cemal süreya kime aşıktı / Bir kadın ve ona aşık üç büyük şair | İzzet ÇAPA Köşe Yazısı - Hürriyet Haberler

Cemal Süreya Kime Aşıktı

cemal süreya kime aşıktı

Bir kadın ve ona aşık &#;&#; b&#;y&#;k şair

Haberin Devamı

“Edip’e şiir yazmayı ben öğrettim” Cemal Süreya
“Bu ikisi tartışırken ben de gittim Tomris’le evlendim” Turgut Uyar.
Ender rastlanan bir öykünün sıra dışı kahramanları olan üç yakın arkadaştı onlar Üçü de gençti, üçü de şairdi ve üçü de aynı kadını sevdiler.

Bir kadın ve ona aşık üç büyük şair

Edip Cansever, Cemal Süreya ve Turgut Uyar “İkinci Yeni” şiir akımının öncülerindendi. Birbirleriyle zaman zaman didişip kavga ederlerdi ama İstanbul’un tüm meyhaneleri tanıktı onların dostluklarına
Bu üç büyük şairin sevdasını bir taç gibi taşıyan genç kadın da, gazeteci, deneme ve öykü yazarı Tomris Tamer’di Tomris, ilk eşi Ülkü Tamer’den ayrıldıktan sonra edebiyat çevrelerinin gözbebeği olmuştu. Süreya, Cansever, Uyar’ın da sıkı bir dostu
Bu dostluğu aşka ilk dönüştüren Cemal Süreya oldu. İkisi de evliydiler ve ileride “Edebiyat tarihimizin en verimli aşkı” olarak anılacak bir ilişki için eşlerinden ayrıldılar. Üç yıl tutkulu bir beraberlik yaşadılar. Süreya, en güzel aşk şiirlerini onun için yazdı. Hatta her gece arkadaşlarıyla gittiği meyhane sohbetlerinden bile sevdiği kadın için vazgeçmişti.
Bir gün Tomris; “Neden eskisi gibi dışarı çıkıp arkadaşlarınla birlikte olmuyorsun?” diye sorunca, Cemal Süreya ertesi gün geç geldi, daha ertesi gün de, ondan sonraki günlerde de hep geç geldi.
Geç kaldığı akşamlardan birinde, Tomris Uyar masa örtüsünü silkelemek için pencereyi açtığında Süreya’yı apartmanın girişinde otururken gördü. Meğer ünlü şair her akşam iş çıkışı doğruca eve gelir ama “geç kalmak” için aşağıda oturur beklermiş. Tomris Uyar, bu davranışa “Şahsiyet Rötarı” adını koydu. Üç yılın sonunda ayrıldılar, aralarındaki aşk yine dostluğa dönüştü.
Tomris daha sonra “üç silahşörlerden” Turgut Uyar’la evlendi. Yaşamının en uzun soluklu sevgisini onda bulmuş ve şöyle demişti: “Bir ara ben onun dünyaya açılan penceresi olmaktan da öte bir şeydim, bir parçası gibiydim. Ve kendimi bir parçası gibi hissettiğim için de sıkılıyordum tabii”

Bir kadın ve ona aşık üç büyük şair

Bütün bunlar yaşanırken Edip Cansever bu aşk üçgenine hiçbir zaman giremedi. Ama tutkulu ve platonik bir aşkla seviyordu Tomris’i Onları sık sık Boğaz’daki meyhanelerde baş başa rakı içerken görmek mümkündü. Tomris, Cansever’in dostluğundan büyük bir zevk alıyordu. Ama Cansever’in genç kadına şiirlerle seslenmekten başka çaresi yoktu. Tıpkı Tomris Uyar’ın 15 Mart’taki doğum gününde yazdığı şu dizeler gibi:
“Bir adın vardı senin, Tomris Uyar’dı
Adını yenile bu yıl, ama bak Tomris Uyar olsun gene
Ben bu kış öyle üşüdüm ki sorma
Oysa güneş pek batmadı senin evinde
Söyle, ben seni uzun bir yolda yürürken gördüm müydü hiç?”
O meyhanelerden birinde Cansever tarafından peçeteye karalanmış şu sözcükler, adeta bu aşkın itirafıydı:
“Tomris rakıyı çok severdi, bense onu”
Ölümünden kısa bir süre önce Tomris Uyar da Edip Cansever için şunları söylemişti: “Sevgililik ya da aşk duygusu zamanla yara alabiliyor, örselenebiliyor, bitebiliyor. Bitmeyen tek aşkın, gerçek ve lirik bir dostluk olduğunu Edip Cansever öğretti bana.”

Bir kadın ve ona aşık üç büyük şair

Bir 26 Mart günü Rumelihisarı’ndaki Avcı Lokantası’nda, aralarında Edip Cansever, Cemal Süreya, Can Yücel, Turgut Uyar ve Tomris Uyar’ın da bulunduğu bir dostlar grubu muhabettinde söz dönüp dolaşıp ölüme geldi.
Turgut Uyar, meyhaneciden bir şişe rakı istedi ve üzerine “Bu şişeyi gelecek sene bugüne kadar saklıyoruz, 26 Mart’ta burada yine buluşup birlikte içeceğiz bu rakıyı” diye yazıp bütün şairlere imzalattı. Ve 26 Mart’ı “Ölmeme Günü” ilan ettiler.
Gerçekten de her yılın 26 Mart’ında bir araya geldiler ve yaşamı kutsadılar. Taa ki ’te Turgut Uyar’ın ölümüne kadar O günden sonra bir daha yapılmadı bu toplantı.
Zaten bir yıl sonra Edip Cansever hayata veda etti, sonra Cemal Süreya, ’de de Tomris Uyar
8 Ağustos, Edip Cansever’in doğum günüydü. Usta yazarı anarken dostluklarla aşkların harmanlandığı o hoşgörü dolu yılları bir kez daha hatırlatmak istedim size.
Ve son söz yine Edip Cansever ustadan:
Üstüme pek uymayan bu yalnızlığı ben
Taşımışım bir yolcu gibi çocukluğumdan bu yana
Önce gözleri boğulmuştu, elleri
Kupkuru dudakları en sonra
Dediler ki, içkiden öldü, yalan!
Sevgisizlikti onu aramızdan çekip çıkaran.

LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi

Yazarın Tüm Yazıları

etiket 1 Kadın 3 Şair

Edebiyat dünyasının da çok iyi bildiği bir gerçek Edip Cansever'in Tomris Uyar'a olan hayranlığıdıfunduszeue.info yıl Mart'ın 15'inde (Tomris Uyar'ın doğumgünü) bir şiir yayınlayarak hayranlığını her yıl bıkmadan usanmadan anlatmıştır şiirlerinde. 

Şu dizeleri yazmıştır onun için; 

Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç

Yağmurlar altında gördüm, kadeh tutarken gördüm de

Bir kıyıya bakarken, bakarkenki ağlayan yüzünle 

Ve yarışırsa ancak Monet'nin 

Kadınlarına yaraşan giysilerinle

Gördüm de

Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.

Öyle kısaydı ki adımların, diyelim bir yaz tatilinde

Bir otel kapısının önünde, tahta bir köprünün üstünde

Bir demet çiçekle paslanmış bir kedi arasında

Öyle kısaydı ki adımların

Şöyle bir bardak yıkayışının vaktiyle

Ölçülür ve denk düşerdi ancak

Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.

Yok bir yanıtın ''nereye'' diyenlere

Bir buz titreşimi gibi sallantılı ve şaşkın

Ve çabuk bir merhaban vardır bir yerden gelenlere

O bir yerler ki, diyelim çok uzak olsun

Sen gelmiş gibisindir oralardan, otobüslerden

Yollardan, deniz üstlerinden topladığın gülüşlerle

Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.

Seni görünce dünyayı dolaşıyor insan sanki

Hani Etiler'den Hisar'a insek bile

Bir küçük yaşındasın, boyanmış taranmışsın

Çok yaşında her zamanki çocuksun gene

Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.

Mart ayında patlıcan, ağustosta karnabahar

Mutfağın mutfak olalı böyle

Bir adın vardı senin, Tomris Uyar'dı

Adını yenile bu yıl, ama bak Tomris Uyar olsun gene

Ben bu kış öyle üşüdüm ki sorma

Oysa güneş pek batmadı senin evinde

Söyle

Ben seni uzun bir yolda yürürken gördüm müydü hiç.

Edip Cansever içinse şunları söylemişti Tomris Uyar:

''Sevgililik ya da aşk duygusu zamanla yara alabiliyor, örselenebiliyor, bitebiliyor. Bitmeyen tek aşkın gerçek ve lirik bir dostluk olduğunu Edip Cansever öğretti bana.'


Orhan Veli'den "Sonuncu Aşkına" Mektuplar

Orhan Veli'nin adını vermediği, kim olduğunu bulma işini edebiyat tarihçisine bıraktığı "sevgilisi" Nahit Hanım'a yazdığı mektuplar "Yalnız Seni Arıyorum", adıyla yayınlandı.

“Bir de sevgilim vardır, pek muteber,
İsmini söyleyemem,
Edebiyat tarihçisi bulsun”

Okuduğum en hınzır dizelerden biridir bu; en romantiği de bir yandan…

Orhan Veli’nin otobiyografisi diyebileceğimiz “Ben Orhan Veli” başlıklı şiirinin kreşendosudur bana sorarsanız.

Bu dizelerdeki “muteber sevgili” Nahit Gelenbevi’dir. Edebiyat tarihçilerinden önce pek de eşi dostu olarak görmediği ve bir sonraki kıtada andığı “üdeba” (edebiyatçılar) çıtlatıvermiş olsa gerek sevgilinin kim olduğunu… Keza Nahit Hanım’ın Orhan Veli’nin ebedi ve de edebi aşkı olduğu bilinir.

Şiirin diğer kıtası şöyle:

“Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Meşgul olmadığım ‘ehemmiyetsiz’
Sadece üdeba” arasındadır.”

Orhan Veli’nin Nahit Hanım’a yazdığı mektuplar nihayet kitaplaştı. “Yalnız Seni Arıyorum -  Nahit Hanım’a Mektuplar” adıyla Yapı Kredi Yayınları’ndan (YKY) yayınlanan kitap, uzun bir çalışmanın meyvesi.

Uzun zaman dememin nedeni, bu mektupların varlığının uzun yıllardır bilinmesinden kaynaklı. Nahit Hanım sağlığında birkaç tanesinin bazı bölümlerini Papirüs () ve Milliyet Sanat () Dergilerin’de paylaşmıştı. Ve ’de ölümünden önce mektupları arkadaşı Özay Erkılıç’a emanet ettiği biliniyor. Kitabın girişinde mektupların YKY’ye nasıl ulaştığı anlatılıyor zaten.

61 mektupluk bir kitap bu; biri telgraf.

Telgraf anlaşılır bir acelenin ürünü.

Keza Orhan Veli özellikle ilk mektuplarında Nahit Hanım’a mektup göndermediği için ya da geç gönderdiği için mütemadiyen teessüflerini, kırgınlığını, ihtiyacını belirtiyor:

"Nahit,

Bir haftadan fazla oluyor. Sana mektup yazmıştım. Bugüne kadar cevap alacağımı umuyordum.” (İstanbul, tarihsiz)

*

“Nahit,

Uzun uzun bekledikten sonra üç, dört satırlık bir mektubunu aldım. Doğrusu senden böyle mektuplar beklemiyordum”. (İstanbul, 22 Ocak )

 *

“Nahit,

Bir haftadır senden haber alamıyorum. Vaktin mi yok, hasta mısın, yoksa kasten mi yazmıyorsun? Kısa da olsa cevabını beklerim. Gözlerinden öperim.” (İstanbul, 10 Şubat )

Böyle başlıyor mektuplar. Önceleri sadece Nahit diyerek sesleniyor, neden yanıt yazmadığını ya da kısa yazdığını, geç yazdığını soran metinler bunlar. Zamanla “Canım Nahitim”, “Sevgili Nahitim”, “Nahitciğim”, “Canım, Sevgilim Nahitim” oluyor hitap şekli…

"Sonuncu Aşkım"

Bir hayranlığın kitabı bu. Katıksız bir sevgi, adanmışlık dökülüyor kelimelerden; Orhan Veli boşuna Nahit Hanım için "Sonuncu Aşkım" demez.

Peki kimdir bu Nahit Hanım?

Kitabın editörü Murat Yalçın bu soruya şöyle yanıt veriyor:

“Orhan Veli tamam da, Nahit Hanım kimdir” derseniz, “Orhan Veli’nin 36 yıllık ömrünün en büyük sevdası” denebilir. Sanat  ve edebiyat ortamlarında ‘Nahit Hanım’ olarak bilinen Nahit Gelenbevi, Ankara, Edirne ve İstanbul’da öğretmenlikle geçirmiş ömrünü (). Eğitimci Halil Vedat Fıratlı ve şair Arif Damar ile evlilikler yaşamış…”

Murat Yalçın Nahit Hanım’ı anlatırken Sabahattin Ali, Orhan Veli, Arif Damar ve Gülten Akın’ın ona ithafen şiir yazdığını, ’lardan ’lara kadar sanat ve edebiyat dünyasının ünlü isimlerini evinde, sofrasında ağırladığını ve arkadaşı olduğunu anlatıyor.

Aşık olunan Nahit hanımın etrafında bir hayranlık halesi olduğunu anlıyoruz “Yalnız Seni Arıyorum” adıyla yayınlanan kitaptaki anlatılardan ve Orhan Veli’nin mektuplarından.

Orhan Veli’nin ona yazdığı mektuplardan oluşuyor kitap; ancak Nahit Hanım’a hayran, aşık, vurgun erkek sayısı hiç de az değil; üstelik adı geçenlerin hemen hepsi bu ülkenin tarihine geçmiş yazarlar, şairler, aydınlar…

Kitabın önsözü gibi kullanılan yazı örneğin, Cemal Süreya imzalı.

"Rönesans gibi kadın"

Nahit hanıma ithafen yazdığı bu satırlarda açık bir hayranlık var… Sadece kendi duyduğu hayranlık değil, onunla bu hayranlığı paylaşanlar Cahit Sıtkı Tarancı, Sabahattin Ali, Arif Damar, Samet Ağaoğlu, Halil Vedat Fıratlı, Necip Fazıl Kısakürek, Nurullah Ataç, Nihal Atsız, Ahmet Muhip Dıranas, Cahit Külebi, Peyami Safa, Edip Çansever, Metin Eloğlu… diye uzar gider.

Bu hayranlık halesini ilk cümlesinde şöyle ifade ediyor Süreya: “Samet Ağaoğlu anılarında Nahit Hanım için ‘Rönesans gibi kadın’ sözlerini kullanır. ‘Bin dokuz yüz yirmi üç gibi kadın’ da diyebiliriz. Ya da ‘Cumhuriyet gibi kadın’. Bu onun mistik kişilerden hoşlanma­sına hiçbir zaman engel olmamıştır. Sözgelimi ilk kavalyelerinden biri Necip Fazıl.”

Mektupların bu kadar geç yayınlanmasının nedeni ise Nahit Hanım’ın sır tutan kişiliği.

Cemal Süreya şöyle anlatıyor bunu: “Anılar? Anlatmaz anılarını. O konuda bütün girişimleri boşa çı­karır, hiçbir tuzağa düşmez; çok şeyi incelikle geçiştirmeyi bilir. Ki­mi zaman da öfkelenir. Ama kısa sürer bu. 'Geliyorum' yerine 'geliyom' dediği anda bunalım atlatılmıştır. () Bir törendir Nahit Hanım'a gitmek.”

Bedri Rahmi Eyüboğlu, yıllar sonra yayınlanacak Mahmut Dikerdem'e yazdığı mektupta şöyle der:

"Orhan'ı şimdi İstanbul'da arayıp da bulamamak mümkün mü Mahmut? Sahiden hiçbir yerde bulunmaz mı dersin? Lambo'da? Balık Pazarı'nda? Öyleyse Sarıyer'e gitmiştir Yahut Edirne'ye, Nahit Nanım'a"

Nahit hanım o sıralar () Edirne'ye sürgün edilmiştir. Sürgün nedenini Nahit Hanım'ı komşusu olarak yakından tanıyan Mehmet Barlas şöyle aktarır:

"Dönemin Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri ile dans etmeyi reddettiği için"

"Benzersiz biri Nahit Hanım"

Orhan Ve­li’nin Nahit Hanım’la tanışıklığını da Cemal Süreyya’dan öğreniyoruz:

“İlk eşi Halil Vedat Fıratlı, Yahya Kemal'in öğrencisiydi. Orhan Ve­li de o eşinin öğrencisi. Gülten Akın ise kendisinin öğrencisi. Ve ken­disi sonradan Arif Damar'la evlendi.”

Ve devam ediyor satırlarına Cemal Süreya “Ankara Kız Lisesi'nde, sürgün edildiği Edirne Lisesi'ndeki ede­biyat öğretmenini arıyorum. Öğretmen değil komşu. Dev bir bardağa su, yüksük kadar bir ayaklı kadehe rakı koyuyor.

Benzersiz biri Nahit Hanım. Eşi, karşılığı yok.”

Yıllar sonra kendisinin de aralarında bulunduğu birçok şairin aşık olduğu Nahit hanım için kaleme aldığı yazısını Cemal Süraya, Orhan Veli ile bitirir. Çünkü o da bilir Nahit Hanım için “garip” Orhan Veli’nin özel bir anlamı vardır:

“Nedense Orhan Veli'nin, ölümünden sonra müsveddesi diş fırça­sına sarılı bir kâğıtta bulunan tamamlanmamış ‘Aşk Resmigeçiti’ ad­lı şiiri, bende her zaman Nahit Hanım'ın yüzünü çağrıştırmıştır:

Hiçbirine bağlanmadım
Ona bağlandığım kadar.
Sade kadın değil, insan.
Ne kibarlık budalası,
Ne malda mülkte gözü var.
Hür olsak der,
Eşit olsak der.
İnsanları sevmesini bilir
Yaşamayı sevdiği kadar."

"Şiirlerinin ilk okuyucusu"

Orhan Veli mektuplarında ona şiirler de göndermiş, zaten Nahit Hanım hayatı boyunca “şiirlerin ilk okuyucusu” olarak bilinmiş… Bu şiirler onu Orhan Veli yapan şiirleri; “Tren Sesi”, “Denizi Özliyenler İçin”, “Gün Olur”, “Sizin İçin”, “İstanbul’u Dinliyorum”, “Hürriyete Doğru”, “Galata Köprüsü”, “İçkiye Benzer Bir Şey”… Ve hepsi ilk yazıldığı haliyle duruyor mektuplarda; Orhan Veli’nin daha sonra yaptığı düzeltmelerden önceki ham halleriyle…

Duyguların yoğunluğu, ilk mektubun heyecanı dolayısıyla ve de en önemlisi daha sonra ilk şiir kitabı Vazgeçemediğim'e (Marmara Kitabevi, ) “Tren Sesi” adıyla aldığı şiirinin neden ve kime yazıldığını yıllar sonra anlamam dolayısıyla beni çok etkiledi.

Şimdi sözü ustaya bırakma zamanı. İşte kitabın üzerinde tarihi olmayan ilk mektubu

“Nahit,

Bir haftadan fazla oluyor. Sana bir mektup yazmıştım. Bugüne kadar cevap alacağımı umuyordum. Yoksa bana susarak mı muka­bele ediyorsun. Böyle ise çok müteessir olacağım. Çünkü senin mek­tuplarına ne kadar ihtiyacım olduğunu zannederim söylemiştim.

An­kara'ya gelmemin bazı şartlara bağlı olduğunu yazmakla acaba seni müşkül vaziyette mi bıraktım. Belki de bunun için yazmadın.

Ama ne lüzum var?

Benim Ankara'ya gelmem zaruret değil ya. Ben bura­da kalırsam senin bana olan dostluğun devam edemez mi?

Dostluğu arkadaşlık manasında almıyorum.

Evvelden beri mevcut olan şekilde bir dostluk.

Emin ol, dünyada hiçbir şeyden zevk almıyorum. Bütün bu tatsız günler içinde yalnız seni arıyorum.

Bir müddet de böylesine tahammül edeyim. Bu bir türlü düzelmeyen bedbin hava, biliyorum, seni artık bıktırdı.

Ama ne yapayım. Değişemiyorum. Bu zayıf irade ile hayattan zevk alabilmek ancak mucizelerle kabil olacak.

Ben asker iken1 bir mektup yazmıştın. Orada ‘Mucizeler beklemeye hakkımız yok mu?’ diyordun. Zaten kala kala bir o hakkımız kaldı galiba. Bu üzüntülerden yorulur da belki günün birinde isyan eder, böyle bir mucizeyi kolaylaştırabiliriz.

Bu mektubumu aldığın vakit her halde cevap ver Nahit. Birkaç şey olsun söyle. İstersen bana darıl. Eskisi gibi sitemlerde bulun. Sesini duymuş gibi olayım. Senden cevap al­madıkça hiçbir şey yazmayacağım. Daha doğrusu yazamayacağım. Çünkü içimdekilerden başka hayatım yok. Ne anlatayım. Biliyorsun, bir seneden beri şiir yazmıyorum. Son günlerde bir tane yazdım. Sana onu da gönderiyorum. Fakat bunu okurken halime raptetmeye kalkma. Şiir şu:

Adını henüz koymadım2

Garibim
Ne bir güzel var avutacak gönlümü
Bu şehirde,
Ne de bir tanıdık çehre;
Bir tren sesi duymayagöreyim,
İki gözüm,
İki çeşme. 

Söylediğim gibi, mektubunu bekliyorum Nahit. Sevgi ile gözle­rinden öperim.

Orhan Veli” (HK)

1- Askerliğini, arası iki buçuk yıl süreyle, Gelibolu Ortaköy'de emir subayı olarak yaptı.

2-  Bu şiirin "Tren Sesi" başlığı altında, kendi imzasıyla yayımladığı ilk kitabı Vazgeçemediğim'de (Marmara Kitabevi, ) yer alması bu tarihsiz mektubun ya da 'te, Ankara'da Tercüme Odası'nda çalışmaya başlamadan önce, İstanbul'dayken yazıldığını gösteriyor.

* Nahit Hanım fotoğrafları Özay Erkılıç arşivi.


İstanbul - BİA Haber Merkezi

Haluk Kalafat


nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası