99 ismin ayrı ayrı hikmeti bulunmaktadır. Bunlardan biri de Es- Selam esması olmaktadır. Birçok Müslümanın zikrettiği Es- Selam esmasının pek çok faydası bulunmaktadır. Genel tanımlaması da esenlik veren anlamındır.
ES-SELAM NE DEMEK?
Es-Selam yüce Allah'ın 99 isminden biridir. Esma-i Hüsna da en güzel isimdir. Es-Selam genel tanımı ile selamete ermek şeklinde açıklanmaktadır. Başka bir anlamı da Allah'ın çok sevdiği kullarını cennette selamlamasıdır. Buna göre kısacası selametten olandır. Allah'ın bütün kötülüklerden koruyan, kullarını gözeten şeklinde tanımlandığı esma olmaktadır.
Genelde bu esmayı zikreden kişinin daima kalbine ferahlık ve esenlik gelmektedir. Selam alınırken ya da selam verirken de çok sık söylenen bir esma olmaktadır. Bu şekilde düşünecek olursak da her türlü tehlikeden, selamete çıkaran için zikirdir.
ALLAH'IN İSİMLERİNDEN ES SELAM ESMASININ FAZİLETLERİ NELERDİR?
Allah'a (c.c) çok fazla yakınlık kazanmak için yapılan zikirlerden olan Es-Selam isminin çok büyük faziletleri olmaktadır. Bu konuda Peygamber Efendimiz (SAV) de pek çok hadisinde bu esmadan söz etmektedir. Aynı zamanda bu esma selamette olan, selamette kılan şeklinde Kuran-ı Kerimde 33 kere geçmektedir. Haşr, 23 ayetinde de Allah'ın ismi şeklinde geçmektedir.
Es-Selam esmasını zikreden her kul; bela ya da musibetlerden kurtulur, maddi ve manevi sıkıntılardan, vesveseden kurtulur. Bu konuda Ya Selam Celle Celalühü şeklinde kere zikredilmesi gerekir.
Hasta olan bir kişinin üzerine kez okunursa da hastanın eceli gelmemişse Allah'ın yardımı ile hemen hastalığı hafifler ve şifa bulur.
Ruh ya da sinir hastaları olan kişiler Es-Selam esmasını kere okursa en yakın zamanda iyileşme gösterir.
Bekar bir kişi her gün Ya Selâm celle celalühü şeklinde bu zikri devam ettirirse de en kısa sürede evlenir. Aynı şekilde evli biri ise ömür boyu mutlu ve huzurlu olur.
ES-SELAM ESMASININ ÖNEMİ
Kullarına rahmet ve de bereket veren, onları her şeyden emin kılan, yüce Allah; Es- selam esmasını okuyan kullarını korumakta kollamaktadır. Her gün düzenli bir şekilde okunan bu esma her derde deva her soruna çözümdür. Kullarını zatı kayıplardan, tehlikelerden, sıfatı eksik olanlardan koruyan, aynı zamanda kullarına selamet veren Allah'ın en koruyucu ismidir.
Kıyamet günü tüm Müslüman kullarını azaptan koruyan ve de cennette tüm bu kullarına selam veren anlamındadır. Okunan esma hem Yüce Allah'ın en değerli ismi, hem de korunmak istenen kulların en etkili zikridir.
Es-Selam isminin tanımı ve Kur’ân üzerinden verdiği mesaj nedir? Es-Selam ismini kainat kitabında nasıl okuyabiliriz? Es-Selam isminin Peygamber Efendimiz (sav)’deki tecellisi nasıldır? Kalplere şifa “Es-Selam” ismi bana ne diyor? Es-Selam ismi şerifi ile dua nasıl yapılır?
Es-Selam: Her çeşit arıza ve hadiselerden salim kalan, her türlü tehlikelerden kullarını selamete çıkaran. Cennetteki bahtiyar kullarına selam eden.
PDF dosyasını indirmekte sorun yaşayan kardeşlerimiz Telegram kanalımıza katılıp oradan yüksek kaliteli versiyonunu indirebilir. Birr Mektebi Telegram kanalımıza katılmak için tıklayınız. 😊
Es-Selam ism-i şerifi mastardır. Dertten, beladan, ayıptan, kusurdan beri olmak manasınadır. Esas itibarıyla mastarlardan isim olmaz. Fakat mübalağa manası gözetilerek mastarlardan isim yapıldığı vardır. Şu halde mana, her türlü noksandan, ayıptan, afetlerden ve belalardan son derece salim ve münezzeh bulunan demek olur. Bu ifadeye göre bu ism-i şerifte El-Kuddûs ism-i şerifine yakın bir mana bildirmekte ise de, bu daha ziyade istikbale aittir.
Yani Allahu Teâlânın gerek zatı, gerek sıfatı ileride en ufak bir tagayyüre, bir değişikliğe uğramaktan münezzehtir. O, ezelde nasılsa ebedde de öyledir, O, asla yok olmaz, ilmi gevşemez, kudreti kesilmez, mülkü elinden çıkmaz
Bu sıfat da ancak Allahu Teâlâya mahsustur. Ondan başka salim kalacak yoktur. Mahluk varken yok olur, sultanken kul olur, bilirken cahil, muktedirken hiç olur. Hiçbir varlığa inanılmaz, hiç kimseye güvenilmez; bir anda hepsi yalan oluverir.
Es-Selâm ism-i şerifi; gerek dünyada, gerek ahirette tehlike içine düşen kullarını, isterse selamete çıkaran diye de tefsir edilmiştir. Öyle ya, her türlü selametin sahibi ancak O olduğu gibi, istediğini selamete erdirecek olan da ancak Odur.
FELAKET VE BUHRANLI DAKİKALARDA DİN VE İMAN KUVVETİ
Hayatta bazen öyle hadiseler olur ki, bu hadiseler karşısında insan müthiş bir fırtınaya tutulmuş vapur gibi ızdırap dalgaları arasında çalkalanır durur. Vapurun kaptanı olduğu gibi, vücudun kaptanı da akıl ve ilimdir. Fakat onu destekleyecek olan kuvvet de imandır, iman muvazene temin eder. Muvazene de selamete çıkaracak bir sebep olur. İman yoksa muvazene de yok. Muvazene olmayınca selamete çıkar bir yol da yok demektir. Farz edelim, denizin ortasında azgın dalgalar arasında teknesinin battı, batıyor vaziyetine düşen kaptanın orada biricik dayanıp güveneceği kuvvet, kalbinde Allahu Teâlâya olan imanıdır. O bilir ki, her türlü selametin biricik sahibi, yaratanı, bağışlayanı yalnız Allahtır ve inanmıştır ki, Allahu Teâlâ merhametlidir, kudretlidir, bütün işleri hikmetlidir. Artık o, Allahın hükmüne ve kendi hakkındaki emr-û fermanına razıdır. Allahın yardımından ve merhametinden asla ümidini kesmez. Kalbinin bir tarafında korku varsa, öte tarafında da ümit bulunur. Korku ile ümitten meydana gelen muvazene içinde yeise kapılmaz, işini şaşırmaz, manasız telaşlarla vahameti arttırmaz. Bilakis soğukkanlılığını muhafaza eder, vaziyete göre tedbir alır, kumanda verir, ondan ötesini Allaha bırakır. Onun yaratıp sevk edeceği fırsatları gözetir ve her fırsattan sükûnetle faydalanarak böylece selamet sahiline çıkar. Fakat bu inancı ve bu kuvveti bulamayan kalplerde yalnız korku hâkimdir. Müthiş bir yeis bütün kalbi kaplamıştır. Orada hiç bir ışık, hiçbir ümit yoktur. İşte bu yeis hali daha büyük felaketlere yol açabilir. Her zaman görüp ve işitip duruyoruz ki, muvazenesini kaybederek kendisini fazla yeis ve ıstıraba kaptıranlarda hemen barut gibi ateş almak, olur olmaz hiddetlenmek, düşünmeden her şeye saldırmak gibi gayri tabii ve zararlı haller görülür. Onun için kalpleri perişan, fikirleri kararsızdır. Çaredir diye asılsız şeyler araştırır, tedbirdir diye yanlış şeylere başvurur. Halbuki böyle yapmak zaten mevcut olan mazarrata daha başka mazarratlar eklemekten, durumu bütün bütün kötüleştirmekten başka bir şeye yaramaz. Bu cihetten bu gibi hallerde muvazeneli bulunmak Allahın büyük nimetidir. Çünkü muvazenesizliğin neticesi -Allaha sığındık- ya intihar ya tecennün İşte bu da bu surette helak girdaplarına batar gider. Şayet kurtulmaları mukadder değilse imanlısı da, imansızı da dalgalar veya ızdıraplı hadiseler arasında görecekleri boğulur gider. Bunlar görünüşe göre hayatlarının sonucu itibarıyla birleşmiş gibi olsalar da ölümden sonra muamele ayrıdır.
Allahu Teâlâ buyurmuştur ki: Kullarımdan bir kuluma bedeni, yahut malı, yahut evlâdı yüzünden bir musibet verirsem o da bunu sabr-ı cemîl ile karşılarsa, kıyamet günü kendisi için mizan kurmaktan yahut amel defterini açmaktan haya ederim. (Bir hadis-i kutsi meali.)
İşte iman sahibi sabr-ı cemîli sebebiyle Hakkın o büyük mükâfatına erecektir.
Sabr-ı cemîl ne demektir? İnsanın mukadderatı içinde hoşuna giden hadiseler olduğu gibi hoşlanmadığı hadiseler de olur. Bunların hepsi de Allahın hükmü, emir ve fermanı neticesidir. Hoşlanmadığı hadiseleri de hoşuna giden hadiseler gibi karşılayabilmek sabr-ı cemîldir. Bunun izahı, öfkelenmemek, yeise dalmamak, önüne gelene halinden şikayet etmemek, hele ağzından Allahın hükmüne itiraz yollu bir söz kaçırmamaktır. İşte tam olgunluk nişaneleri
Her zaman için ve bilhassa hayatın korkunç safhalarında din ve iman kadar kalbe metanet veren bir kuvvet yoktur.
Ali Osman Tatlısu
YİNE BU İSM-İ ŞERİFİN BİR TEFSİRİ OLMAK ÜZERE
Cennetteki bahtiyar kullarına selam eden denmiştir. Ya-sin suresi ayette buyurmuştur: سَلَامٌ قَوْلًا مِنْ رَبٍّ رَح۪يمٍ
Meal-i Şerifi: Ehl-i cennete, Rahîm olan Rabdan doğrudan doğru söylenme bir selâm da vardır. Bu ayetteki Er-Rahîm ism-i şerifi; sonunda müminleri rahmetiyle muratlarına erdirici demek manasındadır.
“Es-Selam, Zâtı, tüm ayıplardan; özellikleri, eksikliklerden fiilleri kötülüklerden sâlim olandır. Varlık alanındaki tüm selâmet, ancak Ondan olup, Ondan kaynaklanmaktadır.
Hile, kin, haset, kötülüğü istemek gibi şeylerden, günah ve yasaklardan, baş aşağı düşme ve sıfatlarının değişmesinden uzak olan her kul, Allah Tealâya selâmet bulmuş bir kalple gelecektir. Allah, kullarına karşı es-Selâmdır.
Kulun, sıfatlarında intikas (baş aşağı düşme) ile aklının, şehvetinin ve öfkesinin esiri olmasını kastediyorum. Ancak gerçek, bunun tam aksidir ki o da şehvet ve gazabın, aklın ve gönlün esiri olmasıdır. Bu durum aksettiğinde, kuşkusuz baş aşağı düşmüş olur. Emirin memur ve hükümdarın köleye dönüşmesinde selamet yoktur. Yine, Müslümanların dilinden ve elinden selâmette olmayan kimse, selâm ve İslam ile nitelenemez. O halde, henüz kendi nefsinden emin olamayan kişi, bu sıfata nasıl sahip olabilir ki?!”
İmam Gazali
İbn Kayyim der ki: Selâm sözcüğünün gerçek anlamı, kötülük ve ayıplardan beri olmak, onlardan kurtulmak ve esenliğe kavuşmaktır. Selâm sözcüğünden türeyen ve kökü buna dayanan bütün sözcükler, bu anlamlar çevresinde dolaşır. Selleme kellah (Allah seni kurtarsın) ve Selleme fülanün mineş-şer (filanca kötülükten kurtuldu) gibi cümleler bu tür anlamdadır. Müminlerin sırat üzerinde Rabbi sellim veya Allahümme sellim (Rabbim, Allahım kurtar, selâmet ve esenliğe kavuştur) şeklinde dua etmeleri de bu anlamdadır. Yine Selemeş-şeyu li fülan (Bu şey filancaya aittir) cümlesinde seleme aidiyet ve sahiplik anlamı taşır.
Birini zarardan kurtarmak da bu sözcükle ifade edilir. Kuranda bütün bu anlamlar kullanılmıştır. Örneğin “Allah bir örnek verdi: Kendisi hakkında uyumsuz ve geçimsiz bulunan, sahipleri de çok ortaklı olan (köle) bir adam ile yalnızca bir kişiye teslim olmuş bir adam. Bu ikisinin durumu bir olur mu?” (Zümer, 29) âyetinde geçmekte olan selem sözcüğü, yalnız birine ait olmak, başkasının ortaklığı bulunmamak anlamında kullanılmıştır.
Selâm, savaş karşıtı olan barış anlamında da kullanılmıştır Şu ayette bu anlamda kullanılmıştır: Eğer onlar barışa eğilim gösterirlerse sen de ona eğilim göster ve Allaha tevekkül et. (Enfal, 61) Çünkü barış ile, savaşan tarafların her ikisi de birbirlerine verdikleri eziyet ve sıkıntılarından kurtulmakta ve rahat etmektedirler. Bu yüzden kelime, müşareke gibi mufaale babında müsâleme (karşılıklı silah bırakma, barışma) olarak kullanılmıştır.
Yine selim kalp ifadesinde selim, temiz, sağlam, kin ve nefretten arınmış kalp anlamındadır. Ancak gerçek anlamı, kalbi yalnız Allaha teslim etmek, Onun dışında bir şeyi orda barındırmamak demektir. Böylece kalp, şirkten, kinden, günahların pisliklerinden ve Allaha muhalefet etme duygusundan kurtulur ve selim bir kalp olur. Samimiyet ve sadakatle Allahın yolunda yürür, Onunla iyi ilişkiler kurar. Sonuçta kıyamet günü Allahın azabından kurtulur ve Onun ikram ve saygınlığını kazanır.
İslâm sözcüğü de bu kelimeden türemektedir. Çünkü İslâm, kayıtsız şartsız Allaha teslim olmak, Ona boyun eğmek demektir. Müslüman, şirk ve küfrün pisliklerinden temizlenerek yalnız Allaha teslim olmuş kimsedir. Bu yüzden Yüce Allah, yalnız Rabbine inanan ve Ona teslim olanla birçok efendisi bulunan iki kişinin örneğini bize şöyle vermiştir: Allah bir örnek verdi: Kendisi hakkında uyumsuz ve geçimsiz bulunan, sahipleri de çok ortaklı olan (köle) bir adam ile yalnızca bir kişiye teslim olmuş bir adam. Bu ikisinin durumu bir olur mu? (Zümer, 29)
Yine ticari bir muamele şekli olan ”selem” terimi de bu kökten türemiştir. Selemde, zimmetinde olan şeyin selâmetini Rabbine havale ederek satma ve ücreti peşin alma söz konusudur. (Selem, bedelin peşin ödenerek malın daha sonra teslim edilmesi esasına dayanan bir satış akdidir.)
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: O Allah ki, Ondan başka ilah yoktur. Meliktir; Kuddûstur; Selâmdır. (Haşr, 23)
Bir hadis-i şerifte ise Hz. Peygamber şöyle dua etmiştir: Ey Allahım! Sen Selâmsın; Selâm (esenlik) yalnız sendendir. Ey ikram ve celâl sahibi olan! Sen ne yücesin. (Müslim, )
İbn Arabî der ki: İslâm âlimleri, bizlerin Allah hakkındaki Selâm sözümüzün nispet anlamında olduğu ve takdirinin selâmet, esenlik sahibi olduğu konusunda hemfikirdirler. Ancak nispetin burada ne anlama geldiği konusunda üç farklı görüşe ileri sürmüşlerdir. Bunlar:
1- Selâm, hiçbir ayıbı olmayan, her türlü eksiklik ve kusurdan uzak olan demektir.
2- Selâm, huzur ve esenlik sahibi demektir. Yani cennetteki kullarına esenlik, mutluluk ve huzur verendir. Şu âyet bu anlamı teyit etmektedir: Çok esirgeyen Rabdan onlara bir de Selâm sözü vardır. (Yasin, 58)
3- Selâm, varlıkları karanlıklardan kurtaran demektir. Bu, el Hattâbînin görüşüdür.
İkinci ve üçüncü maddelerdeki anlamlara göre Selâm, Allahın fiili sıfatlarından; birinci maddedeki anlama göre ise zatî sıfatlarındandır. Selâmın, kullarını esenliğe çıkaran anlamında olduğu söylenmiştir.
İbn Kesir ise şunları söyler: Selâm, zatında, fiillerinde ve sıfatlarında mükemmel oluşu nedeniyle her türlü eksiklikten, noksanlıktan, kusur ve ayıptan salim olan demektir.
İslam, Müslüman, Teslim kelimeleri Selâm ismiyle aynı kökten gelir. Bu nedenle İslam dini Selâm isminin tecellisidir. Selâm ismi, bu dünyada eksiksiz ve kusursuz bir din olarak tecelli etmiştir. İslam, Allahın yasalarına teslim olan insanlara dünyada ve ahirette barış, esenlik ve mutluluk vaad eden bir dindir.
Müslüman kelimesiyle Selâm, İslâm kelimeleri silm kökündendir. Efendimiz: Müslüman: dilinden ve elinden Müslümanların selâmette olduğu/ zarar görmediği kişidir buyurmuştur. (Buhari 1/9, Müslim iman bab 4, Ebu Davud Cihad Hadis ).
Bu ismin, Kuran bütünlüğü içerisinde verdiği mesajlardan biri de şudur: İlk Peygamberden, son Peygambere kadar bütün Peygamberlerin dini İslamdır. Bu dine mensup olan bütün insanların ortak sıfatı da Müslümandır. ( Bakara ; Ali Imran 19)
Selâmette olan, selâmette kılan. “Selâm kelimesi Kuranı Kerimde 33 defa geçer ama bunlardan yalnız bir tanesi (Haşr 23) Allahın ismi olarak geçmektedir.
Her doğan ölüyor, her yeşeren kuruyor, her yapılan yıkılıyor. Yaratılanların en değerlisi insan doğuyor, büyüyor, ihtiyarlıyor, hastalanıyor, acıkıyor, uyuyor ve ölüyor. Selâm olan Rabbimiz bütün bunlardan salimdir. İslâm dinini indirerek selâmet yurdu olan Cennete davet eden, bu dünyada gönüller arasına köprü olan Selâmı öğreten, Bir selâmla selamlandığınız zaman, ondan daha güzel selâm verin veya aynıyla karşılık verin (Nisa 86) diyerek, selâm almayı emrederek, nezaket kurallarını öğreten Rabbimiz, Müminleri Cehennem azabından selâmette kılandır.
“Bu isim kâinatta, Allahın eksiksiz ve kusursuz işleyen yasalarına teslimiyet olarak tecelli etmiştir.
Müslüman kelimesinin, kelime anlamı teslim olmaktır. Teslim olana Müslüman denir. Teslim olan, istediğini değil isteneni yapar. Bu anlam dikkate alındığında kâinatta her şeyin Allahın yasalarına cebri olarak teslim olduğu görülecektir. Kâinat bir insan olsaydı, dini İslam olacak, kâinatın unsurları olan güneş, ay, yıldızlar, ağaçlar, atomlar Kısaca insan dışındaki bütün varlıkların ortak sıfatı da Müslüman olacaktır.
En büyükten en küçüğe baktığımızda muhteşem bir teslimiyet görürüz. Güneş sisteminin bir parçası olan dünyamız, var olduğu günden beri, vazifesini hiç aksatmıyor, asırlardır hem kendi etrafında dönüyor, hem de güneşin etrafından dönmeye devam ediyor. Maddenin en küçük parçası olan atomun içindeki elektronlar da dünyanın dönme istikametinde, atomun içindeki çekirdek etrafında dönüyor.
Makro ve Mikro Teslimiyet Üzerinden İnsana Verilen Mesaj
Kâinatta büyük bir teslimiyet var. Bu teslimiyetin sonucu olan muhteşem bir sistem var. Bu sistemde her varlığın görevini yerine getirmesinden kaynaklanan harika bir uyum ve ahenk var. Benzer bir uyum, makro âlem olan kâinatta olduğu gibi, mikro âlem olan insan vücudunda da var. Makro ve mikro âlemin yasalarını koyan Allah, dini kurallar üzerinden üçüncü bir âlem olan insanın soysal hayatı ile ilgili yasaları da koyuyor.
Makro ve mikro âlemler üzerinden insana verilen mesaj şu: Her iki alemde, gördüğün bildiğin, bizzat yaşadığın huzuru kendi dünyana taşımak istersen sen de teslim ol, sen de Müslüman ol.”
Selam ismi Peygamber Efendimizin hayatında huzur, teslimiyet ve barış ahlakı olarak tecelli etti. Bu üç ahlak birbirini tamamlıyor: Şimdi bunlara kısaca bakalım.
Huzur ve teslimiyet ahlakı: Peygamber Efendimiz yaşadığı asırda vahye muhatap olan ilk insandı. İslamın insanlığa vaad ettiği huzur ve mutluluğu, kendi dünyasında tam bir teslimiyetle yaşayan ilk Müslümandı. İnsanları bizzat yaşadığı huzura çağırdı.
Bu huzur malla, mülkle, servetle gelen bir huzur değildi. Teslimiyetle, Müslüman olmak ve her durumda Müslüman kalmakla gelen bir huzurdu. Mekkenin ilk yıllarına baktığımızda, ilk Müslümanlar dünyada maddi hiçbir şeyin veremeyeceği bu huzuru bulmak ve bu huzuru bizzat yaşamak için, bütün Mekkeyi karşılarına alma pahasına Müslüman oluyorlardı. İlk Müslümanlar sanıldığı gibi Mekkenin fakir fukara insanları değildi. Mekkede Müslüman olanlar arasında Hz. Ebu Bekir, Hz. Hatice, Hz. Osman, Hz. Abdurrahman bin Avf, Musab bin Umeyr ve Hz. Ömer gibi Mekke standartlarına göre zengin insanlar da vardı.
İslam barış dinidir. Barış, İslam’ın doğasında bulunan huzur ve mutluğun insanlar arası ilişkilere yansımasıdır.
Peygamber Efendimiz ve ilk Müslümanlar şuna inanmıştı: İnsanlığı huzura ve mutluluğa çağırmanın yolu savaştan değil barıştan geçiyordu. Şu soruyla konuyu açalım; Peygamber Efendimiz 23 yıllık Peygamberliğinde binden fazla insanı nasıl kazandı?
Mekkenin zor şartlarında kazanılan insan sayısı, en yüksek tahmin üzerinden söylersek çoluk çocuk insan bile değildi. Medineye hicretten sonra Bedir, Uhud, Hendek savaşları oldu. Savaşın hakim olduğu havada yıldan yıla kadar 6 yılda kazanılan insan sayısı en yüksek tahminle 10 bine yakın insandı.
yıldan yıla kadar geçen zaman içinde 90 bin insan nasıl kazanıldı? Bu sorunun cevabı, bütün zamanlarda gelecek Müslümanlara insan kazanmada izlenecek yolu öğretme adına harika bir örnek oluyor.
yılda imzalanan Hudeybiye barış antlaşmasıyla kılıçlar kınlarına kondu, silahlar sustu. Fikirler konuşmaya başladı. Müslümanlar Arap yarımadasının her yerinde İslamın güzelliklerini sergileme imkanı buldular. Dört yılda barış ortamında kazanılan insan sayısı, 19 yılda kazanılan insan sayısının 10 katı oldu.
Bütün zamanlara verilen mesaj şu: İnsan kazanmak istiyorsanız yönteminiz savaş değil barış olacak. Zira Peygamber Efendimizin savaşlarında, bütün savaşlar karşı taraf başka seçenek bırakmadığı için, mecburen yapılan tercihlerdi.
BU MANAYA GÖRE KUL İÇİN GEREKEN ŞEY
Her işinde fanilere değil, yalnız Allahu Teâlâya dayanıp güvenmektir. Çünkü yıkılmayacak ve her türlü afet ve beladan salim kalacak olan yalnız Odur. Fanilere bağlananlar hayal sukutuna uğrayarak sonunda ağlayanlardır. Ağaca dayanma kurur, insana güvenme ölür, diyen büyüklerimiz bu hakikati ne güzel ifade etmişlerdir.
Selameti yalnız Ondan bilmek ve yalnız Ona teşekkür etmektir. Allahu Teâlâ her türlü tehlikenin selamet yoklarını ve sebeplerin yaratmıştır, tanzim ve tertip etmiştir. Fakat bu sebepler nihayet bir halas vasıtasıdır. Şu halde tehlikeden selamete çıkan vasıtaya değil, o vasıtayı yaratıp sevk edene teşekkür etmek icap eder. Gerçi vasıtaya da teşekkür edilir ama, Allaha ortak gibi değil, iyi bir işe vasıta olduğu için. Söz temsili, Allahın yaratıp kuluna ilham ettiği selamet sebepleri, denize düşüp de dalgalar arasında bocalayan bir zavallıya atılan tahlisiye simidine benzer. O simidi tutarak selamete çıkan felaketzedeye bu selameti veren simit midir, yoksa o simidi ona atan mıdır?
Ey Allahım! Sen Selâmsın, selâm yalnız sendedir. Selim olan, selâmetin ta kendisi olan ve selâmeti, kendine teslim olan kullarına bahşeden Allah‘ım! Biz günahkar kullarını affeyle ve cemâlini gören, selâmını duyan o bahtiyarlar sırasına katıver ey lütuf ve kerem sahibi Allahım!
Selâm, Allahın kullarına esenlik ve bereket ihsan edici oluşunu ifade eden bir isim. Kuranda Esmâül-Hüsnâdan biri olarak yalnızca bir yerde Haşr sûresinin yirmi üçüncü âyetinde geçen bu güzel isim/sıfat, gerçek esenlik ve huzurun, gerçek sağlığın ve güvenin Allahtan geldiğinin işaretidir. Sabah veya akşam namazlarından sonra sıklıkla okuduğumuz Haşr sûresinin yirmi üçüncü âyetinde Rabbimizin güzel adlarından bazısı zikredilir ve bir sonraki âyette En Güzel isimler Onundur denilerek, burada zikredilmeyen diğer Esmâül-Hüsnâ da insanın nazarına getirilir.
Selim olan, selâmetin ta kendisi olan ve selâmeti, kendine teslim olan kullarına bahşeden Allah, her türlü noksanlıktan, her türlü beğenilmeyen sıfattan berîdir. Selâm bu demek. Allahın salât ve selâmı üzerine olsun yüce Peygamberin aziz ve celil Allahı zikrederken söyledikleri de buna matuftur:
Ey Allahım! Sen Selâmsın, selâm yalnız sendedir. Yaratılanlarda görülen ve görülebilecek her türlü eksiklik, hastalık, kusur, zeval ve zaaftan münezzeh olan Rabbimiz mutlak selâmete maliktir. Mutlak selâmete malik oluşuyla da bizi kendine, selâmete, esenliğe, huzura, barışa, gönül genişliğine, selim/sağlam kalp sahibi olmaya, insanda ve toplumda huzuru, güveni ve barışı tesis etmeye, asıl olarak da selâmet yurdu olan cennetine çağırmaktadır.
İşte onlar, sabretmelerine karşılık cennetin yüksek makamlarıyla mükâfatlandırılırlar ve orada esenlik dileği ve selâmla karşılanırlar. (Furkan, 75)
Mümin, Allaha yakınlaşmak için Onun sıfatlarıyla sıfatlanmaya, yani Onun ahlakıyla ahlaklanmaya çalışır. Bu bakımdan müminin de selâm olması, esenlik, barış, huzur ve güven kaynağı olması gerekir. Aramızda selâmı yaymak demek, çok önemli olmakla birlikte sadece birbirimize selâm vermek demek değil, aramızda huzuru, barışı, esenliği, maddî ve manevî sağlığı da yaymak demektir.
Sözlü olarak insanların birbirine selâm demesi, selâm sözünü duymamız başlı başına çok önemlidir. İnsanların bir birine art niyetsiz yaklaşmasının ana kapısıdır selâm. Ne yazık ki günümüz toplumlarında bu söz metruk hale gelmiştir. Birbirimizin yanından öylece sükût ederek geçmeyi adet edindik. Oysa tek önderimiz Resulullah, tanışmadığı insanlara bile selâm vermeden geçmezdi.
Selâm, ayrıca İslam ile aynı köktendir. Bu bakımdan Müslümanın, bu sıfatı iyi kavraması ve diğer güzel isimler gibi bu isim üzerinde de düşünmesi gerekir. Selâm olsun hidayete tâbi olanlara. (Tâhâ, 47)
KAYNAKLAR:
Yazımızda bulunan alıntıların telif hakkı yazarlarına/yayınevlerine aittir.
Esma-i Hüsna, zikir ve dualarda duaların kabulüne ve sevaba vesile olur. Her ismin ayrı bir hikmeti vardır. Eğer Esma-i Hüsna öğrenmek istiyorsanız Es-Selam ismini ve faziletini de mutlaka öğrenmelisiniz. Günlük hayatta dualarınıza bu esmaları eklenerek hem sevap kazanılırken hem de duaların kabul olması için zikredilir.
Es-Selam Ne Demek ve Nedir?
Es-Selam Allah'ın 99 mübarek isminden bir tanesidir. Yani Esma-i Hüsna'lardan en güzel biridir. Es-Selam selamete ermek, anlamındadır. Bir başka anlamı ise Allah'ın cennette kullarını selamlamasıdır. Yani selametten olandır. Kötülükten koruyan, gözeten olarak da bilinen bir esmadır. Bu esma zikreden kişinin kalbine ferahlık, esenlik verir. Selam alıp verirken de aslında söylenir. Her türlü tehlikeden selamete çıkmak için zikredilir.
Es-Selam Esması Türkçe Anlamı
Es-Selam esmasının Türkçesi selamete erendir. Esenlik ve ferahlık gibi anlamlara da gelir. Namazda selam verirken de sıkça zikredilen bir Esma-i Hüsna'dır. Yine Türkçe bir başka anlamı selam verendir.
Es-Selam Zikrinin Fazileti ve Faydaları
Es-Selam isminin birçok fazileti vardır. Diğer mübarek isimler gibi bu isimde güzel anlamlar taşır ve dualarda zikredilirse sevabı artar. Bu esma bir hasta için zikredilirse hasta iyileşir. Sıkıntıda olan bir kişi zikrederse kalbi huzur dolar, sakinleşir.
İşlerinde zorluklarla karşılaşan bir kişi zikrederse dünya işlerinde kolaylık sağlar. Yine bu Esma-i Hüsna, zikreden kişiyi kötülüklerden, belalardan korur. Esenliğe, feraha çıkmak için zikredir. Korkulan şeylerden emin olmak ve korunmak için, tehlikelerden kurtulmak için de zikredilir.
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası