hırka lokma kulübe hadis / "Bir lokma, bir hırka!" yeter mi? - funduszeue.info Seçkin - Doğruhaber

Hırka Lokma Kulübe Hadis

hırka lokma kulübe hadis

İslam ''Bir lokma bir hırka'' dini değildir

Günümüzde bazı çevrelerde fakirlik, az gelişmişlik, eziklik ya da dünyadan elini-eteğini çekmek Müslümanlığın simgesi olarak görülmektedir. Bu zihniyet peygamberlerimizin açlıktan beline taş bağladığını ve ''bir lokma bir hırka'' felsefesi ile yaşadığını anlatır. Bununla birlikte, Müslümanların dünyadan soyutlanıp zavallı bir görüntüye bürünmesi istenir.

ZENGİNLİK VE İHTİŞAM MÜMİNLER İÇİNDİR

Peygamberimiz için '' Aylarca evinde yemek pişirecek ateş bulamazdı.''  ya da ''İki gün boyunca bir hurma ile yetinirdi.'' gibi söylemlerin gerçekle uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Öyle ki, Peygamberimiz funduszeue.infoed'in Allah tarafından zengin edildiği Kuran'da şöyle açıklanmıştır: ''Bir yoksul iken seni bulup zengin etmedi mi? (Duha Suresi,8) Birçok konuda olduğu gibi bu yanlış düşünce ve söylemlerin sebebi, Kuran'dan uzak bir din anlayışından kaynaklanmaktadır. Oysa, Kuran'a bakılmış olsa İslam'ın kesinlikle böyle bir model öngörmediği rahatlıkla anlaşılır. İslam, sürekli yenilenmeyi çağın gereklerine göre donanım sahibi olmayı güzel ve temiz olmayı emreder. funduszeue.infoberimiz (s.a.v)' da hadislerinde '' Yüce Allah verdiği nimeti kulunun üzerinde görmek ister.'' ve  '' Allah güzeldir ve güzeli sever'' diyerek bu konuya en güzel cevabı vermiştir. Yine, Kuran'da, ayetlerde birçok peygambere büyük servet ve mülk verildiği anlatılır. ''Bunların içinde Hz.Süleyman'ın eşi görülmemiş zenginliği ve ihtişamı asırlardır dillere destan olmuştur. Öyle ki, Hz.Süleyman Allah'ın kendisine verdiği büyük mülke sahip olmadan önce şöyle dua etmişti: ''Rabbim, beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasip olmayan bir mülkü bana armağan et. Şüphesiz sen, karşılıksız armağan edensin.'' (Sad Suresi,35) Eğer zengin olmayı dilemek Müslümanlar için kınanmış bir hareket olsaydı, Allah birçok ayetiyle övdüğü bir peygamber bunun için dua etmezdi. Nitekim Kuran'da bildirildiği gibi Allah Hz.Süleyman'ın bu duasını kabul etmiştir. Hz.Süleyman bu konuda tek örnek değildir. Onun babası olan funduszeue.info da kendisine Allah tarafından hükümdarlık verilmiş, güç ve iktidar sahibi bir peygamberdi. Aynı şekilde Allah Hz. İbrahim ve ailesine de büyük bir mülk vermiştir.

MÜLK YALNIZCA ALLAH'A AİTTİR

Yalnız, müminlerin zenginlik anlayışı ile cahiliyedeki zenginlik anlayışı farklıdır. Müminler mülkün Allah'tan geldiğini ve mülkün asıl sahibinin de yine Allah olduğunun bilincindedirler. Müminler mülkü Allah rızasına uygun olarak, hayırlı işler için harcarlar. Oysa cahiliyedeki zenginlik anlayışı malı sahiplenme içgüdüsü üzerine kuruludur. Bu arada mutlaka unutulmaması gereken bir nokta vardır: İslam'da insanlar zenginlik kıstasına göre değerlendirilmezler. Bir insanın fakir ya da zengin olması onun Allah katındaki konumunu etkilemez. Önemli olan, sahip olduğu mülkü Allah'ın rızasına uygun olarak harcayıp harcamadığıdır. Bunun aksi bir tavır yani mal biriktirmek müminler için söz konusu olamaz. Çünkü mal biriktiren kişiler ''altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda funduszeue.info acı bir azabı müjdele''( Tevbe Suresi,34) hükmüne dahildirler. Nitekim, Hz.Süleyman'da mal sevgisine yönelmesinin amacını Kuran'da şöyle açıklamıştır: ''O (Süleyman) demişti ki:'' Gerçekten ben, mal sevgisini Rabbimi zikretmekten dolayı tercih ettim.'' ( Sad Suresi, 32 )

Zenginlik, ihtişam ve hakimiyet Allah'ın dilediği mümin kullarına armağan ettiği bir lütuftur. İnananlar bu dünyada Allah'ın nimetlerinden yararlanıp zevk aldıkları gibi, kendilerine verilenleri Allah yolunda harcamaktan da çok büyük zevk alırlar. Burada önemli olan Allah'ın helal yoldan verdiği mal ve servete karşı gereken şükrü yaparak bunları yerli yerinde kullanmak, Allah'ın nimetini sürekli anmak ve bu sayede Allah'a yakınlaşmaya ve O'nun rızasını kazanmaya yollar aramaktır. Çünkü, şükredip Allah yolunda sarfetmek için dua ile istenen mülk, müminler için bir ibadet ve ecir kaynağıdır.

De ki: ''Allah'ın kulları için çıkardığı ziyneti ve temiz rızıkları kim haram kılmıştır. De ki: ''Bunlar dünya hayatında iman edenler içindir, kıyamet günü ise yalnızca onlarındır.''(Araf Suresi,32)

Kaynak: Harun Yahya / funduszeue.info

 

"Hadis ve Hadis Metinleri" (Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İlahiyat Lisans Tamamlama Uzaktan Eğitim Yayınları, Yayın No: 9)

Son ve ebedî mesaj Kur’ân-ı Kerîm, “tevhîd, nübüvvet/risâlet, adâlet, âhiret” temelinde dünya hayatını anlamlandıran, yaratılıştan dirilişe insanlığın saâdeti için gerekli olan inanç esaslarını, ahlâkî kriterleri ve şer’î hükümleri belirlerken; Hz. Peygamber’in Sünnet’i bütün bunlara can verir, onları renklendirir, hareketlendirir, seslendirir. Arştan arza ilâhî hakikatleri taşıyarak inen bütün bilgiler, herkesten önce Hz. Peygamber’in şahsında ete kemiğe bürünerek amele dökülür. Bu yüzden onun söz ve fiilleri, İslâmî dünyagörüşünün ve müslümanlar arasındaki müşterek davranış ve düşünce örgüsünün -Kur’ân’la birlikte- ilk ve en güvenilir sem‘î-amelî (işitsel, görsel, pratiğe dayalı) bilgi kaynağıdır. Dünyanın birbirine çok uzak bölgelerinde, birbirine çok yakın tavırlar sergileyerek yaşayan müslüman milletleri tek bir kimlik altında birleştiren kuvvet, Hz. Peygamber’in ashâbıyla yolculuğa başlayan, nesilden nesile uygulanarak intikal eden bilgi akışındaki canlılık ve devamlılıktır. Âlemlerin Efendisi (s.a.v.)’nden ümmetinin âlimlerine intikal eden rivâyet mirasının mü’minleri aynı mânevî çatı altında bir arada tuttuğu, kültürel ve kurumsal birliği sağladığı bir gerçektir. Bu gerçeği, İslâm âlemini dışarıdan gözlemleyen çok sayıda oryantalistin de itiraf ettiğini görmekteyiz: “Hadis, başlangıç döneminden uzaklaşan ümmeti kaynaştıran bir araçtır Hadis, sadece tarihî bir veri değil, aynı zamanda müslümanların bütün hayatını kuşatan bir şeydir ve müslüman zihniyetin bir aynasıdır Gerek tarihte, gerekse günümüzde, farklı şartlarda ve farklı coğrafyalarda yaşayan müslümanlar arasındaki kültür birliğini, ortak zihnî tutum ve hayat tarzını sağlayan yegâne şey Peygamber’in Sünneti’dir”. [Tilman Nagel (), Arent Jan Wensinck (–), Johann Fück (–)]. Şu durumda İslâm toplumunu ortaya çıkaran ana ilkenin “Peygamber’in Sünnetine ittibâ” olduğunu reddetmeye imkân yoktur. Tarih boyu müslümanların içinde yaşadığı müşterek dünya algısı ve toplumsal düzen, Hz. Peygamber’in tebliğ ve beyânıyla başlayıp günümüze kadar uzanan bir sürecin tezâhürüdür. Kısacası Nebevî Sünnet’in ürünüdür. Sünnet, bir taraftan ferdî-insânî farklılıkları dikkate alacak kadar kapsamlı, diğer taraftan bütün farklılıkları bir esasta toplayacak kadar birleştiricidir. İşte bu “birleştirici” özelliği nedeniyledir ki Hadis ve Sünnet, kendi içinde ihtilâfa düşmüş müslüman toplulukları tek çatı altında toplayabilmek ve mü’minleri kaynaştırabilmek için vazgeçilmez bir mürâcaat kaynağı olmuş, Kur’ân-ı Kerîm’in doğru anlaşılması ve yorumlanması noktasında hem Hz. Peygamber’in hem de ilk üç neslin uygulamalarını bir arada sunan son derece değerli bir külliyâtın esas malzemesini teşkil etmiştir. İlahiyat alanının Temel İslâm Bilimleri bölümünde yetkin olmak, yeterli düzeyde bilgi edinmek ve bu branşta uzmanlaşmak için yola çıkan her ilim yolcusunun yolu, Hadis’e; Hadis Tarihi’ne, Hadis Usûlü’ne, Hadis Kaynakları’na uğramak zorundadır. Hadis olmadan Tefsir, Fıkıh ve Kelâm gibi İslâmî disiplerin sağlam ve sıhhatli bir zemin üzerinde yürüyebilmesi mümkün değildir. Zira Hadis, bütün bu ilim dallarına hareket kabiliyeti sağlayan ve önlerine ışık tutan kaynağın; hakemlik rolünü üstlenen nihâî karar mekanizmasının adıdır. Elinizdeki çalışma, DEÜ İlahiyat Fakültesi İlahiyat Lisans Tamamlama Programı (İlitam) “Hadis ve Hadis Metinleri” dersi için hazırlanmış olan ders kitabıdır. Ünite başlıkları, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi İlahiyat Önlisans Programı için hazırlanan “Hadis Tarihi ve Usulü” (2. yarıyıl) ve “Hadis” (4. yarıyıl) adlı iki kitapta işlenen temel konuların devamı olacak şekilde dizayn edilmiştir. Kitabımız, Önlisans’ın ilk iki sınıfında ele alınan ve DEÜ İlitam programına kayıt yaptıran öğrencilerimizin okuduğu varsayılan konulardan geriye kalan meselelere temas etmekte, orada edinilen bilgileri kimi zaman hatırlatan, kimi zaman da üzerine yeni bilgiler ilave eden bir mahiyet arzetmektedir. Ünitelerin hazırlanmasında emeği geçen meslektaşlarım; Abdülkadir Palabıyık, Fatma Kızıl (Yalova Üniversitesi) ve Metin Yiğit’e (Dicle Üniversitesi) teşekkürlerimi sunuyorum. Bahar yarıyılında işlenmesi planlanan on iki ünite arasında yer alan son beş ünite, tamamen Hadis Metinleri’ne tahsîs edilmiştir. Bu beş ünitenin her birinde Kütüb-i Sitte’nin birer kitabı tanıtılmış, tanıtılan kitaptan örnek olarak seçilen bölümlerin harekeli metinleri, orijinal dizime sadık kalınarak sunulmuştur. Bu metinler, piyasadaki Türkçe tercüme ve şerhlerle de kıyaslanarak okunduğunda, öğrencinin Hadis konusundaki bilgi birikiminde belli bir artış olacağı muhakkaktır. Her ünitenin sonuna “Unutulmaması Gereken Hadisler” adıyla dört hadis metni ve açıklaması konulmuş; bununla, ders yarıyılı bittiğinde zihinlerden silinmemesi, mezuniyet sonrasında da faydası dokunması umulan bir “hadis dağarcığı”nın teşekkülü hedeflenmiştir. Toplamda 48 kısa hadis metninden oluşan bu bölümdeki tercüme ve açıklama kısımları, Nevevî’nin “Riyâzü’s-Sâlihîn: Peygamberimizden Hayat Ölçüleri” (trc. M. Yaşar Kandemir, İsmail L. Çakan, Raşit Küçük, İstanbul ) adlı eserinden istifadeyle hazırlanmıştır. Ünitelerin dağılımı, sırasıyla şöyledir: 1. Ünite: Kitab ve Sünnete Bağlılık (el-İ’tisâm bi’l-Kitâb ve’s-Sünne) (Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Tahir DAYHAN), 2. Ünite: Hz. Peygamber’i Konu Edinen İlim Dalları (Dr. Öğr. Üyesi Abdülkadir PALABIYIK), 3. Ünite: Hadis Tenkîdi Kriterleri (Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Tahir DAYHAN), 4. Ünite: Ebû Hanîfe ve Hanefî Usûlcülerin Hadis ve Sünnet Anlayışı (Prof. Dr. Metin YİĞİT), 5. Ünite: Oryantalistik Hadis Çalışmaları (Dr. Öğr. Üyesi Fatma KIZIL), 6. Ünite: Dârülhadisler (Dr. Öğr. Üyesi Abdülkadir PALABIYIK), 7. Ünite: Hadis ve Çevre Bilinci (Dr. Öğr. Üyesi Abdülkadir PALABIYIK), 8. Ünite: Hadis Metinleri I (Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Tahir DAYHAN), 9. Ünite: Hadis Metinleri II (Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Tahir DAYHAN), Ünite: Hadis Metinleri III (Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Tahir DAYHAN), Ünite: Hadis Metinleri IV (Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Tahir DAYHAN), Ünite: Hadis Metinleri V (Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Tahir DAYHAN). funduszeue.info portalına konulan sunum dosyalarının, ses ve video kayıtlarının düzenli olarak izlenmesi, ünite başlarındaki “Öneriler” ve ünite sonlarındaki “Kaynaklar” kısmının gözden geçirilmesi, konular arasında referans olarak verilen internet sayfalarının tetkik edilmesi; kitabımızdan azami istifadenin sağlanabilmesi için gereklidir. Canlı yayın veya sohbet odası online yazışma yöntemiyle verilecek olan derslerin dikkatle takibi, hiç şüphesiz ünitelerin tek tek okunması kadar önemlidir. Ancak her şeyden önemlisi, bu kitap, sınav geçme kaygısıyla değil, yetişmiş bir Müslüman ilâhiyatçı olabilmek için okunmalı ve anlatılanlar bu ruhla özümsenmeye çalışılmalıdır. Gayret bizden tefvîk Allah Teâlâ’dandır. Sünnet’e yakın Bid’at’e uzak bir hayata; dünya ve âhiret sınavlarında başarılara vesîle olması dileğiyle Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Tahir DAYHAN (Editör)

Recep Yeter'in söyleşisi

Erol Yarar ve Bosnalı eşi Amina Yarar bizi Göztepe'deki evlerinde misafir etti. Yarar'ın bir lokma bir hırka dini değil ölçüsünü dikkate aldığımızda kısmen mütavazı bulduğum evlerinde Boşnak kahvesi ve ev böreğiyle ağırlandık.

Durmuş Yılmaz Merkez Bankası Başkanı olduğunda evinin önündeki ayakkabılara bakan zihniyetle, mescidin kapısındaki ayakkabılara bakan zihniyet arasında ne fark var?

Çok büyük fark var. Bir tanesi tecessüsle bakıyor, açık arıyor. Öbürü ise her gelişmede mutlu oluyor. Biri eleştirmek için bakıyor, öbürü ise İslam aleminin gelişmesini istediği için her küçük ilerlemeyi bir mutluluk vesilesi olarak insanlara mesaj olarak vermeye çalışıyor. Açık aramak ayetle yasaklanmış bir bakış açısı. Bir insanın ayakkabısına ona puan vermek için bakmak, aşağılamak için kötü bir şeydir. Ama bir insanın üzerinde iyi bir kıyafet görürseniz onu söylemek tecessüs olmaz.

Marka ayakkabı giymek, Müslümanların ne kadar kaliteli olduğunu mu gösteriyor?

Bir toplumun zenginleri de dine sahip çıkıyorsa, o memlekette devrim oluyor demektir. Dünyanın neresine gidersen git. Bak zengin grubuna, zenginler dinden uzaklaşır. Bizde yıllar geçmiş. Lastiklilerin doldurduğu bir camiden marka ayakkabıların doldurduğu bir cami haline gelmiş. Bir devrim olmuş Türkiye'de. Bu mesaj neden ters anlaşılıyor? Ben önemli bir tespit yapıyorum. Zenginleştikçe dinden uzaklaşan bir istatistikten zenginleştikçe dine daha da yaklaşan bir topluma gelmişiz. Elhamdüllilah demek gerekir bu sonuca.

'Elhamdüllilah artık Müslüman Burjuva'mız mı var?

Ben burjuva kelimesini tartışılan röportajımda hiç kullanmadım. Hatta aynı gün Harward Üniversitesi'nden hocalar gelmişti, Türkiye burjuvası üzerine araştırma yapıyorlardı. Ben onlara da 'burjuva kelimesini çok iyi anlıyorum ama bu kelime kapitalizmin bir öğesi olduğu için bir Müslümana kullanmayı içime sindiremiyorum' demiştim. Bu inceliklerin farkındayım ben. Gazetenin kısıtlı imkanları içinde herşeyi sizin izah ettiğiniz gibi yansıtmayabiliyorlar. Daha sonra televizyona da bu yüzden çıkıp detaylıca anlattım.

Size 'mütedeyyin kapitalist' diyenler var. Ne diyorsunuz?

Kapitalist kelime olarak sermayedar demek, ancak bilindiği anlamıyla bunu Müslüman bir işadamına söyleyince sövmüş gibi hissediyorum. Burjuva da aynı şekilde. Belki içselleştirilebilir ama bugünkü anlamıyla kullanmayı hoş karşılamıyorum. Biz Fransız kapitalizminin ürettiği adam tipi olarak burjuva da olamayız. Onun haricinde adam güzel giyinmiş, iyi bir markayı almış, arabası çok kaliteliymiş. Olsun kardeşim, dünyanın nimetlerini Allah kimin için yarattı.

Peki ölçü ne? Hayrettin Karaman ' bin liradan pahalı bir arabaya binmek israftır' diyor.

Ben Allah'ü Teala'nın ahkamının parasal rasyonaliteyi yüzde olarak verdiğini gördüğüm için yüzdelere bakarım. milyar benim için ölçü değil. milyar da israf olalbilir bir insan için. Adam, çoluk çocuğu aç iken 50 milyara bir araba alıyorsa bu da israf olur. Bir adam, farzedelim X Müslüman, 10 milyar dolar serveti var ve her sene 1 milyar dolar bağışlıyor. Bu adam 1 milyon dolarlık bir arabaya binse ben bu adam için israf demem.

Yüzdeler; işin ahkam boyutuyla alakalı… Peki vicdan? Mesela asgari ücretin lira olduğu bir ülkede liralık bir ayakkabı giymek nereye oturur?

İmam Azam Hazretleri'nin 30 Altınlık kaftanı nereye oturursa oraya… Benim karşı çıktığım düşünce bu. Adamın ayakkabısı kaç para, sanane? Birincisi seni ilgilendirmez. İkincisi o insanın Allah indinde yaptıklarını bilmiyorsun ki, sen adama sadece o anki konumuyla, daracık bi alanda tecessüs yapıyorsun. Biz insanların ne giydiklerine arabalarına bakarak onların ahlaki kriterleriyle ilgili yorum yapma selahiyetimiz yok.

'Bir lokma bir hırka bize yutturulmuş zokadır' diyorsunuz. Problem tasavvufta mı?

Ben bunu 96 yılında da söylemiştim. Çünkü dünyevi motivasyonu engelleyen en önemli şey bu. Baktım ki anlamıyorlar, biraz daha dozu artırdım. Ben bir lokma bir hırkanın ne olduğunu çok iyi biliyorum. 15 yıl tasavvuf okudum, tekkelerde büyüdüm. Evliyaullah başımın tacı. Ama karşı çıkanların söylediği gibi değil o işler. Niye servetini terkeden İbrahim Ethem Hazretleri'ni örnek gösteriyoruz da Fatih'e bakmıyoruz. Akşemsettin, Fatih'e hiç İbrahim Ethem gibi ol demiş mi? Böyle bir İslam yok. Niye İbrahim Ethem'i anlatıyorsun, sen Yavuz'u, Fatih'i, Hz. Osman'ı anlat. Hangisi serveti terketmiş. Rasullulah'ın bir tavsiyesi var mı servetinizi terkedin diye… Hayır! Bir lokma bir hırka Bangladeş'te. Orası gibi mi olmak istiyoruz. Bu mu İslam ülkesi. Şimdi kitap yazıyorum, bunun bir zoka olduğunu anlatmak için.

Kitabın adı belli mi?

Evet. Zenginlik Dini İslam olacak. İslamın çağdaş dünyada nasıl bir yer alması gerektiğini anlatmak istiyorum. Bunu hangi fertler, hangi motivasyonlarla yapacaklar. İçeriği de bu olacak.

“Fakir yaşamak Peygamber'in tercihi” sözünüz çok tepki çekti. Yanlış mı anlaşıldınız?

Çok açık net bir söz. Rasullulah'ın iki tane yaşam biçimi var. Birincisi ümmetine söyledikleri, yapın dedikleri. Bir de yapın demeden kendi yaptığı… Kendi yaptığının bazılarını taklit etmeye çalışanları engelliyor, siz yapmayın diyor. Kendi tercihiyle yaşıyor. Mesela iftar etmeden oruç tutuyor.

Resullulah zengin miydi?

Rasullulah'ın fakir olduğunu kim söylüyorsa, Kur'an'a Hadis'e aykırı konuşuyor. Rasullulah fakir değildi. Kur'anla Hadisle sabittir fakir olmadığı.. İki tane delille söylüyorum. Hangi seviyede alim olursa olsun herkesle tartışabilirim. Resullulah yanına gelenleri hiçbir zaman boş çevirmeyecek kadar zengindi. Hayatının belirli dönemlerinde öyle tasaddukta bulundu ki, hem başkasının servetinden filan değil. Bizzet kendi servetinden. Hatta o sadakayı alan insanlar kavimlerine gidip “Bize vadi dolusu tasaddukta bulundu” dediler. Bunu verebilecek kadar kudretliydi Rasullulah. Fakir olan insan nasıl verebilir.

Siyasette olmamak bilinçli bir tercih mi sizin için?

Yüzde 80 itibariyle benim tercihim. Şu ana kadar her hangi bir siyasi partiye üye olmadım. Yani bugüne ait değil.

Niçin?

Partiye girmek o partinin felsefesini bütünüyle kabul etmek demek. Ben hiçbir siyasi olguyu, ben bunun tamamını kabul ederim dediğim bir noktada olmadım. İkincisi de Türkiye'de siyasetin yapısı merkeziyetçi olması bana ters geldi.

MÜSİAD'ın fikirleri bugünkü iktidarla ne kadar uyuşuyor?

10 üzerinden 7. Uyumsuz yanlarımız bazen üç veya dört oluyor ama bir türlü 10 üzerinden 8'e çıkamadık.

Uyumsuz noktalar neler?

İktisat politikaları ağırlıklı. Sosyal politakalarda biraz daha cesaret beklentim var. Fazla temkinin atalet getirdiği düşüncesindeyim. Hiçbir zaman statükocu olmadım. Bazen, halen statükonun devamı manzarası veren görüntüler var. Bu noktalarda eleştirilerim var.

MÜSİAD'ın iktidarı yakıştırması ne kadar doğru?

Yakınlık noktaları var. İki kardeşin aynı olmadığı gibi ayrı yönleri de çok. MÜSİAD hep siyasi hareketlerle özdeşleştirilmek istendi. Ama bağımsız.

Devletten beslenenleri geçmişten bu yana eleştiriyorsunuz. MÜSİAD üyeleri devletten ne kadar besleniyor?

MÜSİAD üyeleri devletten beslenen insanlar değil. Devletten beslenmek ile devletle iş yapmak arasında önemli bir fark var. Eskiden ihaleye giremeyen insanlar bugün ihalelere giriyor. Yoksa MÜSİAD'ı, üyelerini koruyalım diyen kimse yok. Bizim de böyle bir talebimiz yok. Ama üzülerek söylüyorum ki, TÜSİAD'ın bir çok üyesi hala devletten beslenme talebinden vazgeçmemiş.

Taleplerine karşılık bulabiliyorlar mı?

Eskisi kadar değil elbette ama şunu da söylemek lazım. Bu hükümet zamanında TÜSİAD üyeleri servetlerine servet kattılar.

MÜSİAD da patronlar kulübüne dönüştü diye eleştiri geliyor mu?

Dünyevileşme kaçınılmaz bir gerçek. Eğer biz bir cami derneği olsaydık, bizden beklenen şey, cami ile ilgili hizmetler olurdu. İşadamı derneği olunca zaten bir dünyevi bir ilişki kaçınılmaz. Bunu yaparken kendi referans noktalarını unutarak çözümler üretmeye başlıyorsa problem olur. Şu an MÜSİAD'da böyle bir problem yok.

Ya üyeler?

Dünya ile ilgilenen insan, dünya ile ilişkilerini, televizyonda sevdiğiniz bir programın uzaması neticesinde uzattığınız gibi uzatabilir. Ama bunlar kalıcı olmaması lazım. Mesela tatile gittiğinizde işinizi unutuyorsunuz. Mekke'ye geldiğinizde de işinizi unutuyorsunuz. Bunun gibi.. Aslolan her zaman asli unsurdan kopmamak gerekir. Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanıdır demişler. Bizim de tilkilerimiz vardır. İnsan kendini kaptırabilir. Kaptırdıktan sonra eğer özünde samimiyse, ya ilahi bir ikazla ya da arkadaşlarının ortamın getirdiği bir toplantıya gelmek, bir sohbet dinlemekle aslına dönüş her zaman mümkündür. Bu MÜSİAD'a ait bir şey değil, insana ait bir şeydir. funduszeue.info gibi kamil insan, fıtraten tertemiz insan bile hata yapıyorsa, bizim her türlü zihniyetin ve düşüncenin etrafımızı sardığı bir ortamda insanların çeşitli eğilimlere yönelmelerini garipsemememiz lazım. Biz hepimiz Hz. Adem'in çocuklarıyız, hiç birimiz melek değiliz. Mesela diyorlar ki, bu adam çok muhazafakardı, bakan oldu, havaya girdi. Demek ki bakanlık adamı bozuyormuş. Buradan iki tane çıkarım yapabiliriz. Birincisi Bakan olmayalım. İkincisi olursak böyle olmayalım.

İş adamları kızlarını okutmuyor

İslami hassasiyetleri gözeten bir işadamının evinde her akşam Kur'an ya da bir hadis kitabı mı okunur?

Erol Yarar:Her akşam evde olamıyoruz ki.. Her hangi bir şekilde ayın belirli günlerinde bir araya gelebildiğiniz zaman ne yaparsanız diye sormanız lazım (gülüşmeler)

Amina Yarar:Eşimin çok yoğunluğundan dolayı evde akşamları beraber oturabildiğimiz zamanlar oldukça kısıtlı ama beraber olduğumuz zaman diliminde Allah'ın kelamının okunmadığı ya ta bahsinin geçmediği zaman yoktur diyebilirim.

Rutin olarak yerine getirdiğiniz bir programınız var mı?

E.Y: Henüz çocuklarımız küçük ama ailecek namaz kıldığımızda imamlık yaptığım için bazen seccade üstü sohbetlerimiz olur. Çocukların hepsi de bunu sever.

A.Y: Benim çocukların eğitiminin üzerinde çok duruyorum. Çocuklara Allah inancını sevgiyle vermeyi önemsiyorum. Mesela Kandil günü, 'çocuklar bugün kandil o yüzden sizin istediğiniz bir şey varsa alabiliriz' demek önemli Bir de özellikle Ramazan ve kandil günü gibi özel günler, bizim olduğumuz çevrede ve muhitte daha az yaşandığı için, mutlaka o güne özel bir helva ya da aşure pişirip çocukların ellerine verip komşulara dağıtmaya yolluyorum. Buna bayılıyorlar. Öyle bir heyecanlanıyorlar ki, çünkü apartmanda bunu başka yapan yok.

E.Y: Mesela bayramda gelseydiniz, bayram heyecanını görebilirdiniz. Bu konuda Amina'dan Allah razı olsun. Bayram öncesi evi süsltiyor çocuklara. Kocaman köpüklerle pencelere 'Bayram Mübarek Olsun' yazıyorlar. Perdeleri lambaları süslüyorlar. Çılgınlar gibi her tarafı boyuyorlar. Masanın önüne hediyeler yığılıyor. Bayram sabahı kahvaltı edildikten sonra birlikte dua ediliyor ve hediyeler açılıyor.

MÜSİAD üyelerinin kaçta kaçı namaz kılıyor sizce?

Yüzde 95'i.. Ama ben bunu önemsemiyorum. Sabah namazında camiye giden kaç kişi var? Üyelerin belki yüzde 2 ya da 3'ü… Ben bunu daha çok önemsiyorum ve bir Müslüman ülkenin işareti olarak görüyorum. Kardeşim araban varsa, bineceksin gideceksin. MÜSİAD üyesisin, Allah sana araba vermiş, para vermiş.

Şirketlerinizde kaç başörtülü çalışanınız var?

Yaklaşık 60 kadar mavi-beyaz yakalı dediğimiz personelimiz çalışıyor. İçlerinde 6 tanesi bayan, iki personelimiz başörtülü…Bir tane daha vardı, doktora için ayrıldı.

İslami kimliğiyle öne çıkan işadamları başörtülü kızlara sahip çıkmadıkları için eleştiriliyor. Bir kompleks mi var?

E.Y: Benim kompleksten yana hiç müşkilatım olmadı ama Müslüman kesimde ehil insan bulmakta epeyce zorluk çektim. Çünkü ben işin ehline verilmesi gerektiğine inanıyorum. İnsanları kıyafet kriterlerine göre almıyorum işe. Böyle bir kontenjanım da yok. Çevremde, güvendiğim insanları işe almaya gayret ederim. Kızlarımızın mağduriyetini de biliyorum. Aldığım başarılı olan elemanlarım olduğu gibi beni şoke eden inanlar da olmuştur. Belki benim şoke ettiğim insanlar da olmuştur.

A.Y: Başörtülü kızlarımız mücadele sırasında bilinç altlarına yerleşen mağduriyet psikolojisini aşmakta zorlanıyor. Okula gidiyor istenmiyor, alışverişe gidiyor baskı görüyor. Sosyo ekonomik düzeyi ne olursa olsun mutlaka bu psikoloji ilerleyen dönemde kendini gösteriyor. Arkadaşlarımız arasında kapandıktan sonra tezgahtarın bakışı bile değişti diyen bir çok insan var. Bu baskı iş hayatında kariyer planı yapmasının önüne geçiyor. Bir de doğru kariyer planıyla hareket etmiyorlar. Bir çoğu ya evlenene kadar çalışıyor ya da çocuk olduktan sonra bırakmak üzere plan yapıyor. Ya da eşleri çalıştırmıyor. Bu durumda işveren de kendisine uzun vadeli yararlı olacak elemana yöneliyor. İşadamları bu noktada tercihlerini ilk başta başörtülü kızlardan yana kullandılar ancak maalesef iş böyle yürümedi.

E.Y:Böyle bir problem var, evet. Bu Amina'nın hem hanım olarak tesbiti, benim de iş hayatında böyle tespitlerim var. Sadece başörtülü olanlar değil, tüm kadınlarda da böyle bir bakış açısı var. İş kanunundaki pozitif ayrımcılık bu durumu daha da körükledi.

Kadına bakışınız nedir? Amina hanım iyi bir model mi?

E.Y: Ben de güçlü bir annenin oğluyum. Artık vefat ettiği için söyleyebilirim. Annem gece 2'de kalkar, sabaha kadar namaz kılar, sabah bir saatlik uykunun ardından yetimhanelere giderdi. Çok da güzel araba kullanırdı. Hatta bir keresinde polis durdurmuş. Hanfendi 'le gidiyorsunuz demiş. Olabilir evladım demiş annem. Ehliyetine bakmış, 72 yaşında. Anneme bakmış, başörtülü bir hatun. Utanıp ceza kesmemiş. Annem gülerek anlatırdı. Böyle bir annenin oğluyum. Bizim ailemizde kadının yetiştirilmesi çok önemliydi. Çünkü toplumun geleceği kadınlarda. Bu yüzden ben kadının eğitimini önemsiyorum. Vazgegeçilmez bir hedef bu benim için. Bunu Müslüman toplumu hedef alanlar da biliyor. Bu yüzden iki şey üzerinde oyun oynuyorlar. Birincisi kadının ahlakını ifftetini küçültücü eylemler, ikincisi kadının eğitimini engellemek.

MÜSİAD üyeleri bu konuda sizin gibi hassas mı peki?

İşadamları kızlarını okutmayı önemsemiyor. Oğlun nerede okuyor deyince ballandıra ballandıra anlatıyorlar ama kızı için 'boşver evlenir gider' diyor. Özellikle Anadolu'da annelerin eğitim seviyesi düşük. İşadamları da bolca geziyor ama kadınlar hiçbir yere gidemiyor. Televizyon ne kadar söylüyorsa o kadar biliyor ki, onun da büyük bölümü palavra. En muhafazakar dediğimiz kanallar bile erozyona uğradı. Prensiplerini bozdu. Benim çabalarımla kızlarını eğitip işinin başına geçiren işadamları memnun.

Eyüp'te bir eviniz var. Özelliği nedir?

Sürekli kapısı açık bir evim olmasını istiyorum ama bunu şehir hayatında yapamadığımız için Eyüp'teki evi açtım. Ramazan'da her gelir grubundan insanların geldiği iftar sofraları kuruldu. Pazartesi günleri tefsir dersimiz oluyor. Cuma günleri de düzenli olarak hadis okuyorum. İsteyen gelebiliyor.

Türkiye'de sosyete diye birşey yok

Siz aynı zamanda bir şirketin başındasınız. Müslüman zenginin evinde eşler daha mı eşittir?

Hayır. Ben kadınların üç kuşaktır çalıştığı bir ailenin torunuyum. Kadın toplumda yerini almalı, iş hayatı olabilir sosyal faaliyet olabilir. Ama öyle ya da böyle kadın erkekle asla eşit olamaz. Geçenlerde başarılı bir iş kadını olan arkadaşım oğluna öğüt veriyor, “Oğlum evde yemek pişir, hanımına yardım et” diyordu. Ben devreye girdim. “Sakın ha eşitlik denilen kavrama, kapılma yanlış yoldasın” dedim.

Erol Bey mi böyle istiyor?

Bize Bosna'da, 50 sene boyunca komünist rejim eşitliği aşıladı. Kadınlar da bunun önemli bir şey olduğunu zannederek bunun için mücadele verdi. Ama 50 sene sonra baktığımızda kadınlar sadece hamallık yapıyor. Çünkü kadın, her şeyden önce bir kadın. Yani insan hakları olarak erkeklerle eşit olabilir, kul olarak da Allah katında eşit olabilir ancak fıtrat olarak asla eşit olamaz. Kadınların dünyadaki vazilfeleri konusunda da asla eşit olamayız.

Bir adım geride mi kalmalı?

Hayır, önde ya da geride olmak değil. Kimi zaman erkek önde duracak, kadın arkada durmasını bilecek, kimi zaman da kadın önde olacak erkek arkasında olmasını bilecek. Biz anneyiz. Bu konuda erkeğin çok önündeyiz. Erkeklerin asla tadamayacağı bir duygu yaşıyoruz ama bazı konularda erkek bizden daha üstün. Ancak biz kadınız, anneyiz, ev hanımıyız ve evde yapmamız gereken vazifelerimiz var. Eğer bu vazifelerin yanına iş hayatını da eklersek o zaman çökeriz. Birini tercih etmek zorundasınız.

Ama siz hem çalışıyorsunuz, hem annesiniz…

Evet ama Erol Bey eve geldiğinde 'kalk sofra hazırla' mı diyeyim. Bunu demeye hakkım yok. Eğer ben çalışıyorsam, kendim çalışmaktan hoşlandığım için çalışıyorum. Yani beni yormayacak kadar bir görev üstleniyorum. Çünkü benim böyle bir vazifem yok. Annelik, evin idaresi benim vazifem. O da babalık görevlerini yerine getiriyor. Kalkıp da sen pilavı pişir ben etleri pişireyim, sen sofrayı kur ben çocuklara yap diyemem. Bunu yapan babalar var ama kadın bunun beklentisine girmemeli. Müslüman kadınlarda da bu sıkıntı var. Evde erkek eve gelip, ayaklarını uzatıp televizyon seyretmek erkeğin hakkı.

Aranızda böyle bir anlaşma mı var?

Ben size tek bir şey söyleyeyim. Sadece Allah rızası için. İnsanın eşine beslediği muhabbetten dolayı hizmet etmesi başkadır bir de o an belki o hizmetten hoşlanmamasına rağmen, istememesine rağmen sadece Allah rızası için, bunun Allah indinde karşılığı olduğunu bildiği için yapması var.

Sizi tanıdığım kadarıyla İslam'ı yaşama konusunda neredeyse Erol Bey'den daha hassassınız. Başörtüsü takmadığınız için eleştiriliyor musunuz?

MÜSİAD fuarında bir gazeteci geldi. Kartımı istedi. Verdim. Yarar soyadını görünce 'Erol Bey'le bir yakınlığınız var mı?' diye sordu. 'Evet, eşiyim' dedim. 'Hayır olamazsınız o çok muhazafakar bir insan' dedi. 'Ben de çok muhafazakar bir insanım' dedim. Bana baktı. 'Hayır değilsiniz' dedi. Ben muhafzaakarım dedikçe o 'değilsiniz' diye ısrar etti. Bana göre muhafazakarlık bir mantalite, bir zihniyet ve yaşam tarzı. Maalesef Türkiye'de böyle bir algı var. Biz Bosna'da etrafımızda bir tane bile başörtülü insan görmeden büyüdük. Buraya gelince başörtülü insanları görünce o kadar mutlu oldum ki.. O heyecanla başımı örttüm.

Sonra?

17 yaşında idim geldiğimde. Bosna'daki Müslüman olduğumuz için maruz kaldığımız savaş nedeniyle buraya geldik. Başörtüsü taktıktan sonra üniversiteye de böyle gittim. Ancak ne zaman ki üniversitenin kapısında başörtülüleri içeri sokmamak için gelen bir tank gördüm, işte o zaman film koptu. Benim o an yaşadığım travmayı, sadece tankın ne için kullanıldığını, ne işe yaradığını bilen bir insan anlayabilir. Bir Filistinli anlayabilir beni sadece.. Ya da Bosna'da o tankla yüzyüze gelmiş bir başka insan anlar. Başka kimse anlayamaz beni.. Düşünsenize Hıristiyanlar sizi Müslüman olduğunuz için öldürüyor, savaştan kaçıyorsunuz ve kutsal toprak dediğiniz Türkiye'ye geliyorsunuz ve size adam diyor ki, başörtünü çıkaracaksın. Orada film koptu artık. Bu olayın üzerinden 11 sene geçti ama o şoku atlatamadım. İnanın Bosna'ya gidince başörtüsü takasım geliyor ama buraya gelince aynı şoku yeniden yaşıyorum. Allah'ın emri, bunu biliyorum ve yeniden nasip etmesini istiyorum ama bu başka bir duygu.. Ve herkesin beni anlaması da kolay değil

MÜSİAD ya da farklı çevrelerdeki bakış nasıl?

Bu yüzden Türkiye'den savruluyorum. Gayri İslami yaşantısı olanlar seni biçiminden dolayı kabul ediyor ama onlarla oturup içki içmeyince, havuza girmeyince reddediyor. Müslüman kardeşlerimin arasına giriyorum, sizinle olmak istiyorum, sizinle huzur buluyorum diyorum. Orada da tek soru bu. Ben o kadar dindarsam niye başımı kapatmıyorum. Şu anda beni tanıyan herkesin kafasında tek bir soru işareti var. Bu kadır beş vakit namaz kılıyor ama neden başını kapatmıyor. Bosna'da bu soruyla bir kez bile muhatap olmadım.

İslami sosyeteye dair ne düşünüyorsunuz?

Ben Türkiye'de sosyete olduğuna inanmadığım için İslami sosyete olduğunu da düşünmüyorum. Türkiye'deki tek aristokrasi Osmanoğlu ailesi ancak onlar da kendi dünyalarında yaşıyorlar.

İnancıma ters markayı beğensem de giymem

İslami hassasiyetlere sahip zengin bir aile nasıl eğleniyor?

A.Y: Bana göre eğlence insanın ve ailenin içinde başlıyor. Eğlence ya da mutluluk para ya da mekana bağlı değil. DVD'mizi alıp, patlamış mısırımızı da yapıyoruz ve oturup evde izlerken de pekala eğlenebiliyoruz. .

E.Y: Ama sinemayı çok seven bir aileyiz.

A.Y: Evleneli 10 yıl olacak, eşim çok acil bir mazereti olmadığı takdirde Cumartesi günlerini mutlaka bize ayırır. Yakın olduğumuz için sahili çok seviyoruz. Hep birlikte yiyeceklerimizi alır, gideriz sahilde gazetelerimizi serip yeriz.

E.Y: Ayda bir yapmaya çalıştığımız bir şey var. İstanbul'u tabanvay turlamak. Arabaları bırakıp evden çıkıyoruz. Belediye otobüsüyle Kadıköy sahiline inip oradan vapurla Eminönü'ne, tramvayla Sultanahmet civarına geçip o bölgeyi geziyoruz. Büyükada'da da yine sıkça kaçtığımız yerlerden.

Tenisle uğraşıyordunuz bir dönem. Şu sıralar uğraştığınız bir spor var mı?

E.Y: Şu sıralar spor olarak bisiklete biniyorum sadece.

A.Y:Çocuklarla birlikte bazen paten kayıyoruz. Kışın da mutlaka bir haftayı kayak için ayırıyoruz.

Marka giymeyi önemseyen biri olarak arabanız hangi marka?

Chrysler Voyager. 7 kişilik. Şoförüm kullanıyor. Arkada kendi malzemelerimi rahat taşıyabiliylorum, 5 çocuğum olduğu için hafta sonu ailemin tamamını alabiliyor. Ondan önce çok iyi ve hızlı arabalarım da oldu. Yarışçılık dönemimde Porche'um ve 12 silindirli BMW araçlarım da oldu. Çocuklarım olunca fonksiyona önem veren bir insan olduğum için fonksiyona itibar ettim. Amina'nın Hyndai jeepi var.

Kıyafette bir marka tercihiniz var mı?

E.Y:Hanım benim için seçer genellikle. Şurada güzel bir şey var der. Gider alırız. Geçen gün Network'tan aldık. Ancak bu konuda dünyanın en iyi markası da olsa, eğer benim inancıma ters işleri olan bir marka ise, bayılsam bile gidip almam. Ancak çok kalite İtalyan markalar var. Onları da tercih ediyorum.

KAYNAK: YENİ ŞAFAK

Peygamber Efendimiz (sav), evlenme maksadıyla görüştüğünüz kişilerin ellerine bakabilirsiniz, demiş midir?

Değerli kardeşimiz,

Hz. Cabir anlatıyor. Resulüllah (a.s.m) şöyle buyurdu: “Biriniz bir kadınla evlenmek istediği zaman, fırsat bulabildiği takdirde -kendisiyle evlenme şevkini oluşturacak şekilde- onu görmeye çalışsın.” Hz. Cabir diyor ki (bunu öğrendikten sonra) “Ben bir kadına talip oldum, fırsat bulduğumda ona gizlice bakmaya çalışıyordum ve sonunda onu beğendim ve onunla evlendim.” Bu hadisi Ahmed b. Hanbel, Ebu Davud ve Hakim rivayet etmiştir. (bk. Sübülü’s-selam, 3/; Neylu’l-Evtar, 6/)

Bu ve benzeri hadisleri göz önünde bulunduran fakihlerin büyük çoğunluğuna göre, evlenmek kastıyla bir kadının eline-yüzüne bakılabilir. Malikî mezhebinde bu tolerans biraz daha fazladır. Bu tolerans kadınlar için de geçerlidir. Çünkü, bu bakış, ileride karşılaşılacak olumsuz manzaranın önüne geçmiş olacaktır. Ancak, nişanlısı dahi olsa, bir kadınla yalnız (halvette) kalmak asla caiz değildir. (bk. Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, 7/). Bu hususta hadis-i şerifler de vardır.(bk. Neylu’l-Evtar, 6/)

- Soruda yer alan “ta ki vücudunun bazı bölgelerinin (kalça ve göğüs gibi) büyüklüğünü ellerinin büyüklüğünden çıkartabilesiniz” Yani ellerine bakarak, kişinin seçeceği eşinin cinsel tercihine yakın olup olmamasını..” şeklindeki ifadeye hadis kaynaklarında rastlayamadık. Bu, daha çok adı geçen hadis ve benzerlerinin bir açıklaması, bir yorumu olabilir. (bk. el-Fıkhu’l-islamî,  a.g.y)

İlave bilgi için tıklayınız:

Evlenmeden önce görüşmenin ölçüsü nedir?

Bir kadına, nasıl evlenme teklifinde bulunabiliriz? Bakmanın ölçüsü nedir?

Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası