RBÂ (Fâiz)
Artma, çoalma, ime, gelime ve yetime, mübadeleli akitlerde taraflardan birinin hakk kabul edilen ve akit srasnda art koulan karlksz fazlalk anlamnda bir slâm hukuku terimi. "Ribâ" kelimesi arapça mastar olup, sözcüün kökeninde "mutlak çoalma" anlam vardr.
Cins ve miktar bir olan iki ey biri dieriyle mübadele edildiinde bir taraf için kabul edilen maln fazlasna riba veya faiz denir (bnül-Hümâm, Fethul-Kadîr, V, ). Ayarlar ayn olan gr. altn, pein veya vadeli yüzyirmi gr. altnla mübadele etmek gibi Böyle bir ilemde gr. altn veren, ayn miktarda altn alma hakkna sahip olur. Burada gr. altn ana para (re'sül-mal), 20 gr. fazlalk ise ribâ adn alr (Elmall, Hak Dini Kur'ân Dili, II, , ).
Riba sözcüü yerine Türkçede daha çok "faiz" terimi kullanlr. Faiz; taan, takn, dolu, ödünç verilen para için alnan kâr gibi anlamlara gelir. Elmall Hamdi Yazr ribâ ile faizin ayn anlama geldiini belirtirken öyle der: "Ribâ; sözlükte, ziyâdelenmek, fazlalanmak anlamna mastar olup, faiz dediimiz özel fazlaln ad olmutur Câhiliyye devrinde asl borca "re'sül-mâl", ziyadesine ise "ribâ" ad verilirdi. Bugünkü faiz ilemleri nitelik bakmndan câhiliyye devrinin bu âdetinden baka bir ey deildir. Zaman zaman faiz miktarnn ve ekillerinin azalmas veya çoalmas muâmelenin niteliini deitirmez. te cahilî Arap örfünde ribâ tam anlamyla günümüzdeki nükudun (nakit paralarn) faizi veya nemâs tabir olunan fazlasdr. Karzdan (ödünç para) baka borçlar da (düyün) tatbiki dahi böyledir. üphe yok ki sözlükte bunun en uygun ismi ribâ, ziyade, artk olmas gerekir. Buna faiz veya nemâ tabirinin kullanlmas "Alm-satm ancak ribâ gibidir" (el-Bakara, 2/) âyetinin delâletiyle, alm satm ve ticarete benzetilerek yanl bir kullanmadr (Elmall, a.g.e., II, , ).
Bir eyin nitelikleri deimedikçe, adnn deimesi, hükmünün deimesini gerektirmez. Buna göre, ribann hükümleri ayn hukukî özellikleri tayan faize de uygulanr. Bu, icâre akdine, kira akdi demek gibidir ki, her ikisi de ayn anlama gelen sözlerdir.
slâmiyet toplumla ilgili sosyal ve ekonomik problemleri çözerken tedric prensibine uymutur. Faizcilik, Araplarn özellikle yüksek tabakalarnn yararlandklar önemli bir kazanç yolu idi. Bunu bir hamlede kaldrmak uygun deildi. Bu yüzden, içkinin yasaklannda olduu gibi, ribânn yasaklan da belli merhaleler geçirmitir.
Ebû Hureyre'den, Hz. Peygamber'in öyle dedii nakledilmitir: "Mirac gecesi, karnlar evler gibi (büyük) olan bir topluluun yanna geldim. Onlarn karnlarnda dardan görünen ylanlar vard. Cebrâil (a.s)'e bunlarn kimler olduunu sorduumda; Bunlar faiz yiyenlerdir" cevabn verdi” (bn Mâce, Ticârât, 58; Ahmed b. Hanbel, Müsned II, , ). Mirac olay m. yllarnda Mekke'de vuku bulduuna göre, faizin ileride yasaklanabileceine daha o günden iaret edilmi olmaktadr. Yine Mekke'de inen bir âyette fâizin mal arttrmayaca bildirilmitir (er-Rum, 30/39). Medine'de inen bir âyette ise, Tevrat'ta yahudilere faizin yasakland, ancak bu yasaa uymadklar için kendilerine helal klnan baz temiz ve güzel eylerin haram klnd belirtilmitir (en-Nisa, 4/,). u âyetle ise ksmî yasaklama getirilmitir:
"Ey iman edenler, ribay öyle kat kat arttrlm olarak yemeyin" (Âlu mran, 3/). Burada fâhi ribâ ad verilen mürekkeb fâiz kastedilmitir.
Kur'ân- Kerim az ve çou hakknda bir ayrm yapmakszn ribay u âyetlerle mutlak olarak yasaklamtr:" Âllah al-verisi helal ve faizi ise haram klmtr" (el-Bakara, 2/); "Kim de haram olan bu ribay helal diye yemeye dönerse, içte onlar cehennemliktir, o atete ebedî olarak kalacaklardr" (el-Bakara, 2/); Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve (câhiliyette ilediiniz) faiz hesabndan arta kalan brakn; eer gerçek mü'minler iseniz. Yok eer bu faizi terketmezseniz; bilin ki, Allah'a ve Peygamberine kar bir harbe girmi olursunuz. Eer ribâdan tevbe ederseniz, ana paranz sizindir. Böylece ne zulmetmi ve ne de zulme uram olmazsnz" (el-Bakara, 2/, ).
Müfessirlerin çouna göre, ribâ âyetleri, Taif'te oturan Beni Sakîf kabilesinin faiz problemiyle ilgili olarak inmitir. Bu kabilenin Hz. Peygamberle yapt Taif anlamasnda faiz alacak-verecekleri lavedilmiti. Mekke'deki Muîre oullar, Benî Sakîf'ten Amr b: Umeyr oullarna olan faiz borçlarn ödemeyince, aralarnda dümanlk dodu. Durum Mekke valisi Attab b. Esîd (ö. 13/) tarafndan Hz. Peygamber'e yazld. Bu soru üzerine ribâ âyetleri indi ve Hz. Muhammed, vâliye âyeti yazd. Ayrca hükme raz olurlarsa ne âlâ, aksi halde onlara harp ilan etmesini bildirdi. Bunun üzerine Taifliler faiz istemekten vazgeçtiler (et-Taberî, Tefsîr, , ; Elmall, a.g.e., II, ). Mekke ve Taif'in fethi 8. Veda hacc ise hicret ylnda vuku bulmutur. Hz. Peygamber Veda hacc srasnda Mekke'de faiz yasa uygulamasn u ifadelerle balatmtr: Dikkat ediniz! câhiliyye devrinden kalma faizin hepsi kaldrlmtr. Kaldrdm faizin ilki, amcam Abbas b. Abdilmuttalib'in faizidir" (Müslim, Hac, ; Ebû Davud, Büyü', 5).
slâm'n yasaklad ribâ iki ksma ayrlr. Nesîe ve fazlalk ribas.
A. Nesîe ribas (ribe'n-nesîe). Cahiliye devrinde bilinen ve uygulanan ribâ çeidi budur. Bu, satm akdinden veya ödünç (kar) vermekten doan bir borç için vade durumuna göre eklenen faizdir. Borç vadesinde ödenmeyince yeni anlamalarla faiz ilave edilir. Kur'ân- Kerîm'de bu çeit ribaya iaret edilerek, yasak hükmü getirilmitir:" Ey iman edenler gerçek mü'minler iseniz Allah'tan korkun, faizden henüz alnmam olup da kalan brakn" (el-Bakara, 2/, ).
B. Fazlalk ribâs (ribel-fadl). Bu, hadîs-i eriflerde yer alan ribâ çeidi olup, mislî tür mal, misliyle, iki ivazdan (bedelden) birisini dierimiz üzerine ziyadeyle satmaktr. Meselâ bir ölçek buday, iki ölçek budayla pein veya vadeli olarak trampa etmek gibi
Ubâde b. es-Sâmit'ten Hz. Peygamber'in öyle dedii nakledilmitir: "Altn altnla, gümü gümüle, buday budayla, arpa arpayla, hurma hurmayla ve tuz tuzla misli misline, birbirine eit ve pein olarak trampa edilirler. Ama bunlarn cinsleri ayr olursa pein olmak artyla, istediiniz gibi sat yapnz" (Müslim, Müsâkat, 81; Ebû Davud, Büyü',18; Ahmed b. Hanbel, V, , ). Bu hadisin Tirmizî'deki rivâyetinde u ilave vardr: "Her kim bu ekil mübâdelede fazla verir veya alrsa üphesiz ribâ yapm olur" (Tirmizî, Büyü', 23).
slâm hukukçularnn çounluu bu hadiste saylan alt maddeyi "örnek kabilinden" sayarken, yalnz Zâhirîler, yasak hükmünün sadece bu alt maddeye ait olduunu söylemilerdir. Buna bal olarak ribann illeti de tartlmtr.
Hanefilere göre, faizin illeti mislî mallarda cins ve miktar birliidir. Ölçü ile alnp satlan eylerde cins ve ölçü birlii, tart ile alnp satlan eylerde ise cins ve tart birlii ortak niteliktir. Bu duruma göre faizin hükmü, yalnz hadiste zikredilen alt maddeye deil, ortak özellie sahip olan tüm maddelere uygulanr. Bir hadiste öyle buyurulur: "Faiz ancak altnda veya gümüte yahut ölçülen veya tartlan ya da yenilen veya içilen eylerde cereyan eder" (mam Mâlik, el-Muvatta', Büyü', 44; Zeylaî, Nasbu'r-Râye, V, ). Nesîe (veresiye sat) ribasnn illeti ise vadedir. Mislî olan eylerin ayn cinsle veya deiik cinsteki eylerle vadeli mübâdelesinde bu çeit riba gerçekleir. Ancak vadenin balayc olmad karz- hasen ve nakit para karl veresiye satlarla selem akdi, toplumun bu muamelelere ihtiyac nedeniyle özel nass (âyet hadis)larla merû klnmtr.
âfiî hukukçulara göre, altn ve gümüte ribâ illeti para olma (semenlik) özellii, hadiste saylan dier dört maddede ise illet "yiyecek maddesi" olmalardr.
Asr- saadette ribâ uygulamas örnekleri:
Altnn altnla deiimi eit arlkta ve pein olarak yaplr. Hz. Peygamber devrinde dinar ad verilen altn para, yaklak 4 gram arlnda altndan ibarettir. Böyle bir para ile altn zinet eyas alnmak istense, gerçekte altn altnla mübadele edilmi olur. Bu hesaba göre 60 gram altna e deer olan 15 dinara 40 gramlk bir bilezik alrsak, 20 gram fazlalk faiz olur. Bunun aksine 10 dinara, 60 gram arlndaki bilezii satn almak da ayn sonucu dourur.
Hayber'in fethinden sonra Allah Rasûlüne ganimet olarak getirilen boncuk ve altndan oluan bir gerdanl Fudâle b. Ubeyd 12 dinara satn almt. Altnlarn ayrnca yalnz bunlarn 12 dinardan fazla olduunu gördü. Durumu Allah Rasûlüne anlatlnca;" Âltnlar ayrlmadan satn alnmaz" buyurdu (Müslim, Müsâkât, 17).
Gümüün para birimi dirhemdir. Bir dirhem yaklak 3,2 gram gümü ihtiva eder. Gümüten yaplan ziynet eyas ve benzerlerinin gümü para karlnda satm hâlinde de, altn konusunda arzedilen sakncalar ortaya çkar, Muâviye devrinde sava ganimeti olan gümü bir kap, bu kabn arlndan farkl miktarda dirhem (gümü para) karlnda satlmak istenince, bir sahabi, Ubâde b. Sâmit'in naklettii alt ribevî madde hadisini hatrlatm ve satn ancak eit arlktaki gümüler arasnda olabileceini belirtmitir (Müslim, Müsâkat, 80; bkz. bn Mâce, Mukaddime,II).
Altn veya gümü parann kendi cinsleriyle mübâdele edilirken pein ve eit arlkta olmasnn istenmesi, parann maden deerinin (gerçek deeri) üstünde veya altnda nominal (izafi) bir deer kazanmasn engellemitir. Yani para ile, kendi cinsinden imal edilen altn veya gümü ziynet eyalar arasnda bir fiyat farknn olumasn, baka bir deyimle, o devirlerde enflasyonun olumasna slâm'n faiz yasann engel tekil ettii söylenebilir.
Altn ve gümü, biri dieriyle, pein olmak artyla, farkl arlklarda mübâdele edilebilir. Hz. Ömer, alt ribevî madde hadisini naklettikten sonra unu ilâve etmitir: "Bu maddelerin birbirleriyle mübadelesinde, alc senden eve girip çkncaya kadar mühlet istese bile verme. Çünkü sizin için ramâ'dan, yani ribâdan korkuyorum" (Mâlik, Muvatta', Büyü', 33).
Hurmann hurma ile mübâdelesinde u örnek dikkat çekicidir. Bilâl (r.a) Hz. Peygamber'e ikram etmek üzere iyi cins hurma getirdi. Allah'n elçisi bu hurmay nereden aldn sorunca, Bilâl öyle dedi: "Bizde âdi bir hurma vard. Nebî (s.a.s)'e yedirmek için, ben onun iki ölçeini bu iyi hurmann bir ölçeine sattm". Bunun üzerine Allah'n elçisi öyle buyurdu: Eyvah, eyvah! Ribânn ta kendisi, ribânn ta kendisi. Bunu böyle yapma. Fakat hurma satn almak istersen, kendi hurman baka bir satm akdi ile sat. Onun sat bedeli ile istediin hurmay satn al" (Buhâri, Vekâle,11). Buna göre, ayn cins misli mallar trampa edilecekse, eit olarak mübâdele edilmeli, eer kalite fark gibi nedenlerle taraflardan birisi veya ikisi buna raz deillerse, mübâdele edilecek mallarn kymeti para ile takdir edilerek deiim yoluna gidilmelidir.
Böylece faiz yasann amacnn, taraflarn aldanmasn önlemek ve haksz kazanca engel olmak noktasnda topland anlalmaktadr.
slâm hukukçularnn çounluuna göre, nakit para borçlarnda, geri ödeme tarihine kadar parann satn alma gücünün dümesi veya yükselmesi dikkate alnmaz. Ancak mam Ebû Yusuf altn veya gümü para dndaki madenî paralarn (felsler) satn alma gücünde meydana gelebilecek deimeler, borçlarn ödenmesinde dikkate alnr. Satn alma gücünde ki düme veya yükselme halinde, borç satm akdinden domusa akit tarihi; ödünç (karz) akdinden domusa kabz (teslim etme) tarihi esas alnarak, madenî parann altn veya gümü para karl itibariyle ödeme yaplr. Ebû Yusuf bu görüüyle madenî paralarda enflasyon farkn faiz olarak kabul etmemektedir. Ancak onun bu görüü, kendi devrindeki altn veya gümü paradan doan borçlar kapsamna almamaktadr. bn Âbidîn bu noktay özellikle belirtmitir (bn Âbidîn, Reddül-Muhtâr, IV, 24, Resâil, II, 63, 64; Tenbîhu'r-Ruküd alâ Mesâili'n-Nuküd, Mecmuatu'r-Resâil, II, 52; el-Fetâvâl-Bezzâziye, (Hindiyye kenarnda), c. IV, ).
Ondokuzuncu yüzyln ikinci yarsnda Osmanl devletinde altn karl olarak banknot çkarlmt. Bunlar onaltnc ve onyedinci yüzyllarda baz Avrupa ülkelerinde çkarlan emsili kât paralarn benzeri ve devam niteliindedir. Onyedinci yüzylda ngiltere ve sveçte resmî darphaneler kendilerine braklan altn ve mücevherleri emânet olarak muhafaza ediyorlard. Ancak, devlet mâlî skntlar yüzünden bu güveni kötüye kullannca, sarraflar tekilatlandlar ve halkn elindeki kymetli eyay da saklamaya baladlar. te sarraflarn emanet brakanlara verdii "Goldsmith's notes" denilen makbuzlar, para yerine kullanlan ilk yazl belgelerdir (Feridun Ergin, ktisat, , ).
Osmanllarda, braz edildiklerinde altn karlnn ödenecei taahhüt olunan banknotlarla, karlk gösterilen altn arasnda giderek satn alma gücü fark meydana gelmitir. Bu durum, fels ve mau paralarla altn ve gümü paralar arasnda meydana gelen satn alma gücü fark ile ayn niteliktedir. Borçlarn banknotla ödenmesinde bu enflasyon farknn ilâve edilmesi faiz saylmamtr. Meselâ, M. tarihli bir kararnamede, borçlar kâime ile ödenirken, kuruluk kâime yerine bir yüzlük altn (1 altn lira) veya borçlar ödeme gününde, bir altn kaç kâime ederse o kadar kâime ödenmesi emrolunmutur. Günümüzde kât para, önceki yüzyllarda para fonksiyonu olan mübâdele vâstalarnn yerine geçen, devletin destekledii ve halkn muâmelelerde kullanmasyla tedâvülünü örfletirdii bir para çeidi olmutur. Bu yüzden altn, gümü veya dier madenî paralara uygulanan faiz hükümleri kât paralar da kapsamna alr. Ancak kât paralar piyasada, itibarî (nominal) deerle dolatklar için, ayn nitelikteki madenî (fels ve maû para) paralarn benzeridir. Aralarndaki fark udur: Ebû Yusuf'a göre, tedâvülden kalkmas veya satn alma gücünde deiiklik olmas halinde felsin kymeti, satm akdinde akit tarihi, karzda teslim tarihindeki altn veya gümü parann kymeti üzerinden hesaplanmtr. Bu, bir enflasyon farkndan çok, ayn anda tedavülde bulunan iki para arasnda "kur ayarlamas" olarak düünülebilir.
Fâizsiz Ekonomi
Fâiz ve ribâ sözcükleri e anlaml olup, slâm ekonomisinde bir terim olarak, mübâdeleli akitlerde taraflardan birisinin hakk kabul edilen ve akit srasnda art koulan veya örflemi bulunan fazlalk anlamna gelir. Faiz; ölçü, tart veya say ile alnp satlan standard (mislî) mallarda cereyan eder. Altn, gümü ve nakit para çeitleri de buna dahildir. Kur'ân- Kerîm'deki ribâ âyetleri (er-Rum, 30/39; en-Nisâ, 4/; el-Bakara, 2/). Hz. Peygamber (s.a.s)'in bu konudaki hadis ve uygulamalar (Müslim, Musâkât, 17, 80, 81, , Hac, ; Ebu Dâvud, Büyû, 19). ncelendiinde fâiz yasann haksz kazanc önlemek, parann yalnz mübadele arac olarak kalmasn salamak, ödeme darl çekenleri istismar ettirmemek, kamu ve özel sektöre daha salam kredi imkânlar sunmak, mâliyetleri düürmek ve parann satn alma gücünü korumak gibi sebeplere dayand görülür.
Konu biraz açlacak olursa, unlar söylenebilir: Faizli kredilerde ana parann faiziyle birlikte geri ödeme taahhüdü, taraflardan birisini haksz kazançla kar karya getirir. Kredi kullanann zarar ettii halde, ana para ve faizi ödemek zorunda kalmas veya bu kredi sayesinde yüksek satn alma gücü elde ettii halde bunun önceden miktar belirlenmi küçük bir ksmn sermaye sahibine ödemesi, rizikoyu tek yanl hale getirir. Ubâde b. es-Sâmit (r.a)'den Allah Rasûlünün öyle buyurduu nakledilmitir: "Âltn altnla, gümü gümüle, buday budayla, arpa arpa ile, hurma hurma ile ve tuz tuz ile, misli misline, birbirine eit ve pein olarak mübâdele edilir. Cinsler farkl olursa, pein olmak artyla, istediiniz gibi sal yapnz. Her kim fazla verir veya alrsa ribâ muâmelesi yapm olur" (Müslim, Musakat, 81; Ebû Davud, Büyü, 18; Tirmizi, Büyü, 23). slâm hukukçularnn çounluu, bu hadiste zikredilen alt maddeyi "örnek kabilinden" saym; maddelerin mislî oluuna bakarak, ölçü veya tart ile alnp satlan tüm mallarn mübâdelesinde, cins birlii olunca "fazlalk" ve "vadenin"; cins fark bulunduunda ise, yalnz vadenin fâiz olaca görüünü benimsemitir (el-Cassas, Ahkâmül-Kur'ân, II, ). Srf vade sebebiyle meydana gelen faize "nesîe ribâs" denir. Be bin dolarn, üç ay sonra teslim alnacak on bin mark'la deiimi halinde, bu çeit ribâ söz konusu olur. Para pein mal veresiye bir akit olan selem, istisnâ ve mislî mallarn faizsiz olarak karz- hasen verilmesi konunun istisnalardr.
Hz. Peygamber (s.a.s)'in yukarda da anlattmz uygulamalar, faizi anlamada yardmc olabilir. Ashâb- Kirâmdan Fudâle b. Ubeyd (r.a) Hayber günü boncuk ve altn dizili bir gerdanl 12 dinara (yaklak 48 gr. altn para) satn alm, yalnz altnlarn 12 dinardan daha ar olduklarn anlaynca, durumu Hz. Peygamber (s.a.s)'e sormutur. Bunun üzerine "Rasûlüllah altn altna karlk tart iledir. Altnlar ayrca tartlmadkça satn alnmaz" buyurmutur (Müslim, Musakat, 17). Muâviye devrinde gümü para ile gümü ziynet eyasnn, tartlarak eit arlkta mübâdele edildii nakledilir (Müslim, Musakat, 80). Bu duruma göre, meselâ; 15 gram arlndaki bir bilezii 8 dinara satn alsak; gerçekte 32 gr. altn parayla,15 gr. bilezik eklindeki altn mübâdele etmi oluruz. Böyle bir piyasada dinarlar ziynet eyasnn çok deer kazanmas sebebiyle sarraflarca eritilerek ziynete dönüür. Bunun aksine 32 gr. arlndaki bir bilezii 4 dinara satn alsak, gerçekte bu bilezii 16 gr. altn para ile deimi oluruz ki, böyle bir piyasada altn ziynet eyalar da darphanede eritilerek dinara dönüür. Asr- saadette altn veya gümü parann kendi cinsleriyle mübâdele edilirken pein ve eit arlkta olmasnn art koulmas, parann maden deerinin üstünde veya altnda nominal (itibarî) deer kazanmasn engellemitir. Yani para ile kendi cinsinden imal edilen altn veya gümü ziynet eyas arasnda bir satn alma gücü farknn olumasna, baka bir deyimle, o devirlerde enflasyonun olumasna slâm'n fâiz yasann engel tekil ettiini söyleyebiliriz.
Fâiz, ekonominin olmazsa olmaz bir rüknü deildir. Ekonomik faaliyetlerin fâizsiz bir sistem içinde daha salkl bir biçimde yürütülmesi mümkündür. Ancak bu yapnn oluabilmesi için, sistem baznda aadaki noktalara arlk verilmesi gerekir.
1) Parann satn alma gücünün salam bir esasa balanmas. Günümüz dünya ekonomilerinde kât para kabul görmü örfi bir paradr. J. Dobretsberger, Msr'da M.Ö. yllarnda banknot tedâvül edildiinin belirlendiini söyler. ktisat tarihçilerinin sözünü ettii bu uygulama (Feridun Ergin, ktisat, stanbul , ), Hz. Yusuf (a.s.)'un Msr merkez olmak üzere Orta Dou yöresinde uygulad, çeyrek yüzyl içine alan bir dizi ekonomik tedbirlerin bir parçasdr. O, yedi yllk bolluk yllarnda halkn elindeki ihtiyaç fazlas hububat ve tasarruflar devlet hazine ve depolarna emânet olarak alm, sahiplerine emânet braktklar eylerin cins ve miktarn belirten birer makbuz vermitir. Elinde böyle bir makbuz olan kimse, belge üzerinde yazl cins ve miktardaki altn, gümü veya hububat diledii zaman çekebilirdi. Ticaretle uraanlar hâmiline yazl olan bu makbuzlar mal ve para yerine kabul ediyorlard. Hattâ belgeler Fenike ve Mezopotamya'ya kadar yaylmt. Temelde vahye dayanan bu uygulamada kât banknotun arkasnda mislî (standard) eyann bulunduu açktr (Yusuf, 12/ 10; Elmall, Hak Dini Kur'ân Dili, stanbul , IV, ).
Kât parann yüzyldan itibaren Avrupa'da, yüzyldan itibaren ise Osmanllarda ortaya çk ve gelime süreci, daima altna göre olmu ve satn alma gücünü altndan almtr. Durum böyle olunca, altnla ilgili hükümleri, onu temsil eden kât paraya uygulamada tereddüt edilmemitir. Günümüz ekonomisinde kât para veya benzeri menkul kymetlerin altn bata olmak üzere baz misli eyaya balanmas, satn alma gücünü temsil ettii mislî maldan alan salam bir para anlayn ortaya çkarabilir. Enflasyona kar kendisini koruyabilen böyle bir para, karz, kredi ve sermaye birikimi için daha elverili hale gelir.
2) Karz- hasen'e ilerlik kazandrmak. Allah (c.c.) ihtiyaç sahiplerine ödünç para vereni övmü, âhirette ona kat kat ecir verileceini bildirmitir (el-Hadid, 57/11).
Dier yandan, hadis-i eriflerde; iki defa ödünç verenin bir defa tasaddukta bulunmu saylaca (evkanî, Neylül-evtar, V, ). Bir sadakaya on kat, karz- hasene ise on sekiz kat ecir verilecei nakledilmitir (bn Mace, Sadakat, 19).
slâm'da faizsiz ödünç para verme yoluyla ksa vadeli ve küçük kredileri temin etmek mümkündür. Ticari olmayan ihtiyaçlar, dar ve sabit gelirlilerin ksa süreli para skntlar ve yine esnaf ve tüccarn geçici ve ksa süreli ekonomik finansmanlar bu yolla karlanabilir. Günümüzde çek ve senetlerin ödenmesinde veya protesto olan senet bedellerinin karlanmasnda tüccar sk sk ksa süreli, kimi zaman birkaç saatlik kredilere ihtiyaç duyar. Bu gibi ksa süreli ihtiyaçlarn hsmlar, esnaf, tüccar ve komular arasnda çözümlenmesi ve bundan maddî bir yarar beklenmemesi en güzel ve kalc bir çözümdür. Bu uygulama müslümanlar birbirine yaklatrr, iyilik yapma duygularn güçlendirir, ayrca taraflar sürekli olarak karz- hasen sevab kazanrlar.
Ksa vadeli küçük kredilerin daha düzenli ve faizsiz olarak temini için, "yardmlama sandklar"da oluturulabilir. Bu sanda her ay belli âidat ödenerek, ihtiyaç olduunda biriken primlerin birkaç katna kadar kredi alnmas ve bunun anlama artlarna göre geri ödenmesi mümkündür. Dier yandan böyle bir sandk ticaret ortakl olarak düzenlenirse, kullanlmayan krediler iletilir ve daha büyük krediler salama imkânlar meydana getirilebilir. Sandk, ortaklarnn çek ve senet tahsillerini yapar, vadesiz mevduatlarna da sahip çkabilirse, küçük çapta banka ilemleri bu çerçevede ve faizsiz olarak çözülebilir.
slâm'da özel sektörün uzun vadeli ve büyük kredi ihtiyaçlar için "kâr-zarar ortakl" esas getirilmitir. Mudâraba ve muâraka bunlar arasnda saylabilir. Kredinin süresi ve hacmi büyüdükçe, bunu karz- hasen ölçüleri iinde çözmek mümkün olmaz.
3) Mudâraba ortakl. Bir ortak sermayeyi, dieri emeini ortaya koyarak irket kurabilirler. Buna mudâraba denir. slâm'da mudâraba, özel sektörün uzun veya ksa vadeli her çeit kredi ihtiyacn karlamak için elverili bir ortaklk çeididir. Elinde büyük sermaye birikimi olan birçok kimseler bunu iletmek, bir ticaret iinde kullanmak ister. Ancak bilgisi, tecrübesi veya sal elverili olmad için bu arzusunu gerçekletiremez. Yine toplumda bilgili, yetenekli ve ticaret iine yatkn bir çok kimseler de sermaye yokluundan dolay ticarete atlamaz. te, mudâraba, birbirine muhtaç olan bu iki unsuru bir araya getirir. Ve iki taraf da bundan kârl çkar. Böylece toplumda muattal kalan sermayeler ve i bulamayan kabiliyetler deerlenmi olur. Bu çeit ortaklk itimada dayanr. i yürütmeyi üzerine alan ortak güvene lâyk olmaya çalr. Giderek dürüst i adamlar meydana gelebilir. letmeci (mudârib), emeinin karl olarak net kârn sözlemede belirlenen yüzdesini alr. Bu kâra mahsûben avans olarak maa da alabilir. Hesap dönemi sonunda zarar ortaya çkarsa, bu yalnz sermaye sahibine aittir. Zarar, önce kârdan karlanr. Kâr yeterli olmazsa ana paradan ödeme yaplr. Bu takdirde iletmeci herhangi bir ey alamaz. Kast ve kusuru bulunmadkça iletmeci zarardan sorumlu tutulmaz. Zarar halinde, sermaye sahibi sermayesinin tamamn veya bir bölümünü kaybederken iletmeci de emeinin karln alamamaktadr (es-Serahsi, el-Mebsût, XXII,19, 98; el-Kâsânî, Bedayius-Sanayi', VI, 87, 98; bnül-Hümam, a.g.e., V, 58, 70 vd.; bn Rüt, Bidâyetül-Müctehid, II, ).
Mudârabe ortaklnn bir baka önemli yönü de, ortakln yürütülmesinde iletmeciye tannan esnekliklerdir. letmeci, kendisine verilen sermayeyi iletmek üzere üçüncü ahslarla yeni ve ayr mudâraba ortaklklarna girebilmekte, hattâ bu ortaklklar çok sayda olabilmekte ve bunlarn saysna bir snrlama getirilmemektedir. Mudârabann bu özellii, slâm bankaclnn esasn oluturur. Sermaye sahibine veya sahiplerine ilk iletmeci muhatap olaca için, onun menfaati zedelenmez. Belki daha iyi iletme yüzünden kâr marj artabilir. letmecinin yapt ii, daha düzenli ve geni ölçüde bir kurulu yaparsa; tasarruf sahiplerinin mevduatn ticarete ve yatrmlara yönlendirdii, dürüst ve yetenekli alt iletmeci (mudârib)leri bulmada araclk ettii için, ilk mudâraba anlamasnda belirlenen iletme kârn almaya hak kazanr. Faizsiz kredi kullandran böyle bir finans kuruluu, mevduat sahiplerine daha fazla kâr verebilmek için gereken ihtimam gösterir. Aksi halde kâr miktarnn belirsiz oluunun yarataca olumsuz etki kendisini gösterir.
4) Muâraka (inan) ortakl. ki ve daha çok kiinin ticaret yapmak, elde edecekleri kâr paylamak üzere ortaklk kurmasdr. Tasarruflarn dorudan yatrmlara ve ekonomik faaliyetlere sevki, sanayi, ticaret ve tarm kesiminde sermaye birikimi oluturulmas, muâraka yoluyla mümkündür. Burada her ortak irkete belli miktar sermaye veya hem sermaye, hem de emei ile ortak olur. Net kârn paylalmas serbest sözleme ile olur. Zarara katlanma ise sermaye oranlarna göredir.
Muâraka'da ilk ana para mala dönütükten sonra, ortaklarn haklar irketin mal varl üzerinde kurulutaki hisse oranlarna göre devam eder. Hesap dönemi sonlarnda datlmayan veya ksmen datlan kârlar veya enflasyon gibi sebeplerle irketin mal varlnn büyümesi, ortaklarn hisselerinin de büyümesi anlamna gelir. Bu fazlaln hisse senetlerine yanstlmas gerekir. Meselâ; kii, her biri 1 milyon TL. koyarak bir ticaret irketi kursalar; 5 yl sonra irketin mal varl yeniden deerleme sonucu 3 milyar funduszeue.info yükselmi bulunsa, her ortan hissesi mal üzerinden 30 katna, yani 30 milyona çkm olur. Eski hisse senetlerinin 30 milyon yazan yenileri ile deitirilmesi gerekir. Böyle bir irketten bir ortak ayrlmak isteyince, mallar bölünebilir cinstense, maln % 1'ini alr veya ortan hissesi irketçe ödenerek geri kalan ortaklarn hisselerine eklenir. Ya da bu hisse pazarlk yoluyla üçüncü bir ahsa satlabilir (es-Serahsî, a.g.e., ; el-Kâsânî, a.g.e., VI, ; bn Kudame, el-Munî, V, 27).
slâm'da, bir irket yatrmlarn büyütmek isterse, mudâraba veya muâraka esasna göre, ksa veya uzun vadeli bütün kredi ihtiyaçlarn dorudan tasarruf sahiplerine bavurmak suretiyle karlayabilir. Ancak yeni hisse senedi çkarldnda, eski hisse senetlerini yeniden deerlemeye tabi tutarak irketin o tarihteki mal varln eski senetlere yanstmak gerekir. Aksi halde daha önceki yllarda datlmayan kârlara yeni hissedarlar da ortak yaplm olur.
Bu gün ülkemizde anonim irketlerin çeyrek yüz yl önce, o günün kymetlerine göre çkarlm hisse senetleri halkn elinde bulunmaktadr. Yllarca tamamen veya ksmen datlmayan kârlar, kullanlan krediler ve enflasyonlar yüzünden, irket mal varlndaki gerçek karl bazan katn aan bir hisse senedinin misli nominal bir deerle alc bulmas çözüm için yeterli deildir. irketlerin mal varlklar yeniden deerlemeye tabi tutularak, ellerinde o irketin hisse senedi olanlara yeni deerler üzerinden hisseleri verilmelidir. Üzerinde bir milyon yazan, fakat ticaret irketindeki mal karl elli katna çkm bulunan bir senedi 3 milyon nominal deerle satan ortan, gerçekte 50 milyona yakn bir satn alma gücünü 47 milyon TL. eksiine devrettii halde, % kârla sattn düünmesi, ekonomik gerçeklerle çelimektedir.
Dier yandan slâm ekonomisinde altn, gümü ve öteki mislî mallar irket sermayesi olarak belirlenebilir. Hatta baz müctehidler fels ad verilen ve maden deeri dnda nominal (itibarî) bir deerle dolaan madenî paralarn (altn ve gümü para dnda) irketlerde ana para olamayacan söylemilerdir. Osmanllarda M. tarihinden itibaren kurulmaya balayan para vakflarnda altn ve gümü para mudârabe veya bidâa (kârn tamam vakfa ait olmak üzere vakf parasn iletmek) yoluyla esnaf ve tüccar için önemli finansman kayna olmutur. Hatta buday, arpa vb. dier mistî mallar da vakfedilmi, bunlar altn veya gümü paraya çevrildikten sonra, yine finans ihtiyac olanlara mudâraba veya bidâa yoluyla kredi olarak verilmitir. Vakf, anaparay bu ekilde kredi olarak kullandrmaya devam eder ve elde edilen kârdan vakfn hissesini, vakfedilen cihete harcard (el-Mavslî, el-htiyar, III, 14, 15; bn Âbidin, Reddül-Muhtar, Tercüme, A. Davudolu, stanbul , IX, , ).
Kredi kaynaklarndan baka, devlet bütçesinin yatrmclara kullandraca krediler, borçlarn ödeme güçlüü çekenlere zekât fonunun destei, ziraat ortakçl esasna göre datlacak tarm kredileri de saylabilir.
Buna göre slâm ekonomisi her konuda olduu gibi ekonomik problemlere gerçekçi çözümler getirmitir. Bu sistemde, tasarruf sahipleriyle müteebbisler dorudan temas halindedir. Krediye ihtiyac olan i adam dürüst çalr, sermaye sahiplerini gerçek mal varlna ortak yapar ve gerçek kâr paylamaya, ya da ortaklarn ana paralarna eklemeye raz olursa, kredi problemine faizsiz çözüm yolu bulmak mümkündür. Günümüzde faizli kredi mâliyetlerinin %'ü at bilinmektedir. Müteebbisler bu kredileri ürettikleri maln mâliyetine yansttklar için, fâiz, eya fiyatlarnn normalin üzerinde yükselmesine sebep olmaktadr. Böyle bir kredi, çkarlacak kâr-zarar tahvilleriyle, mudâraba veya muâraka ölçüleri içinde kullanldnda ise, üretim maliyetleri önemli ölçüde düer. Taraflar ve toplum merû ticaretin bereket ve semeresini hissetmeye balar.
Toplumun ihtiyaç maddelerini üretip datanlar ve ekonomik faaliyetleri dürüst olarak yürütenler Allâh Rasûlünün diliyle öyle öülmütür:
"Bir kimse gda maddelerini (toplumun ihtiyac olan eyleri) toplayp günün rayiç fiyat ile satsa, sanki bunlar yoksullara ve ihtiyaç sahiplerine tasadduk etmi gibi ecir alr" (bn Mace, Ruhün, 16); "Gönül holuu ile görevini yerine getiren, harama el uzatmayan veznedar, Allah rzas için sadaka verenin ecrini alr. " Yani harcamas ve transferi kendisine emânet edilen bütün paralar yolsuzluk yapmakszn hak sahiplerine ulatrdkça sanki onlar yoksullara datm gibi sevap kazanr" (Buhârî, Zekat, 25).
Hamdi DÖNDÜREN
Riba çeşitleri arasında alışveriş faizi, borç faizi, vade faizi ve fazlalık faizi gibi faizler vardır. Riba, yani faiz dinimizce haram kılınmıştır.
RİBA NEDİR, TÜRKÇE KARŞILIĞI NE DEMEK?
Riba kelimesi özellikle İslami bir kavram ya da kelime olarak karşımıza çıkar. Şapkalı a şeklinde yazılan riba genellikle Müslümanlara öğüt vermektedir. Her Müslümanın mutlaka Kur-an'ı Kerim'i okuması ve bunu anlaması da gerekir. Kur-an'ı Kerim okuyan herkesin riba kelimesini anlaması da önemlidir. Fakat öğrenmek için internetten araştırmak da mümkündür.
Riba kelimesinin Türkçe anlamı faiz olarak karşımıza çıkar. Dilimizdeki faiz kelimesi ile riba kelimesi eş anlamı olarak bilinmektedir. Bu nedenle faiz yani riba ile ilgili dinimizde söylenmiş olan birçok söz ve Kur'an-ı Kerim'de yazılmış birçok ayet olduğunu söylemek mümkündür.
İslam kültüründe riba kelimesi ile bundan dolayı karşılaşmak oldukça mümkündür. Riba kelimesinin akmak ya da dolup taşmak anlamına kullanılması da doğrudur. Faiz anlamı ise bu anlamından yola çıkarak paranın haksız bir şekilde dolup taşması ya da çoğalması şeklinde olur. Bu anlamı da riba kelimesinin faize işaret ettiğini gösterir.
KAÇ ÇEŞİT RİBA VARDIR?
Riba sözcüğünün dinimizde çok büyük bir yeri vardır ve İslam dininde genellikle riba sözcüğü ile karşılaşılır. Arapça bir kelime olmasından dolayı Türkçeye Arapça dilinden geçmiştir ve uzun yıllardır da kullanılmaya devam edilmektedir. Kur'an'da da riba kelimesi ile ilgili birçok ayet vardır ve anlamını bilmeyenlerin internet üzerinden öğrenmeleri de mümkündür.
Riba dilimize Arapçadan geçmiştir ve anlam bakımından da faiz demektir. Asıl anlamı dolup taşmak veya akmak olan riba kelimesi paranın çoğalması ve haksız bir şekilde akması olarak da anlaşılabilir. Bu sayede riba kelimesi ile faiz kelimesini eşleştirmek daha kolay olur. Kur'an-ı Kerim'de riba kelimesi sekiz yerde geçmiştir ve örfi anlamda kullanılmıştır. Vade faizi, borç faizi, alışveriş faizi gibi çeşitlerini söylemek de mümkündür.
Hadislerde ve anlatımlarda faize oldukça fazla yer verilmiştir ve faiz dinimizce de yasaklanmıştır. Faiz ortaya çıktığı zamandan itibaren din adamlarının ve filozofların inceleme alnına girmiş bir konudur. Faiz, din ve ahlak bakımından da sürekli olarak tahlil edilmiştir. Faiz birçok din adamı ve filozof tarafından çirkin bir kazanç yolu olarak tanımlanmıştır.
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası