alvarlı efe ilahileri / Alvarlı Efe Hazretleri 2 - Dailymotion Video

Alvarlı Efe Ilahileri

alvarlı efe ilahileri

Yusuf Turan Günaydın
TTK Bilimsel Çalışmalar ve Koordinasyon Şubesi

Erzurum, Yunus Emre ile beraber Taptuk Emre’nin kabrinin bulunduğu beldelerimizdendir. Tuzcu Köyündeki Yunus Emre ve Taptuk Emre kabirleri Erzurumlu İbrahim Hakkı (1703-1780) tarafından keşfedilmiş ve o tarihten beri Erzurumlular ve Erzurum üzerine eserler kaleme alan araştırmacılar bu hususu dile getirmişlerdir. Bunlardan Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu Erzurum Şairleri (1927) adlı eserini Yunus Emre ile başlatmıştır. Erzurum tasavvuf çevrelerinde Yunus Emre’nin kabrinin Tuzcu Köyünde bulunduğu belli bir kabul gördüğünden Hâce Muhammed Lutfî (Alvarlı Efe)’nin de bu rivayeti benimsediği düşünülebilir. Birçok şiirinin Yunus tarzında olması bu düşünceyi besleyen önemli bir etkendir. Hulâsatü’l-Hakäyık’ta yer alan şiirlerden Yunus Emre ilâhîleri ile büyük benzerlik taşıyanları, Yunus Emre havasını neredeyse birebir yansıtanları için birçok örnek verilebilir. Yine Hâce Muhammed Lutfî’nin bazı şiirlerinin de Yunus Emre ilâhîleri gibi bestelenmiş ve yüzyıllardır dinî tören ve tasavvufî ayinlerde okunagelen Yunus ilâhîleriyle birlikte makamla okunması hususu da dikkat çekicidir. Dolayısıyla Yunus Emre ilâhîleriyle ortak yanları ve benzeşen tarafları bulunması, her iki sûfî-şairin ruh akrabalığının yanı sıra ses ve eda benzerliği gösterdiği gibi hususlar, üzerinde durulmaya değer bir konu olarak öne çıkmaktadır. Yunus Emre Türk Edebiyatında önemli etkileri olmuş bir şairdir. Özellikle tasavvufî Türk edebiyatında Niyazî Mısrî (1618-1693)’den Necip Fazıl Kısakürek (1904- 1983)’e kadar birçok şairde onun izlerine rastlanır. Ondan etkilenmiş şairlerden biri de Hâce Muhammed Lutfî’dir.
Yunus Etkisini Hazırlayan Zemin
Yunus Emre’nin Türkiye’nin çeşitli beldelerinde kabri veya makamı bulunmaktadır. Bunlardan biri de Erzurum Tuzcu Köyündeki Yunus Emre ve Taptuk Emre kabirleridir. Bu kabirler Erzurumlu İbrahim Hakkı (1703-1780) tarafından keşfedilmiştir (Mehmet Nusret, 1338: 91). Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu 1925’te kaleme aldığı Yunus Emre’yle ilgili bir yazı dizisinin altıncı bölümünde şairin yaşadığı ve kabrinin bulunduğu beldelerden de söz ederek Bursa, Salihli, Isparta, Eskişehir/Sarıköy’ü ve beşinci olarak Erzurum’da Tuzcu köyünü saymaktadır (Fındıkoğlu, 1925a, 5). Burada Mehmet Nusret’i kaynak göstererek Mârifetnâme sahibi Şeyh İbrahim Hakkı tarafından “Yunus Emre’ye ait merkadin sıhhatinin keşf ”edildiğini belirtmekte ve onun yorumunu da aktarmaktadır.1 Fındıkoğlu, 1925’lerde Tuzcu Köyündeki merkadin Yunus Emre’ye ait olduğu fikrindedir. Bu görüşü 1950’li yıllarda yazdığı Yunus Emre konulu yazılarında kesinliğini yitirmiş görünse de o, Erzurum Şairleri adlı eserine en başta Yunus Emre’yi almıştır (Fındıkoğlu, 1927: 5-7). Daha da dikkat çekici olan husus, kaleme aldığı yazı dizisinde Fındıkoğlu’nun, Yunus Emre’nin lisanını Anadolu’daki diğer şivelere nazaran Erzurum şivesine daha yakın bulduğu yedinci bölümdür: “Yunus’un Divan’ındaki lisan, gerek kelimelerin edâ ve sadâ şekilleri, gerekse lügat itibariyle tamamen bir Erzurum şivesidir. Erzurum’da merkadi bulunan şairin lisaniyle, o belde halkının bugün yaşayan konuşma şekli arasındaki terâbüt, câlib-i dikkat değil midir?.. Neden Yunus’un lisanı, gerek eda ve seda şekilleri, gerek lügat nukât-ı nazarından münhasıran Anadolu’nun Şark kısmiyle, be-tahsîs Erzurum ile alâkadardır? Bu suâle verilecek cevap, Yunus’un edebî ve lisanî şahsiyetinin burada teşekkül etmesinden başka bir şey olamaz.” (Fındıkoğlu, 1925b, 7-8). Bunları belirttikten sonra Fındıkoğlu Yunus Dîvânı’ndan özellikle kelimelerin dahilî teşekküllerini, kelime sonlarının aldığı tefsirleri nazar-ı dikkate alarak bazı dil örnekleri de verir:“Filhakika “Gelmezem = gelemem, gidem = gideyim, eyle = öyle, bile = böyle, yapıcak = yapınca, danışık = mes’ele ve sorulacak danışılacak şey; gorhu = korku, idelüm= edelim… ilh.) gibi telaffuzî ve tekellümî lisan hususiyetleri Anadolu’nun diğer mıntıkalarından ziyade Erzurum havâlisinde hayâtiyetini muhafaza edici bir şekilde yaşamaktadır” (Fındıkoğlu, 1925b, 7-8).
Ayrıca Dîvân’daki bazı kelimeleri de Erzurum şivesiyle ilintilendirmiştir:

“Yavuz= cesur, bile = beraber, uş = işte, evinmek = acele etmek, uçmak = cennet, leyin = gibi, düş = rüya, gerek = lâzım ki, sinîn = kabir… ilh.” (Fındıkoğlu, 1925b, 7-8).
Böyle bir zemin içinde Yunus Emre’nin Hulâsatü’l-Hakäyık’taki izlerini aramamız kolaylaşmaktadır. Öncelikle diyebiliriz ki Yunus Emre’nin kabrinin Tuzcu Köyünde bulunduğu Erzurum tasavvuf çevrelerinde de belli bir kabul görmüş olmalıdır. Hâce Muhammed Lutfî (Alvarlı Efe)’nin de Erzurum’daki Yunus merkadinin Erzurumlu İbrahim Hakkı tarafından keşfedildiğinden haberdar ve -açık bir işaret olmamakla birlikte- bu rivayeti benimsemiş olabileceğinden söz edilebilir. Dolayısıyla Alvarlı Efe Hazretleri’nin şiirlerinin tasavvufun besleyici zeminiyle birlikte Dîvân Edebiyatına, Âşık Edebiyatına ait metinlerin dillerde ve gönüllerde olduğu, Yunus Emre şiirlerinin sıkça okunduğu bir ortamda tekevvün ettiği düşünülebilir. Zaten bir kısım şiirlerinin Yunus tarzında olduğu ilk bakışta görülebilir durumdadır.
Yunus Dîvânı ve Hulâsatü’l-Hakäyık
Hulâsatü’l-Hakäyık’ta yer alan şiirleri, Yunus Dîvânı’ndaki şiirlerle lisan ve taşıdığı hava açısından karşılaştırmak etkilenmeyi tespit açısından gereklidir. Bu bakımdan Yunus Emre ilâhîleri ile Alvarlı Efe’nin ilâhîleri arasında büyük benzerlik taşıyanlara dikkat çekmeye çalışacağız.
Alvarlı Efe Hazretlerinin
“Rahmet-i Hak Arş’dan iner
Cibrîller pervâne döner
Zevk ile kudsîler konar
Mevlidine Muhammed’in” (Lutfî, 1996: 79) dörtlüğündeki ses ve eda Yunus Emre’nin “Muhammed bir denizdür ‘âlemi tutup durur Yitmiş bir peygamberler gölinde Muhammed’ün” (Tatcı, 2012: 257) beytiyle büyük benzerlikler taşımaktadır. Sadece kafiye ve redif bakımından benzerliği değil iki şair arasındaki yine ruh akrabalığını da gösteren beyitlerden Alvarlı’nın “Dilde hâlların hayâli nûr-i îmândır bana Hayret-i husnin kitâbı ilm ü irfândır bana” (Lutfî, 1996: 92) beytiyle Yunus’un “İy ‘âşıkan iy ‘âşıkan ‘ışk mezhebi dindür bana Gördi gözüm dost yüzini yas kamu dügündür bana” (Tatcı, 2012: 107) beyti arasındaki yakınlık dikkat çekicidir.
Alvarlı’nın
“Bu dârı benim başıma dar eyleme yâ Rab
Ağyâr elemin gönlüme bâr eyleme yâ Râb” (Lutfî, 1996:112) beyti ile Yunus’un
“‘Aceb bu benüm cânum âzâd ola mı yâ Rab
Yohsa yidi tamu’da yana kala mı Yâ Rab (Tatcı, 2012: 115)
beyti de Yunus söyleyişinin Alvarlı Efe’de sürdüğünün güzel göstergelerindendir.
“Kamu âlemlere ayn-i hayâtdır
Okur dilden dile Kur’ân muhabbet” (Lutfî, 1996: 125) diyen Alvarlı ile,
“Kimesne dînine hilâf dimezüz
Din tamam olıcak togar muhabbet” (Tatcı, 2012:120)
diyen Yunus arasında düşünce birlikteliği mi daha belirgindir, ses ve eda yakınlığı mı; tartışmak abes olsa da her iki husus birlikte söz konusu edilebilir gözükmektedir.
Alvarlı Efe’nin bestelenmiş ilâhîlerinden
“Seyreyle güzel kudret-i Mevlâ neler eyler
Allah’a sığın adl-i Teâlâ neler eyler” (Lutfî, 1996: 161)
beytiyle başlayan ilâhîsinin ise Yunus Dîvânı’nda birçok nazîrini bulmak mümkündür.
Özellikle
“Mecnun gibi âvâre ‘âşık oluban yâre
Di Yunus sen bîçare Allah görelüm n’eyler” (Tatcı, 2012: 175);
“’Işkun odı yüregümde neler eyler neler eyler
Bugün bir âşıkı gördüm bu derdümden haber eyler” (Tatcı, 2012: 179) beyitleriyle
“Allah diyelüm dâim
Allah görelüm n’eyler
Yolda turalum kä’im
Allah görelüm n’eyler” (Tatcı, 2012: 175) dörtlüğünü örnek gösterebiliriz.
Yine Alvarlı’nın bestelenmiş ilâhîlerinden birinin ilk dörtlüğü olan
“Mevlâ bizi afv ede
Gör ne güzel ıyd olur
Cürm ü hatâlar gide
Bayram o bayram olur” (Lutfî, 1996:163) dizelerinde Yunus’un
“Bu semâa girmeyen sonuna peşmân olur
İrişür bizüm ile ser-te-ser düşmân olur” (Tatcı, 2012:161)
beytiyle başlayan ilâhîsi arasında büyük bir ses benzerliği söz konusudur. Aslında Yunus
Dîvânı’nda Alvarlı Efe’nin bu dörtlükle başlayan ilâhîsinin hem birçok sesteşini hem de
mânâca birlik olan çokça benzerini bulmak mümkündür. Şunu söylemekle yetinelim ki, bu
şiir taşıdığı hava itibariyle Alvarlı Efe’nin Yunus tarzını en çok hatırlatan şiirlerinden biridir.
Müthiş bir ruh akrabalığının en güzel göstergelerinden biri de Alvarlı’nın
“Bir bâde doldur sâkıyâ vecde gele peymâneler
Câmlar cilâ versin zıyâ raksa gele mestâneler” (Lutfî, 1996: 169) beyti ile Yunus’un
“Bir sâkîden içdük şarâb ‘Arş’dan yüce meyhânesi
Ol sâkînün mestleriyüz câmlar anun peymânesi” (Tatcı, 2012: 554) beytidir.
Yunus Emre’nin bestelenmiş ve yaygın olarak okunan bir ilâhîsiyle Alvarlı Efe’nin
“Zâir olun kabristânı
Nice yüz bin emvât yatır
Mü’minlerin nûristânı
Îmân ile merdân yatır” (Lutfî, 1996: 172)
ilâhîsi arasındaki akrabalık en üst boyutlardadır diyebiliriz. Yunus Emre veya Âşık Yunus’un
bu meyanda söz konusu edebileceğimiz ilâhîsi ise hemen hatırlanacağı gibi
“Hor bakma sen toprağa
Toprakta neler yatur
Hani bunca evliyâ
Yüzbin peygamber yatur” dörtlüğüyle başlayan ilâhîsidir.2
Ölüm söz konusu olduğunda Yunus Emre ile Alvarlı Efe arasındaki birliktelik daha
bir belirgin gibidir. Alvarlı’nın
“Kabristânı gördüm bugün
Nice cânlar cevlân eder
Rahmet umarlar gün-be-gün
Gözlerini giryân eder
. . . . .
Görünür mezar taşları
Üstüne konar kuşları
Doğar rahmet güneşleri
Merhameti Rahmân eder” (Lutfî, 1996: 178) şeklindeki dörtlükleri ile Âşık Yunus’un
“Yalancı dünyâya konup göçenler
Ne söylerler ne bir haber virürler
Üzerinde türlü otlar bitenler
Ne söylerler ne bir haber virürler
Yunus dir ki gör takdîrin işleri
Dökülmişdür kirpikleri kaşları
Başları ucunda hece taşları
Ne söylerler ne bir haber virürler” (Tatcı, 2012: 699)
şeklindeki beyitleri arasındaki etkileşim oldukça açıktır.
Alvarlı Efe’nin
“Gaflet şerâbıyla sarhoş olanlar
Îmân u İslâm’dan bî-haber olur
Emvâl ü eşyâdan lezzet bulanlar
Azâb ü hisâbdan bî-keder olur” (Lutfî, 1996: 265)
dörtlüğü ile yine Âşık Yunus’un bestelenmiş hâli biraz farklı kelimeler taşıyan
“Gaflet ile Hakk’ı buldum diyenler
Yarın Hakk’ın dîvânında bell’olur
Âhiret yarağın gördüm diyenler
Yarın Hakk’ın dîvânında bell’olur.” (Tatcı, 2012: 696)
dörtlüğü de akraba dizelerden oluşmaktadır.
Her iki sûfî-şairde de ilim anlayışının birlikteliğini yansıtan dizelere rastlanmaktadır.
Bunlardan Alvarlı’nın
“Ümmü’l-‘ulûm ilhâm-ı Hazret-i Allah’dır
Hâl diliyle tevhîdi takrîr eder her varak” (Lutfî, 1996: 316) beytiyle Yunus’un
“Bilmeyesin bed-nâm u nâm bir ola sana hâs u ‘âm
Bildün ise ‘ilmi tamâmgel imdi okı bir varak” (Tatcı, 2012: 240)
beyti arasındakibirliktelik her iki ilâhînin bütünü için dahi söz konusu edilebilir boyutlardadır.
Sûfiyâne şiirde bir Yunus muakkibi olan Niyâzî-i Mısrî’yi de hatırlatan;
“Tevhîd güneşi doğmuş yağmadır alan alsın
Emtâr-ı kerem yağmış yağmadır alan alsın
. . . . .
Dildâr-ı dilârâdır dilde gör nûr-i cânân
Ey nûr-i dil âgâh ol yağmadır alan alsın”
beyitleriyle (Lutfî, 1996: 381) Alvarlı, bir yandan da Yunus’un
“Canlar canını buldum bu cânum yağmâ olsun
Assı ziyândan geçdüm dükkânum yağma olsun” (Tatcı, 2012: 401)
beytiyle başlayan meşhur ilâhîsini hatırlatmaktadır.
Bu örnekler çoğaltılabilir. Fakat aynı zamanda ele aldığımız konuyu vurgulamak
açısından bu kadarı yeterli de görülebilir. Ayrıca hatırlatalım ki buraya çoğunlukla bir
beytini veya bir dörtlüğünü alabildiğimiz şiirler bütün olarak düşünüldüğünde söz konusu
vurgu daha da güçlenecektir.
Sûfî şairler arasında bir ruh akrabalığı bulunması elbette ki şaşılacak bir durum
değildir. Ses ve eda benzerlikleri ise bir o kadar tabiîdir. Alvarlı Efe, Yunus ilâhîlerinin gerek
besteli, gerek bestesiz olarak okunup dinlendiği; üstelik şeyhi Taptuk Emre ile birlikte bir
Yunus merkad veya makamının bulunduğu muhitlerden olan Erzurum’da yaşamış ve vefat
etmiştir. Dolayısıyla şiirlerinin toplandığı Hulâsatü’l-Hakäyık’ta Yunus’tan izler bulunması
anlaşılabilir bir durumdur. En başta sûfiyâne ortamların Yunus’u benimsemesi, bu
durumun Erzurum ölçeğinde Erzurumlu İbrahim Hakkı gibi halk arasında sevilen ve etkili
bir şahsiyet tarafından keşfedilen bir merkad aracılığıyla teşvik edilmiş olması da Hulâsatü’l-
Hakäyık’taki Yunus etkisi için bir zemin hazırlamış olmalıdır. Ziyaeddin Fahri’nin Yunus
Emre’nin dilinin Erzurum ağzına çok yakın oluşuna dair görüşlerinin, Hâce Muhammed
Lutfî’nin dîvânından yola çıkılarak karşılaştırmalı bir biçimde sağlamasını yapmak mümkün
olamamıştır. Çünkü Hulâsatü’l-Hakäyık şive özellikleri korunarak değil, İstanbul Türkçesi
esas alınarak yayına hazırlanmış bulunmaktadır.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası