nasip olmaz mı sultanım haremgahında can vermek / Dursun Ali Erzincanlı - Gönül Hun Oldu Şarkı Sözü

Nasip Olmaz Mı Sultanım Haremgahında Can Vermek

nasip olmaz mı sultanım haremgahında can vermek

Gönül Hun Oldu İlahi Sözleri

Gönül Hun Oldu Sözleri, Gönül Hun Oldu Sözlerinin Anlamı, Gönül Hun Oldu İlahi Sözleri, Gönül Hun Oldu Sözlerinin Anlamı İlahisini Dinle, Gönül Hun Oldu Sözlerinin Anlamı İlahi Sözleri Dursun Ali Erzincanlı kaleminden yazılan Gönül Hun Oldu Sözleri, Gönül Hun Oldu Sözlerinin Anlamı ilahisinin sözlerisini sizler için aşağıda derledik. Gönül Hun Oldu Sözleri, Gönül Hun Oldu Sözlerini Anlamı İlahisinin Sözlerine aşağıdan erişebilirsiniz.


 ilahi sözleri


Gönül hûn oldu şevkinden, boyandım yâ Rasûlallah(A.S.)
Nasıl bilmem bu nîrana, dayandım yâ Rasûlallah
Ezel bezminde bir dinmez, figandım yâ Rasûlallah
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Rasûlallah
****
Yanan kalbe devâsın sen, bulunmaz bir şifâsın sen
Muazzam bir sehâsın sen, dilersen ruhnümasın sen
Habîbi Kibriyasın sen, Muhammed Mustafa’sın(A.S.) sen
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Rasûlallah
****
Gül açmaz çağlayan akmaz İlâhi nurun olmazsa
Söner âlem nefes kalmaz felek manzûrun olmazsa
Firak ağlar, visal ağlar ezel mestûrun olmazsa
Cemalinle ferahnak et ki yandım Ya Rasûlallah
****
Erir canlar o gül bûy’i revan bahşın hevasından
Güneş titrer yanar didarının bak ihtirasından
Perişan bir niyaz inler hayatın müntehasından
Cemalinle ferahnak et ki yandım Ya Rasûlallah
****
Susuz kalsam yanan çöllerde can versem elem duymam
Yanardağlar yanar bağrımda ummanlardan nem duymam
Alevler yağsa göklerden ve ben messeylesem duymam
Cemalinle ferahnak et ki yandım Ya Rasûlallah
****
Ne devlettir yumup aşkınla göz rahında can vermek
Nasip olmaz mı sultanım haremgahında can vermek
Sönerken gözlerim asan olur âhında can vermek
Cemalinle ferahnak et ki yandım Ya Rasûlallah
****
Boyun büktüm perişanım bu derdin sende tedbîri
Lebim kavruldu ateşten döner pâyinde tezkîri
Ne dem gönlün murad eylerse taltif eyle kıtmîri
Cemalinle ferahnak et ki yandım Ya Rasûlallah



Gönül Hun Oldu Dursun Ali Erzincanlı Dinle



G&#;n&#;l H&#;n Oldu Şevkinden

Gönül hûn oldu şevkinden boyandım yâ Rasûlallah
Nasıl bilmem bu nîrâne dayandım yâ Rasûlallah.
Ezel Bezmi’nde dinmez bir figândım yâ Rasûlallah
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Rasûlallâh.

Yanan kalbe devâsın sen, bulunmaz bir şifâsın sen
Muazzam bir sehâsın sen, dilersen rû-nümâsın sen
Habîb-i Kibriyâ’sın sen, Muhammed Mustafâ’sın sen
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Rasûlallah.

Gül açmaz, çağlayan akmaz, ilahî nûrun olmazsa
Söner âlem, nefes kalmaz, felek manzûrun olmazsa
Firâk ağlar, visâl ağlar, ezel mesrûrun olmazsa
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Rasûlallah.

Erir canlar o gül-bûy-i revân-bahşın nevasından
Güneş titrer, yanar dîdârının bak ihtirasından
Perîşân bir nazâr inler hayâtın müntehasından
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Rasûlallah.

Susuz kalsam yanan çöllerde, can versem elem duymam
Yanardağlar yanar bağrımda, ummânlarda nem duymam
Alevler yağsa göklerden ve masseylesem duymam
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Rasûlallah.

Ne devlettir yumup aşkınla göz, râhında can vermek
Nasîb olmaz mı Sultânım, haremgâhında can vermek
Sönerken gözlerim âsân olur âhında can vermek
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Rasûlallah.

Boyun büktüm perîşânım, bu derdin sende tedbiri
Lebim kavruldu âteşten, döner pâyinde tezkîri
Ne dem gönlün murâd eylerse taltîf eyle Kıtmîri
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Rasûlallah.

(Yaman Dede)

İki cihan güneşi Habîb-i Kibriyâ’nın aşkıyla, hasretiyle yanan bir âşığın, Yaman Dede’nin feryâdı bu naat-ı şerif. Efendimiz s.a.v.’in mübarek isimleri anıldığında eli ayağı dökülen, gözyaşlarını tutamayan, O’nun cemâlini görme iştiyâkıyla her dem yanıp kavrulan ve yangınını sadece şiirleriyle değil, her hâliyle belli eden bu Peygamber sevdâlısına talebeleri ve dostları “Yanan Dede” derlermiş bu yüzden. Hakikaten öylesine yanan bir âşıktır ki, ’de 75 yaşında iken vefatına, bir türlü düşürülemeyen yüksek ateşi sebep olmuş. Başka şiirlerinde “Yanmaktır Efendim biricik çâresi aşkın” diyen, “Yak sînemi âteşlere, efgânıma bakma!” diye yakaran Yaman Dede’nin duasına icabet buyurulmuş anlaşılan. Yahya Kemâl Beyatlı, Yaman Dede’nin ismine ve Rum kökenli bir mühtedî oluşuna da işaretle, Rasûl-i Ekrem s.a.v.’e duyduğu yaman aşkın Anadolu Müslümanları nezdinde ona kazandırdığı itibarı şöyle ifade etmiş: “Yüz sürdü gerçi pâyine çok müslüman dede / Mollâ-yı Rûm görmedi bundan yaman dede”.

Manzûmenin bütün Peygamber âşıklarının hislerine tercüman olan, gönüllerine tesir eden yakıcılığı, şairin ifade kudreti yanında, yaşanmışlığından da kaynaklanıyor. Yaman Dede’yi tanıyanlar biliyorlar ki o, şiirlerinde dile getirdiği ateşle hayatı boyunca yanmıştır. Dolayısıyla şairini tanımadan sırf metinden hareketle bu naatin bütün mısralarına sinmiş samimi bir aşkı şerh etmek mümkün değil. Yine de biz Yaman Dede’nin hayat hikâyesini biraz sonraya bırakıp, şiirinde neler söylediğine kulak verelim.

Hazret manzumesine “sana sığındım ey Allah’ın Rasûlü” manâsına “Dahîlek yâ Rasûlallah” başlığını koymuş. Çünkü Efendimiz s.a.v.’e kavuşma, O’nun cemâliyle müşerref olma iştiyakının şiddetine rağmen maksadına ulaşamamanın mahrumiyetiyle kan ağlamakta, Rasûl-i Ekrem s.a.v.’den medet ummaktadır. Gönül hûn olmuş, yani kanla dolmuş; vücudu baştan ayağa kana boyanmıştır. Bu nîrâna, bu ayrılık ateşine şimdiye kadar nasıl dayandığına kendisi de şaşmaktadır. Halbuki o daha Bezm-i Ezel’de Habîb-i Kibriyâ’ya âşık olmuş, o vakitten beri dinmeyen feryâd u figanlarla hasretini dile getirmiştir. Ancak Âlemlerin Efendisi’nin cemâlini görmekle bu ezelî hasret ateşi dinecek, âşığın yanan gönlü ferahlayacaktır. Şairin Rasûlullah s.a.v.’e iltica ile “cemâlinle ferahnâk eyle” niyazı bunun içindir. Çünkü O, yanan kalbe devadır. Yegâne şifa imkânıdır. Cömertliğine, keremine nihayet yoktur. O, Cenâb-ı Kibriyâ’nın Habîbi, en sevgili kulu, insanlar arasından seçip gönderdiği Nebiy-yi Zîşân’ıdır. Dilerse lutfedip âşıklarına mübarek yüzünü gösterir. O, kâinatın varlık sebebidir. Nûr-ı Muhammedî olmasaydı güller açmayacak, çağlayanlar akmayacaktı. O’nun nuru feleklere aksetmeseydi âlemler sönecek, nefes alıp veren hiçbir canlı kalmayacaktı. İman edenlerin geçici bir ayrılıktan sonra O’na kavuşacakları vaadinin ezelî sevinci olmasa, firak da vuslat da manâsını kaybederek ağlayacaktı.

Yaman Dede’nin naati besteyle okunan kısımdan daha uzundur ve ilerleyen kıtalarda şunlar söylenmektedir: Hz. Peygamber s.a.v.’in hayat bahşeden gül kokulu esintisi canları eritecek kadar güzeldir. O’nun dîdârına tutkunluğundandır ki güneş titreye titreye yanmaktadır. Artık hayatının sonuna geldiğini hisseden şair de güneş gibi yanmakta ve perişan bir halde hâlâ Efendimiz s.a.v.’in cemâlini görmek için niyazda bulunmaktadır. Hasret ateşi öyle şiddetlidir ki, sanki bağrında yanardağlar yanmaktadır. Okyanuslar onu söndürmek bir yana, bir ıslaklık hissi dahi veremeyecek kadar yetersizdir. Göklerden alevler yağsa ve şairin içine dolsa, hasret ateşinin şiddetinden bu alevlerin tesirini duymayacaktır bile. Hasret ateşinin elemi, güneşten kavrulan çöllerde susuzluktan ölmekte olan birinin yaşadığı elemle kıyaslanamayacak kadar büyüktür. Yine de şikâyetçi değildir âşık. Zira o, Rasûlullah s.a.v.’in yolunda, O’nun aşkıyla can vermeye teşnedir. Sultân-ı Enbiyâ’nın haremgâhında, son nefesi O’nun zikriyle vermek gibi güzel bir ölüm, ne büyük saadettir!

Naatinin sonunda boynunu büküp hâlini bir kere daha arz eder İki Cihan Serveri’ne. Perişandır. Efendimiz s.a.v.’in ayağına düşmüş, her nefeste O’nun ism-i şerîfini söyleyen dudakları hasret ateşiyle kavrulmuştur. Ashâb-ı Kehf’in Kıtmîri gibi Rasûl-i Ekrem’in kapısında, O ne vakit murat eylerse o zaman lütuf ve keremine nâil olmayı ummaktadır. Beklediği lütuf, naat boyunca tekrarladığı gibi Efendimiz s.a.v.’in cemâlini gösterip âşığının yürek yangınını dindirmesi, gönlünü ferahlatmasıdır.

Böyle bir aşk hiç şüphe yok ki kâmil bir imanın alâmetidir. Nitekim Rasulullah s.a.v. bir hadis-i şeriflerinde, “Sizden biriniz beni kendi nefsinden, annesinden, babasından, çocuklarından ve diğer bütün insanlardan daha çok sevmedikçe kâmil manâda iman etmiş olmaz.” buyurmuşlardır. Zoraki bir muhabbet değildir bu. Zira Hâtem’ül-Enbiyâ Efendimiz s.a.v.’i tanıyıp da sevmemek imkânsızdır. O, insanların en güzeli, en mükemmeli, en hayırlısı, en yücesidir. O’nu Âlemlerin Rabbi sevmiş, melekler sevmiş, mümin ve müttaki kullar sevmiş, hatta O’nu Uhud dağı sevmiş, Mescid-i Nebevî’de hutbe okurken sırtını yasladığı hurma kütüğü sevmiştir. Böyle aşk derecesindeki bir sevgi yahut muhabbet iddiadan ibaret kalmamalı, ispat edilmelidir. İspat ise sevilene mutabaatla olur. O’nu her an hatırlamakla, hep huzurunda imiş gibi edebe riayetle olur. Mahşerde O’nun sancağı altına toplanabilmek, cennette O’nun komşuluğuyla nimetlenmek için dünya hayatını istikâmet üzere yaşamakla olur. O’na Sahabe-i Kirâm Efendilerimiz gibi sadâkatla, itaatla, tam bir teslimiyetle bağlanmakla olur.

Yaman Dede böyle biridir. Ebû Hüreyre r.a.’den gelen bir hadis-i şerifte Yaman Dede gibi Peygamber âşıklarının alâmetlerine şöyle işaret buyurulmuştur: “Ümmetim içinde beni en çok sevenlerden bir kısmı benden sonra gelenler arasından çıkacak; onlar mallarını ve ailelerini fedâ pahasına beni görmeyi arzulayacaklardır.” Şimdi Yaman Dede’nin hayat hikâyesini hatırlayıp bu nebevî tarife ne kadar uyduğunu beraberce görelim:

Kayseri’de Ortodoks mezhebine bağlı Hıristiyan Rum bir ailenin çocuğu olarak ’de dünyaya gelir. Adını “Diyamendi” koyarlar. Daha sonra taşındıkları Kastamonu’da Rüştiye Mektebi’ni, yani şimdiki ortaokulu okurken Mevlânâ’nın Mesnevî’sinin tesiriyle ilk iman tohumları düşer kalbine. Muaf olduğu halde İslâm ilmihali ve akâidi derslerine girer. Âyet ve hadisleri ezberlemekte, aruzla hikemî şiirler yazmaktadır. Arkadaşları ona “Yamandi Molla” diye hitap etmektedir. Liseden sonra İstanbul Hukuk Mektebi’ni bitirmiş, yirmi yıla yakın devlet hizmetinde bulunduktan sonra vefatına kadar serbest avukat ve gönüllü öğretmen olarak çalışmıştır. Çoktan müslüman olmuştur ama ailesini üzmemek, onları Patrikhâne’nin tepkisinden korumak için ihtidasını kırk yıl boyunca açığa vurmamıştır. Kırk yıl boyunca oruçlarını gizli gizli, çoğu zaman sahursuz veya iftarsız tutmak zorunda kalmış; namazlarını kendi muhitinden uzak semtlerin kuytu mescidlerinde kılmıştır. Fakat artık gözyaşlarıyla kendisini ele veren Peygamber aşkını, iman ve ihlâsını daha fazla gizleme imkânı kalmamıştır.

’de Mehmet Abdülkadir ismini alarak müslüman olduğunu ilân ettiğinde ailesi kıyamet koparır. Patrikhâne nikâhını geçersiz sayar; eşinden ve çok sevdiği kızından ayrılmak zorunda kalır. Evini, sahip olduğu bütün malını mülkünü ailesine bırakmış, sadece ceketini alarak soğuk bir kış gecesi nereye gideceğini bilmeden kendisini sokağa atmıştır. Avukatlık bürosunda mahrumiyet içinde yaşamaktadır ama artık orucunu ve namazını gizlemek zorunda olmadığından mutludur. İstanbul İmam Hatip Lisesi’nde ve Yüksek İslâm Enstitüsü’nde Farsça okutmakta, talebelerini yeni ve büyük ailesinin çocukları olarak görmektedir.

’de O’nun için bir yangın yeri olan dünyadan göçüp gider. Allahu a’lem, medfun bulunduğu Karacaahmet’te, Efendimiz s.a.v.’in, Allah ve Rasûlü’nü sevenlere verdiği, “Kişi sevdiğiyle beraberdir” müjdesinin tahakkukunu beklemektedir.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası