behlül dana hz sözleri / Bir Hak âşığı: Behlül Dânâ Hazretleri - YENİ ASYA

Behlül Dana Hz Sözleri

behlül dana hz sözleri

Behl&#;l-i D&#;n&#; kimdir ?

Ukalâ-yi mecânînden (deli görünüşlü akıllılar) olan Behlûl-i Dânâ Behlûl-i Dîvâne, Sultânü'l-meczûbîn ve Abbâsî halifesi Hârûnürreşîd () ile olan münasebeti dolayısıyla Behlûl er-Reşîd diye de anılır. Hakkındaki bilgilerin büyük bir kısmı menkıbe mahiyetindedir. Diğer behlûllere ve meczuplara ait söz ve hikâyeler çoğunlukla ona bağlandığı gibi birtakım halk fıkraları da kendisine mal edilmiştir.

Rivayetler Behlûl'ün aslen Kûfeli olduğunu ve Bağdat'ta yaşadığını göstermektedir. Kaynakların verdiği bilgilere göre Behlûl başlangıçta saf ve deli değildi. Sonradan ilâhî cezbeye tutularak kendinden geçtiğine, bir daha kendine gelemediğine ve nefsinin tamamıyla silinip gittiğine inanılan Behlûl'ün bundan sonraki hal ve hareketleri oldukça gariptir. Yarı deli haline gelmesine rağmen sözleri nükteli ve iğneleyici, davranışları anlamlı ve uyarıcıdır. Hakkındaki menkıbelere göre mezarlarda ve harabelerde dolaşır, yalnızlığı sever, zaman zaman çocukların maskarası olur, onlar tarafından taşlanır, ama o bunları hep hoş karşılardı. Behlûl'e atfedilen fıkra ve hikâyeler hem güldürücü hem düşündürücüdür. Bunlar içinde oldukça garip ve çocukça olanları yanında müstehcen olanlarına da rastlanır. Akıllı ve ağır başlı kimselerin söylemekten ve yapmaktan hayâ ettikleri sözler ve davranışlar genellikle ona nisbet edilmiştir.

Bazı menkıbeler onu Hârûnürreşîd'in kardeşi, bazıları yeğeni, bazıları da nedimi olarak gösterir. Hârûnürreşîd'e gerçekleri hiç çekinmeden söylediği, hatalarını çeşitli biçimlerde yüzüne vurarak onu doğru yola getirmeye ve uyarmaya çalıştığı, bunun için de eline geçen fırsatları kaçırmadığı rivayet edilir. Behlûl-i Dânâ diğer behlûller gibi gülmesi ve kahkahasıyla da meşhurdur. Sorulan sorulara ekseriya gülerek, bazan kahkaha atarak cevap verir, ancak bu alaycı tavırları genellikle bir uyarı ve öğüt anlamı taşırdı. Behlûl-i Dânâ'nın vefatı bazı kaynaklarda () olarak da belirtilmektedir.

Behlûl tasavvufî eserlerde Allah âşığı bir sûfî ve velî olarak gösterilmiştir. Muhyiddin İbnü'l-Arabî, Abdülvehhâb eş-Şa'rânî, Abdürraûf el-Münâvî ve hatta İbnü'l-Cevzî'nin eserlerinde onun Hak âşığı bir meczup olduğu önemle belirtilmiştir. Attâr'ın İlâhînâme'sinde, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin Mes̱nevî'sinde, Yâfiî'nin er-Ravżü'r-reyâḥîn'inde ona ait fıkra ve menkıbeler anlatılmıştır. Nefzâvî, er-Ravżü'l-ʿâṭır'da Behlûl'ü âşıkane hikâyelerin kahramanı olarak göstermiştir. İbn Kuteybe'nin ʿUyûnü'l-aḫbâr'ında, İbn Abdürabbih'in el-ʿİḳdü'l-ferîd'inde, Lâmiî Çelebi'nin Letâifnâme'sinde Behlûl-i Dânâ menkıbelerine yer verilmesi, bu fıkraların halk arasında geniş çapta yayıldığını göstermesi bakımından önemlidir. Söz konusu fıkra ve şiirler dikkate alındığında onun bir velî olmaktan çok bir halk filozofu hüviyetine sahip olduğunu söylemek mümkündür. Behlûl-i Dânâ'nın menkıbe ve fıkraları Arap ve İran edebiyatında olduğu gibi Türk halk edebiyatında da önemli bir yer tutmaktadır.

Şiî kaynakları Behlûl'ün İmam Ca'fer es-Sâdık'ın (ö. /) talebesi olduğunu, aslında Şiî olduğu halde takıyye* gereği Sünnî göründüğünü, hatta baskı görmemek ve fikirlerini serbestçe ifade etmek için deli olmadığı halde deliliğe vurarak kendini korumaya çalıştığını kaydederler. Tarih bakımından bu husus mümkün olmadığı için onu on iki imamdan Mûsâ el-Kâzım'ın veya Ali er-Rızâ'nın talebesi sayanlar da vardır. Ancak onun Şiî olduğunu gösteren hiçbir ilmî delil yoktur. Behlûl'ün Eymen b. Nâil ve Amr b. Dînâr gibi şahıslardan rivayet ettiği hadisler muhaddisler tarafından muteber görülmemiştir.

Behlûl'e ait olduğu ileri sürülen ve bazı kütüphanelerde nüshalarına rastlanan (bk. Brockelmann, GAL Suppl., I, ) el-Ḳaṣîdetü'l-Bühlûliyye sonraki devirlerde derlenmiştir.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi


Bir Kıssa-Behlül Dana funduszeue.info-Herkez Hesabını Ödemiş.

BEHLÜL DANA’DAN GÜZEL VE KISA BIR HIKAYE
Behlül Dana birgün Harun Reşid’den bir vazife istedi. Harun Reşid de ona çarşı pazar ağalığını (denetimini) verdi. Behlül hemen işe koyuldu. İlk olarak bir fırına gitti. Birkaç ekmek tarttı hepsi normal gramajından noksan geldi. Dönüp fırıncı ya sordu: “Hayatından memnun musun, geçinebiliyor musun, çoluk-çocuğunla ağzının tadı var mı?” Adam her soruya olumsuz cevap verdi. Memnun olduğu bir şey yoktu. Behlül birşey demeden ayrıldı ve bir başka fırına geçti. Orada da birkaç ekmek tarttı ve gördü ki bütün ekmekler gramajından fazla geliyor, eksik gelmiyor. Aynı soruları bu fırının sahibine de sordu ve her soruya olumlu cevap aldı. Bundan sonra başka bir yere uğramadan doğru Harun Reşid’in huzuruna çıktı ve yeni bir vazife istedi. Harun Reşid, “Behlül daha demin vazife verdik sana ne çabuk bıktın?” dedi.

Behlül açıkladı:

&#; Efendimiz çarşı pazarın ağası varmış. Benden önce ekmekleri tartmış, vicdanları tartmış, buna göre herkes hesabını ödemiş, bana ihtiyaç kalmamış.

Bunu beğen:

BeğenYükleniyor


Behlül-i Dana

Meczûb. Hak âşığı. Çok tanınmış evliyâdan biri. Asıl ismi Vüheyb bin Ömer Sayrâfî'dir. Behlûl-i Dânâ adıyla şöhret buldu. Doğum târihi kesin olarak bilinmemektedir. Kûfeli olduğu hâlde ömrünün çoğunu Bağdât'ta geçirdi. Hârûn Reşîd'in kardeşi olduğuna dâir rivâyetler varsa da aslı yoktur. Hârûn Reşîd'e nasîhat verirdi. Herkese ders olacak hikmetli sözleri çok meşhûrdur. (H) senesi Bağdât'ta vefât etti. Dicle kenarında Şunûziyye kabristanlığına defnedildi.

Behlül-i Dânâ, zamânın büyüklerinin sohbetlerinde bulundu. Eymen bin Nâbil, Amr bin Dînâr ve Âsım bin Ebi'n-Necîd'den hadîs-i şerîf öğrendi. İbretli mânâlı sözler söyledi. Menkıbeleri dilden dile aktarıldı.

Oyun için yaratılmadık

Behlül-i Dânâ bir gün Bağdât sokaklarından birinde giderken, oynayan çocuklar gördü. Çocuklardan biri ise bir köşeye çekilmiş onlara bakıyor ve ağlıyordu. Behlül-i Dânâ o çocuğun yanına gitti ve;

"Ey çocuk niçin ağlıyorsun? Gel sana bir şeyler alayım da sen de arkadaşlarınla oyna." dedi ve çocuğun başını okşadı.

Çocuk bakışlarını Behlül'e çevirdi ve;

"Ey aklı az adam! Biz oyun için yaratılmadık." dedi.

Behlül bu söze şaştı ve çocuğa;

"Ey oğlum! Peki niçin yaratıldık." diye sordu.

Çocuk;

"Allahü teâlâyı bilmek ve O'na ibâdet etmek için." dedi.

Behlül hazretleri;

"Peki bunun öyle olduğunu nereden biliyorsun?" diye sordu.

Çocuk, Mü'minûn sûresinin âyet-i kerîmesini okuyuverdi. Meâlen; "Sizi ancak boşuna yarattığımı ve gerçekten bize döndürülmeyeceğinizi mi zannettiniz?"

Hazret-i Behlül tekrar;

"Ey çocuk. Sen hakîmâne konuştun. Bana biraz daha nasîhat et." dedi ve ağlamaya başladı. Kendinden geçmişti.

Kendine geldiğinde çocuğa;

"Ey oğlum! Senin günâhın yok. Sen bir çocuksun. Nasıl oluyor da böyle düşünebiliyorsun?" diye sordu.

Çocuk da;

"Ey Behlül! Babamı ateş yakarken gördüm. İri odunları küçük çırpılarla tutuşturuyordu. Ben de Cehennem'in yanan küçük odunlarından olacağımdan korkuyorum." dedi.

Bu sözler üzerine Behlül-i Dânâ hazretleri tekrar ağladı. Kendinden geçti. Kendine geldiğinde çocuğu yanında göremedi. Oradakilere bu çocuğun kim olduğunu sordu.

Onlar;

"Tanımadın mı?" dediler.

Behlül;

"Hayır." deyince, onlar;

"Bu, hazret-i Hüseyin evlâdından seyyid bir çocuktur." dediler.

Behlül de; "Ancak böyle bir ağacın meyvesi bu kadar olgun olabilirdi." deyip oradan ayrıldı.

Sayıya sığmaz

Bir gün Behlül-i Dânâ'ya;

"Basra'daki Hak âşıklarını sayar mısın?" dediler.

O;

"Bunlar sayıya sığmaz. İsterseniz öyle olmayanları söyleyeyim. Zîrâ bunlar birkaç tânedir." diye cevap verdi.

Soranlar özür dileyip oradan ayrıldılar.

Sohbet

Bir gün Behlül'ü kabristanda gördüler. Ayaklarını kabir taşları arasına sokmuş toprakla oynuyordu.

Kendisine;

"Ey Behlül ne yapıyorsun?" diye sordular.

Onlara gâyet sâkin olarak;

"Bana eziyet etmeyen, gıybetimi yapmayan insanlarla oturup sohbet ediyorum. Bunlar sağ olanlardan daha emin." diye cevap verdi.

Ne Nasihat İstiyorsun?

Bir gün devrin halîfesi Hârûn Reşîd ile karşılaştı.

Halîfe;

"Seni gördüğüme çok sevindim. Çünkü uzun zamandır seninle konuşmayı arzu ediyordum." dedi.

Hazret-i Behlül güldü ve;

"Benim böyle bir arzum yoktu." cevâbını verdi. Buna rağmen Hârûn Reşîd kendisinden nasîhat istedi. "Ne nasîhatı istiyorsun? Şu sarayına bak, bir de kabirlere bak! Bunlardan ibret almayan, nasîhat almayan nelerden alır! Hâlin ne olacak, ey müminlerin emîri! Yarın Cenâb-ı Hakk'ın huzûruna çıkacaksın. Büyük küçük yaptığın her şeyden suâl olunacaksın. Bunlara nasıl cevap vereceksin iyi düşün! Bu hesap zamânında aç ve susuz olacaksın, çıplak bulunacaksın. Orada bulunanlar sana bakıp gülecekler. Perişan hâlin orada meydana çıkacak, başka nasîhatı ne yapacaksın?" dedi. Adâleti ile meşhûr olan Hârûn Reşîd onun nasîhatlarından çok istifâde ettiğini bildirdi.

Buğday tanesi bir dinar olsa

Bir zaman Bağdât'ta fiyatlar çok yükselmişti. Hayat pahalılığı çekilmez bir hâl aldı. Muhammed bin İsmâil bin Ebî Fudayl gelerek;

"Ey Behlül! Müslümanların ve bütün insanların hattâ hayvanların rahatlaması için Allahü teâlâya duâ etmez misin?" dedi.

O şöyle cevap verdi:

"Allahü teâlâya yemin ederim ki, ben bu işe karışmam. Eğer bir buğday tânesi bir dinar olsa, bize emrettiği gibi Allahü teâlâya ibâdet etsek, O bize vâdettiği gibi rızkımızı verir." Sonra ellerini birbirine vurarak; "Ey dünyâyı ve süslerini toplayan, gözleri uykudan lezzet almayan kimse, nefsinle uğraşıp âhirete bir tedârik yapmadın, kıyâmet gününde Allahü teâlâya ne cevap vereceksin?" dedi.

Benim de Rabbimdir

Abdullah bin Mihran anlatıyor:

Hârûn Reşîd hacca gitti. Dönüşünde bir müddet Kûfe'de istirahat etti. Sonra yola çıkacağı zaman herkes kendisini yolcu etmek için sokağa döküldü. Behlül de çıkmıştı. Çocuklar onunla oynayıp eğleniyorlardı. Tam o sırada Hârûn'un develer üzerinde muhteşem kâfilesi gözüktü. Çocuklar da Behlül'ü bırakıp onun seyrine koyuldular. Tam Hârûn'un geldiği sırada Behlül yüksek sesle:

"Ey Hârûn!" diye seslendi.

Hârûn, perdeyi kaldırarak:

"Buyur Behlül, ne istiyorsun?" dedi. Behlül:

"Ey Müminlerin Emîri! Eymen bin Nâil, Kudame bin Abdülâmir'den bize şöyle haber verdi ve dedi ki:

"Ben Resûl-i ekremi Arafat'tan dönüşte görmüştüm. Kızıl bir deveye binmişti. Yanında kimse dövülmediği gibi, kimse de kovulmazdı. "Yol verin, yol verin!" diyen münâdileri de yoktu. Sen de bu usûle riâyet eyle. Bilmiş ol ki; tevâzu ile yolculuk etmen, kibir ile seyâhatinden hayırlıdır."

Behlül Dânâ yine;

"Bağdât ve etrafını nûrlandırıp aydınlatacak hediyeler götürüyor musun?" dedi.

Halîfe;

"Bu hediyeler nasıl olur?" deyince,

Behlül hazretleri;

"İnsanlara Allahü teâlânın sevgisini, O'ndan korkmayı, onlara örnek olacak şekilde hâl ve hareketler, onlar hakkında temiz ve güzel düşüncelere sâhib olmak en güzel hediyedir." dedi.

Bunu dinleyen Hârûn Reşîd ağlayarak;

"Ey Behlül, biraz daha anlat!" dedi.

Behlül:

"Memleketinin bir köşesinde bir mazlum zulme uğrasa, sen memleketin diğer köşesinde bile olsan, Allahü teâlâ bunun hesâbını senden soracak. Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen; "Şüphesiz ki iyiler Naîm Cenneti'ndedir. Kötüler ise Cehennem'dedir." buyurdu (İnfitar sûresi: ). Âhirette, Cennet veya Cehennem dışında gidilecek üçüncü bir yer yoktur. O hâlde hazırlığını buna göre yap." dedi.

Halîfe;

"Amellerimiz hakkında ne dersiniz?" diye sordu.

Behlül hazretleri;

"Allahü teâlâdan korkarak ve emrettiğine uygun olarak yapılan amel makbuldür." buyurdu.

Halîfe;

"Peygamber efendimizle, akrabâlık olarak yakınlığımız hakkında ne dersiniz?" diye sordu.

Behlül;

"Peygamber efendimize akrabâlıktan ziyâde, bildirdiği hükümlere bağlılıkta yakın olmak daha mühimdir." dedi.

Halîfe;

"Peygamber efendimizin şefâatine kavuşabilecek miyiz?" deyince de,

Behlül;

"Onu Allahü teâlâ bilir." buyurdu.

Halîfe;

"Nasıl yaşayalım?" diye sordu.

Behlül;

"Allah'tan kork. Her hâlinde Muhammed aleyhisselâmın sünnetine tâbi ol. Bu durumda en kârlı yolu seçmiş olursun." dedi.

Halîfe;

"Çok güzel söylüyorsun, şu hediyemi kabûl et." dedi.

Behlül hazretleri de;

"Onu kimden aldınsa ona ver. Dünyâdaki sâhipleri yakana yapışmadan önce, verenin yoluna harca. Bunu burada yap. Âhirete kalırsa onlara bir şey bulup veremezsin, râzı edemezsin." diye cevap verdi.

Parayı almayınca, Hârûn Reşîd;

"Para borcun varsa onu ödeyelim." dedi.

Behlül:

"Kûfe'de birçok ilim sâhipleri vardır. Borç ile borcun ödenmeyeceğinde ittifak etmişlerdir." dedi.

Hârûn Reşîd:

"Bâri ihtiyâcını temin edelim." deyince,

Behlül hazretleri;

"Allahü teâlâ senin Rabbin olduğu gibi, benim de Rabbim'dir. Seni hatırlayıp beni unutması muhâldir." buyurdu.

Hârûn Reşîd, bu sözleri işitince ağladı.

Her koyun kendi bacağından

Bir gün halka doğru yolu göstermek için söylediği sözlerden rahatsız olanlar, Hârûn Reşîd'e gidip;

"Sultanım, bizim yaptıklarımızın ona ne zararı var? Bizi kendi hâlimize bıraksın. Sonra her koyun kendi bacağından asılır." gibi sözlerle şikâyet ettiler. Bunun üzerine Hârûn Reşîd, Behlül Dânâ'yı çağırtıp, halkın isteğini bildirdi.

Behlül Dânâ hiç sesini çıkarmadan sarayı terk etti. Birkaç koyun alıp kesti, bacaklarından mahallenin köşe başlarına astı. Bunu gören halk gülerek; "Deliden başka ne beklenir, yaptığı işler hep böyle zâten." diyorlardı. Aradan günler geçtikçe, asılan hayvanlar kokuyor, bundan da bütün mahalle zarar görüyordu. Kokudan durulmaz hâle gelince, aynı kişiler Hârûn Reşîd'e gidip, durumu anlattılar. Behlül Dânâ'yı çağırtıp, sorduğunda:

"Bir kötünün herkese zararı olduğunu herhalde anladılar. Ben bir şey yapmadım, her koyunun kendi bacağından asıldığını onlara gösterdim." diye cevap verdi.

Bazımızı Bazımıza

Hasan bin Sehl anlatır:

Bir gün çocuklar, hazret-i Behlül'e taş atmağa başladılar. Taşın birisi vücûdunu kanatınca,

"Ey çocuklar! Ben, Allahü teâlâya tevekkül ettim. O elbette bana kâfidir. O ne güzel vekildir. Ancak Allahü teâlâya yaklaşmak insana rahatlık verir. İnsanlara ezâ ve cefâ yapanlar hiç merhametli olur mu?" dedi. Ben dayanamadım.

"Ey Behlül, çocuklar sana taşla vuruyorlar, sen onlara merhamet ediyorsun. Bu nasıl iştir?" dedim.

O da,

"Sus!.. Allahü teâlâ, benim üzüntü ve acımı, onların da sevincinin çokluğunu elbet biliyor. Bâzımızı, bâzımıza bağışlaması umulur." buyurdu.

Kaybolan deve

Adamın birisi namaz kılmaz, diğer ibâdetleri yapmaz ama her gece yatarken;

"Yâ Rabbî! Bana Cennet'ini ver!" diye duâ ederdi.

Bir gece aynı şekilde yattı. Geç vakitte, damdan bir tıkırtı geldiğini hissederek uyandı. Hemen çıkıp;

"Kimsin, orada ne arıyorsun?" dedi.

Damda bulunan Behlül Dânâ idi ve;

"Devem kayboldu da onu arıyorum." dedi.

Ev sâhibi,

"Kaybolan deve damda olması mümkün mü? Bu akılsızlık değil midir?" deyince,

Behlül-i Dânâ;

"Senin, hiç ibâdet etmemen ve sonra da Allahü teâlâdan Cennet'i istemen daha akılsızlık değil midir?" buyurdu.

Ev sâhibi O zaman, Behlül-i Dânâ'nın kendisine nasihat vermek için böyle yaptığını anladı. Hatâsını anlayıp, tövbe etti ve ibâdetlerini aksatmadan yapmaya başladı.

Bu kapıya gelecek

Bir gün Behlül-i Dânâ'nın evine hırsız girmiş, evde ne bulduysa götürmüştü. Doğruca kalkıp kabristânlığa gitti ve kapısına oturdu. Bunun farkına varanlar başına toplanıp;

"Niçin hırsızın peşinden gitmedin de buraya geldin?" dediler.

Onlara;

"Yolunu şaşırmış o adamcağızı burada bekliyorum." diye cevap verdi.

Bu söze oradakiler kahkaha ile güldüler ve;

"Hay Allah iyiliğini versin, o adamın burada işi ne?" dediler.

Bunun üzerine Behlül hazretleri;

"Siz hiç merak etmeyin o mutlakâ bu kapıya gelecek. Ecel onu buraya getirecektir." buyurdu. Bu sözler üzerine herkes derin düşüncelere daldı.

Boş Taht

Behlül bir gün Hârûn Reşîd'in taht odasını boş buldu ve çıkıp tahta oturuverdi. Bunu gören askerler onu kamçı ile dövmeye başladılar. Askerler vurdukça o;

"Vah Hârûn Reşîd. Vah Hârûn Reşîd!" diyordu.

O esnâda halîfe geldi ve manzara karşısında donup kaldı. Askerleri uzaklaştırdıktan sonra;

"Ey Behlül! Bu ne hâl?" diye sordu.

Behlül;

"Senin için ağlıyorum. Burada tahtı boş bulup bir an oturdum. Bu kadar kırbaç yedim. Sen ise senelerdir bu tahtın üzerinde oturuyorsun. Hâlin ne olur diye düşündüm."

Hârûn Reşîd;

"Peki ne yapmam lâzım?" dedi.

ehlül;

"Mâdem ki bu yükün altına girdin. Zulme meyletme. Adâlet üzere ol. Böylece tahtında otur." buyurdu.

En çok

Behlül Dânâ hazretlerinin halîfe Hârûn Reşîd'e bir nasîhati de şöyle oldu.

Bir gün halîfeye;

"Ey Hârûn Reşîd! Yer içinde, yer üzerinde ve göklerde çok olan nedir?" diye sordu.

Hârûn Reşîd;

"Bunu bilmeyecek ne var? Yer içinde ölüler, yer üzerinde hayvanlar ve bitkiler, gökte ise meleklerdir." dedi.

Behlül; "Değil." buyurdu.

Halîfe;

"Nedir?" deyince,

Behlül-i Dânâ;

"Ey Halîfe! Yer içinde çok olan ölülerin pişmanlıkları, yer üzerinde insanların hırs ve tamahı, gökte ise âdil hükümdarların sevaplarıdır." buyurdu.

Bu sözler üzerine Hârûn Reşîd ağlamaya başladı.

Rüyadaki padişahlık

Bir gün Hârûn Reşîd, Behlül ile görüşmek, hikmetli sözlerini duymak istedi. Bu şekilde adamlarını gönderip Behlül'ü getirmelerini söyledi. Gidenler Behlül'ü boş bir mezar içinde uyur buldular. Uyandırdıklarında;

"Siz ne yaptınız. Beni pâdişâhlık makâmından indirdiniz. Şimdi ben ne yapacağım." dedi.

Görevliler gidip bu sözleri halîfeye bildirdiler. Hârûn Reşîd onun bu hâline bir mânâ veremedi, huzûruna geldiğinde;

"Ey Behlül! Bu ne iş. Sen hangi pâdişâhlıktan indirildin?" dedi.

O, bu soru üzerine;

"Ey Halîfe! Rüyâmda kendimi hükümdâr olmuş gördüm. Tahtımda oturuyordum. Hizmetçilerim vardı. Saltanat ve ihtişam içinde idim. Lâkin senin adamların beni uyandırdı ve tahtımdan oldum."

Bu sözlere Hârûn Reşîd güldü ve;

"Ey Behlül! Rüyâdaki pâdişâhlığa îtibâr olur mu?" dedi.

Bunun üzerine Behlül hazretleri;

"Ey müminlerin emîri! Benim hükümdarlığım ile seninki arasında ne fark var. Ben gözlerimi açınca hayat buldum. Sen gözlerini kapayacak olsan ebediyyen emirlikten düşecek saltanatından olacaksın ve nedâmet, pişmanlık günün başlayacak. O halde hangimizin hükümdârlığına îtibâr yoktur siz söyleyin." dedi.

Bunun üzerine Hârûn Reşîd söyleyecek söz bulamadı.

Ne söylersen söyle

Behlül-i Danâ hazretleri bir gün Bağdât sokaklarından birinde giderken, iki kişinin kıyasıya kavga ettiklerini gördü. Biri diğerine ağza alınmayacak şeyler söylüyordu.

Behlül-i Dânâ onun yanına yaklaşıp;

"Sen bize gel ne söylersen söyle lâkin bizden bir tek kelime karşılık alamazsın." dedi.

Öfkeden deliye dönmüş adam birden durdu ve;

"Ey Behlül; Beni o mağlûb edemedi. Lâkin sen mağlûb ettin." dedi. Böylece kavgacılar dövüşü bırakarak hatâlarını anladılar.

Hırka

Bir gün halîfe Hârûn Reşîd Behlül-i Dânâ'ya kıymetli bir hırka hediye etmek istedi:

"Ey Behlül! Şu paha biçilmez hırkayı giy. Benim sana hediyemdir." dedi.

Behlül-i Dânâ hazretleri geri çekilip;

"Ben ancak pamuklu hırka giyebilirim. Pederimin bana nasîhat ve vasiyeti şu idi: "Oğlum! Toprak üstünde yat. Lâkin bir döşek kazanmak için kimsenin önünde eğilip, el etek öpme, pamuk hırka ile de yetin."

Birisi Behlül-i Dânâ'ya gidip; "Ey Behlül! Oğlum vefât etti. Kabir taşına ne yazayım." dedi. Behlül hazretleri buna gülüp; "Dün altımda olan çimenler bugün üstümde yeşerdi. Ey yolcu, bil ki şu toprak, günahlardan başka her şeyi örtmektedir, yaz." dedi.

Biz de vaktiyle güzel yiyeceklerdik

Halîfe Hârûn Reşîd bir gün Behlül-i Dânâ ile sohbet ederken;

"Ey Behlül! Sana sarayımda bir oda ve hizmetçiler vereyim. Yeter ki bu eski elbiselerden kurtul. Yenilerini giy. İnsanlar arasına karış." dedi.

Bunun üzerine hazret-i Behlül;

"Müsâde ederseniz bir danışayım." dedi.

Halîfe;

"Kime danışacaksın, kimsen yok ki?" diye cevap verdi.

Behlül de; "Ben danışacağım yeri biliyorum." dedi ve oradan ayrıldı.

Hârûn Reşîd arkasından adamlar salıp danışacağı yeri öğrenmek istedi. Behlül gide gide şehir dışında bir mezbeleliğe gitti. Başını eğip bir şeyler dinlermiş gibi yaptı. Bir şeyler söylendi. Daha sonra oradan ayrıldı. Saraya yöneldi. Sultanın adamları ondan önce saraya dönüp hâdiseyi halîfeye bildirmişlerdi. Behlül huzûra girince, halîfe Hârûn Reşîd ona;

"Ey Behlül! Söyle bakalım vereceğin cevâbı." dedi.

Behlül;

"Danıştım efendim. Lâkin insanlar arasına karışmam mümkün değil." dedi.

Halîfe heybetle;

"Ey Behlül! Sen gidip çöplere danışmışsın, haberim oldu." dedi.

 Behlül de;

"Doğru söylüyorsun ben de onlara danıştım. Onlar bana cevap verdiler ve;

"Ey Behlül! Biz de vaktiyle en güzel ve nefis yiyecekler idik. Bütün güzellikler bizde idi. Sevgi ve itibarımız çoktu. Ne zaman ki insanlar arasına karıştık. İşte bu hâle geldik. Çöpe atıldık. Sen de sakın insanların arasına karışma." dediler. Bu sözlerdeki ince mânâları anlayan Hârûn Reşîd: "Haklısın." deyip düşüncelere daldı.


Behlül Dana ‘dan ibretli hikayeler

Behlül‘ü bilen var, bilmeyen var. Sizlere Harun Reşid’in bu meczub görünüşlü velisinden söz etmek istiyoruz.
Bilindiği gibi, geçmiş büyükler yanlarında hep bir nasihatçi taşır, onun ikaz ve irşadından hep istifade etmeyi düşünürlerdi. Başkalarının söyleyemediklerini rahatça söyleyebilen bu meczub rolündeki ikazcılar, bilhassa sultanları, makam ve mevki sahiplerini yanlışlarından dolayı tenkid eder, irşadda bulunurlardı.

Bahsinde bulunduğumuz Behlül Dana bunlardan belki de en birincisiydi. Bir rivayete göre Harun Reşid‘in akrabası, bir başka rivayete göre ise, Kûfeli olup, Bağdat’a bir vesileyle gelen, sonra da Halife’nin gösterdiği yakınlık üzerine aynlamayarak (H)’da Bağdat’da vefat edinceye kadar kalıp, Dicle kenarındaki (Şunuziyye) kabristanina defnediien bu deli görünüşlü akıllı zat, insanları güldürerek yo!a getirmeyi denemiş, tebessüm ettirirken de düşündürmeyi tercih etmiştir.

Nitekim birgün evine giren hırsızlar nesi var, nesi yok alıp gitmişler. Herkes hırsız ararken Behlül doğruca kabristana gidip oturarak beklemeye başlamış. Görenler şaşkınlık içinde sormuşlar:

-“Evini soydular, sen burada bekliyorsun!” O gayet emin şekilde cevap vermiş:
-“Nasıl olsa buraya gelecekler, hiç merak etmeyin.”

Böylece hırsızları da, onlara kızanları da düşündürmek istemiş Behlül Dana. Demişler ki:

-“Buraya gelen hırsız ölü olarak gelir. Ölünün nesine bakacaksın? ” Şöyle cevap vermiş:
-“Ben onlarin çaldıklarının hesabını nasıl vereceklerini seyredeceğîm. Bu öyle meraklı bir şey ki, kim bunu görmek istemez.”

Harun Reşid bir ara Behlül’ü aramış, mezarlıkta uyurken kaldırıp huzuruna getirtmiş. Behlül Dana Halifeye sitem etmiş:

-“Neden beni uyandırıp da getirdiniz? Ne güzeldi halim. Rüyamda padişah olmuştum Tahtımda azametle oturuyordum.” Harun Reşid gülmüş:

-“Ey Behlül, uykudaki padişahlıktan ne olacak, o da birşey mi sanki? ” Behlül Dana hemen cevap vermiş:
-“Ne farkeder ey Harun! Ben gözlerimi açınca padişahlıktan düştüm, sen ise kapayınca düşeceksin, fark yok ki.”

Harun Reşid tasdik makaminda basını sallar, düşünceye dalar.

Birinin oğlu vefat etmişti. Behlül’e sordu:

-“Mezar taşına ne yazdırayım? ” Şöyle cevap verdi Behlül:
-“Ey yolcu! Bana iyi bak, benden ibret al. Dün altımda olan toprak bugün üstümde. Dün altımda büyüyen otlar bugün de üstümde yeşermekte. Bu toprak beni gizledi ama günahlanmı asla! Ben şimdi günahlarımla beraberim.”

Bir gün sarayın avlusunda rastladığı Behlül Dana’ya Harun Reşid sorar:

-“Nereden geliyorsun ey Behlül?” Beklemeden cevap verir:
-“Cehennemden.”
-“Ne işin vardı cehennemde?”
-“Ateş almaya gitmiştim de.”
-“Hani ateşin yok elinde.”
-“Dediler ki, burada ateş olmaz. Herkes ateşini kendisi getirir dünyadan”

Evet, Behlül’ün tebessüm ve tefekkür ettiren menkıbeleri bitmez. Sizleri daha fazla yormadan bir tane daha arzederek bağlavalım.

Behlül Dana tefekkürü çok sever. Yalnızlık ister. Halife ise hep halkla, insanlarla olmak ister. Buna bir ders vermek isteyen Behlül, bir gün sarayın tuvaletine girer. Söylenmeye başlar. Sesi duyanlar ne yapıyorsun diye sorarlar:

-“Kuburdaki pisliklerle konuşuyorum” der ve ilave eder:
-“Pislikler diyorlar ki, sakın insanların içine girmeyin, sonra bizim gibi olursunuz. Bizim her birimiz ne güzel meyve, sebzeydik. Fakat içine girdiğimiz insanlar bizi bu hale soktular.”

Özel kişilere has olan bayram da vardır. Bu bayramlar daha çok kalpte yaşanır. O kalbe sahip olabilmeyi Allah’tan dilemeliyiz. Bayram Sevinciyle Huzura Ermek Bayram, insan ruhunun dinginliğe ulaşabilmesidir. Bayram, vuslata erebilen insanın sürekli olarak hissedeceği ve yaşayacağı derinlerden gelen bir huzurdur. Hakikatin tecelli ettiği bir bayrama ulaşmadan insanın bu dünyada ve ahirette.

Behlül Dana

Yukarı git

Antika ve Porselen Tamiri

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.