taha suresi 5 ayetin meali / Tâhâ Suresi 5. Ayet Meali, Tâhâ 5,

Taha Suresi 5 Ayetin Meali

taha suresi 5 ayetin meali

Taha Suresi Ayet Meali

 

 

Taha suresi Ayet:

وَمَنْ أَعْرَضَ عَنْ ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنْكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى ()

 

Bu ayetin mealleri daima aşağıdaki gibi yapılmaktadır:

 

Benim Kitap’ımdan yüz çeviren bilsin ki onun dar bir geçimi olur ve kıyamet günü de onu kör olarak haşrederiz.[]

Kim de beni anmaktan yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve biz onu, kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz.[]

Her kim de zikrimden yüz çevirirse ona dar bir maışet vardır ve onu Kıyamet günü kör olarak haşrederiz[]

Her kim de zikrimden yüz çevirirse. ona dar bir geçim vardır ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz.»[]

Her kim de benim zikrimden (Kur’ân’dan) yüz çevirirse, (bilsin ki) ona dar bir geçim vardır ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz.[]

Ama kim benim uyarıcı mesajıma sırt çevirirse o geçim sıkıntısına düşer ve kıyamet günü onu kör olarak toplantı yerine süreriz.[]

Kim de benim zikrimden yüz çevirirse bilsin ki; onun dar bir geçimi olur ve kıyamet gününde Biz onu kör olarak haşrederiz.[]

«Ve her kim benim zikrimden kaçınırsa artık şüphe yok ki, onun için pek dar bir maişet vardır ve O’nu Kıyamet gününde kör olarak haşrederiz.»[]

Ama kim Benim zikrimden yüz çevirirse kitabımı dinlemez ve Beni anmaktan gaflet ederse, ona dar bir geçim vardır ve Biz onu kıyamet günü kör olarak diriltir, duruşmaya getiririz.[]

«Kim de benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve biz onu kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz.»[]

And whoever turns away from My reminder, his shall be a straitened life, and We will raise him on the day of resurrection, blind. []

But he who turneth away from remembrance of Me, his will be a narrow life, and I shall bring him blind to the assembly on the Day of Resurrection. []

"But whosoever turns away from My Message, verily for him is a life narrowed down, and We shall raise him up blind on the Day of Judgment." []

 

Bu durumda Allah’ın zikri ile ilgilenmeyen, yani Kuran ile ilgilenmeyenler için bu dünya hayatında zor veya sıkıntılı bir geçim olması gerekir. Oysa dünyanın en zengininin Kuran ile bir alakası yoktur. Türkiye’nin de en zengininin Kuran ile bir alakası yoktur. İlginç bir durum ortaya çıkmaktadır. Oysa gerçekte bütün bu mealler yanlıştır!

Neden yanlıştır?

Çünkü ayette geçen “maişeten dzenken ( مَعِيشَةً ضَنْكًا )” kelimesi “dar geçim” olarak çevrilmektedir. Oysa  مَعِيشَةً  kelimesi yaşam (life) demektir. Bu kelime yaşam yerine “geçim” olarak çevrilmektedir.

İkinci kelimemiz ise  ضَنْكًا kelimesidir. Bu kelimenin kökü dat, nun, kef tir. Kök anlamı zayıf, cılız, karaktersiz demektir.

Fakat “maişeten dzenken” ( مَعِيشَةً ضَنْكًا ) olarak kullanıldığında ise yasadışı yaşam sürmek anlamına gelmektedir. Aşağıda bu lügat bilgisi verilmiştir:

ضَنْكٌ ذ an inf. n. of ضَنُكَ: (O, K:) its primary signification is Narrowness, or straitness, and hardship. (Aboo-Is-hلk, TA.) ― -b2- And Narrow, or strait; syn. ضَيِّقٌ; (S, M, O, K; [in the CK, and in a copy of the S, ضِيق, which is also a correct explanation, as shown above; but not what is here meant, as appears from what follows;]) applied to anything, (M, K,) masc. and fem., (M, K, and Bd in xx. ,) being an inf. n. used as an epithet. (Bd ibid.) [Like the Pers. تَنْگ.] One says مَكَانٌ ضَنْكٌ A narrow, or strait, place. (IDrd, O, TA.) And عَيْشٌ ضَنْكٌ A strait life; or strait sustenance, or means of subsistence; (IDrd, O, TA;) as also ↓ عَيْشٌ ضَنِيكٌ: (AA, O, K, TA:) and thus مَعِيشَةً ضَنْكًا in the Kur xx. ; where some read ↓ ضَنْكَى, like سَكْرَى: (Bd:) or this means such as is unlawful; (O, TA;) every life that is unlawful being termed ضَنْكٌ, accord. to Lth, even though it be ample: (O, TA: *) Aboo-Is-hلk thinks it to mean [subsistence] in the fire of Hell: but says that most explain this phrase in the Kur as meaning the punishment of the grave: (TA:) thus it means accord. to Ibn-Mes'ood: (O:) or, accord. to Katلdeh, Hell: (O, TA:) or, accord. to Ed-Dahhلk, forbidden gain: (TA:) or, as some say, الضَّرِيعُ [q. v.], and الزَّكُّومُ [q. v.]. (Bd.)

Tabiki buradaki “yasadışılık” Allah’ın kanunlarına göre demektir. Yani Kuran ile ilgilenmeyen kişilerin hayatı mutlaka yasadışı olacak anlamı çıkmaktadır. Zaten ayetin devamında “Ve kıyamet günü onu kör olarak haşrederiz” denmektedir.

Kısacası Taha suresi Ayetin meali şöyle olmalıdır:

Ve kim benim zikrimden yüz çevirirse ki kesinlikle onun içindir yasadışı yaşam ve kıyamet günü onu kör olarak haşrederiz.

 

 

Not: Besmeleyi sayarsan Ayet olur. Doğrusu da budur.

 

TEFSİR:

Gökleri, yeri ve bunlarda bulunan her şeyle birlikte bütün kâinatı yaratan, tanzîm eden ve onu idâre eden Allah Teâlâ’dır. Kâinat insanın hizmetine âmâde kılınmış olup, bu, yaratanın kullarına en büyük rahmet tecellisidir. Bu sebeple “Rahmân” ismini kullanmayı tercih etmiştir. Allah Teâlâ, her türlü benzetmeden temiz ve uzak olmakla birlikte, bir padişahın tahta çıkıp ülkesini idâre etmesi gibi, arşa istivâ buyurup kâinatı her an idâre ve kontrol etmektedir. Bu ona asla güç gelmemekte, herhangi bir yorgunlukta vermemektedir. Bu sebeple, Tevrat’ta ifade edildiği üzere Allah’ın kâinatı altı günde yaratıp yedinci günde istirahat ettiği düşüncesi İslâm’a göre tamâmen yanlıştır. Allah Teâlâ, yorgunluk ve yorulmak gibi noksan sıfatlardan çok yücedir.

6. âyette özellikle “nemli toprağın altında” bulunanlara dikkat çekilir. Toprağın altı, özellikle nemli toprağın altı, yerin üstünden geri kalmayacak bir zenginlikle hayatın kaynağı olan mükemmel bir ortamdır. Bebekler için anne rahmi ne ise, bitkiler ve çeşitli canlılar için toprak altı da odur. Hatta kışın çetin şartları altında, yer üzerinde herhangi bir hayat belirtisi görülmezken, kar tabakası altında donmaktan korunmuş ve nemli kalması temin edilmiş olan toprakta, gözle görünen ve görülmeyen çeşitli canlı türleri ile hayat yine devam eder. Bu hummalı faaliyetler sayesindedir ki, bahar geldiğinde yeryüzü dirilir ve tekrar eski canlılığına kavuşur. (bk. Kandemir ve diğerleri, s. )

Böyle bir kâinatı yoktan var eden Allah Teâlâ’nın nihâyetsiz bir kudreti ve sınırsız bir ilmi olması gerekir. Bu sebeple burada O’nun ilmine dikkat çekilir. Allah, gizli ve açık, yüksek ve alçak, görülen ve görülmeyen her şeyi aynı seviyede bildiği gibi, “gizlinin daha gizlisini” de bilir. Bu bakımdan din yolunda düşmanlarınızdan çektiğiniz sıkıntılar karşısında sızlanıp Allah’a sesli olarak şikayette bulunmanıza gerek yoktur. Çünkü O, kalplerinizden geçenler dâhil bütün halinizden haberdardır.

7. âyette yer alan “gizlinin daha gizlisi”nden maksat şunlar olabilir:

 “Gizli olan”, insanın kimsenin gör­mediği bir yerde gizlice başkasına söylediği sözlerdir. “Daha gizli olan” ise insanın kendisinden başka hiç kimseye sözünü etmediği, içinde sak­ladığı şeylerdir.

“Gizli olan” kişinin içinden geçirdikleridir. “Ondan da gizli olan” ise, henüz olmamış fakat ileride olacak ve hatırından geçecek olan şeylerdir. İnsan bugün içinden ne geçirdiğini belki bilebilir ancak yarın içinden ne geçireceğini bilemez. Yüce Allah ise hem bugün içimizden geçirip sakladığımızı, hem de yarın içimizden geçirip saklayacağımızı bilir. Yine O bizim –tasavvufî bakış açısıyla- kalbimizde, rûhumuzda, sırrımızda, hafîmizde ve ahfâmızda olup biten her türlü hissiyât ve düşünceleri de bilir. Allah sînelerde saklanan en gizli duyguları dahi bilir (Âl-i İmran 3/)  âyeti de buna delâlet eder. (Taberî, Câmi‘u’l-beyân, XVI, )

Nefis, kalpte olup biteni bilemez. Kalp, rûhun esrârına vâkıf olamaz. Rûh da sırrın hakikatlerini bilmek için bir yol bulamaz. Sırdan daha gizli olan ahfâya gelince ona sadece Hak Teâlâ muttali olur. Sırdan daha gizli olanı şeytan ifsat edemez, onu hafaza melekleri de yazamaz. Onu bilmek sadece Cebbâr olan Allah’a aittir. Allah’ın dışındakilerin ondan haberi yoktur. (Kuşeyrî, Letâifü’l-işârât, II, )

En güzel isimler yalnız O’na aittir. Yani O, en mükemmel isim, sıfat ve hususiyetlere sahiptir, hiçbir noksanı yoktur.[1]

İşte bütün peygamberler, kendilerine vahyedilen ilâhî mesajlar ışığında bu gerçekleri dile getirmiş, bu temel prensiplere dayalı bir inanç sistemi ortaya koymaya çalışmış ve bunu yaparken de işin tabiatı gereği bir takım zorluklara katlanmışlardır. Bunlar içinde dikkat çekici örneklerden biri şüphesiz Hz. Mûsâ’nın ibret, hikmet ve öğütlerle dolu kıssasıdır:

[1]En güzel isimlerin Allah’a ait olmasıyla ilgili yeterli miktarda izah için A‘râf  7/ âyetin tefsirine bakılabilir. Burada, sâlih bir zâtın hüsn-i hâtimesiyle alakalı bir Hocaefendi’den işittiğim ibretli bir hâdiseyi hatırlatmakta fayda var: Aynı zamanda Kur’an hafızı olan o zat, ihlasla Rabbinin kulluğuna devam ediyor, fırsat buldukça gece gündüz Allah Kelâmı’nı okuyor. En son Tâhâ sûresinin 8. âyeti olan اَللّٰهُ لَاۤ اِلٰهَ اِلَّا هُوَ لَهُ الْاَسْمَاۤءُ الْحُسْنٰى “Allah ki, kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur. En güzel isimler O’na aittir” sözleri dilinden dökülerek rûhunu Rabbine teslim ediyor.

 

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir