riba anlamı / Riba Nedir? Din Kültüründe Riba Kelimesi Hangi Anlamlarda Kullanılır? - Son Dakika Milliyet

Riba Anlamı

riba anlamı

R&#;BÂ (Fâiz)

Artma, ço&#;alma, &#;i&#;me, geli&#;me ve yeti&#;me, mübadeleli akitlerde taraflardan birinin hakk&#; kabul edilen ve akit s&#;ras&#;nda &#;art ko&#;ulan kar&#;&#;l&#;ks&#;z fazlal&#;k anlam&#;nda bir &#;slâm hukuku terimi. "Ribâ" kelimesi arapça mastar olup, sözcü&#;ün kökeninde "mutlak ço&#;alma" anlam&#; vard&#;r.

Cins ve miktar&#; bir olan iki &#;ey biri di&#;eriyle mübadele edildi&#;inde bir taraf için kabul edilen mal&#;n fazlas&#;na riba veya faiz denir (&#;bnül-Hümâm, Fethul-Kadîr, V, ). Ayarlar&#; ayn&#; olan gr. alt&#;n&#;, pe&#;in veya vadeli yüzyirmi gr. alt&#;nla mübadele etmek gibi Böyle bir i&#;lemde gr. alt&#;n veren, ayn&#; miktarda alt&#;n alma hakk&#;na sahip olur. Burada gr. alt&#;n ana para (re'sül-mal), 20 gr. fazlal&#;k ise ribâ ad&#;n&#; al&#;r (Elmal&#;l&#;, Hak Dini Kur'ân Dili, II, , ).

Riba sözcü&#;ü yerine Türkçede daha çok "faiz" terimi kullan&#;l&#;r. Faiz; ta&#;an, ta&#;k&#;n, dolu, ödünç verilen para için al&#;nan kâr gibi anlamlara gelir. Elmal&#;l&#; Hamdi Yaz&#;r ribâ ile faizin ayn&#; anlama geldi&#;ini belirtirken &#;öyle der: "Ribâ; sözlükte, ziyâdelenmek, fazlalanmak anlam&#;na mastar olup, faiz dedi&#;imiz özel fazlal&#;&#;&#;n ad&#; olmu&#;tur Câhiliyye devrinde as&#;l borca "re'sül-mâl", ziyadesine ise "ribâ" ad&#; verilirdi. Bugünkü faiz i&#;lemleri nitelik bak&#;m&#;ndan câhiliyye devrinin bu âdetinden ba&#;ka bir &#;ey de&#;ildir. Zaman zaman faiz miktar&#;n&#;n ve &#;ekillerinin azalmas&#; veya ço&#;almas&#; muâmelenin niteli&#;ini de&#;i&#;tirmez. &#;&#;te cahilî Arap örfünde ribâ tam anlam&#;yla günümüzdeki nükudun (nakit paralar&#;n) faizi veya nemâs&#; tabir olunan fazlas&#;d&#;r. Karzdan (ödünç para) ba&#;ka borçlar da (düyün) tatbiki dahi böyledir. &#;üphe yok ki sözlükte bunun en uygun ismi ribâ, ziyade, art&#;k olmas&#; gerekir. Buna faiz veya nemâ tabirinin kullan&#;lmas&#; "Al&#;m-sat&#;m ancak ribâ gibidir" (el-Bakara, 2/) âyetinin delâletiyle, al&#;m sat&#;m ve ticarete benzetilerek yanl&#;&#; bir kullanmad&#;r (Elmal&#;l&#;, a.g.e., II, , ).

Bir &#;eyin nitelikleri de&#;i&#;medikçe, ad&#;n&#;n de&#;i&#;mesi, hükmünün de&#;i&#;mesini gerektirmez. Buna göre, riban&#;n hükümleri ayn&#; hukukî özellikleri ta&#;&#;yan faize de uygulan&#;r. Bu, icâre akdine, kira akdi demek gibidir ki, her ikisi de ayn&#; anlama gelen sözlerdir.

&#;slâmiyet toplumla ilgili sosyal ve ekonomik problemleri çözerken tedric prensibine uymu&#;tur. Faizcilik, Araplar&#;n özellikle yüksek tabakalar&#;n&#;n yararland&#;klar&#; önemli bir kazanç yolu idi. Bunu bir hamlede kald&#;rmak uygun de&#;ildi. Bu yüzden, içkinin yasaklan&#;&#;&#;nda oldu&#;u gibi, ribân&#;n yasaklan&#;&#;&#; da belli merhaleler geçirmi&#;tir.

Ebû Hureyre'den, Hz. Peygamber'in &#;öyle dedi&#;i nakledilmi&#;tir: "Mirac gecesi, kar&#;nlar&#; evler gibi (büyük) olan bir toplulu&#;un yan&#;na geldim. Onlar&#;n kar&#;nlar&#;nda d&#;&#;ar&#;dan görünen y&#;lanlar vard&#;. Cebrâil (a.s)'e bunlar&#;n kimler oldu&#;unu sordu&#;umda; Bunlar faiz yiyenlerdir" cevab&#;n&#; verdi” (&#;bn Mâce, Ticârât, 58; Ahmed b. Hanbel, Müsned II, , ). Mirac olay&#; m. y&#;llar&#;nda Mekke'de vuku buldu&#;una göre, faizin ileride yasaklanabilece&#;ine daha o günden i&#;aret edilmi&#; olmaktad&#;r. Yine Mekke'de inen bir âyette fâizin mal&#; artt&#;rmayaca&#;&#; bildirilmi&#;tir (er-Rum, 30/39). Medine'de inen bir âyette ise, Tevrat'ta yahudilere faizin yasakland&#;&#;&#;, ancak bu yasa&#;a uymad&#;klar&#; için kendilerine helal k&#;l&#;nan baz&#; temiz ve güzel &#;eylerin haram k&#;l&#;nd&#;&#;&#; belirtilmi&#;tir (en-Nisa, 4/,). &#;u âyetle ise k&#;smî yasaklama getirilmi&#;tir:

"Ey iman edenler, ribay&#; öyle kat kat artt&#;r&#;lm&#;&#; olarak yemeyin" (Âlu &#;mran, 3/). Burada fâhi&#; ribâ ad&#; verilen mürekkeb fâiz kastedilmi&#;tir.

Kur'ân-&#; Kerim az&#; ve ço&#;u hakk&#;nda bir ay&#;r&#;m yapmaks&#;z&#;n ribay&#; &#;u âyetlerle mutlak olarak yasaklam&#;&#;t&#;r:" Âllah al&#;&#;-verisi helal ve faizi ise haram k&#;lm&#;&#;t&#;r" (el-Bakara, 2/); "Kim de haram olan bu ribay&#; helal diye yemeye dönerse, içte onlar cehennemliktir, o ate&#;te ebedî olarak kalacaklard&#;r" (el-Bakara, 2/); Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve (câhiliyette i&#;ledi&#;iniz) faiz hesab&#;ndan arta kalan&#; b&#;rak&#;n; e&#;er gerçek mü'minler iseniz. Yok e&#;er bu faizi terketmezseniz; bilin ki, Allah'a ve Peygamberine kar&#;&#; bir harbe girmi&#; olursunuz. E&#;er ribâdan tevbe ederseniz, ana paran&#;z sizindir. Böylece ne zulmetmi&#; ve ne de zulme u&#;ram&#;&#; olmazs&#;n&#;z" (el-Bakara, 2/, ).

Müfessirlerin ço&#;una göre, ribâ âyetleri, Taif'te oturan Beni Sakîf kabilesinin faiz problemiyle ilgili olarak inmi&#;tir. Bu kabilenin Hz. Peygamberle yapt&#;&#;&#; Taif anla&#;mas&#;nda faiz alacak-verecekleri la&#;vedilmi&#;ti. Mekke'deki Mu&#;îre o&#;ullar&#;, Benî Sakîf'ten Amr b: Umeyr o&#;ullar&#;na olan faiz borçlar&#;n&#; ödemeyince, aralar&#;nda dü&#;manl&#;k do&#;du. Durum Mekke valisi Attab b. Esîd (ö. 13/) taraf&#;ndan Hz. Peygamber'e yaz&#;ld&#;. Bu soru üzerine ribâ âyetleri indi ve Hz. Muhammed, vâliye âyeti yazd&#;. Ayr&#;ca hükme raz&#; olurlarsa ne âlâ, aksi halde onlara harp ilan etmesini bildirdi. Bunun üzerine Taifliler faiz istemekten vazgeçtiler (et-Taberî, Tefsîr, , ; Elmal&#;l&#;, a.g.e., II, ). Mekke ve Taif'in fethi 8. Veda hacc&#; ise hicret y&#;l&#;nda vuku bulmu&#;tur. Hz. Peygamber Veda hacc&#; s&#;ras&#;nda Mekke'de faiz yasa&#;&#; uygulamas&#;n&#; &#;u ifadelerle ba&#;latm&#;&#;t&#;r: Dikkat ediniz! câhiliyye devrinden kalma faizin hepsi kald&#;r&#;lm&#;&#;t&#;r. Kald&#;rd&#;&#;&#;m faizin ilki, amcam Abbas b. Abdilmuttalib'in faizidir" (Müslim, Hac, ; Ebû Davud, Büyü', 5).

&#;slâm'&#;n yasaklad&#;&#;&#; ribâ iki k&#;sma ayr&#;l&#;r. Nesîe ve fazlal&#;k ribas&#;.

A. Nesîe ribas&#; (ribe'n-nesîe). Cahiliye devrinde bilinen ve uygulanan ribâ çe&#;idi budur. Bu, sat&#;m akdinden veya ödünç (kar&#;) vermekten do&#;an bir borç için vade durumuna göre eklenen faizdir. Borç vadesinde ödenmeyince yeni anla&#;malarla faiz ilave edilir. Kur'ân-&#; Kerîm'de bu çe&#;it ribaya i&#;aret edilerek, yasak hükmü getirilmi&#;tir:" Ey iman edenler gerçek mü'minler iseniz Allah'tan korkun, faizden henüz al&#;nmam&#;&#; olup da kalan&#; b&#;rak&#;n" (el-Bakara, 2/, ).

B. Fazlal&#;k ribâs&#; (ribel-fadl). Bu, hadîs-i &#;eriflerde yer alan ribâ çe&#;idi olup, mislî tür mal&#;, misliyle, iki ivazdan (bedelden) birisini di&#;erimiz üzerine ziyadeyle satmakt&#;r. Meselâ bir ölçek bu&#;day&#;, iki ölçek bu&#;dayla pe&#;in veya vadeli olarak trampa etmek gibi

Ubâde b. es-Sâmit'ten Hz. Peygamber'in &#;öyle dedi&#;i nakledilmi&#;tir: "Alt&#;n alt&#;nla, gümü&#; gümü&#;le, bu&#;day bu&#;dayla, arpa arpayla, hurma hurmayla ve tuz tuzla misli misline, birbirine e&#;it ve pe&#;in olarak trampa edilirler. Ama bunlar&#;n cinsleri ayr&#; olursa pe&#;in olmak &#;art&#;yla, istedi&#;iniz gibi sat&#;&#; yap&#;n&#;z" (Müslim, Müsâkat, 81; Ebû Davud, Büyü',18; Ahmed b. Hanbel, V, , ). Bu hadisin Tirmizî'deki rivâyetinde &#;u ilave vard&#;r: "Her kim bu &#;ekil mübâdelede fazla verir veya al&#;rsa &#;üphesiz ribâ yapm&#;&#; olur" (Tirmizî, Büyü', 23).

&#;slâm hukukçular&#;n&#;n ço&#;unlu&#;u bu hadiste say&#;lan alt&#; maddeyi "örnek kabilinden" sayarken, yaln&#;z Zâhirîler, yasak hükmünün sadece bu alt&#; maddeye ait oldu&#;unu söylemi&#;lerdir. Buna ba&#;l&#; olarak riban&#;n illeti de tart&#;&#;&#;lm&#;&#;t&#;r.

Hanefilere göre, faizin illeti mislî mallarda cins ve miktar birli&#;idir. Ölçü ile al&#;n&#;p sat&#;lan &#;eylerde cins ve ölçü birli&#;i, tart&#; ile al&#;n&#;p sat&#;lan &#;eylerde ise cins ve tart&#; birli&#;i ortak niteliktir. Bu duruma göre faizin hükmü, yaln&#;z hadiste zikredilen alt&#; maddeye de&#;il, ortak özelli&#;e sahip olan tüm maddelere uygulan&#;r. Bir hadiste &#;öyle buyurulur: "Faiz ancak alt&#;nda veya gümü&#;te yahut ölçülen veya tart&#;lan ya da yenilen veya içilen &#;eylerde cereyan eder" (&#;mam Mâlik, el-Muvatta', Büyü', 44; Zeylaî, Nasbu'r-Râye, V, ). Nesîe (veresiye sat&#;&#;) ribas&#;n&#;n illeti ise vadedir. Mislî olan &#;eylerin ayn&#; cinsle veya de&#;i&#;ik cinsteki &#;eylerle vadeli mübâdelesinde bu çe&#;it riba gerçekle&#;ir. Ancak vadenin ba&#;lay&#;c&#; olmad&#;&#;&#; karz-&#; hasen ve nakit para kar&#;&#;l&#;&#;&#; veresiye sat&#;&#;larla selem akdi, toplumun bu muamelelere ihtiyac&#; nedeniyle özel nass (âyet hadis)larla me&#;rû k&#;l&#;nm&#;&#;t&#;r.

&#;âfiî hukukçulara göre, alt&#;n ve gümü&#;te ribâ illeti para olma (semenlik) özelli&#;i, hadiste say&#;lan di&#;er dört maddede ise illet "yiyecek maddesi" olmalar&#;d&#;r.

Asr-&#; saadette ribâ uygulamas&#; örnekleri:

Alt&#;n&#;n alt&#;nla de&#;i&#;imi e&#;it a&#;&#;rl&#;kta ve pe&#;in olarak yap&#;l&#;r. Hz. Peygamber devrinde dinar ad&#; verilen alt&#;n para, yakla&#;&#;k 4 gram a&#;&#;rl&#;&#;&#;nda alt&#;ndan ibarettir. Böyle bir para ile alt&#;n zinet e&#;yas&#; al&#;nmak istense, gerçekte alt&#;n alt&#;nla mübadele edilmi&#; olur. Bu hesaba göre 60 gram alt&#;na e&#; de&#;er olan 15 dinara 40 graml&#;k bir bilezik al&#;rsak, 20 gram fazlal&#;k faiz olur. Bunun aksine 10 dinara, 60 gram a&#;&#;rl&#;&#;&#;ndaki bilezi&#;i sat&#;n almak da ayn&#; sonucu do&#;urur.

Hayber'in fethinden sonra Allah Rasûlüne ganimet olarak getirilen boncuk ve alt&#;ndan olu&#;an bir gerdanl&#;&#;&#; Fudâle b. Ubeyd 12 dinara sat&#;n alm&#;&#;t&#;. Alt&#;nlar&#;n&#; ay&#;r&#;nca yaln&#;z bunlar&#;n 12 dinardan fazla oldu&#;unu gördü. Durumu Allah Rasûlüne anlat&#;l&#;nca;" Âlt&#;nlar ayr&#;lmadan sat&#;n al&#;nmaz" buyurdu (Müslim, Müsâkât, 17).

Gümü&#;ün para birimi dirhemdir. Bir dirhem yakla&#;&#;k 3,2 gram gümü&#; ihtiva eder. Gümü&#;ten yap&#;lan ziynet e&#;yas&#; ve benzerlerinin gümü&#; para kar&#;&#;l&#;&#;&#;nda sat&#;m&#; hâlinde de, alt&#;n konusunda arzedilen sak&#;ncalar ortaya ç&#;kar, Muâviye devrinde sava&#; ganimeti olan gümü&#; bir kap, bu kab&#;n a&#;&#;rl&#;&#;&#;ndan farkl&#; miktarda dirhem (gümü&#; para) kar&#;&#;l&#;&#;&#;nda sat&#;lmak istenince, bir sahabi, Ubâde b. Sâmit'in nakletti&#;i alt&#; ribevî madde hadisini hat&#;rlatm&#;&#; ve sat&#;&#;&#;n ancak e&#;it a&#;&#;rl&#;ktaki gümü&#;ler aras&#;nda olabilece&#;ini belirtmi&#;tir (Müslim, Müsâkat, 80; bkz. &#;bn Mâce, Mukaddime,II).

Alt&#;n veya gümü&#; paran&#;n kendi cinsleriyle mübâdele edilirken pe&#;in ve e&#;it a&#;&#;rl&#;kta olmas&#;n&#;n istenmesi, paran&#;n maden de&#;erinin (gerçek de&#;eri) üstünde veya alt&#;nda nominal (izafi) bir de&#;er kazanmas&#;n&#; engellemi&#;tir. Yani para ile, kendi cinsinden imal edilen alt&#;n veya gümü&#; ziynet e&#;yalar&#; aras&#;nda bir fiyat fark&#;n&#;n olu&#;mas&#;n&#;, ba&#;ka bir deyimle, o devirlerde enflasyonun olu&#;mas&#;na &#;slâm'&#;n faiz yasa&#;&#;n&#;n engel te&#;kil etti&#;i söylenebilir.

Alt&#;n ve gümü&#;, biri di&#;eriyle, pe&#;in olmak &#;art&#;yla, farkl&#; a&#;&#;rl&#;klarda mübâdele edilebilir. Hz. Ömer, alt&#; ribevî madde hadisini naklettikten sonra &#;unu ilâve etmi&#;tir: "Bu maddelerin birbirleriyle mübadelesinde, al&#;c&#; senden eve girip ç&#;k&#;ncaya kadar mühlet istese bile verme. Çünkü sizin için ramâ'dan, yani ribâdan korkuyorum" (Mâlik, Muvatta', Büyü', 33).

Hurman&#;n hurma ile mübâdelesinde &#;u örnek dikkat çekicidir. Bilâl (r.a) Hz. Peygamber'e ikram etmek üzere iyi cins hurma getirdi. Allah'&#;n elçisi bu hurmay&#; nereden ald&#;&#;&#;n&#; sorunca, Bilâl &#;öyle dedi: "Bizde âdi bir hurma vard&#;. Nebî (s.a.s)'e yedirmek için, ben onun iki ölçe&#;ini bu iyi hurman&#;n bir ölçe&#;ine satt&#;m". Bunun üzerine Allah'&#;n elçisi &#;öyle buyurdu: Eyvah, eyvah! Ribân&#;n ta kendisi, ribân&#;n ta kendisi. Bunu böyle yapma. Fakat hurma sat&#;n almak istersen, kendi hurman&#; ba&#;ka bir sat&#;m akdi ile sat. Onun sat&#;&#; bedeli ile istedi&#;in hurmay&#; sat&#;n al" (Buhâri, Vekâle,11). Buna göre, ayn&#; cins misli mallar trampa edilecekse, e&#;it olarak mübâdele edilmeli, e&#;er kalite fark&#; gibi nedenlerle taraflardan birisi veya ikisi buna raz&#; de&#;illerse, mübâdele edilecek mallar&#;n k&#;ymeti para ile takdir edilerek de&#;i&#;im yoluna gidilmelidir.

Böylece faiz yasa&#;&#;n&#;n amac&#;n&#;n, taraflar&#;n aldanmas&#;n&#; önlemek ve haks&#;z kazanca engel olmak noktas&#;nda topland&#;&#;&#; anla&#;&#;lmaktad&#;r.

&#;slâm hukukçular&#;n&#;n ço&#;unlu&#;una göre, nakit para borçlar&#;nda, geri ödeme tarihine kadar paran&#;n sat&#;n alma gücünün dü&#;mesi veya yükselmesi dikkate al&#;nmaz. Ancak &#;mam Ebû Yusuf alt&#;n veya gümü&#; para d&#;&#;&#;ndaki madenî paralar&#;n (felsler) sat&#;n alma gücünde meydana gelebilecek de&#;i&#;meler, borçlar&#;n ödenmesinde dikkate al&#;n&#;r. Sat&#;n alma gücünde ki dü&#;me veya yükselme halinde, borç sat&#;m akdinden do&#;mu&#;sa akit tarihi; ödünç (karz) akdinden do&#;mu&#;sa kabz (teslim etme) tarihi esas al&#;narak, madenî paran&#;n alt&#;n veya gümü&#; para kar&#;&#;l&#;&#;&#; itibariyle ödeme yap&#;l&#;r. Ebû Yusuf bu görü&#;üyle madenî paralarda enflasyon fark&#;n&#; faiz olarak kabul etmemektedir. Ancak onun bu görü&#;ü, kendi devrindeki alt&#;n veya gümü&#; paradan do&#;an borçlar&#; kapsam&#;na almamaktad&#;r. &#;bn Âbidîn bu noktay&#; özellikle belirtmi&#;tir (&#;bn Âbidîn, Reddül-Muhtâr, IV, 24, Resâil, II, 63, 64; Tenbîhu'r-Ruküd alâ Mesâili'n-Nuküd, Mecmuatu'r-Resâil, II, 52; el-Fetâvâl-Bezzâziye, (Hindiyye kenar&#;nda), c. IV, ).

Ondokuzuncu yüzy&#;l&#;n ikinci yar&#;s&#;nda Osmanl&#; devletinde alt&#;n kar&#;&#;l&#;&#;&#; olarak banknot ç&#;kar&#;lm&#;&#;t&#;. Bunlar onalt&#;nc&#; ve onyedinci yüzy&#;llarda baz&#; Avrupa ülkelerinde ç&#;kar&#;lan &#;emsili kâ&#;&#;t paralar&#;n benzeri ve devam&#; niteli&#;indedir. Onyedinci yüzy&#;lda &#;ngiltere ve &#;sveçte resmî darphaneler kendilerine b&#;rak&#;lan alt&#;n ve mücevherleri emânet olarak muhafaza ediyorlard&#;. Ancak, devlet mâlî s&#;k&#;nt&#;lar yüzünden bu güveni kötüye kullan&#;nca, sarraflar te&#;kilatland&#;lar ve halk&#;n elindeki k&#;ymetli e&#;yay&#; da saklamaya ba&#;lad&#;lar. &#;&#;te sarraflar&#;n emanet b&#;rakanlara verdi&#;i "Goldsmith's notes" denilen makbuzlar, para yerine kullan&#;lan ilk yaz&#;l&#; belgelerdir (Feridun Ergin, &#;ktisat, , ).

Osmanl&#;larda, &#;braz edildiklerinde alt&#;n kar&#;&#;l&#;&#;&#;n&#;n ödenece&#;i taahhüt olunan banknotlarla, kar&#;&#;l&#;k gösterilen alt&#;n aras&#;nda giderek sat&#;n alma gücü fark&#; meydana gelmi&#;tir. Bu durum, fels ve ma&#;&#;u&#; paralarla alt&#;n ve gümü&#; paralar aras&#;nda meydana gelen sat&#;n alma gücü fark&#; ile ayn&#; niteliktedir. Borçlar&#;n banknotla ödenmesinde bu enflasyon fark&#;n&#;n ilâve edilmesi faiz say&#;lmam&#;&#;t&#;r. Meselâ, M. tarihli bir kararnamede, borçlar kâime ile ödenirken, kuru&#;luk kâime yerine bir yüzlük alt&#;n (1 alt&#;n lira) veya borçlar&#; ödeme gününde, bir alt&#;n kaç kâime ederse o kadar kâime ödenmesi emrolunmu&#;tur. Günümüzde kâ&#;&#;t para, önceki yüzy&#;llarda para fonksiyonu olan mübâdele vâs&#;talar&#;n&#;n yerine geçen, devletin destekledi&#;i ve halk&#;n muâmelelerde kullanmas&#;yla tedâvülünü örfle&#;tirdi&#;i bir para çe&#;idi olmu&#;tur. Bu yüzden alt&#;n, gümü&#; veya di&#;er madenî paralara uygulanan faiz hükümleri kâ&#;&#;t paralar&#; da kapsam&#;na al&#;r. Ancak kâ&#;&#;t paralar piyasada, itibarî (nominal) de&#;erle dola&#;t&#;klar&#; için, ayn&#; nitelikteki madenî (fels ve ma&#;&#;û&#; para) paralar&#;n benzeridir. Aralar&#;ndaki fark &#;udur: Ebû Yusuf'a göre, tedâvülden kalkmas&#; veya sat&#;n alma gücünde de&#;i&#;iklik olmas&#; halinde felsin k&#;ymeti, sat&#;m akdinde akit tarihi, karzda teslim tarihindeki alt&#;n veya gümü&#; paran&#;n k&#;ymeti üzerinden hesaplanm&#;&#;t&#;r. Bu, bir enflasyon fark&#;ndan çok, ayn&#; anda tedavülde bulunan iki para aras&#;nda "kur ayarlamas&#;" olarak dü&#;ünülebilir.

Fâizsiz Ekonomi

Fâiz ve ribâ sözcükleri e&#; anlaml&#; olup, &#;slâm ekonomisinde bir terim olarak, mübâdeleli akitlerde taraflardan birisinin hakk&#; kabul edilen ve akit s&#;ras&#;nda &#;art ko&#;ulan veya örfle&#;mi&#; bulunan fazlal&#;k anlam&#;na gelir. Faiz; ölçü, tart&#; veya say&#; ile al&#;n&#;p sat&#;lan standard (mislî) mallarda cereyan eder. Alt&#;n, gümü&#; ve nakit para çe&#;itleri de buna dahildir. Kur'ân-&#; Kerîm'deki ribâ âyetleri (er-Rum, 30/39; en-Nisâ, 4/; el-Bakara, 2/). Hz. Peygamber (s.a.s)'in bu konudaki hadis ve uygulamalar&#; (Müslim, Musâkât, 17, 80, 81, , Hac, ; Ebu Dâvud, Büyû, 19). &#;ncelendi&#;inde fâiz yasa&#;&#;n&#;n haks&#;z kazanc&#; önlemek, paran&#;n yaln&#;z mübadele arac&#; olarak kalmas&#;n&#; sa&#;lamak, ödeme darl&#;&#;&#; çekenleri istismar ettirmemek, kamu ve özel sektöre daha sa&#;lam kredi imkânlar&#; sunmak, mâliyetleri dü&#;ürmek ve paran&#;n sat&#;n alma gücünü korumak gibi sebeplere dayand&#;&#;&#; görülür.

Konu biraz aç&#;lacak olursa, &#;unlar söylenebilir: Faizli kredilerde ana paran&#;n faiziyle birlikte geri ödeme taahhüdü, taraflardan birisini haks&#;z kazançla kar&#;&#; kar&#;&#;ya getirir. Kredi kullanan&#;n zarar etti&#;i halde, ana para ve faizi ödemek zorunda kalmas&#; veya bu kredi sayesinde yüksek sat&#;n alma gücü elde etti&#;i halde bunun önceden miktar&#; belirlenmi&#; küçük bir k&#;sm&#;n&#; sermaye sahibine ödemesi, rizikoyu tek yanl&#; hale getirir. Ubâde b. es-Sâmit (r.a)'den Allah Rasûlünün &#;öyle buyurdu&#;u nakledilmi&#;tir: "Âlt&#;n alt&#;nla, gümü&#; gümü&#;le, bu&#;day bu&#;dayla, arpa arpa ile, hurma hurma ile ve tuz tuz ile, misli misline, birbirine e&#;it ve pe&#;in olarak mübâdele edilir. Cinsler farkl&#; olursa, pe&#;in olmak &#;art&#;yla, istedi&#;iniz gibi sal&#;&#; yap&#;n&#;z. Her kim fazla verir veya al&#;rsa ribâ muâmelesi yapm&#;&#; olur" (Müslim, Musakat, 81; Ebû Davud, Büyü, 18; Tirmizi, Büyü, 23). &#;slâm hukukçular&#;n&#;n ço&#;unlu&#;u, bu hadiste zikredilen alt&#; maddeyi "örnek kabilinden" saym&#;&#;; maddelerin mislî olu&#;una bakarak, ölçü veya tart&#; ile al&#;n&#;p sat&#;lan tüm mallar&#;n mübâdelesinde, cins birli&#;i olunca "fazlal&#;k" ve "vadenin"; cins fark&#; bulundu&#;unda ise, yaln&#;z vadenin fâiz olaca&#;&#; görü&#;ünü benimsemi&#;tir (el-Cassas, Ahkâmül-Kur'ân, II, ). S&#;rf vade sebebiyle meydana gelen faize "nesîe ribâs&#;" denir. Be&#; bin dolar&#;n, üç ay sonra teslim al&#;nacak on bin mark'la de&#;i&#;imi halinde, bu çe&#;it ribâ söz konusu olur. Para pe&#;in mal veresiye bir akit olan selem, istisnâ ve mislî mallar&#;n faizsiz olarak karz-&#; hasen verilmesi konunun istisnalar&#;d&#;r.

Hz. Peygamber (s.a.s)'in yukar&#;da da anlatt&#;&#;&#;m&#;z uygulamalar&#;, faizi anlamada yard&#;mc&#; olabilir. Ashâb-&#; Kirâmdan Fudâle b. Ubeyd (r.a) Hayber günü boncuk ve alt&#;n dizili bir gerdanl&#;&#;&#; 12 dinara (yakla&#;&#;k 48 gr. alt&#;n para) sat&#;n alm&#;&#;, yaln&#;z alt&#;nlar&#;n 12 dinardan daha a&#;&#;r olduklar&#;n&#; anlay&#;nca, durumu Hz. Peygamber (s.a.s)'e sormu&#;tur. Bunun üzerine "Rasûlüllah alt&#;n alt&#;na kar&#;&#;l&#;k tart&#; iledir. Alt&#;nlar ayr&#;ca tart&#;lmad&#;kça sat&#;n al&#;nmaz" buyurmu&#;tur (Müslim, Musakat, 17). Muâviye devrinde gümü&#; para ile gümü&#; ziynet e&#;yas&#;n&#;n, tart&#;larak e&#;it a&#;&#;rl&#;kta mübâdele edildi&#;i nakledilir (Müslim, Musakat, 80). Bu duruma göre, meselâ; 15 gram a&#;&#;rl&#;&#;&#;ndaki bir bilezi&#;i 8 dinara sat&#;n alsak; gerçekte 32 gr. alt&#;n parayla,15 gr. bilezik &#;eklindeki alt&#;n&#; mübâdele etmi&#; oluruz. Böyle bir piyasada dinarlar ziynet e&#;yas&#;n&#;n çok de&#;er kazanmas&#; sebebiyle sarraflarca eritilerek ziynete dönü&#;ür. Bunun aksine 32 gr. a&#;&#;rl&#;&#;&#;ndaki bir bilezi&#;i 4 dinara sat&#;n alsak, gerçekte bu bilezi&#;i 16 gr. alt&#;n para ile de&#;i&#;mi&#; oluruz ki, böyle bir piyasada alt&#;n ziynet e&#;yalar&#; da darphanede eritilerek dinara dönü&#;ür. Asr-&#; saadette alt&#;n veya gümü&#; paran&#;n kendi cinsleriyle mübâdele edilirken pe&#;in ve e&#;it a&#;&#;rl&#;kta olmas&#;n&#;n &#;art ko&#;ulmas&#;, paran&#;n maden de&#;erinin üstünde veya alt&#;nda nominal (itibarî) de&#;er kazanmas&#;n&#; engellemi&#;tir. Yani para ile kendi cinsinden imal edilen alt&#;n veya gümü&#; ziynet e&#;yas&#; aras&#;nda bir sat&#;n alma gücü fark&#;n&#;n olu&#;mas&#;na, ba&#;ka bir deyimle, o devirlerde enflasyonun olu&#;mas&#;na &#;slâm'&#;n fâiz yasa&#;&#;n&#;n engel te&#;kil etti&#;ini söyleyebiliriz.

Fâiz, ekonominin olmazsa olmaz bir rüknü de&#;ildir. Ekonomik faaliyetlerin fâizsiz bir sistem içinde daha sa&#;l&#;kl&#; bir biçimde yürütülmesi mümkündür. Ancak bu yap&#;n&#;n olu&#;abilmesi için, sistem baz&#;nda a&#;a&#;&#;daki noktalara a&#;&#;rl&#;k verilmesi gerekir.

1) Paran&#;n sat&#;n alma gücünün sa&#;lam bir esasa ba&#;lanmas&#;. Günümüz dünya ekonomilerinde kâ&#;&#;t para kabul görmü&#; örfi bir parad&#;r. J. Dobretsberger, M&#;s&#;r'da M.Ö. y&#;llar&#;nda banknot tedâvül edildi&#;inin belirlendi&#;ini söyler. &#;ktisat tarihçilerinin sözünü etti&#;i bu uygulama (Feridun Ergin, &#;ktisat, &#;stanbul , ), Hz. Yusuf (a.s.)'un M&#;s&#;r merkez olmak üzere Orta Do&#;u yöresinde uygulad&#;&#;&#;, çeyrek yüzy&#;l&#; içine alan bir dizi ekonomik tedbirlerin bir parças&#;d&#;r. O, yedi y&#;ll&#;k bolluk y&#;llar&#;nda halk&#;n elindeki ihtiyaç fazlas&#; hububat&#; ve tasarruflar&#; devlet hazine ve depolar&#;na emânet olarak alm&#;&#;, sahiplerine emânet b&#;rakt&#;klar&#; &#;eylerin cins ve miktar&#;n&#; belirten birer makbuz vermi&#;tir. Elinde böyle bir makbuz olan kimse, belge üzerinde yaz&#;l&#; cins ve miktardaki alt&#;n, gümü&#; veya hububat&#; diledi&#;i zaman çekebilirdi. Ticaretle u&#;ra&#;anlar hâmiline yaz&#;l&#; olan bu makbuzlar&#; mal ve para yerine kabul ediyorlard&#;. Hattâ belgeler Fenike ve Mezopotamya'ya kadar yay&#;lm&#;&#;t&#;. Temelde vahye dayanan bu uygulamada kâ&#;&#;t banknotun arkas&#;nda mislî (standard) e&#;yan&#;n bulundu&#;u aç&#;kt&#;r (Yusuf, 12/ 10; Elmal&#;l&#;, Hak Dini Kur'ân Dili, &#;stanbul , IV, ).

Kâ&#;&#;t paran&#;n yüzy&#;ldan itibaren Avrupa'da, yüzy&#;ldan itibaren ise Osmanl&#;larda ortaya ç&#;k&#;&#;&#; ve geli&#;me süreci, daima alt&#;na göre olmu&#; ve sat&#;n alma gücünü alt&#;ndan alm&#;&#;t&#;r. Durum böyle olunca, alt&#;nla ilgili hükümleri, onu temsil eden kâ&#;&#;t paraya uygulamada tereddüt edilmemi&#;tir. Günümüz ekonomisinde kâ&#;&#;t para veya benzeri menkul k&#;ymetlerin alt&#;n ba&#;ta olmak üzere baz&#; misli e&#;yaya ba&#;lanmas&#;, sat&#;n alma gücünü temsil etti&#;i mislî maldan alan sa&#;lam bir para anlay&#;&#;&#;n&#; ortaya ç&#;karabilir. Enflasyona kar&#;&#; kendisini koruyabilen böyle bir para, karz, kredi ve sermaye birikimi için daha elveri&#;li hale gelir.

2) Karz-&#; hasen'e i&#;lerlik kazand&#;rmak. Allah (c.c.) ihtiyaç sahiplerine ödünç para vereni övmü&#;, âhirette ona kat kat ecir verilece&#;ini bildirmi&#;tir (el-Hadid, 57/11).

Di&#;er yandan, hadis-i &#;eriflerde; iki defa ödünç verenin bir defa tasaddukta bulunmu&#; say&#;laca&#;&#; (&#;evkanî, Neylül-evtar, V, ). Bir sadakaya on kat&#;, karz-&#; hasene ise on sekiz kat&#; ecir verilece&#;i nakledilmi&#;tir (&#;bn Mace, Sadakat, 19).

&#;slâm'da faizsiz ödünç para verme yoluyla k&#;sa vadeli ve küçük kredileri temin etmek mümkündür. Ticari olmayan ihtiyaçlar, dar ve sabit gelirlilerin k&#;sa süreli para s&#;k&#;nt&#;lar&#; ve yine esnaf ve tüccar&#;n geçici ve k&#;sa süreli ekonomik finansmanlar&#; bu yolla kar&#;&#;lanabilir. Günümüzde çek ve senetlerin ödenmesinde veya protesto olan senet bedellerinin kar&#;&#;lanmas&#;nda tüccar s&#;k s&#;k k&#;sa süreli, kimi zaman birkaç saatlik kredilere ihtiyaç duyar. Bu gibi k&#;sa süreli ihtiyaçlar&#;n h&#;s&#;mlar, esnaf, tüccar ve kom&#;ular aras&#;nda çözümlenmesi ve bundan maddî bir yarar beklenmemesi en güzel ve kal&#;c&#; bir çözümdür. Bu uygulama müslümanlar&#; birbirine yakla&#;t&#;r&#;r, iyilik yapma duygular&#;n&#; güçlendirir, ayr&#;ca taraflar sürekli olarak karz-&#; hasen sevab&#; kazan&#;rlar.

K&#;sa vadeli küçük kredilerin daha düzenli ve faizsiz olarak temini için, "yard&#;mla&#;ma sand&#;klar&#;"da olu&#;turulabilir. Bu sand&#;&#;a her ay belli âidat ödenerek, ihtiyaç oldu&#;unda biriken primlerin birkaç kat&#;na kadar kredi al&#;nmas&#; ve bunun anla&#;ma &#;artlar&#;na göre geri ödenmesi mümkündür. Di&#;er yandan böyle bir sand&#;k ticaret ortakl&#;&#;&#; olarak düzenlenirse, kullan&#;lmayan krediler i&#;letilir ve daha büyük krediler sa&#;lama imkânlar&#; meydana getirilebilir. Sand&#;k, ortaklar&#;n&#;n çek ve senet tahsillerini yapar, vadesiz mevduatlar&#;na da sahip ç&#;kabilirse, küçük çapta banka i&#;lemleri bu çerçevede ve faizsiz olarak çözülebilir.

&#;slâm'da özel sektörün uzun vadeli ve büyük kredi ihtiyaçlar&#; için "kâr-zarar ortakl&#;&#;&#;" esas&#; getirilmi&#;tir. Mudâraba ve mu&#;âraka bunlar aras&#;nda say&#;labilir. Kredinin süresi ve hacmi büyüdükçe, bunu karz-&#; hasen ölçüleri i&#;inde çözmek mümkün olmaz.

3) Mudâraba ortakl&#;&#;&#;. Bir ortak sermayeyi, di&#;eri eme&#;ini ortaya koyarak &#;irket kurabilirler. Buna mudâraba denir. &#;slâm'da mudâraba, özel sektörün uzun veya k&#;sa vadeli her çe&#;it kredi ihtiyac&#;n&#; kar&#;&#;lamak için elveri&#;li bir ortakl&#;k çe&#;ididir. Elinde büyük sermaye birikimi olan birçok kimseler bunu i&#;letmek, bir ticaret i&#;inde kullanmak ister. Ancak bilgisi, tecrübesi veya sa&#;l&#;&#;&#; elveri&#;li olmad&#;&#;&#; için bu arzusunu gerçekle&#;tiremez. Yine toplumda bilgili, yetenekli ve ticaret i&#;ine yatk&#;n bir çok kimseler de sermaye yoklu&#;undan dolay&#; ticarete at&#;lamaz. &#;&#;te, mudâraba, birbirine muhtaç olan bu iki unsuru bir araya getirir. Ve iki taraf da bundan kârl&#; ç&#;kar. Böylece toplumda muattal kalan sermayeler ve i&#; bulamayan kabiliyetler de&#;erlenmi&#; olur. Bu çe&#;it ortakl&#;k itimada dayan&#;r. &#;&#;i yürütmeyi üzerine alan ortak güvene lây&#;k olmaya çal&#;&#;&#;r. Giderek dürüst i&#; adamlar&#; meydana gelebilir. &#;&#;letmeci (mudârib), eme&#;inin kar&#;&#;l&#;&#;&#; olarak net kâr&#;n sözle&#;mede belirlenen yüzdesini al&#;r. Bu kâra mahsûben avans olarak maa&#; da alabilir. Hesap dönemi sonunda zarar ortaya ç&#;karsa, bu yaln&#;z sermaye sahibine aittir. Zarar, önce kârdan kar&#;&#;lan&#;r. Kâr yeterli olmazsa ana paradan ödeme yap&#;l&#;r. Bu takdirde i&#;letmeci herhangi bir &#;ey alamaz. Kas&#;t ve kusuru bulunmad&#;kça i&#;letmeci zarardan sorumlu tutulmaz. Zarar halinde, sermaye sahibi sermayesinin tamam&#;n&#; veya bir bölümünü kaybederken i&#;letmeci de eme&#;inin kar&#;&#;l&#;&#;&#;n&#; alamamaktad&#;r (es-Serahsi, el-Mebsût, XXII,19, 98; el-Kâsânî, Bedayius-Sanayi', VI, 87, 98; &#;bnül-Hümam, a.g.e., V, 58, 70 vd.; &#;bn Rü&#;t, Bidâyetül-Müctehid, II, ).

Mudârabe ortakl&#;&#;&#;n&#;n bir ba&#;ka önemli yönü de, ortakl&#;&#;&#;n yürütülmesinde i&#;letmeciye tan&#;nan esnekliklerdir. &#;&#;letmeci, kendisine verilen sermayeyi i&#;letmek üzere üçüncü &#;ah&#;slarla yeni ve ayr&#; mudâraba ortakl&#;klar&#;na girebilmekte, hattâ bu ortakl&#;klar çok say&#;da olabilmekte ve bunlar&#;n say&#;s&#;na bir s&#;n&#;rlama getirilmemektedir. Mudâraban&#;n bu özelli&#;i, &#;slâm bankac&#;l&#;&#;&#;n&#;n esas&#;n&#; olu&#;turur. Sermaye sahibine veya sahiplerine ilk i&#;letmeci muhatap olaca&#;&#; için, onun menfaati zedelenmez. Belki daha iyi i&#;letme yüzünden kâr marj&#; artabilir. &#;&#;letmecinin yapt&#;&#;&#; i&#;i, daha düzenli ve geni&#; ölçüde bir kurulu&#; yaparsa; tasarruf sahiplerinin mevduat&#;n&#; ticarete ve yat&#;r&#;mlara yönlendirdi&#;i, dürüst ve yetenekli alt i&#;letmeci (mudârib)leri bulmada arac&#;l&#;k etti&#;i için, ilk mudâraba anla&#;mas&#;nda belirlenen i&#;letme kâr&#;n&#; almaya hak kazan&#;r. Faizsiz kredi kulland&#;ran böyle bir finans kurulu&#;u, mevduat sahiplerine daha fazla kâr verebilmek için gereken ihtimam&#; gösterir. Aksi halde kâr miktar&#;n&#;n belirsiz olu&#;unun yarataca&#;&#; olumsuz etki kendisini gösterir.

4) Mu&#;âraka (inan) ortakl&#;&#;&#;. &#;ki ve daha çok ki&#;inin ticaret yapmak, elde edecekleri kâr&#; payla&#;mak üzere ortakl&#;k kurmas&#;d&#;r. Tasarruflar&#;n do&#;rudan yat&#;r&#;mlara ve ekonomik faaliyetlere sevki, sanayi, ticaret ve tar&#;m kesiminde sermaye birikimi olu&#;turulmas&#;, mu&#;âraka yoluyla mümkündür. Burada her ortak &#;irkete belli miktar sermaye veya hem sermaye, hem de eme&#;i ile ortak olur. Net kâr&#;n payla&#;&#;lmas&#; serbest sözle&#;me ile olur. Zarara katlanma ise sermaye oranlar&#;na göredir.

Mu&#;âraka'da ilk ana para mala dönü&#;tükten sonra, ortaklar&#;n haklar&#; &#;irketin mal varl&#;&#;&#; üzerinde kurulu&#;taki hisse oranlar&#;na göre devam eder. Hesap dönemi sonlar&#;nda da&#;&#;t&#;lmayan veya k&#;smen da&#;&#;t&#;lan kârlar veya enflasyon gibi sebeplerle &#;irketin mal varl&#;&#;&#;n&#;n büyümesi, ortaklar&#;n hisselerinin de büyümesi anlam&#;na gelir. Bu fazlal&#;&#;&#;n hisse senetlerine yans&#;t&#;lmas&#; gerekir. Meselâ; ki&#;i, her biri 1 milyon TL. koyarak bir ticaret &#;irketi kursalar; 5 y&#;l sonra &#;irketin mal varl&#;&#;&#; yeniden de&#;erleme sonucu 3 milyar funduszeue.info yükselmi&#; bulunsa, her orta&#;&#;n hissesi mal üzerinden 30 kat&#;na, yani 30 milyona ç&#;km&#;&#; olur. Eski hisse senetlerinin 30 milyon yazan yenileri ile de&#;i&#;tirilmesi gerekir. Böyle bir &#;irketten bir ortak ayr&#;lmak isteyince, mallar bölünebilir cinstense, mal&#;n % 1'ini al&#;r veya orta&#;&#;n hissesi &#;irketçe ödenerek geri kalan ortaklar&#;n hisselerine eklenir. Ya da bu hisse pazarl&#;k yoluyla üçüncü bir &#;ahsa sat&#;labilir (es-Serahsî, a.g.e., ; el-Kâsânî, a.g.e., VI, ; &#;bn Kudame, el-Mu&#;nî, V, 27).

&#;slâm'da, bir &#;irket yat&#;r&#;mlar&#;n&#; büyütmek isterse, mudâraba veya mu&#;âraka esas&#;na göre, k&#;sa veya uzun vadeli bütün kredi ihtiyaçlar&#;n&#; do&#;rudan tasarruf sahiplerine ba&#;vurmak suretiyle kar&#;&#;layabilir. Ancak yeni hisse senedi ç&#;kar&#;ld&#;&#;&#;nda, eski hisse senetlerini yeniden de&#;erlemeye tabi tutarak &#;irketin o tarihteki mal varl&#;&#;&#;n&#; eski senetlere yans&#;tmak gerekir. Aksi halde daha önceki y&#;llarda da&#;&#;t&#;lmayan kârlara yeni hissedarlar da ortak yap&#;lm&#;&#; olur.

Bu gün ülkemizde anonim &#;irketlerin çeyrek yüz y&#;l önce, o günün k&#;ymetlerine göre ç&#;kar&#;lm&#;&#; hisse senetleri halk&#;n elinde bulunmaktad&#;r. Y&#;llarca tamamen veya k&#;smen da&#;&#;t&#;lmayan kârlar, kullan&#;lan krediler ve enflasyonlar yüzünden, &#;irket mal varl&#;&#;&#;ndaki gerçek kar&#;&#;l&#;&#;&#; bazan kat&#;n&#; a&#;an bir hisse senedinin misli nominal bir de&#;erle al&#;c&#; bulmas&#; çözüm için yeterli de&#;ildir. &#;irketlerin mal varl&#;klar&#; yeniden de&#;erlemeye tabi tutularak, ellerinde o &#;irketin hisse senedi olanlara yeni de&#;erler üzerinden hisseleri verilmelidir. Üzerinde bir milyon yazan, fakat ticaret &#;irketindeki mal kar&#;&#;l&#;&#;&#; elli kat&#;na ç&#;km&#;&#; bulunan bir senedi 3 milyon nominal de&#;erle satan orta&#;&#;n, gerçekte 50 milyona yak&#;n bir sat&#;n alma gücünü 47 milyon TL. eksi&#;ine devretti&#;i halde, % kârla satt&#;&#;&#;n&#; dü&#;ünmesi, ekonomik gerçeklerle çeli&#;mektedir.

Di&#;er yandan &#;slâm ekonomisinde alt&#;n, gümü&#; ve öteki mislî mallar &#;irket sermayesi olarak belirlenebilir. Hatta baz&#; müctehidler fels ad&#; verilen ve maden de&#;eri d&#;&#;&#;nda nominal (itibarî) bir de&#;erle dola&#;an madenî paralar&#;n (alt&#;n ve gümü&#; para d&#;&#;&#;nda) &#;irketlerde ana para olamayaca&#;&#;n&#; söylemi&#;lerdir. Osmanl&#;larda M. tarihinden itibaren kurulmaya ba&#;layan para vak&#;flar&#;nda alt&#;n ve gümü&#; para mudârabe veya bidâa (kâr&#;n tamam&#; vakfa ait olmak üzere vak&#;f paras&#;n&#; i&#;letmek) yoluyla esnaf ve tüccar için önemli finansman kayna&#;&#; olmu&#;tur. Hatta bu&#;day, arpa vb. di&#;er mistî mallar da vakfedilmi&#;, bunlar alt&#;n veya gümü&#; paraya çevrildikten sonra, yine finans ihtiyac&#; olanlara mudâraba veya bidâa yoluyla kredi olarak verilmi&#;tir. Vak&#;f, anaparay&#; bu &#;ekilde kredi olarak kulland&#;rmaya devam eder ve elde edilen kârdan vakf&#;n hissesini, vakfedilen cihete harcard&#; (el-Mavs&#;lî, el-&#;htiyar, III, 14, 15; &#;bn Âbidin, Reddül-Muhtar, Tercüme, A. Davudo&#;lu, &#;stanbul , IX, , ).

Kredi kaynaklar&#;ndan ba&#;ka, devlet bütçesinin yat&#;r&#;mc&#;lara kulland&#;raca&#;&#; krediler, borçlar&#;n&#; ödeme güçlü&#;ü çekenlere zekât fonunun deste&#;i, ziraat ortakç&#;l&#;&#;&#; esas&#;na göre da&#;&#;t&#;lacak tar&#;m kredileri de say&#;labilir.

Buna göre &#;slâm ekonomisi her konuda oldu&#;u gibi ekonomik problemlere gerçekçi çözümler getirmi&#;tir. Bu sistemde, tasarruf sahipleriyle müte&#;ebbisler do&#;rudan temas halindedir. Krediye ihtiyac&#; olan i&#; adam&#; dürüst çal&#;&#;&#;r, sermaye sahiplerini gerçek mal varl&#;&#;&#;na ortak yapar ve gerçek kâr&#; payla&#;maya, ya da ortaklar&#;n ana paralar&#;na eklemeye raz&#; olursa, kredi problemine faizsiz çözüm yolu bulmak mümkündür. Günümüzde faizli kredi mâliyetlerinin %'ü a&#;t&#;&#;&#; bilinmektedir. Müte&#;ebbisler bu kredileri ürettikleri mal&#;n mâliyetine yans&#;tt&#;klar&#; için, fâiz, e&#;ya fiyatlar&#;n&#;n normalin üzerinde yükselmesine sebep olmaktad&#;r. Böyle bir kredi, ç&#;kar&#;lacak kâr-zarar tahvilleriyle, mudâraba veya mu&#;âraka ölçüleri içinde kullan&#;ld&#;&#;&#;nda ise, üretim maliyetleri önemli ölçüde dü&#;er. Taraflar ve toplum me&#;rû ticaretin bereket ve semeresini hissetmeye ba&#;lar.

Toplumun ihtiyaç maddelerini üretip da&#;&#;tanlar ve ekonomik faaliyetleri dürüst olarak yürütenler Allâh Rasûlünün diliyle &#;öyle ö&#;ülmü&#;tür:

"Bir kimse g&#;da maddelerini (toplumun ihtiyac&#; olan &#;eyleri) toplay&#;p günün rayiç fiyat&#; ile satsa, sanki bunlar&#; yoksullara ve ihtiyaç sahiplerine tasadduk etmi&#; gibi ecir al&#;r" (&#;bn Mace, Ruhün, 16); "Gönül ho&#;lu&#;u ile görevini yerine getiren, harama el uzatmayan veznedar, Allah r&#;zas&#; için sadaka verenin ecrini al&#;r. " Yani harcamas&#; ve transferi kendisine emânet edilen bütün paralar&#; yolsuzluk yapmaks&#;z&#;n hak sahiplerine ula&#;t&#;rd&#;kça sanki onlar&#; yoksullara da&#;&#;tm&#;&#; gibi sevap kazan&#;r" (Buhârî, Zekat, 25).

Hamdi DÖNDÜREN

Riba nedir, t&#;rk&#;e karşılığı ne demek? Ka&#; &#;eşit riba vardır?

Riba çeşitleri arasında alışveriş faizi, borç faizi, vade faizi ve fazlalık faizi gibi faizler vardır. Riba, yani faiz dinimizce haram kılınmıştır. 

RİBA NEDİR, TÜRKÇE KARŞILIĞI NE DEMEK?

Riba kelimesi özellikle İslami bir kavram ya da kelime olarak karşımıza çıkar. Şapkalı a şeklinde yazılan riba genellikle Müslümanlara öğüt vermektedir. Her Müslümanın mutlaka Kur-an'ı Kerim'i okuması ve bunu anlaması da gerekir. Kur-an'ı Kerim okuyan herkesin riba kelimesini anlaması da önemlidir. Fakat öğrenmek için internetten araştırmak da mümkündür.

Riba kelimesinin Türkçe anlamı faiz olarak karşımıza çıkar. Dilimizdeki faiz kelimesi ile riba kelimesi eş anlamı olarak bilinmektedir. Bu nedenle faiz yani riba ile ilgili dinimizde söylenmiş olan birçok söz ve Kur'an-ı Kerim'de yazılmış birçok ayet olduğunu söylemek mümkündür.

İslam kültüründe riba kelimesi ile bundan dolayı karşılaşmak oldukça mümkündür. Riba kelimesinin akmak ya da dolup taşmak anlamına kullanılması da doğrudur. Faiz anlamı ise bu anlamından yola çıkarak paranın haksız bir şekilde dolup taşması ya da çoğalması şeklinde olur. Bu anlamı da riba kelimesinin faize işaret ettiğini gösterir. 

 KAÇ ÇEŞİT RİBA VARDIR?

Riba sözcüğünün dinimizde çok büyük bir yeri vardır ve İslam dininde genellikle riba sözcüğü ile karşılaşılır. Arapça bir kelime olmasından dolayı Türkçeye Arapça dilinden geçmiştir ve uzun yıllardır da kullanılmaya devam edilmektedir. Kur'an'da da riba kelimesi ile ilgili birçok ayet vardır ve anlamını bilmeyenlerin internet üzerinden öğrenmeleri de mümkündür.

Riba dilimize Arapçadan geçmiştir ve anlam bakımından da faiz demektir. Asıl anlamı dolup taşmak veya akmak olan riba kelimesi paranın çoğalması ve haksız bir şekilde akması olarak da anlaşılabilir. Bu sayede riba kelimesi ile faiz kelimesini eşleştirmek daha kolay olur. Kur'an-ı Kerim'de riba kelimesi sekiz yerde geçmiştir ve örfi anlamda kullanılmıştır. Vade faizi, borç faizi, alışveriş faizi gibi çeşitlerini söylemek de mümkündür.

Hadislerde ve anlatımlarda faize oldukça fazla yer verilmiştir ve faiz dinimizce de yasaklanmıştır. Faiz ortaya çıktığı zamandan itibaren din adamlarının ve filozofların inceleme alnına girmiş bir konudur. Faiz, din ve ahlak bakımından da sürekli olarak tahlil edilmiştir. Faiz birçok din adamı ve filozof tarafından çirkin bir kazanç yolu olarak tanımlanmıştır.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası