kuran da şeriat / Şeriat İle İlgili Ayetler Nelerdir?

Kuran Da Şeriat

kuran da şeriat

Erkan Arkut Yazıyor

Şu anda İslam tüm dünyada adeta bir vahşet dini, acımasızlık dini olarak gösteriliyor. Elinde kılıçla hiç acımadan adam öldürenler, asıp kesenler, insanların kafasını koparanlar Müslüman olarak tanıtılıyor. İslam’ı zorbalık ve ölüm saçan bir din olarak gösterme yarışında herkes. Oysa Kuran’a göre şeriat ve cihatkavramları bambaşka. Kuran sevgiyi, barışı, kardeşliği, daima affetmeyi esas alırkenyobazlar şiddeti, öldürmeyi, kan dökmeyi, insanları sürmeyi esas alıyorlar. Böylece tüm dünyaya İslam adı altında yobazların uydurduğu apayrı bir din tanıtılıyor.

Yobazların uydurduğu şeriat kavramıyla Kuran’da bize anlatılan şeriat birbirinden çok farklı. Şeriat kelime anlamı olarak “yol” demektir. Bir Müslüman Kuran’a bakarak nasıl bir “yol” izlemesi gerektiğini kolayca anlayabilir. Kuran’da haramlar oldukça azdır ve kesin ve net hükümlerle bildirilmiştir. Tartışmaya veya yoruma açık değildir. Örneğin adam öldürmek, zina etmek, faiz almak, domuz eti yemek, kan içmek gibi hükümler Kuran ayetleriyle kesin ifadelerle bildirilmiş olan haramlardır. Bu Kuran’ın önemli bir özelliğidir. Ayetleri kendi isteklerine göre yorumlayarak haram üretmeye çalışan kişiler daima kendilerince çıkarımlarda bulunurlar. Oysa Allah haramları kesin hükümlerle yasak etmiştir. Bu ayette olduğu gibi:

O, size ölüyü (leşi)- kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesilmiş olan (hayvan)ı kesin olarak haram kıldı. (Bakara Suresi, )

Allah Kuran’da, İslam adına haram ve helal üretecek olan kişilerin var olacağını şöyle bildiriyor:

Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal, buna haram demeyin. Çünkü Allah’a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah’a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler. (Nahl Suresi, )

Peygamberimiz’in döneminden sonra, ayetin tasviriyle Allah’a karşı yalan uydurmuş olan çok geniş topluluklar türemiştir. Bu topluluklar Kuran’ı rehber edinmedikleri için dilediklerine haram, dilediklerine ise helal diyebilmişlerdir. Fakat öyle bir topluluk vardır ki, Allah onların şu özelliklerini asıl olarak vurgular: “Helal kılınan güzellikleri haram kılmaları”. Rabbimiz Kuran’da şöyle bildirir:

Ey iman edenler, Allah’ın sizin için helal kıldığı güzel şeyleri haram kılmayın ve haddi aşmayın. Şüphesiz Allah, haddi aşanları sevmez. (Maide Suresi, 87)

Önce Kuran ayetlerinde açıklanan gerçek şeriatı yani Kuran’ın doğru yolunu tarif edersek;

Kuran’ın şeriatı sevgi, saygı, her dinden, her fikirden insana şefkat ve koruyuculuk demektir. Kuran’ın şeriatı demokrasiyi şart koşar, fikir özgürlüğü hakimdir. Kuran’ın şeriatında insanlar bilgili, eğitimli, açık fikirli, karşı fikirlere saygılı, mutlu, dışa dönük, modern, kaliteli, ümitvar, sanat ve estetiğe önem veren, birliğe, dostluğa ve sevgiye değer veren insanlardır.Kuran’ın şeriatında nefret, tahammülsüzlük, çatışma, kavga, zorbalık, dayatma, tehdit, mutsuzluk, öfke ve savaş yoktur.

Kuran’ın şeriatı, Müslümanın modern, bakımlı, asil, akıl, kültürlü, demokrat, açık fikirli, tüm fikirlere saygılı ve sevgi dolu olmasını gerektirir. Kuran’ın şeriatında kardeşlik, barış ve sevgi esastır. Kuran Müslümanlarla savaşı, zulmü, kin, öfke ve çatışmayı yasaklamıştır. Gerçek şeriatı bilmek isteyenler, sadece Kuran’a başvurmalıdır.

Bu tariflere bakarsak Kuran’ın şeriatına uygun bir İslam ülkesi şu anda dünyada var mı? Elbette yok. Bu şeriat, Peygamberimiz döneminden beri uygulanmadı. Şu anda şeriat ile yönetildiğini söyleyen ülkeler veya şeriat getirmek isteyen bir takım vahşet grupları, İslam’ın yerine koydukları bağnaz dinin şeriatını uyguluyorlar. Bir kısım yalan hadisleri kendilerine rehber ediniyorlar. Kuran’ı ise geride bırakıyorlar. Profesör Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün belirttiği gibi:

“Neden İslam demezler de ‘şeriat’ derler. Çünkü İslam derlerse iddialarını Kur’an’la ispat etmeleri gerekir.Allah ile aldatanların din dediklerinin Kur’an’dan onay alması mümkün değildir. Şeriat diyerek meseleyi her yana çekilebilir hale getirmekte, sıkışınca da ‘ulemanın kavli budur, icma bu yoldadır, ecdadımız böyle karar vermiştir, asırlardır Müslümanların uygulaması böyledir’ diye dayatmalarına uygun bir dini öne çıkarma yoluna gitmektedirler.

Şeriatı İslam’la eşitlemek isteyen anlayış, birçok kabulünün Kur’an’la ve zamanla çeliştiği anlaşılmış bulunan örfleri din yapmayı amaçlayan anlayıştır.Bu anlayış, önce, şeriatla dini eşitlemekte, sonra da devrini bitirmiş fıkıh kitaplarındaki akıl ve Kur’an dışı birtakım kuralları din diye halkın önüne koymaktadır.”  (Yaşar Nuri Öztürk, Allah ile  Aldatmak, Yeni Boyut Yayınları)

Kur’an’ın ve diğer semavî kitapların aynı kaynaktan geldiği, temel mesajlarının aynı olduğu, dolayısıyla Kur’an’ın daha önce gelmiş olan ilâhî kitapların hepsini tasdik ettiği belirtilmektedir. Kur’an ile diğer kitaplar arasındaki fark, dilde, ilk hedef kitlede, çeşitli kültürleri ve asırları kucaklama hedefinde görülmektedir.

Meâlinde “koruyucu olarak” diye tercüme edilen müheymin kelimesi sözlükte “koruyan, gözeten, tanıklık eden, doğrulayıp destekleyen, barındıran” anlamlarında kullanılmaktadır. Kur’an’ın bir sıfatı olan müheymin burada onun önceki kitaplarla ilgili olarak neyin gerçek, neyin gerçek dışı olduğuna şahitlik eden, onları koruyan, gözeten, denetleyen ve kontrol eden bir kitap olduğunu ifade eder. Kur’an-ı Kerîm bizzat Allah’ın korumasında olup tahriften ve bozulmadan korunduğu gibi (Hicr 15/9) diğer kitapların amel edilmesi gereken bölümlerini de yok olmaktan korumaktadır. Kur’an onların öğretileri kaybolmasın, boşa gitmesin diye onları korur, Allah kelâmı olduklarına dair şahitlik eder, insanların yapmış olduğu eklemelerden, te’vil ve tahriflerden onları arındırır; onları tasdik ve teyit eder. Bu konuda kendisine başvurulacak bir kaynaktır. Bu sebeple müslümanların, diğer kitapların Kur’an’ın tasdikinden geçmeyen veya ona muhalif olan hükümleriyle amel etmeleri câiz değildir (Elmalılı, III, ). Kur’an’ın onaylama vasfında olduğu gibi koruyuculuğunu da önceki kitapların temel hükümlerine, ahlâk ve inanç ilkelerine özgü kılmak mümkündür.

“Her birinize bir şeriat ve bir yol yöntem verdik” diye çevirdiğimiz kısımda geçen şir‘a kelimesi şeriat ile eş anlamlı olup sözlükte “bir ırmak veya herhangi bir su kaynağından su almak veya içmek maksadıyla girilen yol” anlamına gelir. Terim olarak şir‘a (şeriat), “Allah tarafından peygamberi vasıtasıyla bildirilen hükümlerin hepsini kapsayan ilâhî kanun” demektir. Şeriat, bir yoruma göre itikad (inanç), ahlâk ve amelle ilgili bütün hükümleri kapsadığı için dinle eş anlamlıdır. Ancak şeriat kelimesinin “sırf amelî hükümleri yani fıkhî müeyyidesi olan Allah’a karşı vecîbelerle (ibadet) kişiler arası ilişkileri (muâmelât) düzenleyen kurallar” anlamında kullanımı da yaygındır (bk. “Şeriat”, İFAV Ans., IV, ). Nitekim önceki âyetlerin tefsirinde bu anlamda kullanılmıştır.

“Yol yöntem” diye tercüme edilen minhâc kelimesi ise sözlükte “açık yol, metot” anlamlarına gelir. Bir yoruma göre minhâc, “(Allah’a, Peygamber’e ve âhirete iman gibi) dinin açık, sabit, sürekli; zamana, mekâna ve ahvale göre değişmeyen esasları” demektir. Buna göre dinin değişmeyen esaslarına minhâc, zamana, mekâna ve ahvale göre değişebilen ayrıntılarına da şir‘a (şeriat) denilmektedir. Bununla birlikte her ikisinin de aynı anlama geldiğini, âyette birinin diğerini pekiştirmek maksadıyla zikredildiğini kabul edenler de vardır (Elmalılı, III, ). Nitekim önceki âyetlerde, sonradan gelen peygamberlerin ve kitapların öncekileri tasdik ettikleri ve onların izinden gittikleri bildirilirken, tefsirini yaptığımız âyette bu temel çizgi üzerinde peygamberlerin her birine bir şeriatın verildiği ifade buyurulmuştur. Yani bütün peygamberler ana ilkeleri aynı olan bir dine (İslâm) bağlı kalırken, zaman, mekân ve ahvale göre değişiklikleri olan şeriatlara sahip olabilirler. İnsanlık tarihi boyunca bir tekâmül söz konusu olduğuna göre sonra gelen kitapların öncekilerden daha mütekâmil ve daha kapsamlı olması gerekir, tarihî gerçek de böyledir. Hz. Muhammed son peygamber olduğu gibi Kur’an-ı Kerîm de son ve en kapsamlı kitaptır; Tevrat’ın ve İncil’in evrensel doğrularını içermesi yanında değişmesi gereken hükümlerini de uygun olanlarıyla değiştirmiştir. Bu sebeple insanlığın hidayeti için gönderilmiş olan Kur’an geldikten sonra artık yahudi ve hıristiyanların da ona iman edip hükümleriyle amel etmeleri gerekmektedir.

Yüce Allah Kur’an’ı önceki kitapları tasdik edici ve gözetici olarak indirdiğini haber verdikten sonra Hz. Peygamber’e Ehl-i kitabın keyfî isteklerine uymamasını, aralarında Allah’ın indirdiği ile yani Kur’an’la hükmetmesini emretmiştir.

Allah Teâlâ dileseydi başlangıçtan itibaren bütün insanlar için tek kitap gönderir ve onları tek bir ümmet yapardı. Fakat birçok hikmete binaen böyle yapmamıştır. Bunların başında Allah’ın insanı değişme ve gelişme kabiliyetiyle yaratmış olması vardır. İnsanı böyle yarattığı için dinleri de bu fıtrat çizgisine uygun kılmıştır.

İnsanın birden fazla din karşısında bulunması, bunlar içinden hak olanı seçmesi bakımından bir imtihan vesilesi olduğu gibi, kavim, ümmet, millet vb. isimlerle birbirinden ayrılmış sosyal gruplardan birine mensup olması da bir imtihan aracıdır. Allah’ın muradını ve insan olmanın gereklerini yerine getirme yönünde gruplar yarışacaklar, fertler de bu yarışta mensup oldukları topluluğun (ümmet) başarılı olması için ellerinden gelen çabayı göstereceklerdir.

Yüce Allah hayrı da şerri de kendisi yarattığı halde hayra rızâsı olup şerre rızâsı olmadığı için kullarına hayırda yarışmalarını yani erdemli bir hayat sürdürme konusunda birbirleriyle yarışırcasına gayret göstermelerini, bunun için kitabındaki hükümleri uygulamalarını, onun gösterdiği yoldan gitmelerini emretmekte, herkesin O’na döneceğini ve hak olarak gönderdiği kitaplar hakkında yanlış zihniyet, ön yargı ve inatları sebebiyle ihtilâfa düşüp de iman etmeyenlerin bu yüzden âhirette hesaba çekileceğini bildirmek suretiyle şerden sakınmalarının gereğine işaret buyurmaktadır.


Kaynak :Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa:

Şeriat Allah'ın kanunları mıdır

Şeriat sözcüğü, dinci grupların pek sevdiği bir sözcüktür. Nitekim tarihimizde şeriat sözcüğü pek çok dinci ayaklanmanın ve nümayişin sloganı olmuştur. Meşhur 31 Mart vakası da “Şeriat isterüz!” sloganı etrafında gerçekleşmişti.

Türk halkının önemli bir kesimi şeriat sözcüğne ilişkin hala olumlu duygular besliyor. Sanırım bu duygunun en dikkat çekici yansıması da “Şeriatın kestiği parmak acımaz!” sözüdür.

Şeriat sözcüğü etrafında oluşan / oluşturulan bu görece müspet atmosferi daha ziyade entelektüel birikimden ve yeterli tahsilden yoksun bulunan kesimlerde hissediyoruz.

Yeni eğitim öğretim yılından itibaren Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi ile Temel Dini Bilgiler dersi ve Peygamberimizin Hayatı adlı derse konulan konuların bir kısmı öğrencilerin şeriat kurallarına alıştırılmak istendiğini apaçık bir biçimde gösteriyor. Bu konuda kamuoyunu bilgilendirmek adına emek sarfederek detaylı bir yazı yazıp paylaştım. Yazım üzerine basından bazı arkadaşlar telefonla benden bir de sözlü görüş aldılar.

ŞERİATIN NE OLDUĞUNA DAİR DOĞRU BİR BİLGİ YOK

Yaklaşık son bir haftadır önce ODATV’de, sonra BİRGÜN ve AYDINLIK Gazetesinde yayınlanan “Okullarda Şeriat Eğitimi Başlıyor, Evrim Yok Şeriat var” başlıklı haberlerin kaynağı olan kişi olarak gördüm ki şeriatın ne demek olduğuna ilişkin yeterli ve doğru bir bilgi maalesef gerek sağ dinci kesimde, gerekse sol cenahta mevcut değil. Yazımı olduğu gibi yayınlayan ODATV hariç diğer gazetelerdeki arkadaşlar sözlerimi tam olarak anlamakta güçlük çektiler. Nitekim sözkonusu haberlerde bazı hatalı cümlelere tanık oldum. Verdiğim demeci haberleştirirken kimi ifadelerimin olduğu gibi aktarılmasında sıkıntı yaşandığını gözlemledim. Bunda şeriat kavramı ve dinsel terminoloji konusundaki donanım yetersizliğinin büyük bir etken olduğunu kabul etmek gerek.

Öte yandan şeriat kavramına ilişkin yanlış bilgi, sanılanın aksine dinci kesimde daha belirgin vaziyette. Nitekim söz konusu haberlerin altına dinciler tarafından yapılan yorumlar tam bir zavalılığı yansıtır halde. Bu zavallılık, şeriatı; Allah’ın kanunları olarak niteleyecek düzeyde bir faciaya kadar uzanıyor.

Gerçekten şeriat nedir?

Şeriat Allah’ın kanunları mıdır?

Önce bu sözcüğün sözlük anlamına bakalım.

Arapçada; kanun / yasa, hukuk ve töre gibi anlamlara gelen bu sözcük, bazen yol, yöntem anlamında da kullanılıyor. Yani Arapçada kanuna / yasaya / hukuka şeriat deniliyor. Bu kanunun yahut hukuk kimin ve nerenin olursa olsun aynı adı alıyor. Sözgelimi Arapçada Roma Hukuku denilirken aynen şu ifade kullanılıyor: “Şeriat’ur-Ruman”

İlginç bir bilgi daha verelim; Arapçada orman kanunu denilirken de şeriat sözü kullanılmakta.

İşte Arapça orman kanunu: “Şeriat’ül- Ğâb” / “Şeriat’ül – Ğâbeti”

Arapçada şeriat sözcüğü ile aynı kökten gelen “Şârî’” sözü de hem kanun koyan hem de ana yol / cadde anlamına geliyor.

Sözün özü Arapçada şeriat doğrudan doğruya Allah’ın kanunu / yasası anlamına gelmez. Her türlü yasaya, kanuna, hukuka şeriat denilir. İşte bu nedenledir ki şeriat denildiğinde Allah’ın kanunu / yasası manasını dayatmak bir Emevi zulmüdür. Emeviler kendi İslam öncesi Bedevi Arap geleneklerini bir kısım İslamî hükümlerle de ambalajlayarak şeriat adı altında Allah’a izafe edip bu kavramı Allah’ın kanunu anlamına gelecek şekilde yozlaştırdılar.

Oysa Tunus, Lübnan ve Cezayir gibi laik Arap devletlerinde de kanunlara / hukuka şeriat denilmektedir.

Türkçede kullandığımız meşru sözü de yasaya uygun olan / şeriata aykırı olmayan anlamındadır ki buradaki yasa ve şeriat, görüldüğü üzere dini refere etmeyen laik kanunlar da olabilmektedir.

Gerçeği görmek için şimdi de Kur’an’a bakalım.

"HER ZAMANIN BİR HÜKMÜ VARDIR"

Bazı ayetlerde (Danışma Bölümü / Şura Suresi 13 ve Ayetler)  fiil halindeki kullanımları dışında Kur’an’da “şeriat” sözü gibi, aynı anlama gelen “şir’a” sözü de geçiyor.

Nitekim, Sofra Bölümü / Maide Suresi Ayette şir’a sözünün yasa, yol ve yöntem anlamında kullanıldığını görüyoruz. Ama durun bir dakika! Ayette tek bir yasa, yol ve yöntemden bahsedilmiyor. Tam tersine her topluluk / toplum / ümmet için yasa, yol ve yöntemlerin olduğu ifade ediliyor. Yani bu ayetin bize öğrettiği; Allah tarafından bütün toplumları kapsayan tek bir şeriatın mevcut olmadığı, farklı farklı şeriatların sözkonusu olduğudur.

İşte ayetin ilgili bölümü:

“ Sizden her biriniz için bir şeriat / yol ve yöntem koyduk. Eğer Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı”

Şeriat sözünün geçtiği bir diğer Kur’an ayeti de Diz Üstü Çökenler Bölümü / Casiye Suresi Ayettir. Ayette şeriat sözcüğü özgün haliyle geçiyor ve Hz. Muhammed’e hitaben şöyle deniliyor:

“Sonra sana da, buyruğumuzla bir şeriat (yol, yöntem, yasa) verdik”

Burada da İslam dininin temel inanç ve ahlak ilkeleri kastediliyor. Yoksa dinci grupların ileri sürdüğü gibi şeriat sözü burada da, değişmez, evrensel ilahi kanunlar anlamında kullanılmıyor.

Bu manayı kavramak için Sofra Bölümü / Maide Suresi Ayete bir kez daha bakmak yeterli olacaktır. Ayrıca Diz Üstü Çökenler Bölümü / Casiye Suresi 16 ve Ayetlerdeki ifadeler Ayetteki ifadeyle ilahî bir ceza hukukunun kastedilmediğini apaçık bir şekilde göstermektedir.

Nitekim Kur’an, değişmez ilahi ceza hükümleri vaz etmediğini şu ayette ortaya koymaktadır:

“ Her zamanın bir hükmü vardır.” (Gök Gürültüsü Bölümü / Rad Suresi Ayet)

Bu ayetten mülhem olsa gerek Mecelle’nin ana ilkesi olarak ifade edilen şu cümle hukukçularımızın diline pelesenk olmuştur:

“Ezmanın tegayyürü ile ahkamın tegayyürü inkar olunamaz!” / “Zamanın değişmesi ile hükümlerin değişmesi inkar edilemez!”

Kur’an’da ve bazı hadislerde geçen bir kısım “had ve ta’zir cezalarını” Allah’ın değişmez ve evrensel şeriatı gibi kabul etmek, görüleceği üzere doğrudan doğruya Kur’an’a aykırıdır. Bunun bu şekilde kabul edilmesi aslında Kur’an’a rağmen bir şeriat icat etmektir. Bu icadın mucitleri de Emevi güdümlü bir kısım sözde ulemadır.

Aynı durum kısas, aile hukuku, kölelik – cariyelik hukuku gibi konular için de geçerlidir. Bu gibi konulardaki hükümler tarihseldir. Kur’an’ın tarihsel ayetleri gerçeğine göz kapayamayız. Aksi halde IŞİD tarzı bir sözde ŞERİAT DEVLETİNİ savunmaktan başka bir çaremiz kalmaz. IŞİD’e kızmanın da bir gereği kalmaz. Dahası bu çağda bile köle ve cariye pazarlarını tabii görmemiz gerekir.

Şeriat sözünü İslam Hukuku olarak kullananlar da vardır. İslam Hukuku, denildiğinde tarihsel olarak dört ana Sünni Fıkıh ekolünün görüşleri kastedilmektedir. Ne var ki bu dört ana Sünni Fıkıh ekolü pek çok konuda biribirine zıt görüşlere sahiptirler. Hanefi, Şafii, Malikî ve Hanbeli adıyla anılan bu dört ekolün mevcudiyeti bile şeriatı Allah’ın değişmez ceza kanunu sanan cühelayı gülünçleştirmekte değil midir? (Bu dört ana Sünni ekolün dışında deyim yerindeyse beşinci mezhep olarak bir de Caferi Fıkhı vardır. Lakin Caferi Fıkhı yazımızın kapsamı dışında olduğundan bu noktada detaya yer vermek zait olacaktır. )

Yeri gelmişken hemen belirtelim ki Hanefi Fıkhı, Ebu Hanife’den çok onun öğrencilerinin fıkhıdır. Ebu Hanife’nin meşhur iki öğrencisi hocalarının tersine o günkü siyasi yönetimle iyi ilişkiler içerisinde olmuşlardır. Mezheplerinin fıkhını da bu temelde oluşturmuşlardır.

Şeriat kavramına ilişkin söylememiz gerek birkaç kelam daha var.

İslam tarihindeki muhalif hareketlerin bu kavrama hiç de sıcak bakmadıklarını biliyoruz. Özellikle de sufî İslamî akımlar, şeriat sözünü çoğunlukla olumsuz anlamda kullanmışlardır. Zira savunduklar mistik / tasavvufi yorum ve görüşler şeriata aykırılıkla itham edilmiş ve bu sebeple pek çok Müslüman Sufî idam da dahil olmak üzere ağır cezalarla tecziye edilmişlerdir.

Bu noktada büyük Sufî ozan Yunus Emre’nin; “Şeriat oğlanları nice yol keser bana. Hakikat denizinde bahri oldum yüzerim.” sözünü anımsatmak fayda görüyorum.

Şeriat oğlanlarının sicilleri kabarıktır.

Zeydilik akımının kurucusu peygamber torunu İmam Zeyd’i işkence ederek öldürenler onlardır.

Seyyid Nesimî’nin derisini yüzerek katledenler onlardır.

Hallac – ı Mansur’un, “enelhak” çığlığını idam urganıyla boğan onlardır.

Şeyh Bedrettin’in cansız bedenini Serez Çarşısında günlerce asılı urganda bekletenler onlardır.

Pir Sultan Abdal’ı dar ağacına asan onlardır.

Saltanat için kardeş katline fetva veren onlardır.

Daha binlerce, on binlerce örnek var. Ama çok sarsıcı son bir kaç örnekle konumuzu bitirelim:

Kerbela’da peygamber torunu Hz. İmam Hüseyin’in boynunu kesen kılıç, şeriat kılıcıdır. Şimr adlı şeriat oğlanı bir katil tarafından kullanılan o kılıcı, Hüseyin’in boynunda düşünüp de şeriata karşı çıkmamak mümkün müdür? Böylesi bir şeriatı ancak Yezit’in köleleri savunur.

KUBİLAY'IN BAŞINI KESEN KÖR BİR BIÇAKTIR

Bir sabah Kufe sokaklarından bir sokakta, evinin önünde Hz. Ali’nin bedenini yararak ona zehir zerkedip şehadetine yol açan hançer de şeriat hançeridir. Zira o hançeri tutan Haricî el, İmam Ali’yi Kur’an’ın hakemliğini yani sözde şeriatı kabul etmemekle itham eden eldi.

Ben bir cumhuriyet ilahiyatçısı olarak şeriata karşı nasıl mücadele etmem?

O şeriat ki Menemen’de, öğretmen asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’ın başını kesen kör bıçaktır.

Gerçek şu ki şeriat, hâşâ Allah’ın kanunu değil, Muaviye ve Yezit gibi Emevi zalimlerinin Bedevi Arap geleneklerini İslam maskesiyle yeniden pazarladıkları taşeron bir kavramdır.

Peki Allah’ın kanunu yok mudur?

Elbette vardır.

Allah’ın kanunu; kayıtsız, şartsız adalet, kölelere hürriyet, tabiata saygı ve bilime sarılmaktır.

Allah’ın bütün evrene ve toplumlara egemen olan değişmez yasaları vardır.

Kur’an, Allah’ın işte bu gerçek yasalarına “Sünnetullah” diyor.

Son sözümüz Zafer Bölümü / Fetih Suresi Ayetin Türkçe çevirisi olsun:

“Ve len tecide lisünnetillahi tebdilâ!” / “Sen, Allah’ın kanununda bir değişme bulmazsın!”

Cemil Kılıç / İlahiyatçı – Yazar

seafoodplus.info


Şerîat ile ilgili ayetler (5 kayıt)

Mâide / Ayet

وَاَنْزَلْنَٓا اِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ الْكِتَابِ وَمُهَيْمِنًا عَلَيْهِ فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ وَلَا تَتَّبِعْ اَهْوَٓاءَهُمْ عَمَّا جَٓاءَكَ مِنَ الْحَقِّۜ لِكُلٍّ جَعَلْنَا مِنْكُمْ شِرْعَةً وَمِنْهَاجًاۜ وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَجَعَلَكُمْ اُمَّةً وَاحِدَةً وَلٰكِنْ لِيَبْلُوَكُمْ ف۪ي مَٓا اٰتٰيكُمْ فَاسْتَبِقُوا الْخَيْرَاتِۜ اِلَى اللّٰهِ مَرْجِعُكُمْ جَم۪يعًا فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ ف۪يهِ تَخْتَلِفُونَۙ


Rasûlüm! Sana da Kur’an’ı, kendinden önceki kitapları doğrulayıcı ve onları koruyup denetleyici olarak her yönden gerçeğe uygun bir tarzda indirdik. O halde daha önce kendilerine kitap verilenler arasında Allah’ın indirdiğiyle hükmet; sana gelen gerçekleri bir tarafa bırakarak onların asılsız isteklerine uyma. Biz her biriniz için, o dönemin peygamberine ait bir şeriat ve bir yol-yöntem belirledik. Eğer Allah dileseydi, sizi, tarih boyu aynı şeriate bağlı bir tek ümmet yapardı. Fakat her birinizi, kendisine verdiği kitap ve şeriat ile imtihan etmek için böyle ümmetlere ayırdı. Öyleyse ey mü’minler, siz de durmayın, hayırlı işlerde birbirinizle yarışın. Neticede hepinizin dönüşü Allah’adır ve anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri O size bildirecektir.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Hac / Ayet

لِكُلِّ اُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنْسَكًا هُمْ نَاسِكُوهُ فَلَا يُنَازِعُنَّكَ فِي الْاَمْرِ وَادْعُ اِلٰى رَبِّكَۜ اِنَّكَ لَعَلٰى هُدًى مُسْتَق۪يمٍ


Biz her ümmete kendi dönemlerinde uygulayacakları bir ibâdet sistemi belirledik. Bu sebeple başkaları, dinî emirleri tatbikte sana karşı gelip, seni bir tartışmanın içine çekmesinler. Sen onları Rabbine dâvet et. Çünkü sen, gerçekten dosdoğru bir yol üzerindesin.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Şûrâ / Ayet

شَرَعَ لَكُمْ مِنَ الدّ۪ينِ مَا وَصّٰى بِه۪ نُوحًا وَالَّذ۪ٓي اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ وَمَا وَصَّيْنَا بِه۪ٓ اِبْرٰه۪يمَ وَمُوسٰى وَع۪يسٰٓى اَنْ اَق۪يمُوا الدّ۪ينَ وَلَا تَتَفَرَّقُوا ف۪يهِۜ كَبُرَ عَلَى الْمُشْرِك۪ينَ مَا تَدْعُوهُمْ اِلَيْهِۜ اَللّٰهُ يَجْتَب۪ٓي اِلَيْهِ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَهْد۪ٓي اِلَيْهِ مَنْ يُن۪يبُ


Allah, din olarak Nûh’a emrettiğini, hem sana vahyettiğimizi, keza İbrâhim’e, Mûsâ’ya, İsa’ya emrettiğimizi sizin ferdî ve içtimâî hayatınız için de mutlaka uyulması gereken, değişmez ve değiştirilemez bir şeriat, bir hukuk düzeni kıldı. Onun da aslı şudur: “Dinî doğru anlayıp hükümlerini en güzel şekilde uygulayın ve bu hususta ayrılığa düşmeyin!” Ancak senin dâvet ettiğin esaslar, müşriklere çok ağır gelmektedir. Oysa Allah dilediği kullarını bu mükemmel dini hem yaşamak hem de tebliğ etmek için seçer ve kendisine gönülden yönelenleri doğru yola iletir.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Şûrâ / Ayet

اَمْ لَهُمْ شُرَكٰٓؤُ۬ا شَرَعُوا لَهُمْ مِنَ الدّ۪ينِ مَا لَمْ يَأْذَنْ بِهِ اللّٰهُۜ وَلَوْلَا كَلِمَةُ الْفَصْلِ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْۜ وَاِنَّ الظَّالِم۪ينَ لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ


Yoksa onların Allah’a koştukları ortaklar var da, bunlar Allah’ın izin vermediği şeyleri kendilerine din diye kabul ettirmek istiyorlar, öyle mi? Şâyet Allah’ın azabı ertelemeye dâir sözü olmasaydı aralarında çoktan hüküm verilir, işleri bitirilirdi. Hiç şüphesiz zâlimleri, can yakıcı bir azap beklemektedir.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Câsiye / Ayet

ثُمَّ جَعَلْنَاكَ عَلٰى شَر۪يعَةٍ مِنَ الْاَمْرِ فَاتَّبِعْهَا وَلَا تَتَّبِعْ اَهْوَٓاءَ الَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ


Rasûlüm! Şimdi de seni, bütün peygamberlerin insanlığa tebliğ ettikleri bu dinde yeni bir şeriat, mükemmel bir hukuk düzeni ile görevlendirdik. Öyleyse sen de ona uy; gerçeği bilmeyenlerin istek ve arzularına uyma!


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri



seafoodplus.info
Nas Suresinin Fazileti

Nâs sûresi Mekke’de inmiştir. 6 âyettir. Kur’ân-ı Kerîm bu sûre ile sona ermektedir. İsmini, 4. âyet hâriç, âyetlerinin sonlarında tekrarlanan ve “ins


seafoodplus.info
Dilek ile İlgili Ayetler

Dilek kelimesi sözlükte, “olması istenen şey, istek, arzu, talep, ricâ, temenni” anlamlarına gelir. Kur’an-ı Kerim’de istek, dilemek, temenni vs. hak


seafoodplus.info
Felak Suresi Okunuşu ve Anlamı

Felâk suresi, Medine döneminde nüzul olmuştur. Felâk suresi, 5 âyettir. Felâk, “sabah aydınlığı” demektir. FELAK SURESİ ARAPÇA Felak Suresi Arapça


seafoodplus.info
Felak Suresinin Fazileti

Felak sûresi Mekke’de inmiştir. 5 âyettir. İsmini birinci âyetin sonundaki “yarmak, aydınlık, sabah” mânalarına gelen اَلْفَلَقُ (felak) kelimesinden


seafoodplus.info
Devlet Yönetimi ile İlgili Ayetler

Devlet kelimesi sözlükte, “belli bir toprakta veya toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun olu


Copyright © Kuran ve Meali. Hiçbir ticari kaygısı yoktur.

seafoodplus.info altında yayınlanan içeriklerin tüm hakları mahfuzdur. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi içeriklerin tamamı izinsiz kullanılamaz.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir