domuz insan benzerliği / Domuzdan insana organ nakli! - Son dakika sağlık haberleri – Sözcü

Domuz Insan Benzerliği

domuz insan benzerliği

Domuz Gribi Hakkında Merak Edilenler…

Sivas’ta görülen domuz gribi vakasının ardından akıllara ‘Yine mi başlıyor bu salgın?’ sorusu geliverdi. Hisar Intercontinental Hospital Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Ramazan Gözüküçük ile domuz gribini konuştuk…

Domuz Gribi nedir?

Domuz gribi, normalde domuzlarda görülen İnfluenza A adlı virüsün H1N1 alt tipinin mutasyon geçirerek insanlara bulaşmasıyla artık insandan insana geçen, yüksek ateş, öksürük ve boğaz ağrısı gibi semptomlarla seyreden son derece bulaşıcı bir solunum yolu hastalığıdır. Mart ayında Meksika ve Amerika’da görülen ilk vakaların ardından Amerika’dan Avrupa&#;ya; Afrika&#;dan Asya&#;ya kadar tüm dünyaya yayılmış, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), hastalığın geniş çaplı salgın olduğu belirterek Pandemi düzeyini 6 olarak duyurmuştu. DSÖ&#;ne göre Pandemik İnfluenza H1N1 salgını son 50 yılın en önemli salgınıdır. yılında görülen vakalar, önceki yıllarda Aralık-Ocak aylarından farklı olarak Şubat sonu ve Mart ayına sarkmış durumda. Özellikle Avrupa ülkelerinde ve ülkemizde son haftada vaka sayıları artmış durumda.

İnsandan insana nasıl bulaşır?

Domuz Gribi, mevsimsel gribin bulaşma özellikleriyle benzerlik gösterir. Kişiden kişiye genellikle öksürme, hapşırma gibi solunum yoluyla bulaşır. Bazen hasta insanların ağız ve burunlarına dokunup cep telefonu vb eşyalara temas etmesi yoluyla da bulaştığı bildirilmiştir. Hasta bir kişinin öksürüğü ya da hapşırığından çıkan damlacıkların masa gibi bir yüzeye temas etmesinin ardından başka bir kişinin bu masaya elle dokunması, ardından ellerini yıkamadan gözlerine, ağzına veya burnuna dokunması sonucu hastalık kişiden kişiye geçebilir. Hasta kişi, hastalık belirtileri görülmeden 1 gün önceden başlayarak; hastalandıktan sonraki 7 gün boyunca bulaştırıcıdır. Bu da kişinin domuz gribi hastalığına yakalandığını daha henüz öğrenmemişken bulaştırıcı olduğunu gösterir.

Domuz Gribinin Belirtileri nelerdir?

Belirtiler normal insan gribi belirtilerine benzer ve;

  • Ateş
  • Öksürük
  • Boğaz ağrısı
  • Burun akıntısı
  • Vücut ağrıları
  • Baş ağrısı
  • Titreme, halsizlik
  • Bazı vakalarda kusma ve ishal bildirilmiştir. Geçmişte zatürre ve solunum yetmezliği gibi ciddi hastalık ve ölümlere neden olduğu bildirilmiştir.

 

Hastalık nasıl teşhis edilir?

Hastalığın teşhisi, burun akıntısı ve boğaz sürüntüsü gibi örneklerde virüsün genetik olarak saptanması veya kanda hastalığa karşı gelişen antikorların gösterilmesi ile konabilir. Ancak bu yöntemler zaman alıcıdır. Bir salgın sırasında genellikle klinik bulgular ile tanı koymak kolaydır. Ancak son yıllarda hızlı tanı testleri de geliştirilmiştir. Bu testler ile klinik örneklerden saatler içinde virüsün antijenleri saptanabilmektedir. Çocuklar, özellikle küçük çocuklar, potansiyel olarak daha uzun süre bulaşıcı olabilir. Okul çağındaki çocuklar gibi kalabalık ortamlarda bulunanlarda hastalığa yakalanma oranı yüksek iken; yaşlılarda ve altta yatan kronik hastalığı olanlarda gribe bağlı ölüm oranı yüksektir. Her yaş grubunda tehlikeli olabilmekle birlikte özellikle küçük çocuklar, yaşlılar, kalp-akciğer-böbrek hastalığı, şeker hastalığı gibi hastalığı olan her yaştaki kişiler, AIDS, kanser gibi bir hastalık veya kemoterapi nedeniyle bağışıklık sistemi yetmezliği olan kişilerde hayati tehlike oluşturur. Akciğer komplikasyonları en sık görülen komplikasyonlarıdır. Grip sonrası gelişen zatürre, ölümlerin başta gelen nedenidir.

Tedavisi var mı?

Hastalığın seyrini hafifletmede ve daha hızlı iyileşmeyi sağlamada Amerika Hastalık Kontrol Merkezi (CDC)’nin önerdiği ilaçlar kullanılır. Bu ilaçlarla gribin yanı sıra ciddi komplikasyonların da gelişmesi engellenmiş olur. Antiviral ilaçlara, semptomların görülmeye başlamasından itibaren ilk 2 gün içinde başlanması gerekir. Ancak bu ilaçlar, mutlaka doktor kontrolü ile kullanılmalıdır.

Çocuklarda acil tıbbi yardım gerektiren durumlar şunlardır:

  • Hızlı nefes alma ya da solunum güçlüğü
  • Mavimsi cilt rengi
  • Yeterince sıvı alamama
  • Uyanamama ya da uyaranlara cevap verememe
  • Huzursuzluk
  • Grip benzeri semptomlara ek olarak ateş ve şiddetli öksürük

 

Yetişkinlerde acil tıbbi yardım gerektiren durumlar şunlardır:

  • Solunum güçlüğü veya nefes darlığı
  • Göğüs ya da karın içinde ağrı veya basınç
  • Ani baş dönmesi
  • Şiddetli bulantı ve kusma

 

Hastalığa yakalanmamak için ne yapmak gerekir?

Mevsimsel influenza aşısını olmak yeterlidir, çünkü domuz gribi etkeni H1N1 de bu aşı içeriğinde bulunmaktadır.  Grip  aşısı; herkese tavsiye edilmekle birlikte özellikle hastalığın daha ağır seyretme riski olanlara ve işgücü kaybı nedeni ile hizmette aksamalara neden olacak gruplara yapılır. İnfluenza aşısı gereken riskli gruplar; 6 aydan 24 yaşa kadar olanlar,  küçük bebeklere bakanlar,  gebeler (gebeliğin her döneminde),   yaş arasında kronik hastalığı olanlar, 65 yaş üstü ve sağlık çalışanları olarak belirlenmiştir.

Aşıların yan etkileri var mı?

Grip aşısı dünyada 50 yıldan daha uzun süredir üretilen bir aşı. Dolayısıyla dünyada bu konuda ciddi bir deneyim ve birikim var. Ancak aşı yerinde hafif kızarıklık, aşı yerinin hafif ağrıması gibi lokal yan etkiler olabiliyor. Dünya Sağlık Örgütü bunları takip ediyor. Aşının kanser yaptığına dair söylenceler kesinlikle doğru değil.

Kimler aşı olmalı?

65 yaş altı tüm nüfusun belli bir öncelik sırasına göre aşılanması gerekmektedir. Sıranın başında hastalığa en açık kesim olarak nitelenen 6 ay &#; 24 yaş arasındaki kişiler, hamileler, altta yatan kronik hastalığı olanlar, hastalıkla öncelikli karşılaşabilecek hizmet grupları; sağlık çalışanları, itfaiye, güvenlik görevlileri vs. yer alıyor

Gripten korunmak için;

  • Öksürdüğünüzde ya da hapşırdığınızda ağzınızı ve burnunuzu bir kâğıt mendille kapatın. Kullandığınız mendili hemen çöpe atın.
  • Öksürdükten veya hapşırdıktan sonra ellerinizi bol su ve sabunla yıkayın. En az 15 ila 20 saniye yıkama önerilir. Alkolle temizleme de tercih edilebilir.
  • Ağzınıza, burnunuza ve gözlerinize dokunmaktan kaçının. Çünkü virüs ellerinizle başka kişilerle tokalaşma yoluyla da bulaşabilir.
  • Hasta kişilerle yakın temastan kaçının.
  • Genel sağlığınıza dikkat ediniz.
  • İyi uyuyun, fiziksel aktivitelerde bulunun, stresten kaçının, bol sıvı alın ve iyi beslenin
  • Bu hastalıkla kontamine olmuş olabilecek yüzeylere temas etmekten kaçının.

 

Seyahat eden kişilere neler tavsiye edilir?

Her zaman olduğu gibi hasta olan kişilerin uluslararası yapacakları seyahatleri ertelemeleri ve uluslararası seyahat dönüşü hastalık belirtileri görülen kişilerin ise sağlık kurumlarına başvurmaları konularına dikkat etmeleri gerekir. Seyahat eden kişilere enfekte olma tehlikesine karşın kalabalık ve kapalı mekânlardan uzak durmaları ve akut solunum yolları enfeksiyonları olan insanlarla yakın temastan kaçınmaları tavsiye edilir. Hasta olan kişilerle temastan sonra ve bu kişilerin bulundukları ortamlarla temastan sonra ellerin yıkanması hastalık riskini azaltacaktır.

 

 

 

Domuzdan insana organ naklinde bir engel daha aşıldı

Organ nakli söz konusu olduğunda, domuzun genetik kodunda yer alan ve insan dokularını enfekte eden 25 endojen retrovirüs büyük sorun teşkil ediyor. Amerikan bilim insanları, domuzdan insana organ naklinde sorun yaratan bu 25 virüsü temizlemeyi başardı.

Science dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre, Massachusetts merkezli eGenesis adlı firmadan bilim insanları gen değiştirme teknolojisiyle bu retrovirüsleri içermeyen bir domuz yavruları klonladı.

Araştırmacılara göre, bu başarı, insanların domuz retrovirüsüyle enfekte olma riski bulunmaksızın, domuzdan insana organ naklinin yolunu açmada yardımcı olabilir. Ancak yine de bazı zorluklar bulunuyor.

Organ büyüklüğü benzer

Organ naklinden başka tedavi imkanı bulunmayan rahatsızlıklarda domuzdan organ nakli önemli bir fırsat olarak görülüyor. Organ transferinde yeterince insan organı bulunamaması, araştırmacıları hayvanlar üzerinde deneylere yöneltmişti. Domuzlar organ büyüklükleri insanınkine benzer olduğu için önemli bir organ kaynağı olarak görülüyor. Bilim insanları özellikle domuzlardan kalp, böbrek, karaciğer ve akciğer transferine odaklanıyor.

United Network for Organ Sharing adlı kuruluşun verilerine göre, ABD'de her gün ortalama 20 insan organ nakli beklerken hayatını kaybediyor.

Massachusetts merkezli eGenesis adlı firmadan araştırmacılar yaptıkları bu son çalışmada, CRISPR yani bir çeşit moleküler makas olarak işlev gören ve gendeki istenmeyen bölümleri kesen teknolojiden yararlandı.

USA Chirurgie Zimmer

Bilim insanları, sorunlu retrovirüsleri içermeyen domuz genleri yarattı ve daha sonra domuz embriyosu oluşturmak için klonlama tekniğini kullandı. Embriyolar normal domuzlara aktarıldı ve anne domuzlar daha sonra klonlanmış yavruları dünyaya getirdi.

Retrovirüssüz dünyaya gelen klonlar uzun süreli etkileri görmek için gözlem altına tutulacak.

eGenesis kurucularından Luhan Yang, "Bu araştırma türler arası virüs aktarımındaki güvenlik endişeleri açısından önemli bir ilerleme teşkil ediyor" dedi.

eGenesis bilim insanları şu anda, organ nakli yapıldığında, insan hastaların bağışıklık sisteminin reddetmeyeceği domuz organları oluşturma konusunda çalışıyor.

©Deutsche Welle Türkçe

Reuters, BS/EC

Bize yazın

Parmaklarımızın gelişmesinde aranan eksik halka: milyon yıllık canlının fosili

Bilim insanları, balık-atadan karaya çıkan tetrapodlara (en altta açıklaması var) geçişi kanıtlayan bir fosilden yoksundu. Bir başka deyişle, parmakların ne zaman evrimleştiği bilinmiyordu. Yeni keşfedilen milyon yıllık bir fosil, parmakların, omurgalıların karada kolonileşmek için sudan çıkmadan önce evrimleştiğini ortaya koyuyor.

Avucunuzdan yayılan beş parmağınıza dikkatlice bir bakın! İki elinizde bulunan bu beşer parmak, esnekliğiyle tarihin ilk çağlarından bu yana bize güçlü bir organizasyon yetisi verdi. Düşününce, ateş yakmamızdan tutun, avlanıp yemek pişirmemize, duvar örmemize, giysilerimizi dokumamıza, kürek çekerek kıtalar aşmamıza ve daha nice yetisiyle medeniyeti kurmamıza ve yayılmamıza vesile oldular. (Tabii bugünlerde o medeniyeti yine bu uzvumuzla yıkıyoruz.)

Ellerimiz bize sadece kaba ve temel ihtiyaçlarımızı karşılamak için değil, aynı zamanda daha esnek ve hassas işlerde, iletişim kurmamızda da fayda sağladı. Piyano çalmaktan tutun da sevgimizi gösterebilmek için yaptığımız hassas dokunuşları bir düşünün…

Peki ama ellerimizin gelişimi nasıl oldu? Evrimsel süreçte ellerimiz ne zaman ortaya çıktı? Dört ayaklı canlıların (tetropod) ellerinin, balık atalarının yüzgeçlerinden nasıl evrimleştiğine dair geçişi belgeleyen fosillerin olmaması, evrim bilimcilerin en büyük kanıt eksiklerinden biriydi. Ancak şimdi evrim tarihinin en büyük sorularından biri cevabını bulmuş olabilir! milyon yıllık bir fosil balık-atanın tam iskeleti keşfedildi, ellerin kökeni ve tetrapodların “yükselişi” hakkında önemli kanıtlar elde edildi.

Darwin haklıydı!

Dört ayaklı canlıların, bilindiği gibi bizimkilerden çok farklı görünen ama benzer işlevler gören elleri var. Kuşlarda ve yarasalarda hassas kanatlar oluşturmaya yardımcı olurlar; fillerde ağaç gövdeleri kadar geniş yer tutarak koca bir gövdenin ayakta durmasını sağlarlar. Her ne kadar dört ayaklı olsalar da insanlarınkine benzer işlevler görürler.

Bu benzerliği gören Charles Darwin, ’da yayımladığı devrim yaratan Türlerin Kökeni adlı eserinde bu benzerliklere şöyle dikkat çekmişti:

“İnsan elindeki, yarasa kanadındaki, domuz balığı yüzgecindeki, at bacağındaki kemik çatılarının benzerliği, -zürafanın ve filin boyunlarındaki omurların eşit sayıda olması- ve bunlara benzer pek çok olgu yavaş, hafif ve ardışık değişiklikler geçirerek türeme teorisiyle açıklanıyor. Yarasanın pek farklı işlere yarayan kanatlarının ve bacaklarının -yengecin çene ve bacaklarının- çiçeğin taç yapraklarının, erkek ve dişi organlarının modellerindeki benzerlik, bu sınıfların ilk atalarından birinde kökende benzer olan parçaların ya da organların yavaş yavaş değişiklik geçirdiği görüşüyle büyük ölçüde aydınlanmaktadır.”

Ortak bir yapı paylaşımı

Darwin akılcı bir açıklama önermişti: Bu farklı hayvanlar, bir ortak modeli paylaşıyorlardı. Çünkü parmaklara sahip ortak bir atadan evrimleşmişti.

Darwin’in bu devrimci fikrini geliştirmesinden bu yana yıldan fazla bir süre geçti. Bu süreçte evrimsel biyologlar paleontoloji, genetik ve embriyoloji bilimlerinden yararlanarak bazı kanıtlar sundular. Bilim insanlarının çabaları, balık-atadan evrimleşen tetrapodların ortak soylarını aydınlattı; insan elini oluşturan kemiklerin kurbağalarda, kuşlarda ve balinalarda da bulunduğunu gösterdi ve diğer varyasyonların yanı sıra ellerin, kanatların ve paletlerin gelişimini kontrol eden bazı genleri tanımladı.

Quebec’teki Miguasha Milli Parkı’nda keşfedilen milyon yıllık balık Elpistostege watsoni’nin tam iskeleti (1), göğüs yüzgecini koruyan balık-atadan tetrapoda geçişe dair ilk fosil kanıtı (2). Bu balık-atanın yüzgeçli parmakları, insan parmaklarını oluşturan kemiklere eşdeğerdir. (Richard Cloutier)

Ancak bu bulgular, hikâyenin ilk bölümüydü. El ve bileğin, balık-ataların yüzgecindeki kemiklerden nasıl evrimleştiği, hep karanlıkta kalıyordu. Çünkü bilim insanları, balık-ata ile karaya çıkan tetrapodlar arasındaki geçişi kanıtlayan bir fosilden yoksundu. Ta ki bugüne kadar!

Evrim tarihine ışık tutan keşif!

Güney Avustralya’daki Flinder Üniversitesi’nden paleontolog Prof. John A. Long ve Quebec Üniversitesi’nden evrimsel biyolog Prof. Richard Cloutier, Scientific American’ın Haziran sayısında kaleme aldıkları heyecan verici makalelerinde, geçtiğimiz mart ayında, milyon yıllık bir balık olan Elpistostege watsoni’nin tam iskelet fosilini ortaya çıkardıklarını açıkladı.

Evrimin karanlık noktasına ışık tutan bu olağanüstü fosilin yüzgeçleri, parmaklarımızı oluşturan kemiklerle karşılaştırılabilir şekilde korunmuştu. Bu fosil, omurgalıların karaya çıkmadan önce parmağı oluşturan kemikleri geliştirdiğini gösteriyordu.

Bu nefes kesici keşif, elin ne zaman ve nasıl evrimleştiğine dair geleneksel bilgiyi yerle bir etti ve canlıların evrim tarihinde önemli bir olay olan tetrapodların yükselişine ışık tutarak derin bir karanlığı aydınlatmış oldu.

Öncü keşifler

Aslında bu büyük keşfin öncesinde, yakın zamana kadar bilim insanları, balıklar ve erken tetrapodlar arasındaki evrimsel geçişi kavramıştı. (Sadece kesin kanıt yoktu.) Esas olarak bu iki grup arasında köprü niteliğindeki birkaç muhteşem fosille bu kavrayışı edinmişlerdi.

Orta ila Geç Devoniyen dönemine, yani yaklaşık milyon ila milyon yıl öncesine denk gelen Panderichthys rhombolepis adlı bir balık-ata fosili keşfi, bu kavrayışı edinmelerinde büyük rol oynamıştı. Uzun üst kol kemiği (humerus) ve geniş yarıçaplı ön kol kemiği (ulna) ile tetrapod benzeri kafatası kemik şekliyle Panderichthys, tetrapodlar ile balık-atalar arasındaki bağın ilk ipuçlarını sunuyordu. (Doğu Kanada’dan gelen bu gruba, elpistostegalians deniyor.)

Tiktaalik

’da Chicago Üniversitesi’nden Neil Shubin ve meslektaşları ise, Kanada Arktik’inden milyon yıllık bir başka elpistostegalian balık fosili olan Tiktaalik roseae fosili keşfettiğini açıklamıştı. Tiktaalik, hem iyi gelişmiş kol kemikleri hem de oynak bilek eklemleri ile bu balıklarda göğüs yüzgecinin bilinen herhangi bir fosilden çok daha ileri olduğunu gösteren çok sayıda yeni veri ortaya koyması açısından aydınlatıcı bir keşfe işaret ediyordu. Tetrapodlar tarafından paylaşılan başka özellikleri de vardı: Uzun, düz bir burun ve belirleyici kafatası da dahil olmak üzere birtakım ayırt edici özellikler.

Bu ve bilinen diğer elpistostegal balık fosillerinin bulunuşu, kemikleri ve eklemleri de dahil olmak üzere, bir dizi ayırt edici tetrapod özellikleriyle özdeşleşen kanıtları öne sürüyordu. Ama bu balıkları, tetropotlar ile bağdaştıramayan tek şey parmaklardı. Mevcut kanıtlar, uzmanların, parmakların yüzgeçten uzva geçişin bir parçası olmadığı sonucuna varmasına neden olmuştu. Buna göre, tetrapodların parmakları daha sonra evrimleşmiş gibi görünüyordu.

Ancak bilimde her şey bir keşifle değişebilirdi; yeni kanıtlar ışığında değişime tabiydi. Yeni keşif de bunu sağladı. Bulunan yeni fosil, ders kitaplarının yeniden gözden geçirilmesini gerektirebilir. Zira yeni keşifle birlikte bu sefer elimizde tam ve mükemmel bir kanıt var. Ve bizi parmakların nasıl evrimleştiğine dair, insanlar da dahil olmak üzere günümüzde yaşayan ’den fazla tetrapod türünde devam eden omurgalı el yapısına yol açan tamamlayıcı bir kanıta sahibiz!

Tetrapod da ne demek?

“Tetrapod” nedir diye soracak olursak Latince ve Yunanca'daki kelime karşılıklarını aklımıza getirerek basit bir tanıma ulaşabiliriz: “Tetra” Latince'de dört, “pod” ise Yunancadaki “pous”tan ayak anlamına gelir. Yani “tetrapod” kelimesi, “dört ayaklı” veya “dört uzuvlu” açıklamasında karşılığını bulur. Aklımızda basitçe böyle kalabilir.

Tetrapodlar iki ana taksonomik gruba ayrılır: Günümüzde yaşayan yaklaşık türü bulunan amfibiler (lissamfibia) ve amniyotlar (aminota). Amfibiler, yaşam döngülerinde iki farklı form aldıklarından onlara “çift yaşamlılar” da denir. Çünkü suda yaşayan bir larva olarak yaşam döngülerine başlar ve yetişkinliğe gelene kadar karmaşık bir metamorfoz süreci (başkalaşım) geçirirler. Bir diğer grup olan amniyotların ise bugün yaklaşık türü vardır. Bu grubun üyeleri kuşlar, sürüngenler ve memelilerdir. Kısacası toplamda tür ile amfibiler, sürüngenler, kuşlar ve memeliler, “tetrapoda” üst sınıfının ana grupları olarak sıralanabilir.

Büyüklükleri türden türe değişiklik gösterse de tüm tetrapodların birtakım morfolojik özellikleri ortaktır. Tetrapodların en önemli ve ayırıcı özelliklerinden biri, dört uzva sahip olmaları veya yılanlar gibi bugün dört “bacakları” olmasa da atalarının dört bacağının olmasıdır.

Yaşayan en küçük tetrapod sadece 7,7 milimetre uzunluğundaki Paedophyrine kurbağasıyken (Paedophryne amauensis), yaşayan en büyüğü ise 30 metre uzunluğu aşabilen mavi balinalardır (Balaenoptera musculus). Buradan anlaşılacağı üzere tetrapodların tek bir yaşam alanı yoktur; ormanlardan otlaklara, çöllerden kutup bölgelerine kadar dünyanın dört bir yanındaki habitatlarda yaşayabilirler.

Yaşayan en küçük ve en büyük tetrapodu yan yana görüyoruz. Paedophyrine kurbağası bir insanın neredeyse tırnak ucu büyüklüğündeyken mavi balinanın yanında bir dalgıç da neredeyse onun tırnağı kadardır.

Tetrapodlar genel olarak karasal habitatta yaşam sürseler de kısmen ya da tamamen sucul bir yaşam da sürebilirler. Balinalar, deniz salyangozları, deniz kaplumbağaları ve kurbağalar bunlara örnek olarak verilebilir. Bazı tetrapodlar ise ağaçta ve havada yaşayabilir; mesela kuşlar ve yarasa türleri.

Evrimsel açıdan bakarsak tüm tetrapodlar esasen “bacaklı balıklardır” da denebilir. Çünkü bugünkü omurgalıların atalarının bir balık olduğu kabul edilir. Tetrapodların kökeni, Devoniyen Dönemi’ne, yani yaklaşık milyon yıl öncesine kadar gider. Yaklaşık ila milyon yıl önce, Geç Devoniyen’de yaşayan soyu tükenmiş bir kök tetrapod cinsi olan Ventastega curonicanın uzuv ve kafatası anatomisi, erken tetrapodların karakteristik özelliklerinin çoğunu paylaşır. Fosil kayıtlarında tanımlanan bazı erken tetrapodlar arasında Acanthostega, Ichthyostega ve Nectridea bulunur.

Ancak bugünkü tetrapodların hangi özelliklerin atalarına ait olduğu ve hangi özelliklerin bir grubun diğerinden ayrıldıktan sonra ortaya çıktığı gibi konulardaki belirsizlikler sebebiyle tetrapod soyunun kararlaştırılmasında zorluklar yaşanabilir. Dahası, erken tetrapodlar arasındaki iskelet anatomisi çeşitliliği, bu belirsizliği iyiden iyiye derinleştirir.

Batuhan Sarıcan /[email protected]

*Bu yazı, HBT Dergi sayıda yayınlanmıştır.

Kaynak:

Charles Darwin, Türlerin Kökeni. Çev: Ö.Ünalan, Evrensel Basım Yayın

The Unexpected Origin of Fingers, Scientific American , 6, (Haziran )

funduszeue.info

funduszeue.info

funduszeue.info

funduszeue.info


Bu yazının etiketleri: atalarımızayaklarbalıkbiyolojiCharles Darwinellerelpistostegalevrimevrim teorisievrimsel biyolojifosiliskeletkemikpaleontolojiparmaklartetrapodyüzgeç

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası