transamine leke tedavisinde kullanılır mı / Deride Leke (Melazma) Tedavisi Ve Lekelerden Korunma

Transamine Leke Tedavisinde Kullanılır Mı

transamine leke tedavisinde kullanılır mı

Leke Tedavisi

Leke Tedavisi

 

Cilt lekeleri günümüzde kadın erkek pek çok birey için önemli bir sorun haline gelmiştir. Cilt lekelerinin pek çok türü mevcuttur ancak güneş lekeleri, doğum sonrası lekeler, sivilce lekeleri sıklıkla karşılaştığımız leke türleridir. Özellikle ozon tabakasının giderek hasar görmesi ile uv ışınlarının zararlı etkilerine maruz kalma riski artmıştır. Güneş dolayısıyla da ultraviyole ışınları lekelerin oluşmasında ya da koyulaşmasında en önemli etkenlerden bir tanesidir. Her türden leke tedavisinde hastalarımıza ısrarla vurguladığımız çok önemli noktalardan bir tanesi, güneş ışınlarından etkin korunmanın leke tedavisinin olmazsa olmazı olduğudur

Güneş Lekesi ( Melazma )

 

Güneş lekeleri  (melazma) yüzde görülen kahverengi oluşumlardır. Genellikle 20’li yaşlardan sonra ortaya çıkarlar.  Kadınlarda erkeklere oranla daha sık görülür. Yüz bölgesinde sıklıkla iki taraflı ve simetriktir. Güneş lekesi olarak yüzeysel, derin ve karışık tip olarak ikiye ayrılır. Yüzeysel güneş lekeleri tedaviye daha iyi yanıt verir. Derin yerleşimli olanlar tedavilere zor yanıt verirler. Yüzeysel ve derin leke bir arada olan yani karışık tipte olan melazma en yaygın melazma türüdür. Güneşlenme, hamilelik, hormon tedavileri ve doğum kontrol hapları güneş lekesini tetikler.

 

Güneş lekesi oldukça yaygın bir problemdir. Koyu tenli kişilerde daha sık ortaya çıkar. Lekenin oluşma mekanizması bu bölgelerde renk yapan hücrelerin lekesiz bölgedekilere göre daha fazla renk üretmesidir.. Bunun sonucu güneş gören lekeli alanlar hemen koyulaşırlar.   Güneş lekesi olan kişilerde tiroit hastalıkları sıklıkla görülebilir. İlk çocukluk ve gençlik çağında yüzünüzün yoğun güneş alması da deride hasar yaparak lekelenmeye sebep verir. Yüzdeki güneş lekeleri genellikle üst dudak yanaklar ve alın gibi güneşe açık  bölgelerde gözlenir. Nadiren çene ve ön kollarda oluşabilir. Deriden koyu renkli düzensiz sınırlı deriden kabarık olmayan lekeler şeklinde kendini gösterir. Güneş lekesi genellikle yaz aylarında ve solaryum sonrasında koyulaşma eğilimi gösterir

 

Güneş lekesi yani melazmalı  hastaların sürekli geniş spektrumlu güneşten koruyucu kullanmaları ve solaryum benzeri yapay ışık kaynaklarından uzak durmaları gerekir. Hormon ilaçları ve doğum kontrol hapları çok  gerekmedikçe kullanılmamalıdır.

 

Yüzdeki güneş lekeleri nasıl geçer ?

 

Güneş Lekesi Tedavisi:

 

Tedaviden önce lekenin derinliği tespit edilmelidir.  Güneş lekesi tedavisinde sürülerek kullanılan leke kremleri, ağızdan alınan antioksidan haplar, lazer tedavileri ve kimyasal peelingler tek başına veya birlikte kullanılabilirler. Güneş lekeleri şikayeti olanların düzenli olarak yaz kış, gün içinde 4 saatte bir en az 30 faktörlü güneşten koruyucu ürünler kullanmaları gerekir. Ayrıca güneşten koruyucu kullanırken bile çok fazla direk güneşe maruz kalınmamalı, gölgede durmaya özen göstermeli ve şapka, gözlük takılmalıdır. Kapatıcı baz üzerine ten renklerine uyumlu fondoten veya pudra kullanabilirler. Bu kapatıcıların içinde güneşten koruyucu olması gerekir.  Böylece hem lekeler kapatılır hem tedaviye destek olunmuş olur.

 

Güneş lekesine çözümler

 

  • Lazer tedavileri
  • Leke açıcı kremler
  • Kimyasal peeling
  • Mezoterapi /Dermaterapi
  • PRP

Yüzdeki güneş lekeleri için mezoterapi:

 

Leke bölgesine, deri altına  küçük miktarlarda C vitamini, glutation, transexamic asit, pyrüvic asit, somon  gibi antioksidan maddelerin enjekte edilmesi leke rengini açabilmektedir. Klasik bir yöntem olmayıp diğer yöntemlerle birlikte kullanılarak tedavilerin etkinliği artırılabilir.

 

Yüzdeki güneş lekeleri için PRP ve Dermaterapi

 

Leke tedavisinde cildi onaran her yöntem lekelerde açılma yapabilir. Çünkü lekeli bölgeler aslında güneşten zarar görmüş hücrelere sahip alanlardır. PRP tedavisinde kendi kanınızdan 1 tüp içerisine ml alınarak santrifüj edilir ve çok özel proteinler olan büyüme faktörleri (GF) ayrıştırılır. Bu büyüme faktörleri lekeli olan bölgeye verildiğinde bir onarım faaliyeti başlatırlar ve lekeye sebep olan hücreleri oradan uzaklaştırırken, hücre yenilenmesini hızlandırırlar. Leke için PRP tedavisi seanslık uygulamalar şeklinde yapılır ve kişinin normal günlük yaşantısını olumsuz etkilemez. PRP tedavisinin, kimyasal peeling ile birlikte kullanılması mümkündür ve bu birliktelik başarı şansını artırır. Dermaroller yöntemi ile ciltte gözle görülemeyen mikro kanallar açılır ve cilde sürülen özel leke giderici serumların hızla deriye ve deri altına nüfuz etmesi sağlanır. Böylelikle serumun sadece deriye sürülmesiyle elde edilemeyen etki, çok daha hızlı ve etkin bir biçimde sağlanmış olur. Leke tedavisinin ötesinde dermaroller yöntemiyle etkin bir anti aging uygulaması da sağlanmış olur. İnce kırışıklıklar giderilir, cilt daha gergin ve canlı bir hale gelir. Dermaroller yöntemi 15 günlük aralıklarla yapılacak seanslık bir tedaviden oluşur.

 

Lazerle güneş lekesi ( melazma)  tedavisi:

Leke tedavisinde kullanılan lazerler, soyarak veya renk hücrelerini (melanosit) tahrip ederek etkili olmaktadır.

 

Yüzdeki güneş lekeleri için kimyasal peeling:

“Peeling terimi”, derinin üst tabakalarının kontrollü bir şekilde soyulması anlamına gelir. Amaç, daha sağlıklı ve genç hücreler oluşturarak, cildin daha parlak, gergin ve pürüzsüz görünmesini sağlamaktır.
Çok farklı kimyasal peeling uygulamaları mevcuttur. Kullanılan peeling ürünleri pigment üreten hücrelerin pigment sentezini baskılayarak, kollajen sentezini artırırarak ve hücre yenilenmesini sağlayarak leke tedavisinde etkin olurlar. Kullanılan ürüne göre peeling aralığı 7 ile 20 gün arasında değişir. Seans sayısı ise yine tedaviye ve cildin vereceği reaksiyona göre 2 ile 6 seans arasında değişmektedir. İşlem sırasında hafif bir yanma batma hissi oluşabilir, bu sebeple lokal soğutma uygulanır. İşlemden sonra normal günlük hayat devam edilir. Düzenli uygulamayla; İnce çizgiler ve kırışıklıklar giderilebilir. Cildin esneklik-sıkılığı sağlanır. Ciltteki kahverengi lekeler yani pigment düzensizlikleri giderilebilir. Sivilce izleri tedavi edilebilir.

Leke tedavisinde kimyasal peeling yöntemi nasıl uygulanır?
Kimyasal peeling cildin belirli kimyasal ajanlarla kontrollü soyma yöntemidir. Leke tedavisinde glikolik asit, kojik asit, sitrik asit, fitik asit ve C vitamininden oluşan özel peeling sistemleri kullanılmaktadır. Cilt tipine göre belirlenen peeling sistemleri hafta aralıklarla seans olarak yapılabilir. Bu uygulamalar kış aylarında yapılmalıdır ve uygulama sonrasında güneş koruyucu ürünler kullanılmalıdır.

Leke tedavisinde mezoterapi nasıl uygulanır?
Leke mezoterapisinde leke oluşumunu engelleyen vitamin, mineraller ve özellikle tranexamic asit bulunan özel karışım ilaçlar injeksiyon şeklinde lekelere uygulanmaktadır. Bu uygulama injektörle ya da dermaroller kullanılarak yapılabilir. Leke mezoterapisi haftalık aralıklarla uygulanmaktadır.

Enzim peeling (Cosmelan) ile leke tedavisi nasıl uygulanır?
Enzim peeling sistemi leke tedavisinde kullanılan en yeni yöntemdir. Enzim peeling içinde lekeyi tedavi eden özel asit karışımlar ve C vitamin yeralmaktadır. Bu özel ilaç maske şeklinde tüm yüze uygulanır, 8 saat ciltte bekletilir ve sonra ılık su ile çıkarılır. Bu tek uygulamadan sonra 6 ay sure ile özel devam kremi uygulamaya başlanır. Enzim peeling her cilt tipinde güvenle uygulanabilir.

Lazerle leke tedavisi nasıl uygulanır?
Leke tedavisinde farklı lazerler kullanıfunduszeue.infoyonel lazerle ile ciltte soyma işlemi yapılarak leke tedavi edilir. Açık renk cilt tiplerinde ve yağlı cilt tiplerinde fraksiyonel lazer uygulanabilir. Uygulamalar ayda bir yapılır. Lazer seansları sonunda nem veren mezoterapi ürünleri ya da Plazma uygulaması da yapılabilir.Q anahtarlı lazer sistemleri lekeye neden olan melanin maddesini harap eder ve leke tedavisinde başarılı bir şekilde kullanılır. Bu lazerler bölgesel lekelerde, çil tedavisinde, dövme silmek için kullanılmaktadır. Q anahtarlı lazerler ayda bir uygulanır. Uygulama yapılan bölgede gün süren kahverengi kabuklanmalar olabilir. Lazerle leke tedavisi kış aylarında uygulanmalıdır. Tedavi süresinde cilt güneşten korunmalıdır.

Kremlerin cilt lekelerinin tedavisinde yeri var mıdır?
Leke tedavisinde kullanılan özel kremler tedavi de önemli yer tutmaktadır. Uygun kremlerin kullanılması bazen tek başına yeterli olabilir. Soyucu özelliği olan A vitamini ve glikolik asit içeren kremler cildin en üst tabakasını soyarak tedavide etkilidirler. Kojik asit, fitik asit, C vitamini, hidrokinon içeren kremler ise lekeye neden olan melanin maddesini yok ederek lekeyi tedavi etmektedir. Leke tedavisinde en önemli nokta tedavi sırasında ve sonrasında medikal bir güneş koruyucu krem kullanılmasıdır.

Cilt lekelerinde tedavi seçimi kişinin cilt tipine göre değişmektedir. Bazı uygulamalarda ciltte kızarıklık, kabuklanma, soyulma olacağı için kişinin mesleği, sosyal hayatı da tedavi seçeneğini etkilemektedir. Lekenin açık veya koyu olması, lekenin ciltteki derinliği tedaviyi önemli ölçüde etkilemektedir.

TRANSAMINE mg 50 film tablet Klinik Özellikler

4.   KLİNİK ÖZELLİKLER

   Terapötik Endikasyonlar

Traneksamik asit, özellikle plazminojen aktivatörlerinden zengin veya endokrin etkiler altındaki dokularda oluşan kanamalarda ya da travmaları takiben ortaya çıkan lokal veya jeneralize primer hiperfibrinolize bağlı hemorajiler ile sekonder hemoraji riski olan durumlarda endikedir. Jinekoloji alanında kullanım:

Primer menoraji, rahim-içi araç (RİA) uygulaması veya gebelikte görülen kanamalar ile servikal konizasyon da dahil olmak üzere uterus veya vajina ameliyatlarından sonraki kanamalar. Kulak-Burun-Boğaz alanında kullanım:

Epistaksis ve diğer lokal kanamalar, ameliyat sonrası (örn. tonsilektomi) kanamalar. Üroloji alanında kullanım:

Prostatektomi ve diğer ürogenital ameliyatlar sırasında veya sonrasındaki kanamalar, prostat hipertrofisine bağlı hematüri, prostat kanseri ve hemorajik sistit (radyoterapiye sekonder). Cerrahi alanında kullanım:

Göğüs-kalp-damar cerrahisi, ortopedik cerrahi ve mide ameliyatlarındaki hiperfibrinolitik kanamalar.

İç Hastalıkları alanında kullanım: Mide ve duodenumdaki erozif kanamalarda tedaviye ek olarak, karaciğer siroz ve kanserlerindeki kanamalar, destrüktif akciğer hastalıklarındaki hemoptizi, herediter anjiyonörotik ödemi olan hastalarda uzun dönemli profilaksi, hemofili hastalarında ve trombolitik tedavide görülen kanama komplikasyonları. Göz Hastalıkları alanında kullanım:

Travmatik hifema.

Diş Hekimliği alanında kullanım:

Diş çekimleri (özellikle hemofilili hastalarda).

Pozoloji ve uygulama şekli

Pozoloji/uygulama sıklığı ve süresi:

Lokal Fibrinoliz: Önerilen standart doz mg/kg (genellikle tablet) günde 2 - 3 kez uygulanmasıdır. Aşağıdaki endikasyonlar için kullanılması önerilen dozlar şunlardır: Hiperfibrinolize bağlı epistaksis: Traneksamik asit ampul içeriği emdirilmiş burun tamponu ile lokal tedavi uygulanır. Durdurulamayan veya rezidüel kanamalarda 7 güne kadar günde 3 kez - mg kullanılır.

Gastrointestinal kanamalar: Bir hafta süreyle oral veya parenteral yoldan günde 3 kez mg uygulanır.

Hipermenore ve RİA’ya bağlı kanamalar: Kanama başlar başlamaz; ilk gün 4 kez mg, ikinci gün 3 kez - mg, üçüncü gün 2 kez - mg ve dördüncü gün mg uygulanır. Bazı durumlarda kanama durana veya azalana kadar günde 2 - 3 kez - mg uygulanabilir. Eğer menstrüal kanama çok yoğunsa doz artırılabilir. Günde 4 g. üzerine (8 tablet) çıkılmamalıdır. Menstrüal kanama başlamadan önce traneksamik asit tedavisine başlanmamalıdır.

Servikal konizasyon ameliyatı: Operasyon sonrasındaki ilk 1 - 2 hafta süresince günde 3 kez - mg önerilir.

Prostatektomi: Üç gün süreyle günde 2 - 3 kez 1 -2 ampul intravenöz yoldan uygulanır (ilk doz operasyon sırasında olmak üzere). Daha sonra oral uygulamaya geçilir ve makroskopik hematüri düzelinceye kadar günde 2 - 3 kez - mg uygulanır.

Tonsilektomi: Üç gün süreyle günde 2 - 3 kez 1 -2 ampul intravenöz yoldan uygulanır (ilk doz operasyon sırasında olmak üzere). Daha sonra oral uygulamaya geçilir ve kanama duruncaya kadar günde 2 - 3 kez - mg uygulanır. Travmatik hifema: Günde 3 kez mg önerilir.

Herediter anjiyonörotik ödem: Aralıklı olarak atak belirtileri ilk ortaya çıktığında veya tedavi amacıyla sürekli olarak günde 3 kez mg dozda uygulanır.

Hemofili hastalarında diş çekilmesi sırasında her 8 saatte bir tablet kullanılır. Doz, 25 mg/kg bazından hesaplanır.

Tedavi süresi genellikle gündür. Yalnızca herediter anjiyonörotik ödemde uzun süreli tedavi gerekmektedir.

Uygulama şekli:

Traneksamik asitin oral formu, yiyeceklerden bağımsız olarak ağızdan bir miktar su ile alınabilir. Yavaş i.v. enjeksiyon veya sürekli infüzyon yoluyla, ya da lokal olarak uygulanabilen ampul formları da vardır.

Özel popülasyonlara ilişkin ek bilgiler: Böbrek/Karaciğer yetmezliği:

Böbrek fonksiyon bozukluğunda, kreatinin değerleri veya kreatinin klerensine göre doz aşağıdaki gibi değiştirilebilir.

Karaciğer fonksiyon bozukluğu: Karaciğer yetmezliğinde doz ayarlamasına gerek yoktur.
Pediyatrik popülasyon:

Pediyatrik hastalarda sınırlı sayıda da olsa traneksamik asit kullanımıyla ilgili çalışmalar mevcuttur. Genellikle önerilen doz günde kez 25 mg/kg’dır.

Geriyatrik popülasyon:

Kontrendikasyonlar

TRANSAMİNE içeriğindeki etkin maddeye (traneksamik asit) veya diğer bileşenlerinden herhangi bir maddeye karşı aşırı duyarlılık durumlarında,

Ayrıca, edinilmiş renk görme bozukluğu olan hastalarda, subaraknoid hemorajide ve koagülasyon sistemi aktif intravasküler pıhtılaşması olan hastalarda ve tromboembolik hastalık geçirenlerde kontrendikedir (bakınız bölüm ),

Özel kullanım uyarıları ve önlemleri

Traneksamik asit ile uzun süreli tedavilerde görme ve renk ayrımı kontrolleri, fundus ve görme alanı muayeneleri yapılmalıdır. Tedavi sırasında görme bozukluğu oluşursa ilaç kesilmelidir (bakınız bölüm ).

Traneksamik asit, pıhtılaşma zamanı ölçümleri ile kesin tanı konulmuş dissemine intravasküler koagülasyon (DİK) olgularında gerekli laboratuvar ölçümleri yapılarak ve gözetim altında uygulanmalıdır. Traneksamik asitin etkisiyle fibrinolizin baskılanmasına bağlı olarak, manifest hiperkoagülabilitede önceden oluşmuş trombüsler istenmeyen bir şekilde stabilize olabilir. Bu nedenle TRANSAMİNE uygulanmadan önce heparin ile intravazal pıhtılaşma durdurulmalı ve aşırı tüketim sonucu eksilen fibrinojen yerine konularak DİK önlenmelidir. DİK tedavisinde, akut şiddetli kanamaya eşlik eden fibrinolitik sistem aktivasyonunun hakim olduğu olgular ile sınırlandırılmalıdır. DİK tedavisinde TRANSAMİNE kullanımı, sadece uygun hematolojik laboratuar olanaklarının bulunduğu yerlerde ve uzmanların denetiminde yapılmalıdır. Koagülasyon sistemi aktivasyonunun hakim olduğu DİK durumlarında uygulanmamalıdır.

Karakteristik hematolojik profil yaklaşık aşağıdaki gibidir: Azalmış öglobülin pıhtı erime zamanı, uzamış protrombin zamanı, azalmış fibrinojen, faktör V ve VII, plazminojen ve alfa-2 makroglobülin düzeyleri, normal P ve P kompleks düzeyleri (yani Faktör II, VIII ve X), artmış fibrinojen indirgenme ürünleri, normal trombosit sayısı. Bu tür akut olgularda tek doz traneksamik asit, genellikle kanamayı kontrol altına alır. Böbrek fonksiyonlarının normal olması durumunda fibrinolitik aktivite yaklaşık 4 saat süre ile azaltılır. Daha fazla fibrin birikiminin engellenmesi için heparin başlanmalıdır. DİK tedavisinde TRANSAMİNE kullanımı, sadece uygun hematolojik laboratuar olanaklarının bulunduğu yerlerde ve uzmanların denetiminde yapılmalıdır. Koagülasyon sistemi aktivasyonunun hakim olduğu DİK durumlarında uygulanmamalıdır.

Subaraknoid kanama: Serebral ödem ve serebral enfeksiyon gelişme riski olduğundan, subaraknoid kanaması olan hastalarda TRANSAMİNE kullanılmaz (bakınız bölüm ). Traneksamik asit ile tedavi edilen masif üst üriner sistem kanaması olan hastalarda (özellikle hemofili hastalarında) üreteral obstrüksiyon bildirilmiştir.

Tromboemboli hikayesi olan hastalarda venöz veya arteriyel tromboz riskinin artabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.

Böbrek yetmezliği: Ağır böbrek yetmezliği durumunda, kreatinin klirensi veya serum kreatinin değerlerine göre doz azaltılmalıdır (bakınız bölüm ).

Kalıtsal anjionörotik ödem gibi uzun süreli traneksamik asit tedavisine ihtiyaç duyan hastalarda, göz tetkikleri (örn: görüş keskinliği, yarıklı lamba (slit lamp), intraoküler basınç, görüş alanı) ve karaciğer fonksiyon testleri düzenli olarak yapılmalıdır.

Düzensiz adet kanamasına sahip hastalarda, düzensiz kanamanın nedeni anlaşılana dek traneksamik asit kullanılmamalıdır. Adet kanaması traneksamik asit tabletleri ile kontrol altına alınamazsa, alternatif tedavi düşünülmelidir.

Diğer tıbbi ürünler ile etkileşimler ve diğer etkileşim şekilleri

Traneksamik asidin fibrinolitik ilaçlarla kombinasyonu sonucunda farmakolojik etkileşimler olabilir. Heparin, kumarin türevleri, salisilatlar veya antiagreganlarla eşzamanlı uygulandığında, diğer antifibrinolitikler gibi traneksamik asidin de etkisi azalabilir.

Laboratuvar Testi Etkileşimleri: Traneksamik asit kullanan kişilerde protrombin testinde (Quick testi) önemli bir değişiklik ortaya çıkmaz.

Özel popülasyonlara ilişkin ek bilgiler

Hiçbir etkileşim çalışması yapılmamıştır.

Pediyatrik popülasyon:

Gebelik ve laktasyon

Genel tavsiye

Gebelik kategorisi B’dir.

Çocuk doğurma potansiyeli bulunan kadınlar/Doğum kontrolü (Kontrasepsiyon)

Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar, gebelik/embriyonal/ fetal gelişim/doğum ya da doğum sonrası gelişim ile ilgili olarak doğrudan ya da dolaylı zararlı etkiler olduğunu göstermemektedir. İnsanlara yönelik potansiyel risk bilinmemektedir. Gebe kadınlara verilirken tedbirli olunmalıdır.

Gebelik dönemi

Hamile kadınlarla yapılmış yeterli ve iyi kontrollü çalışmalar olmadığı için özellikle gebeliğin ilk dönemlerinde traneksamik asit ancak açıkça gerekli ise kullanılmalıdır.

Laktasyon dönemi

Traneksamik asit anne sütüne maternal kandaki konsantrasyonun 1/’ü kadar geçtiğinden, bebekte antifibrinolitik etki yapması beklenmez.

Üreme yeteneği/Fertilite

Araç ve makine kullanımı üzerindeki etkiler

Traneksamik asidin oral formlarının araç ve makine kullanımı üzerinde etkisi yoktur veya etkisi ihmal edilebilir.

   İstenmeyen Etkiler

Traneksamik asit, genellikle iyi tolere edilir.

Traneksamik asit ile ilgili istenmeyen reaksiyonlar aşağıda vücut sistemlerine ve sıklık derecesine göre listelenmiştir.

Çok yaygın (>1/10); yaygın >1/ ila <1/10); yaygın olmayan (>1/ ila <1/); seyrek (>1/ ila <1/); çok seyrek (<1/), bilinmiyor (eldeki verilerden hareketle tahmin edilemiyor).

Kardiyak hastalıklar

Seyrek: Tromboembolik olaylar (derin ven trombozu, pulmoner emboli, serebral tromboz, akut renal kortikal nekroz, santral retinal arter ve ven trombozu gibi)

Bilinmiyor: Hızlı i.v. uygulama yapılan hastalarda nadiren hipotansiyon ve baş dönmesi görülebilir. İntravenöz uygulama 1 mL/dak.’dan daha kısa sürede yapılmamalıdır. Oral uygulama ile hipotansiyon bildirilmemiştir.

Göz hastalıkları

Seyrek: Renk görme bozuklukları

Gastrointestinal hastalıklar

Seyrek: Bulantı, kusma, diyare gibi gastrointestinal yan etkiler görülebilir ve bunlar dozun azaltılması ile ortadan kalkabilir.

Deri ve deri altı doku hastalıkları

Doz aşımı ve tedavisi

Traneksamik asit ile bugüne kadar doz aşımı bildirilmemiştir.

Başağrısı, baş dönmesi, bulantı, kusma, diyare veya hipotansiyon görülebilir. Bu şikayetler dozun azaltılması veya enjeksiyon hızının azaltılması ile kaybolmazsa semptomatik tedavi (antiemetik, antidiyaretik ve antihipotansif ajanlarla) uygulanmalıdır.

Deride Leke (Melazma) Tedavisi Ve Lekelerden Korunma

Melazma, ciltte siyah veya kahverengi lekeler oluşmasıdır. Melazma, öncelikle yüz bölgesi cildinde renk bozulması veya hiperpigmentasyon ile karakterizedir. Melazma, genellikle alın, elmacıklar, çene, üst dudak olmak üzere merkezi yüz hattında nadiren de boyun ve ön kolda ortaya çıkar.
Genetik yatkınlık, ultraviyole maruziyeti, gebelik, hormonal tedavi, kozmetikler ve ilaçlar melazmayı oluşturan etiyolojik faktörlerdir. Asemptomatik olmakla birlikte sebep olduğu kozmetik bozukluk psikolojik strese yol açmaktadır. Temel tedavi seçenekleri topikal hipopigmentasyon yapan ajanlar, kimyasal soyucular, lazer ve dermabrazyondur.

Melazma her yaş, ırk ve cinsiyette görülebilmekle birlikte, yaşları arasında, Fitzpatrick’in deri fototipi IV-VI olan (Fitzpatrick cilt tipi skalasına göre çok açıktan (cilt tipi I) çok koyuya (cilt tipi VI) 6 grupta kategorize edilir) yüksek aktinik radyasyona maruz kalan özellikle Asyalı, İspanyol ve zenci kadınlarda daha sık gözlenmektedir. Hastaların %90’ı kadındır. Gerçek sıklığı bilinmemektedir. Gebelikte insidansı %, doğum kontrol hapı (DKH) kullananlarda ise %’tür. Melazmanın sıklığı yaz aylarında artarken, kış aylarında ise azalır.

Melazmanın nedeni tam olarak bilinmemektedir. Genetik yatkınlık ve ultraviyole (UV) maruziyeti, yüksek östrojen seviyesi ile seyreden durumlar (gebelik, doğum kontrol hapı (DKH) kullanımı, hormon yerine koyma tedavileri), kozmetikler, fotosensitize edici ilaçlar, otoimmün tiroid bezi hastalıkları, ırk, psikosomatik faktörler, hepatik disfonksiyon, parazitler ve beslenme bozuklukları melazmaya neden olabilmektedirler. Tüm sayılan bu faktörlerle ilişkisi olmayan melazma hastaları da vardır. Kadın hastaların en az üçte birinde, erkek hastaların ise çoğunda melazmanın idiopatik grupta yer aldığı bildirilmektedir. Genetik faktörlerin rolü tam olarak bilinmemekle birlikte aile hikâyesi olguların %50’sinde bulunmaktadır.

Melazma gelişimindeki temel etkenlerden birisinin güneş ışığı olduğu uzun süredir bilinmektedir. Güneş ışığının yoğun olduğu coğrafik bölgelerde daha sık görülmesi, yaz aylarında artış göstermesi, vücudun güneş gören bölgelerinde gelişmesi ve lezyonların başlangıcında sıklıkla güneş ışığı teması bulunması; bu faktörün, özellikle genetik ve hormonal yatkınlığı bulunan kişilerde melazmanın gelişimini tetiklediği düşünülmektedir Yüzde oluşan ve gebelikte fizyolojik olduğu kabul edilen melazma, gebelik maskesi ya da kloazma olarak da adlandırılır. Gebelerin %’inde gözlenmektedir. Gebelik süresince ilerleyici olan bu durum, UV’ye temas ile artar. Olguların çoğunda doğum sonrası yıl içinde düzelmekle birlikte, bazen kalıcı olabilmektedir. Diğer gebeliklerde veya DKH kullanımı ile tekrar oluşabilir veya şiddetlenebilir.

Melazmanın etiyopatogenezinde en sık hormon içeren DKH’ları olmak üzere, antikonvülzanlar (fenitoin), fenotiazinler (klorpromazin), trisiklik antidepresanlar, antiaritmikler (amiodaron), antimalaryaller (klorokin, hidroksiklorokin, kinakrin ve meflokin) ve antibiyotikler (tetrasiklin ve minosiklin), ağır metaller (altın ve gümüş tuzları, demir, bizmut) gibi fotoduyarlandırıcı ve fototoksik pek çok ilaç grubu sorumlu tutulmaktadır. Klofazimin, bleomisin, busulfan, rifampin, dapson, zidovudin de melazma benzeri pigment artışına nadiren sebep olan diğer ilaçlardır. Ayrıca isotretinoin ve spironolakton tedavileri ile gelişen ve tedavi bırakıldığında gerileyen melazma olguları da bildirilmiştir. İlaçlara bağlı gelişen melazma, ilacın kesilmesi ile genellikle aylar içerisinde düzelir. Kozmetikler, fototoksik mekanizma ile melazmaya neden olurlar. Bergamot yağı veya furokumarin içeren parfümlü ve renkli kozmetik ürünler, kokulu sabun ve cilt temizleyiciler yüzde hiperpigmentasyona neden olabilmektedir. Melazma etiyolojisinde sıcak uygulamalarının da yeri olduğu kabul edilmektedir. Sıcak ağda uygulaması sonrasında üst dudak üzeri bıyık bölgesinde melazma ortaya çıkabilmektedir. Bu durum hastalar tarafından sıkça belirtilmektedir. Yapılan çalışmalarda sıcaklık uygulamasının hücre kültürlerinde UVB’ye benzer şekilde melanosit dendritlerinde uzama, hücre ebatında büyüme ve tirozinaz aktivitesinde artışa neden olduğu gösterilmiştir.

Melazma lezyonları özellikle yüzün güneş gören kısımlarında yerleşmekle birlikte (%98,3) nadiren boyun, önkol, gövde, meme ucu, genital bölge gibi farklı yerlerde de görülebilir. Lezyonlar lineer veya guttat şekilli olabilir. Soliter veya daha sık görüldüğü şekilde simetrik yerleşimli çok sayıda makül olarak dikkat çeker. Sınırları keskin ve düzensiz açık-koyu kahve veya gri renkli makül ve yamalar ile karakterizedir. Renk genellikle homojen olmakla birlikte, bazen alacalı bir görünüm de sergileyebilir. Mukoza tutulumuna rastlanmaz. Lezyonların yerleşimine göre sentrofasiyal, malar ve mandibular olmak üzere üç klinik tip tanımlanmıştır:

1. Sentrofasiyal tip: En sık rastlanılan yerleşim tipi olup, hastaların %63’ünde görülür. Bu tipte lezyonlar alın, yanaklar, burun, üst dudak ve çenede (maske benzeri) yerleşmektedir.
2. Malar tip: Lezyonların yanaklara ve burun sırtına yerleştiği (kelebek tarzı) klinik tiptir. Hastaların %21’inde görülür.
3. Mandibular tip: Lezyonlar mandibula ramuslarına yerleşir. Klinikte en az rastlanılan melazma tipi olup; hastaların %16’sında görülür.

Histopatolojik incelemelerde klinik tipler arasında farklılık görülmez. Epidermal tip melazma, klinikte açıkkahverenginde görülür. Dermal tipteki lezyonlar, klinik olarak mavi veya kül grisi renklidir. Mikst tipteki lezyonlar ise klinik olarak genelde açık kahverengidir.

Melazmada tanı genellikle öykü ve deri muayenesi ile konulup, lezyonların histolojik yerleşimi ise wood ışığı incelemesiyle anlaşılmaktadır. Hastalar hiperpigmentasyonun başlangıç dönemi ve süresi, hiperpigmentasyonu arttıran ve azaltan faktörler, aile hikâyesi, ilaç ve kozmetik kullanımı açısından sorgulanmalıdırlar. Hastalar doğal ışık altında; lezyonların yerleştikleri bölge, homojenitesi, yaygınlığı ve pigmentasyon yoğunluğu açısından değerlendirilir. Wood lambası, pigmentasyon bozukluğunun deri tabakalarının hangi düzeyinde meydana geldiğinin gösterilmesine yardımcı olur. Bu lambanın içerdiği filtre nm’lik bant dışındaki tüm ışınları tutar. Bu lambadan yayılan süzülmüş ışığın dalga boyunun görünür ışık dalga boyundan daha kısa olması nedeniyle, epidermal pigmentasyon değişikliklerini kolaylıkla yansıtır. Dermisin derin tabakalarına iyi penetre olamadığından dermal değişikliklerde yansıma azdır. Bu farklı yansıtma özelliği sonucunda da, melazma wood ışığı incelemesi ile epidermal, dermal ve mikst olmak üzere üç farklı tipte görülür. Epidermal tipte; wood lambası incelemesi ile hiperpigmente maküller, keskin sınırlı ve daha koyukahve renkte görülürler. Dermal tipte, güneş ışığında mavi-gri görülen lezyonlar wood ışığı ile incelendiğinde soluk, daha az belirgin ve düzensiz sınırlı maküller şeklinde görülürler. Mikst tipte; hem dermal hem de epidermal melanin bulunduğundan bazı alanlarda koyulaşma, bazı alanlarda soluklaşmanın izlendiği kahverengi-gri benekli bir görünüm ortaya çıkar. Wood ışığı ile muayene, tedavinin seçimi ve prognozun tayini bakımından oldukça önemlidir. Çünkü epidermal tip melazmalı hastaların tedaviye yanıtı, dermal tipe göre belirgin olarak daha iyidir.
Sıklıkla boyun yanları ve kulak arkalarında gelişen asimetrik makül ve yamalar ile karakterize pigmentasyon bozukluğu, parfüm ve kolonyalardaki furokumarine bağlı gelişen fototoksik bir reaksiyon ile oluşan Berloque dermatiti hastanın öyküsü ve lezyonların lokalizasyonu ile melazmadan ayırt edilir. Yine dermoepidermal bileşkede gelişen herhangi bir inflamatuar tablo, Postinflamatuar hiperpigmentasyona neden olabilir.
Pigmentasyon öncesi geçirilmiş erüpsiyonun olması ve histopatolojik inceleme ile melazmadan ayrılır.

Melazmada tedavi edilmeyen lezyonlar kalıcıdır ve kendiliğinden iyileşmez. Hastalık zaman içinde yavaş ilerler. Tam remisyon nadirdir ve tedavi sonrası rekürrens sıktır. Nadiren güneşe maruziyetin kesilmesi ile spontan remisyon görülebilir.
Melazma kronik bir hastalık olduğundan tedaviye yanıtı zayıftır. Genellikle uzun süreli tedavi periyodu gerektirmektedir. Genel olarak epidermal ve mikst tip melazma, tedaviye dermal melazmadan daha iyi yanıt verir. Özellikle koyu tenli hastalarda melazma tedavisi zordur ve tedavilerin yan etkileri nedeniyle sınırlanmaktadır. Tedavi sonrası rekürrens de önemli bir sorundur. Gebelikte, laktasyon döneminde ve DKH kullanan kadınlarda tedavi önerilmemektedir.

Melazma, kozmetik bakımdan çoğu hasta için sıkıntı verici bir durumdur. Bu nedenle tedavi ajanları seçilirken, uzun vadede güvenli ve yerel olanları tercih edilmelidir. Tedavinin amacı kabul edilebilir bir kozmetik görünüm sağlamak ve bunu uzun süreli korumaktır.
Melazma tedavisindeki prensipler başlıca beş başlık altında toplanmıştır:
1. Güneş ışığından korunma
2. Melanosit aktivitesinin baskılanması
3. Melanin sentezinin baskılanması
4. Mevcut melanin pigmentinin uzaklaştırılması
5. Dokudaki melanin granüllerinin parçalanması

Güneş ışığından korunma; başarılı tedavi için hastanın güneşten korunması ve bilgilendirilmesi şarttır. Güneşten koruyucu ürünlerin ultraviyole’nin tüm dalga boylarını etkili bir şekilde bloke etmediği bilindiğinden dolayı; güneşten kaçınma, koruyucu giysiler, şapkalar ve pencere koruyucuları gibi diğer fiziksel yöntemler de kullanılmalıdır. Melazma hastalarında opak, komedon yapmayan, yağsız, SPF’si UVB için >15, UVA için >30 olan, güneşten koruyucu ürünler tercih edilmelidir. Sistemik olarak kullanılan klorokin UVA’a; indometazin, C ve E vitamini, yeşil çay UVB’ye; ß-karoten UVA ve görünür ışığa; balık yağı ise UVA ve UVB’ye karşı koruma sağlamaktadır.

Melanosit aktivitesinin baskılanması; güneş ışığı, gebelik, doğum kontrol hapları, parfümlü kozmetikler ve fototoksik ilaçlar melanositleri aktive ettiğinden; bunlardan kaçınmak gerekmektedir. Melanin sentezinin baskılanması; topikal tirozinaz İnhibitörleri hidrokinon hidroksifenol yapısındaki bu kimyasal molekül, melanositlerde tirozinazı inhibe ederek tirozinden dopa oluşumunu ve böylece melanin sentezini engeller.
Hidrokinon; Melazma tedavisinde sık kullanılan ve en etkili ajanlardan birisidir. Tek başına veya diğer tedavi ajanları ile birlikte uygulanabilir. Melazma tedavisinde %2- 10 konsantrasyonda, günde 2 kez kullanılmaktadır. Ülkemizde %2 ve %4’lük konsantrasyonları bulunmakla birlikte, kullanılan en güvenli konsantrasyon %2’liktir. Hidrokinonun %4’lük konsantrasyonları daha etkili olmakla birlikte yan etkileri daha fazladır. %’luk yüksek konsantrasyonları ise genellikle dirençli melazmada ve zencilerde depigmentasyon amacıyla kullanılmaktadır. Etkisi tedavinin 4. haftasından sonra başlar ve optimal etki 6 ila haftalarda ortaya çıkar ve tek ajan olarak kullanımı uzun tedavi süresi gerektirir. Özellikle epidermal tip melazmada etkilidir. Hidrokinon; güneşten koruyucular, antioksidanlar, tretinoin, glikolik asit, topikal kortikosteroidler, kojik asit ve azelaik asit gibi ajanlarla kombine edilebilir. Kombinasyon tedavileri içinde en popüler olanı, ilk kez yılında Kligman ve Willis tarafından tanımlanan, hidrofilik merhem içinde %5 hidrokinon, %0,1 tretinoin, %0,1 deksametazon içeren “Kligman formülü”dür. Bu amaçla üçlü tedavide %0,01 flusinolon asetenoid daha başarılı bulunmuş ve yan etkileri de daha az olmuştur. Bu kombinasyon melazmada halen en etkili tedavi modalitelerinden birisidir.

Hidrokinonun kronik kullanımda yan etkileri kontakt dermatit, kalıcı lökoderma, etraftaki deride beyazlama, katarakt, kolloid milium, sklera ve tırnakta pigmentasyon (psödo sarı tırnak sendromu), deri elastikiyetinin azalması, yara iyileşmesinin azalması ve balık benzeri bir kokunun hissedilmesi olarak sıralanabilir. Bazı hastalarda güneşe maruz kalan bölgelerde dermiste homojentisik asit birikimine bağlı ekzojen okronozis görülebilir. Bu durum % hidrokinon ile kısa süreli kullanımlarda da nadiren görülebilirse de genellikle sık ve yüksek konsantrasyonda kullanıldığında karşımıza çıkar. Bu nedenle hidrokinonun uzun süreli ve yüksek doz kullanımından kaçınılmalıdır ve idame tedavisi amacı ile ya da yaz aylarında en fazla %2’lik konsantrasyonda hidrokinon kullanımı önerilmelidir.

Endojen okronozis en sık Güney Afrika’dan ve az sayıda da olsa Amerika’dan bildirilmiştir. Hidrokinonun hayvan deneylerinde DNA hasarı oluşturduğu gösterilmişse de ilacın topikal kullanımına bağlı olarak deri kanseri ya da internal malignite bildirilmediği için karsinojenik etkisi tam olarak bilinmemektedir. Yan etkileri ve güçlü etkinliği nedeniyle hidrokinon kozmesötik ürünlerin içerisinde yer almaz.

Azelaik asit (AZA); AZA oleik asitin oksidasyonu sonucu oluşan 9 karbon atomlu doğal, toksik olmayan bir dikarboksilik asittir. Pityrosporum’lar doymamış yağ asitlerini oksitleyerek, AZA yapımına neden olurlar. Mitokondriyal oksidoredüktaz aktivitesini ve DNA sentezini inhibe ederek antiproliferatif ve sitotoksik etki gösterir. Aynı zamanda geri dönüşümlü in vitro kompetatif tirozinaz inhibitörüdür. AZA hiperaktif ve anormal proliferasyon gösteren melanositlere selektif olarak toksik etkilidir, ancak AZA’in normal melanositlere toksik etkisi yoktur. Melazma tedavisinde genellikle %20’lik konsantrasyonda günde iki defa ay süre ile kullanılır. Monoterapi olarak olguların %’ında etkilidir. Retinoik asit ve topikal steroidler ile kombine edildiğinde daha etkili sonuçlar bildirilmektedir. AZA genel olarak iyi tolere edilmektedir. En sık görülen yan etkisi % oranında lokal irritasyondur ve zamanla tolerans gelişmektedir. AZA’nın hidrokinon tedavisini tolere edemeyen hastalarda iyi bir tedavi seçeneği olduğu kabul edilmektedir.

Kojik asit; Aspergillus ve penicillium gibi funguslar tarafından üretilen bir antibiyotiktir. Bakır iyonunu bağlayarak tirozinaz aktivitesini baskılar ve böylece deri renginin açılmasını sağlar. % konsantrasyonda günde iki defa kozmetik iyileşme sağlanana kadar kullanılır. Etkinliği %2’lik hidrokinon ile hemen hemen aynıdır. Topikal steroidler ve tretinoin ile kombinasyonuna çok iyi yanıt alınır. Hidrokinon ve glikolik asit ile de kombine edilebilir. Kojik asitin en önemli yan etkisi kontakt dermatit gelişimidir.

Tretinoin; Tretinoin vitamin A türevidir ve melazmadaki etki mekanizması tam olarak bilinmemektedir. Tirozinaz ve dopakrom dönüştürücü faktörü inhibe ederek, melanin sentezini engellediği; keratinosit kohezyonunu azaltarak (keratolitik etki), melaninin keratinositlere transferini bloke ederek ve keratinosit içinde melanin granüllerini dağıtarak etki ettiği düşünülmektedir. Tretinoin %0,,1 konsantrasyonlarda epidermal melazmada etkilidir, dermal melazmada etkisi yoktur. Tretinoin melazmada tek başına etkili olabilmesine karşın, diğer ajanlarla kombine edilerek de kullanılabilir. Sadece geceleri olmak üzere günde bir kere uygulanır. Beraberinde diğer tüm tedavi ajanlarında olduğu gibi geniş spektrumlu gün örtüleri de kullanılmalıdır. Yaz aylarında kullanılmamalıdır. En önemli dezavantajı etkisinin geç ortaya çıkması ve yüksek oranda görülen yan etkileridir. En sık görülen yan etkisi retinoid dermatitidir. Yanma, kaşıntı, eritem ve deskamasyondan oluşur ve tedaviye devam edildikçe tolerans gelişir ve bu yan etkiler azalır. Nemlendiriciler ve %1 hidrokortizon yan etkileri azaltma amacı ile kullanılabilir. Bazen şiddetli retinoid dermatiti sonrasında postinflamatuar hiperpigmentasyon gelişebilir.

Arbutin; Arbutin, glukoza bağlı hidrokinon molekülü içeren glukopiranosiddir. Tüm dünyada en yaygın kullanılan deri beyazlatıcı maddelerdendir. Ayı üzümü, yaban mersini, çay üzümü gibi bitkilerinin kurutulmuş yapraklarından elde edilir. Depigmentasyon yapıcı etkisinin melanozomal tirozinaz aktivitesinin geri dönüşümlü baskılamasıyla ve melanozom maturasyonunu inhibe etmesiyle oluştuğu düşünülmektedir. Melazmada %7’lik konsantrasyonu kullanılır. Yüksek dozlarda paradoksal hiperpigmentasyona yol açabilir. Sentetik formları olan alfa-arbutin ve deoksiarbutin tirozinazı daha kuvvetli inhibe eder. Kozmesötiklerin içinde yaygın olarak bulunsa da PİH tedavisindeki etkisi ile ilgili yapılmış çalışmalarla ilgili yeterli literatür verisi yoktur.

Meyan kökü (licorice) ekstresi; Meyan kökü ekstresinde %10 ila %40 oranında bulunan glabridin, tirozinaz aktivitesini baskılayarak; %0,1 konsantrasyonda günde üç kez bir ay uygulandığında, melazma renginde önemli derecede açılmayı sağlamaktadır. Özellikle belli kozmetik ürünler içerisinde %1 veya daha fazla konsantrasyonda bulunmaktadır. Etkisi hidrokinondan 16 kat daha fazladır. Klinik olarak etkin konsantrasyonu hala bilinmemektedir. Antiinflamatuar etkisi de bulunmaktadır.

Yerel Melanin Sentez Baskılayıcıları;
Askorbik asit (C vitamini); Askorbik asit, 0-kinon üretimini enzimatik olarak azaltarak tirozinaz aktivitesini inhibe eder ve böylece melanin sentezi engellenir. Aynı zamanda antioksidan etkisi ile melanogenez tetikleyicisi olan serbest radikallerin oluşumunu önler ve UV absorbsiyonunu azaltır. Melazma tedavisinde tek başına ya da kombinasyon tedavileri ile kullanılabilir. Lokal kullanımda herhangi bir yan etkisi yoktur.
E vitamini (?-Tokoferol); Kültüre insan melanosit hücrelerinde, melanogenez üzerinde ?-tokoferol ferulat (?-tokoferol ve ferulik asitin bir bileşiği) etkinliğini araştıran çalışmalar, bu maddenin dolaylı olarak tirozin hidroksilaz aktivitesini inhibe ettiğini göstermiştir. Araştırmacılar tokoferol derivelerinin arbutin ve kojik asitten daha güçlü melanin oluşum inhibitörü olduğunu ve aynı zamanda ?-tokoferol ferulatın UV ile indüklenen fasiyal hiperpigmentasyonu önlemek veya tedavi etmek için antioksidan mekanizmaların yanı sıra tirozinaz enzimini de inhibe ederek etki ettiğini ileri sürmüşlerdir.

Glutatyon; Dopakinondan feomelanin oluşumunu arttırarak eumelanin sentezini engeller.
Non Selektif Melanogenez Süpresyonu
İndometazin; İndometazinin %5’lik konsantrasyonu kortikosteroid benzeri etki gösterir. Özellikle vermilyon bölgesi yerleşimli epidermal tip melazmada etkilidir. Aynı zamanda SPF 3 oranında güneşten koruyucu etkisi de bulunmaktadır.

Topikal steroidler; Topikal steroidlerin melazmadaki etki mekanizmaları bilinmemektedir. Muhtemel olarak melanositlerden sekretuvar metabolik ürünlerin salınımını inhibe etmekte, ancak melanosit destrüksiyonu yapmamaktadırlar. Bu da melazmadaki kısa süreli etkilerini açıklayabilmektedir. Deksametazon, hidrokortizon, betametazon valerat, fluosinolon ve klobetazol propionat melazma tedavisinde kullanılabilir. Sekiz hafta içinde % iyileşme sağlayabilirler. Ancak tedavi başarısı kısa sürmekte; tedavi bitiminden hafta sonra rekürrens oluşmakta; ay içinde melazma, tedavi öncesi haline dönüşmektedir. Melazma tedavisinde tek başlarına kullanımı önerilmemektedir. Genellikle Kligman formülünde yer alırlar. Uzun süreli kullanımları; akneiform erüpsiyon, atrofi, telenjiektazi ve hipertrikoz gibi yan etkileri nedeni ile önerilmemektedir.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası