Biz dünyadan gider olduk, kalanlara selam olsun,
Bizim için hayır dua, kılanlara selam olsun.
Ecel büke belimizi, söyletmeye dilimizi,
Hasta iken halimizi, soranlara selam olsun.
Tenim ortaya açıla, yakasız gömlek biçile
Bizi bir asan veçhile, yuyanlara selam olsun.
Sala verile kastımıza, gider olduk dostumuza
Namaz için üstümüze, duranlara selam olsun.
Derviş Yunus söyle sözü, yaş dolmuştur iki gözü,
Bilmeyen ne bilsin bizi, bilenlere selam olsun.
Gece gündüz döne döne
İstediğim haktır benim
Allah deyip yana yana
İstediğim haktır benim
Yoluna terkedip canı
Akıtıp gözümden kanı
Ah eyleyip dünü günü
İstediğim haktır benim
Münkirler aşk halin bilmez
Münafıklar yola gelmez
Ağlar bu gözlerim gülmez
İstediğim haktır benim
Kor olayım kül olayım
Taşkın akan sel olayım
Çineneyim yol olayım
İstediğim haktır benim
Kabe'nin yolları bölük bölüktür.
Benim yüreciğim delik deliktir
Dünya dedikleri bir gölgeliktir.
Eşim dostum yüklesinler yükümü
Komşularım helal etsin hakkını
Görmez oldum ırak ile yakını
Uyan eygözlerim gafletten uyan
uyan uykusu çok gözlerim uyan
azrailin kastı canadır inan
uyan ey gözlerim gafletten uyan
uyan uykusu çok gözlerim uyan
seherde uyanırlar cümle kuşlar
dill-u dillerince tesbihe başlar
tevhid eyler dağlar, aşlar, ağaçlar
uyan ey gözlerim gafletten uyan
uyan uykusu çok gözlerim uyan
semavatın kapıların açarlar
alemlere rahmet suyu saçarlar
seherde kalkana hulle biçerler
uyan ey gözlerim gafletten uyan
uyan uykusu çok gözlerim uyan
bu dünya fanidir, sakın aldanma
mağrur olup tac-u aha dayanma
yedi iklim benim deyu güvenme
uyan ey gözlerim gafletten uyan
uyan uykusu çok gözlerim uyan
benim murad kulun, suçumu affet
suçum bağışlayıp günahım ref et
rasulun sancağı dibinde haşret
uyan ey gözlerim gafletten uyan
uyan uykusu çok gözlerim uyan
NE ZAMAN ANARSAM SENİ
Ne zaman anarsam seni
Kararım kalmaz Allah’ım.
Senden gayrı gözüm yaşın
Kimseler silmez Allah’ım.
Sen yarattın cismü canı
Sen yarattın bu cihanı
Mülk senindir kerem kânı
Kimsenin olmaz Allah’ım
Açılır bağı bostanın
Okunur dilden destanın
Senin baktığın gülistanın
Gülleri solmaz Allah’ım
Sensin ismi Bâkî olan
Sensin dillerde okunan
Senin aşkına dokunan
Kendini bilmez Allah’ım.
Aşkın bahrına dalmayan
Canını feda kılmayan
Senin cemalin görmeyen
Ebedi gülmez Allah’ım
Zar olur aşıkın işi
Durmaz akar gözü yaşı
Senden ayrı düşen kişi
Didarı görmez Allah’ım
Âşık Yunus seni ister
Lutfeyle cemalin göster
Cemalin gören âşıklar
Ebedi ölmez Allah’ım.
* * *
ALEYKE YA RASULULAH
Bihamdilillah derim Allah
Alup aklımı fikrullah
Hamdilillah derem Allah
Alup aklımı fikrullah
Salâtullah, selâmullah
Aleyke ya Resulullah
Dilimde zatın esması
Bana üns oldu zikrullah
Salâtullah, selâmullah
Aleyke ya Resulullah
Ben ol pervaneyim
Cemalin şem’ine yandım
Yanuben küllü kül oldum
Beni mahvetti aşkullah
Salâtullah, selâmullah
Aleyke ya Resulullah
Bu tevhidden murad ancak
Cemali zata ermektir
Görünen kendi zatıdır
Değildir sanmaki gayrullah
Salâtullah, selâmullah
Aleyke ya Resulullah
Gönül ayinesin sofi
Eğer kılar isen safi
Açılır sana bir kapı
Ayan olur cemalullah
Salâtullah, selâmullah
Aleyke ya Resulullah
Şems-i Tebriz bunu bilir
Ehad kalmaz fena bulur
Bu alem küllü mahvolur
Hemen baki kalır Allah
Salâtullah, selâmullah
Aleyke ya Resulullah
***
ŞOL CENNETİN IRMAKLARI
Şol Cennetin ırmakları
Akar Allah deyu deyu
Çıkmış İslam bülbülleri
Öter Allah deyu deyu
Salınır Tuba dalları
Kur-an okur hem dilleri
Cennet bağının gülleri
Kokar Allah deyu deyu
Kimler yiyip kimler içer
Hep melekler rahmet saçar
İdris nebi hulle biçer
Subhan Allah deyu deyu
Ol Allahın melekleri
Daim tesbihte dilleri
Cennet bağı çiçekleri
Kokar Allah deyu deyu
Altındandır direkleri
Gümüştendir yaprakları
Uzandıkça budakları
Biter Allah deyu deyu
Aydan aydındır yüzleri
Şekerden tatlı sözleri
Cennet’te huri kızları
Gezer Allah deyu deyu
Hak’ka aşık olan kişi
Akar gözlerinin yaşı
Pür nur olur içi dışı
Söyler Allah deyu deyu
Ne dilersen Hak’tan dile
Kılavuzla gir bu yola
Bülbül aşık olmuş güle
Öter Allah deyu deyu
Açıldı gökler kapısı
Rahmetle dolu hepisi
Sekiz Cennet’in kapısı
Açar Allah deyu deyu
Yunus Emre var yarına
Koma bu günü yarına
Yarın Hak’kın divanına
Varam Allah deyu deyu
* * *
AFFET İSYANIM
Affet isyanım benim,
Halim yaman Allah’ım
Ref et nisyanım benim
Medet aman Allah’ım
Halim yaman Sultanım
Defterim dolu siyah
Amelim tekmil günah
Sensin kuluna penah
Medet aman Allah’ım
Halim yaman Sultanım
Affına güvenirim
Kapında dilenirim
Kovsan yine gitmezem
Medet aman Allah’ım
Halim yaman Sultanım
Ben bir yüzü karayım
Sana nasıl varayım
Ya kime yalvarayım
Medet aman Allah’ım
Halim yaman Sultanım
Ömrümü ettim heder
Mücrimim halim beter
Bana kulum de yeter
Medet aman Allah’ım
Halim yaman Sultanım
Ümmet et Habibine
Gönüller tabibine
Rahmeyle garîbine
Medet aman Allah’ım
Halim yaman Sultanım
LA TAKNATU buyurdun
Rahmetinle doyurdun
Kullarına duyurdun
Medet aman Allah’ım
Halim yaman Sultanım
Aşki’yi azad eyle
Cemalinle şad eyle
Kulum diye yad eyle
Medet aman Allah’ım
Halim yaman Sultanım
* * *
BULAYIM MEVLAM SENİ
Aşkınla yak kül et beni
Tek bulayım Mevlam seni
Çiğnet yüzüm yol et beni
Tek bulayım Mevlam seni
Nuh gibi dövdür ellere
Emreyle sövdür dillere
Düşürüp uzak yollara
Tek bulayım Mevlam seni
İbrahim’im nar et yerim
Musa gibi Tur et yerim
İsa gibi dar et yerim
Tek bulayım Mevlam seni
Yusuf gibi caha düşür
Yakup gibi ağlat taşır
Aşkını başımdan aşır
Tek bulayım Mevlam seni
Biçtir beni Çerciş gibi
Yutsun balık Yunus gibi
Ahınla yak Koknus gibi
Tek bulayım Mevlam seni
İki cihanın güneşi
Bağladı bağrına taşı
Akıtıp gözünden yaşı
Tek bulayım Mevlam seni
Seyyid Nizamoğlu medet
Lütfuna hiç yoktur adet
Dile şifa ver dile dert
Tek bulayım mevlam seni
* * *
Durmaz yanar vücudum Allah,
Bizleri de mahrum eyleme Allah
Sensin benim maksudum Allah
Bizleri de mahrum eyleme Allah
Gül bülbülün ormanı Allah
Ver derdime dermanı Allah
Şükür erdik bugüne Allah
Bizleri de mahrum eyleme Allah
Halas eyle narından Allah
Ayırma didarından Allah
Cennet’te cemalinden Allah
Bizleri de mahrum eyleme Allah
Kandiller yana yana Allah
Dervişler döne döne Allah
Son nefeste imandan Allah
Bizleri de mahrum eyleme Allah
* * *
ALLAHHU ALLAH
Ömrün bitirmiş viranemiyem
Aklın yitirmiş divanemiyem
Allahu Allah Allahu Allah
Allahu Allah Allahu Allah
Kanat vururum, döner dururum
Yanar kururum, pervanemiyem
Yaşlı gözlerim, tutmaz dizlerim
Yolun izlerim, mestanemiyem
Aşkınla yanan, kalbi tutuşan
Yoluna koşan Geylanemiyem
Fırında pişen, piştikçe coşan
Aşka kavuşan, Mevlanemiyem
Aşkî can feda, olsa ne fayda
Aşk oku yayda, kemanemiyem
* * *
ÇAĞIRAYIM MEVLAM SENİ
Dağlar ile taşlar ile
Çağırayım Mevlam seni
Seherlerde kuşlar ile
Çağırayım Mevlam seni
Su dibinde mahi ile
Sahralarda ahu ile
Abdal olup Ya Hu! ile
Çağırayım Mevlam seni
Gökyüzünde İsa ile
Tur Dağı’nda Musa ile
Elindeki asa ile
Çağırayım Mevlam seni
Derdi büyük Eyyüb ile
Gözü yaşlı Yakub ile
Ol Muhammed mahbub ile
Çağırayım Mevlam seni
Bilmişim dünya halini
Terk ettim kıylü kalini
Baş açık ayak yalını
Çağırayım Mevlam seni
Yunus okur diller ile
Kumrular bülbüller ile
Hak’kı seven kullar ile
Çağırayım Mevlam seni
* * *
AMAN ALLAH'IM AMAN
Alma tenden canımı
Aman Allah’ım aman
Görmeden cananımı
Aman Allah’ım aman
Bir kez yüzün göreyim
Payine yüz süreyim
Canım anda vereyim
Aman Allah’ım aman
Ahım göğe çıkmasın
Felekleri yıkmasın
Melekleri yakmasın
Aman Allah’ım aman
Zar eyleme işimi
Zehreyleme aşımı
Dökme kanlı yaşımı
Aman Allah’ım aman
Aşıkım Muhammed’e
Ol Râsûl-i emcede
Koyma beni hasrete
Aman Allah’ım aman
Yunus canın şükrane
Kurban etsin canane
Atma daim hicrane
Aman Allah’ım aman
* * *
ALLAH DE
Aşıkı didar,
Allah Allah de
Dağılsın keder,
Allah Allah de
Dünyaya dalma,
Ölmüyom sanma
Gece uyuma,
Allah Allah de
Dağ ile taşta,
Kuru ile yaşta
Çağır her işte,
Hemen Allah de
Artır vermeni,
Söyle derdini
Terket yurdunu,
Güven Allah de
Haksızlık etme,
Kem yola gitme
Allah’ı unutma,
Güven Allah de
Dilin durmadan,
Rab’bin sormadan
Kabre girmeden,
İnan, Allah de.
* * *
ALLAH ALLAH DEYU
Sabahtan yüzümü yere,
Sürem Allah Allah deyu
El bağlayıp divanına
Duram Allah Allah deyu
Aksın gözlerimin yaşı
Çalayım bağrıma taşı
Postumu kıbleye karşı
Serem Allah Allah deyu
Yine dilim bülbül olmuş
Yine dağlar sümbül olmuş
Aşk ile yanıp kül olmuş
Kerem Allah Allah deyu
Sakla Ya Rab imanımı
Okusunlar divanımı
Son nefeste bu canımı
Verem Allah Allah deyu
Aşıkların yollarını
Severem hep dillerini
Aşk bağının güllerini
Derem Allah Allah deyu
Nazarımız Yusuf ola
Ey ruhsati gir bu yola
İnşaallah kendini bile
Görem Allah Allah deyu
* * *
ALLAH DEDİKÇE
Gelin Allah Diyelim,
Kalpten pası silelim
Alemler seyredelim
Allah Allah dedikçe
Nerde tehvid çekilir
Melekler saf saf gelir
Hepsi tekbir getirir
Allah Allah dedikçe
Zikr-i Hak’ka başlandı
İsm-i Celal hızlandı
Arş-ı ala sallandı
Allah Allah dedikçe
Gönüller şadan olur
Kaygudan azad olur
Can mülke abad olur
Allah Allah dedikçe
Bağlı kapı açılır
Hak batıldan seçilir
Gizli sırlar açılır
Allah Allah dedikçe.
Gafil olma Naciya
Hak’kı zikret daima,
Seni zikreder Huda,
Allah Allah dedikçe.
* * *
SARI ÇİÇEK HAZAN OLUR
Sarıçiçek hazan olur,
Allah! diyen güzel olur
Aşk ile Allah! diyenin
Günahları gazel olur.
Aman Hay! demeye geldim
Hu! deyip dönmeye geldim
Meramımda Hu! demek var
Cemalin görmeye geldim.
Meramımda Hu! demek var
Şeyhimi görmeye geldim.
Sular Allah! diye akar
Aşık olan ona bakar
Melekler hep yıkar yapar
Sabahın seher vaktinde.
Odasında nurdan divan
O divana olsam revan
Üstündeki şeyhim sultan
Allah Hu! demeye geldim
Sofraları ıldır ışık
Ellerinde nurdan kaşık
Ben olmuşum Hak’ka aşık
Allah Hu! demeye geldim
Akan sular durulur mu?
Allah! diyen yorulur mu?
Yara Muhammed yarası
Buna merhem vurulur mu?
* * *
MEVLAM BANA VER AŞKINI
Mevlam bana ver aşkını
Hayranın olayım senin
Bülbül gibi gülşeninde
Nalanın olayım senin
Yandır beni yandır beni
Aşk meyinden kandır beni
Sarhoş edip döndür beni
Mestanın olayım senin
Yar eyle beni yarına
Koyma bugünü yarına
Yak beni aşkın narına
Pervanen olayım senin
(Suzanın olayım senin)
Gönül kuşun sana uçur
Aşk meyinden daim içir
Bu tacı hırkadan geçir
Üryanın olayım senin
Seyyid Nizamoğlu Hoca
Ayırma kendinden yüce
Gerek gündüz gerek gece
Mihmanın olayım senin
* * *
EZELDEN AŞKINLA
Ezelden aşkınla Allah
Ben yane geldim
Cemalin şem’ine Allah
Pervane geldim
Koy beni yatayım Allah
Şeyh eşiğinde
Şu tatlı canımı Allah
Kurbane geldim
Nefsin kal’asını Allah
Tevhiddir yıkan
Esma kuvveti ile Allah
Meydane geldim
Aşıkların didarın Allah
Gördüm düşümde
Kalmadı takadım Allah
Divane geldim
Şems-i Tebrizi’nin Allah
Tablın kurmuşlar
Şeyhim himmetiyle Allah
Meydane geldim
* * *
MEVLAM GÖRELİM NEYLER
Allah diyelim daim
Mevlam görelim neyler
Yolda duralım daim
Mevlam görelim neyler
Sen sanmadığın yerde
Şayet açıla perde
Derman erişe derde
Mevlam görelim neyler
Gündüz olalım saim
Gece olalım kaim
Allah diyelim daim
Mevlam görelim neyler
Netti bu Yunus netti
Bir doğru yola gitti
Bir şeyh eteğin tuttu
Mevlam görelim neyler
* * *
GÖSTER CEMALİN YARADAN
Cümle âlemi Yaradan
Kaldır perdeyi aradan
Binbir ismin hürmetine
Göster cemalin Yaradan
İzin ver biz de uçalım
Fani dünyadan göçelim
Cennet’te cemal görelim
Göster cemalin Yaradan
Kaldır perdeyi aradan
Estir bizi yeller gibi
Coştur akan seller gibi
Azat olmuş kullar gibi
Göster didarın Yaradan
Kaldır perdeyi aradan
Sensin evvel sensin ahir
Aşkın bize oldu zahir
Ya lütfeyle ya da öldür
Kaldır perdeyi aradan
Ya lûtfeyle ya da öldür
Göster cemalin Yaradan
* * *
GÖNÜL EĞLENMEZ ALDANMAZ
Tecelli-i cemal ister,
Gönül eğlenmez aldanmaz,
Teselli-i visal ister,
Gönül eğlenmez aldanmaz.
Siva savmunu kim tuttu,
Visalin aydına yetti,
Cemalin vasfını eşitti,
Gönül eğlenmez aldanmaz.
Cihanı gezsem sert eser,
Görünmez anda bahr ü ber,
Meğer ya Rab seni özler
Gönül eğlenmez aldanmaz.
Ne dünyada, ne ukbada,
Gönül bir özge sevdada,
Dem be dem fikri Mevla’da,
Gönül eğlenmez aldanmaz.
* * *
YALVAR KUL ALLAH'A YALVAR
Can-ı gönülden seversen,
Yalvar kul Allah’a yalvar.
Maksuda ermek istersen,
Yalvar kul Allah’a yalvar
Yalvara gör hep yalvara,
Varmayasın yüzü kara,
Ümmet isen Peygamber’e,
Yalvar kul Allah’a yalvar.
Geceler uykudan uyan,
Gizli sırlar olsun ayan.
Mahrum olmaz Allah diyen,
Yalvar kul Allah’a yalvar.
Tanı sen kendini tanı,
Niçün yarattı Hak seni,
Düşünüben hatimeni,
Yalvar kul Allah’a yalvar.
Yunus zikredip Hak deyü
Yürü maksudun dileyu,
İnileyu, hem ağlayu,
Yalvar kul Allah’a yalvar
* * *
MEVLAM SANA ERSEM DİYE
Mevlam sana ersem diye,
Aşka düşen pervaneyim
Cemalini görsem diye
Aşka düşen pervaneyim
Derdinle ağlar inlerim
Aşka düşer hep inlerim
Bülbül şakır ben dinlerim
Aşka düşen pervaneyim
Gözyaşlarım durmaz akar
Seller gibi ağlar coşar
Vuslat ümidiyle yaşar
Aşka düşen pervaneyim
Kevni temaşa eylerim
Nevayı aşkı söylerim
Sensiz cihanı neylerim
Aşka düşen pervaneyim
* * *
YAKILDIM BEN NARI AŞKA
Yandım Yakıldım ben nar-ı aşka,
Andelib oldum gülzarı aşka
Allah-u Allah Allah-u Allah
Allah-u Allah Allah-u Allah
Bezm-i elestten mest olup geldim
Ben bende doldum hünkara geldim.
Hizmeti şeyhe kulluk edegör
Mahrem olursun esrarı aşka
Evvel aldandım pek kolay sandım
Yandıkça yandım men narı aşka
Enel hak sırrın çün bildim ayan
Mansur olursun perdarı aşka
Nice Süleyman geldi cihane
Ben Süleymanım serdarı aşka.
* * *
BİZİ OL DOST MUHAMMED'DEN AYIRMA
Hannan Allah Mennan Allah,
Her dertlere derman Allah
Salatullah Selamullah
Aleyke Ya Rasulallah
Ey Allah’ım sana sundum elimi
Bizi ol dost Muhammed’den ayırma
Gayrı kime arz edeyim halimi
Bizi ol dost Muhammed’den ayırma
Evliya Enbiya çıkar köşküne
Mest olurlar amberine miskine
İmam-ı Hüseyn’in dem-i aşkına
Bizi ol dost Muhammed’den ayırma
Hannan Allah Mennan Allah
Her dertlere derman Allah
Salatullah selamullah
Aleyke Ya Rasulallah
* * *
EBEDA
Ya Rab haberin nerden alayım,
Bir kamil mürşide varayım
Hak’kın yoluna kurban olayım
Bir anda sabah olmaz ebeda
Gözüme uyku girmez ebeda
Gönlüm teselli bulmaz ebeda
Gönül kuşunu eyleyemedim
Dünyaya mesken bağlayamadım
Yandı yüreğim ağlayamadım
Bir anda sabah olmaz ebeda
Gözüme uyku girmez ebeda
Gönlüm teselli bulmaz ebeda
Tazedir solmaz Hak’kın gülleri
Mestane gezer saadet kulları
Gayet incedir Hak’kın yolları
Bir anda sabah olmaz ebeda
Gözüme uyku girmez ebeda
Gönlüm teselli bulmaz ebeda
Ya Rab Errahim Ey lûtfu Kerim
Yoluna kurban canım var benim
Ya Rab sen varken kime gideyim
Bir anda sabah olmaz ebeda
Gözüme uyku girmez ebeda
Gönlüm teselli bulmaz ebeda
* * *
Aşıkı yezdan, der Allah Allah
Talibi irfan der Allah Allah
İnsi Cin daim, kullukta kaim
Vahşi behayim, der Allah Allah
Nemlu Tüyur hem, zikreder Hudem
Natıkı ebsem, der Allah Allah
Yerler felekler, cümle melekler
Suda samekler, der Allah Allah
Ziruh cemadat, eyler ibadat
Cümle mâhlukat, der Allah Allah
Allah di ey yar, her zaman her yar
Müştaki didar, der Allah Allah
Her derde derman, zikri hak ey can
İsteyen Rıdvan, der Allah Allah
İt hemen tekrar, bu ismi ey yar
Saliki Cabbar, der Allah Allah
Zikreyle Aşık, ol vasla layık
Talibi sadık, der Allah Allah
Gel yan bu nara, git gir digare
Arayan çare, der Allah Allah
Olma Kuddusi, bu ismi nasi
Hak aşinası der Allah Allah.
* * *
Kulların oda yakma,
Kerem eyle Ya Mevla!
Noksanımıza bakma,
Kerem eyle Ya Mevla!
Bizler taksirli kuldur,
İhsanın ile doldur
Senin rahmetin boldur,
Kerem eyle Ya Mevla!
Yoluna tevfik eyle,
Fazlını refik eyle
Rahmete garkeyle,
Kerem eyle Ya Mevla!
Çünkü insan eyledin,
Ehli iman eyledin
Bunca ihsan eyledin,
Kerem eyle Ya Mevla!
Dertli aşıklar için,
Yolda sadıklar için
Bağrı yanıklar için,
Kerem eyle Ya Mevla!
Kutbu evliya için,
Sadrı asfiya için
Fahri enbiya için,
Kerem eyle Ya Mevla!
Daim sebatın için,
Bunca sıfatın için
Şol güzel zatın için,
Kerem eyle Ya Mevla!
***
Güller sünbüller
Yanık gönüller
Divane diller
Mevlayı özler
Hu diyen canlar
Canda cananlar
Aşkla yananlar
Mevlayı özler.
Pervane nare
Deme ağyare
Mest olan yare
Mevlayı özler
Emin ver bana
Niyazım sana
Yüreğim yana
Mevlayı özler
Zikreden zakir
Şükreden şakir
Aşkı bu fakir
Mevlayı özler
* * *
Hâlimize alimsin,
Afv edersin ekremsin
Anamızdan erhamsın,
Kerem eyle yâ Mevlâ
Tutalım kul leîmdir
Efendisi kerimdir
Adın rahmân rahimdir
Kerem eyle yâ Mevlâ
İhsânını tesnîm et
Gufranını ta'mîm et
Yollarını ta'lim et
Kerem eyle yâ Mevlâ
Hudai’ye ihsan et,
Rahmet ile gufran et
Her işini asan et,
Kerem eyle Ya Mevla!
* * *
İlahi cennet evine
Girenlerden eyle bizi
Yarın anda cemalini
Görenlerden eyle bizi
Mahşerde halk ola hayran,
Çok yürekler ola püryan,
Arşın gölgesinde seyran,
Edenlerden eyle bizi.
Bu dünyanın bekası yok
Ya aç olmuş, ya da tok;
Terazide sevabı çok,
Gelenlerden eyle bizi.
Bakma dünyanın varına,
Sarfet varın Hak yoluna,
Beratını sağ eline
Alanlardan eyle bizi.
Ya Vahidü ferd-üs Samed,
İhsanına yoktur aded
Firedevs bahçesinde ebed
Kalanlardan eyle bizi
Emanetler aman ile
Kalır gider zaman ile
Ahir demde iman ile
Gidenlerden eyle bizi.
Şu dünyanın cefası çok,
Kimi aç gezer, kimi tok
Ol mizanda sevabı çok
Gelenlerden eyle bizi
Müminlere rahmet ola,
Münafıklar mahrum kala
Yunus der ki doğru yola
Gidenlerden eyle bizi
* * *
Al bak sana bir dua
Oku soluk soluğa
Doysun kalbin huzura
Daim Allah de Allah
Okurken ve yazarken
Sağa sola bakarken
Güzel ömür akarken
Daim Allah de Allah
Bu dünyanın sonu yok
Şu kafana iyi sok
Sabah akşam hem de çok
Daim Allah de Allah
Ağla hergün zari zar
Sanki başka neyin var
Edeceksin küllü kâr
Daim Allah de Allah
Gönüllere bir ışık
Gece gündüz karışık
Dilin olsun alışık
Daim Allah de Allah
Allah diyen yorulmaz
Çürüyüp toprak olmaz
Bu iş ihmale gelmez
Daim Allah de Allah
Ahmetsani Allah de
Gecede ve gündüzde
Kış, bahar, yaz ve güzde
Daim Allah de Allah
* * *
Mâsivâdan el çeküp
Sana gelmişem Ya Rab
Terk-i dünya eyleyüp
Sana gelmişem Ya Rab
Diler bu kalbim seni
Etme mahrum Ya Gani
Feyzinle şâd et beni
Sana gelmişem Ya Rab
Aşkın ile dolmuşam
Mest-ü müdâm olmuşam
Doğru yolu bulmuşam
Sana gelmişem Ya Rab
Abd-i âciz hakîrem
Günahkârem fakîrem
Cürmümle müştehirem
Sana gelmişem Ya Rab
Gayrıya hiç gitmezem
Kapını terk etmezem
Ümidimi kesmezem
Sana gelmişem Ya Rab
Lütfunla mağfiret et
Cürm-ü isyanım affet
Settâr isminle setr et
Sana gelmişem Ya Rab
* * *
Seher vakti bülbüller
Ne de güzel öterler
Açınca tüm çiçekler
Birlikte zikrederler
Aman Allah illallah
Dertlere derman Allah
Gönüle şifa veren
Lâ ilâhe illallah
Akşam olur giderler
Boyun büker çiçekler
Kim bilir ne söylerler
Feryat eder bülbüller
Onlarda bütün dertler
Yine de şükrederler
Salât selâm söylerler
Hep menzile ererler
Sen Allah'ı seversen
Allah seni sevmez mi
Emrince hizmet etsen
Hak ecrini vermez mi
Sen rıza kapısında
Aman Allah’ım dersen
O âlemler sultanı
Lebbeyk kulum demez mi
Âşık Yûnus ne söyler
Söyler de kim dinler
Bu yollar Hak’ka gider
Gidenler rahat eder
* * *
Ey âşık-ı sadıklar
Gelin Allah diyelim
Bezm-i Hak’ka layıklar
Gelin Allah diyelim.
Subhanallah, sultân Allah
Her dertlere derman Allah
Varalım doğru râha
Yüz sürelim dergâha
Yalvaralım Allah'a
Gelin Allah diyelim
Subhanallah, sultân Allah
Her dertlere derman Allah
Yolunda can verelim
Lûtfü Hak’ka erelim
Cemâlini görelim
Gelin Allah diyelim
Subhanallah, sultân Allah
Her dertlere derman Allah
Bu gözlere nur verir
Gönüle sürûr verir
Ne dilersen er görür
Gelin Allah diyelim
Subhanallah, sultân Allah
Her dertlere derman Allah
Dinle derviş hikmeti
Tutun farzı sünneti
Ey Muhammed ümmeti
Gelin Allah diyelim.
* * *
Ey aşıkı dildare
Gel nuş edelim bade
Bir bade gerek amma
Kim içile me' vade
Can Allah Canan Allah
Canlar sana kurban Allah
Hay kalbim zikrullah
La ilahe illallah
Muhammedur-Resulullah
Sakisi ola Mevla
Ak dahi anın esma
Bir kez nuş eden kat-a
Gam görmeye dünyada
Bir kez içen aşıktır
Aşkında ol sadıktır
Aşk ona hem layıktır
Mecnun ile Ferhad’a
Ol came olan talip
Can ile ola ragıp
Nefsine ola galip
Dil bağlaya üstade
Nuş eyleyen ol camdan
Subhu ne bile şamdan
Talimi cünün eyler
Mecnun ile Ferhad’a
İşit bu Sezai’den
Ne gördü fenaiden
Dost vechini gösterdi
Mir’at-ı mücellada
* * *
Neyleyeyim dünyayı,
Bana Allah’ım gerek,
Gerekmez masivayı,
Bana Allah’ım gerek,
Ehli dünya dünyada,
Ehl-i ukba ukbada,
Her biri bir sevdada,
Bana Allah’ım gerek,
Dertli dermanın ister,
Kullar, sultanın ister,
Aşık cananın ister,
Bana Allah’ım gerek,
Fani devlet gerekmez
Dürr ü ziynet gerekmez
Haksız cennet gerekmez
Bana Allah’ım gerek,
Mecnun ister Leyla’yı
Vamık özler Azra’yı
Nidem gayrı sevdayı
Bana Allah’ım gerek,
Bülbül güle karşı zar,
Pervaneyi yakmış nar,
Her kulun bir derdi var,
Bana Allah’ım gerek,
Beyhude hevayı ko,
Hak’kı bulagör Ya Hu!
Hudai’nin sözü bu,
Bana Allah’ım gerek.
* * *
Gönül birden karar etmez,
Mevlamı arar gezerim
Ona teselli kar etmez
Mevlamı arar gezerim
Yeni düştüm ben bu derde
Sevda yeli eser serde
Gezip oturduğum yerde
Mevlamı arar gezerim
Seherlerde esen yelde
Hem sahrada hem çölde
İhvanda şeyhimde pirimde
Mevlamı arar gezerim
Seherlerde esen yelde
Zar eden şol bülbüllerde
Elvan çeşit açan gülde
Mevlamı arar gezerim
Hem yazlarda hem kışlarda
Hem dağlarda hem taşlarda
Zikredip öten kuşlarda
Mevlamı arar gezerim
Poyrazoğlu acı esme
Hüsrandasın bu gidişte
Rahmetinden ümit kesme
Mevlamı arar gezerim
* * *
Lütfuna çok ümidim var
Senin gibi Müridim var
Dünya kederinden ne gam
Benim bir şehr-i yârim var
Sana çok ümidetmişem
Hidâyet yolun tutmuşam
Aşkın bahrine düşmüşem
Dalmağa iftiharım var
Lütfü çoktur etmez sitem
Ana ne vakt gider isem
Verir çok her ne istersem
Benim bir perverdigârım var
Zikrin edip durmam geru
Etmişem sana serfürû
Hemîşe eylerem arzu
Affına intizarım var
Vücutta hiç takatim yok
Elimde bir tutarım yok
Benim bir itibarım yok
Seninle bir pazarım var
Ettim bî-had cürm-ü günâh
Destim tehî yüzüm siyah
Geldim sana ey Pâdişâh
Bu kadar ihtiyarım var
Bîçâre Hüdâyî senden
Diler lütfûnu fazlından
Der ümidim yok kimseden
Benim bir girdigârım var
* * *
Allah emrin tutalım
Rahmetine batalım
Bülbül gibi ötelim
Allah Allah Kerim Allah
Rahim Allah Aman Allah
Diyelim Ya Hu
Allah adın uludur
Emrin tutan kuludur
Müminlerin yoludur
Allah Allah Kerim Allah
Rahim Allah Aman Allah
Diyelim Ya Hu
Allah adı dillerde
Sevgisi gönüllerde
Şol korkulu yerlerde
Allah Allah Kerim Allah
Rahim Allah Aman Allah
Diyelim Ya Hu
Ölüp kabre varınca
Münkir Nekir gelince
Rabbin kimdir diyince
Allah Allah Kerim Allah
Rahim Allah Aman Allah
Diyelim Ya Hu
Yunus söyler sözünü
Hak’ka bağlar özünü
Görmek ister yüzünü
Allah Allah Kerim Allah
Rahim Allah Aman Allah
Diyelim Ya Hu
* * *
Deyyan Allah!, Mennan Allah!
Settar Allah!, Gaffar Allah!
Allah Allah!, Halim Allah!
Affeyle Ya Kerim Allah!
El açanlar mahrum kalmaz
Kerem eyle Kerim Allah!
Sığınanlar mahzun olmaz
Rahmeyle Ya Rahim Allah!
Anmayan günahkârım
Cürmü hata oldu kârım
Bağışlar elbet hünkârım
Affıyla Ya Halim Allah!
Kum dayanmaz gazabına
Sabredemez azabına
Dehanet eyler bağıma
Affeyle Ya Halim Allah!
Zatındadır bütün kemal
Hüküm senin Ya Zel Celal!
Tüm tecelli göster cemal
Vasfeyle Ya Hâkim Allah!
Âşık kulun boynun büker
Huzurunda yaşlar döker
Dergâhına gözün döker
Rahmeyle Ya Kerim Allah!
* * *
Maksut cihana gelmekten
Kişi Rab’bin bilmek imiş
Rabbini bilmekten murat
Evliyasın bulmak imiş
Onun ile olur devlet
Onu beyan kılar ayet
Hak’ka yalvarmaktan murat
Gerçeğe yol varmak imiş
Bulmak değil imiş bilmek,
Bilmek değil imiş, bulmak
Evliyaya gönül vermek
Rengine boyanmak imiş
Bunlardır Hak’kı bilen
Gayrısı yalandır yalan
Dervişlikten murat olan
Külliyen yok olmak imiş
Kaygusuz aşk pervanesi
Oldu Hak’kın divanesi
Ehl’i aşkın sermayesi
Aşk od-una yanmak imiş
MEKTUP
Ankâzâde Halîl Efendi Köstendilî’nin dervişi Tûti İhsan Efendi’ye yazmış olduğu mürşîdâne mektupların onsekizincisidir.
Zâtının nurundan nur-i evveli halkeyleyen, cümle kâinatı envâr-ı ilâhîyesiyle tezyin eyleyen, nuruna muhatab hazret-i insanı halkeyleyen, nuruyla insanı pür nur eyleyen, âhirde nurunun itmamına kulunu şâhid eyleyen, şehâdet nuruyla cemâlinin nurunu kullarına bahşeyleyen esmâ-ı ilâhîyesinin ve kelâm-ı sübhâniyesinin ve habîbinin nuruyla pür nur olan sırât-ı müstakimini bizlere şeriat, tarîkat, hakikat ve marifet râhı olarak ihsan eyleyen Cenâb-ı zül-Celâl, vel-Kemâl, ve tekaddes Hazretlerine sonsuz hamd ü senâ olsun. Bu hamdin nuruyla gönüllerimiz pür nur olsun.
İnsanlığı zulmetten nura, gamdan sürura, firkatten huzura ve vuslata vesile kılan Cenâb-ı Hakkın nurunun mazharı, yaradılan ilk nur, yaradılmışların nurunun nuru, nurun âlâ nur sırrının kandil-i süreyyası, beşir ve nezir, sirâcen münîr, misbah-ı sudûr, gözlerimizin nuru, kalblerimizin sürûrü Efendimiz(sav)e Cenâb-ı Hakkın nuru adedince salât ve selâm olsun. Bu salât ve selâmın nurundan âline ve ashâbına ve etbama dahî ikram olunsun.
Gözümün nuru, Cenâb-ı Hakkın bu fakîre ihsânı, İhsan Efendi oğlum, Esselâmu aleyküm.
Hak Teâlâ nurunu ziyâde eylesin. Kurân-ı Kerîm ve kelime-i tevhîd ile kalbini pür nur eylesin. Nurunla Efendimizin nurunu bir eylesin. Cenâb-ı Hakk senden râzı olsun.
İhsan Efendi oğlum, her geçen gün hem hizmetin hem bu hizmete binaen evrâd ü ezkârın artacak. Derler ya, Cenâb-ı Hakk, dağına göre kar verirmiş. İnşâallah bu kar Efendimiz(sav)in buyurduğu gibi günahlarımızı temizleyip götüren kar suyu gibi olur. Bu da yanımıza inşâallah kâr olarak kalır. Zaten kişi hizmet edebilmek için vird ve zikre muhtaçtır. Çünkü ibadet, zikir ve mücâhede dervişin azığı gibidir. Azık olmadan yola çıkılmayacağı gibi ibâdât ü taat olmadan hizmette muvaffak olmak mümkün değildir. Hele dervişin zikri onun için nefes almak gibidir. Allah muhafaza, kişi taatsiz ve ibadetsiz hizmet etse belki insanlar ondan istifade eder fakat kendisi mânen iflasın eşiğine kadar gelir. Cenâb-ı Hakka boyun eğecek, itaat edeceksin ki, kulların hizmetini dimdik ayakta kalarak göresin. Eskilerin tabiriyle taatta dâim olacaksın ki hizmetle kâim olasın.
İhsan Efendi oğlum, Cenâb-ı Hakk verilmiş olan Vird-i Settar ın sırrına ve feyzine eriştirsin. Malûm, Vird-i Settarın söylenildiği gibi sabah namazından sonra okunması âdâbdandır. İstersen sabah namazını edâ eyledikten sonra malûm sünnet tesbihâtını yaparsın, dua meyânında Vird-i Settarı okuyabilirsin. Yahut Âyet el-Kürsî okuduktan sonra doğrudan Vird-i Settara da başlayıp okuyabilirsin. Çünkü virdin sonunda otuz üç Sübhânallah, otuz üç elhamdülillah, otuz üç Allahuekber sünnet tesbihat vardır. Her ikisi de caizdir. Belki ileride mürşidin sana sabah namazı sonrası tesbihat verirse bunlardan sonra Vird-i Settarı okuman, dua yerine de kâim olduğundan daha iyi olur. Vird-i Settar çok bereketli bir evrâddır. Evrâd-ı şerîfeler büyüklerin kendi başlarına ictihad ettikleri ve böylece intihâb(seçerek, toplayarak) ettikleri dua kitapları değildir. Seyr u sülûkün kemâlinde ve neticesinde Hakka vâsıl olan bu zâtlara Hak Teâlâ kendisinin vâsıl olma sırrını sâliklerine tebliğ eylesin ve böylece bendegânı irşad eylesin deyu ihsanda bulunmuştur. Onlar dahî bu tevhîd ve irfan mektebinde talihlerine bu dersleri okutturmaya mezun olmuşlardır. İşte Seyyid Yahya Şirvanî Hazretleri bu izn-i ilâhîyeye tam ve kâmil olarak mazhar olmuş kitab sahibi zâtlardandır. Dünyanın dört bir tarafında Vird-i Settar okunmakta. Bu vird ile meşgul olanlar Cenâb-ı Hakka vâsıl olma yolunda mesafe almışlardır. Allah cümlesinden razı olsun. Himmetleri üzerimize sayebân olsun.
İhsan Efendi oğlum, mânâda gösterilen o çocuklar senin veled-i kalbindir(kalb çocuğundur). Allah mübarek eylesin. Zîrâ hem bir değil üç çocuk zuhûr etmiş, erkek evlâd olması da ayrı bir sırdır. Oğlum, dervişlik mesleğine giren kişi âdetâ şeyhiyle mânen nikahlanır ve iki kalbin nikâhlanması neticesinde bazen erkek bazen kız çocuğu zuhûr eder. Buna veled-i kalb denir. Veled-i kalbin ahvâlini sana mürşidin âlem-i mânâda sırrıyla anlatacaktır. Şimdi bu satırları kaleme alan fakire yardımcı olan Abdullah kardeşim bu mevzulara âşinâ değil. Ol sebebden teferruatına girmek şu an için mümkün değildir. Zaten meşâyih hazerâtı da bu mevzuu pek satıra getirmemişler. Halden hale kalbden kalbe bir alışveriştir vesselâm.
Bu mânevi nikâhtan çocuk olmayabilir. Veyahut zât-ı âlinizde olduğu gibi birkaç çocuk da olabilir. Bu, dervişin kabiliyetiyle alâkalı olduğu gibi aynı zamanda bir nasîb işidir. Her halükârda dervişe lâzım olan rıza kapısında isbat-ı vücûd edip, kanaat üzre teslimiyetle sülûkuna devam etmektir. İnşâallah Cenâb-ı Hakk size mürşid olmayı nasîb edecek. Bu haber size müjde gibi de gelebilir, mahzun olmanıza da vesile olabilir. İkisi de doğrudur. Çünkü her mürşid müridinin irşada mezun olmasını ister. Her hocanın talebesini hoca olarak görmek istemesi gibi. Amma mesûliyeti, hizmeti ağırdır. Çünkü en zor hizmet insana hizmettir. Bu veled-i kalb(kalb çocuğu) elbette çocuk kalmaz. Çocuk nasıl yaşar, büyür, kalb çocuğu da belli bir kemâle erer. Yalnız bedenî birleşmeden vücûda gelen çocuk gibi değildir. Bedenin ölümü vardır. Bu mânânın marifet meyvesi olan çocuğun ölümü yoktur. Sırrı vardır. Tefekkür et. Bu kadar kâfidir. Ancak şu kadarını ilâve edeyim ki, evliyânın sırrı ile bu kalb çocuğunun alakası erbâbına malûmdur.
Hatırıma gelmişken bir malûmat daha arzedeyim, belki ileride sizden feyiz alan zâtlara bu terbiye sahasında hizmet ederken lâzım olur. Kalb çocuğu kız olursa seyr u sülûkunu tamamlayacağına lâkin başka kişiye seyr u sülük yaptırmaya henüz izin olmadığına işarettir. Amma Allah Teâlânın acayip tecellîleri vardır. Hani nasıl biz dünya hayatında evlâd ediniyoruz veya evlatlık alıyoruz. Bazı kimselere başkasından doğan çocuğun vesayeti verilir ve böylece o kişi çocuk sahibi gibi olabilir. Yolumuzda bu nevî haller de vardır. Seyr u sülük dışarıdan bakılarak anlaşılan yollardan değildir. Dâhil olanın aldığı zevkin ise tarifi mümkün değildir. Ne acayip şeydir ki fakîr de aynı esmâda şeyhimden veled-i kalb sahibi olunduğuma müjde almış idim. Hatta fakîrinki dördüzdü. Daha sonra da iki cihan serveri Efendimiz mânâda teşrif buyurdular, bir yetişkin erkek evlâd verdiler. Şimdi bunu yazan kardeşimiz taaccüble fakîre bakıyor. Amma işte böyle, pîrler seyr u sülûkta dervişlerine seneler evvel göçseler dahî aynı halleri, aynı mertebelerde farklı cilvelerle talim ediyor, yaşatıyorlar. Bunun akıl ile îzahı mümkün değildir. Daha evvel bunları duymuş olsaydın sonra da böyle şeyler görseydin belki hayal mahsûlü diyebilirdin. Amma sen bunları bilmezken hüve hüve sine aynı hali yaşatmaları tesadüfle yahut hayalinin yansımasıyla îzah edilebilir mi? İşte pîr yolu ve seyr u sülük aklın mâverasında hal yoludur. Gördüğünüz bu menzil sizi beşinci esmâın sırrına âgâh edecek ve inşâallahu teâlâ, âb-ı Kevseri bu âlemdeyken Efendimizin elinden içmek nasîb olacaktır. Bir nevî şehâdet şerbeti olan bu Kevser size ebedî hayatiyetin zevkini ve şehâdetini bulduracaktır. Hak celle ve âlâ mübarek eylesin.
Muhterem İhsan Efendi oğlum, tesbihatınız esnasında ve âlem-i mânâda ikram edilen o kokuya bûy-i Muhammedi yahut şemme-i Muhammedi denir. Aynen buyurduğun gibi gül kokusuna benzer ama gül değildir. Öd ile gül arası. Sonra bu koku zât-ı âlinizin vücûd ikliminde de zuhûr edecek, o koku sizde daha farklı bir kokuya tekallüb edecektir(dönüşecektir). İnsandaki parmak izi hiçbir insana benzemediği gibi evliyâullah yolunda seyr u sülük eden dervişlerin kokuları da nev-i şahsına münhasırdır. İnsanın zâhirinde de böyledir. Hiçbir insanın kokusu diğer insanın kokusuna benzemez. Esmâ-i ilâhîyenin letâifiyle bu esmâın kokuları, Efendimiz(sav)in buy-i Muhammedîleri, pirinden gelen koku ve sende vücûd bulan koku birbiriyle mezcolur, şahsına mahsus bir koku zuhûr eder. Bu dahî acayip bir şeydir. Meselâ, bir Nakşî dervişine bakarsın, aynı pîrden gelen o yolun kâmil dervişlerinin hem kokuları birbirine benzer hem de simaları, hatta oturduklarında mekânlarda neşet eden koku aynıdır. Daha da acayibi, bir musafaha edip ellerini tutsan tenlerinin sıcaklığı hatta ciltlerinin husûsiyeti bile birbirine benzer haldedir. Halvetîsi, Kâdirîsi hepsi böyledir. Başlangıçta derviş simâsı hiç şeyhine ya da yoldaki büyüklerine benzemez haldeyken seyr u sülûkunda merhale kat ettikçe bir bakarsın ki siması değişmiş, ya mürşidine ya yolundaki büyüklerin simâsına benzemiş. Aslında maddî sahada da böyledir. Bir adamla kadın evlenir, bir müddet sonra karı kocanın sîması birbirine benzemeye başlar. Maddî sahadaki muhabbet bile o alışveriş neticesinde birbirine benzerliği vücûda getirir. Mânevî sahadaki muhabbet de böyledir. Sîmalar, kokular, tavırlar birbirine benzemeye, benzeşmeye başlar. Bizim yetiştiğimiz o eski insanlar birbirlerini kokularından ve simalarından tanır, hemen meşreplerini anlarlardı. Bu sebebden derviş olan kişi aklına estiği gibi koku da sürünemez. Zaten zevk aldığı, kendisine ihsan edilen kokusunun rayihası hasebiyle başka koku süremez hale de gelir. Kendisine eziyet veren kokulardan da öyle kokan mekânlardan da ictinab eder(kaçınır). Daha evvelce zikrettim mi, şu anda hatırlayamıyorum. Fakat Kurân-ı Kerîmdeki Mutaffifin sûresini, kokusunu alarak okumaya gayret et. Bu anlattığım mânânın sırrını orada bulacaksın.
Zuhûr etmişken şunu da ilâve edelim. Cenâb-ı Yakub(as) oğlu Yusuf(as) tarafından Mısırdan kendisine gömleğin gönderildiği esnada yanındakilere Yusufumun kokusunu alıyorum. demiştir. Hazret-i Fahr-i âlem(sav) Efendimiz de Üveys el Karanı Hazretlerinin evini ziyaretinden sonra Cenâb-ı Ayşe Validemize Burada Rahmânın kokusunu alıyorum. diyerek işarette bulunmuşlar ve sonra da bu zât-ı âliye hırkalarını göndermişlerdir. Bu hırka İstanbulda şu sıralar inşa edilen Hırka-i Şerîf Câmiinin içinde züvvara açık vaziyettedir(Ziyaretçilerin görebileceği şekildedir.). Bendeniz bu vesileyle büyüklerimden duyduğum hatta şâhid olduğum şu müjdeyi de size vereyim: Efendimiz(sav) ile hemen hemen her akşam görüşen bir zâta İstanbuldaki Üveys el Karanîye verildiği iddia edilen hırka-i şerîf hakkında ne buyurursunuz? diye sordular. O cevap vermedi. Ertesi günü sabah namazından sonra bu soruyu soran zâtlara Kendilerine sordum, cevaben İstanbullulara hediyemdir. buyurdular, dedi. Koku meselesinden buralara kadar geldik. Şemme-i Muhammedi hakkında daha evvel size malûmat vermiştim. Allah bu kokuyu üzerimizden eksik etmesin.
Derviş İhsan Efendi oğlum, halvet her yolda vardır. Tarikatların seyr u sülûkuna göre şekilleri değişiktir. Amma hepsinde müşterek olan hususlar şöylece tadad edilebilir: Halvethane beş vakit namaz kılınan mekâna bitişik olacak. Zîrâ halvetnişîn, namaz vakitlerinde kimseyle konuşmamak, hiç kimseye bakmamak kaydı şartıyla cemaate dâhil olur. Hatta bazı tarîklerde mescide yüzünde nikabla çıkar. Namaza durduğu vakit nikabı kaldırır. Namazdan hemen sonra nikabı tekrar indirir. Bu meyânda cemaatle namaz kılmanın ne kadar ehemmiyetli olduğunu anlatmama herhalde gerek kalmadı. Demek ki kişi cemaate dâhil olmakla cemiyete karışmış olmuyor. Namazda cemaat olma hali halvet ve uzlet neşesini teyid ediyor. Bizi benliğimizden alıyor. O halde cemaat kişiye halvet neşesi verir. Halvette elde tesbih yoktur. Dilde de adetli tesbih yoktur. Ancak mürşidi kendisine belli bir adet tesbihat vermişse ve Halvette de böyle çek. dediyse istisnadır. Halvette saat yoktur. Uzanıp yatmak yoktur. Derviş dizleri ağrımasın diye oturduğu yere veya diz arasına yünden, pamuktan mamul keçemsi şeyler koyar. Başı düşmesin diye başına destek olan mütteka yahut kollarının altına oturur vaziyetini koruması, uyurken de düşmemesi için muin denilen değnekler konulur. Böylece âdetâ vücûd oturur haldeyken askıya alınır. Kendisine ne verilirse onu yer, bazen hiçbir şey de verilmeyebilir. İzin almadan halvetten çıkamaz. Çık denildiğinde de Biraz daha kalayım. diyemez. Zîrâ halvet ilk başta kişiye çok ağır gelir. Hatta ölmeye râzı olur, Tek buradan çıkayım. der amma halvetin zevki kişiyi tamamen istila edince bu sefer de Öldürseler de çıkamam. dermiş. Halvette mushaf verilmez. Halvetnişînin eline herhangi bir evrâd ya da kitap da verilmez, zaten ışık yok denecek kadardır. Kendi vücûduyla ve hiçbir şeyle meşgul olmasın, mevhum benliğinden kurtulsun, sadece zâtını tefekkür ve zikr ile meşgul olsun deyu halvet verilir. Efendimiz(sav)in Hirada inzivaya çekilmesi gibi. Hirada mushaf yoktur, belli adette tesbihat yoktur. Kâbe-i Muazzamaya, Resülullah Efendimizin nazarı ve cism-i pâkleri ölçüsünde düşünürsek, yakındır ve Mekkenin Harem hudutları Kabeye dâhildir. Onun için Mekkenin Harem hudutları içerisinde kılınan namaz ile Kâbenin yanında kılınan namaz arasında cemaat haricinde ecir farkı yoktur. Halvetin en önemli âdâbından biri sahih niyettir. Sahih niyet üzre olan derviş halvete girdiğinde Şu an insanlar benim şerrimden emindir. hissiyatına sahip olmalı. Şimdi taklidde kalan bazı sofiler, halktan uzlet lâzımdır; halk bizi bozuyor, mâneviyatımıza zarar veriyor diye halvetin kıymetini kendilerince takdir ediyorlar. Bu ahmaklık ve cahillik eseridir. Yani sen iyisin, doğrusun amma Halk bozuk, uzlet lâzımdır. diyorsun. Mahlûkatı şedîd, kendisini sahib-i hayır kabul eden kişinin halveti olur mu? Böyle halvet adamı Halvetî yapar mı? Efendimiz(sav)in Sizin hayırlınız, insanlardan uzlet eder, kimselerin görmediği bir yerde ibadet taata çekilir ve Yâ Rabbî, benim şerrimden insanları muhafaza et.diye dua eder. buyurduğunu büyüklerimiz meâlen bizlere beyân ediyor. Yani niyet bozuk olursa zaten amel sâlih olmaz. Halvet, kişinin niyetiyle de olacak bir amel değildir. Kişi usûlüne uygun ve seyr u sülûkunda mezun olarak halvete dâhil olabilir.
Netice-i kelâm, İhsan Efendi oğlum, halvet, bulmak için uzlete çekilmek değildir. Halvet, bulan adamın bulduğuyla beraber olmak için uzlete çekilmesidir. Hani avâm arasında ne derler? Karı koca mahrem odalarına girdiğinde Halvet oldular. denir. Dolayısıyla celvette bulamayan, cemiyette müşâhede edemeyen kişi bir oyuğa, bir deliğe girmekle hayal ettiği hali bulamaz veyahut daha kötüsü, hayal ettiğini bulur ama asıl maksûduna erişemez.
Gözümün nuru İhsan Efendi oğlum! Bir adam gözü açıkken mahlûkatta ve âlem-i hilkatte yani cemiyette Cenâb-ı Hakkın nişânelerini göremiyor ise gözünü kapatmakla, yummakla hiçbir şey göremez. Gözünü sırlamak, gördüğünü sırlamak içindir. Tefekkür et. Cenâb-ı Hakk bizleri râzı olduğu hal üzre eylesin. Kalplerimizdeki mâsiva muhabbetini ihraç eylesin. Sadırlarımıza ilhâmât-ı Rabbâniyesini havâle eylesin. Celvette halveti, halvette celveti idrak ile bizleri insan-ı kâmiller meyânına ilhak eylesin.
Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin tıbbıl-kulûbi ve devaihâ ve âfiyetil-ebdâni ve şifaihâ ve nuril-ebsâri ve zıyâihâ ve alâ âlihî ve sahbihi ecmaîn. Velhamdülillahi Rabbil-âlemîn.
Selâmetle
*Vird-i Settar, Halvetî pirlerinden Seyyid Yahya Şirvanî Hazretlerinin tüm Halvetî kollarında okunan evradıdır.
mektupta görüşmek üzere
BeğenYükleniyor
The Mevlid Form In Turkish Religious Music (The Case Of Bekir Sıtkı Sezgin's Veladet (Bırth) Bahri) Abstract: Almost every subject involving Prophet (pbuh) has been dealt and treated with respect and delicacy. The arts such as calligraphy, illumination, miniature, marbling, architecture, literature and music show themselves in the works involving the Prophet who has been sent to the worlds as a mercy. Mevlid form is one of the largest art works depicting the Prophet in the Islamic literature and music. Many of the works that started from the birth of the Prophet till his death were written upon inspiration from the Kasîdetü’l-Bürde by Ka’b bin Zübeyr and the Kasîdetü’l-Bürde by Imam Bûsîrî. Vâkıdî’s Mevlidü'l-Vâkıdî maa'ş-şerh ale't-temâm in Arabic literature, Andalusian hadith narrator and historian Ibn Dihye al-Kelbî's et-Tenvîr fî mevlidi's-sirâci'l-münîr, Ebü'l-Ferec Ibn al-Jawzi’s Mevlidü'n-nebi, Muhyiddin Ibn al-Arabi’s Menkabetu Mevlidi'n-nebî are the most renowned ones among all. In Turkish literature, around Mevlid were written and the Great Mosque imam preacher Süleyman Çelebi's Vesîletü’n-necât is the most famous one which has been recited for the last 6 centuries. In terms of religious music, Mevlid is a comprehensive form of religious music organised particularly for the birthday of the Prophet, on the blessed days and nights, for commemoration of important personalities, birth, circumcision, military service, marriage, performing hajj worship, death and other reasons to share the joy and grievances of the people. Mevlid is performed by four groups known as aşırhan, tevşihhan, mevlidhan and duahan. Each section of the Mevlid is called bahir and consists of 6 bahirs (tawhid (omnipotence), nûr (light), worship, merhaba (greeting), veladet (birth) and death). In this study, following the determination of methodology and methodology, the definition of Mevlid form, its sections and the subject of the study and the life of the most powerful voice artist Bekir Sıtkı Sezgin are told. Then, the notation of the bahir and a theoretical analysis of Suleyman Çelebi’s mevlid ‘veladet(birth)’ recited by Bekir Sıtkı Sezgin's on 22 October (25 Ramadan ) in Izmir Hisar Mosque are made. Keywords: Mevlid, Bekir Sitki Sezgin, Suleyman Celebi, Vesiletun Necat, Religious Music. Türk Din Mûsikîsinde Mevlid Formu (Bekir Sıtkı Sezgin Velâdet Bahri Örneği) Öz-İslam sanatında Hz. Peygamber’e (s.a.v) dair hemen hemen her konu incelikle ele alınmış, hürmetle ve tazimle işlenmiştir. Hat, tezhip, minyatür, ebru, mimari, edebiyat ve mûsikî gibi sanatlar alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamber’e dair eserlerde kendini göstermektedir. İslam edebiyatı ve mûsikîsinde Hz. Peygamber’i konu edinen en geniş yapıtlardan birisi de mevlid formudur. Hz. Peygamber’in doğumundan başlayıp vefatına kadar konuları muhtevi eserlerin birçoğu Ka‘b bin Zübeyr’in Kasîdetü’l-Bürde’si ve İmam Bûsîrî’nin Kasîdetü’l-Bürde’sinden mülhem kaleme alınmıştır. Arap edebiyatında Vâkıdî’ye ait Mevlidü’l-Vâkıdî maa‘ş-şerh ale’t-temâm, Endülüslü muhaddis ve tarihçi İbn Dihye el-Kelbî’nin et-Tenvîr fî mevlidi’s-sirâci’l-münîr, Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî’ye ait Mevlidü’n-nebî, Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin Menkabetü mevlidi’n-nebî adlı en tanınmışlarıdır. Türk edebiyatında ise civarında mevlid yazılmış olup bunlar arasında yaklaşık 6 asırdır okuna gelen Bursa Ulu Camii imam hatibi Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’n-necât adlı mevlidi en meşhurudur. Dini mûsikî açısından mevlîd, Hz Peygamber’in doğduğu gün başta olmak üzere mübarek gün ve gecelerde, önemli şahsiyetleri anma, doğum, sünnet, askere gitme, evlenme, hac ibadetini yerine getirme, vefat ve sair sebeplerle halkın sevinç ve üzüntüsünü paylaşma adına düzenlenen törenlerde icra edilen kapsamlı dinî mûsikî formudur. Mevlid aşırhan, tevşîhhân, mevlidhân ve duahan olmak üzere dört grup tarafından icra edilir. Mevlidin her bir bölümüne bahir denilir ve tevhid, nûr, velâdet, merhaba, miraç ve vefat olmak üzere 6 bahirden meydana gelmektedir. Bu çalışmada metodoloji ve yöntemin belirlenmesinin ardından mevlid formunun tanımı, bölümleri ve çalışmanın konusu mevlidi okuyan Türk Mûsikîsinin yetiştirmiş olduğu en kudretli ses sanatkarlarından Bekir Sıtkı Sezgin’in hayatı anlatılmıştır. Daha sonra Bekir Sıtkı Sezgin’in 22 Ekim (25 Ramazan ) tarihinde İzmir Hisar Camii’nde okumuş olduğu Süleyman Çelebi’ye ait mevlidin “velâdet” bahrinin notasyonu ve makamsal analizi yapılmıştır. Anahtar sözcükler: Mevlid, Bekir Sıtkı Sezgin, Süleyman Çelebi, Vesiletün Necât, Dini Mûsikî
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası