بدنا دم الشهداء / Osmanlıca-Türkçe Sözlük | PDF

بدنا دم الشهداء

بدنا دم الشهداء

حمامات دمشق

من ويكيبيديا، الموسوعة الحرة

المراجعة الحالية (غير مراجعة)اذهب إلى: تصفح, البحث

ارتبط اسم حمامات دمشق في دمشق العاصمة السورية حكايات وتاريخ ارتبط بدوره بأحياء وحارات المدينة العريقة, وكذلك ارتبط عدد الحمامات في دمشق بعدد سكانها وتوسعها العمراني. ولم تكن الحمامات في دمشق القديمة وداخل سورها فحسب بل أنشئ بعضها في مناطق واحياء المدينة وامتدادها وفي الأرياض المحيطة بها و في قرى الغوطة.

 

بعض الحمامات التي تقع ضمن الأسوار :-

 

- * حمام النايب في محلة باب توما باطن دمشق

 

- * حمام منجك بمحلة القباقبية

 

- * حمام عيسى القاري

 

- * حمام بني أسامة بدخلة بني الضايغ

 

- * حمام الناصري بالشاغور الجواني

 

- * حمام الخراب شرق خان إسماعيل باشا العظم

 

- * حمام القيشاني بالقرب من سوق البريد

 

- * حمام الركاب بمحلة الشاغور الجواني

 

- * حمام سامي بمحلة القباقبية

 

- * حمام القاعة بمحلة القباقبية

 

- * حمام العتيق بمحلة الملك الظاهر

 

- * حمام البابين و يستقي ماءه من نهر بانياس و يقع في حي القيمرية

 

- * حمام الملكة

 

- * حمام السراجي

 

- * حمام الحاجب

 

- * حمام لصيق البيمارستان النوري بالقرب من المدرسة الشامية من ناحية القبلة

 

- * حمام الأمير علي في محلة سوق القطن بزقاق المدرسة الخضيرية

 

- * حمام المسك في محلة طالع القبة (أو حمام السلسلة)

 

وغير الكثير من الحمامات التراثية والتي تنتشر في كافة المناطق دمشق .

 

تاريخ وذكريات

 

وللحمامات التراثية ذكريات وقصص وحكايات وافراح ,و من جهة أخرى فقد اختلفت فنون ونمط بناء كل حمام من حيث الزخرفة و المواد المستخدمة و طريقة بنائه و المساحة التي بني عليها إلا أن غالبها, تألف من ثلاث دوائر أساسية هي : البرابي و الوسطاني و الجواني, و البعض القليل منها كان مكوناً من دائرتين : البراني و الجواني. و أجمع السواح على تفضيل حمامات دمشق عن غيرها لما فيها من لاإتقان و نظام الهندسة و غزارة المياه و إتقان الخدمة و الإكرام و الإعتناء والأجرة القليلة .

 

و كان يدخل إلى الدائرة الخارجية منه ( البراني) من باب الشارع أو الحارة. و على جانبي المدخل توجد غرفتان ضغيرتان تليهما مصطبتان أو أكثر مرتفعتان عن أرضية البراني بمقدار يصعد إليهما بدرج خاص فيخلع عليهما المغتسلون ثيابهم و يقدم لهم ما يلزم من البشاكير و المناشف و ما شاكل ذلك للرجال. أما النساء فكن يجلبن بقجاتهن من بيوتهن. و كانت مصاطب الحمام مكسوة بالسجاد و البسط. و في داخلها نافورة ماء تطوقها من جهاتها الثلاث مصاطب صغيرة أو مقاعد لجلوس المستحمين عليها. و في وسط المصاطب الكبيرة توجد بركة ماء كبيرة توجد بها فسقية و نافورة و غالباً ما تكون مزينة بتماثيل من الأسود الحجرية التي تخرج من أفواهها المياه لتصب في البركة كما في حمام نور الدين الزنكي في البزورية. و لتأميت الإضاءة للحمام نهاراً توجد به شبابك علوية. و يرى من البراني أوجاق القهوة لإعدادهها و تقديمها للزبائن.

 

أما الدائرة الثانية فتتكون من الوسطاني و الجواني. و هي خاصة بالاستحمام, بها منافع ( دورات مياه) و يوجد في كل منها أجران, و هذه الأجران من الرخام أو الحجارة تنصب فيها المياه من فتحتين أنبوبين, الأول حار والثاني بارد تتحكم فيه قطعتان من الخشب. أما جدار البناء و أرضيته فغالباً من الرخام و السقف من حجارة القعد أو على شكل قباب بها فتحات توضع عليها قطع زجاجية لإضاءة و يطلق على هذه القطع اسم القماري.

  

بِسْمِ اللهِ الرَّْحْمنِ الرَّحِيم

حاَمِدًا لِمَنْ شَيَّدَ اُصُولَ الدّيِنِ (بِاَياَتِ الْعِلْمِ وَالْقُرْاَنِ) وَ أيَّدَ فُرُوعَهُْ بِالْكِتاَبِ الْمُبِينِ (بِتَعْلِيمِ الْبَياَنِ) مُصَلِّياً عَلَى مُقَوِّمِ سُنَنِ الْيَقِينِ (بِافْعاَلِهِْ عاَمِلاً عَلَى اْلأُسْوَةِ) وَ الْمُجْمِعِينَ (فى القياس بِالْعُرْفِ وَ الْمَصاَلِح) عَلَى أسْتِحْساَنِ اسْتِصْحاَبِهِْ أَجْمَعِينْ.وَ بَعْدُ….

OSMANLICA  METİN

دينن اصولينى (علمن و قرآنن ايتلرى ايله) تشييد و فروعينى (بيانى تعليم ادرك) مبين كتاب ايله تأييد ادنه حامد اولرق و (اسوه اوزرنه عامل اولرق فعللرى ايله) يقين سنتينى اقامه ادنه و (عرف و مصالح ايله قياسده) اونن استصحابنى استحسانده جميعا اجماع ادنلره مصلى اولرق رحمن و رحيم اللهن اسمى ايله…

OSMANLICA TÜRKÇE METİN

Dinin usûlünü (ilmin ve Kur'an'ın ayetleri ile) teşyîd, furûunu (beyanı talım ederek) mübîn kitabı ile teyid edene hâmid olarak ve (üsve üzerine amil olarak fiilleri ile) yakîn sünneti ikame edene ve (örf ve mesalih ile kıyasta) onun ıstıshabını istihsanda cemi'an icma edenlere musallı olarak Rahman ve Rahim Allah'ın ismi ile…

TÜRKÇE METİN VE İZAHI

Düzenin dayanaklarını (bilimin ve Kur'an'ın kanıtlarıyla) çevreleyip koruyan, uygulamaları ise, açıklamayı öğreterek açık kitap ile güçlendiren, yüceleyen olarak ve (örnek olmak üzere iş yaparak çalışmaları ile) inandırıcı yolları ortaya koyana ve (töre yararları ile benzetmede) onunla birlikte olmayı iyi görmekte toptan birleşenlere iyilik dileyicisi olarak, yaşatan ve çalıştıran Allah'ın adı ile

Din kelimesi iki anlamı içinde bulunduran müşterek bir kelimedir. Biri, bugün batılıların Religion dedikleri “kişinin yaratacısı ile ilişkileri düzenleyen kurallar” anlamındadır, diğeri ise “kişinin insanlar ve eşya arasındaki düzenlemeleri sağlayan system/düzen” anlamındadır. İlk mananın kapsamı dardır. İkinci mananın kapsamı geniştir ve birincisini de içine almaktadır. Bir düzenin tam bir sistem olması için dayanaklarının doğru ve kesin olması gerekir. Bilimin ve Kur’an’ın üzerinde birleştikleri kanıtları doğru ve kesin kriterlerdir. Ancak böyle kriterlerin üzerine yükselmiş olan bir düzen kapsayıcıdır. Böyle bir düzende uygulamalar, herkes tarafından anlaşılabilecek açıklamaların bulunduğu hukuki metinlerle yapılır. Sonrakilere, teorinin pratiğe aktarılması açısından metot vermesiyle önem arz eden ilk örnek uygulama, batı kültüründeki filozofların aksine peygamberlere yaptırılmaktadır. Metodun dışında zamanı için geçerli ve bağlayıcı olan bu uygulamalar, sonraki devirler için teorinin pratiğe aktarılmasının metotlarını ortaya koymaktadır. Bu metotlarla hareket ederek, benzer düzenler ortaya koyup onunla birlikte olmak için bir vesiledir. Üzerinde birleşilen nokta budur. Bunların tümü yaşatan ve çalıştıran Allah’ın yardımı ile yapılır

فَهَذِهِْ مَجَلَّةٌ مُشْتَمِلَةٌ عَلَى غُرَرِ مَساَئِلِ الأُْصُولِ و (1 ف) دُرَرِ (2 ف) بِحاَرِ الْمَعْقُول وَ الْمَنْقُولِ خالية عن العبارات المدخولة، حالية بالأشارات المقبولة (1).تقويم (2) لميزان (3) برهان الأصول (3 ف).نافع في الوصول ألي (4 ف) مستصفى (5 ف) حقائق (4) المحصول نظمها ( 6ف) بتهذيبه مع (5) الأحكام (6) مغن عن (7) التنقيح و الاختصار و فحواها ( 7ف) بغاية (8) تبيينه المرام (9) منار (10) لتوضيح (11) منهاج (12) كشف الأسرار رتبتها معولا في (13) تقرير الكلام و (14) تحقيقه على (8 ف) عناية الملك العلام   و توفيقه.وسميتها "مرقات الوصول (الجديدة) الى علم الأصول".اسأل الله تعالى (9 ف) كفاية من (10 ف) كنز (11 ف) الهداية و (12 ف) وقاية عن الزلل في (13) البداية و (14 ف) النهاية انه قريب مجيب و عليه توكلت و أليه أنيب.

OSMANLICA METİN

بو كتاب أصول مسائلنن غررينه، معقول و منقول بحارن (1) دررينه (2) شامل بر مجلدر.مدخول عبارلردن خالى قلنمش،مقبول إشارتلرله حليه لنمشدر.أصولن برهاننن (3) ميزانى (4) إيجون تقويمدر (5).محصولن (6) حقائقنن (7) مصتصفى سينه (8) وصولده نافعدر (9).نظمى إحكام (10) إيله برلكته تهذيبله (11) تنقيح (12) و إختصاردن مغنيدر (13).فحواسى مرامن تبـيـينن (14) غايسى (15) إيلدر.كشف ألأسرارن (16) منهاجينى (17) توضيح (18) إيجون مناردر (19).كلامن تقريرنده (20)، تحقيقنده (21) و توفيقنده علام ملكن عنايهسنه (22) معويل أولرق ترتيب أتدم."أصول علمنه (ينى) وصول مرقاتى" إسمنى وردم.ألله تعالىدن هدايه (23) كنزندن (24) كفايسنى (25)، بدايه (26) و نهايده (27) زللدن وقايسنى (28) إستيورم.أو موجيبي قريبدر، أونه إنابه أديورم.

OSMANLICA TÜRKÇE METİN

Bu kitap usûl mesâilinin gurerine, makûl ve menkûl bihârın (1) dürerine (2) şâmil bir mecelledir. Medhûl ibarelerden hâli kılınmış, makbûl işaretlerle hilyelenmiştir. Usûlun burhanının (3) mîzânı (4) için takvîmdir (5). Mahsûlun (6) hakâikinin (7) mustasfâsına (8) vusûlda nâfi'dir (9). Nazmı, ihkâmla (10) birlikte tehzîble (11), tenkîh (12) ve ihtisardan muğnîdir (13). Fehvâsı merâmın tebyînin (14) gâyesi (15) iledir. Keşfulesrarın (16) minhâcını (17) tavdîh (18) için menârdır (19). Kelâmın takrîrinde (20), tahkîkında (21) ve tevfîkinde allam melikin inâyesine (22) muavvil olarak tertîb ettim. "Usûl İlmine (yeni) Vusûl Mirkâtı" ismini verdim. Allah Tealâ’dan Hidâye (23) kenzinden (24) kifâyesini (25), bidâye (26) ve nihâyede (27) zelelden vikâyesini (28) istiyorum. O mûcîbi karîbdir, O'na inâbe ediyorum.

TÜRKÇE METİN VE İZAHI

Bu kitap dayanak problemlerinin elitlerini, aklî ve naklî denizlerin incilerini kapsayan bir derlemedir. Fazlalık ifadelerden arındırılmış, kabul görmüş işaretlerle süslenmiştir. Dayanakların delilinin dengesi için kuvvetlidir. Üretilen hakikatlerin seçimine ulaşmada faydalıdır. Anlatımı sağlam olmakla birlikte önemsiz uzatma ve kısaltmalardan faydalanılmamıştır. İçeriği, istenilenin açıklanmasının sonuna kadardır. Gizliliklerin açılmasının kaynağını izah için bir projektördür. Sözün açıklanmasında, incelenmesinde, araştırılmasında ve muvaffakiyetinde güçlü ve çok bilenin inayetini umarak onu düzenledim. Ona "Mirkâtu'l-Vusûl (u'l-Cedide) İlâ İlmi'l-Usûl/Usûl İlmine (Yeni) Ulaşma Basamağı" ismini verdim. Allah (CC)' dan, yol gösterme hazinesinden yeteri kadar vermesini, başlangıçta ve sonuçta hatalardan korumasını istiyorum. Şüphesiz O yakındır, icabet edendir. O'na tevekkül ettim ve O'na inabe ediyorum.

Yazar, kitabını yazma esnasında kullanmış olduğu önceki kitapların bibliyografyasını burada vermektedir. Yalnız, kitap isimlerini önsöz metnin içerisine adeta gizleyerek yerleştirir. Bunu yapmaktaki maksadı anlatmıyor. Bizim bundan çıkardığımız nükte şudur. Kendilerini bu ilmin ehli kabul edenleri hafif yollu imtihan etmekten başka bir şey değildir. Nitekim, ana metin olan Mirkât'a eleştiriler yapılmıştır. Bu eleştirilerin başında "müellifin kendinden öncekileri göz önünde bulundurmaksızın yeni şeyler söylemiş" olması gelmektedir. Bizzat kendisinin yapmış olduğu şerhte ise buna işaret olması için "on dördü fıkıh ve on dördü usûl kitabı olmak üzere yirmi sekiz adet kitap ismini saydım" diyerek, kaynaklar açısından gelen eleştirilere cevabını vermiştir. Kitaplar yazarları ve ilgili oldukları alanları ile şunlardır:

1. Bihâr/el-Bihâru'z-Zâhire, Husamuddin er-Rehâvî, (ö. /?). F1

2. Durer/Dureru'l-Bihâr, Muhammed b. Yusuf ed-Dımeşkî, (ö. / ). F 2

3. Burhân, İmamu'l-Haremeyn el-Cuveynî, (ö. /). U 1

4. Mîzân/Mîzânu'l-Usûl fî Netâici'l-Ukûl, Alauddin es-Semerkandî, (ö. /). U 2

5. Takvîm/Takvîmu'l-Edille, Kadı Ebû Zeyd ed-Debûsî, (ö. /). U 3

6. Mahsûl, Fahruddin er-Râzî, (ö. /). U 4

7. Hakâik/Hakâiku'l-Manzûme, Ebûlmehâmid el-Lu'lûî, (ö. /). F 3

8. Mustasfâ, Hâfizuddin en-Nesefî, (ö. /). F 4

9. Nâfi'/el-Fıkhu'n-Nâfi', Nâsıruddin es-Semerkandî, (ö. /) F 5

İhkâm/el-İhkâm fî Usûli'l-Ahkâm, Seyfuddin el-Amidî, (ö. / ). U5

Tehzîb, Ebû Saîd el-Yezdî, (ö. /). F 6

Tenkîh/Tenkîhu'l-Usûl, Sadruşşeria, (ö/). U 6

Muğnî/el-Muğnî fî'l-Usûl, Celâluddin el-Habbâzî, (ö. /). U 7

Tebyîn, Kıvâmuddin el-İtkânî, (ö. /). U 8

Gâye/Gâyetu'l-Beyan ve Nâdiretu'l-Akrân, Kıvamuddin el-İtkânî. F 7

Keşfu'l-Esrâr, Abdulaziz el-Buhârî, (ö. /). U 9

Minhâc/Minhâcu'l-Vusûl ilâ İlmi'l-Usûl, Kadı Beydâvî, (ö. / ) U 10

Tavdîh/et-Tavdîh fî Hallı Avâmidi't-Tenkîh, Sadruşşeria. U 11

Menâr/Menâru'l-Envâr, Hâfizuddin en-Nesefî. U 12

Takrîr, Ekmeluddin el-Bâbertî, (ö. /). U 13

Tahkîk, Abdulaziz el-Buhârî. U 14

İnâye, Ekmeluddin el-Babertî. F 8

Hidâye/el-Hidâye Şerhu Bidâyeti'l-Mubtedî, İmam Merğînânî(ö. /). F 9

Kenz/Kenzu'd-Dekâik, Hâfizuddin en-Nesefî. F 10

Kifâye, Celâluddin el-Kürlânî, (ö. /). F 11

Bidâye/Bidâyetu'l-Mustedî, İmam Merğînânî. F 12

Nihâye, Husâmuddin es-Sığnâkî, (ö. /). F 13

Vikâye/Vikâyetu'r-Rivâye fî Mesâili'l-Hidâye, Tâcuşşeria, (ö. /). F 14

 

مقدمة: اصول الفقه علم يعرف به احوال الادلة و الاحكام الشرعيتين من حيث ان لها دخلافى اثبات الثانية بالاولى (استنباطا).و الفقه معرفة النفس ما لها و ما عليها عملا (بالاجتهاد استنباطا و ايمانا بالالهام تسليما و علما بالاجماع اتفاقا و سيادة بالبيعة جهادا) فخرج بعملا الكلام و التصوف (و السيادة فاصولهن مختلفة) و من لم يزده اراد الشمول و قيل العلم بالاحكام الشرعية العملية عن ادلتها التفصيلية الاصل ما يبتنى عليه غيره قيل و نقل الى الدليل (لغة) و المختار عدمه و موضوعه (احوال) الادلة و الاحكام لا ما اختاره صاحب الاحكام(الادلة) و فائدته معرفة الاحكام (استنباطها) فانحصر المقصود فى  مقصدين و خاتمة (بعد مقدمة).

OSMANLICA METİN

مقدمه: أصول الفقه شرعى أحكامن (إستنباطا) إثباتنده شرعى ادلنن دخلى بولونماسى حيثيتندن إيكيسينن أحوالنن كنديسيله بيلنديغى بر علمدر.

فقه إيسه، نفسن (تسليم يوليله إلهامه أوياراق إيماناً, إتفاق يوليله إجماع أدرك علماً, إستنباط يوليله إجتهاد أدرك) عملاً, (و بيعت يوليله سيادت أدرك جهاداً) لهنه و عليهنه أولانلري بيلمسيدر.(أصوللري مختلف أولدوغندن) عملاً سوزى إيله كلام, تصوف   (و سيادت ) خارج طوطولدى.كيم زياده اتمز إيسه شموليني إراده ادر.

(فقه) تفصيلى دليللردن شرعي عمله عائد احكامن علمدر دينلرده واردر.

أصل غيرن كنديسنه إبتنى قلنديغى نسنهدر دينلر واردر.و (لغةً) دليله نقل أولوندى دينلرده واردر.مختار اولان عدميدر.

موضوعيسىادله واحكام(ن احوالى)در.إحكام صاحبنن إختيارى (اولان سادجه ادله) دغيلدر.

فائدسى احكامن معرفتدر.

مقصد (بر مقدمه,) إيكى مقصد و بر خاتميه إنخصار اتدى.

OSMANLICA TÜRKÇE METİN

Mukaddime

Usûlülfıkh şer'î ahkâmın (istinbaten) ispatında şer'î edillenin dahli bulunması haysiyetinden ikisi ahvalinin kendisi ile bilindiği bir ilimdir.

Fıkıh ise, nefsin (teslim yoluyla ilhama uyarak imanen, ittifak yoluyla icma ederek ilmen, istinbat yoluyla içtihat ederek) amelen, (ve biat yoluyla siyadet ederek cihaden) lehine ve aleyhine olanları bilmesidir. (Usulleri muhtelif olduğundan) amelen sözüyle kelam, tasavvuf (ve siyadet) hariç tutuldu. Kim ziyade etmezse şümulünü irade eder.

(Fıkıh) tafsîli edilleden şer'î amele ait ahkamın ilmidir diyenler de vardır.

Asl, gayrın kendisine ibtina kılındığı nesnedir diyenler vardır. Ve (lugaten) delile nakl olundu diyenler de vardır. Muhtar olan ademidir.

Mevzusu, edille ve ahkam(ın ahvalı)dır. İhkâm sahibinin ihtiyarı (olan sadece edille) değildir.

Faydası, ahkamın marifetidir.

Maksat (bir mukaddime,) iki maksat ve bir hatimeye inhisar etti.

TÜRKÇE METİN VE İZAHI

G İ R İ Ş

İsimler iki çeşittir. Biri Ali, Ömer gibi mürtecel/yalın'dır, diğeri ise Abdullah, Şemsettin gibi menkul/nakledilmiştir yani isim tamlamasından özel isme aktarılmıştır. Usûlülfıkh ismi elimizde bulunan kitabın bahsetmiş olduğu ilmin özgün adıdır ve menkûldur, tamlamayı oluşturan kelimelerle irtibatı kalmamıştır. Tanımı: içtihat etmekle şer'î hükümlerin tespitinde şer'î delillerin katkısı bulunması yönünden ikisinin durumlarının kendisi ile bilindiği bir ilimdir. Deliller ve hükümlerin durumları bu ilimle bilinir.

Usûlülfıkh ismini özel isim olarak almayıp, isim tamlaması olarak ele aldığımızda tamlamayı oluşturan kelimeleri ayrı ayrı tanımlamamız gerekir. Bu durumda fıkhın dayanakları anlaşılmış olur. Fıkıh, bireyin öncelikle teslim yoluyla kendi ilhamına uyarak inanması, ittifak yoluyla icma ederek kesin bilmesi, hüküm çıkarma yoluyla içtihat ederek amel etmesi ve biat yoluyla başkanlık ederek cihat etmesinde lehine/haklarını ve aleyhine/vazifelerini bilmesidir. Metotları farklı olduğundan "Pratik/Amelen" sözüyle Kelam, Tasavvuf ve Siyaset/ Başkanlık ilimleri tanımın dışında kalır. "Amel" sözünü katmayan, bu ilimleri, tanımın kapsamına almış olur.

Fıkıh, tafsîli delillerden şer'î pratikle ilgili hükümlerin bilinmesidir, diyenler de vardır.

Asl, başkasının kendisinin üzerine bina edildiği nesnedir. Lügat olarak delile nakl edildiğini söyleyenler vardır. Seçkin görüş böyle bir naklın olmadığıdır.

Konusu, deliller ve hükümlerin durumlarıdır. İhkâm sahibinin seçtiği görüş olan sadece deliller değildir. (Seyfuddin el-Amidî, (ö. /), el-İhkâm fî Usûli'l-Ahkâm,  I,  )

Yararı, hükümlerin tanınmasıdır.

Anlatılmak istenilenler bir giriş, iki bölüm ve bir sonuçta özetlendi.

OSMANLICA  METİN

الك مقصد أدلّدر.و دورت أركان أوزره در.(كتابدر مصالح إيجنددر, سنتدر إستصحاب إيجنددر, إجماعدر عرف إيجنددر و قياسدر إستحسان إيجنددر) إلكى كتابدر.او رسولومزه منزل, اوندن تواترا منقول نظمدر.(و او عددى يوز مليونه واران ناسن  النده محفوظدر) اونون كندينه خاص و (غيريسى اولان الفاظ إيله) مشترك مبحثلرى واردر.خاص (مبحثى) تواترا منقول اولمايان قرآندن دغيلدر.بو شرطدر.مطلقه شرطدر دينلر واردر.جوهرده شرطدر هيئتده دغيل دينلر واردر.شاذه, مشهور اولانى إيله عمل أديلمسى جائز اولساده, قرآن حكمى إعطى اديلمز.و سورلرن أوائلنده كى بسملده شبهنن قوتلى اولماسى إيكى طرفدن برينن ديغرينى إكفاره مانعدر.مشترك (مبحثينه) كلنجه أو معنايه دلالت أدن نظمه إسمدر.و أونونده أحكامن معرفتنه راجع أحوال  حسبيله دورت أقسامى واردر.أولىلفظن معنايه وضعى إعتبارى إيلدر.(الله تعالى "عرفاً مرسلات أولانه" ديور) او ده خاص, عام, مشترك و جمع منكردر.ثانيسى, لفظن معنايه وضوحاً و خفاءً دلالتى إعتبارى إيلدر.(غيريسنه خلافاً " واو " إيله عطف ادرك "عصفاً عاصفات اولانه و نشراً ناشرات اولانه "ديور) او ظاهردر, نصدر (بو إيكيسى واضح اولان عاصفدر), مفسردر, محكمدر (بو إيكيسى واضح الان ناشردر), خفيدر, مشكلدر (بو إيكيسى خفى الان عاصفدر), مجملدر, متشابهدر (بو إيكيسى خفى اولان ناشردر).ثالثى, لفظن معناده إستعمالى إعتبارى إيلدر.(ألله تعالى "فرقاً فارقات اولانه "ديور) بوده حقيقت و مجازن صريح و كنايسدر.رابعى, لفظ ايله معنايه وقوفى إعتبارى إيلدر.(ألله تعالى "عذراً ويا نذراً "يعنى- إجتهاد و إجماع إيله -ذكره ملقيات اولانه" ديور) او عبارسيله, إشارتيله, دلالتيله و إقتضاسيله (فهم اولونن) دلالتدر.بو اقسامدن بشقه كلّينه شامل أمور واردر.مآخذن, معانيسنن, ترتيبينن و أحكامنن معرفتدر.

OSMANLICA TÜRKÇE METİN

İlk maksat edilledir. Dört erkan üzeredir. (Kitaptır mesâlih içindedir, Sünnettir istishab içindedir, İcma'dır örf içindedir ve Kıyastır istihsan içindedir.) Evveli Kitaptır. O Resulümüze münezzel, ondan tevatüren menkûl nazmdır (adedi yüz milyona varan nasın elinde mahfûzdur). Onun kendine hass ve (gayrisi olan elfâz ile) müşterek mebhesleri vardır. Hâss (mebhesi) ise, tevatüren menkûl olmayan kurandan değildir. Bu şarttır. Mutlaka şarttır diyenler vardır. Cevherde şarttır heyette değil, diyenler vardır. Şâzza, meşhur olanı ile amel edilmesi caiz olsa da, Kur'an hükmü îta edilemez. Sûrelerin evailindeki “besmele” de şüphenin kuvvetli olması iki taraftan birinin diğerini ikfara manidir. Müşterek (mebhesine) gelince; o, manaya delalet eden nazma isimdir. Onun da ahkamın marifetine raci' ahval hasebiyle dört aksamı vardır. Evveli, lafzın manaya vad' itibariyledir. (Allah Teala "Örfen mürselât olana" diyor) o da Hass, Amm, Müşterek ve Cem'i münkerdir. Sanisi, lafzın manaya vudûhan ve hafâen delaleti itibari iledir. (Allah Teala gayrısıne hilafen "vav" ile atf ederek "Asfen asıfât olana ve neşren naşirât olana" diyor) o Zahirdir, Nassdır (bu ikisi vadih olan asıftır), Mufesserdir, Muhkemdir (bu ikisi vadih olan naşirdir). Hafidir, Müşkildir (bu ikisi hafi olan asıftır), Mucmeldir, Müteşabihtir (bu ikisi hafi olan naşirdir). Salisi, lafzın manada istimali itibari iledir. (Allah Teala "ferken farikat olana" diyor) oda Hakikat ve Mecazın Sarıh ve Kinayesidir. Rabi'i, lafızla manaya vukuf itibari iledir. (Allah Teala "uzren veya nuzren yani -ictihad ve icma ile- zikre mulkiyat olana" diyor) o ibaresiyle, işareti ile, delaleti ile ve iktizası ile (fehm olunan) delaletdir. Be'deha, külline şamil umur vardır. Meahizin, Meanisinin, Tertibinin ve Ahkamının marifetidir.

TÜRKÇE METİN

I.BÖLÜM: DELİLLER

Deliller dördü asıl dördü de onlarla birlikte fer’ olarak sekiz tanedir. Birinci asıl delil Kitap'tır ve fer’ı olan mesalih onun içindedir, ikinci asıl Sünnet'tir ve fer’ı olan istishab onun içindedir, üçüncü asıl İcma'dır ve fer’ı olan örf içindedir ve dördüncü asıl Kıyas'dır ve fer’ı olan istihsan içindedir.

KİTAP:Peygamberimize indirilmiş, ondan tevatüren naklolunmuş bir nazmdır. Sayısı yüzmilyona varan insanın elinde korunmuş olarak bulunmaktadır. Onun kendine özel ve kendisinin dışında kalan lafızlar ile ortak olan araştırma konuları vardır.

Özel olanlar ise; tevatüren nakl olmayan Kur'an değildir. Bu şarttır. Mutlaka şarttır söyleyenler vardır. Cevherde şarttır, heyettde şart değildir, diyenler vardır. Şazza, meşhur olanı ile amel edilmesi caiz olsa da, Kur'an hükmü verilemez. Sûrelerin başlangıcında bulunan "Besmele" de şüphenin kuvvetli olması iki taraftan birinin diğerini tekfir etmesine engeldir.

Diğeriyle ortak olanlara gelince; kitap, manaya delalet eden nazma isimdir. Onunda hükümlerin bilinmesine yönelik durumlar bakımından dört kısmı vardır.

1. Lafzın manaya konuluşu itibarıyledir: Allah Teala ”Örfen irsal edilenlere/bilinen gönderilenlere yemin olsun” diyor. (Mürselat (77), 1) Onlar Hâss, Amm, Müşterek, Cem'i Munkerdir.

2. Açık ve kapalı olarak lafzın manaya delaleti itibarıyledir: Allah Teala diğerlerinden farklı şekilde “Vav” harfi ile atf ederek "Asfen/karışık asıflara ve neşren/yayılmış naşirlere" diyor. (Mürselat (77), 2, 3) Onlar da Zahir, Nass bu ikisi açık asıftır, Müfesser, Muhkem bu ikisi açık naşırdır Hafî, Müşkil bu ikisi kapalı asıftır, Mucmel, Müteşabih bu ikisi kapalı naşırdır.

3. Lafzın manaya kullanılması itibarıyledir: Allah Teala “Farken farıklara”diyor. (Mürselat (77), 4) Onlar  da Hakıkat ve Mecazın Sarıh ve Kinayesidir.

4. Lafızla manaya vakıf olma itibarıyledir: Allah Teala “Özren veya nüzren -yani ictihat ve icma' ile- Zikre mulkıyât olana” diyor. (Mürselat (77), ) İbaresi ile, İşaretiyle, Delaletiyle, İktiza ile anlaşılan delalettir.

Bunlardan başka hepsini kapsayan gruplar vardır. Kaynağının, Manasının, Tertibinin ve Hükmünün bilinmesidir.

اما الخاص فلفظ وضع لمعنى واحد على الانفراد و هو فى الاسم عين كزيد او نوع كرجل و مأة او جنس كانسان و حكمه انه من حيث هو هو يفيد مدلوله (لنفسه بوضعه) قطعا و لذا جعل الخلع طلاقا لا فسخا (لاستثناء تعالى الخلع عن ألطلاق) و صح طلاق المختلفة و وجب مهر المثل بالعقد فى المفوضة (لان الباء خاصة و يدخل فى الابتغاء غيرالمدخولة) و بطل تئويل القروء بالاطهار فى آية التربص و محللية الزوج الثانى باشارة (حديثى) العسيلة و اللعن و هدمه ما دون الثلاث (إن نكحها قبل طلاق الثلاثة) بدلالة الثانى كما ان اشتراط دخوله بعبارة الاول (و بقوله تعالى زوجا غيره) لا ب"حتى تنكح" قيل و بطلان عصمة المال المسروق باطلاق قوله تعالى "جزاء" لا بقوله "فاقطعوا".

OSMANLICA METİN

خاصه كلنجه انفراد اوزره واحد معنا ايجون وضع اولونان لفظدر او اسمى عين اولور زيد ه اولديغى كبى ويا نوع اولور رجل و مئة ده اولديغى كبى ويا جنس اولور انسان ده اولديغىكبى.حكمى اونون او اولماسى حيثيتيله كنديلغندن مدلولينى  قطعا افاده ادر.(ايتده خلع طلاقدن استثنا اديلديغندن) خلع طلاق اولب فسخ دغيلدر و مختلفا طلقلر صحيح اولدى و مفوِّضه ده ‎(أيتدكى"ب" خاص اولوب "ابتغى-استمه" مدخوله نن غيريسينى ده ايجردغندن) عقدله مثلن مهر واجب اولور تربّص ايتنده قروئن اطهار ايله تئويلى باطلدر. ايكنجى زوجن تحليلى عسيله ولعن (ايكى حديثن) نن اشارتيلدر و (اوج طلقدن اونجه بشقه سيله اولنوب نكاحلامش اولانن) اسكى طلاقلرى هدم اتمسى ايكينجى حديثن دلالتيلدر.حلاللق ايجون دخولين شرط اولماسى برنجينن عبارسى ايله اولوب "حتى تنكح-حتى نكاحلاننجه" ايله دغلدر (و ايتده "يشفه بر زوج" ايله دنمش اولماسندن) در.مسروق مالنن معصوميتنن بطلانى الله تعالىنن"فاقطعوا-كسنز" قولندن دغيل"جزاء-جزا اولرق" قولنن مطلق اولمسندندر دنلديغى واردر.

OSMANLICA TÜRKÇE METİN

Hassa gelince, infirad üzere vahid manaya vad’ olunan lafızdır. O ismi ayn olur Zeyd de olduğu gibi. Veya nev’ olur recul ve mie de olduğu gibi. Veya cins olur İnsan da olduğu gibi.

Hükmü, onun o olması haysiyyetiyle kendiliğinden medlûlünü kat’an ifade eder. (Ayetde hul’ talakdan istisna edildiğinden) hul’ talak olup fesh değildir. Muhtelifen talaklar sahih oldu. Ve mufavvide de (ayette ki “Ba” hass olup “ibtiğa-isteme” medhulenin gayrisini de içerdiğinden) akidle mislin mihri vacib olur. Tarabbus ayetinde kuru’un ithar ile te’vîli batıldır. İkinci zevcin tahlîli useyle ve la’n (iki hadisin)nin işaretiyledir. (Üç talakdan önce başkasıyla evlenip nikahlamış olanın) eski talakları hedm etmesi ikinci hadisin delaletiyledir. Helallık için duhulun şart olması birincinin ibaresi ile olup “hatta tenkihe-hatta nikahlanınca” ile değil (ayetde “başka bir zevc” denmiş olmasından) dir. Mesrûk malın masumiyetinin butlanı Allah Teala’nın “fekte’û-kesiniz” kavlinden değil “cezaen-ceza olarak” kavlinin mutlak olmasındandır denildiği vardır.

TÜRKÇE METİN VE İZAHI

Hass: Bir konuluşla tek manaya konulmuş lafızdır. Hassın delalet ettiği mana bir takım fertleri içermiş olsa da onların arasında ortaklık söz konusu değildir. O özel isim olur, Mustafa’da olduğu gibi. Veya nevî/çeşit olur, adam ve de olduğu gibi. Yada cins isim olur, İnsan da olduğu gibi.

Hükmü, mana olarak delalet ettiğini kesinlikle ifade eder. Harıcı arızalardan ve engellerden soyutlandığında şüphe ve tereddüde yer kalmaz. Bunun için tefsirle açıklamaya ihtiyacı olmaz. Hass olan kelimenin bu hükmünü ibtal etmemek için:

a) Ayette geçen hul’/kadının bedel ödeyerek boşanma talebi (Bakara (2), ) talakdan istisna edildiğinden başlı başına talakdır, fesh değildir. Anılan şekilde veya direkt talak şeklinde söylenerek yapılan boşamalar sahihdir.

b) Mufavvide/kocanın boşama hakkını kadına havale etmiş olması veya evlenmeyi yada boşamayı vekiline bırakmış olanın durumu, ayetteki (Nisâ (4), 24) “Ba” harfi hass olduğu ve “isteme” evlenilenin dışındakileri de içerdiğinden sadece akidle mihrimisl/ kadının babası tarafından en yakın bayanın mihrine denk olan mihri ödemek gerekir.

c) İddet bekleme ayetinde (Bakara (2), ) geçen “kuru’ ” kelimesinin kadınların ay halinden temizlenmesi ile tevil edilmesi geçersizdir.

d) Boşandıktan sonra kadının boşandığı kocası ile evlenebilmesi için, bir başkası ile yapmış olduğu nikahın birinci kocaya dönüşü sağlayabilmesi “balcık/sen onun, o da senin balcığından tatmadıkça” ve “lanetleme/Allah helal edeni ve ettireni de manetledi” diye bilinen iki hadisin işaretleri iledir. Birinci kocadan üç talakdan önce boşanmış olanın başkasıyla nikahlanması sonucunda eski talakları ortadan kaldırıp yeniden başlatması lian hadisinin delaletiyledir, ilk kocaya helal olması için ikinci koca ile cinsi ilişkinin şart koşulması balcık hadisinin ibaresiyle olup, “Nikahlanmadıkça” (Bakara (2), ) ile değil (aynı ayetde “başka bir koca” ile denmiş olmasından) dir.

e) Çalınmış malın korunmuşluğunun geçersizliği Allah Teâlâ’nın “kesiniz” (Mâide (5), 38) buyruğu ile değil, aynı ayette geçen “ceza olarak” buyruğunun yalın olmasındandır denildiği vardır.

و منه (من الخاص) الامر و هو (فى الاصطلاح) لفظ طلب به الفعل جزما بوضعه له استعلاء و يختص مراده و هو الوجوب للنص بصيغة خاصة به و الاجماع و المعقول و لان الاصل وفاء العبارة بالمقصود فلا يكون المندوب مأمورا به و لا موجبها ندبا و لا اباحة و توقفا و لو بعد الحظر (بل صيغة الامر مشتركة بين الوجوب و غيره مع رجحانه) و لا الفعل موجبا ثم اختلفوا فى كونها حقيقة اذا اريد بها الندب او الاباحة (فهو حقيقة مع حاجة القرينة الداعية) و اما اذا اريد الوجوب فنسخ حتى بقى الجواز عند الشافعى (لان ارادة الندب حقيقة لا عند الحنفية) فلا مجاز ايضا و مطلقه (اى الامر) لا يقتضى التكرار و لا يحتمله مطلقا بل يقع على اقل الجنس (رجحانا) و يحتمل كله (بالقرينة) لتضمنه مصدرا لا يحتمل محض العدد و كذا كل اسم فاعل دل عليه (و المعرف باللام يدل على الاستمرار خلافا على الذى فعل)

و هو اِمّا مطلق عن الوقت كالامر ب(اداء) الزكاة و نحوه (العشر و الخمس) و الصحيح انه لا يوجب الفور بلا خلاف بينهما و الخلاف (بين الفقهاء) فى الحج ابتدائى اما لهذا الوفاق (منهم قالوا لا خلاف بينهما فى الاطلاق) او لعدم الاطلاق (و هو موقوت و هو قول ابى يوسف او لا و هو قول محمد. قلنا فوجوبه بالظرفية و اداءه بالمعيارية و حكمه يجب فورا ويوئدى فى العمر اداء كاملا).

OSMANLICA METİN

امرده (خاصدن) در او (اصطلاحده)جزما (و) استعلاء فعلن طلبىايجون قونلمش صيغه ايله فعلن طلب ادلديغى لفظدر مرادى كنديسينه خاص صيغسىايله وجوب اولدوغى حالده نص اجماع و معقول ايله اختصاص ادر..جونكى " مقصوده اصل اولان عباريه وفادر" حظردن صونره اولسه بيله مندوب مأمورون به و صيغنن موجبى ندب.اباحه.و توقف اولامز (دنيورسه ده امر صيغسى وجوب ايله ديغرلرى آراسنده رجحانيتى اولان مشتركدر) فعلده موجب دغيلدر

صونره ندب ويا اباحه مراد أدلدغنده بونون حقيقت اولوب المادغى اوزرنده اختلاف وار(سه ده, قرينئى داعييه   احتياجى وارسه ده حقيقت)در. شافعيه كوره وجوب مراد ايدلر ده جوازى قالمق اوزره نسخ اولونورسه ينه ده مجاز دغلدر.

(امرن) مطلقى تكرارى اقتضاء ايتمز و مطلق اولرق احتمالىده يوقدر.بلكى جنسن اقلنه (رجحانا) واقع اولر و ساجه    عدده احتمال اولمايارق مصدرى تضمن ايتديغى اجون (قرينه ايله) كلّينه احتمالى واردر مصدره دلالت ايدن اسم فاعلن     كلّسى اويلدر (لام ايله معرف اولانىاسمى موصوله "فعل ادن" نن خلافنه استمرار افاده ايدر).

(امر) يا وقتدن مطلقدر زكاتن و بنزرى (عشرن وخمسن اداسى) ايله امركبى.صحيح اولانى ايكى (امام ) آراسنده خلاف اولمقسزن فورى ايجاب اتمه مسيدر (فقها آراسنده) حجدكى خلاف ابتدائيدر بو يا وفاقدندر (اونلردن ايكسى آراسنده مطلق اولماسنده خلاف يوقدر دينلر وار) ويا (ابو يوسفه كوره موقوتدر) مطلق دغيلدر (محمده كوره ايسه مطلقدر.بز ديورز كى وجوبى ظرفيتله در ايداسى معياريتله در حكمى اداسى فورا واجب اولماسيدر عمر اجنده كامل ادا ايله ادا ايدلر).

OSMANLICA TÜRKÇE METİN

Emir de (Hass’dan)dır. O (ıstılahda) cezmen (ve) isti’laen fiilin talebi için konulmuş sîga ile fiilin taleb edildiği lafızdır. Muradı kendisine hass sîgası ile vucûb olduğu halde nass, icma’ ve makûl ile ihtisas eder. Çünkü “maksudda asl olan ibareye vefadır“.Hazerden sonra da olsa mendûb me’murun bih ve sîganın mûcebi nedb, ibahe ve tavakkuf için olamaz (deniyorsa da; emir sîgası vucûb ile diğerleri arasında ruchaniyeti olan müşterekdir).Fiil de muceb değildir.

Sonra nedb veya ibahe murad edildiğinde bunun hakikat olup olmadığı üzerinde ihtilaf var(sada, karineyi da’iyeye ihtiyacı varsada hakikat)dır. Şafiî’ye göre vucûb murad edilir de cevazi kalmak üzere nesh olunursa yine de mecaz değildir.

(Emrin) mutlakı tekrarı iktiza etmez ve mutlak olarak ihtimalı da yoktur. Belki cinsin ekalline (ruchanen) vaki’ olur. Sadece adet de ihtimal olmayarak masdarı tazammun ettiği için (karine ile) külline ihtimalı vardır. Masdara delalet eden ismi failin küllisi öyledir. (Lam ile mu’arref olanı ismi mevsulle “fiil eden“ nin hilafina istimrar ifada eder.)

(Emir) ya vakitten mutlakdır, Zekatın (öşrün ve humusun edası) ve benzeri ile emir gibi. Sahih olanı iki (imam) arasında hilaf olmaksızın fevri icab etmemesidir. (Fukaha arasında) haccdaki hilaf ibtidaidir. Bu ya vifakdandır (onlardan ikisi arasında mutlak olmasında hilaf yokdur diyenler var.) Veya (Ebu Yusufa göre mevkûtdur) mutlak değildir. (Muhammede göre ise mutlakdır. Biz diyoruz ki vucûbi zarfiyetledir, edasi mi’yariyetledir. Hükmü, edası fevren vacib olmasıdır. Ömür içinde kamil eda ile eda edilir.)

TÜRKÇE METİNVE İZAHI

Emir hass ifadelerdendir. Bilim dilinde ki tanımı, kesinlik ve makam olarak üstünlükle bir eylemin talebi için konulmuş kip ile filin işlenmesi istenilen sözdür. Kendisine özel kipiyle anlaşılan ne ise, onun vacib olması özellikle nass, icma ve kıyas ile gerekmektedir. Çünkü, “aslolan maksada ulaşmak için ibareye vefa” gerekir. Yasakdan sonra da olsa mendub kendisiyle emredilen olamaz. Emir kipinin gereği nedb, ibahe ve tavakkuf için olamaz deniyorsa da, emir kipi vucûb ile anılan diğerleri arasında ruchaniyeti/tercih edilebilirliliği olan müşterekdir. funduszeue.infoberin fiili de gereklilik ifade etmez.

Emir kipinden nedb veya ibahe kasdedildiği zaman bunun hakikat olup olmadığında ihtilaf vardır. Hakikat olmaması için karineye ihtiyaç vardır. Şafiî’ye göre vucûb ifade ettiği zaman, hatta vacib olmada cevazı bakı kalmak şartıyla nesh olursa yine de mecaz değildir.

Yalın emir tekrarı gerektirmez ve buna ihtimalı da yoktur. Belki tercihen cinsin en azı anlaşılır. Sadece sayıya ihtimalı olmayarak, masdarı içerdiğinden karine ile tümüne ihtimalı varıdr. Masdara delalet eden ismi failin tümü öyledir. “Gelmek” masdarı ve buna delalet eden “gelen” ismi fail, sayı bakımındanbir kere gelmeyi ifade eder, daha fazlasını veya tümünü ifade etmesi için karineye ihtiyaç vardır. Harfi tarifli olan ismi fail “es-Sarik/belli çalan” meslek haline getirmiş, devamlı o işi yapan diye anlaşılır. İsmi mevsul ile gelen fiil ise “Ellezî saraka/çalan” ismi failin aksine devamlılığı ifade etmez.

Emir aşağıda sıralanacağı gibi hükümleri farklı olmak üzere çeşitli şekillerde gelebilir.

A) Vakitten yalın olur: Zekat, öşür/1/10 ve humus/1/5’ in edası ve benzeri emirlerde vakit verilmemiştir. Böyle bir emirde doğru olan, İmam Ebû Yusûf ve İmam Muhammed arasında ihtilaf olmaksızın hemen yapılmasının gerekli olmamasıdır. Fıkıhçılar arasında hacc ibadetindeki ihtilaf başlangıçtadır. Bu ya muvafaktdandır, yani imamlar arasında bunun mutlak olmasında ihtilaf yoktur diyenler vardır. Yada Ebû Yusûf’a göre hacc ibadeti zamanlıdır yalın değildir. İmam Muhammed’e göre ise zamanlı değil yalındır. Biz, vacib olması zarfiyetle, edası miyariyetledir diyoruz.

Hükmü, vakitten yalın olan bir emrin edası hemen vacib olmasıdır. Ömür içinde kamil eda ile eda edilir. Kazaya kalmış olmaz.

و اما مقيد به و هو اما ظرف للموئدى و شرط للاداء و سبب لنفس الوجوب كوقت الصلوة (و كوقت اجر به) و لمنافات الظرفية للسببة (على ان الفعل فى الظرف ان السبب قبل ألفعل) قلنا السبب (للوجوب) جزء هو الاول و لانتفائها في القضاء (عند النوم او النسى او القتال و ما يقاس عليها) قلنا هو الكل (فى القضاء) ثم ان وليه الشروع (فى الاداء) تقررت (السببية) فيه و الا تنتقل   بالترتيب الى جزء يسع ما بعده التحريمة خلافا لزفر فيعتبر حدوث الاهلية فيه و يعتبر زوالها ايضا خلافا له فى الاول (فى الحدوث). و للشافعى فى الثانى (فى الزوال) و يتوقف تقررها فى الجزء (قبل الشروع) على اتصاله و تقررها فى الكل على انتفائه و يعتبر فى كمال الواجب و نقصانه ما تقرر فيه السببية******* (الكمال بالكمال) و يتبعهما التئدية فلا يقضى العصر فى الناقص (لان السبب الكل عند انتفائه) و يفسد الفجر بالطلوع لا عصر بدء به فى الاحمرار بالغروب.الشافعى لا يفسد الاول (الفجر) بالقياس على الثانى (العصر) و حديث ابى هريرة قلنا الاول (القياس) مع الفارق و الثانى (الحديث) قبل النهى.و نقض بالممدود الى ما بعد الغروب (فانه وجب كاملا و ادى ناقصا) و رد بان الفساد المبنى على مثله الازم للعزيمة (هو الاداء فى الكل) عفو بخلاف الطارى على الكمال فى الفجر (فالشروع فى الكامل) و هذا لا يدفع النقض (لان اول وقت المغرب ثابت بنفسه خلافا على اول وقت العصر او المساء و هما بالشروع) و قيل بل كل سبب لكل و اجيب بانه لا يدفع الاشكال (و هو انتفائهما) و اورد ان الاهل فى الاخير لا يقضيه ناقصا و رد (ان سلم) بانه بعد تسليمه لذات الوقت (لانه زال علة النهى عند عدم الشروع فهى التشبه عندهم و عندنا دخول وقت السعى و هو بين الطلوع و الزوال و بين الشروع لصلاة العصر و الغروب) و الشرطية ( للاداى هى شرط له) كالسببية الا فى الانتقال الى الكل (و من جزء الى جزء لانه لامنع للشرط فى الحدوث و الزوال الشرط يمنع عدمه و لا يوجب وجوده) و اما (نفس الوجوب فسببه هو الوقت و) وجوب الاداء فسببه الخطاب المتوجه (لمن هو الاهل) عند ما يسع الفرض او الشروع (و اداء الوجوب فسببه العقل و نفس الاداء فسببه النداء) و حكمه اشتراط التعيين فى النية و ان ضاق و عدم التعين الا بالاداء (ويكفى تعيين الامام)

 OSMANLICA METİN

ويا (امير وقت ايله)مقيددر.او (وقت) نماز (و خذمت وقتي) كيبي يا موئديه ظرف, ادايه شرط و نفسى وجوبه سبب اولر ظرفيتن سببيته منافاتى واردر (فعل ظرفن اجنده در سبب ايسه فعلدن اونجدر.وجوبه) سبب جزدر ديورز ( يا) الك (جز) در.(ويا نوم نسيان و قتال و بونلره قياس اولونانلرن) قضاسنده ظرفيتن انتفاسندان دولاي او كلدر ديورز صونره (اداده) شروع ولى ادرسه (سببيت) اونده تقرور ايدر.و (ادا اجون) شرطيت كلّه (وجزدن جزءه جونكى حدوثده و زوالده شرطه منع يوقدر شرط عدمن وجودي منعدر وجودى اجاب ايتمز) انتقال ديشنده سببيت كيبيدر و (نفسى وجوبه كلينجه سببى وقتدر و) ادانن وجوبنه كلينجه سببى (اهل اولانه) فرضن ويا شروعن صغديغى انده متوجه خطابدر (و وجوبن اداسينه كلينجه سببى عقلدر و ادانن نفسينه كلينجه سببى ندادر وقتله مقيد اولانن) حكمى وقت ضيق اولسه بيله نيتده تعينن اشتراطيدر و تعين انجق ادا ايلدر (امامن تعينىكفايت ايدر).

OSMANLICA TÜRKÇE METİN

Veya (emir vakit ile) mukayyeddir. O (vakit) namaz (ve hizmet vakti) gibi ya mueddaye zarf edaya şart nefsi vucuba sebeb olur. Zarfiyyetin sebebiyyete munafatı vardır (fiil zarfın içindedir, sebeb ise fiilden öncedir. Vucûba) sebep cüzdür diyoruz. (Ya) ilk (cüz)dür. (Veya nevm, nisyan veya kıtal anında ve bunlara kıyas olunanların) kazasında zarfiyyetin intifasından dolayı o küllidir diyoruz. Sonra (edada) şuru’ vely ederse (sebebiyyet) onda takarrur eder. Değilse, Züfer’e hilafen (cumhur indinde) tertib ile tahrimi de ittisa ederek sonraki cüzlere intikal eder. Ehliyetin hudusuna itibar ediyorlar. Ve zevaline de itibar ediyorlar. O evveelde (hudusuna) Şafiî ise ikincisinde (zevaline) itibar etmiyor. Sebebiyetin takarruri ittisal olursa (şuru’dan önceki) cüzde tavakkuf eder. İntifa ederse kullide tavakkuf eder. Vacibin kemalınde ve noksanında sebebiyyetin kendisinde takarrur ettiğine itibar olunur (kemal kemal iledir) ve ikisine tediye tabi olur. İkindi nakısda kaza edilmez (intifa anında sebeb bütündür). Tulu’ ile Fecr fasid olur. İhmirarda başlanmış ikindi gurub ile fasid olmaz. Şafiî evvelini (fecri) ikinciye (ikindiye) kıyasla ve Ebu Hureyre hadisi ile ifsad etmiyor. Biz evveli (kıyas) maal farıkdır ve ikincisi (hadis) nehiyden öncedir diyoruz. Gurubdan sonrasına uzatmanın geçerli olmasında tenakuz var (kamilen vacib olan nakısen eda ediliyor) deniyor. Azimet için lazimin (ki o kullide edadır) misline mebni fesad ma’fuvdur. Fecirde (ise nakıs cüz olmadığından) kemale tari olub hilafınadır diye reddolundu. Bu (musannıfa göre) tanakuzu def etmez.(Çünkü, gurub vaktinin evveli nefsi ile sabittir, ikindi ve yatsi vakitlerinin evvelleri ise hilafen şuru’leri ile sabittir.) Aksine kulli kullinin (cüzleri cüzlerinin) sebebdir deniliyor. O işkalı def etmez cevabı verildi. (O ikisinde de müntefidir.) Yine ahirde ehil olanın nakıs da kaza edilememesi ile reddolundu. (Kabul edilse bile) o vaktin kendisini teslimden sonradır diye redd olundu. (Çünkü şuruun yokluğunda onların indinde nehyin teşebbuh illeti ve bize göre sa’y vaktinin duhulu illeti zail olmuştur. Ve o sa’y tulu’ ve zeval arasında ve ikindi ile akşam namazları arasındadır.) Ve (eda için) şartiyyet külle (ve cüzden züze, çünkü, hudusda ve zevalda şarta men’ yoktur. Şart ademin vücûdi men’dir. Vücûdi icab etmez.) intikal dışında sebebiyet gibidir. Ve (nefsi vucuba gelince sebebi vakittir. Ve) edanın vucûbuna gelince sebebi (ehil olana) farzın veya şuruun sığdığı anda muteveccih hitabdır. (Ve vucûbun edasına gelince sebebi akıldır. Ve edanın nefsine gelince sebeb nidadır. Vakitle mukayyed olanın) hükmü, vakit dîk olsa bile niyetde taayyunun iştiratıdır. Ve tayin ancak eda iledir. (İmamın tayini kifayet eder.)

TÜRKÇE METİN

B) Yada vakit ile kayıtlanmış olur. Bu durumda vakit,

B a) Vakit ya eda edilene zarf, edaya şart ve bizzat vacib olmasına sebep olur. Namaz ve yapılması gerekli olan bir hizmetin vakti gibi. Zarfiyetin geniş sebebiyetin ise onun içinde bir cüz olmasından zarfiyetle bir şeye başlandığı anda zarfiyetin bitip sebebiyetin başlaması vardır. Bilinen öğle namazı vaktı, tümüyle dört rekatlık farzın kılınması için zarftır. Bu vaktin her hangi bir parçasında öğle namazına başladığımız an zarfiyyet durur sebebiyyet başlar. Fiil zarfın içindedir, sebep ise fiilden öncedir. Uyku, unutma, savaş anı veya bunlara kıyas yapılabilecek benzer şeylerin kaza edilmesinde zarf olan vaktin ortadan kalktığı, ama buna rağmen kazaedilmesi Hz. Peygamber tarfından istenmesinde vucûba sebep küllidir diyoruz. Eda da sebep ilk cüzdür, kazada sebep bütünüdür diyoruz. Edada, ne zaman başlanırsa sebebiyet onda takarrur eder. Başlama olmaz ise, cumhura göre İmam Züfer’in aksine, sırasıyla tahrimi de içine alarak son cüze kadar intikal eder. Anılan vakitte ehliyetin ortaya çıkmasına itibar ediyorlar. Yine ilk cüzde ehliyetin ortadan kalkmasına da itibar ediyorlar. İmam Züfer ilk cüzde ehliyetin ortaya çıkmasına, Şafiî ise son cüzde ehliyetin ortadan kalkmasına itibar etmiyor. Sebebiyetin kararlaştırılması, bitişik olursa başlamadan önceki cüzde durur. Bitişik olması ortadan kalkarsa tümünde tavakkuf eder. Vacibin kamil ve eksik olmasında sebebiyetin kendisinde karar kıldı vakte itibar edilir ve kamillik kemal iledir. İkisine eda, kamil veya nakıs olarak tabi olur İkindi nakıs vakitte kaza edilmez, zarfta sebebin ortadan kalkması anında artık bütünü sebebptir. Güneşin doğması ile sabah namazı fasid olur. Kızıllıkta başlanmış ikindi güneşin batması ile fasid olmaz. İmam Şafiî sabah namazını ikindiye kıyasla ve Ebû Hureyre’nin hadisi ile ifsad etmiyor. Biz farklı şeylerin kıyaslandığını ve hadisin ise nehiyden önce olduğunu söylüyoruz. Güneşin batmasının sonrasına uzatmanın geçerli olmasında çelişki vardır. Kamilen vacib olan nakısan eda edildiği için deniliyor. Azimet için gerekenin ki, o namızın namaz vaktinin tümünü kapsayarak eda edilmesidir, benzerine bağlı fesad affedilmiştir. Sabah namzında ise ikindi namazında bulunduğu gibi nakıs cüz bulunmadığından fesad mükemmele geldiği için ikindinin aksinedir diye reddedildi. Bu, Molla Hüsrev’e göre çelişkiyi gidermez. Çünkü, güneşin batma vaktinin evveli bizzat sabittir. İkindi ve yatsı namazlarının vakitlerinin evvelleri ise onun aksine olarak ikisinde başlama iledir. Aksine tüm vaktin cüzleri tüm namazın cüzleri için sebeptir deniliyor. Bu da problemi çözmez cevabı verildi. O ikisinde de ortadan kalkmıştır. Yine son anda ehil olanın nakıs vakitte eda edilememesi ile reddedildi. Eğer kabul edilse bile, o, vaktin kendisini teslimden sonradır diye reddedildi. Çünkü, başlama olmadığında, onlara göre nehyin teşebbüh/benzeşme illeti olan güneşe tapanlara benzeme ve bize göre çalışma vaktinin girmesi illeti ortadan kalkmıştır. Çalışma/mesai vaktı güneşin doğması ile zeval arasında ve ikindi ile akşam vakitleri arasındadır. Namazların öncesinde ve sonrasındaki sünnetler bunu belirlemede önem kazanmaktadırlar. Eda için şartıyyet bütününde, cüzden cüze geçiş durumunun dışında sebebiyet gibidir. Ehliyetin ortaya çıkmasında veya ortadan kalkmasında şarta engel yoktur. Şart yokluğun varlığına engeldir. Bulunması gerekmez. Yada, bizzat vacib olmanın sebebi vakittir ve ehil olana edanın vacib olmasının sebebi farzın veya başlamanın sığacağı anda yönelen hitabdır. Vacib olanın edasına sebeb akıldır. Edanın bizzat vacib olmasına sebep çağrıdır.

Vakitle kayıtlanmış olan emrin hükmü, vakit ne kadar dar olursa olsun yapılan ibadetin niyetle belirlenmesi şart koşulmuştur ve tayin ancak eda ile tamamlanır. İmamın belirlemesi yeterlidir.

OSMANLICA METİN

ياده اكثر عندنده رمضان ايامى و بعضنن عندنده آيتن و حديثن ظاهرينه باقارق شهرده اولدوغى كيبى (وقت) اونا (مؤدييه) معيار ادايه شرط وجوبنه سبب اولور (ادانن وجوبنه سبب شهره اهليتله شاهد اولانه متوجه خطابدر و وجوبن اداسنن سببى عقلدر و ادانن نفسنه سبب فجردر) بويلجه هر نه قدر ناماز وقتنن آخرى كيبى (اوروج)كيجه جائز دغلسه ده الك كيجدن نيت جائزدر و بايرامه قدر مجنون اولان قضى ايدر (صوم امساك و افطارله برابردر كيجه افطار ايتمينه قضى كركر) بورده الك (جزء) ظرفن خلافنه متعيندر.و (معيار اولانينن) حكمى بشقه سينن صحتنى نفي اتمسيدر و (تعيين) اشتراطنن عدميدر.وصفده كى خطأ ايله برابر اسمن مطلقى ايله ادى اولونر آنجق مسافر بشقه واجبه نيت ايده بلر (بونده مسافر مقيم كيبيدر دييورز جونكي رخصة مشقتن دفعى اجوندر كيم اورج توترسه اونا مشقت يوقدر) مريضن خلافنه صحيحده نافله ده ايكى روايت واردر (هر ايكيسنده رمضان واقع اولور) امام زفر تعيّنى نيتدن مغني قيلر ديدى جبر اولور دييورز شافعي جبرن رفعى تعيينى ايجاب ايتدرر ديور بز متعينده اطلاق تعيندر ديدك خطاءنن بطلانى ايله اطلا ق اولور (قلب ايله نيت كفايت ايدر) صونره (شافعى) فسادن شيوعينه استنادنن انتفاسى ايجون  تعيين الك (كيجه) دن ايجاب ادر ديور.بز او متقدم زمانده تقديرا موجوددر دييورز تقدير استنادن بشقه سيدر (لازمى دغيلدر) او (نيتن تقديرى) قاصر طاعتده كافيدر (وصفن اكثرده وجودى كلده وجودى مثلدر)

OSMANLICA TÜRKÇE METİN

Yada ekser indinde ramazan eyyamı ve bazının indinde ayetin ve hadisin zahirine bakarak şehrde olduğu gibi (Vakit) ona (mueddaya) mı’yar edaya şart vucubuna sebeb olur. (Edanın vucubuna sebeb şehre ehliyetle şahid olana muteveccih hitabdır. Vucûbun edasının sebebi akıldır ve edanın nefsine sebeb fecrdir.) Böylece her ne kadar namaz vaktinin ahiri gibi (oruc) gece caiz değilse de ilk gecede niyet caizdir ve bayrama kadar mecnun olan kaza eder. (Savm imsak ve iftarla beraberdir, gece iftar etmeyene kaza gerekir.) Burda ilk (cüz) zarfın hilafına muta’ayyındır. (Mi’yar olanının) hükmü, başkasının sıhhatını nefy etmesidir ve (tayinin) iştiratının ademidir. Vasıftaki hata ile beraber ismin mutlakı ile eda olunur. Ancak, misafir başka vaciba niyet eder (bunda misafir mukim gibidir diyoruz. Çünkü ruhsat maşakkatın def’i içindir. Kim oruc tutarsa ona maşakket yoktur). Merizin hilafına sahihda nafilede iki rivayet vardır. (Her ikisinde ramazan vaki olur). İmam Züfer taayyuni niyetden muğni kılar dedi. Cebren olur diyoruz. İmam Şafiî cebrin ref’i taayyuni icab etti dedi. Biz mutaayyında itlak tayındır dedik. Hata butlana itlakdır (kalb ile niyet kifayet eder). Sonra (Şafii) fesadın şuyuuna istinadının intifası için taayyun ilk (gece) den icab eder diyor. Biz o mutakaddim zamanda takdiren mevcuttur diyoruz. Takdir istinadın başkasıdır (lazimi değildir). O (niyetin takdiri) kasır taatda kafidir (vasfın ekserde vücudu külde vücudu mislidir.)

TÜRKÇE METİN VE İZAHI

B b) Yada eda edilene miyar/örten, edaya şart ve vucûbuna sebep olur. Orucun edasının vacib olmasına sebep ramazan ayına, oruc tutmaya ehliyetli olarak şahid olan kimseye yönelen hitabdır. Vacib olanın eda edilmesine sebep ise akıldır. Bizzat edanın sebebi ise fecr/imsak vaktidir. İlim adamlarının çoğunluğuna göre ramazan ayının günleri ve bir kısmına göre de ayetin (Bakara (2), ) ve “Ramazan hilalını gördüğünüzde orucu tutunuz, Şevval hilalını gördüğünüzde de orucu bitiriniz” hadisinin zahirine bağlı kalınarak ramazan ayı miyardır. Bunun için ilk gecede tümü için yapılan niyet geçerlidir. Her ne kadar gece oruc caiz görülmese de, namaz vaktinin sonu gibi, bayrama kadar mecnun olan kimse kaza eder. (Oruc imsak ve iftarla birlikte oluşan bir funduszeue.info iftar etmeyene kaza gerekir.) Miyarda, zarfın aksine ilk cüz tayin edilmiştir.

Hükmü, aynı ibadetten başkasının sıhhatını ortadan kaldırır ve tayin etme şartı koşulmamıştır. İsimlendirmekteki hata ile beraber yalın isimle eda edilir. Ancak, misafir başka vacibe niyet edebilir. (Bunda misafir mukim gibidir diyoruz. Çünkü, misafirin oruç tutmama ruhsatı zorluğun ortadan kaldırılması içindir. Kim oruç tutabiliyonsa ona maşakket yoktur demektir.) Hasta olanın aksine nafilede iki rivayet vardır. (Her ikisinde, misafir ve hastada ramazan vaki olur.) İmam Züfer miyar olarak belirlenmiş olduğundan dolayı niyete ihtiyac yoktur diyor. Öyle olursa cebr olur diyoruz. İmam Şafiî anılan cebrin kaldırılması için tayın etmeyi gerekli gördü. Biz tayın edilmişte yalın olmak tayındır dedik. Hatanın batıl olması yalındır (kalb ile niyet yeterlidir). İmam Şafiî ilk geceden fasid olmasının tümünü kapsamasına dayanak oluşturmamamsı için için niyetin gereğini söyledi. Biz, niyet geçmiş zamanda takdiren mevcuttur diyoruz. Takdir dayanak oluşturmanın dışındadır (lazimi/gereği değildir) ve böyle bir takdiri niyet eksik ibadette yeterlidir diyoruz. Vasfın çoğunlukta bulunması tümünde bulunması gibidir.

و اما ظرف له و شرط لادائه بمعنى فوته (الاداء فيكون فى غيره قضاء) بفوته (الوقت) و سبب لوجوب ادائه كمعين نذر فيه الصلوة او الصدقة و اما نفسه (الوجوب) فبالنذر (و سبب نفس الاداء هو الشروع فلا يجوز له القطع فيكون قضاء) فحكمه جواز التقدم عليه (لا فى المعلق بالشرط)

OSMANLICA METİN

ويا ايجنده ناماز ويا صدقنن نذر اديلديغي معين (وقت) كيبي اونا (مؤدييه) ظرف و (وقتن غيرنده ادا قضى اولدغندن) فوتى ايله (ادانن) فوتى معناسنده ادايه شرط و ادينن وجوبينه سبب اولور (وجوبن) نفسى نذر ايلدر (و ادانن نفسنه سبب شروعدر قطع جائز دغلدر يوقسه قضى اولور) حكمى (شرط ايله معلق دغيل ايسه ادانن) تقدمنن جوازدر

OSMANLICA TÜRKÇE METİN

Veya içinde namaz ve sadakanın nezr edildiği muayyen (vakit) gibi ona (mueddaya) zarf ve (vaktin gayrinde eda kaza olduğundan) fevti ile (edanın) fevti manasında edaya şart ve edanın vucubuna sebeb olur. (Vucûbun) nefsi nezr iledir. (Ve edanın nefsine sebeb şuru’dur. Kat’ caiz değildir. Yoksa kaza olur.) Hükmü, (şart ile muallak değilse edanın) takaddumunun cevazıdır.

TÜRKÇE METİN

B c) Yada eda edilene zarf, vaktin kaçırılması ile edanın kaçırılması manasında edanın dışında kaza olur, edaya şart ve edanın vucûbuna sebep olur. İçinde namaz veya sadakanın nezr edildiği belirli vakit gibi. Yada bizzat vacib olması nezr iledir. Edanın bizzat sebebi başlamadır. Ara vermek caiz değildir. Kazaya kalır.

Hükmü, şarta bağlı değilse belirlenen vakitten önce eda edilebilmesidir.

و اما معيار له و شرط لادائه و سبب له كمعين نذر فيه الصوم او الاعتكاف و يلحق به سنة نذر فيه الحج و حكمه نفي النفل لا واجب اخر (ان اجتمع المتعينان فى وقت هو سبب له فاداء يكفى لهما) فيوئدى بالمطلق و الخطاء و (ب) نية قبل الزوال

OSMANLICA METİN

ويا صوم ويا اعتكافن نذر اديلديغى معين (وقت) كيبي اونا (مؤدييه) معيار ادايه شرط اونا (ادانن وجوبينه) سبب اولور.اونا  حجن نذر ايدلديغى سنه ده الحاق اديلر.حكمى بشقه واجبن دغيل نافلنن نفيدر (ايكي متعين بر وقتده اجتماع ايدرسه او اونلره  سبب اولور بر ادى ايكيسنه كفايت ايدر) اطلاق و خطاء ايله و زوالدن اونجه يابلان  نيت (ايله) ادى اولونر

OSMANLICA TÜRKÇE METİN

Veya savm veya itikafın içinde nezr edildiği muayyen (vakit) gibi ona (mueddaya) mi’yar, edaya şart, ona (edanın vucubuna) sebeb olur. Ona haccın nezr edildiği sene ilhak edilir. Hükmü, başka vacibin değil nafilenin nefyidir. (İki mutaayyın bir vakitde ictima ederse o onlara sebeb olur, bir edea ikisine kifayet eder.) Itlak ve hata ile ve zevalden önce yapılan niyet (ile) eda olunur.

TÜRKÇE METİN

B d) Yada vakit eda edilene miyar, eda etmeye şart ve edanın vacib olmasına sebep olur. Oruç veya itikafın nezr edildiği belirli vakit gibi. Buna haccın nezr edildiği sene de eklenir.

Hükmü, başka vacibi değil nafileyi ortadan kaldırır. Aynı zaman içinde iki ayrı belirlenen şey bir araya gelirse vakit ona sebep olur ve birini eda etmek diğerine yeterli olur. Yalın olarak ve hata ile beraber eda olunur. Zevalden önce niyet ile eda edilir.

و اما معيار فقط كوقت صوم الكفارة و صوم النذر المطلق و القضاء و حكمه وجوب تبييت النية (لانه لايمكن التقدير فيه) و تعيينها و عدم الفوات و ان لا يتضيق هو الصحيح (الا يجب القضاء فى سنته لان سبب الوجوب هو الوقت(

 OSMANLICA METİN

ويا كفارت و مطلق نذرن صوملرى و قضىنن وقتلرى كيبي (وقت) صادجه معيار اولور و حكمى نيتن تبييتى (جونكى اونده تقدير ممكن دغلدر) و تعيينن وجوبيدر و فواتن عدميدر و صحيح اولان تضيق اولمامسدر (انجق سنسنده قضى ايجاب ايدر جونكى وجوبن سببى او سنسنه در ).

OSMANLICA TÜRKÇE METİN

Veya keffaret ve mutlak nezrin savmları ve kazanın vakitleri gibi (vakit) sadece mi’yar olur. Hükmü, niyetin tebyiti (çünkü onda takdir mümkün değildir) ve tayının vucûbidir ve fevatın ademidir. Ve sahih olan tadyîk olmamasıdır (ancak, senesinde kaza icab eder, çünkü, vucûbun sebebi o senesinedir.)

TÜRKÇE METİN

B e) Yada vakit sadece miyar olur. Keffaret orucunun ve yalın nezrin orucu ve kazanın vakitleri gibi.

Hükmü, niyetin geceden yapılması gerekir çünkü, tükdir mümkün değildir. Tayın edilmesinin vacib olması ve kaçırılmasının yokluğudur. Doğru olan, böyle bir emrin zaman bakımından sıkıştırlmamasıdır. Ancak, senesinde kaza gerekir, çünkü, vacib olmasının sebebi o vakittir.

 OSMANLICA METİN

ويا حج وقتىكيبي (وقت) معياره و ظرفه شبيه له مشكل اولور.حكمى عمر ايجنده صحيح اولمسيدر و تفويت  اثمدر (حج مالي و بدني عباتدر آرالارينى تفريق ايتمك جائزدر بر كيمسه بشقه سنن مالى ايله حج ايتسه صونره ماله استطاع ايتسه نيابت كفايت ايدر  تفويتده اثم  مالي اولانلرده دغيل بدني اولانلرده در.جونكى نيابة قضا  اولنر) ابو يوسف معياريتى ترجيح ايتدي و هر نه قدر صونردن يابلانه ادا ديسده تئخيرينده كوناه كوردي.(وجوبى ظرفيت ايله و اديسى معياريتلدر حكمى ادانن فورا ايجاب اتمسيدر  و عمرده كامل ادا ايله ادا اولونر).محمد ظرفيتى (ترجيح ايتدي) و تفويت اتمدن (تأخيره) جواز وردى موت ظنندن صونره اولمزسه ده دنلدي .بو ندنله (ايكيسي عندنده) اوزرنده فرض بولونانه تطوع صحيح در.شافعى فرضينه واقع اولور ديور جونكى حجر اولوب وصف لغو اولر و اطلاق باقىقالر اتفاقا (اطلاق ايله) و مغمى عليه ده  رفقانن ادنا احرام اتديكى كبىاونسز (حجى اشهرنده فرض قلرسه نيتسز) ادا اولور (ادا آننده تعيين شرط دكلدر نامازده و حجده جماعة واردر اونلرن تعيينى كافدر) وصف سنن عندنده اصل كيبيدر دييورز (سنن عندنده) نيت اولماينجه صحتده يوقدر و (سنن)استحسان دعواسي غير مسموعدر  (سن دلالتنن صحتينى رد ايتن) و حجر عبادتى نفى ايدر جوابى ضعيفدر (جونكى او وصفددر) و مطلاقده تعينه  دلالت واردر (نيت  اتمه مسنده اسه  آنجق اونجدن فرض قلمشه  واردر) و احرام مقصودن ديشنده در بشقه سنن فعلى ايله صحيح   اولور (افتتاحدن اونجه نامازه  نيت اتدكدن  صونره قونشر تكبير كتيرسه   الك نيت كفايت ادر.جونكى شرطدر علة دغيلدر حجده كى احرام ناماز ده كى احرام كيبيدر)

OSMANLICA TÜRKÇE METİN

(Vakit) ya mi’yara ve zarfa şebihle müşkil olur. Hacc vakti gibi. Hükmü, ömürde sihhattır ve tefvit ile ismdir. (Hacc mali ve bedeni ibadettir. Aralarını tefrik etmek caizdir. Bir kimse gayrinin malı ile hacc etse sonra mala istita’ etse niyabeten kifayet eder. İsm bedeni olanlarda tefvit iledir mali olanlarda değil. Çünkü niyabeten kaza olur) Ebu Yusuf mi’yariyyeti tercih etti ve her ne kadar sonradan yapılana eda dese de tehir ile günah gördü. (Vucubu zarfiyyet ile edası mi’yariyetledir. Hükmü, edası fevran icab eder ve ömürde kamil eda ile eda olunur). Muhammed zarfiyyeti (tercih etti) ve (tehire) cevaz verdi ama fevt etmedi. Mevt zannınden sonra ölmezse denildiği vardır. Bu nedenle (ikisi indinde) üzerinde farz bulunana tatavvu’ sahih oldu. Şafiî farzına vaki olur dedi. Çünkü hacr edilir, vasf lağv olur ve itlak bakı kalır. (Eda anında tayın şart koşulmaz. Namazda ve haccda cemaat vardır, onların tayını kafidir.) İttifak ile (itlak ile) ve onsuz eda olur. (Hacc eşhurinde farz olursa) muğma aleyh gibidir rufekası ihram giydirir. Vasf senin indinde asl gibidir diyoruz. (Senin indinde) niyet olmayınca sihhat da yokdur. Ve (senin) istihsan davan gayri mesmudur. (sen delaletinin sıhhatını redettin) ve hacr ibadeti nefy eder cevabı zayıftır. (Çünkü o vasıftadır) ve mutlakda tayının delaleti vardır. (Niyetde değildir. Ancak, önceden farzolursa vardır). Ve ihram maksudun dışındadır. Başkasının  fiili ile sahih oldu. (İftitahtan önce namaza niyet edip sonra konuşup tekbir getiren kimseye niyetin kifayet ettiği gibi. Çünkü, şarttır illet değildir. Haccdaki ihram namazdaki ihram gibidir.)

TÜRKÇE METİN

B f)Yada vakit miyar ve zarftan ikisine benzemekle müşkil olur. Hacc vakti gibi.

Hükmü, ömürde yerine getirilmesi sahihtir ve kaçırmakla günah olur. Hacc malî ve bedeni bir ibadettir. Aralarını ayırmak caizdir. Bir kimse başkasının malı ile hacc ibadetini yapsa sonra da eline para geçse niyabeten/yerine geçmekle yeterli olur. Günah, malla yapılanlar da değil, bedenle yapılan ibadetler de kaçırma iledir. Çünkü, malla yapılanlarda niyabeten kaza olur. İmam Ebû Yusûf miyariyeti tercih etti. Her ne kadar sonradan yapılanın eda olduğunu söylese de geciktirmeyi günah kabul etti. (Vacib olması zarfiyetledir. Eda edilmesi miyariyetledir. Hükmü, eda deilmesi hemen gerekir, ömürde de kamil eda ile eda edilir.) İmam Muhammed zarfiyeti tercih etti ve geciktirmeye cevaz verdi ama fevti/hiç yapmamayı kabul etmedi. Ölüm zannından sonra ölmezse diyenler vardır. Bu nedenle iki imama göre, üzerinde farz haccı bulunan kimse tatavvu haccını yapsa sahihtir. İmam Şafiî farz olan haccın yerine geçerdiyor. Çünkü, böyle birisi öncelikle farz olanı yapmaya hacr edilir diyor. Bunun için vasf ortadan kalkar ve mutlak hacc ibadeti bakı kalır. (Eda anında tayin şart koşulmaz. Namazda ve haccda cemaat vardır. Onların tayını yeterlidir.) İttifak ile, yalın olarak ve mutlaksız eda edilir. (Hacc aylarında farz olursa) baygın gibidir. Arkadaşları ona ihram giydirir ve devam eder diyor. Ey İmam Şafiî! Sana göre vasf/niyet asl gibidir, yani niyet olmayınca sıhhatı da yoktur, burda başkalarının ihram giydirmesi ile nasıl oluyor?! İstihsanen demen de dinlenmez, çünkü, sen istihsanın delaletinin sıhhatını reddettin. Hacr ibadeti ortadan kaldırır cevabı da zayıftır. Çünkü, hacr vasıftadır. Mutlakda tayinin delaleti vardır. Niyet de değildir. Ancak, önceden farz olursa niyette vardır. Hacc ibadetinde ihram, hacc ile kasd edilenin dışındadır. Bunun için başkasının fiili ile sahih olur. (Biri namaza niyet etse ve iftitah tekbirini almadan konuşup tekbir getirse yaptığı niyet yeterli olur. Çünkü, niyet şarttır illet değildir. Hacc ibadetindeki ihram da namazdaki iftitah ihramı gibidir.)

و المأمور به نوعان اداء و هو تسليم عين الواجب بالامر و قضاء و هو تسليم مثله من عنده و يستعمل كل منهما فى الاخر (مشتركان مرجحان فيهما كما فى الحق و الدين) و يجب القضاء ان عقل المثل بموجب الاداء خلافا للبعض قالوا لا مثل للعبادة الا بالنص (عندهم) قلنا لما عقل فى الصوم و الصلوة من الدال على بقاء الوجوب قيس بهما النظائر و وجوب قضاء الاعتكاف بصوم مقصود (للاعتكاف بعد رمضان) اذا نذره فى رمضان فصامه بدونه لعود شرطه الى الكمال (بالصوم) لا لوجوبه باخر (بقوله عليه السلام "لا اعتكاف الا بالصوم".

OSMANLICA METİN

مأمور به ايكي نوعدر برى ادادر او امر ايله واجبن عيننى تسليمدر.ديغرى قضادر.كوج يترميين كيمسنن فديه ايله صومى  و دية  و موتدن صونره اداده  اولدغى  كيبي قضا بدل ايلدر  استقراض حقى اعاده ايدلمز عباد حقوقنده ادا حكّامن قضاسندن اونجدر و صونرسى  قضادر كامل ادا اهليتى زياده ايدر و ناقصى وقف ايدر و ادايه شبيه قضا اهليتى اعاده ايدر و كامل قضا اعاده ايتمز)

OSMANLICA TÜRKÇE METİN

Memurun bih iki nevidir. Biri edadır. O emir ile vacibin aynını teslimdir. Diğeri kazadır. O indindeki (vacibin) mislini teslimdir. Ve her biri diğerinin yerine istimal olunur (hak ve deyn de olduğu gibi ikisinde müşterek ve mureccehdir). Bazısına hilafen edanın mucebi ile misli akl ediliyorsa kazası icab eder. (Onların indinde) onlar ibadette misl ancak nass ile olur dediler. Savm ve salatta vucubun bekasına delalet edenden akl edildiğinde ikisine nezairi kıyas edilir deriz. Maksud savm ile itikafın kazasının vucubu (ramazandan sonra itikafa), ramazanda nezr ettiği zaman onsuz oruç tutarsa şartının (savm ile) kemala avdeti içindir. Onun başkası ile vucubi için değildir. Eda (funduszeue.info “itikaf ancak savm iledir” kavlıdır. Onun nevileri vardır. Aynen sonra mislen sonra kıymeten sonra bedelen edadır diyoıruz.) Ya cemaatla namaz ve mağsubun başkasını redd gibi mahza (aynen) kamilen olur. Ve ya munferiden namaz ve cinayetle meşgul olarak reddetmek gibi (misl) kasır olur. Yada imamın fırağından sonra lahikın fiili gibi (kıymeten) kazaya (şebih) olur. Lahikin ikamete niyeti ile farz tağayyur olmaz. İmhardan sonra meşri abdin teslimi gibi hatta kabule cebr olunur. (Teslimden önce ) erkek itak eder kadın edemez. (Abdini imhar eden kimse bunun hilafınadır. Öncesinde kadın itak eder erkek edemez.) Kaza ya mahza makul ile kamildir. Savma savm ile ve mağsubun misli ile dımanı gibi veya (mağsubu) kıymeten dımanı gibi kasırdır. Bu evvelden (kamil makul misli ile kazadan) halefdir. Veya savma fidye kısasa mal gibi (bedel ile) gayrı makuldur. Namazda (onların indinde fidye ile) emr ihtiyat içindir. (Biz diyoruz ki, ibadetde ihtiyat yoktur. Çünkü, güçleşmez. Yakaza veya tezekkür akabinde ve ikisine makul kıyas yapılanların kazasındadır, onların dışındakilerde değildir.) Tadhiyye eyyamından sonra aynı ile ve helak olduğunda kıymetinin tasaddukunun icabı gibi. (Tasadduka) sebil ancak nass veya delaleti iledir. (Evin icarı) menafi’ mutakavvim mal ile tazmin olunmaz (semenle gibi, ancak, muhayee de olduğu gibi menfaat ile olur).Kâtilin kâtili katîlin velisine tazmin etmez. Ya edaya şebih (kaza) olur. Bayram tekbiratının rukuda kazası gibi ve üzerine tazavvuc olunan mubhem abdın kıymetini edası (murur ettiği ) gibi. (Eda ayn iledir. Cematle namaz gibi ve akid zamanında meşrinin teslimi gibi ve talebin akabinde tediye gibi kendisi ile istikraz hakkı şeran tezayud eder. Ve misl ile kazaya şebihtir. Munferiden namaz ve merizin sihhatdan sonra savmı ve meşrinin muterahiyen teslimi ve kazadan önce talebden muterahiyen tediyesi gibi. İflas ile istikraz hakkının tezayudu şeran tevbeye kadar  tavakkuf eder. Misafirin sonradan savmı ve başkasının malını iştiradan sonra teslimi gibi kıymet ile edaya şebihtir. İflas kazasından sonra edası gibi kaza ile istikraz hakkı iade edilir. Güç yetiremiyen kimsenin fidye ile savmı gibi kaza bedel iledir. Ve mevtten sonra eda gibi istikraz hakkı iade edilmez. İbad hukukunda eda hakimlerin kazasından öncedir ve sonradan kaza edası kamildir ehliyeti ziyade eder ve nakısı vakf eder. Edaya şebih kaza ehliyeti iade eder kamil kaza etmez.)

TÜRKÇE METİN VE İZAHI

Emr edilen, yerine getirilmesi bakımından iki şekildedir.

A) Edadır: O, emr ile vacib olanın bizzat aynısını yerine getirmedir.).

Bazıların aksine, eğer edanın gereği ile benzeri akıl ile anlaşılıyorso kazası icab funduszeue.info kabul etmeyenlere göre, ibadette benzerlik ancak nass ile olur. Biz oruç ve namaz ibadetlerinde vacibliğin devamına delalet edenden, akıl ile anlaşılanlara benzerleri kıyas edilir diyoruz. Kastedilen oruç ile itikafın kazasının ramazandan sonra vacib olması, ramazanda adadığından onsuz oruç tutarsa, şartının oruç ile kemale dönmesi içindir. Onun başkası ile vacib olması için değildir. Eda Hz. Peygamber s.a.v.’in “itikaf ancak oruç iledir” sözüyledir.

Edanın çeşitleri vardır.

A a) Ya aynen kamil edadır. Cemaatle namaz kılmak veya gasbedilenin dışında başkasını geri vermek gibi.

A b) Yada mislen kasır edadır. Tek başına kılanan namaz ve gasbedileni yaralayarak geri vermek gibi.

A c) Yada kıymeten kazaya şebih edadır. İmam namazı bitirdikten sonra lahik/namaza sonradan yetişenin namazını tamamlamak üzere yaptığı eylemleri gibi. Lahikın ikamete niyet etmesi ile farzı değişmiş olmaz. Nikah akdinde mehir olarak verilen bir kölenin sonradan satın alınıp teslim edilmesi gibi. Hatta kadın bunu kabul etmeye zorlanır. Teslimden önce erkek azat eder kadın edemez. Kendi kölesini mehir olarak veren kimse bunun aksinedir. Teslim etmeden önce kadın azat eder erkek azat edemez.

B)Kazadır: O, vacib olanın benzerini yerine getirmektir. Her biri diğerinin yerine kullanılır (hak ve deyn/borç da olduğu gibi, ikisinde müşterek ve tercih edilendir. Kaza da eda gibi çeşitlidir.

B a) Ya akledilebilir kamil kazadır. Oruca oruc ile ve gasb edilenin benzeri ile tazmin edilmesi gibi.

B b) Yada kasır kazadır. Gasb edilenin kıymet olarak tazmin edilmesi gibi. Bu ilk kamil makul misli ile kazanın yerinedir.

B c) Yada bedel ile akledilemeyen kazadır. Oruca fidye, kısasa mal gibi.

Onlara göre namaz için fidye ile emir ihtiyat olarak verilmiştir. (Biz diyoruz ki, ibadette ihtiyat yoktur. Çünkü, hiç bir zaman güçleşmez. Uyanma ve hatırlamanın peşinde ve bu ikisine yapılan makul kıyasların kazasında vardır. Onların dışındakiler de kaza yoktur.) Kurban bayramı günleri geçtikten sonra bizzat kurbanın kendisinin ve helak olduğunda kıymetinin tasadduk edilmesinin icab etmesi gibi. Akledilemeyen misli ile kazada tasadduka yol ancak nass veya delaleti iledir. Evin kirası yani menfaatı mutakavvim mal/para ile tazmin olunmaz. (Ancak, muhayee/dönüşümlü kullanma da olduğu gibi menfaat ile olur.) Kâtili katl eden ilk ölenin velisine tazminat ödemez.

A d) Ya da edaya benzer kazadır. Bayram namazları kıyamlarında getirilen tekbirlerin rükuda kaza edilmesi ve önceden geçtiği gibi evlenme esnasında nikah akdinde mehir olarak konulan bilinmeyen kölenin kıymetinin ödenmesi gibi.

(Aynen, mislen, kıymeten ve bedelen edalar ve kazalar aşağıdaki şekildedir diyoruz.

A) Ayn ile eda. Cemaatle namaz kılmak, akit anında satın alınanın teslim edilmesi ve borcun istemenmesinin peşinde ödeme gibi. Bu durumda kendisi ile istikraz/tanınan kredi hakkı hukuken artar.

B) Misli/benzeri ile kazaya benzer eda. Tek başına namaz kılmak, hastanın iyileştikten sonra oruc tutması, satın alınan malın sonradan teslimi ve hükümden once ama talepten sonra borcun ödenmesi gibi. Bu durumda, iflas ile istikraz hakkının artması hukuken tevbeye kadar durur.

C) Kıymet ile edaya benzer kaza. Yolcunun sonradan oruc tutması ve başkasının malını satın aldıktan sonra teslim etmesi gibi. İflas hükmünden sonra edası gibi, hüküm ile istikraz hakkı iade edilir.

D) Bedel ile kaza. Güç yetiremiyen kimsenin oruc tutma yerine fidye vermesi gibi. Ölümden sonra eda gibi istikraz hakkı iade edilmez. İnsan haklarında eda, hakemlerin hüküm vermesinden öncedir ve sonradan kaza edası kamildir. Ehliyeti artırır ve nakısı durdurur. Edaya benzer kaza ehliyeti iade eder, kamil kaza iade etmez.)

و لابد له (للامر) من الحسن بمعنى متعلق المدح و الثواب قال الاشاعرة هو موجب الامر و الحاكم به هو الشرع و العقل لفهم الخطاب و منا من وافقهم و المعتزلة مدلوله (الامر معلمه) و الحاكم به هو العقل و الشرع مبين فى البعض و منا من وافقهم فى ايجاب المعرفة و قيل مدلوله فى المفهوم (بالعقل) موجبه فى غيره و المختار انه مدلوله مطلقا لحكمة الآمر و الحاكم هو الشرع و العقل يعرفه فى بعض قبل السمع (ظنيا بالاجتهاد و قطعيا بالاجماع) بلا كسب (ارادى) او به و فى اخر بعده

OSMANLICA METİN

(امرن) مدحه و ثوابه متعلق اولماسي معناسنده حسندن اولماسسىكركر اشاعره او امرن موجبدر و اونه حكم ادن  شرعدر و عقل خطابن فهمى ايجوندر ديدى.بزدن اونا موافقة ايدنلر واردر معتزله مدلولدر (امر معلّميدر)  و اونه حكم ادن   عقلدر و شرع بعضيسنده مبيّندر ديدىو بزدن اونه معرفتن ايجابنده موافقة ايدنلر واردر و حسن امرن (عقل ايله)  مفهومده مدلولي ديغرلرنده  موجبيدر دينلديغي واردر مختار اولان حسن مطلق اولرق آمرن حكمتى ايجون  امرن مدلوليدر و حسن ايله حكم ادن شرعدر و عقل بعضسنده سمعدن اونجه ( اجتهادله ظني  و اجماعله قطعي اولرق) اونو (ارادى) كسبسز ويا اوننله عرف ايدر  و ديغرلرنده سمعدن صوكره عرف ايدر

 OSMANLICA TÜRKÇE METİN

(Emrin) medhe ve sevaba mutaallek olması manasında husunden olması gerekir. Eşa’ıre o, emrin mucebidir ve onunla hakim olan şer’dir ve akıl hitabın fehmi içindir dedi. Bizden ona muvafakat edenler vardır. Mutezile medlûludur (emr muallimdir) ve onunla hakim olan akıldır ve şer’ bazısında mubeyyindir dedi. Bizden ona Marifetin icabında muvafakat edenler vardır. Husn onun mefhumda medlûli (akl ile) dir, başkasında mucebidir denildiği vardır. Muhtar olan husn mutlak olarak amirin hikmeti için onun medlûludür ve husn ile hakim şer’dir ve akıl bazısında sem’den önce onu tarif eder (bu tarif ictihadla zannidir ve icma’la kat’idir). Kesbsiz (iradî) dir veya onunladır. Diğerlerinde sem’den sonra tarif eder.

TÜRKÇE METİN VE İZAHI

Emredilen şeyin övme ve sevaba bağlı olması manasında husn/güzel olması gerekir. İtikadı mezheplerden Eş’ârî’ler güzel olması emrin gereğidir, ona hükmeden şer’dir ve akıl hitabın anlaşılması içindir dediler. Maturdîlerden onun görüşüne katılanlar vardır. Mutezile güzellik onun delalet ettiğidir yani onu emr etmek onu bildirmektedir, güzel olduğuna hükmeden akıldır ve şer’ bazısında açıklayıcıdır dedi. Maturidîlerden marifetin gerekmesinde ona katılanlar vardır. Güzel olması onun anlaşılmasında delalet eden akıl iledir, başkasında gereğidir diyenler vardır. Seçkin görüş, güzel olmak, yalın olarak emr edenin hikmeti için delalet ettiğidir, güzel olmakla hükmeden şer’dir ve akıl bazısında işitmeden önce onu tanır (bu tanıma ictihadla zan, icma ile kesinlik ifade eder) ve kesbsiz (irade ile) dir yada onunladır. Diğerlerini ise işittikten sonra tanır.

  OSMANLICA METİN

فالمأمور به اما حسن لحسن فى نفسه حقيقة (بل ظاهرا و باطنا) مأمور به بالذات (بلكى ظاهرى و باطنى اولرق)  حسن اولديغى ايجون يا حقيقة حسندر

فاما (هو) ان لا يقبل سقوط التكليف كالتصديق و (او) يا تصديق كيبي تكليفن سقوطينى قبول ايتمز او (هو)  يقبله كالاقرار و الصلوة و يا (او) اقرار و نمازده اولديغىكيبي سقوطينى قبول ادر لكنها دونه و تسقط باعذار و هو بعذر لكن نماز اقرارن دوننده در ناماز عذرلرله او ايسه بر عذرله سقوط ايدر

او حكما (بل باطنا) كالصوم و الزكوة و الحج ويا صوم و زكوة وحجده اولديغىكيبى حكما (بلكى باطنا) حسندر (فحسنها يعلم بالاجتهاد) (اونن حسنى اجتهاد ايله بيلنر)

 و حكمه (حكم ما هو حسن فى نفسه) عدم سقوطه الا بالاداءاو عروض ما يسقطه بعينه و حكمى (بالذات حسن  اولانن  حكمى) اداسز سقوطينن عدميدر  ويا عينينى اسقاط ايدن بر شيئن  عارض اولماسيله دوشنمهسيدر

 و اما (حسن) فى غيره

 فهو اما ان يتأدى بنفس المأمور به كالجهاد (لدفع التعدى) و صلوة الجنازة (عند الموت) و بشقه سينده (حسن) اولانه كلينجه او يا (تعدّينن دفعى ايجون) جهاد و (موت آننده) جنازه نمازى كيبى بالذات مأموربه ايله ادا اولور و هذا الضرب شبيه بالاول و بو  ضرب اولينه (بالذات حسن اولانه) شبيهدر (لان الحسن بحكمته) (جونكى حسن حكمتى ايلدر)

 او لا  يتأدى بها كالوضوء و السعى ويا او وضوء و سعىده اولديغىكيبى (كندى باشنه) ادا ايديلمز (لانهما شرطان) (جونكى    او ايكيسى شرطدر)

 و حكمه وجوبه لوجوبه و سقوطه به     و حكمى اونن  وجوبى بر بشقا سينن وجوبى ايله  و   سقوطى  سقوطى ايله اولماسيدر الأمر المطلق يقتضي الأول من الأول(و هو مالا يحتمل السقوط من الحسن بنفسه) و مطلق أمر أولدن أوليني( بالذات حسن اولوب  سقوط امحتمل اولميانى)  اقتضا ايدر   لاقتضاء الكمال الكمال زيرا كمال كمالى اقتضا ادر  

 ثم التكليف بما لا يقدر عليه المأمور محال مأمورن قدرت كتيره مديغى ايله تكليفى محالدر   فلا بد له من قدرة بها يتمكن من أداء ما لزمه بلا حرج غالبا مأمور ايجون البته  غالبا حرجسز ادايه لازم اولان امكانى صغليان قدرت كركر و هى شرط لوجوب الأداء او  أدانن وجوبينه شرطدر لا (يشترط لنفس) الأداء (كحج الفقير و الزكوة قبل الحول) (فقيرن حجى و حولدن اونجه زكوةده اولديغى  كيبى) أدانن(بالذات) وجودينه (شرط) دغيلدر لوجوده (بامكانه مع الحرج ) قبلها (قبل قدرة الميسرة) قدرفدن (جونكى  ميسره قدرتندن) اونجه (حرجله ده اولسا )وجودنه (امكان )واردر و لا لنفس الوجوب  (كما فى النائم و المغمى عليه) (نائم و مغمى عليه ده اولديغى كيبى )  وجوبن كندسينه ده دغيل لأنه جبري جونكى اوجبريدر

 و هى نوعان قدرت ايكى نوعدر

 أدنى ما ذكر برى ذكر اولونانين أدناسدر و يسمى ممكنة  ممكنه اسمى وريلر و هو شرط مطلقا او مطلق اولرق شرطدر و لذا لم يلزم الزفر الأداء في الأخير و بويلجه امام زفر اخيرده أدايه كرك كورمدى قلنا اذا شرع في الوقت يكون اداء وقتده شروع ايتديغندن ادا اولور  لزومه لخلفه  لزومى قضا نن  خلفي اولماسندندر ديورز و الجوابّ بان القدرة بمعنى سلامة الاسباب موجودة و بان القضاء مبنى على نفس الوجوبّ ضعيف اسبابن سلامتى معناسنده قدرة موجود در و قضى بالذات وجوبه مبنيدر جوابى ضعيفدر (لان الوقت من الاسباب (جونكى وقت اسبابدندر و الشروع كاف لوجوب الاداء و  ادانن وجوبنه شروع كافيدر و لا عجز فيه و اونده عجزيت يوقدر و العجز عن الاداء كاف للسقوط.و ادادان عجز سقوطه كافيدر لا يلزم العجز عن القضاء) قضانن عجزى لازم دغيلدر).

و اقصاه و ديغرى اقصا  اولاندر (اقواه) ( اقوا اولاندر) و يسمى الميسرة و ميسره اسمى وريلر و بقائه شرط لبقاء الواجب لان لا ينقلب اليسر عسرا دون الاول   اولكينن (ممكنه نن)  عكسنه  يسر عسره انقلاب ايتمسن ديه بقاسى واجبن بقاسى اجون شرطدر   و التمكن من الاداء يستغنى عن البقاء ادانن تمكنى قدرتن بقاسندن مستغنيدر و لذا قيل لم يشترط للقضاء بونن ايجون قضايه شترط قوشلمادى دينلديغى واردر فلا تبقى الزكوة و العشر و  الخراج بهلاك المال النامى  .زكوة و عشر و خراج نامىمالن هلاكى ايله باقى قالماز (قلنا لان الزكوة و العشر و الخراح امانة عند المكلف  (بز زكوة و عشر و خراح مكلفن عندنده امانتدر فالضمان على المالك هو الامام) ضمان مالكه در او ده امامدر ديورز) بخلاف الحج و صدقة الفطر حج و فطر صدقه سى بونن خلافنادر (لانهما واجبان بالممكنة) (جونكى ايكسى ممكنه ايله واجبدر)

 الامر بامر الغير ليس امرا له الا بدليل  بشقه بر دليل اولمادكجه  بشقه سنه امر اتميه امر اونا امر دغلدر و اتيانه على وجهه يوجب الاجزاءو انتفاء الكراهةاونو وجهى اوزره يرينه كترمه سى يترليلغى كركترر  و كراهتن انتفاسينى اجاب ايدر(فالحكم على   الفعل لا على النفس فلا يتعدى غير الفعل) (حكم فعله در نفسه دغلدر بشقه فعله  تعدى ايتمز)  و يزول جوازه بنسخ وجوبه.و امر اديلنن وجوبينن نسخى ايله جوازى زائل اولور (و هو مسكوت عنه  (و او مسكوتى عنهدر فلا رجحان بينهما) جواز اولوب  اولماماسى آراسنده رجحان يوقدر). و ارادة وجوده ليست شرطا لصحة الامر   امر اديلنن وجودينى اراده اتمك امرن صحتى ايجون شرط دغلدر (الامر ليس للاجراء (امر اجراء ايجون دغيلدر بل للاخبار عن العاقبة بلكى عاقبتدن اخبار ايجوندر  و الارادة للاجراء) اراده ايسه اجراء ايجوندر)

 و يؤمرالكفار بالايمان و المعاملات و العقوبات و اعتقاد وجوب العبادات كافارلر ايمان و معاملات و عقوبات و عباداتن وجوبينه اعتقاده امر اولونرلر (لا يكره) (اكراه اولونمازلر)  لا باداء ما يحتمل السقوط منها اونلردن سقوط احتمالى بولونانلرن اداسى ايله امر اولونمازلر و هو الصحيح صحيح اولان بودر (فلكل شرعة (هر برينن شِرعه سى واردر  فيلزم بها  اوننله الزام اولونرلر و ثبوته بالعقود) و اونن ثبوتى عقدلرله در)

OSMANLICA TÜRKÇE METİN

Memurun bih bizzat hasen olduğu için ya (belki zahiri ve batini olarak) hakikaten hasendir ve (o) ya tasdik gibi teklifin sukûtunu kabul etmeyendir. Veya (o) ikrar ve namaz gibi sukûtunu kabul edendir. Lakin namaz ikrarın altındadır. Namaz özürlerle, o ise özürle sukût eder. Veya savm, zekat ve hacc gibi hükmen (belki batınen hasen) dir. (Onun hüsnü ictihad ile bilinir.) Hükmü, (bizzat hasen olanın hükmü) onun sukûtunun ademidir. Ancak eda veya ayni ile sukût eden bir şeyin arız olmasıyla düşer. Başkasında (hasen) olana gelince o ya (taadinin def’i için) cihad ve (mevt anında) cenaze namazı gibi bizzat memurun bih ile eda olur ve bu bölüm (başkasında hasen olan) evvvline (bizzat hasen olana) şebihdir (çünkü hüsn hikmeti iledir). Veya vudu’ ve sa’y gibi (çünkü, o ikisi şartdır) onunla eda edilmez. Hükmü, onun vucûbu başkasının vacib olması içindir ve onun sukûtu da o başkasının sukûtu iledir. Mutlak emir kemalın kemalı iktizası için ilkinden (bizzat hasen olandan) evveli (sukut ihtimalı olmayanı) iktiza eder. (O bizzat hasen olandan sukût ihtimalı olmayandır.) Memurun kudret getirilemeyen emr ile teklifi muhaldır. Memur için elbette edadan temekkün eden, ğaliben harecsiz lazim olan kudretden gerekir, o da edanın vucûbuna şartdır. Edanın (bizzat) vücûduna (şart) değildir. Kudretten önce (edanın illetinin vucuduna) dır. (Fakirin haccı ve havlden önce zekat gibi.) Bizzat vucûba da değil (naimde ve muğma aleyh de olduğu gibi). Çünkü, cebridir. Kudret iki nevidir. Biri zikrolunandan ednadır ve mumekkine ismi verilir. O mutlak olarak şartır. Böylece İmam Züfer ahirde edaya gerek görmedi. Vakitte şuru’ ettiğinde kazanın halefine edanın lüzümü için olur diyoruz. Şuphesiz esbabın selameti manasında kudret mevcuttur ve kaza bizzat vucûba mebnidir cevabı zayıftır. (Çünkü, vakit esbabdandır ve şuru’ edanın vucubuna kafidir. Onda acz yokdur. Ve edadan acz sukûta kafidir. Kazadan acz lazim değildir.) Ve diğeri aksadır (ekvadır). Müyessere ismi verilir. Bekası vacibin bekası için şartdır. Çünkü, ilkin (mumekkinenin) dışında yüsr usra inkılab etmez. Ve edadan temekkun bekadan mustağnıdır. Bunun için kazaya iştirat koşulmadı denildiği vardır. Zekat, öşr ve harac nami malın helaki ile bakı kalmaz. (Çünkü, zekat, öşr ve harc mükellefin indinde emanettir, diman malike dir oda imamdır diyoruz.) Hacc ve fıtır sadakası bunun hilafınadır. (Çünkü ikisi mümekkine ile vacibdir.) Başkasının emri ile emir ona emir değildir. Ancak delil iledir. Onu vechi üzere yerine getirmesi yeterliliği gerektirir. (Hüküm fiiledir nefse değildir başkasına taaddi etmez.) Ve kerahetin intifasını icab eder ve emr edilenin vucûbunun neshi ile cevazi zail olur (ve o meskuti anhdır aralarında ruchan yokdur). Ve emr edilenin vucûdunu irade etmek emrin sıhhatı için şart değildir. (Emir icra için değildir belki akibetten ihbar içindir irade ise icra içindir.) Kuffar iman, muamelat, ukubat ve ibadetin vucubuna itikada emr olunurlar (ikrah olunmazlar). Onlardan sukût ihtimalı bulunanların edası ile emr olunmazlar. Ve sahih olan odur. (Her birinin şir’ası vardır ve onunla ilzam olunurlar. Ve onun subûtu akitlerledir.)

TÜRKÇE METİN VE İZAHI

Kendisi ile emr edilen

A) Ya bizzat güzeldir. Bu da,

A 1) Hakikaten güzeldir: Ya açık olarak hakikaten güzeldir. Onlarda,

A 1 a) Ya sorumluluğun düşmesini asla kabul etmeyendir: İmandaki tasdık gibi teklifin/ sorumlululğun düşmesini asla kabul etmeyendir.

A 1 b) Yada Sorumluluğun düşmesini kabul edendir: İkrar ve namaz gibi teklifin düşmesini kabul edendir. Yalnız, namaz ikrarın berisindedir. Çünkü, namaz bir çok özürlerle düşer, ikrar ise bir özürle düşer.

A 2)Yada hükmen güzeldir: Yada gizli olarak hükmen güzeldir. Oruc, zekat ve hacc gibi. Onun güzelliği ictihad ile bilinir.

Bizzat güzel olanın hükmü, sorumluluğun düşmesinin olmamasıdır. Ancak eda veya aynı ile düşüren bir şeyin arız olması ile düşmesidir.

B) Yada dolaylı güzeldir: Onlarda,

B 1) Ya bizzat emr edilenle eda olur: Düşmanlığın def edilmesi için cihad ve ölüm anında cenaze namazı kılmak gbi bizzat kendisiyle emredeilenle eda olur ve bu bölüm bizzat güzel olana benzemektedir. Çünkü, güzellik hikmeti iledir.

B 2) Yada bizzat emr edilenle eda olmaz: Abdest almak ve cuma namazı için koşmak gibi onunla eda edilmez. Çünkü, ikisi şarttır.

Dolaylı güzel olanın hükmü, onun vacib olması başkasının vacib olması içindir ve onun düşmesi kendisi ile vacib olan başkasının düşmesi iledir. Yalın emir mükemmelin mükemmelini gerektirdiği çin bizzat güzel olandan düşme ihtimalı olmayandır.

Emr edilen kişinin, güç yetirilemeyen bir emirle sorumlu tutulması muhaldır. Kişi için, edanın mümkün olmasına, çoğu kez zorlanma olmaksızın gerekli kudretin bulunması gerekir. Bu, edanın vacib olması için şarttır. Edanın bizzat bulunması için şart değildir. Kudretten önce edanın illetinin bulunması şarttır. Fakir birisinin hacc ibadetini yerine getirmesi ve devre dolmadan zekat ibadetini yerine getirmek gibi. Bizzat vacib olması için de şart değfunduszeue.info olan ve baygın olanın durumunda olduğu gibi. Çünkü, cebridir. Kudret iki çeşittir.

A) Mümekkine: Anlatılandan daha yakındır. Bu seviyedeki kudret mutlak olarak şarttır. Böylece İmam Züfer son anda ehil olanın eda etmesini gerekli görmedi. O vakitte başladığında kazanın yerine edanın gerekliliği için olur diyoruz. Şüphesiz, sebeplerin selameti anlamında kudret mevcuttur ve kaza bizzat vacib olmaya bağlıdır cevabı zayıftır. Çünkü, vakit sebeplerdendir. Başlama edanın vacib olmasına yeterlidir. Onda acz yoktur ve eda etmeye aciz olmak,sorumlululğun düşmesine yeterlidir. Kazadan acz bağlayıcı değildir.

B) Müyessere: Diğeri uzak olandır. Bu seviyedeki kudretin devamı vacibin devamı için şarttırr. Çünkü, mümekkinenin dışında kolaylık zorluğa dönüşmez. Edanın mümkün olması için devama gereği yoktur. Bunun için kazaya şart koşulmadı söyleyenler vardır. Zekat, öşr ve harac artıcı malın helak olması ile farziyeti kalmaz, düşer. (Çünkü, zekat, öşr ve harac yükümlünün yanında emanettir. Tazmin sahibine aittir. Sahibi de imamdır diyoruz.) Hacc ve fıtır sadakası bunun aksinedir. (Çünkü, ikisi mümekkine ile vacibdir.)

Başkasının emri ile emir, yani dolaylı emir, emr edilene emir değildir. Ancak delil varsa emir olur. Olduğu gibi yerine getirmesi yeterliliği gerektirir. (Hüküm fiiledir bizzat şahsa değildir. Başkasına geçmez.) Yerine getirildiği şekliyle kerahetin ortadan kalkmasını gerekli kılar. Emr edilenin vacib olmasının neshi ile cevazı da ortadan kalkar. (Bu kendisinden bahsedilymeyendir ve aralarında tercih de yoktur.) Emredilenin bulunmasını irade etmek emrin sıhhatı için şart değiildir. (Emir icra için değildir, aksine akıbetten haber vermek içindir. İrade ise icra/yerine getirme içindir.)

İnanmayanlar inanç esasları, muamelat, ceza ve ibadetin vacib olduğuna inanmakla emrolunurlar, zorlanmazlar. Onlardan düşme ihtimalı bulunanların edası ile emrolunmazlar. Doğru olan da budur. (Her birinin kendilerinin oluşturdukları şeriat/hukuları vardır ve onunla sorumlu tutulurlar. Oda sözleşmelerle tesbit edilir.)

OSMANLICA METİN

و منه النهى نهيده اونداندر  (من الخاص) (خاصداندر) و هو لفظ طلب به الكف جزما بوضعه له استعلاء  (مثل" و لا تأكلوا") ("اكل ايتمه ينز" مثالنده اولدوغى كيى)  او وضع ايله كنديسندن جزما كفّى استعلاء طلب ايديلن لفظدر  و هو يوجب دوام الترك(مثل" و لا تقبلوا شهادتهم ابدا")  الا الدليل ( مثل" و انتم حرم " خلافا على الامر) (امره خلافا  "و سيز احرامده اولديغنز حالده" مثالنده اولدوغى كيى) دليل اولمادقجه ( "اونلرن شهادتنى ابديا قبول ايتمينز" مثالنده اولدوغى كيى ) تركن دوامنى ايجاب ايتدرر  و يقتضى القبح بمعنى كونه متعلق الذم و العقاب ذَمّه و عقابه متعلق اولماسىمعناسنده قبحى اقتضا ايدر فهو اما لعينه وضعا (من الله تعالى فطرة فيعرف بالعقل)  كالكفر .او يا كفر كيبى(الله تعالىدن فطرة  )وضع ادرك ( عقل ايله عرف ايديلن) عينا قبحدر او شرعا (شرع بالعقد او الميثاق فيعرف بعد الخطاب) كبيع الحر  ويا حرّن بيعى كيبى (عقد  ويا ميثاق ايله) مشروع قلنارق( خطابدن صونره معروف اولان) قبحدر  و حكمه البطلان (لا الفساد) حكمى(فسادى دغل) بطلانيدر  و اما لغيره وصفا كصوم الايام المنهية يا منهي ايامده صوم كيبى وصف اولرق غيرا قبحدر او مجاورا كالبيع وقت النداء و ويا ندا وقتنده بيع كيبى  مجاور اولرق غيرا قبحدر  و النهى عن المطلق عن الافعال الحسية (تعلم قبحها بالحس) يقتضى الاول (العينية) كالظلم مطلق نهى ظلم كيبى حسي افعالدن  (قبحى حس ايله بيلنردن اولانى) اولينى (عينا قبح اولانى) اقتضى ايدر و ( يقتضى) بالقرينة (كما فى لا تدخلوا بيوتا غير بيوتكم حتى تستأنسوا) الثاني (الغيرية)  قرينه ايله ( "اولرنزن غيرنده كى  اولره انسيت ايتمدكجه دخول ايتمينز" ده اولدوغى كيى) ثانيسنى (غيرا  قبح اولانى اقتضى ايدر) ففى الوصف كالاول (كحرام لعينه) كالزنا (فهو باطل) لا المجاور (و هو حرام لغيره) كوطئ الحائض (ليس بباطل  بل فاسد فمن دخلت حائضا فهى مدخول بها) زنا ده اولدوغى كيى وصفده اولانى اولىكيبى (عينيله حرام اولانىكبي) در (باطلدرحائضه وطئ ده اولدوغى كيى) مجاورا (بشقه سيله حرام) اولاننده دغلدر (باطل دغل فاسددر حائضه دخول ايدن مدخول بها اولور).و (النهى)  عن (المطلق) الشرعية (يعلم قبحها بالخطاب مثل الصلوة فى وقت الكراهة و البيع فى وقت الندء ك ) اول الثانى (كلغيره وصفا)  كراهة وقتنده ناماز و ندى وقتنده بيع  ده اولدوغى كيى قبحى خطاب ايله بيلنن ) شرعي(مطلقدن نهى) ثانينن اولى  (كيى وصفا لغيره قبح) در

فيصح باصله و ان فسد بوصفه وصفى ايله فاسد اولسه ده اصلى ايله صحيح اولور (فيصحان مع الحرمة فى الخطإ) (خطأده حرملقله برابر ايكيسى صحيح اولور)

******قال الشافعى الاول فيبطل لاقتضاى الكمال الكمال كما فى الامر لتضاد بين المشروعية و المعصية *شافعى امرده اولديغى كيبى كمالن كمالى اقتضاسى اجون الكى (لعينه قبحى) باطل اولور دييور مشروعية و معصية آراسنده تضاد اولديغي ايجون* قلنا كمال المقتضى (ألقبح) ههنا يبطل المقتضى (ألنهى) *بز بورده مقتضينن كمالى (يعنى قبحى) مقتضيي(يعنى نهي) ابطال ايدر اونن (امرن) خلافيندر دييورز* (ألنهىو هو نسخ الحكم و فى الامر و هو وضع الحكم) *(نهىحكمن نسخىدر و امرده حكمن وضعىدر* بخلاف ثمه (كمال الامر يقتضى كمال الحسن لانه تقرير فالنهى عن نكاح الاخت شرعى ليس فى تركه من ثواب و عن الزنا حسى ثواب فىتركه) *امرن كمالى حسنن كمالينى اقتضىايدر جونكى تقريردر.اختن نكاحندن نهى شرعيدر تركنده ثوابى يوقدر.زنا حسيدر تركنده ثوابى واردر)* و جهة المشروعية و المعصية مختلفة فلا تضاد و بالقرينة ما تفيده ففيما لعينه البطلان كبيع المضامن و الملاقح و لغيره الكراهة فى المجاور كالصلوة فى المغصوبة و الفساد فى الوصف لا البطلان خلافا له فقلنا يفسد الربا (لا يبطله بقوله تعالى فلكم رؤس اموالكم) و البيع بالخمر و بالشرط و صوم الايام المنهية فلا يلزم بالشروع (قلنا يلزم بالشروع قصدا فيقضيه بعدها فان شرع خطئا و اداها فيصح و لا قضاء عليه لانه صحيح باصله و فاسد بوصفه) و لا يصلح للقضاء ايضا و صحة النذر به لانفصال المعصية عنه (و للصحة اصلا فيقضيه بعدها) و الصلوة فى المنهية دونه (بل مثله) فتضمن بالشروع و لكن لا تصلح له و فوق ما فى المغصوبة فتضمن به و تصلح له (لكون الحرمة مجاورة)

مشروعية و معصية جهتى مختلفدر تضاد يوقدر نهى افاده ادن قرينه ايله لعينه نهى بطلانى كركترر مضامنن و ملاقحن بيعى كيبى و لغيره مجاورده كراهتى كركترر مغصوبه ده ناماز كيبى.و شافعيه خلافا وصفده فسادىكركترر بطلانى دغيل بز ربا (الله تعالينن "رئسى مال سيزندر" قولى ايله ابطال ايتمز) خمر و شرط ايله بيع    و نهي اديلمش كونلرده صوم فاسد اولور دييورز صومه شروع ايله الازام اتمز (بز قصدا شروع ايله لازم اولور اونى اوندن صونره قضي ايدر دييورز.خطاء شروع ايدرسه واونى ادى ايدرسه صحيح اولور و قضاء كركمز جونكى اصلى ايله صحيحدر و وصفى   ايله فاسددر).يوقرده كى كيبى قضييه صالح دغيلدر و كنديسي ايله نذرن صحتى معصيتن كنديسندن انفصالى ايجوندر (و صحته اصلدر اوندن صونره اونى قضي ايدر) نهى اديلمش وقتلرده نامازده مرتبه اولرق صومن اوزرنده در (بلكى مثليدر) شروع ايله تضمن ايدر.لكن اونا صالح اولماز و مغصوبه اوزرنده كى نامازى تضمن ايدر و اونا صالحدر (حرملغى مجاورة اولديغى ايجون)

OSMANLICA TÜRKÇE METİN

Nehiyde ondandır (Hassdandır). O, kendisi ile cezmen ve istilaen onun için vaz’ olunanla keffin taleb edildiği lafızdır (“ekl etmeyiniz” misalı). O (emre hilafen) terkin devamını icab eder, ancak delil ile etmez (“onların şehadetini ebediyyen kabul etmeyiniz” ve “siz ihramda olduğunuz halde” misalı). Zemme ve ikaba mutaallek olması manasında kubhi iktiza eder. O, ya küfür gibi vaz’an ayni iledir (Allah Teala’dan fıtratendir, akıl ile örf edilir.) Veya hürün bey’ı gibi şer’an (akid ile veya misak ile meşrudur ve hitabdan sonra örf edilir.) Hükmü, butlanıdır (fesadı değildir.) Veya menhi eyyamda savm gibi vasfen gayrısıdır veya nida vaktinde bey’ gibi mucaviren olur. Zulüm gibi hissi ef’aldan mutlak nehy (kubhu his ile bilinir) evveli (liaynihi kubh ayniyyeti) iktiza eder. Karine ile (“evlerinizin gayrindeki evlere unsiyet etmedikçe duhul etmeyiniz” de ki gibi) sanisidir (gayriyetdir). Evveli gibi vasıfdadır (ayniyle haramdır) zina gibi (o batıldır) mucavir değildir. (Veya başkası ile haramdır) haizin vat’ı gibi (batıl ile değildir. Haize duhul eden kimse medhulun biha olur). Ve (mutlakdan nehy) şer’iyyatdan (kubhu hitab ile bilinir, kerahet vaktinde namaz misalı ve nida vaktinde bey’ gibi) saninin evvelidir (vasfen ligayrihi kubhdur). Vasfı ile fasid olsada asli ile sahih olur (hatada haramlıkla beraber ikisi beraber sahih olur.) Şafiî emirde olduğu gibi kemalın kemalı iktizasi için ilki (liaynihi kubhu) batıl olur diyor. Meşruiyet ve masiyet arasında tezad olduğu içindir. Biz burda muktezanın kemalı (yani kubhu) muktezayı (yani nehyi) ibtal eder. Onun (emrin) hilafınadır diyoruz (nehiy hükmün neshidir ve emir de hükmün vaz’ıdır. Emrin kemalı hüsnun kemalını iktiza eder çünkü takrirdir. Uhtun nikahindan nehy şer’idir terkinde sevabı yoktur, zina hissi dir terkinde sevabı vardır.) Bunun için meşruiyyet ve masiyyet ciheti muhtelifdir tezad yoktur. Nehiy ifade eden karine ile liaynihi nehy butlanı gerektirir, medaminin ve melakıhın bey’ı gibi. ve ligayrihi mucavirde keraheti gerektirir, mağsubede namaz gibi. Şafiî’ye hilafen vasıfda fesadı gerektirir, butlanı değil. Biz riba, (Allah Teala’nın “re’si mal sizindir” kavli ile ibtal etmez) hamr, şart ile bey’ ve nehy edilmiş günlerde savm fasid olur diyoruz. Savma şuru’ ile ilzam etmez. (Biz kasden şuru’ ile lazim olur, onu ondan sonra kaza eder diyoruz. Hataen şuru’ ederse ve onu eda ederse sahih olur ve kaza gerekmez. Çünkü, aslı ile sahihdir ve vasfı ile fasiddir.) Yukarıdaki gibi kazaya salih değildir ve kendisi ile nezrin sihhatı masiyetin kendisinden infisalı içindir (ve sihhata o asıldır. Ondan sonra onu kaza eder). Nehyedilmiş vakitlerde namaz da mertebe olarak savmın üzerindedir (belki mislidir), şuru’ ile tazmin eder. Lakin ona salih olmaz. Ve mağsube üzerindeki namazı tazmin eder. Ve ona salihdir. (Haramlığı mücavereten olduğu için.)

TÜRKÇE METİN VE İZAHI

Nehy/yasaklama da hass ifadelerdendir. O, kendisi ile makam olarak üstünlük ve kesinlik için konulan kip ile kaçındırmanın taleb edildiği lafızdır. “Yemeyiniz” gibi. Delil bulunmadığı müddetçe, emrin tersine, kaçındırmanın devamlılığını gerektirir. “Onların şahitliğini ebediyyen kabul etmeyiniz” (Nûr (24), 4) ve ”Siz ihramlı halde iken..” (Maide (5), 1, 95) örneklerinde olduğu gibi. Kötüleme ve cezaya bağlı olması açısından yasaklanılanın kubhunu/çirkinliğini gerektirir. Bu çirkinlik,

A) Ya konuluş olarak ayni ile çirkin olur: Küfür gibi. (Allah Teala tarafından yaratılış olarak vardır ve onun çirkinliği akıl ile bilinir.)

B) Yada şer’an ayni ile çirkin olur: Hür olan birisinin satılması gibi. (Sözleşmelerle veya anlaşmalarla geçerlilik kazanır. Duyurudan sonra bilinir.)

Hükmü, konuluş olarak olsun şer’an olsun öğrenildikten sonra batıl olur (fasit olmaz). Çünkü, batıl olmanın neticesi başkadır, fasit olmanın neticesi başkadır.

1. Yada çirkinliği gerekli olan bir vasıf olarak dolaylıdır, yasaklanmış günlerde oruç tutmak gibi.

2. Yada çirkinlik mücaviren/yakınlık olarak olur, yani ayrılması düşünülebilir: Cuma namazı için ezan okunurken alış veriş yapmak gibi.

a) Çirkinliği his ile bilinen zulüm gibi fiillerden yalın olarak nehy ayni ile çirkinliği gerektirir.

Karine ile olursa dolaylıdır (“evlerinizin dışındaki evlere izin verilmedikçe girmeyiniz” deki gibi).

Vasıfta olursa zina gibi ayniyle haramdır, (batıldır) mücavir değildir.

Yada dolaylı olarak haramdır. Haizlı kadın ile cinsi münasebette bulunmak gibi (batıl değildir, kadın medhulun biha kabul edilir).

b) Çirkinliği şer’ ile bilnenler vasfen dolaylı olanlardandır. (Duyuru ile bilinenler. Kerahet vakitlerinde namaz kılmak ve cuma namazı için ezan okunurken alış veriş yapmak gibi). Vasıf nedeniyle fasıd olsa da aslı ile sahih olur. (İsimdeki hatada haramlıkla beraber ikisi sahih olur.)

İmam Şafiî emirde olduğu gibi mükemmelin mükemmeli gerektirmesi için ayni ile çirkinliği batıl kabul ediyor. Bu meşruiyyet ve masiyyet arasında tezat olduğundandır. Biz burda, gerekliliğin mükemmelliği yani çirkinliği, gerektireni yani nehyi ibtal eder. Bunun için emrin aksinedir diyoruz. (Nehy hükmün kaldırılmasıdır, emir ise hükmün konulmasıdır. Emrin mükemmelliği güzelliğin mükemmelliğini gerektirir çünkü, kabuldur. Kızkardeşin nikahlanmasından nehy şer’î fiildir ve terkinde sevap yoktur. Zina ise hissi fiildir terkinde sevabı vardır.) Bu nedenle, meşruiyyet ve masiyyet farklı şeylerdir ve aralarında çelişki kurulamaz. Nehy anlamına gelen karine ile aynı ile çirkin olanla nehy batıl olmayı gerektirir, hayvanın doğmamış yavrusunu ve döllemeyi satmak gibi.

Dolaylı mücavirde keraheti gerektirir, sahibinin haberi olmayan bir yerde namaz kılmak gibi. İmam Şafiî’nin aksine batıl olmayı değil, fasid olmayı gerektirir. Biz riba/faiz (ayetteki “asıl para sizindir” sözü nediniyle batıl olmaz), içki, şartlı alış veriş ve yasaklanmış günlerde oruç tutmak fasid olur diyoruz. Bitirilmeyen bir oruca başlama ile borçlu hale gelinmez. (Biz, niyetle başlanmış olan bitirilmezse borç olarak kalır ve sonradan kaza edilir diyoruz. Hata ile başlasa ve onu eda etse sahih olur ve kaza etmez. Çünkü, aslı ile sahihtir vasfı ile fasiddir.) Yukarıdaki gibi kazaya uygun değildir ve onunla nezrin sahih olması masiyetin kendisinden ayrılmış olmasındandır (sihhata asıldır, sonra onu kaza eder). Yasaklanmış vakitlerde namaz da  mertebe olarak orucun üzerindedir (belki benzeridir), başlama ile kaza etmesi gerekir. Lakin kazaya uygun değildir. Sahibinin izni olmaksızın mülkünde kılınan namazı kaza eder. Çünkü, kazaya uygundur (haramlığı mücavereten olduğu için).

تذنيب الامر بالشيئ يستلزم تحريم ضده ان فوت المقصود به (كما فى "فاعتزلوا النساء" و فى "ثم اتموا الصيام") و الا فالكراهة (كالقعود بين الركعة و السجدة مخالفا لقوله تعالى "واركعوا و اسجدوا") و النهى عنه (يستلزم) وجوب ضده ان فوت عدمه المقصود (مثل عقد النكاح مخالفا لقوله تعالى "و لا تعزموا عقدة النكاح") و الا فيحتمل السنة الموئكدة و لا يستلزمها (مثل "و لا تقول لهما اف" فالسكوت مباح و القول الكريم واجب و الجواب سواء لهما فى غير ما ليس لهما او عليهما سنة)

OSMANLICA METİN

 تذنيب بر شي ايله امر كنديسندن مقصود اولانى فو ت ايدرسه ضدنن تحريمينى استلزام ايدر ("نسادن اعتلزال ايدينز"      و "صونره صيامىاتمام ايدينز" ده اولديغى كيبى) دغلسه كراهتدر (ركوع و سجده آراسنده قعود كيبى الله تعالينن "ركوع و سجده ايدينز" قولينه مخالف اولارق) بر شي دن نهى ضدينن عدمى مقصودى فوت ايدرسه ضدينن وجوبينى (استلزام ايدييور)   كركترر (نكاحن عقدى الله تعالينن "نكاح عقدينه عزم ايتمينز" قولينه مخالف اولارق مثالى) دغلسه موئكد سنته احتمالى واردر اونىاستلزام ايتمز ("او ايكيسنه اف ديمينز" مثالىسكوت مباحدر و كريم قول واجبدر وجواب مساويدر ايكيسنن لهنه اولانده بشقه سنده ايكيسنن لهنده ويا عليهنده اولمايانده سنةدر)

OSMANLICA TÜRKÇE METİN

Teznib: Bir şey ile emr kendisinden maksud olanı fevt ederse zıddının tahrimini istilzam eder. (“Nisadan itizal ediniz” ve “sonra sıyamı itmam ediniz” de olduğu gibi.) Değilse kerahetdir (ruku ve secde arasında ku’ud gibi, Allah Teala’nın ”ruku ve secde ediniz” kavline muhalif olarak.) Bir şeyden nehy, zıddının ademi, maksudu fevt ederse zıddının vucûbini (istilzam ediyor) gerektirir. (Nikahın akdı Allah Teala’nın “nikah akdine azm etmeyiniz” kavline muhalif olarak misali.) Değilse muekked sünnete ihtimalı vardır ve onu istilzam etmez. (Misali: ”o ikisine öf demeyiniz” sükût mubahdır, kerim kavl vacibdir ve cevab musavidir. İkisinin lehine olanda başkasında ikisinin lehinde veya aleyhinde olmayanda sünnettir.)

TÜRKÇE METİN

EK: Bir şey ile emr etmek, kendisinden kastedileni ortadan kaldırırsa tersinin haram olmasını gerektirir. (“Eşlerinizden uzak durunuz” (Bakara (2), ) ve “sonra orucu tamamlayınız” (Bakara (2), ) ayetlerinde olduğu gibi.) Ortadan kaldırmıyorsa mekruhtur. (Rükû’ ve secde arasında oturma gibi. Çünkü, Allah Teala’ nın “Rükû’ ve secde ediniz” emrine muhaliftir.) Bir şeyden nehy etmek ise, kendisi ile kastedilenin tersini ortadan kaldırıyorsa tersinin vacib olmasını gerektirir. Allah Teala’nın “nikah akdine azm etmeyiniz” (Bakara (2), ) ifadesine muhalif olarak nikah akdinin yapılması gibi. Değilse, müekked sünnet olma ihtimalı vardır ama gerekli kılmaz. Ayette “o ikisine öf bile demeyiniz” (İsrâ (17), 23) yasağı, susmayı mubah, güzel söz söylemeyi vacib ve cvap verip vermemeyi eşit kılar.

و منه (الخاص) المطلق (كرقبة) و هو الشائع فى جنسه بلا شمول و لا تعين (فى النكيرة او الجنس) و المقيد (من الخاص كرقبة موئمنة) و هو الخارج عن الشيوع بوجه ما (يقيد بالوصف فى النكيرة و يحدد فى تعريف الجنس) و حكمهما ان يجريا على حالهما و لا يحمل الاول على الثانى عند اختلاف الحكم (مثل كفارة اليمين و القتل خطاء) الا فى صورة الاستلزام (مثل "و اسجدى و اركعى مع الراكعين" اى و اسجدوا مع الساجدين) و لا يحمل عند اتحاده الا اذا اتحد الحادثة و كانا فى الحكم الشافعى يحمل فى اتحاده مطلقا لان الناطق اولى من الساكت قلنا ذلك عند التعارض (و الاسباب لا تتعرض و هذا فى الحادثتين)

OSMANLICA METİN

مطلقده اوندان (خاصدن) در (رقبه كيبى) او شمولسز و تعينسز جنسنده (نكره ده و يا جنسده) شائعدر.و مقيد ده (خاصدان در موئمنه رقبه كيبى) او بر جوق وجهلرله شيوعدن خارجدر (نكرده وصف ايله تقييد اولور و جنسن تعريفنده تحديد اولونر) و ايكيسنن حكمى ايكيسنن حالى اوزره جريان ايتمسيدر و حكمن اختلافى آننده الكى (مطلق) ايكينجيسينه (مقيده) حمل   اولونماز (يمينن و خطاء قتلن كفارتى مثالى) انجق استلزام صورتنده اولابيلر ("راكعين ايله برابر سجده و ركوع ايدينز" يعنى ساجدين ايله برابر سجده ايدينز مثالى) و حكمن اتحادى آننده ده حمل اولونماز انجق حادثه اتحاد ايتديغى زمان اولور و ايكيسى حكمده اولورسه لر شافعى اتحادنده مطلق اولرق حمل ايديور جونكى ناطق ساكتدن اولىدر.بو تعارض آننده در  دييورز (اسباب تعراض ايتمز بو ايكىحادثه ده در)

OSMANLICA TÜRKÇE METİN

Mutak da ondan (hassdan) dır (rakabe gibi). O, şumulsuz ve tayinsiz cinsinde (nekrede veya cinsde) şai’dir. Ve mukayyed de (hassdandır. Mü’mine rakabe gibi). O, bir çok vecihlerle şuyu’dan haricdir (nekrede vasf ile takyid olur ve cinsin tarifinde tahdid olunur). İkisinin hükmü, ikisinin hali üzere cereyan etmesidir. Ve hükmün ihtilafı anında ilki (mutlak) ikincisine (mukayyede) haml olunmaz (yeminin ve hataen katlın keffareti misali). Ancak, istilzam suretinde olabilir (”raki’în ile beraber secde ve ruku’ ediniz” yani “sacidin ile beraber secde ediniz” misali). Ve hükmün ittihadı anında da haml olunmaz, ancak, hadise ittihad ettiği zaman olur ve ikisi hükümde olursalar. Şafii ittihadında mutlak olarak haml ediyor. Çünkü, natık sakitden evladır. Bu tearuz anındadır diyoruz (esbab taarruz etmez, bu iki hadisededir.)

TÜRKÇE METİN

Mutlak ve mukayyed kelimeler de hass ifadelerdendir. Köle ve mümin köle gibi. Mutlak, kapsamsız ve belirlemeksizin cinsinde yaygın olan ifadedir. Mukayyed, bir çok yönleriyle yaygın olmaktan çıkmıştır. Belirsiz kelimede vasıf ile kayd altına alınır. Cinsin tanımında da sınırlandırılmış olur.

Mutlak ve mukayyedin hükmü, ikisinin durumları üzere cereyan etmesidir. Hükmün farklı olması anında mutlak mukayyede haml edilmez. Yeminin ve hata ile öldürmenin keffaretleri hükümler farklı olduğu için mutlak mukayyede haml edilmez. Ancak, gereklilik neticesinde olursa olabilir. “Rükû’ eden erkeklerle beraber siz kadınlarda Rükû’ ve secde ediniz” (Ali İmran (3), 43) ayetinde gereklilik olarak “secde edenlerle birlikte secde ediniz” anlaşılmaktadır. Hükmün birleşmesi durumunda da haml edilmezler. İmam Şafiî bu durumda mutlak olarak haml ediyor. Çünkü, konuşan susandan daha evladır diyor. Bu çelişki esnasındadır diyoruz (sebepler çelişmez, bu iki hadisededir).

و اما العام فلفظ يستغرق مسميات غير محصورة (فيزيد و ينقص فى العلم او الخارج خلافا على الخاص فعدده لا يزيد و لا ينقص) حكمه ايجاب الحكم فيما يتناوله ظنا و قطعا لاحتجاج اهل اللسان فلا يخص بالظنى (التقييد فى الوصف و التخصيص فى العدد و لو بالوصف) الشافعى التخصيص محتمل و هو ينافى القطع فيخص به ابتداء قلنا احتمال العام غير ناش عن الدليل  (محتاج الى الدليل) فاذا اختلافا تعارضا فان علم التارخ يخصصه ان قارنه و ينسخه فى قدر ما يتناوله ان تراخى و ينسخ به ان  تقدم و ان جهل حمل على المقارنة (احكام القران منزلة متراخية للاصحاب و مقارنة لنا) الشافعى رحمه الله يخص به مطلقا و اذا خص بكلام مستقل موصول يكون ظنيا فيخص بالظنى (خلافا على الاستثناء فلا يقاص على المسثتنى عنه) لشبه الاستثناء و النسخ فى المجهول (كما فى "الا اللمم" فيظن به الاجتناب خلافا على المعلوم فلا يصح تعليل الاستثناء) و صحة التعليل فى (التخصيص) المعلوم و قيل يبقى قطعيا اعتبارا بالناسخ و قيل لا يبقى حجة كالاستثناء المجهول و قيل بالقطعية ان علم المخصوص و هو فى الباقى بعد الاخراج حقيقة مطلقا (و لو ظنيا)

OSMANLICA METİN

عامه كلنجه مسمياتىغيرى محصور استغراق ايدن لفظدر (خاصه خلافا علمده ويا خارجده زياده و نقصان اولور خاصن عددى زياده و نقصان اولماز) حكمى لسان اهلينن احتجاجينه كوره ظنا و قطعا تناول ايتديغنده حكمن ايجابدر.ظنى ايله تخصيص اولماز (تقييد وصفده در و وصفله بيله اولسه تخصيص عددده در) شافعى تخصيص محتملدر دييور و او قطعى نفى ايديور  و ابتداء اونونله تخصيص ايديور بز عامن احتمالى دليلدن ناش دغلدر دييورز (دليله محتاجدر) تعارض ايدرك اختلاف ايتديغي زمان اكر تاريخى بيلنرسه اونى تخصيص ايدر اكر مقارن اولورسه تناول ايتديغى قدرنده نسخ ايدر اكر تراخى ايدرسه اونونله (خاص ايله) نسخ اولور اكر تقدم ايدرسه (عام ايله خاص نسح اولور) و اكر جهل اولونرسه مقارنته حمل اولونر (قران احكامى اصحاب ايجون متراخيا منزلدر و بزم ايجون مقارندر) شافعى رحمه الله اونونله مطلق اولرق تخصيص ايديور موصول مستقل بر كلام ايله تخصيص ايديلديغى زمان ظني اولور ظنى ايله تخصيص (استثنايه خلافا مسثتنى عنه قياس ايدلمز) استثنايه شبيه اولديغى ايجون و نسخ مجهولده در ("الا اللمم"ده اولديغى كيبى معلومه خلافا اونونله اجتناب ظن ايديلر استثنانن تعليلى صحيح دغلدر) معلوم (تخصيص ده) تعليلن صحيحدر.ناسخه اعتبارا قطعي باقى قالور دينلديغى واردر مجهول استثناء كيبى  حجت اولارق باقى قالماز دينلديغى واردر مخصوص بيلنرسه قطعية ايله قالر دينلديغى واردر.او باقيده اخراجدن صونره مطلق اولرق حقيقتدر (ظني اولسه بيله).

OSMANLICA TÜRKÇE METİN

Amma gelince musemmeyatı mahsursuz istiğrak eden lafızdır (hassa hilafen ilimde veya haricde ziyade ve noksan olur. Hassın adedi ziyade ve noksan olmaz). Hükmü, lisan ehlinin ihticacına göre zannen ve kat’en tenavul ettiğinde hükmün icabıdır. Zanni ile tahsis olmaz. (Vasıfla bile olsa takyid vasıftadır tahsis adettedir.) Şafii tahsis muhtemeldir diyor ve o katı’ı nefy ediyor. İbtidaen onunla tahsis ediyor. Ammın ihtimalı delilden naşi değildir diyoruz (delile muhtacdır). Tearuz ederek ihtilaf ettiği zaman eğer tarih bilinirse onu tahsis eder. Eğer mukarın olursa tenavul ettği kadarında nesh eder. Eğer terahi ederse onunla (hass ile) nesh olur. Eğer takaddum ederse (amm ile hass nesh olur). Eğer cehl olunursa mukarenete haml olunur. (Kur’an ahkamı Ashab için muterahiyen münezzeldir ve bizim için mukarindir.) Şafiî rahimehullah onunla mutlak olarak tahsis ediyor. Mevsul mustakil bir kelamla tahsis edildiği zaman zanni olur ve zanni ile tahsis istisnaya şebih olduğu için (istisnaya hilafen mustesna anha kıyas edilmez). Nesh mechhuldedir (“ilallemem” de olduğu gibi maluma hilafen onunla ictinab zan edilir. İstisnanın talili sahih değildir). Talilin (tahsis) sıhhatı malumdadır. Nasihe itibaren kat’ı bakı kalır denildiği vardır. Mechul istisna gibi huccet olarak bakı kalmaz denildiği vardır. Mahsus bilinirse katiyyet ile kalır denildiği vardır. O baki de ihracdan sonra(zanni olsa bile) mutlaka hakikatdır

TÜRKÇE METİN VE İZAHI

Konuluş bakımından sınırlama yapmasızın kapsamak üzere konulmuş olan lafza amm/genel denilir. Ayni gruptan olan hass kelimelerin aksine bilgide ve onun dışında artamayı ve eksilmeyi kabul eder. Hass olan kelime böyle bir şey kabul etmez. Bu yönüyle amm hasstan ayrılmaktadır.

Hükmü, dil bilginlerinin araştırmalarıına göre anlamın kapsadığı şeylerde hükmün vacib olmasıdır. Şafiî ekolüna mensub mütekellim fıkıhçılar nazarında zann ifade eder, Hanefî ekolunun müteehhir ilim adamlarına göre kesinlik ifade eder ve zann ifade eden bir kelime ile tahsis/sınırlama yapılamaz. Çünkü, kayıt aytına alma vasıftadır, sınırlama ise sayıdadır. İmam Şafiî zann ifade ettiği için tahsis ihtimalı vardır ve bu ihtimal Hanefî’lerin söylediği kesinlik ifade etmesini ortadan kaldırırmakla birlikte başlangıçta zann ifade eden bir kelime ile tahsis olur diyor. Biz, amm ifade eden bir kelimenin tahsise ihtimalı olmasının delilin dışından kaynaklanmaktadır diyoruz. Yani tahsis delile muhtacdır.

Bize göre has ve amm ikisi kesinlik, İmam Şafiî’ye göre hass kesinlik amm ise zann ifade ederek farklılık oluşunca, bize göre çelişki hükümleri geçerlidir. Çünkü, ikis kesinlik ifade etmektedir. İmam Şafiî’ye göre ise zann ifade eden amm kelime ile kesinlik ifade eden hass kelime arasında çelşki yoktur. Bu nedenle aşağıdaki değerlendirmelerle çelişki giderilir:

A) Geliş tarihleri biliniyorsa aşağıdaki değerlendirmeler yapılır.

a) Hass ammı tahsis eder. Tarihleri bakımından amm ifade eden kelimenin önce hass ifadededen kelimenin sonra geldiği biliniyorsa ve ikisi birbirine yakınsa tahsis eder. “Allah alış-verişi helal ve ribayı haram etti” (Bakara (2), ) ayetinde olduğu gibi. Amm olan “alış-veriş” öncedir, hass olan “riba” sonradır ve ikisi birbirene yakın gelmiştir. Böylece “riba” türünden olan alış-veriş haram kapsamına girmiştir. Amm olan alış-veriş kapsamı daraltılmıştır.

b) Hassın kapsamına giren ammın miktarı nesh olur/ortadan kalkar. Tarihleri bakımından amm ifade eden kelimenin önce hass ifadededen kelimenin sonra geldiği biliniyorsa ve yakınlık olmayıp araları açılmışsa hassın kapsamına girenler nesh olur. İddet müddetinden bahs eden ayetlerden “Sizden ölenlerin geride bıraktıkları eşleri olursa bizzat kendileri dört ay on gün beklerler…” (Bakara (2), ) ayeti, İbni Mesud’un ifadesine göre “Hamile kadınların iddet süresi ise doğum yapmalarına kadardır…” (Talak (65), 4) ayetinden önce gelmiştir. Bu nedenle bu son gelen ayet “kocası ölen hamile kadınlar” miktarını önceki ayetden nesh eder. Yani, kocası ölen hamile kadınlar ilk ayetin kapsamına girip dört ay on gün iddet bekleme yerine doğum yapmalarına kadar beklerler. Bu bekleme ilk ayetin belirttiği zamandan az da olur çok da olur. Çünkü, bunu belirleyecek doğumdur.

c) Amm hassı nesh eder. Hass ifade eden önce amm ifade eden sonra gelirse Amm hassı tümüyle nesh eder.

B) Geliş tarihleri bilinmiyorsa mukarenete/aynı zamanda gelmiş olduklarına haml edilir. Tercih etme sebebi olmaksızın tercih edilmemesi ve tearuz hükümleri uygulanarak tesbit yapılması için bu yola baş vurulur. (Biz Kur’an’ı Sahabîler için müterahiyen/sırasıyla gelmiş ve bizim için ise mukarin/aynı zamanda gelmiş olarak kabul ediyoruz.)

İmam Şafiî ammı hass ile mutlak olarak tahsis ediyor. Takdim etmesi, tehir etmesi, tarihin bilnmemesi aynıdır. Bunu hass ifadesinin kesinlik manasını taşıdığı ve amm ifadenin zann ifade ettiğini kabul etmesinden yapıyor. Böylece başlangıçta kıyas ve haberi vahidle tahsis olur.

Biz e göre ammın şekil olarak tahsisi bitişik bağımsız bir söz ile olursa zann ifade eder ve böylece zann ifade edenle tahsis edilir. Böyle bir tahsis aslında tefsirdir. Çünkü, zan ifade eden yine zann ifade edenle tefsir edilir. Ammın tahsisis istisnaya benzemektedir. İstisnanın aksine kendisinden istisna edilene kıyas yapılmaz. Ammın hükmünü kaldırmıyor, hassın kapsamına girenlerle ammın kapsamını daraltmış oluyor. Bir yönüyle de mechul olan bir şeyin nesh edilmesine benzemektedir. “Ufak tefek kusurlar harıç/ilallemem” (Necm (53), 32) ayetinde olduğu gibi belli olanın aksine onunla sakınmak zannedilir. İstisnanın talili caiz değildir. Belli olan tahsisde talil doğrudur.

Nesh edene itibar edilerek tahsisden sonra ammın kesinlik ifade etmesi devam edir denildiği vardır.

Mechul istisna gibi delliği devam etmez denildiği vardır.

Malum istisna gibi tahsis eden bilinirse kesinlik ifade etmesi devam eder. Eğer bilinmezse mechul istisna gibi delliği devam etmez diyenler vardır.

Amm tahsis ile kapsamı daraltıldıktan sonra geri kalanında zanni de olsa mutlak olarak hakikat ifade eder.

حكاية الفعل المثبت لا تعم لانه نكرة فى الاثبات بل فى معنى المشترك (كما فى سهى فى القيام فسجد فالسهو مشترك فى ترك الوجائب و ترك الفروض) فان ترجح البعض (كالوجوب) فذاك و الا بفعله (كتأخير القيام) و الباقي بالقياس عليه بخلاف الحكاية بلفظ ظاهره العموم (كما فى قضى بالشفعة للجار) لان العدل العارف لا ينقله عاما الا بعد علمه بعمومه الجمع المذكور بعلامة الذكور (مشترك بين الذكور و الاناث فعلا كان او قوة و فى المفرد حكما) يختص بهم الا الاختلاط و بعلامة الاناث (فهى مثتركة بين المفردة والجمع المختلط او الذكران فى المكسر السللامة والموئنث السالم للهيئة و لو كانت من الناس كما فى "و الزاجرات") يختص بهن ففي "أمنوني على(فاجعلوا مستأمنة معي) بنى" و له الفريقان يتناولهما الامان (حتى و لو كانت فريقة) لا فى بناتى

OSMANLICA METİN

الفاظ العموم (منها) *عموم لفظلرده (اونداندر)* الجمع المعرف حيث لا عهد و ما فى معناه *عهد حيثيتيله اولمايان معرف جمع ايله و جمع معناسنده اولان عموم لفظلر بونلرداندر* و يخصص الى الثلاثة (لانها ادناه و الا يكون نسخا) *و اوجه قدر تخصيص اولور (جونكى او ان آزيدر يوقسه نسخ اولر) * و قولهم محلاه باللام مجاز عن الجنس ليس على الاطلاق بل فى صور ليس فيبها العهد و الاستغراق *و لام ايله محلا اولانى جنسدن مجازدر قوللرى مطلاق دغلدر بلكى ايجينده عهد و استغراق اولمايان صورتلرده جنسدن مجازدر* (و لا يصح التعميم فى المكسر لان الواحد و الاثنان خارجان مطلقا الا فى السالمين يصح لجمع الجماعات لا لجمع اللاحاد ) *(مكسرده تعميم صحيح اولماز جونكى برلر و ايكيلر مطلق اولرق خارجدر انجق سالملرده صحيح اولور جماعاتلرن جمعى آحادن جمعى دغل)*

و (من الفاظ العموم ) المفرد المعرف حيث لا عهد و ما فى معناه (هو الاصل) * و عهدحيثيتيله اولمايان معرف مفرد ايله او معناده اولانلر(عموم لفظلردندر كى او اصلدر)* و يخص الى الواحد لانه ادناه *و بره قدر تخصيص اولونر جونكى او ان آزيدر*و (منه) النكرة المنفية حقيقة او حكما الاعادة (اعادة النكيرة او المعرفة) بالمعرفة تقتضى الاتحاد (رجحانا فى المعهود) *و حقيقة ويا حكما منفي نكره (اوندندر نكيرنن ويا معريفنن) معريفه ايله (اعادسى معهودده رجحان اولماق اوزره) اتحادى اقتضى ايدر* و (اعادة المعرفة) بالنكرة (يقتضى) التغاير ("لنسفعا بالناصية ناصية كاذبة" فالاولى ظاهرها و الثانية باطنها) الا (فى التأكيد او) المانع ("و هو الذى فى السماء اله و فى الارض اله" استوجب الذكر فى الخبر نكرة لمنع الاضمار) *و (معريفه نن) نكره ايله (اعاده سى) تغاير (اقتضى ايدر) در ("لنسفعا بالناصية ناصية كاذبة" الكى ظاهريدر ايكنجيسىباطنيدر) انجق (تأكيدده ويا) مانعده تغاير دغلدر ("و هو الذى فى السماء اله و فى الارض اله" اضمارينه مانع بولوندوغندان خبر نكره اولارق ذكرى ايجاب اتمشدر)* و (منه) من لذوات من يعقل *و من (اوندندر) عقل ايدن ذوات ايجوندر* و عامة قطعا ان كانت شرطية (ك"من جائنى فله درهم") او استفهامية ("من فى الدار؟") لاموصولة  (كما فى "مررت بمن يعجبك طوله") او موصوفة ("و منهم من يستمعون اليك" و "و منهم من ينظر اليك") *و ("بانه كيم كلرسه انا بر درهم واردر" كيبى) شرطيت اولورسه ويا ("اوده كم واردر؟" كيبى) استفهام اولورسه قطعيا عامدر ("اوزنلوغى سنا عجائب كلنه اوغرادم" كيبى) موصول اولرق اولورسه ويا ("سنى دينليندن كمسه لر" ده و "و اونلردن سنا نظر ايدن كمسه لر"ده كيبى) موصوفه اولرق اولورسه دغل* و لذا سويا (الامامان) بين "من شاء من عبدى عتقه فهو حر" و "من شئت من عبدي عتقه فاعتقه" فى العموم (فجعل من للتبيين) بويلجه "كوله لرمدن كيم آزادينى ديلرسه او حردر" جملسى ايله "كوله لرمدن كيمى ديلرسن اونى آزاد ات" جملسىنن آرالارنده (ايكى امام عندنده)عموملقده موساويدرو راعاه (ابو حنيفة) ما امكن لان من للتبعيض ففى اضافة المشيئة الى العام (فصرفت عن التبعيض عنده) و حملت على البيان و فى الخاص يعتبر الخصوص معه (فبقى التبعيض عنده لا عندهما) و يخص اذا لحقه اولا (كما فى "من دخل اولا") *و (ابو حنيفه عندنده) من تبعيض ايجوندر.مشيئتن عامه اضافه سنده ممكن اولديغى قدر تبعيضه رعايت ايديلرق (تبعيضدن صرفى نظر ايديلدى) و بيانه حمل اولوندى و خاصده اونونله برابر خصوصه اعتبار اولونر (و تبعيض باقى قالر او ايكيسنن عندنده قالماز "اولا كيم كيررسه" كيبى) اوّلاً كلمسىاونا لاحق اولديغى زمان تخصيص اولنر*

.حكاية الفعل المثبت لا تعم لانه نكرة فى الاثبات بل فى معنى المشترك (كما فى سهى فى القيام فسجد فالسهو مشترك فى ترك الوجائب و ترك الفروض) فان ترجح البعض (كالوجوب) فذاك و الا بفعله (كتأخير القيام) و الباقي بالقياس عليه بخلاف الحكاية بلفظ ظاهره العموم (كما فى قضى بالشفعة للجار) لان العدل العارف لا ينقله عاما الا بعد علمه بعمومه الجمع المذكور بعلامة الذكور (مشترك بين الذكور و الاناث فعلا كان او قوة و فى المفرد حكما) يختص بهم الا الاختلاط و بعلامة الاناث (فهى مثتركة بين المفردة والجمع المختلط او الذكران فى المكسر السللامة والموئنث السالم للهيئة و لو كانت من الناس كما فى "و الزاجرات") يختص بهن ففي "أمنوني على(فاجعلوا مستأمنة معي) بنى" و له الفريقان يتناولهما الامان (حتى و لو كانت فريقة) لا فى بناتى

و ما (اوندندر) من كيبيدر لكن عقل ايدنلر ايجون  صفاتدر ("نساءدن سزن حوشونزه كيدن شئ" كيبى يعنى "اونلرن حسنى") و اونلرن ديشنده كى ذواتى كوسترر.و اكر او ايكيسنه مذكرن ضميرى اعاده ايدلرسه ايكيسى مذكرى و مؤنثى تناول ايدر و برى ديغرينه استعاره اولونر (مذكرضمير ذكور و انثى آراسنده مشتركدر اونده رجحان واردر.مؤنثده اشتراك يوقدر و ما غير ذوى العقول و ذوى العقول آراسنده و اونن ديشنده مشتركدر الله تعالى "و اونو بنا ادنه" بويوردوغى كبى.من صادجه ذوى العقول ايجوندر انجق مجاز اولور "كميده اولان شيئلردن هج بر شئ قالمادى" ده "هج كيمسه و هج بر شئ" آنلاشيلر "كميده اولان كيمسه لردن هج بر كيمسه قالمادى" ده "اشياء قالدى و هج بر كيمسه قالمادى" آنلاشيلر) و الذى اكيسنى تعميم ايدر (ايكيسينه من و ما نن عكسينه اونن تأنيثى واردر "الذى نصر" ده فاعل و فعل اكيسى معروفدر "الناصر" ده فاعل معروفدر فعل منكردر."من نصر" ده فاعل منكر در فعل معروفدر ما ده بونن كيبيدر."ناصر" ده فعل و فاعل اكيسى منكردر) اين (ظرفن و زمان ظرفينن تعميمي آراسنده مشتركدر) حيث (صادجه) مكانلرن تعميمى ايجوندر  متى (صادجه) اوقات ايجوندر كل افرادن ويا جزلرن شمولى ايجوندر او اسملرن (اولينه داخل اولر أفعاله داخل اولماز) و اونى صريحا عمملشترر و افعالى ضمنا عمملشترر (برى "بانا يارن كيم كلرسه اونا بش واردر" ديسه دفعلرجه برى كلسه بيله صادجهبش كركر) كلما اونون عكسينه در (افعاله داخل اولور).و (كل) نزاعن جريان ايتديغى يرده منتهاسى بيلنميورسه بره صرف اولنر (بيع كيبى طلاقده دغل) و اوّلاً كلمسى اونا لاحق اولديغى زمان تخصيص ايدر ("هر قادن كى اولا بن اونونله تزوج ادرم تطليق اولسن" ده كى كيبى) جميع اجتماعه شمول ايجوندر (انفرادن ديشنده) او (جميع) ده "اولا كيم داخل اولرسه" سابق ايجون مستعاردر (بر و جماعت جونكى حقيقة و مجاز اجتماع اتمز) سوالدن ويا حادثه دن صونره وارد اولان  لفظ اكر مستقل دغلسه ويا كسن جواب اولرسه ويا ظاهر اولرسه جوابدر و ظاهر ابتداء اولورسه ابتدادر (جواب دغلدر).اكر "بن جوابى قصد ايتدم" ديرسه ديانة تصديق اولنر قضاء دغل مثبت فعلن حكايه سى تعميم ايتمز جونكى اثباتده نكره در بلكى  مشترك معنيسنده در (قيامده سهو ايتدى و سجده اتدى.سهو واجبلرن و فرضلرن تركنده مشتركدر ده اولدوغىكيبى) بعضسنى ترجيح ايدرسه (وجوب كيبى) اودور و اكر ترجيح اتمزسه فعلىايلدر (قيامن تأخيرى كيبى).باقيسى اونا قياس ايلدر ظاهرى عموم اولان لفظ ايله حكايسى اونن خلافندر (قومشوسينه شفعه ايله قضيسنده كى كيبى) جونكى معروف اولان عدل عام اولرق نقل اولماز انجق اونى عمومى ايله  بيلدكتن صوكره در ذكور علامتى ايله اولان مذكر جمع (فعلا ويا قوة اولسون ذكور و اناث آراسنده مشتركدر.و مفرده حكمندر) اونلره مختص اولور انجق اختلاط آننده اولماز اناث علامتى ايله اولان جمع (او مفرد و مختلط جمع آراسنده ويا ايكى مذكر ده  و مكسر سالمده مثتركدر و سالم موئنث "و الزاجرات" ده كى كيبى ناسدن بيله اولسه هيئته دلالة ايدر) موئنثلره مختص اولور "بانا و جوجوقلريمه امان ويرنز" ده (بنمله برلكته مستأمن يابنز) ديسه و ايكى فرقاسى اولسه ايكيسنى تناول ايدر (حتىصادجه قزلرى اولسه بيله) "قزلريمى" ديسه اولماز.

 

OSMANLICA TÜRKÇE METİN

Umum lafızlarda (ondandır). Ahd haysiyyetiyle olmayan muarref cem’ ile o manada olan umum lafızlar bunlardandır. Ve üçe kadar tahsis olur. (Çünkü o en azıdır. Yoksa nesh olur.) Ve lam ile muhalla olanı cinsden mecazdır kavilleri mutlak değildir. Belki içinde ahd ve istirak olmayan suretlerde cinsden mecazdır. (Mükesserde tamim sahih olmaz. Çünkü, birler ve ikiler mutlak olarak haricdir. Ancak salimlerde sahih olur. Cemaatlerin cem’ı ahadın cem’i değil.)

Ve ahd haysiyyetiyle olmayan muarref mufred ile o manada olanlar (umum lafızlardandır ki o asıldır). Ve bire kadar tahsis olunur. Çünkü o en azıdır. Hakikaten veya hükmen menfi nekre (ondandır. Nekrenin veya marifenin) marife ile (iadesi ma’hudda ruchan olmak üzere) ittihadi iktiza eder. Ve (marifenin) nekre ile (iadesi) te’ayur (iktiza eder) dur. (“Onu alnından/perçeminden yakalarız. Yalancı alnından/fikirlerinden yakalarız” ayetinde ilki zahiridir ve ikincisi batinidir.) Ancak (tekid de veya) mani’ de te’ayur değildir. (“O semada ilah olandır ve yerde de ilah olandır” izmarıne mani bulunduğundan haber nekre olarak zikri icab etmiştir.)

Ve MEN (ondandır). Akl eden zevat içindir. Ve (“bana kim gelirse ona bir dirhem vardır” gibi) şartiyyet olursa, Veya (“evde kim vardır?” gibi) istifham olursa kat’iyyen ammdır. (“Uzunluğu sana acaib gelene uğradım” gibi) mevsul olarak olursa veya (“seni dinleyenden kimseler” de ve “onlardan sana nazar eden kimseler” de ki gibi). mevsufe olarak olursa değil Böylece, ”kölelerimden kim azadını dilerse o hürdür” cümlesi ile “kölelerimden azadını dilediğin kimseyi azad et” cümlesinin aralarında (iki imam indinde) umumlukda musavidir. Ve (Ebu Hanife indunde MİN teb’iz içindir. Meşietin amma izafesinde mümkün olduğu kadar teb’ize riayet edilerek (tebizden sarfı nazar edildi) ve beyana haml olundu. Ve hassda onunla beraber hususa itibar olunur. (Ve teb’iz bakı kalır ve o ikisninin indinde kalmaz. “Evvela kim girerse” gibi) EVVELEN kelimesi ona lahik olduğu zaman tahsis olunur.

**Ve MA (ondandır). MEN gibidir, lakin akledenler için sıfattır. (“Nisadan sizin için hoşunuza gideni” gibi yani “onların hüsnü”) Ve onların gayrısındeki zevati göfunduszeue.info eğer o ikisine müzekkerin zamiri iade edilirse ikisi müzekkeri ve müennesi tenavul eder ve biri diğerine istiare olunur. (müzekker zamir zükür ve ünsa arasında müşterekdir. Onda ruchan vardır. Müennesde iştirak yoktur. Gayri zevil ukul ve zevil ukul arasında ve onun dışında müşterekdir. Allah Teala “ve onu bina edene” buyurdu. MEN sadece zevil ukul içindir ancak mecaz olur.”Gemide olanlardan hiç bir şey kalmadı” da “hiç kimse ve hiç bir şey” anlaşılır. ”gemide olan kimselerden bir şey kalmadı” da “eşya kaldı hiç kimse kalmadı” anlaşılır.) Ve ELLEZÎ ikisini tamim eder (ikisine MEN ve MA nın aksine onun tesniyesi vardır. “ellezî nasara” da fail ve fiil ikisi ma’rufdur.”en-Nasır” da fail ma’rufdur fiil münkerdir. ”men nasara” da fail münkerdir fiil ma’rufdur. MA da bunun gibidir. ”nasır” da fiil ve fail ikisi münkerdir.) Ve EYNE (zarfın vezaman zarfının tamimi arasında müşterekdir). HAYSU (sadece) mekanaların tamimi içindir. META (sadece) evkat içindir. KULLU efradın veya cüzlerin şuumuli içindir. o isimlerin (evveline) dahil olur. (Ef’ala dahil olmaz) ve onu sarihen umumlaştırır ve efali zimnen umumlaştırır. (Biri “bana yarın gelene beş vardır” dese defalarca gelse bile sadece beş gerekir.) KULLEMA onun aksinedir (efala dahil olur). Ve (KULLU) nizanın cereyan ettiği yerde müntehasi bilinmiyorsa bire kadar sarf olunur. (Bey’ gibi talakda değil.) Ve EVVELEN kelimesi ona lahik olduğu zaman tahsis eder. (“Her kadın ki evvelen ben onunla tezevvuc ederim tatlık olsun” de ki gibi.) CEMİ’AN ictima’a şumul içindir (infiradın) veya (cemi’inde) ”ilk kim girerse” sabik için müsteardır. (Bir ve cemaat. Çünkü hakikat ve mecaz ictima’ etmez.) Sualden veya hadiseden sonra varid olan lafız eğer müstakil değilse veya kesin cevab olursa veya zahir olursa cevabdır .Zahir ibtidaen olursa ibtidadır (cevab değildir). Eğer “cevabı kasdettim” derse diyaneten tasdik olunur kazaen değil. Müsbet fiilin hikayesi tamim etmez, çünkü isbatta nekredir. Belki müşterek manasındadır. (Kıyamda sehv etti ve secde yaptı. Sehv vaciblerin ve farzın terkinde müşterekdir de olduğu gibi.) Bazısın tercih ederse (vucub gibi) odur ve eğer tercih etmezse fili iledir. (Kıyamın tehiri gibi). Bakısı ona kıyas iledir. Lafzın zahiri ile umumun hikayesi hilafınadır. (Komşusuna şuf’a ile kazasındaki gibi.) Çünkü, maruif olan adl amm olarak nakl olmaz. Ancak,onu umum ile bildikten sonradır. Zükür alameti ile olan müzekker cem’ (fiilen veya kuvveten olsun zükür ve inas arasında müşterekdir, mufredde hükmendir.) onlara muhtass olur. Ancak ihtilat olursa olmaz. Unas alameti ile olan cem’ (o müfred ve muhtelit cem’ arasında veya iki müzekkerde ve mükesser salimde müşterekdir. Ve salim müennes “vez-Zaciratı” da ki gibi nasdan bile olsa heyete delalet eder.) Müenneslere muhtas olur. ”Bana ve çocuklarıma eman veriniz” de (benimle birlikte müstemen yapınız) dese ve iki fırkası olsa ikisini tenavul eder (hatta sadece kızlar olsa bile) kızlarımı dese olmaz.

TÜRKÇE METİN VE İZAHI

Umum/genel mana ifade eden lafızlar.

1. Ahd için olmayan marife çoğul ve o manada olan kelimeler genel manasındadırlar. En az üç sayısını ifade ederler. Bunu da ifade etmeyecek durumda olursa nesh olur. Geçmiş ilim adamlarının “harfi tarifle gelen çoğul cinsden mecazdır” kavli mutlaka öyledir manasında değildir. Belki içinde ahd/tanım ve kapsamı olmayan suretlerdedir. Mükesser çoğulda umum manası vermek sahih olmaz. Çünkü, bir ve iki mutlak olarak haricdir. Ancak, salim çoğullarda topluluk manası sahih olur. Tek olanın çoğulu için değil.

2. Ahd için olmayan marife mufred/tekil kelimeler ve o manada olanlar genel manasındadırlar. En az bir sayısını ifade ederler.

3. Hakikaten veya hükmen olumsuz nekre/belirsiz kelimeler. Marife/belirli bir kelimenin nekre veya marife ile tekrar edilmesi ikisinin aynı şey olduğunu gerekli kılar. Ahd için olanda tercih vardır. Nekre bir kelimenin marife veya nekre olarak tekrar edilmesi ayrı şeyler olduklarını belirtir. “Onu alnından/perçeminden yakalarız. Yalancı, hatalı herhangi bir alnından/fikirlerinden yakalarız” (Alak (96), 15, 16) ayetinde ilki marife olarak gelmiştir ve bildiğimiz perçem/alın manasında zahiridir. İkincisinde nekre olarak tekrar edilmiştir ve birincisinin aynısı değildir. Manası beynin fonksiyonlarından olan batini/iç manadır. Ancak, tekid de veya engel manasında tekrar edildiği takdirde değildir. “O semada ilah olandır ve yerde de ilah olandır.” (Zuhruf (43), 84) ayetinde haberde nekre/belirsiz olarak olanın zamirle gösterilmesini engellemek için zikr edilmiş bir cevaptır.

4. MEN/kim? edatı. Özellikle akıl sahipleri için kullanılır. Şart için kullanıldığında kesinlikle umum içindir. “Bana kim gelirse ona bir altın vardır” cümlesinde şart içindir ve kim giderse gitisin belirtileni alır. Soru olarak kullanıldığında yine umum manasını taşır. “Evde kim vardır?” gibi. Mevsul olursa umum manası olmaz. “Uzunluğu sana acaib gelene uğradım” gibi. Sıfatlanmış olursa umum manası olmaz. “Seni dinleyenden kimseler” (Yunûs (10), 42) de ve “onlardan sana nazar eden kimseler” (Yunûs (10), 43) de ki gibi.. Böylece, ”kölelerimden kim azadını dilerse o hürdür” cümlesi ile “kölelerimden azadını dilediğin kimseyi azad et” cümlesi arasında umumda eşitlik vardır. Ebu Hanife mümkün olduğu kadar ona riayet etti. Çünkü, MİN parçalama içindir. Cümlede ki, dileminin umuma izafesinde ona göre parçalama işinden vazgeçildiği kanaatı ortaya çıkıyor ve beyana haml olundu. Cümlede ki, dileminin hass lafza izafesinde umumla beraber hususa itibar olunur. Ebu Hanife’ye göre parçalama manası devam eder. İmameyne göre devam etmez. EVVELEN/ilk kelimesi ona bitiştiği zaman tahsis olur. “Evvela kim girerse” gibi.

5. MA/şey edatı. Bu edat yukarda geçen MEN edatı gibidir, lakin akıllılar için sıfattır. “Kadınlardan sizin için hoşunuza gideni” (Nisâ (3), 4) ayetinde “onların hüsnü” nde olduğu gibi. Akıllılar dışındaki varlıklar için kullanılır. Eğer ikisine müzekker zamir gönderilirse ikisi müzekkeri ve müennesi kapsar. Biri diğerinin yerine kullanılır. (Müzekker zamir müzekker ve müennes arasında müşterekdir ve tercih varıdr. Müennes zamirde müştereklik yoktur. Akıllıların dışında ve akıllılar arasında ve onun dışında müşterekdir. Allah Teala “ve onu bina edene” (Şems (91), 5) ayetinde geçen MA Men manasındadır. MEN sadece akıllılar içindir, ancak bazan mecaz olur. ”Gemide olanlardan hiç bir şey kalmadı” cümlesinde “hiç kimse ve hiç bir şey” kalmadı anlaşılır. ”Gemide olan kimselerden bir şey kalmadı” cükmlesinde “eşya kaldı hiç kimse kalmadı” anlaşılır.)

6. ELLEZÎ/-diği edatı. MEN ve MA’nın ikisini umumlaştırır ve o ikisinn aksine bunun tesniyesi vardır. “Ellezî nasara/yardım eden” de fail ve fiil ikisi bilinmektedir. ”en-Nasır/yardım eden” de fail bilinmektedir fiil belirsizdir. ”Men nasara/kim yardım ederse” de fail belirsizdir fiil belirlidir. MA da bunun gibidir. ”Nasır/yardım eden” de fiil ve fail ikisi birlikte belirsizdir.

7. EYNE/nerede? Edatı. Zaman ve mekan zarflarının umumlaştırılması arasında müşterekdir. 8. HAYSU/nerede edatı sadece mekanaların umumlaştırılması içindir.

9. META/ne zaman? Edatı sadece vakitlerin umumlaştırılması içindir.

KULLU/hepsi edatı fertelerin veya cüzlerin kapsaması içindir. İsimlerin önüne gelir ve açıktan umumlaştırır. Fiillere dahil funduszeue.info zimnen umumlaştırır. Biri “bana yarın gelene bir altın vardır” dese, biri ona defalarca gitsi bile sadece bir altın gerekir.

KULLEMA/hepsine edatı yukarıda geçen kullu edatının aksinedir. Fiillere dahil olur. KULLU anlaşmazlığın cereyan ettiği yerlerde sayı olarak sonu bilinmiyorsa bir adete kadar anlaşılır. Bey’de böyledir ama boşamada böyle değildir. EVVELEN kelimesi ona bitiştiği zaman tahsis olur. “Her kadın ki evvelen ben onunla evlenirim o boş olsun” cümlesinde evlendiği her kadın boş olur. CEMİ’AN toplamı kapsamak içindir. Fertlerden veya toplumdan ”ilk kim girerse” cümlesi yarışmacılar için müsteardır. Bir kişi ve cemaat olsun aynıdır. Çünkü hakikat ve mecaz manaları bir araya gelemz. Bir kelime ya hikattır yada mecazdır.

Sorudan veya olaydan sonra söylenmiş olan lafız, eğer bağımsız dreğilse veya kesin cevab olursa yada açık olursa cevabdır. Açık olan başlangıçta olursa mübtedaıdr. Cevab değildir. Eğer “cevabı kasdettim” derse diyaneten tasdik olunur kazaen/mahkemede kabul edilmez..

Olumlu fiilin hikayesi umumlaştırmaz. Çünkü, isbatta belirsizdir. Belki müşterek manasındadır. Kıyamda sehv etti ve secde yaptı. Sehv vaciblerin ve farzın terkinde müşterekdir. Bazısını tercih ederse mesela vucûb gibi odur ve eğer tercih etmezse fili iledir. Kıyamın tehiri gibi. Geri kalanlar ona kıyas iledir. Lafzın zahiri ile umumun hikayesi bunun aksinedir. Komşusuna şuf’a ile kazadaki gibi. Çünkü, maruif olan adl amm olarak nakl olmaz. Ancak, onu umum ile bildikten sonradır.

Bilfiil veya bilkuvve müzekkerlik alameti olan müzekker çoğul, müzekker ve müennes arasında müşterekdir, mufred de müştereklik hükmendir. İkisine özgü olur. Ancak karışıklık olursa  olmaz.

Müenneslik alameti ile olan çoğul, müfred ve karışık çoğul arasında veya ikili müzekkerde ve mükesser/kırık çoğulda müşterekdir.

Salim müennes “vez-Zaciratı/toplanmakla toplananlara” (Saffât (37), 2) ayetinde olduğu gibi insanlardan oluşan topluluk bile olsa heyete delalet eder. Müenneslere özel olur. ”Bana ve çocuklarıma eman veriniz” de (benimle birlikte müstemen yapınız) dese ve erkek-kız karışık iki fırkası olsa ikisini içine alır. Hatta sadece kızlar olsa bile durum yine böyledir. “Kızlarımı” dese erkekleri içine almaz.

و اما المشترك فما وضع وضعا كثيرا لمعنيين فصاعدا بلا نقل (بل بلامجاز) و حكمه التوقف ليترجح المراد و لا عموم له (فيما له معان كثيرة فالعمل بالحقيقة بلا قرينة لها اما فى المجاز و ان كانت قرينة مانعة عن الحقيقة فبالمجاز أذا كان له قرينة داعية و الا فمجمل حكمه التوقف و اما فى المشترك فالعمل بالقرينة الداعية لا حاجة له المانعة و الا فمجمل و فى البعض العمل بلا قرينة بالاصل وضعا و بالقرينة الداعية دعويا كما فى القاتل يقتل فتقتل بلا قرينة لا اذا كانت قرينة على الاختصاص للذكر كما فى "و هو يرثها"

OSMANLICA METİN

مشتركه كلينجه اكثريتله ايكى معنييه نقلسز (بلكى مجازسز) وضعا قونلمشدر .حكمى مرادن ترجيحى ايجون توقفدر عموملق يوقدر (بر جوق معنيلرى واردر حقيقة ايله عمل قرينسزدر مجازده حقيقتدن قرينئ مانعه وارسه قرينئ داعيه ايله مجازدر يوقسه مجملدر حكمى توقفدر مشتركده عمل قرينئ داعيه ايلدر مانعه يه حاجت يوقدر يوقسه بعضيسنده مجملدر عمل وضعا اصل ايله قرينه سزدر دعوياً قرينئ داعيه ايلدر.قاتلده كى كيبى قتل ايدن قرينه سز قتل ايديلر قرينه"او اونا وارث اولور"ده كى كيبى مذكره اختصاص اتديغى زمان دغل)

OSMANLICA TÜRKÇE METİN

Müştereke gelince, ekseriyetle iki manaya nakilsiz (belki mecazsız) vad’an konulmuştur. Hükmü, muradın tercihi için tavakkufdur. Umumluk yokdur (bir çok manaları vardır. Hakikat ile amel karinesizdir. Mecazda hakikatden karinei mania varsa karinei da’iye ile mecazdır. Yoksa mucmeldir. Hükmü, tavakkufdur. Müşterekde amel karinei da’iye iledir mani’aya hacet yoktur. Yoksa bazısında mücmeldir. Amel vad’an asl ile karinesizdir. Da’viyen karinei da’iye iledir. Katildeki gibi. Katl eden karinesiz katledilir. Karine “o erkek ona varis olur”da ki gibi müzekkere ihtisas ettiği zaman değil.)

TÜRKÇE METİN VE İZAHI

Müşterek: Çoğunlukla iki manaya nakilsiz ve mecazsız konulan lafızdır.

Hükmü, kastedilenin tercih edilmesi için beklemek gerekir. Müşterek kelimede umumluk yoktur. Çünkü, bir çok manaları vardır. Hakikat ifade eden kelime ile amel etmek için karineye gerek yoktur. Mecaz için, zaten hakikat manasının verilmesinin engellendiği zaman amel etmek için karinei daiyeye ihtiyaç vardır. Karinei daiye yoksa mücmeldir amel edilmez. Hükmü, mücmel olunca beklemek gerekir. Müşterekde amel için karinei daiyeye ihtiyaç vardır. Karinei maniaya gerek yoktur. Karinei daiye yoksa bir kısmında mücmel olur. Amel asıl olarak konulmuş iledir ve karineye gerek yoktur. İddia için karinei daiye gereklidir. Kısasdaki katılda karinesiz katledilir. Karine “ona erkek varis olur” (Nisâ (4), 11) ayetindeki gibi erkeklere tahsis edildiği zaman değil.

و اما الجمع المنكر (كرجال او عالمون) فما وضع وضعا واحدا لكثير غير محصور بلا شمول و حكمه ان يتناول الثلاثة (فى القلة المكسر الى العشرة) و اكثر (بداعية و العشرة و اكثر فى الجمع السالم و اقلا منها بداعية و الاربعة فى جمع الموئنث و اكثر او اقل بالداعية) حتى لو حلف لا يتزوج نساء لا يحنث بواحد و ثنتين (و يلحقه الواو فى تسوية الحق فاذا تعذر العدد الاقل او التسوية فى "على الف لهما" يجب التنصيف و فى آلاف يجب ثلاثة الاف)

 OSMANLICA METİN

جمعئ منكره كلينجه (رجال ويا عالمون كيبى).محصورسز شمولسز جوغى ايجون بر كره وضعا قونلمشدر حكمى اوجو  تناول ايتمسيدر (مكسر قلتده عشره يه قدردر) و (داعيه ايله) اكثريندر (عشره يه و سالم جمعده اكثريندر.اوندن اقلينه داعيه ايلدر    و جمعئ موئنثده دورد و اكثريدر ويا داعيه ايله اقلّيدر) حتىبرى قادنلر ايله تزوج ايتميجغينه يمين ايتسه بر ويا ايكى قادن ايله  تزوج ايتمكله يمين بوزلماز (حقن تسويسنده واو لاحق اولور عدد تعذر ايتديغى زمان اقلى ويا تسويسدر "ايكيسسنه بن بورجوم وار" ده تنصيف اجاب ايدر.و "آلاف" ده اوج بن اجاب ايدر)

OSMANLICA TÜRKÇE METİN

(Rical veya alimûn gibi) cem’i münkere gelince. Mahsursuz, şumulsuz çoğu için bir kere vad’an konulkmuştur. Hükmü, üçü tenavul etmesidir. (Mukesser kılletde aşaraye kadardır.) Ve (da’iye ile) ekserinedir. (Aşereye ve salim cem’de ekserinedir. Ondan ekelline da’iye iledir. Ve cem’ı müennesde dört ve ekseridir. Da’iye ile ekellidir.) Hatta biri kadınlarla tezevvuc etmeyeceğine yemin etse bir veya iki kadınla tezevvuc etmekle yemin bozulmaz. (Hakkın tesviyesinde “vav” lahik olur. Aded taazzur ettiği zaman ekalli veya tesviyesidir. ”İkisine bin borcum var” da tansıf icab eder. Ve “alaf”da üç bin icab eder.)

TÜRKÇE METİN VE İZAHI

Topluluk ismi olan adamlar ve alimler gibi çoğul kelimeler, sınırlamaksızın ve kapsamaksızın bir kere konulmuş lafızlardır.

Hükmü, en az üçü içerir. Kırık çoğulda on sayısına kadardır. Karinei daiye ile daha fazlasına yani on sayısına ve düzenli çoğullarda daha fazlasınadır. Daha azına karinei daiye iledir. Müennes çoğullarda ise dört ve daha fazlası içindir. Çünkü dengeli bir sistemi anlatmaktadır ve denge de tam bölünebilenlerdedir. Karinei daiye ile daha azıdır. Hatta biri kadınlarla asla evlenmeyeceğine yemin etse bir veya iki kadınla evlenmekle yemini bozulmuş olmaz. Hakkın eşitlenmesinde “vav” harfi bitişir. Sayı olarak ifadelerdirmek özürlendiğinde en azına yada eşitlemeye gidilir. Biri “ikisine bin borcum var” dese bin rakamı yarılanarak ikisine eşit olarak verilir. “Binler” borcum var demiş olsa en az üç bin anlaşılır ve o rakam yarılanır.

و اما الظاهر فما عرف مراده بسماع صيغته و حكمه وجوب العمل بما عرف يقينا مع احتمال التأويل و التخصيص و النسخ (و يجب العمل بلا تأخير و الاجتها د مرارا لكل عمل و لا يجوز التوقف للاستبانة فلا يجوز العمل باجتهاد الغير الا للمتبعين)

OSMANLICA METİN

ظاهره كلينجه مرادى صيغسنن سماعى ايله عرف ايديلندر.حكمى تأويل و تخصيص و نسخ احتمالى ايله برابر يقينا عرف ايديلنده عملن وجوبيدر (تأخيرسز عمل واجب اولور و هر عمل ايجون هر زمان اجتهاد كركر استبانه ايجون توقف جائز دغلدر.بشقه سنن اجتهادى ايله عمل جائز اولماز انجق تابعلره جائز اولور).

OSMANLICA TÜRKÇE METİN

Zahire gelince. Muradı sıgasının sima’ı ile örf edilendir. Hükmü, tevil ve tahsis ve nesh ihtimalı ile beraber yakınen örf edilende amelin vucûbudur. (Tehirsiz amel vacib olur. Ve her amel için her zaman ictihad gerekir. İstibane için tavakkuf caiz değildir. Başkasının ictihadı ile amel caiz olmaz ancak tabilere caiz olur.)

TÜRKÇE METİN VE İZAHI

Zahir seviyesindeki lafız: Kastedilenin ne olduğu lafzın kipi duyulduğunda bilinan kelimedir.

Hükmü, tevil, tahsis ve nesh ihtimalı ile beraber yakını bilgi ile bilinenle amel etmenin vacib olmasıdır. Geciktirme ve beklemeksizin amel vacib olur. Her amel için her defasında ictihad edilmesi gereklidir. Açıklanması için beklemek caiz değildir. Başkasının zahir bir lafızla yapmış olduğu ictihadla amel etmek caiz değildir. Ancak ictihad eden müctehide tabi olanlara ictihad etmeksizin tabi olmaları caizdir.

و اما النص فما ازداد ظهورا على الظاهر (بكمال الاجتهاد) بمعنى من المتكلم خاصا (غير مقيد) كان او عاما غير مختص بالسبب (فيمكن النص فى العام) و حكمه وجوب العمل بما وضح يقينا مع احتمال السابق (مع احتمال التغير و عدم جواز الاتباع لغيره و جواز العمل به بعده بلا اجتهاد الا اذا ظهر دليلا جديدا) و قد يطلق على مطلق اللفظ (اشتراكا) و على لفظ القرآن و الحديث (و لفظ القرآن خاصة عندنا)

OSMANLICA METİN

نصه كلينجه (اجتهادن كمالى ايله) ظهورى ظاهره زياده اولاندر متكلمدن (مقيدسز) خاص معنيسى ايله اولسون ويا سبب ايله مختص اولماقسزن عام اولسون (عامده نص ممكن اولور).حكمى سابق احتمالر ايله برابر يقينا واضح اولانله عملن واجب اولماسيدر (تغير احتمالى ايله برابر و غيريسنه تابع اولمانن جائز اولمامسيدر و صونره سنده كنديسي ايله اجتهادسز عملن جائز اولماسيدر انجق ينى دليل ظهور ايدرسه دغل).لفظن مطلقينه (مشترك اولرق) اطلاق اولونر.قرآن و حديث لفظينه ( بزه كوره خاصة قرآن لفظينه)

OSMANLICA TÜRKÇE METİN

Nassa gelince Mutekellimden (mukayyedsiz) hass manasi ile olsun veya sebeb ile muhtas olmaksızın amm olsun (ammda hass mümkün olur, ictihadın kemalı ile) zuhuru zahire ziyade olandır. Hükmü, sabik ihtimaller ile beraber yakınen vazih olanla amelin vacib olmasıdır. (Taayyur ihtimalı ile beraber. Başkasına tabi olmanın caiz olmamasıdır. Sonrasında kendisiyle ictihadsız amelin caizdir ancak yeni delil zuhur ederse caiz değildir.) Lafzın mutlakına (müşterek olarak) itlak olunur. Kur’an ve Hadis lafzine (bize göre hasseten Kur’an lafzine).

TÜRKÇE METİN VE İZAHI

Nass seviyesindeki lafız: Konuşandan kayıtsız, hass manası ile olsun veya sebebe bağlı olmaksızın amm olsun, çünk ammda hass mümkündür, mükemmel ictihad ile açıklığı bir önceki zahir seviyesinden daha fazla olan lafızdır.

Hükmü, tevil, tahsis ve nesh ihtimalleri ile beraber yakını bilgi ile açık olanla amel etmenin vacib olmasıdır. Değişme ihtimalı da vardır. Başkasının bu seviyedik bir lafızla yapmış olduğu ictihada tabi olmanın caiz olmamasıdır. Ancak tabi olanlara caizdir. Her seferinde kendisiyle ictihad yapmaksızın amel caizdir. Ancak yeni delil ortaya çıkarsa ictihadsız amel etmek caiz değildir. Kur’an ve Hadis lafzının yalın olanına ortak olarak itlak olunur. (Bize göre özellikle Kur’an lafzına itlak olunur.)

و اما المفسر فما ازداد (باتفاق رسخاء القوم) وضوحا على النص ببيان التفسير او التقرير بحيث لا يحتمل الا النسح نحو "خلق الانسان هلوعا" و "فسجد الملئكة كلهم اجمعون" و "طلقى نفسك واحدة و حكمه وجوب العمل به و الاعتقاد مع احتماله (بل ثبوته باجماع رسخاء القوم او العصر و لو سكوتيا او بلا دليل و نسخه به و الاجتهاد على خلافه جائز لا العمل به و لا يجب الاعتقاد به)

OSMANLICA METİN

مفسره كلينجه تفسيرن ويا تقريرن بيانى ايله (قومن رسخاسنن اتفاقى ايله) انجق نسخه احتمالى حيثيله نصه زياده واضح اولاندر."انسان هلوعا خلق ايديلدى" و "ملئكنن بوتونى جميعا سجده ايتدى" و "نفسنى بر كره تطليق ايت".حكمى كنديسي ايله عملن واجب اولماسيدر احتمالى ايله برابر اعتقاددر (بلكى ثبوتى قومن ويا عصرن رسخاسنن اجماعى ايلدر ولو كى سكوتي ويا دليلسز اولسه.و نسخى اوننله در.و خلافينه اجتهاد جائزدر عمل دغلدر و اونونله اعتقاد ايجاب ايتمز)

OSMANLICA TÜRKÇE METİN

Müfessere funduszeue.infoin veya takririn beyanı ile (kavmin rusehasının ittifakı ile) ancak neshe ihtimalı haysiyyetiyle nassa ziyade vadih olandır. ”İnsan helu’an halk edildi” ve “melaikenin bütünü cemi’an secde etti” ve “nefsini bir kere tatlik et”. Hükmü, kendisi ile amelin vacib olmasıdır. Nesh ihtimalı ile beraber itikaddır. (Belki subuti kavmin veya asrın rusehasının icma’ı iledir velev ki sukuti veya delilsiz olsa. Neshi onunladır. Hilafına ictihad caizdir amel değildir. Onunla itikad icab etmez.)

TÜRKÇE METİN VE İZAHI

Müfesser seviyesinde ki lafız. Kavmin rasihlerinin ittifakı ile tefsirin ve takririrn açıklanması sonucunda sadece neshe ihtimalı olarak nassa ziyade açık olan lafızdır. “İnsan hırslı ve sabırsız yapıda yaratıldı”, (Mearic (70), 19) “Meleklerin tümü hemen secde ettiler” (Hicr (15), 30) ve “kendini bir talakla boşa” örneklerinde olduğu gibi.

Hükmü, bu sevide olan bir delille amel etmek vacibdir. Nesh ihtimalı ile beraber itikadı konuyuda delil olur. Tesbit edilmesi icma delilsiz ve sükütî olsa bile kavmin veya asrın rasihlerinin icma etmesi iledir. Nesh de yine icma iledir. Aksine ictihad çaizdir amam amel caiz değildir. (Bize göre itikkadı konuya delil olamaz.)

و اما المحكم فما ازداد قوة على المفسر بخلوه عن احتمال النسخ (باجماع العصر مستندا على الادللة القاطعة و هو المتواتر منقولا و المتفق عليه فى معناه و ثبوت التواتر فى الرواية باجماع العصر) و حكمه وجوب العمل به و الاعتقاد بلا احتمال (فلا عبرة الاجتهاد فيه و ان جاز) و هو اما لعينه ان انقطع احتماله بما يدل على الدوام او بحسب محل الكلام (كما فى الاخبار) و اما لغيره ان انقطع بمضى زمان الوحى (فى الادلة النقلية لا فى الاحكام فينسخ الاجتهاد بالاجتهاد او الاجماع و الاجماع بالاجماع مثله الا فى المحكم و ذلك مدار الاعتقاد) و قطعية كل متفاوتة فيسقط الادنى بالاعلى عند التعارض اذا تساويا رتبة (الكتاب المفسر بالسنة المتواترة و باجماع اصحابه فعلا و قولا ثم باجماع السالفين و ثبوتهما باجماع عصرنا فاالمحكم باجماع رسخاء الناس و المفسر باتفاقهم و باجماع رسخاء القوم و النص باتفاقهم و باجماع فقهاء الشعى و برئي الراسخ و الظاهر باتفاق فقهاء القوم و باجماع اهل الذكر فى القبيلة و بقول الراسخ و برئى الفقيه)

OSMANLICA METİN

أيادي الصلح لن تُمدّ..لن #con&#;t_concile

أيادي الصلح لن تُمدّ..
لمن زرع في كلّ بيت وجع، لا يسكت
وأحيا في عقولنا عهود شهداءٍ، لا تموت
وجعلنا نردّدُ من قهرٍ زرعه بيننا، هتافات السّاورت
وكلماتِ مارع والفرات وغياث وآلاف الأقمارِ من ثورةٍ لن تموت..
طرفٌ بعنقهِ أنين الأرامل واليتامى ومشرّدي الخيام..
وآخر لم تحسس أقدامه حرّ العيش على أرضٍ لا تسمع سوى أنفاس الموت وأشباحه..
فكيف نصالح؟
ورغم أنف كلّ الأجوبة، لن نصالح!
وستبقى مطالبنا:
"بدنا دم الشهداء
بدنا دم الشهداء
بدنا دم الشهداء"
#لن _نصالح

Barışın eli uzatılmayacak.
Her eve acı eken için susma
Ve ölmeyen şehitlerin yeminlerini aklımızda canlandır
Ve içimize ektiği zulümden bize bilezik ilahilerini zikrettirdi.
Ve Marea'nın, Fırat'ın, Ghiath'ın ve asla ölmeyecek bir devrimden binlerce ayın sözleri.
Boynunun bir ucu dulların, yetimlerin, çadır evsizlerinin iniltisidir.
Ve ayakları hissedilmeyen bir başkası, yalnızca ölümün nefesini ve hayaletlerini işiten bir ülkede yaşamakta özgürdür..
Nasıl barışırız?
Tüm cevaplara rağmen barışmayacağız!
Taleplerimiz şunlar olacak:
"Şehitlerin kanını istiyoruz"
Şehitlerin kanını istiyoruz.
Şehitlerin kanı
#con't_concile
مع قاتل ابن قاتل ؟!
قاتل اخي!!!!!
قاتل أبناء بلدي !!!! 
من هجرنا من بلادنا وسلب كل جميل نملكه.. 
من بسببه نعاني ونتمنى الوصول الى أحبابنا في البلاد فلا نستطيع إلى ذلك سبيلا 
مع هذا يريدون منا أن نصالح؟!!!!! 
نحن أطفال الحرب ومن شبّ على حب الثورة.. 
نحن من نعاني في الغربة ونصبّر أنفسنا لأننا سنعود يوماً ونعمر أرضنا بإذن الله
لن نصالح..لن يقتلوا ثورتنا
#لن_نصالح
Bir katilin oğlunun katiliyle mi?!
Abimin katili!!!!!
Ülkem Oğullarını öldüren kişiyle mi!!!!! Bizi ülkemizden terk edip sahip olduğumuz her şeyi bizden çalan kişiyle mi!!!!!
Onun yüzünden acı çekiyoruz, memlekette sevdiklerimize kavuşmak istiyoruz ama yapamıyoruz
 Bununla barışmamızı mı istiyorlar?!!!!!
Biz savaşın çocuklarıyız ve devrimi severek büyüyenleriz.
 Göçte  acı çeken biziz ve sabrediyoruz çünkü bir gün geri döneceğiz Allah izniyle topraklarımızda yaşayacağız .

onunla Barışmayacağız, 
devrimimizi    öldüremeyecekler.
 #Barışmayacağız
‏بدك نصالح؟ طيب هاي مطالبنا:

بدنا أصابع نصر نرفعها فوق القصربدنا دم الشهدا يرجع نهر بردىوالقصة مع سردا ليش كنت بتدبحناورجعلنا حمزة وهاجر وإخوتناورجعلنا كل دمعة نزلت بكل جمعة
منموت وما منصالح..
مظاهرات شعبية غاضبة في مدن وبلدات الشمال السوري تؤكد على رفض الصلح مع نظام الأسد المجرم وتطالب بفتح الجبهات وتحرير المدن المحتلة.

#لن_نصالح

barışmak mı istiyorsun Tamam, işte taleplerimiz:

Zafer parmaklarının sarayın üzerine kaldırılmasını istiyoruzşehitlerin kanının Barada Nehri'ne geri dönmesini istiyoruzve hikaye Sarda'yla, neden bizi katlettin Hamza'yı, Hacer'i ve kardeşlerimizi geri getirdik ve her Cuma düşen her gözyaşını döktük.
Ölmek ve lehine olan..
Suriye'nin kuzeyindeki şehir ve kasabalardaki öfkeli halk gösterileri, cani Esad rejimiyle barışın reddedildiğini vurguluyor ve cephelerin açılmasını ve işgal altındaki şehirlerin kurtarılmasını talep ediyor.

#con't_concile

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası