ingiliz kültürel çalışmaları birmingham / Stuart Hall | İletişim Yayınları | Okumak İptiladır Müptelalara Selam!

Ingiliz Kültürel Çalışmaları Birmingham

ingiliz kültürel çalışmaları birmingham

kaynağı değiştir]

Kültürel çalışmalardaki hegemonya kuramının gelişimi aktörü araştıran diğer alanlarla bazı yönlerden ilişkilidir. Aktör, işçi sınıfları, sömürgeleştirilmiş insanlar ve kadınların da içinde bulunduğu alt grupların aktif ve önemli kapasitelerini belirten kuramsal bir kavramdır.[30] Stuart Hall’un ’deki “Notes on Deconstructing ‘the Popular’ isimli makalesinde tartıştığı üzere, “sıradan insanlar kültürel budalalar değildir”.[31] Alt gruptaki insanların aktörlüğünü hesaba katma ısrarı geleneksel yapısalcıların çalışmalarına ters düşmektedir. Bazı analistler bu alanda yapılan bazı çalışmaları eleştirerek halk kültüründeki aktör biçimlerinin bazılarının önemini abartmıştır.

Kültürel çalışmalar günlük yaşamdaki işlerin düzeyini belirtirken kendisini sıklıkla aktörle ilişkilendirir ve araştırmalara radikal bağlamcılık görüşüyle yaklaşır.[32] Diğer bir deyişle, kültürel çalışmalar kültürel uygulamaların, anlamların ve kimliklerin evrensel tanımlamalarını kabul etmez.

Çalışmaları sıklıkla kültürel çalışmalarla ilişkilendirilen Amerikalı feminist kuramcı Judith Butler şunları yazdı:

“Kapitalin toplumsal ilişkileri nispeten benzer şekillerde yapılandırdığının algılandığı yapısalcı&#;tanımdan güç ilişkilerinin tekrara, yakınsamaya ve yeniden ifade etmeye maruz kaldığı hegemonya görüşüne geçiş, yapıyı düşünmede geçicilik sorusunu gündeme getirdi. Bu, yapısal bütünlükleri kuramsal nesneler olarak ele alan Althusserci kuramından başka bir kurama geçişi gösterdi. Bu yeni kuram, gücün yeniden ifade edilmesindeki rastlantısal alanlar ve stratejilerle birlikte düşünüldüğünde, yapının rastlantısal imkanıyla ilgili görüşler yenilenmiş bir hegemonya kavramını başlatmıştır.”[33]

Küreselleşme[değiştir

ingiliz kültürel çalışmaları

  • 'lı yıllarda edebiyat incelemeleriyle yola çıkan kültürel çalışmalar ekolü.
    kültür ve toplumdaki güç ilişkileri arasındaki bağlantıları anlamak ve müdahale etmek isteyen bir bakış açısı ingiliz kültürel çalışmalarının ortak bir dil yaratmasını sağlamıştır.
    (bkz: amerikan kültürel çalışmaları)

  • ingiliz kültürel incelemeler geleneği, kültürü ve ideolojiyi özerk olarak değerlendirir. oysa kültürün oluşumunda iktidar ilişkileri önemli bir rol oynar. kültürün göreli özerkliğine yönelik bir ölçüt koymamışlar. ekonomik ve politik determinizmi görmezden gelmişlerdir.

    dilsel ve göstergesel unsurların analizi ve anlamlandırılması üzerinde odaklanırken bunların üretim, dağıtım ve tüketimini sağlayan endüstriyel ve örgütsel yapıların belirleyiciliğini yani onların ekonomi politiğini göz önünde bulundurmamışlardır. analizlerinde medya içerikleri dahil her türlü metnin ideolojik analizinin yapılabileceğini göstermişlerdir.

    zayıf yönü ise edebiyat eleştirisine dayanması ve metin analizlerine gereğinden fazla vurgu yapmasıdır. ideoliji konusuna değinirken onu tarihsel bağlamından ve sınıflarla olan ilişkisinden koparmışlardır. ideolojiyi günlük pratiklere indirgemişlerdir.

  • yılında ingiltere&#x;de birmingham universitesi&#x;nde richard hoggart yönetiminde çagdaş külturel çalışmalar merkezi adı altında kurulmuş bir merkez olarak ortaya çıkıyor.(centre for contemporary cultural studies&#x; cccs). ingiliz kültürel çalışmalar okulu popüler kültürü bir mücadele alanı olarak görür. frankfurt okulu üyelerinin ortaya attığı kitle kültürü kavramı ile popüler kültür arasında bir ayrım olduğunu savunur. r. williams&#x;a göre örneğin, popüler kültür halk tarafından yaratılırken, kitle kültürü bir toplumsal grup tarafından halkın tamamı için üretilmiş bir metadır/üründür.

  • 'larda ingiltere'de ortaya çıkmış kültürel çalışmalar ekolüdür, temsilcileri ingiltere'de birmingham okulu'nu kuran stuart hall,raymond williams, richard hoggart'tır.

    ingiliz kültürel çalışmaları, ideoloji, iletişim ve kültür arasındaki ilişkiyi kültürel dinamiklerle açıklamaya çalışır. medya metinlerinin üretilme sürecini ve izlerkitledeki yansımalarını alımlama çalışmaları yaparak araştırma yoluna gitmişlerdir. eleştirel kuram temelli bu ekol, iletişim süreçlerini ele alırken farklı alanlardan beslenmesinden dolayı multi-disipliner olarak bilinmektedir.

    temelde, medyanın kültürü ve toplumdaki hakim ideolojiyi yaratan ve bu ideolojiyi sürekli yeniden üreten bir mekanizması olduğunu söyler.

    hall, kitle iletişim araçları tarafından üretilen medyadaki iletilerin üretim ve tüketimini 'yeniden üretim' kavramı çerçevesinde ele alır. kültür, dil, din gibi toplumsal değer yargıların devamlılığı için medya, bu içerikleri üretmekte ve örneğin toplumsal cinsiyet rollerinin oluşumunda ve bu rollerin meşru kılınmasında önemli bir işleve sahip olmaktadır. ancak bunu medyanın tek taraflı yapmadığını, kültürel dinamiklerin ve izlerkitlenin karşılıklı etkileşimiyle medya metinlerinin ortaya çıktığını söyler. yani iletişimin tek yönlü/doğrusal bir süreci yoktur ve kültür bu süreci besler.

    bu durumda denilebilir ki, medyada yeniden üretim mekanizmasının en önemli dinamiğini reklamlar oluşturur. ingiliz kültürel çalışmacılara göre, reklamlar medya tarafından bize dayatılmaz, medyadaki içerikleri belirleyen dinamikler kültür, tüketici(izleyici) ve üretici(reklamveren/kurum)nin karşılıklı etkileşimiyle oluşmaktadır.

    kaynak: bir iletişim bilimci olan bendenizin yorumları.

  • yy'da ingiltere'de doğmuş, iletişim tarihinde hala gücünü koruyan bir okuldur. diğer adıyla birmingham çağdaş kültürel çalışmalar merkezidir.

    ıı. dünya savaşı sonrasında, refah devleti düzeninde, kapitalist üretim koşulları altında, popüler kültürün amerikanlaştığı dönemde doğmuştur.

    richard hoggart ()
    raymond williams ()
    e.p. thompson () kurucularıdır.

    kültürel alanın özgünlüğünü ve önemini vurgulayan çalışmalar yaptılar. dikkati kültüre çevirdiler.

    'lere kadar ingiltere'de kültür ve kitle kültürüne dair çalışmalar matthew arnold ve f.r. leavis'in başını çektiği kültür ve medeniyet olarak adlandırılan geleneğin egemenliğindeydi. kültür ve medeniyet geleneği, kitle kültürünü kaba ve cahil, estetik olarak yavan ve yüksek kültürü bozucu olarak görmüşlerdir. yani popüler kültüre mesafeli, üstten bakan, seçkinci bir yaklaşım geliştirmişlerdir.

    richard hoggart'ın yılında yazdığı kitabı okuryazarlığın işlevleri (the uses of literacy) alt sınıfları anlama çabasının bir ürünüydü.
    kültürün farklı veçheleri, işçi sınıfı kulüpleri, bireyin gündelik ve özel hayatı, aile rolleri, toplumsal cinsiyet gibi konuları konu edinmişti.

    e.p. thompson "ingiliz işçi sınıfının oluşumu" () adlı eserinde sınıfı oluşturan şeyin kolektif deneyim olduğunu ve kültür içinde şekillendiğini, ve insanların kendi tarihlerini yaşarken (tarihsellik) deneyimledikleri her şey olduğunu belirtmiştir.

    raymond williams, 'uzun devrim' () adlı eserinde başlangıç noktasının kültürün sıradan olduğunu kabul etmek olduğunu söylemiştir.

    böylece kültür kavramı sıradanlaşmış, demokratikleşmiş ve toplumsallaşmış olur. bir hayat biçimi olarak görülür.

    williams'ın kültüre antropolojik yaklaşımının arkasında özgür iletişimle ilgili demokratik bir ideal tip savunusu yatmaktadır. yani williams, iletişimsel bir reform yapmayı amaçlamaktadır; ancak kültürün sıradan ve toplumsal olduğu kabulüyle özgür sahici ve açık iletişim koşulları yaratılabilir, ifade araçları üzerinde özerk denetim sağlanabilir.

    kültürel çalışmalar, althusser, foucault, gramsci, gibi batı marksizm geleneğinden gelen düşünürlerden etkilenmiştir. (ayrıca saussure, lacan, levi strauss gibi düşünürlerden de etkilenmiştir). williams, gramsci'nin hegemonya kavramından etkilenerek, kendi hegemonya kavramını oluşturmuştur.

    stuart hall (), 'lardan başlayarak 'lara kadar hakim olan anaakım/amerikan kitle kültür çalışmalarından eleştirel yaklaşıma geçmenin önemli bir dönüm noktası olduğunu belirtmiştir. anaakım medya çalışmaları gözleme dayalı davranış değişiklikleriyle ilgilenirken eleştirel çalışmalar ideoloji ve egemen iktidar ilişkilerini ele alır.

    hall'e göre anaakım medya çalışmalarının kısıtlılıkları şunlardır:
    1. anaakımda katı bir bireycilik vurgusu vardır. iletişim dil ve simgelerle ilgilidir (davranışçı, örneğin sembolik etkileşimci, bilinçaltı ya da ideoloji boyutunu görmezden gelir)

    2. anaakım iletişim çalışmaları kendi ayakları üzerinde duran bir bilim dalı oluşturmaya çalışmışlardır ancak iletişim bilimleri sosyoloji, psikoloji, felsefe, iktisat gibi sosyal bilimlerle diyalog halinde olmadan inşa edilemez.

    3. anaakım, iletişim çalışmaları ile ilgili süreçleri geniş toplumsal, siyasal, kültürel ve ekonomik yapılardan ayırarak tanımlamaya çalışmıştır.

    birmingham okulunun medya grubu metinlerin 'saydam' mesajlar ilettiğini savunan düşünceye meydan okumuştur.
    metinlerin dilsel ve ideolojik yapılanmalarını incelemiştir.
    edilgen izleyici-dinleyici anlayışından ve davranışçı tondan sıyrılmayı hedeflemiştir.

    dil, ideoloji ve izleyici pratiklerini ön plana çıkarmışlardır. barthes, lacan, levi strauss, saussure gibi kuramcılardan etkilenerek dil'in merkeziliğine vurgu yapmışlardır (burada williams ve hoggart'ın zaten edebiyat geleneğinden geldiğini, kültürel çalışmaların edebiyat geleneği içinden doğduğunu belirtmekte fayda olabilir edebiyat kökenli bir okul).

    yazınsal eleştiri araçlarını, göstergebilimi toplumsal pratikleri anlamada kullanmaya başlamışlardır. örneğin, medyanın etkilerinin anlaşılmasını toplumsal cinsiyet ve ırklar üzerinde incelemişlerdir. ,

    kültürü yalnızca ekonomik altyapının yansıması olarak görmeyerek klasik marksizm'den kopuş yaşamışlardır.

    stuart hall'un kodlama ve kodaçımlama çalışması kültürel çalışmalar okulunun medya alımlaması çalışmalarının temel evrelerinden biridir.

    medya eleştirisinin toplumsal ilişkiler bütününden ayrı yürütülemeyeceğini söylemişlerdir. kültürel alan, toplumsal iktidar ilişkilerinin kurulduğu ve yeniden üretildiği asli alanlardan biridir.

    e.p thompson ve raymond williams'a göre (kültürelci paradigma) kültür içerisindeki aktörlerin süreçleri nasıl deneyimlediğine bakılır. faaliyetlerin nasıl mümkün kılındığına, aktörlerini aşan yapılarını gören yaklaşım ise yapısalcılıktır.

    yapısalcılık deneyimin varlık koşulunu yapılara kaydırır. bu durum kendini ferdinand de saussure'ün dil (langue) -sözcükler- ve parole (konuşma) -performatif yapı- olarak görülmesinde gösterir. saussure'e göre dil bir yapıdır. dil ve konuşma arasındaki fark yapı ve aktörler arasındaki farka denk gelir. bu bağlamda deneyim sadece yapının bir etkisidir. hall, gramsci'nin hegemonya kavramına bakara yapılsalcılık ve kültürelciliğin sentezinin mümkün olduğunu savunmuştur.

    kültürel çalışmalar okulu, popüler kültürün sırf satın alınan ve tüketilen ticari bir nesne olarak görülmesini eleştirmişlerdir. hall, popüler kültürü gerçek işçi sınıfı kültürü olarak kavramsallaştırır. popüler kültür, halkın yaptıklarının ettiklerinin tamamıdır. ancak burda halk ile halktan olmayan arasındaki sınırın nasıl konduğuna dair bir problem vardır.

    yine hall'e göre popüler kültür dinamik bir mücadele alanıdır. homojen değildir, hem direniş hem kabullenme hem geçmiş hem gelecek birbiriyle çelişen ve çatışan halde popüler kültürde bulunur.
    alt kültürler de sembolik bile olsa bir direniş alanıdır. alt sınıfların gündelik hayatı ve kültürel yaşamı dinamik, karışık ve çelişkilidir.

    iletişim sürecinin nasıl kavranması gerektiğine dair sorular iletişim bilimcileri yüzyılın başından itibaren meşgul etmiştir. lineer iletişim modellerine hall, yeni bir açılım getirmiştir; gönderici-alıcı-mesaj döngüsü yerine mesajın üretim,dağıtım tüketim ve yeniden tüketim süreçlerinin sorunsallaştırılması gerektiğini öne sürer.
    çünkü mesaj kuruluşundan itibaren saydam ve sabit bir anlam taşımaz, garantili bir süreç değildir. seyirci de mesajın edilgen alıcısı değildir. yani;

    1. anlam, göndericinin sabitleyebileceği ya da belirleyebileceği basitlikte değildir.
    2. mesaj hiçbir zaman açık ve şeffaf değildir.
    3. izleyici anlamın pasif alıcısı değildir.

    medya metinleri muhalif, müzakereci ve egemen biçimlerde okunabilir. egemen okuma biçimi alıcının mesajı gönderenin amacına en yakın şekilde okuduğu biçimdir. müzakereci okuma, özel konum ya da nesnel nedensellikler ile okuma şeklidir. muhalif okuma, mesajın gizli hegemonik hedefleri olduğunu varsayar yani mesaja düşmanca bir tavır söz konusudur.

    hall, ilerleyen dönemde temsil üzerine çalışmalar da yapmıştır. temsil, dil yoluyla kavramlar üretmektir. anlam temsil sistemleri üzerinden inşa edilir ve anlam haritası oluşturmada temsil bir ara katmandır. egemen sınıflar hakimiyetlerini devam ettirebilmek için ideolojik düşünce tarzlarını i popüler kültür ögeleri içinde dolaşıma sokarlar. bu yüzden muhalif kodaçımlayıcı olmak önemlidir.

    ayrıca kodlama/kodaçımıyla sadece medyanın değil bütün kültürel çalışmaların gündemi belirlenebilir (michelle barrett)

    mesaj ve mesajın deşifre işlemlerinin toplumsal iktidar ilişkilerinden bağımsız olması mümkün değildir. iktidar kavramı kültürel süreçlerin ortasındadır.

    zamanla kültürel çalışmalar okulunda metinlerin ideolojik ve söylemsel yapılarının okunması-çözümlenmesi o kadar önem kazanmıştır ki kültürel pratiklere yapılan vurgu bile azalmıştır.

    ideoloji uzunca bir süre "doğruluk-yanlışlık", "bilme-yanlış bilme" ekseninde tartışılmıştır. aydınlanma düşüncesinde de ideoloji bilimselliğin karşıtı bir mesele olarak ele alınmaktaydı. marx!ın ideolojiye katkısı, ideoloji tartışmasını insan psikolojisi üzerine kurmaktan ziyade toplumsal gelişme dinamikleri üzerine kaydırmasıdır. alman ideolojisi'nde ideoloji, gerçekliğin baş aşağı /tersine dönmüş (camera obscura metaforu) halidir.

    williams, marx'ın altyapı- üstyapı (base and superstructure) kavramlarına yorum getirmiştir. buna göre;
    1. altyapı sat teknik/ekonomik bir şey olarak ele alındığı için
    2. altyapı ve üstyapı birbirinden çok ayrı şeyler olarak kavrandığı için
    3. belirlenimciliğe fazla yüklendiği için yetersiz bulunmuştur.

    willams'a göre altyapı dinamik, sürekli, çelişkili ve çeşitlilikler içeren bir kavramdır.

    böylece kültür ve ideoloji marksizm'deki ikincil plandan sıyrılarak başlı başına bir inceleme alanı haline gelmiştir. marksizm'de kültür genel olarak toplumun imgesel ve entelektüel bilgisi olarak kullanılır (dar ve sınırlı bir kullanım).

    yani kültürel çalışmacılar marksist ideoloji kuramından derin bir şekilde etkilenirken bir yandan da ekonomik belirlenimcilikle aralarına mesafe koymaya çalışırlar.

    ideoloji toplumsal süreçleri inşa eden bir süreç olarak ele alınır. (farklı sınıf ve toplumsal grupların toplumun işleyişini anlamlandırmalarını, çözmelerini, anlaşılır kılmalarını sağlayan zihinsel tasvir ve temsil sistemleridir).

    toplumsal ayatı kavrayacak bir ideoloji kavramına itiyaç vardır.
    1. olumsuz ideoloji kavramına karşı çıkış (toplumsal ilişkilerde ideolojinin kurucu/yapıcı rolü)
    2. ideolojinin maddiliği (ideoloji sırf düşünsel bilinçsel bir aktivite değildir. althusser'in devletin ideolojik aygıtları)
    3. ideoloji ve özne (ideoloji kişileri özne olarak çağırır
    4. ideoloji ve sınıflar (ideoloji ve sınıflar arasındaki ilişki zorlama değil eklemleme bir ilişkidir.

    althusser'e göre ideolojide insanların var oluş koşulları inşa edilmez, ideoloji insanların var oluş koşullarıyla hayali ilişkilerinin arasında kurulan ilişkidir.

    ingiliz kültürel çalışmaları okulunda izlerkitle araştırmaları

    kültürel çalışmalar okulu medya çalışmalarında baskı altında tutulan, göz ardı edilen ideolojiyi medya çalışmalarının asli ögesi haline getirmiştir. ideoloji eleştirisi yapılmakla birlikte bu eleştiri, metinlerin nasıl ortaya çıktığı, nasıl okunduğu ve nasıl anlaşıldığı üzerine yapılan çalışmaların yanında ikinci planda kalıyordu.

    örneğin, david morley'nin yılında yaptığı "the nationwide audience" adlı araştırma aynı olayın birden fazla şekilde kodlanabileceğini, mesajın her zaman birden fazla okuma biçimi olduğunu, ne kadar doğal görünseler de alımlama sürecinin karmaşık ve sorunlu bir süreç olduğunu ortaya koymuştur.

    bu çalışmanın sonucu kullanımlar ve doyumlar yaklaşımından ayrılır çünkü kullanım ve doyumlarda psikolojik itiyaç ve tatmin odaklı bir çerçeve çizilmişken morley'nin araştırması sadece sınıfla da sınırlı olmayan toplumsal konumları konu edinmiştir.

    bu bakımdan pierre bourdieu'nün kültürel, estetik ve entelektüel yatkınlıkları sınıfsal konumun belirlediği savıyla benzerlik gösterir.

    nationwide programının nasıl izlendiğine dair ana belirtici sosyoekonomik durum olmuş olmasına rağmen, morley'nin çalışması sosyoekonomik indirgemeci değildir. asıl meydan okuma toplumsal koşulların bireylere sunduğu imkanları ve sınırlılıkları anlayabilmektir.

    ancak morley'nin çalışması çeşitli elştirilere maruz kalmıştır; sınıftan kastın ne olduğu, sınıf kültür ilişkisinin nasıl ele alındığı yeterince açık değildir. turner'a göre izleyicinin o programı 'seçme'si bile sorunsaldır. ayrıca, derinlemesine görüşmelerin evde değil de merkezde yapılmış olması etnografik olmadığını göstermiştir.

    morley'nin bir sonraki çalışması, bu çalışmasına gelen eleştirileri aşmaya çalışmıştır yılındaki 'family television' adlı çalışma, medyanın gündelik hayattaki rolüne odaklanmak için evlere gitmiş. evlerde yapılan derinlemesine çalışmalar ev içi pratikleri gözler önüne sermiştir (etnografik çalışmayla kitle iletişim çalışmalarının yapaylığı aşılmaya çalışılmıştır).

    çalışmanın sonucunda, televizyonun erkek iktidarında olduğu, kadınların ancak yemek yaparken ya da bulaşık yıkarken televizyon izlediği bu yüzden de televizyonla bölük pörçük bağ kurduğu, öğleden sonra izledikleri pembe dizi kuşağı için suçluluk hissettikleri gibi sonuçlara ulaşılmıştır. toplumsal cinsiyet, konum gibi konular açığa çıkmıştır.

    morley'nin çalışmaları öncü-esin kaynağı olmuş, daha sonra yapılacak çalışmalara damgasını vurmuştur. daha sonra yapılacak olan kimlik, toplumsal cinsiyet, aidiyet, günlük yaşam, diasporik aidiyet gibi kavramlarda medya etkisinin etnografik bir çerçevede incelenmesinin önünü açmıştır.

  • 60'larda daha akademik araştırmalarla yola çıkan, 'lardaysa daha popüler gündelik çalışmalar yapan ve 'de okul olup zamanla etkisini yitiren topluluk. irdeledikleri şey temel olarak şu: çinçin'deki çocuğun direnişi mi haklı, yüksek sanatı tüketmeye elverişli eli yüzü düzgün, hali vakti yerinde olanın mı? herkes yüksek sanatın özgürlüğünü, direnişini paylaşmak zorunda mı?

    çok daha mikro şeyleri irdeliyorlar, küçük, gündelik, basit şeyler. davranışçı değiller, insanı incelerken parçalara bölmüyor, bir bütün olarak ele alıyorlar.
    60'larda televizyon ne anlama geliyor? elitistlerin ''crazy box'' dediği ve oldukça küçümsediği bu objenin insan hayatındaki önemini, iletişimdeki etkisini anlamaya çalışıyorlar. 80'ler sonrası neslin aşina olduğu aile evindeki oturma düzenini inceliyorlar mesela. televizyon evin en önemli köşesinde, boşluğu doldurulamaz bir yere sahip. koltuklar televizyona dönük şekilde konumlandırılmış, tüm aile ilgisini televizyona verip onun üzerinden çıkarımlar yapıyor, sohbet açıyor. televizyon, iletişimi yönlendiriyor.
    bu okul, özellikle işçi sınıfı aileler için önemini vurguluyor televizyonun. fakat izleyiciyi aktif, akıllı bir izleyici olarak konumlandırıyor. izlediği şeylerin farkında, onlarla alay eder, saçma bulur, inanmaz ve eleştirir.

    mikro şeylere geri dönelim. işçi sınıfı kültür üzerinden nasıl mikro direnişlerde bulunabilir?
    yaşam devam ederken hayal kurar. daha gündelik şeylerle. mesela dövme yaptırır, saçını maviye boyar, yırtık pantolon giyer bütün bunlar sembolik sermayeyi oluşturur. ne doğrudan ekonomik ne de kültüreldir. yalnızca kodları açmak isteyenlerin anlayabileceği doğrudan, direktif olmayan direnişlerdir bunlar. kültür alanı özerktir. karl marx'ın ilk dönemlerinde ifade ettiği gibi sadece ekonomik değil, paranın dışında da bir yapısı var. kendine has. ''gösterişsiz bir gösterişlilik.''

ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.

Raymond Williams üzerine kısa kısa…

Banu Durda&#;*

Raymond Williams gerek kültürel çal&#;&#;malar gelene&#;inde gerekse ileti&#;imin ekonomi politi&#;i yakla&#;&#;m&#;nda kültür, i&#;çi s&#;n&#;f&#; kültürü, edebiyat, ileti&#;im ve teknoloji ba&#;ta olmak üzere zengin bir ele&#;tirel güzergâh sa&#;layan önemli isimlerden biridir. ’lardan itibaren edebiyat ele&#;tirisinden ileti&#;im kuramlar&#;na, drama incelemesinden Marksizm’in metodolojik sorunlar&#;na de&#;in geni&#; bir yelpazede kültürün toplum ve toplumsal de&#;i&#;im içindeki konumunu inceleyen Williams, sol gelene&#;in verili kabul etti&#;i bir dizi kavram&#; ve siyaset anlay&#;&#;&#;n&#; sorgulamakta da cesur davranm&#;&#;t&#;r. Yer yer örgütlü siyasetin d&#;&#;&#;nda yer almay&#; tercih ettiyse de Marksizm’le olan kesintisiz diyalo&#;unu ve sürekli aray&#;&#;&#;n&#;, edebiyat ele&#;tirisi ve ileti&#;im çal&#;&#;malar&#;nda oldu&#;u kadar kaleme ald&#;&#;&#; baz&#; tiyatro metinlerinde -ki Koba adl&#; oyunu bunlar&#;n ba&#;&#;nda gelir – ve hatta romanlar&#;nda da sürdürür. Bu sürgit diyalog ve aray&#;&#;, sol gelene&#;in zaman zaman üzerine gitmekte kaç&#;nd&#;&#;&#; meseleleri gündeme getirmesinin yan&#; s&#;ra mekanik yap&#;-üstyap&#; döngüselli&#;inin d&#;&#;&#;na ç&#;kmas&#;n&#; ve kültürü maddi toplumsal yeniden üretimin ayr&#;lmaz bir parças&#; olarak konumland&#;rmas&#;n&#; sa&#;lam&#;&#;t&#;r. &#;üphesiz ki Williams’&#;n kültürel materyalizm kuram&#; o dönem solun içinde bulundu&#;u bir dizi “çözümsüzlü&#;ü” a&#;ma aray&#;&#;&#;n&#;n ürünlerindendir.

Küçük topluluklara özgü kar&#;&#;l&#;kl&#; yard&#;mla&#;ma ve dayan&#;&#;man&#;n gündelik ya&#;am&#;n önemli bir unsuru oldu&#;u Galler’de i&#;çi s&#;n&#;f&#; bir aileden gelen Williams, &#;ngiliz Kültürel Çal&#;&#;malar gelene&#;inin di&#;er önemli isimlerinden Richard Hoggrat ve Stuart Hall gibi kariyerine okul d&#;&#;&#; yeti&#;kin e&#;itimcisi olarak ba&#;lar. Bu deneyimin kültürel çal&#;&#;malar&#;n hem ortaya ç&#;k&#;&#;&#;nda hem de biçimlenmesinde kayda de&#;er bir etkisi oldu&#;u yads&#;namaz. Yan&#; s&#;ra bu ortak deneyimi, &#;kinci Dünya Sava&#;&#; sonras&#; &#;ngiltere’sinde refah devleti politikalar&#; kapsam&#;nda liyakat esasl&#; yüksek ö&#;renim olana&#;&#;yla s&#;n&#;flar aras&#; bariyerin a&#;&#;lmas&#; ve böylelikle Cambridge gibi &#;ngiliz seçkinci kültürünün kalesi olan üniversitelere aralar&#;nda Williams’&#;n da oldu&#;u isimlerin gelmesi izler. &#;&#;çi s&#;n&#;f&#; kökenli ve sol görü&#;lü bu isimlerin hâkim s&#;n&#;f kültürünün yeniden üretildi&#;i bu kurumlarda ço&#;unlu&#;u ayr&#;cal&#;kl&#; ailelere mensup ö&#;rencilere hocal&#;k yapmas&#; ayr&#;ks&#; gözükmenin d&#;&#;&#;nda zorlu bir yolculuktur da. Pamela McCallum’un ifadesiyle, Cambridge’deki ilk y&#;llar&#;nda Williams bu yeni ö&#;rencilerini modern trajedinin edebi bir türle s&#;n&#;rland&#;r&#;lmadan tarihsel ve kültürel u&#;raklar içinde gündelik hayat deneyiminden ba&#;&#;ms&#;z ele al&#;namayaca&#;&#;na ikna etmek gibi çetrefil bir görevi üstlenir.(1) Her ne kadar s&#;n&#;fsal bariyer liyakatle a&#;&#;lm&#;&#; olsa da Britanya üniversite sisteminin toplumsal anlamda kapal&#; yap&#;s&#;, bu kurucu isimleri üniversite dünyas&#;n&#;n s&#;n&#;r a&#;&#;r&#; bile&#;enlerine dahil olma ve üniversite d&#;&#;&#; olu&#;umlar yaratma aray&#;&#;&#;na götürür ki, bu aray&#;&#; ve çaba ’lar&#;n ba&#;&#;nda Birmingham Ça&#;da&#; Kültürel Çal&#;&#;malar Merkezi’nin kurulu&#;u ile neticelenir.(2)

Reel sosyalizm deneyimi ile birlikte devrimci momentin heyecan&#;na, duygu durumuna musallat olan endi&#;eyi yok saymay&#; “romantik ütopyac&#;l&#;k” olarak de&#;erlendiren Williams, devrimci süreçleri lanetlemek &#;öyle dursun geçilecek toplumun karma&#;&#;kl&#;&#;&#;n&#;n göz ard&#; edilmesi ve basitle&#;tirilmesi e&#;ilimine kar&#;&#; ç&#;kar. Böylelikle Williams, trajedinin hükümdarlar&#;n ya da destanlar yazan sava&#;ç&#;lar&#;n ölümünden ibaret olmad&#;&#;&#;n&#; göstermekle kalmaz Terry Eagleton’un cümleleriyle söyleyecek olursak trajediyi “akademisyen efendilerin k&#;skançl&#;kla el koyduklar&#; estetik bir kavram olmaktan özgürle&#;tirir” ve politikle&#;tirir.(3) Williams’&#;n Modern Trajedi’den sonra kültür kuram&#;n&#; radikalle&#;tirmesi beklense de bar&#;&#;ç&#;l ve uzla&#;&#;ya dayal&#; özgürlükçü ve demokratik toplum idealinden kopu&#;u gerçekle&#;mez.(4) Williams’&#;n için “ortak ya&#;am biçimi olarak kültür” ve bunu yayg&#;nla&#;t&#;racak ileti&#;im teknolojileri bar&#;&#;ç&#;l geçi&#;i sa&#;layacak olanaklar&#; ve umudu bar&#;nd&#;rmaktad&#;r.

Williams’&#;n perspektifinden en geni&#; anlam&#;yla kültür, ileti&#;im ve ileti&#;im teknolojileri kapitalist s&#;n&#;fl&#; toplumun çeli&#;kilerini ta&#;&#;yan fakat özgürle&#;imci potansiyele de haiz karma&#;&#;k, çok katmanl&#; toplumsal süreçler bütünüdür. Bu ba&#;lamda kapitalizmin i&#;leyi&#; biçimini sorgular ve vaat ettikleriyle gerçekle&#;en aras&#;ndaki derin uçurumu ustal&#;kla sergiler. Bundand&#;r ki hem teknolojik determinizmi hem de onun farkl&#; tezahürlerini tespit edip k&#;yas&#;ya ele&#;tirirken ayn&#; zamanda demokratik bir ileti&#;im sistemi in&#;a etmenin mümkünlü&#;ünü savunur. Her ne kadar kuramsal pozisyonunu peki&#;tirecek yöntemsel çal&#;&#;malar yapmamas&#;yla ve en çok da ö&#;rencisi Eagleton taraf&#;ndan &#;iddetle ele&#;tirilse de tevazu ve sab&#;rla çal&#;&#;malar&#;n&#; sürdürmü&#; ve eksikliklerinin fark&#;nda olarak dürüstlükle kuramsal konumunu gözden geçirmekte beis görmemi&#;tir. Kültürel çal&#;&#;malar&#;n ortaya ç&#;k&#;&#;&#; ve geli&#;imindeki kuramsal ve politik katk&#;s&#; ile ileti&#;imin ekonomi politi&#;i yakla&#;&#;m&#;nda da önemli bir yeri olan Williams, çal&#;&#;malar&#;yla bugün de güncelli&#;ini korumay&#; sürdürürken alternatif bir gelecek in&#;as&#; için aray&#;&#; ve umudun tükenmeyece&#;ini de hat&#;rlat&#;r.

1- McCallum, P. (). “Giri&#;: Yüzy&#;lda Modern Trajedi’yi Okumak”, içinde Williams, R. (). Modern Trajedi. Çev. Bar&#;&#; Özkul, &#;leti&#;im Yay&#;nlar&#;: &#;stanbul, ss.
2- Mattelart, A. ve E. Nevue (). Kültürel &#;ncelemelere Giri&#;, &#;stanbul Bilgi Üniversitesi Yay&#;nlar&#;: &#;stanbul, ss.
3- Eagleton, T. (). Ele&#;tiri ve &#;deoloji: Marksist Edebiyat Teorisi Üzerine Bir Çal&#;&#;ma, &#;leti&#;im Yay&#;nlar&#;: &#;stanbul, ss.
4- Turgut, S. (). “Modern Trajedi’ye Kar&#;&#; Kültürel Devrim: Bir Galli Avrupal&#;n&#;n Süren Aray&#;&#;&#;”, Toplum ve Bilim, 28 K&#;&#;, ss.

*Akademisyen

Bu yaz&#;, Duvar Medya Vakf&#; ve Ankara Dayan&#;&#;ma Akademisi i&#;birli&#;iyle haz&#;rlanan Kültürel Çal&#;&#;malar Atölye Program&#; kapsam&#;nda sunuldu. Kültürel Çal&#;&#;malar Atölye Program&#; 5 Ocak 'de ba&#;lad&#; ve 7 farkl&#; atölye hafta devam etti.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir