vahyin anlami nedir / VAHİY - TDV İslâm Ansiklopedisi

Vahyin Anlami Nedir

vahyin anlami nedir

‘Vahiy’ kelimesi (vhy) fiilinin mastarı olup lügatte, gizli konuşmak, emretmek, îma ve işaret etmek, acele etmek, seslenmek, fısıldamak, mektup yazmak ve ilham gibi anlamlara gelmektedir.

(Sihah; Lisânü’l-Arab, ‘vhy’ maddesi)

 

Bu kelime, Kur’an’da Allah’a ait bir fiil olarak kullanıldığı gibi, Allah’tan başkası için de kullanılmıştır. Bu sebeple sözlük anlamı itibariyle vahiy kavramı: İlâhî ve gayr-ı İlâhî vahiy olarak tespit edilmektedir.

Gayr-ı İlâhî Vahiy: Gayr-ı İlâhî vahiy için aşağıdaki ayetler misal olarak zikredilebilir:

“Zekeriyya, mabetten kavminin karşısına çıkarak onlara: ‘Sabah-akşam tespihte bulunun’ diye vahyetti.” Bu ayette, vahiy kelimesi îma ve işaret anlamında kullanılmıştır.

“Biz böylece her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. Bunlar, aldatmak maksadıyla birbirlerine yaldızlı sözler vahyederler.” (En’am, 6/) Burada söz konusu edilen vahiy kelimesi, fısıldamak, gizlice söylemek anlamındadır.

İlâhî Vahiy: Allah tarafından yapılan vahyin adıdır. İlâhî vahiy, tekvinî ve teşriî olmak üzere iki kısma ayrılır.

1. Tekvinî Vahiy: Cansız varlıkların hususi görevlerini bildiren bir vahiy şeklidir. Kur’an’da bu vahiy çeşidi, göklere ve yere yapılan vahiy olarak kendini göstermektedir. Misal olarak şu ayetler gösterilebilir: “Allah böylece onları, iki günde yedi gök olarak yarattı ve her göğe görevini vahyetti.” (Fussilet, 41/12) “Yeryüzü o şiddetli sarsıntı ile sarsıldığı, içindeki ağırlıklarını çıkarıp dışarı attığı, ve insan: ‘Bu yere de ne oluyor?’ dediği zaman, işte o gün yer, üzerinde olup biten her şeyi anlatır. Çünkü Rabbin ona vahyetmiştir.” (Zilzal, )

2. Teşriî Vahiy: İnsanlık camiasından seçilip görevlendirilen peygamberler vasıtasıyla, insanların ve cinlerin dünya ve ahiret hayatlarının mutluluğu için prensipler vazeden ilâhî mesajlardan ibarettir. Buna hakiki, asıl vahiy de denilir.

 

İslam’daki asıl vahyin de çeşitleri vardır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

Rüyay-ı sâdıka: Hz. Âişe’nin belirttiğine göre, Hz. Peygamber’e (as) gelen ilk vahiy, rüya şeklindedir. Hz. Peygamber’in (as) gördüğü rüyalar, sabahın aydınlığı gibi ortaya çıkardı. (Buhârî, Bed’ü’l-vahy, 3.)

Hz. Cebrail’in görünmeksizin vahiy getirmesi: Bazen, Hz. Peygamber (as) uyanıkken melek, görünmeksizin onun kalbine vahiy ilka ederdi. Buna bir çeşit teşriî ilham da denilebilir. Çünkü sözkonusu vahiy, bir Kur’an ayeti olmamakla beraber yine de teşriî bir mesaj ihtiva etmektedir. “Rûhu’l-Kudüs kalbime şu sözü fısıldadı: Hiçbir nefis rızkını tastamam almadıkça ölmez. Öyleyse Allah’tan sakının da rızkınızı güzel ve meşru yollardan arayın.” (Suyutî, İtkan, I/59; Aclûnî, Keşfu’l-hafa, I/) mealindeki hadis-i şerif, vahyin bu çeşidine işaret etmektedir.

Hz. Cebrail’in insan suretinde görünmesi: İman, İslâm ve ihsandan bahseden meşhur Cibril hadisi, bu çeşit vahyin bir örneğini göstermektedir. (Buharî, İman, 57) Tarih ve siyer kitapları, Hz. Cebrail’in insan şeklinde temessül ettiği zaman, çoğunlukla sahabelerden Hz. Dıhye suretinde geldiğini bildirmektedirler.

Meleğin çan sesine benzer bir sesle hitap etmesi: Hz. Âişe’nin bildirdiğine göre, Efendimiz (as) şöyle buyurmuştur: “Bazen bana çan sesine benzer bir sesle hitap edilir. Bu bana en ağır gelen vahiy şeklidir. Melek benden ayrılıp giderken, ben de gelen vahyi tastamam hıfzetmiş olurum.” (Buharî, Bed’ü’l-Vahy, 2)

“Allah’ın vahiy ile veya perde arkasından, yahut bir elçi gönderip ona kendi izniyle dilediği şeyi vahyetmesinden başka bir suretle konuşması hiçbir insana müyesser olmaz. O yücedir, hikmet sahibidir.” (Şûrâ, 42/51) mealindeki ayette vahyin üç şekline vurgu yapıldığı gibi, vasıtalı/vasıtasız vahiy çeşitlerine de işaret edilmiştir.

“Biz Nuh’a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Ve İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakûb’a, esbata (onların torunlarına), İsa’ya, Eyyûb’a, Yûnus’a, Harun’a ve Süleyman’a da vahyettik. Davud’a da Zebur’u verdik.” (Nisâ, 4/) mealindeki ayet, hakiki vahyin bütün peygamberler için ortak bir değer olduğunu göstermektedir.

 

Vahyin Hakikati ve Amacı

“Cinleri ve insanları sırf beni tanıyıp, bana kulluk etsinler diye yarattım” (Zâriyat, 51/50) mealindeki ayette ifade edildiği üzere, maksadı kendisinin zât, sıfat ve isimlerini tanıtmak olan Yüce Yaratıcı, ilim, irade, hayat ve kudret gibi sıfatlarını fiilleriyle, sanatlarıyla tanıttığı gibi; bunları en kısa yoldan tanıtan konuşması ile de gösterecektir.

Bediüzzaman’ın da ifade ettiği gibi, vahyin hakikati ve vahiy mesajının amacı, şu kavramlarla açıklanabilir.

Tenezzül-ü İlâhî: Bu kavram, Yüce Allah’ın, özellikle ahsen-i takvimde yarattığı insanlarla konuşmaya tenezzül buyurması anlamına gelir. Bütün canlı mahlûklarını konuşturan ve konuşmalarını bilen Yüce Allah’ın kendisinin de konuşmasıyla onların konuşmalarına iştirak etmesi, yaratıcılık ve idareciliğinin, hak mabut ve ilah olmasının gereğidir.

Teârüf-ü Rabbanî: Bu kavram, Yüce Allah’ın, Âlemlerin Rabbi ve yaratıcısı olarak tenezzül buyurup, lütfedip, kendini mahluklarına tanıtmasını ifade etmektedir.

Kendini tanıttırmak için, kâinatı baştan başa harikalar içinde yaratan, onunla sonsuz ilim ve kudretini ilan eden Yüce Allah, elbette kendi sözleriyle de kendini tanıtacaktır.

Mukabele-i Rahmanî: Bu kavram, Rahman ve Rahîm olan Yüce Allah’ın merhamet buyurup her şeyleriyle kendisine muhtaç olan insanların isteklerine karşılık vermesi anlamındadır. Mevcudatın en seçkini, en nazlısı ve yaratıcısına en müştakı olmakla beraber onların en fakiri, en âciz ve en muhtacı olan hakiki insanların münâcatlarına ve şükürlerine fiilen mukabele ettiği gibi, konuşmasıyla da onların isteklerine karşılık vermek yaratıcılık vasfının gereğidir.

Mükâleme-i Subhanî: Bu kavram, her türlü noksan sıfatlardan münezzeh olan Yüce Allah’ın, vahiy şeklinde yarattıklarıyla, özellikle insanlarla konuşmasını ifade etmektedir. Hayatın zarurî bir lâzımı ve bir tezahürü olan konuşma sıfatı, elbette sonsuz bir ilim ve bâkî bir hayat sahibi olan Yüce Allah’ta, kapsamlı, sonsuz, sınırsız ve sürekli bir şekilde bulunur. İşte vahiy bu sınırsız konuşmanın bir yansımasıdır.

İş’âr-ı Samedânî: Bu kavram, hiçbir şeye muhtaç olmayan Yüce Allah’ın, her yönden kendisine muhtaç olan yarattıklarının—özellikle de insanların—bu ihtiyaçlarını yerine getiren bir merci olarak, varlığının en kuvvetli belgesi olan konuşmasıyla kendini onlara bildirmesi, her an ilim ve kudretiyle yanlarında hazır ve nâzır olduğunu hissettirmesi anlamına gelmektedir. (B. S. Nursî, Şualar, s)

VAHİY NEDİR?

Kelime anlamı "biriyle gizlice konuşmak, işaret etmek, ilham etmek" gibi anlamlara gelen vahiy, terim olarak Allah'ın insanlar arasından peygamber olarak seçtiği kimselere bazı emir, hüküm ve bilgileri bildirmesi veya bu yolla bildirilen şey demektir. 

Geniş anlamda vahiy Allah'ın, iradesini, yarattığı bütün varlıklara iletmesini ifade eder. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de Allah'ın peygamberlerin yanısıra diğer insanlara, meleklere, hayvanlara ve cansız varlıklara vahyetmesinden de söz edilmiştir. Mesela, Allah'ın canlı varlıkları, gökleri ve yeri belli kurallar çerçevesinde hareket edecek şekilde yaratması, meleklere, müminlere destek olmalarını emretmesi vahiy terimiyle ifade edilmiştir. (bkz. Nisa, 4/; Maide, 5/; Enfal, 8/12; Nahl, 16/68; Kasas, 28/7; Fussilet, 41/12; ŞÃ»ra, 42/51; Zilzal, 99/5).

Sonuç olarak Allah, canlı cansız yarattığı bütün varlıkları sürekli yönlendirmektedir. Bu da çoğunlukla sözsüz, bazen de sözlü olarak gerçekleşir. Bunların hepsine vahiy denmekle birlikte yaygın ve dar anlamıyla vahiy, Allah'ın insanlar arasından peygamber olarak seçtiği kimselere, kendi iradesini iletmesidir. Allah bu iradesini peygamberlere hem sözlü hem sözsüz, diğer insanlara ise sözsüz olarak iletir. Bu iletişim Kur'an'da Allah'ın beşer ile konuşması olarak tanımlanmış (ŞÃ»ra, 42/51) ve sadece üç şekilde gerçekleştiği belirtilmiştir: 

1. Allah'ın herhangi bir aracı olmadan, ilham vermek suretiyle mesajı mana olarak doğrudan insanın kalbine bırakması. Bu tür vahiy gerek uyanık gerek uykudayken (sadık rüyalar) hem peygamberler hem de diğer insanlar için söz konusudur. Peygamberler için bu tür bilgi aktarımı kutsal kitapları oluşturan vahiy türünden farklı olup İslam kültüründe "ilham" olarak bilinir. Hz. Mûsa'nın annesi (Kasas, 28/7) ve Hz. İsa'nın havarileri (Maide, 5/) için söz konusu olan vahiy, Hz. İbrahim'in oğlu İsmail ile ilgili rüyası (Saffat, 37/) ve Hz. Peygamber'in nübüvvetin ilk dönemlerinde gördüğü sadık rüyalar (Buhari, "Bed'ü'l-vahiy", 1) bu türdendir. 

2. Allah'ın herhangi bir aracı olmadan kendi sözünü doğrudan işittirmesi. Vahyin bu şeklinde peygamber Allah'ın sözünü işitse de aradaki engel sebebiyle gözleriyle kendisini göremez. Kur'an'da bu tür konuşmaya "perde arkasından konuşmak" denilmiştir. Hz. Mûsa'nın Tûr'da (Kasas, 28/30), Hz. Peygamber'in miraçta Allah kelamını işitmesi böyledir. 

3. Allah'ın, bir elçi (büyük meleklerden Cebrail) vasıtasıyla dilediği bilgi, hüküm ve emirleri peygamberine bildirmesi. Peygamberlere çoğunlukla vahiy bu şekilde gelir. Bu tür vahiyde hem lafız hem mana Allah'a aittir. Kur'an-ı Kerim de Hz. Peygamber'e bu şekilde indirilmiştir. Hz. Peygamber meleği bazen gerçek (asli) haliyle, kimi zaman insan sûretinde görerek, bazen de meleği görmeden sadece sesini duyarak vahiy almıştır. Nitekim Hz. Peygamber vahyi getiren melek olan Cebrail'in bazen görünmeksizin zil sesine benzer bir şekilde kendisine vahyettiğini bazen de insan suretine bürünerek konuştuğunu belirtmiştir. Gelen meleğin Allah'ın elçisi olduğu ve getirdiği mesajın Allah'ın mesajı olduğu hususunda peygamber kesin bilgi sahibidir.

Peygamber inancı olmayan dinlerde vahiy, riyazet yoluyla belli nitelikleri kazanan kişilerin Tanrıya ait mutlak bilgiyi elde etmesidir. Peygamber inancına sahip dinlerde ise vahiy inancı bazı farklarla birlikte İslam dinindeki vahiy anlayışıyla yakındır. Mesela, Yahudilikte peygamberler vahyin başlıca muhatapları olmakla birlikte bazı İbrani ataları veya kralları, din adamı sınıfı olan kohenler de vahiy almışlardır. Hristiyanlıkta ise Hz. İsa vahiy ile bütünleşmiştir vahyin bizzat kendisidir. Onun konuşması bizzat Tanrının konuşmasıdır. Diğer peygamberlere gelen vahiyler sözlü vahiyken Hz. İsa canlı vahiydir.

İslam alimleri vahyin aklen mümkün ve gerekli olduğu hususunda görüş birliği içindedir. Zira Allah'tan vahiy aldıklarını söyleyen peygamberler iddialarını kanıtlamak için sadece O'nun yaratmasıyla gerçekleşebilen mûcizeler göstermiştir. Bunun yanında akli deliller de ileri sürülmüştür. Vahiy ürünü bilgilerin insan ve evren için gönülleri ve zihinleri tatmin eden bir yorum içermesi, düzenli ve temiz bir yaşayışı amaçlayan hidayet verici nitelikler taşıması, vahiyden yoksun olan toplumların insanları bunalımdan kurtaracak bir sistem ortaya koymaktan aciz kalması bu bilgilerin bir temele dayandığına işaret etmektedir. Farklı kabiliyetlere sahip insanlar arasından bir topluluğun diğerlerinin idrak edemediği gayb alemiyle irtibat kurması aklen mümkündür, bu durum tarihin şahitliğiyle de sabittir.

İnsanı yoktan yaratan, akıl nimetiyle donatan ve hak ile batıl, iyi ile kötü, doğru ile yanlış arasında tercih yapma iradesi veren Yüce Allah onu kendisine kullukla sorumlu tutup buna göre ahirette karşılık göreceğini bildirmiştir. Aynı zamanda insanı başıboş bırakmamış, ilk insan ve ilk peygamber Hz. Adem'den, son peygamber Hz. Muhammed'e (s. a. v.) kadar göndermiş olduğu peygamberler ve onlara indirdiği vahiy vasıtasıyla inanç, ibadet, sosyal ilişkiler ve ahlak alanında izleyeceği doğru yolun temel ilkelerini göstermiştir. Bu yönüyle vahiy, insanların fert ve toplum olarak hem dünya hem de ahiret saadetine, yani gerçek ve ebedi mutluluğa ulaşmaları için ilahi bir rehber ve kılavuz mahiyetindedir. Son ilahi vahiy olan Kur'an-ı Kerim bütün insanlığa gönderilmiş evrensel bir kitap olup günümüze kadar değişmeden gelmiş ve kıyamete kadar da korunacaktır. 

YAZAR

Muhammet Abay

 

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir