merdiven siiri ozellikleri / Ahmet Haşim Merdiven Şiirinin İncelenmesi

Merdiven Siiri Ozellikleri

merdiven siiri ozellikleri

Ahmet Haşim&#;in Merdiven Şiiri ve Tahlili

MERDİVEN

Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak…

Sular sarardı… Yüzün perde perde solmakta
Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta…

Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?

Bu bir lisân-ı hafî[1]dir ki rûha dolmakta
Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta…

Ahmet HAŞİM (Piyale, )

Vezin: Mefâilün / feilâtün / mefâilün / fâilün (fâ’lün)

HÂŞİM’İN SANATI VE MERDİVEN ŞİİRİ ÜZERİNE BİR TAHLİL DENEMESİ

Dr. İlyas YAZAR
Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği

Tanzimat sonrasında Türk şiirinin önde gelen şairlerinden biri olan Ahmet Hâşim’in hayatı, şahsiyeti ve sanat anlayışına kısacık da olsa değinmeden “Merdiven” şiirini tahlil etmenin uygun bir davranış olmayacağı kanaatindeyiz.

Şiirin anlaşılması geniş ölçüde şâirin hayatıyla bağlantılı olduğu için konuya Haşim’in hayatı ve şiir dünyasıyla başlamak istiyorum. Ahmet Hâşim yılında Bağdat’ta dünyaya gelir. Mutasarrıf Arif Bey’in oğlu olan Hâşim’in anne tarafından da ilmiyye sınıfıyla yakınlığı olduğunu görüyoruz. Babasının mesleği gereği kısa süreli varyantlarla değişik bölgelerde bulunan şairin, eğitimi ve yetiştirilmesi konularında meydana gelen aksamalar zamanla ciddi sıkıntılar oluşturmuştur. On iki yaşlarında İstanbul’a gelen Hâşim, eğitimindeki kopuklukların neticesi olarak Türkçe’yi güçlükle konuşabilmektedir. Bu durum, kendine uygun ortam ve çevre edinme konusunda şâir için olumsuz bir yaklaşımdır. Bunun bilincinde olan Hâşim, bu yıllarda edindiği çevre ve arkadaş gruplarıyla Galatasaray Lisesi öğrencilik yıllarını iyi değerlendirir. Özellikle taşradan gelmiş olmanın verdiği sıkıntılı atmosferden uzaklaşarak şiire başlayışı ve sanatçı dostlar edinişi, lisedeki öğrencilik yıllarına tekâbül eder.

Hâşim liseyi bitirdikten sonra bir yandan hukuk tahsiline, diğer yandan da reji idaresi memurluğuna başlar. İzmir Sultânisi Fransızca Öğretmenliği teklifini kabul ederek hayatına yeni bir yön veren şâir, Duyûn-ı Umumiye memurluğu, Harp Akademisi ve Mülkiye Mektebi’nde öğretmenlik görevlerinde de bulunur.

Sanatının en verimli çağında yakalandığı amansız bir hastalık, 4 Haziran ’te O’nu bizlerden ayırmıştı. Hâşim’in ölümü üzerine O’nu yakından tanıyanlardan Abdülhâk Şinasi HİSAR, sevmeye ve sevilmeye doyamamış olan şairin, ölümden korktuğunu ifade ederek şunları söylemektedir:

“Ahmet Hâşim, şiiri her şeyin fevkinde düşünürdü. Şiir, onca hayatın ve dünyanın icmalini yapan bir tat, bir iksirdi. Şiiri ondan çok seven bir adam görmedim.”

Hâşim’in yaşam felsefesini şiirlerinden yola çıkarak algılamak mümkündür. O, son derece gururlu, zor beğenen, eleştiriye kapalı, acınmaktan nefret eden bir mizaca sahipti. Bu özellikleri ve içe kapanıklığı onu çevresine ve hayata kuşku ile bakan bir şahsiyet haline getirmişti. Sanatçının sanat hayatında ve şahsi yaşamında bu septik yaklaşımı ve bedbin yaşam felsefesini görüyoruz. Bu bakımdan Hâşim’in şiirleriyle iç dünyası ve ruhsal yapısı arasında ciddi paralellikler olduğunu söyleyebiliriz.

Zaman ve hadiselerin haşin, hırçın ve uyumsuz bir insan yaptığı Hâşim, bu durum karşısında kendisine yaşamak için “hayâlî” bir alem kurar. Hayal kavramı aynı zamanda sanatçının söyleminin ve ferdi psikolojisinin de anahtarını oluşturmaktadır.

Şairlerin sanat eserlerinde ekseriyetle ferdi hislerinin terennümü içinde olduklarını görüyoruz. Bu terennümde, şiiri oluşturan şekil ve ahenk unsurlarından geniş ölçüde yaralanmış olmaları sanat eserinin değerini arttırmaktadır. Sanatçı kullandığı kelimeleri özenle seçer ve bunlarla şiirini bir kanaviçe gibi işler. Sanat eserinin sırlarını ancak kendisine hususi sualler soranlara açacağını ifade eden M. Kaplan, tahlil çalışmalarının ehemmiyetini dile getirmektedir.

İşte, biz de Hâşim’in “Merdiven” şiirinin kendine has dünyasına bu zaviyeden bakmanın yararlı olacağını düşünüyoruz. Şair öncelikle diğer şiirlerinde olduğu gibi Merdiven şiirinde de akşamı ve güneşin batışını konu olarak seçmektedir. Şiirin genelinde tasvir edilen tabloda kızıl renk ve onun diğer tonlarının ağır bastığını görüyoruz.

Hâşim, sanatçı yönü itibarı ile hep sarı, kırmızı ve kara renklerini kullanan bir kişiliğe sahipti. Kırmızıyı kızıl, kan, gül ve alev gibi kelimelerle ifade etmektedir. Şair eserlerinde akşamın alev ve kan kızıllığı ile kendi evrenini süslemektedir.

Dış dünyaya ait olan sular, ağaçlar, kuşlar kısaca bütün tabiat akşam vakti bambaşka bir görünümdedir. Şiirde bu anın şairin hayalinde uyandırdığı izlenimlerle yeniden biçimlendiği görülmektedir.

Hayattan umduğunu bulamayan insan arkasında bir yığın üzücü hatıra bırakarak ömrünün sonuna doğru yaklaşır. Akşamın ve güneşin batışının verdiği hüzün onu çaresizlik içinde yaşlı gözlerle semaya bakıtır. Aynı düşünce yoğunluğunun Yahya Kemal’in “Sessiz Gemi” şiirinde;

“Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli”

dizelerinde de tema ve söyleyiş yönüyle pek farklı olmadığını söylemek mümkündür. Batan güneşin kızıllığında sular sararmış, yüzler solmuştur. Güneşin ışıkları gibi yaşama gücü ve güzel umutlar, yavaş yavaş yok olmaktadır.

Şiirin ilk bölümünde insan hayatı olan ömür bir merdivenle biçimlendirilmektedir. Ağır ağır çıkılan merdivenler, insan olarak hayatımızın geride kalan yıllarının ifadesidir. İnsanın çocukluk, gençlik ve ihtiyarlık devreleri göz önüne alındığında şiirin son devreyi yansıttığını görüyoruz. Çünkü geride bırakılan her dakika, insanı ölüm gerçeği ile yüz yüze getirmektedir. Şair bu keyfiyeti bizlere sanatçı kimliğini konuşturarak tabiattan aldığı ağaç, ağlamak ve sararmış yaprak gibi kavramlarla çağrışım yaptırmaktadır. İnsanın, hayatının son dönemlerindeki fiziki görünümündeki değişimler şairin ifadesinde, yüzlerin perde perde solması şeklinde belirtilmektedir.

Bu umutsuzluğun, sıkıntının ve bıkkınlığın duyurulmaya çalışıldığı şiirde zaman güneşin gurûba meylettiği akşam vaktidir. Umutsuzluk, bıkkınlık ve hüzün “bir lisân-ı hafî” gibi insan ruhunu doldurmakta ve onu karamsarlığa sürüklemektedir. Şaire göre bunu anlamak ve anlatmaksa oldukça güç bir durumdur.

Hâşim, şiirlerinin çoğunda olduğu gibi burada da akşamın ve batan güneşin etkisindedir. O’nun, realitenin silindiği bu anlara sığınması, gerçek hayatta bulamadığı yakınlığı, hayal dünyasında oluşturduğu itibari âlemden beklediği içindir. Nazan Güntürkün bu sığınmanın gerçekte avuntudan öte bir şey olmadığını ifade eder.

Hâşim’in sevmediği kendi varlığının dışına çıkma isteği “Merdiven” şiirinde de âşikârdır:

“Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden”

Bu çıkış, bu yükseliş onu bulunduğu yerden kurtaracaktır. Yine “Yollar” ve “O Belde” şiirlerinde de bu duyguyu hissetmekteyiz. Hâşim, sonuçta kendi yarattığı aleme erişememiştir. Bu istek “Yollar” şiirinde de, gecenin inen zalim karanlıklarıyla yarıda kalır. Biz bu ulaşamayışın üzüntüsünü işte “Merdiven” şiirinin üçüncü mısraında görmekteyiz:

“Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak”

Hâşim’in ölünceye kadar madde ile ruh arasında kararsız gezintiler yapan büyük bir çocuk olarak kaldığı görüşünün eserlerinden hareketle yola çıkıldığında isabetli bir karar olduğu kanaatindeyiz.

Şiirin ikinci kısmında mermer bir havuz, akşam güneşinin de tesiri ile tunç rengini almıştır. Bu havuzun içindeki sular ve bütün tabiat yanar haldedir. Tabiat da umutsuz, bıkkın insan gibi batan güneşle beraber gecenin, karanlığın hüznünü yaşamaya hazırlanmaktadır.

Şair burada müzikle resmi birleştirmektedir. Şiirdeki ahenk kulağımıza hoş gelirken, kelimelerle de gözümüzün önünde bir tablo çizilmiştir. Hâşim, şiirde mûsikî ve resme önem veren bir sanatçıdır. Şiirde mânâdan ziyade kelimelerin söyleyiş özelliğine yönelir. Çünkü O, sözün mananın zarfı olduğu ve şiirin sözden ziyade mûsikîye yakın olduğu görüşündedir. “Merdiven” şiirinde duyguların açıkça belirtilmediğini, bir takım sembollerle Hâşim’in gizli bir duyguyu ifadeye çalıştığını gözlemliyoruz. Bu yaklaşım, O’nun sembolik sanatın türlü yorumlara yol açan niteliğine bağlı kaldığı görüşünü de doğrular mahiyettedir.

“Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?

Bu bir lisân-ı hafîdir ki ruha dolmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta&#;”

Akşamın böylesi ancak bazı ruhlara dolan gizli bir söyleniş ve gizli bir anlaşmadır. Zira Hâşim’e göre mânâ, âhengin telkinâtından başka bir şey olarak da görülmemektedir.

Dönemine göre sade bir dil ve akıcı bir üslûpla yazılan şiirde, anlam yoğunluk kazanmıştır. Şair akıcılığı bozmadan edebi sanatlardan da istifade etmiştir.

“Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?”

dizelerinde akşam güneşinin ışıklarının suya yansımasıyla suyun yanıyor gibi görünmesi, beyaz mermerin aynı sebeple koyu kızıl bir renk alması, güneşin durumu itibariyle doğal bir olaydır. Ancak şair bilinen türden bu olayları bilmezlikten gelerek “tecâhül-i ârif” sanatı yapmıştır. Yine;

“Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller”

dizesinde anlamı güçlendirmek için gülün akşam güneşiyle aldığı renk kan rengine benzetilmiştir. Ayrıca, gülün daldaki duruşu ve renginin de kanayan yaraya benzetilmesi şiirdeki âhengin sağlanmasında gösterilen hünerin şiir diline yansımasıdır.

Cemil Meriç, şiirle mûsikînin bir elmanın iki yarısı olduğu görüşünden hareketle mûsikînin saf, şiirin karışık, mânânın âhenkle izdivacı olduğunu ifade eder. Realist bir gözle bakıldığında “Merdiven” şiirinde de şiirle mûsikînin içiçe olduğu görülür. Şiir aruzun (Me fâ i lün / fe i lâ tün / me fâ i lün / fa’lün) kalıbıyla yazılmıştır. Şiirde baştan sona “r” sesinin hakimiyeti ve tekrarı mûsikînin oluşmasında etkili olmuştur: Ağır ağır, bir, merdivenlerden, eteklerinde, rengi, yaprak, ağlayarak, perde perde, ruha, seyret, arza, kanar, güller, mermer, …vs.

Şiirde kafiyeler sağlam ve eksiksizdir. Rediflerse canlı ve eylemlerin devamlılığını hissettirmektedir: Olmakta, dolmakta, solmakta,…vs. örnekler bizi doğrular yapıdadır. “Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden” dizesi basit bir emir cümlesi gibi görünse de hakikatte âhenk ve çağrışım yüklüdür. Buradan hareketle şairin şiir dilini yakaladığı kanaatindeyiz. Şiiri okudukça, bize “yeter artık” dedirtmeyen duyguyu şiirin kendi lisanında buluyoruz.

Şiire genel çerçevesi içerisinde bakıldığında ilk dikkati çeken hususlardan birisi canlı bir tabiat tasviridir. Hâşim’in kelimelerle çizdiği bu hârikulâde manzara O’nun bir ressam kadar ince ruhlu oluşunu gösterir. A. Hamdi Tanpınar, Hâşim’in bu yönüyle ilgili kanaatini, “…belki acemi ve biraz kekeleyen bir lisanla da olsa hilkat onu bir nev’i ressam yaratmıştı&#;” şeklinde ifade etmektedir.

Şairin bulunduğu ortam, dış mekan, batan güneşle birlikte karanlık bir geceye hazırlanıyor. Bu hazırlanmada karamsarlık, tedirginlik, üzüntü ve korkunun, hayatının son demlerine gelmiş, hazanlarını yaşayan insanların hâlet-i ruhiyelerindeki manevi baskısını ve vicdani sorumluluğunu hissetmekteyiz. “Merdiven” de, ancak muhteva ve şairinin duygu dünyası ile izah edilebilir. Hâşim, seçtiği kelimeler ve bu kelimelerin yan yana gelişinden doğan âhenkle, kullandığı renklerle ve çizdiği tablolarla kendi dünyasında oluşturduğu îtibâri âlemin kapılarını bizler için aralamaktadır. Bize de samimiyetle o kapıdan içeri adım atarak Hâşim’in iç dünyasına kısa süreli de olsa konuk olmak düşüyor.

Merdiven Şiiri İncelemesi (Tahlili)

MERDİVEN
Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak&#;

Sular sarardı&#; Yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta&#;

Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller,
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller&#;
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?

Bu bir lisân-ı hafîdir ki ruha dolmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta&#;

Ahmet Haşim

Kafiye ve Redifi:

1. Bentte: &#;-rak&#; sesleri &#;zengin kafiye&#;dir.
2. Bentte: &#;ol&#;, &#;tam kafiye&#;dir; &#;-makta&#; ise &#;rediftir,
3. Bentte: &#;-ül&#;, &#;tam kafiye&#;dir; &#;-ler&#; ise &#;rediftir.
4. Bentte: &#;ol&#;, &#;tam kafiye&#;dir; &#;-makta&#; ise &#;rediftir,

Söz Sanatları:

İstiare:  

Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden, (yaşam)
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak, (insanın hatırası)

Benzetme: 

Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?

Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller

Tecahül-i Arif :

Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?

İmge:

Merdiven (insanın sürekli sona doğru yaklaştığı hayat yolu), kızıl akşam (yaşamın son an­ları), lisân-ı hafî (ölümün yaklaştığının gizli belirtileri)&#;

&#;Merdiven&#; şiirinde baştan sona kadar (hemen hemen bütün sözcüklerde) imge değeri var­dır. Şiirdeki sözcükler, gerçek anlamı dışında başka kavramları çağrıştıracak biçimde kul­lanılmıştır.

Resim-renk:

Şiirin tamamında akşam vakti resmedilmiştir. Şiirde bir renk cümbüşü vardır. Şiirin başın­dan sonuna kadar tek renk kızıllıktır. Bütün sözler bu kızıllığı vermektedir. Kızıllığın kayna­ğı ise &#;güneş&#;tir. Hayat kaynağı olan güneş batarken tabiattaki bütün varlıklara kızıl rengi­ni veriyor. Güneşin doğmasıyla hayat bulan varlıkların, batmasıyla hayatları sona eriyor.

Müzik

Şiirin genelinde müzikal bir hava vardır. Bu özellik, anlam ve renk bakımından birbirini çağ­rıştıran kelimelerin art arda kullanılmasıyla sağlanmıştır. Ayrıca müzikteki vurgulu bölüm, önemli bölüm, tekrar edilir. Şiirde de müzikal bölüm tekrar edilir (Kızıl havaları seyret ki ak­şam olmakta&#; Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta&#;).

Anlam Kapalılığı:

Şiirde, ölüm teması işlenmesine rağmen, ölümle ilgili bir tek sözcük bile kullanılmamıştır.

Yapı: 

Şiir iki üçlük, iki ikilik olmak üzere toplam on mısradan oluşmuştur. Klasik nazım şekline ve­ya halk edebiyatı nazım şekline uymamaktadır.

İçerik &#; Tema:

Şiirin içeriği iki bölümden oluşmaktadır: birinci bölümde insanın fanilik karşısındaki drama­tik durumu, ikinci bölümde tabiatın özelliği vurgulanmıştır. Şiirin teması ölümdür.

Dil ve anlatım:

Arapça birkaç sözcüğün dışında, şiir sade bir Türkçeyle yazılmıştır. Şiirde kapalı bir üslup vardır. Ölüm teması etrafında şekillenirken bu duygunun açıkça dile getirilmeyip imgelerle hissettirilmesi şiire ayrı bir hava katmıştır.

Merdiven Şiirinin Teması, Yapı Özellikleri, Ahengi Sağlayan  Ögeler (ölçüsü, kafiye, redifleri, aliterasyon ve asonans) Dil ve Üslup Özellikleri, Edebi Sanatları, İmgeleri, Edebi Akımlar İncelemesi, Tahlili


AHMET HAŞİM MERDİVEN ŞİİRİNİN İNCELEMESİ

funduszeue.info

Yapı Özellikleri: Merdiven şiiri üçer dizelik iki bent ve iki beyitten oluşan bir yapıya sahiptir. Ses ve anlam kaynaşmasından meydana gelen birimler ölüm teması etrafında bir araya getirilmiştir.  

Tema:Şiirin teması &#;ölüm, hayat ve insanın kendini sorgulaması"dır.  Şiirde merdiven; ha&#;yat; akşam ve sonbahar mevsimi ise hayatın sona yak&#;laşması olarak düşünülmüştür. Bu tema evrenseldir.

AHENK UNSURLARI


Şiirdeki ahenk unsurları aruz ölçüsü, kafi, redif, aliterasyon, asonans ve kelime tekrarlarıdır. 
Ahmet Haşim&#;in şiirlerinde &#;anlamda açıklıktan çok&#; &#;ses öğesine önem&#; verişi, şiiri &#;söz ile musiki&#; arasında düşünmesinden kaynaklanır. O, &#;şiirde her şeyden önce önemli olanın kelimenin anlamı değil, mısradaki söyleniş değeri&#; olduğu görüşündedir. İşte bu yüzden de, şiirlerinde aruz veznini kullanılır.

Ölçüsü:
Merdiven şiiri aruz ölçüsünün &#;Mefâilün Feilâtün Mefâilün Feilün (Fa&#;lün)" kalıbıyla yazılmıştır.

Kafiye ve Redifleri:

Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,     "RAK" ZENGİN UYAK

 Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,

Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak

Sular sarardı Yüzün perde perde solmakta,  "OLMAKTA" TUNÇ KAFİYE 

Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta

Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller,   "ER" TAM UYAK

Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller

Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?


Aliterasyon: Şiir içinde daha çok &#;r&#; sesi kullanılışı aliterasyon sanatına yol açmış ve bu da şiirde ortaya konan ses birlikteliğine katkı sağlamıştır. Şiirde içinde &#;r&#; sesi geçen kelimeler şunlardır: &#;Ağır ağır, bir, merdivenlerden, eteklerinde, rengi, yaprak, ağlayarak, sular, sarardı, perde perde, ruha, seyret, arza, kanar, güller, durur, benziyor, mermer.&#; Ayrıca şiir içinde kullanılan harf tekrarı dışındaki mısra tekrarı olan &#;kızıl havaları seyret ki akşam olmakta&#; söyleyişi de okuyucuya verilmek istenen mesajının duyurulması ve şiirde ses olarak bir bütünlük oluşması açısından önemlidir.

Dil ve Üslup:

Ahmet Haşim, saf şiirinin öncülerindendir. Saf şiirde kelimelerin ses ve anlam bakımından uyumu önemlidir. Akşamın tasvirini yaparken kelimeleri özenle seçmiş, kelimelerin çağrışım gücünden yararlanmıştır. Sözcüklerin ahengine de önem vermiştir. Kullandığı kelimelerle müzik ve resim sanatına ait unsurları bir arada yansıtmış (kızıl, akşam, kanlı bülbüller kanayan güller, yanan sular, tunca benzeyen mermer&#;) 

Söz Sanatları (Edebi Sanatlar)

Söz sanatları

Nasıl yapıldıkları

Teşbih

(Benzetme)

Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller

Bülbüller aleve benzetilmiş. Benzeyen: bülbül, benzetilen: alev

Neden tunca benziyor mermer? Mermer tunca benzetilmiş.

Eğretileme

(İstiare)

Merdiven &#; İnsan hayatı merdivene benzetilmiş (açık istiare)

Bir yığın yaprak &#; insanın anıları (açık istiare)

Akşam &#; ölüm, hayatın sonu  (açık istiare)

Güllerin kanaması &#; Güller yaralanmış, kanı olan canlı bir varlığa benzetilmiş. (kapalı istiare)

Tecahül-i Arif

Güneşin batış anındaki olaydan dolayı, suyun yanıyor gibi görünmesi ile mermerlerin üstünü tunca benzeyen bir rengin kaplayışı doğal bir

olaydır. Şairin bu durumdan haberi vardır ama bundan habersizmiş gibi davranarak  &#;tecâhül-i ârif&#; sanatı yapmıştır.

İmgeler:

  • Merdiven imgesi (hayat)
  • güneş rengi yaprak
  • perde perde solmak
  • alev gibi dallar
  • kanlı bülbüller
  • lisân-ı hâfi 

Edebi Akımlar:

Şairin &#;merdiven&#; sembolüyle anlatmaya çalıştığı &#;hayat yolu&#;dur. Bu sembolün dışında şiirde, &#;etek&#;, &#;güneş rengi bir yığın yaprak&#;, &#;yüzün perde perde soluşu&#; gibi semboller ile &#;suların sararması&#;, &#;kızıl havalar&#;, &#;alev gibi dallarda duran kanlı bülbüller&#; ve tunca benzeyen mermer&#; gibi anlatımlar empresyonist (izlenimci) özellikleri ortaya koyucu özelliklerdir. Ana konuyu destekleyen bu benzetme ve anlatımlar, görülen anlamı bir tabloya benzetecek olursak, eksik kalan yönleri tamamlar niteliktedir. 

Merdiven Şiirinin Tahlili

(İlk tahlil çalışması Mehmet Nuri Parmaksız'a aittir.)

Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,

Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak

Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak

Sular sarardı yüzün perde perde solmakta,

Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta

Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller,

Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,

Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?

Bu bir lisân-ı hafidir ki ruha dolmakta

Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta

Merdiven şiirinin tahliline geçmeden önce, Haşim&#;in hayat hikâyesinden bahsetmeyi elzem görüyorum; çünkü eserin yazarını bütün yönleriyle tanımak, eserde bahsedilen olayların, duygu ve düşüncelerin çözümü için bize yardımcı olur. Yazarın biyografisiyle beraber sanat anlayışı ve sanata bakışı, eserlerinin arka planında olanları anlamamıza yol açacak ipuçları ile doludur.

Haşim, (?) yıllarında Bağdat&#;ta doğdu. Babası, bir çok yerde mutasarrıflık yapmış olan Arif Hikmet Bey, pek çok âlim yetiştirmiş Âlûsî ailesindendir. Haşim, &#;95 yıllarında İstanbul&#;a gelir ve ilk önce Numûne-i Terâkki mektebine, bir yıl sonra da Galatasaray Lisesi&#;ne kaydolur. Burada, edebiyat öğretmenlerinin yardımlarını gören Haşim, ilk şiirini Servet-i Fünun şairlerinin tesirinde, Mecmua-yı Edebiye&#;de, &#;Hayâl-i Aşkım&#; ismiyle neşreder.

Onun sanatını, dört devreye ayırmak mümkündür: Servet-i Fünûn tesirinde olduğu dönem, Fecr-i Âti dönemi, Birinci Dünya savaşından &#;e kadar olan dönem( bu yıllar arasında, Haşim&#;in kalemi hemen hemen susmuştur- son olarak da, &#;den ölümüne kadar, en güzel şiirlerini yazdığı dönem.

Edebiyatımızda bir yönüyle sembolist (simgeci), bir yönüyle de empersyonist (izlenimci) olarak düşünülen A. Haşim&#;in, şiirlerini tam olarak anlayabilmek için onun ruh halini iyi tahlil etmek gerekir. Gelelim, Haşim&#;in mizacının oluşmasındaki başlıca amillere: Annesine duyduğu sevgi çok büyüktür ve küçük yaşta annesini kaybetmesi, Haşim&#;in sanatında ortaya çıkan karamsarlık ve hüznün en büyük sebeplerindendir. Haşim&#;in, şiirlerinin çoğunda devamlı olarak güneşin batış anından bahsetmesi, herhalde akşam üzerleri, Dicle kenarında annesiyle yaptığı gezintilerin tesiriyledir. Annesine sevgisi o kadar büyüktür ki, tabir caizse, evlenebilmek için ona benzer bir kadın aramış, bulamamış ya da sevdiği insanı bir daha kaybetme korkusundan olacak ancak ölümünden 4 gün önce evlenebilmiştir.

Onun mütemadiyen geçmişe dair özlem duyması ve şiirlerinde çoğunlukla melâlden bahsetmesi, annesini küçük yaşta kaybetmesiyle ilgilidir. Geçmişe dönüşün imkânsızlığını bilen şair, &#;Şafak&#; adlı şiirinde şöyle der:

&#;Dönmek mi?Ne mümkün geriye dönmek,

Düştüyse gönüller bu melâle.

Bir eldir ufuklardan uzanmış,

Zulmet bizi çekmekte visâle.&#;

&#;te hayata gözlerini yuman şairi, rahmetle anıyor ve sizlere, onu anlamanız için, &#;O Belde&#; şiirindeki şu mısraları dikkatle okumanızı tavsiye ediyorum:

&#;Sana yalnız bir ince taze kadın,

Bana yalnızca eski bir budala

Diyen bugünkü beşer,

Bu sefil iştiha, bu kirli nazar,

Bulamaz sende, bende bir mana.&#;

1-ŞİİRDE MUHTEVA (İÇERİK) ve KONU

Şiir tahlillerinde ilk önce, metne bağlı olarak ortaya çıkan, biri görünen(vitrin)anlam, biri de şiirin içinde gizli olan iki yön olduğunu unutmamak lazım. İlk bakışta çeşitli yorumlara açık olan bu şiirde, herkes tarafından görülen (vitrin) anlam içinde bulunanlar şunlardır: Hayatı simgeleyen bir merdiven imgesi, bir akşam tablosu, güneş rengi sarı yapraklar, yüzün perde perde soluşu, kızıl bir akşam dekoru içinde yere eğilmiş şekilde sürekli olarak kanayan güller, dallardaki kanlı bülbüller, sararan sular, tunç rengini almış mermerler ve bütün olarak bunlara ait olan gizli bir lisan.

Şairin &#;merdiven&#; sembolüyle anlatmaya çalıştığı &#;hayat yolu&#;dur. Bu sembolün dışında şiirde, &#;etek&#;, &#;güneş rengi bir yığın yaprak&#;, &#;yüzün perde perde soluşu&#; gibi semboller ile &#;suların sararması&#;, &#;kızıl havalar&#;, &#;alev gibi dallarda duran kanlı bülbüller&#; ve tunca benzeyen mermer&#; gibi anlatımlar empresyonist (izlenimci) özellikleri ortaya koyucu özelliklerdir. Ana konuyu destekleyen bu benzetme ve anlatımlar, görülen anlamı bir tabloya benzetecek olursak, eksik kalan yönleri tamamlar niteliktedir.

Şiirin bütününe hâkim olan bu akşam tablosu içinde, şairin bize duyurmaya ve hissettirmeye çalıştığı psikoloji ise içinde hüznün ağır bastığı, biraz karamsar ama dolaylı anlatımın şairene kullanışlarını saklar. Bu akşam tablosu içinde, hayatın sona yaklaştığını anlatan sonbahar mevsimi ve sarı yapraklar, zamanın geçişi ve yaşlanmayla beraber duyulan hüzünle birlikte bir korkunun ortaya çıkışı neticesinde yüzün perde perde soluşu, güneşin batış anında dallardaki bülbüllerin aldığı renk, ve yanmış izlenimi veren sular içinde gizli bir lisan saklı oluşuyla şairin bize anlatmaya çalıştığı şey, ne yaparsak yapalım akşamdan (ölümden) kaçışın olmadığı gerçeğidir.

2-ŞİİRİN DİLE ve ANLATIMA DAYALI ÖZELLİKLERİ

 

Aslında onun şiirleri, özellikle başlangıçta, o güne ait olan, yani Servet-i Fünun ve Fecr-i Âtî&#;nin dil özelliklerini yansıtan ( Bugünün diline çok yabancı, kök itibariyle içinde çokça Arapça-Farsça sözcük ve tamlamalarla dolu) bir dildir. İşte bu yüzden onu günümüz şiir okuyucusu dil olarak anlamaktan uzaktır; fakat daha sonraları Haşim, &#;Biri Günün Sonunda Arzu&#; ve ölümüne yakın yıllarda yazdığı &#;Ağaç, Süvari&#; gibi şiirlerde, dil anlayışı değiştirir. Şiir içinde &#;muttasıl&#; &#;ara vermeden, durmadan&#;, &#;hafî&#; &#;gizli&#; anlamındaki kelimelerin bulunması, bugünün okuyucusu için bir sorun teşkil etmemekte ve şiirin o güzel anlatımı içinde kaybolup gitmektedir..

Ahmet Haşim, Merdiven şiirinde kendi şiir anlayışına uygun olarak, duygu ve düşüncelerini doğrudan değil , dolaylı yoldan anlatmayı tercih etmiştir. &#;Güneş rengi bir yığın yaprak&#;, &#;alev gibi dallarda kanlı bülbüller&#;, &#;kızıl havalar&#; gibi sıfat tamlamalarını çokça kullanarak şiirde daha çok tasvire ait olan öğelerle söylemek istediklerini okuyucuda çağrışım yaratacak şekilde duyurmaya ve sezdirmeye çalışmıştır.

Bu onun "Şiir Hakkında Bazı Mülâhazalar" başlığıyla Piyale kitabına koyduğu önsözdeki şiir anlayışıyla doğru orantılıdır. Bu yazısının bir bölümde Haşim şöyle der: &#;Şair ne bir hakikat habercisi, ne güzel konuşan bir insan, ne de bir yasa koyucudur. Şairin dili düzyazı gibi anlaşılmak için değil, ama duyulmak üzere oluşmuş, musiki ile söz arasında, sözden fazla musikiye yakın, iki arada bir dildir.&#;

Haşim&#;in genel olarak şiirlerinde olan anlatım özelliği, mana noktasında okuyucunun hayalini harekete geçiren, imgeye dayalı farklı çağrışımlarla şiirin anlamını kişinin anlayışına göre genişleten bir yapı arzeder. Haşim, şiirde manadan çok musikiyi ön plana çıkarmış ve aruzunda yardımıyla şiirlerinde müthiş bir ses güzelliğine ulaşarak anlamda kapalılığı hemen hemen her şiirinde kullanmıştır. Yaşadığı devirde, özellikle &#;Bir Günün Sonunda Arzu&#; şiirindeki anlatımıyla anlaşılamadığını düşündüğü için "Şiir Hakkında Bazı Mülâhazalar" adlı şiir görüşlerini açıklayan bir yazı yazmak zorunda kalmıştır. Haşim&#;in şiirinin tesiri daha sonraları (&#;den sonra) II. Yeni şairleri üzerinde ortaya çıkmıştır.

3-ŞİİRDE BULUNAN SES ÖZELLİKLERİ

Ahmet Haşim&#;in şiirlerinde &#;anlamda açıklıktan çok&#; &#;ses öğesine önem&#; verişi, şiiri &#;söz ile musiki&#; arasında düşünmesinden kaynaklanır. O, &#;şiirde her şeyden önce önemli olanın kelimenin anlamı değil, mısradaki söyleniş değeri&#; olduğu görüşündedir. İşte bu yüzden de, şiirlerinde aruz veznini kullanılır. Merdiven şiiri aruz ölçüsünün &#;Mefâilün Feilâtün Mefâilün Feilün (Fa&#;lün)" kalıbıyla yazılmıştır.

Şiirde kullanılan, &#;solmakta/olmakta, güller/bülbüller, do1makta/olmakta&#; gibi tam uyaklar, veznin dışında bu ses güzelliğinin oluşmasına yardımcı olan öğeler olarak düşünülebilir.

Şiir içinde daha çok &#;r&#; sesi kullanılışı aliterasyon sanatına yol açmış ve bu da şiirde ortaya konan ses birlikteliğine katkı sağlamıştır. Şiirde içinde &#;r&#; sesi geçen kelimeler şunlardır: &#;Ağır ağır, bir, merdivenlerden, eteklerinde, rengi, yaprak, ağlayarak, sular, sarardı, perde perde, ruha, seyret, arza, kanar, güller, durur, benziyor, mermer.&#; Ayrıca şiir içinde kullanılan harf tekrarı dışındaki mısra tekrarı olan &#;kızıl havaları seyret ki akşam olmakta&#; söyleyişi de okuyucuya verilmek istenen mesajının duyurulması ve şiirde ses olarak bir bütünlük oluşması açısından önemlidir.

Kafiyelerin seçimindeki &#;solmakta/olmakta, ve do1makta/olmakta&#; kelimelerindeki &#;makta&#; eki, ortaya konan durumun bitmiş bir şey olmadığını ve devam etmekte olduğunu bize duyurması açısından önemli bir özellik olarak karşımıza çıkar. Bu açıklamamızdan hareketle Haşim, mısralarını kurarken şiirinde, &#;sesi, anlatımı, manayı ve şiirde bütünlüğü oluşturan kurgu&#;ya dair hemen hemen her şeyi düşünmüştür diyebiliriz. Şiiri cazip hale getiren öğelerden biri de, Haşim&#;in mısraları içinde gizli bir şekilde duran, söyleyişte bulunan içtenliktir.

4-ŞİİRDE BULUNAN EDEBİ SANATLAR

Haşim &#;Merdiven&#; şiirinde, birçok söz sanatından, anlam olayın&#;dan ve tamlamadan yararlanmıştır. &#;güneş rengi bir yığın yaprak&#;, &#;alev gibi dal&#;, &#;kanlı bülbül&#;, kızıl hava&#; şiirde bulunan tamlamalardan birkaçıdır. Özellikle sıfat tamlamaları içine gizlenen anlam, şiirde mana derinliğine yol açmaktadır. Ayrıca, &#;alev gibi dallar&#; ve &#;tunca benzeyen mermer&#; bölümlerinde teşbih (benzetme) sanatı kullanılmıştır.

&#;Merdiven&#; kelimesi ile &#;açık istiare&#; sanatı yapılmış. Sadece benzetilen (Merdiven) verilerek, benzeyen (hayat yolu) anlatılmaya çalışılmıştır.

&#;Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?&#; mısraında, güneşin batış anındaki olaydan dolayı, suyun yanıyor gibi görünmesi ile mermerlerin üstünü tunca benzeyen bir rengin kaplayışı doğal bir olaydır. Şairin bu durumdan haberi vardır ama bundan habersizmiş gibi duruş ile bilip de bilmezlikten geliş hali &#;tecâhül-i ârif&#; sanatına yol açmıştır.

5- ŞİİRDE BULUNAN İMGELER

Şiirin ismi olan &#;merdiven&#; kelimesi başlı başına bir imgedir. Kanaatimce &#;hayatı anlatan&#; bu kelime, her gönülde farklı bir anlam kazanabilir. Kimimiz için &#;hayat&#; kimimiz için başka bir şey olabilir.

Şiirde &#;kızıl havaları seyret ki akşam olmakta&#; söyleminin iki defa tekrarı, şiirin &#;akşam&#; &#;ki bu da başlı başına bir imgedir&#; üzerine kurulduğunu gösterir. &#;Akşam&#; bir anlamda bize ölümü hatırlatır. Şiir içinde gizli olan hüzün, her geçen saniye ölüme yaklaşmaktan dolayıdır.

Haşim toplam da on mısra olan şiirinde bize öyle bir tablo çizmiştir ki, bu resim içinde, eksik bir yön bulamazsınız. Şiirin &#;ağır ağır&#; diye başlaması ve &#;kızıl havaları seyret ki akşam olmakta&#; diye bitişi aslında çok anlamlıdır. Güneş nasıl &#;ağır ağır &#;batarsa insanda hayattı &#;gün gün&#; yaşar ve zaman geçtikten sonra her şey bir anda olmuş gibi gelir bize. İnsan, bakmakla görmek arasındaki farkı çözerse her şey gözüne bir farklı görünür. Şiirin sonundaki, o &#;lisan-ı hafi&#;, gizli dil aslında, tabiatın, kuşların, yaprakların ve bu dünyaya ait her şeyin bize söylediği şey, geçen her saniye akşama/ölüme, mutlak sona yaklaştığımız gerçeğidir. Haşim bunu bütün ruhuyla hissetmiştir. İşte o yüzden bu gizli lisan ruha dolmaktadır ve ne yaparsak yapalım akşam olmaktadır.

Mehmet Nuri PARMAKSIZ

Diğer Tahlil Örneği

Merdiven Şiiri

HÂŞİM'İN SANATI VE "MERDİVEN" ŞİİRİ ÜZERİNE  BİR TAHLİL DENEMESİ

İlyas YAZAR    

 [email protected]

MERDİVEN

Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden

Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak

Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak&#;

Sular sarardı&#; Yüzün perde perde solmakta

Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta&#;

Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller

Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller

Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?

Bu bir lisân-ı hafîdir ki rûha dolmakta

Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta&#;

AHMET HÂŞİM

Tanzimat sonrasında Tük şiirinin önde gelen şairlerinden biri olan Ahmet Hâşim'in hayatı, şahsiyeti ve sanat anlayışına kısacık da olsa değinmeden "Merdiven" şiirini tahlil etmenin uygun bir davranış olmayacağı kanaatindeyiz.

Şiirin anlaşılması geniş ölçüde şâirin hayatıyla bağlantılı olduğu için konuya Haşim'in hayatı ve şiir dünyasıyla başlamak istiyorum. Ahmet Hâşim yılında Bağdat'ta dünyaya gelir2. Mutasarrıf Arif Bey'in oğlu olanHâşim'in anne tarafından da ilmiyye sınıfıyla yakınlığı olduğunu görüyoruz3. Babasının mesleği gereği kısa süeli varyantlarla değişik bölgelerde bulunan şairin, eğitimi ve yetiştirilmesi konularında meydana gelen aksamalar zamanla ciddi sıkıntılar oluşturmuştur. On iki yaşlarında İstanbul'a gelen

Hâşim, eğitimindeki kopuklukların neticesi olarak Tükçe'yi güçlükle konuşabilmektedir. Bu durum, kendine uygun ortam ve çevre edinme konusunda şâir için olumsuz bir yaklaşımdır. Bunun bilincinde olan Hâşim, bu yıllarda edindiği çevre ve arkadaş gruplarıyla Galatasaray Lisesi öğrencilik yıllarını iyi değerlendirir. Özellikle taşradan gelmiş olmanın verdiği sıkıntılı atmosferden uzaklaşarak şiire başlayışı ve sanatçı dostlar edinişi, lisedeki öğrencilik yıllarına tekâbül eder.

Hâşim liseyi bitirdikten sonra bir yandan hukuk tahsiline, diğer yandan da reji idaresi memurluğuna başlar. İzmir Sultânisi Fransızca Öğretmenliği teklifini kabul ederek hayatına yeni bir yön veren şâir, Duyûn-ı Umumiye memurluğu, Harp Akademisi ve Mülkiye Mektebi'nde öğretmenlik görevlerinde de bulunur.

Sanatının en verimli çağında yakalandığı amansız bir hastalık, 4 Haziran 'te O'nu bizlerden ayırmıştı. Hâşim'inölümü üzerine O'nu yakından tanıyanlardan Abdülhâk Şinasi HİSAR, sevmeye ve sevilmeye doyamamış olan şairin, ölümden korktuğunu ifade ederek şunları söylemektedir:

"Ahmet Hâşim, şiiri her şeyin fevkinde düşünüdü. Şiir, onca hayatın ve dünyanın icmalini yapan bir tat, bir iksirdi. Şiiri ondan çok seven bir adam görmedim."4

Hâşim'in yaşam felsefesini şiirlerinden yola çıkarak algılamak mümkündü. O, son derece gururlu, zor beğenen, eleştiriye kapalı, acınmaktan nefret eden bir mizaca sahipti. Bu özellikleri ve içe kapanıklığı onu çevresine ve hayata kuşku ile bakan bir şahsiyet haline getirmişti.5 Sanatçının sanat hayatında ve şahsi yaşamında bu septik yaklaşımı ve bedbin yaşam felsefesini görüyoruz. Bu bakımdan Hâşim'in şiirleriyle iç dünyası ve ruhsal yapısı arasında ciddi paralellikler olduğunu söyleyebiliriz.

Zaman ve hadiselerin haşin, hırçın ve uyumsuz bir insan yaptığı Hâşim, bu durum karşısında kendisine yaşamak için "hayâlî" bir alem kurar. Hayal kavramı aynı zamanda sanatçının söyleminin ve ferdi psikolojisinin de anahtarını oluşturmaktadır.6

Şairlerin sanat eserlerinde ekseriyetle ferdi hislerinin terennümü içinde olduklarını görüyoruz. Bu terennümde, şiiri oluşturan şekil ve ahenk unsurlarından geniş ölçüde yaralanmış olmaları sanat eserinin değerini arttırmaktadır. Sanatçı kullandığı kelimeleri özenle seçer ve bunlarla şiirini bir kanaviçe gibi işler. Sanat eserinin sırlarını ancak kendisine hususi sualler soranlara açacağını ifade eden M. Kaplan, tahlil çalışmalarının ehemmiyetini dile getirmektedir.7

İşte, biz de Hâşim'in "Merdiven" şiirinin kendine has dünyasına bu zaviyeden bakmanın yararlı olacağını düşünüyoruz. Şair öncelikle diğer şiirlerinde olduğu gibi Merdiven şiirinde de akşamı ve güneşin batışını konu olarak seçmektedir. Şiirin genelinde tasvir edilen tabloda kızıl renk ve onun diğer tonlarının ağır bastığını görüyoruz.

Hâşim, sanatçı yönü itibarı ile hep sarı, kırmızı ve kara renklerini kullanan bir kişiliğe sahipti. Kırmızıyı kızıl, kan, gül ve alev gibi kelimelerle ifade etmektedir. Şair eserlerinde akşamın alev ve kan kızıllığı ile kendi evrenini süslemektedir.8

Dış dünyaya ait olan sular, ağaçlar, kuşlar kısaca bütün tabiat akşam vakti bambaşka bir görünümdedir. Şiirde bu anın şairin hayalinde uyandırdığı izlenimlerle yeniden biçimlendiği görülmektedir.

Hayattan umduğunu bulamayan insan arkasında bir yığın üzücü hatıra bırakarak ömrünün sonuna doğru yaklaşır. Akşamın ve güneşin batışının verdiği hüzün onu çaresizlik içinde yaşlı gözlerle semaya bakıtır. Aynı düşünce yoğunluğunun Yahya Kemal'in "Sessiz Gemi" şiirinde;

"Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli

Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli"

dizelerinde de tema ve söyleyiş yönüyle pek farklı olmadığını söylemek mümkündü. Batan güneşin kızıllığında sular sararmış, yüzler solmuştur. Güneşin ışıkları gibi yaşama gücü ve güzel umutlar, yavaş yavaş yok olmaktadır.

Şiirin ilk bölümünde insan hayatı olan ömü bir merdivenle biçimlendirilmektedir. Ağır ağır çıkılan merdivenler, insan olarak hayatımızın geride kalan yıllarının ifadesidir. İnsanın çocukluk, gençlik ve ihtiyarlık devreleri göz önüne alındığında şiirin son devreyi yansıttığını görüyoruz.

Çünkü geride bırakılan her dakika, insanı ölüm gerçeği ile yüz yüze getirmektedir. Şair bu keyfiyeti bizlere sanatçı kimliğini konuşturarak tabiattan aldığı ağaç, ağlamak ve sararmış yaprak gibi kavramlarla çağrışım yaptırmaktadır. İnsanın, hayatının son dönemlerindeki fiziki görünümündeki değişimler şairin ifadesinde, yüzlerin perde perde solması şeklinde belirtilmektedir.

Bu umutsuzluğun, sıkıntının ve bıkkınlığın duyurulmaya çalışıldığı şiirde zaman güneşin gurûba meylettiği akşam vaktidir. Umutsuzluk, bıkkınlık ve hüzün "bir lisân-ı hafî" gibi insan ruhunu doldurmakta ve onu karamsarlığa süüklemektedir. Şaire göre bunu anlamak ve anlatmaksa oldukça güç bir durumdur.

Hâşim, şiirlerinin çoğunda olduğu gibi burada da akşamın ve batan güneşin etkisindedir. O'nun, realitenin silindiği bu anlara sığınması, gerçek hayatta bulamadığı yakınlığı, hayal dünyasında oluşturduğu itibari âlemden beklediği içindir. Nazan Güntük'ün bu sığınmanın gerçekte avuntudan öte bir şey olmadığını ifade eder.9

Hâşim'in sevmediği kendi varlığının dışına çıkma isteği "Merdiven" şiirinde de âşikârdır:

"Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden"

Bu çıkış, bu yükseliş onu bulunduğu yerden kurtaracaktır. Yine "Yollar" ve "O Belde" şiirlerinde de bu duyguyu hissetmekteyiz. Hâşim, sonuçta kendi yarattığı aleme erişememiştir. Bu istek "Yollar" şiirinde de, gecenin inen zalim karanlıklarıyla yarıda kalır. Biz bu ulaşamayışın üzüntüsünü işte "Merdiven" şiirinin üçüncü mısraında görmekteyiz:

"Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak"

Hâşim'in ölünceye kadar madde ile ruh arasında kararsız gezintiler yapan büyük bir çocuk olarak kaldığı görüşünün10 eserlerinden hareketle yola çıkıldığında isabetli bir karar olduğu kanaatindeyiz.

Şiirin ikinci kısmında mermer bir havuz, akşam güneşinin de tesiri ile tunç rengini almıştır. Bu havuzun içindeki sular ve bütün tabiat yanar haldedir. Tabiat da umutsuz, bıkkın insan gibi batan güneşle beraber gecenin, karanlığın hüznünü yaşamaya hazırlanmaktadır.

Şair burada müzikle resmi birleştirmektedir. Şiirdeki ahenk kulağımıza hoş gelirken, kelimelerle de gözümüzün önünde bir tablo çizilmiştir. Hâşim, şiirde mûsikî ve resme önem veren bir sanatçıdır. Şiirde mânâdan ziyade kelimelerin söyleyiş özelliğine yönelir. Çünkü O, sözün mananın zarfı olduğu ve şiirin sözden ziyade mûsikîye yakın olduğu görüşündedir "Merdiven" şiirinde duyguların açıkça belirtilmediğini, bir takım sembollerle Hâşim'ingizli bir duyguyu ifadeye çalıştığını gözlemliyoruz. Bu yaklaşım, O'nun sembolik sanatın tülü yorumlara yol açan niteliğine bağlı kaldığı görüşünü de doğrular mahiyettedir

"Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller

Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller

Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?

Bu bir lisân-ı hafîdir ki ruha dolmakta

Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta&#;"

Akşamın böylesi ancak bazı ruhlara dolan gizli bir söyleniş ve gizli bir anlaşmadır. Zira Hâşim'e göre mânâ, âhengin telkinâtından başka bir şey olarak da görülmemektedir

Dönemine göre sade bir dil ve akıcı bir üslûpla yazılan şiirde, anlam yoğunluk kazanmıştır. Şair akıcılığı bozmadan edebi sanatlardan da istifade etmiştir.

"Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?"

dizelerinde akşam güneşinin ışıklarının suya yansımasıyla suyun yanıyor gibi görünmesi, beyaz mermerin aynı sebeple koyu kızıl bir renk alması, güneşin durumu itibariyle doğal bir olaydır. Ancak şair bilinen tüden bu olayları bilmezlikten gelerek "tecâhül-i ârif" sanatı yapmıştır. Yine;

"Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller"

dizesinde anlamı güçlendirmek için gülün akşam güneşiyle aldığı renk kan rengine benzetilmiştir. Ayrıca, gülün daldaki duruşu ve renginin de kanayan yaraya benzetilmesi şiirdeki âhengin sağlanmasında gösterilen hünerin şiir diline yansımasıdır.

Cemil Meriç, şiirle mûsikînin bir elmanın iki yarısı olduğu görüşünden hareketle mûsikînin saf, şiirin karışık, mânânın âhenkle izdivacı olduğunu ifade eder Realist bir gözle bakıldığında "Merdiven" şiirinde de şiirle mûsikînin içiçe olduğu görülü. Şiir aruzun (Me fâ i lün / fe i lâ tün / me fâ i lün / fa'lün) kalıbıyla yazılmıştır. Şiirde baştan sona "r" sesinin hakimiyeti ve tekrarı mûsikînin oluşmasında etkili olmuştur: Ağır ağır, bir, merdivenlerden, eteklerinde, rengi, yaprak, ağlayarak, perde perde, ruha, seyret, arza, kanar, güller, mermer, &#;vs.

Şiirde kafiyeler sağlam ve eksiksizdir. Rediflerse canlı ve eylemlerin devamlılığını hissettirmektedir: Olmakta, dolmakta, solmakta,&#;vs. örnekler bizi doğrular yapıdadır. "Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden" dizesi basit bir emir cümlesi gibi görünse de hakikatte âhenk ve çağrışım yüklüdü. Buradan hareketle şairin şiir dilini yakaladığı kanaatindeyiz. Şiiri okudukça, bize "yeter artık" dedirtmeyen duyguyu şiirin kendi lisanında buluyoruz.

Şiire genel çerçevesi içerisinde bakıldığında ilk dikkati çeken hususlardan birisi canlı bir tabiat tasviridir. Hâşim'inkelimelerle çizdiği bu hârikulâde manzara O'nun bir ressam kadar ince ruhlu oluşunu gösterir. A. Hamdi Tanpınar,Hâşim'in bu yönüyle ilgili kanaatini, "&#;belki acemi ve biraz kekeleyen bir lisanla da olsa hilkat onu bir nev'i ressam yaratmıştı," şeklinde ifade etmektedir

Şairin bulunduğu ortam, dış mekan, batan güneşle birlikte karanlık bir geceye hazırlanıyor. Bu hazırlanmada karamsarlık, tedirginlik, üzüntü ve korkunun, hayatının son demlerine gelmiş, hazanlarını yaşayan insanların hâlet-i ruhiyelerindeki manevi baskısını ve vicdani sorumluluğunu hissetmekteyiz. "Merdiven" de, ancak muhteva ve şairinin duygu dünyası ile izah edilebilir. Hâşim, seçtiği kelimeler ve bu kelimelerin yan yana gelişinden doğan âhenkle, kullandığı renklerle ve çizdiği tablolarla kendi dünyasında oluşturduğu îtibâri âlemin kapılarını bizler için aralamaktadır. Bize de samimiyetle o kapıdan içeri adım atarak Hâşim'in iç dünyasına kısa süeli de olsa konuk olmak düşüyor.

Kaynak: funduszeue.info

* Buca Eğfunduszeue.infoş.Gör.

[1][1] Ahmet HÂŞİM, Bütün Şiirleri, Haz.:Asım BEZİRCİ, İst.,

[1][2] Değişik kaynaklarda Ahmet Haşim&#;in doğum tarihi ile ilgili olarak , , gibi farklı tarihler zikredilmektedir.

[1][3] Atilla ÖZKIRIMLI, Ahmet Hâşim, İst., , s

[1][4] A. Şinasi HİSAR, Ahmet Hâşim&#;in Şiiri ve Hayatı, İst., , s.

[1][5] Atilla ÖZKIRIMLI, a.g.e., s. 19

[1][6] Sadık TURAL, &#;Ahmet Hâşim&#;in Hayatının Ana Çizgileri&#;, Şahsiyetler ve Eserler, Ank., , s.

[1][7] Mehmet KAPLAN, Şiir Tahlilleri, İst., , s. 5

[1][8] Yrd. Doç. Dr. Hüseyin TUNCER, Meşrutiyet Devri Tük Edebiyatı, İzmir, , s.

[1][9] Nazan GÜNTÜRKÜN, Ahmet Hâşim&#;in Ruh Ülkesi, İst., , s.

[1][10] Rıfat Necdet EVRİMER, Fecr-i Âti Şairleri ve Ahmet Hâşim, İst., , s.

[1][11] Yrd. Doç. Dr. Hüseyin TUNCER, Edebiyat Araştırma ve İncelemeleri,İzmir, , s.

[1][12] Nazan GÜNTÜRKÜN, a.g.e., s.

[1][13] &#;Şiir Hakkında Bazı Mülâhazalar&#;, Dergâh, nr. 8, 5 Ağustos / , s.

[1][14] Cemil MERİÇ, Mağaradakiler, İst. , s.

[1][15] A. Hamdi TANPINAR, Edebiyat Üzerine Makaleler, İst., , s.

KAYNAKÇA

ERCİLASUN, Bilge, &#;Ahmet Haşim ve Şiiri&#;^Töre Dergisi, Sayı: ,

TANRIPINAR, Ahmed Hamdi, Edebiyat Üzerine Makaleler, İstanbul.

AKYÜZ, Kenan, Modern Tük Edebiyatının Ana Çizgileri, İstanbul,

HAŞİM, Ahmet, Şiirler (Haz. Kenan Akyüz), İstanbul.

ENGİNÜN, İnci; KERMAN, Zeynep, Mehmet Kaplandan Seçmeler I, Ankara

BANARLI, Nihat Sami, Resimli Tük Edebiyatı Tarihi, II. Cilt

BÜYÜK LAROUSSE Sözlük ve Ansiklopedisi, 8. cilt, sayfa İstanbul,

KAPLAN, Mehmet, Şiir Tahlilleri &#;1- Tanzimat&#;tan Cumhuriyet&#;e, İstanbul

KERMAN, Zeynep, Yeni Tük Edebiyatı İncelemeleri, Ankara


nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası