bir kebap çeşidi 99 / En Beğenilen Kebap Tarifleri - Nefis Yemek Tarifleri

Bir Kebap Çeşidi 99

bir kebap çeşidi 99

İnsanoğlunun ateşi bulması ve bu ateşin üzerinde et pişirmesiyle birlikte başlayan kebap tarihi günümüzde daha çok Türk mutfağında görülen bu pişirme tarzının ilk ipuçlarını bize vermektedir. Kebap, esasen eti ateşle pişirmek olsa da bugün “kebap” başlı başına bir kültüre karşılık gelmektedir.

Dünyada Türk mutfağı denince akla gelen ilk yemek olan kebap, şiş üzerine dizilmiş et ya da kıymanın kömür veya odun ateşi üzerinde pişirilmesiyle meydana gelmektedir. Kendi içerisinde birçok çeşidi olan kebap, şehirden şehre farklılık gösteren birçok tarif ve kültürü de içinde barındırmaktadır.

Arapçadan dilimize geçen “kebap” kelimesi “kebuba” kökünden gelmektedir ve bu kelime “kavurmak, közlemek” anlamını taşımaktadır. Bin yılı aşkın süredir Anadolu topraklarında yapılan kebabın anavatanı Güneydoğu Anadolu ve Doğu Akdeniz’dir. Gaziantep, Şanlıurfa, Adana ve Mersin kebap konusunda ilk sıralarda yer almaktadır. Bu şehirlerin her biri farklı kebap pişirme ve sunma tarzlarına sahip olup yüzyıllardır aralarında tatlı bir rekabet de bulunmaktadır.

Selçuklu mutfağından Osmanlı saray mutfağına kadar uzanan geniş dönemde kebap hep sarayların mutfağında olmuştur. Birçok Osmanlı padişahının en sevdiği yemekler arasında tandır kebabı, kuzu kebabı, tas kebabı ve şiş kebap bulunmaktadır. Döner olarak bilinen döner kebabı, Türk mutfağının ününü tüm dünyaya duyurmuştur.

Kıymadan yapılan kebapların zırhlarla çekilmesi, birçok baharatın yanı sıra karabiber ve tuz ile harmanlanması, şişe takılması ve pişirilmesi başlı başına ustalık gerektiren bir iştir. Kebap başta domates, soğan, biber ve patlıcan olmak üzere birçok sebze ile servis edilmekte yanında birçok salata ile birlikte de sunulabilmektedir.

Bunların yanı sıra patlıcanlı kebap, domatesli kebap, soğanlı kebap başta olmak üzere birçok sebzeyle birlikte de kebap hazırlanmaktadır. En iyi kebabın kuzu etinden yapıldığını her fırsatta dile getiren kebap ustaları, etin zırhla çekilmesi gerektiğini de ısrarla vurgulamaktadır.

Kebap eti hazırlanmadan önce yağ ve sinirlerinden ayrılması, özel olarak terbiye edilmesi, etin içerisine hiçbir sakatat etinin konulmaması da iyi bir kebap elde etmek için oldukça önemli hususlar olarak karşımıza çıkmaktadır.

Osmanlı’da Mimari, Sanat ve Yemek Kültürü Editörler: Mükerrem Bedizel Zülikar-Aydın & Ravza Aydın Osmanlı’da Mimari, Sanat ve Yemek Kültürü A. Sefa Özkaya, Serap Durmuş, M. com Baskı / Cilt Step Ajans Rek. Matbaacılık Tan. ve Org. Ltd. Şti. Göztepe Mah. Bosna Cad. No:11 Bağcılar/İstanbul Sertiika No: 12266 T (0212) 446 88 46 1. Baskı, İstanbul, Ocak 2018 ISBN 978-605-5222-55-0 © Mahya Yayıncılık, 2017 Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında yayıncının yazılı izni olmaksızın çoğaltılamaz. Mahya Yayıncılık ve Eğitim Hizmetleri San. Tic. A. Ş. Karagümrük Mah. Adnan Menderes Blv. No: 76/29 Fatih/İstanbul Sertiika No: 21182 T: (0212) 531 25 25 [email protected] İÇİNDEKİLER 7 133 Sunuş Ömer İskender Tuluk Emriye Kazaz 9 Trabzon Değirmendere Vadisi’nde Osmanlı’da Mimari, Sanat ve Geç Dönem Osmanlı Mirası: Yemek Kültürü’ne Medhal Kırsal Cami Geleneği Üzerine Bir Tipoloji Denemesi 19 A. Sefa Özkaya 149 Siyasi Bir Mekân Olarak Mehmet Nuhoğlu Atmeydanı’nın Fiziki Değişim Ahmet Dolunay ve Dönüşümü(1453-1620) Hünernâme I’deki Cülus Merasimleri Sahnelerinin 41 Mekânsal Tasarımı ve Kuramı Serap Durmuş Metinsel Var Olma Biçimi Olarak 171 Osmanlı Mimarlığı: Mehmet Memiş Usûl-i Mi’mârî-i Osmânî Son Dönem Osmanlı Hattatlarından Hasan Rıza Efendi 61 ve Oğlu Ahmed Süreyya Bey Muhammet Mithat Özgen II. Abdülhamid Döneminde İnşa 203 Edilen Redif Binaları Elif İlter Hat Sanatında Mushaf Kitâbeti ve 89 Hasan Rıza Efendi Mushaları Gözde Çelik İstanbul Suriçi’nde 235 Şehremaneti Binaları Birsen Çileroğlu Raziye Çelik 111 Osmanlı Padişah ve Şehzade Seda Kula Say Zıbınlarının Özellikleri The Motivations and Inspirations for the Foundation of Ottoman 253 Imperial School of Fine Arts and Mine Can Its Campus : A Comparison with Osmanlı İmparatorluğu Döneminde Paris Écoledes Beaux Arts Deri Üzerine Yapılan İşlemeler 263 327 Ferdi Koç Erol Işıldak XV. Yüzyıl Osmanlı Coğrafyasında Ahmet Avni Konuk’un Hânende Türk Müziği Nazariyatı Mecmuası ile Hâşim Bey Çalışmaları Mecmuası’nın İçeriklerinin Karşılıklı Olarak 283 İncelenmesi Cemal Karabaşoğlu Osmanlı Dönemi Türk 339 Müziği’nde Eğitim Kurumları Özge Samancı ve Müzikal Aktarım Geç Dönem Osmanlı Saray Mutfak Kültüründe 299 Ziyafetler ve Yemekler Tahir Çağman XIX. Yüzyıl Batı Literatürü 357 Osmanlı Mûsiki Çalışmalarına Bir Priscilla Mary Işın Bakış: Abbê Maxmilian Stadler ve Döner Kebabın Geçmişi Batı Notalarıyla Neşredilmiş İlk Âyin-i Şerif Mecmuası 375 Osman Güldemir 315 Tolunay Sandıkçıoğlu Birsel Hasçelik Nermin Işık Emel Demirgen Osmanlı Ramazan Mutfak Kültürü Tanzimat Dönemi Mektep ve Günümüze Yansımaları Şarkılarının Okullarda Okutulma- sının Gerekliliği, Derlenmesine 393 Yönelik Çalışmalar ve İcrâsı Dizin DÖNER KEBABIN GEÇMİŞİ Priscilla Mary Işın* Giriş Bu makalede Osmanlı dönemine ait yazılı ve görsel kaynaklara da- yanarak, döner kebabın ortaya çıkması, gelişmesi ve hangi ortamlar- da pişirildiği konularına ışık tutulmaya çalışılmıştır. “Döner kebap” ismine tarihi kaynaklarda rastlanmamasına rağmen, verilen detaylar sayesinde döner kebaptan bahsedildiği anlaşılan yazılı kaynaklar bu- lunmaktadır. Ayrıca Osmanlı mutfağında önemli bir yeri olan kebap kültürünün bir parçası olarak, belgelenmiş diğer kebap çeşitleri ve ke- bapçılar konularına değinilmiştir. Günümüzde ifade edilen kebap ve kebapçı dükkânlarının İstanbul mutfağını yozlaştıran bir yenilik olduğu görüşü, tarihî gerçeklerle bağ- daşmamaktadır.[1] Kebap çeşitleri Osmanlı dönemi boyunca yaygın ve padişah dahil herkes tarafından sevilen; bugün olduğu gibi, ev mut- faklarından çok bahçe ve mesirelerde, açık havada pişirilen veya aşçı dükkânlarında hazırlanan yemeklerden olmuştur. Osmanlı şehir ve kasabalarında kebapçı dükkânlarının bulunması oldukça eskiye da- yanmaktadır. * Araştırmacı, yazar, ([email protected]). [1] İstanbul’un tarihini “kebaptan önce” ve “kebaptan sonra” olarak ikiye ayırmak ge- rektiği savı bile ortaya atılmıştır. Bkz. Aydın Boysan, Deneme – İnceleme, (İstanbul: Bas Yayınları, 1991), s. 72. 358 · Osmanlı’da Mimari, Sanat ve Yemek Kültürü II. Bayezid’in emriyle hazırlanan, 907/1501-02 tarihli Kanunnâme-i İhtisâb-ı Bursa’da, çarşıda satılan tava büryan, asma koyun büryanı, köfte kebabı, kemikli tandır kebabı ve şiş kebabın adları geçer: “ve tava büryanın vukıyyesi üç buçuğa ola, asma koyun büryanı vukıyyesi dört akçeye olub ve köfte kebabı soğandan gayrı doksan dirhem bir akçeye ve kemiklü ten- nür kebabı yüz yiğirmi beş dirhem bir akçeye olub; şiş kebab yüz on iki buçuk dirhem bir akçeye olurdu.”[2] İstanbul, Bursa gibi ticaret merkezlerinde tüccar ve esnafın yemek ihtiyacını karşılayacak çok sayıda kebapçı ve aşçı dükkânı vardı. 17. yüzyılda Bursa’da Pirinç Han’ın yakınında “gayet mükellef” olan Ke- bapçılar Çarşısı’nın varlığı bilinmektedir.[3] Bu yüzyılın ilk yarısında İngiliz gezgin Henry Blount da, çoğu şehirde koyun etinden yapılmış kebabın ucuz iyata satıldığını yazar.[4] Kebapçı dükkânlarıyla ilgili önemli bir belge de, 1582 tarihinde Şehzade Mehmed için yapılan sünnet düğününü resimleyen minya- türlerden biridir (Figür 1).[5] Burada tasvir edilen kebapçı dükkânında, kebapçı yüksek bir ocakta şiş kebapları pişirmekte, ocağın kenarında et parçaları geçirilmiş şişler, arkada yüzülmüş koyunlar asılı durmak- tadır. Masalarda oturan ve ellerinde tuttukları şiş kebapları yiyen müş- terilerin önünde oval pideler ve soğanlar vardır. İstanbul’a ait 1525 tarihli bir narh belgesinde şiş kebabı (“kemiksiz [2] Ömer Lüti Barkan, “XV. Asrın Sonunda Bazı Büyük Şehirlerde Eşya ve Yiyecek Fiyatlarının Tesbit ve Teftişi Hususlarını Tanzim Eden Kanunlar I: Kanunnâme-i İht- isab-ı İstanbul-el-mahrûsa,” Türk Tarih Vesikaları II/7 (1942), s. 327; Ahmet Akgündüz, Osmanlı Kanunnameleri ve Hukukî Tahlilleri, (İstanbul: Osmanlı Araştırmaları Vakfı, İs- tanbul, 1990), II, s. 201. 1640 tarihli narh defterinde köfte kebabı yer alır. Bkz. Müba- hat S. Kütükoğlu, Osmanlılarda Narh Müessesesi ve 1640 Tarihli Narh Defteri, (İstanbul: Enderun Yayınları, 1983), s. 93. Âsım Efendi, tava büryanını şöyle tarif eder: “Tava ke- babıdır. İbtida eti bir tencerede kızartıp badehu tava içre koyup sirke ve taze sarımsak, mevsimi- yse patlıcan ve kabak gibi sebzevat izafesinden sonra fırına salıp itidal üzere pişirirler” Bkz. Mütercim Âsım, Burhân-ı Katı, haz.: Mürsel Öztürk ve Derya Örs, (Ankara: Türk Dil Kurumu, 2000), s. 747. [3] Evliyâ Çelebi, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, ed.: Seyit Ali Kahraman v. dğr., (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 1996-2007), II, y. 228b. [4] Henry Blount, A Voyage into the Levant. A Breife Relation of a Journey, (London, 1636), s. 104-105. [5] Surnâme-i Hümâyun, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, H1344, y. 343a. Döner Kebabın Geçmişi · 359 Figür 1. Kebapçı dükkânı, 1582. Surnâme-i Hümâyun, TSM H1344, y. 343a (detay). (Gerry Oberling ve Grace Martin Smith, The Food Culture of the Ottoman Palace, İstanbul: Kültür Bakanlığı, 2001) koyun eti kebabı ki şiş kebab derler”);[6] 1640 tarihli narh defterinde köfte kebabı (“halis koyun etinden köfte kebabı”) ve “koyun kebabı” (muhteme- len şiş kebabı) yer alır.[7] Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Bursa’nın meşhur yemeklerinden biri olan kestaneli şiş kebabını anlatır: “Kirde kebabıyla kestaneyi yarup şişde kebab ile pişüp kebab yağıyla mülemma olup nevr olur.”[8] 17. yüzyılın ikinci yarısında Dr. John Covel, şehirlerde satılan şiş kebabı, “kibob dedikleri ufak kızarmış et parçaları” şeklinde tarif eder.[9] Şiş kebap ateşin üstünde kızartıldığı gibi bazen tandıra asılarak pişi- riliyordu. 1778 yılında Üsküdar’da bir kebapçıda yemek yiyen İtalyan papaz ve gezgin Domenico Sestini bu pişirme şeklini detaylı olarak an- latmıştır: Bu iş için çok sayıda kısa şişleri bulunduran kebapçı, bunlara ufak et parçalarını geçirir. Sonra şişlerini alır ve fırın içinde bulunan iki zincire asar. Etlere yağ sürerler ve kısa sürede hazır olan kebab çok lezzetlidir. Zaten bu fırınlar yuvarlak [6] Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, D6747, 14 Rebiülevvel 932 (29 Aralık 1525), s. 1. [7] Kütükoğlu, Osmanlılarda Narh Müessesi, s. 93. [8] Evliyâ Çelebi, Seyahatnamesi, II, y. 231b. [9] Theodore Bent (ed.), Early Voyages and Travels in the Levant, (London: Hakluyt Society, 1893), s. 174. 360 · Osmanlı’da Mimari, Sanat ve Yemek Kültürü olduklarından dolayı ısı dağılmayarak yoğunlaşır. Bütün ya- pılanları dikkatle inceledim ve hatırlamayı çalıştım, çünkü bana göre hem pratik hem özgündü. Kebablarımızı yere ya- kın oturarak, pide ekmeği ve bir kase içinde pek beğenmedi- ğim yoğurtla yemiştik.[10] 1812 yılında Castellan[11] ve 1837 yılında Kapalı Çarşı’da kebap yi- yen Addison da tandırda pişen şiş kebabından bahsederler: “Kebablar şu şekilde hazırlanır: güzel bir semiz koyun eti parçası kuşbaşı olarak kesilir, ve bunlar bir ağaç şişe geçirilir. Şişler demet halinde bağlanır ve dibinde kor ateş bulunan yuvarlak bir tür fırına konulur.”[12] Castellan ayrıca köfte ke- babını da tarif ederek aynı şekilde tandırda pişirildiğini anlatır: “Ayrı- ca, koyun kıyması, soğan ve baharatla yapılan bir karışımı şişlere takarak aynı şekilde pişirirler.”[13] Gelibolulu Mustafa Âli’nin bir divanında ve 16. yüzyıla ait olduğu tahmin edilen bir saray belgesinde de “yaprak kebabı”ından bahsedi- lir.[14] İ. Hakkı Aksoyak, yaprak kebabını döner kebap olarak yorumla- mışsa da, 16. veya 17. yüzyıla ait bir belgeden böyle olmadığı, kebabın asma yaprağına sarılmasından ötürü bu adın verildiği anlaşılmaktadır. Söz konusu belgede bulunan Gül Turşusu tariinde “asma yaprağını dahi sirkeye ıslayıp yaprak kebabı sarması gibi ol sirkede ısladığın gül varakları- nı asma yaprağı içine koyup sarasın” talimatı bulunmaktadır.[15] Tekirdağ Şarköy’de hâlâ yapılan yaprak kebabı, asma yapraklarına sarılmış oğ- lak etinden oluşur ve Hıdrellez gününün vazgeçilmez yemeklerinden [10] Domenico Sestini, Lettres de Monsieur l’abbé Dominique Sestini, (Paris III. Paris: Chez la Veuve Duchesne & Fils, 1789), III, s. 243-244. [11] A. L. Castellan, Moeurs, Usages, Costumes des Othomans, et abrege de leur histoire, 6 cilt, (Paris: Nepveu, 1812), VI, s. 197. [12] Charles G. Addison, Damascus and Palmyra: with a Sketch of the State and Prospects of Syria under Ibrahim Pasha, 2 cilt, (London: Richard Bentley, 1838), I, s. 187-188. [13] Castellan, Moeurs, VI, s. 197. [14] Hakkı Aksoyak (haz.), Gelibolulu Mustafa Âlî’nin Divanları (Divan-I), (Boston: Har- vard University, 2006), s. 105; Nil Sarı, “Osmanlı Sarayında Yemeklerin Mevsimlere Göre Düzenlenmesi ve Devrin Tababetiyle İlişkisi,” Türk Mutfağı Sempozyumu Bildirileri, (Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı, 1982), s. 248. [15] Fuat Bayramoğlu, “Türk Mutfağı ve Yazılı Kaynaklar,” Birinci Milletlerarası Yemek Kongresi, Türkiye, 25-30 Eylül 1986, (Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı, 1988), s. 44. Döner Kebabın Geçmişi · 361 biridir.[16] Mevsimlere göre düzenlenmiş saray menülerinden oluşan belgede, yaprak kebabının ilkbahara ait yemekler listesinde bulunma- sı, bunun günümüzde Şarköy’de yapılan yaprak kebabının bir benzeri olduğu ihtimalini kuvvetlendirmektedir. Kebap, halk tarafından rağbet gördüğü gibi, padişahların da sevdi- ği yemeklerdendi. Fatih Sultan Mehmed’in sık sık tavuk kebabı ve şiş kebabı yediği biliniyor.[17] 1651 yılına ait bir mutfak defterinde padişah için hazırlanan “nan-ı müdevver”lerden birinin her gün Has Mutfak ke- bapçısına verileceğinin belirtilmesinden, Sultan IV. Mehmed’in sofrası için her gün pide üstü kebabın hazırlandığı anlaşılmaktadır.[18] 1778 yı- lında bir yabancı gezgin, pide üstü şiş kebabın yanında yoğurt yendi- ğini anlatır.[19] Günümüzde “İskender kebabı” olarak bilinen pide üstü yoğurtlu döner kebabı, bunun bir benzeridir. Eyüp semti, kaymakçılarından başka kebapçılarıyla da meşhurdu. Yemeğe meraklı olan Sultan Abdülaziz, Kağıthane ve İmrahor kasırla- rını ziyaret ettiği zaman semtin en büyük kebapçısından kebap aldırır- dı: “Hatta Sultan Aziz cabeca Kağıthane ve İmrahor kasr-ı hümayunlarını teşrilerinde Eyüp Cami-i şerii ittisalinde kain büyük kebabçı dükkânının ustası bilhassa kebab ihzar eder ve bizzat takdim edip mukabilinde atiyye-i seniyyeye mazhar olurdu.”[20] 19. yüzyılın ilk yarısından itibaren İstanbul’da kebapçı ve aşçı dük- kânı kimliklerini birleştiren lokantalar ortaya çıkmıştır. Çeşitli Osmanlı yemeklerinin ve tatlılarının sunulduğu fakat yine “kebapçı” denilen bu lokantalar, belki şehirde oturan yabancılar ve sayıları gittikçe artan tu- ristlerin talebine cevap vermek amacıyla kurulmuştur.[21] 18. yüzyılın [16] Kırklareli Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Gülay Çakır’ın verdiği bilgi (13 Ekim 2014). [17] Lüti Ömer Barkan, “İstanbul Saraylarına Ait Muhasebe Defterleri,” Belgeler, IX, S. 13 (1979): 188, 190, 194, 200, 223 vs. [18] Arif Bilgin, “Seçkin Mekanda Seçkin Damaklar: Osmanlı Sarayında Beslenme Alışkınlıkları (15.-17. Yüzyıl),” Yemek Kitabı: Tarih - Halkbilimi - Edebiyat, haz.: M. Sabri Koz, (İstanbul: Kitabevi, 2002), s. 49. [19] Sestini, Lettres, III, s. 243-244. [20] Ali Rıza, Eski Zamanlarda İstanbul Hayatı, haz.: Ali Şükrü Çoruk, (İstanbul: Kitabevi, 2001), s. 103 d.n. [21] Kökeni İtalyanca locanda olan “lokanta”, 19. yüzyılın ikinci yarısında Türkçeye 362 · Osmanlı’da Mimari, Sanat ve Yemek Kültürü ikinci yarısında Fransa’da ortaya çıkan restaurantların da etkisi olabilir. Bu lokantalarda yabancılar, sanki ileri gelen bir Osmanlı ailesinin evin- de misairmiş gibi, 10-20 farklı çeşit yemek yiyebiliyorlardı. 1840’larda, Hacı Mustafa Efendi’nin Divanyolu’nda işlettiği kebapçı dükkânı bu- nun erken bir örneğidir. Burada şiş kebaptan başka, kelle, paça, tavuk, çeşitli dolma ve tencere yemekleri, turşu, yeşil salata, hoşaf, kaymak ve şerbet sunuluyordu. Bu lokantanın geleneksel aşçı dükkânlarında oldu- ğu gibi alt katında halkın oturup yemek yediği bir sekiden başka, seçkin müşteriler için, içinde çeşme bulunan ferah bir asma katı da vardı.[22] Döner Kebap Döner kebabın ilk yazılı kaydı Evliyâ Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde bulunur.[23] 1666 yılında Kırım Tatarları’nın hazırladıkları yatay şişte kebap, Evliyâ’nın ilgisini çekmiştir ve detaylı anlatımından bu keba- bın döner kebap olduğu anlaşılmaktadır: “Elli vukıye gelir bir semîn ko- yunu kurban edip şukka şukka edip bir demir kebap şişine o koyunun etini saplayıp iki başları ince ortası kalın tek parça et gibi dizerler ki bir zerre yeri birinden taşra dizmezler.” Bu kebabı çok beğenir, “güya ilik gibi olur” ve “Bu mertebe latîf ter ü tâze ve nerm kebâb pişirirler kim rub’-ı meskûnda eyle kebâb pişmek ihtimâli yoktur” diye metheder. Kırım’ın her tarafında kış geceleri toplantılarında pişirildiğini, yakıt olarak bir araba tekerleğini kullanmanın şart olduğunu ifade ederek bu geleneğin nasıl başladı- ğına dair bir hikâye de anlatır. Hikâyeye göre, konar göçer bir Tatar, bir Nogay’a konukseverlik göstermek amacıyla koyunlarından birini boğazlar ve odun bulunmadığından, arabada duran sevdiği kadını bu ıssız bozkırda terk etmek pahasına arabasının tekerleklerinden birini kırarak kebap pişirir. Bu fedakârlığın karşılığı olarak konuğu olan No- gay, bir zaman sonra ona yedi araba dolusu mal getirip verir. O günden giren bir kelimedir. Ahmet Veik Paşa, 1889 tarihli Lehce-i Osmanȋ sözlüğünde lokantayı “aşçı dükkânı ve bekâr konağı, hanın alafrangası” olarak tanımlar. [22] Charles White, Three Years in Constantinople or, Domestic Manners of The Turks in 1844, 3 cilt, (Londra, 1846), III, s. 80-82. 1870’lerde Edmondo d’Amicis İstanbul’da böyle bir lokantada yemek yediğini anlatır. Bkz. Edmondo de Amicis, Constantinople, çev.: Maria Hornor Lansdale, 2. cilt, (Philadelphia, 1896), I, s. 212-214. [23] Evliyâ Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, VII, y. 128b; Priscilla Mary Işın, “Evli- ya Çelebi’nin Diliyle 17. Yüzyıl Yiyecek Manzaraları,” Çağının Sıradışı Yazarı: Evliya Çelebi, haz.: Nuran Tezcan, (İstanbul: Yapı Kredi Kültür Sanat Yayınları, 2009), s. 197. Döner Kebabın Geçmişi · 363 itibaren bu kebap, Kırım mutfak kültüründe konukseverliğin simgesi haline gelmiş ve onu araba tekerleğiyle pişirme geleneği ortaya çıkmış- tır. Böyle bir geleneğin oluşması, bu tür kebabın oldukça eski bir geçmi- şe sahip olduğuna işaret eder. Yatay döner kebabın ilk görsel kayıtları ise bundan daha eski olup, 1620 yılına ait resimli bir Şahname yazmasında bulunur (Bkz. Figür 2 ve 3).[24] İstanbul’da sadrazam ve kitapsever Hafız Ahmed Paşa tarafın- dan yaptırılan bu yazma eserin iki minyatüründe yatay döner kebabı tasvir edilmektedir. Aynen Evliyâ Çelebi’nin tarif ettiği gibi, ince et di- limleri boylarına göre dizilerek iki ucuna doğru daralan bir kütle oluş- turur. İran’da üretilen Şahname nüshalarında bulunan minyatürlerde ise Rüstem’in avladığı hayvan bütün halinde şişe geçirilerek pişiril- mektedir.[25] Buna karşın Şahname’nin Türkçe çevirisini resimleyen İs- tanbullu sanatçı, bu sahne ile Firdevsî’yi Şah Mahmud’un üç Gazneli şairiyle birlikte gösteren bir diğer sahneyi tasvir eden iki minyatürde, İranlı sanatçıların resimledikleri çevirme kebabını örnek almak yerine yatay döner kebabı resimlemiştir. Hafız Ahmed Paşa Enderun’da eği- tim görmüş, I. Ahmed’in musahibi olan ve sadrazamlık dahil birçok önemli devlet görevlerinde bulunan bir kişi olduğuna göre,[26] döner kebap o dönemde saray çevresinde bilinen bir yemek olmalıdır. Döner kebabın İstanbul ve Kırım’da bulunması şaşırtıcı değildir. Kırım’ın Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı olması, Kırım hanlarının Osmanlı hanedanıyla akraba sayılmaları ve birçok savaşta ordularının beraber savaşmaları, döner kebabın bir toplumdan diğerine yayılması- na sebep olabilir. Ali Seydi Bey’e göre “Sultan İkinci Bayezid’in Boğdan Seferinde savaşa kendi askerleriyle birlikte katılan Kırım Han’ı ile Elak voyvo- dasının Akkerman’da padişahla aynı sofrada birkaç kere yemek yedikleri tarih sayfalarına geçmiştir.”[27] [24] New York Public Library, Turkish Ms. 1, y. 345b ve 580b. [25] Örneğin, Harvard 2002.50.163 (Şiraz, 1562), Princeton Islamic MSS 56G y. 367b (1544-1545), Royal Ontario Museum MS E 5-184 (1660). [26] Orhan F. Köprülü, “Hâfız Ahmed Paşa,” Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), II (1989), s. 84. Hafız Ahmed Paşa, yazmayı I. Ahmed’e hediye etmek üzere hazır- latmış olabilir. Bkz. Tülün Değirmenci, İktidar Oyunları ve Resimli Kitaplar, (İstanbul: Kitap Yayınevi, 2012), s. 97. [27] Ali Seydi Bey, Teşrifat ve Teşkilatımız, (İstanbul: Tercüman 1001 Temel Eser, t. y.), s. 93-94. 364 · Osmanlı’da Mimari, Sanat ve Yemek Kültürü 1433 yılında Anadolu’da gezen Fransız Bertrandon de la Brocquiè- re’in anlattığı kebap, döner kebabın nasıl ortaya çıkmış olabileceği ko- nusuna ışık tutar.[28] Brocquière’in Bursa’ya yakın bir yerde yolda rast- ladığı bir grup Türk, ona taze üzüm, manda kaymağı ve kebap ikram ederler: “Ve o akşam Türkler bana kızartılmış et yedirttiler yarı pişmiş hiç değildi, ve şişte kızarırken dilimler kesiyorduk.”[29] Bundan çevirme koyun kebabının içinin pişmesini beklemeden, dışta kızarmış yerlerinden di- limler kestikleri anlaşılıyor. Döner kebabın ilkel hâli bu olabilir. Yolda yapılan çevirme kebabı için kesilen koyun veya kuzunun pişmesi uzun [28] Bertrandon de la Brocquière, Le Voyage d’Outremer de Bertrandon de la Broquiere, ed.: Ch. Schefer, (Paris: Ernest Leroux, 1892), s. 130. [29] “Et me irent les Turcs mengier char rostie, ce soir, qui n’estoit point cuitte a moittié a beaucoup, et la trenchions en rostissant en la broche”. Eski Fransızcadan çeviri için Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsü doktora adayı Murat Devres’e teşekkür ederim. Sadeleştirilmiş Fransızca metni için bkz. Mémoires de l’Institut National des Sciences et Arts: Mémoires de Morale et de Politique (Paris: Baudouin Imprimeur de l’Institut Nation- al, 12. yılın Fructidor ayı [Fransız Devrimi takvimi, karşılığı 18 Ağustos-22 Eylül 1805]), V, s. 548-549; “The Travels of Bertrandon de la Brocquière 1432, 1433”, Early Travels in Palestine, haz.: Thomas Wright, (London: Henry G. Bohn, 1848), s. 330. Döner Kebabın Geçmişi · 365 süreceğinden kızardıkça yüzeyden ince parçalar kesmek pratik bir çö- zümdür. Sonraki aşamada daha lezzetli olması için eti dilimleyip şişe geçirdikten sonra kızartma yöntemi gelişmiş olabilir.[30] [30] Kars, Ardahan ve Erzurum’un cağ kebabı için taze kesilen koyun eti, dilimlendik- ten sonra soğan ve baharatla ovularak biraz bekletilir (Ardahan Göle’li Hanım Özdağ’ın 366 · Osmanlı’da Mimari, Sanat ve Yemek Kültürü Baron François de Tott, 1760’larda Kırım’da yediği ve isminin “or- man kebabı” olduğunu belirttiği, dilim halinde şişe geçirilerek hazır- lanan bir kebap anlatır: “Türk usulü pişirilen bu yemeğe Orman Kaibab derler. Türkler arasında çok beğenilen bir yemektir. Koyun eti dilimleri ve so- ğanların sırayla şişe geçirilerek, hızlı bir ateşin önünde kızartılır.”[31] Buna karşın 18. yüzyılın sonunda yazan Ahmed Cavid, İstanbul’da “orman kebabı” denen kebabın dilimler halinde değil iri parçalar halinde şişte kızartılan kebap olduğunu belirtir: “Bir kuzu beş on pâre edip şişde kebâb ederler. Âsitâne’de orman kebabı derler.”[32] 19. yüzyıla ait ve daha detaylı bilgi veren başka kaynaklara göre ise “orman kebabı”, kuzu veya toklu eti ile, açık havada bütün olarak pişirilen çevirme kebabı veya kuyu kebabıydı.[33] Nitekim bir hayvanın tüm etini –bütün, parça veya dilim şeklinde– kullanarak açık havada pişirilen çeşitli kebapların genel adı- nın “orman kebabı” olduğu sonucunu çıkarabiliriz. Sonradan “döner kebap” adını alacak olan, dilim halinde hazırlanan kebabın da bu çeşit- lerden biri sayıldığı düşünülebilir. 19. yüzyılda yabancı gezginlerin anlattıkları döner kebap, kebap- çı dükkânlarında hazırlanmaktaydı. 1800 yılında İstanbul’da gezen Fransız Pouqueville’in anlattığı kebap için “ekonomik bir ocakta, bir kaç dakikada koyun dilimleri kızartılır” sözlerinden bu kebap döner olduğu düşünülebilir:[34] Restoran işletenler kébabdgi denilen et kızartıcılarıdır. Bu usta- lar ancak şişte koyun etini kızartmayı bilirler ve koyun dilim- leri ekonomik bir ocakta, birkaç dakikada kızartılır. Yabancılar, verdiği bilgi). [31] François de Tott, Memoirs of the Turks and Tatars, 2 cilt, (London: G.G.J. and J.Robin- son, 1785), I, 2. kısım, s. 70. [32] Ahmed Cavid, Tercüme-i Kenzü’l-İştihâ, ed.: Seyit Ali Kahraman ve Priscilla Mary Işın, (Istanbul: Kitap Yayınevi, 2006), s. 43. [33] White, Three Years, III, s. 88; Ayşe Fahriye, Ev Kadını, (İstanbul, 1300/1882-1883), s. 57-58; Mahmud Nedim, Aşçıbaşı, ed.: Priscilla Mary Işın, (İstanbul: Yapı Kredi Kültür Yayınları, 1999), s. 53-54. [34] F. C. H. L. Pouqueville, Voyage en Morée, a Constantinople, en Albanie, et dans plusieurs autres parties de l’Empire Othoman pendant les années 1798, 1799, 1800 et 1801, 2 cilt, (Paris: Chez Gabon et Compe, 1805), II, s. 122-123; F. C. H. I. Pouqueville, Travels through the Morea, Albania, and Several Other Parts of the Ottoman Empire to Constantinople during the Years 1798, 1799, 1800, and 1801, (London, 1806), s. 132. Döner Kebabın Geçmişi · 367 ülkenin en lezzetli yemeği olduğu konusunda hemikirler ve ben de onlara tamamen katılıyorum. Pouqueville’in başka bir kebap türü anlatmaması, bu dönemde İs- tanbul’da döner kebabın yaygın ve en göze çarpan kebap türü olduğu- nu düşündürüyor. Şişin yatay durumdan dik duruma getirilmesinin, daha az yer kap- laması için kebapçıların geliştirdikleri bir çözüm olduğu düşünülebilir. Şişin dik olduğunu belirten ilk kişi, 1852 yılında İstanbul’a gelen Fran- sız Théophile Gautier’dir.[35] Bir başka gezgin de “Odun kömürü ateşinin önünde, dik şiş üzerinde dönen neis kebab” der ve “kebab” kelimesini şöyle tanımlar: “Uzun dikey şişlere geçirilerek pişirilen, eşit miktarda yağlı ve yağ- sız olan koyun eti dilimleri.”[36] Yabancı bir ressamın, dik hâldeki döneri [35] Théophile Gautier, Constantinople, (Paris: Michel Levy Frères, 1853), s. 97, 145, 222. [36] Harry Harewood Leech, Letters of a Sentimental Idler, from Greece, Turkey, Egypt, Nu- bia and the Holy Land, (New York: D. Appleton and Co., 1869), s. 74. 368 · Osmanlı’da Mimari, Sanat ve Yemek Kültürü ve dönerciyi gösteren 1857 tarihli gravürü, bu tür kebabın yabancılar tarafından gördüğü ilgiyi yansıtır (Figür 4).[37] İngiliz fotoğrafçı James Robertson’un 1853 yılında çektiği bir fotoğ- raftan, döner kebabın sadece kebapçı dükkânlarında değil seyyar ke- bapçılar tarafından sokakta da hazırlandığı anlaşılmaktadır (Figür 5).[38] Gautier’e göre döner kebap satan kebapçılar İstanbul’un merkez semtlerinde ve Üsküdar’da bulunuyordu.[39] Ayrıca başka Osmanlı şehirlerinde de hazırlandığı, bir diğer gezginin bu tür kebabın “Türk kasabalarında” her aşçı dükkânında bulunduğunu belirtmesinden anla- şılmaktadır.[40] 1909-1913 yılları arasında İstanbul’da yaşayan ve Ana- dolu’da gezen İngiliz casus W. J. Childs,[41] Amasya’da yediği döner kebabı anlatır: [37] Sanat Dünyamız, 60-61, s. 32. [38] Bu fotoğraf için Bahattin Öztuncay’a müteşekkirim. [39] Gautier, Constantinople, s. 222. [40] Leech, Letters, 1869, s. 74. [41] John Fisher, “Gentleman Spies In Asia”, Asian Afairs 41: 2 (2010), s. 202-212. Döner Kebabın Geçmişi · 369 Türkiye’de, bizim yaptığımız gibi büyük et parçaları hiç kızartıl- maz. Kebap için ince dilimler halinde et kesilir ve bunlardan yüzlercesi [!] metal bir şişe geçirilerek 66 cm kadar yükseklikte ve tepesi 23-25 cm genişliğinde ters bir koni şeklinde düzenlenir. Şiş, odun kömürü ateşi önünde sürekli döndürülerek, yenileceği zaman uzun keskin bir bıçak- la dış yüzeyden parçalar kesilir ve bir tabakla ustaca yakalanır. Sabah o kadar iri görünen et konisi, akşama kadar neredeyse yok olur.[42] Ayşe Fahriye, 1882-83 tarihli yemek kitabında İzmir’de mesirelerde yapılan yatay döner kebabını “İzmir Kebabı” adı vererek anlatır: İzmir Kebabı Koyun etinin but ve kaburga ve döşünden kemiksiz olarak torik balığının tirilleri [dilimleri] gibi tiriller çıkarub ve üzer- lerindeki ince derilerini traş edüb soğan suyu ve tuz ve pek az revgan-ı zeyt ile yoğurub bir gece durdukdan ve fırıldaklı şişe bir yağlı bir yağsız olarak geçirdikden sonra çevrile çev- rile üstü pişdikçe traş ederek sıcak tabağa yığmalı ve piyazını serpüb sıcak sıcak tenavül etmelidir. Eğer bir akar su var ise bir sopanın baş tarafına sopayı devr edecek mikdar ve cesametde bir pervane vaz’ ve pervanenin iki cihetini iki çatal ile suyun içine ve alt ucunu diğer bir ça- tal ile yere rabt edüb sopa mihver gibi dönmeğe başladıkda hemân etleri geçirüb 99 numerodaki kaz palazı gibi altına bir tava veya bir lenger ve yanına ateş vaz’ edüb ol vechle kebab etmeli. Bunun mütemadiyyen sür’atle devrinden dolayı leziz ve piş- mesinin manzarası latif olduğundan erbab-ı zevkin pek me- rakıdır.[43] Yazarın İzmir kebabı ile o dönemde İstanbul’da yaygın olarak sa- tılan döner kebabın benzerliğine dikkat çekmemesi ilginçtir. Halbuki kitabında “çarşı usulü” kebap, börek ve işkembe çorbası için tariler veren yazar, kebapçı ve aşçı dükkânlarını bilen biri olmalıdır.[44] [42] William J. Childs, Across Asia Minor on Foot, (New York: William Blackwood and Sons, 1917), s. 73-74. [43] Ayşe Fahriye, Ev Kadını, s. 57. [44] Yazarın çarşı yemeklerini yakından tanıması ve kitabın ilk basımına (sonraki 370 · Osmanlı’da Mimari, Sanat ve Yemek Kültürü Figür 6. Erzurum-Oltu’da yapılan cağ kebabı. (Fotoğraf Muhittin Özdağ) Osmanlı döneminin sonuna kadar kaynaklarda “döner kebap” adına rastlanmaz. Erken Cumhuriyet döneminde İstanbul’a gelen ve basımlardan çıkarılan) rakı, şarap ve şampanya taklidi tarileri koyması, “Ayşe Fahri- ye”nin aslında erkek olan bir yazarın takma adı olduğunu düşündürmektedir. Döner Kebabın Geçmişi · 371 İstiklal Caddesi’ndeki çok sayıda aşçı dükkânında döner yapıldığını anlatan yabancı bir gezgin, ilk defa bu kebaba “deuner kebab” dendiğini kaydeder: Büyük vitrinin bir köşesinde, üç adet üçgen şeklinde raf üze- rinde kızıl korlar bulunan ufak bir ocak... ve bunun önünde şişe saplanmış koca bir havuç şeklinde bir şey vardı... Daha sonra vitrindeki bu garip şeyin deuner kebab olduğunu öğren- dik. Türklerin tipik, hatta neredeyse milli yemeğidir.[45] Bugün İstanbul gibi şehirlerde döner kebap, kebapçı dükkânların- da satılırken, Kars, Ardahan ve Erzurum’da cağ kebabı olarak bilinen yatay döner kebap, mesire yemeği kimliğini korumuştur (Figür 6 ve 7). Sonuç Yazılı ve görsel kaynaklara dayanarak döner kebabın 17. yüzyılda İstanbul’un saray çevrelerinde bilindiği ve mesire gezileri sırasında pi- şirildiği, Kırım’da ise kışın yapılan oda sohbetlerinin geleneksel yemeği olduğu anlaşılmaktadır. 18. yüzyılda, İstanbul ve diğer bazı Osmanlı şehirlerinde, kebapçı dükkânlarında yapılan bir kebap türü haline gel- miş ve burada özel ralı bir ocak geliştirilerek yatay şiş yerine dik şişte pişirilmeye başlanmıştır. Başta İstanbul olmak üzere, Osmanlı’nın di- ğer şehirlerinde de giderek yaygınlaşmış ve yabancı gezginlerin dikka- tini çekmiştir. Diğer taraftan İzmir’de mesire yemeği olarak, yatay şişte yapılmaya devam edilmiştir. Günümüzde Anadolu’nun kuzey doğu illerinde cağ kebabı adıyla hâlâ yapılıyor olması, mesire yemeği kimli- ğiyle oldukça geniş bir coğrafyaya yayıldığını göstermektedir. Kaynak- ların yetersizliğinden ötürü döner kebabın ilk nerede yapıldığı ve nasıl yayıldığı ile ilgili detaylı bilgiye sahip değiliz ve Osmanlı dönemine ait kaynaklarda “döner kebap” ismiyle kaydına rastlanmaması, izini sürme işini daha da zorlaştırıyor. Bu isim ilk olarak erken Cumhuri- yet döneminde kaydedildiği halde, daha önce İstanbul’da kullanılıyor olması akla yakındır. Açık havada yapıldığı zaman ise bir tür “orman kebabı” sayılmış olabilir. [45] Mrs Davidson, “Trailing Along Through Asia”, The Rotarian (Şubat 1930), s. 15. 372 · Osmanlı’da Mimari, Sanat ve Yemek Kültürü KAYNAKÇA Addison, Charles G. Damascus and Palmyra: with a Sketch of the State and Prospects of Syria under Ibrahim Pasha, 2 cilt. London: Richard Bentley, 1838. Akgündüz, Ahmet. Osmanlı Kanunnameleri ve Hukukî Tahlilleri. İstanbul: Osmanlı Araştırmaları Vakfı, 1990. Aksoyak, Hakkı. Gelibolulu Mustafa Âlî’nin Divanları (Divan I). Boston: Harvard University, 2006. Ali Rıza. Bir Zamanlar İstanbul. Editör: Niyazi Ahmet Banoğlu. İstanbul: Tercüman 1001 Temel Eser, tarihsiz. Ali Rıza. Eski Zamanlarda İstanbul Hayatı. Hazırlayan: Ali Şükrü Çoruk. İs- tanbul: Kitabevi, 2001. Ali Seydi. Teşrifat ve Teşkilatımız. İstanbul: Tercüman 1001 Temel Eser, ta- rihsiz. Amicis, Edmondo de. Constantinople. Çeviren: Maria Hornor Lansdale, 2 vols. Philadelphia: Henry T. Coates & Co., 1896. Ayşe Fahriye. Ev Kadını. İstanbul: Mahmud Bey Matbaası, 1300/1882-1883. Barkan, Ömer Lüti. “XV. Asrın Sonunda Bazı Büyük Şehirlerde Eşya ve Yiyecek Fiyatlarının Tesbit ve Teftişi Hususlarını Tanzim Eden Kanun- lar I: Kanunnâme-i ihtisab-ı İstanbul-el-mahrûsa.” Türk Tarih Vesikaları, 2.7 (1942): 326-344. Barkan, Lüti Ömer. “İstanbul Saraylarına ait Muhasebe Defterleri.” Belge- ler, IX S. 13 (1979): 1-380. Bayramoğlu, Fuat. “Türk Mutfağı ve Yazılı Kaynaklar.” Birinci Milletlera- rasi Yemek Kongresi, Türkiye, 25-30 Eylül 1986. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı, 1988, s. 38-49. Bent, Theodore (haz.). Early Voyages and Travels in the Levant. London: Hak- luyt Society, 1893. Bilgin, Arif. “Seçkin Mekânda Seçkin Damaklar: Osmanlı Sarayında Bes- lenme Alışkınlıkları (15.-17. Yüzyıl).” Yemek Kitabı: Tarih - Halkbilimi – Edebiyat. Hazırlayan: M. Sabri Koz. İstanbul: Kitabevi, 2002, s. 35-75. Blount, Henry. A Voyage into the Levant: A Breife Relation of a Journey. Lon- don, 1636. Boysan, Aydın. Deneme – İnceleme. İstanbul: Bas Yayınları, 1991 Brocquière, Bertrandon de la. “The Travels of Bertrandon de la Brocquiè- re 1432, 1433.” Early Travels in Palestine. Hazırlayan: Thomas Wright. Döner Kebabın Geçmişi · 373 London: Henry G. Bohn, 1848, s. 283-382. Brocquière, Bertrandon de la. Le Voyage d’Outremer de Bertrandon de la Broquiere. Hazırlayan: Ch. Schefer. Paris: Ernest Leroux, 1892. Castellan, A. L. Moeurs, Usages, Costumes des Othomans, et abrege de leur his- toire, 6 cilt. Paris: Nepveu, 1812. Childs, William J. Across Asia Minor on Foot. New York: William Blackwood and Sons, 1917. Davidson, Mrs. “Trailing Along Through Asia.” The Rotarian, 26/4 (April 1930): 38-40, 53-55. Değirmenci, Tülün. İktidar Oyunları ve Resimli Kitaplar. İstanbul: Kitap Yayınevi, 2012. Evliyâ Çelebi. Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi. Hazırlayan: Seyit Ali Kahraman, Yücel Dağlı ve Robert Dankof, 10 cilt. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 1996-2007. Fisher, John. “Gentleman Spies In Asia.” Asian Afairs, 41/2 (2010): 202-212. Gautier, Théophile. Constantinople. Paris: Michel Levy Frères, 1853. Işın, Priscilla Mary. “Evliya Çelebi’nin Diliyle 17. Yüzyıl Yiyecek Manzara- ları.” Çağının Sıradışı Yazarı: Evliya Çelebi. Hazırlayan: Nuran Tezcan. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2009, s. 189-202. Kinross, Patrick Balfour. Within the Taurus: A Journey in Asiatic Turkey. Lon- don: J. Murray, 1954. Köprülü, Orhan F. “Hâfız Ahmed Paşa.” Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansik- lopedisi (DİA), 1989, II, s. 84-85. Kütükoğlu, Mübahat S. Osmanlılarda Narh Müessesesi ve 1640 Tarihli Narh Defteri. İstanbul: Enderun Yayınları, 1983. Leech, Harry Harewood. Letters of a Sentimental Idler, from Greece, Turkey, Egypt, Nubia and the Holy Land. New York: D. Appleton and Co., 1869. Levinge, Godfrey. The Traveller in the East. London, 1839. Mémoires de l’Institut National des Sciences et Arts: Mémoires de Morale et de Politique. Paris: Baudouin Imprimeur de l’Institut National, 5 (12. yılın Fructidor ayı) [18 Ağustos – 22 Eylül 1805]. Musahipzade Celâl. Eski İstanbul Yaşayışı. İstanbul: Türkiye Yayınevi, 1946. Mütercim Âsım. Burhân-ı Katı. Hazırlayan: Mürsel Öztürk ve Derya Örs. Ankara: Türk Dil Kurumu, 2000. Oberling, Gerry and Grace Martin Smith. The Food Culture of the Ottoman Palace. İstanbul: Kültür Bakanlığı, 2001. 374 · Osmanlı’da Mimari, Sanat ve Yemek Kültürü Pouqueville, F. C. H. L. Voyage en Morée, a Constantinople, en Albanie, et dans plusieurs autres parties de l’Empire Othoman pendant les années 1798, 1799, 1800 et 1801. Paris: Chez Gabon et Compe, 1805. Pouqueville, F. C. H. I. Travels through the Morea, Albania, and Several Other Parts of the Ottoman Empire to Constantinople during the Years 1798, 1799, 1800, and 1801, Comprising a Description of Those Countries, and the Man- ners and Costume of the Inhabitants, etc. London: Richard Phillips, 1806. Sarı, Nil. “Osmanlı Sarayında Yemeklerin Mevsimlere Göre Düzenlenmesi ve Devrin Tababetiyle İlişkisi.” Türk Mutfağı Sempozyumu Bildirileri. An- kara: Kültür ve Turizm Bakanlığı, 1982, s. 245-257. Sestini, Domenico. Lettres de Monsieur l’Abbê Dominique Sestini, 4 cilt. Paris: Chez la Veuve Duchesne & Fils, 1789. Spry, William James Joseph. Life on the Bosphorus. London: H.S. Nichols, 1895. Tott, François de. Memoirs of the Turks and Tatars, 2 vols. London: G.G.J. and J.Robinson, 1785. White, Charles. Three Years in Constantinople or, Domestic Manners of The Turks in 1844, 3 cilt. London: Henry Colburn, 1846.

Urfa Kebap

Urfa kebabı, Urfa’ya özgü, “zırh” adı verilen, satıra benzer bir bıçak ile elde kıyılan parça etten yapılan bir kebap çeşidi.

Urfa kebabını diğer kebaplardan ayıran en belirgin özellik kullanılan ettir. Et, doğal ortamda ve kendine has bir floraya sahip bölge yaylalarında yetiştirilmiş erkek koyunlardan elde edilmiş olmalıdır. Üretim tekniği ve ustalık da ürüne önemli ölçüde farklılık katar. Karışım hazırlanırken kullanılan malzemeler biber salçası, kırmızı pul biber, kuyruk yağıdır. Adana Kebabı’nın servisi, tamamlayıcı unsurlar olan yeşillik, sumaklı soğan salatası ve salatayla yapılmalıdır.

Dana eti ile kesinlikle yapılmaz. Sadece kuzu eti, kuzu kuyruk yağı, pul biber ve tuz ile yapılır.Mevsiminde ise pul biber elde edilen ve yörede kök biber denilen kırmızı biber,taze olarak minik küpler halinde doğranıp eklenir.Bunların dışında hiçbir baharat konulmaz. Urfa dışında pilav ile yapılan servisler, urfalılar tarafından makbul karşılanmaz.

Hazırlama şekli

URFA KEBAP hazırlama

Yaylalarda doğal ortamda yetiştirilmiş, en az bir yaşındaki erkek koyundan elde edilen et, yağ, sinir, damar ve zarlarından ayrılır. Ayıklanan et parçalar halinde bir gün dinlendirilir. Dinlenmiş et zırh tabir edilen ve iki elle kullanılan keskin bıçakla kıyılır. Kıyılmış et miktarının % 30’u kadar kuyruk yağı zırh ile ayrıca kıyılır. Kıyılmış et ile kıyılmış kuyruk yağı,kırmızı pul biber ve tuz ilave edilerek yoğrulur. Karışım Urfa kebabının ana unsurunu oluşturur. Yoğrulmuş karışım ikinci kez zırh ile kıyılır. En az 4-5 saat buzdolabında dinlendirilir. Hazırlanan karışım, 0,5 cm kalınlığında, 3 cm eninde 90-120 cm uzunluğunda şişlere sıvanır gibi saplanır. Şişlendikten sonra 1 saat kadar şişte dinlendirilir.

Bu dinlendirme el suyunun etten akması içindir. Saplama esnasında el suya batırılıp şiş üzerindeki et sıvazlanır.

Veya kebap makinesini kullanabilirsiniz.videoyu nasıl kullanabileceğinizi görmek için buraya tıklayın.

Bu işlem etin şişten dökülmemesi için yapılır. Elde kalan su az olmalıdır, çok olursa et haşlanır, kebabın tadı bozulur. Bir kişilik Urfa kebabı 180 gramdır. Bir buçuk tabir edilen Urfa Kebabı’nın eti ise 270-280 gramdan az olamaz.

Pişirme şekli

Urfa kebabı alevsiz, durgun, korlu meşe kömürü ateşinde pişirilir. Pişirme derecesi etin kırmızıdan koyu kahverengine dönmesine kadar devam eder. Pişirme sırasında şişler sık sık çevrilir. Yağı pide ekmekle alınır. Bu işlem yapılmazsa yağ ateşe düşerek alevlenir ve kalitenin bozulmasına neden olur.

Şalgam

Urfa kebabı coğrafi tescilli olup üretimi için Urfa Ticaret Odası’ndan izin alınmalıdır.

Servis şekli

Tipik bir servis Urfa kebabı porsiyonu; kömürde pişmiş etin yanında közlenmiş domates ve biber, mevsim salata, nane-maydonoz-süs biberi-limon tabağı, soğan salatası ve ezme ile gelir. Yöresel bir içecek olan şalgam suyu veya ayran ile tüketilir. Urfa’ya özgü olsa da tüm Türkiye’de kebapçıların menülerinde yer alır.

urfa kebap tarifini burada görün

 

KEBAP'LA DİDİM

Menü / Fiyat Listesi

Sıcak taze kelle paça çorbası

Günlük taze kelle paça, tırnak pide, sirke ve limon sos ile servis edilir. 

Sıcacık mercimek, ister kahvaltı yerine ister öğle ister akşam...

Türk mutfağının vazgeçilmez başlangıcı, süzme mercimek çorbası, tırnak pide ve limon ile servis edilir.


Tavuk dürüm özel yayla sos ile restoranımızın favorisi.

TAVUK DÖNER DÜRÜM/EKMEK ARASI

Dilediğiniz ekmek çeşidi içinde cips patates, özel yayla sos, soğan, yeşillik ile servis edilen lokum kıvamında tavuk döner.

pilavın yanında tavuk döner yanında soğuk içecekle iyi gider

TAVUK DÖNER SERVİS/PİLAVÜSTÜ

Meşhur tavuk dönerimiz pilav ve garnitür eşliğinde servis edilir. 


Döner box bizim spesiyalimiz, çünkü döner box karbonhidratı düşük proteini yüksek ve lif kaynağı

Özel kutumuzda, yeşillik, özel sos ve patates cipsi ile iri tavuk döner dilimleri bir arada servis edilir.

Döner box dolaşırken bile yiyebileceğiniz, lezzetli ve besleyici bir öğündür.

Özel kutumuzda, yeşillik, özel sos ve patates cipsi ile Şefimizin özel köftesi bir arada servis edilir. 


Adana acılı olur, lavaşın içinde dürüm, midenizde şenlik

Acılı Adana Kebap istediğiniz bir ekmek çeşidi içinde servis edilir.

Adana kebap hem lezzetli hem sağlıklı hem de hızlı setrvis edilir.

Acılı Adana Kebap, pilav ve garnitür ile servis edilir.

Urfa kebap acısız olur, içinde köz biber ile efsane olur.

Acısız Urfa Kebap istediğiniz bir ekmek çeşidi içinde servis edilir. 

Urfa Kebap zırh ile doğranan malzemeler harmanıdır.

Acısız Urfa Kebap, pilav ve garnitür ile servis edilir. 

Diyarbakır'ın Urfa'nın lezzeti Ege'de yenmez mi?

URFA USULÜ KUZU CİĞER ŞİŞ

Güneydoğu Anadolu'nun enfes ciğeri, garnitürler ile servis edilir.

URFA USULÜ KUZU CİĞER DÜRÜM

Kuzu ciğer ızgara, özel tırnak pide içinde servis edilir.

Tavuk şiş kebap, hem lezzetli hem sağlıklı.

En sağlıklı ve lezzetli tavuk parçalarından şiş kebap, pilav ve garnitür ile servis edilir.

Tavuk şiş dürümde lezzet dolu içinde.

Tavuk şiş, tırnak pide içinde servis edilir. 

Kebap'lamaya köfte ile başla.

ŞEFİN KÖFTESİ SERVİS

Şefimizin özel köftesi, dana eti ve dana kuzu karışık seçeneği ile pilav ve garnitür ile servis edilir. 

Ekmek arası köfteyi sevmeyen olabilir mi?

ŞEFİN KÖFTESİ DÜRÜM / KÖFTE EKMEK

Şefimizin özel köftesi, dana eti ve dana kuzu karışık seçeneği ile dilediğiniz ekmek çeşidinde servis edilir.

TAVUK PİRZOLA SERVİS

Özenle pişirilen tavuk pirzola, pilav ve garnitür ile servis edilir.

TAVUK BONFİLE SERVİS

En lezzetli tavuk bonfile, pilav ve garnitür ile servis edilir.

Tavuğun en lezzetli yerinden cızbız kanat, pilav ve garnitür ile servis edilir.


Hamburgerin köftesi, bir de sosu ona lezzet verir.

Dana etinden dolgun köfte ile hazırlanan hamburger, patates kızartması, içecek ile servis edilir.

Cheeseburger peynir ve köftenin dansı.

Dana etinden dolgun köfte ve peynir ile hazırlanan cheeseburger, patates kızartması, içecek ile servis edilir.


nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir