kesin inançlılar eric hoffer pdf / Eric Hoffer – Kesin İnanclılar › Ücretsiz PDF E-Kitap İndir,Kitap Oku,Epub indir

Kesin Inançlılar Eric Hoffer Pdf

kesin inançlılar eric hoffer pdf

Bu kitapta, ister dini hareketler olsun, ister sosyal devrimler veya milliyetçi hareketler olsun, bütün kitle hareketlerinde ortak olan bazı özellikler incelenmiştir. Bu kitap, bütün kitle hareketlerinin birbirinin aynı olduğunu iddia etmemektedir, fakat bazı temel karakteristikler kitle hareketlerinde öylesine ortaktır ki, bu onların aynı familya içinde görünmesine imkân vermektedir. Bütün kitle hareketleri, taraftarlarında ölümü göze almak ve birlikte eyleme geçmek duygusu yaratır: ortaya koydukları program ve telkin ettikleri öğreti ne olursa olsun, bütün kitle hareketleri aşırılığı, gayreti, parlak umudan, nefreti ve hoşgörüsüzlüğü körükler: bütün kitle hareketleri hayatın belirli bölünmelerinde güçlü bir faaliyet akışı yaratmaya muktedirdir ve körü körüne bir inanç ve sadakat ister. Öğreti ve ilham yönünden ne kadar farklı olurlarsa olsunlar, bütün kitle hareketleri ilk taraftarlarını aynı tip insanlar arasından seçer ve aynı düşünce tarzındaki insanlarla ilişki kurar. Her ne kadar aşın Hıristiyan, aşırı Müslüman, aşırı milliyetçi, aşırı Komünist ve aşırı Nazi arasında belirgin farklar bulunmaktaysa da, bunları harekete geçiren aşırılığını aynı kökten geldiği kabul edilebilir. Bunların etki alanını genişletmeye ve dünya egemenliğini ele geçirmeye doğru iten güç için de aynı şekilde düşünülebilir. Kendini adamak, inanç sahibi olmak, iktidar peşinde koşmak, birleşmek ve nefsinden feragat etmek gibi duyguların ortak noktaları vardır. Kutsal amaçların ve öğretilerin içyapısında büyük farklar mevcut olmasına rağmen, bunları etkili hale getiren etkenlerde büyük benzerlik vardır. Hıristiyan öğretisinin etkisine ait nedenleri gören bir kişi aynı zamanda komünist, Nazi ve milliyetçi öğretinin etkisine ait nedenleri de görmektedir. İnsanların uğrunda öldükleri kutsal amaçlar birbirinden çok farklı olsa bile, o insanlar esas itibarıyla aynı şey için ölmektedirler. Bu kitap temel olarak, kitle hareketlerinin aktif olan dönemiyle ilgilenmektedir. Bu dönem, kesin inanç adamının (diğer bir deyimle, hayatını kutsal saydığı bir amaç uğruna feda etmeye hazır olan kişinin) yürüttüğü dönemdir ve bu kişinin nasıl doğduğu ve karakterinin ne olduğu incelenmeye çalışılmıştır. Bunun için geçerli bir kuramdan yararlanılmıştır. Bütün kitle hareketlerinin ilk taraftarları arasında hayal kırıklığına uğramış kişilerin çoğunluğu oluşturması ve bunların genellikle kendi gibi olanlarla birleşmesi gerçeğine dayanarak farz edilmiştir:

.

1

2 Eric Hoffer Kesin İnançlılar Plato Film

3 Plato Film / Siyaset Felsefesi Dizisi Eric Hoffer Kesin İnançlılar Orjinal isim: The True Believer İstanbul, 2007 ISBN : epub düzenleme: Meritokrasi Birinci sürüm: Ekim 2014

4 İçindekiler Önsöz BÖLÜM I BÖLÜM II BÖLÜM III BÖLÜM IV

5 Eric Hoffer, anne ve babasının Almanya dan Amerika ya göç etmesinden birkaç yıl sonra, 1902 de New York ta dünyaya geldi. Baba Hoffer küçük bir marangoz dükkânında çalışarak ailesini geçindiriyordu. Ailenin tek çocuğu olan küçük Eric yedi yaşındayken annesini kaybetmiş ve aynı yıl bir kaza sonucu aniden kör olmuştu. Küçük Hoffer ın bakımını yine Almanya dan göç etmiş olan komşu bir hanım üstlenmişti. Hoffer on beş yaşına geldiğinde mucizevî bir şekilde, görme yeteneğine yine birdenbire kavuşmuştu. Hiçbir okula gitme imkânı bulamamış olan Hoffer, tekrar görebilmenin heyecanıyla büyük bir okuma açlığı hissediyordu, içinde duyduğu bu açlığı hiçbir zaman da doyuramadı. İlk önce evde, babasının kitaplarını gündü on-on iki saat okuyarak bitirdi. Sonra evdeki bozuk para kesesinden aldığı parayla civardaki bir kitapçıya giderek kitapları seyretmeye başladı. Birden rafta duran Dostoyevski nin Budala isimli eseri gözüne takıldı. Hoffer kör iken bir gün babasının Bu budala çocuktan ne hayır gelir ki dediğini hatırlamış ve dayanılmaz bir arzuyla Budala yi satın almıştı. Hoffer bu kitabı okuduktan sonra o kitapçıda ne kadar kitap varsa hepsini birer birer okudu. Üç yıl sonra, 1920 de baba Hoffer ölünce Eric babasından kalan üç yüz dolarlık servetle tek başına kalmıştı. Hoffer yoksullar için daha çok imkânın bulunduğunu öğrendiği California eyaletine göç etmeye karar vererek bir otobüs bileti aldı ve Los Angeles a gitti. Los Angeles a varan 18 yaşındaki Hoffer hemen Merkez kütüphanesine yakın bir yerde ucuz bir oda tutarak üç aylık kirasını peşin ödedi ve kitap okumayı sürdürdü. Ne var ki parası çabuk bitti ve açlıkla yüz yüze kaldı. Kendisine iş arayan Hoffer, ilk önce işportada meyve satarak para kazanmaya başladı. Fakat kafasını çok meşgul ettiği için, bu işi bırakarak bir demir boru ambarında çalışmaya başladı. Bu iş de onu tatmin etmeyince, güneye göç ederek tarlalarda ırgatlığa başladı. Fakat bir işte uzun süre kalmak onu ürkütüyordu ve o işten de ayrıldı. Bir ara işsizler kampında diğer işsizlerle beraber yaşadı. Orada diğer işsizleri yakından tanıma fırsatı bulan Hoffer, onlarda ve kendinde ortak olan bir yöne, yani topluma uyamayan kişiler olduklarına dikkat etmişti. Topluma

6 uyamayan kişilerde bir atılımcılık ruhu bulunduğunun farkına vardı ve bu kişilere fırsat verildiği takdirde zor olan birçok işi başaracak kapasitede oldukları üzerine düşünceler geliştirmeye başladı. Almanya ve İtalya da bu gibi kişiler Nazizm, Faşizm ve Komünizm gibi hareketlere katılıp kendi istenmeyen benliklerinden kurtulmanın yollarını arıyorlardı. Topluma uyamayanlar, eğer yaratıcı bir güce sahipse, kişisel bir atılım yapıyorlar veya yaratıcı güçleri yoksa ve kendi yeteneksizliklerinin ezikliğinden kurtulmak istiyorlarsa, kitle hareketlerinin içinde kişiliklerini eriterek bir tür yıkıcılık özgürlüğüne kavuşmak istiyorlardı. Hoffer daha sonra madenlerde çalışmaya başladı. Dağlarda çalışan maden işçileri çok kar yağdığı zaman çalışamıyorlar ve haftalarca kulübede bekliyorlardı. Bunu fırsat bilen Hoffer dağdaki maden ocağına gitmeden önce bir kitapçıya uğrayarak orada mevcut en kalın kitap hangisi ise onu satın almak istedi. Aldığı kitap Montaigne in 17. yüzyılda çevirisi yapılmış Denemeler isimli kitabıydı. Kış ağır geçmiş ve Hoffer bu kitabı tekrar tekrar okuyarak Montaigne nin ifade şekline hayran kalmış ve ilk defa olarak kendinin de günün birinde bir yazar olabileceği duygusuna kapılmıştı yılında, Hoffer ailelerle ilgili olarak Common Ground isimli bir dergiye bir okuyucu mektubu gönderdi. Mektup yayınlanmamıştı, ancak Hoffer in yazısı elden ele dolaşarak ilgi uyandırmış ve Harper & Brothers Yayınevi Hoffer dan özgeçmişini istemişti. Hoffer buna cevap vermedi. Fakat yayınevi Hoffer ile ilgilenmeye devam etti. Hoffer, 1942 yılında San Francisco limanında dok işçisi olarak yükleme boşaltma işine başladı ve hayatında ilk defa olarak göçebe işlerden kurtulmuş oldu. Kendine bir oda tutmuştu ve artık okuduğu kitapların sentezini yaparak kendi düşüncelerini oluşturuyor, kitaplardan çıkardığı notları evinde biriktiriyor ve iş sırasında aklına gelen düşünceleri küçük kâğıtlara not ediyordu. Hoffer böylece, farkında olmadan kitle hareketlerinin yapısına ışık tutan Kesin İnançlılar isimli eserini oluşturuyordu.

7 1946 yılında iki ay devam eden grev Hoffer a kitle hareketleri hakkındaki notlarını düzenleme fırsatını verdi de kitabının önsöz ve fihristini New York taki yayınevine gönderen Hoffer, onların verdiği cesaretle 1949 da notlarını yeniden düzenleyerek yayınevine gönderdi. Kesin İnançlılar; 1951 de kitap olarak yayınlandı. Eric Hoffer kitle hareketlerinin doğuşu ve aktif dönemiyle, Kesin İnançlılar arasındaki ilişkiyi ele alan bu kitabın yayınlanmasıyla, yazacağı her şeyi yazmadığının bilinçi ve huzursuzluğu içindeydi. Amerikan toplumundaki bazı gerçekleri anlatmak ihtiyacı duyuyordu. Bir toplumun ilerlemesi ve kendi yararına yönetilmesi için anlı şanlı liderlere hiç de ihtiyaç bulunmadığına inanıyordu. Toplum pekâlâ kendi kendini yönetebilirdi. Amerikan toplumu bunu başarmıştı. Ancak, insan aklı, belli dönemler ve belli koşullar altında alevli, hırslı ve sinirli olmaktaydı. Böyle zamanlarda insanlar ünlü liderlerin emrinde birleşme ihtiyacı duyardı. Bu konulan derinlemesine düşünen Hoffer 1955 yılında yayınlanan The Passionate State of Mind isimli eserini yazdı. Hoffer düşüncelerini frenleyemiyordu. İnsanların karşılaştıkları yeni durumlara uyum sağlamakta çektikleri sıkıntılar ve bunalımlar nedeniyle, dış etkilere karşı çok hassas bir dönemden geçtiklerini fark etmişti. Hoffer bu düşüncelerini The Ordeal of Change isimli kitabında topladı yılında yayınlanan bu eseriyle, Hoffer bir kere daha gerçek bir filozof olduğunu gösterdi. Üçüncü kitabında konuyu daha derinlemesine ele alan Hoffer, düşüncelerini The Temper of Our Time isimli eserinde topladı. Bu eser de 1967 yılında basıldı yılından 1967 yılma kadar rıhtım hamallığına devam eden Hoffer, 1964 yılında California Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesinde haftada iki gün danışmanlık görevine başladı. Ancak Hoffer rıhtımdaki diğer arkadaşlarıyla ilişkisini zedeler düşüncesiyle, bu görevinden onlara hiç bahsetmedi. Hoffer Amerika'nın, dünyada ilk defa, aydınlar tarafından değil de, toplumun kendi çoğunluğu tarafından meydana getirilen bir uygarlık ortaya koyduğu

8 görüşünü savunmaktadır ve bütün gelişmekte olan ülkelere de fanatik liderler peşinde koşmaksızın, demokratik yollarla toplumların kendi kendilerini yönetmeleri doğrultusunda çaba sarf etmelerini önermektedir. Hoffer inanmaktadır ki, toplamların kendi kendini yönetmesi, aydınların ileri sürdüğü gibi zor ve karmaşık değildir; aksine kolay ve basittir. California Üniversitesindeki görevine başladıktan sonra gençleri daha yakından tanıma imkânı bulan Hoffer, Topluma Uyamayanlar konusunda yeni görüşlere sahip oldu. Delikanlılıktan yetişkinliğe geçmekte olan gençlerde, taklitçilik, bir lideri takip etmek, mucizelere inanmak, bir grubun üyesi olmak ve kutsal bir amaç uğruna kendi kişiliklerini bir kenara bırakmak gibi eğilimlerin son derece belirgin olduğunu gördü. Şüphesiz ki bunun altında yatan, gençlerin hayatın en zor değişiminden geçmeleri, yani çocukluktan adamlığa geçmeleriydi. Değişimin ortaya çıkardığı bu bunalım ve eğilimlerin, yalnız delikanlılıktan yetişkinliğe dönüşmeye ait bir olgu olmadığı düşüncesi, Hoffer ın zihnini meşgul ediyordu. Ne zaman ki insanlar bir dönüşüme uyum sağlama durumuna girseler, (Örneğin: büyük çapta tarımsal bir toplumun sanayileşmeye dönüşmesi, kırsal alanlardan şehirlere geliş, bir ülkeden başka bir ülkeye göç edilmesi, hatta bir işyerinden ayrılıp emekli olunması gibi) aynı bunalım ve eğilimler ortaya çıkıyordu. Dört kitabının yayınlanmış olması, eserlerinin 13 dile çevrilmiş olması, Kesin İnançlılar isimli eserinin milyonu aşkın satış yapması ve üniversitelerde siyasal bilimlere yardımcı kitap olarak okutulması sonrasında toplumda aranan bir kişi haline gelmesine rağmen Hoffer, 1965 yılma kadar kendi münzevi iş hayatı çerçevesinde kalmayı başarmıştır. Yine de 1967 yılına kadar haftada üç gün rıhtım hamallığı görevine devam ediyor, geri kalan zamanını okumak, yazmak, parkta dolaşmak ve birkaç dostunu ziyaret etmekle geçiriyordu. Ancak 1967 yılı eylül ayında Amerika nın en büyük televizyon yayın kuruluşu olan CBS e konuk olan Hoffer, o tarihten itibaren eski münzevi hayatına veda

9 etmek mecburiyetinde kaldı. Artık Amerika nın her yanından Hoffer a binlerce mektup yağıyordu. Akademik çevreler Hoffer dan konuşma yapması için randevu almak üzere birbirleriyle adeta yanşıyorlardı. Fakat Hoffer bu ilgiye rağmen her zamanki hayatını sürdürüyor, arada sırada konferanslar veriyor ve yılda bir defa televizyona çıkmayı kabul ediyordu. Hoffer ömrünün sonuna kadar rıhtımda çalışmayı arzu ediyordu Nisanında emeklilik çekini ilk kez eline aldığı zaman neredeyse şok geçirmişti. Rıhtımdan ayrılmak onu üzmüştü. Benim onlardan başka arkadaşım yok diyen Hoffer, yine de bu kadar şöhretten sonra belki üzerim diye onları ziyaret etmekten çekiniyordu. Hoffer yine okuyor, yürüyor, düşünüyordu. Aklına bir şey takılmıştı: Tarihte büyük eser yaratan kişiler, hep büyük şehirlerde ortaya çıkmışlardı. Yaratıcı kişiler köyde, ormanda, kırda, dağ başlarında ortaya çıkmıyorlardı. Nasıl çıksın ki; yabancı şeylerin hoş karşılanmadığı ortamda ne yaratılabilir ki? İnsan şehirde insanlığını bulmuştur. Şehir olmaksızın insan da bir şey değildir. Ancak ne var ki insanı kokuşturan, dejenere eden de şehirdir. Eğer biz şehirlerimizi yaşayabilir ve yaşanabilir kılmazsak bazı büyük ulusların ölümünü görebiliriz diyordu Hoffer.

10 KESİN İNANÇLILAR

11 Önsöz Bu kitapta, ister dini hareketler olsun, ister sosyal devrimler veya milliyetçi hareketler olsun, bütün kitle hareketlerinde ortak olan bazı özellikler incelenmiştir. Bu kitap, bütün kitle hareketlerinin birbirinin aynı olduğunu iddia etmemektedir, fakat bazı temel karakteristikler kitle hareketlerinde öylesine ortaktır ki, bu onların aynı familya içinde görünmesine imkân vermektedir. Bütün kitle hareketleri, taraftarlarında ölümü göze almak ve birlikte eyleme geçmek duygusu yaratır: ortaya koydukları program ve telkin ettikleri öğreti ne olursa olsun, bütün kitle hareketleri aşırılığı, gayreti, parlak umudan, nefreti ve hoşgörüsüzlüğü körükler: bütün kitle hareketleri hayatın belirli bölünmelerinde güçlü bir faaliyet akışı yaratmaya muktedirdir ve körü körüne bir inanç ve sadakat ister. Öğreti ve ilham yönünden ne kadar farklı olurlarsa olsunlar, bütün kitle hareketleri ilk taraftarlarını aynı tip insanlar arasından seçer ve aynı düşünce tarzındaki insanlarla ilişki kurar. Her ne kadar aşın Hıristiyan, aşırı Müslüman, aşırı milliyetçi, aşırı Komünist ve aşırı Nazi arasında belirgin farklar bulunmaktaysa da, bunları harekete geçiren aşırılığını aynı kökten geldiği kabul edilebilir. Bunların etki alanını genişletmeye ve dünya egemenliğini ele geçirmeye doğru iten güç için de aynı şekilde düşünülebilir. Kendini adamak, inanç sahibi olmak, iktidar peşinde koşmak, birleşmek ve nefsinden

12 feragat etmek gibi duyguların ortak noktaları vardır. Kutsal amaçların ve öğretilerin içyapısında büyük farklar mevcut olmasına rağmen, bunları etkili hale getiren etkenlerde büyük benzerlik vardır. Hıristiyan öğretisinin etkisine ait nedenleri gören bir kişi aynı zamanda komünist, Nazi ve milliyetçi öğretinin etkisine ait nedenleri de görmektedir. İnsanların uğrunda öldükleri kutsal amaçlar birbirinden çok farklı olsa bile, o insanlar esas itibarıyla aynı şey için ölmektedirler. Bu kitap temel olarak, kitle hareketlerinin aktif olan dönemiyle ilgilenmektedir. Bu dönem, kesin inanç adamının (diğer bir deyimle, hayatını kutsal saydığı bir amaç uğruna feda etmeye hazır olan kişinin) yürüttüğü dönemdir ve bu kişinin nasıl doğduğu ve karakterinin ne olduğu incelenmeye çalışılmıştır. Bunun için geçerli bir kuramdan yararlanılmıştır. Bütün kitle hareketlerinin ilk taraftarları arasında hayal kırıklığına uğramış kişilerin çoğunluğu oluşturması ve bunların genellikle kendi gibi olanlarla birleşmesi gerçeğine dayanarak farz edilmiştir: 1) Hayal kırıklığının bizzat kendisi, kışkırtıcı hiçbir dış etkiyi gerektirmeksizin, kesin inanç adamının kendine özel karakteristiklerinin çoğunu yaratmaya yeterlidir; 2) Etkili bir saptırma tekniği, temel itibarıyla, hayal kırıklığına uğramış kişilerdeki kolayca eğilim gösterme ve uyma yeteneğini, istenilen yönde eğitmek ve o yönde tespit etmekten ibarettir. Bu varsayımların gerçekten geçerli olup olmadığını denemek için, hayal kırıklığına uğramış kişiyi etkileyen kötü durumları, bu tepkilerin kesin inanç adamının tepkilerine

13 uygunluk derecesini ve nihayet, bu tepkilerin bir kitle hareketinin doğuşu ve yayılışını ne şekilde kolaylaştırdığını incelemek gerekmiştir. Ayrıca, saptırma tekniğinin geliştirildiği ve fiilen uygulandığı çağımızdaki kitle hareketlerinin geçtiği yolları incelemek ve bu suretle bu saptırıcı kitle hareketlerinin taraftarlarını kasten hayal kırıldığına sevk ettiği ve böylece onların eğilimlerini otomatikman kendi çıkarları yönünde geliştirdiği görüşünün doğru olup olmadığını araştırmak gerekmiştir. İçinde yaşadığımız bu günlerde, kesin inanç adamının tepkilerine uygunluk derecesini ve nihayet, bu tepkilerin bir kitle hareketinin doğuşu ve yayılışını ne şekilde kolaylaştırdığını incelemek gerekmiştir. Ayrıca, başarılı saptırma tekniğinin geliştirildiği ve fiilen uygulandığı çağımızdaki kitle hareketlerinin geçtiği yolları incelemek ve bu suretle bu saptırıcı kitle hareketlerinin taraftarlarını kasten hayal kırıklığına sevk ettiği ve böylece onların eğilimlerini otomatikman kendi çıkarlan yönünde geliştirdiği görüşünün doğru olup olmadığını araştırmak gerekmiştir. İçinde yaşadığımız bu günlerde, kesin inanç adamının içgüdü ve tepkileri hakkında bir bilgi sahibi olmak çoğumuz için gerekli bir durum almıştır. Her ne kadar içinde yaşadığımız çağ, dinsiz bir çağsa da inançsız olma yönünden durum tam tersinedir. Kesin inanç adamı her yerde yürüyüşe geçmiştir ve gerek saptırma ve gerekse düşmanlığı tahrik etme yoluyla dünyayı kendi hayaline uygun bir hale sokmaktadır. Bizler onun tarafına geçecek de olsak, onun karşısına çıkacak da olsak, kesin inanç adamının bünyesini ve

14 potansiyelini elimizden geldiği kadar tanımak bizim yararımızadır. İhtiyatlı olmak yönünden bir konuyu daha eklemek herhalde gereksiz sayılmamalıdır. Kitle hareketlerinin familya benzerliğinden söz ettiğimiz zaman, familya kelimesini, canlıların tasnifi anlamında kullandık. Domates ve köpek üzümü aynı familyadandırlar. Her ne kadar bunlardan biri besleyici, diğeri zehirliyse de her ikisinde de aynı olan birçok morfolojik, anatomik ve fizyolojik özelliklerdeki benzerlikleri, biyoloji bilgini olmayan bir kişi bile görebilir. Kitle hareketlerinin birçok ortak özelliği olduğu varsayımı, bütün kitle hareketlerinin aynı eşitlikte yararlı veya yıkıcı olduğu anlamına gelmez. Bu kitap ne bir yargıya varmakta, ne de bir tercih yapmaktadır. Bu kitap sadece açıklamaya çalışmakta ve her biri bir kuram olan açıklamalar kesin bir tonda yazılmış izlenimini verseler dahi, birer tarif ve tartışma niteliği taşımaktadır. Bu konuda Montaigne in bir sözünü benimserim. Bütün söylediklerim karşılıklı bir sohbettir ve hiçbiri öğüt niteliğinde değildir. Bu kadar serbest konuşabiliyorsam bu, başkalarını kendime inandırmak zorunda olmadığım içindir. Eric Hoffer

15 BÖLÜM I Kitle Hareketlerinin Çekici Yönleri Değişiklik İsteği Gelişme halindeki devrimci bir harekete katılan kişilerden birçoğunun, bu harekete kendi hayat koşullarında meydana gelmesi muhtemel büyük bir değişikliğin çekiciliğiyle katıldıkları herkesçe bilinen bir gerçektir. Devrimci bir hareketin bireyin yaşamında değişiklik yaratan bir araç olduğu açıkça bellidir. Buna karşılık, dini ve milliyetçi hareketlerin de bir değişiklik aracı olduğu aynı şekilde herkesçe bilinmektedir. Geniş çaplı ve çabuk bir değişikliğin gerçekleşmesi için yoğun bir çaba veya heyecana elbette ki ihtiyaç vardır ve bu konudaki çabanın zenginlik vaadinden mi doğduğu, yoksa aktif bir kitle hareketiyle mi oluştuğu önemli sayılmamaktadır. Amerika da, iç Savaş tan bugüne gerçekleşen büyük değişiklikler, kişisel gelişmeler için geniş imkânların doğduğu bir haleti ruhiye içinde yapılmıştır. Bir güdüleyici güç olarak kişisel gelişmeye imkân tanımayan ülkelerde, uyuşmuş bir toplumun uyandırılması veya toplum hayatının geleneklerinde temelden reformlar yapılması isteniyorsa, başka motivasyonların bulunması zorunluluğu da ortaya çıkar. Dini, devrimci ve milliyetçi hareketler, böyle bir genel çaba yaratan motivasyonlardır. Geçmiş çağlarda dini hareketler birer değişiklik aracı idiler. Bir dinin muhafazakârlaşması can suyunun pıhtılaşması gibidir. Doğmakta olan bir din hareketi, baştan aşağı

16 değişiklikler ve denemelerle doludur ve her yönden yeni görüşlere açıktır. İslamiyet doğduğu zaman, ör-güçlendirici ve modernleştirici bir ortam meydana getirmiştir. Hıristiyanlık, Avrupa nın vahşi kabileleri arasında bir uygarlaşma ve modernleşme etkisi yaratmıştır. Gerek Haçlı Seferleri, gerekse 16. yüzyılda Protestan kiliselerinin kurulmasıyla sonuçlanan dini devrim (Reformasyon) Batı dünyasını Orta Çağın uyuşukluğundan silkip çıkaran önemli etkenlerdir. Çağımızda, geniş ve çabuk değişikliklerin gerçekleştirilmesiyle ilgili kitle hareketleri ya devrimci ya milliyetçidir veya her ikisi birlikte yürütülmektedir. Büyük Petro, fedakârlık, güç ve acımasızlık yönünden, en başarılı olmuş devrimci liderlerle aynı seviyedeydi. Buna rağmen Rusya yı bir Batı ulusuna dönüştürmekte başarılı olamamıştır. Başarısızlığının nedeni, Rus halk kitlelerine çaba ve heyecan aşılayamamış olmasıdır. Kendisi bunun gerekli olduğunu ya düşünmemişti ya da amacını nasıl bir kutsal amaç haline getireceğini bilmiyordu. Bolşevik devrimcilerin Romanof ailesi ve çarların sonuncusunu devirip, Büyük Petro ya bir yakınlık duymaları bir çelişki değildir. Çünkü onun amacı Bolşeviklerin amacı olmuştur ve onun başaramadığını başarmayı ummaktadırlar. Bolşevik devrimi, komünist bir ekonomi kurma girişimi olduğu kadar, aynı zamanda dünyanın altıda birini kaplayan bir ülkeyi çağdaşlaştırma girişimidir. Gerek Fransız, gerekse Rus devrimlerinin birer milliyetçi hareket haline dönüşmüş olmaları göstermektedir ki, modern çağda milliyetçilik, kitle heyecanının en yoğun ve en sürekli kaynağıdır ve devrimci heyecanın başlatmış olduğu büyük

17 değişiklikler zincirine son verilmek isteniyorsa, milliyetçi heyecanın önü alınmalıdır. İngiltere de şimdiki İşçi Partisi hükümetinin* karşılaştığı güçlüklerin kısmen, 49 milyonluk nüfusun hayat tarzını ve ülkenin ekonomik düzenini değiştirmeye büyük umutlar, heyecan ve istek yaratılmaksızın başlanılmış olmasından ileri geldiği düşünülebilir. Zamanımızdaki kitle hareketlerinin birçoğu tarafından geliştirilen çirkin örneklerin neden olduğu şiddetli çekinme duygusu, İşçi Partisinin uygar ve dürüst liderlerinin devrimci heyecandan yararlanmalarına engel olmuştur. Buna rağmen, gelecekteki olayların işçi liderlerini hafif seviyede bir vatanseverlik tutkusundan yararlanmaya zorlaması mümkündür; böylece İngiltere de de milletin sosyalleştirilmesinin doğal sonucu olarak sosyalizmin millileştirilmesi ** ortaya çıkabilir. Milliyetçiliğin yeniden canlanma ruhundan yararlanılmasaydı Japonya nın olağanüstü kalkınması belki de mümkün olmazdı. Bazı Avrupa ülkelerinin (özellikle Almanya nın) hızla modernleştirilmesinin de, milliyetçi heyecanın iyi bir şekilde teşvik edilmesiyle kolaylaştırıldığı düşünülebilir. Mevcut belirtilere göre bir yargıya varıldığında, Asya ülkelerinin uyanışını gerçekleştirecek ortam, milliyetçi hareketlerden başka bir şey olmayacaktır. Kemal Atatürk ün hemen hemen bir gecede Türkiye yi modernleştirmesi samimi bir milliyetçi hareketin varlığıyla mümkün olmuştur. Mısır da bir kitle hareketi mevcut olmadığı için, her ne kadar liderler Mehmet Ali zamanından beri Batı nın fikirlerini kabul etmişler ve Batıyla yakın ilişkiler içinde olagelmişlerse de, modernleşme yavaş ve tereddütlü olmaktadır. Siyonizm, geri kalmış bir ülkenin yeniden onarılması ve kafa işçilerinin birer

18 kol işçisi, çiftçi ve asker haline getirilmesi için kullanılan bir araçtır. Eğer Çan Kay Şek gerçek bir kitle hareketini başlatmasını bilseydi veya hiç olmazsa Japon işgaliyle alevlenen ulusal heyecanı devam ettirebilseydi, şimdi Çin in onarıcısı durumunda olacaktı. Çan Kay Şek bunu bilmediği için pratik amaçlan kutsal amaç haline getirme sanatının ustaları tarafından kolayca bir tarafa atılmıştır. Amerika ve İngiltere nin (veya Batının diğer demokrat ülkelerinin) Asya ülkelerini geri kalmışlıktan ve uyuşukluktan kurtarmada doğrudan lider bir rol oynamamalarının nedenini anlamak güç değildir: Şöyle ki, demokratik rejimlerin, Asya nın milyonlarca insanında yeniden canlanma ruhunu alevlendirmeye ne güçleri ne de böyle bir niyetleri vardır. Doğu nun uyandırılması yönünde, Batı demokrasilerinin yapmış olduğu yardım dolaylı ve şüphesiz ki, arzu edilmeyen bir şekilde olmuştur. Batı demokrasileri, bu ülkelerde Batıya karşı gücenme hislerini alevlendirmişler ve işte bu Batı aleyhtarı heyecan, çağımızda Doğu ülkelerini yüzyıllardan beri süregelen uyuşukluğundan uyandırmaktadır. Her ne kadar değişiklik isteği çoğu zaman derinliği olmayan bir içgüdüyse de, bu isteğin derinliklerine kazı yapmak kitle hareketlerinin içyapısına bir ışık tutabilir. İnsanlarda, kendi varlığını şekillendiren güçleri genellikle kendi dışında arama eğilimi vardır. Başarımızın ve başarısızlığımızın nedenlerini çevremize bağlamaktan kaçınmayız. Bundan dolayı, iyi bir dünyada yaşadığını düşünenler bu dünyayı aynen korumak, hayal kırıklığına uğramış kişilerse bu dünyayı temelden değiştirmek isterler. Durumumuzun; yeteneğimiz, karakterimiz, fizik yapımız ve

19 sağlık durumumuz gibi kişisel niteliklerimizin bir sonucu olduğunu bildiğimiz durumlarda bile, bunun nedenlerini çevremizde arama eğilimi kaybolmaz. H.D. Thoreau diyor ki: Bir insanın işlerini görmesine engel olacak bir derdi varsa, hatta karnı bile ağrıyorsa, bunun için dünyaya yeni bir düzen verilmesi gerektiğine inanır. Başarısız kişilerin, başarısızlıklarından dolayı suçu dünyaya yükleme eğilimlerini anlamak güç değildir. Dikkate değer bir durum da şudur ki başarılı kişiler bile, her ne kadar ileri görüşlülükleri ve parlak yetenekleriyle övünseler de, yine bilinçaltında başarılarının çevre şartları yardımı sonucunda olduğuna inanırlar. Sürekli başarılarıyla kendine güvenen kişinin bile güveni mutlak değildir. Başarılarını oluşturan etkenlerden her birini ayrı ayrı bildiklerinden asla emin değildirler. Dış dünya onlar için hassas ve tehlikeli bir şekilde dengelenmiş bir mekanizmadır ve bu mekanizma onların lehinde işlediği sürece, bir düzen değişikliği yapmaktan korkarlar. Bu sebeple dış dünyanın devamı için duyulan şiddetli istekle, bu mekanizmanın değişmesine gösterilen direnç, aynı inançtan doğmaktadır ve gerek istek, gerekse direnç çok güçlüdür. Hoşnutsuzluğun bizzat kendisi her zaman bir değişildik isteği yaratmaz. Hoşnutsuzluğun muhalefet haline gelmesi için, başka etkenlerin de mevcut olması gerekir. Bu etkenlerden birisi kendini güçlü hissetmektir. Çevreleri tarafından korkutulmuş kişiler, durumları ne kadar kötü olursa olsun, değişiklik düşünmezler. Çevremizde egemenlik kurmamızın imkânsızlığı iyice belli olan, hassas dengeli bir hayat yaşıyorsak, mevcut dengeye ve kendini

20 kanıtlamış güçlere sıkı sıkıya tutunma eğilimi gösteririz. Yaşam biçimimizi değişmez bir olağanlık haline getirmek yoluyla, içimize yerleşen güvensizlik duygusunu bastırmış oluruz. Bu yüzden, bizi korkutan çevremize egemen olduğumuz sanısıyla yaşarız. İnatçı ve haşin doğayla iyi geçinmeye zorunlu olan balıkçı, göçebe ve çiftçi, maddi kazancı gelecek ilhama bağlı olan sanatçı, çevresi tarafından ürkütülmüş yabani kişiler; bunların hepsi de değişiklikten korkar. Bunlar dünya önünde kendilerini mudak yetkisi olan bir jüri önündeymiş gibi hissederler. Düşkün yoksullar da çevrelerindeki dünyanın ürküntüsü içinde yaşarlar ve değişikliği sevmezler. Açlık ve soğuk kapımıza dayandığı zaman hayatımız tehlikededir. Bu yüzden yoksul kişiler de zengin ve imtiyazlı kişiler gibi muhafazakâr olurlar ve sosyal düzenin değişmeksi-zin devam etmesinde aynı önemde rol oynarlar. Büyük değişildik hamlelerine katılmakta gönüllü olan kişiler, genellikle kendilerinin büyük güce sahip olduklarına inanırlar. Büyük Fransız Devrinıini yapan nesil, insan mantığının ve sınırsız zekâsının yüceliğine aşın derecede inanmıştı. Ve bu aşırı kendine güvenirlik yanında, kişilerin aklına davetsiz olarak gelen genel bir değişiklik susamışlığı da vardı. Yeni bir dünya yaratma keşmekeşine korkusuzca atılan Lenin ve Bolşevikler, Marksist öğretinin her şeye muktedir olduğuna körü körüne inanmışlardı. Nazilerin bu derece güçlü bir öğretileri yoktu, fakat onların yanılmaz bir lidere ve yeni bir tekniğe inançları vardı. Yeni yıldırım savaşı ve propaganda tekniğinin Almanya yı yenilmez duruma getirdiği yolundaki ateşli inanç olmasaydı, Nasyonal Sosyalizm belki de-öylesine hızlı bir gelişme

21 gösteremeyecekti. Aklı başında kişilerin ilerleme arzusu bile inanç aracılığıyla devam ettirilir. Bu inanç, örneğin, insanın temelden iyi olduğu ve bilimin her şeye muktedir olduğuna duyulan inançtır. Bir kasaba ve ortasına bir saat kulesi kurmayı düşünen ve kulenin tepesinin göklere değeceğine inanan insanlarınki ** gibi iddialı bir inançtır bu. 4 Başka etkenler olmaksızın, yalnız güç sahibi olmanın, çevreye karşı kibirli davranmayı ve değişikliğe karşı istekli olmayı yaratacağını zannedebiliriz. Fakat bu genellikle böyle değildir. Güçlü kişi de zayıf kişi kadar çekingen olabilir. Önemli olan, güç araçlarına sahip olmaktan çok geleceğe duyulan inançtır. Geleceğe olan inançla birleşmemiş güç, yeniliği önlemek ve mevcut düzeni korumak için kullanılır. Diğer taraftan, geleceğe bağlı büyük umudar, güçle desteklenmese bile, en tehlikeli cüreti bile yaratabilir. Çünkü umutla dolu olan kişi, en garip kuvvet kaynaklarından bile etkilenebilir. Örneğin bir slogan, bir kelime, bir simge gibi. Aynı zamanda, geleceğe ait bir inanç olmadığı ve büyiik nimetler vaat eden öğeler taşımadığı sürece hiçbir inanç güçlü değildir. Öğreti de aynı durumdadır: bir güç kaynağı olduğu kadar, daha iyi bir geleceğin kapılarını açan bir anahtar olma iddiasında da bulunmalıdır. Bir ülkeye veya dünyaya yeni düzen vermek isteyenler, bunu hoşnutsuzluğu körüklemek veya hedeflenen değişikliğin doğru ve yararlı olduğunu göstermek veya halkı yeni bir hayata zorlamak yoluyla başaramazlar. Bunu başarmak için, geleceğe ait büyük umutların nasıl alevlendirileceğim ve

22 alevin nasıl körükleneceğini bilmeleri gerekir. Ortaya atılan umudun şekli önemli değildir; bu ahiretteki cennet olabileceği gibi, dünya cenneti, yağmacılık, hesapsız servet, efsanevi başarı ve dünya egemenliği de olabilir. Eğer komünistler Avrupa'yı ve dünyanın büyük bir bölümünü ele geçirirlerse, bu, onların hoşnutsuzluğu iyi tahrik etmesini veya halk kitlelerini nefretle iyi zehirlemesini bildiklerinden değil, umut vermesini iyi bildiklerinden ötürü olacaktır. 5 Muhafazakârlarla radikaller (kökten değişiklik isteyenler) arasındaki başlıca fark, geleceğe dönük tepkilerden doğmaktadır. Gelecekten duyulan korku, bizim bugünkü düzene sarılmamıza, geleceğe ait beslenen umut ise bizim değişikliğe istekli olmamıza neden olur. Zengin veya fakir olsun, güçlü veya zayıf olsun herkes gele-çekten korkabilir. Bugün bizim için iyiyse ve istediğimiz bunun gelecekte de sürmesiyse, herhangi bir değişikliğin bizim için anlamı kötüdür. Bu nedenle, olağanüstü başan sağlayan ve mutlu hayat yaşayan kişiler, genellikle temel yeniliklere karşıdırlar. Sakat veya orta yaşını geçmiş kişilerin muhafazakârlığı da geleceğe yönelik korkudan doğmaktadır. Bunlar herhangi bir değişikliğin iyilikten çok kötülük getireceğine inanırlar. Düşkün yoksulun da geleceğe ait iyi bir inancı yoktur. Bunlar için gelecek, içine mayınlı tuzaklar gizlenmiş bir yol gibi görünür. Bu yolda dikkatli yürümek gerekir. Herhangi bir değişiklik başlarının derde girmesi anlamına gelecektir. Umuda dolu olan kişiye gelince, bunların hangi sınıftan oldukları sonuçta bir fark oluşturmaz. Bunlar, hevesli aydın,

23 toprağa susamış çiftçi, paragöz spekülatör, aklı başında tüccar ve sanayici, basit bir işçi veya asil bir toprak sahibi olabilir. Büyük umutların pençesine kapılan bu kişilerin gözleri pekleşir, gerekirse mevcut düzeni yıkarlar ve yeni bir dünya yaratırlar. Bu nedenle, devrimler özel haklardan (imtiyazdan) yoksun bulunanlar tarafından yapılabildiği gibi, özel hak sahibi (imtiyazlı) kişiler tarafından da yapılabilir. İngiltere de 16. ve 17. yüzyıllarda halkın yararına açık olan otlak ve ekin arazisini zor kullanarak halka kapatma hareketi, zenginler ve Lordlar tarafından yapılan bir devrimdir. Bu devrimde, zenginler geleneksel konumlan bozarak sosyal düzeni değiştirmişlerdir. İngiltere de zenginler tarafından gerçekleştirilen diğer bir devrim de, 18. yüzyılın sonunda ve 19. yüzyılın başındaki Sanayi Devrimidir. Makineleşmenin dehşet verici imkânları, sanayici ve tüccarların aklını alevlendirmiştir. Bu kişiler görülmemiş derecede radikal bir devrime öncülük etmişler ve nisbeten kısa bir sürede bu saygıdeğer ve dindar kişiler, İngiltere nin yüzünü tanınmayacak şekilde değiştirmişlerdir.* Umutlar ve hayaller sokaklara yayıldığı zaman, pasif kişilerin kapılarını kilideyip kepenklerini indirerek öfkeler dininceye dek saklanmaları daha yerinde olur. Çünkü umutlar ne kadar asil de olsalar, aralarında akıl almaz uyumsuzluklara sık sık rastlanır. Kişilerin büyük düzen değişikliği hareketlerine koşup dalmaları için iyice hoşnutsuz olmaları, fakat aşırı yoksulluk içinde bulunmamaları gerekir. Ve ayrıca güçlü bir öğretiye, yanılmaz bir öndere veya yeni bir üstünlüğe sahip olmak yoluyla yenilmez güç kaynağı kapılarının kendilerine

24 açılacağına inanmış olmaları gerekir. Sonuç olarak, giriştikleri büyük hamlenin başarılmasında karşılaşılacak güçlüklerden habersiz olmalan gerekir. Deneyimli kişiler, bu işler için birer engeldir. Büyük Fransız Devrimini başlatan kişiler, siyasi tecrübeden tamamen yoksun kişilerdi. Aynı şey, Bolşevikler, Naziler ve Asyalı devrimciler için de doğrudur. Tecrübeli bir kişi bu işe sonradan katılır. Bu kişi, hareket artık tutunmaya başladıktan sonra harekete dahil olur. İngilizleri kitle hareketlerine karşı çekingen yapan belki de, onların siyasi deneyimleridir. Başka Bir İnsan Olma İsteği Bit kitle hareketinin çağrısıyla mesleki bir kuruluşun çağrısı arasında önemli bir fark vardır. Mesleki bir kuruluş, kişisel ilerlemeler için imkânlar vaat eder ve onun çağrısı temelde kişisel çıkar yönündedir. Bir kitle hareketi ise, özellikle aktif ve uyandırıcı dönemkitleyken, çağrısını kişiliğini yükseltmek peşinde olanlara değil, beğenmediği benliğinden kurtulmak çabasında olanlara yöneltir. Bir kitle hareketinin taraftarlar çekmesi ve bunların taraftarlığını devam ettirmesi, kişisel yükselme arzusunu tatmin edebileceğinden dolayı değil, kişilerin kendinden kurtulma arzusunu tatmin edebileceğinden ötürüdür. Hayatlarını tamiri imkânsız şekilde kötü bulan kişiler, kişisel yükselmede değerli bir amaç bulamazlar. Şahıslarına ait mesleki bir imkân, onlarda büyük bir çaba doğurmaz. Onlar için kişisel ilerleme kötü, kirli ve çirkindir. Kendi çıkarları uğruna yapacakları her iş, onlara göre, verimsiz olmaya mahkûmdur. Kökü kendi içlerinde olan hiçbir şey iyi ve yüce olamaz. Onların en içten gelen arzuları yeni bir

25 hayattır -yeniden dünyaya gelmek gibi veya buna imkân olmadığına göre, kutsal bir amacın kimliğini kişiliklerine katmak yoluyla yeni bir güven, umut, değer ve övünme duygusuna sahip olmaktır. Aktif bir kitle hareketi onlara her ikisini de vaat eder. Eğer bu kişiler kitle hareketine aktif olarak katılırlarsa, hareketin kolektif bünyesi içinde yeni bir hayata kavuşmuş olurlar; sempatizan durumunda kalsalar bile yine de hareketin mücadeleleri, başarılan ve ideallerinin birer taraftan olarak kendilerine güven, amaç ve övünme duygusu oluştururlar. Hayal kırıklığına uğramış bir kişi için bir kitle hareketi ya bütün benliğin değişmesi imkânını sunar veya kendi kişiliklerinde kaynağı bulunmayan fakat yaşamaları için gerekli olan amaç, övünme, güven, umut ve değer gibi nitelikler vaat eder. Bir kitle hareketinin ilk taraftarları arasında hareketin kendi talih çarklarının dönüş hızını arttırarak şöhrete ve güce ulaştıracağı umuduyla harekete katılan bazı maceraperestlerin de bulunduğu bir gerçektir. Buna karşılık, mesleki kuruluşlara, büyük şirketlere ve ortodoks siyasi partilere hiçbir kişisel çıkar peşinde olmadan katılan kişiler de vardır. Bununla beraber şu durum gerçektir ki, bu gibi topluluklar ve partiler, kişisel çıkarlan tatmin etmedikçe uzun süre yaşayamazlar; hâlbuki doğmakta olan bir kitle hareketinin büyümesi ve gücü, kişiliğinden kurtulma arzusunun tatminine bağlıdır. Bir kitle hareketi, kişisel meslekleriyle ilgilenen kişileri, taraftar olarak toplamaya başlamışsa, bu o kitle hareketinin güçlenme aşamasının geçmiş olduğuna bir işarettir ve o kitle hareketinin artık yeni bir dünya kurmakla

26 değil, mevcudu korumakla uğraştığını gösterir. Bu durumda artık o hareket, bir kitle hareketi olmaktan çıkmış ve bir serüven durumuna geçmiştir. Hitler e göre, bir hareket ne kadar çok makam tesis eder ve mevki dağıtırsa o kadar daha düşük nitelikteki kişileri kendine çeker ve sonunda bu siyasi askıntılar başarılı bir partiyi öylesine sararlar ki, başlangıçtaki hareket, artık ilk idealistler tarafından tanınmayacak hale gelir... Bu durumda hareketin amacı kaybolmuştur. Saptırma yoluyla bütün benliğin nasıl değiştirildiği, kitabın 3. Bölümünde ele alınmıştır. Bu bölümde, benlikteki kısmi değişimleri tartışacağız. Kutsal bir amaca iman, bir dereceye kadar nefsimize olan inancın kaybolmasından doğan boşluğu doldurmaktadır. Bir insanın kendi mükemmelliğine olan inancı ne kadar zayıfsa, ulusunun, dininin, ırkının veya inandığı kutsal amacın mükemmelliği yönündeki iddiası da o kadar güçlüdür. Bir insanın işi meşgul olunmaya değerse, o insan muhtemelen kendi işiyle meşgul olur. Fakat, işini meşgul olmaya değmez buluyorsa, kişi aklını kendi anlamsız işinden ayırarak, başkalarının işiyle iştigal eder. Başkasının işiyle meşgul olmak şu şekillerde ortaya çıkar: Dedikodu yapmak, kirli çamaşırlar aramak ve başkasının işine burnunu sokmak ve ayrıca yerel, ulusal ve ırksal konulara aşın ilgi göstermek. Böylece kendinden uzaklaşan kişi, ya başkasının sırtına biner ya da onunla gırtlak gırtlağa gelir.

27 Başkalarına karşı kutsal bir görevimiz olduğu düşüncesiyle içimizi yakan inanç, aslında boğulmakta olan nefsimizin en yakında yüzen can yeleğine tutunması gibidir. Elimizin yardım etmek için uzanması gibi görünen hareket, genellikle aziz canımızı kurtarmak üzere tutunmak için elimizin uzanmasıdır. Kutsal görev ortadan kaldırılırsa geriye zayıf ve anlamsız bir hayat kalır. Hiç şüphe yok ki, ben merkezli hayatımızı bencil olmayan hayatla değiştirmek yoluyla nefsimize karşı büyük bir saygı kazanırız. Bencil olmamanın verdiği gurur, en alçak gönüllüler için bile sonsuzdur. Bir kitle hareketinin en güçlü çekiciliği, kişilerde geleceğe bağlı umut yaratmasıdır. Bu çekicilik, özellikle gelişme düşüncesiyle dolu olan bir toplumda daha etkindir. Gelişme düşüncesine sahip kişiler için yarına ait bir umut beslenemediği takdirde, yaşanacak hayal kırıklığının etkisi de daha şiddetli olacaktır. Hitler döneminden önceki Almanya için Hermann Rauschning diyor ki, Savaşı kaybettikten sonra karşılaştığımız en büyük dertlerden biri, kişilerin her şeyin sonuna gelindiği inancına kapılmaları olmuştur * Modern bir toplumda insanlar ancak ardı arkası kesilmez telaşlı bir hayatın meydana getirdiği şaşkınlık içinde yaşadıkları sürece umutsuz yaşamaya dayanabilirler. İşsizliğin oluşturduğu karamsarlık, yalnız yoksulluk korkusundan değil, hayallerde yarattığı geleceğe ait boşluktan da ileri gelmektedir. İşsiz kalan kişilerin, kendilerine maddi yardım yapanlar yerine, kendilerine umut aşılayanları takip etmeleri daha güçlü bir ihtimaldir. Kitle hareketlerini yönetenler, taraftarlarını hayatın şimdiki zevklerinden yoksun kılarak, geleceğe ait umutlarla

28 uyuttukları ithamıyla sık sık karşılaşırlar. Hayal kırıklığına uğramış kişinin şimdiki hayatı zaten öylesine bozuktur ki, şimdiki zevk ve konfor, o bozukluğu gidermez. Bu kişiler için gerçek tatmin ancak ve ancak geleceğe ait umutlardan doğabilir. Şimdiki hayatımızda kişisel ilgilerimiz ve umutlarımız, bu hayatı yaşanmaya değer kılmayacak nitelikteyse, hayatı değerli kılacak şeyi kendi dışımızda aramaya şiddetle ihtiyaç duyarız. Kendini adamanın, sadakatin ve manevi teslimiyetin her çeşidi, aslında ziyan olan değersiz hayatımıza bir anlam verebilecek amaçlara can havliyle sarılmamızdır. Dolayısıyla, kişinin kendini yeni bir kişi yapacak şeye sıkıca sarılması, elbette ki hırslı ve abartılı olacaktır. Nefsimize bir dereceye kadar inancımız olabilir, fakat ulusumuza, dinimize, ırkımıza veya kutsal amacımıza duyduğumuz inanç aşın ve uzlaşmaz olmak zorundadır. Kişinin kendini yeni bir kişi haline getireceği amaca gevşek bir şekilde sarılması, onu unutmak istediği kendi kişiliğinden ayırmasına yetmez. Uğrunda canımızı vermeye hazır olmadığımız bir amacın, hayatımızı değerli kılacağından emin olamayız. Bu canını vermeye hazır olma duygusu, bugüne kadar kaybettiğimiz fırsatların yerini dolduracak olan şimdiki amacın, gerçekte şimdiye kadar seçebileceğimiz amaçlardan en iyisi olduğunun kendimize ve başkalarına dönük bir ispatıdır. Kitle Hareketleri Arasında Transfer İnsanlar kitle hareketlerine katılmaya hazır duruma geldikleri zaman, sadece belirli bir öğretisi veya programı olan bir harekete değil, genellikle etkili olan herhangi bir harekete katılabilecek duruma gelmişler demektir. Hitler

29 öncesi Almanya da gençler Komünist partiye mi yoksa Nazi partisine mi katılacaklarına karar vermek için çoğu zaman yazı-tura atmak durumunda kalmışlardır. Çarlık Rusya sının son sıkışık devresinde Yahudi halkı ya Siyonizme ya da Komünist devrime katılmaya hazır durumdaydı. Bir ailenin bazı üyeleri devrimcilere, bazıları da Siyonistlere katılıyorlardı. Dr. Hayim Weizmann, annesinin şöyle söylediğinden bahseder: Her ne olursa olsun, sonuç benim için iyidir. Eğer Samuel (devrimci oğul) haklıysa Rusya da hepimiz mutlu yaşayacağız ve eğer Hayim (Siyonist oğul) haklıysa, o zaman Filistin e gidip orada yerleşeceğiz. Bu her çeşit kitle hareketini kabul edebilme durumu, kesin inanç adayı belirli bir kitle hareketinin ateşli taraftan olduktan sonra da devam edebilir. Kitle hareketlerinin birbirleriyle şiddetli rekabet halinde bulunduğu yerlerde, en ateşli taraftarlar arasından bile, bir hareketten diğerine geçenler sık sık görülür. Yani nin Kani olduğu ne nadirdir, ne de mucizedir. Günümüzde her saptırıcı İdde hareketi, rakibinin ateşli taraftarlarına, kendi lehine taraftar olabilecek aday gözüyle bakmaktadır. Hitler, Alman Komünistlerine müstakbel Nasyonal Sosyalistler olarak bakmıştır ve: Orta sınıf Sosyal Demokratlar ve sendika patronları arasından hiçbir zaman bir Nasyonal Sosyalist çıkmayacaktır fakat komünistler arasından daima çıkacaktır, demiştir. Yüzbaşı Rohm, en kızıl komünisti dört haftada parlak bir nasyonal sosyaliste çevirebileceğini söylemekle övünmüştür. Diğer taraftan Kari Radek, kahverengi gömlekli Nazilere müstakbel komünist adayları olarak bakmıştır.

30 Bütün kitle hareketleri, taraftarlarını aynı tip insanlar arasından seçtiğine ve aynı düşünce tarzındakilere hitap ettiğine göre: 1) Bütün kitle hareketleri birbirleriyle rekabet halindedir ve birinin kazandığı taraftar, diğeri için bir kayıptır; 2) Bütün kitle hareketleri birbirinin yerini tutabilir. Bir kitle hareketi kolayca kendini başka bir kitle hareketine dönüştürebilir. Bir dini hareket bir sosyalist hareket veya bir milliyetçi harekete dönebilir; bir milliyetçi hareket bir devrimci harekete veya bir dini harekete dönebilir. Bir kitle hareketinin tamamen tek yönlü olması çok özel bir durumdur ve genellikle diğer çeşit hareketlerin karakterini de taşır. Bazen iki veya üç ayrı hareketin bir hareket halinde birleştiği de olur. Musa peygamber zamanında esir İbranilerin isyan ederek Mısır dan çıkması hem dini hem de milliyetçi bir hareketti. Japonların militan milliyetçiliği, aslında din temellidir. Büyük Fransız Devrimi yeni bir din olmuştur; öyle ki, Bu dinin temel noktası, Özgürlük ve Kutsal Eşitlik şeklinde Devrim in prensipleri halini almıştır. Hatta ulusal bayramlarda uygulanan ve Katolik merasiminden alınma ibadet şekli de vardır. Ve yine Devrim in özgürlük şehitleri, kahramanları ve azizleri vardır. 1 Fransız Devrimi aynı zamanda milliyetçi bir harekettir. Parlemento 1792 de, ülkenin her tarafına Vatandaşlar, vatan için doğar, vatan için yaşar ve vatan için ölür ibaresini taşıyan anıtlar dikilmesi için kararname çıkarmıştır. 16. yüzyılda başlayan Reformasyonun dini hareketleri, köylülerin ayaklanmalarından da anlaşılacağı gibi devrimci

31 bir karakter taşımaktaydı ve bu hareketler aynı zamanda milliyetçi hareketlerdi. Luther şöyle söylemişti: İtalyanların gözünde biz Almanlar, aşağılık Cermen domuzlarından başka bir şey değiliz. Bizi şarlatan gibi oynatıyorlar ve ülkemizi iliğine kadar sömürüyorlar. Uyan Almanya! Bolşeviklerin ve Nazilerin dini karakterleri oldukça belirgindir, orak-çekiç ve gamalı haç putlaştırılmıştır. Bunların resmigeçit törenleri, dini törenler gibidir. Bolşevik ve Nazi devrimleri aynı zamanda sonuna kadar şişirilmiş milliyetçi hareketlerdir. Nazi devrimi başından beri milliyetçi olmuştur, fakat Bolşeviklerin milliyetçiliği sonradan gelişmiştir. Siyonizm hem milliyetçi bit hareket, hem de sosyal bir devrimdir. Aynı zamanda ortodoks Yahudiye göre de bir dini harekettir. İrlanda milliyetçiliği köklü bir dini hava taşımaktadır. Asya da şimdi gelişen kitle hareketleri, hem milliyetçi hem de devrimcidir. Bir kitle hareketinin durdurulması, o hareketin yerini almak üzere başka bir hareketin konulması sorunudur. Bir sosyal devrim, dini veya milliyetçi bir hareketi körüklemek yoluyla durdurulabilir. Böylece, Katolikliğin kitle hareketi ruhunu canlandırdığı bir ülkede, komünizmin yayılması önlenir. Japonya da bütün sosyal protesto hareketlerinin yön değiştirmesini sağlayan, milliyetçilik hareketi olmuştur. Birleşik Amerika nın güney eyaletlerindeki ırk dayanışması hareketi, sosyal ayaklanmayı önleyici bir rol oynamaktadır. Aynı durum Kanada daki Fransızlar ve güney

32 Afrika daki Hollanda soyundan gelenler (Boerler) için de gözlemlenebilir. Yerine başka bir hareket koymak yoluyla bit hareketin durdurulması, her zaman kolay olmaz ve genellikle pahalıya mal olur. Mevcut düzenin değişmesini istemeyenler, kitle hareketleriyle de oynamamalıdırlar. Çünkü özlü bir kitle hareketi yürüyüşe geçtiği zaman, mevcut düzen bundan mutlaka zarar görür. İkinci Dünya Savaşından önceki İtalya ve Almanya da tecrübeli iş adamları komünizmin önlenmesi için tamamen mantık yoluyla hareket ederek, Faşist hareketi ve Nazi hareketini desteklemişlerdir. Fakat bu şekilde hareket etmekle bu tecrübeli ve mantıklı adamlar kendi yok oluşlarını kolaylaştırmışlardır. Kitle hareketinin yerine konulabilecek daha emniyetli çözümler vardır. Genel olarak bireyciliği önleyen veya nefsini unutmayı kolaylaştıran ya da yeni bir hayata başlama fırsatı vaat eden herhangi bir düzenleme, kitle hareketinin doğuşunu ve yayılışını önleyebilir. Bu konu ilerideki bölümlerde ele alınacaktır. Burada kitle hareketi yerine konulabilecek nadir bir düzenlemeden, göç ten bahsedeceğiz. Göç, hayal kırıklığına uğramış bir kişinin bir kitle hareketine katılmakla elde edeceğini umut ettiği şeyleri, yani değişikliği, yeni bir başlangıcı vaat eder. Doğmakta olan bir kitle hareketinin saflarını dolduran tipteki insan, önüne çıkan göç imkânını da aynı ilgiyle karşılayacaktır. Bu nedenle, göç, bir kitle hareketinin yerini alacak niteliktedir. Örneğin, Birinci Dünya Savaşandan sonra Amerika Birleşik Devletleri ve İngiliz İmparatorluğu, Avrupa ülkelerinden çok sayıda

33 göçmeni ülkelerine kabul etseydi, ne bir Faşist devrim ne de bir Nazi devrimi görüşü akla uygun gelmektedir. Bununla birlikte, kitle halindeki göçler, taşıdıkları insan malzemesinin özelliği bakımından, kitle hareketlerinin doğması için verimli ortamlar da oluşturabilirler. Bazı durumlarda, bir göçün nerede son bulduğunu ve bir kitle hareketinin nerede başladığını ve hangisinin önce geldiğini kestirmek zordur. Musa peygamber zamanında İbranilerin Mısır dan göçü, dini ve milliyetçi bir hareket halini almıştır. Roma İmparatorluğunun çöküş döneminde, barbarların göçü sadece bir halkın bir yerden diğer bir yere kaymasından daha başka anlamlar taşır. Bunu açıklayıcı gerçek şudur ki, barbarların sayıları nispeten azdı, fakat bir ülkeye bir kere yayıldıktan sonra ezilmiş ve hoşnutsuz çeşitli halk sınıflarının kendilerine katılmasıyla, bir sosyal devrim hareketi yabancı istilası maskesi altında başlamıştır. Her kitle hareketi, bir bakıma bir göçtür, yani, vaat edilene doğru bir yürüyüştür. Kitle halindeki göç, bir hareketin birliğini ve maneviyatını güçlendirir.

34 BÖLÜM II İnanç Değiştirmeye Hazır Kişiler Alt Uçların Toplum Üzerindeki Etkisi İnsanlarda; bir ırkı, bir ulusu veya ayrıcalığı olan bir grubu, onun en kötü üyelerine bakarak değerlendirme eğilimi vardır. Her ne kadar bunun haksızlığı, ortadaysa da, bu eğilimin haklı olan bir yönü de vardır. Çünkü bir topluluğun niteliği ve kaderi, birçok zaman onun en kötü elemanları tarafından belirlenir. Örneğin, bir ulusun az etkin olan çoğunluğu orta bölümdedir. Fakat ulusu, gerek şehir hayatında gerekse tarım alanında çalışan vasat insanlar değil, her iki uçtaki azınlıklar - yani, en iyi ve en kötü olanlar- biçimlendirir. Üstün yetenekli olan kişi; politika, edebiyat, bilim, ticaret, sanayi ve benzeri alanlardan hangisinde olursa olsun bir ulusun biçimlendirilmesinde büyük rol oynar; yani, başarısızlar, topluma uyamayanlar, başıboşlar, yasa dışı davrananlar ve konumlarını kaybetmiş veya saygıdeğer insanlar arasında hiçbir zaman yer sahibi olamamış kişiler gibi. Tarih oyunu, genellikle orta bölüm çoğunluğun başlarının tepesinde, işte, bu en iyilerle en kötüler arasında oynanır. Bir ulusun alt uçlarını oluşturan kişilerin, onun gelişimi üzerinde etkitle bulunmasının gerekçesi şudur; bu kişiler mevcut düzene karşı tamamen saygısızdırlar. Bunlar kendi

35 hayatlarını ve mevcut düzeni tamiri imkânsız şekilde kötü bulurlar ve her ikisini de yıkmaya hazırdırlar; bu nedenle, karışıklık ve anarşi, onların istediği şeylerdir. Bunlar aynı zamanda, kendi bozulmuş ve anlamsızlaşmış kişiliklerini, heyecan verici büyük sosyal faaliyetler içinde eritmeyi candan arzu ederler; bu nedenle, birlikte hareket etme eğilimi gösterirler. Böylece, bu kişiler; devrimlerin, kitle halinde göçlerin, dini, ırkçı ve şovenist hareketlerin ve ilk taraftarlarını teşkil ederler ve bir ulusun karakter ve tarihini şekillendiren bu hareketlerde, onların damgası mevcuttur. Atılanlar ve itilenler, çok kere bir ulusun geleceğinin hammaddesini oluşturmuşlardır. İnşaatçının beğenmeyerek kenara ittiği taş, yeni bir dünyaya temel olmaktadır. Ayak takımı olmayan ve isyankâr bireyleri bulunmayan bir ulus sakin, düzenli, hoş ve nezihtir fakat doğacak yeniliklerin tohumundan yoksundur. Avrupa ülkelerinde toplumu rahatsız eden kişilerin bit okyanusu aşarak yeni bir kıtada, yeni bir dünya kurmaları tarihin bir cilvesi değildir; bu yenidünyayı ancak böyleleri kurabilirdi. Her ne kadar hoşnutsuz tiplere yaşamın her alanında rasdanırsa da, en çok şu kategorideki kişilerden mürekkeptir: 1) Yoksul sınıf, 2) Topluma uyamayanlar, 3) Başıboşlar, 4) Azınlıklar,

36 5) Delikanlı çağındaki gençler, 6) Muhterisler (aşılamayacak engeller veya hudutsuz firsadarla karşı karşıya olanların hepsi), 7) Bir ayıbın veya sabit fikrin pençesine düşmüş olanlar, 8) Aciz olanlar (bedenen veya aklen), 9) Aşın benciller, 10) Amaç yoksunluğundan ötürü bunalım içinde olanlar, 11) Suçlular. Madde te bu tiplerden bazdan ele aknacaktır. Yoksul Sınıf Yeni Yoksullar Yoksul olan herkes hayatından bezmiş değildir. Şehirlerin kenar mahallelerinde yaşayan yoksullardan bazıları, kendi uyuşmuş hayatlarından şikâyetçi değildirler. İçinde bulundukları çukurun dışındaki bir hayatın düşüncesi bile onların tüylerini ürpertir. Saygıdeğer yoksullar bile, yoksullukları uzun süreli olduğu takdirde uyuşuklaşırlar. Hayatın hiç değişmez bir şekilde akışı onları ürkütmüştür. Ancak düşman işgali, salgın hastalık veya benzeri bir afet onlara değişmez düzencin geçici olduğunu anlatabilir. Hayal kırıklığı ile kalbi burkulanlar genellikle yoksulluğu pek eski olmayan yeni yoksullardır. Daha önce sahip oldukları daha iyi şeylerin anısı, onların içini ateş gibi yakar.

37 Onlar mirastan mahrum bırakılmış veya malları gasp edilmiş gibidirler ve doğmakta olan her kitle hareketini olumlu karşılarlar. 17. yüzyıl İngiltere sinde, Püriten devriminin başansını yeni yoksullar sağlamıştır. 16. ve 17. yüzyıllarda İngiltere de başlayan çitleme hareketi sırasında binlerce toprak ağası kiracılarını sürerek, arazilerini çayır haline getirmişlerdir. Kendilerini besleyen toprağa hasret kalan güçlü ve çalışkan köylüler, gündelikçi veya dilenci durumuna düştüler;... Şehir sokakları yoksullarla doldu. İşte Cromwellin yeni model ordusunun askerlerinin çoğunu, bu malları gasp edilmiş insan kitlesi oluşturmuştur. Almanya ve İtalya da Nazi ve Faşist devrimlerinin temel destekleyicisi, tahrip edilen orta sınıftan gelen yeni yoksullar olmuştur. Bugünkü İngiltere de potansiyel devrimciler işçiler değil, çıkarlarından yoksun bırakılan memurlar ve iş adamlarıdır. Bu sınıf daha önce sahip olduğu bolluk ve egemenliğin henüz canlı anısını taşımaktadır. Bu sınıfın, yeni olanakların daraltılmasına ve kudretsiz siyasete razı olmaması ihtimal dâhilindedir. Son zamanlarda gerek Amerika da gerekse diğer ülkelerde yeni yoksulun, yeni bir çeşidi gittikçe artan bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bunların ortaya çıkışı hiç şüphesiz ki, çağımızdaki kitle hareketlerinin doğuşuna ve yayılışına yardım etmektedir. Yakın zamanlara kadar yeni yoksul, ister şehirli ister köylü olsun, varlığı bulunanlar arasından çıkmaktaydı; hâlbuki şimdi ve belki de tarihte ilk defa olarak, bu rolü basit işçi oynamaktadır. Dünyanın her işini yapmakta olan işçi sınıfı, ancak hayatını sağlayacak düzeyde yaşadığı sürece başkaları tarafından hor

Daha göster

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası