muhtar tapulu ne demek / Elinde “Köy Senedi” olanlar dikkat!

Muhtar Tapulu Ne Demek

muhtar tapulu ne demek

Makaleler

Muhtar Seneti, Kadostra Ve Kazandırıcı Zaman Aşımı İLe Tapu

Muhtar Seneti, Kadostra Ve Kazandırıcı Zaman Aşımı İLe Tapu


/

Paylaş Paylaş Paylaş

Kadastro Kanunu’nun Maddesi;
 
“Kadastro müdürü, kadastro tutanaklarına göre yapılan tespitlere dayanarak, askı cetvellerini düzenler;
bu cetvelleri ve pafta örneklerini, müdüriyette ve ayrıca muhtarın çalışma yerinde 30 gün süre ile ilan
ettirir; itirazı olanların ilan süresi içinde kadastro mahkemesinde dava açabileceklerini belirtir. Bu
ilanda kadastro harçları da gösterilir. Kadastro müdürü bu işlemleri, kadastro ekibinin çalışma
alanındaki işini bitirdiği tarihten itibaren en geç üç ay içerisinde yapmak zorundadır.”
Maddesi; “30 günlük ilan süresi geçtikten sonra, dava açılmayan kadastro tutanaklarına ait
sınırlandırma ve tespitler kesinleşir. Kadastro müdürü tarafından onaylanarak kesinleşen tutanaklar ile
kadastro mahkemesinin kesinleşmiş kararları; kesinleşme tarihleri tescil tarihi olarak gösterilmek
suretiyle en geç 3 ay içinde tapu kütüklerine kaydedilir. Bu tutanaklarda belirtilen haklara,
sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra,
kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz. (Ek cümle:
25/2//2 md.; İptal: Anayasa Mahkemesi’nin 12/5/ tarihli ve E.: /31, K.: /77
sayılı Kararı ile.) Kadastrosu tamamlanan çalışma alanı içerisinde kalan eski tapu kayıtları, işleme tabi
kayıt niteliğini kaybederler. Bu kayıtlara dayanılarak kadastro ve tapu sicil müdürlüklerinde işlem
yapılamaz. Kesinleşmemiş tutanaklar herhangi bir nedenle tapuya tescil edilmişse, iddia ve taşınmazın
niteliğine bakılmaksızın, taşınmazı tescil tarihinden itibaren 20 yıl müddetle malik sıfatıyla
zilyetliğinde bulunduranlar ile bunların akdi ve kanuni halefleri açılmış ve açılacak olan davalarda
medeni kanunun tapuya itimat prensibinden yararlanırlar.
Kadastro Kanunu madde 14; “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam
yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta dönüme kadar olan (40 ve dönüm dahil) bir veya
birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini
belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir…”hükmü yer
almaktadır.
Yani; Kadastro işleminin kesinleşmesinden sonra 10 yıl geçmiş ve itiraz olmamışsa ve Kadastro
Kanunu md/2 uyarınca bu arazi devletin ise hiçbir şekilde kazandırıcı zamanaşımı, muhtar senedi
vs. sebeplerle iktisap edilemez. Bu tür taşınmazların iktisabı için Hazineye başvurulması gereklidir.
Hazine kabul ederse ancak taşınmazı satabilir, bağışlayabilir vs.(2B arazileri misal bu kapsamdadır.)
Bu taşınmaz devlete ait değilse; bu halde kadastrosunun yapılıp yapılmadığı, kesinleşip kesinleşmediği
hususları mahkemece değerlendirilir. Eğer kadastro kesinleşmiş, ilan edilmiş ve üstünden de 10 yıl
geçmişse, muhtar senedine dayanılarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.(Özel bir dava olarak 10 yıl
içinde açılacak kadastro işlemine itiraz ve tescil davası) Ancak kadastro işlemi yapıldı, ilan edildi ve
üstünden 10 yıl geçti bu halde ancak; Medeni Kanun madde uyarınca Muhtar Senedi vs. diğer
deliller(bu tür davalarda en önemlisi abonelik, tanık vs.)gösterilerek “Olağanüstü Kazandırıcı
Zamanaşımı”ile (davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde
bulundurma) tapu tescil davası açılarak taşınmazın tapusu alınabilir.
Bu hususlardaki dava ihtilaflarınız itina ile takip edilir.

monash.pw

  • Yönergeler
  • İçindekiler

    Muhtar tapulu ev alınır mi?

    Muhtar tapulu arsa alınır mı? Tapu mevzuatına göre; kadastro görmüş ve tapuya kayıtlı taşınmaz mal alım satım işlemleri tapu dairesinde gerçekleşiyor. Buna karşın kadastro görmemiş gayrimenkullerin devri tapuda yapılamıyor. Muhtar tapulu arsa almanın gerektirdiği yasal süreç Kadastro Kanunu kapsamında açıklanıyor.

    Cüz i halef nedir?

    murisin vefati halinde, terekeye dahil herhangi bir malin, tamaminin veya bir kisminin mirascisina ya da herhangi bir kisiye yasanin aradigi ozel kosullarda intikal etmesi prensibi.

    Külli halefi ne demek?

    Bir kimseye ait malvarlığının parçalanmaksızın, tümüyle, alacak ve borçlarıyla birlikte ve tek bir hukuki işlemle başka bir kimseye geçmesine külli halefiyet denilir. Böylece bu malvarlığına ait alacaklar, borçlar, taşınır ve taşınmaztüm mallar tek hukuki işlemle devralana geçmiş olur.

    Arsa Zilliyet tapu ne demek?

    Zilliyet durumu için bir gayrimenkul üzerinde fiilen &#; kullanma hakkıdır diyebiliriz. Bu hak ile kişi ya da kişiler gayrimenkul üzerinde hakimiyet sahibi olurlar. Zilliyet tapusu olarak bilinen belge , resmi olarak tapu özelliği olmayan fakat genelde tapusu olmayan gayrimenkullerin kullanım durumunu belirtir.

    Muhtar senedi ile satış geçerli midir?

    Muhtar senedi – köy senediyle yapılan taşınmaz satışının geçerliliği. Muhtar senedi veya köy senediyle yapılan satışlar, kadastro geçmiş yerler için geçerli değildir. Böyle bir senede dayanılarak tapu iptali- tescil davası açılamaz. Yani bu senetle tapu alınmaz. ancak ödenen parayı geri alabilirsiniz.

    Halefiyet kuralı nedir?

    Türk Hukukunda ise halefiyet kural olarak; başkasının borcu için alacaklıyı tatmin eden kişinin, kanunun izin verdiği durum ve koşullar altında, alacaklının yerine geçerek, onun haklarına sahip olması, şeklinde anlaşılımonash.pwşkasının borcunu ifa eden kişiye halef olma hakkı, bu nedenle yaptığı masrafı kolay ve emin bir &#;

    Özel halefiyet ne demek?

    Hukuki bir terim olarak halefiyet kısaca, bir kimseye ait hakların başka birine geçmesidir.

    Devlet külli halef mi?

    Devlet de diğer yasal mirasçılar gibi bir külli haleftir ancak diğer yasal mirasçılardan farklı olarak, mirasbırakanın borçlarından sadece kendisine intikal eden tereke değerleri ile sınırlı bir sorumluluğu vardır.

    Her derecede halefiyet nedir?

    Mirasbırakandan önce ölmüş olan çocukların yerini, her derecede halefiyet yoluyla kendi altsoyları alır (kök içinde halefiyet). Evlâtlık ve altsoyu, evlât edinene kan hısımı gibi mirasçı olurlar. Evlâtlığın kendi ailesindeki mirasçılığı da devam eder. Evlât edinen ve hısımları ise, evlâtlığa yasal mirasçı olmazlar.

    Köy senedi ile satış geçerli midir?

    Muhtar senedi veya köy senediyle yapılan satışlar, kadastro geçmiş yerler için geçerli değildir. Böyle bir senede dayanılarak tapu iptali- tescil davası açılamaz. Yani bu senetle tapu alınmaz. ancak ödenen parayı geri alabilirsiniz. Böyle bir senet geçersizdir.

    Geçersiz bir sözleşme nedeni ile ödenen bedeli iade talebi10 yıllık zamanaşımına tabidir.

    monash.pwıtay monash.pw Dairesi

    E/
    K/

    N. Ö. ve müşterekleri ile A. A. ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tazminat davasının reddine dair Manavgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen tarih ve / s. hükmün Yargıtay’ca tetkiki davacılar vekili ile davalılardan A. A. mirasçıları vekili ve K. A. mirasçıları vekilleri tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

    Davacılar vekili dava dilekçesinde; F. ve A. A. mirasçılarının K., Ş., O., A., T. A. ile D. Ç. ve F. A. olduğunu, A. oğlu K., Ş., O. ve A. A.’ın öldüklerini, mirasçı olarak davacı ve davalıların kaldığını, T. A.’ın yılında çocuksuz öldüğünü, mirasçılarının kardeşleri D. Ç. ve F. A. olduğunu, T. A.’ın Tarım Kredi Kooperatifine TL. borçlandığını, sağlığında bu borcunun ödenmesi için kardeşi Ş. A. ile anlaştığını, T.’e ilişkin ve Toprak Tevzi Komisyonunca kendisine verilen 32 s. parselden Ş. tarafından Tarım Kredi Kooperatifine ödenecek liralık borcun ödenmesi karşılığında 5 dönüm yerin Ş.’e verildiğini, böylece yapılan anlaşma sonucu borcun Ş. A. tarafından kapatıldığını, 5 dönüm yer üzerinde Ş.’in zilyet ve tasarrufu bulunduğunu, ölümünden sonra davacı durumunda bulunan Ş.’in mirasçılarının kullanımına geçtiğini, anlaşmanın yılında yapıldığını, bu güne kadar 5 dönümlük yerin tapusunun davalılar tarafından verilmediğini, yılındaki sözleşmede bedel olarak TL. yazılı bulunduğunu, 5 dönümlük yerin karşılığı olduğunu açıklayarak, öncelikle tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde yılından bu yana paranın ( TL nin ) kazandığı tahmini değer göz önüne alınarak fazlaya ait hakları saklı kalmak koşuluyla YTL nin davalılardan kanuni faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.

    Davalılardan A. A. mirasçıları vekili, davacıların kadastrodan önceki hukuki nedene dayandıklarını, s. Kadastro Yasasının maddesindeki 10 senelik hakdüşürücü sürenin geçtiğini, zilyetlik iddialarını kabul etmediklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

    Davalılar F. A., N. A., C. A. ve A. A. vekilleri ise, sözleşmenin zamanaşımına uğradığını ve aynı zamanda geçersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

    Davalı D. Ç. davayı kabul ettiğini bildirmiştir.

    Diğer davalılar da davanın reddini savunmuşlardır.

    Mahkemece, …kadastro tutanağının gününde kesinleştiğini, harici satışın gününde yapıldığını, tutanağın kesinleşme gününden dava gününe kadar 10 senelik hakdüşürücü sürenin dolduğunu, davanın süresinde açılmadığını, tapulu taşınmazların zilyetlikle edinilmesinin de mümkün bulunmadığını, sözleşmenin geçersiz olduğunu, zamanaşımına uğradığını açıklayarak davayı kabul eden davalılardan D. Ç. dışında kalan davalılara karşı açılan tapu iptali ve tescil ile olmadığı taktirde satış bedeline ait isteklerin reddine, D. Ç.’ün davayı kabul etmiş olması sebebiyle sözleşmede yer alan m² de payına düşen miktar yönünden davacıların tapu iptali ve tescil davasının kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili ile A. A. mirasçıları vekili ve K. A. mirasçıları vekilleri tarafından katılma yoluyla temyiz edilmiştir ( HUMK m. /2. fıkra ).
    Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, günlü “Borç Karşılığında Gayrimenkul Satış Senedidir” başlığını taşıyan harici satış sözleşmesi ve eklemeli zilyetlik sebebiyle TMK. nun /1, ve s. Kadastro Yasasının maddesi gereğince açılan tapu iptali ve tescil olmadığı taktirde satış sözleşmesinde yazılı değerin uyarlama ve denkleştirici adalet kuralı gereğince dava gününe kadar ulaşan değerin saptanması ile fazlaya ait hakları saklı kalmak üzere monash.pw tahsili isteğine ilişkindir.

    Mahkemece, yazılı gerekçeyle her iki davanın reddine karar verilmiştir. Harici satış bedelinin reddine ait gerekçeye katılma olanağı bulunmamaktadır. T. A. ölmeden önce kardeşi Ş. ile günlü sözleşmeyi yapmıştır. Harici satış sözleşmesine göre, Ş. T.’in Tarım Kredi Kooperatifine olan TL borcunu ödeyecek, bunun karşılığında A. A.’da adına tapuda kayıtlı bulunan 32 parsel s. taşınmazdan m² yer verecekti. 32 s. parselin kadastro tutanağına göre, tespit işlemi yılında s. Yasa hükümleri uyarınca yapılmıştır. Taşınmaz gün 36 sıra monash.pw tapu kaydının revizyonu sonucu M. kızı F. A. ile A. çocukları Ş., K., O., A. A., F. A. ve D. Ç. adına paylı mülkiyet biçiminde tespit ve tescil edildiği anlaşılmıştır. Görüldüğü gibi, harici satışın yapıldığı yılında taşınmaz tapuludur. Kadastro tutanağı gününde kesinleşmiştir. Dava ise, gününde açılmıştır. Kadastro tutanağının kesinleştiği yılında davanın açıldığı gününe kadar s. Tapulama Yasasının 31/2 ve s. Kadastro Yasasının 12/3. fıkrasında belirtilen 10 senelik hakdüşürücü süre ile s. Kadastro Yasasının geçici madde 4/3. fıkrasında ön görülen ek 1 senelik süre geçmiş bulunmaktadır.

    Bu sebeple davacıların kadastrodan önceki hukuki sebep olarak dayandıkları harici satış senedine dayanarak tapu iptali ve tescil davasını açmaları olanaklı bulunmamaktadır. Esasen tapulu taşınmazların TMK. nun , BK. nun , s. TK. nun 26 ve Noterlik Yasasının 60 ve maddeleri gereğince haricen satışı geçersiz olup, hukuken alıcıya herhangi bir hak bahşetmez. Somut olayda; s. Kadastro Yasasının 13/B-b bendlerinde yazılı koşullarda gerçekleşmemiştir. Saptanan bu somut olgular karşısında mahkemece, davacıların tapu iptali ve tescil istekleri yönünden davalarının reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön görülmemektedir. Bu bakımdan davacılar vekilinin bu yöne ait temyiz itirazları yerinde görülmediğinden tapu iptali ve tescil davasının reddine ait hüküm fıkrasının ONANMASINA,

    Davalı D.’nin davayı kabul etmesi sebebiyle buna karşı açılan davanın mahkemece kabulüne karar verilmiş ise de, bu husus D. tarafından temyiz konusu yapılmamıştır.

    Davacılar vekilinin geçersiz sözleşmede yer alan bedelin tahsiline yönelik temyiz itirazlarına gelince; günlü “Borç Karşılığında Gayrimenkul Satış Senedidir” başlığını taşıyan sözleşmenin tarafı ve davacı durumunda bulunan Ş. mirasçıları tapu iptali ve tescil isteği kabul edilmediği takdirde satış bedeli olan TL nin satış gününden dava gününe kadar güncelleştirilerek tahsiline karar verilmesini istemişlerdir. gün /2 Esas ve /77 Karar s. YİBBGK. kararında; “haricen yapılan ( tapu memuru huzurunda yapılmayan ) taşınmaz mal satışından dönüldüğünde, satış bedelini geri vermeyen taraf, taşınmaz malın kendisine verilmesi için karşı tarafı zorlayamaz, verdiği bedel kendisine geri verilmeyen taraf, parası geri verilinceye kadar yararlandığı ürünleri ödemek ve ecrimisili vermekle yükümlü değildir” denilmektedir. O halde, anılan YİB. Kararına göre, geçersiz sözleşmelerde akdin geçersizliği sebebiyle her iki taraf verdiğini geri alabilir. Davacılar; TMK. nun maddesi uyarınca satış bedeli ödeninceye kadar hapis hakkına sahip olup, bu satış bedeli ödeninceye kadar aynı zamanda taşınmazdan yararlanabilirler.

    tarih, /31 ve /47 s. YİBBGK. Kararında ise; “gayrimenkulün ( taşınmazın ) haricen satışının ve satışının vaadine müttealik ( ilişkin ) muameleler kanunen muteber ( geçerli ) bulunmamış ise de, satıcının memuru mahsus huzurunda ( bu işle görevli memur önünde ) ferağın icrasını ve aksi takdirde almış olduğu bedelin iadesini ( geri verileceğini ) taahhüt etmiş ve alıcı da aralarında tekerrür eden ( kararlaştırılmış bulunan ) bedeli bu şartla satıcıya vereceğini taahhüt etmiş ( üstlenmiş ) ise, bu gibi uyuşmazlıklar BK. nun maddesine göre, 10 senelik zamanaşımına tabi ( bağlı )dir. Zaman aşımı süresinin başlangıcı, ferağdan cayma ( dönme ) ve imtina tarihidir” denilmiştir. Sözü edilen İçtihatları Birleştirme kararı karşısında, satıcı geçerli bir sözleşme yapmadığı taktirde aldığı satış bedelini geri vermeye mecburdur. Bu sebeple alıcı, satıcının ferağ vermesini bekler. Ferağ verme yönündeki ümidi kesildiği takdirde, verdiği parayı isteme hakkı doğar. İşte satış parasının geri verilmesi davalarında zamanaşımının başlangıcı, kural olarak; bu ümidin kesildiği veya satışın yapılmasının imkan dahilinden çıktığı ya da tapuda devir yapma olanağının ortadan kalktığı gün olarak kabul edilmektedir. Eldeki davada davacılar günlü harici satış sözleşmesine dayandıklarına göre, anılan İçtihadları Birleştirme kararında da açıklandığı gibi, BK. nun maddesinde öngörülen 10 senelik zamanaşımı süresinin uygulanması gerekmektedir.
    Yine gün ve 18/27 s. YİB kararının gerekçesinde de; “…haricen düzenlenen senetler para borcundan ibaret olmayıp, bir sözleşmeyi kapsadığından, bu senedin içerisinde yazılı paranın borçludan alınması konusunda İcra Dairesinde takip yapılamaz. Mahkemeye dava açılması ve alacağın bir ilama bağlanması gerekir…”, açıklamasına yer verilmiştir.

    O halde, somut olayda zamanaşımının başlangıcı hangi gün olacağı uyuşmazlık konusunu oluşturmaktadır. Mahkemece, tapulu taşınmazın haricen satışının geçersiz olduğu, davacı tarafın kadastrodan önceki sebep olarak dayanılan harici satış senedinin geçersiz bulunduğu, kadastro tutanağının kesinleştiği tarihten davanın açıldığı tarihe kadar 10 senelik hakdüşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle tapu iptali ve tescil davasının reddine karar verilmiştir. Davacı, taraf harici satışın yapıldığı ve kendilerinin edinimlerini yerine getirdiği ( gerçekten kooperatif borcu iddia edildiği şekilde kapatılmış ise ) gününden beri satın aldıkları taşınmazın tapusunu almak için beklemektedirler. Satışı yapan T. kendi sağlığında edimini yerine getirmediği gibi mirasçıları da davanın açıldığı tarihe kadar bu edinimlerini yerine getirmemişler, tapu vermekten ve ifadan hep kaçınmışlardır. Geçersiz bir sözleşmede tarafların iradeleri, ferağın Tapu Sicil Müdürlüğü önünde yazılmak suretiyle geçerli bir sözleşme yapmak konusunda birleşir. Bu koşulla, alıcının satış parasını satıcıya ödediği kabul edilir. Satıcı geçerli bir sözleşme yapmadığı takdirde aldığı satış parasını geri vermeye mecburdur. Bu halde, alıcı, satıcının ferağı vermesini bekler, bu ümidi kesildiği takdirde, verdiği parayı istemek yönüne gider. İşte satış parasının geri verilmesi davasında zamanaşımının başlangıcı bu ümidin kesildiği veya satışın yapılmasının olanak dahilinde çıktığı gün olur. Artık ferağ imkanının ortadan kalktığı ve davacıların ferağdan ümitlerinin kesildiği gününde eldeki tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedelin tahsili davasını kademeli olarak açtıklarına göre, BK. nun maddesinde açıklanan 10 senelik zamanaşımının başlangıç tarihinin eldeki dava tarihi olduğunun kabulü gerekir.

    Şu ayrıma değinmekte de yarar vardır. Uyuşmazlık konusu yapılan taşınmazın dava tarihindeki sürüm değeri olmayıp, harici satış senedinde yazılı satış bedeldir. Esasen taşınmazın dava tarihindeki gerçek değerini oluşturan bedelin istenmesi mümkün değildir. Geçersiz sözleşmeye dayalı satışlarda istenen ve iade edilmesi gereken satış senedinde yer alan bedel olmaktadır. Somut olayda bu durum söz konusudur. Bundan ayrı, s. Kadastro Yasasının 12/3. fıkrasında; tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tesbitlere ilişkin tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki nedenlere dayanarak itiraz olunamaz, dava açılamaz denildiğine göre, fıkrada hakdüşürücü süreye tabi olan harici satış bedeli ( verilen para ) değil, aynı hak olduğunun kabulü gerekmektedir. Verilen para sebepsiz zenginleşmeye yol açtığından ve ortada bir harici satış sözleşmesi söz konusu olduğundan Borçlar Yasasının maddesinde yer alan 10 senelik zamanaşımına tabi bulunmaktadır.

    Davalılardan A. A. mirasçıları vekili ve günlü dilekçelerinde; Davacı taraf yazılı belgede şekil şartı olmadığını, adi yazılı belgenin yeterli olduğunu belirttiğini, dava konusu yazılı belgede şekil şartı olmadığını, ancak okuma yazma bilmeyenlerin imzalarının ve beyanlarının yazıya geçirilmesinin şekle tabi olduğunu, söz konusu şekle uyulmaması, belgeyi geçersiz ve hükümsüz kılacağını, zira vekil edenlerinin miras bırakanı A. A.’ın okuma yazma bilmediğini, imza atamayan bir kişi olduğunu, bu sebeple atılan imzanın sahte ve belgenin A. A. mirasçıları bakımından geçersiz olduğunu bildirmiştir. Zaten söz konusu olan geçersiz sözleşmeye dayalı bedelin iadesidir. Belge geçersiz de olsa, önemli olan belgede yazılı paranın ödenip ödenmediğinin kanıtlanması olayıdır. Söz konusu harici satış sözleşmesi T.’in mirasçıları ile davacıların miras bırakanı Ş. arasında düzenlenmiştir. Sözleşmede ismi geçenler ile Ş. kardeş olduklarına göre bedelin ödenip ödenmediği monash.pw /1. bendi de gözetilerek tanık dahil her türlü delille kanıtlanması mümkündür. Yapılacak araştırma ve inceleme sonucu bedelin nasıl, ne şekilde, kime veya kimlere ne miktar ödendiği belirlendiği ve ayrıca T.`in Tarım Kredi Kooperatifine olan borcun kimin tarafından kapatıldığı ilgili Tarım Kredi Kooperatifinden sorularak, Ş. tarafından ödendiği saptandığı takdirde aşağıda açıklanacağı doğrultuda hesabın yapılarak taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerekmektedir.

    Davacılar günlü harici satış sözleşmesine dayandıklarından iadesi gereken sözleşmede yazılı liranın denkleştirici adalet kuralı gereğince uyarlanmasının yapılarak, dava gününe kadar ulaştığı gerçek değerinin uzman bilirkişi veya bilirkişilerce belirlenmesi gerekmektedir. Bilindiği üzere, geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından yararlanılarak kendi mal varlığını artıran kişinin, elde ettiği bu kazanımı geri vermek zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder. Ülkemizde yaşanan ve uzun yıllar boyu yüksek oranlarda seyreden enflasyon sebebiyle belirli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücüyle aynı miktar paranın geçen zamana bağlı olarak iade günündeki alım gücünün farklı ve çok daha az olduğu bir gerçektir. Hukuken geçersiz sözleşmeler tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı göz ardı edilemez.

    Saptanan bu somut ve hukuki olgular gözetilerek geçersiz sözleşmede yer alan ve davacıların murisi tarafından ödenen bedelin ( liranın ), ödeme gününden itibaren çeşitli ekonomik etkenler sebebiyle azalan alım gücünün enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, döviz kurları, altın, memur maaşı ve işçi ücretlerindeki artışlar vs. ortalamaları alınmak suretiyle dava gününe göre ulaşacağı alım gücünün denkleştirici adalet ilkeleri gereğince konunun uzmanı bir hukukçu, bir mali müşavir veya muhasebeci ve bir bankacıdan oluşturulacak üçlü bilirkişi kurulundan açıklamalı, karşılaştırmalı tarafların ve Yargıtay’ın denetimine elverişli rapor alınması ve ondan sonra bedelin iadesi konusunda bir karar verilmesi gerekirken satışın geçersiz olduğu ve zamanaşımının geçtiği gerekçesiyle bedele yönelik davanın reddine karar verilmiş bulunması usul ve yasaya aykırıdır.

    Kabul şekline göre de; nisbi vekalet ücreti yerine maktu vekalet ücretinin takdir ve tayini doğru olmayıp davalı A. A. ve K. A. mirasçıları vekillerinin bu yöne ait temyiz itirazları açıklanan sebeplerle yerinde bulunmaktadır. Vekalet ücreti takdir edilirken tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedelin iadesi istenildiğine göre, bunlardan hangisi kabul edildiği takdirde onun değeri üzerinde vekalet ücretinin takdiri gerektiği göz önünde tutulmalıdır. Yani ortada iki dava olmayıp tek dava söz konusudur. Ancak, tek vekalet ücreti takdir edilmelidir. Hangisi uygunsa ona karar verilmesi isteği esas alınmalıdır.

    Davacılar vekili ile A. A. mirasçıları ve K. A. mirasçıları vekillerinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görüldüğünden kabulü ile yerel mahkeme hükmünün harici satış bedelinin geri ödenmesi ve vekalet ücretleri açısından HUMK. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 14,00 TL peşin harcın istem halinde temyiz eden davalılara ayrı ayrı iadesine ve 17,15 TL onama harcının davacılardan alınmasına, gününde oybirliği ile karar verildi.

    Okuma Süresi: 3Dakika

    KERİM KOCAMANSEZAİ ÖZKAMALIDUYGU KADIOĞLU

    Muhtar Senediyle Taşınmaz Satışı Nedir?

    Muhtar Senediyle Taşınmaz Satışı Nedir?

    Özüne zarar vermeksizin, bir yerden bir yere götürülmesi mümkün olmayan bir değere sahip eşyaya, taşınmaz mal ya da gayrimenkul adı verilir. Kural olarak, taşınmaz bir mal üzerinde hak sahibi olabilmek için, söz konusu taşınmazın tapu siciline tescil edilmesi gerekmektedir. Taşınmaz satışlarının tapu sicil kaydına işlenmesi de söz konusu alanda kadastro çalışmalarının yapılmış olması şartına bağlanmıştır.

    Kural olarak, kadastro çalışması yapılamayan bir yerin tapu siciline konu edilememesinden ötürü söz konusu taşınmaz üzerinde hak sahibi olunamamaktadır. Hal böyle olmakla birlikte, bazı alanlarda kadastro çalışmaları yapılmamış olsa da, o alandaki taşınmaz üzerinde hak sahipliği iddiasında bulunulduğu görülmektedir. Bu istisnai hal, muhtar senedi yöntemi ile taşınmaz satışı olarak adlandırılan kadastro görmeyen bu alanlardaki taşınmazların satışına ilişkin başvurulan yöntemlerden birisini oluşturmaktadır.

    Taşınmaz devri, kural olarak tapuda yapılmaktadır. Devir işlemi tapuda yapılmadıkça taşınmazın mülkiyeti alıcıya geçmeyecektir. İşbu şekilde yapılmayan devir sözleşmeleri geçersiz olup tarafları açısından hiçbir hak ve/veya borç doğurmayacaktır.

    sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) maddesinin ilk fıkrası, hiçbir şekil şartına bağlı olmaksızın sözleşme yapılabileceğine ilişkindir (kanunda aksi öngörülmedikçe). Maddenin ikinci fıkrası ise kanunda öngörülen şeklin, kural olarak geçerlilik şekli olduğunu ve işbu şekle uyulmaksızın kurulan sözleşmelerin hüküm doğurmayacağına ilişkindir.

    sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun maddesinde, taşınmaz satışının geçerli olabilmesi için, sözleşmenin resmi bir şekilde düzenlenmesi gerektiğini belirtilmektedir. Haliyle taşınmaz satışının geçerli olabilmesi, sözleşmenin resmi bir şekilde düzenlenmesi şartına bağlanmıştır.

    Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) maddesi de taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olmasını, resmi şekilde düzenlenmiş olması koşuluna bağlı tutmaktadır. Burada öngörülen şekil, sözleşmenin geçerlilik koşuludur ve kamu düzenine ilişkindir.

    Resmi şekil, sözleşmenin resmi görevliler tarafından gerçekleştirilmiş olmasıdır. sayılı Tapu Kanunu’nun maddesi uyarınca da taşınmaz mülkiyetine ilişkin sözleşmelerin geçerliliği, bu sözleşmelerin tapu sicil memurlarınca düzenlenmesi koşuluna bağlı tutulmuştur. Haliyle, kural olarak bu kapsamda resmi şekilde yapılmayan taşınmaz satışı sözleşmeleri hukuken geçersiz olacak ve tarafları açısından hiçbir hak ve/veya borç doğurmayacaktır. Ancak, kadastro görmeyen alanlarda muhtar senedi yöntemi ile taşınmazların satışı olarak adlandırılan yöntem ile taşınmaz üzerinde hak sahipliği sağlanabileceği yukarıda ifade edilmişti.

    Kadastro görmeyen alanlarda tapu sicil kaydı olmadığından, taraflar arasında resmi şekilde düzenlenmeye konu olmayan, söz konusu taşınmazın alım-satım işlemine ilişkin adi yazılı taraflarca yazılı sözleşme akdedile bilinmektedir. Akabinde taraflar işbu belgeye/sözleşmeye resmi bir görünüm kazandırılmak amacıyla muhtara başvurmaktadır. Muhtar tarafından taraflar arasında imzalanan işbu Sözleşmeye/Belgeye Muhtar Mührünü damgalanır. Taraflarca (Tapu Sicil Müdürlüğü&#;ne gidilmeksizin) yapılan bu satışlar, “muhtar satışı” olarak adlandırılır.

    Muhtar Senedi ile Taşınmaz Satışının Prosedürü Nedir?

    Taşınmazı almak ve satmak isteyen kişiler yani taraflar, iradelerini açıkça yazılı olarak muhtar karşısında beyan ederler. Akabinde beyanlarına ilişkin bir belge teşkil etmesi amacıyla hazırlanan sözleşmeyi imzalarlar. Muhtar, bu işlemlerin ardından sözleşmeye mühür basar. Söz konusu belgede yer alan bu mühür, muhtarın şahitliğine ilişkindir.

    Ancak, muhtar belgesi ya da muhtar satışı olarak adlandırılan bu yöntemin kural olarak kanuni geçerliliği bulunmamaktadır. Muhtar tarafından damgalanan mühür tapu sicili yerine geçmeyeceği gibi taraflarca hazırlanan damgalı belge de Tapu yerine geçmeyecektir. Zira bir resmî belge niteliğinde olan tapu yalnızca Tapu Sicil Müdürlüğü tarafından verilebilir.

    Muhtar Senediyle Satış Yöntemi işbu şekilde yapılmakla birlikte kural olarak bu şekilde yapılan satışların geçerliliği söz konusu alanda kadastro çalışmasının yapılıp yapılmamasına bağlanmıştır. Muhtar senediyle yapılan satışlar, satış tarihinde kadastro görmüş ve tapu almış alanlar açısından geçerli olmayacaktır. Haliyle işbu şekildeki taşınmazlar için muhtar senediyle tapu alınamayıp, taşınmaz satışı yapılamaz. Zira tapu devrini içeren işlemler, ancak tapuda yapılabilir.

    Tapu niteliğine haiz olmayan, muhtar satışı olarak adlandırılan bu işlem, günümüzde çeşitli sorunlara sebebiyet vermektedir. Zira muhtar senediyle yapılan taşınmaz satışının geçerliliği, bölgenin kadastro gördüğü tarihe bağlı olarak değişiklik göstermektedir.

    Muhtar senediyle yapılan satışlar, satış tarihinde kadastro görmüş ve tapu almış yerler açısından geçerli değildir. Yani böyle bir senede dayanılarak tapu alınamayacağı gibi, tapu iptali veya tescili amacıyla da dava açılamayacaktır. Zira satış tarihinde kadastro görmüş ve tapu almış yerlere ilişkin satış işlemleri, yukarıda ifade edileceği üzere ancak Tapu Sicil Müdürlüğü&#;nce yapılabilir.

    Ancak kadastro görmemiş, henüz tapusu çıkmamış taşınmazların satışı açısından işbu çalışmanın da konusunu oluşturan farklı bir durum söz konusudur; bu taşınmazların satışı, muhtar senediyle taşınmaz satışı olarak da adlandırılan muhtar satışı yöntemi ile yapılabilecektir. Zira satışa konu olan taşınmazın tapusu yoktur.

    Yani satış sözleşmesinin düzenlendiği tarihlerde kadastro işlemi gerçekleşmemiş, henüz tapu kütüğüne kaydedilmemiş taşınmazlara ilişkin gerçekleştirilen muhtar satışı, geçerlidir. Bu kapsamda muhtar senedi, sayılı Kadastro Kanunu’nun maddesinde bahsi geçen zilyetliğe ilişkin belgelerden kabul edilir.

    Kadastroya tabi olmayan yer ve mülkiyetlere ilişkin muhtar senetleri, kadastro işlemlerinin gerçekleşmesi esnasında kadastro memurlarına ibraz edilir. 30 günlük süre içerisinde kadastro tutanakları aleyhine dava açılmaması halinde taşınmaz, (resmi olarak) alıcı üzerine tapu kaydı yapılır. Böylece, taşınmaz satışına ilişkin şekil şartına uygun bir şekilde gerçekleştirilmeden yapılan muhtar satışları, Tapu Sicil Müdürlüğü açısından da geçerli kabul edilmiş ve muhtar senediyle yapılan taşınmaz satışı sonucunda tapu kazanılmış olunmaktadır.

    Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi sayılı, tarihli kararında da işbu doğrultudaki bir düşünce ile; tarihinde muhtar senediyle yapılan taşınmazın satışına ilişkin, tarihinde düzenlenen Noter Belgesinin, Zilyetlik Belgesi niteliğinde olduğu ve satın alanlar adına tapuda yapılan tescilin de Mülkiyeti belirlediği ifade edilmiştir.


    İlginizi Çekebilir: Taşınmaz Ticareti Hakkında Yönetmelik Resmi Gazete&#;de Yayınlandı.


    Sizin için Seçtiklerimiz

    nest...

    oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır