akılı insan nasıl davranır / Çok akıllı insanların yapmayı reddettiği 10 davranış - Dünya Gazetesi

Akılı Insan Nasıl Davranır

akılı insan nasıl davranır

Akıllı insan kimdir?

Akıllı insan kimdir?

İnşirah
Akıllı kimse, sadece iyiyi ve kötüyü anlayan değil, iyiyi görünce onu alan ve kötüyü görünce de onu terk edendir.

Akıllı, ileriyi gören, düşünen, zararını kârını bilen sonunda pişman olacağı işi yapmayan kimsedir.

Akıllı kimse, emellerini kısa tutup, sabaha bile çıkamayacağını düşünen, ibâdetine kuvvet verecek ve irfan yolunda yürüyecek miktardan fazla geçim derdi olmayandır.

Akıllı, şehvetten kendini koruyan, âhireti dünya ile değişmeyendir.
Akıllı, yalnız ihtiyâcı kadar ve delille konuşur, sâdece âhiretinin ıslâhı için çalışır.
Akıllı, günâhlardan sakınır, ayıp işlerden uzak durur. Günâhlarını tövbe ile örter.
Akıllı kimse, ibâdetle, nefsin arzusuna karşı gelendir.

Akıllı kimse, dilini kötü söz ve gıybetten koruyan, kalbini şek ve şüpheden temizleyendir.

Akıllı kimse, kendisine bir şey söylendiği zaman, söyleyenin sözü bitmeden, cevap vermez. Cevapta acele etmez. Soruyu dikkatle dinler, soru bittikten sonra düşünüp öyle cevap verir. Önce düşünür, sonra söyler. İhtiyaç olmadan konuşmaz.

Akıllı kimse, adımını atmadan önce basacağı yeri iyice görür, sonra oraya adımını atar.

Akıllı insan, önce kendi ayıplarını görür. Kendi ayıbını görmeyen kimse, başkasının güzelliklerini göremez. Kişinin, kendi ayıbını görememesi, kötülük olarak ona yeter. Çünkü ayıbını göremeyen kimse, bu ayıbından kurtulamaz.
Akıllı kimse, her zaman kalbini kontrol eder. Allahü teâlânın emrettiği şeyleri yapıp, yasak ettiklerinden sakınır. Allahü teâlâdan gâfil olmaz ve emirlerini yapmakta gevşeklik etmeyip, uyanık olur. Böyle olan kişi işlerinde tedbîrli olur.

Akıllı kimsenin ilimle uğraşmasından maksadı, onunla amel etmektir. Çünkü, bundan başka bir gâye için ilim öğrenen kişi, şöhretini ve kibrini artırmış olur.
İnsanların bir kısmı dili sebebiyle ikrâm görür. Bir kısmı dili yüzünden hor görülür, sevilmez. Akıllı kimse, dili sebebiyle sevilmeyenlerden olmaz. O, kendini diliyle herkese sevdirir.

Şu dört hasleti kendisinde bulundurmayan kimseye akıllı ve ilim sâhibi denmez.

Birincisi; Allah korkusu. Bütün hayır ve fazîletlerin başı budur.
İkincisi; güzel bir hayâ, utanma duygusu. Asâlet bununla anlaşılır.
Üçüncüsü; yumuşaklık.
Dördüncüsü; emri altında bulunanlara cömertlik yapmak.
Akıllı kimse, bayağı ve düşük kimselerle arkadaş olmaz. Onları dost edinmez. Böyle kimseler, yılan gibidir. Onların, sokmak ve zehirden başka sermâyesi yoktur.
Bir kimse, öldükten sonra, malının zamanın en akıllı olanına verilmesini vasiyet etse, dünyaya düşkün olmayana vermek lazımdır. Çünkü onun dünyaya kıymet vermemesi, aklının çok olduğunu gösterir.

Peygamber Efendimiz de, akıllı kimseleri şöyle tarif buyurmuşlardır:
Akıllı kimse, ölmeden önce hesabını gören, ölümden sonra kendisine yarayacak şeyleri yapan kimsedir

Akıllı ve tedbirli kimseler, yarına ulaşamayacağı düşüncesiyle, içinde bulundukları ânı en iyi değerlendiren, bu yolda gayret sarf edenlerdir.

Akıllı kimse için dört saat vardır: Biri Rabbine yalvardığı saattir. İkincisi kendi nefsini hesâba çektiği saattir. Üçüncü saat, Allahü teâlânın kudretini kâinâtta görüp hissettiği, tefekkür ettiği saattir. Dördüncü saat ise, yiyip içtiği saattir.

İnsanlar, ya âlim veya talebedir. Bu ikisinden olmayanda hayır yoktur.


Cevap: Akıllı insan kimdir?

Hoca
< Peygamber Efendimiz de, akıllı kimseleri şöyle tarif buyurmuşlardır:
"Akıllı kimse, ölmeden önce hesabını gören, ölümden sonra kendisine yarayacak şeyleri yapan kimsedir”
>

Akıllı insanın en güzel tarif bu daha güzeli olmaz.


Yanıt: Akıllı insan kimdir?

ismail-16
Allahım ne beliğ bir anlatımla akıl açıklanmış.Allah bu ahlaklarla ahlaklandırsın kardeşlerim cümlemizi…


Yanıt: Akıllı insan kimdir?

Şema
Akıllı insan olmamız duasıyla…


akıllı insan nasıl olur, akıllı insan kimdir, akıllı insan nasıl davranır

Bu kategoride yer alan Nefisle ilgili Özlü Sözler başlıklı yazımızı da okumanızı tavsiye ederiz.

Benzer Yazılar:

Çok akıllı insanların yapmayı reddettiği 10 davranış

Yapabileceğimiz en akıllıca şey başkalarının başarılı olması için yardım etmektir. Bu sayede, onlar kazandıkça siz de kazanırsınız. İnsanlar birbirine destek oldukça işler büyür, daha çok değer yaratılır, çalıştıkça daha iyi sonuçlara ulaşılır. Birbirine köstek olmayan ancak birbirinin önünü açan bir topluluk içinde olmanın daha büyük başarılar getireceğini bilen başarılı insanların ASLA yapmayacakları şeyler vardır. Boşa enerji harcamaz, negatiflik yaratmaz, düşüncesizce davranmazlar. Prensipleri doğrultusunda hiç tereddüt etmeden bu tür davranışlarda bulunmayı ret ederler.

Websayfası ceo.com’da Dashboards for CEOs (Ceo’ların Kontrol Paneli) adlı köşede yayınlanan yazıya göre, işte başarılı insanların ASLA’lar listesi:

1. Düşüncesizce başkalarına zaman kaybettirin. 

Her toplantıya geç kaldığınızda, karşınızdakilere benim zamanım seninkinden daha değerli mesajını verirsiniz. Market alışverişinin sonunda kasada kredi kartınızı aramakla geçirdiğiniz 2-3 dakika, kasiyeri umursamadığınızı, arkanızda sıra olmuş insanların zamanına zerre kadar değer vermediğinizi gösterir. Şirkette mutfağa gidip 1 litrelik su şişenizi ağır ağır doldurduğunuzda, sizi bekleyen iş arkadaşlarınıza ne kadar kendinize dönük bir insan olduğunuzu gösterirsiniz. Kimsenin ne yaptığı umurunuzda değildir, her şey sizin dünyanız ekseninde dönmelidir. Yani, önemi olan tek dünya sizinkidir. 

Bu kadar ufak tefek şeylere kafa takılır mı diye içinizden geçiriyor olabilirsiniz. Çok minik görünen bu olaylar bir araya geldiğinde, kişinin karakteri ve davranış kalıplarıyla ilgili kocaman her an sağanak yağmura dönüşebilecek bir kara bulut haline gelir. Kendi rahatınız için, ufak tefek de olsa, başkalarını rahatsız etmeyi rutin haline getirir, daha da kötüsü bunun farkında bile olmazsınız. Böyle küçük olaylar ve alışkanlıklar sizin nasıl bir insan olduğunuzu bütün çıplaklığıyla ortaya koyacaktır. Özellikle liderlik konumundaysanız, etrafınızdakilere nasıl davranacağınızı, zorunluluklar değil, sadece ve sadece siz belirlersiniz. Her zaman yakınınızdaki insanların ihtiyaçlarının sizden öncelikli olduğunu farz ederek hareket edin. O zaman çevrenizden hem saygı hem de sevgi görürsünüz.

2. Seviyenizin altındaki herkesi yok sayın.

Toplum içinde gözümüze çarpan ancak yokmuş farz ettiğimiz kişileri bir düşünün; jimnastik salonuna azimle gelen, yeni aldığı belli olan spor kıyafetleri içine zor sığmış, orta yaşlı şişman kadın… Kardiyo hareketlerini zor yapıyor, birkaç hareketi tamamladıktan sonra kan ter içinde kaldığı gibi, nefes nefese kıpkırmızı bir suratla 10-15 dakika daha egzersiz yapabiliyor. Jimnastiğe giden herkes onu görüyor ancak aldırmıyor çünkü herkes onun bu ortama uymadığını düşünüyor. Onu takdir etmek veya ona destek olmak yerine herkes o yokmuş gibi davranıyor.

Aslında bu tür davranışları bizler de farkında dahi olmadan sık sık yapıyoruz. Bir konferansa gittiğimizde sadece konuşmamız gerektiğinde konuşuyoruz. Örneğin, bir sunum yapacaksak, teknik ekiple gerektiği ölçüde konuşur, ihtiyaçlarımızı karşılarız ancak işimizin olmadığı kimseye selam verir miyiz? Göz temasında bulunur muyuz? Başımızla selam verir miyiz? Çoğumuz bunların hiçbirini yapmaz, işimizi yapar, çıkarız.

Oysa karşımızdakinin varlığını tanımak için gülümsemek, başımızla selam vermek veya ‘merhaba’ demek sadece birkaç saniyemizi alacaktır. Çevremizle bir bağ kurabilmek için ne kadar basit yollar…

3. Çok kısa zamanda çok şey isteyin.

Az tanıdığınız biri sizden bir şey yapmanızı ister, kibarca ret edersiniz. Çok zamanınızı alacaktır, zor bir iştir, yapmanız gereken başka işleriniz vardır vs. Tekrar rica eder, tekrar hayır dersiniz. Israr eder “Ama gerçekten çok ihtiyacım var.” der. Belki çok ihtiyacı olduğu doğrudur, ancak problem onun problemidir ve herkes kendinden sorumludur, sizin o işi yapma zorunluluğunuz yoktur. Genellikle kimse kimseye yok yere yardım etmez, en azından o kişiye sempati duymanız gerekir. Eğer sizden yardım isteyen kişi size daha önce yardım ettiyse, istediği şey ne kadar zahmetli bir iş olursa olsun, ona yardım etmeye daha eğilimli olursunuz. Üstelik yardımlaşmayı seven insanların çevresinde olmak herkesin hoşuna gider. Sorunlar yardımlaştıkça daha kolay halledilir, daha pozitif bir ortam yaratılır.

4. Gerçekten yardıma ihtiyacı olan insanları yok saymak.

Aynı zamanda bazı insanların kendi kendilerine yardım edecek durumlarının olmayabileceğini göz önünde bulundurmak gerekir. Birinin onlara acil ve basit bir çözüm getirmesine ihtiyaçları vardır. Bu birkaç lira para, sıcak bir yemek, bir kalın palto, iş çıkışı birini arabanızla eve bırakma gibi son derece basit hareketler olabilir. İyi şeyler yaparsanız, iyi şeyler sizi bulur. Hintlilerin karma dediği bizim ektiğini biçmekten kastettiğimiz işte budur. İyilik yapın denize atın döner sizi bulur derler ya, bir gün sizin yardıma ihtiyacınız olduğunda yardım sizi bulacaktır. Üstüne üslük hiçbir beklentiniz olmadan iyilik yapmak sizi mutlu edecektir.

5. Soru sorun ki SİZ konuşabilesiniz.

Örneğin, başka bir departmanda çalışan bir arkadaşınızla yemektesiniz. “Sence sosyal medya etkili bir pazarlama aracı mı?” diye sordunuz. İş arkadaşınız henüz ağzını açmış, “Aslında bazı durumlarda sosyal medyanın…” diye söze başlamış, sözünü bıçak gibi keserek, sazı elinize alıyorsunuz ve pazarlamanın sizi ilgilendiren analitik tarafından konuşmak için müthiş bir fırsat yakalamış oluyorsunuz. ROI’lar, satışa bir türlü yansımayan pazarlama projeleri havada uçuşuyor. Farkındalık yaratmanın son yılların saçmalığı olduğunun altını çizdikten sonra, 15 dakikalık monoloğunuza bir yudum su ile ara veriyorsunuz. Tam o sırada kibar iş arkadaşınız masasına dönmek zorunda olduğunu, 10 dakikaya bir toplantıya gireceğini söyleyerek sizden izin alıyor. Yani, sizi daha fazla dinlemek istemediğini ve sıkıcı bulduğunu sizi kırmadan nazikçe iletiyor. Kendi egonuzu tatmin ederken arkadaşınızı kaçırıyorsunuz. 

Gerçekten bir konuyla ilgileniyorsanız, bir sorunun cevabını merak ediyorsanız soru sorun. Sırf konuşmak için cevabını dinlemeyeceğiniz soruyu sormayın. Hem kendinize hem karşınızdakine haksızlık edersiniz. Karşınızdakinin cevabını dinledikten sonra, konuyu daha iyi anlamak, merak ettiğiniz yönleriyle ilgili bilgi edinmek için detaya giren sorular sorabilirsiniz. İnsanlar kendileri veya onların uzmanlık alanları ile ilgilenilmesinden mutluluk duyacaktır.

6. Sen benim kim olduğumu biliyor musun?

Hak ettiğiniz saygıyı görmediğiniz zaman kafanızdan geçen kalıp bu değil midir? Ben çok önemliyim, bana nasıl böyle davranırsın? Oysa karşınızdakinin size kim olduğunuzdan bağımsız olarak saygı göstermesi, işini düzgün yaparak size en iyi hizmeti vermesi gereklidir. Ben kimim biliyor musun demek yerine kişiden herkese davranması gerektiği gibi size de saygı ve itina ile davranmasını istemek yerinde olacaktır.

7. İlginç kişiliğimden hiç ödün vermem.

Farklı bir kişiliğe sahip olmak, özgün, sıra dışı, komik, eksantrik olmak normal zamanda herkesin saygı duyduğu şeyler olabilir ancak kriz dönemlerinde herkesin konuya odaklanması ve farklılıklarını mümkün olduğunca uçlara taşımaması önemlidir. Komik olduğunuzu, yaratıcı ve ilginç fikirlerle insanları şaşırttığınızı herkes bilir ancak her şeyin bir zamanı vardır, ciddi olma zamanı ciddi olunmalıdır. İnsanların sempatik buldukları hareketler stresli ortamlarda rahatsız edici hale gelebilir. 

8. Kendi kendinle alay ederek başkalarına aynı hakkı tanımak.

İnsanın bazı konularda kendi kendiyle dalga geçmesi kendiyle ne kadar barışık olduğunu gösterir. Saçları dökülmüş biriyseniz, ironiyle sırma saçlarınıza saatler ayırdığınızdan söz edebilir, kilo probleminizi yılsonu partilerine bağlayabilir ve keyifle çikolatanızı son lokmasına kadar bitirebilirsiniz ancak başkası saçınız, kilonuz, kariyeriniz veya ailenizle ilgili bir iki yorum yapsa bozulursunuz. Eğer birinin kendi kendiyle alay ettiğini görürseniz, sakın sizin de aynı konularda kendisiyle alay edebileceğiniz anlamını çıkarmayın. Kendi kendinizle alay ederken de, doğru zamanda, ortamda ve kişiler arasında olduğunuzdan emin olun. 

9. Mütevazıymış gibi kendini övmek.

Hem mütevazı olmak hem de kendini övmek nasıl olur demeyin. Kişi, kendini övmüyormuş gibi davranıp, kendini dev aynasında görmenin farklı yollarını bulabilir. Çalışanlarınızın birkaç hafta sonra vereceğiniz TED konuşmasıyla ilgili stresli olduğunuzu veya yazlık ve kışlık evlerinizin ihtiyaçlarını gidermenin ne kadar zor olduğunu duymasına gerek yoktur. Kendinizi övmenize gerek olmadığını unutmayın, bırakın diğerleri sizi övsün. Eğer güzel işler yaptıysanız, merak etmeyin çevrenizdekiler sizi övecektir.

10. Düşüncelerinizi zorla kabul ettirin.

Birçok şey biliyorsunuz. Güzel, ilgi çekici, akıllıca, önemli şeyler. 

Bu şeyleri doğru ortamlarda paylaşmak kritik önem taşır. Bir mentorsanız, hemen paylaşın. Koç veya liderseniz, hemen paylaşın. Sizin için doğru olan şey, her zaman herkes için doğru olmayabilir. Hayatta, birçok şeyde olduğu gibi, insanların farklı görüşleri, prensipleri, doğruları olabilir. İlle de sizin doğrunuzun kabul edilmesi gerekmez, her kararda farklı düşüncelere de yer vermekte yarar vardır. 

www.datassist.com.tr

Bu konularda ilginizi çekebilir

Akıllı Bir İnsan Neden Akılsızca Davranır ve Başını Belaya Sokar

Yazılı ve görsel medyada her gün özellikle trafikte onlarca kavga, şiddet ve ölüm haberlerine rastlıyoruz. Yol verme kavgasında öfkesine hâkim olamayan bir sürücü arabasında hazır bulundurduğu sopa veya levye ile tartıştığı sürücüye öldüresiye vuruyor. Bir başkası belinden tabancasını çıkarıp tartıştığı sürücüye ateş edip ölümüne sebep olabiliyor. Bir erkek otuz sene aynı yastığa baş koyduğu karısını sokak ortasında öldüresiye dövebiliyor. Alacak-verecek davasında tartıştığı arkadaşını öldürebiliyor. Ölümle biten tartışmalarda biri mezara diğeri hapse giriyor. Akıllı bir insan, konuşarak çözebileceği basit bir tartışmada neden şiddet kullanarak ya da cinayet işleyerek akılsızca davranır?  

Akıl nedir? Embriyoloji uzmanı psikologlar aklın değişik tarifini yaparlar. Kimilerine göre sebep sonuç ilişkisi kurma ve sorun çözme yeteneğidir. Kimilerine göre çevreye uyum melekesidir. Bir başkasına göre alet yapıp kullanma yeteneğidir. Bu tariflere göre bir sorunla karşılaşan insan aklını kullanarak öfkelenmeden, şiddete başvurmadan ve başını belaya sokmadan çözmesi gerekir. Bazı insanlar bunu yapamadıklarına göre, demek ki Descartes’in ifadesiyle pratik akıl tek başına sorun çözmeye yetmiyor. Aklın yanında inanç ve imanla beslenen kalbe de ihtiyaç vardır. Buradaki kalp, vücudumuza kan pompalayan organın dışında manevi, aşkın bir değerdir.

Allah, insanı yarattıktan ve ona doğruyu yanılıştan, iyiyi kötüden, faydalıyı zararlıdan ayıracak akıl nimetini bahşettikten sonra aklını nasıl kullanması gerektiğini gönderdiği peygamberleriyle ve kitaplarıyla ona öğretti. Bu öğretiyi kulak arkası yapan, ciddiye almayan, sadece aklına güvenen nice yüksek zekâlı filozoflar, bilim insanları ve uluslararası şirket sahipleri, kitle imha silah üreticileri insanlığa faydasından çok zararı dokunmuş; bu dünyadan göçüp gitmişlerdir.

Yerde bulduğu bir ekmek parçasını tekmeleyen insana rastlamamışsınızdır ama onlarca insanın yere düşürdükleri hasmını öldüresiye tekmelediğine şahit olmuşsunuzdur. Bir insan yerde bulduğu ekmek parçasını neden tekmelemez; çünkü ekmeği nimet bilen bir kültürden geliyoruz. Dahası, yerdeki ekmek parçası insanı öfkelendirecek bir söz ve davranışta bulunmamıştır. İnancımıza göre insan Allah’ın en üstün sanatı ve yeryüzünde halifesidir. Yeryüzünden insanı kaldırdığınızda, dünyanın ve evrenin bir anlamı kalmaz. Nasıl oluyor da yerde bulduğu emmek parçasını nimet bilip tekmelemeyen, eğilip onu yerden kaldırarak kuşlar nasiplensin diye yolun kenarına koyan bir insan, Allah’ın en üstün sanatı olan yere düşmüş bir hemcinsini öldüresiye tekmeleyebiliyor?  Bu çelişkinin bir açıklaması olmalı. Bir psikoloğun bu sorulara cevabı, “öfke kontrolü yapamadığı, öfkesine yenik düştüğü için,” olabilir. Bu cevap bir yere kadar doğrudur, ama yeterli değildir.

Belayı Baştan Savmanın Yolu Değneğini Saklamaktır

Yaşadığım birkaç anekdotla konuya ışık tutmak istiyorum.

Anekdot Bir:  Büyük bir alışveriş merkezinde alışveriş yaptıktan sonra arabamla tek yönlü çıkış kapısına doğru ilerlerken karşıdan bir araba ters ola girdi, bana doğru ilerlemeye başladı. El işareti ve selektör yaparak durmasını sağlamaya çalıştığım halde araba bana doğru gelmeye devam etti ve karşı karşıya geldik. Genç sürücü öfkeyle arabasından indi. Sesini yükselterek: “Ne diye selektör ve el işaretleri yapıyorsun!” diye bağırdı. “Ters yola girdin, sana bunu anlatmaya çalışıyordum,” dedim. Arabamın kapısını yumruklayarak; “İn aşağıya da sana ters yolu göstereyim!” dedi. Eyvah, aklını kullanmaya bir bela ile karşı karşıyaydım. Hemen kendimi toparladım; “Özür dilerim delikanlı, kötü bir niyetim yoktu. Yana çekilip sana yol vereyim,” dedim. Ne dese beğenirsiniz: “Ha şöyle adam ol!”

Anekdot İki: Otoyolda ilerlerken bir anda sağımdan bir araç arabama sürtmeye ramak kala hatalı sollama yaparak hızla önüme geçti; çarpmamak için hızımı yavaşlattım ve korna çalarak kendisini uyardım. Çok gitmeden uyardığım sürücü arabasıyla önümde durdu; ben de arkasında durmak zorunda kaldım. Adam arabasından indi öfkeyle bana doğru gelmeye başladı. Niyetinin kötü olduğunu, kavga etmek için geldiğini anladım. Arabanın camını açarak neşeli bir ses tonuyla: “Vay, Ahmet kardeş ne haber !” dedim. Adam şaşırdı. “Ne Ahmet’i lan!” dedi. “Özür dilerim, ben seni bir arkadaşa benzettim, korna ile selam vereyim, dedim.”  Biraz tereddüt geçirdikten sonra kabadayı bir ses tonuyla: “Öyle desene, ben de korna ile bana hareket çekiyorsun zannettim,” dedi. Belayı böylece savmış oldum.

Öfke Nedir İnsan Neden Öfkelenir?

Konuya bir psikoloğun gözüyle baktığımızda, işe öfkenin ne olduğunu açıklayarak başlamamız gerekir. Sözlükte öfke “engellenme, incinme, hakaret veya gözdağı karşısında gösterilen şiddetli kızgınlık duygusu; gazap, hiddet” olarak tanımlanmaktadır. Kişi kendisine yapılan kadar, başkasına karşı yapılan haksızlıktan da incinebilir ve bundan dolayı öfkelenebilir. Buna göre öfke doğal bir duygu durumu olup hiç kızmayan ve öfkelenmeyen insan yoktur. Bir öğretmen arkadaşımız, “Hiç kızmayan Öğretmen” adıyla bir kitap yazmıştı. Arkadaşa dedim ki; “Sen öğretmenlik hayatın boyunca hiçbir öğrencine kızmadın mı?”

Gerçekte bizi öfkelendiren söz veya olay değildir; söze ve olaya yüklediğimiz anlamdır. Öfkelenmeyen insan yoktur. Önemli olan öfke değil, öfke ile nasıl başa çıktığımız ve şiddet kullanmadan sorunu çözme becerimizdir. Kavgalı iki kişi birbirlerine hakaret ettikçe öfkelerinin dozunun arttığı bilinen bir durumdur. Bu sebeple olmalıdır ki Resûl-i Ekrem “Biriniz öfkelendiğinde sussun”buyurmuştur. (İbn-i Hanbel, I, 239) Hz. Peygamber, huzurunda Hz. Ebubekir’e hakaret eden birisine karşı onun bir süre ses çıkarmamasından hoşnut kalmış, daha sonra aynı şekilde karşılık vermesi üzerine oradan ayrılmıştır. Bilahare Hz. Ebubekir, yaptığının yanlış olup olmadığını sorunca Efendimiz, şöyle buyurdu:  “Doğrusu sustuğun vakit senin adına o kişiye cevap veren bir melek vardı. Ancak aynı şekilde sen de karşılık vermeye başlayınca melek gitti, yerine şeytan geldi. Şeytanın geldiği yerde ben bulunamam.” (İbn-i Hanbel, II, 436)

Hz. Peygamber,“Gazap şeytandandır. Şeytan da ateşten yaratılmıştır. Ateş, ancak su ile söndürülür. Biriniz kızdığı zaman abdest alsın.”Buyurdu. (Ebû Dâvûd, Edeb, 3)  Efendimiz başka bir hadisinde şöyle buyurdu: “Dikkat ediniz! Öfke insanoğlunun kalbindeki bir ateş parçasıdır. Gözlerin kızardığını, boyun damarlarının şiştiğini görmez misiniz? Her kim bunun eserini duyarsa, yere uzansın. (Tirmizî, Fiten, 26)  Bu hadisi duyduğumda çok heyecanlanmıştım. Çünkü insan öfkelendiğinde vücudu elektriklenmektedir. Toprağa uzanan öfkeli biri vücudunda biriken elektriği toprağa boşaltmış olacağından rahatlayacaktır.  Uzun yola çıkan TIR şoförleri, üzerlerine biriken statik elektrik sebebiyle kendilerini yorgun hissetmekte, kamyonunu kenara çekerek, bir süre toprağa uzanmakta, yorgunluklarının geçtiğini hissetmekte, dolayısıyla bu hadisi doğrulamaktadırlar.

Peygamberimiz sahabe ile sohbet ederken “Güçlü ve sırtı yere gelmeyen pehlivan kimdir?” diye sordu. Sahabe, “herkesi yenen pehlivan,” dediler. Efendimiz, “En güçlü pehlivan öfke anından nefsine hâkim olan ve öfkesini yenen kimsedir,” buyurdu.

Dostları İmam Ebubekir Şibli’ye  “Bilgelik yolunda size kim kılavuzluk etti?” diye sordu. Büyük imam “Bir köpek bana bilgelik yolunda kılavuzluk etti,” dedi ve devam etti. “Onu bir gün, bir su kıyısında susuzluktan neredeyse ölmüş bir hâlde iken gördüm. Su içmek için suya eğilince sudaki aksini görüyor, korkup geri çekiliyordu, onun başka bir köpek olduğunu sanıyordu. Sonunda susuzluğu öyle bir noktaya geldi ki korkusunu bir kenara itip suya daldı; ‘öteki köpek’ kaybolmuştu. Köpek, kendisi ile arzusu arasındaki engelin yine kendisi olduğunu ve artık yok olduğunu gördü. Benim engelim de, kendi benim ve nefsim olarak aldığım şeyin aslında kendi engelim olduğunu öğrendiğimde ortadan kalktı. Benim yolum bana bir köpeğin davranışı ile gösterildi.”

Bediüzzaman Lemalar isimli risalesinde ibadetin müsbet ve menfi olmak üzere iki kısım olduğunu söyler. Belki menfi ibadet sözünü ilk defa duymuşsunuzdur. Müsbet kısmı hepimizin bildiği ibadet ve dualardır. Menfi kısmı ise musibetler ve hastalıklardır. Üstat der ki; “musibet ve hastalıklar karşısında aczini anlayıp Rabbine sığınan, Ona yalvaran, şifa ve sabır dileyen kimse bir çeşit ibadet yapmış olur. Bu ibadet gerçek olup ona riya ve gösteriş giremez. Eğer sabretse, musibetin mükâfatını düşünse, şükretse, o vakit her bir saati bir gün ibadet hükmüne geçer. Kısacık ömrü uzun bir ömür olur.”

Yüksek faziletlerin anası, hayatta muvaffak olmanın ve kemale ermenin sırrı sabır olduğu gibi her türlü olumsuzlukların sebebi de sabırsızlık veya gerektiği kadar sabır gösterememektir.  Sabrın sonu selamettir, başarıdır. Sabır acıdır fakat sonucu tatlıdır. Kuran’da "şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir."(Bakara, 2/153, 155) buyurulmakta; Peygamberimiz de  "Sabreden başarıya ulaşır ve muradına erer." (Müsned, 1/307) hadisiyle bu ayeti tasdik etmektedir.

Nasıl Bakarsanız Öyle Görürsünüz

Göz, dünyaya açılan penceremizdir. Ancak göz tek başına her şeyi algılamaya yetmiyor Psikoloji der ki çerçeve yanıltıcıdır; gerçek detayda gizlidir. Gözle gördüğümüzün ötesinde nice gerçekler gizlidir. Üstat Bediüzzaman, eserlerinin çeşitli yerlerinde “Ey göz güzel bak, güzel bakan güzel görür, güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından zevk alır,” der.

İnancımıza göre dünya hayatı geçici olup, ebedi hayata açılan bir pencere ve sınav yeridir. Allah kimimizi, sağlığımızla, kimimizi evladımızla, kimimizi makamımızla, kimimizi servetimizle sınamaktadır.

Sokakta yürüme veya görme engelli birine rastladığımız zaman içimiz acır. Ancak dünya hayatının geçici olduğunu, bu insanın sağlığıyla sınandığını, sabrettiği ve ahiret hayatına inandığı zaman sapasağlam bir inan olarak yeniden dirileceğini hatırlar teselli buluruz. Ünlü engellilerden olan Helen Keller on dokuz aylık iken geçirdiği bir ateşli hastalık sonucu görme, işitme ve konuşma yeteneklerini kaybetti. Ancak hayata küsmek ve kaderine başkaldırmak yerine kendisi gibi engelli olan öğretmeni Anne Sullivan sayesinde okuma ve yazma öğrendi. Onunla birlikte Boston’a gitti. Burada Redcliffe Kolejine girdi. Tarihte ilk sağır ve kör bir kişi olarak 1904 yılında başarıyla mezun oldu. Felsefe alanında doktora yapan Keller, birkaç yabancı dil öğrendi. Helen Keller, kolejde öğrenciyken yazmış olduğu “Hayatımın Hikâyesi” kitabı o kadar beğenildi ki satışlardan elde ettiği gelirle kendisine bir ev satın aldı. Engellilerin sorunlarına ve çözüm yallarına dair kitaplar ve makaleler yazmaya devam etti, üniversitelerde konferanslar verdi.

Helen, bilimsel bir toplantıya katılmak üzere Washington'a gittiğinde Başkan Kennedy tarafından Beyaz Saray'da ağırlandı. Emekleri boşa gitmemişti. 1964'te ulusun en büyük sivil madalyası olan Özgürlük Madalyası'nı Başkan Johnson'dan aldı. Helen, bütün bu başarılarının Allah’a ve yeniden diriliş gününe olan inancından dolayı ulaştığını söyler.  Bir makalesinde şöyle diyordu: “Bir mutluluk kapısı kapanırsa, mutlaka başka bir mutluluk kapı­sı açılır. Ancak, bizler çoğunlukla kapalı olan kapıya baktığımız­dan, bizim için açılmış olan yeni kapıyı göremeyiz. Karamsar bir insan, ne yıldızların sırlarını keşfedebilir, ne bilinmeyen diyarlara seyahat edebilir, ne de insan ruhuna yeni ufuklar açabilir. Dünya, çok sayıda sorunlarla dolu olsa da, o sorunları çözecek yöntem­lerle de doludur. Işıksız yegâne karanlık, cehaletin ve duygusuzluğun yol açtığı karanlık âlemdir. Ölüm yokluk değil, bir odadan başka bir odaya geçiştir. Şu farkla ki ikinci odada ben de sizler gibi göreceğim.”

İyimserlik kadar kötümserlik, vefakârlık kadar vefasızlık, Merhametlilik kadar merhametsizlik, dürüstlük kadar yalancılık birer kişilik özelliğidir. Kişilik ana rahminden başlayarak altı yaşına kadar aileden aldığı eğitimin şekline bağlı olarak büyük çapta tamamlanmış bulunmaktadır. Buna göre okula başlama yaşına gelen bir çocuk sorumlu veya sorumsuz, bağımlı veya bağımsız, güvenli veya güvensiz bir kişilik kazanmış bulunmaktadır. İnsanı insan yapan sevgi, merhamet,  yardımlaşma, çalışkanlık, sözünde durma, vefakârlık gibi değerler ailede yaşanarak kazanılmaktadır. Bu değerlerin sonradan eğitim kurumları vasıtasıyla kazandırılması çok zordur. 

Her yaştan bireyler aynı olay karşısında kişiliklerine ve inançlarına bağlı olarak farkı tepkilerde bulunabilmekte ve farklı çözümler üretebilmektedir.  İki kişinin, şu veya bu sebeple, trafikte olduğu gibi, kavgaya tutuştuğunu; iki kişinin de onları izlediğini varsayalım. İzleyenlerden biri; “gel arkadaş bunları ayıralım, ellerinden bir kaza çıkacak,” derken diğerinin; “boş ver, bırakalım kozlarını paylaşsınlar; güçlü olan kazansın,” diyebilmektedir. Örnekte görüldüğü gibi, iki kişi aynı olaya biri iyimser, diğeri kötümser yaklaşmaktadır. İyimser olan kişi muhtemelen sevginin, merhametin, yardımlaşmanın yaşandığı bir aileden; kötümser olan kişi geçimsizliğin, sevgisizliğin, merhametsizliğin ve şiddetin yaşandığı bir aileden gelmektedir.

Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi

Quora'daki bir tartışma zincirinden alınan ve bilimsel kanıtlarla desteklenen maddeler, zeki insanlarda görülen ortak özellikleri ortaya koyuyor.

Eğer gerçekten zeki biri olduğunuzu ya da ortalamadan biraz daha zeki olduğunuzu düşünüyorsanız, “Zeki insanların ortak özellikleri nelerdir?” adlı Quora başlığından alınan ve bilimsel kanıtlarla desteklenen bu 13 belirtiye göz atabilirsiniz;

Dikkatleri kolayca dağılmaz

Kullanıcılardan Frank Zhu, “Daha uzun süre odaklanabilen ve dikkat dağıtıcı şeyleri göz ardı edebilen insanlar genellikle oldukça zeki oluyor.” diyor. Zhu, kanıt olarak 2013 yılında Current Biology adlı dergide yayımlanan bir makaleye referans veriyor. Makale, yüksek IQ’ya sahip kişilerin bir resmin arka planındaki hareketleri fark etmesinin daha uzun zaman aldığı iki çalışmayı anlatıyor. Bunun sebebi ise, zeki kişinin resimde daha önemli olan kısımlara odaklanıp geriye kalan kısmı göz ardı etmesi olabilir.

Gece kuşu olurlar

Bir araştırmaya göre, ne kadar zekiyseniz gece uyanık kalmaya o kadar meyilli oluyorsunuz. 2009 yılında Personality and Individual Differences adlı dergide yayımlanan bir araştırma,  binlerce genç yetişkinin IQ’su ile uyku alışkanlıkları arasındaki bağı inceledi. Sonuç olarak, daha zeki olan bireylerin hem hafta içi hem hafta sonu geç yatıp geç kalktığı anlaşıldı. 1999 yılında aynı dergide yayımlanan başka bir çalışma ise, 400 hava kuvveti askerini bu bağlamda inceleyerek aynı sonuçlara ulaşmıştı.

Oldukça uyumlu olurlar

Birkaç Quora kullanıcısı, zeki insanların esnek olduğunu ve farklı koşullara kolayca uyum sağlayabildiğini söylüyor. Kullanıcılardan Donna F Hammett, “Karşılaştıkları kısıtlamalar veya zorluklar ne olursa olsun zeki insanlar olaylara uyum sağlayabilir.” diyor. Yakın zamanda yapılan bir araştırma bu savı destekliyor. Araştırma, “Zeka, çevreyle daha iyi baş edebilmek için kişinin kendi davranışlarını değiştirebilmesiyle veya bulunduğu ortamda değişiklikler yapabilmesiyle ilişkilidir.” diyor.

Ne kadar bilmediklerini bilirler

Zeki insanlar bilmedikleri bir konu olduğunda bunu kabullenmeyi bilirler. Jim Winner adlı kullanıcıya göre zeki insanlar “Bilmiyorum.” demekten korkmazlar zira bilmedikleri şeyi öğrenebileceklerini bilirler. Winner’ın bu görüşü Justin Kruger ve David Dunning’in gerçekleştirdiği ve Journal of Personality and Social Psychology adlı dergide yayımlanan bir çalışma tarafından destekleniyor. Çalışmaya göre, kişinin zekası ne kadar düşükse, kişi kendi bilişsel yeteneklerini olduğundan daha fazla görmeye o kadar meyilli oluyor.

Dinmek bilmeyen bir meraka sahip olurlar

Albert Einstein’ın, “Benim özel bir yeteneğim yok sadece tutkulu bir meraklıyım.” dediği söylenir. Keyzurbur Alas adlı kullanıcı ise, “Zeki insanlar, sıradan insanların yanından geçip gittiği şeylerle ilgilenir.” diyor. 2016 yılında Journal of Individual Differencesadlı dergide yayımlanan bir araştırma, çocuk zekası ile deneyimlere açık olma arasında bir bağlantı olduğunu öne sürdü. Birleşik Krallık’ta doğan insanları 50 yıl boyunca gözlemleyen bilimciler, IQ seviyesi daha yüksek olan 11 yaşındaki çocukların 50 yaşındayken tecrübelere ve deneyimlere daha açık olduğunu ortaya koydu.

Açık görüşlü olurlar

Zeki insanlar kendilerini yeni fikirlere ve fırsatlara kapatmazlar. Donna F Hammett, “Zeki insanlar başkalarının fikirlerini gözden geçirmeye ve kabul etmeye isteklidir.” diyor. Psikologlar, farklı bakış açıları arayan açık görüşlü insanların üniversiteye giriş ve zeka testlerinde daha yüksek puan almaya meyilli olduğunu söylüyor. Aynı zamanda, zeki insanlar hangi fikirleri ve bakış açılarını benimseyecekleri konusunda dikkatli oluyor.

Kendi kendilerine vakit geçirmeyi severler

Dipankar Trehan adlı kullanıcı, zeki insanların daha bireysel olmaya meyilli olduğunu söylüyor. Yakın zamanda British Journal of Psychology‘de yayımlanan bir araştırma, insanlarla sosyalleşmesinin ortalama insanlara verdiği kadar zeki insanlara keyif vermediğini öne sürüyor.

Güçlü bir iradeleri vardır

Zoher Ali adlı kullanıcı, “Zeki insanlar planlama yaparak, hedef belirleyerek, alternatif stratejiler keşfederek ve bir işin sonuçlarını öngörerek zorlukların üstesinden gelir.” diyor.

2009 yılında Psychological Science adlı dergide yayımlanan bir çalışma, irade ve zeka arasında bağlantı olduğunu ortaya koydu. Çalışma kapsamında katılımcılara iki finansal seçenek sunuldu; ya o anda az miktarda ödeme alacaklardı ya da ileri bir tarihte daha büyük miktarda ödeme alacaklardı. İleri tarihte daha büyük miktarda ödeme almayı seçen (daha iradeli olan) katılımcıların, zeka testlerinde genellikle daha yüksek puan aldığı fark edildi.

Eğlenceli olurlar

Advita Bihani adlı kullanıcı, zeki insanların mizah duygusunun daha gelişmiş olduğunu söylüyor. New Mexico Üniversitesi araştırmacıları da bu fikre katılıyor. Üniversitede yapılan bir araştırma, profesyonel komedyenlerin sözel zekasının ortalamadan daha yüksek olduğunu ortaya koydu.

Başkalarının deneyimlerine karşı duyarlı olurlar

Bir Quora kullanıcısı, “Zeki insanlar karşılarındakinin ne hissettiğini/ne düşündüğünü neredeyse tam olarak anlayabilir.” diyor. Bazı psikologlar, başkalarının ihtiyaçlarını ve hislerini anlayabilmenin duygusal zekanın temel taşlarından biri olduğunu söylüyor. Duygusal zekası yüksek bireyler, yeni insanlarla tanışmaya ve onları yakından tanımaya daha istekli oluyor.

Alakasız gibi görünen kavramları bağdaştırırlar

Birkaç Quora kullanıcısı, zeki insanların diğerlerinin göremediği örüntüleri fark edebildiklerini söylüyor. Zira zeki insanlar alakasız gibi görünen kavramlar arasında benzerlikler bulabiliyor.

Kullanıcılardan April Astoria, “Saşimi ile karpuz arasında bağlantı olmadığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz zira ikisi de çiğ ve soğuk yeniyor.” diyor. Gazeteci Charles Duhigg, bu tür bağlantılar kurmanın bir yaratıcılık göstergesi olduğunu söylüyor. Disney’in büyük ses getiren Frozen filminin gelişim sürecini inceleyen Duhigg, filmin orijinal ve akıllıca göründüğünü zira ‘bilinen fikirleri alıp farklı şekillerde seyirciye sunduğunu’ söylüyor.

İşleri ertelerler

Kullanıcılardan Mahesh Garkoti, zeki insanların sıradan işleri ertelemeye daha meyilli olduğunu zira yapacak daha önemli şeyleri olduğunu söylüyor. Wharton Üniversitesi psikologlarından Adam Grant, işleri ertelemenin yeniliğin anahtarı olduğunu ve Steve Jobs’ın da bu yöntemi izlediğini söylüyor.

Büyük sorulara kafa yorarlar

Kullanıcılardan Ram Kumar’a göre, “Zeki bireyler evren ve hayatın anlamı gibi büyük meselelerle ilgilenir.” Zeki insanların kaygılı olmaya daha meyilli olmasının sebeplerinden biri de yaşadıkları varoluşsal kafa karışıklıkları olabilir.

Kaynak: Science Alert

İlgili Haberler

Quora'daki bir tartışma zincirinden alınan ve bilimsel kanıtlarla desteklenen maddeler, zeki insanlarda görülen ortak özellikleri ortaya koyuyor. Zeki insanlarda bulunan ortak özellikler arasında; dikkatlerinin kolayca dağılmaması, gece uyanık kalmaya meyilli olmaları, çevrelerine ve durumlara uyum sağlayabilmeleri, 'bilmiyorum' demekten çekinmemeleri, meraklı, açık görüşlü ve eğlenceli olmaları, kendi kendilerine vakit geçirmeyi sevmeleri, güçlü bir irade ve empati yeteneğine sahip olmaları, alakasız gibi görünen kavramları bağdaştırabilmeleri, işleri ertelemeleri, hayatın anlamı ya da evren gibi büyük konulara kafa yormaları yer alıyor.

Etiketler: Adam GrantBritish Journal of PsychologyCharles DuhiggCurrent BiologyDavid DunningJournal of Individual DifferencesJournal of Personality and Social PsychologyJustin KrugerlisteNew Mexico ÜniversitesiPersonality and Individual DifferencesPsychological Sciencequorazeka

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır