cazgın ne demek / alatoo academıc studıes - International Atatürk - İslâm

Cazgın Ne Demek

cazgın ne demek

"Arkadaşlar&#x;m&#x;z bizi bilmesin dedik?"

¶¶¶¶¶¶¶¶

Bir s&#x;rr&#x; saklamak ne kadar zor olabilirdi? Küçük bir şey ise kolay, unutabilirsin bile. Büyük bir suçu saklamak ize zordu, elin ayağ&#x;n titrer kendini kayberdin. &#x;şte o ikisinin aras&#x;nda bir yerdeydi benim s&#x;rr&#x;m, ne çok büyük ne çok küçüktü. Unutam&#x;yordum ama bazen elim ayağ&#x;m titriyordu. &#x;llet bir s&#x;rd&#x; bu.

Benim s&#x;rr&#x;m Düşman okulumuzdaki Hwang Hyunjin'e tutulmakt&#x;. Onunla beraber olmakt&#x;. Aş&#x;k olmakt&#x;.

Tek suçum aş&#x;k olmakt&#x;.

Okulumuzun müdürleri bile kavgal&#x;yd&#x;, her ç&#x;k&#x;şta birbirine giren gruplar, havada uçuşan yumruklar, bağ&#x;r&#x;şlar çağ&#x;r&#x;şlar K&#x;saca okulumuz her gün kavga ederdi, her gün. 'Neden bakt&#x;n' kavgas&#x;, 'Çöpünü başka yere at' kavgas&#x; hatta en saçma olan&#x; 'Neden nefes al&#x;yorsun' kavgas&#x; olabilirdi.

Peki ben o kavgan&#x;n, düşmanl&#x;ğ&#x;n aras&#x;ndan nas&#x;l tutulmuştum Hyunjin'e Bilmiyordum. Her şey o kadar h&#x;zl&#x;yd&#x; ki, elim ayağ&#x;m birbirine giriyordu. Hwang Hyunjin, o ak&#x;l almaz dünyas&#x;n&#x;n kap&#x;lar&#x;n&#x; benim için açm&#x;şt&#x; ve ben koşarak gitmiştim. Pişman m&#x;yd&#x;m? Hay&#x;r.

Onun kollar&#x;n&#x;n aras&#x;nda dakikalarca kalmak, öpücükleri ile kutsanmak ve sevgisi ile ar&#x;nmak o kadar iyi bir histi ki. O bir tanr&#x;yd&#x; ben ise kutsanmak isteyen aciz bir kul "Günayd&#x;n gün &#x;ş&#x;ğ&#x;m." Uyuma numaras&#x; yapan beni yakalam&#x;ş olmal&#x;yd&#x;. Burnunu çene hizama sürterek tüy kadar hafif bir öpücük b&#x;rakt&#x; oraya. "Uyand&#x;ğ&#x;n&#x; biliyorum." Kulağ&#x;ma f&#x;s&#x;ldad&#x;ğ&#x; zaman k&#x;k&#x;rdayarak kafam&#x; çektim.

"Jinnie" Onu hafifçe itiklesem bile belime sar&#x;l&#x; güçlü kollar&#x; ayr&#x;lmad&#x; bedenimden. "Kokunu biraz daha almak istiyorum. Tüm gün ve iki gün boyunca alamayacağ&#x;m. &#x;zin ver." Boynumda gezinen burnu ve tenime değen nefesi beynimin bulamas&#x;na neden oluyordu. "G&#x;d&#x;klan&#x;yorum ama."

"Gülüşlerin kulağ&#x;m&#x; şenlendirir bir şey olmaz." Ellerinin yerini değiştirip en hassas olduğum yere yani belimin sağ taraf&#x;ndaki hafif çöküklüğe geçince gülmeden edememiştim. "Ya Sar&#x;ş&#x;n, okula geç kalacağ&#x;z."

"Okulda ya da d&#x;şar&#x;da görülür korkusu ile birbirimize bakamazken burada vakit geçirememek can&#x;m&#x; s&#x;k&#x;yor Felix." Onun sesinden hissedilen k&#x;rg&#x;nl&#x;ğ&#x; anlam&#x;şt&#x;m ama elimden gelen bir şey değildi.

"Belki de yanl&#x;ş bir yerde, yanl&#x;ş bir zamanda tutulduk birbirimize ama bu aşk&#x;m&#x;za engel değil. Hala seni seviyorum ve son bir senemiz kald&#x;. Lütfen dayan sevgilim"

Bu durum ikimizin de can&#x;n&#x; oldukça s&#x;k&#x;yordu okullar&#x;m&#x;z karş&#x; karş&#x;ya olsa bile ne yaklaşabiliyorduk ne de bak&#x;şabiliyorduk. Bak&#x;ş&#x;rsak ikimizin en yak&#x;n arkadaşlar&#x; birbirimize kötü anlamda tutulduğumuzu san&#x;p kavgaya giriyordu." Tamam unutal&#x;m bunlar&#x;."

Kalkmaya haz&#x;rlanan bedenin elini tutarak yatağa geri çektim. "Sabah öpücüğü s&#x;ras&#x;." ellerimi yanaklar&#x;na yerleştirdiğim gibi kucağ&#x;na oturdum. Onun güzel sar&#x; saçlar&#x;n&#x; okşad&#x;m. Yaln&#x;z kald&#x;ğ&#x;m&#x;z zaman küçük küçük örgüler yapt&#x;ğ&#x;m saçlar&#x;na yaklaş&#x;p bir öpücük b&#x;rakt&#x;m daha sonra geriye çekilip gözlerine bakt&#x;m.

Koyu gözleri beni etkisi alt&#x;na al&#x;yordu, kavruluyordum onlar&#x;n içinde. "Okula saat var kollar&#x;mda olman&#x; ve benim b&#x;rakmayacağ&#x;m&#x; düşünürsek eğer Y&#x;kanma pay&#x;n&#x; da katarsak" Daha sabah öpücüğü vermeden kendimi yeniden alt&#x;nda bulmuştum. Tanr&#x;m bu adam

"Nazik davran topallamak istemiyorum bak." Eli şort giydiğim için aç&#x;k duran bacaklar&#x;mda gezinirken titrek bir nefes alm&#x;şt&#x;m. Damarl&#x; eli ve uzun parmaklar&#x; şortumun içine girdiği zaman ellerimi onun ensesine att&#x;m. "Biraz sert olabilirsin."

×××××××××

Tanr&#x;m, bir daha ağz&#x;mdan öyle bir şey kaç&#x;rmamaya dikkat edeceğimi çok iyi anlam&#x;şt&#x;m. Hyunjin'e beni delirttiği için biraz sert olabilirsin demiştim ama o Hat&#x;rlamak bile istemiyordum. &#x;çtiğim iki ağr&#x; kesici etkisini çabuk gösterse olurdu yoksa s&#x;çacakt&#x;m. Merdivenden düştüm ya da yere düştüm laf&#x;n&#x; birçok kez kulland&#x;ğ&#x;m için inanmazlard&#x; art&#x;k.

"Özür dilerim gün &#x;ş&#x;ğ&#x;m." Belime sar&#x;lan kollar ile derin bir nefes al&#x;p ona döndüm. "Birazc&#x;k demiştim beni dağ&#x;tacağ&#x;n&#x; düşünmemiştim"

"Ama kulağ&#x;ma karş&#x; 'Daha fazla' diye inlerken sorun yoktu bebeğim değil mi?" Kulağ&#x;ma yaklaşarak f&#x;s&#x;ldad&#x;ğ&#x; şeyler yüzünden yutkundum. "Tamam geri çekil hadi okula gideceğiz bu kez ben ilk ç&#x;kar&#x;m sana mesaj at&#x;nca ç&#x;kars&#x;n tamam m&#x;?"

Kafas&#x;n&#x; sallad&#x;. Şuanda onun evindeydik ve onun evi okula bayağ&#x; uzakt&#x;, o nedenle çoğu zaman onun evinde kalabiliyorduk. Ben bir otobüse atl&#x;yordum o da arabas&#x; ile geliyordu. Zengin bir sevgilim vard&#x; ama asla faydalanam&#x;yordum.

Birlikte haz&#x;rland&#x;k, ilk ben ç&#x;kt&#x;m ama dikkatli ve etrafa bakarak. Sonra h&#x;zla koşturup ilerideki otobüs durağ&#x;na gittim. Normalde de okula otobüs ile geldiğim için bizimkiler olay&#x; anlam&#x;yordu o yüzden rahatt&#x;m.

Otobüs geldiği zaman binerek kart&#x;m&#x; bast&#x;m, sabah&#x;n daha 8'ine yeni geldiği için boştu. Rahatça bir yer bulduğum s&#x;rada telefonumun titremesi ile mesaj geldiğini anlam&#x;şt&#x;m.

[[[[[[[

-Fieliksi Fileks-

Jisungie:
Felix neredesin sen? Tanr&#x;m çabuk buraya gel hala ç&#x;kmad&#x;n m&#x; sen!

BebekEkmek
Evinden ne ara ç&#x;kt&#x;n sen?

WooWoo:
Birileri yine erken ç&#x;kmak istemiş san&#x;r&#x;m. Her zaman okula 1. Ders başlang&#x;c&#x; gelen kişi.

]]]]]]]]]

&#x;liklerime kadar titretmişti Wooyoung'un yazd&#x;ğ&#x; bu mesaj. Onun bir şeyler bildiğinden şüphe duyuyordum ve bu beni korkutuyordu içten içe. Yakalanma korkusu

Wooyoung benim yak&#x;n arkadaş grubumdayd&#x; ama asla s&#x;r tutamazd&#x;. Ona söylenen bir s&#x;r bütün okula yay&#x;l&#x;rd&#x;, işte bu yüzden korkuyordum. Beni öğrendiyse biterdm. Arkadaşlar&#x;m&#x;n bunu nas&#x;l karş&#x;layacağ&#x;n&#x; bilmiyordum ama bu okulda yay&#x;l&#x;rsa beni 'Hain' olarak görecekleri kesindi.

Hemen annemin uyand&#x;rd&#x;ğ&#x; ve erken ç&#x;kt&#x;ğ&#x;m hakk&#x;nda saçma bir yalan uydurdum. Ailem Avustralya'da olunca saat fark&#x; oluyordu o nedenle bunu garipsememişlerdi. Onlardan da onay al&#x;nca derin bir nefes alarak telefonu kapatt&#x;m. Ne olayl&#x; saatler ama? Arkam da ağr&#x;yordu zaten.

×××××××××

Yazardan;

Felix, otobüsün istediği durağa yaklaşmas&#x; ile hemen indi. Kap&#x;lar aç&#x;ld&#x;ğ&#x; gibi yüzüne soğuk vurmuştu. Hava serindi, sonbahar geliyordu neredeyse. Ellerini büyük gelen ceketinin ceplerine soktu, bu ceketi sevgilisinden alm&#x;şt&#x;. Beyaz yünlü ceket onda çok tatl&#x; durduğu için Hyunjin onda kalmas&#x;n&#x; istemişti. Ceketin içini koklad&#x; Felix ayn&#x; sevgilisi gibi kokuyordu. Böyle küçük şeylerle özlemlerini gideriyorlard&#x;

(Y/N:Giydiği ceket)

Sevgilisi demişken, kendi okuluna yürüyordu ve ileriden onun arabas&#x;n&#x; görmüştü. Siyah son model araba okula yaklaşt&#x;ğ&#x; zaman gözlerini arabadan alamad&#x; Felix, aç&#x;k camdan onun uçuşan saçlar&#x;n&#x; gördü, sonra göz göze geldiler. Hyunjin kimse görmeden ona karş&#x; göz k&#x;rpm&#x;ş otoparka ilerlemişti. Dudaklar&#x;ndan bir k&#x;k&#x;rt&#x; kaçt&#x; kimse görmeden. &#x;ki sene yurt d&#x;ş&#x; eğitimi ald&#x;ğ&#x; için Hyunjin onunla ayn&#x; s&#x;n&#x;f seviyesinde ama iki yaş büyüktü. Bu nedenle araba kullanabiliyordu.

"F&#x;EL&#x;KS!" ileriden gelen cazg&#x;n bir bağ&#x;r&#x;ş arkadaş&#x; Han Jisung ve Jung Wooyoung'a aitti. Can&#x;m bebek ekmeği yanlar&#x;nda durup 'Nereden düştüm bunlar&#x;n yan&#x;na' der gibi bak&#x;yordu. Gülümsedi, h&#x;zla oraya koşturdu. Kalças&#x;n&#x;n ağr&#x;s&#x;n&#x; belli etmeden Wooyoung'un kollar&#x;na atlad&#x;. "Taş&#x; beni WooWo!"

"Of yine kald&#x;k iyi mi tamam ama ödevimi yapars&#x;n." Wooyoung onu  s&#x;rt&#x;na al&#x;nca kafas&#x;n&#x; güzelce gülümseyerek sallad&#x;. &#x;şte onlar&#x;n ilişkileri böyleydi. Birbirleri için canlar&#x;n&#x; verir ama ç&#x;kars&#x;z bir iş yapmazlard&#x;. Jisung ile ortaokuldan beri, Woo ve Jeongin ile de lisenin baş&#x;ndan beri yak&#x;n arkadaşt&#x;.

"Şu para avc&#x;s&#x; salak özel okul ile aram&#x;zda bir duvar olsa keşke. Onlar&#x; görmek zorunda kalmazd&#x;m." Jisung b&#x;kk&#x;nl&#x;k içerisinde bir iç çekti. Evet arada duvar yoktu.

Okullar&#x;n&#x;n tart&#x;şmas&#x; eskiden ikiz olan ve aralar&#x;nda su s&#x;zmayan ama sonradan kavgaya düşen iki kardeşten geliyordu. Okulun isimleri ayn&#x; ama birisi Sacheok birisi Seocheok ismine sahipti. &#x;kizlerin garip ve saçma isimlerine, hiçkimse bu isimden memnun olmasa da ikizler milyarder olduğu için laf ç&#x;km&#x;yordu kimseden. Arsa kavgas&#x; büyümüş, öğrencileri sarm&#x;şt&#x;. &#x;kisi de özel okuldu ama birisi daha afilliydi. Felix'lerin okulunda burslu al&#x;m vard&#x;. Ama diğer okulda yoktu hepsi zengindi.

"Yapacak bir şey yok, ikizler kavgay&#x; hala sürdürüyor." Felix omuzlar&#x;n&#x; sallad&#x;ğ&#x; zaman Wooyoung sinirle bağ&#x;rd&#x;. "&#x;nsene s&#x;rt&#x;mdan ya!"

Woo'nun bağ&#x;r&#x;ş&#x; ile Felix s&#x;rt&#x;ndan inerek gülmeye başlad&#x;ğ&#x;nda gözleri ileriye bakma ihtiyac&#x; duymuştu. Diğer okulun alan&#x;nda oturan sevgilisi ile arkadaşlar&#x;n&#x; görmüştü. Ve sevgilisi ona hiçte güzel bakm&#x;yordu. Yutkunarak baş&#x;n&#x; h&#x;zl&#x;ca bir konu yüzünden ufak tart&#x;şmaya giren arkadaşlar&#x;na çevirdi.

Jeongin'in k&#x;s&#x;k bak&#x;şlar&#x; ile karş&#x; karş&#x;ya kal&#x;nca kalbi korkudan atmaya başlam&#x;şt&#x;. "H-Hadi okula girelim art&#x;k." H&#x;zla Wooyoung'u ve Jisung'u omuzlar&#x;ndan iterek onlar&#x; okula yönlendirmeye başlad&#x;. Jeongin onun Hyunjin'e bakt&#x;ğ&#x;n&#x; görmüş müydü? "Felix"

Arkas&#x;ndan gelen Jeongin'in sesi ile durdu. Evet yakalanm&#x;şt&#x;, bitmişti her şey. "Kantinden almam gereken şeyler var bana yard&#x;m etsene? Siz iki salak gidin." Woo ve Jisung ona hareket çekerek s&#x;n&#x;flar&#x;na ilerlemeye başlam&#x;şt&#x;.

Jeongin önden yürürken Felix dudağ&#x;n&#x; dileyerek sevgilisinin bulunduğu yere bakt&#x;. Endişeli bakan gözleri Hyunjin'in gözleri ile buluşmuştu tekrardan. Kaşlar&#x; hafifçe çat&#x;l&#x; ve dudağ&#x;n&#x; &#x;s&#x;ran Felix'i gören Hyunjin bir şey olduğunu anlam&#x;şt&#x;. H&#x;zla telefonunu eline ald&#x;.

[[[[[[[[[

Huncinnie:
Bebeğim bir sorun mu var? Birisi mi öğrendi?

Sevgilim:
Jeongin Farketti Hyunjin

[[[[[[[[

&#x;kili içlerinde büyüyen korkuyu bast&#x;rmaya çal&#x;şt&#x;. Aş&#x;k olmak ve birisini sevmek nas&#x;l da korkunçtu değil mi? Onlara göre öyleydi. Oysaki son senelerini okuyup okuldan ayr&#x;ld&#x;klar&#x; zaman arkadaşlar&#x;na söyleyeceklerdi ama tüm planlar&#x; mahvolmuştu.

Felix arkadaşlar&#x; içerisinde en mant&#x;kl&#x; konuşmaya yatk&#x;n ve sakin olan Jeongin'in bu konuda fazla tepki göstereceğini düşünmüyordu ama yine de korkusu vard&#x;. Bazen Jeongin sinirlendiği zaman kötü okuyordu ve bu olay onu sinirlendirdiyse eğer vay halineydi

Jeongin kantine doğru giden yoldan yürümeye başlad&#x;. Kantinleri okul içerisinde değil arka taraf&#x;nda kalan küçük bir yap&#x;da olduğu için oraya yürüdüler. "Jeongin-"

"Bekle Felix." Jeongin'in tok sesi onu daha da korkuturken uzakaşmalar&#x; ile Jeongin durmuş, arkas&#x;na dönmüştü. "Onunla aranda ne var?"

Direkt konuya girmesi bile onu şurac&#x;kta yaşad&#x;ğ&#x; stres yüzünden bay&#x;ltabilirdi. "Ben Neyden bahsediyorsun Jeongin?"

"Felix Üzerindeki ceketin Hyunjin'in olduğunu biliyorum çünkü yakas&#x;nda 'HHJ' yaz&#x;yor. Ve instagrama post att&#x;. Bir de ona bakarken gülümsedin hatta o da gülümsedi." Jeongin'in söyledikleri ile ilk önce yakas&#x;na daha sonra gözlerine bakt&#x;. Şok olmuştu. "Onunla aranda kesin bir şey olmal&#x; Felix. Anlat hemen."

"Ben" Felix baş&#x;n&#x; eğerek yere bakt&#x;. "Özür dilerim Ben çok kötü birisiyim benden nefret etme lütfen Jeongin Hyunjin ile uzun zamand&#x;r sevgiliyiz ama Söyleyemedik anla" Gözleri dolarak yavaş yavaş yanaklar&#x;ndan akmaya başlarken ondan gelecek bir tepkiyi bekledi.

"Ne diyorsun sen Felix niye nefret edeyim senden?" Jeongin'in k&#x;k&#x;rt&#x;lar&#x; onu birkez daha şaşk&#x;na uğram&#x;şt&#x;. Ne yani? O Nefret etmiyor muydu? "Bana k&#x;zg&#x;n değil misin?"

"Ağlama lütfen bu bir. &#x;kincisi ise düşman okul saçmal&#x;ğ&#x;ndan nefret ediyorum ikizler kavgal&#x; ise neden biz kavga edelim ki? B&#x;kt&#x;m kavgalardan. Öğrenciler salak gibi birbirlerine gereksiz yere düşman oluyorlar ve bu mant&#x;kl&#x; değil." Ne demişti Felix? Aralar&#x;nda en mant&#x;kl&#x; konuşan insan Jeongin demişti.

Jeongin birkaç ad&#x;m yaklaşarak ağlamaya devam eden bedenin boynuna kollar&#x;n&#x; sard&#x; ve s&#x;k&#x;ca sar&#x;ld&#x; ona. "Aş&#x;k olman suç değil Felix. &#x;nan bana. Senin kalbin, ne istiyorsan onu yapars&#x;n. Bunu bize söylememen üzdü beni aç&#x;kças&#x;. Ama o iki gerizekal&#x;dan şüphe etmişsindir hakl&#x; olarak. Merak etme biz senin yan&#x;nda olacağ&#x;z."

Jeongin'in s&#x;rt&#x;nda gezinen elleri ve sar&#x;lmas&#x; ile Felix daha çok ağlamaya başlam&#x;şt&#x;. Uzun süredir içinde tuttuğu bu s&#x;k&#x;nt&#x; stres bir anda üçmüş gibi hissediyordu, sanki rahatlam&#x;şt&#x;. Omuzlarondan yük inmişti." Teşekkür ederim"

Jeongin bu sefer de saçlar&#x;n&#x; okşad&#x; kollar&#x;ndaki civcivin. "Teşekkür ederim Jeongin nas&#x;l rahatlad&#x;ğ&#x;m&#x; bilemezsin O kadar teşekkür ederim ki" h&#x;çk&#x;rmaya başlad&#x;ğ&#x; zaman Jeongin onu kendisinden ay&#x;rd&#x;.  "Felix!" tam Jeongin konuşacakken ileride gelen ses ile sustu.

Çok yüksek olmayan bir bağ&#x;r&#x;ş ile yanlar&#x;na gizli bir şekilde gelen Hyunjin'e bakt&#x; ikili. "Hyun Jin? Senin ne işin var burada?"

"Felix'e ben tutuldum onun bir suçu yok cidden." Hyunjin ise ona seslenen Felix'e bakmadan direkt Jeongin'e bakm&#x;şt&#x;. "Onun suçu yok." 

Hyunjin buraya Felix'i 'kurtarmak' için gelmişti ama bilmiyordu ki Felix ve Jeongin çoktan halletmişti. "Jinnie Jeongin bize k&#x;zmad&#x;. Aksine mutlu oldu."

"Nas&#x;l yani?" Hyunjin'in şaşk&#x;nl&#x;k dolu bak&#x;şlar&#x; ile Jeongin gülümsedi. "Kavga etmeyi en baş&#x;ndan beri sevmiyorum ve bu sizin sevginiz istediğinizi yapars&#x;n&#x;z değil mi? Arkadaşlar&#x;n&#x;za söylememek ile kötü yap&#x;yorsunuz çünkü bak&#x;n kaç ay olmuş ben yeni farkettim."

"Yani cidden?" HyunJin öylece kald&#x;ğ&#x; için Felix ad&#x;mlar&#x;n&#x; onun yan&#x;na götürdü. Okulun içinde öpemezdi sar&#x;lamazd&#x;. "Cidden sevgilim"

"Bir şart&#x;m var ama. Şu kasl&#x; uzun boylu çocuk var ya? Onu kendime istiyorum yoksa bütün okula bağ&#x;r&#x;r&#x;m."

"Emrin oldu bil Jeongin Kaptan."

¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶

1 Hafta Sonra Felix'den;

Jeongin bu hayatta minnettar olacağ&#x;m insanlar aras&#x;na girmişti ve öyle kalacakt&#x;. Onun sayesinde o kadar rahatlam&#x;şt&#x;k ki, korkmuyorduk art&#x;k çünkü bize haber veriyordu. Gelecekleri zaman, gidecekleri zaman ya da biri gelirse diye bize mesaj at&#x;yordu. Biz de cesaretmizi topluyorduk çünkü arkadaşlar&#x;m&#x;za anlatma vaktimiz gelmişti.

Ellerim ile kucağ&#x;mda uyuyakalan bedenin saçlar&#x;n&#x; okşad&#x;m. Hyunjin'in evindeydik, önümüzde şömine vard&#x; ve oradan s&#x;cak geliyordu. Onun yumuşak koltuğunda uzanm&#x;şt&#x;k. Taekwondo antrenman&#x; olan Hyunjin yorulduğu için kollar&#x;mda uyuklarken ben de açt&#x;ğ&#x;m filmi izliyordum. Onunla böyle olmaya aş&#x;kt&#x;m san&#x;r&#x;m. Evli bir çift gibi hissediyordum

Çoğunlukla böyleydik zaten. Evli bir çift gibiydik ayr&#x; kald&#x;ğ&#x;m&#x;z süreler d&#x;ş&#x;nda. Mesela Hyunjin üzerimde uyumay&#x; severdi, saçlar&#x;m&#x; okşamay&#x; ya da çillerimi sevmeyi. Kendisi sürekli söylerdi bunlar&#x;. Ben de onun saçlar&#x;n&#x; örmeyi, güzel dudaklar&#x;ndan öpmeyi ve sar&#x;lmay&#x; seviyordum. K&#x;saca Hyunjin ve ben birbirimiz içindik. Kimse değiştiremezdi bunu.

Birkaç ay sonra mezun olacağ&#x;m&#x;z gerçeği her zaman beraber olabileceğimizi belirtirken hala heyecanlanmama engel olam&#x;yordum. Art&#x;k korkusuz olacakt&#x;k sonuçta.

Gözlerimi onun gözlerine diktim. Gözünün alt&#x;ndaki ben, çene kemiği Her şeyi mükemmeldi ve bilin bakal&#x;m Hwang Hyunjin kime aitti? "Sevi seviyorum &#x;yi ki benimlesin" Dudaklar&#x;m&#x; onun baş&#x;na doğru getirip ufak bir öpücük kondurdum.

"Ben de seni seviyorum bebeğim." Hyunjin? Ne ara uyanm&#x;şt&#x; bu çocuk yoksa beni mi kand&#x;r&#x;yordu? "Ne zaman uyand&#x;n sevgilim?"

"Ellerin saçlar&#x;ma tak&#x;ld&#x;ğ&#x; zaman ama s&#x;k&#x;nt&#x; değil ben hala rahat&#x;m burada." Hyunjin ellerini belime daha s&#x;k&#x; sard&#x;ğ&#x; zaman güldüm. "Biliyorum rahats&#x;n. Ama bak kolam bitti ve cipsim azald&#x;. Uyumak istiyorsan yenile hepsini köle adam."

"Ooo öyle mi?" HyunJin söylediklerime karş&#x; s&#x;r&#x;tarak yüzüme doğru yükselmişti. An&#x;nda koyulaşan gözlerimiz aras&#x;nda dudaklar&#x;m&#x;z&#x;n çekimi de belli oluyordu. Sağ elimi kald&#x;r&#x;p yanağ&#x;na yaklaşd&#x;rd&#x;ğ&#x;m zaman durdu. "Bu adam sizin köleniz olmak için haz&#x;r."

Dudaklar&#x;mdan kaçan k&#x;k&#x;rt&#x;lar ile hissettiğim dudaklara karş&#x;l&#x;k verdim.  Sert olmayan naif bir öpücüktü bu. Üst dudağ&#x;m&#x; kavrayan dudaklar&#x;na karş&#x; onun alt dudağ&#x;n&#x; emdim.

Onun büyük ellerinden birisini ensemde hissettiğim zaman k&#x;p&#x;rdand&#x;m." Hyunjin" Ağz&#x;mdan f&#x;s&#x;lt&#x; tarz&#x; ç&#x;kan ismi ile üzerime tamamen geçen bedenle ne olacağ&#x;n&#x; anlam&#x;şt&#x;m. "Yorgun değil misin?"

"Senin için hiçbir zaman yorgun değilim hem 1 saattir uyuyorum?" Hakl&#x;yd&#x;. Bir saattir ayn&#x; pozisyondayd&#x;k ve bundan hiç şikayetçi değildik. "O nedenle iyiyim."

"Hmmm o zaman kollar&#x;ma gel." kollar&#x;m&#x; kald&#x;rarak onun boynuna sar&#x;ld&#x;ğ&#x;m zaman belimi kavrayan elleri ile doğrulup kucağ&#x;na oturdum. Bu adam&#x;n kucak fantazisi vard&#x; buna emindim cidden. "O kadar güzelsin ki"

Dudaklar&#x;n&#x; aln&#x;mda hissedince k&#x;sa süreli gözlerimi kapat&#x;p açt&#x;m. Sevişmemizden önce hep böyle güzel sözler söyleyerek rahatlamam&#x; istiyordu ve bu adama cidden aş&#x;k olduğumu hissediyordum. "Gözlerimin gördüğü en güzel insans&#x;n bunu biliyorsun değil mi?"

Usulca baş&#x;m&#x; sallad&#x;ğ&#x;m zaman gülümsemiş dudaklar&#x;ma yükselmişti ama bu yükselmeyi durduran şeyin kap&#x; zili olmas&#x; klişenin içerisine girdiğimizi belli etmişti. "Birini mi bekliyordun?" saat akşam 7'ye geliyordu. Kim gelirdi ki?

"Ah san&#x;r&#x;m iki gün önce sipariş ettiğimiz şeyler geldi bebeğim. Gidip alal&#x;m." Hyunjin ve ben internetten birkaç k&#x;yafet ve bak&#x;m ürünleri sipariş etmiştik. Akl&#x;ma gelen şey ile kafa sallad&#x;m. Kore'nin 7/24 kargo sistemine hala al&#x;şamam&#x;şt&#x;m.

&#x;kimiz birlikte ayağa kalkt&#x;ğ&#x;m&#x;zda beraber kap&#x;ya doğru ilerledik. Ben önde Hyunjin arkamdayd&#x; ve o adam sürekli s&#x;rnaşmaya devam ediyordu. Ellerine vurarak geldiğim kap&#x;y&#x; an&#x;nda açt&#x;m. Keşke Keşke delikten falan baksayd&#x;m demek istedim.

Hyunjin'in donmas&#x; ile açt&#x;ğ&#x;m kap&#x;ya bakt&#x;ğ&#x;mda gördüğüm kişilerin olmamas&#x;n&#x; istemiş Tanr&#x;ya yalvarmaya başlam&#x;şt&#x;m. Tuttuğum kap&#x;y&#x; an&#x;nda kapatt&#x;ğ&#x;m zaman korku dolu gözlerim ile arkamdaki bedene döndüm. "H-Hyunjin"

"Sshhh" Elleri yanaklar&#x;m&#x; bulunca dolan gözlerim ve atan kalbim onu dinlemiyordu. Kap&#x; zili birden fazla kez çalmaya başlay&#x;nca yolun sonuna gelmiş gibi hissetmiştim. Böyle olmamal&#x;yd&#x;, öğrenmemeleri gerekiyordu yani en az&#x;ndan biz söyleyecektik. Hyunjin'in de gerildiğini anlam&#x;şt&#x;m ama bana belli etmemeye çal&#x;ş&#x;yordu. "Hyunjin! Aç kap&#x;y&#x; hemen!"

D&#x;şar&#x;dan gelen sesle beni arkas&#x;na alan Hyunjin, derin bir nefes alarak kap&#x;y&#x; açt&#x;. "Ne oluyor burada? Neden o senin yan&#x;nda?" an&#x;nda bir ad&#x;m atarak içeriye giren BangChan isimli arkadaş&#x;na onun bedeninin arkas&#x;ndan bakt&#x;m. Hyunjin'in arkadaşlar&#x; beni hep korkutuyorlard&#x;.

Bangchan, Minho, SeungMin ve ChangBin kap&#x;n&#x;n önünde bize bak&#x;yorlard&#x;. SeungMin çok şirindi ondan pek korkmuyordum ama Ama işte diğerleri "&#x;çeriye geçin." Hyunjin'in sesi ile bir ad&#x;m geriledim. Elim ayağ&#x;m titriyordu resmen.

Hepsi bir bir içeriye girerken titreyen ellerimden düşürdüğüm telefonumu Seungmin alarak bana uzatm&#x;şt&#x;. "Korkma." Diye f&#x;s&#x;ldad&#x;ğ&#x;n&#x; duyduğumda şaş&#x;rm&#x;şt&#x;m. Umursamadan hemen Jeongin'e mesaj att&#x;m derhal buraya gelmeliydi.

"Evet böyle oturacak m&#x;y&#x;z? 10 dakikad&#x;r ikinize bak&#x;yoruz. Dökülün ne oluyor burada?" BangChan'&#x;n sinirli sesi ile birkez daha yerimde sinerek elimi kavrayan bedene resmen yap&#x;şt&#x;m. "Chan sus korkutuyorsun görmüyor musun?"

"Kar&#x;şma SeungMin." SeungMin'in yan&#x;ndaki ChangBin ona uyar&#x;c&#x; bir ses tonuyla seslenmesi ile SeungMin'e bakt&#x;m. "Ne? Bir de dövün isterseniz? Felix, mutfağa gidelim gel." SeungMin'in bu tavr&#x; çenemin yere düşmesine kadar şaş&#x;rmama neden oluyordu.

Ayağa kalkan uzun bedenin elini ChangBin oturmas&#x; için tutunca elini çekti. Gözlerimi Hyunjin'e çektiğim zaman onun baş sallamas&#x; ile ayağa kalkt&#x;m ve titreyen bedenim ile nas&#x;l düzgün yürüyebilirsem o kadar h&#x;zl&#x; yürüdüm mutfağa doğru. Vard&#x;ğ&#x;m yerde bulunan masaya an&#x;nda oturdum.

"Felix benden korkma lütfen." SeungMin içeriye gelip önüme oturmuştu. "O salaklar sadece güç gösterisi yapmay&#x; seviyor. Hem ben anlam&#x;şt&#x;m sizin sevgili olduğunuzu."

"N-Ne?!" şaşk&#x;nl&#x;k içinde bağ&#x;rd&#x;m. Tabi sesim çok yüksek ç&#x;kmam&#x;şt&#x;. "Hyunjin gözlerini senden alam&#x;yor. Telefonunda senin resimlerin var ve telefon şifresi senin doğum günün. Nerden biliyorum diye düşünme instagramda doğum gününü kutlad&#x;ğ&#x;n fotoğraflarda görmüştüm ve sorduğumda az kals&#x;n Felix diyecekti." Gözlerimi açarak ona bakt&#x;m.

"Se-SeungMin Ajan olmal&#x;s&#x;n." Bütün bunlar&#x; bu kadarc&#x;k şeyden anlamas&#x; beni şaş&#x;rtm&#x;şt&#x;. "Sevmek yanl&#x;ş bir şey değil. Benim o mal sevgilim ve arkadaşlar&#x;m&#x;z bunu anlayacak işte de bakal&#x;m ne zaman"

"Sevgili mi?" Sevgilisi mi vard&#x;? Ben sadece isimlerini biliyordum tan&#x;m&#x;yordum onlar&#x;."Şu var ya, ultra yak&#x;ş&#x;kl&#x; sevimli karizmatik-Şaka yap&#x;yorum şurada oturan deri ceket giyen var ya. ChangBin." tamam hat&#x;rlam&#x;şt&#x;m şimdi. Birkaç kez onlar&#x; birlikte görmüştüm, beraber geziyor el ele tutuşuyorlard&#x; nas&#x;l hat&#x;rlamam.

Changbin okula motorla gelen tek kişiydi oradan biliyordum. K&#x;zlar ona hayran kal&#x;yordu birçok kez şahit olmuştum. Bizim okuldan ona yazan k&#x;zlar&#x;n olduğuna ad&#x;m gibi emindim." Gerizekal&#x; sevdiğim biraz inatç&#x;. Seni korkuttuysa üzgünüm asl&#x;nda tam bir tavşand&#x;r."

SeungMin sevgilisinden bahsederken gülümsemişti ve onu nas&#x;l sevdiğini anlam&#x;şt&#x;m. "Bir geldiğimiz zaman Hyunjin'in an&#x;nda seni arkas&#x;na almas&#x; Ah bu çocuk da büyüdü. Hyunjin'in evlenip yuva kuracağ&#x;ndan çok endişeliydim."

K&#x;k&#x;rdad&#x;ğ&#x;m zaman SeungMin de gülümsedi. O s&#x;ra tekrar zil çal&#x;nca h&#x;zla ayağa kalkt&#x;m. "Benim arkadaşlar&#x;m geldi." SeungMin ile mutfaktan ç&#x;k&#x;nca Hyunjin kim der gibi bakm&#x;şt&#x;. "Jeongin" diye seslenip kap&#x;y&#x; açt&#x;m.

"Felix? Niye geldik biz buraya nere-O karş&#x; okuldan değil mi?" Jisung'un beni görünce konuşmaya başlamas&#x; ile Jeongin onun karn&#x;na bir dirsek geçirdi. "Kes sesini. Sessizce içeriye gireceğiz kavga edeni döverim arabama almam kendiniz gelirsiniz."

Jeongin'in tehtidi ile susan Woo ile Jisung, Felix'in arkas&#x;ndan salona ilerledi. "Buras&#x; düşman bölgesi neden buraday&#x;z!?"

"Wooyoung gözünü seveyim Bağ&#x;rma sus otur bak çok gerginim zaten ne olur sus." Felix onu cimciklerken üçünü de bir koltuğa oturttu. Yer yoktu bu nedenle ayakta kalan SeungMin ile ben vard&#x;k. "Gel kucağ&#x;ma otur." ChangBin sevgilisini kucağ&#x;na çektiği zaman ben de Hyunjin'in yan&#x;na geçtim.

"Evet neden buraday&#x;z?" Tekrar BangChan'&#x;n sorusu ile derin nefes ald&#x;m. "Normalde ayr&#x; ayr&#x; konuşacakt&#x;k sizinle ama bir karmaşa oldu Böyle öğrenmenizi istemedik. Gerçekten bu zamana kadar saklamam&#x;z&#x;n nedeni de sizin bu anlams&#x;z kavgan&#x;zd&#x;. Korktuk."

Belime sar&#x;lan Hyunjin ile gerildim. Jisung ve Wooyoung an&#x;nda şaşk&#x;nl&#x;ktan bağ&#x;racakken Jeongin ikisinin ağz&#x;n&#x; tuttu. "&#x;kinizi belinden halatla bağlar arabam&#x;n arkas&#x;na takar&#x;m tüm yolu sürünerek gelirsiniz. Kesin sesinizi."

Odada bulunan herkes - Ben ve Hyunjin hariç- şaşk&#x;nl&#x;k içerisinde Jeongin'in tehtidine bak&#x;yordu. Onu tan&#x;m&#x;yorlard&#x; tabi Jeongin ne isterse yapabilirdi bu nedenle Jisung ve Wooyoung an&#x;nda susmuştu." Aferim Devam edin."  kafa sallayarak devam ettim.

"Jeongin ve Seungmin(?) tesadüfen öğrendiler. Onlar bizi destekledi gerçi SeungMin'in bildiğini yeni öğrendim Jeongin olmasa ne yapard&#x;m bilmiyorum" Bana karş&#x; gülümseyen bedene gülümsedim.

"Uzun süredir Felix ile sevgiliyiz. Bunu sizden saklad&#x;k çünkü kavgaya girişeceğinizi biliyorduk zaten okulda kavgal&#x; olunca hepten birbirinize girerdiniz. Aç&#x;kças&#x; benim için s&#x;k&#x;nt&#x; yok ama Felix'in okulda laf yiyeceğini bildiğim için hep saklad&#x;m. Ben yokken ona zarar gelmesinden korktum."

Hepsi bizi sessizce dinliyordu aç&#x;kças&#x; beklemiyordum bunu. "Felix ile okulumuz tamamen bittiği zaman size söyleyecektik ama san&#x;r&#x;m planlad&#x;ğ&#x;m&#x;z gibi gitmedi. Arkadaşlar&#x;m&#x;z bizi bilmesin istedik en az&#x;ndan bir süre boyunca. Ama hepinizden anlay&#x;ş bekliyorum"

&#x;kimiz de hüzünlüydük. Bizden saklad&#x;n&#x;z diye k&#x;zabilirlerdi hakl&#x;lard&#x; kendi çaplar&#x;nda ama biz de hakl&#x;yd&#x;k." Felix'i çok seviyorum, o benim sevgilim Onu bu zamana dek b&#x;rakmad&#x;m b&#x;rakmayacağ&#x;m da. Umar&#x;m bizi anlars&#x;n&#x;z."

Gözlerimi arkamdaki bedene çevirdim. "Ben de Hyunjin'i çok seviyorum Lütfen bize k&#x;zmay&#x;n"

Birkaç dakika sessizlik çöken salonda ilk Bangchan konuşmaya başlam&#x;şt&#x;. "Birbirinizi seviyorsan&#x;z bana laf düşmez. Sadece uzun süredir ç&#x;k&#x;yorsunuz ve söylememenize k&#x;zd&#x;m. Yabani ve gaddar insanlar değiliz."

"Niye öyle diyorsun yak&#x;ş&#x;kl&#x; az önce Hyunjin'i dövecek gibi bak&#x;yordun hani? Çatma kaşlar&#x;n&#x; çabuk yaşlan&#x;rs&#x;n." Jeongin'e döndüm h&#x;zla. Bizden şart olarak BangChan'&#x; istemişti. Hyunjin'de çakt&#x;rmadan konu açarak Jeongin' gösteriyordu BangChan'a. "Yak&#x;ş&#x;kl&#x;?"

Jeongin s&#x;r&#x;t&#x;rken Chan şaşk&#x;nd&#x;, hadi ama hoşuna gitti kesin. "Benlik bir durum yok. Sonuçta benim arkadaş&#x;ms&#x;n. Değil mi?" Yan&#x;nda oturan ikiliye dönünce Jisung ve Wooyoung ayağa kalkm&#x;şt&#x; ayn&#x; anda. &#x;kili kollar&#x;n&#x; aç&#x;nca Hyunjin bana izin vermiş onlara sar&#x;lm&#x;şt&#x;m. "Seni bu kadar korkuttuysak özür dileriz Lixxie Aussie sakin üzülme tamam m&#x;? Bunlar yan&#x;nda olmasa bile biz seni koruruz. Seni seviyoruz tabii ki."

&#x;kiliye s&#x;k&#x;ca sar&#x;lm&#x;şt&#x;m. Duygusal olman&#x;n s&#x;ras&#x; değildi ama gözlerim dolmuştu. "Nedenmiş o? Elbette arkadaş&#x;m&#x;z&#x;n yan&#x;nda olacağ&#x;z biz." Hemen diğer taraftan sitem dolu bir ses gelmişti. Geri çekildim. "Sizi tan&#x;tmam gerekiyor san&#x;r&#x;m Benim arkadaşlar&#x;m Jeongin, Jisung ve Wooyoung. Çocuklar onlar ise Bangchan, Minho, SeungMin ve ChangBin."

Hyunjin uzanarak elimden tutmuştu. Beni tekrar kendisine çekerken onun kollar&#x;na s&#x;ğ&#x;nd&#x;m. En güvenli yerime. "Bari yemek söyleyelim ben buraya aç geldim Hyunjin ile bir şeyler yapar&#x;z diye." Minho'nun konuşmas&#x; ile gülümsedim. Kaynaşmalar&#x; için bir günümüzden k&#x;ssak yeterdi sonuçta art&#x;k hepsi biliyordu ve birlikte olacakt&#x;k.

Sonsuza dek

"Lixie'm." Kulağ&#x;ma dolan f&#x;s&#x;lt&#x; ile hafifçe gülümsedim. "Güzelliğim. Uyan bakal&#x;m."

"Biraz daha uyumak istiyorum" Kollar&#x;nda sarmalanm&#x;ş olduğum bedene daha da yaklaşt&#x;m ve göğsüne kuruldum. Onun kokusu ile uyumak o kadar güzeldi ki. "Burada kalmak istiyorum." F&#x;s&#x;ldad&#x;m.

"Dün gece beni sürerken oldukça yoruldun san&#x;r&#x;m?" Kulağ&#x;ma gelen bir diğer f&#x;s&#x;lt&#x; içimi titretmişti. Uyanmaya başlayan alt taraf&#x;m ile ona vurdum. Dün gece birkaç tane tur yapm&#x;ş olabilirdik

"Tamam bir şey demedim Tamam! Yah!" Hyunjin'in gülmeye başlamas&#x; ile onu hassas bölgelerinden g&#x;d&#x;klamaya başlam&#x;şt&#x;m. &#x;kimizde gülerken elimi ensesine atarak kendime çektim onu ve dudaklar&#x;na yap&#x;şt&#x;m. "Seni seviyorum."

"Ben de seni güzelim."

¶¶¶¶¶¶¶¶¶

Ommam baya bekledi yahu

Neyse merhaba! Ben sevdim bu bölümü! &#x;️

Oy ve yorum işini 🥺🥺🥺🥺🥺🥺🥺

Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

6 gün sonra 1 yıl olacak: funduszeue.infoaş'a avukatı üzerinden elden verilmiş olan bir “kapalı mektup” yazdım. Dün itibarıyla “bu aşamada” siyaseti bırakması üzerine; “Temmuz sonuna kadar haberini alamazsam, sesini duyamazsam yani, mektubu ‘herkese açık' hâle evireceğim” dediğim yazdıklarım (bazı detay kesikleri hariç) ayniyle aşağıdaki gibidir Nispeten daha kısaca olan ikinci yazışımı da haftaya “kapalı” olmaktan çıkarmalıyım.

Ali Kemal Özcan

 01 Haziran

 

(Öcalan'a Mektup, Kandil'in İntiharı ve İmralı'ya Ne'ye Gittim? kitaplarımın okunmasından sonra, en son olarak da ikinci Türkçe kitap olan Araf'taki Çözüm Süreci'nin sonundaki “Abdullah Abi” mektubumdan hemen sonra okunması istenmiştir.) 

 

“Selocan” Nedir? 

Geçen gün bir ortak arkadaşımız ile uzunca görüştük. İlk Türkçe kitabımı ve son çıkan iki kitabımı sana ulaştırmasını “emanet” ettim (Bir yanlış anlama/anlatma olmuş, sadece sözlü notu iletmiş arkadaş, kitapları tedarik yolunu bulacağını söyledi). Bu “kapalı” mektubuma ek olarak da ikinci Türkçe kitabımın (Araf'taki Çözüm Süreci, ) sonunda, özel bir hususiyetle okumanı istediğim “Abdullah Abi” (s. ) başlığındaki Öcalan'a ikinci mektubumu gönderiyorum. Ve “Tehdit” başlıklı kısa yazıyı

Bu mektuba; “Abdullah Abi” mektubunun 8'inci paragrafındaki “O anlamadı, ama sen anlarsın Abdullah Abi:” cümlesini takip eden ve “sehven” kesildiğini kitap yayınlandıktan sonra maalesef öğrendiğim (Oysa bu paragraf Öcalan'a Mektup [] adlı ilk Türkçe kitabımda yayınlanmış olup ve sayfalarında tekraren mevcuttur) şu “kim olduğum” paragrafı ile başlamalıyım:[1]

henüz tam bilmediğim taraflarım var. Ama bildiğimi bildiğim bazı taraflarım da var. Bunlardan en önemlisi, “tarihi yaşıyorum” dediğim tarafım: sınıflı tarih boyunca; Enkidu-Gılgameş ilişkisinden Spartacus yenilgisine, Zerduşt'ten Mani'ye, Sokrates'ten Marx-Engels'e, İsa'dan Ali'ye, Mazzini'den Trotski'ye, Hallac-ı Mansur'dan Said-i Nursi/Kurdi'ye, Roza Luxemburg'dan Antonio Gramsci'ye, Lenin'den Mao'ya, Grigory Zinovyev'den Saime Aşkın'a, Ernesto'dan Ho Chi Minh'e, Mahir'den Deniz'e, Mazlum'dan Mahsum'a, Haki'den Kemal'e, İbrahim İncedursun'dan Selçuk Şahan'a, Mustafa Kemal'den Abdullah Öcalan'a benzeri bütün hakketmeden yenilenlerin, ihanete uğramışların yaşanmamışlık-larının toplam ruhunun bir parçacığı olduğumu biliyorum.

Kâinatta tesadüf yoktur: tesadüfler zorunlulukların görünüm/dışavurum biçimleridir. İmralı'ya gidişim de öyle olmuştur İstanbul seçimlerini nasıl ekmek-peynir gibi “kullanıp” (değerlendirip) gittiğimi son kitaptan okursun. Öcalan ile “sansürsüz” neler konuştuğumuzu, senin gülüşlerini ve öksürüşlerini de kaydeden İmralı kayıtlarından bir gün okursun. Bizden gençsin.

Seni bir “siyasi” figür olarak doğuranın “Ne” olduğunu ve şu andaki mevcudiyetinin sosyolojisini sana yazmak için bu “kapalı” mektubu yazıyorum.

Burada seni küçümseme veya rencide etme amacını (senin deyişinle “fırıldak” amaçları) satırlarımda veya aralarında aramaya çalışma. Arkadaşımızın sana tedarik edeceği ilk Türkçe (Öcalan'a Mektup) kitabımın ve 'inci sayfalarında iki kez “Öcalan Nedir?” (“kimdir” değil) diye yazmışım. Kim olmak değil “Ne” olmak önemlidir bu hareketin kültüründe.

Bu mektubu okumadan önce bir de özenle lütfen, bizim İmralı'ya gitmemizi engellediğini düşündüğüm (Selocan'ın objektif çalışanı) H. Fidan'a en son söylemiş olduğum Edebali'nin şu cümlesini okumaya çalış! Ki benim yazma, senin de okuma emeklerimiz boşa gitmesin:   

Oğul;

Dünya sandığın kadar büyük değildir, dünyayı bize büyük gösteren bizim küçüklüğümüzdür.”[2]

Erdoğan'ı “bir şekilde” yıkma muhalefetine “içerden”, senin deyiminle gol atma, vole hazırlama menajerliğini yapan Sen Ne'sin? Sorumuz bu.

Bu yılın başlarında Erdoğan, bir meclis konuşmasında “Edirne'deki” diye başlayan cümlesini sarf edince beni arayan Medyascope'un[3] sorusuna cevaben aynen: “Bırakın siyaseten bir şeyler yapmayı ‘Gerçeklerin ortaya çıkmak gibi bir kötü huyu var' denir, Çözüm Sürecini faciaya götüren konsorsiyumun ‘en yaman' tetikçisi olduğu ortaya çıktığında, onu linç olmaktan sadece Öcalan kurtarabilir” dedim. Ve sözün sırası geldiği her yerde demeye devam ediyorum Fetullahçı, Kemalist, “Marxist”, “Kürd”cü faşistlerin cümbür cemaati (S. Çürükkaya'dan M. Z. Okçuoğlu'na, Emre Uslu'dan T. Toros'a, F. Portakal'dan Ali Tarakçı'ya bilumum Öcalan düşmanları ve “kripto” Öcalan düşmanı “Kürd” Youtube kanalları) seni tehdit ettiğimi, hatta senin hayatının “içerde” tehlikede olduğunu yazıp söyleyedurdular!

İnsanlığın felsefi birikimlerinin Sokrates'inden Mevlana'ya; Zerdüşt'ünden Nietzsche'ye bir “Kendini bil, kendini tanı!” düsturu vardır: “Bin yıl okusam da ‘Ne biliyorsun?' diye sorarlarsa Haddimi bilirim'” der Celalettin-i Rumi. İslam kültüründe de “İslam'ın altıncı şartı haddini bilmektir” denir

Sevgili S. Demirtaş; senin ne ölmeni isterim ne de öldürülmeni. Gençsin. Önünde, anlamlı edebileceğin epey bir hayat şansı var: “Her şeyle oynanır, Önderlik ile oynanmaz!” dedim son kitabımın ilgili yerinde, bunu bu başlangıçta da tekrar etmeliyim.

*****

Doğan arkadaşla bir araya geldiğimizde; sana iletmesini ısrarla istediğim bir yaşanmış vakayı kendisine anlattım. Burada sana yazılı hâle getirmem lazım. Zira açıklayıcı yönü “İbreti Alem” ötesidir. Trajik vaka 'de bizim köyde yaşandı:

Askerden henüz dönen 22 yaşındaki bir köylümüz O yıllarda köyler kalabalıktı. Bizim bu bölgenin bir kültürü haline gelmiş olan, elle/sopayla keklik avına gidilirdi. Kışın sabahları şafak atmadan, köyümüzden yaklaşık 10 km. uzaktaki Peri çayının vadisine yürünür, akşamın alacakaranlığında dönülürdü. Keklikler uçmaktan yorularak (her yerde insan çok olduğu için, konunca hemen tekrar uçurulurdu) bir yere konar, insanlar da gidip elle yakalarlardı. Kekliklerden biri; altı buz, üstü kar ile kaplı Peri çayının üzerine konar, kara saplanıp kalır. Bizim genç, kekliği eliyle yakalamak üzere buz/kar üzerinden –alttaki buz çatırdamalarına aldırmadan– “dikkatli-dikkatli” kekliğe uzanırken buz çöker ve suya düşer. Can havliyle iki kolunu karla kaplı buzun üzerine atarak tutunmaya, çıkmaya çalışırken “Yok mu can kurtraaan!” diye imdat eder Balıklarca bir kısmı yenen cesedi, yaklaşık 3 ay sonra 10 km aşağılarda kıyıya vurmuş olarak bulundu.

Gencecik köylümüz “dikkatli” adımlarla kekliğe yaklaşırken, karşı kıyıdan bazı köylülerin “Lo loo mey mey, bıni cemede terre. Mey!!! (Hey hey adam gelme, altı buzdur gider. Gelme!!!) avazları ile uyardıkları hâlâ anlatılır.

Zihin ve ruh dikkatini celbetmek isterim sevgili S. Demirtaş! Bu bir tehdit değil, bu Kâinatın insan mahlukuna bahşettiği bazı şeyleri önceden görmemelekesinin –en az o karşı kıyı köylülerinin “sıradan” melekesi kadar ayan-beyan– bir uyarısıdır:

Buradaki Buz, MHP'yi yeterince “milliyetçi” (yani faşist) bulmayarak ondan ayrılanların kurduğu İyi Parti'nin Akşener'idir. Üzerindeki Kar ise, M. Kemal'i Dolmabahçe'ye hapsederek öldüren faşist-Kemalist CHP elitinin ardılı olarak bugünkü Kılıçoğlu'dur.[4] En altta akan nehrin suyu gerçeklerin “kötü huyu” oluyor

“Artık!” uçamayacağını düşündüğün “keklik” Öcalan, buzların gürültülü çadırdısına rağmen kekliğe uzanmaktan vazgeçmeyen Sen; karşı kıyıdan avaz eden köylülerin “bir-ağızdan” sesi de Ben oluyorum sevgil S. Demirtaş

Bu bir “sezgi” de değildir. Görmek isteyene adeta bangır-bangır bağıran olgular, veriler bütününden damıtılmış basirettir, ferasettir Kimi Kemalist öbeklere muhtaç edilmiş hâliyle bile Erdoğan'ın –hâlâ– bir yerlerde uygulama-dışı tuttuğu “Andımız” marşını, “Buz” partisinin kelli-felli PartiVekilleri ilkokul önlük-yakalarını kuşanarak ayakta okudular ve geri getirme yemini ettiler. “Kar” partisinin sözcüleri de geri getireceklerine dair her fırsatta “seçim/iktidar vaadi” olarak tekrar ededururlar.

yaşlarındaki Kürt çocuklarına tam 80 yıl her sabah okuttukları “Türküm” diye başlayan ve “Varlığım Türk varlığına armağan olsun!” ile biten “Andımız” marşını

Dahası; “Niye herkesi ‘Türk varlığına armağan' ediyorsunuz?” diye soranlara: “Türk derken ‘Herkesi' kastediyoruz” diyerek sadece Kürtlerin haysiyetiyle kalmayıp aklıyla oynamayı da pervasızca sürdürdükleri “Andımız marşımız”ı!

Kahvaltısını beklediğin “Buz” partisi lideri, meclis grup konuşmasında Erdoğan'ı “O İmralı'daki kankanı tekrar devreye koyarsan Sakın ha, sakın haa, sakın haaa!” diyen cazgın tehdidini o “Andımız”ı önlük-yaka ayakta bağıran yine o vekillerine ayakta alkışlattırdı. Bu “demokRAsi” cephenizin Kar-Buz ikilisinden yine “Kar” partisinin başındaki beşerimiz ise, Erdoğan'ın İmralı hatırlatmasına: “O meşru değil ama ‘bizimki' meşrudur” diyerek “çözümünü” seninle meşruiyet zeminine oturtuverdi!

Peki sen, en azından Çiçero'dan Russo'ya kadar olan devasa meşruiyet literatüründen bir-iki kaynak okumadın mı? Hukukçusun Okumadıysan niye okumuyorsun? Bundan bir-iki tanesini Kılıçoğlu'na niye göndermiyorsun?? (Seçilmekle, hele Türkiye'deki parti/seçim sistemiyle seçilmiş olmakla, “seçilmiş olanlar arasındanseçilmek ilemeşru olunmaz!” der bunun literatürü) Bu literatürün bu yalın kriterine göre asıl meşru olmayanın sen ile Kılıçoğlu olduğunu; asıl meşru olanın ise, 30 yıldır bölgesinde birinci olan bin-bir isimli partilerin kurucusu (ve isim babası) olarak “İmralı'daki” olduğunu niye okumuyorsun, niye yazmıyorsun, niye söylemiyorsun ???  

Senin işin hikâye-senaryo mu yazmaktır? Erdoğan'dan Öcalan'ı devreye sokmanın (6 yıl: Oslo, Habur, İmralı vs.) intikamını alma peşindeki bu “demokRAsi güçleri”ne menajerlik mi yapmaktır ?? Sen Ne'sin, senin Öcalan'a intikam dürtülerin daha mı derinlerde yoksa ???

Bunu anlayacağız, bunu çözeceğiz

Evet, “sorumuz bu” demiştim: Psikolojinin Marx'ı olarak bilinen Freud: “Bilinç altı;insanın sadece bilmediği değil bilmek istemediği, kendi nefsine söyleyemediği, kendi ‘örtük' gerçekliklerinin depolandığı/zulalandığı yerdir” der. Onun için de Öcalan: “Benim sizden farkım, kendimi kendime itiraf edebilmemdir” der. Ve yine bunun için Öcalan ikinci görüşmemizin ortalarında bir yerde (H. Dicle'nin “Kandile sormadan götüremem” dediği kitaplarımı okuduktan sonra) durup-dururken “Seni buraya Allah gönderdi” diye haykırdı.

Selocan'ın “Ne” olduğunu söylemeye şuradan başlamalıyım sevgili S. Demirtaş: 'ların ortalarına doğru PKK örgütlenmesine yığılarak Kürtlerden “adeta intikamını alan” ve Öcalan'ın “Örgüte karşı yenilmiştim, yenilgi içimi asit gibi eritiyordu” dediği Kürt gericiliğinin (Sümer Rahip Devleti-II, s. )[5] bir yaratımı – tasarımı yani– olarak şekillendi bu “liderlik”

Yoksa 20 yıldır bu geleneğin rahminde “siyaset” yaptığını/öğrendiğini düşünen SEN:

  • Canlısı dururken “Alışsanız iyi olur, daha Başkan Apo'nun heykelini dikeceğiz, heykelini!” dediğin heykelin canlısının Ne olduğunu konuşmayı/yazmayı neden hiç akıl etmezsin?
  • “İçeride” gibi bir fırsatının zamanını bunu akıl etmek yerine, hikâye-senaryo gibi “deneme”lere niye harcarsın ??[6]
  • Erdoğan'ın tepside sunduğu “Edirne-İmralı hesabı” fırsatını; bu “İmralı”nın Ne olduğunu, Ne'den hesap verilmesi gereken “Merci” solduğunu söyleyip yazacağına; “Biz partimize, bağımsız yargıya (nereden getireceksen!) hesap veririz” gibi fırıldaklığı bile kıskandıracak kadar bir ukalalık abidesi cümleni bilinçaltının Nere'sinden kurarsın ???

Kandil'den D. Kalkan'ın bile “Hepimiz O'na hesap vereceğiz” demesiyle, sana kapı sonuna kadar açılmışken

Bak ben “tek-başıma” Öcalan'ın NE olduğunu anlatmayı adeta sınırsız-hudutsuz serbest hâle getirdim Türkiye'de Bunu 18 yıllık “maraton” ile nasıl yaptığımı sonra sorarsın.

Üzümünü ye bağını sorma şimdilik! Görüşürsek anlatırım.

Bizim köyün ikinci bir “küçük trajik” vakası da şöyledir sevgili S. Demirtaş: Köy içi duvarının dibinde tesbihini çeken, o sıralarda 70'li yaşlarındaki amcasına, o sıra 40'lı yaşlarında olan bir “saf” yeğeni: “Apé Şeref, tu kı mıri wé tızbiya xwe dıdi mın?” [Şeref amca, sen öldüğünde o tesbihini bana verir misin?] der. Apé Şeref: “Oğul, Memémın, ki péşta tere kes nızanı” [Memedim, kimin önce gideceğini kimse bilmez!] diye cevaplar sühulet  içinde

Kısa süre sonra yeğen, Elazığ'da bir traktörün altında kalarak can verdi: istediği tesbihini burada bıraktı Apé Şeref epey sonra öldü.

Buradaki “tesbih” sevgili S. Demirtaş, sözünü ettiğim üçlü koalisyon olarak (iflah olmaz Öcalan düşmanlığı paydasında birleşen) Kemalist faşistlerin, “Kürdcü” faşistlerin ve “Marxist” faşistlerin adeta sezaryenle doğurttukları, senin bilinçaltının “Selocan” liderliği olabilir mi acaba?

Bunu çözeceğiz, bunu anlayacağız

Sana, anlamak için bir ipucu vereyim: Bu “Selocan” yaratımını – daha doğrusu, yatırımını – canhıraşça “önde” tutanların, yani tetikçi tutmakta “hayliheyecanlı” olanların Öcalan ile ilgili elle-tutulur (en azından biraz ilmî ve biraz vicdanî) bir değerlendirmesini, bir cümlesini, bir paragrafını bana gönderirsen; sana karşı önyargılı olduğumu ikrar edip senden özür dilemeye varım. Sen de bu Üçlü Bileşke'nin öyle bir spotunu bulmaya var olacaksın! Ve bulamazsan; kendini kendine itiraf etme sürecine bir-yerden giriş yapabilirsin.

Bir ip-ucu daha: Ocak'ından sonlarına kadar süren İmralı Süreci'nin 36 ayı boyunca sen S. Demirtaş veya “Selocan” olarak Süreç'in kendisi ve süreci başlatanlar hakkında, tabiri caizse, “Allah razı olsun!” mealinde bir olumlu, umut verici ve/veya katkı yapıcı bir cümleciğini bana aktarırsan seni kıskandığımı “itiraf” edip senden af dilemeye var olacağım. Öcalan'ın dolaysız devrede olduğu 3 tam yıl boyunca

Yoksa eğer; bundan sonra yazacaklarımı daha dikkatli, daha odaklanarak, daha bir gönül gözüyle –kendini kendine itiraf edebilerek yani– okumaya girişebilirsin.

Buz-üstüKar partisinin Kılıçoğlu'ndan “Kürt sorununu çözme yolunda ‘imzalı' iki adet söz” aldığınızı öğrenmiş oldum İçine iblis/şeytan girmiş “fırıldak” siyaset için, Mü'min Süresi'nin 74'üncü ayetinde şöyle bir meal vardır: İşte Allah, kendisinden gelen gerçekleri örtbas edenleri, böylece şaşırtır. Bu durumunuz alakalı olarak, halkın ürettiği bir deyim de şunu der: İnsanın fikri ne ise zikri de o olurmuş

Cılkını çıkarmış olarak “Kürt sorunu” dediğiniz Türk-Kürt ilişkileri sorununda kayyum meselesinin yeri hiç olmadığını söylemek abartı olmaz. Bir türev sorundur çünkü.

Ayrıca, belediye hizmetlerini doğru-dürüst bilmediğinizi ve/ya yapmadığınızı Allah da kul da biliyor. Neden kayyumderdi sizin için “Kürt sorunu” çözümünde bu kadar “acil talep” oluyor? Oysa o belediyelerdeki yolsuzluklarla ilgili az “koku” yok! Bu kötü kokulardan, bizzat seçmenlerinizce “Kayyumlar bizimkilerden yolsuzlukları öğrendi” vecizesi üretildiği de yaygınca konuşuluyor. Bilmiyor olamazsın

Ana dilde eğitim” ise asıl sorunun içinde bir “çerez” kadardır. Çünkü asıl sorun; sizin hem bilmediğiniz hem bilmek istemediğiniz, senin “Ortak evimiz” dediğin Türkiye Cumhuriyeti'nde “Kürt kökenli” değil Kürt olmaktır. Bu da en acil ve en zalimane olarak Kar ve Buz partilerinin geri getirmeye ant ettikleri “Andımız” marşında ve 'ten 'ye Anayasa'nın şu “demirbaş” 66'ncı maddesinde kendini var eder: “Cumhuriyet'e vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk'tür.” Acil talep listenizde bunlar hiç geçmiyor!

Yani o en vahşiyane deyimin anlattığı gibi: Koyun can derdinde, kasap et derdinde olmuş oluyor Değil mi?

Çünkü o malum anayasa maddesi ve “Andımız” ile başlanırsa, çorap söküğü gibi bu sorunumuz çözüme gider. Kayyum-Anadil türü söylemler ise sorunun etrafında dönüp-dolaşıp ipe un sermeye, yani çözümü hep ertelemeye götürür. Dolayısıyla; “Ova eliti” dediğim tarihin keneleri kadrolarının kilitlenmiş oldukları “Baba” hedef olan Öcalan'ın İmralı'daki “hayırlı” bir cenazesine bir-şekilde ulaşılmış olur Öyle değil mi sevgili S. Demirtaş?

*****

Çözüm Süreci'ni kim başlamadan bitirdi?” sorusunu tabiri caizse karambole, oradan da gümbürtüyle faili meçhule götürmenin senin için ne kadar hayatî olduğunun farkındasın!

Şu an “içerde” olmanın sebebinin “Bu süreci akamete götüren Erdoğan'a ‘Seni başkan yaptırmayacağız!' seslenişinin olduğu” söylemlerini duydukça adeta havalara uçtuğunun da ben farkındayım, takdir edersin

Kendi “kaçılamaz” gerçekliklerinden korkmamanı temenni ederim sevgili S. Demirtaş: başlamadan bitirilen Süreç'in henüz birinci yılı dolmadan; Kandil'den “AKP muhatap olmaktan çıktı” seslerinin hemen ertesinde (17 Mart ), sen Al Jazeera'ye gerilla komutanı üniformasıyla[7] çıkıp “Evet, bu hükümet giderek muhatap olmaktan çıkıyor” deyiverdin.

Oysa bundan 4 gün sonra okunacak olan (muhtemelen senin bu sözleri “gerilla komutanı” olarak sarf ettiğin günlerde yazdığı) Newroz seslenişinde Öcalan: “Bu süreçte iki taraf da birbirlerinin iyi niyetini, gerçekçiliğini, yeterliliğini test etmiştir. Bu testten Hükümetin ağırdan alma, tek taraflı yürütme, yasal temelden kaçınma ve uzatma tutumuna rağmen iki taraf da barış arayışından kararlılıkla çıkmıştır.” dedi Türkçe ve Kürtçe —Newroz alanı milyonlarına Aynı Newroz meydanına, sinevizyondaki video mesajında Bayık ise Kürtçe:

AKP'nin çözüm önündeki en büyük engel olduğu ortaya çıktı. Bu engel ortadan kaldırılmadan çözüm gelişmez.”

Bu aynı Newroz'un yarım gün öncesi (20 Mart akşamı) Ova elitinin ve senin ortak “akil adamı” olarak Prof. M. Altan adeta Örgüt adına (televizyonunuz İMC Tv'de) asıl kördüğümü atmış oluyordu: “Öcalan 15 yıllık mahkûm, acaba Kandil'de olsa nasıl konuşur?”

Türkçesi yani: “Ey herkes! siz İmralı'daki ‘esir' Öcalan'a değil Kandil ve bizim ‘Yatırım' arkadaşa bakın!

Şüphesiz ki burada Bayık'ın niyetini bilemem. Burada senin ve iflah olmaz Öcalan düşmanlarından Altan türlerinin perde-gerisi sponsoru F. Gülen Bey örgütlenmesinin mi Bayık ve Kandil'i kandırdığını yoksa onların mı sizi yönlendirdiğini tespit etme şansım yok. Yani Vizontele'deki Deli Emin'in dediğindeki gibi “Ya türkü kısa ya da yol uzun” idi.

Ama objektif olarak sen, Bayık ve Altan'ın aynı orkestradan ilhamlandığınız muhakkak oluyor: “AKP muhatap olmaktan çıktı” ise eğer, neden bunu söylemeyi Öcalan'a bırakmadınız?  Hani O “baş-müzakereci” idi ??  Hani O heykeli dikilesiBaşkan Apo” idi ???

Onun için de Öcalan ile, İmralı'nın iki günü boyunca; bilemediğimiz niyetlere değil, Örgüt literatürünün en elle-tutulur kavramı olan “objektif ajanlık” meselesinde odaklandık. Adeta iki günümüzü buna adadık.

Öcalan'ın bu kadar zır-zop hilafına (boşa çıkarıcı) “AKP'yi” henüz işin başında muhatap olmaktan menettiren “akıl” size nereden ayan oluyordu, hangi “gaipten” geliyordu?

Kuvvetle “belki de” D. Kalkan, Erdoğan'ın sunduğu İmralı-Edirne fırsatını “Hepimiz Önderliğe hesap vereceğiz!” diye değerlendirmiş oldu.

Bunun hesabını vermeden Kar-Buz Birliği'nin menajeri olmak seni kurtarmayacağı gibi, kendini kendine itiraf edebilen bir özeleştirinin yolu da sana tıkalı kalır sevgili S. Demirtaş.

Sadece bu mu? Erdoğan'ın etrafındaki faşist-Kemalist öbeklerin şu sıralar Kuzey Suriye operasyon tamtamlarına –ve sonrasındaki muhtemel girişimine– karşı çıkmaya ne yüzün ne de gücün olur. Gerçekler o “ortaya çıkmak” huyundan vazgeçmez! Az bedel ödenmedi, geri-alamayacağımız az can toprağa verilmedi (Burada “Tehdit” yazımdaki İHD'nin ve sonrası rakamlarına bakarsın: 'ten 'ye 5 bin kişi)

Daha ötesi; 3 yılın (12'den 36 ayın) hesabı verilmeden, şu andaki “taraf'ların “En iyisini ben yaparım”[8] dediği Suriye operasyonunun ve/veya başka bir Kürt düşmanlığı eksenli devlet-akılsız saldırıların da önüne geçilemez. Bunu mutlak bilmeni isterim!

Geçmiş değiştirilemez gün, gün değiştirilebilecek tarihtir Öcalan'daki dört adet kitabımı, kendisinin bize tanıştırdığı “Tarihi yaşama ruhu” odaklı imzaladım. Mesela Kandil'in İntiharı'na: “Sevgili Abdullah Öcalan; Ruhunuzu da ‘tarihi yaşama' ruhu ile okumanızı diler, saygılar sunarım” notunu düştüm. Zira kendileri: “Ruhunda ve bilincinde tarihi doğru yaşamayanlar hiçbir özgürlük ve eşitlik iddiasında bulunamazlar” der.[9] Yani, eski defterleri karıştırdığım şeklinde bir kendi-kendini “idare” etme yoluna gitmeyesin Yine yani; “Tarihi (eskiyi) güngibi yaşamazsan, günü tarihî edemezsin.” Bir de öyle bir “yaman” rol aldığın bir “eski”yi!

Yıkımının “yaman” tetikçiliğini omuzladığın o Süreç artık tarihtir şüphesiz. Ama onu, günün anı gibi yaşamaktan sakın kendini alıkoyma! Geleceğin kaderini ilmik-ilmik örebilmek için Nesillerimize kabul-edilir bir miras bırakabilmek için!

Bu dediğim alana giremediğin, kendini çözen/anlayan bir arenaya yabancı kaldığın için sevgili S. Demirtaş, Can Dündar'a mektup yazmaya bile zaman ayırabiliyorsun. ayrışmasında Dündar Bey'in: “Öcalan'a karşı Öcalan” diye bir “yaman” makale yazarak bir “mayın eşeği”ne[10] şiddetle umut bağlayabilen biri olduğunu bilirsin sanırım. Bilmiyorsan, bil!

Senin bu “konjonktürde” bu mektubu ona yazman ne kadar tesadüf değilse, İmralı görüşmemizde seni gündeme getiren devlet yetkilisine cevaben yaptığı konuşmasına Abdullah Abi'nin Osman benzetmesiyle söze girmesi tesadüf değildir Değildir!

*****

Bulunduğunyerden menajerliğini adeta “hakkıyla” yapmayı denediğin “muhalefet” neye kilitli sence? “Kürt meselesinin çözülmemesi için ellerinden geleni ardına koymama” ötesinde bildiğin/duyduğun bir şey varsa söyle, ben de en azından yardımcılığına talip olurum!

O yıkma tetikçiliğine canla-başla soyunduğun Süreç'in 3 yılı (36 ay) boyunca Kılıçoğlu, o sırada Akşener'e hamile olan “Bahçeli'si” ile Erdoğan'a bir-ağızdan saldırıyordu (Sen de İmralı seferleri aralıklarından yaylım ateşiyle Cephe'de yerini alıyordun). Şimdi ise adeta yeniden keşfetmiş tetikçileriEdirne” ile bir çözüm aralığı belirmemesi için saldırmaya devam ediyorlar Yanılıyor muyum sence?

Kılıçoğlu'nun “Bize katılın çözelim” bilinç altısı ile İYİ hanımın Öcalan için Erdoğan'ı –ayakta alkışlı– tehdidi eşgüdümündeki nazik-ötesiSelahattin” anması da tesadüf mü sence ??

Veya mesela; Kuzey Suriye'ye girmeye girişilirse, senin muhalefet, yani “demokRAsi güçleri”niz bir “demokratik” hassasiyetle savaşı durdurmaya mı yönelir diyorsun? Yoksa “Biz bu işi daha iyi yaparız!” naraları mı atarlar sence ???[11]

***

28 Şubat Dolmabahçe Deklarasyonu'ndan 16 gün sonra sevgili S. Demirtaş, Öcalan'ın örgütüne çağrısının cevabı beklenirken ve aynı zamanda Öcalan'ın Newroz'undaki söyleyeceklerine 5 gün kala, sen; bıyıksız “bıyık-altı” tebessümünün eşgüdümünde: “Tek cümleyle… bunun sözünü vermek istiyorum: HDP'liler bu topraklarda nefes aldığı müddetçe sen başkan olamayacaksın” sözünü kimden alıp kime verdiğinin hesabını vermeyi erteledikçe işin “geri-dönülmez” sokağa girer.

Öcalan ve M. Kemal'in en-faşist düşmanı olarak ve adeta Kürt düşmanlığında “birbirine burun farkı” ile yarışan bu Kemalist öbeklerden oluşan tarafların “en-yaman” tetikçisi olmaktan başka bir yol-yolak kalmaz önünde Bil bunu artık bence!

O “muhteşem söz”ünün sonrasında neler olduğunu unutuyor gibisin, değil mi? Unutmak istiyorsun: Milyonlarca HDP'li nefes aladuruyor, Erdoğan 7 yıldır başkandır Daha ne kadar devam edeceğini de şimdilik bilmiyoruz (Medyascope'ta “Kemalist öbekler” dediğim Perinçek türü vesaireden silkinip/titreyip kendine dönerse daha epey de yolu olur)

Bu hareketin ne geleneğinde ne kültüründe boyundan büyük konuşma mevcuttur. Bunu bilmiyorsun, buna yabancısın

Peki; bir kürsünün üstüne çıkıp ellerini de yukarı kaldırarak elde edilmiş bir “boy” ile, böyle boyundan 7 kat uzun konuşma kendini-bilmezliği sana nereden sirayet etti ???

Söyleyeyim: Bunun “iflah olmaz Öcalan düşmanları” dediğim züğürt-ama-faşist Türk solu (Kemalist'inden Memalistine kadar) ve sefil-ama-faşistKürdcü” zevattan geldiği artık bize ayandan da ötedir. Bilmen lazım!

Senin vakit kaybetmeden bu “fırıldak” alanın toz-dumanından silkinmen hem lazım hem elzemdir sevgili S. Demirtaş. Senin hem insanî hem siyasi kaderin burada meftun olmuştur. Bunu iyi bilmen, bunu bilince iyice çıkarman lazım!

*****

Senin “Ortak evimiz” dediğin bu ortak vatanın bir iç savaşında, Öcalan'ın İmralı'dan sağ-salim çıkmayacağını bildiğini biliyorum. Benim de Dersim gibi “asi” bir yerden şansımın yaver gideceğini sanmak ahmaklık olur.

Ama senin de Edirne'den Kars'a herhangi bir mahalde, taraflardan birinin (seninkilerin yani!): “Nerde bizim Selocan; bizim bu ‘yatırım lider' tam da şimdi lazım değil mi bize?” diye sırılsıklam seni arayacaklarına dair bir umut kırıntın var ise, demek olur ki bu; sen fırıldaklığı bile amuda kalkmış olarak resimlemişsin “hülya” dünyanda Bu sesi duy sevgili S. Demirtaş! Baştaki o Ankara Grubu'na paragrafını eline al, yazdıklarımı bir daha oku.

*****

Bu “kapalı” mektubun ANA sebebi sevgili S. Demirtaş; 18 Haziran'daki Öcalan'ın hâlâ geçerliden öte olan ona-buna, şuna-buna PAYANDA olmama, yani ikisinden birine avcı sopasıolmamaya seni son defa çağırmaktır. “Çizgi” budur. Öyle “demokRAsi ittifakı” türü çürük yumurta kokusu veren ucube “siyaset” sarmalına SON ver!

Kavgaları bizim kavgamız değil! Hangi taraf “aklınıtoplama” emaresi gösterir de baş-aşağı asılmış bin yıllık Türk-Kürt ilişkilerini düzeltmeye meylederse onlara yaklaşırız.

Neymiş: “3'üncü ittifakımız var” AMA “Kürtlerin gündeminde seçimiboykot yok” imiş Yani “Bakmayın bizim Üçüncü İttifak fırıldaklıklarımıza, bizim arka bahçedeki 7 milyon oyumuz (siz onları köşe-kapmaca ile kedi-fare de etseniz) ikinci turda size ‘çantada keklik' olarak kurbandır, endişeye gerek yok!” diyorsun Değil mi?

Bu “demokRAsi” işini herkese yutturma umudun zirveye çıkmış olabilir. Bilmem. Ama bunu; önce Öcalan'ın sonra da benim yutmamı umut etme!  Kürtlerin o milyonunun da ne kadar yutacağını hep birlikte göreceğiz

Şimdilik diyeceklerimin sonuna gelirken; bu mektubuma “kapalı” dememin sebebi de şudur: niyetim bağcı dövmek değildir. Yani seni kendini kendine itiraf edebilme gücü ile tanıştırmaktır maksadım.

Senden bir ses –yolunu senin tercih etmen üzre– çıkana kadar kapalı bırakacağım. Ama zamanının ucunu açık bırakamam, zira vakit kaybetme lüksünü kimse bize bahşedemez! İki-üç hafta süre mektubun eline ulaşması, bir ay da “muhaseben” için olsun.  Temmuz sonuna kadar haberini alamazsam, sesini duyamazsam yani, mektubu “herkese açık” hâle evireceğim.

Seni bilmem, benim lüksüm yoktur.

Sen de istersen ve seni “Selocan” eden alaşımın ana unsurlarından bir engelin çıkmazsa, seninle görüşmeyi canı gönülden isterim. Ortak arkadaşımız bunun yolunu bulabilir. “Küçük-büyük” demem, Edebali'nin ferasetine aynı candan aynı gönülden inanırım: “Dünya sandığımız kadar büyük değildir, dünyayı bize büyük gösteren bizim küçüklüğümüzdür.

Dediğim gibi, vakit kaybetme lüksümüz yoktur. Yani ilk fırsatında Ben fırsatımı yaratırım.

  Ali Kemal Özcan

7 Haziran / Kardere

 

[1] İlk olarak Cemil Bayık şahsında Ankara Grubu'na yazılmış [], ayrıca “Abdullah Abi” mektubunun da aslıdır bu hâliyle.

[2] İmralı'ya Ne'ye Gittim, (), s. , “Son-Söz: Devlete –Yani Vatana ve Millete– Açık Mektup”

[3] O elbirliğiyle faciaya çevirdiğiniz malum süreçte Kandil'e gidip “Ne kazandınız, niye silahlı mücadeleyi bırakıyorsunuz?” diyen R. Çakır'ın kanalı.

[4] Buradan sonra CHP genel başkanına, geçenlerde yaptığı bir konuşmada “Ben terörle mücadeleyi bunlar gibi yapmayacağım, o terör yuvası Kandil'i yerle yeksan etmezsem bana Kılıçdaroğlu demesinler” dediği için, Kandil'i yeksan edene kadar “Kılıçoğlu” diyeceğim.

[5] Bu mealdeki hiçbir şeyi okumak istemiyorsan da; bu iki cildi –bu mektuptan sonra– yeni baştan okuman

[6] Öcalan bütün evrensel manifestolarını; o senin arkandaki üç faşist bileşkenin “Devletin elinde bir esirdir” dediği o “içerde”ki İmralı tabutluğunda yazdı.

[7] Müzakere/barış süreciyle “uyumlu” bir şekilde Ova'daki “sivil siyasetçi” olarak! Öyle mi?

[8] Esat'la daha “maliyetsiz” işi pişirmek isteyen senin DemokRAsi cephesi adına CHP sözcüsü: “Bu iş davul-zurna ile olmaz” dedi.

[9] Bir Halkı Savunmak (Haziran ), Çetin Yayınları. s.

[10] Ki A. Öcalan'ın en yerinde tanımlamasıdır Ve “koronadan” öldüğünde kimin başsağlığı dilediği meçhul!

[11] “Ben terörle mücadeleyi bunlar gibi yapmayacağım, o terör yuvası Kandil'i yerle yeksan etmezsem bana Kılıçdaroğlu demesinler” gibi mesela!

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası