götürürdü . Yıllarca Atatürk'ün yanında çalan bu orkestranın Şefliğini yapan Enver Kapelman , O'nun müzik sevgisini şöyle dile getiriyor:
- Ankara'da bulunan küçük bir bağevi ( sonraki yıllarda yıkıldı yerine yeni köşk yapıldı ) Ama Mustafa Kemal gereksalon orkestrasını gerek saz heyetini yanından ayırmazdı . Bunlar , Kılıç Ali , Salih Bozok , Yaver Rusihi Bey , Başyazman Tevfik Bey ve Nuri Conker'di .
Enver Kapelman , Atatürk'ün güzel bir sesi olduğunu belirterek , bununla ilgili hoş bir anısını anlatıyor:
Bir gece Atatürk neşelenmişti . Nuri Conker'le bir şarkı tutturdular: Sarı köyün kazları , kırmızı topuklu kızları . . . diye . Şarkı bittiği zaman , Atatürk bana dönerek sordu:
- Söyle bakalım bizim seslerimiz nedir?
- Paşam siniki tenor , Nuri Conker'in ise bas .
- Canım , tenoru biliyorum . Bu bas ne oluyor?
- Yani Paşam , seslerin en pesi .
Atatürk Nuri Conker'e dönerek şöyle cevap verdi:
- Anladım , anladım seslerin en berbatı . . .
Kapelman başından geçen bir olayı da şöyle yanıtladı:
- Bir yaz gecesi , Yalova Köşkü'nde saz heyeti taksim geçiyordu . Bitince bana döndü:
- Sen de bunun aynını çal dedi .
Kulak dolgunluğu ile parçayı çaldım . Parça bitince Atatürk saz heyetindeki Mehmet Rıza'ya sordu:
- Nasıl çaldı?
- İyi Paşam ama “si bemolü” unuttu .
Atatürk hiç sesini çıkarmadı bana döndü:
- Bir parça da sen çal , dedi .
Ben de “Zigeuner Walzer” isimli parçayı kemanlımla çaldım .
Bu sefer Atatürk , Mehmet Rıza'ya:
- Haydi bakalım çal , diyince Rıza:
- Aman Paşam bunu ben çalamam , diye yanıt verip kemanı elinden bıraktı .
Atatürk müthiş kızmıştı . Derhal saz heyetinin gitmesini istedi . Ve o geceden sonra bir daha da fasıl dinlemedi . Meğer , iki şeye çok kızmış . Biri “çok iyi bilirim“ , ikincisi “bilmiyorum“ yanıtına . . .
Enver Kapelman , Atatürk'ün en çok halk müziğinden , oyun havaları ve operetlerden hoşlandığını belirterek , sözlerine şöyle son veriyor:
Atatürk'ün en çok sevdiği parçaların başında “Tosca“ gelirdi . Mustafa Kemal , genç bir ateşe olarak bulunduğu Bulgaristan'da devamlı olarak operaya giderdi . O sırada “Tosca“ da oynayan sopranoya hayrandı . Aradan geçen yıllar , bu sevgiyi unutturmamıştı . Akşamları O'na defalarca “Tosca“dan parçalar çalardım . . .


Kategori:Müzik

Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi S 47, Bahar , s. Atatürk’ün Güzel Sanatlara ve Sanatçılara Bakışı Dr. Erol EVCİN* “Sanatsız kalan bir milletin, hayat damarlarından biri kopmuş olur.” (funduszeue.infoürk, ) Özet Güzel sanatlar, Atatürk’ün çağda la ma anlayı ı içinde önemli bir yer tutmu tur. Güzel sanatlarda elde edilecek ba arıları Türk İnkılâbı’nın ba arısına bir ölçü olarak kabul eden Atatürk, bu suretle yüzyıllardır ihmal edilmi birçok sanat dalına özel ilgi göstermi , çağda Türkiye Cumhuriyeti’nin bu değerler üzerinde yükselebileceğine inanmı tır. Böylelikle Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren yapılan yasal düzenlemeler ve tesis edilen yeni eğitim kurumları vasıtasıyla sanatın ve sanatçıların yolu açılmı , millî kültür ile çağda esasları içinde barındıran özgün sanat eserleri verilmeye ba lanmı tır. Bu bağlamda çalı mamızda, Atatürk’ün güzel sanatlara ve sanatçılara verdiği önem üzerinde durulmu ve söz konusu anlayı çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin sanatsal kimliğinin temellerinin atıldığı süreç ele alınmı tır. Anahtar Kelimeler: Atatürk, Güzel Sanatlar, Sanatçı, Türk İnkılâbı, Çağda la ma. * T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ara tırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü, Kültür ve Turizm Uzmanı EROL EVCİN Abstract Fine arts played an important role in the modernization understanding of Atatürk. Atatürk who accepted the successes which were gained in fine arts, as a criterion of the success of the Turkish reforms, supported the many artistic branches which were ignored for centuries and believed that the modern Turkish Republic shall rise over these arts and values. Therefore, thanks to the legal arrangements which were made as from the first years of the foundation of the Republic and the new educational institutions established, way of art and artist is opened and the original artistic works which accommodate modern principles and the national culture were started to be delivered. The current study discusses and highlights the importance which was given by Atatürk to the fine arts and the artists and the process through which foundations of the artistic identity of the Republic of Turkey were laid down within the framework of the said understanding. Key Words: Atatürk, Fine Arts, Artisan, Turkish Revolution, Modernization Giriş Çağda Türkiye’nin kurucusu Atatürk, yüzyılın siyasi hayatına yön veren ender devlet adamlarından biri olarak tarihteki yerini almı tır. Atatürk’ü tarih içinde yücelten esas özelliği Türk İstiklâl Sava ı’nın muzaffer komutanı olmasından daha çok, inkılâpçı ki iliği olmu tur. Bu anlamda çalı mamızın ba ında Atatürk’ün çağda la ma anlayı ından kısaca bahsetmek yerinde olacaktır. Atatürk, Türk İnkılâbı’nı: “Türk milletini son asırlardan beri geri bırakmı olan müesseseleri yıkarak, yerlerine milletin en yüksek medenî icaplara göre ilerlemesini temin edecek yeni müesseseleri koymak”1 olarak tarif etmi ve inkılâbın amacını: “Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağda ve bütün manâ ve görüntüsüyle medenî bir toplum hâline ula tırmak”2 eklinde değerlendirmi tir. Bu tanım ve amaç doğrultusunda, Türk İstiklâl Sava ı’nın silahlı mücadele safhası bittikten hemen sonra daha büyük ve esaslı bir mücadele safhasına atılarak, Türk milletinin önüne: 1 Afet İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, Türkiye İ Bankası yayınları, İstanbul, , s 2 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, funduszeue.info, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü yayınları, Ankara, , s ATATÜRK’ÜN GÜZEL SANATLARA VE SANATÇILARA BAKI I “Türk kültürünü muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkarmak” 3 ülküsünü koymu ve bunu bir hayat davası olarak görmü tür.4 Bu nedenle, geleneksel ya am tarzının geli ime engel te kil eden menfi yönlerini yok etmek, yeni ku akları çağda ya ama uygun kural ve kurumlarla yeti tirmek ve gelenekle çağ arasında köprü kurmak yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin temel hedefleri arasında yer almı tır. Böylece Osmanlı Devleti’nden devralınan siyasal, sosyal, hukuksal, kültürel kurumlar ve estetik hayat biçimi muasır medeniyet seviyesini temsil eden Batı kurum ve değerleri temel alınarak deği tirilmi tir.5 Söz konusu deği im, Batı taklitçiliği olmaktan uzak özgün bir süreci ifade etmi tir. Çünkü bizzat Atatürk’ün belirttiği üzere, Türk İnkılâbı’nda milletin bünyesine uygun olan değerler dünya medeniyet seviyesi içinde benimsenmi tir.6 Batı kurum ve değerleri bir amaç değil, araç olarak kabul görmü tür. Çağda la manın yozla maması, millî değerlerle bezenmesi için de tarih ile beslenen bir tabana oturtulmasına özen gösterilmi tir.7 unu da vurgulamak gerekir ki Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki bu deği im süreci Osmanlı Devleti’ndeki yenile me hareketleri gibi bir derece farkından ziyade, mahiyet farkı arz etmi tir.8 İnkılâba bakı açısından da anla ılacağı üzere Atatürk, çağda la mayı bir bütün olarak görmü ve bu doğrultuda devlet ile milleti eylemli olarak inkılâp hareketine katmı tır. Bu harekette ve yeni ekillenmede kültürel dinamikler ile ekonomik, siyasal, toplumsal ve psikolojik deği meler iç içe geçmi , birbirini desteklemi ve güçlü kılmı tır.9 Atatürk’ün bir bütün te kil eden çağda la ma anlayı ı içinde güzel sanatlar, Türk İnkılâbı’nın tamamlayıcı bir unsurunu ve önemli bir merhalesini te kil etmi tir. Atatürk, ancak güzel sanatlarda ilerleyen ve eser veren milletlerin asrın ileri medeniyetleri arasında yer alabileceklerini belirtmi tir Medeniliğin ve ileriliğin bir göstergesi olan güzel sanatlar bu 3 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, funduszeue.info, s 4 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, funduszeue.info, s 5 İzzet Öztoprak, “Atatürk, Çağda la ma ve Dı Dünyaya Etkileri”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C.I, Ankara, Kasım , s 6 İnan, a.g.e., s 7 Azmi Süslü, “Cumhuriyet Döneminin Türk Kültürüne Bakı ı ve Kültür Politikaları”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, funduszeue.info, S, Mart 8 Öztoprak, a.g.m., s 9 Suna Kili, Atatürk Devrimi, Bir Çağdaşlaşma Modeli, Türkiye İ Bankası Kültür yayınları, Ankara, , s ve 10 Afet İnan, “Atatürk’ün Güzel Sanatlara Verdiği Önem”, Devlet Tiyatrosu, C, Ankara, , s EROL EVCİN yönüyle çağda la manın ana kıstaslarından biridir Bu yüzden güzel sanatlar alanında gösterilecek ba arıyı ve atılımları inkılâbın temel amaçlarından ve dinamiklerinden birisi olarak gören Atatürk: “Bir millet ki resim yapmaz, heykel yapmaz, bilimin gerektirdiği eyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur. Oysaki bizim ulusumuz, gerçek nitelikleriyle uygarlığa eri meye lâyıktır, uygarlığa eri ecektir ve ilerleyecektir.”12 eklindeki söylemiyle bu konu hakkındaki dü üncelerini özlü bir ekilde ifade etmi tir. Türk İnkılâbı, milliyetçilik ve medeniyetçilik gibi iki temel prensip üzerine in a edilmi tir Bu bağlamda Atatürk, güzel sanatlar alanında da millî ve medenî özelliklere sahip bir sanat tarzının arayı ı içinde olmu tur. Kopyacı, taklitçi ve tercümeci bir sanat anlayı ını reddeden bu yakla ımda, kaynağını halktan aldığı değer yargılarını muasır medeniyet seviyesini temsil eden Batı tekniği ile i lemek ve özgün bir Türk sanatı yaratmak esas hedeftir Atatürk, güzel sanatları eğitim, bilim ve kültür inkılâbının bir parçası olarak görmü ve Türk sanatının açılacak eğitim kurumları vasıtasıyla geli imini sürdürerek milletin fikrî terbiyesinde, siyasi ve sosyal hayatında önemli bir rol üstleneceğini belirtmi tir Fikirlerin ve inkılâpların yaygınla ması, topluma mâl olması konusunda da en etkin yolun sanat olduğunu vurgulamı tır Türkler, tarihin en köklü ve büyük milletleri arasında yer almı olmalarına rağmen Batı’ya yakın zamanlara kadar bir Türk kültür varlığını kabul ettirmekte zorluk çekmi ler ve Batı’da, Türk sanatının özgün bir kimliğe sahip olmayıp İslâm, Arap, İran ve Bizans sanatlarından mülhem olduğu kanısı yaygınla mı tır. Güzel sanatlara kar ı birçok Osmanlı Padi ahı’nın ilgisi olmasına ve özellikle Tanzimât döneminden itibaren söz konusu alanda birçok yenilik hareketine giri ilmesine rağmen, bu süreç Osmanlı Devleti’ndeki diğer yenile me hareketleri gibi yüzeysel ve sığ kalmı ; güzel sanatların birçok dalının halk tarafından benimsenmesi, tabana 11 Temuçin Faik Ertan ve diğerleri, Başlangıcından Günümüze Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, Siyasal Kitabevi, Ankara, , s 12 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, funduszeue.info, s 13 Peyami Safa, Türk İnkılâbına Bakışlar, Atatürk Ara tırma Merkezi yayını, Ankara, , s 14 Enver Behnan apolyo, Kemal Atatürk ve Millî Mücadele Tarihi, Ekicigil matbaası, 3. baskı, İstanbul, Benzer bir yakla ım için bkz.; Temuçin Faik Ertan ve diğerleri, a.g.e., s 15 İnan, a.g.e., s 16 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, funduszeue.info, s ATATÜRK’ÜN GÜZEL SANATLARA VE SANATÇILARA BAKI I yayılması ve kurumsalla ması mümkün olamamı tır. Ayrıca Osmanlı Devleti’nin çökü yıllarında halk arasında belirginle en yeniliğe ve deği ime kar ı temkinli yakla ım birçok sanat dalının ihmal edilmesine yol açmı , geli mesine engel te kil etmi tir Bu noktada unu açıkça ifade edebiliriz ki Türk sanatı ile ilgili esaslı ve etkili hamleler ancak Atatürk ve O’nun yüksek ideallerle kurduğu Cumhuriyet tarafından gerçekle tirilebilmi tir Cumhuriyet’in ilk yıllarında yeni Türk Devleti’ne modern devlet örgütleri kazandırılırken, Türk sanatının çağda anlamda geli mesi ve ilerlemesi için yeni bir anlayı benimsenmi 19 ve bu konuda devlet ile millet ortak hedefler doğrultusunda bütünle mi tir. Yıl Nutku’nda Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinin Türk kültürü olduğunu beyan eden Atatürk: “Türk milletinin tarihi vasfı da güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalı kanlığını, fıtrî zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, millî birlik duygusunu mütemadiyen her türlü vasıta ve tedbirlerle besliyerek inki âf ettirmek millî ülkümüzdür.” diyerek millî hedeflere doğru yürümenin akılcı ve bilimsel yolunun güzel sanatları sevmekten ve bu alanda ilerlemekten geçtiğini belirtmi tir. Türk milletinin tarihte olduğu gibi medenî kabiliyetini dünyaya kabul ettirebilmesi ancak bu ülküye bağlılıkla mümkün olabilecektir Atatürk’ün Yıl Nutku gibi Cumhuriyet’in on yıllık muhasebesini yaptığı ve gelecek nesillere yeni hedefler gösterdiği bir söyleminde güzel sanatlara da değinmi olması konu hakkındaki hassasiyetini dile getiren önemli bir gösterge olarak anla ılmalıdır. Atatürk, güzel sanatlarda elde edilecek ba arının bütün inkılâpların ba arısının bir göstergesi olduğunu dü ünmü tür. Bu alanda ba arılı olamayan milletlerin, çağda dünyada kendilerine yer bulabilmelerini mümkün görmemi , bu yüzden güzel sanatlara hassasiyetle eğilmi tir Ressam İbrahim Çallı ile bir sohbeti sırasında: “güzel sanatlar; aynı milletin çocuklarının birbirlerini tanımalarını, sevmelerini ve böylece olu acak 17 Oktay Aslanapa, “Atatürk’ün Kültür ve Sanat Faaliyetleri”, Erdem, funduszeue.info, S.6, Atatürk Kültür Merkezi yayını, (Ayrı basım), Ankara, , s 18 İsmet Giritli, “Atatürk, Kültür ve Sanat”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, CIV, (Sayı 10’dan ayrı basım), Ankara, Kasım , s 19 Latife Öztoprak, “Atatürk, Sanat, Sanatçı ve Resim”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, funduszeue.info, Ankara, Temmuz , S, s 20 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, funduszeue.info, s 21 Cumhuriyet Gazetesi, Cevat Abbas Gürer, “Montrö İmzalandığı Ak am Atatürk Bu Sulh Zaferini Florya’da Nasıl Kutlamı tı?,” EROL EVCİN yüksek duygulara tâbi olmalarını temin eder.” 22 diyerek, millî birlik ve beraberlik konusundaki önemine değindiği güzel sanatlara ilgi gösterilmesi konusunda yetkilileri ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni göreve çağırmı tır Atatürk’e göre sanat güzelliğin ifadesidir Musiki, resim, heykeltıra lık, edebiyat, mimarlık ve danstan olu an güzel sanatları incelik ve hünerle icra edebilmek, bu anlamda ince bir kabiliyete sahip olmak “sanatkârlık” olarak ifadesini bulur. Atatürk, bu konu üzerinde idarecilerin olduğu kadar Türk çocuklarının da esaslı bir ekilde durmasını istemi tir Atatürk, sanatın yaratıcısı ve ta ıyıcısı sıfatıyla sanatçılara da büyük değer vermi tir. Çünkü sanatkârlık doğu tan gelen, Allah vergisi bir özelliktir. Sanatçının yaratıcı özeliğinin kaynağını en yüce duygulardan biri olan sevgi te kil eder Sanatçılar toplumu yüksek ideallere ula tıran insanlardır. Toplumun aynası olmaları nedeniyle bir milletin geli im sürecini sanatçıları takip ederek anlamak mümkündür. Bu anlamda sanatçılar zor ama önemli görevler üstlenmi lerdir. Bir temsil sonrasında elini öpmek isteyen tiyatro sanatçılarına vefa duyguları ile söylediği: “Sanatkâr el öpmez; sanatkârın eli öpülür.” 27 sözleri, Atatürk’ün sanatçılara verdiği değerin önemli bir kanıtını te kil etmi tir. Bu tespit ve tayinlerden sonra, Atatürk’ün güzel sanatların çe itli dalları ile ilgili bazı söylemleri ve çalı maları üzerinde ayrıntıları ile durabiliriz. Atatürk ve Musiki Güzel sanatlar içinde musikinin Atatürk’ün gözünde özel bir yeri vardır Atatürk musikiyi Türk İnkılâbı’nın en önemli unsurlarından biri 22 Dünya Gazetesi, Hasan Cemil Çambel, 23 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C.I, s 24 Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, (funduszeue.info: Utkan Kocatürk), Atatürk Ara tırma Merkezi yayınları, Ankara, , s 25 Cumhuriyet Gazetesi, Cevat Abbas Gürer, “Montrö İmzalandığı Ak am Atatürk Bu Sulh Zaferini Florya’da Nasıl Kutlamı tı?,” 26 Latife Öztoprak, a.g.m., s 27 Kocatürk, a.g.e., s ve 28 Sadi Irmak bu konuyla ilgili bir anısını u ekilde anlatmı tır: Bir sohbet anında Atatürk yanındaki arkada larına “En güç devrim nedir?” diye sorar. İçlerinden bazıları, bütün devrimlerin birbirinden güç olduğunu ifade ederler. Söz sırası Sadi Irmak’a gelince, o da cevap olarak en güç devrimin lâiklik olduğunu savunur. Nihayetinde Atatürk bu cevapların hiç birisini beğenmez ve yanındakileri bir süre tereddütte bıraktıktan sonra: “En güç devrim, musiki devrimidir. Çünkü; musiki devrimi ahsa önce kendi iç dünyasını unutturmayı, sonra da yeni bir âleme yönelmeyi gerektirir. Onun için çok zordur.” der ve konu masını: “Çok zor ama yapılacaktır.” sözleriyle sonlandırır (Sadi Irmak, Atatürk’ten Anılar, Ankara, , s). ATATÜRK’ÜN GÜZEL SANATLARA VE SANATÇILARA BAKI I olarak görmü tür. Nitekim O’na göre, inkılâp hareketinde en çabuk ve en önde götürülmesi gerekli olan sanat dalı musikidir. Bir milletin musikideki deği ikliği algılayıp kavrayabilmesi, inkılâbın toplumda yarattığı deği imin ba arısına bir ölçü te kil eder Bu anlamıyla musikide katedilen mesafe ve ula ılan nokta, bir milletin geli mi lik seviyesini gösterir ’te ziyaret ettiği İzmir Kız Öğretmen Okulu’nda öğrencilerle bir araya gelen Atatürk, hayat ile musiki arasındaki ili kiye yönelik bir soru üzerine; hayatın ne esi, ruhu, sevinci anlamına gelen musikinin hayatın kendisi olduğunu ve musikisiz bir hayatın dü ünülemeyeceğini belirterek31 bu konu ile ilgili dü üncelerini açık bir ekilde ifade etmi tir. Atatürk, Osmanlı musikisinin Türkiye Cumhuriyeti’nin inkılâp hareketini temsil edecek kudrette olmadığını dü ünmektedir Bu musikinin Türk insanının ruhunu ve hislerini tatmin etmeye yetmeyeceği yönündeki kanaatini Sarayburnu’nda Doğu sanatını temsil eden iki musiki topluluğunu dinleme fırsatı bulduğunda dile getirmi tir. Bu bağlamda, yaratılı olarak en ve ne eli bir karaktere sahip olan Türklerin, musikide de tercihlerini mizaçlarına uygun olarak çağda musiki yönünde kullanmaları bir gereklilik arz etmi tir Klasik Osmanlı musikisi ile Batı musikisini kar ıla tıranlara kar ı dü ündüklerini Ulus gazetesi yazarı B. Kemal Ünal’a aktaran Atatürk, söz konusu söyle ide eski musiki tarzının eksikliklerine değinmi ve: “inkılâp içinde Türk dü üncesinin basit oyunlara e lik edecek, insanlarda basit ve geçici heyecanlar uyandıracak bir musiki aramadığını; aksine yüksek duyguların, hayat ve hatıraların ifadesini sağlayan bir musikinin arayı ı içinde olduğunu” bildirerek klasik Osmanlı musikisini diriltmeye çalı manın çağda Türk musikisine bir fayda sağlamayacağını vurgulamak istemi tir Atatürk, yeti tiği çevrenin etkisi ve geçmi ten gelen bir alı kanlık neticesinde alaturka musikiden ho lanmasına rağmen, Batı musikisine uzak durmamı tır. Bu konuyla ilgili olarak Falih Rıfkı Atay, Atatürk’ün: 29 Ayın Tarihi, S, , s Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C.I, s Bu konuda Atatürk, ünlü Fransız dü ünür Montesquieu’nün “Bir milletin musikideki meyline ehemmiyet verilmezse, o milleti ilerletmeniz mümkün olamaz.” sözünden çok etkilenmi ve musiki ile ilgilenmesinin bir sebebini de bu dü ünceye bağlamı tır (Kemal Arıburnu, Atatürk’ten Anılar, İnkılâp yayınevi, İstanbul, , s). 30 Cumhuriyet Gazetesi, “Atatürk’ün 2 Eylül ’da Balkan Festivali’nde Kâzım Dirik’e ve Bir Türk Çocuğuna Yazdırtıp Okuttuğu Notlar”, 31 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, funduszeue.info, s 32 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C.I, s 33 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, funduszeue.info, s 34 Ulus Gazetesi, funduszeue.info Ünal, “Musikiye Ait Bir Not”, EROL EVCİN “Çocuklarımızın ve gelecek nesillerin musikisi, Batı medeniyetinin musikisidir.” söylemini çe itli vesilelerle dile getirdiğini belirtmi tir Alman biyografya yazarı Emil Ludwig, Martı’nda Atatürk ile yaptığı bir söyle ide; Doğu musikisinin Batılı kulaklara garip geldiğini, bir Batılı için Doğu musikisinin anla ılamaz olduğunu öne sürünce Atatürk bu tenkide: “Bunlar hep Bizans’tan kalma eylerdir. Bizim gerçek musikimiz Anadolu halkından i itilebilir.” eklinde bir açıklama getirmi tir. Batı musikisinin çağda seviyeye yıl kadar bir sürede ula tığını öğrenen Atatürk: “Bizim bu kadar beklemeye vaktimiz yok. Bunun için Batı musikiciliğine kucak açtığımızı görüyorsunuz.”36 diyerek musiki yolunda kaynağını Anadolu’dan alan hızlı bir deği imin gerekliliğine i aret etmi tir. Atatürk’ün Batı musikisine yöneli i Emil Ludwig’e verdiği cevaptan da anla ılacağı üzere özgün değerleri içinde barındıran, ancak Batı’da yüzyıllardır i lenegelmi çoksesli musiki çalı malarından ve tecrübelerinden de istifade etmeyi amaçlayan bir yöneli tir Bu yüzden, Batı musikisine kucak açmak ve bu musikiyi öğrenmek Türk musikisinden uzakla mak anlamına gelmemektedir Atatürk, hem Türk hem de Batı musikisini yüksek medeniyetlerin ürünü olarak telakki etmi tir. Bunun için çağda musikiye giden yolun geleneksel Türk musikisinden geçmesi gerektiğine inanmı tır. Esas mesele Türk musikisinin Batı’da saygıyla dinlenecek bir ekle sokulmasıdır Bunun için millî, ince duyguları, dü ünceleri anlatan deyi leri, söyleyi leri toplamak ve onları en son musiki kurallarına göre i lemek gerektiğine, Türk musikisinin ancak bu ekilde geli ip, evrensel musiki içinde yer bulabileceğine i aret etmi tir Netice itibariyle Atatürk’e göre Türk milleti için gerekli olan musiki tarzının, özünü halk musikisinden alan çok sesli bir musiki olduğunu açıkça söyleyebiliriz 35 Falih Rıfkı Atay, Çankaya, İstanbul, , s Atatürk’ün buna benzer bir söylemi de Kâzım Özalp tarafından nakledilmektedir. Atatürk, Özalp’e “Bizler alaturka musikiye alı mı ız; ama yeni nesiller alafranga musikiye alı malıdırlar.”demi tir (Milliyet Gazetesi, Kâzım Özalp, “Özalp Atatürk’ü Anlatıyor”, ). 36 Ayın Tarihi, , C, S, s Ayrıca bkz.; Enver Ziya Karal, Atatürk’ten Düşünceler, ODTÜ Geli tirme Vakfı Yayıncılık ve İleti im A. ., Ankara, , s 37 Günay Günaydın, “Atatürk ve Müzik”, Uluslar arası Atatürk ve Güzel Sanatlar Sempozyumu Bildirileri ( Ekim /Ankara), funduszeue.info: Nail Tan ve Hayrettin İvgin, Cumhuriyet, Kültür ve Tanıtma Vakfı yayınları, Ankara, , s 38 Kazım Özalp, Atatürk’ten Anılar, Türkiye İ Bankası yayınları, Ankara, , s 39 Mesut Cemil Anlatıyor: Nükte, Fıkra ve Çizgilerle Atatürk II, Derleyen: N.A. Banoğlu, , s 40 Ayın Tarihi, , S, s Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C.I, s 41 Adnan Saygun, Atatürk ve Musiki, O’nunla Birlikte O’ndan Sonra, Sevda-Cenap And Müzik yayınları, Ankara, , s Atatürk, ’de İstanbul’a gelmi , bu sırada musiki eğitimi için İstanbul’da bulunan ve aynı zamanda bir radyoda halk musikisi çalı maları yapan ATATÜRK’ÜN GÜZEL SANATLARA VE SANATÇILARA BAKI I Bu duygu ve dü ünceler içinde Atatürk yeni airlerden, ediplerden, musiki bilginlerinden ve özellikle ses sanatçılarından beklentilerini u ekilde dile getirmi tir: “Biz, bir Türk bestesini dinlediğimiz zaman ondan geçmi in uyanma bırakması lâzım gelen hikâyesini kalbimize giren oklar gibi duymak isteriz. Acı olsun, tatlı olsun biz, bir beste dinlerken ve farkında olmaksızın hislerimizin incelir olduğunu duymak isteriz. Bütün bunlardan ba ka musikiden beklediğimizin maddî, fikrî ve hissî uyanıklık ve çevikliğin takviyesi olduğuna üphe yoktur.”42 Bu söylemden anla ılacağı üzere, Atatürk sanatçılardan geçmi le anlamlı bir bağ kuran ve geleceğe dair yeni umutlar a ılayan bir musiki beklentisi içindedir. Atatürk’ün çağda musiki yolundaki ilk çalı ması, Sultan 2. Mahmut döneminde () te kil edilen Muzıka-yı Hümâyûn’un43 Saray Orkestrası’nı ’te İstanbul’dan Ankara’ya getirterek, “Riyâset-i Cumhur Musiki Hey’eti” adıyla bugünkü “Cumhurba kanlığı Senfoni Orkestrası”nı Sadi Yaver Ataman’ı bir vesileyle dinleme fırsatı bulmu tur. Ataman, birkaç parça çaldıktan sonra Atatürk ondan sazı kendisine vermesini istemi ve sazın tellerine bir iki dokunduktan sonra: “Genç arkada ıma te ekkür ederim, bize Anadolu’nun güzel havasını getirdi. Beyler, bu bir Türk sazıdır. Bu küçük sazın bağrında bir milletin kültürü dile geliyor. Milletimizin kültür ve sanat hareketlerini ve seviyesini, millî geleneklere bağlı kalarak, medenî dünyaya ayak uydurmaya mecbur olduğumuzu unutmamalıyız, bunu bu vesile ile de söylemekten memnunum. Bu küçük sazın bağrından kopan nağmeleri, bu istikâmette geli tirmeye ve değerlendirmeye kıymet ve ehemmiyet verilmelidir.” demi tir Sadi Yaver Ataman, Atatürk ve Türk Musikisi, Kültür Bakanlığı yayınları, Ankara, , s Ünlü ses sanatçısı Safiye Ayla da Atatürk’ün İstanbul’da kaldığı günlerde özellikle dinlemek istediği sanatçılar arasında yer almı ve sıklıkla Dolmabahçe Sarayı’na davet edilmi tir. Atatürk özellikle “Ali imin ka ları kare”, “Kö küm var deryaya kar ı”, “Maya dağdan kalkan kazlar” gibi Rumeli türkülerini Safiye Ayla’dan dinlemekten büyük bir mutluluk duymaktaydı Refik Ünal, Atatürk’ün Sevdiği Türküler, Ankara, , s 42 Ulus Gazetesi, B. Kemal Ünal, “Musikiye Ait Bir Not”, 43 Osmanlı Devleti’nde, Batılıla ma hareketlerinin etkisiyle Sultan 2. Mahmut (), Avusturya-Macaristan İmparatorluk Sarayı’ndan ünlü besteci “Gaetano Donizeeti”yi ve orkestra efi olan karde i “Giuseppe”yi ülkeye davet etmi tir. Bu müzisyenler Enderun’dan seçtikleri ve yeti tirdikleri öğrencilerle “Muzıka-yı Hümâyûn”u kurmu lardır. Önceleri yalnız mar lar, opera uvertürleri ve potpuriler çalmakla görevli olan ve bando karakteri ta ıyan bu topluluk, Sultan Abdülmecit () devrinde “Makam-ı Hilâfet Muzıkası” adı ile senfonik orkestra kadrosuna dönü türülmü ve Sultan Vahdettin zamanına kadar “İstanbul Saray Orkestrası” ve “Deniz Bandosu” olarak iki topluluk eklinde çalı malarına devam etmi tir. Cevat Memduh Artar ve diğerleri, Atatürk Türkiyesi’nde Müzik Reformu Yılları, Kolektif eser, Flarmoni Derneği yayınları, İstanbul, , s EROL EVCİN kurdurmak olmu tur Söz konusu tarihten itibaren bazı gençler musiki eğitimi almak üzere Avrupa’ya gönderilmi lerdir Bu faaliyetleri çağda musikiyi yurda sokmak amacıyla Ankara’da “Musiki Muallim Mektebi”nin açılı ı takip etmi tir. Bu okulda hem Türk musikisi hem de Batı musikisi eğitimi yapılmı tır. Atatürk’ün direktifleri ve Bakan Yusuf Hikmet Bayur’un çalı maları ile ’da açılan “Millî Musiki ve Temsil Akademisi” yurtta bilimsel esaslarla millî musikiyi i lemek, yükseltmek ve musikinin yanı sıra sahne sanatlarının diğer dalların da bilgili elemanlar ve öğretmenler yeti tirmek amacıyla eğitim hayatına ba lamı tır. Zamanla hâsıl olan ihtiyaç nedeniyle orkestra elemanlarının da yeti tirildiği bu sanat yuvasında Türk İstiklâl Mar ı’nın bestecisi Osman Zeki (Üngör) Bey gibi idealist müzisyenler çalı maya ba lamı tır Ardından ünlü halk musikisi ara tırmacısı Macar Besteci Béla Bartok,47 Alman Besteci Paul Hindemith48 ve tiyatro, opera, bale alanlarında kariyer sahibi Carl Ebert49 gibi yabancı uzmanlar Türk musikisi hakkında 44 Erdem Yücel, “Atatürk ve Güzel Sanatlar”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, C.3, S, İstanbul, , s 45 Avrupa’ya musiki eğitimi almak için gönderilen bu gençler arasında Ekrem Zeki Ün, Ulvi Cemâl Erkin, Necil Kâzım Akses, Ferit Alnar ve Ahmet Adnan Saygun gibi Türk musikisinde önemli yerler i gal eden müzisyenler vardır. Bu müzisyenler, yine eğitimini Avrupa’da tamamlayıp Dârü’l-Elhân’da musiki öğretmenliği yapmakta olan Cemâl Re it Rey ile beraber Cumhuriyet döneminin ilk besteci ku ağını olu turmu lardır Gülper Refiğ, “Atatürk Dönemi Musiki Devrimi”, Atatürk ve Sanat Sempozyumu, ( Ekim ), İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi yayın no, İstanbul, , s 46 Aslan Tufan Yazman, “Atatürk ve Güzel Sanatlar”, Sanat Dünyamız, C.8, S, (Özel sayı), İstanbul, , s 47 Türk Hükûmeti’nin daveti üzerine Kasımı’nda Ankara’ya gelen Béla Bartok, verdiği konferans ve konserlerle büyük ilgi toplamı tır. Türk bestecilerine kaynak te kil etmek üzere Halk musikisi derleme ve “Halk Musikisi Ar ivi” olu turma çalı malarına ağırlık vermi tir. Bu amaçla yılları arasında Anadolu’da derleme gezileri yapılarak, zengin bir folklor malzemesinin toplanmasında öncü rol oynayan uzmanlardan biri olmu tur Abdurrahman Çaycı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Ankara, , s 48 Alman Profesör Paul Hindemith, Türkiye’de bir “Musiki Konservatuarı” olu turmak ve musiki kültürünün organizasyonu i lerinde Maarif Vekâleti Hars (Kültür) Dairesi’ne danı manlık yapmak üzere yılları arasında Türkiye’de bulunmu tur. Olu turulacak olan konservatuarın amacını, yönetimini, ilkelerini, ders programlarını, sınav yönetmeliğini kapsayan ve “Türk Musiki Hayatını Kurtarmak İçin Teklifler” adını ta ıyan kapsamlı bir rapor hazırlayarak Maarif Vekâleti’ne sunmu tur. Musiki Muallim Mektebi için de birtakım önerilerde bulunan Hindemith, buraya yeni öğretim elemanları kazandırmı tır. Bunun yanı sıra Gazi Terbiye Enstitüsü’nde açılan “Musiki Bölümü”nün kurulu çalı malarına da i tirak etmi tir Çaycı, a.g.e., s 49 Alman tiyatro ve opera yönetmeni Carl Ebert, Atatürk’ün isteği üzerine ’da “Cumhurba kanlığı Filarmoni Orkestra”nın konuğu olarak Türkiye’ye gelmi tir. Ankara’da Devlet Konservatuarı ile Devlet Tiyatrosu’nun kurulu unda büyük hizmetleri olmu tur. yılları arasında “Devlet Tiyatrosu Tatbikat Sahnesi” ile “Opera Stüdyosu”nun ATATÜRK’ÜN GÜZEL SANATLARA VE SANATÇILARA BAKI I görü lerinden yararlanılmak üzere Ankara’ya davet edilmi lerdir Bu uzmanlar çağda Türk musikisinin olu masında önemli katkılar sağlamı lardır. Millî Musiki ve Temsil Akademisi, ’tan itibaren “Devlet Konservatuarı” adıyla eğitim hayatına devam etmi tir. Cumhuriyet Türkiyesi’nin musiki kültürünün halk musikisinden kaynaklanması gerektiğini dü ünen Atatürk, Birinci Dünya Sava ı yıllarında musiki eğitimi amacıyla İstanbul’da kurulan “Dârü’l-Elhân”51da görev yapan Türk musikisi bilgini Rauf Yekta Bey’in öncülüğünde Türk halk musikisi ara tırmalarını ve Dârü’l-Elhân’ın genç musiki hocalarından Cemâl Re it (Rey) Bey’in halk türkülerini çok sesli hâle getirme denemelerini te vik etmi tir. Daha sonra orkestra eserlerini Paris’te sergileme fırsatı bulan bu sanatçılar Türk musikisinin çağda la ması yolunda önemli rol oynamı lardır ’te Maarif Vekâleti Hars Dairesi Müdürü Hâmit Zübeyr Ko ay’ın nezaretinde musiki öğretmenleri Seyfeddin ve Mehmet Sezai Asaf (Asal) karde ler, Anadolu’da halk musikisi derleme çalı malarına ba lamı lar ve ilk a amada elde edilen 80 halk ezgisi “Yurdumuzun Nağmeleri” adıyla yayımlanmı tır Söz konusu derleme çalı maları belli bir program dâhilinde devam etmi , bu sırada Muzaffer Sarısözen, Ahmet Kutsi Tecer, Tahsin Banguoğlu, Ahmet Adnan Saygun ve Sadi Yaver Ataman gibi önemli sanatçılar birçok halk musikisini derlemi ler ve halk kültürü çalı malarına yeni bir ivme kazandırmı lardır. Bu dönemde halk musikisinin tespit edilebilen önemli kaynak ki ileri arasında Atatürk’ün “ ark Bülbülü” lakabını verdiği Celâl Güzelses, Malatyalı Fahri Kayahan, Urfalı Cemil Cankat, Muharrem Erta , Refik Ba aran, A ık Veysel atıroğlu gibi önemli isimler vardır yönetmenliğini yapmı tır Özdemir Nutku, “Cumhuriyet Döneminde Türk Tiyatrosunu Geli tiren İlk Adımlar”, Atatürk ve Sanat Sempozyumu, ( Ekim ), İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi no, İstanbul, , s 50 Yazman, a.g.m., s 51 Dârü’l-Elhân, ’da Maarif Encümeni’ne bağlı olarak kurulmu , Türk ve Batı musikisi eğitimlerini birlikte sürdüren bir musiki eğitim kurumu idi. ’da İstanbul Belediye Konservatuarı hâline getirilmi tir Refiğ, a.g.m., s ve 52 Refiğ, a.g.m., s 53 Nail Tan, “Atatürk Döneminde Plânlı İlk Resmî Halk Müziği Derlemesi ve ‘Yurdumuzun Nağmeleri’ Kitabı”, Uluslararası Atatürk ve Güzel Sanatlar Sempozyumu Bildirileri ( 27 Ekim /Ankara), funduszeue.info: Nail Tan ve Hayrettin İvgin, Cumhuriyet, Kültür ve Tanıtma Vakfı yayınları, Ankara, , s 54 Armağan Elçi, “Atatürk Dönemi Belli Ba lı Halk Müziği Ara tırmacıları, Sanatçıları ve Kaynak Ki ileri”, Uluslararası Atatürk ve Güzel Sanatlar Sempozyumu Bildirileri ( Ekim /Ankara), funduszeue.info: Nail Tan ve Hayrettin İvgin, Cumhuriyet, Kültür ve Tanıtma Vakfı yayınları, Ankara, , s vd. EROL EVCİN Bütün bu çalı malardan anla ıldığı üzere, Atatürk Türkiye’deki musiki politikasıyla çok yakından ilgilenmi tir. Musiki eğitim kurumlarının açılması, sanatçıların te viki, Türk musikisinin senfonik orkestra ile çalınabilir biçimlere sokulması, bir sonraki ba lık altında değerlendireceğimiz üzere sahne için musikili Türk eserlerinin yaratılması ve bunların sonucu olarak Türk milletinin dinamizmine yara ır, çağda ve millî bir musikinin olu turulması Atatürk’ün bu konudaki dü üncelerinin ve çalı malarının özünü te kil etmi tir Atatürk ve Opera, Bale Türkiye’de ilk ciddi ve düzenli opera çalı maları Atatürk’ün istek ve desteği ile Cumhuriyet döneminde ba lamı tır Tamamen öz kaynaklara dayanan bir operanın kurulması Atatürk’ün güzel sanatlar alanındaki en büyük isteklerinden birini te kil etmi tir ’te Cumhurba kanlığı Senfoni Orkestrası efliği’ne getirilen Ahmet Adnan Saygun, Atatürk’ün telkin ve te vikiyle “Özsoy” ve “Ta bebek” adlı ilk Türk operalarını bestelemi tir ’da konservatuar kurma hazırlıklarını takiben bir “Temsil ubesi” olu turmak ve bunun müfredatını tespit etmek üzere Alman 55 Atatürk’ün Türk musikisinin icrası ve çağda anlayı la i lenmesi konusundaki görü lerini yanlı anlayan bazı idarecilerin etkisiyle yıllarında Türk musikisinin radyolarda yasaklanması söz konusu olmu tur. Ancak bu sorun, Atatürk’ün görü ve önerileri doğrultusunda derhâl ortadan kaldırılmı tır Güla Co kun, “Günümüz Türkiyesinde Müzik”, Türkiye’de Sanatın Bugünü ve Yarını, Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi I. Ulusal Sanat Sempozyumu, Güzel Sanatlar Fakültesi yayınları no:1, Ankara, , s Sadi Yaver Ataman, “Milletlerarası Folklor Kongresi ve Bir Bildiri Münasebetiyle”, Türk Folkloru, C.3, S, , s Arıburnu, a.g.e., s 56 Cevat Memduh Altar ve diğerleri, Atatürk Türkiyesi’nde Müzik Reformu Yılları, Flarmoni Derneği yayınları, İstanbul, , s 57 Melâhat Özgü, Atatürk’ün Edebiyat ve Sanat Anlayışı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Atatürk Konferansları’ndan ayrı basım, Ankara, , s Bu konuyla ilgili u anı oldukça önemlidir: Atatürk, Sofya’da ata emiliterken yanında bulunan arkada ı akir Zümre ile beraber bir ak am “Carmen” adlı bir operayı dinleme fırsatı bulmu tur. Otele döndükten sonra kendisini bir türlü uyku tutmamı ve akir Zümre’nin odasına giderek: “ akir, Balkan Sava ı’nı yitiri imizin nedenlerinden birini daha bu ak am anladım. Biz, Bulgarları Çoban bilirdik. Bak, biz farkına varmadan, onlar nasıl ilerlemi ler. Balesi Bulgar, efleri Bulgar…Biz, bu uygarlık düzeyine ula amazsak, bize ya am hakkı yok…” diyerek duygularını, dü üncelerini ve duyduğu heyecanı anlatmı tır Perihan Çambel, Atatürk, Evrim, Devrim ve Müzik, IX. Türk Tarih Kongresi’nden ayrı basım, TTK yayını, Ankara, , s 58 Refiğ, a.g.m., s İran ahı Rıza Pehlevi’nin Türkiye’yi ziyareti vesilesiyle Atatürk, opera tarzında orjinal bir Türk eserinin sahneye konmasını dü ünmü ve bu i i besteci Ahmet Adnan Saygun’a havale etmi ti. Adnan Saygun’un “Özsoy” adlı ilk küçük operası böylece ortaya çıkmı tır. Atatürk, çağda sanat anlayı ıyla bestelenen bu ilk Türk operasının misafirinin üzerinde bıraktığı güzel etkiyi görmekten son derece mutluluk duymu tur (Ârif Kaptan, “Atatürk ve Sanat”, Türk Dili Dergisi, C.V, S, , s ATATÜRK’ÜN GÜZEL SANATLARA VE SANATÇILARA BAKI I tiyatro sanatçısı ve bilim adamı Prof. Carl Ebert, Türk Hükûmeti tarafından davet edilmi tir. Netice itibariyle Devlet Konservatuarı’nda tiyatro ve opera bölümlerinin kurulması,59 ders programlarının hazırlanması ve operaya bağlı bale sınıflarının olu turulması konusunda bu bilim adamından yararlanılmı tır ’da Ankara’da açılan “Millî Musiki ve Temsil Akademisi” içinde ilk ba tan itibaren programa alınan “Bale Bölümü” ise arzu edilen geli meyi ’de Devlet Konservatuarı içinde “Devlet Bale Okulu”nun açılması ile gösterebilmi tir. Türk Hükûmeti ’de İngiliz Kraliyet Balesi’nin kurucusu ve çağda balenin en önemli isimlerinden biri olan “Dame Ninette de Valois”i görü lerinden yararlanmak üzere Türkiye’ye davet etmi tir. Söz konusu sanatçının görü ve önerileri doğrultusunda Türkiye’de bale sanatının temeli atılmı tır Devlet Konservatuarı mezunları ileriki yıllarda “Türk Devlet Tiyatrosu” ve “Devlet Opera ve Balesi”nin açılı ında önemli bir etkiye sahip olmu lardır Bu geli im çizgisi içinde Türkiye’de ilk bale gösterileri bale öğretmenleri Travis Kemp ve e i Molly Lake’in gözetiminde ’da sahnelenmi tir Opera ve bale sanatlarında görülen söz konusu geli melerin ana kaynağını hiç üphe yok ki Atatürk’ün çağda la ma anlayı ı te kil etmi tir. Giri ilen çok yönlü çağda la ma programı içinde Türkiye’nin bale sanatını benimseyen ilk Müslüman ülke olması da vurgulamakta fayda gördüğümüz, dikkate değer bir özelliktir Atatürk ve Tiyatro Sanatın toplum hayatına yansıyan en canlı örneklerinden biri de tiyatrodur. Anadolu’da halk tiyatrosu adını verebileceğimiz kukla, karagöz ve ortaoyunu gibi sanat etkinlikleri yüzyıllar boyu halkın duygu ve 59 Nutku, a.g.m., s Türkiye’de tiyatro ve operayı bünyesinde toplayan “Devlet Tiyatrosu Genel Müdürlüğü”nün 10 Haziran ’da kurulmasıyla birlikte bale sanatı da bu genel müdürlüğün çalı ma alanına alınmı tır. Opera ve bale sanatlarının kısa sürede büyük bir geli me göstermesi nedeniyle 13 Temmuz ’te “Opera ve Bale Genel Müdürlüğü” kurulmu tur Yalçın ve diğerleri, a.g.e., s 60 erafettin Turan, Türk Devrim Tarihi, 4. Kitap, Birinci Bölüm, Ankara, , s Carl Ebert, Türkiye’de Türk sanatçıları ile Türkçe olarak ilk belli ba lı opera gösterisini Ankara Halkevi’nde 21 Haziran ’ta sunabilmi tir. Sunulan eser, Mozart’ın “Bastien und Bastienne” adlı 1 perdelik operasıdır. Bu gösteriyi “Madam Butterfly” adlı operanın ikinci perdesinin sunumu takip etmi tir Cevat Memduh Altar ve diğerleri, a.g.e., s 61 Cevat Memduh Altar ve diğerleri, a.g.e. s 62 Giritli, a.g.e., s 63 Yazman, a.g.m., s 64 ebnem Aksan, “Atatürk Türkiyesi’nde Bale”, Atatürk ve Sanat Sempozyumu, ( Ekim ), İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi yayın no, İstanbul, , s EROL EVCİN dü üncelerine tercüman olmu tur. Batılı anlamda bir tiyatro sanatının Türk topraklarında ortaya çıkı ı ise Tanzimat döneminde vuku bulmu tur. Sultan Abdülmecit () ile II. Abdülhamit ()’in tiyatroya özel ilgi duyduğu bilinmektedir. Ancak Osmanlı Devleti’nin son döneminde ya anan siyasi gerginlikler ve Türk kadının sahneye çıkmasının Osmanlı toplumunda ho kar ılanmaması gibi yapısal sorunlar çağda anlamda bir tiyatronun Türk topraklarında geli mesine sekte vurmu tur Bu nedenle tiyatro sanatı Cumhuriyet dönemine kadar hızlı bir geli im gösterememi tir. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet, toplumu çağda geli melerden geri bırakan bu etkileri bertaraf ederek, sanatın ve sanatçının yolunu açarak bu konudaki inisiyatifi devralmı tır. Atatürk döneminde tiyatro sanatı, biri Muhsin Ertuğrul’un yönlendirdiği “Dârü’l-Bedâyi ( ehir Tiyatrosu)”66 ve diğeri çağda usullerle geli imini sürdüren Devlet Konservatuarı’nın “Tiyatro Bölümü” olmak üzere iki ayrı hayat suyundan beslenmi tir Temelleri ’te atılan Dârü’l-Bedâyi, ’dan itibaren yeni ve sistemli bir çalı ma programı benimsemi tir. Söz konusu tarihte, Maarif Vekâleti’ne bağlı olarak “Sanâyi’-i Nefîse Müdürlüğü” ile “Sanâyi’-i Nefîse Encümeni”nin kurulması, güzel sanatların korunması ve geli mesi yolunda önemli bir a ama olmu tur. Nitekim Sanâyi’-i Nefîse Encümeni’nin önayak olmasıyla çıkarılan 25 Haziran tarihli yasa ile: “Maarif Vekâletince terbiyevî mahiyette sayılacak müesseselerin verecekleri konserler ve temsillerden istihlâk (tüketim) vergisi alınmaması” kabul edilmi tir. Dârü’l- Bedâyi, söz konusu te vikler ile bu yıllarda ilk büyük ve ba arılı ürünlerini vermeye ba lamı tır Dârü’l-Bedâyi sanatçıları Nisanı’nda yeni Türk Ocağı Tiyatrosu’nu açmak üzere Ankara’ya gelmi ler ve burada “Hamlet”, “Muraî”, “Muhayyel Hasta” gibi klasiklerle Alman ve Fransız modern piyeslerinden bazılarını sergilemi lerdir. Bu oyunları izleyen Atatürk, Muhsin Ertuğrul ba ta olmak üzere söz konusu oyunlarda emeği geçen bütün sanatçıları Çankaya Kö kü’ne davet etmi ve önce sanatçılara daha sonra da diğer davetlilere yönelerek unları söylemi tir: 65 Özgü, a.g.m., s 66 Devlet Tiyatrosu niteliğinde olmak üzere tiyatro ve musiki bölümlerinden olu an Dârü’l- Bedâyi Me rutiyet döneminde kurulmu , ’e kadar Türk tiyatrosunun en önemli kurumu olarak faaliyetine devam etmi tir Durmu Yalçın ve Diğerleri, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, funduszeue.info, Kolektif eser, Atatürk Ara tırma Merkezi yayınları, Ankara, , s 67 Yazman, a.g.e., s 68 Nutku, a.g.m., s ATATÜRK’ÜN GÜZEL SANATLARA VE SANATÇILARA BAKI I “Siz benim tâ ate emiliterlik çağımdan beri memleketimizde görmeyi candan özlediğim bir hayali gerçekle tirdiniz. Böylesine birbirine bağlı bir sanat topluluğunu kendi imkânlarınızla hazırlayıp bize getirdiniz, gösterdiniz. Efendiler, hepiniz me’bûs olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz, hattâ Reis-i Cumhur olabilirsiniz. Fakat sanatkâr olamazsınız. Hayatlarını büyük bir sanata vakfeden bu çocukları sevelim.” 69 Atatürk bu sözleriyle sanatçılara verdiği önemi ve değeri gözler önüne sermi ve sanatçıların toplum hayatındaki öncü rollerine ve özel konumlarına dikkat çekmi tir. ’da açılan “Millî Musiki ve Temsil Akademisi” musikiye olduğu kadar diğer sahne sanatlarına da önemli ölçüde fayda sağlamı tır. Söz konusu akademinin “Te kilât kanunu”nda belirtilen: “Sahne temsilinin her dalında bilgili elemanlar ve öğretmenler yeti tirmek” amacı doğrultusunda ödenekli bir tiyatro ve opera için önemli bir adım atılmı tır. Akademinin “Tiyatro Bölümü” ’da çalı malara ba layabilmi tir. Akademi ’da “Ankara Konservatuarı” adını almı tır. Tiyatro sanatının kendi niteliğine özgü eğitim yuvalarında öğretilmesinin gerekliliği konusunda Darü’l-Bedâyi Müdürü Muhsin Ertuğrul ile Sanatçı Münir Hayri Egeli’nin önerileri, Atatürk’ün söz konusu konservatuarın açılı ı konusundaki hassasiyetini artırmı tır Bu konservatuar, çağda Türk tiyatrosu için en önemli a amalardan birini te kil etmi tir. Takiben Atatürk’ün telkin ve tavsiyeleri ile musikide ve sahnede gerekli teknik elemanların yeti tirilmesi konusunda TBMM’nin hafızası daima taze tutulmu tur ’tan itibaren “Devlet Konservatuarı” olarak görevini sürdüren bu konservatuarda72 eğitim vermek üzere Türkiye’ye davet edilen ünlü Alman tiyatro sanatçısı ve bilim adamı Carl Ebert, tiyatro ve opera bölümlerinin kurulu ilkelerini saptamı tır. Bu durum Türk tiyatrosu için önemli bir geli im a amasını te kil etmi , 3 kız ve 5 erkek öğrenci ile öğrenime geçen “Tiyatro bölümü” ilk mezunlarını ’de vermi tir Atatürk’e göre; mimariyi, resmi, edebiyatı ve musikiyi içinde barındıran tiyatro güzel sanatların bir sentezi durumundadır. Toplum bu sanat vasıtasıyla sağlam ve hasta yanlarını açık bir ekilde görebilir Bu 69 Cumhuriyet, Muhsin Ertuğrul, “Bir Dönüm Gecesi”, 70 Turgut Özakman, “Türk Tiyatrosu ve Atatürk”, Erdem, Ankara, , C.4, s Metin And, Atatürk ve Tiyatro, Devlet Tiyatroları yayınları no:1, Ankara, , s 71 Bkz.; Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C.I, s 72 Yalçın ve diğerleri, a.g.e., s 73 Nutku, a.g.m., s 74 Enver Ziya Karal, “Atatürk ve Sanat”, Devlet Tiyatrosu Dergisi, C, Ankara, , s EROL EVCİN dü üncelerle de olsa gerek Atatürk, Afet İnan’ın belirttiği üzere bir tiyatro eseri bile yazmak istemi tir Sanata olduğu kadar tarihe de büyük önem veren Atatürk, tiyatro eserlerinde tarihî olaylardan ve bilgilerden yararlanılmasını tasvip etmi tir Mesela Faruk Nafiz Çamlıbel’in İstanbul’da sahnelenen “Akın”77 adlı tarihî tiyatro eserini çok beğenen Atatürk, bu eserde rol alan sanatçıları övgüyle yâd etmi ve gençlerin bu alanda eğitim almaları için Avrupa’ya gönderilmeleri konusunda Hükûmet’i yönlendirmi tir. Yaptığı edebî çalı maların yanı sıra tiyatro eserleri de kaleme alan Behçet Kemal Çağlar, Atatürk’ün teveccühüne mazhar olmu bir diğer sanatçıdır. O da söz konusu alanlarda bilgisini arttırmak amacıyla İngiltere’ye gönderilmi tir. Yolculuk öncesinde Atatürk’ün Behçet Kemal Çağlar’a: “İyi tarih bilirsen iyi piyes yazarsın” 78 demesi de tarih ile tiyatro arasındaki bağı gözler önüne sermesi açısından dikkat çekicidir. Atatürk ve Sinema Sinema, yüzyılın ba larından itibaren dünya çapında yaygınla an bir sanat dalı olmu tur. Atatürk bu sanat ile de yakından ilgilenmi tir. Engin bir ileri görü le: “Sinema öyle bir ke iftir ki, bir gün gelecek barutun, elektriğin ve kıtaların ke finden çok dünya medeniyetinin veçhesini deği tireceği görülecektir. Sinema, dünyanın en uzak kö elerinde oturan insanların birbirlerini sevmesini, tanımalarını temin edecektir. Sinema insanlar arasındaki görü , dü ünü farklarını silecek, insanlık idealinin tahakkukuna en büyük yardımı yapacaktır. Sinemaya lâyık olduğu ehemmiyeti vermeliyiz.”79 diyerek sinemanın önemine değinmi ve bu sanat ile insanlık ülküsü arasında çok güzel bir paralellik kurmu tur. 75 Özgü, a.g.m, s 76 Tiyatronun halk eğitiminde oynadığı önemli ve çok yönlü rolü iyi bilen Atatürk, tiyatronun sanat olarak geli mesini istediği kadar bu sanatı inkılâbı yaygınla tırmak, Türk milletine temel olacak ilkeleri tanıtmak ve sağlamla tırmak amacıyla da kullanmak istemi tir. “Akın”, “Mete”, “Özyurt”, “Attila” gibi tarihî oyunlar ve “Cumhuriyet Çocukları”, “İnkılâp”, “On Yılın Destanı” gibi inkılâbı yaygınla tırmaya yönelik oyunlar Atatürk’ün önerileri ile yazılmı tır Pınar Kolukısa, “Atatürk’ün Tiyatro Çalı maları”, Devlet Tiyatrosu, C, Ankara, , s 77 Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya ve Batı’ya doğru yayılıp geni lemelerini anlatan bu oyunu izlerken Atatürk’ün gözya larını tutamadığı görülmü tür. Oyun bittikten sonra ilk alkı lar yine Atatürk’ün locasından yükselmi tir. Ardından Atatürk, ba ta Muhsin Ertuğrul olmak üzere oyunda rol alan bütün sanatçıları huzuruna davet ederek kutlamı tır Cemal Granda, Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri, Anekdot yayınevi, Ankara, , s Lütfi Ay, “Atatürk ve Tiyatro”, Devlet Tiyatrosu, C, Ankara, , s 78 Özgü, a.g.m., s 79 Yücel, a.g.m., s ATATÜRK’ÜN GÜZEL SANATLARA VE SANATÇILARA BAKI I İstiklâl Sava ı sırasında “Ordu Film Dairesi” tarafından belgesel film niteliğinde “İstiklâl/İzmir Zaferi” adlı filmin hazırlanması,80 Anadolu’da verilen bağımsızlık mücadelesi hakkında halkın bilgilendirilmesi konusunda sinemanın da etkin bir ileti im aracı olarak kullanılmak istendiğini göstermektedir. ’te Halide Edip (Adıvar) Hanım’ın “Ate ten Gömlek”, bir yıl sonra da Re at Nuri (Güntekin) Bey’in “Bir Gece Rüyası” adlı oyunundan uyarlanan “Ankara Postası” adlı eserleri sinema filmi olarak çekilmi tir. Bunu “Dü man Denize Dökülüyor” adlı belgeselin çekilmesi takip etmi tir. Türk milletinin bağımsızlık sava ını konu alan bu film ve belgeseller sava yıllarının bozuk ekonomik yapısı içinde büyük maddi sıkıntılar neticesinde çekilebilmi lerdir Atatürk’ün Muhsin Ertuğrul’un ’de çektiği “Bir Millet Uyanıyor” filminin senaryosunu bizzat incelemesi, dönemin genç sinemacısı Fuat Uzkınay’ın ’te hazırladığı İstiklâl Sava ı belgesellerini yetersiz bulup, bunların geni letilmesi için talimat vermesi, üç yıl sonra bu geni letilme i leminin olumlu bir sonuca ula amadığını anladığında: “Ben hayattayım. Millî Mücadele’ye ait bütün evrâkım, kılıcım, çizmem hâlihazırda mevcut olduğuna göre çağırdığınız anda bana dü en vazife ve görevi yapmadım mı? Böyle bir teklif kar ısında kalsam memnuniyetle kabul eder, bir artist gibi filmde rol alır, hatıraları canlandırırdım. Bu millî bir vazifedir.”82 demesi sinema ile ilgisinin en somut örneklerinden biridir. Atatürk, Türk sinemasının henüz geli meye ba ladığı söz konusu dönemde çekilen yerli filmler ile yakından ilgilenmi , bu filmleri izleyebilmek için adeta fırsat kollamı tır. Mesela, ’de ilk sesli Türk filmi olarak çekilen ve büyük ba arı kazanan “İstanbul Sokaklarında” adlı filmin övgüsünü i itir i itmez yakın arkada larıyla birlikte bu filmi izlemi , gece döndüğünde u ağı Cemal Granda’ya: “Çelebi Efendi, iyi vakit geçirdik.”83 diyerek memnuniyetini dile getirmi tir Atatürk; senaristleri, yönetmenleri ve oyuncuları daima takdir etmi ve onlarla gurur duyduğunu çe itli vesilelerle vurgulamı tır. 80 Fethiye Erbay-Mutlu Erbay, Cumhuriyet Dönemi () Atatürk’ün Sanat Politikası, Boğaziçi Üniversitesi yayınları, İstanbul, , s 81 Terane Memmedova, “Atatürk ve Sinema”, Uluslar arası Atatürk ve Güzel Sanatlar Sempozyumu Bildirileri ( Ekim /Ankara), funduszeue.info: Nail Tan ve Hayrettin İvgin, Cumhuriyet, Kültür ve Tanıtma Vakfı yayınları, Ankara, , s 82 Halit Refiğ, “Türkiye’de Devletin Sinema Siyaseti”, Atatürk ve Sanat Sempozyumu, ( 28 Ekim ), İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi yayın no, İstanbul, , s 83 Atilla Dorsay, “Atatürk ve Sinema”, Atatürk ve Sanat Sempozyumu, ( Ekim ), İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi yayın no, İstanbul, , s 84 Granda, a.g.e., s EROL EVCİN Cumhuriyet’in yılı dolayısıyla yapılacak gösterilerde sinemadan yararlanmak dü üncesi güç kazandığı için o yıllarda belgesel film çekiminde ba arılarıyla tanınan ünlü Sovyet yönetmen Sergey Yutkeviç ve yardımcısı Lev Oskaroviç Türkiye’ye davet edilmi tir. Bu sinemacılar, Re at Nuri Güntekin ve Fikret Adil gibi yazarların da yardımıyla Ankara’nın Türk İstiklâl Sava ı ve İnkılâbı’nda oynadığı rolden yola çıkarak sava ın ve inkılâpların genel seyrini tasvir eden bir film çekmi lerdir. Atatürk’ün izni ve onayıyla hazırlanan bu filmin çekimi ’te tamamlanmı tır. Büyük ilgiye mazhar olan söz konusu film “Türkiye’nin Kalbi; Ankara” adı ile Cumhuriyet’in yıl kutlama törenlerinde yer almı tır Türk sinema tarihinin ba langıç a amasını te kil eden bu süreçte Atatürk’ün konuya yakın ilgisi, sinema sanatının Türkiye’de sağlam temeller üzerinde ve hızlı bir ekilde geli mesini sağlamı tır. Söz konusu dönemde Ankara, Bursa, İzmir, Konya ve Eski ehir gibi önemli merkezlerde açılan sinema salonları bu sanata verilen önemi göstermektedir. Cumhuriyetin ilk yılları itibariyle ülkenin toplumsal yapısının aynası olarak çekilen belgeseller ve sinema filmleri, gerek tema gerekse teknik bilgi anlamında ileriki yıllarda yeti en Türk sinemacıları için önemli bir kaynak te kil etmi tir. Atatürk ve Dans, Halk Oyunları Tarih, arkeoloji ve etnoloji dallarında yeni kurulan fakülteler, Türk Tarih Kurumu, ve Halkevlerinin programlarının Atatürk’ün görü ve projelerinden esinlenerek hazırlanması, Türk Ocakları’nda ve Köy Enstitüleri’nde halkbilimi/folklor konularında çalı malar yapılması, Türkiyat mecmuasının çıkarılması Atatürk’ün halk kültürünün bilimsel açıdan ele alınması konusundaki yakla ımını yansıtmaktadır Bu anlayı çerçevesinde Atatürk, halk kültürünün ve güzel sanatların önemli bir dalını te kil eden dans ve halk oyunları ile de yakından ilgilenmi tir. Gençlik yıllarından itibaren Batı danslarına ilgisi bilinen Atatürk,87 bunları daha çok bir salon dansı olarak kabul etmi tir. Özellikle Cumhuriyet balolarında musiki topluluklarına tango ve vals çaldırdığı, kendisinin de piste çıkarak dans edenlere e lik ettiği bilinmektedir. İzleyenleri hayran bırakan bu danslar aynı zamanda modern dans konusunda Türk gençliğine birer ders te kil etmi tir 85 Fethiye Erbay-Mutlu Erbay, a.g.e., s 86 Sabahattin Türkoğlu, “Atatürk ve Folklor”, Sanat Dünyamız, Yıl:8, S (Özel sayı), İstanbul, , s 87 Ali Fuat Cebesoy, Sınıf Arkadaşım Atatürk, İnkılâp yayınevi, İstanbul, , s 88 Fethiye Erbay-Mutlu Erbay, a.g.e., s ATATÜRK’ÜN GÜZEL SANATLARA VE SANATÇILARA BAKI I Bunun yanı sıra Atatürk, yiğitlik, mertlik ve kahramanlık duygularına tercüman olan Türk halk oyunlarına daha özel bir değer vermi tir. Bu kategoride zeybekler, Çaydaçıra, Erzurum oyunları ve Kafkas Türklerine ait oyunlar vardır ki bunların içinde Atatürk’ün en çok sevdiği halk oyunu “Zeybek” idi Cumhuriyet’in Yılı münasebetiyle Ankara Halkevi’nde düzenlenen baloya davet edilen Rus Heyeti’nin Ba kanı Voro ilof, orkestranın “Kazaska”∗ çalması üzerine kalkıp oynayınca, Atatürk de orkestraya bir zeybek çalmasını söylemi ve ortaya çıkarak mükemmel surette zeybek oynamı tır. Daha sonra alkı lar içinde yerine otururken: “İ te bizim de böyle erkekçe bir oyunumuz var.”demi tir Atatürk, kahramanlıklar yaratan Türk milletinin mert, cesur ve yiğit bir karakteridir. Dolayısıyla zeybek oyunu da O’nun karakteri ile bir bütünlük arz etmi tir. Nitekim, “Bu oyun milletimizin erkek oyunu, kahraman oyunudur; bilmek lâzım!”91 diyerek bu oyunun önemini çe itli vesilelerle vurgulamı tır. Bu yüzden çe itli etkinlik programlarında ve balolarda zeybek oynamak, yakın arkada larına oynattırmak ve musikisini çaldırmak Atatürk için adeta bir tutku hâlini almı tır Atatürk, halk oyunları alanında yapılan çalı maları titizlikle desteklemi tir. Örneğin, zeybek derlemelerinde, öğretiminde ve zeybek ekipleri kurulmasında büyük hizmetleri olan Selim Sırrı Tarcan, Atatürk’ün takdirine mazhar olmu tur. Selim Sırrı Tarcan’ın, birçok zeybek figürünü bir araya getirerek olu turduğu ve “Tarcan Zeybeği” olarak anılan oyununu Atatürk tekrar tekrar izlemi tir. Bunu Türk millî oyunlarının sahne düzenine kavu ması açısından değerlendirmi : “Artık, Avrupalılara bizim de mükemmel bir raksımız var diyebiliriz ve bu oyunu salonlarımızda, müsamerelerimizde oynayabiliriz”93 diyerek bu konudaki memnuniyetini dile getirmi tir. Atatürk; el ele, kol kola, omuz omuza oynanan dostluk ve birliktelik zevkini tattıran halk oyunlarına da ilgi duymu tur. Sevdiği bu tür oyunların 89 Türkoğlu, a.g.m., s ∗Kazaska: Kafkas karakterinde, hareketli bir halk oyunudur. 90 Enver Behnan apolyo, Kemal Atatürk ve Millî Mücadele Tarihi, Ekicigil matbaası, funduszeue.infoı, İstanbul, , s 91 Fahrettin Altay, 10 Yıl Savaş ve Sonrası (), Eylem yayınları, Ankara, , s. 92 Yakın arkada larından olup iyi zeybek bilen ükrü Saraçoğlu’nun bazı kereler Atatürk’ün isteğiyle zeybek oynadığı bilinmektedir. Katıldığı davetlerde çevresindekilerin oynadığı zeybeği beğenmediği takdirde Atatürk’ün bunu bir fırsat telakki ederek kalkıp zeybek oynadığı da yakınları tarafından anlatılan hatıralar arasındadır (Türkoğlu, a.g.m., s). 93 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, funduszeue.info, s EROL EVCİN ba ında Rumeli’nin karakteristik oyunlarından biri olan “Hora” gelmekteydi. Hora’nın yalnız Türkler tarafından değil, tüm Balkanlar’da ve daha çok Yunanistan’da oynandığını bilen Atatürk, halk oyunlarının siyasi sınır tanımayan, uluslar arasında dostluk ve barı için yakınla tırıcı bir unsur olduğunu çe itli vesilelerle vurgulamı tır. Uluslararası bir etkinlik olan Balkan Festivali’nin ’da İstanbul’da düzenlenmesi bunun en bariz kanıtlarından birini te kil etmi tir. Balkan Festivali’ne katılan Balkan ülkelerinin halk oyunları grupları için İstanbul’da Beylerbeyi Sarayı’nda bir balo düzenlenmi ve davet edilen gruplara Atatürk tarafından ayrı ayrı iltifat edilmi tir. Yukarıda değindiğimiz üzere “Hora” gibi bazı Balkan halk oyunları ile Türk halk oyunları arasındaki benzerliğe istinaden, ekiplerin oyunları sırasında birbirlerine e lik etmelerini istemi ve hatta kendisi de bu ekiplerin arasına katılmı tır. Atatürk’ün kom u ülkelerin sanatçılarıyla el ele, kol kola oyun oynaması uluslar arası alanda dostluğu ve barı ı simgelemi tir 94 Atatürk, söz konusu etkinlikler sırasında Türk ekiplerinin oyunlarını da büyük bir dikkat ve memnuniyetle izlemi , hatta Artvinlilerin oyunlarına bizzat katılarak büyük bir co kunluk yaratmı tır. Artvinliler, Atatürk’ün bu sıcak yakınlığı kar ısında yöresel “Bar”larının ismini “Atabarı” olarak deği tirmi lerdir Sonuç itibariyle, Türkiye’de halk kültürü çalı malarının önemli bir boyutunu olu turan halk oyunlarının derlenmesinde, benimsenmesinde ve sevilmesinde Atatürk döneminde yapılan çalı maların etkin bir rol oynadığını açıkça söyleyebiliriz. Atatürk ve Edebiyat Atatürk’ün öğrencilik ve gençlik yıllarından itibaren edebiyata ilgi duyduğunu, Namık Kemal’in, Tevfik Fikret’in, Mehmet Emin Yurdakul’un, 94 Türkoğlu, a.g.m., s Atatürk’ün 2 Eylül ak amında Beylerbeyi Sarayı’ndaki Balkan Festivali’nde Kâzım Dirik’e okuttuğu not, halk oyunlarının halkların birbirine yakla ması, bütünle mesi ve ortak insanlık ideallerine beraber yürümesi konusundaki rolüne i aret etmi tir. Bu not u ekildedir: “Huzurunuzda konu tuğum Balkanlılar! Bulgarlar, Helenler, Romanyalılar, Türkler, Yugoslavyalılar, siz hepiniz ne kadar birbirinizden ayırt edilmez insanlar olduğunuzu, bu gece, birbirine girmi , candan arkada lık ve samimiyet ya ayı ınızla bir defa daha göstermi , ispat etmi bulunuyorsunuz. Biz Türklerin, bu temiz insanlık camiasıyla beraber olu u, beraber olduğunu göstermeye yarayan her vaziyetten ne kadar büyük saadet duyduğumuzu söylemeye hacet yoktur. Be eriyette saadet, i te böyle insanoğullarının birbirine yakla ması, insanların birbirini sevmesi, hepsinin temiz his ve dü üncelerini birle tirmesiyle olacaktır. Bu geceki birle ik vaziyetimiz, bu ümen idealin yüksek be aretidir.” Cumhuriyet Gazetesi, “Atatürk’ün 2 Eylül ’da Balkan Festivali’nde Kâzım Dirik’e ve Bir Türk Çocuğuna Yazdırtıp Okuttuğu Notlar”, 95 Tahir Kutsi Makal, “Atatürk ve Folklor”, Türk Edebiyatı, İstanbul, , S, s ATATÜRK’ÜN GÜZEL SANATLARA VE SANATÇILARA BAKI I Ziya Gökalp’in vatan, hürriyet ve milliyetçilik ile ilgili eserlerini okuduğunu,96 bunlara konu maları sırasında atıflarda bulunduğunu biliyoruz Atatürk’ün edebiyata olan ilgi ve sevgisi Manastır Askerî İdâdîsi’nde edebiyata meraklı ve iirler yazan arkada ı Ömer Naci’nin etkisiyle ba lamı ,98 bu ilgi İdâdî’deki bir hocasının, iirle ilgilenmesinin kendisini askerlikten uzakla tıracağına dair uyarılarına rağmen99 gün geçtikçe artmı tır. Nitekim sonraki yıllarda Türk hitâbetinin timsâli hâline gelen nutukları ile Türk milletini aydınlığa ta ıyan Atatürk, hitâbet sanatının sırlarını: “Güzel konu mak için serbest olmak ve kelimelerin manâlarını, yerinde yapılan jestlerle takviye etmek lâzımdır.” eklinde açıklamı tır Atatürk, büyük bir “hâtip” olduğu kadar Türkçe’yi çok iyi kullanan bir “nâsir” olarak da kabul edilmi tir Atatürk, edebiyatı da güzel sanatlar içinde değerlendirmi ve tanımını: “Söz ve manâyı, yâni insan dimağında yer eden her türlü bilgileri ve insan karakterinin en büyük duygularını, bunları dinleyenleri veya okuyanları çok alâkalı kılacak surette söylemek ve yazmak sanatı” eklinde yapmı tır Biçimsiz bir sözün etkili olamayacağının farkında olarak, gittikçe geni 96 Atatürk, iiri tıpkı çok sevdiği Namık Kemal gibi vatan ve millet yolunda heyecan uyandırıcı bir sanat, çok takdir ettiği Tevfik Fikret gibi ilim, fikir ve vicdan hürriyetinin kazanılmasında, korunup geli tirilmesinde ba lıca faktörlerden biri, hitabet sanatını ise asker ve devlet adamı vasfını tamamlayan vazgeçilmez bir unsur olarak görmü tür Önder Göçgün, Edebiyat Dünyası ve Atatürk, Atatürk Kültür Merkezi yayını, Ankara, , s 97 Bu konu ile ilgili iki örnek vermekle yetineceğiz: Batı Anadolu topraklarının hâlen Yunan i gali altında bulunduğu 13 Ocak tarihi itibariyle TBMM kürsüsünde Atatürk, sevdiği air Namık Kemal’e atıfta bulunarak: “Namık Kemal demi tir ki,’Vatanın bağrına dü man dayadı hançerini, yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?’ i te bu kürsüden, bu Meclis-i Âli’nin reisi sıfatıyla hey’et-i âlinizi te kil eden bütün a’zânın her biri nâmına ve bütün millet nâmına diyorum ki; Vatanın bağrına dü man dayasın hançerini, bulunur kurtaracak bahtı kara maderini..” eklinde bir konu ma yapmı tır. Tevfik Fikret’in “Elbet sefil olursa kadın, alçalır be er” mısrası da Atatürk’ün türlü vesilelerle zikrettiği veciz söylemler arasındadır (Peker Yılmaz, “Atatürk ve Edebiyat”, Kemalizm, S, İstanbul, , s). 98 Atatürk, güzel söylemek ve yazmak hevesinin kendinde hep bulunduğunu belirterek, Manastır Askerî İdadisi’nde teneffüs zamanlarında bile arkada larıyla hitâbet talimleri yaptıklarını belirtmi tir Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, funduszeue.info, s 99 Afet İnan, “Atatürk ve Edebiyat”, Millî Yol Atatürkçülük, S.1, 31 Ocak , s Olayı benzer ekilde aktaran u esere bkz.; Cebesoy, a.g.e., s Taha Toros, Türk Hâtipleri, İstanbul, , s Atatürk’ün Büyük Nutku, bunların en önemlisini te kil eder. Nutuk, Türkiye’nin siyasi tarihi için önemli bir belge olmakla birlikte, siyasi hitâbet türünün de bir aheseri olarak kabul edilmektedir Göçgün, a.g.e., s Kocatürk, a.g.e., s Müjgân Cumbur, “Atatürk ve Edebiyat”, Türk Edebiyatı, C.2, S, İstanbul, , s İnan, a.g.e., s EROL EVCİN kitlelere ula an hayat görü ü ile halkın psikolojisine inmi , dü ünce ve hislerini milletine edebî bir biçimde aktarmayı tercih etmi tir Edebiyatın toplum hayatını ekillendiren ve nesiller arasında kültür köprüsü kuran en önemli eğitim vasıtalarından biri olduğuna inanan Atatürk, edebiyat öğretimi konusunda Maarif Vekâleti’nden: “Türk çocuklarının yeteneklerini, karakterlerindeki sağlamlıklarını, duygularındaki co kunluğu zorlamadan, olduğu gibi ifadeye alı tırmak” hususlarına önem verilmesini istemi tir. Çünkü, Türk çocuğunun kendisini dinleyenleri millî hedefler doğrultusunda pe ine takabilmesinin ilk ko ulu, özgün bir edebî üslûba sahip olmasıdır. Atatürk, edebiyatı ve iiri sevdiğini her fırsatta dile getirmi tir Sanat ve edebiyat meclisi hâlini alan davetlerinde devrin edipleri ve sanatçıları sıklıkla yer almı tır. Bu sohbetler sırasında fikir alı veri inde bulunduğu ediplerle iirler okumak, bazı eserlerin, edebî tarif ve tasvirlerine girmek Atatürk’ün sıkça ahit olunan özellikleri arasında yer almı tır Devrindeki airleri yakın bir ilgiyle takip eden Atatürk: “İnsanlarda birtakım ince, yüksek ve temiz duygular vardır ki insan onlarla ya ar. İ te o ince, yüksek, derin ve temiz duyguları en ziyade duyabilen ve diğer insanlara duyurabilen, airdir.” diyerek airlerin ulvî özelliklerine temas etmi tir. Türk airlerinin geni bir kültür birikimine sahip olmaları ve tarihi iyi bilmeleri gerektiğini dü ünmü tür. Bu anlamda Doğu ve Batı kültürlerinin temellerini kavramı ve geni bir tarih bilgisine sahip bir air olan Yahya Kemal Beyatlı, Atatürk’ün takdir ettiği airler arasında yer almı tır 29 Ağustos günü Dolmabahçe Sarayı’nda Halit Fahri Ozansoy’a kelime kelime yazdırdığı u satırlar da Atatürk’ün tarihten feyz almalarını istediği Türk airlerine “millî iir” yolunda önemli bir tavsiyesi niteliğindedir: “Kesinlikle, dâhil olduğun parlak Türk devrinde âir olduğunu ispat edeceksin. iirlerin; en, ne eli, faal Türk milletinin sevinç, ne e, faaliyet, his ve hareketlerini akıyacaktır. Buna mevcudiyetini hasredeceksin! Kökü Özgü, a.g.m., s İnan, a.g.e., s Atatürk, edebiyata ve iire dair bu görü ünü 18 Ağustos ’de Tevfik Fikret’in ölümünün 2. yılı münasebetiyle, airin Rumelihisarı’ndaki evinde düzenlenen anma töreninde Çanakkale iirleri ile tanınan air İbrahim Alâettin Gövsa’ya söylemi tir İbrahim Alâettin Gövsa, Acılar, Türkiye İ Bankası Kültür yayınları, ilavelerle 2. baskı, Ankara, , s Ökçün, a.g.e., s Kocatürk, a.g.e., s İnan, a.g.e., s ATATÜRK’ÜN GÜZEL SANATLARA VE SANATÇILARA BAKI I çok büyük olan, dalları ondan daha büyük olacak olan bir ırkın çocuğu olarak, mensup bulunduğun millete lâyık iirler yazacaksın. Bunu yaparsan kimse itiraz edemez ve kabul ediyorum ki, o zaman muvaffak oldum diyeceksin.” Bu ifadelerden de anla ılacağı üzere Atatürk, iir ile millî kültür arasında yakın bir ili ki kurmu ve milletin duygularını ifade etmek konusunda airlere önemli sorumluluklar yüklemi tir. Bütün bunları destekler mahiyette Atatürk’ün “Dil ve Harf İnkılâbı” konusundaki fikir ve görü lerine değinmekte fayda vardır. Osmanlı Devleti’nin son döneminde Türk dili üzerinde artan ilmî çalı malar Selanik’te ’den itibaren Ömer Seyfettin, Ali Canip Yöntem ve Ziya Gökalp’in Genç Kalemler Dergisi aracılığıyla ortaya koydukları “Yeni Lisân” akımı ile yeni bir mecraya girmi ve bu akım Arapça ve Farsça’nın Türk dili üzerindeki tahakkümünü kırmaya çalı arak dilde birlik fikrini i lemeye ba lamı tır Bununla birlikte Türk dilinin özgün bir kimliğe kavu ması konusunda bu çalı maların yeterli olduğunu söylemek mümkün görünmemektedir. Atatürk, dil sorununu bir bütün olarak ele almı , sorunun köklerine inmi ve bunun için ilk olarak bir alfabe deği ikliği yoluna gitmi tir. Kabul edilen Latin kökenli yeni Türk alfabesiyle Türk milleti hem okuma yazma kolaylığına kavu mu hem de dilini yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarma yolunda önemli bir adım atmı tır. Nitekim söz konusu deği imlerden sonra Türk dili ve edebiyatı özgün bir mecrada seyrini sürdürmü ve kısa sürede meyvelerini vermeye ba lamı tır. Bu konuyla ilgili son olarak, Atatürk’ün edebiyat alanında da halka doğru giderek ve halk arasındaki konuları i leyerek millî ve özgün bir edebî tarz yaratmak çabası içinde olduğunu açık bir ekilde söyleyebiliriz Atatürk ve Resim, Heykel, Mimari Türkler, tarihlerinin ilk dönemlerinden itibaren resim sanatıyla ilgilenmi lerdir. İslâmiyet’in kabulü ile birlikte, Müslümanlar arasında İslâm büyüklerinin tasvirlerinin yapılması ho kar ılanmamı , bu makul anlayı Halit Fahri Ozansoy, Edebiyatçılar Çevremde, Sümerbank Kültür yayınları 5/, Ankara, , s Genç Kalemler dergisi Türkçele menin ba lıca iki esasını ortaya atmı tır. Bunlar: “Bir dil, yabancı bir dilden kelime alabilir, fakat kaide alamaz ve konu ma dilinde Türkçesi olan kelimenin, Arapça ve Farsçasını kullanmamalıyız.” esaslarıdır Atay, a.g.e., s Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, funduszeue.info, s Kocatürk, a.g.e., s Enver Behnan apolyo, Kemal Atatürk ve Millî Mücadele Tarihi, Berkalp Kitabevi, Ankara, , s EROL EVCİN zamanla her tür tasvir ve heykelin cahiliye dönemine geri dönü e neden olabileceği doğrultusundaki zorlama yorumlarla yerini lüzumsuz bir endi eye bırakmı tır. Böylelikle Türk resim sanatında biçim deği ikliği olmu ve bu sanat daha çok süsleme sanatı olarak varlığını sürdürmü tür. Söz konusu dönem itibariyle ba ta mimarlık olmak üzere hat, minyatür, tezhip gibi kitap sanatlarında ve diğer el sanatlarında e siz örnekler verilmesine rağmen resim ve heykel sanatları ihmal edilmi tir. Fatih Sultan Mehmet () gibi resim, Sultan Abdüzaziz () gibi heykel sanatına ilgi duyan padi ahlara rağmen bu anlayı halk kitleleri arasında pek de yer edinememi tir. Netice itibariyle Türkler yüzyıllarca söz konusu sanatlarla esaslı bir ekilde me gul olmamı lar ve bu anlayı Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar Türklerde resim ve heykel sanatının geli mesine sekte vurmu tur Bu anlamda unu vurgulamakta fayda vardır ki, Atatürk’ün güzel sanatlar alanında yaptığı en büyük hizmet, söz konusu sanat dallarının geli mesini imkânsızla tıran bu gibi anlayı ve engelleri ortadan kaldırması olmu tur Batı’da Rönesans ile ba layan güzel sanatlardaki deği im ve geli im sürecine benzer bir süreç Atatürk’ün kurduğu çağda Cumhuriyet’in ilkeleri ve ı ığı ile Anadolu topraklarında da ya anmı tır. Böylece Türkiye’de sanatsal faaliyetler yeni bir ivme kazanmı , resim ve heykelcilik sanatları da kısa zamanda hızlı bir geli im göstermi tir Atatürk’ün çağda dü üncesi her alanda olduğu gibi resim ve heykel alanında da uygulamaya geçmi tir. ’te açılan 6. Galatasaray Sergisi’nde Atatürk’ün sanatçıları kutlaması ve bazı resimlerini satın alması sanatçılar arasında büyük bir memnuniyet yaratmı tır. Devlet adamları için de iyi bir örnek te kil eden bu tutum gittikçe yaygınla arak bakanlıklar ile belediyelerce de benimsenmi tir Takip eden süreç içinde Galatasaray Sergisi’nin her yıl düzenli olarak Ankara’da açılmasına karar verilmi ve bu Bakanlar Kurulu kararı ile yasala mı tır. Yayımlanan “Resmî Sergiler Yönetmeliği” ne göre, sergiyi düzenleyecek bir kadro olu turulmu ve sergi sorumluluğuna Sami (Yetik) Bey getirilmi tir. Söz konusu yönetmelikle sanatçılara ödül olarak altın, gümü , bronz madalyalar verileceği ve müze olu turmak amacıyla Türk sanatçılarından her yıl belli sayıda eser alınacağı Esin Dal, “Atatürk Döneminde Resim ve Resim Tartı maları”, Sanat Tarihi Yıllığı, funduszeue.info, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Ara tırma Merkezi yayınları, (Ayrı basım), İstanbul, , s Giritli, a.g.m., s Dal, a.g.m., s. Gültekin Elibal, Atatürk ve Resim-Heykel, Birinci basım, İstanbul, , s ATATÜRK’ÜN GÜZEL SANATLARA VE SANATÇILARA BAKI I belirtilerek sanatçılar taltif edilmi ; böylece devlet, sanatçıları destekleyici bir role bürünmü tür Söz konusu süreçte, sergilenen eserlerde denenen yeni anlayı ların ve resimlerin basın ve yayın organları vasıtasıyla akademik anlamda tartı ılmaya ba lanması Türk resim sanatı için bir olgunla ma safhasını te kil etmi tir ’te yürürlüğe girmi olan “Tevhîd-i Tedrîsât Kanunu” ile resim, heykel, sanat tarihi eğitimleri ve bu eğitimleri yürüten kurulu lar da yeniden gözden geçirilmi tir Böylelikle ’te açılmı olan “Mekteb-i Sanâyi’-i Nefîse-i âhâne”, İstanbul-Fındıklı’daki sarayın tahsisi ile “Devlet Güzel Sanatlar Akademisi”ne dönü türülmü , aynı yıl bilim, teknik ve sanat alanlarında bilgi birikimi sağlamak amacıyla yurt dı ına 22 ki ilik bir öğrenci grubu gönderilmi tir. Bu öğrencilerden Hayrullah Örs, Mâlik Aksel, inasi Barutçu, İsmail Hakkı Uludağ ve Mehmet Ali Atademir yıllarında Türkiye’ye dönerek Gazi Eğitim Enstitüsü’nde “Resim İ Bölümü”nü kurmu lar ve burada öğretmenlik yapmı lardır Refik Fazıl (Epikman), Cevat Hâmit (Dereli), Mahmut Fehmi (Cûda), Muhittin Sebati ve Ratip A ir (Acudoğu) gibi ressam ve heykeltıra lar ise Türkiye döndüklerinde “Müstakil Ressamlar ve Heykeltıra lar Birliği”nin Mete Tunçay ve diğerleri, Türkiye Tarihi 4, Çağdaş Türkiye (), (Kolektif eser), İstanbul, , s Dal, a.g.m. s Elibal, a.g.e., s Osmanlı Devleti’nde ’te açılan güzel sanatlarla ilgili bu ilk yüksek seviyeli okula, açıldığı zaman hoca olacak nitelikte ressam bulunamamı tı. Bu yüzden resim bölümünde “Valeri” ve “Varniye” adlarında iki İtalyan ressam, heykel bölümünde ise Yervant Oskan Efendi adında bir Ermeni heykeltıra görev yapmı tır. Söz konusu okulda resim alanında bazı ilerlemeler görülmesine rağmen heykel alanında kayda değer bir ilerleme sağlanamamı tır Mahmut Cûda, “Cumhuriyet Dönemi Türk Resmi”, Atatürk ve Sanat Sempozyumu, ( Ekim ), İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi yayın no, İstanbul, , s Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, tarihli Yüksek Öğretim Kurumu yasasıyla kurulan Mimar Sinan Üniversitesi’nin temelini olu turmu ve bu üniversitenin içinde Güzel Sanatlar Fakültesi olarak eğitimine devam etmi tir. Yine, Atatürk’ün altyapısını hazırladığı yol üzerinde ’de kurulan “Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Okulu” da günümüz itibariyle Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi adıyla resim ve heykel ba ta olmak üzere birçok sanat dalında çalı malarını sürdürmektedir Yalçın ve diğerleri, a.g.e., s Elibal, a.g.e., s Serap Etike, “Atatürk ve Resim Eğitimi”, Uluslar arası Atatürk ve Güzel Sanatlar Sempozyumu Bildirileri ( Ekim /Ankara), funduszeue.info: Nail Tan ve Hayrettin İvgin, Cumhuriyet, Kültür ve Tanıtma Vakfı yayınları, Ankara, , s Birliğin tarihli nizamnamesinde: “MRHB, resim ve heykel sanatlarının memleketimizde henüz inki âf etmekte olduğunu nazarı itibara alarak, bu sanatların terakkisi için sağlam eserlerin ve en emin temelin mevcudiyetini elzem addeder ve sanatın kendine has EROL EVCİN kurucuları arasında yer almı lardır. Bu birliğin ’da açılan ilk sergisini, ba ta Ankara ve İstanbul olmak üzere çe itli illerde düzenlenen diğer sergiler takip etmi tir Bütün bu geli meler neticesinde Türkiye’de resim sanatının temelleri atılmı tır. Söz konusu dönemde resim sanatında “Atatürk” ve “Kurtulu Sava ı” hâkim temayı te kil etmi ve kompozisyonlarda daha çok millî birlik, beraberlik ve bağımsızlık anlayı ı vurgulanmı tır Ressam Halil Dikmen’in “İstiklâl Harbi’nde Cephane Ta ıyan Köylü Kadınlar” () adlı yağlıboya resminde olduğu gibi Türk milletini bağımsızlığa ta ıyan kadınları konu alan resimlerin yanı sıra, Cemâl Tollu’nun “Alfabe Okuyan Köylüler” () ve Melek Celâl Sofu’nun “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Kadın” () adlı resimleri gibi kadınların eğitimine ve toplum hayatına katılımına yönelik konuların da bu dönemde yoğun olarak i lendiği görülmektedir Cumhuriyet’in yıl dönümünde, ressamların Anadolu’yu daha yakından tanımaları amacıyla yurt gezileri düzenlenmi ve bu tecrübeler sonrasında ortaya çıkan Millî Mücadele temalı resimler “Türk İnkılâp Sergisi” adıyla sergilenmi tir. Atatürk, söz konusu sergide heyecanını ve memnuniyetini gizlememi , saatlerce sergide kalarak eserleri birer birer incelemi tir Örneğin Ressam Sami (Yetik) Bey’in “Sarıkamı ” adlı tablosu Atatürk’ün çok beğendiği ve: “Sarıkamı ve Kafkas cephesi facialarının canlı bir ahididir” demek suretiyle takdirlerini bildirdiği eserler arasında yer almı tır ’te Ba bakan İsmet İnönü tarafından bir “Sergievi Binası” açılmı , bunu sanatı korumak ve kollamak amacıyla “Ar Genel Direktörlüğü”nün kurulu u takip etmi tir. Ar Genel Direktörlüğü’nün yapacağı i ler TBMM’de görü ülmü ve amacı: “Okullarda ve okullar dı ında dramatik sanatlarla, temiz ve yüksek serbestisi ile çalı arak hizmeti de gaye bilir.” denilmektedir. MRHB üyelerinin bir kısmı yılında “D Grubu” adında yeni bir resim birliği kurmu tur Dal, a.g.m., s Dal, a.g.m., s Latife Öztoprak, a.g.m., s Yıldız Kurtulu , “Cumhuriyet’in Kurulu Yıllarında Türk Resminde Yurtta Kadın İmgesi”, Uluslar arası Atatürk ve Güzel Sanatlar Sempozyumu Bildirileri ( Ekim /Ankara), funduszeue.info: Nail Tan ve Hayrettin İvgin, Cumhuriyet, Kültür ve Tanıtma Vakfı yayınları, Ankara, , s Özgü, a.g.e., s Taciser Konuk, “Atatürk’ün Resim Sanatına Verdiği Önem ve Atatürk Portreleri”, Uluslar arası Atatürk ve Güzel Sanatlar Sempozyumu Bildirileri ( Ekim /Ankara), funduszeue.info: Nail Tan ve Hayrettin İvgin, Cumhuriyet, Kültür ve Tanıtma Vakfı yayınları, Ankara, , s ATATÜRK’ÜN GÜZEL SANATLARA VE SANATÇILARA BAKI I musiki ve plastik sanat i lerinin ulusal ülküye uygun olarak yürümesine ve yücelmesine çalı mak ve bu çalı manın sosyal eğitim bakımından gereği gibi verimli olması yollarını aramak ve göstermek.” eklinde tespit edilmi tir. Güzel sanatları çağda ya amın kaçınılmaz bir zorunluluğu sayan Atatürk’ün direktifleri doğrultusunda Dolmabahçe Sarayı Veliaht Dairesi, Türkiye’nin ilk “Resim Galerisi” olarak 20 Eylül ’de halka açılmı tır Böylece saraylarda, konaklarda, depolarda çürümeye terk edilmi birçok eser toplanarak bu müzeye getirilmi tir. Ayrıca, eski ve yeni ku aktan birçok sanatçının eserleri, tabloları ve heykelleri için ayrı ayrı salonlar tahsis edilerek söz konusu eserler koruma altına alınmı tır. Müzenin açılı ında bulunan Atatürk, salonları tek tek gezmi , her tablonun ve heykelin önünde uzun uzun durmu ve Müze Müdürü Halil Dikmen’den Türk resminin deği im ve geli im tarihi hakkında bilgi almı tır Müzenin açılı ı münasebetiyle Atatürk, Türk sanatçılarının kısa zamanda Türk kültürüne ve dünya medeniyetine yeni ve özgün sanat eserleri kazandıracaklarına dair inancını dile getirmi tir Atatürk’ün resim sanatına bakı ında da insanlık ülküsü ve hümanist anlayı hep ön plandadır. Ba kumandanlık Meydan Muharebesi’nde elde edilen zaferin ardından İstanbul’dan Çankaya Kö kü’ne asılmak üzere gönderilen, yerde yatan Yunanlı askere bir Osmanlı askerinin süngüsünü saplamasını tasvir eden tablo Atatürk’ün talimatıyla derhâl içinde getirildiği sandığa tekrar kapattırılmı ve çatı arasına ta ıttırılmı tır Türkiye’de heykel sanatının doğu u da Atatürk’ün öncülüğünde olmu tur. Atatürk, bu konudaki hassasiyetini henüz Cumhuriyeti ilân etmeden dile getirmeye ba lamı tır. yılı ba larındaki Batı Anadolu gezisi sırasında Bursa ark Sineması’nda yaptığı bir konu mada: “Dünyada medenî, ileri ve olgun olmak isteyen herhangi bir millet, mutlaka heykel yapacak ve heykeltıra yeti tirecektir.” demi ve o zamana kadar geli im gösteremeyen bu sanat dalının medeniyet yolundaki önemine ve gerekliliğine i aret ederek uzun bir açıklamada bulunmu tur. Atatürk, konu TBMM Zabıt Ceridesi, C.4, , s Resim Galerisi’nin kapısının üstünde: “Atatürk’ün emriyle ’de tesis edilmi tir.” sözü bulunmaktadır Özgü, a.g.m., s Atatürk, Kasımı’nda TBMM’nin 5. döneminin 3. toplanma yılını açarken “İlk resim galerimizi de bu yıl açmı bulunuyoruz.” diyerek Meclis’i bu konu hakkında bilgilendirmi tir Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C. I, s Nurullah Berk, “Atatürk ve Sanat”, Varlık Dergisi, 1 Kasım , S, s Melahat Özgü, “Atatürk Sergi ve Müzede”, Türk Dili, C, S, 1 Kasım , s İnan, a.g.e., s Atatürk’ün Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak tarafından aktarılan anı için bkz.; Hasan Rıza Soyak, Atatürk’ün Hususiyetleri, İstanbul, , s EROL EVCİN hakkındaki sözlerine: “Bir millet ki resim yapmaz, bir millet ki heykel yapmaz, bir millet ki bilimin gerektirdiği eyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur. Oysaki bizim ulusumuz, gerçek nitelikleriyle uygarlığa eri meye lâyıktır, uygarlığa eri ecektir ve ilerleyecektir.” diyerek son vermi tir. İ te bu anlayı ve sezgi neticesinde resim ve heykel sanatları Cumhuriyet ikliminde ve topraklarında kök salmaya ba lamı tır. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nin açılı ıyla birlikte “Heykel Bölümü”nde Mahir Tomruk, İhsan Özsoy ve Nijat Sirel gibi Avrupa’da heykel sanatına ili kin eğitim almı heykeltıra lar görev yapmı lardır Almanya’dan davet edilen, ’den itibaren akademide “Bölüm efi” olarak görev yapan ünlü heykeltıra Rudolf Belling Türkiye’de heykel sanatının öncülüğünü yapmı ve Türk sanat tarihinde iz bırakan ünlü heykeltıra ları yeti tiren hoca olmu tur Cumhuriyet döneminin ba langıcını te kil eden bu süreçte yapılan heykellerin konusu daha çok, Atatürk veya Kurtulu Sava ı’nda Türk milletinin çektiği cefaları ve yaptığı fedakârlıkları i leyen sahnelerdir Atatürk, Türk tarih ve kültürüne hizmet etmi büyük ahsiyetlerin heykel ve anıtlarının yapılması konusunda da hassasiyetle durmu , millî kimliğin in ası yolunda büyük önem arz eden bu dü ünce çerçevesinde Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman ve İbni Sina gibi Türk büyüklerinin heykellerinin yapılmasını istemi tir Büyük Türk Denizcisi Barbaros Hayrettin Pa a’nın İstanbul’da dikilen heykeliyle ilgili çalı malara özel ilgi göstermesi, sanatını takdir ettiği Mimar Sinan için eserlerinin yoğun olarak bulunduğu İstanbul ve Edirne ehirlerinde, diğer Türk büyükleri için de Cumhuriyet’in ba kenti Ankara’da birer anıt ve heykel dikilmesi yolunda talimatta bulunması Atatürk’ün bu konudaki dü üncelerini açık bir ekilde Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, funduszeue.info, s Vildan Çetinta , “Atatürk’ün Üniversite Reformu Çerçevesinde Türk Heykel Sanatındaki Geli meler”, Uluslar arası Atatürk ve Güzel Sanatlar Sempozyumu Bildirileri ( Ekim /Ankara), funduszeue.info: Nail Tan ve Hayrettin İvgin, Cumhuriyet, Kültür ve Tanıtma Vakfı yayınları, Ankara, , s Soyut heykel çalı malarıyla tanınan Alman sanatçı Rodolf Belling, ’de Türk Hükûmeti’nin davetiyle İstanbul’a gelmi ve Güzel Sanatlar Akademisi Heykel Bölümü Ba kanlığı’na getirilmi tir. Gelenekselliğe dayandırdığı modern heykelcilik anlayı ıyla bölümü yeniden düzenlemi tir. yılları arasında İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde ders vermi tir. Rudolf Belling’in hocalığını yaptığı Türk heykeltıra lar arasında Hüseyin Anka, Yavuz Görey, İlhan Koman, Hüseyin Gezer ve adi Çalık gibi ünlü isimler vardır Mete Tunçay ve diğerleri, a.g.e. s Mete Tunçay ve diğerleri, a.g.e., s. İnan, a.g.e., s Celâl Bayar, Atatürk’ten Hatıralar, İstanbul, , s ATATÜRK’ÜN GÜZEL SANATLARA VE SANATÇILARA BAKI I ortaya koymaktadır Böylelikle hem Türk tarihinde iz bırakmı simaların anılarını tazelemeyi, onları yeni nesle tanıtmayı, hem de bu sanat eserlerinin gelecek nesillere örnek te kil etmesini arzu etmi tir. Çalı mamızı Atatürk dönemindeki mimari anlayı a değinerek sonlandıralım. Mekteb-i Sanâyi’-i Nefîse-i âhâne’nin ’da Güzel Sanatlar Akademisi’ne dönü türülmesiyle “Mimarlık Bölümü”nün ba ına Profesör Ernst Egli getirilmi ve bu tayin Türkiye’de çağda anlamda mimarlık eğitiminin ba langıç noktasını te kil etmi tir Atatürk, yeti ecek genç Türk mimarlarından asrın bütün dü ünce ve ihtiyaçlarına cevap verecek, ruhlarda ho bir izlenim bırakacak, modern ve tamamıyla Türklüğe özgü bir mimari anlayı beklemi tir. Bu dü ünceler doğrultusunda, millî mimariden örnekler veren Mimar Kemalettin ve Mimar Vedat gibi üstatları desteklemi tir. Bu mimarlar, yeniden imarına ba lanan Ankara’da, eski Türk mimarlığından esinlenen üsluplar ile TBMM Binası, Ankara Palas, Vakıf Apartmanları, Gazi Eğitim Enstitüsü gibi önemli eserler meydana getirmi lerdir SONUÇ Ünlü İngiliz Edibi Friedrich Schiller, “Sanatlar, hürriyet tarafından emzirilince büyürler.” demi tir. Nitekim hürriyeti ve bağımsızlığı karakteri Atatürk, tarihinde Türk Tarih Kurumu’na “Sinan’ın heykelini yapınız.” talimatını vermi ve nihayetinde heykeltıra Hüseyin Anka tarafından yapılan anıt-heykel ’da Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nin bahçesine dikilmi tir Afet İnan, Mimar Koca Sinan, Türkiye Emlâk Kredi Bankası Ne riyatı no.3, Ayyıldız matbaası a. , Ankara, s Avusturya kökenli İsviçreli mimar, ’de Maarif Vekâleti tarafından modern eğitim kurumlarının in ası için danı man mimar olarak Türkiye’ye çağrılmı ve ’ya kadar süren danı manlığı sırasında Musiki Muallim Mektebi (Devlet Konservatuvarı), Ankara Üniversitesi Rektörlük Binası (), Mülkiye Mektebi (), Gazi Lisesi () gibi birçok eğitim yapısını projelendirip in a etmi tir. ’da İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümü’nün eğitim programını yeniden düzenlemekle görevlendirilmi ve akademinin öğretim kadrosunda görev almı tır. Burada “ ehircilik Enstitüsü”nü kurmu tur. Yüzeysel bir aktarmacılık yerine Türkiye’nin ko ullarını ve birikimlerini gözeten, çevre kaygısı ta ıyan bir mimarlık önermi , Anadolu mimarlığının bilimsel olarak ara tırılmasına ve “Millî Mimari Semineri”ne önayak olmu tur A. Batu, "Egli, Ernst Arnold", Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, C.1, Yapı-Endüstri Merkezi Yayınları, İstanbul, , s Atatürk Türkiyesi’nin bu ba arılı atılımlarını ’te kurulan İstanbul Teknik Üniversitesi’nin bünyesinde yer alan Mimarlık Fakültesi, ’da kurulan Ortadoğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi ve Türkiye’nin birçok ehrinde açılan benzer nitelikteki eğitim kurumları takip etmi tir Yalçın ve diğerleri, a.g.e., s Yalçın ve diğerleri, a.g.e. s EROL EVCİN olarak gören Atatürk’ün güzel sanatlar alanında yaptığı en önemli hizmet, güzel sanatların geli mesini imkânsızla tıran engelleri ortadan kaldırması olmu tur. Atatürk, güzel sanatlardaki geli meyi Türk İnkılâbı’nın en önemli unsurlarından biri saymı ve Türk milletine çağda la manın yolunu ancak bu alandaki ba arıların açacağına inanmı tır. O’na göre güzel sanatlar, bir milletin hayat kaynaklarından birini te kil eder. Sanattan ve sanatçıdan mahrum olan bir milletin bütünüyle bağımsız bir ya am sürmesine imkân yoktur. Bu yakla ım doğrultusunda, yüzyıllarca ihmal edilen sanat dallarına eğilen Atatürk, Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren konuyla ilgili gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasına ve modern eğitim kurumlarının açılmasına önayak olmu tur. Bu eğitim kurumlarından kısa bir süre içinde birçok değerli sanatçı yeti mi tir. Güzel sanatlara bakı ın yeniden ekillenmesiyle birlikte sanatçılar türlü vesilelerle te vik edilmi ve onlara uygun çalı ma imkânlarının yaratılması konusunda devlet erki görevli kılınmı tır. Böylece söz konusu dönemde ba layan esaslı kültür ve sanat çalı maları neticesinde birçok sanat dalı devlet eliyle yeniden yapılandırılarak, kurumsalla tırılmı tır. Söz konusu kurumlar, Türkiye’de sanatın yücelmesi için gerekli atılımları yaparak Türkiye’nin sanatsal ve kültürel kimliğinin ekillenmesinde önemli bir rol oynamı lardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin sanatsal kimliğinin sağlam temeller üzerinde yükselmesini arzu eden Atatürk’ün güzel sanatlar anlayı ı hiç üphe yok ki millî ve medenî bir mahiyete sahiptir. Özünü millî kültürden alan bu anlayı , muasır medeniyet seviyesini te kil eden Batı’nın formlarıyla i lenerek zenginle tirilen özgün bir sanat tarzını ifade etmi tir. Böylece Türk sanatçıları güzel sanatların her bir dalında yaptıkları çağda çalı malar için millî tarihten olay, yer ve ki i bağlamında feyz ve ilham almı lardır. Sonuç itibariyle unu açıkça ifade edebiliriz ki günümüz Türkiyesi’nde; musikide, tiyatroda, sinemada, operada, balede, resimde, heykelde, mimaride, edebiyatta, dansta ve halk oyunlarında elde edilen uluslar arası ba arılar hiç üphesiz Atatürk’ün sanatı sevmesi ve sanatçıyı te vik etmesi neticesinde açılan aydınlık Cumhuriyet yolunun birer ürünüdür. ATATÜRK’ÜN GÜZEL SANATLARA VE SANATÇILARA BAKI I KAYNAKLAR Resmî Yayınlar ve Gazeteler Ayın Tarihi, S, __________, C, S, TBMM Zabıt Ceridesi, C.4, Cumhuriyet Gazetesi, “Atatürk’ün 2 Eylül ’da Balkan Festivali’nde Kâzım Dirik’e ve Bir Türk Çocuğuna Yazdırtıp Okuttuğu Notlar”, __________________, Cevat Abbas Gürer, “Montrö İmzalandığı Ak am Atatürk Bu Sulh Zaferini Florya’da Nasıl Kutlamı tı,”, __________________, Muhsin Ertuğrul,“Bir Dönüm Gecesi”, Dünya Gazetesi, Hasan Cemil Çambel, Milliyet Gazetesi, Kâzım Özâlp,“Özâlp Atatürk’ü Anlatıyor”, Ulus Gazetesi, funduszeue.info Ünal, “Musikiye Ait Bir Not”, Araştırma Eserleri, Makaleler ve Bildiriler Aksan, ebnem, “Atatürk Türkiyesi’nde Bale”, Atatürk ve Sanat Sempozyumu, ( Ekim ), İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi no, İstanbul, Altay, Fahrettin, 10 Yıl Savaş ve Sonrası (), Eylem yayınları, Ankara, Arıburnu, Kemal, Atatürk’ten Anılar, İnkılâp yayınevi, İstanbul, Aslanapa, Oktay, “Atatürk’ün Kültür ve Sanat Faaliyetleri”, Erdem, funduszeue.info, S.6, Atatürk Kültür Merkezi yayını, (Ayrı basım), Ankara, Ataman, Sadi Yaver, Atatürk ve Türk Musikisi, Kültür Bakanlığı yayınları, Ankara, __________________,“Milletlerarası Folklor Kongresi ve Bir Bildiri Münasebetiyle”, Türk Folkloru, C.3, S, , s Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, (Yayına hazırlayan: Utkan Kocatürk), Atatürk Ara tırma Merkezi yayınları, Ankara, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C.I-III, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü yayınları, Ankara, Atay, Falih Rıfkı, Çankaya, İstanbul, Atlar, Cevat Memduh ve Diğerleri, Atatürk Türkiyesi’nde Müzik Reformu Yılları, Flarmoni Derneği yayınları, İstanbul, EROL EVCİN Ay, Lütfi, “Atatürk ve Tiyatro”, Devlet Tiyatrosu Dergisi, C, Ankara, Batu, A., "Egli, Ernst Arnold", Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, C.1, Yapı-Endüstri Merkezi Yayınları, İstanbul, Bayar, Celâl, Atatürk’ten Hatıralar, İstanbul, Berk, Nurullah, “Atatürk ve Sanat”, Varlık Dergisi, S, 1 Kasım Cebesoy, Ali Fuat, Sınıf Arkadaşım Atatürk, İnkılâp yayınevi, İstanbul, Cûda, Mahmut, “Cumhuriyet Dönemi Türk Resmi”, Atatürk ve Sanat Sempozyumu, ( Ekim ), İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi no, İstanbul, Cumbur, Müjgân, “Atatürk ve Edebiyat”, Türk Edebiyatı, C.2, S, İstanbul, Çambel, Perihan, Atatürk, Evrim, Devrim ve Müzik, (IX. Türk Tarih Kongresi’nden ayrı basım), funduszeue.infoını, Ankara, Çaycı, Abdurrahman, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Ankara, Dal, Esin, “Atatürk Döneminde Resim ve Resim Tartı maları”, Sanat Tarihi Yıllığı, funduszeue.info, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Ara tırma Merkezi yayınları, (Ayrı basım), İstanbul, Dorsay, Atilla, “Atatürk ve Sinema”, Atatürk ve Sanat Sempozyumu, ( Ekim ), İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi no, İstanbul, Elçi, Armağan, “Atatürk Dönemi Belli Ba lı Halk Müziği Ara tırmacıları, Sanatçıları ve Kaynak Ki ileri”, Uluslar arası Atatürk ve Güzel Sanatlar Sempozyumu Bildirileri ( Ekim /Ankara), funduszeue.info: Nail Tan ve Hayrettin İvgin, Cumhuriyet, Kültür ve Tanıtma Vakfı yayınları, Ankara, Elibal, Gültekin, Atatürk ve Resim-Heykel, İstanbul, Erbay, Fethiye -Mutlu Erbay, Cumhuriyet Dönemi () Atatürk’ün Sanat Politikası, Boğaziçi Üniversitesi yayınları, İstanbul, Ertan, Temuçin Faik ve diğerleri, Başlangıcından Günümüze Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, Siyasal Kitabevi, Ankara, Etike, Serap, “Atatürk ve Resim Eğitimi”, Uluslar arası Atatürk ve Güzel Sanatlar Sempozyumu Bildirileri ( Ekim /Ankara), funduszeue.info: Nail Tan ve Hayrettin İvgin, Cumhuriyet, Kültür ve Tanıtma Vakfı yayınları, Ankara, Giritli, İsmet, “Atatürk Kültür ve Sanat”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, funduszeue.info, (Sayı 10’dan ayrı basım), Ankara, Kasım Göçgün, Önder, Edebiyat Dünyası ve Atatürk, Atatürk Kültür Merkezi yayını, Ankara, ATATÜRK’ÜN GÜZEL SANATLARA VE SANATÇILARA BAKI I Gövsa, İbrahim Alâettin, Acılar, Türkiye İ Bankası Kültür yayınları, ilavelerle 2. baskı, Ankara, Granda, Cemal, Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri, Anekdot yayınevi, Ankara, Günaydın, Günay, “Atatürk ve Müzik”, Uluslararası Atatürk ve Güzel Sanatlar Sempozyumu Bildirileri ( Ekim /Ankara), funduszeue.info: Nail Tan ve Hayrettin İvgin, Cumhuriyet, Kültür ve Tanıtma Vakfı yayınları, Ankara, Irmak, Sadi, Atatürk’ten Anılar, Ankara, İnan, Afet, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, Türkiye İ Bankası yayınları, İstanbul, İnan, Afet, Mimar Koca Sinan, Türkiye Emlâk Kredi Bankası Ne riyatı no.3, Ayyıldız matbaası a. , Ankara, Kaptan, Ârif, “Atatürk ve Sanat”, Türk Dili Dergisi, C.V, S, Karal, Enver Ziya, Atatürk’ten Düşünceler, ODTÜ Geli tirme Vakfı Yayıncılık ve İleti im A. ., Ankara, _______________, “Atatürk ve Sanat”, Devlet Tiyatrosu Dergisi, C, Ankara, Kili, Suna, Atatürk Devrimi, Bir Çağdaşlaşma Modeli, Türkiye İ Bankası Kültür yayınları, 7. baskı, Ankara, Kolukısa, Pınar, “Atatürk’ün Tiyatro Çalı maları”, Devlet Tiyatrosu Dergisi, C, Ankara, Konuk, Taciser, “Atatürk’ün Resim Sanatına Verdiği Önem ve Atatürk Portreleri”, Uluslar arası Atatürk ve Güzel Sanatlar Sempozyumu Bildirileri ( Ekim /Ankara), funduszeue.info: Nail Tan ve Hayrettin İvgin, Cumhuriyet, Kültür ve Tanıtma Vakfı yayınları, Ankara, Kurtulu , Yıldız, “Cumhuriyet’in Kurulu Yıllarında Türk Resminde Yurtta Kadın İmgesi”, Uluslar arası Atatürk ve Güzel Sanatlar Sempozyumu Bildirileri ( Ekim /Ankara), funduszeue.info: Nail Tan ve Hayrettin İvgin, Cumhuriyet, Kültür ve Tanıtma Vakfı yayınları, Ankara, , s Makal, Tahir Kutsi, “Atatürk ve Folklor”, Türk Edebiyatı, İstanbul, Memmedova, Terane, “Atatürk ve Sinema”, Uluslar arası Atatürk ve Güzel Sanatlar Sempozyumu Bildirileri ( Ekim /Ankara), funduszeue.info: Nail Tan ve Hayrettin İvgin, Cumhuriyet, Kültür ve Tanıtma Vakfı yayınları, Ankara, Mesut Cemil Anlatıyor: Nükte, Fıkra ve Çizgilerle Atatürk II, Derleyen: N.A. Banoğlu, EROL EVCİN Nutku, Özdemir, “Cumhuriyet Döneminde Türk Tiyatrosunu Geli tiren ilk Adımlar”, Atatürk ve Sanat Sempozyumu, ( Ekim ), İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi no, İstanbul, Ozansoy, Halit Fahri, Edebiyatçılar Çevremde, Sümerbank Kültür yayınları 5/, Ankara, Özgü, Melâhat, Atatürk’ün Edebiyat ve Sanat Anlayışı, Türk Tarih Kurumu basımevi, (Atatürk Konferansları’ndan ayrı basım), Ankara, _____________, “Atatürk Sergi ve Müzede”, Türk Dili, C, S, 1 Kasım Öztoprak, İzzet, “Atatürk, Çağda la ma ve Dı Dünyaya Etkileri”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C.I, Ankara, Kasım Öztoprak, Latife, “Atatürk, Sanat, Sanatçı ve Resim”, Atatürk araştırma Merkezi Dergisi, funduszeue.info, , S, Ankara, Temmuz Refiğ, Gülper, “Atatürk Dönemi Musiki Devrimi”, Atatürk ve Sanat Sempozyumu, ( Ekim ), İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi yayın no, İstanbul, Refiğ, Halit, “Türkiye’de Devletin Sinema Siyaseti”, Atatürk ve Sanat Sempozyumu, ( Ekim ), İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi no, İstanbul, Saygun, Adnan, Atatürk ve Musiki, O’nunla Birlikte O’ndan Sonra, Sevda- Cenap And Müzik yayınları, Ankara, Soyak, Hasan Rıza, Atatürk’ün Hususiyetleri, İstanbul, Süslü, Azmi, “Cumhuriyet Döneminin Türk Kültürüne Bakı ı ve Kültür Politikaları”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, funduszeue.info, S, Mart apolyo, Enver Behnan, Kemal Atatürk ve Millî Mücadele Tarihi, Ekicigil matbaası, 3. baskı, İstanbul, Tan, Nail, “Atatürk Döneminde Plânlı İlk Resmî Halk Müziği Derlemesi ve ‘Yurdumuzun Nağmeleri’ Kitabı”, Uluslar arası Atatürk ve Güzel Sanatlar Sempozyumu Bildirileri ( Ekim /Ankara), funduszeue.info: Nail Tan ve Hayrettin İvgin, Cumhuriyet, Kültür ve Tanıtma Vakfı yayınları, Ankara, Toros, Taha, Türk Hatipleri, İstanbul, Tunçay, Mete ve diğerleri, Türkiye Tarihi 4, Çağdaş Türkiye (), (Kolektif eser), İstanbul, Turan, erafettin, Türk Devrim Tarihi, 4. Kitap Birinci Bölüm, Ankara, Türkoğlu, Sabahattin, “Atatürk ve Folklor”, Sanat Dünyamız, Yıl:8, S (Özel sayı), İstanbul, Ünal, Refik, Atatürk’ün Sevdiği Türküler, Ankara, ATATÜRK’ÜN GÜZEL SANATLARA VE SANATÇILARA BAKI I Vildan Çetinta , “Atatürk’ün Üniversite Reformu Çerçevesinde Türk Heykel Sanatındaki Geli meler”, Uluslararası Atatürk ve Güzel Sanatlar Sempozyumu Bildirileri ( Ekim /Ankara), funduszeue.info: Nail Tan ve Hayrettin İvgin, Cumhuriyet, Kültür ve Tanıtma Vakfı yayınları, Ankara, Yalçın, Durmu ve Diğerleri, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, funduszeue.info, (Kolektif eser), Atatürk Ara tırma Merkezi yayınları, Ankara, Yazman, Aslan Tufan, “Atatürk ve Güzel Sanatlar”, Sanat Dünyamız, C.8, S (Özel sayı), İstanbul, Yılmaz, Peker, “Atatürk ve Edebiyat”, Kemalizm, S, İstanbul, Yücel, Erdem, “Atatürk ve Güzel Sanatlar”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, C.3, S, İstanbul,

Atatürk&#;ün Sanata ve Sanatçıya Verdiği Önem

ataturk sanat - Atatürk'ün Sanata ve Sanatç&#;ya Verdi&#;i Önem

Atatürk, sanat&#; seven, sanatç&#;lara de&#;er veren ve onlar&#; destekleyen bir devlet adam&#;d&#;r. Çocuklu&#;undan itibaren sanata ilgi duymu&#; ve sanat&#;n baz&#; dallar&#;yla çok yak&#;ndan ilgilenmi&#;tir. Gençli&#;inde &#;iir ve edebiyata yak&#;nl&#;k duymu&#;, Nam&#;k Kemal’in &#;iirlerini okumu&#; ve ondan etkilenmi&#;tir.

Atatürk’ün kaleme ald&#;&#;&#; ve y&#;l&#;nda Türkiye Büyük Millet Meclisinde okudu&#;u “Nutuk” adl&#; eseri, Atatürk’ün en büyük edebî eseridir. Yazm&#;&#; oldu&#;u “O&#;uz O&#;ullar&#;” adl&#; &#;iir de Atatürk’ün &#;iir konusundaki yetene&#;ini sergileyen ve her Türk’ün okumas&#; gereken bir eserdir.

Atatürk, &#;iir ve edebiyat d&#;&#;&#;nda müzi&#;e de büyük bir ilgi duymu&#;tur. &#;ark&#; ve türküleri dinlemekten büyük bir zevk alan Atatürk, zaman zaman okunan &#;ark&#;lara e&#;lik etmi&#;, oynanan halk oyunlar&#;na kat&#;lm&#;&#;t&#;r. Baz&#; Rumeli türküleri, onun sesinden notalara dökülmü&#; ve müzik repertuar&#;m&#;zda yer alm&#;&#;t&#;r.

Atatürk, askerî ata&#;e olarak Sofya’da görevli bulundu&#;u dönemde çok sesli müzi&#;e ilgi duymaya ba&#;lam&#;&#;t&#;r. Klâsik müzik konserlerine ve operalara giderek bu müzik türlerini tan&#;ma f&#;rsat&#; bulmu&#;tur. Cumhuriyetin ilân&#;ndan sonra, ülkemizde bu müzik türlerinin sevilmesini ve müzik kültürümüzde yer almas&#;n&#; sa&#;lamak amac&#;yla yap&#;lan çal&#;&#;malara önderlik etmi&#;tir. Ülkemizde müzik sanat&#;n&#;n geli&#;mesi için bütün olanaktan kullanm&#;&#;t&#;r.

Atatürk’ün zaman&#;nda yap&#;lm&#;&#; baz&#; binalar&#;n güzelli&#;i, ülkemizdeki ça&#;da&#;la&#;ma hareketini ifade edebilecek nitelik ta&#;&#;maktad&#;r. Ayr&#;ca mimarî eserlerin korunmas&#;na verdi&#;i önem de Atatürk’ün mimarîye olan ilgisinin önemli kan&#;tlar&#;ndand&#;r.

Atatürk’ün, tiyatro, bale, edebiyat, heykelt&#;ra&#;l&#;k, mimarî, resim, müzik gibi sanat dallar&#;yla ve sanatç&#;larla ilgilenmesi, onlar&#; desteklemesi Atatürk’ün sanatla çok yak&#;n bir ili&#;ki içinde oldu&#;unun göstergesidir.

Atatürk,sanatla ilgili dü&#;üncelerini,Türkiye Büyük Millet Meclisindeki konu&#;malar&#;nda, Çankaya Kö&#;künde sanatç&#;larla yapt&#;&#;&#; sohbet ve tart&#;&#;malarda belirtmi&#;tir. Atatürk’ün bu konu&#;ma ve tart&#;&#;malarda dile getirdi&#;i sanatla ilgili dü&#;ünceleri, Türk halk&#;na ileti niteli&#;i de ta&#;&#;maktad&#;r.

Atatürk, sanat&#;n tan&#;m&#;n&#; &#;u sözlerle aç&#;klam&#;&#;t&#;r: “Sanat güzelli&#;in ifadesidir. Bu anlat&#;m sözle olursa &#;iir, ezgi ile olursa müzik, resim ile olursa ressaml&#;k, oyma ile olursa heykelt&#;ra&#;l&#;k, bina ile olursa mimarl&#;k olur.”

Sanat&#;n, bir toplumun ilerlemesindeki öneminin ve vazgeçilmezli&#;inin bilincinde olan Atatürk, bu dü&#;üncesini &#;u sözlerle ifade edili&#;tir: “Sanats&#;z kalan bir milletin hayat damarlar&#;ndan biri kopmu&#; demektir,” “Bir millet sanata önem vermedikçe büyük bir felâkete mahkûmdur,” “Dünyada medenî, ileri ve geli&#;mi&#; olmak isteyen herhangi bir millet, mutlaka heykel yapacak ve heykelt&#;ra&#; yeti&#;tirecektir.” Atatürk’ün bu sözleri, sanalla ilgili temel dü&#;üncelerini ifade etmesi bak&#;m&#;ndan önemlidir.

Atatürk’ün sanatç&#;larla ilgili dü&#;üncelerini ifade etti&#;i sözleri ise &#;unlard&#;r: “Sanatç&#;, toplumda uzun çal&#;&#;ma ve u&#;ra&#;lardan sonra aln&#;nda &#;&#;&#;&#;&#; ilk hisseden insand&#;r.” “Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz; hatta Cumhurba&#;kan&#; olabilirsiniz, fakat sanatkâr olamazs&#;n&#;z.”

“Ad&#;m&#;z And&#;m&#;zd&#;r” adl&#; &#;ark&#;y&#; ö&#;renelim. &#;ark&#;y&#;, s&#;n&#;f&#;m&#;zda seslendirelim.

Büyük bir sanatsever olan Atatürk’ün gönlünde, müzi&#;in ayr&#; bir yeri vard&#;. Bu nedenle millî kültürümüzde önemli bir yer tutan güzel sanatlar içinde müzi&#;e ayr&#; bir önem vermi&#;tir. Müzi&#;in önemiyle ilgili dü&#;üncelerini, &#;u sözleriyle ifade etmi&#;tir: “Hayatta müzik gerekli de&#;ildir. Çünkü hayat müziktir. Müzik ile ilgisi olmayan varl&#;klar, insan de&#;ildirler. E&#;er söz konusu olan hayat insan hayat&#; ise müzik mutlaka vard&#;r. Müziksiz hayat zaten mevcut de&#;ildir: Müzik hayat&#;n ne&#;esi, ruhu, sevinci ve her &#;eyidir.”

Yap&#;lacak ink&#;lâplar&#;n ba&#;ar&#;ya ula&#;mas&#;na, müzik alan&#;ndaki geli&#;meleri ölçü gösteren Atatürk, bu konudaki dü&#;üncelerini &#;u sözleriyle ifade etmi&#;tir: “Osmanl&#; müzi&#;i, Türkiye Cumhuriyeti’ndeki büyük devrimleri söyleyecek güçte de&#;ildir. Bize yeni müzik gereklidir. Bu müzik, özünü halk müzi&#;inden alan çok sesli bir müzik olacakt&#;r.” “Bir ulusun yeni de&#;i&#;ikli&#;inde ölçü, musikide de&#;i&#;ikli&#;i alabilmesi, kavrayabilmesidir.”

Atatürk’ü konu alan a&#;a&#;&#;daki mar&#;&#; ö&#;renelim. Mar&#;&#;, sesimizle ve çalg&#;m&#;zla seslendirelim.

Atatürk, müzi&#;in önemle ve öncelikle, modern müzik (çok seslilik) kurallar&#; içinde ele al&#;nmas&#;n&#; istemi&#;tir. Bu konuyla ilgili dü&#;üncelerini &#;u sözleriyle ifade etmi&#;tir: “Arkada&#;lar, güzel sanatlar&#;n hepsinde, ulus gençli&#;inin ne türlü ilerletilmesini istedi&#;inizi bilirim. Bu yap&#;lmaktad&#;r. Ancak bunda en çabuk, en önde götürülmesi gerekli olan Türk musikisidir.”

Atatürk, Türk müzi&#;inin evrensel müzikteki yerini bir an önce almas&#; amac&#;yla yap&#;lan çal&#;&#;malara önderlik etmi&#;tir. Müzik e&#;itimi görmeleri için çok say&#;da ö&#;renciyi Avrupa’ya göndermi&#;tir. Ankara’da Musiki Muallim Mektebi ile &#;stanbul’da Sanayi-i Nefise mekteplerinin aç&#;lmas&#;n&#; sa&#;lam&#;&#;t&#;r. Bu konudaki dü&#;üncelerini de &#;u sözleriyle ifade etmi&#;tir: “Ulusal ince duygular&#;, dü&#;ünceleri anlatan yüksek deyi&#;leri, söyleyi&#;leri toplamak, onlar&#; bir gün önce genel son musiki kurallar&#;na göre i&#;lemek gerektir. Ancak bu sayede Türk ulusal musikisi yükselebilir, evrensel musikide yerini alabilir.”

Yorum Yazar&#; @zehra taraf&#;ndan ekleme yap&#;ld&#;; bence bu iyi ama bide buradan bak&#;n daha k&#;sa ve öz..

 Atatürk, birçok sanat dallar&#; ile yak&#;ndan ilgilenmi&#;, sanata ve sanatç&#;ya büyük önem vermi&#;tir.

Okul y&#;llar&#;ndan ba&#;layarak &#;iire ve edebiyata ilgi duymu&#;, be&#;enerek okudu&#;u Nam&#;k Kemal’in &#;iirlerinden etkilenmi&#;tir.

Atatürk’ün Harbiye talebesi iken kendisinin yazd&#;&#;&#; “Bir askerin mezar&#;na” ve &#;anl&#; Ordu Gazetesi’nde yay&#;nlanan “Kasidei &#;stibdat Yahut K&#;rm&#;z&#; &#;zler” adl&#; &#;iirleri, onun &#;iire ve edebiyata duydu&#;u ilgiyi ispat eden iki örnektir sadece. Bir çok &#;iir ve yaz&#;y&#; kaleme alan Atatürk’ün en büyük edebî eseri, Nutuk’tur.

Atatürk, &#;iir ve edebiyat&#;n d&#;&#;&#;nda müzik konusu ile de yak&#;ndan ilgilenmi&#;tir. &#;ark&#; ve türkü dinlemeyi sever, söylenen &#;ark&#; ve türkülere kendiside e&#;lik ederdi. Bu eserlerin söz yazarlar&#;, bestecileri ve yorumcular&#; ile yak&#;ndan ilgilenmi&#;, sanatla u&#;ra&#;an insanlara sayg&#; duyulmas&#; gerekti&#;ini &#;u sözlerle ifade etmi&#;tir, “Hayatlar&#;n&#; büyük bir sanata vakfeden bu çocuklar&#; sevelim.”

Rumeli türkülerine de ayr&#; bir ilgisi olan Büyük Önder Atatürk, oynanan halk oyunlar&#;na bazen i&#;tirak eder, özellikle “Zeybek” oynamay&#; çok severdi. Sofya Askeri Ata&#;esi oldu&#;u y&#;llarda, çok sesli müzi&#;i yak&#;ndan tan&#;ma f&#;rsat&#; bulmu&#;, klasik müzik ve operan&#;n ülkemizde geli&#;imi için baz&#; çal&#;&#;malarda bulunmu&#;tur.

Atatürk zaman&#;nda yap&#;lm&#;&#; olan binalar&#;n mimari aç&#;dan güzel olu&#;u ve eski tarihi yap&#;lar&#;n korunmas&#; çabalar&#;, Atatürk’ün mimariye olan ilgisinin önemli kan&#;tlar&#;ndand&#;r.

Atatürk’ün, edebiyat, heykelt&#;ra&#;l&#;k, mimari, resim, müzik, tiyatro ve bale gibi sanat dallar&#;n&#;n geli&#;imi için çal&#;&#;malarda bulunmas&#; ve bu sanat dallar&#; ile u&#;ra&#;an sanatç&#;larla yak&#;ndan ilgilenmesi, onlara destek vermesi, Atatürk’ün sanat ile çok yak&#;n bir ili&#;ki içinde oldu&#;unun en büyük göstergesidir.

Atatürk sanat ile ilgili dü&#;üncelerini Çankaya Kö&#;kü’nde sanatç&#;larla yapt&#;&#;&#; sohbetlerde dile getirdi&#;i gibi, Meclis kürsüsünden de halka hitaben dile getirmi&#;tir. Sanat&#;n tarifini ise &#;u &#;ekilde yapm&#;&#;t&#;r, “Sanat güzelli&#;in ifadesidir. Bu anlat&#;m sözle olursa &#;iir, ezgi ile olursa müzik, resim ile olursa ressaml&#;k, oyma ile olursa heykelt&#;ra&#;l&#;k, bina ile olursa mimarl&#;k olur.”

Atatürk, sanatkârlara büyük de&#;er vermi&#;, onlar&#;n yapt&#;klar&#; i&#;lerin öneminin büyüklü&#;ünü ise &#;u sözlerle aç&#;klam&#;&#;t&#;r, “Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz; hatta Cumhurba&#;kan&#; olabilirsiniz, fakat sanatkâr olamazs&#;n&#;z.”

Bir milletin ça&#;da&#; bir seviyeye ula&#;mas&#;nda, güzel sanatlar&#;n da önemli bir rolü oldu&#;unu vurgulayan Atatürk, “Sanats&#;z kalan bir milletin hayat damarlar&#;ndan biri kopmu&#; demektir.” diyerek, milletlerin olu&#;mas&#;nda ve ileriye gitmesinde güzel sanatlar&#;n büyük etkisine dikkati çekmi&#;tir. Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinin Türk kültürü oldu&#;una inanan Atatürk’e göre, “Güzel sanatlarda ba&#;ar&#;, bütün ink&#;laplar&#;n ba&#;ar&#;l&#; oldu&#;unun en kesin delili”dir.

Atatürk, 1 Mart ’te TBMM’de yapt&#;&#;&#; bir konu&#;mada güzel sanatlara ili&#;kin görü&#;lerini aç&#;klarken, “Vatan&#;n önemli merkezlerinde modern kitapl&#;klar, müzeler, konservatuarlar, güzel sanat sergileri kurmak” gerekti&#;ini ve amac&#;n&#; ortaya koymu&#;tur.

Mustafa Kemal Atatürk/Sanat, Sanatçı

<Mustafa Kemal Atatürk sayfasına geri dön


Alfabetik sıraya göre dizilmiştir.

  • Bir millet sanattan ve sanatkârdan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve alil bir kimse gibidir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur.
  • Bir millet ki resim yapmaz, bir millet ki heykel yapmaz, bir millet ki fennin gerektirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur.
  • Bir milletin sanat yeteneği güzel sanatlara verdiği değerle ölçülür.
  • Dünya'da mütemâdiyen, müterakkî ve mütekâmil olmak isteyen herhangi bir millet, behemehâl heykel yapacak ve heykeltıraş yetiştirecektir. Âbidâtın şuraya buraya hâtırât-ı târihiye olarak rekzinin mugâyir-i din olduğunu iddia edenler, ahkâm-ı şer'iyeyi lâyıkıyla tetebbû ve tetkik etmemiş olanlardır. Cenâb-ı Peygamber'in Dîn-i İslâmî tesîsinden bu âna kadar bin üç yüz kadar sene geçmiştir. Hazret-i Peygamber'in evâmir-i ilâhiyeyi tebliğ esnasında muhataplarının kalp ve vicdânında putlar vardı. Bu insanları tarîk-i hakka davet için evvela o taş parçalarını atmak ve bunları ceplerinden ve kalplerinden çıkarmak mecbûriyetinde idi. Hakāyık-ı İslâmiye, tamamıyla anlaşıldıktan ve hâsıl olan kanaat-i vicdaniye kuvveti hâdisât ile teeyyüt eyledikten sonra birtakım münevver insanların böyle taş parçalarına taabbüdünü farz ve zan etmek, Âlem-i İslâm'ı tahkîr etmek demektir. Münevver ve dindar olan milletimiz, terakkînin esbâbından biri olan heykeltıraşlığı âzamî derecede ilerletecek ve milletimizin her köşesi, ecdâdımızın ve bundan sonra yetişecek evlatlarımızın hatırını güzel heykellerle Dünya'ya îlân edecektir. Bu işe çoktan başlanmıştır. Mesela Sivas'tan Erzurum'a giderken yol üzerinde güzel bir heykeli tesâdüf edersiniz. Sonra Mısırlılar Müslüman değil midir? İslâmlık, yalnız Türkiye ve Anadolu halkına mı münhasırdır? Seyahat edenler pekâlâ bilirler ki Mısır'da birçok eâzımınz heykelleri vardır. Milletimiz, din ve dil gibi kuvvetli iki fazîlete mâliktir. Bu fazilerleri hiçbir kuvvet, milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz. İnsanlar, mütekâmil olmak için bazı şeylere muhtaçtır. Bir millet ki fennin îcap ettirdiği şeyleri yapamaz; îtiraf etmeli ki o milletin tarîk-i terakkîde yeri yoktur. Hâlbuki bizim milletimiz, evsâf-ı hakîkîsiyle mütemeddin ve müterakkî olmaya lâyıktır ve olacaktır.[1]
  • Güzel sanatlara da alakanızı yeniden canlandırmak isterim. Ankara’da bir Konservatuvar ve Temsil Akademisi kurulmakta olmasını zikretmek, benim için bir hazdır. Güzel sanatların her şubesi için Kamutay’ın göstereceği alaka ve emek, milletin insani ve medeni hayatı ve çalışkanlık veriminin artması için çok etkilidir.
  • Güzel sanatlarda muvaffak olmak, bütün inkılaplarda başarıya ulaşmak demektir. Güzel sanatlarda muvaffak olamayan milletler ne yazık ki, medeniyet alanında yüksek insanlık sıfatıyla yer almaktan ilelebet mahrum kalacaklardır.
  • Güzel sanatların hepsinde, ulus gençliğinin ne türlü ilerletilmesini istediğinizi bilirim. Bu yapılmaktadır. Ancak bunda en çabuk, en önde götürülmesi gerekli olan Türk musikisidir. Bir ulusun yeni değişikliğinde ölçü, musikide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir.
  • Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz. Hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Fakat sanatkâr olamazsınız.[2]
  • Milletimizin güzel sanatlar sevgisini her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür.
Bir toplantı sırasında; "Efendim, sanatçı misafirlerimiz müsaadelerinizle elinizi öpüp ayrılmak istiyorlar" diyen yaverine:
  • Ne münasebet! Olur mu öyle şey?! Sanatçı el öpmez! Bilakis, sanatçının eli öpülür!
  • Sanatkâr, toplumda uzun çaba ve çalışmalardan sonra alnında ışığı ilk duyan insandır.
  • Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.
  • Yüksek bir insan topluluğu olan Türk Milleti’nin tarihî bir özelliği de, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir.

Kaynakça[değiştir]

<Mustafa Kemal Atatürk sayfasına geri dön

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası