nakli kubur ne demek / Nakl-i Kubur Nedir? | İslam ve İhsan

Nakli Kubur Ne Demek

nakli kubur ne demek

Nakli Kubur ( Mezar Nakli ) nedir? Hangi şartlarda yapılır ?

Nakli Kubur ( Mezar Nakli ) nedir? Hangi şartlarda yapılır ?

Nakli Kubur ( Mezar Nakli ) nedir? Hangi şartlarda yapılır ?

Nakl-i Kubur ; kabrin nakledilmesi, mezarın başka bir yere taşınması anlamına gelir. Kubur ne demektir? Kubur Arapça kökenli bir kelime olup çukur, delik gibi anlamları vardır.

Kabirlerin nakledilmesi dinen özel bir durum olmadıkça uygun bulunmayan bir durumdur. Nakli kubur gerçekleştirilebilmesi için özel bir nedenin olması gerekir.
Hangi özel durumlarda mezarlar nakledilebilir; su basması, yol geçmesi veya düşman tarafında kabirlerin kalması gibi durumlarda caiz görülen bir durumdur.
Böyle bir zorunluluk olmadıkça nakli kubur yani kabrin nakledilmesi gerçekleştirilmemelidir.

Kabirleri başka yere nakletmek,önemli bir sebep bulunmadıkça caiz görülmemiştir. Bir kabristan ne kadar eski olursa olsun, artık kendisine ihtiyaç kalmamış olsa bile yine bunun kabristan olarak korunması asıldır. Burasının satılarak veya üzerine binalar yapılarak, ölü kemiklerinin başka bir kabristana nakli, ölülerin hakkını çiğnemek olarak değerlendirilmiştir. Çünkü İslâm'da, ölülerin hakları dirilerin hakları kadar koruma altına alınmıştır.

Ancak
su basması, yol geçmesi veya düşman tarafında kalması gibi nedenlerle kabristanı başka yere nakletmek caizdir.


Cenaze, kabre konulup üzerine toprak atıldıktan sonra, artık cemaatin elinden çıkmış, yüce Allah'a teslim edilmiş sayılır. Artık zaruret bulunmadıkça kabrin açılmaması gerekir. Cenazenin gasbedilmiş yere veya gasbedilmiş bir elbise ile gömülmesi veya bu yere başkasının sonra şûf'a yoluyla mâlik olması, zaruret hallerine örnek verilebilir. Bu takdirde, arazi veya elbise sahibinin isteği üzerine kabir açılır. Elbise alınınca kabir kapatılır, ya da cenaze bu mülkten başka yere nakledilir. Bu yapılmadığı takdirde mülk sahibi toprağı düzelterek ekim yapabilir. Elbise sahibi de isterse elbisenin kıymetini alabilir.

Bir ölünün cesedi tamamen toprak kesilip kemikleri de kalmamış olmadıkça, kabri açılarak yerine başkası defnedilemez. Ancak cenazeyi defin için başka bir yer kalmamışsa bu taktirde kemikleri toplanır, kendisiyle, yeni gömülecek olan ölü arasına toprak vb. şeyler engel olarak doldurulur ve kabir kapatılır.

Zaruret bulunmadıkça iki ve daha fazla cenaze bir kabre gömülmez. Zaruret olursa, aralarına toprak gibi bir engel konularak toplu mezar kullanımı caiz olur. Nitekim Uhud şehitleri için uygulama böyle olmuştur. Cabir b. Abdullah'tan şöyle dediği nakledilmiştir:

NOT

"Uhud savaşında şehit düşen babam, başka bir şehit olan Amr İbnü'l-Cümûh ile birlikte bir kabre gömülmüştü. Babamı bu şekilde başkası ile bir kabirde bırakmaya gönlüm razı olmadı. Altı ay sonra kabri açtım. Babamı, kulağından başka, hemen hemen kabre koyduğum gündeki gibi taze bir halde buldum; çıkardım ve başka bir kabre yalnız başına gömdüm."

İslâm ülkesinde bulunan zimmîlerin (Hristiyan ve Yahudiler) kabirleri de, Müslüman kabirleri gibi koruma altındadır. Onlara hayatlarında eziyet edilmesi haram olduğu gibi, ölümlerinden sonra da kemiklerinin kırılması, kabirlerinin dümdüz edilmesi yasaklanmıştır. Ancak, Müslümanların yeni ele geçirdikleri bir yerde, ihtiyaç görülürse, düşmana ait kabirleri açmak, kemiklerini kaldırıp, burasını Müslüman kabristanlığı veya mescid yapmak gibi başka bir amaçla kullanmak mümkün ve caizdir.(İbn Âbidin, Reddü'l-Muhtâr, İstanbul , II/; el-Fetevâ'l-Hindiyye, Beyrut / I/; Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslâm İlmihali, İstanbul , s. ).CENAZELERİN NAKLİ

Sıhhi açıdan mezarlık yer seçimi kriterlerinin tespiti ve ölümden define kadar bütün iş ve işlemlerin usul ve esaslarını belirlemek amacı ile hazırlanan Mezarlık Yerlerinin İnşaası ile Cenaze Nakil ve Defin İşlemleri Hakkında Yönetmelik 19Ocak Tarihli ve Sayılı Resmî Gazete’de yayımlandı.Bu yönetmeliği esas alarak cenazelerin nakli konusuna açıklık getirmeye çalışacağız;

1-Yurt içinde cenazelerin nakli



a-İl sınırları içinde nakil

Cenazelerin belediye sınırları içinde nakli için gerekli cenaze nakil aracı, tabut ve benzeri donanımın temini belediyelerin görevidir. Belediyeler, bu görevlerini kendileri veya izin verecekleri özel şirketler vasıtasıyla yerine getirirler.(mm)Belediye sınırları içerisindeki cenaze nakli, belediye tarafından yapılır veya yaptırılır.(m/1)

İl Ambulans Servisi Çalışma Yönergesi[1]nin maddesine göre;

Ambulans ile cenaze nakli yapılmaz, ancak ambulansta ölüm olayı gerçekleştiğinde, trafik kazası, olağan dışı durum ve afetlerde, olay veya kaza mahallinden ölü veya ölülerin hastane veya ilgili morga nakilleri, adli mercilerin de onayı alındıktan sonra yapıseafoodplus.info amaç olay yerindeki cenazenin bir an önce ilgili kuruma nakledilmesi ve toplumsal duyarlılığın yerine getirilmesidir. ambulansları, bunun dışında hastaneden eve , hastaneler arasında ve şehirlerarasında cenaze nakil aracı gibi kullanılamaz
Belediye sınırları içindeki mezarlıklardan başka bir mezarlığa nakil amacıyla cenaze çıkarılabilmesi için, belediye tabibinin, bulunmaması halinde hükümet tabibinin uygun görüşü alındıktan sonra belediyeden izin alınması gereklidir.(m/1) sayılı yasanın maddesine göre(Değişik: - / m)Müsaadesiz olarak bir şehir ve kasabadan diğerine ölü nakledenlere Kabahatler Kanunu'nun 32 nci maddesine göre belediye encümeni tarafından TL para cezası verilir.

Köy mezarlıklarından başka bir mezarlığa nakil amacıyla cenaze çıkarılabilmesi için ise, mülki idare amirince görevlendirilecek sağlık görevlisinin uygun görüşü alındıktan sonra muhtarlıkça izin verilmesi gereklidir.(41/2) Bir köyden başka bir yerleşim yerine cenaze nakli için kullanılacak araç köyün bağlı bulunduğu mülki amirlikçe tedarik edilir.(m/2)

Adli otopsi amacıyla yetkili makamlarca cenazenin mezardan çıkarılması halinde belediyeye veya köy muhtarlığına bilgi verilir.(m)[2]

Kolera, veba, çiçek veya lekeli humma hastalıklarından ölmüş olanların bir sene geçmedikçe mezardan çıkarılarak başka bir mahalle nakilleri yasaktır.(m/3)

Baraj göl alanı içinde kalacak mezarlıklar mezar sahiplerinin talepleri halinde ilgili idare tarafından, yeni ihdas edilecek bir mezarlık alanına veya uygun bir mezarlığa nakledilir. Mezarlığın su altında kalacağı belirlenmiş muhtemel tarihten bir sene öncesi itibariyle bu mezarlığa yeni cenaze defni yapılamaz. Eğer yapılmışsa bu cenazeler mülki idare amirince görevlendirilecek sağlık görevlisinin uygun görüşü alındıktan sonra ilgili idare tarafından nakledilir.(m/4)

b-İl dışına nakil

İl dışına nakledilecek cenazeler için, belediye sağlık işleri birimlerinden ya da köy muhtarından cenazelerin fenni usullere uygun olarak tabutlandığı bilgisini de içeren, bu Yönetmeliğin ekinde yer alan EK-3’teki cenaze yol izin belgesi alınır. (mm)

Başka yerleşim yerine cenaze nakledecek araçlar, soğutma tertibatı ile donatılmış olmalıdır. Ancak, soğutma tertibatı bulunan özel tabut bulunması halinde veya cenazenin bozulma ihtimali bulunmayan kısa mesafeli nakillerde araçta soğutma tertibatı bulunması mecburi değildir.(m/1)Bir defada birden fazla cenaze nakli yapılabilir.(m/2)

Bulunduğu yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine nakledilecek cenazelerin; yolda cenazeyi sarsmayacak, koku ve sıvı akıntısına izin vermeyecek şekilde iç yalıtımı yapılmış nakil tabutu ile taşınması gereklidir. Nakle izin verecek görevlilerce, bu tarzda tabutlanmayan cenazelerin başka yerleşim yerine nakline izin verilmez.(m)[3]

Fakir cenazelerin şehir dışı nakilleri, mahallî imkânlar ölçüsünde mülki amirce sağlanır.(m) Fakir cenazelerinin nakli işlemlerinde fakirliğin tespiti ile ilgili olarak cenaze yakınlarının sözlü veya yazılı beyanları esas alınır. (Ek cümle:RG-3/4/) Bu kişilerden cenaze nakil işlemlerinin tamamlanması için beyanlarını belgeleyici fakirlik ve muhtaçlık belgesi veya fakir ve muhtaçlık durumuna ilişkin başkaca bir belge talep seafoodplus.info veya kimsesiz cenazeler; belediyece veya köy muhtarlıklarınca herhangi bir ücret alınmadan kaldırılır, yıkattırılır, kefenlenir ve gömülür.(m)

Bulaşıcı veya salgın bir hastalıktan öldüğünden şüphelenilen cenazelerden tabip tarafından gerekli görülmesi durumunda örnek alınabilir, bu cenazelere otopsi yapılabilir.(m)Kolera, veba, çiçek, şarbon, cüzam (ve lekeli humma) ve ruam hastalıklarından vefat edenlerin, vefatlarının üzerinden bir sene geçmeden bulunduğu beldeden yurtiçi veya yurtdışındaki başka bir beldeye nakli yasaktır. (mm)”[4]

2-Yurtdışına cenazelerin nakli



Yurtdışına (Deniz, hava ve demiryollarıyla) gönderilecek cenazelerin nakli, belediye sağlık işleri birimlerince cenaze yol izin belgesi düzenlendikten ve ilgili sağlık biriminden cenaze geçiş izin belgesi alındıktan sonra; naklin yapılacağı yerdeki Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünün sağlık işleri görevlilerine, belgeler teslim edilerek gerçekleştirilir. (m/1)

Gönderilen ülke ile anlaşmamız var ise;

her cenaze ve cenaze parçası için ölümün vuku bulduğu yerin yetkili makamından, cenazeler için geçiş izin belgesi alınacaktır. Bu belgeyle birlikte cenaze naklinin tıbbi ve kanuni açıdan hiçbir sakınca doğurmadığını ve usulüne uygun olarak tabutlandığını gösterir resmî bir belge düzenlenir.(m/1)

Gidilecek ülke ve transit ülkelerin anlaşmalı ülkelerden olması halinde, cenazelerin nakli konusunda mevcut ya da akdedilecek uluslararası anlaşma ve sözleşmelerin gerektirdiği belgeler dışında cenazeler için bu Yönetmeliğin ekinde yer alan Ek-1’deki geçiş izin belgesinden başka bir belge talep edilmez.(m/3)

Cenaze anlaşmalı ülkeler dışında bir ülkeye götürülecekse cenaze yakınları tarafından o ülkenin cenaze nakli için istediği belgeler ve cenaze yol izin belgesi alındıktan sonra nakil işlemi yapılır.(m/2)

Kolera, veba, çiçek, şarbon, cüzam (ve lekeli humma) ve ruam hastalıklarından vefat edenlerin, vefatlarının üzerinden bir sene geçmeden bulunduğu beldeden yurtiçi veya yurtdışındaki başka bir beldeye nakli yasaktır. (mm)”[5]

Ölülerin Nakline Dair Beynelmilel itilafname (Cenaze Nakline Mahsus uluslar arası antlaşmanın onaylanması Hakkındaki sayılı Kanunun Eki) göre;

Her hangi vasıta ile ve herhangi şartlar altında olursa olsun, nakledilecek her ölü için mahsus bir ruhsatname ( ölü geçirme tezkeresi ) lazım olacaktır. Ruhsatname bu anlaşmaya ilişik numuneye mümkün olduğu kadar uygun ve her halde ölünün adı,soyadı ve yaşı ile beraber ölümün vuku bulduğu yeri, tarihini ve sebebini belirten bilgiler bulunacaktır. Ölü geçirme ruhsatnamesi vefat vuku bulan yerin veyahut,mezardan bakaya nakli halinde,defin yapılan mevkiin yetkili makamı tarafından verilecektir.

Ruhsatnamelerin, verildikleri memleket lisanından başka bir de uluslar arası ilişkilerde en çok kullanılan lisanlardan biri ile de yazılması tavsiye olunur.(m.1)

Tren ile nakli yapılacak ise(m.5)

a) Cenaze kapalı bir vagonda naklolunacaktıseafoodplus.infoa beraber cenaze kapalı bir cenaze arabası içinde teslim edilmiş olduğu ve o cenaze arabası içinde bırakıldığı takdirde nakil için açık bir vagon kullanılabilir.
b) Cenaze gideceği yere vardığı vakit ne kadar müddet içinde kaldırılması lazım olduğunu tayin etmek her memleketin kendisine seafoodplus.infoyi gönderen kimse cenazenin bu süre içinde bilfiil kaldırılacağını kanaat verecek tarzda tespit edebildiği takdirde cenazenin yanında adam gitmesine lüzum olmayacaktır.
c) Cenazenin yanında ancak çelenk buket gibi şeyler nakledilebilir.
d) Cenaze seri bir seyirle ve mümkün olduğu kadar aktarmasız olarak gönderilir.

Otomobil ile nakli yapılacak ise(m.6)

a)Cenaze ya tercihan özel bir cenaze otomobilinde yahut alelade kapalı bir otomobilde nakledilir.
b)Cenazenin yanında ancak çelenk buket gibi şeyler nakledilebilir.

Uçak ile nakli yapılacak ise(m.7)

a) Cenaze ya yalnız ve mahsus bu iş için kullanılan bir uçakta yahut alelade bir uçağın özel ve yalnız bu işe hasredilmiş olan bir kompartımanında nakledilir.
b) Cenaze ile birlikte aynı uçakta yahut aynı kompartımanında ancak çelenk ve buket gibi şeyler nakledilebilir.

Havaalanı Sağlık Denetleme Merkezleri Yönetmeliği[6] nin maddesine göre;

Başka ülkelerden uçak ile getirilen cenazelerin bulaşıcı hastalıklar yönünden bir sakınca bulunmadığını belirten, Sağlık Denetleme Merkezleri Tabipleri tarafından, Gömülmek Üzere Yurda Girecek Cenazeler için İzin Belgesi düzenlenir. Cenazelerin naklinde, Cenazelerin Nakli Antlaşması hükümleri uygulanır.

Deniz yolu ile nakli yapılacak ise(m.8)

a)Madeni tabut üzerine geçirilmiş olan tahta dahi hiç sallanmayacak bir surette tahtadan adi bir sandığın içerisine konulacaktır.
b)Mezkur sandık gıda veya istihlak maddeleri ile her türlü temasa meydan ve yolcularla mürettebat için hiçbir sıkıntı vermeyecek surette bir yere konulacaktır.

17 Nisan tarihli ve sayılı kanunla onaylanması uygun bulunan Cenazelerin Nakli Anlaşması[7]na seafoodplus.infoine göre;
- Nakledilen her cenazenin beraberinde, hareket ülkesi yetkili makamları tarafından düzenlenmiş özel bir belge (cenaze geçiş izni) bulunmalıdır.
-Geçiş izni, en aşağı bu Anlaşmaya ekli modelde yer alan bilgileri ihtiva etmeli ve düzenlendiği ülkenin resmî dili ya da resmî dillerinden biri ile Avrupa Konseyi resmî dillerinden birinde yazılmış olmalıdır.
Ayrıca gidilecek ülke ve transit ülkeleri, cenazelerin nakli konusunda mevcut ya da aktedilecek uluslararası sözleşme ve anlaşmaların gerektirdiği belgeler dışında "geçiş izni''nden başka bir belge talep etmeyeceklerdir. (m.4)
EK -CENAZELER İÇİN GEÇİŞ İZNİBu Geçiş izni, Cenazelerin Nakil Anlaşması ve özellikle anılan Anlaşmanın 3. ve 5. maddeleri uyarınca düzenlenmişseafoodplus.info belge ile 'nin naaşının nakline izin verilmiştir.Ölünün adı ve soyadı:Ölüm tarihi ve yeri:Ölüm sebebi:Yaşı:Doğum tarihi ve yeri:Naaş ile (nakil aracı) den (hareket mahalli) yoluyla (takip edilecek yol)'a (varış mahalli) seafoodplus.info cenazenin nakli hususunda gerekli izin verilmiş olduğundan, cenazenin geçeceği ülkelerin ilgili makamlarının geçişe müsaade etmeleri rica olunur. (Yer) (Tarih) Yetkili makamın imza ve mühürü1) Anlaşmanın 3. ve 5. maddeleri, Geçiş İzni'nin arka sahifesinde yer almalıdır.
2) Ölüm sebebi Fransızca veya İngilizce olarak yazılmalı ya da hastalıkların uluslararası sınıflandırılmasına ilişkin Dünya Sağlık Teşkilâtı sayı kodu ile belirtilmelidir.
3) Meslekî gizlilik nedeniyle ölüm sebebi açıklanmamış ise, ölüm sebebini belirten bir ilmühaber mühürlü bir zarf içinde nakledilen cenazenin beraberinde bulunmalı ve "gidecek ülke" yetkili makamına sunulmalıdır. Mühürlü zarf, Geçiş İzni'ne eklenmelidir.
Geçiş İzni'nde, ölümün tabiî sebeplerden ve bulaşıcı olmayan bir hastalıktan ileri geldiği kaydedilmeli, aksi varitse ölüm nedeni belirtilmelidir.

3-Yurtdışından ülkemize cenazelerin getirilmesi



Getirilen ülke ile anlaşmamız var ise;
her cenaze ve cenaze parçası için ölümün vuku bulduğu yerin yetkili makamından, cenazeler için geçiş izin belgesi alınacaktır. Bu belgeyle birlikte cenaze naklinin tıbbi ve kanuni açıdan hiçbir sakınca doğurmadığını ve usulüne uygun olarak tabutlandığını gösterir resmî bir belge düzenlenir.(m/1)

Yabancı ülkelerden getirilen cenazelerin nakline müsaade edildiğini ve naklinde sağlık yönünden sakınca bulunmadığını gösteren cenazenin geleceği yerin yetkili makamından verilmiş cenaze nakil belgesi ibraz edilmesi zorunludur. Cenaze nakil belgesinde cenazenin kimlik numarasının, ad ve soyadının, baba adının, ölümün vuku bulduğu yerin, tarihin, ölüm sebebinin, nakline izin verildiğinin, naklinin sağlık sakıncası doğurmayacağı hususunun ve ilgili diğer hususların açıklıkla kaydedilmesi zorunludur. (m)

4-Ülke dışına nakledilecek cenazelerin tabutlanması



Ülke dışına nakledilecek cenazelerin tabutları, sızdırmaz özelliğe sahip olur ve bunların tabanına sıvı emici madde konulur. Bu tabutların en az 20 mm. kalınlığında tahtadan yapılma bir dış tabut ve kurşundan veya kendiliğinden tahrip kabiliyeti olan sıvı sızdırmayan başka bir maddeden yapılma bir iç tabuttan müteşekkil olması gerekir.(m/1)

İç tabut, lehimleme veya benzeri usullerle sızdırmazlığı sağlanarak dış tabutun içine konulur. İki tabutun sallanmayacak surette birbirine irtibatlandırılması sağlanmalıdır. Dış tabutun tahtaların birleştikleri yerlerin su sızdırmayacak surette olması ve tabutun kapanmasının birbirlerinden en çok 20 cm. mesafeli vidalarla temin edilmesi gerekir. Dış tabutun etrafı madenden çember sarılmak suretiyle kuvvetlendirilir. (m/2)

Sayılı Cenaze Nakline Mahsus Beynelmilel İtilafnameye İltihakımız Hakkında Kanun[8]un eki olan Ölülerin Nakline Dair Beynelmilel itilafnamenin seafoodplus.infoine göre ise;

Ölü madenden bir tabut içine konulacak,tabutun alt kısmı takriben 5 santimetre kalınlığında (yer kömürü, testere talaşı, mangal kömürü tozu, gibi)mayi çekici bir madde ile örtülmüş,buna antiseptik bir madde ilave edilmiş olacaktır. Ölüm bulaşıcı bir hastalıktan ileri olduğu takdirde,cenazenin kendisi de antiseptik bir mahlule batırılmış bir kefene sarılmış bulunacaktıseafoodplus.info sonra madeni tabut,içinden hiçbir şey sızmayacak surette kapanacak (lehimlenecek) ve tahtadan bir tabut,içerisine konulacaktıseafoodplus.info tabut,içindeki hiç sallanmayacak surette, birbirine intibak seafoodplus.info tabutun kalınlığı en az 3 santimetre olacak,tahtaların birleştikleri yerler su sızdırmayacak surette olacak ve tabutun kapanması birbirlerinden en çok 20 santimetre mesafeli burgularla temin seafoodplus.info tabut madenden çemberle tahkim edilecektir.

Ayrıca cenazenin antlaşmaya uygun olarak tabuta konulmuş olduğunu belirteni resmi evrak verilecektir.(m.2)

17 Nisan tarihli ve sayılı kanunla onaylanması uygun bulunan Cenazelerin Nakli Anlaşması[9]nın seafoodplus.infoine göre;
- Tabut sızdırmaz olmalı ve içinde emici bir madde bulunmalıdır. "Hareket ülkesi" nin yetkili makamlarınca gerekli görüldüğü takdirde, iç ve dış basıncı dengeleyecek bir temizleyici cihazla teçhiz edilmelidir.
-Tabut, en aşağı 20 mm. kalınlığında tahtadan yapılma bir dış tabut ve dikkatle lehimlenmiş kurşundan ya da kendiliğinden tahrip olan bir başka maddeden yapılma bir iç tabuttan müteşekkil bulunmalı
-Veya en aşağı 30 mm. kalınlığında tahtadan yapılıp içi kurşunla ya da kendiliğinden tahrip olan bir başka madde ile kaplanmalıdır.
-Ölüm sebebi bulaşıcı bir hastalık ise, naaş antiseptik bir mahlülle yıkanmış bir kefene sarılacaktır.
-Nakil hava yolu ile yapılacak ise, tabut bir temizleyici cihazla teçhiz edilmeli ve buna imkân bulunamazsa, "hareket ülkesi" yetkili makamınca yeterli görülen direnç garantisi verilmelidir.



Mezarlık Yerlerinin İnşaası ile Cenaze Nakil ve Defin İşlemleri Hakkında Yönetmeliğinin [10] seafoodplus.infoinde;ölü küllerinin nakli ve muhafazası ile ilgili usul ve esasları düzenlediği belirtilmiştir.

1- Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına ait olan ölü küllerinin ülkemize nakli:

Başka bir ülkede vefat eden vatandaşımıza ait küllerin ülkemize getirilebilmesi için cenaze sahibi tarafından belirlenen laboratuvarda, beyan edilen külün insan cesedinin yakılmasıyla ortaya çıkan kül olduğuyla ilgili kapsamlı analizleri yaptırılıseafoodplus.info sonra eğer başkaca bir engel yoksa cenaze külü uygun bir mezarlıkta özel kapların içinde muhafaza edilir.

2-Nakli yapılacak ölü külleri Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan bir kişiye ait ise;

Birinci derecede[11] yakını Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması şartıyla külleri ülkemize getirilebilir. Yönetmelikte sadece birinci derece yakını yani çocukları Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı olanların külleri ülkemize getirilebilir. Yönetmelikte eş sayılmadığından ve birinci derece kapsamında girmediğinden ölenin eşi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olsa bile eğer Türkiye cumhuriyeti vatandaşı olan çocukları yoksa eşinin küllerini ülkemize getirilemez.(m)

Sayılı Cenaze Nakline Mahsus Beynelmilel İtilafnameye İltihakımız Hakkında Kanun[12]un eki olan Ölülerin Nakline Dair Beynelmilel itilafnamenin maddesinde “Bu antlaşma ölü küllerinin nakline tatbik edilmez.” Hükmü yer almaktadır.

Cenazelerin Nakli Anlaşması[13] 17 Nisan tarihli ve sayılı kanunla onaylanması uygun bulunmuştur. Bu anlaşmanın seafoodplus.infoinin 3.fıkrasında” Bu Anlaşma, yakılan naaşların küllerinin nakline uygulanmaz. “ hükmü yer almaktadır.

BİLGİ

[1] Tarihi Sayısı
[2] sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu
MADDE - Cesetlerin tamamiyle tahallül ve tefessühünden evvel mezarlar açılarak ölülerin çıkarılması için behemehal mahallî beledyesinin müsaadesi alınmak lâzımdır. Bu hususta sıhhat memurlarının mütalaası alınmalıdır. Adli otopsiler bu hükümden müstesnadır. Yalnız mahallî belediyesine keyfiyet bildirilir.
[3] sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu
MADDE - Bir şehir ve kasabadan diğerine nakledilecek ölülerin Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâletince tertip edilerek belediyelere tebliğ olunacak talimatnamede mündemiç fenni usuller dahilinde tabutlanması lâzımdır. Bu tarzda tabutlanmayan ölülerin nakline mümanaat edilir.
[4] sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu
MADDE - (Değişik: - ) Kolera, veba, çiçek, şarbon, cüzam ve ruam hastalıklarından vefat edenlerin nakli memnu olduğu gibi kolera, veba, çiçek veya lekeli humma hastalıklarından vefat etmiş olanların bir sene geçmedikçe mezardan çıkarılarak başka bir mahalle nakilleri de memnudur.
[5]Ölülerin Nakline Dair Beynelmilel itilafname (Cenaze Nakline Mahsus uluslar arası antlaşmanın onaylanması Hakkındaki sayılı Kanunun Eki)
Madde 4- Antlaşmanın taraflarının her birinin toprakları arsında veba yahut kolera yahut çiçek veya lekeli humma hastalıklarından ölmüş kimselerin cenazelerinin nakline ölümden ancak en az bir sene sonra izin verilecektir.
[6] Resmi Gazete
[7] Resmi Gazete : 6 Ağustos Sayı:
[8] Resmi Gazete: 7 Şubat – Sayı
[9] Resmi Gazete : 6 Ağustos Sayı:
[10] Resmi Gazete: 19 Ocak Sayı:
[11] Türk Medeni Kanunu
MADDE Mirasbırakanın birinci derece mirasçıları, onun altsoyudur.
Çocuklar eşit olarak mirasçıdırlar.
Mirasbırakandan önce ölmüş olan çocukların yerini, her derecede halefiyet yoluyla kendi altsoyları alır.
[12] Resmi Gazete: 7 Şubat – Sayı
[13] Resmi Gazete : 6 Ağustos Sayı:

 

Yahudi geleneğinde Nakl-i kubur

Doç. Dr. Nuh ARSLANTAŞ *

Süleyman Şah’ın nakl-i kuburu, terör örgütü IŞİD’in saldırıp hem askerlerimizi şehit etme hem de türbeye zarar verme endişesiydi. Türk geleneğine yabancı olanlar, bu nakli biraz yadırgayabilir. Ancak Türklerde mezarların, hele de hakan ve bey gibi atalara ait olanlarının, özel bir önemi vardır. Mezarlar, tarih boyunca kutsal sayılmış, hatıralarına hürmet gösterilmiş, bu sebeple de bunlara yapılan saygısızlıklar şiddetle cezalandırılmıştır. Attila’nın () Balkan seferlerinden birinin sebebi, Hun hükümdar aile mezarının Margos piskoposu tarafından açılarak soyulmasıydı. Bu tarihsel arka plandan bakıldığında Süleyman Şah türbesine yapılan operasyonun sosyo-psikolojik gerekçesi daha iyi anlaşılacaktır.

Allah’ın insana verdiği değer ve fıtraten saygınlığından dolayı İslam geleneğinde kabirleri korumak, temiz tutmak, düzenlemek, tahrip olanları tamir etmek çok önemlidir. Bir mezarlık ne kadar eski ve ihtiyaç dışı olursa olsun, yine mezarlık olarak korunmalıdır. Böyle bir mezarlığı satmak ya da üzerinde bir tesis kurmak veya gereksiz nakl-i kubur caiz görülmemiştir. Kabrin taşınması, ölünün hakkının çiğnenmesi olarak değerlendirilmiş; zorunluluk olmadıkça, mezarlığın mezar olarak devam etmesi ve defnedilenlerin ebedi yurtlarında rahat ettirilmesine önem verilmiştir. Ancak sel, deprem vb. doğal afetler ile kamunun menfaatine olacak yol vb. imar faaliyetleri gibi nedenlerle nakl-i kubur caiz görülmüştür. Bir de cenaze defnedilen arazi, özel ya da kamuya açık bir arazi olmayıp gömülen kimsenin mülkiyetinde de değilse, sahiplerinin kabul etmemesi durumunda, nakl-i kubur gerekli görülmüştür. Nakl-i kubur sırasında ölünün saygınlığına zarar gelmemelidir. Hz. Muhammed, kabir kazarken çıkan kemikleri kırarak sağa sola atan birini “Ölünün kemiğini kırmak günah yönünden dirinin kemiğini kırmak gibidir” sözleriyle uyarmıştır. Müslüman gelenekte ölülerin hakları, aynen dirilerin hakları, hatta ondan da önemli kabul edilmiştir.

İslam tarihinde Uhud şehitlerinin sel sebebiyle yapılan nakl-i kuburu meşhurdur. Osman Gazi (ö. ) Söğüt’ten Bursa’ya, Şeyh Bedreddin (ö. ) Serez’den İstanbul’a (), Mustafa Kemal de Anıtkabir’e () nakl-i kuburla defnedilmişlerdir. Dicle Barajı’nın yapımı sırasında Zülkifl ve Elyesa peygamberlere ait olduğu kabul edilen naaşlar (Diyarbakır, 90’lar) ile Adnan Menderes’in İmralı’dan Anıtmezar’a (İstanbul, ) nakl-i kuburu da bilinen diğer örneklerdir.

Ülkemizde nakl-i kubur işlemleri, sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu’nun ve devamı maddelerin hükümleri çerçevesinde yasal olarak yerel yönetimler tarafından yapılmaktadır.

Elinizdeki yazının konusu İslam geleneğindeki nakl-i kubur değildir. Bu yazıda, naaşların taşınması dolayısıyla gündeme gelen ‘nakl-i kubur’un Yahudi geleneğindeki durumu ele alınacaktır.

Nakl-i kuburun Yahudi fıkhındaki (halaha) yeri

İslamiyet’te olduğu gibi, Yahudi anlayışında da insan yüce bir konumu haizdir. Tanrı, insanı kendi suretinde yaratmış, varlıkları emrine amade kılmıştır. Canlılar içerisinde Tanrı’yı idrak eden sadece insan olup Tanrı’nın nurunun da insan ruhunda mündemiç olduğu kabul edilmiştir. Bu sebeple fıtraten saygın olan insana, hayatta olduğu gibi, ölümünde de saygı gösterilmesi gerekmektedir.

Bu anlayıştan hareketle Yahudi geleneğinde insanın ebedî istirahatgâhı olan mezarlıklar özel bir öneme sahiptir. ‘Kabristan’ (bet ha-kevarot), ‘beka diyarı’ (bet olam, bet almin), ‘yaşayanların toplanacağı’ (bet hayim) ve ‘her canlının varacağı yer’ (bet mo’ed le-kol hay) gibi değişik isimlerle anılan mezarlıklar, çok erken dönemlerden itibaren kurulmuş ve bakımlı hale getirilmiştir.

Müslüman gelenekte olduğu üzere, Yahudi geleneğinde de herhangi bir sebep olmaksızın, daha iyi bir yer olsa dahi, nakl-i kubur (Filistin hariç) caiz görülmemiştir. Yahudilikte esas, kişinin mülkiyetinde, sonradan nakl-i kubur gerekmeyecek bir mezara (kever şelo) defnedilmesidir. Hz. Yakub, eşi Rahel’i el-Halîl’deki (Hevron) aile mezarlığına götürmemiş, o sırada meskûn olmamasına rağmen Efrat’ta defnetmişti.

Yahudi tarihinde ‘hahamların başı’ (roş ha-hahamim) olarak şöhret bulan Rabbi Akiva () nakl-i kuburu ‘mevtayı taciz’ (nivul ha-met) olarak nitelemiştir. Bu görüş, Orta Çağ’da Aşer ben Yehiel () gibi bazı din adamları tarafından da yinelenerek nakl-i kuburun ‘mevtaya saygısızlık’ (bizayon) olduğu vurgulanmıştır. Nakl-i kubura mesafeli duruşun bir gerekçesi de boyut değiştiren insanın hesap dünyasına intikal ettiği aşamada rahatsız edilmemesi (haradat din) düşüncesidir. Nakl-i kubura sıcak bakmayan din adamları İsrail’in ilk kralı Şaul’un, istimdat etmek üzere vefatından sonra Nebi Şmuel’le görüşmesini delil göstermişlerdir.

Ancak Yahudi din adamları nakl-i kubura bazı şartlarda da cevaz vermişlerdir. Bu şartları şöyle özetlemek mümkündür.

1. Kişinin Yahudilere ait olmayan bir mezarlığa (kever şel goyim) defnedilmesi. Bu durumda mutlak surette nakl-i kubur yapılıp naaşın Yahudi mezarlığına defnedilmesi gerekir.

2. Nakl-i kuburun Yahudilerce kutsal sayılan Filistin topraklarına (Erets Yisrael) gerçekleşmesi. Övgüye değer bulunan bu nakil, ölen kimse için de büyük bir onur kabul edilmiştir. Osmanlı dönemi Yahudi hukukçularından Yosef Karo () gibi bazı din adamları, kişi sağlığında iken karşı olsa dahi, ölümünden sonra varislerinin Filistin’e nakl-i kubur gerçekleştirebileceklerini belirtmişlerdir.

3. Dini otoriteler, ölen kimsenin anne-baba (etsel avotav) ya da yakın akrabalarının (beney mişpahto) mezarlarının bulunduğu yere yapılan nakl-i kubura cevaz vermişlerdir.

4. Ölünün ilk etapta bir yere (kever ha-nimtse) defnedilip daha sonra o yerin sahibinin bu defne itiraz etmesi durumunda nakl-i kubur bir vecîbe (mitsva) kabul edilmiştir.

5. Mezar ya da mezarlık su-sel ve benzeri bir akıntıya ya da nebbaş veya başka bir talana maruz kalma tehlikesiyle karşı karşıya ise nakl-i kubur gerekli görülmüştür.

Nakl-i kuburu gerçekleşecek kişinin kemikleri büyük bir özen ve saygı ile toplanmalı, insana yaraşır şekilde davranılmalıdır. Talmud’ta nakl-i kubur sırasında oğulun, babasının kemiklerine çıplak elle dokunması, saygısızlık olarak nitelenmiştir.

Nakl-i kuburun gerçekleştiği gün, ölü yakınları için yasla ilgili bütün kuralların geçerli olduğu kabul edilmiştir. Yas, nakl-i kuburun ertesi günü biterdi. Nakli gerçekleştirenlerin yas boyunca Şema okuyamayacağı, Emir’den (Taryag Mitsvot) yapılması emredilen vecibeleri (mitsvot ase) yerine getiremeyeceği belirtilir. Nakl-i kuburun Şabat (cumartesi), bayramlar (moedim) ile bayram aralarında ‘hol ha-moed’ adı verilen ‘ara günler’de gerçekleştirilmesi de yasaktır. Nakl-i kubur sırasında ölü için mersiyeler okunmasa da, iyiliklerinin yâd edilebileceği kabul edilmektedir.

Yahudi tarihinde meşhur nakl-i kuburlar

Yahudi tarihinde nakl-i kuburla ilgili en meşhur örnek Hz. Yusuf’la ilgilidir. Hz. Yusuf, vefat edeceği zaman ailesine cesedinin Mısır’da bırakılmamasını vasiyet etmişti. Bu sebeple cesedini mumyalayan İsrailoğulları, Mısır’dan çıkarken naaşını da yanlarına almışlar; Filistin’e geldiklerinde, bu gün Nablus olarak isimlendirilen Şekem’e defnetmişlerdi.

İslam kaynaklarındaki bilgilere göre, Süleyman Şah’ın naaşına benzer şekilde birkaç kez nakl-i kubur yapılan ululardan biri de, İslam geleneğinde Danyal olarak bilinen Peygamber Daniel’dir. Nebukadnezzar (Buhtunnasr) tarafından Babil’e sürülen Danyal, Huzistan’ın (İran’ın güneybatısında bir eyalet) Sus şehrinde (Susa/Şuşan) medfundu. Müslümanlar şehri fethettiğinde Danyal’ın kabri, şehir kalesinde Sâdanyal adı verilen bir yerde bulunuyordu. Şehir fatihi (Ebu Musa el-Eşarî) kabrin kime ait olduğunu sormuş, halk Danyal peygambere ait olduğunu söyleyerek onun hürmetine Allah’tan yağmur dilediklerini ifade etmişti. Ebu Musa durumu Hz. Ömer’e bildirdiğinde halife cesedin tekrar kefenlenerek nakl-i kubur yapılmasını emretti. Bunun üzerine Ebu Musa, şehrin ortasından akan nehri keserek bir kabir kazmış; naaşı buraya defnettikten sonra da suyu üzerinden akıtmıştı. Ancak cesedin sonraki yıllarda nakl-i kuburla tekrar karaya defnedildiği anlaşılmaktadır. Zira kaynaklarda Danyal’ın naaşının yağmur için tevessülde bulunmak amacıyla Sus ile İran’ın güneybatısındaki tarihi bir şehir olan Tüster (Şüşter) halkı arasında gidip geldiği belirtilir. Bu münavebeli nakl-i kubur, XII. asra kadar da devam etmiştir. Bu asırda Sus’a tekrar nakl-i kuburla gelen naaş, şehirde Yahudi sinagoglarının birinde muhafaza edilmekteydi. Selçuklu sultanı Sencer (), Danyal’ın naaşının sıkça nakl-i kuburundan rahatsız olmuş; bunun, bir peygambere saygısızlık olduğunu belirterek kristal bir tabut içinde demir zincirlerle şehri birbirine bağlayan köprünün tam ortasına yerleştirilmesini emretmişti.

Yahudi tarihinde İkinci Mabed Dönemi’nde (MÖ VI. yüzyıl ve sonrası) sıkça meydana gelen savaşlarda ölenler için zaman zaman geçici mezarlar ihdas edilmiş; toprakların Yahudilerin elinde kalmasına bağlı olarak bir kısmı kalıcı olsa da, çoğu nakl-i kuburla kalıcı mezarlıklara defnedilmişlerdir.

Pers döneminin sonlarıyla Helenistik dönemin başlarından itibaren Filistin Yahudileri arasında nakl-i kuburla ilgili yaygın bir uygulamadan bahsedilir. Filistin’de ölüler önce mağaralara (maarata) veya lahit olarak yontulan taşlara konur; cesetler iskelet haline geldiğinde kemikleri toplanarak kalıcı mezarlara nakledilirdi. Atsamot likut (kemiklerin toplanması) adı verilen bu işlem, genelde ilk definden bir sene sonra gerçekleşir; ölü yakınları sadece bir gün, o da nakl-i kuburun gerçekleştiği gün, yas tutardı. Nakl-i kuburun genelde bir yıl sonra gerçekleşmesi, muhtemelen, Yahudilikteki, kişinin ölümünden sonra on iki ay boyunca Tanrı katında yargılanma sürecinin veya kabir sorgusunun devam ettiği şeklindeki düşünceden kaynaklanıyordu.

Mısırlı Yahudi tarihçi Sambari (), Orta Çağ’ın ünlü Yahudi alimi RaMBaM’la (Maimonides) ilgili nakl-i kubur değilse de, nakl-i uzuvla ilgili ilginç bir anekdot nakleder. yılında Mısır’da ölen RaMBaM, Taberiye’ye (Tiverya) götürülerek Filistin’de defnedilmişti. Sambari, cesedin nakil sürecinde ayak parmaklarından birinin Mısır’da kaldığını; daha sonra Mısır hahamlarından birinin rüyasına giren RaMBaM’ın, parmağın yerini kendisine söylediğini, tarif edilen yerden alınan parmağın Taberiye’deki mezara nakl-i uzuv yapıldığı söyler. Sambari’deki bu rivayet, RaMBaM’ın Mısır’da geçici olarak medfun kaldığı ve nakl-i kubur yapıldığı şeklinde bir yoruma da imkân vermektedir.

Yahudi tarihinde önemli nakl-i kuburlardan ikisinden özellikle bahsetmek gerekir. Bunlardan ilki, eylemci siyasal Siyonizm’in kurucusu ve bugünkü İsrail Devleti’nin ideolojik babası Theodor Herzl’in () nakl-i kuburudur. ’de “Basel’de Yahudi Devleti’ni kurdum; belki beş ama 50 yıl içinde bunu herkes görecek” sözleri nedeniyle “İsrail Devleti’nin kuruluşunu önceden gören” anlamında ‘Hoze ha-Medina’ olarak şöhret bulan Herzl, yılında Avusturya’da ölmüş, Viyana’da gömülmüştü. Herzl’in naaşı, devletin kuruluşundan sonra ’da Viyana’dan Kudüs’e nakl-i kuburle getirilerek Anıttepe (Har ha-Zikaron) olarak da adlandırılan Herzl Tepesi’ne (Har Hertsel) defnedilmiştir.

Nakl-i kuburla Herzel Tepesi’ne defnedilen bir diğer ünlü lider de Ze’v Vladimir Jabotinsky’tir (). Siyonist Revizyonist hareketin kurucusu olan Jabotinsky, İsrail Devleti kurulmadan önce geçirdiği kalp krizinden dolayı New York’ta ölmüştü. ’larda yazdığı vasiyetnamede nakl-i kubur için devletin kurulma şartını koşan Jabotinsky’nin naaşı yılında getirilerek Kudüs’e defnedilmiştir.

Nakl-i kubur meselesi, İsrail’in kuruluş sürecinde yaptığı savaşlardan sonra daha sık gündeme gelmeye başlamıştır. yılında, İsrail Askeri Hahamlığı’nın (Hayil ha-Rabanut ha-Tsavait) kurucusu Rav Şlomo Goren’in () II. Mabed dönemindeki uygulamalardan hareketle verdiği bir fetva ile savaş sırasında ölen askerler geçici olarak defnedilmişlerdi. Bu definlerde sadece din adamları bulunmuş, ölü yakınlarının iştirakine izin verilmemişti. Bu durum din adamları arasında tartışmalara neden olmuşsa da, buna cevaz veren din adamlarının görüşleri esas alınarak askerler, bir yıl sonra ailelerinin isteğine göre, askeri ya da sivil mezarlıklara nakl-i kuburla gömülmüşlerdi.

yılında İsrail’in Mısır’la yaptığı savaşta ölenler Askeri Hahamlık tarafından Orta ve Kuzey Necef’te (Negev) geçici olarak defnedilmiş; sayıları olan bu askerler ertesi yıl () nakl-i kuburla memleketlerine götürülmüşlerdi. Altı Gün Savaşı’nda () da benzer bir durum yaşanmış, muvakkat gömülen asker, yılında kalıcı mezarlara nakledilmişti. Nakl-i kuburlar, hem askeri hem de Askeri Hahamlık tarafından usulüne uygun dini törenlerle gerçekleşmişti.

yılında, İsrail Sefaradlarının Başhahamı Rav Ovadya Yosef () Camp David görüşmeleri sürecinde Mısır sınırlarında kalan kabirlerin nakline fetva vermiştir. Onun nakl-i kubur fetvası, bazı din adamlarının itirazına neden olmuştur. Benzer bir durum İsrail’in Gazze’den çekiliş sürecinde de yaşanmıştır. Eylül yılında gerçekleşen çekilmeden dört ay önce, Mayıs ’te İsrail Silahlı Kuvvetleri’nde özel bir birim kurulmuş; Guş Katif’teki 48 Yahudi’nin nakl-i kuburu bunlar tarafından gerçekleştirilmiştir.

Ülkemizde ise İstanbul’da Eğrikapı Mezarlığı, Hasköy Mezarlığı’nın bir kısmı, Kuruçeşme Mezarlığı, Ortaköy Mezarlığı’nın bir bölümü, Edirne Mezarlığı ile Ege bölgesi ve Güneydoğudaki Yahudi yerleşimlerine ait mezarlıkların bir bölümü inşaat alanı veya yol geçmesi nedeniyle istimlak edilmiştir. İstimlak edilen mezarlıklardan da diğer Musevi mezarlarına nakl-i kuburlar gerçekleşmiştir.

Günümüzde gerek dünyanın değişik yerlerinde Yahudilerin yaşadığı ülkelerde, gerekse İsrail’de yol, köprü, geçit, demiryolu veya cadde açma gibi çeşitli imar ve iskân nedenlerinden ötürü, nakl-i kubur olayı daha sık gerçekleşmeye başlamıştır. Kudüs’te yeni inşa edilen Yahudi yerleşim birimlerine ulaşım güzergâhında bulunan Yahudi kabirleri, güvenlik açısından başka bir yere nakledilebilmektedir. Yahudi din otoritelerinin çoğu bu tür durumlarda ölüye gerekli saygıyı göstermek şartıyla nakl-i kubura cevaz vermektedir.

* Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir