Cem Yılmaz Dayısı
kaynağı değiştir]
Müzik[değiştir
Nebil Özgentürk’ün hazırladığı “Türkiye’nin Hatıra Defteri” belgeselinde Cem Yılmaz’dan bir “baba” ve “dayı” öyküsü daha. Filmde, ikilinin yılında “Kısmet” adlı teknesiyle tamamladığı dünya turundan dönen Sadun Boro’yu sandalla karşılamaya giderken yaşadıkları macera anlatılıyor.
ÜNLÜ komedyen Cem Yılmaz’ın babası Arif Yılmaz ve dayısı Mehmet Küçükdurmaz daha önceleri reklam filmleri ile ekranlara gelmiş ve kamuoyu tarafından “gıyaben” tanınmışlardı. Bu kez gerçek bir öyküde ve gerçek isimleri ile ekrana yansıyacaklar.
Can Dündar’ın 30 Mart Pazar günü Milliyet Gazetesi’nde yayınlanan yazısında bu gelişmeye yer veriliyor. Konu Nebil Özgentürk’ün hazırladığı “Türkiye’nin Hatıra Defteri” adlı seri belgesel için geliştirdiği ilginç fikirden ortaya çıktı.
Özgentürk, bu belgesel dizisi için 13 sinema yönetmeninden 13 kısa film çekmelerini istedi. Davet yapılan yönetmenlerden biri de Cem Yılmaz’dı… Ve Cem Yılmaz, bu belgesel kuşağı içinde hazırlayacağı 10 dakikalık kısa filme de “tarihi bir aile öyküsü” yerleştirmeye karar verdi. Kahramanları, daha önce de olduğu gibi babası ve dayısı olacaktı. Ancak bu sefer onlar “bir reklam filmi senaryosu”ndaki gibi hayali değil, gerçek yaşamlarındaki öykü ile geleceklerdi ekrana…
SADUN BORU’YU KARŞILAMAYA GİDERKEN…
Konu yılında yaşanıyor.
Sadun Boro, “Kısmet” adlı metre boyundaki yelkenlisi ile yılında çıktığı dünya turunu tamamlamış ve yılının 15 Haziran’ında İstanbul’a dönmüştür. Karşılanışı bir “Milli Dava” gibi görkemli olmuş, Dolmabahçe önüne demir atmaya gelişine yüzlerce tekne katılmıştır. Hürriyet Gazetesi, Boro’nun bu yolculuğunu tefrika halinde yayınlamaktadır.
Özetle Dolmabahçe önü bir panayır havasındadır. O yıllarda 20’li yaşlarda olan Cem Yılmaz’ın babası Arif Yılmaz ile dayısı Mehmet Küçükdurmaz da bu şenliğe katılmak isterler. Oturdukları Sarayburnu’ndan bir sandal kiralayarak kürek çeke çeke Dolmabahçe’ye gitmektir niyetleri.
“Denizcilik” hiç bilmedikleri bir konudur. “Sandal sefası” ile ünlü o yıllarda, gözlerine kestirmişler bu “küçük yolculuğu” … Biri Sivaslı, diğeri Edirne’nin bir köyünden… Yüzme bile bilmemektedirler…
ÜÇ SAATLİK DEVRİALEM
“Bir saatliğine” kiraladıkları kayıkla Salıpazarı önlerine doğru yaklaşırlarken ıskarmozlardan biri kırılır ve tek küreğe kalırlar. Tek kürekle de yerlerinde dönüp dururlar. Bu sırada akıntı onları alıp Marmara’ya doğru sürüklemektedir. Baba ve dayı ıslık çalarak çevredeki teknelerden yardım isterler. Ancak ıslıkları “tezahürat” sanılır ve kimse onlarla ilgilenmez.
Acemi denizciler, Kısmet’in binlerce millik yolculuğunu noktaladığı üç milik yere ulaşamamışlardır.
Saatler sonra, “olay yeri”nden uzaklaştıklarında korkuları ve panikleri ile çevredeki balıkçıların dikkatini çekmeyi başarırlar. Kurtarılışları böyle olur. Sandalları yedeğe alınır ve Sarayburnu’ndaki kayıkçıya “teslim” edilirler.
NÜFUS KAĞITLARI REHİN KALDI
Ama iş bu kadarla bitmez. Kayığı kiraladıkları zaman “adet” olduğu gibi nüfus kağıtlarını kayıkçıya vermişlerdir. Ve saatler süren “deniz serüveni” sonrasında “biriken kira ücreti”ni ödeyemedikleri için nüfus kağıtlarını geri alamamışlardır.
O günlerde yüreklerini ağızlarına getiren “Kısmet Macerası” aradan 40 yıl geçtikten sonra bir Cem Yılmaz filmine konu oldu. İşin içinde Cem Yılmaz ve böyle bir öykü olunca da “komedi” özelliği taşıyacağı tartışılmaz bir gerçek.
Ne Cem Yılmaz’ın, ne babasının, ne de dayısının filmden fazla bir beklentileri yok. Tek tesellileri 40 yıl önceki kayıkçıyı bulupnüfus cüzdanlarını geri almaları olacak. Gerçi o yıllardan sağlanan görüntülerle belgeseli renklendiren Nebil Özgentürk, filmin sonunda ikiliye nüfus kağıtlarını geri verdirecek ama bu “gerçek” olmayacak.
Lütfen yorum ekleyebilmek için sisteme giriş yapın veya üye olun.
kaynağı değiştir]
Nebil Özgentürk’ün hazırladığı “Türkiye’nin Hatıra Defteri” belgeselinde Cem Yılmaz’dan bir “baba” ve “dayı” öyküsü daha. Filmde, ikilinin yılında “Kısmet” adlı teknesiyle tamamladığı dünya turundan dönen Sadun Boro’yu sandalla karşılamaya giderken yaşadıkları macera anlatılıyor.
ÜNLÜ komedyen Cem Yılmaz’ın babası Arif Yılmaz ve dayısı Mehmet Küçükdurmaz daha önceleri reklam filmleri ile ekranlara gelmiş ve kamuoyu tarafından “gıyaben” tanınmışlardı. Bu kez gerçek bir öyküde ve gerçek isimleri ile ekrana yansıyacaklar.
Can Dündar’ın 30 Mart Pazar günü Milliyet Gazetesi’nde yayınlanan yazısında bu gelişmeye yer veriliyor. Konu Nebil Özgentürk’ün hazırladığı “Türkiye’nin Hatıra Defteri” adlı seri belgesel için geliştirdiği ilginç fikirden ortaya çıktı.
Özgentürk, bu belgesel dizisi için 13 sinema yönetmeninden 13 kısa film çekmelerini istedi. Davet yapılan yönetmenlerden biri de Cem Yılmaz’dı… Ve Cem Yılmaz, bu belgesel kuşağı içinde hazırlayacağı 10 dakikalık kısa filme de “tarihi bir aile öyküsü” yerleştirmeye karar verdi. Kahramanları, daha önce de olduğu gibi babası ve dayısı olacaktı. Ancak bu sefer onlar “bir reklam filmi senaryosu”ndaki gibi hayali değil, gerçek yaşamlarındaki öykü ile geleceklerdi ekrana…
SADUN BORU’YU KARŞILAMAYA GİDERKEN…
Konu yılında yaşanıyor.
Sadun Boro, “Kısmet” adlı metre boyundaki yelkenlisi ile yılında çıktığı dünya turunu tamamlamış ve yılının 15 Haziran’ında İstanbul’a dönmüştür. Karşılanışı bir “Milli Dava” gibi görkemli olmuş, Dolmabahçe önüne demir atmaya gelişine yüzlerce tekne katılmıştır. Hürriyet Gazetesi, Boro’nun bu yolculuğunu tefrika halinde yayınlamaktadır.
Özetle Dolmabahçe önü bir panayır havasındadır. O yıllarda 20’li yaşlarda olan Cem Yılmaz’ın babası Arif Yılmaz ile dayısı Mehmet Küçükdurmaz da bu şenliğe katılmak isterler. Oturdukları Sarayburnu’ndan bir sandal kiralayarak kürek çeke çeke Dolmabahçe’ye gitmektir niyetleri.
“Denizcilik” hiç bilmedikleri bir konudur. “Sandal sefası” ile ünlü o yıllarda, gözlerine kestirmişler bu “küçük yolculuğu” … Biri Sivaslı, diğeri Edirne’nin bir köyünden… Yüzme bile bilmemektedirler…
ÜÇ SAATLİK DEVRİALEM
“Bir saatliğine” kiraladıkları kayıkla Salıpazarı önlerine doğru yaklaşırlarken ıskarmozlardan biri kırılır ve tek küreğe kalırlar. Tek kürekle de yerlerinde dönüp dururlar. Bu sırada akıntı onları alıp Marmara’ya doğru sürüklemektedir. Baba ve dayı ıslık çalarak çevredeki teknelerden yardım isterler. Ancak ıslıkları “tezahürat” sanılır ve kimse onlarla ilgilenmez.
Acemi denizciler, Kısmet’in binlerce millik yolculuğunu noktaladığı üç milik yere ulaşamamışlardır.
Saatler sonra, “olay yeri”nden uzaklaştıklarında korkuları ve panikleri ile çevredeki balıkçıların dikkatini çekmeyi başarırlar. Kurtarılışları böyle olur. Sandalları yedeğe alınır ve Sarayburnu’ndaki kayıkçıya “teslim” edilirler.
NÜFUS KAĞITLARI REHİN KALDI
Ama iş bu kadarla bitmez. Kayığı kiraladıkları zaman “adet” olduğu gibi nüfus kağıtlarını kayıkçıya vermişlerdir. Ve saatler süren “deniz serüveni” sonrasında “biriken kira ücreti”ni ödeyemedikleri için nüfus kağıtlarını geri alamamışlardır.
O günlerde yüreklerini ağızlarına getiren “Kısmet Macerası” aradan 40 yıl geçtikten sonra bir Cem Yılmaz filmine konu oldu. İşin içinde Cem Yılmaz ve böyle bir öykü olunca da “komedi” özelliği taşıyacağı tartışılmaz bir gerçek.
Ne Cem Yılmaz’ın, ne babasının, ne de dayısının filmden fazla bir beklentileri yok. Tek tesellileri 40 yıl önceki kayıkçıyı bulupnüfus cüzdanlarını geri almaları olacak. Gerçi o yıllardan sağlanan görüntülerle belgeseli renklendiren Nebil Özgentürk, filmin sonunda ikiliye nüfus kağıtlarını geri verdirecek ama bu “gerçek” olmayacak.
Lütfen yorum ekleyebilmek için sisteme giriş yapın veya üye olun.
| Yıl | Şarkı | Albüm |
|---|---|---|
| Ah Bu Gönül Şarkıları | Makyaj Odası Şarkıları | |
| Kazma (Barış Manço cover) | Ali Baba ve 7 Cüceler (Orijinal Film Müzikleri) | |
| Cambaz | Rockuba | |
| Aya Benzer (Mustafa Sandal cover) | Arif V (Orijinal Film Müzikleri) | |
| Kandırdım (Kenan Doğulu cover) | ||
| Araba (Mustafa Sandal cover) | ||
| Kuzu Kuzu (Tarkan cover) | ||
| Şımarık (Tarkan cover) | ||
| Bizim Mahalle | ||
| Ellerimde Çiçekler | İlhan Şeşen Hediyem | |
| Doyamadım | Erşan Kuneri (Orijinal Dizi Müzikleri) | |
| Kaldırdım | ||
| Sen | ||
| Ne Oldu Yaram |