sormodren ekşi / sormodren - ekşi sözlük

Sormodren Ekşi

sormodren ekşi

Arb içeren ilaçlar

Žiniatinklis2023 m. kov. 10 d., · Bu ilaçlar titreme ve kas sertliğine karşı oldukça etkilidir. Yan etkileri nedeniyle daha çok genç hastalarda tercih edilir. Biperiden (Akineton) Bornaprin (Sormodren) Triheksifenidil (Artane) Amantadin (PK-Merz) Beyinde dopamin sentezini ve salınımını arttırarak etki eden bir ilaçtır. shay davila BAZI ANTİHİPERTANSİF İLAÇLARIN PİYASA İSİMLERİ Etkin Maddesi Rabeprazol olan İlaçların Listesi Sayfa 1 Žiniatinklis2020 m. kov. 15 d., · Aynı bileşenlere sahip en iyi 20 ilaç: Atacand … shay davis jordan valley arb içeren ilaçlar mean Anjiyotensin II Reseptör Engelleyiciler (ARB): Faydaları, Riskler ve ... RAMAZAN, CORONA VE TANSİYON – Tekin Akpolat Anjiyotensin reseptör blokerlerinin kardiyovasküler süreçteki yerleri ŽiniatinklisARB: Any of a family of agents (e.g., losartan and valsartan) that block the binding … shayda zaerpoor le ŽiniatinklisPerindopril, fosinopril, captopril, enalapril, benazepril, silazapril, kinapril, zofenopril … arb içeren ilaçlar mean Žiniatinklis2018 m. saus. 9 d., · Susuz sitrik asit,sodyum sitrat dihidrat, sodyum benzoat (E211), silikon dioksit, sukroz,selüloz, aspartam, çeşitli tat katıcı özellikteki aromalar, titantum dioksit vs. Yorumlu Amoksisilin Klavulanik Asit başlığı altında bir yorum. 4. Hipertansiyonda Korunma ve Tedavi - TKD Titck - Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ARB ilaçlar nedir? - Masalsitesi.gen.tr Covid tedavisi: En başarılı ilaçlar ve yöntemler hangileri? ŽiniatinklisAntiandrojenik ilaçlar prostat karsinomu, benin prostatik hiperplazi ve hirsutizm gibi birçok hastalıkların tedavisinde kullanılırlar. Anahtar Kelimeler: Androjen, testosteron, steroid reseptörü, antiandrojenik ilaçlar ABSTRACT shayda's turkish cuisine arb içeren ilaçlar mean Arb - kullanım, dozajlar, kompozisyon, analoglar, yan etkiler için ... Sefiksim Etkin Maddesi, Sefiksim İçeren İlaçlar - İlacabak ARB definition of ARB by Medical dictionary Žiniatinklis2019 m. saus. 28 d., · Akrivastin, astemizol, setirizin, loratadin, mizolastin ve terfenadin gibi daha yeni antihistaminikler, kan beyin bariyerini düşük ölçüde aştıklarından, alerjik olmayan kaşıntıyı gidermezler, eski kuşak antihistaminiklere göre daha az sedasyona ve psikomotor bozukluğa neden olurlar. ARB Kısaltması - Ne Demek - Açılımı - Anlamı - Nedir arb içeren ilaçlar mean Žiniatinklis2022 m. bal. 19 d., · Levotroksin, Alüminyum, Magnezyum, Simetikon, … shay davidson Tansiyon İlaçlarının Listesi - Haberbin ŽiniatinklisAlfa bloker: Doksazosin: CARDURA ® 2-4 mg 20 tablet. Beta bloker: Metoprolol … shay dawson Žiniatinklis2012 m. bal. 10 d., · Anjiyotensin II reseptör blokerleri (ARB), tipik olarak, yüksek … arb içeren ilaçlar mean İbuprofen maddesi içeren ilaçlar nelerdir? ibuprofen nedir, ne … ŽiniatinklisAnjiyotensin 2 reseptör blokerleri (ARB’ler) ACE inhibitörleriyle aynı etkiyi farklı bir … Žiniatinklis1.İbuprofen içeren ağrı kesici, ateş düşürücelerin zararlı olabileceğine dair bilgiler … shay dash ŽiniatinklisAnjiotensin dönüştürücü enzim (ACE)) inhibitörleri ve anjiyotensin reseptör … shay dawson cmu arb içeren ilaçlar mean Amoksisilin içeren ilaçlar Žiniatinklis2020 m. kov. 26 d., · Bu ilaçların bazıları arasında metenamin mandelat, metimazol, potasyum iyodür ve diğerleri bulunur. Orta Düzey Bu kombinasyon konusunda dikkatli olun. Amiodaron iyot içerir. Amiodaron ile birlikte iyot takviyeleri almak kanda çok fazla iyot oluşturabilir. ŽiniatinklisBu ilaçlar şunlardır: Diüretikler “İdrar söktürücü” olarak da adlandırılan bu ilaçlar böbrekte idrar oluşumunu artırırlar, böylelikle vücudun sıvı ve sodyum gibi mineralleri atmasına neden olurlar. shayda yamini arb içeren ilaçlar mean Žiniatinklis2020 m. kov. 24 d., · ibuprofen İÇeren İlaÇlar ne İÇİn kullanilir? Ibuprofen, romatoid artrit, osteoartrit, ankilozan spondilit ve diğer non-romatoid (seronegatif) artropatilerin tedavisinde endikedir. ŽiniatinklisAntianjinal ilaç tedavisi β-blokörler, kalsiyum kanalını bloke edici ajanlar ve nitrovazodilatörlerden oluşur. Araştırması yapılan yeni grup ilaçlar, yağ asidi oksidasyon inhibitörleri (örneğin trimetazidin, ranolazin) ve selektif sinüs düğümü inhibitörleridir (örneğin ivabradin). arb içeren ilaçlar mean Kerendia (Finerenone Tabletler): Kullanımlar, Dozaj, Yan Etkiler ... Žiniatinklis2.İbuprofen içeren ağrı kesici, ateş düşürücülerin zararlı olabileceğine dair bilgiler var. Henüz kesin değil ama ibuprofen içeren ilaçlar zaten tansiyon da yükseltir. Bu nedenle kaçının, parasetamol içeren ağrı kesici, ateş düşürücüler böbrek açısından daha güvenlidir. shaydas guns ŽiniatinklisEtkin Maddesi Rabeprazol olan İlaçların Listesi Sayfa 1 Etkin Maddesi Rabeprazol olan İlaçların Listesi Toplam 43 adet ilaç kaydı bulundu ! Aradığınız ilacı bu listede bulamıyorsanız ; lütfen menülerden diğer seçenekleri kullanarak aradığınız ilaca bulmaya çalışabilirsiniz. İlaç Listeleri gibi. arb içeren ilaçlar mean ŽiniatinklisLosartan, valsartan, candesartan, eprosartan, irbesartan, tasosartan, … Tüp Bebek Tedavisinde Kullanılan İlaçlar - Opr. Dr. Fatih ÖĞÜÇ Parkinson tedavisi: En etkili yöntemler ve hastalara öneriler Žiniatinklis2018 m. liep. 3 d., · ALF <-> BIO ile başlayan ilaçlar ile ilgili Amoksisilin içeren ilaçlar, Amoksisilin ilaçları, Etken Maddesi Amoksisilin olan ilaçlar. Amoksisilin ne için kullanılır, Amoksisilin ne işe yarar, Amoksisilin nedir, Amoksisilin neye yarar, Amoksisilin zararları, Amoksisilin yan etkileri, Amoksisilin kullananlar, Amoksisilin … arb içeren ilaçlar mean ŽiniatinklisKullan›mda olan ACE inhibitörleri ve ARB’lerflunlard›r(12,13): ACE inhibitörleri … ŽiniatinklisAnjiyotensin 2 reseptör blokerleri (ARB'ler) Günümüzde oldukça sık … Losartan (bir ARB ilaçtır) ile 10 haftalık tedaviden sonra yapılan bir çalışmada, cinsel işlev bozukluğu olan hipertansif erkeklerin %88'i cinselliğin en az bir alanında iyileşme bildirmiş ve genel cinsel tatmin %7.3'ten %58,5'e yükseldiği iddia edilmiştir. Žr. daugiau Anjiyotensin II tip1 reseptörü blokerleri veya Anjiyotensin II (tip1) reseptörü antagonistleri , Anjiyotensin reseptör blokerleri veya kısaca (ARB'ler) olarak da bilinen, , Anjiyotensin II reseptör tip 1'e (AT 1 ) bağlanarak … Žr. daugiau Anjiyotensin II reseptör blokerleri, hastanın esas olarak inatçı ve/veya kuru öksürük nedeniyle ACE inhibitörü tedavisinin tolere edilemediği … Žr. daugiau Losartan, irbesartan, olmesartan, kandesartan, valsartan, fimasartan ve azilsartan tetrazol grubunu (dört nitrojen ve bir karbonlu bir … Žr. daugiau Bu ilaç sınıfı genellikle iyi tolere edilir. Yaygın ilaç yan etkileri şunları içerir: baş dönmesi, baş ağrısı ve/veya hiperkalemi . Tedaviyle ilişkili … Žr. daugiau Hücrelerde var olan AT1-reseptorlerinin aktive olmasının ebgellenmesine dayalıdır . AT 1 reseptörleri damarların düz kas hücrelerinde, Žr. daugiau arb içeren ilaçlar mean Antihistaminik İlaçların Kullanım Şekilleri ve Dozları - aciltıp.com Yorumlu Amoksisilin Klavulanik Asit İlaç Bilgileri • Hekimsel.com ŽiniatinklisInternet Üzerinde İlaç İndeksi, Uyuşturucular Hakkında Bilgi Içeren Ana Soolantra Şeker Pennyroyal Ekşi Ana Kerendia Kerendia Kerendia Kerendia Genel isim:incerenon tabletleri Marka adı:Kerendia İlgili İlaçlarFarxiga Fosrenol Invokana JynarchPhoslo Renvela Velphoro İlaç KarşılaştırmaEylemler vs. InvokanaJanuvia … shayda tabari arb içeren ilaçlar mean İrbesartan içeren ilaçlar Hipertansiyon İlaçları Prof. Dr. Ahmet ALPMAN Žiniatinklis2011 m. birž. 20 d., · Tıbbi adı “diüretik” olan idrar söktürücü ilaçlar böbreklere etki ederek, idrarla sodyum ve su atılımını artırır. Böylece damarlardaki kan hacmi azaldığı için tansiyon düşer. Bu ilaçlar uzun süre kullanıldığında, damar genişletici etki de yapar. Tek başına veya başka ilaçlarla beraber de kullanılır. shay day spa arb içeren ilaçlar mean ŽiniatinklisBu kombinasyonda ACE inhibitörleri veya ARB’ler hem dihidropiridin hem de non dihidropiridin ilaç grupları ile kombine edilebilirler. Bu kombinasyon ile hipertansiyona bağlı sol ventrikül hipertrofisinin geriletilmesi … shay day Žiniatinklis(ARB) hipertansiyon tedavisindeki etkinliğini göstermiştir ve bu ilaçlar sık kullanılan … Androjenler, Anabolik Steroidler ve Antiandrojenik İlaçlar Makale ... ŽiniatinklisAncak renal disfonksiyon gelişen hastalarda loop diüretikleri gerekmektedir. Primer hiperaldesteronizmi olsun veya olmasın, diüretik ve ACE inhibitörü veya ARB içeren çok ilaç rejimi kullanan hastalarda tedaviye spironolakton eklenmesinin SKB'yi 25 mmHg düşürdüğü gösterilmiştir. arb içeren ilaçlar mean Fenofibrat Etkin Maddesi, Fenofibrat İçeren İlaçlar - İlacabak Žiniatinklis2015 m. spal. 19 d., · Common Side Effects. Taking ARBs may result in: Dizziness. … ŽiniatinklisAncak ARB’ler, ACE inhi-bitörleri, KKB’leri ve bu ilaçların çeşitli kombinas-yonlarının diğer antihipertansif ilaç gruplarına oranla SVH’sini daha fazla gerilettiği sistematik bir derleme-de gösterilmiştir.[12] Santral aortik basınç ve arteryel sertlik ŽiniatinklisAnjiotensin reseptör blokörleri (ARB’ler), kan basıncı kontrolünde önemli ilaçlardır. Statinler, kanda hareket eden kolesterol (yağ) miktarını azaldır. Plakları stabilize ederek parçalanmasına engel olur. Antiaritmikler, oluşan kalp hasarı sonrası oluşan ritim bozuklukları için kullanılır. (amiodaron) shay davidov arb içeren ilaçlar mean ŽiniatinklisARB grubu ilaçlar nelerdir? Anjiyotensin 2 reseptör blokerleri (ARB'ler) … shayda windle ACE inhibitörleri ve angiotensin II reseptör blokerleri beta blokerler arşivleri Prof. Dr. Ahmet ALPMAN ŽiniatinklisARB Türkçe, İngilizce ve Almancada ne demek? ARB anlamı nedir? ARB açılımı … shay davydov Dirençli Hipertansiyon Tedavisinde Yaşam Tarzı Değişiklikleri ve ... arb içeren ilaçlar mean ŽiniatinklisARB Pozitif Tedavisi Nasıl Olur? Tüberküloz tedavisi genellikle özel olarak üretilen … KY Bülteni - Angiotensin Reseptör–Neprilisin inhibitorü ... - TKD Žiniatinklis2020 m. liep. 18 d., · ACEi veya ARB tansiyon ilaçları İngiltere'deki East Anglia … Žiniatinklis2018 m. liep. 3 d., · ARBESTA 150 mg irbesartan etkin maddesini içerir. … shay davis Anjiotensin II reseptör antagonistleri - Vikipedi ARB Nedir ve Testi Nasıl Yapılır? - Uzmandoktor.net arb içeren ilaçlar mean ARB ilaçlar hangileri? - Gercekhayat.gen.tr MEDİKAL ESRAR HAKKINDA ŽiniatinklisSefiksim etkin maddesini içeren ilaçlar. İLKO İLAÇ SAN. VE TİC. A.Ş. İLKO İLAÇ SAN. VE TİC. A.Ş. CEPHIX PEDIATRIK SUSPANSIYON HAZ. ICIN KURU TOZ 100 MG/5 ML (100 ML) hkt - küb. CEPHIX PEDIATRIK SÜSPANSİYON HAZ. İÇİN KURU TOZ 100 MG/5 ML (50 ML) hkt - küb. ŽiniatinklisBu kombinasyonda ACE inhibitörleri veya ARB’ler hem dihidropiridin hem de non … shay davis np arb içeren ilaçlar mean Antianjinal İlaçlar Makale Türkiye Klinikleri Anjiyotensin reseptör blokerlerinin kardiyovasküler süreçteki yerleri Žiniatinklis2020 m. kov. 24 d., · ARB örnekleri şunları içerir: kandesartan (Atacand) eprosartan (Teveten) irbesartan (Avapro) losartan (Cozaar) telmisartan (Micardis) valsartan (Diovan) Kalsiyum kanal blokerleri Hareket etmek için tüm kasların kas hücrelerine girip çıkması için kalsiyuma ihtiyacı vardır. shay dassa re/max beaches arb içeren ilaçlar mean ACE inhibitörü - Vikipedi İyot Nedir? Hangi Besinlerde Bulunur? Probiyotix KALSİYUM KANAL BLOKERLERİYLE KOMBİNASYON ARB ve ACE inhibitörü Kanser İlişkisi - TKD ARBs - Precaution, Side Effects & Drug Interactions - Everyday … BÖBREK, CORONA VE ORUÇ – Tekin Akpolat Akut Koroner Sendrom Belirtileri ve Tedavisi Nelerdir? ŽiniatinklisLCZ696 bir neprilisin inhibitörü olan sacubitril ve anjiyotensin reseptör blokeri … shayda soleymani arb içeren ilaçlar mean Žiniatinklis4.2.28.B - Statin dışındaki lipid düşürücü ilaçlar (fenofibrat, gemfibrozil. (1) Statin dışındaki lipid düşürücü ilaçlar; a) Trigliserid düzeyinin 500 mg/dL’nin üstünde olduğu durumlarda veya. b) Trigliserid düzeyinin 200 mg/dL üstünde olan; diabetes mellitus, akut koroner sendrom, geçirilmiş MI, geçirilmiş inme ... KALSİYUM KANAL BLOKERLERİYLE KOMBİNASYON Tansiyon ilacı deyip geçmeyin - Prof. Dr. E. Murat Tuzcu - Milliyet ŽiniatinklisÖzet– Anjiyotensin reseptör blokerleri (ARB) günlük kardi-yoloji pratiğinde sıklıkla … arb içeren ilaçlar mean ARB’s in combination therapy - JournalAgent Žiniatinklis2016 m. rugp. 5 d., · Beş gün boyunca ilaç kullanımı devam eder. Şayet yumurta gelişimi olmazsa arka arkaya 4 adet dönemi kullanılabilir. Diğer ilaçlar: Tetra 500 Kapsül: Kadınların üreme sisteminde meydana gelebilecek enfeksiyonların hamilelik oluşumuna engel olmaması için tedbir amaçlı kullanılmaktadır. Bir antibiyotik ilaçtır. shayda tashakor Anjiotensin II reseptör antagonistleri - Vikipedi arb içeren ilaçlar mean Žiniatinklisrisklerinden dolayı, esrar ve esrar içeren ilaçlar Çizelge 1 grubu kontrollü ilaçlar sınıfına yani, “yüksek kötüye kullanım potansiyeline sahip, tıbbi kullanımı kabul edilmeyen” dahil edilmiş ve ilaç • ŽiniatinklisABD Gazi İşleri Bakanlığı sistemiyle yapılan beş milyon hasta kaydının geriye dönük analizi, yaygın olarak kullanılan farklı tipte antihipertansif ilaçların çok farklı AD sonuçlarına sahip olduğunu buldu. Anjiyotensin reseptör blokerleri (ARB'ler) alan hastaların, diğer antihipertansifleri kullananlara göre AD geliştirme olasılığı %35-40 … arb içeren ilaçlar mean

LEYLA ERBİL İLE - M. ŞEHMUS GÜZEL

M. ŞEHMUS GÜZEL: LEYLA ERBİL İLE



M. ŞEHMUS GÜZEL:

LEYLA ERBİL İLE

Emeğin Sanatı E-Kitaplığı Nisan / 2016 Düşün Dizisi - 8 s a n a t I

E m e g in

e-yayinevi


M. Şehmus Güzel’in e-yayınevimizde yayınlanan diğer yapıtları: Kıssadır Hayat – Şiirler:  https://issuu.com/emeginsanati/docs/m._ehmus_g_zel-kissadir_hayat Çok Kül-Türlü-Lük:  https://issuu.com/emeginsanati/docs/m.__ehmus_g__zel-__ok_k__lt__rl__l_  Paris’in Nabzı Metroda Atar: https://issuu.com/emeginsanati/docs/par__s___n_nabzi_metroda_atar-m.___/1

LEYLA ERBİL İLE M. Şehmus GÜZEL Kapak Karikatürü: Değerli çizerimiz Semih Poroy’un dostluk simgesi : Leyla Erbil’e ve yazara. Bin teşekkür Kapak Düzeni: A.Z.ÇAMUR Yayın, Tasarım ve Düzenleme: A.Z.ÇAMUR Emeğin Sanatı E-Yayınları Emeğin Sanatı E-Kitaplığı Düşün Dizisi - 8 Nisan - 2016

Emeğin Sanatı E-Yayınları Emeğin Sanatı E-Dergisinin yan kuruluşudur. İlgili web adresleri: http://emeginsanatie-yayinevi.blogspot.com http://emeginsanati.blogspot.com http://issuu.com/emeginsanati Emeğin Sanatı E-Yayınları e-posta [email protected]

adresi:

© Bu e-kitabın tüm hakları M. Şehmus Güzel’e aittir. Bu kitap ve kitabın özgün özellikleri Emeğin Sanatı kolektifine aittir. M. Şehmus Güzel’in izni olmadan hiçbir biçimde taklit edilemez, kopyalanamaz, çoğaltılamaz. Ancak kaynak belirtilerek alıntı yapılabilir.


sunu Güzin Dino’nun arzusu üzerine Leylâ Erbil’le iletişim kurdum : 2006’nın Aralık ayında Pêrî Yayınları tarafından okuyucuya sunulan Abidin Dino ile Söyleşiler. Yazılar: Hayat ve Sanat isimli kitabımı Güzin Dino’nun isteğine uyarak 17 Şubat 2007’de Leyla Erbil’e postayla göndererek. Bu gönderme işi o kadar kolay olmadı. Aşağıda ayrıntısıyla anlatıyorum. Ama bu ilk iletişim sonrasında Leylâ Erbil’le başlayan uzaktan sohbetimiz sürdü. Dersiniz « Mektub Aşkı ». Belki. İşin en güzel yanı bu. Aramızdaki ortak noktalar, benzerlikler, paylaşımcılık ve yazmayı bir tür eylem biçimine dönüşt ürmek arzumuz birbirimizi biraz daha yakınlaştırdı. Evet aramızda binlerce kilometre vardı, birbirimizden çok uzaklardaydık ama aynı zamanda çok ta «yakındaydık». Bunu iletilerimizde bizzat saptamak olanağı bulacaksınız. Hiç kuşkum yok. Leylâ Erbil göndermek inceliğini gösterdiği iletilerinde anlattıklarıyla yaşamı ve yaşamının yazın serüvenine etkisini veya etkilerini de zaman zaman açıkladı. Leylâ Erbil yazınını, öykü, roman ve denemelerini sevenler için son derece yararlı kimi ipuçlarını buralarda bulmak mümkün. En başta bu açıdan bu iletileri sadece kendim için saklayamazdım. Onları meraklılarıyla paylaşmalıydım. İşte bu mütevazî kitabın birincil amacı budur: Erbil’in iletilerinde anlattıklarını paylaşmak arzusu. Mücadeleden yana olduğunu her yoklamada belirten, gözler önüne seren, kavgadan kaçmayan, gerektiğinde başkaldıran, düşünen, yazan ve eyleme de kalkan kadınlarımızdan biri olarak Leylâ Erbil bütün yönleriyle tanınmayı hak ediyor öteden beri. Bunun bilinmesinde de dünya kadar yarar var. Nitekim yazışmalarımız süresince günlük hayatındaki gelişmeler, git-geller ve Türkiye’de olup-bitenlerin yorumlanması da eksik olmadı. Böylece bu süre içinde aktardığı mücadelesini, mücadele biçimlerini de yakından izlemek olanağı bulacağımızı sanıyorum. Bunları da sizlerle paylaşmak istiyorum. Leylâ Erbil gibi çevresine, insanlara, kadın ve erkeklere ve hele kadın-erkek ilişkilerine ve olaylara değişik, kendine özgü, eleştirel yanı asla eksik olmayan açıdan bakan birinin yazdıkları mutlaka okunmalıdır diyorum. Yayınlanmalı ve okunmalıdır evet. Dahası mektub ve artık elektronik posta sayesinde email, nam-ı diğer ileti, veya bizzat Leylâ Erbil’in isimlendirmesiyle «gönderi», karşılıklı mektuplaşma ve iletişim eylemi, edebi değer de taşıyan bir çalışma, bir faaliyet, bir yaratıcılık olarak ta mutlaka değerlendirilmeli diye düşünüyorum.

1


Yazanların bireysel, en derin kişisel yönlerini, özgeçmişlerine, yaşamlarına ilişkin verileri içeren mektuplar ve iletiler aynı zamanda tarihe, siyasi ve toplumsal tarihe de katkı yapmaya adaydır. Nitekim Leylâ Erbil’in 1 Mayıs 2008 ve sonrasındaki gelişmeler, sanatçı, yazar ve şairlerin örgütlenmeleri, 1 Mayıs 2009 için bir yıl önceden hazırlık çalışmalarına başlanması için yaptıkları konusunda yazdıkları bu açıdan da değerlendirilebilir, değerlendirilmelidir. Aramızdan ayrılanların arkasından yazacaklarımız ve anılarımızı kaleme almak için kollarımızı sıvadığımız zaman farkedebiliyoruz hemen: Aldığımız ve gönderdiğimiz mektuplar, iletiler aynı zamanda vazgeçilmez, ihmal edilmemesi gereken birer kaynak niteliği taşıyor. Evet Leylâ Erbil’le yazışmalarımızın bulunduğu dosyayı tararken ve bu çalışmayı hazırlarken bir kez daha farkettim, dost ve arkadaşlarımızı anmak için yazacaklarımız ve bilhassa anılarımız için mektuplarımız, iletilerimiz ve benzerleri mutlaka başvurulması gerekli önemli kaynaklarımızdandır. Mektupların tarihinin konulması, tarihinin konulmuş olması, iletilerde bu işin doğrudan doğruya bilgisarayımız (evet evet bilgisarayımız) tarafından yerine getirilmiş olması bile başlı başına bir veridir. Mektub sözcüğünün Arapçada «yazılıdır » anlamını taşıması bile bu bakımdan son derece ilginçtir. Evet yazılıdır ve hepimiz biliyoruz, söz uçuyor ama yazılı olan kalıyor. Hele kimi zaman, ve bilhassa yüzyılımızda, 21. yüzyılın bu ilk zaman dilimlerinde, hafızanın fena halde nisyan ile malul olması ve maalesef hafıza kaybının önüne geçilemez ve neredeyse bulaşıcı bir bela biçimine dönüşmesi, hafızayla ilgili yeni veya eski ama az bilinen hastalıkların paldır küldür yaşamımıza dalması, insanlığı tehdit etmesi dikkate alınırsa, mektubun, iletinin yazılı olanın, yararı daha iyi anlaşılacaktır. Bu konularda televizyonların, başa bela bu « aptal kutularının » beyni ve hafızayı tembelleştirici ve giderek ölümcül etkisini asla göz ardı etmemeliyiz ve bunun sonucu olarak bu alanda da gerekli ve yararlı mücadelemizi sürdürmeliyiz : Yani daha çok yazmalı ve daha çok yayınlamalıyız. Belki eşitsiz güçlerin mücadelesidir bu, ama mutlaka yapılması da şarttır. Hiç bir mücadele çünkü yapılmadan, sonucu alınmadan yitirilmiş sayılamaz. Sayılmaz. Hemen eklemem de gerekiyor: Önemli bulduğum iletileri öteden beri basıp yazılı biçimiyle somutlaştırıp dosyalara koyup saklıyorum. Bu yöntem belki sizlerin de işinize yarar, basılı olan iletileriniz belki yazacağınız anılarınız için birer kilometre taşı bile olabilir. Evet bilgisarayıma güveniyorum, sanal dünyanın olanaklarından yararlanıyorum ama «tedbiri [asla] elden bırakmıyorum», Yılmaz Güney’in Umut’ta ikide bir Cabbar’a söylettiği gibi. Önemli bulduğum iletileri basıp saklamam bundan. Mektubun, iletinin yazıldığı günlere ilişkin son derece yararlı ve önemli bilgiler içeriyor olması halinde ise kaynaklık özelliği daha da önem kazanıyor elbette. Leylâ Erbil’le iletişimimizde bu nokta sık sık öne çıktı.

2


Mektub ve iletiyi yazanlar edebiyatta yaratıcılarsa, mektupları, iletileri onların yazım biçemi, yazım ve yaratım tarzı ve yazın dalındaki çalışmalarının bir türü olarak da değerlendirilebilir. Ve kesinlikle yazım tarzları hakkında kimi ipuçları verebilir, verir, veriyor. Burada, birkaç kez göreceğimiz gibi, Leylâ Erbil iletilerinde kendine, çocukluğuna, ilkgençliğine ve yazınına değiniyor. Bu bağlamda bu mektupların, iletilerin Erbil’in yapıtları üzerine yeni bir ışık tutması, şimdiye kadar tutulan ışıklara bir katkı sunması da mümkün. Böylece burada onun yapıtlarını değerlendirmek için küçük veya büyük yeni bir açı ve yeni birtakım unsurlar sunulduğunu umuyorum. Bizzat yaratıcısı tarafından. İşte burada kısaca değindiğim belirleyiciler ve başkaları sonucu mektuplar, iletiler, mektuplaşmalar öteden beri bir edebiyat türü olarak ele alınmış ve değerlendirilmiştir. Bu konuya 19. yüzyılın sonunda ve hele 20. yüzyılda daha çok önem ve öncelik verilmiş olsa bile bu tür birkaç yüzyıldan beri biliniyordu ve değerlendiriliyordu. Hele ünlü filozoflar, ünlü devlet adamları, ünlü edebiyatcılar, ünlü sanatçılar arasındaki mektuplaşmalar söz konusu olunca. Türkiye’de maalesef bu tür yeterince kullanılmıyor. Karşılıklı yazışmaların yayınlanmasına son yıllarda bir parça önem verilse bile, ilgi beklenenden çok azdır. Belki zaman içinde bu boşluk ta doldurulur. Bu bağlamda Leylâ Erbil’in Tezer Özlü’nün kendisine gönderdiği mektubları Tezer Özlü&#39;den Leylâ Erbil&#39;e Mektuplar başlığıyla yayınlamış olduğunu da vurgulamak ve anımsatmak istiyorum. Daha da önemlisinin bu yapıtı yayına hazırlayanın bizzat Leylâ Erbil oluşudur. Çünkü sevgili yazar dostu Tezer Özlü’nun bu konuda açık arsuzu vardır: «Mektuplarımızı mutlaka yayımlamalıyız Leylâ.» Kitaba yazdığı giriş yazısında Leylâ Erbil, Tezer Özlü’yle birlikte vermiş oldukları iki sözden bahsediyor. Birincisi «kocalarını anlatan bir eser yazmak, ikincisi ise mektuplarını yayımlamaktır.» Tezer Özlü bunu, «Mektuplarımızı mutlaka yayımlamalıyız Leylâ…» sözleriyle dile getirir. Bu kitap, sağlam bir dostluğun ve tut ulmuş bir sözün kanıtıdır. Tezer Özlü Leylâ Erbil’e gönderdiği mektuplarından birinde aynen şunları yazıyor: «Belki sende kopyası yoktur, ama ben böyle mektupları sürekli saklarım, onun değerlerini bilirim. Zaten yazan (yazan demek biraz saçma) insanın benim için en ilginç verileri mektupları. İnsan mektuplarını kendi iç dünyasına en yakın olarak yazabiliyor.» (Leylâ Erbil’in hazırlayıp sunduğu, Tezer Özlü&#39;den Leylâ Erbil&#39;e Mektuplar isimli kitaptan: YKY, İstanbul, 4. Baskı, 2006, s. 25, aktaran: Derya Devrimsel: «Tezer Özlü’den Leylâ Erbil’e Mektuplar, ‘ÖLÜMÜ BEKLERKEN’»). Leylâ Erbil sevgili yazar dostunun kendisine gönderdiği mektupları büyük bir özenle sunuyor. Bu mektuplarında Tezer Özlü’nün edebiyata ilişkin görüşlerine, düşüncelerine, sevdiği kişilerle ilgili olaylara, sorulara, topluma, ülkeye, yaşadığı günlerin özetlerine, edebiyata, gittiği ülkelerdeki doğa ve çevre üzerine izlenimlerine,

3


yaptıklarına, gezilerine, gördüklerine, insanlararası ilişkilere tanık oluyoruz. Birinci elden, birinci sesten. Zaman zaman ve hiç çekinmeden eleştirisini de yapıyor Tezer Özlü. Hatta küfürünü bile eksik etmiyor. Tezer Özlü Leylâ Erbil&#39;e duyduğu sevgiyi neredeyse her mektupta dile getiriyor: Örneğin Zürih’ten 3 Ocak 1985’te gönderdiği mektubunda aynen şunları yazıyor: «Burada en çok seni arıyorum. Ne önemli, yeri doldurulmaz bir boşlukmuş, dostlukmuş...» Tezer Özlü aynı mektubunda kadınlık konumuna ve kadın yazarların durumuna ilişkin son derece önemli şu saptamayı da yapıyor: «Türk edebiyatında çığır açmış bir yazar olmana karşın, çağdaşlarının geriliği nedeniyle cahillerin baskısı altında kaldın. Ama bu yalnız sana özgü bir durum değil, tüm ülkelerde örneği var. Seni anlayan, seven, değerini bilen mutlak önemli bir kesim var, bu kesim hiç de küçük bir kesim değil. Zamanlara dayanacak bir öncüsün. Senin gibi bir kadın -kadın olmasın, kadın demeyeyim, insan- kiminle yaşarsa yaşasın, sorunlar olacaktır. Bizler belki de, kendi kendilerine yaşaması gereken, ama belki de toplumumuz buna elvermediği için evlilikler yapan kadınlarız... Paris, New York gibi kentlerde olsaydık, belki başka türlü yaşardık... Bilmiyorum. Ama İstanbul&#39;da da çok derin yaşadığımızı, içten insanlar bulduğumuzu... burada daha iyi algılıyorum.» Zürih’ten baktığı yerden İsvçre Konfederasyonu vatandaşları ve toplumu için zehir zemberek ama tam da yerine oturan sıkı bir analizini de yazıyor Tezer Özlü, burada aktarmalıyım, işimize mutlaka yarar düşüncesiyle: «Bu toplumu iyice gözetledim. Kitap, dergi, gazeteleriyle kavramaya çalıştım. İnsan ruhu olarak yaşamayan bir toplum. Dinamizmi de yok. Almanlara da hiç benzemiyorlar. Hepsi çok iyi tüccar. Almayı, satmayı, biriktirmeyi biliyorlar. Can sıkıcılar.» İşviçre’de yaşayanlara bu yeter mi ? Bence yeter. Bu kitabın 2006 başında yapılan dördüncü baskısına ilişkin ve yukarıda andığım makalesinde Derya Devrimsel şunları yazıyor: «Evet, mektuplar kişiseldir. Merak duygusu, bir yazarı her şeyiyle tanımak isteme dürtüsü bize onların mektuplarını, günlüklerini ve geride Kalanlar&#39;ını [Tezer Özlü’nün yapıtına gönderme yapıyor: Kalanlar, YKY, İstanbul, 2008] okutur. Bana kalırsa bu tarz eserlerin yayımlanmasında bir sakınca yoktur. Eser, yazar yaşarken onun kendi isteğiyle yayımlanabileceği gibi öldükten sonra da başkaları tarafından yayımlanabilir. Eğer arkadaşı Kafka&#39;nın yazılarını ortadan kaldırsaydı bugün Kafka severlerin, Kafka sever olarak Tezer Özlü&#39;nün de bir yanı eksik kalacaktı. Gittiği şehirlerde, arayışlarında bir boşluk oluşacaktı.» Leylâ Erbil’in gençlik dönemi en yakın arkadaşlarından usta şairimiz Ahmet Arif’le mektuplaştığını da biliyoruz. Ahmet Arif ustanın Leylâ Erbil’e yazdığı mektuplar belki yayınlanacak bir gün. Bir gün mutlaka. Bunu Leylâ Erbil’den öğreniyoruz: Çağlayan Çevik’le Nisan 2013’te yaptığı söyleşide gazetecinin, «Yeni çalışmalarınız var mı?»

4


sorusuna verdiği şu yanıttan: «Evet var. toplu hikâyelerim yayınlansın istiyorum. bir de a. arif’in mektupları. ancak onların şimdi yayımlanmasında ikircikliyim. bakalım.» (Söyleşinin künyesini kaynakçada sunuyorum. Burada yazımda hata yoktur. Çağlayan Çevik, Leylâ Erbil’e ve yazım tarzına sevgi ve saygısını göstermek üzere son derece nazik bir biçimde söyleşiyi Leylâ Erbil gibi başından sonuna küçük harfle yazıp sunuyor.) Bu çalışmayı bitirmek üzereyken medyaya yansıyan haberlere göre, Ahmet Arif’in 1950’li yıllarda ve sonuncusunu 1977’de yazdığı mektupların Ağustos 2013 sonunda yayınlanacağını öğrendik. Son derece yararlı olacak bu iş. (*Sözkonusu kitap İş Kültür Yayınlarınca yayınlandı Y. Notu) Böylece o yıllarda yazarlık ve şairlik alanında ilk ve ciddi adımlarıyla dikkat çeken iki genç yazarımızın hallerini öğrenmek olanağı bulacağız. (İhsan Yılmaz: «Şiirlerini Leyla Erbil’e yazmış», Hürriyet, 15 Ağustos 2013.) Bildiğiniz gibi bu kitap yayınlandı, ancak çalışmamın büt ünlüğü içinde kalması dileğiyle, bu kitapı okumadım ve değerli şairimizin o tadına doyum olmaz şiirsel diliyle yazdıklarından kimi satırları buraya aktarmıyorum. Dünyasal ve düşünsel, hayali ve şiirsel satırlar yaratıldığı ve olduğu gibi kalsın ve yolunu bizzat bulsun diyorum. Nihayet bir noktayı daha dikkatinize sunmak istiyorum: Leylâ Erbil’in Mektup Aşkları romanını, edebiyatta az kullanılan bir yöntemle, kahramanlarının mektupları aracığıyla oluşturduğunu. Yapıt İhsan, Zeki, Ahmet, Ferhunde, Reha, Sacide ve Zeki’nin babası Abdullah Bey’in Jale’ye yazdıkları seksenden çok ve birbirini tamamlayan mektuptan oluşuyor. Mektuplarda roman kahramanlarının meslek, yaş gibi nitelikleri yanında psikolojileri, aşk, evlilik, aile hayatı, cinsellik ve benzeri konulardaki düşünceleri açığa çıktığı gibi onların geçen zaman içinde yaşadıkları değişim de sergileniyor. Evet ve kesinlikle, Ahmet Oktay’ın belirttiği gibi, edebiyatta mektup tekniği, «kişilerin kendi bireyliklerini dışavurmalarını kolaylaştır[ıyor].» Erbil’in de bu nedenle romanında bu yöntemi tercih ettiğini söylemek mümkün. Döndük dolaştık ve işte başladığım noktaya geldik ve kararım biraz daha, evet biraz daha kesinleşti: Mektuplarımızı ve iletilerimizi de yayınlamalıyız. Leylâ Erbil ile bu konuda herhangi bir söz kesmemiz yani iletilerimizi yayınlamamız konusu gündeme hiç gelmedi. Böyle bir meseleyi düşünmedim bile. O kadar ki okuduğunuzda siz de bizzat saptamak olanağı bulacaksınız: Kimi iletilerimiz yitik. Evet binbir dosyam arasında Leylâ Erbil başlıklı şirin bir dosyam da var, ama bu dosyada seçme birçok iletilerimizin basılı halleri, kimi gazete kesikleri, dergilerdeki hakiki makalelerin fotokopileri ve birkaç görsel malzeme var ama kimi iletilerimiz ise kayıp. Arayarak tarayarak çoğunu, neredeyse tümüne yakınını değişik dosyalarımda ve bilgisarayımda bulduklarımla tamamlamaya çalıştım. Evet birkaç eksik var ama önemli ve belirleyici olanların tümü «Burdayım!» dedi ve kitaptaki yerini aldı.

5


Bu mektuplarımızın, burada sunduğum iletilerimizin Leylâ Erbil üzerine yapılacak bilimsel ve ciddi araştırmalarda ve çalışmalarda bir kaynak olacağını umuyorum. Başka kaynaklar yanında. Her kitap bir sevinç kaynağıdır kesinlikle, kimiyse biraz daha bir sevinç taşır. Bu kitap işte bu ikinci bölümdekilerden biridir. Leylâ Erbil’i anmak, unutmamak ve onunla birlikte yaşamımızı biraz daha anlamlı kılmak umuduyla. Onun ölüme de en içten ve uzun bir «hahahay» çektiğini herkes duymuştur, eminim. M. ŞEHMUS GÜZEL Paris, 1 Eylül 2013.

Aradan zaman geçti, Leyla Erbil sevgisi azalmadan, Aralık 2015’e kadar geldik. Bu çalışmayı yeniden okudum, gözden geçirdim, ufak tefek düzeltiler ve kimi kısa ekler yaptım ve 2016 için «Yeni yılınız kutlu olsun, barış, aşk, mutluluk getirsin» dileklerimle okuyucularıma sunmaya karar verdim. Leyla Erbil’in «Yaşa Şehmus iyi fikir» dediğini duyuyorum… Hahahay!

6


iletişim Abidin Dino üzerine birinci kitabım, 17 Şubat 2007’de Leylâ Erbil’e postayla gönderildikten sonra, tam on ay sonra, 28 Aralık 2007’de, «iade» edildi. Güzin Dino’nun bana verdiği adres : «Sayın Bayan Leylâ Erbil, P. K. 158 Teşvikiye/İstanbul»du. Geri gelen kitabın sarı zarfı üzerinde Türkçe «P. K. terk» ve biraz daha aşağıda «İADE» yazıyordu. Fransızca olarak ta bir mühür vurulmuştu: «n’habite pas à l’adresse indiquée. retour à l’envoyeur», «belirtilen adreste oturmuyor göndericiye iade». İşin ilginç tarafı elbette Posta yönetiminin kitabı on ay sonra bile olsa iade etmesiydi. Bunun üzerine, onbeş günlük veya haftalık olağan görüşmelerimizden birinde Güzin’e durumu aktardım ve Erbil’in yeni adresini sordum, ama Güzin Leylâ Erbil’in yeni adresini bilmiyordu. Aklımıza hemen Füsun Akatlı geldi. Leylâ Erbil’in yakın dostu ve Güzin’in «Küçük Amcası»nın torunu Füsun Akatlı’ya 30 Aralık 2007’de hemen bir ileti gönderdim: Sayın Füsun Akatlı, merhaba. Evet çok ilginç bir öyküm var ve size anlatmam şart. Çünkü sizin iyi tanıdığınız Leylâ Erbil’e ilişkin. Abidin kitabım çıkınca birçok insana postayla gönderdim. Birçoğu Güzin’in isteği üzerineydi. Nitekim bunlardan biri de Leylâ Erbil’di ve bu işi severek yaptım. Leylâ Erbil’e kitabı 17 Şubat 2007’de gönderdim. Şunları yazdım ve imzaladım : «Sayın Bayan Leylâ Erbil, merhaba. Adresinizi Güzin Dino verdi. ‘Bu kitabı Leylâ Hanım’a mutlaka göndermelisiniz’ diyerek. Umarım dikkatinizi çeker, hoşunuza gider bu kitap: Abidin’i anmak ve biraz daha yakından tanımak için. En derin saygı, sevgi ve selamlarımla. Paris, 17 Şubat 2007.» Sonra imzam, email adresim, ev adresim, telefon numaramı ekledim. Kitabı postaladım. Tamam kitap gitti. Güzin’in verdiği adres şuydu: «Sayın Bayan Leylâ Erbil, P. K. 158 Teşvikiye/İstanbul/Türkiye» Evet kitap gitti. Aradan günler, haftalar, aylar geçti. Inanmayacaksınız, ben de inanamadım zaten, 28 Aralık 2007’de, yani birkaç gün önce ve gönderilmesinden on ay on gün sonra KİTAP GERİ GELDİ !!!!!!! Hay-ret! Adres yanlış olabilir. Ama yine de postacıların acilliğine ( ?) hayran olmamak elde değil ( !!!!) On ay on gün geçebilir aradan ama kitabınız kaybolmaz! Yaşasın posta idareleri: Buradaki ve oradaki. İşin daha şık tarafı ilk zarf biraz hırpalandığı için olmalı, Fransa Posta İdaresi postacıları

7


sağolsunlar kitap ve zarfı sağlam bir naylon/plastik içine koymuş ve sıkı sıkıya kapatmışlar. Evet kitap şimdi bende. Şunu da eklemeliyim : Benzer bir olay ABD’de yaşayan Selma Ertegün’le de başıma geldi. Ancak kitap oradan erken döndü ve Güzin’in adreste ev numarasını yanlış verdiği anlaşıldı ve kitap Okyanus’u bir kez daha aşıp gitti. Ancak Selma Hanım lütfedip bir yanıt vermediği için yeni bir sürpizle karşılaşmak her zaman olası. [Bugün yazabilirim: Selma Ertegün’ün o sıralarda ve daha önce ve daha sonra da insanlarla ilişki kurmaktan kaçındığını, hatta insanlardan korktuğunu onu iyi tanıyanlardan öğrendim. Mesele böylece anlaşıldı. Ama kitabın eline geçip geçmediği hâlâ meçhul! Bu aşamada artık bu konu ikincilleşti. Geçebiliriz. Ancak Abidin Dino’yu eşi Nesuhi Ertegün ile yakından tanıyan ve kimi kez hep birlikte yaz dinlencelerini Fransa’da geçiren bir bayanın tavrı ile Leylâ Erbil gibi bir bayanın tavrı arasındaki farkı da gözden kaçırmalıyım derim. İnsan var insan var. Tekrar Füsun Akatlı’ya gönderdiğim iletiye dönüyorum: ] Sizden ricam şudur: Sizde Abidin kitabından kaldıysa bir adetini Leylâ Hanım’a verebilir misiniz? Yok kalmadıysa Leylâ Hanım’ın adresini bana iletirseniz ben buradan bendeki kitabını gönderebilirim. Bu vesileyle 2008’in 2007’den daha iyi olmasını, herkese ve bu arada bize de elbette esenlik, biraz huzur ve barış, iyi tarafından kültür getirmesini dilerim. En içten sevgi ve selamlarımla. Not: Zeynep’in kitabını hâlâ bekliyorum. Aklınızda bulunsun lütfen. Yeni baskısı çıkınca okumak isterim. Burada adı geçen Zeynep, Füsun Akatlı’nın ve Metin Altıok’un şirin ve sevimli kızı Zeynep Akatlı-Altıok’tur. Kitabı ise babası için 2003 yılında yayınladığı Metin Altıok için Gölgesi Yıldız Dolu adlı armağan yapıtıdır. Füsun Akatlı 4 Ocak 2008 tarihli iletisinde, Leylâ Erbil’in adresini verdi ve şunları yazdı: «Sayın Şehmus Güzel, Leylâ Erbil’in adresi : (...) Zeynep’in kitabının 2. Baskısı çıktığında gönderecek muhakkak. Şu anda elimizde hiç yok. Size iyi yıllar, çalışmalarınızda başarılar. Füsun Akatlı.»

8


bir öyküm var dinler misiniz? 2008’in ilk ayları herhalde çok yoğun geçti, kitabı göndermek eylemini epey gecikerek gerçekleştirebildim. 16 Nisan 2008’de Leylâ Erbil’e şu iletiyi yazdım, aynen aktarıyorum: PARİS, 16 NİSAN 2008 SAYIN LEYLA ERBİL, MERHABA. Size bir öykü anlatacağım. Biraz uzunca bir öykü. 2006 Aralık ayında yayınlanan Abidin Dino ile Söyleşiler. Yazılar: Hayat ve Sanat isimli kitabımı Güzin Dino’nun isteğine uyarak ve ben de bizzat sevinerek size imzalayıp postayla gönderdim. Kitabın ilk sayfasında göreceğiniz gibi gönderme tarihi (ilk gönderme tarihi demek gerekiyor şimdi) 17 Şubat 2007. Buraya kadarı son derece doğal. Alışılmış, bilinen bir öykü. Ama lütfen dikkat ediniz bundan sonrası epey ilginç: Çünkü kitap İstanbul’a kadar gelmiş. Bir tur atmış. Ama ne tur (!) Öyle bir aylık, iki aylık bir şey değil. Tam on aylık. Evet inanılır gibi değil nitekim bir türlü inanamadım ve hâlâ da inanamıyorum: Çünkü kitap İstanbul’da upuzun bir tur attıktan ve bir türlü adresinizi bulamadıktan sonra Paris’e geri döndü, 28 ARALIK 2007’DE… Çünkü Güzin’in bana verdiği adres (P.K. 158 Teşvikiye/İstanbul) «doğru adres» değilmiş. O nedenle «İADE». Bu öykümüzün ismini de böylece bulmuş olduk: İADE. Laf aramızda Güzin’in bana verdiği ne ilk ne de son yanlış adres sizinki. Ama yanlış adresli hiç bir mektubum veya kitabım da on aydan fazla bir zaman sonra geri gelmedi. Pardon iade edilmedi. Uzattım: Uzun lafın özü: Kitap iade edildi. Peki o zaman bir çare var mı? Çare var: Adı: FÜSUN AKATLI. Füsun Hanım’a 30 Aralık 2007’de bir email gönderdim. Ve Füsun Hanım o bildiğiniz inceliğiyle 4 Ocak 2008’de yanıt verdi ve DOĞRU ADRESİNİZİ DE İLETTİ. UFFF!

9


Ama ondan sonra kitabı size tekrar göndermek işi de bugün, yarın daha sonraki gün derken aylara yayıldı. Zaman aktı gitti. Akan zaman nihayet bugün durdu: «Yeter artık be!» dedi. Ve kitabı size NİHAYET YENİDEN İLETEBİLİYORUM. VE ELİNİZE NİHAYET (İKİNCİ KEZ NİHAYET OLUYOR AMA NE YAPALIM ARTIK aksiyon içinde bu kadar tekerleme kaçınılmazlaşıyor…) GEÇECEĞİNİ UMUYORUM. YA DA BU DEFA DA İADE EDİLİRSE NE OLACAK? EVET BÖYLE BİR KUŞKUM VAR DOĞAL OLARAK. ONUN İÇİN SİZDEN ÖZELLİKLE RİCA EDİYORUM: NE OLUR BU KİTABI (NE KİTAPMIŞ BEE!) ALINCA BANA BİR EMAİL ATIN VEYA BİR NOT İLETİN LÜTFEN. Bu arada şunu da eklemeliyim: Size bu kitabı göndermek işinin gecikmesinin bir nedeni de son yirmi yılımın en güneşli ve en sakin günlerini, ne günlerini canım koskocaman zaman dilimlerini yiyip yutan ömür törpüsü ABİDİN DİNO 1913-1993 isimli üç ciltlik çalışmamı bitirdim ve bu üç cilt de nihayet birkaç hafta önce Kitap Yayınevi tarafından okuyuculara sunuldu. O üç cildi size maalesef iletemiyorum. Beni lütfen bağışlayın. Ama mutlaka haberiniz olur diye düşünüyorum. Bu vesileyle en içten sevgi ve selamlarımı kabul etmenizi rica ediyorum. Paris’te nisan ayının yarısını geçtik ama bir türlü gelmek istemeyen ve fena halde nazlanan baharı beklerken donuyoruz. Ama sizden gelecek bir selamla ısınabileceğimiz günler pek uzak değil sanıyorum. Sağlıcakla ve hoşçakalın. ÖZEL NOT : Bel ağrıları ve benzeri sürekli oturakların/oturanların bilinen sorunları sonucu ve «alışmış kudurmuştan beterdir»in sonucu mektubu bilgisayarda yazmak zorunda kaldım. Bu nedenle bağışlamanızı da özel olarak rica ediyorum.

10


bir mayıs 2008 1 Mayıs 2008’de İstanbul’daki olaylar ve bizzat Leylâ Erbil’in yaşadıkları ve tanık oldukları üzerine 1 Mayıs gösteri ve yürüyüşleri iletilerimizdeki baş rollerden birini doğal olarak aldı. O İstanbul’daki olayları aktardı, ben de ülkede önümüzdeki yıllarda düzenlenecek kutlamalarda yararı olur düşüncesiyle Fransa’daki 1 Mayıs eylemlerini aktardım. Paris’teki 1 Mayıs gösteri ve yürüyüşüne her yıl olduğu gibi katılmamı da, gördüklerimi de. Bu bağlamda önce «Fransa&#39;da 1 Mayıs 2008» başlıklı, 3 ve 4 Mayıs 2008’de değişik internet sitelerinde yayınladığım ve Leylâ Erbil’e de hemen gönderdiğim makalemi takdim etmek istiyorum. Bundan sonraki birkaç iletimizde sözü de geçeceği için. İşte aynen aktarıyorum:

fransa&#39;da 1 mayıs 2008 Türkiye’de AKP hükümeti gündemi değiştirmek ve kendi «başağrılarını» unutturmak için her çareye başvururken ve bu amaçla Bir Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasını bile engellemeye çabalarken (Polisin kasıtlı saldırılarında insanlar ölse neredeyse «kına yakacak» bir yaklaşım sergileyen bu iktidar ve İstanbul’daki temsilcileri yüz kızartıyor), Fransa’da Bir Mayıs, üçü Paris’te olmak üzere, 160, yazıyla evet yüzaltmış, gösteri ve yürüyüşle kutlandı. Paris’te sabah saatlerinde FO (Force Ouvrière: İşçi Gücü) tek başına kendi gösteri ve yürüyüşünü düzenledi: Sloganlar ve bandrollarla Sarkozy hükümetinin emeklilik yaşının uzatılmasına yönelik yeni yasa düzenlemesi eleştirildi. Ücretlerin artırılması istendi… Yine sabah saatlerinde CFTC (Hıristiyan Emekçiler Fransız Konfederasyonu) ayrı bir gösteri ve yürüyüşle Bir Mayıs’ı son derece mütevazi bir katılımla kutladı… Sabun köpüğü gibi bir şey… Sendikal birlik ulusal düzeyde yüzdeyüz sağlanamadı. Ama yukarıda adını andığım iki konfederasyonun dışındakiler Paris’te yine de kısmî bile olsa sendikal birliği inşa ettiklerini gözler önüne serdiler:

11


Paris’teki en önemli ve en muhteşem gösteri ve yürüyüş işte bu kısmi sendikal birliğin yaratıcıları tarafından düzenlendi : CGT (Genel İş Konfederasyonu), CFDT (Demokrat Emekçiler Fransız Konfederasyonu), FSU (Sendikal Birlik Federasyonu), UNSA (Özerk Sendikalar Ulusal Birliği) ve SUD (Dayanışma, Birlik, Savunma) tarafından ortak düzenlenen gösteri ve yürüyüş geçmiş yıllara oranla daha muhteşem oldu. Elbette Paris’teki birçok «yabancı» ve «göçmen» derneklerinin, örgütlerinin de katılımı ile… Ve daha da ilginci bu yıl en başta binden fazla kâğıtsız»ın da bulunmasıydı: Böylece, yeni hükümetin kâğıtsızlara karşı düzenlediği ve birçok kez ölümlere neden olan polis baskınları, sıkı denetimleri, ülkelerine zor kullanılarak geri gönderilmeleri de hem eleştiriliyor, hem de Fransa işçi sınıfının yabancı emekçilerle dayanışması sergileniyordu. Herkes kendi bandrol, slogan ve bayraklarıyla katıldı : Paris, République (Cumhuriyet) Meydanı’ndan Nation (Ulus) Meydanı’na sesler ve renklerle dolduruldu. Öte yandan sendikal birlik tümüyle belki başkentte sergilenemedi ama taşra kent ve kasabalarından tümünde veya çoğunda sağlandı… Dahası hem Paris’teki hem de taşradaki gösteri ve yürüyüşlere ortaokul, lise ve üniversite öğrencilerinin geçmiş yıllarla kıyaslanamayacak ölçüde katılımı haftalar önce başlayan liselilerin eylemlerinin soluğunun kesilmediğini gösterdi. Önümüzdeki haftadan itibaren ortaöğrenim ve yükseköğrenim öğrencilerinin yeni eylemleri bekleniyor… Hele birkaç gün önceden bu yana büt ün sendikaların 15 ve 22 Mayısta «ulusal eylem» yapacaklarını duyurmaları MAYIS AYININ ÇOK SICAK GEÇECEĞİNİN İŞARETLERİ. Evet bu yılki Bir mayıs hem çok genç hem de çok kararlı ve mücadeleci özellikleriyle tarihe geçti. Hükümetin ortaokul ve liselerdeki öğretmen sayısını azaltma planı ve okullardaki ders programlarına müdahale arzusu bütün çocukların isyanına neden oldu. Bu yılın Mayıs 68’in kırkıncı yıldönümüne rastlaması ve hemen hemen her gün bir, bazen iki televizyon kanalında Mayıs 68’e ilişkin belgesellerin, özel programların, tartışma programlarının ve kurgusal sinema ve televizyon filmlerinin yayınlanması da ORTAK HAFIZANIN canlanmasına yol açıyor. Ve canlanan bu ortak hafızada en çok seslendirilen sözcük: REVOLUTİON. Yani ihtilal.

12


Büt ün gençliklerin, bütün gençlerin, bütün gösteri ve yürüyüşlerin ve gelecek ihtilallerin ikonu CHE’nin her gösteri ve yürüyüşte yerini alması ve kendi sloganları ve bayrağı ile aramızda bulunması da günümüz gençliğinin, gençlik ütopyalarımıza sahip çıktığının göstergeleri. Evet her gösteride kendi sloganlarını atan ve her yürüyüşte kendi bayrağını taşıyan Che ütopyasını gerçekleştirene kadar yanımızdan ayrılmayacak. Bu çok açık. Ve umut veriyor bize ve gençlerimize ve çocuklarımıza. Bu yılki Bir Mayıs’larda ise sanki Che bir değil onbinler olmuşt u. Evet mutlaka her gösteri ve yürüyüşte Che aramızda. Ama bu yılki kutlamalarda çoğalmıştı Che’ler… Tam da O’nun arzuladığı gibi… Bir değil, iki değil, üç değil….binlerce Che… Che, evet geleceğimizin ütopyasını dillendiren ve kimi yerde hayata geçiren lider olarak dalgalanıyor. Kendisi ve düşüncesi ve yaptıkları ortak hafızalarda yerini alıyor. Bir daha ayrılmamak üzere. Çünkü onlar kuşaktan kuşağa geçiyor . Kuşaklar geliyorlar, birbirlerini izliyorlar, kimi bazen «kendi ihtilalini» bile yapıyor (Bakınız: Mayıs 68 «ihtilali»ne), ve geçiyorlar ama Che ve düşüncesi ve eserleri kalıyor, süregidiyor. Che aynı zamanda inançlarda kararlılık ve siyasi atılımlarda bütünlük ve kendini inançlarına adama anlamlarına da geliyor: Ve Che bütün bürokrasilere karşı isyan bayrağıdır da... O nedenle, işte çocukları, ana okulundaki ilk günlerinden üniversitedeki son günlerine kadar yeniden dangalak, içi geçmiş, anlatılanları asla sorgulamayan ders programlarına mahkum etmeyi kurgulayan, ve kör ve aptal disiplin altına sokmak isteyen ondokuzuncu yüzyıl mirası yöntemler getirmek niyetindeki hükümete ve Milli Eğitim Bakanlığı’na isyan bayrağı yeniden açılıyor. Açılacak… Paris’teki gösteri ve yürüyüş sırasında Che’yle her göz göze geldiğimde işte aklımdan bunlar geçti. Çocuklarımız da heyecanlı ve çoşkulu: Evet Mayıs ayı sıcak geçecek Fransa’larda…Hem de çok sıcak. Akdeniz uygarlıklarının yoğrulduğu pırlanta kent, şu bizim Marsilya’daki gösteriye bakar mısınız lütfen: İşçiler yanında işsizler de var. «Kâğıtsız»lar da. Emekliler de. Kadınlı erkekli geçiyor göstericiler: Ağızlarında sloganları, ellerinde birer demet müge: Baharı muştuluyor müge ve aynı zamanda aşkı: İnançlarına sıkı sıkıya bağlı olmaktan kaynaklanan aşkı. Daha küçük küçümencik olanlar ana ve babalarının, abla ve ağabeylerinin omuzlarında: Başları gökyüzüne değdi değecek. Marsilya bu: Burada çünkü gökyüzü hem çok yakındır hem de pırıl pırıl. Hava güneşli. Liseliler de katılıyor çok sayıda. Öğrenciler de… Ne kadar büyük bir ciddiyetle: Şaşarsınız:

13


Kararlılık bu olmalı: Ciddiyet, inanmışlığın ve inadına ihtilalciliğin tayin ediciliği. Ece Ayhan aklıma geliyor: «Haklılığımdan kaynaklanıyor inadım» diyordu büyük şairimiz. Nancy’de yürüyenler arasında «Yaşasın Bir Mayıs» dev pankartının altında BİZİMKİLER VAR: YUMRUKLAR SIKILI: İstanbul’a, başıbozuk İstanbul’a ve öksüz bırakılmak istenen Anadolu’ya selam gönderiyorlar: Biraz buruk, bir parça hüzünlü, ama ne olursa olsun ve her şeye karşın yarınlarından umutlu… Bordeaux’da, Grenoble’da dört-beş bin kişi yürüyor. Lyon’da, Nantes’da da o kadar veya biraz daha fazla…. Strasbourg’da da öyle… Bourges gibi daha küçük bir kentte yedi yüz kişi yürüyor: Önemli olan sadece katılanların sayısı değil, kalitesi ve günün öneminin ayrımında olup olmadıkları. Bugün Fransa’da Bir Mayıs ateşi dolaştırılıyor bütün ülkede: İrili ufaklı kent ve kasabalarda ve alkışlanıyor yürüyenler geçtikleri sokak, cadde, bulvar ve meydanlarda… Kimi evlerin balkonlarından müge fırlatanlar, tililitilili çekenler… Kimi balkonlardan Bir Mayıs bandrolları sarkıtılmış… Gösterici ve yürüyüşcülerin istekleri kapıda pis pis sırıtan işsizliği dövmek için iş güvencesinin sağlanması, satınalma gücünün arttırılması, emeklilik yaşının uzatılmaması, ücretlerin fiyat artışlarına göre yeniden ayarlanması… Evet hemen hemen her kentte ve her kasabada öğrenciler de katıldılar gösteri ve yürüyüşlere ve önümüzdeki hafta liselerde yeni eylemler için çağrı yaptılar… Fransa’da bu yıl Bir Mayıs böyle kutlandı. Uzun zamandan beri Bir Mayıs’ı «zehirleyen», «zehirlemeye çabalayan» ırkçı Le Pen’in kendi adamlarıyla sabah saatlerinde düzenlediği «Jean d’Arc Bayramı» gösteri ve yürüyüşü ise bu yıl tam bir fiyasko oldu: Bunu da burada yazmadan geçersem ayıp olacak: Bu ırkçının kandırdığı geri zekalı, bazen onbin kadar ve bazen sırt çantalarında silah taşıyan katilleriyle (bizzat tanığı olduğum için yazıyorum) her yıl düzenlediği bu güya «bayrama» bu yıl iki binden az geri zekalı katıldı: Bu fiyasko, son seçimlerdeki oy kayıpları ve bu oy kayıbı sonucu ortaya çıkan mali sarsıntı (partisinin 9 milyon öro borcu olduğu ve bu nedenle genel merkez binasını satmak zorunda kaldığı biliniyor) Le Pen’in ve ırkçı partisinin sonunun geldiğinin yeni işaretleri olarak yorumlandı. Ve hem de, burada dikkatinizi rica ediyorum, yıllardan beri utanmadan bu ırkçıyı ve partisini arsızca destekleyen TF1 (Büyük inşaat şirketi Bouygues’un malı olan Fransa’daki 1. TV kanalı) tarafından… Dahası mı? Parti içinde ırkçının kızıyla sağ kolu arasındaki «liderlik çatışmasının» (Çünkü herbiri de artık seksen yaşını dolduran ırkçının yakında öleceği üzerine hesap yapıyor) artık saklana-

14


maz olması ve bunun da yakında yeni bir ayrışmaya yol açabileceği ve bunun sonucunda bu partinin de diğer ırkçı partiler gibi partiler mezarlığında yerini alacağını muştuladığını yazmalıyım.

1 mayıs üzerine düşünceler Bu makaleden sonra 1 Mayısta veya ertesi gün Leylâ Erbil’den aldığım ama maalesef aslını, basılı biçimini ve izini bile bulamadığım iletisi üzerine «Bir Mayıs üzerine düşünceler» başlıklı bir makale yazdım, onu da değişik internet sitelerinde yayınladım. Makalenin dibindeki notla bu yazıyı Leylâ Erbil’in bir e-maili üzerine kaleme aldığımı da belirttim. Burada bu makaleyi de sunmalıyım, çünkü birazdan bahsi geçecek : Bir Mayıs 2008’de İstanbul’da polisin akıl almaz saldırıları sadece Türkiye’yi değil bütün dünyayı bir kez daha fena halde şaşırttı ve çok büyük ölçüde üzdü. Dünyanın bütün kent ve kasabalarındaki Bir Mayıs gösterileri birer şenlik havasında ekranlara yansıtılırken İstanbul’dan gösterilenler yine polis tekmeleri ve polislerin saldırgan suratlarıydı, suratları görülebilenlerde... Ve ağlayan gençler, çocuklar, kadınlar ve erkekler: Polis dayağının ağrılarından, yaralarından çok utançtan ağlıyordu insanlarımız ve çocuklarımız: Evet dünyaya bir kez daha rezil olmaktan... «Ulan bir kez bile olsa bu ülkede şöyle ağız tadıyla bir gösteri ve yürüyüş yapamayacak mıyız ?» sorusu elbette ağızlarda yinelendi aralıksız… Hani AB’ye üye olmak için «demokratikleştiği» iddia edilen devletin polisi nasıl olur da yurttaşlarına hele geleceğinin garantisi olduğunu ileri sürdüğü gençlerine karşı bu kadar vahşice saldırabilir, bunca barbarca davranabilir... Nasıl olur da milyonlarca insanın yaşadığı ve bir anlamda can ve mal güvenliğinin teslim edildiği İstanbul valisi ve emniyet müdürü bu kadar umarsamaz bir biçimde saldırı emri verebilirler...

15


Bir Mayıs’ların bu tür sahnelerle utancından yüzü kızarmasın diye İŞÇİLERİN VE EMEKÇİLERİN BAYRAMINI bizzat işçiler, emekçiler ve onların sendikaları, dernekleri ve siyasi partilerinin kamuoyuna mal etmesi gerekiyor. Bunun için neler yapılması konusunda, bu dramatik ve yüz kızartıcı olaylar sonrasında, aklıma gelenleri şöyle sıralamak istiyorum: Bir: Bizde genel olarak Bir Mayıs merkezi bir biçimde, İstanbul’da büyük bir gösteri ve yürüyüşle, kutlanıyor. Son yıllarda kimi taşra kent ve kasabalarında da gösteri ve yürüyüşler ve anma toplantıları yapılıyor. Bunlar son derece önemli ve kalıcı sonuçlar doğurmaya adaylar. Kanımca merkezi büyük gösteri ve yürüyüş yanında taşra kent ve kasabalarındaki gösteri ve yürüyüşlerle anma toplantılarının sayısının arttırılması VE MÜMKÜNSE HER YERDE VEYA YAPILABİLECEK HER MEKANDA DÜZENLENMESİ, KUTLANMASI gerekiyor. Böylece Bir Mayıs olabildiğince tanıtılmış ve gerçek nitelikleriyle en geniş bir biçimde kamuoyuna mal edilmiş olacaktır. İKİ: BİR MAYIS 2008’DE YİNE POLİS TAKIMININ EN AKIL ALMAZ ŞİDDET GÖSTERİLERİNE TANIK OLDUK. Günlük gazetelerin en tutucusu bile «polis devleti»nden söz etti. Ama olayların hemen ertesinde gündem başka konulura kaydırıldı. Oysa dramatik ve dramatik olduğu kadar da yüz kızartıcı bu olayların unutulmaması gerekiyor. EVET BUNLARIN UNUTULMAMASI ŞART. VE YİNELENMEMESİ İÇİN TEŞHİR EDİLMELERİ DE GEREKİYOR. Bu nedenle polisin saldırdığı herkesin tanıklık yapması lazım. Herkesin başından geçenleri anlatması şart. Polis saldırısının büyüğü küçüğü olmaz. Polisler ne yaptılarsa anlatılmalı. POLİSİN YURTTAŞA BİR FİSKE VURMAYA KAMUOYUNA MAL EDİLMESİ ŞARTIR.

BİLE

HAKKI

YOKTUR.

BUNUN

Bunların toplanıp bir KARA KİTAP içinde kamuoyuna aktarılması da şarttır. VÜCUDUMUZ BİZE AİTTİR t üründen bir sloganla insanların kendi fiziki varlıklarına, kendi kimliklerine sahip çıktıklarının duyurulması gerekiyor. Polisin her Bir Mayısta veya her gösteri ve yürüyüşte sokakta karşılaştığı insanları / yurttaşları, yasa dışı bir eylem yapıyor olsalar bile, dövmek hakkı yoktur. Polisin görevi eğer yasadışı bir eylem yaptığından şüphelendiği bir yurttaş varsa onu gözaltına almaktır, yargı makamlarına teslim etmektir.

16


POLİSİN GÖREVİ TARTAKLAMAK VE DÖVMEK DEĞİLDİR. DÖVMEK, YARALAMAK, SAKAT BIRAKMAK POLİSLERİN GÖREVİ OLAMAZ. Bunun mutlaka beyinlere yazılması lazım: Silinmez kalemlerle. Bir Mayıs 2008’de İstanbul’da ve başka mekanlarda polisin sokakta rastladığı kadın, erkek, çoluk çocuk genç yaşlı herkese saldırmasının canlı tanıkları olayları bizzat ve yaşadıkları biçimiyle anlatmalılar. Ve bunlar birer tanıklık olarak T büyük harfle Tarihe, TOPLUMSAL MÜCADELELER TARİHİNE MAL EDİLMELİDİR: BİR MAYIS 2008, İSTANBUL: KARA KİTAP ile. ÜÇ: Kamuoyunu gelecek Bir Mayıs’lara hazırlamak lazım. Ve bu işe bugünden, evet bir yıl öncesinden, başlamak lazım. İşte yukarıda sözünü ettiğim KARA KİTAP da bu konuda bir adım olacaktır. Osmanlı İmparatorluğu’ndan günümüze bugün Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde bulunan kentlerin ve kasabaların birçoğunda Bir Mayıs kutlandı: Bunların tek tek veya dönem dönem anlatılması lazım. Yüzlerce sayfalık kitaplar biçiminde değil. Küçük kitaplar veya risaleler / kitapçıklar biçiminde. Ve o günlerin gazete ve dergilerinde yazılanların aktarılmasıyla. Yani bilineni yinelemek yerine bilinmeyenleri ortaya çıkarmak ve yeni şeyler söylemek için kitapçıklar yayınlamak ve mümkünse sendikaların yardımıyla bastırmak ve ücretsiz dağıtmak. Böylece daha çok sayıda insan Bir Mayıs’ın tarihi önemini ve gerçek niteliklerini öğrenecektir: Bir Mayıs’ın amacının “anarşi yaratmak” olmadığı, Bir Mayıs’ın emekçilerin o anki isteklerini dile getirdikleri ortak gösteri ve yürüyüş olduğu, emekçiler arasındaki dayanışmayı simgelediği ve emekçilerin bayramı olduğu en geniş biçimde ve en çok sayıda insana akarılmış olacaktır. Böylece kamuoyu meseleyi yetkili ağızlardan ve yetkili ellerden bütün yönleriyle öğrenecektir. Aynı amaçla kitapçıkların, broşürlerin tanıtımı için imza günleri, konferanslar da düzenlenebilir. Düzenlenmelidirler. VE BÜTÜN BUNLARI BİR MAYIS KUTLAMALARINA ÇEYREK KALA DEĞİL BİR YIL ÖNCEDEN YAPMAYA BAŞLAMAK LAZIMDIR VE ETKİNLİKLERE BİR YIL BOYUNCA DEVAM ETMEK ŞARTTIR. DÖRT: NİHAYET GÜNÜMÜZÜN GÖR VE İŞİT VE SEYRET DÜNYASINDA GÖRSEL MALZEMENİN ÖNEMİNİ GÖZ ARDI EDEMEYİZ. O NEDENLE BİR MAYISLARI ANLATAN BELGESEL FİLMLER YAPILMALI. ÇOK UZUN OLMAYAN. ÖZ VE ORİJİNAL

17


ESERLER YARATILMALI VE KAMUOYUNA MAL EDİLMELİ. YANİ BU FİLMLER SADECE SENDİKALARIN BÜNYESİNDE KALMAMALI. SENDİKA DUVARLARINI AŞMALI VE EN GENİŞ SAYIDA YURTTAŞA ULAŞMALI / ULAŞTIRILMALI. ELBETTE POLİSİN SALDIRĞANLIĞINI GÖSTEREN ANLAR İHMAL EDİLMEMELİ ANCAK BUNLARIN ÜZERİNDE ÇOK ISRARLA VE ÇOK UZUN SÜREYLE DURULMAMALI. ÇÜNKÜ POLİSİN NE KADAR YASADIŞI DAVRANDIĞINI POLİSE İŞİ DÜŞEN HER YURTTAŞ BİLİYOR. TERECİYE TERE SATMADAN BİR MAYISIN GERÇEK VE TARİHİ ÖNEMİ KISA VE ÖZ BELGESEL FİLMLERLE AKTARILMALI. ANLATILMALI. KAMUOYUNA MAL EDİLMELİ. Böylece gelecek Bir Mayıs’larda polis copları değil emekçiler konuşma olanağı bulacaklardır. Burada siyasi iktidarı ve onun emekçilere karşı davranış ve t utumlarını göz ardı ettiğim ortada. Çünkü önceliği emekçiler açısından olaylara bakışa ve değerlendirmeye veriyorum. (Bu makaleyi ülkemizin en iyi yazarlarından sevimli insan Leyla Erbil’in bir e-maili üzerine kaleme aldığımı da hemen eklemem lazım. MŞG)

ve sonrası Bu iki makaleyi ve Abidin Dino, 1913-1993 başlıklı üç ciltlik kitabımın tanıtımı vesilesiyle Paris’te Elele derneğinde düzenlenen bir toplantıda alınmış ve Erbil’in yakın dostu Güzin Dino ile beni gösteren birkaç fotoğrafı Leylâ Erbil’e gönderdikten hemen sonra ondan 4 Mayıs 2008’de şu iletiyi aldım : Sayın Güzel, maillerinizi aldım çok teşekkürler. Resimlere de [fotoğraflar olmalı], böylece sizi de biraz daha tanımış oldum. Güzin’in fotoğrafını görünce onu özlediğimi anladım, onu da Paris’i de. Son defa Paris’e gelmiş Komet’in evinde kalmıştım. Sonuna doğru hastalığım başladı ve iki yıl süren ölüm-kalım savaşından sonra yeniden doğdum. Sizin çalışkanlığınıza diyecek yok, üç cildi yazmak kolay değil ! Yazışmanızdan da belli «velût » olduğunuz. Dilerim sağlık, mutluluk, verimlikle dolu olsun hayatınız. Bana gönderdiğiniz 1 Mayıs Paris yazınıza çok memnun oldum. Elele’yi oradaki havayı algılamaya çalıştım. Bu yıl biz de bir kaç arkadaş 1 Mayıs’ta Taksim alanına sızmaya çalıştık ama beceremedik. Hastalanana kadar her yıl tüm [Bir] Mayıslara ve

18


politik toplantılara katılırdım, bu yıl biraz daha iyileştim ya yeniden mücadeleye başlayayım dedim ama en kindar iktidardı bu yılki iktidar bana sorarsanız. İslami cihat hıncı gibi bir şey, gazlarla, yeni coplarla her türlü şiddetle donanmıştılar. Bzim burnumuz kanamadı ama sendikaları ne hale getirdiklerini anımsadıkça t üylerim ürperiyor. Hükümetin günlerce provokasyon olacak ninnileriyle halka gözdağı vermesi ve işçileri sivilleri bulduğu yerde en kötü biçimde tepelemesi sanırım ve dilerim bu iktidarın sonunu getirir. Çok tepki uyandırdılar. İkinci cumhuriyetçiler bile az da olsa eleştiride bulunmak zorunda kaldılar biricik Erdoğan’larını, zaten Amerika da bunları değiştirmek istiyor artık sanırım ayni köktendincilerin üçüncü kuşağını kullanacaklar. Acıklı olan kimi aydın (!), gazeteci ve yazarlarımızın hâlâ onlardan umut kesmemesi. Dün PEN’in 58. kuruluş toplantısında başkan (Tarık Günersel) 1 Mayıs Komitesi kurmak istediklerini [söyledi], bana da Komite başkanı olmamı rica etti, kabul ettim. Bir yıl sonraya PEN’i hazırlamam gerek. Bu yıl katılan sadece üç beş kişiydi yazık ki. Yazınızdan çıkarak ne yapmam gerektiğini düşünmeye başladım. Burada Fransa’nın yurttaşlık bilinci yaşamıyor, yaşatmıyorlar elbette ama bu farklılıklara karşın sizden nasıl organize olunması gerektiğine ait bilgiler almak isterim. Başkalarıyla da konuşacağım. PEN’i toparlayıp bir güç haline getirmek gerekli. Belki gelecek 1 Mayısa oralardan sizler de gelir katışılırsınız grubumuza... Yazılara fotoğraflara, bana ayırdığınız zamana sonsuz teşekkürler, sevgi ve selamlarımla. Not: Onbeş günlüğüne Bodrum’a kızkardeşime gidiyorum. Yazarsanız yanıtta gecikeceğim. Leylâ Erbil.

19


duyuru 5 Haziran 2008’de Leylâ Erbil’den değişik kurumlara ve kişilere gönderdiği şu duyuruyu aldım: «5 Haziran 2008 Değerli, PEN Türkiye Merkezi, TYS ve Edebiyatçılar Birliği Başkan ve üyeleri. 2008 1 Mayıs&#39;ında ben iki arkadaşımla Taksim&#39;de, PEN bir kaç üyemizle Tünel&#39;de, TYS Şişli&#39;de Edebiyatçılar Derneği şurada burada savrulduk. Yazar örgütleri ülkemizde de dünyada da en saygın en güçlü örgütlerdir. Öyle olmaları gerekir. Biz kafa işçileri emekçi örgütleriyle eş aileden onların ayrılmaz bir parçası sayılırız. Onlarla birlikte davrandıkça hayatın ve kendi gücümüzün bilincine varmakta yol alırız. Bu nedenle yazar örgütlerinin yeri her vakit işçi-emekçi sınıfının yanında olmuştur. Sayın PEN başkanı Günersel&#39;le sohbet ederken böyle şeylerden söz edince sağ olsun beni ‘PEN 1 Mayıs Kutlama Komitesi Başkanı’ yapıverdi! Hay hay!, onur sayıyor, kabul ediyorum. [Burada hemen ekleyeyim : Leylâ Erbil ünlem işaretinden sonra virgül koymasıyla da ünlüdür, ol nedenle buradaki yazımda herhangi bir yanlış söz konusu değildir. Biliyorsunuz mutlaka ama bilenlerin bilmeyenlere arada bir de olsa anımsatması yararlı olacaktır sanıyorum.] Ancak 1 Mayıs Bayramı’nda nasıl ve neyin bayramı kutlanacak? Bu kutlamalarda birkaç yılda elliye yakın can yitirmişiz, yüzlerce yaralımız olmuş ama onların can verdikleri semti (Taksim’i) yasak etmişler bizlere; bütün dünyada bir şenlik olarak kutlanan 1 Mayıs ülkemizde matem gününe çevrilmiş. Bu günün adını başka bir şey mi koyalım dersiniz? Bunu hükümete ve tüm sorumlulara soralım. Koyacağımız yeni adı ve nedenlerini tüm dünya işçi-aydın kuruluşlarına yaymamız giderek AİHM’lere kadar işi uzatmamız daha mı iyi olur? Ülkemizde 1 Mayıs’lar birkaçı dışında yasak, ölüm, işkence, cop, vurdu- kırdı ile geçen kavga günleri olmuştur. 1 Mayıs’lar bizlerin belleğine, öldürülen, yaralanan, sakatlanan savunmasız insanların yas günü olarak kazınmış durumdadır. Bu durumun Taksim Alanı’ndaki yasağın kalkmasıyla orada yaşadıklarımızı bağışlayıp, o günü haklı bir bayram havasına dönüştürene kadar da böyle süreceğini sanıyorum.

20


Bu demektir ki emekçi kardeşlerimize ve bizlere yasak edilen toprak parçamız olan, onlarca insanımızın öldürüldüğü Taksim Alanı&#39;nı 2009&#39;da talep etmeyi sürdüreceğiz. AKP hükümetinin yaşananları bağışlatma konusunda bir şans vardı elinde; özellikle 1977 katliamında rolü olmayan bu iktidar o şansı kaçırdı. Şöyle ki, başbakanın, vali ve emniyet müdürünün, işçi sınıfı ve t üm katılımcılarla kol kola girip, Taksim&#39;de ölenlerin semtlerini ziyaret ederek orada verdiğimiz canları saygıyla anmak gibi barışçıl, uygar bir davranışın sahibi olmak vardı. Bunu yapmadılar ve asıl yüzlerini; işçi, emekçi, yoksul halk, sol aydın dostu olmadıklarını açıkça sergilediler. Biber gazlarıyla, zehirli dumanlar, coplar, tazyikli sular, tekme tokatla iç içe geçmiş bir vahşet tablosunun kendileri açısından olağan bir olay; belki de bir şölen olduğunu kanıtladılar. İktidara geldiklerinden bu yana inanılmaz ölçüde kandırma üreten bu iktidarın foyasının böylece ortaya dökülmesi toplumumuz adına kazancımız sayalım; özellikle kurtuluşu kapitalizmin « yeni dünya düzeni » adlı masalda arayan, oralara kapılmış giden bazı aydınlar için 1 Mayıs 2008&#39;in bir ayma noktası olduğunu ve onlarla yeniden buluşacağımızı dileyelim. Sevgili arkadaşlar. Bu komite hepimizin düşünce alışveriş merkezidir. Sloganımız «1 Mayıs&#39;lar&#39;ı unutturmamak» olsun? Sayın Günersel&#39;in iletisindeki «temsilcilerimiz doğal üyelerimizdir» sözünü genişletelim. Katılımı çoğaltalım. Tam sayıyı bilemiyorum ama sanırım toplam bin kadar yazı insanıyız. Üye olmayan arkadaşlarımıza da açığız. Ayrıca gazeteci dostlarımız var, oyuncu, sinemacılarımız var, şarkıcı, türkücülerimiz, sanatçılarımız, dünya çapında müzikçilerimiz, karikatürcülerimiz, t üm sanatçılar ve çevremiz var. Bizi tanımayanlara da kendimizi tanıtalım. Biz, akıldan, bilimden yana, özgürlükcü hukuk devletinin gereklerinin yerine getirilmesini özleyen, barış sever insanlarız; padişah kırıntıları, gözü doymaz saltanat düşkünleri, doğayı tahrip etmekten utanmayarak insanlığın geleceğini karartanlar, kadını ikinci cins yaratık sayan cins ayrımcıları, din sömürücüleri bizim karşımızdadır. Büt ün dünya kapitalizmin buhranları arasında korku içinde çırpınıyor ve «ne yapmalı» yı tartışıyor. Ne yapılması gerektiğini asıl bizim gibi kendi çıkarlarının peşine düşmemiş sanatçılar bilir. Bush’lar, Bill Gates’ler ve onun [onların] uyduları değil. O insanları, doğaya sahip çıkan, çağın şöhret, servet, yağma histerisine yakalanmamış olanları çağırıyoruz. 2008 1 Mayıs&#39;ında yaşadıklarımızı bir bir kaydedelim; iç ve dış dünyaya yeniden ve durmadan, duyuralım. Bugünden çalışmaya başlayalım.

21


Paris&#39;te yaşayan bir dostumuz, M. Şehmus Güzel, bir mektubunda [iletisinde] masrafını sendikaların ödeyeceği küçük kitapçıklar basmamızı öneriyor, filimler, sergiler... yapabiliriz. Başka yabancı dostlarımızla da ilişki kuralım. 2009 siyaset arenasına hangi gladyatörleri çıkaracak pek belli değil; dileyelim ki bağımlı kalınan karanlık, kanlı şiddet ikonlarından kimseye hayır gelmeyeceği anlaşılmış olsun. Bazı polis kardeşlerimize de birkaç sözüm olacak: Sizlere, ‘ Fethullah Hoca’nın din ordusu’ deniyor. Bu hoca müslümansa, neden silahsız müslüman halkı silahlı müslüman polise kırdırtsın? Sizler de işçi-emekçi sınıfı [sınıfından] sayılırsınız. Kapitalizm sizi de boğaz tokluğuna kendi amaçları doğrultusunda kullanıyor; öyleyse içinize doldurulmuş bu şiddet ve hınç neyin nesi? Akıl, eleştiri, sorgulama. Bu erdemler, sınırlarından içeri girmek istediğimiz AB uygarlığının olmazsa olmaz koşullarıdır. Ancak onlar, toplumumuz kendileri ölçüsünde sorgulayıcı akıl düzeyine erişene kadar bizleri «ilımlı islam» tasmasıyla iteleyip kakalayacaklar. Çok da haklılar; orada, 1 Mayıslarda polisin işçiye fiske vurduğunu işittiniz mi hiç? Lütfen sorgulamayı ve düşünmeyi deneyin. Sevgilerle. Leyla Erbil.» Bunun üzerine 5 Haziran 2008’de akşam saatlerinde kendisine şu iletiyi gönderdim: SAYIN LEYLÂ ERBİL, merhaba. E-mailinizi aldım. İlginize çok teşekkür ederim. Tamamen haklısınız : Önümüzdeki yılın Bir Mayıs’ının en iyi biçimde kutlanması için bugünden kollarımızı sıvamamız lazım. Size daha önce 7 Mayıs 2008’de ilettiğim e-mailimde önerdiğim dört noktayı biraz özetleyerek buraya yeniden almak istiyorum. Bu konuda yardımcı olabilecek eş, dost, tanıdık ve arkadaşlarımıza, meslektaşlarımıza iletmek isterseniz itiraz etmem: Bir: Gösteri ve yürüyüşlerin, merkezi olarak İstanbul’da ve/veya Ankara’da kutlanması yanında, gösteri ve yürüyüşler Marmara eteklerini aşmalı ve MÜMKÜN OLAN HER YERDE, ÜLKENİN HER YERİNDE KUTLANMALI BİR MAYIS. Böylece Bir Mayıs olabildiğince tanıtılmış ve gerçek nitelikleriyle en geniş ve en doğru biçimde kamuoyuna mal edilmiş olacaktır. İKİ: BİR MAYIS 2008’DE POLİSİN VE DİĞER «GÜVENLİK GÜÇLERİNİN» yasadışı uygulamaları BİR MAYIS 2008, İSTANBUL: KARA KİTAP isimli BİR ÇALIŞMADA TOPLANMALI.

22


7 MAYIS’TAKİ E-MAİLİMDE BU KİTABA HER TÜRLÜ TANIKLARIN KONULMASINI ÖNERDİM, BURADA BU ÖNERİMİ YİNELEMEK İSTİYORUM: BÖYLECE «GÜVENLİK GÜÇLERİNİN» VE POLİSİN YURTTAŞA BİR FİSKE VURAMAYACAĞINA İNANILMASINI SAĞLAMAYA ÇALIŞIYOR OLACAĞIZ. Kanımca bugün en önemli meselelerden biri budur: Polisin dayak atması normal/doğal karşılanmamalı. Çünkü böyle bir yetkisi hiç bir kanunda yoktur. İnsanlardan, eş, dost, tanıdık ve arkadaşlarımız en başta herkesten bu konuda bize inanmalarını rica etmek hakkımızı kullanmalıyız. Yazmalıyız. Çizmeliyiz. Polisin ve hiç bir güvenlik güçünün yurttaşı dövmek hakkı yoktur. Bu konudaki sorumlular teşhir edilmeli. Örneğin İstanbul valisinin istifaya çağrılması girişimi simgesel boyutlarıyla çok yerinde. Bunun sonuna kadar ve iddialı bir biçimde sürdürülmesi de şart. .valiistifa. sitesi imzalarla dolup taşmalı ve bunun sonucunda toplanan imzalarla ne yapılacağına ortak karar verilmeli. ÜÇ : Gelecek yılın Bir Mayıs kutlamaları için bugünden hazırlıklara başlanmalı : Bu bağlamda sizin bugünkü emaliniz bir tür başlama vuruşu sayılabilir. DÖRT: BELGESEL FİLMLER YAPILMALI VE EN YAYGIN BİÇİMDE GÖSTERİLMELİ. BU TÜR FİLMLERİN VE DEĞİŞİK DÖNEMLERDEKİ BİR MAYIS KUTLAMALARINI ANLATAN KİTAPLARIN VE/VEYA KİTAPÇIKLARIN HERKES TARAFINDAN İZLENMESİNİ/OKUNMASINI SAĞLAMAK GEREKİYOR. BELGESEL FİLM GÖSTERİMLERİ VE OKUMALAR SENDİKALARIN VE DERNEKLERİN DUVARLARINI AŞMALI, BÜTÜN ÜLKEYE YAYILMALI, KAMUOYUNA MAL EDİLMELİ. BİR MAYIS günü İstanbul’daki ilk görüntüler üzerine hüzünlü şair damarımın ortaya çıkardığı birkaç mısra var onları sizinle paylaşmak istiyorum : dolacak meydanlar sahipsiz kalmayacak gençliğimizin ütopyaları sonsuza kadar ne güzel gençlikti o şi(i)irin bir mayıslarımızda hep beraber Ve buna bir tür ek olarak birkaç mısra daha, yine Bir Mayıs 2008’den: gelecek zamanı hesap sorulacak ve fatura mutlaka ödetilecek hesap ödemeden tüymek artık maziye karıştı çünkü sonra bilemedim diyemeyecekler istanbul

23


Bugünlük yazacaklarım bunlar. Tekrar haberlerinizi almak umuduyla en içten sevgi ve saygılarım ve başarı dileklerimle. NOT: Bu arada sizinle sohbetimiz üzerine oluşturduğum «Bir Mayıs üzerine düşünceler» başlıklı makalemi ekte gönderiyorum. Bilginiz olsun diye. Bu makale çok az insanın okuduğu mütevazi birkaç internet sitesinde yayınlandı. Ama Türkiye’de yeterince okunmadı. Oysa en başta ülkede okunması gereken bir makale. Yine aynı amaçla (daha önce ilettiğim ama bu kez kimi ekle zenginleşen) «Fransa’da Bir Mayıs 2008» başlıklı makalemi de ekte sunuyorum. Leylâ Erbil iletimi 7 haziran 2008’de yanıtladı, aynen şöyle: Değerli Şehmus Güzel, Daha önceki mailde sözünü ettiğim gibi bu gün bir haftalığına Bodrum&#39;a gidiyorum. 15 güne hakkım olmadığını düşündüm. Ancak sizin çok kıymetli önerilerinizi döndükten sonra ele alacağım. Bunun için önce bu işe gönül ve zaman ayıracak ekibimi bulmalıyım; umarım böyle bir Türkiye’de bunun kıtlığını çekmem. Adımı O. Büyüktaş Akça&#39;ya vermenizde bir sakınca yok. İyi olur. Masa üstü bilgisayar kullandığımdan gittiğim yerden haberleşmemiz mümkün olamayacak. Dönüşte görüşürüz. Birazdan hazırlanıp çıkacağım. Selamlar. l.e. Bu iletide ismi geçen Olcay Büyüktaş Akça Cumhuriyet gazetesinde «Emek Dünyası» başlıklı ve o yıllarda perşembe günleri yayınlanan sayfayı yöneten değerli gazetecidir. İşçi Hareketi Tarihi üzerine kitaplarımı arada bir tanıtan kısa ama son derece yararlı notları sonrasında ilişki kurmuş, iletilerle birkaç konuda yazışmış ve İstanbul’da yaşayan kıymetli dostum Arif Okay aracılığıyla kimi kitaplarımı kendisine hediye etmek olanağı bulmuştum. O günlerde de Leylâ Erbil’in 1 Mayıs 2009 Komitesi başkanı olarak yapmak istediklerini ve yaptıklarını değerli gazeteciye 7 Mayıs 2008’de ilettim.

24


abidin dino üzerine Leylâ Erbil’le Pêrî Yayınları’nın Aralık 2006’da okuyucuya sunduğu Abidin Dino’ya ilişkin birinci kitabım üzerine ilişki kurduğumu daha önce yazdım. Ancak bu birinci kitaptan sonra Kitab Yayınevi Şubat 2008’de Abidin Dino 1913-1993 başlıklı üç ciltlik çalışmamı yayınlayınca Leylâ Erbil’e bu kitabın ilgisini çekip çekmeyeceğini sordum ve ilgisini çekiyorsa bildirmesini, o zaman Kitap Yayınevi yayın yönetmeni Çağatay Anadol’a yazıp üç ciltlik takımın kendisine iletilmesini sağlayacağımı bildirdim. Pekilemesi üzerine Çağatay Anadol’dan üç ciltlik takımı Erbil’e göndermesini rica ettim. Bunun üzerine Anadol önce bir iletiyle kesin ve açık adresini öğrenmek için Erbil’e yazıyor. Leylâ Erbil bu üç ciltlik çalışmamı kendisine daha önce Paris’ten gönderdiğim hani o git-gelle aylarını yollarda geçiren kitapımla aynı sanıp ve Kitap Yayınevi’nin zahmete girmemesi için 13 Haziran 2008’de Çağatay Anadol’a şu iletiyi gönderiyor: Sayın Anadol, Dino&#39;nun kitabını Sayın Şehmus Güzel göndermişti. Ben de okumuş ve çok sevmiştim. Kendisine teşekkürlerimi ilettiğimi sanıyorum. Belki de iletmedim. Oldukça karışık günler yaşıyoruz. Şimdi dataya bakıp yazmamışsam yanıtlarım. Ama size gene de adresimi gönderiyorum. Çok teşekkür ederim. Yayınevini de kutlarım. Selam ve sevgilerle. Leylâ. Aynı gün hemen biraz sonra da bana şu emaili gönderdi: Sayın Şehmus Güzel, Biraz önce sayın Çağatay Anadol&#39;dan Dino&#39;nun kitabını bana göndermek istedikleri mesajını aldım. Kitabı okuduğumu bildirdim. Özür dilerim ben sizin gönderdiğiniz kitabı almış okumuş size de düşüncelerimi yazmış olduğumu sanıyordum. Böyle dalgınlıklar yapmaya başladığıma göre yaşlanmışım. Düşündüğümü yaptım sanmışım. Kitabınızın dilini anlatımını çok beğendim sayın Güzel. Ayrıca Dino&#39;nun bilmediğimiz yanlarını da dağarcığımıza kattık. Tabii en şanslı yanı Dino&#39;nun, sizler gibi dostları olmasında bence; yoksa biliyorsunuz bizim Türk belleği pek tembeldir.

25


Kitapda Ostrogog&#39;ların yalısı ve o hayat tarzı ilgimi çok çekti . Ailemin bir bölümü Küçüksu&#39;da yerleşikti. Onlardan o yalı hayatlarına dair çok değişik şeyler dinlemiştim çocukluğumda. Çocukluğumda oturduğumuz Beşiktaş&#39;tan onlara giderken, vapura biner Üsküdar, Beylerbeyi, Çengelköyü, Vaniköy, (Vaniköy&#39;de Sahure Hanım teyzenin yalısına da girer çıkardık) Kandilli kıyılarını yalayan Şirket-i Hayriye [vapurları], o güzelim yalıların önünden geçerken oralarda yaşayan insanların yaşayış biçimlerinin içyüzü beni çok meraklandırırdı. Şüphesiz ki o sınıf bizim gibi yaşamıyordu ama nasıl? Bu merakı büyüyünce giderebilmiştim ancak; aristokrasi artıklarını, hanedan kalıntılarını ve yeni cumhuriyetin binbir meşakketle varolmaya çalışan alt ve orta sınıfları arasındaki farkı. Bir iki yalıya kuzenlerimin arkadaşları vesilesiyle gitmiştim. Ne kadar ezik duyardım kendimi oralarda çocukken. Ama Ostrogog&#39;larla arkadaşlığı tahayyül bile edemezdik. Bu çocukluk düşlerine karışmış gitmiş tasavvurları yeniden canlandırdı kitabınız. O hayatın içinde bir Abidin Dino&#39;nun bulunması ise ayrı bir sürpriz oldu. Size geç de olsa teşekkür ediyor kutluyorum. Sadece Ostrogog yalısı için değil tabii. Abidin Dino&#39;nun hayatını algılayış ve veriş biçiminizden, uslübunuzdan ayrıca zevk aldım. 1 Mayıs konusu sürüyor. Bu gece bir kaç arkadaş buluşup konuşacağız gene. Sizin önerileriniz aklımda. Yararlanacağız. Çok sevgi ve selamlarımla. Güzin&#39;e de. Leylâ. Bunun üzerine o gece önce Leylâ Erbil’i yanıtladım: Sayın Leylâ Erbil, merhaba. Hiç de dalgınlık söz konusu değil. Daha önce ilk Abidin Dino kitabıma ilişkin iletinizi almıştım. Ve sohbetimiz de öyle başlamıştı. Ve çok da iyi olmuştu. Sizinle e-maille bile olsa sohbet yaratıcı, teşvik edici elbette. Bir Mayıs üzerine yazdıklarım bunun bir ispatı, bir örneğidir. Sadece bir. Ama dahaları da var. Öte yandan, kimse yaşlılıktan filan da bahsedemez. Ben 62’ime kararlı ve bilinçli bir biçimde azimle yürüyorum. Daha yaşanacak ne güzel günlerimiz var. Abidin seksen yılına birkaç yüzyılı sığdırdı, laf aramızda Güzin ise 97’sinde ama bana mısın demiyor. Annem seksenbeşine çalım atıyor. 1998’de kayınvalidem seksenbeş yaşında vefat edince «Çok genç yaşta öldü» dediler: Fransızlar böyledir işte :Dalga geçmek için mi cidden mi böyle dediler henüz çözebilmiş değilim. Örnekleri çoğaltmak mümkün. .

26


Bugünkü mesele Abidin Dino 1913-1993 isimli ve Şubat ayında Kitap Yayınevi’nin okuyucuya sunduğu üç ciltlik ve 1246 sayfalık ömür törpüsü (son yirmi yılımın epey dilimini lokum gibi yuttu çünkü) kitaplarımla 2006 Aralık ayında yayınlanan Abidin Dino ile Söyleşiler. Yazılar: Hayat ve Sanat isimli kitabımın karıştırılmış olması. Sayın Çağatay Anadol kitaplarla ilgili biraz bilgi verseydi veya ben bizzat size yazıp «açık adresinizi» (postacılar böyle diyor) sorsaydım her şey daha kolay olacaktı. Aslında adresiniz bende var ve bu adresle Çağatay Anadol kitapları kargoya verdi ama kargocu apartman numarası (cadde numarası) olmadığı için işi yokuşa sürünce (eskiden postacılar sadece bir isimle tam adresi bulur paketi teslim ederlerdi: Nerede o eski postacılar? Dahası Paris’ten gönderdiğim kitap adresinizde apartman numaranız olmamasına rağmen size sağ salim ulaşmıştı.) durum bana bildirildi ben de size e-mail yazılmasını ve sizden apartmanın cadde numarasanının sorulmasını rica ettim. Takım yani üç cilt size gönderilecek ve her şey yoluna gerecek. Durumu Çağatay Anadol’a da hemen bildiriyorum. Bu kitapları da seveceğinizi tahmin ediyorum. Ve okuduktan sonra izlenimlerinizi yazabilirseniz bahtiyar olurum. Bu çalışmanın birinci cildinde Ostrorog Yalısı üzerine daha zevkli sayfalar ve bilhassa Abidin’in bu konu için özel olarak çizdiği desenleri bulacağınızı şimdiden iletmek isterim. Bir de ikinci cildin ilk sayfalarında Güzin’in Şirket-i Hayriye vapurlarından biriyle Boğaziçi yolculuğu var, sizin bugün yazdıklarınıza çok benzeyen. Ah o güzelim Boğaziçi canımın içi. Ah o püfür püfür gemilerde içilen tavşan kanı çaylar. Ah! Haberlerinizi almak umuduyla en içten sevgilerim ve saygılarımla. Hemen sonra Çağatay Anadol’a yazıp durumu aktardım ve üç ciltlik takımı göndermesini rica ettim. Gereken yapıldı.

27


bir mayıs 2009 çağrısı Bir süre sonra, 17 Haziran 2008’de, Leylâ Erbil’den «1 MAYIS 2009 ÇAĞRISI» başlıklı şu metni aldım : “Biz şair, yazar ve sanatçılar, emekçi sınıfından[ız] ve bu sınıfın ayrılmaz bir parçasıyız. Onlarla birlikte davrandıkça hayatın ve kendi gücümüzün bilincine varmakta yol alırız. Bu nedenle bizlerin yeri her vakit işçi-emekçi sınıfının yanı olmuştur. Tüm dünyada ve ülkemizde emekçi sınıfın ağır bedellerle kazandığı günün adı «1 Mayıs İşçi Bayramı»dır ve o gün bizim de günümüzdür. Oysa Türkiye’de 1 Mayıslar toplumun belleğine öldürülen, yaralanan, sakatlanan, savunmasız insanlarımızın yas günü olarak kazınmıştır. Bu «bayram»larda elliye yakın can yitirmşiz, yüzlerce yaralımız olmuş ama onların can verdikleri meydan yasak edilmiş bize! Başka ülkelerde şenlik olarak kutlanan 1 Mayıs ülkemizde matem gününe dönüşmüşse, nasıl ve neyin bayramını kutlayacağız biz? Bu yüzden, Taksim Meydanı’ndan yasağın kaldırılmasını 2009’da da talep etmeyi sürdürme kararlığındayız. Bu amaçla 2009 1 Mayıs çalışmalarına bugünden başladık. Bundan sonra gelecek mektubumuzda önerilerimizi gene sizlerle paylaşacağız. Toplumdaki onurlu yerimizin bizlerin bilincine bağlı olacağı gerçeğini unutmadan, Taksim’in «emeğin meydanı» olarak anılacağı günü birlikte hazırlayacağımız umuduyla sevgilerimi gönderiyorum.” Leylâ Erbil PEN 1 Mayıs (2009) Hazırlık Komitesi Başkanı Hemen o gece yanıtımı gönderdim: «Sayın Leylâ Erbil, merhaba. Çağrınızı aldım. Hem memnun oldum hem de sizi kutlamak isterim. Elbette ben de yanınızdayım ve sizinleyim. Bu bağlamda iki meseleyi sormak istiyorum:

28


Birincisi: Bu metni imzalamak mı lazım? İkincisi : Bu metni makale yazdığım veya katkıda bulunduğum birkaç internet sitesine ve katkıda bulunduğum dergi ve gazetelere iletebilir miyim? Yanıtınızı bekliyorum. En içten sevgi ve selamlarımla. Arada her halde bir-iki ileti daha gönderdik birbirimize ama onların maalesef izini bulamadım. Ancak 25 Haziran 2008 tarihli ve hemen aktaracağım iletimin içeriğine bakınca Türkiye’de İşçi Haraketi Tarihi üzerine çalışmalarımla ve Leylâ Erbil’in başkanlığındaki «1 Mayıs 2009 Komitesi» faaliyetleriyle ilgili bilgi alış-verişi yapmış olduğumuz sonucunu çıkarıyorum. Nitekim bu iletide daha önce yayınlanmış bir kitabımdan bir bölümü yeniden kaleme alıp Türkiye’deki 1 Mayıslara ilişkin bir makale oluşturduğumu ve iletinin ekinde onu gönderdiğimi belirtiyorum. 25 Haziran 2008 tarihli iletim aynen şöyle: Sayın Leylâ Erbil, merhaba. Bir Mayıslar üzerine işçi hareketi tarihine ilişkin değişik kitaplarımda birçok sayfa bulunuyor. Bir mayıs 2008’deki olaylardan bu yana ise tarihi akışı içinde Türkiye’de düzenlenen Bir mayıslarla ilgili bir şey yazmak istiyordum. Bugün yazdım. Aslında İşçi Tarihine Bakmak isimli (TÜSTAV, Sosyal Tarih Yayınları, İstanbul, 2007) kitabımdaki bir bölümü (s. 136-139) alıp birazını yeniden yazdım ve tümünü güncelleştirdim. Bu biçimiyle bile Bir Mayısların ülkemizdeki tarihi konusunda bilgi veriyor sanıyorum. Elbette bunu daha uzunca yazmak ta olası. Onu da daha sonra yapablirim. Bu biçimiyle size hemen gönderiyorum: Bugünlerde işinize yarayabileceğini tahmin ederek. Haberlerinizi almak umuduyla, en içten sevgi ve selamlarımla ve başarı dileklerimle. Söz konusu makalemi buraya alarak konumuzu aşmak istemiyorum, iletide sözünü ettiğim kitabımdan veya bu son biçimiyle birkaç yerde yayınladığım makalemden Türkiye’deki Bir Mayıslar konusunda kimi bilgeler edinmek olası. Leylâ Erbil 4 Ağustos 2008’de şunları yazarak iletimi yanıtladı: Sayın Güzel, gerçekten yanıtlamakta çok geç kalmışım. Tuzla&#39;da yazlıktaydık; orada bilgisayar var ancak internet bağlayamadılar hâlâ. Mektup adetimiz de hemen hemen kalktı. Bu güne kadar üç toplantı yaptık. Yarın 5 Ağustos dördüncüsünü yapıyoruz. Henüz kayda değer bir eyleme geçmedik. Yarın sendikalardan DİSK ve KESK ve Tabipler Odası’ndan temsilcilerle daha ciddi bir yön alacağımızı umuyorum.

29


Komite arkadaşlarımız çok heyecanlı ve çalışkanlar. Güzel bir şeyler çıkacağına inanıyorum. Bugün eve Teşvikiye&#39;ye geldik ve sizin mesajınızı okudum. Yarın tekrar Tuzla&#39;ya dönmeden size yazma fırsatı bulacağımı sanıyorum. İ lginize teşekkür, selam ve sevgiler. L. Erbil.

1 eylül 2008 dünya barış günü’nde barış ve emek için Bu iletiye ne yanıt verdiğim ve sonrası konusunda dosyalarımda şimdilik hiç bir şey bulamadım. Bundan sonraki ileti ise Leylâ Erbil’in 1 Eylül 2008’deki «BASINA VE KAMUOYUNA Türkiye’nin Yazarları 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde Barış ve Emek için Eylemde!» başlıklı duyurusunu içeriyor. Duyuruda şunlar yazılı: Tarih : 1 Eylül 2008, Pazartesi Saat: 17.00 Yer: Taksim Tramvay Durağı Türkiye’nin Yazarları olarak, son yıllarda işçi sınıfına yoğunlaşarak artan ekonomik, sosyal ve fiziksel saldırılar karşısında ahlaken ve vicdanen isyan ediyoruz. Özellikle 1 Mayıs 2007 ve 2008’deki işçi bayramlarını Taksim’de kutlamak isteyen emekçilerin maruz bırakıldığı şiddeti unutmadık. Ülkemizin bu utancını ortadan kaldırma konusunda kararlıyız. 1 Mayıs 2009’u Taksim’de bütün emekçilerle birlikte kutlamak amacıyla harekete geçtik. Eylemliliğimizi, emeğin ayrılamaz parçası olan barışın günü 1 Eylül’de bir basın duyurusuyla açıklayacağız. 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde birlikte olacağımıza güven duyuyor, teşekkür ediyor ve saygılarımızı sunuyoruz. PEN, TYS ve ED adına 1 Mayıs 2009 Yazarlar Komitesi Başkanı Leylâ Erbil

30


1 Eylül 2008’de Dünya Barış Günü’nde Taksim Tramvay Durağı’nda toplanan yazarlar, Leylâ Erbil’in kaleme aldığı ve Lâtife Tekin’in okuduğu bildiriyle düşüncelerini kamuoyuna yansıttılar ve topluma aktarmaya çalıştılar. Bildiriden bir cümleyi akartamak istiyorum: «Biz, Türkiye’nin yazarları, emeğin özgürleşmesinden yana olan tüm yazın emekçileri, gelecek yıllarda dünyamızın gerçek barışseverlerin eline geçmesini gönülden dilemekteyiz.» Araya aylar giriyor sonra. Neler yazdık nelerden söz ettik bilemiyorum. Bu konuda herhangi bir şey saklamamışım. Veya saklamışımdır ama aramalarıma rağmen bulamadım. Veya belli bir süre yazışmalarımıza ara da vermiş olabiliriz. Çünkü kimbilir neler neler yapmak gerekti ve kendi kendimizi bile unuttuk.

Ocak 2009 18 Ocak 2009’da Paris’in yakın banliyölerinden Villejuif’te NÂZIM HİKMET’İ VE PAUL ELUARD’I ANMAK İÇİN düzenlenen bir toplantıda konuşmacı olduğum için toplantı hakkında kısa bilgiyi ve davetiyeyi Leylâ Erbil’e 15 Ocak 2009’da gönderdim. Sunları yazdım: LEYLÂ ERBİL HANIM, EKSİ BİLMEM ON KAÇ VE BUZ TUTMUŞ BİR PARİS SABAHININ İÇİNDEN SESLENİYORUM: MERHABA. NÂZIM HİKMET «PARİS, GÜLÜM» DEDİĞİ BU KENTLE MAYIS 1958’DE TANIŞTI, O GÜNLERDE DÜZENLENEN DEV BİR GÖSTERİYE BİLE KATILDI, DOKTORUNUN YASAKLAMIŞ OLMASINA VE GÜZİN’İN SERT SERT BAKMASINA RAĞMEN, VE BİRİKMİŞ/BİRİKTİRİLMİŞ HASRETİNİ GİDERMEYE BAŞLADI: ŞURASI SEİNE DEĞİL Mİ? ŞURASI EYFEL. ŞURASI PERE LACHAİSE MEZARLIĞI. ŞURASI KOMÜNARLARIN TEPESİ... SONRA BİRKAÇ KEZ DAHA GELDİ GİTTİ. GELDİ GİTTİ... BURAYA YERLEŞMEYİ NE KADAR ÇOK İSTEDİĞİNİ DE BİRKAÇIMIZ BİLİYORUZ. EE O ZAMAN BU KENTİN DE ŞAİRİNE BİR SELAM ÇAKMASI GEREKİYORDU. BUNU 18 OCAKTA YAPMAYA ÇALIŞACAĞIZ. GÜZİN DİNO DA «ŞAİR BABA»YA İLİŞKİN ANILARINDAN BİRKAÇINI DÖKTÜRECEK. NÂZIM HİKMET VE PAUL ELUARD’IN ORTAK NOKTALARI VAR MI YOK MU? BUNLARI DA PARİS’İN YANIBAŞINDAKİ ŞİRİN VİLLEJUİF’TE DÜZENLEDİĞİMİZ BU TOPLANTIDA KONUŞACAĞIZ. TOPLANTININ DAVETİYESİNİ HER İHTİMALE KARŞI GÖNDERİYORUM. HANİ BURALARDA OLURSANIZ SİZİ DE ARAMIZDA GÖRMEK İSTERİZ UMUDUYLA. HEM DE BİLGİNİZ OLSUN DİYE. EN İÇTEN BAŞARI DİLEKLERİM VE KALICI DOST SEVGİ VE SELAMLARIMLA. Bu iletiye o günlerde «T.C. vatandaşlığına alınması» tartışmasının yeniden alevlendirilmesi üzerine yazdığım ve birkaç internet sitesinde yayınlanan «Nâzım Hikmet ile hayali söyleşi» başlığını taşıyan makalemi de ekledim. Birazdan konuşacağımız için bu makaleyi buraya aynen aktarıyorum:

31


nâzım hikmet’le hayali söyleşi Nâzım Hikmet’in «vatandaşlığa alınması» ve bugünkü hükümet sözcüsünün ağzından kaçırdığına bakılırsa «faydası» olursa ( C. Çiçek kime «faydası olursa»yı açıklamıyor, ama Arif olan anlar. Abidin olan da. Anlamayanlara ise özel açıklamalı bir el kitabı gönderebiliriz) «mezarının da Türkiye’ye getirilmesinin» konuşulduğu, yazıldığı, aman aman «demokrasi açısından ne adımlar atıldığı» fena halde ve çıyak çıyak damlara ve tepelere çıkılarak bar bar bağırıldığı bugünlerde aklıma geldi: Şair Usta, Şair Baba», Mavi Gözlü Dev, kızıl saçlarını rüzgarda kızıl bayraklar gibi dalgalandıran, yakasından kızıl karanfilini, başından emekçi kasketini eksik etmeyen, ülkesinin haritasını zindanlarda çizmiş, her hapishanesinde bir şair, bir yazar, bir ressam bulmuş, bir militan, bir ihtilalci yaratmış, zengin kültürüne katkı niyetine hediye bırakmış Nâzım Baba ile bir konuşayım, bir danışayım, bir fikrini alayım dedim. Aradım. Ne iyi ki biraz zamanı vardı ve biraraya geldik. Yerini, tarihini ve saatini söylemem. İstanbul’da, Ankara’da, Bursa’da, Moskova, Varşova, Sofya, Prag, Leipzig, Viyana, Floransa, Roma, Milano, Paris ve başka mekanlarda peşini bırakmayan, çeketine, paltosunun eteklerine tut unmaya çabalayan, pabuçlarına bulaşan «gölge»lerinin, «aynasızların», «silik heriflerin» kulaklarını/antenlerini oynatmalarına gerek yok. Söylemem dedim mi söylemem. Tamam mı? Evet Nâzım Hikmet ile buluştuk, deri pabuçlar (Kimbilir belki İstanbul’dan Yaşar Kemal göndermiştir), ipek çoraplar (Abidin Dino Paris’te Rue de Rivoli’deki özel mağazalardan alıp Moskova’ya postalamış yüzde yüz) kadife pantolon, şık bir çeket, mavi gömleğinin yakası açık, gömleğinin sol tarafında, tam kalbinin üstünde orak ve çekiç, ince bıyık, emekçi kasketi yerli yerinde, ağzında şiirleri var: «Sana son şiirlerimi okuyayım» diyor ve patlatıyor iki tane mis gibi taze ekmek kokusundaki şiirini. Bayılırsınız. Hakikaten demli tavşan kanı birer çay içiyoruz ve Şair Baba ile hayali söyleşimize oturuyoruz. İşte burada bu söyleşiyi dikkatinize sunuyorum, gelin birlikte okuyalım: Merhaba Şair Baba, duymuşsunuzdur mutlaka, size Türkiye Cumhuriyeti hükümeti vatandaşlık hakkını tanımak istiyormuş, tanımak üzereymiş, tanıyormuş, tanımışmış. «Kararname çıkmışmış»....Herkes birkaç gündür bu konuda yazıp durdu, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Selamına sevindim ama bu işe sevinemedim doğrusunu istersen. Bunu yapanları, yapmaya kalkanları elime geçirirsem fena halde dövebilirim bak! Çok kızgın Şair Baba.

32


-Ustam ben masumum, bunun sorumlusu ben değilim bugünkü hükümettir. Hatta artık adını zikretmeyeyim çünkü çok ünlü hükümet sözcüsü «faydası olursa» mezarınızı bile ülkeye getirmeyi düşündüklerini söyledi. Tabii ailenizin de iznini aldıktan sonra... -Kim önerirse önersin döverim, (g)özünün yaşına da bakmam! Tamam doğru ben zamanında mezarımın Anadolu’da olmasını istedim. Evet ben halklarımın toprağında, bu kutsal toprağın altında, bu «en büyük otelde», milyarlarca insanın yattığı Anadolu toprağında «uyumak» istedim. Evet ama o günden bugüne, hesabını yapalım neredeyse elli yıl, yarım asır geçti, o günden bugüne köprülerin altından çok su afedersin çok kan aktı. Ne akması, aktırıldı. Basbayağı işte insanlara eziyet edildi ve ediliyor, gençecik çocuklar idam edildiler, o canımın içi topraklarda ufacık bebecik çocuklar bile öldürüldü, öldürülüyorlar ve bu dramların, bu yüz kızartıcı suçların nasıl son bulacağını da göremiyoruz. İşim yok oralarda. Önce kan durdurulsun. Önce barış gelsin sonra ben de gelirim. -Sizi anlıyorum da neden yeniden vatandaş olmak istemiyorsunuz ne olur inandırıcı bir cevap veriniz? -Evladım ne onların vatandaşlığını istiyorum, ne de bana ayıracakları yeri. Beni kendi ucuz seçim hesaplarına mal veya malzeme etmesinler. Döverim bak! Dahası yeniden vatandaşlık alıp tutuklanmalara muhatap olmak, hapishanelerini, işkencelerini ve işkenceçilerini tanımak istemiyorum. Bana yapılanları unutmadım. Nasıl unuturum ? Siz unuttunuz mu? Size yapılanları, yoldaşlarınıza yapılanlar ? Sadece bu kadar da değil, bugün benzer eziyetlerin, işkencelerin, haksız tutuklamaların, adaletsiz yargılamaların, insanları, kadın ve erkekleri ve çocukları zindanlarda çürütmek alışkanlığının sürdüğünü görüyorum. Duyuyorum. Bakın Erol Zavar’a: Bu çocuk çok iyi bir şair, onda kendi gençliğimi buluyorum. Ama o nerede? Söyler misiniz? Nerede? Sincan’da. Evet Sincan’da hapishanede. Yıllardır kanser tedavisi yaptırması için ve ölümle randevusunu geciktirmesi için bile serbest bırakılmasına, özgürlüğüne kavuşmasına, çocuklarıyla ve eşiyle hasret gidermesine izin verilmiyor. Daha ne istiyorlar? Daha ne bekliyorlar: Ölmesini mi? Erol’a bir şey olursa Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bugünkü hükümet ve bu hükümetin o bildiğiniz sözcüsü başta, büt ün yetkililerin tümünü hep birlikte sorumlu tutacağım. Asıl bunu not etsinler. En önce bu meseleyi çözsünler. Açık kapılara omuz atmaktan vazgeçsinler. Önce Erol’u ve benzer durumda olan birçok tutuklu ve mahkumu serbest bıraksınlar, savaşı durdursunlar. Savaşı durdursunlar evet. Savaş belasından daha büyük sorun olur mu? Durdursunlar kıyımları. Barışı getirsinler toprağımıza, topraklarımıza. Dahası bana vatandaşlık hakkının tanınmasının bugün hiç bir kıymet-i harbiyesi de kalmadı. Onun için döverim diyorum. Evet döverim, dövebilirim. Beni duyuyor musunuz? Beni anlıyor musunuz?

33


Bunun üzerine 18 Ocak 2009’da Leylâ Erbil’den şu yanıtı aldım: Çok değerli Ş. Güzel, Bir süre kızımda kaldığımdan gönderilerinizi yeni buldum. Size karşı zaten mahcubum. Yaşadığım bazı konuları aktarmak isterdim. Örneğin 2009 1 Mayıs Komite başkanlığından istifamı vb... Ancak ayrıntılarda gizli hakikatler neredeyse dedikodu havasına girecek kaygısı ve zamanınızı boşuna harcayacağım korkusuyla yazamadım. Üç aylık bir çalışma sonunda, &quot;işçi sınıfı eksenli hedeflenen 1 Mayıs 2009 projesi başkanlığından Türkiye’de objektif koşulların henüz oluşmadığı gerçeğiyle karşılaşarak istifa ediyorum&quot; demek zorunda kaldım. Belki Milliyet gazetesinde gözünüze çarpmıştır. Birgün umarım karşılaşır ve size bu deneyimi anlatabilirim. Bugün şair babamızın günü. Sizlerle olmayı ne kadar isterdim. o havayı solumayı. Ancak sabah gazeteden başladım okumaya. Bana da gönderdiğiniz o parçayı ve bendekileri. Ne güzel bir belleğiniz ve kaleminiz var! Bugün başta Güzin ve siz, oradaki tüm Nâzım sevenleri en içten sevgilerle kucaklıyorum. Onun amaçladığı dünyanın bir eşlikçisi olarak bizlerin onunla sonuna kadar yürüyeceğimizi bir kez daha belirtiyorum. Bu vesileyle Nâzım&#39;ın dünya görüşünün tam karşısındaki adamların onu «vatandaşlığa kabul etme» hakkını kendinde görmelerinin gülünçlüğüne de değinmek isterim. Sizin de belirttiğiniz gibi, «kendinden menkul» bu onura bu iktidar kendini nasıl layık görebiliyor? Açık gözlülüğün, ya da açgözlülüğün böyle sürekli açıkca oynanması onurumuzu incitiyor. Bu davranışlar ancak aptalları kandırabilir; yüzde kırkyedi oyu da zaten cahillerden ve çıkarcılardan topladılar: Ya dönek kültürsüzlük bakanımız bugün aranızda mı acaba... Siz bütün bunları neden burada, Türkiye&#39;de yazmadığımı sorabilirsiniz. [Burada hemen yazmalıyım: Hayır kesinlikle sormam, sormazdım, sormadım da.] Yazacak yer kaldı mı bilmem. Milliyet gazetesinin «vatandaşlığa kabulü»yle ilgili bir soruşturmasında düşüncelerimi kısacık dile getirdim. Ama yayınlanan yazarlar arasında adım yoktu. Benim düşüncelerimin tersine iktidarın - gene de, yani her türlü rezilliğe rağmen - çok iyi bir iş yaptığını kabullenen görüşteki yazarlar yer almıştı gazetede. Demek ki Milliyet de «çatlak ses» istememiş. Ben &#39;Zihin Kuşları&#39; kitabıma alınan bir yazımda, [Turgut] Özal zamanında da girişilen bu teşebbüsü alaya almıştım. İyi ki eş düşüncede olan sizler, Vakıf [Nâzım Hikmet Kültür Ve Sanat Vakfı] ve Mehmet Ran [Nâzım Hikmet’in oğlu] var. Unutmayalım, Nâzım&#39;ı getirseler, onu buradaki mezarında da rahat bırakmayacak iyi eğitilmiş dindar (!) halkımız tekbiiir! nameleri içinde gününü beklemektedir. Dünyanın ve dilimizin en büyük şairini saygı ve sevgiyle anıyorum. Sizlere de başarı dileklerimle sevgi ve selamlarımı gönderiyorum. Leylâ Erbil.

34


18 Ocak 2009’da düzenlenen toplantıya ilişkin notlarımı derleyip makalemi yazıp Leylâ Erbil’e gönderdim. Bu makale birkaç değişik versiyonuyla birkaç yerde yayınlandı, buraya en kısa biçimiyle alıyorum:

nâzım hikmet paris’ten geçti ŞAİR BABA’NIN 107. YAŞI 18 OCAK 2009 PAZAR GÜNÜ PARİS’TE BİR ANMA TOPLANTISIYLA KUTLANDI. Paris’in hemen yanıbaşındaki Villejuif’te Fransız Komünist Partisi (FKP) şubesinin toplantı salonunda düzenlenen anmada önce Sultan, Gül ve Patrick Şair Baba’nın değişik kavga şiirlerini okudular. Sonra Can Dündar’ın eseri ve Nâzım Hikmet’in «az bilinen, özel hayatına, eşlerine, sevgililerine» ilişkin belgeseli izlendi. Nâzım Hikmet Kültür Ve Sanat Vakfı’nın bu toplantı için ödünç verdiği 45 dakikalık belgesel en başta Fransız izleyicilerin ve özellikle onu bu yönleriyle tanımayanların ilgisini çekti. Sonra söz sırası bana geldi: Bir saatten biraz fazla bir zaman içinde Şair Baba’nın özgeçmişini, siyasi angajmanını ve bilhassa Paris ile ilişkilerini, başkente gelip-gidipgelmelerini, Abidin ve Güzin ile, Aragon ve Elsa Triolet ile, Jean Marcenac, Pierre Biro, Charles Dobzynski ve eşi Eliane ile, ve Parisli diğer yoldaşlarıyla serüvenlerini, Renault Otomobil Fabrikası’nı ziyaret edip, sendikacılarla öğle yemeği yemesini, De Gaulle’ün başbakanlığa atanmasını kınamak için FKP ve CGT’li militanlarla Paris’teki gösteri ve yürüyüşe katılmasını ve daha binbir şeyi yaklaşık yüzyirmi kişilik dinleyiciye Fransızca olarak anlattım. Fransızca olunca Bizimkilerin bir kısmı ofsaytta kaldı ama kusur benim değil onların. Çünkü hemen işin başında isterseniz hem Fransızca hem Türkçe anlatayım dedim. Ama Bizim takım «Yok lo biz Fransızca’yı da anlarız» deyip serbest oylama ve açık toplama sonucu Fransızca konuşmama karar verdiler. Kusur benden gitti. Ama anlatılanların bir kısmı da beş altı metre yüksekten. Nereye? Meçhul. Yok meçhul değil. Her şey filme alındığı için bir belgesi kaldı yine de. Bu arada Nâzım Hikmet ve Paul Eluard arasında, Barış alanında yaptıklarıyla, birbirlerinden uzaktan bile olsalar, doğan kardeşliği vurguladım. Eluard’ın Temmuz 1918’de, yani Birinci Dünya Paylaşım Savaşı’nın en belalı zaman diliminde, Poémes Pour La Paix (Barış İçin Şiirler) çalışmasını anımsattım. Ve Nâzım Hikmet’in de öteden beri Barış için mücadelede en ön saflarda ve 1951 sonundan itibaren Dünya Barış Kurulu bünyesinde dünyanın dört veya beş bucağında aralıksız çalıştığını vurguladım. Eluard da İkinci Dünya Paylaşım Savaşı’ndan sonra Dünya Barış Kurulu bünyesinde birçok iş yaptı.

35


Picasso ile de çok iyi dost ve yoldaş olan Eluard, maalesef 12 Kasım 1952’de vefat edince arkasında gerçekten doldurulamayacak bir boşluk bıraktı. İyi ki Orhan Veli’miz var: Eluard’ın şiirlerini Türkçeye balım şekerim gibi çevirdi çünkü. Orhan Veli de erken yaşta ayrıldı aramızdan, ama Beykoz’da, İstanbul’da ve Ankara’da güzel Yaprak’lar bırakmayı ihmal etmedi. Paul Eluard bir banliyö çocuğu olarak FKP’nin göz bebeklerindendi. Onu anlatmak için toplantıya bir Fransızın katılması gerekiyordu ama o da son anda «ekiverince» o yük de benim omuzlarıma yüklendi. Ama Eluard konusuna fazla giremedim konuşmamda. Dada Hareketi (Çünkü Tristan Tzara’nın Zürih’te başlatttığı bu hareketin özünde de savaş karşıtlığı ve savaş belasının yarattığı trajedilere son vermek arzusu yatıyor) Sürrealistler filan diye bir girizgâh yaptım ama baktım ki «kitle» benden ben «kitlemden» kopmak üzereyim, hemen sarıldım ve el frenini çektim. Hoppp bu kadar yeter dedim. Yoksa ben de az daha fena halde ofsayta düşüyordum. Neyse hakem düdüğünü öttürdü ve maç bitti. Uzatmalarda sorulan bir mi iki mi üç mü soruya verdiğim yanıtlarla Şair Baba’nın biraz daha iyi tanınmasına yardımcı olmaya çalıştım... Güzin Dino’nun havanın soğuk olması nedeniyle dışarı çıkmak istememesi sonucu katılamadığı anma toplantısında en şirin sürpriz iki gençten geldi: Sirlem ve Serpil isimli ve son derece yetenekli bu iki sanatçının türkü gösterisi dinleyenleri mutlu etti. Sirlem’in saz çalış tarzı çok beğenildi. Sesi de. Serpil ise «o incecik vücuttan nasıl bu kadar iyi ses çıkar» dedirti ve herkesi şaşırttı. Yanımdaki Fransız arkadaşım «quelle belle voix» («Ne güzel ses») diye hayranlığını dile getirdi. Evet aynen öyle. Bu iki genç bana biraz da Editp Piaf’ı anımsattı. Boylarından boslarından ve bilhassa bu işe sıkı ve sahici bir biçimde sarılmalarından. Bravoyu çoktan hakettiler. Nitekim türkülerinin tümüne salondan birçok insan da katıldı. Bu onların ne kadar beğenildiğinin de işaretidir. Hem nasıl katılmazsınız ? Seslendirdikleri türkülere bakar mısınız lütfen ? : «Yigidim Aslanım» (Bedri Rahmi EYUBOĞLU), «Al Mendil» (Geleneksel, müzik: Erdal ERZİNCAN), «Karlı Kayın Ormanında» (Nâzım HİKMET), «Esti Seher Yeli» (Karacaoglan, müzik : Erdal ERZİNCAN), «El Qajiye» ( Söz ve müzik : Anonim), «Ey Özgürlük» (Zülfü LİVANELİ), ve elbette «Ciao Bella». Son parçaya kadar sanatçıları ve salonu imrenerek dinleyen Fransız yoldaşlar artık kendilerinin de katılabileceği bir türkü duyunca dayanamadılar onlar da başladılar söylemeye ve toplantı programı böyle sona erdi. Bu işin «resmî» tarafıydı. Sonra günlerdir, haftalardır, aylardır, hatta yıllardır birbirini görmemiş «Eski Tüfek» ama hâlâ çalışan cinsinden Baba’lar ile «Yeni Tüfek»ler yanyana gelince öyle kolay kolay salon terkedelimezdi. Öyle de oldu: Ve ikili, üçlü, beşli sohbetler bir saat kadar daha sürdü. Bu arada FKP Villejuif şubesinin genç genel sekreteri, düzenleyici Odak dergisi taraftarları ile ASFA (Anadolu-Fransız Dayanışma Derneği) yöneticilerine ve emeği geçen herkese tek tek teşekkür etti.

36


Gerçek yoldaşlık örnekleri dayanışma duygularını biraz daha yükseltti. Gençler yaşlıları, yaşlılar gençleri biraz daha iyi tanıma olanağı buldular. Hepimiz «Demek o kadar da yalnız değilmişiz!» sonucuna ulaştık. Moral depoladık: Yarınki kavgalara. Adresler (e-mail ve diğerleri) verildi, alındı. Yanaklardan öpüşüldü, eller sıkıldı. Kalblerimizde ve akıllarımızda bir parça Nâzım Hikmet herkes evine döndü. Biraz daha mutlu. Yarınlardan biraz daha umutlu. Evet çünkü Nâzım Hikmet 107 yaşında ve ilk aşklarına hâlâ âşık. Şaire de bu yakışır. Leylâ Erbil’in yanıtı 22 Ocak 2009’da geldi, aynen şöyle: Sevgili Ş. Güzel, Herşey ne kadar yerli yerinde olmuş, kutlarım sizleri. Villejuif&#39;i, o ortamı, komünist kalmış insanları, onların el sıkışmalarını, öpüşmelerini, o duyguları öyle yakında hissettim ki; öyle sıcak bir dille anlattınız ki, ah genç olsam ya da sağlıklı -Güzin gibi- olsam da gidip oraya yerleşsem; günlerimi bir sürü iflah olmaz densiz politikacının dünyasında geçireceğime orada onlarla, Nâzım&#39;ın dizelerindeki gibi yaşasam dedirtiyor insana. Giderek bütün dünyanın güzel insanları oraya dolsa! Gerçekten Villejuif öyle bir kasaba mı? Devlet onlara dokunmuyor mu? Üşenmezseniz azıcık daha anlatır mısınız? Doğrusu imrendim; insanın bir öykü yazası geliyor Villejuif hakkında... Sevgilerle. l.e. Bu ileti beni epey heyecanlandırdı, çünkü Leylâ Erbil’i buralara kadar getirtmek ve kendisiye tanışmak, uzun boylu sohbet etmek olanağı doğmak üzereydi. Bu coşkuyla bir yanıt verdim hemen. Bu yanıtı bulamıyorum ama yazdıklarımdan bir bölümü aklımda: Leylâ Erbil’in değişik sağlık sorunları bulunduğunu da bildiğim için kendisini bir olanak yaratıp Villejuif’te bir süre kalması için davet etmek konusunda ikna etmeye çalıştım. Neler yazdığımı tümüyle anımsayamıyorum, ancak bu konuyu olumlu bir sonuca bağlayamadığım ortada. Leylâ Erbil sağlık sorunları nedeniyle buralara gelecek durumda olmadığını, gelemeyeceğini bildirdi yanılmıyorsam. Ve kendisiyle karşılıklı konuşmak, uzun uzun ve tatlı tatlı söyleşmek olanağını bulamadım maalesef. Leylâ Erbil hastaydı, buralara kadar gelemeyecekti demek. Nitekim ve maalesef bir rastlantı sonucu kesinlikle, birkaç gün sonra Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden, Mülkiye’den, ve 1960’ların ortasından bu yana kadim dostum, arkadaşım Melih Aşık, 5 Şubat 2009 tarihli Milliyet’te «Açık Pencere»sinde şunları yazdı:

37


«Ucuz ilaçlar... Yazar Leyla Erbil’in ‘Mysoline’ adlı ilacı (fiyatı ucuz olmasına rağmen) bulamadığına ilişkin şikâyetini yazmıştık. Okurlarımızdan bir miktar yardım geldi. Teşekkür ederiz. Eczacı İlter Yapa şu bilgiyi verdi: ‘Aynı sekilde fiyatı 1 ile 4 lira arasında değişen Dodex ampul (b vitamini) yaşlı hastalarda özellikle ayak, eklem ve sinir ucu ağrılarında elzem bir ilaç, Tranko buskas draje, sedatif etkisiyle mide ağrılarında etkili bir ilaç, Laroxyl antidepresan, Sormodren ve Eptandoin ise epilepside kullanılan ilaçlar. Bu ilaçlar ucuz ama bir o kadar etkili. Hastalar ilacı bulamazsa, biraz da psikolojik etkiyle, yerine uygulanan tedaviden faydalanamıyor. Bu ilaçları bulmak için yüzlerce lira yol parası ve telefon parası harcıyor. Aynı şekilde biz eczacılar da, bulabilmek için büyük bir işgücü ve telefon parası harcıyoruz ama sonuç sıfır. Yıllardır bu tür ilaçlar zaman zaman piyasadan kaybolur. Bu bence ilaç sektörünün kartellere bırakılmamasını gösteren güzel örneklerden biri. Çünkü karteller sadece kâr odaklı çalışıyorlar ve insan sağlığı ikinci planda kalıyor...’ » Bunun üzerine Melih’i aradım. Melih’le telefon görüşmemizde Leylâ Hanım’ın hastalığı konusunda daha ayrıntılı bilgiler edindim, üzüldüm ve asıl kötüsü bir şey yapamayacağımız da belli oldu. Ama ne olursa olsun ve bilhassa şimdi Leylâ Erbil’le yazışmalarımız sürmeliydi ve sürdü. 2009’daki iletişimimizin izleri maalesef çok sınırlı. Bunlardan biri Leylâ Erbil’in 7 Haziran 2009’da gönderdiği iletisi, aynen aktarıyorum :

eve dönüş Sevgili Şehmus Güzel, Sonunda yazma fırsatı yakaladım. Son olarak on gün kadar süren bir yolculuğum oldu. Muğla Üniversitesi’nin panelinde onur konuğuydum. Gittim. Kendim de konuşma hazırladım. İkinci ve bitiriş konuşmam, &quot;Villejuif&quot; rüyası üzerineydi elbette sizin de adınızı andım. Muğla Akyaka köyüne, «gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür» imgesiyle teşekkür ettim. Sanatım hakkında konuşanların tümü akademisyendi. Biri dışında iyi hazırlanmıştılar. En iyisi de maceralı «bir kötülük denemesi» anlatımımın Necmiye Alpay tarafından yorumu idi. O yorumu 4 Haziran tarihli Radikal’de de çıktı. [Necmiye Alpay’ın epey güçlü ve şık makalesini bu metnin sonunda «ek 1» başlığıyla ama aynı zamanda bu çalışmanın bir tür sonucu olarak da sunuyorum. Yeniden ve yeniden okunması umuduyla.]

38


Muğla belediye başkanı Ahmet Çalca büyük özen gösterdi Kemal Özer&#39;e ve bana; (Özer benden beter; değnekle zor yürüyor) yaşımızı gözeterek bir araba tahsis etti bize. En güzel olay da kırk yıldır görmediğim, Türkiye&#39;den kaçıp sonunda İngiltere’ye yerleşen Orhan Suda ile karşılaşmamız oldu. Size yazma duygusu taşa taşa içimdeydi ancak fizyoterapiden sonra yorgun dönüyorum. Kitap ağlayarak beni bekliyor, dostlar ve gündelik işler de öyle. 130 eposta da dönüşümü beklemiş. Beni bağışlayacağınızı umarım. Muğla&#39;dan Bodrum&#39;a geçip dört gün de orada kaldım. Böylece beynim de dinlenmiş durumda kitaba sarıldım. Güzin&#39;i merak ediyorum ama telefonla bile arayamıyorum nedense. [Güzin’le] Birlikte kaldığımız Toloman Otel&#39;in sahibi zeki köylü ile konuştuk, panelime de geldi. [Leylâ Erbil ve Güzin Dino, Güzin’in 1990’lardaki Bodrum tatilleri günlerinde dostluklarını epey derinleştirmişlerdi. Güzin Leylâ Erbil’i hep överek bana anlattı.] Bu yıl eylül gibi kitabı tamamladıktan sonra gitmek istiyorum gene o otele belki Güzin&#39;le orada buluşabiliriz. Görürseniz sevgi ve saygılarımı iletin lütfen, yanaklarından öpüyorum. Sanırım mail kullanmıyor. Ya siz, İstanbul&#39;a hiç gelmez misiniz? Bilmem kulağınıza geldi mi benim, Karanlığın Günü adlı kitabım, Axed-Sud [Actes Sud] yayınevince nihayet çevrilmeye karar verilmiş. Benim ajansım ONK ile yazışıyorlar şimdi. Ajans yüzde 7 yerine 8 istedi, bakalım ne olacak. Çevirmenim Lesli [Leslie] Anangan olacak inşallah. Kimbilir kaç yıl sonra basılır; bakalım görebilecek miyim! İstanbul hâlâ çok kışkırtıcı bir kent; yazık ki başımıza çöreklenenler soluğunu kesiyor halkımızın yani bizlerin. Haftaya Tuzla’ya göçmeyi düşünüyoruz. Daha serin ve yeşildir. Herşeyin gönlünüz kadar cömert ve güzel olmasını dileyerek gözlerinizden öperim. l.erbil. gelirseniz telefonlarım: tuzla: teşvikiye ev: cep: Bu iletiye zamanında yanıt verememişim maalesef. Bunun üzerine Leylâ Erbil’den 12 Temmuz 2009’da şu iletiyi aldım:

39


Sevgili Şehmus Güzel, Size Muğla dönüşü bir mail yollamıştım. Bana geri dönmediğine göre elinize geçmiş olacağını düşünüyorum. Onca işiniz arasında yanıtlayacak vaktiniz olmamıştır. Umarım sağlığınız yerindedir. Sizden ricam ‘Karanlığın Günü’ adlı kitabımı okumadıysanız ve okumayı isterseniz- size yeni baskısını gönderebilmem için ev adresinizi yollamanız. Dino&#39;da [Güzin Dino’da] zaten vardır bu kitap. Gönderdiğim mail&#39;de yazmıştım, sonunda bu kitabı Fransızcaya çeviriyorlar; çevrimenim Leslie Anangan oluyor. Sözleşme yapıldı. Sevgi ve saygılar. Leylâ Erbil. Burada ismi geçen Leylâ Erbil’nin yapıtı Jour d’Obscruté başlığıyla 2012’de Fransızcaya kazandırıldı. Actes Sud Yayınları yapıtı «Lettres turques» koleksiyonunda okuyucuya sundu. Yapıtın çevirmeni olarak Alfred Depeyrat ismi geçiyor. Bu isim Leslie Anagnan’ın kimi çevirileri için kullandığı takma ismidir. Daha önce birkaç çevirisinde de bu ismi kullandı: Örneğin Yılmaz Güney’in ‘Boynu Bükük Öldüler’inin ‘Les Champs de Yureghir’ başlığıyla yapılan çevirisinde. Leslie’nin bu takma ismi kullandığı devlet sırrı değil, edebiyat ve yayıncılıkla ilgili birçok internet sitesinde bu konu açık bir biçimde yazılı. Örneğin .calameo. sitesinde. Harika bir kültür hazinesi, bir anlamda yürüyen ve konuşan edebi ve kültürel ansiklopedi biçiminde tanımlayabileceğim, çok yönlü ve çok boyutlu Leslie, Güzin Dino’da rastlaştığımız bir gün, bu takma ismi neden ve nasıl seçtiğini anlatmıştı: Soyadı olarak seçtiğinin «dö» «Pera » olarak okunabileceğini ve böylece « Pera’dan » anlamı çıkarılacağını, sonuç itibariyle İstanbul’a ve Pera’ya bir yerde gönderme yaptığını ve kökenini de belirttiğini anlatmıştı. Niçin olmasın. Leylâ Erbil kitabının Fransızca’sını görmek bahtiyarlığını duyumsadı. Önemli olan da budur. Her yazar yapıtlarının başka dillerde de okunmasını derinden arzular çünkü. Erbil’in iletisini 13 temmuz 2009’da hemen yanıtladım, aynen şöyle: SEVGİLİ LEYLA ERBİL, MERHABA. Dün, pazar, birikmiş birkaç e-maile yanıt verirken, size de yanıt yazmak içimden geçti ama «Yok yahu bu iş ciddi iş, öyle birkaç dakikada yazılmaz» deyip vazgeçtim. Zaten günlerdir böyle oluyor. Bugün de böyle olabilirdi ama iletiniz üzerine kesin kararımı verdim: Bugün mutlaka yazmalısın koçum dedim. Öyle de yaptım. Ama göreceksiniz epey uzunca bir mektup oldu. Doğal, çünkü sabahtan beri düşündüm taşındım, mektubun omurgasını inşa ettiğime kanaat getirince makinanın başına oturdum. Oturdum evet. Başlayabilirim.

40


Bir defa 7 Haziran tarihli iletinizi alır almaz yanıtı hemen yazmamakla hata ettiğimi şimdi daha iyi anlıyorum : Hayat silindiri çünkü paldır küldür geçiverdi yine. Alacağı olsun. O gün yazdıklarınız başlıbaşına bir eser (Hemen parantez açmalıyım çünkü kırkikindi yağmurlarından biri daha başladı : Köyevindeyiz ve yağmur burada hep böyle inceden inceye başlar, kuşları susturduktan sonra, ve hızlanarak sürer. Kimi kez durulur, kimi kez hızlanır/hazlanır. Biraz da nazlanır. Çitfçiler yağmur duasına çıkmazlar, uzaktan acaip yersel yaratıklara aşık attıran, dev sulayıcılarla mısır ve buğday tarlalarını sularlar: Gün ve bilhassa gece boyunca.... Ama ince yaz yağmurlarını da önemserler: Bu yağmur kaç dakika, kaç saat devam eder? Meçhul. Gününe, kümülüslerin keyfine kalmış bişey artık. Toparlamalıyım, gelelim konumuza:) O iletinize ilişkin olarak Muğla konuşmanızın tam metnini okumak istediğimi yazmak isterdim. İstiyorum. Yazdım. Evet konuşma metninizi mutlaka okumalıyım. Sonra Muğla’daki panelin medya yansımalarını da okumalıyım. Muğla bayıldığım şirin ve keyifli bir Anadolu kenti olarak hep aklımdadır. Bilmem kaç yılında (büyük ihtimalle 1968’de otostopla o tarafları dolaştığım yaz aylarından birinde) Muğla’dan geçerken evlerin badanalarının tek tip (açık mavi miydi?) ve tertemiz olması şaşırtmıştı ve sorduğum kentliler şu yanıtı vermişti : « Muğla’da böyledir, kararlaştırılan günde bütün kadınlar biraya gelir ve birlikte (İMECE YÖNTEMİYLE YANİ) evlerini boyarlar.» Evet bu nedenle ve temizliğiyle Muğla’yı kalbime yazdım. Sonra ilk kadın valimizin Muğla’ya tayin edilmesi de ilginçti. Mesut Yılmaz SBF’li ve kendi dönem arkadaşı bayanların bile artık kaymakam olmak isteriz demelerini duymuş olması sonucu bu kararı alan adam [Başbakan] olarak anılabilir. Yıllardan beri kadınların kaymakam olması için yazılar yazan benim açımdan ise öğrencilerimin önemli arzularından birinin gerçekleşmesiydi bu. Mola vermek lazım. Yağmur da durdu zaten. Konumuzu aştık sanıyorum. Toparlamam gerek. Evet Muğla panelinin medyaya yansımaların merak ettim. Konuşma metninizi okumak istiyorum. Necmiye Alpay’ın makalesini okumadım ama birazdan okuyacığım. Necmiye ile Mülkiye’den sınıftaşız. Dahası Fransa’daki doktora dönemimizin ilk yılını (1970-1971 ders yılını) Tours isimli kentte birlikte yaşadık. Herkes kendi evinde ama birlikte. Necmiye bana hatta ablalık bile yaptı diyebilirim. Yemek yerken örneğin tabağı silip süpürmeyi ondan öğrendim. «Şehmus, diyordu, yemeğin en güzeli burada.» Yanılmıyorsam yine o günlerde birkaç defa da sökülmüş düğmelerimi dikti. Çok iyi bir bayan arkadaşımızdı Necmiye Alpay. Siyasi açıdan olgunluğu mükemmeldi. Sonra bir daha görüşemedik. Arada sırada karşılaşmalarımızı saymıyorum. Sonra kısmî e-maille kısmî iletişim sağladık... Sonra o da bitti. Çünkü herkes kendi işleriyle fena halde lemanlaştı, hayata yenildik. Ama hakarımızı yedirmedik. Ve gençlik anılarımız taptaze. Necmiye yazdıkları ve söyledikleriyle bizim için bir kazançtır. Orhan Suda’nın anılarını aktardığı kitabını pek sevdim. Abidin Dino üzerine üç ciltlik kitabımın kaynakçasında var. Bildiğiniz gibi, bu çalışmamın kaynakçası, yayınevinin unutması sonucu üçüncü cildin sonunda yayınlanamadı. Bana yazdıklarına göre, ayrı

41


bir kitapçık olarak sunuldu. Ama aradan geçen bir yıldan fazla zamana rağmen bu kitapçığın rengini bile göremedim. İstanbul’da gören oldu mu acaba? Sizin gözünüze çarparsa bir yerde, lütfen benim için de bir adet alıp gönderebilirseniz bahtiyar olurum. Yayınevinden istemeye son verdim. Çünkü eminim posta giderini önceden isteyecektir adını anmadığım yayınevi sorumlusu. Bu arada ‘Karanlığın Günü’nün yeni baskısının çıkmış olmasına çok sevindim. Adresimi hemen veriyorum taptaze somun ekmek veya sabah sabah fırından alınan bir croissant (ay çöreği, bunun serüvenini daha sonra anlatmak isterim) gibi bekliyorum: (adresimi yazıyorum). Güzin’den haberlere gelince. Güzin formunda. İyi pas alırsa gol bile atıyor. Çim sahada oynamayı tercih ediyor. Binanın girişinde top oynayan bebelere topa nasıl kafa vurulur konusunda uygulamalı dersler verdiğini o taraflardan bize doğru gelen bir güvercin geçenlerde söyledi. Onun yalancısıyım. [Aslında bunu bana bizzat Güzin anlattı, bugün artık burada yazabilirim.] Telgraf tellerine konan kuşların söylediğine bakılırsa eylül başında bilinen yere [Bodrum’a] gelecek ve « deniz banyolarını » hiç aksatmadan her sabah erken saatlerde yerine getirecek. Bunu ben de teyit ediyorum. Sadece kuşların haberine güvenilemiyor maalesef. Hele dönercilerin artıklarını yiyen ve etobur olmak yönünde ciddi adımlar atan, evet sadece adım atan ve uçmayı tamamen unutan Paris güvercinlerine asla (!!!) Kitabınızın Türkçe’den Fransızca’ya bugün buradaki en iyi çevirmen olarak nam salan Leslie tarafından çevrilecek olmasına memnun oldum. Güzin de adı geçeni çok sever. Ama hiç belli olmuyor kimi zaman «Çok tembel olması» nedeniyle veya kimi zaman «çok çalışıyor» olması nedeniyle eleştirir. Bunların Leslie’nin «geçiş hızıyla» doğru orantılı olduğunu sanıyorum. [Güzin’i] Ziyaretlerinin arasını açarsa «zayıf», açmazsa «iyi» not alması bence eşyanın doğasına uygundur. Gözden uzak olan gönülden de uzak olur malum. Yağmur duralı epey oldu. Ama güneş hâlâ utangaç. Çıkıp bir tur atmalı diyorum. Atmalı mı? Atmamalı mı? Bilemiyorum. Ama önce size bahçemizden son haberleri vermem gerekiyor: Can eriklerimiz, yeşil eriklerimiz ağzınıza layık. Buralara gelebilirseniz bizzat tadına bakabilirsiniz, ağaçların serin gölgesinde. Gelemezseniz mutlaka reçelini ileteceğim bu sonbahar veya kışta. Bir kavanoz reçel kalkar gelir oralara. Sobe! der. Mevsimlerin belirsiz olmasından mı, birbirlerine iyice karışmalarından mı, yoksa başka nedenlerden mi bilinmez BU YIL FRANSA’DA MEYVE YILI olacak. Bu kesin. Eriklerin dallarını görseniz şaşarsınız : Dopdolu ve resmen çimlere kadar eğilmiş. Sanki sultanı selamlayan harem ağası ve harem oğlanları. Yerlerde sürünen dallar. Erikler tek başına ağır değil elbette ama bir dalda onlarcası olunca teslim bayrağını çekiyor dallar. Fırsat bulunca fotolarını çekip göndermek isterim. Şeftali ağacımız da öyle.

42


Rüzgâra bile direniyor şeftali dolu dallar. Finduk ağaçlarımız da cömert. Birer birer değil beşer altışar finduklar. Ama bakalım bu yıl sincap ailesinden bir iki tane kalacak mı bize? Paylaşmaya razıyım, ama böyle silip süpürmeleri biraz üzüyor. Geçen yıl bir tane bile bırakmadılar keratalar. Yahu bu ağacı ben ektim, ben suladım, ben taradım, ben kestim dallarını, büyütüp bu günlere ben getirdim, ben de tadına baksam ne olur? İyi olur. Tadı da pek güzel hani. Bir görseniz sincapların sabahın erken saatlerinde finduk çalışlarını hayran kalırsınız. Böyle hırsızlığı da her babayiğit, babayer!» yapamaz hani. Hele sincap takımının finduklarımızı çaldıktan sonra kaçış taktiklerini görseniz bayılırsınız: Tam bahçenin ortasında aniden durup arkasına bakıyor, hani kovalayan var mı gibi, ama kimi zaman bu sevimli salak korku içinde minik elleriyle tuttuğu findukları düşürünce tam panikliyor ve aniden kayboluyor, önce ilk ağaça tırmanıp izini kaybettirdikten veya kaybettirdiğini sandıktan sonra... Komşu bahçeden çaldıkları çevizleri getirip bizim bahçede (onlara kalırsa daha sakin) güya bildikleri yerlere gömmeleri ise başlıbaşına bir film. Oysa bir süre sonra nereye sakladıklarını unuttukları çevizleri çimleri keserken bizzat ben buluyorum ve sincap otoyolunun üst üne koyuyorum, gelip alsınlar diye...Güllerimiz ise acaip. Birinin «markası» Catherine Deneuve. Sinema oyuncusu değil gül: Nazik birkaç «sayfa». Açık pembe, hafif bir parfüm ve ortalık mest. Catherine demek böyle kokuyor! Elma ağaçlarımız da epey yüklü. Ama daha birkaç hafta beklemek lazım. Pardon unuttum biz de ilaç milaç yok. Sadece birazcık toz var. Yani havanın tozu. Ellerinizle tozunu alıp veya suda yıkadıktan sonra ağzınıza atıp laplup yemek mümkün. İşte böyle. Paris yanıyordu son günlerde ve son haberlere göre yangın sürüyor. O sıcaklardan canımızı kurtarmak için kendimizi köyevine attık. Ama ders çalışmaya devam. Kitapların yeniden okunması ve yeni makalelerin yazımı ise sürüyor. Bunun üzerine yeni bir kavram yarattım: Vacances actives. Aktif tatil. Bize de bu yakışır hani. Yan gelip yatmanın saati gelmedi henüz çünkü. Haberlerinizi almak umuduyla en içten sevgilerim, selamlarım ve başarı dileklerimle kolay gelsin. İyi dinlenceler. Bu iletimden sonra Leylâ Erbil’in gönderdiği ileti veya iletilerin ve benim yanıtlarımın herhangi bir izine rastlamadım dosyalarımda. Bu ileti son iletim mi oldu sorusu da şimdi aklıma takılmadı desem yalan olur. Bunu araştırmam lazım. Ancak yeni birtakım unsurlar bulana kadar burada yayınladığım bu iletilerle yetinelim derim. Ve bu çalışmayı noktalamak üzere önce Leylâ Erbil’in özgeçmişine ve yazınına ilişkin notlarımı sunmak istiyorum, sonra sonuç yerine de okuyabileceğimiz Necmiye Alpay’ın harika yazısını. Kaynakçada önerdiğim kaynakların Leylâ Erbil hakkında daha geniş, daha çok bilgi edinmeyi arzulayanlara yararlı olması umuduyla.

43


leylâ erbil’in yaşamı ve sanatı üzerine Leylâ Erbil, 1931’de İstanbul’da dünyaya geldi. İlk, orta ve liseyi İstanbul’da okudu. Beyoğlu Kız Lisesi ve Kadıköy Kız Lisesi sınıflarında, koridorlarında, bahçelerinde sesini duymak, sıralarında dirsek izlerine rastlamak mümkün. 1950’de lise diplomasını aldı. Biraz geç mi? Olabilir. «İlk aşkı Buğra Kaptan’ı» liseli yıllarında tanıdı. Bakın bu konuda neler anlatıyor: «Ona ‘Yakışıklı Otello’ diyorum. Babam gemilerde çarkçıbaşıydı. Buğra da stajyer kaptandı. Onu sevdim, o da beni. Babam istemedi, vermedi kızını. O yıl üniversiteye girdim. Üniversitede erkek dolu. Peşime de düştüler. O zaman güzelce bir kızım. Unuttum gitti Buğra Kaptan’ı. Seneler sonra kafama girdi. ‘Meğer ben bu adamı sevmişim’ diye düşündüm. Tabii yaşanmamışlık da ukde bırakıyor insanın içinde.» (Handan Özsoy ile söyleşisinden. Bu söyleşinin ve bu bölümde andığım diğer kaynakların künyesi kaynakçada.) Evet «Üniversitede erkek dolu» ama Leylâ Erbil için yükseköğrenim ille Edebiyat Fakültesi’nde yapılmalı. Çünkü edebiyata meraklıydı öteden beri. Bunun doğal sonucu olarak İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Edebiyatı bölümüne kaydını yaptırdı. Ama son sınıftayken yükseköğrenimi bıraktı, hayata atıldı bütün varlığıyla. Evlendi. Evlendikten sonra başka kentleri de keşfetti: Eşiyle birlikte bir süre Ankara ve İzmir&#39;de yaşadı. Zaman geçti çocuk sahibi oldu. Bu dönemde çeşitli işlerde çalıştı. Şükran Kurdakul’un Şairler ve Yazarlar Sözlüğü’nde yazdığına göre, «İskandinav Havayoları’nda (1953-1955), Ankara’da Devlet Su İşleri’nde (1956-1957) çalıştı.» 1961’de İstanbul&#39;a, bu çok sevdiği ve henüz devkente, dünya-kente dönüşmemiş ama yine de insan ve balık kaynayan deniz kentine döndü. İstanbul yıllarında yaşamının önemli bir bölümünü, tümünü dememek için, yazına, sanata verdi. Leylâ Erbil yazarlığa hikâyeyle başladı. Yayınlanan ilk hikâyesi «Uğraşsız» başlığını taşıyor: Seçilmiş Hikayeler Dergisi’nde, 1956’da okuyucuya sunuldu. Bu dergi o yılların Ankara’sında yayınlanıyordu ve bu dergide yayınlamak öyle herkese kısmet de olmuyordu, aylık derginin sahibi ve yönetmeni Salim Şengil, tanıyanlar için «Salim Amca» veya «Salim Abi», öyle her hikâyeye yüz vermezdi, çünkü bir hikayeyi, bir şiiri, bir denemeyi görür görmez «gözünden», yok olmadı, «harflerinden» tanırdı

44


ve beğenince ille hemen telif ücretini ödeyip yayın hakkını satın alır ve çekinmeden yayınlardı. Bunu bir de Ahmet Arif’ten dinlemek lazım: «33 Kurşun»u aynı dergide Salim Şengil’in babacan ısrarı üzerine yayınlamayı, ilk kez yayınlamayı, nasıl kabul ettiğini öğrenmek için. Ahmed Arif, Refik Durbaş’la gerçekleştirdiği son derece önemli, çünkü anılarıyla zenginleştirilmiş, ve samimi söyleşi kitabında o günlerini ve Salim Şengil’le dostluğunu da anımsıyor (Ahmed Arif Anlatıyor: Kalbim Dinamit Kuyusu, Piya Kitaplığı, ikinci baskı, İstanbul, 1997), birkaç satırını aynen aktarıyorum: «(...) sonra bu şiiri Salim Amca’ya, Salim Şengil’e verdim, o yayımladı. ‘Bak abi’ dedim, ‘basın yasağı var, başımıza iş açar.’ ‘Sen[in] nene lazım’ dedi Salim Amca ve şiiri tefrika etti. (...) &#39;Seçilmiş Hikâyeler&#39; Dergisinde…» ( Bu konuda ve Ahmet Arif ile Güzin Dino ve Abidin Dino dostluğu için Abidin Dino 1913-1993 başlıklı üç ciltlik kitabımın ikinci cildine, s. 326-332’ye, bakılabilir. Kitap Yayınevi, İstanbul, 2008. Ayrıca şu makaleme de : « ‘33 Kurşun’, Ahmet Arif ve sonrası », Haziran 2010’da .akintiya-karsi.org/ sitesinde ve başka birkaç sitede daha yayınlandı.) Burada büyük şairimizin harika, tarih ve coğrafya, felsefe, hüzün, ağıt şiirinden birkaç satır almadan geçersem «hatırı kalır», o nedenle Ahmet Arif’i gelin birlikte analım bu birkaç satırla ve 1950’lerin başına doğru birlikte bir yolculuğa çıkalım : «Bu dağ Mengene dağıdır Tanyeri atanda Van’da Bu dağ Nemrut yavrusudur Tanyeri atanda Nemruda karşı Bir yanın çığ tutar, Kafkas ufkudur Bir yanın seccade Acem mülküdür Doruklarda buzulların salkımı Firari güvercinler su başlarında Ve karaca sürüsü, Keklik takımı… Yiğitlik inkar gelinmez Tek’e – tek doğüşte yenilmediler Bin yıllardan bu yan, bura uşağı.» İşin ilginç tarafı bu satırların şairi Ahmet Arif’le Leylâ Erbil’in o günlerde dost ve arkadaş ve belki yoldaş olmalarıdır. Evet 1950’lerin başında ve ya ortasında mutlaka ve belki ikisinin de Ankara’da yaşadıkları dönemde. Leylâ Erbil’le Ahmet Arif’in mektupları bile var ve belki yayınlanacak bir gün mutlaka. Bunu Leylâ Erbil’den öğreniyoruz: Çağlayan Çevik’le Nisan 2013’te yaptığı söyleşide gazetecinin, «Yeni

45


çalışmalarınız var mı?» sorusuna verdiği şu yanıttan: «evet var. toplu hikâyelerim yayınlansın istiyorum. bir de a. arif’in mektupları. ancak onların şimdi yayımlanmasında ikircikliyim. bakalım.» (Adı geçen kitabın yayınlandığını biliyoruz, daha önce değindiğim gibi. Söyleşinin künyesini kaynakçada sunuyorum. Burada yazımda hata yoktur. Çağlayan Çevik, Leylâ Erbil’e göz kırpmak, ona ve yazım tarzına sevgi ve saygısını göstermek üzere ve son derece nazik bir biçimde söyleşiyi Leylâ Erbil gibi başından sonuna küçük harfle yazıp sunuyor. Çok şık bir iş. Doğrusunu isterseniz birara ben de bu kitabın tümünü a’sından z’sine küçük harfle yazmayı düşündüm ama vazgeçtim. Çünkü çok çok zahmetli bir iş olacaktı önceden yazılmış iletilerin ve makalelerin küçük harfle yeniden yazılması eylemi. Dahası hem büyük harf meraklısıyım hem de kimi iletilerimde ve notlarımda, gördüğünüz gibi, birçok kelime ve hatta cümle ve paragrafı bile büyük harflerle yazdığım günler, dönemler oldu. İşin aslına bakarsanız birkaç yıl önceye kadar bütün iletilerimi büyük harfle yazıyordum. Yazımda kolaylık oluyor diye. Sonra büyük harf kulanımını dilbilgisi kurallarına uyumlu ve ölçülü, dengeli bir biçimde ayarladım, hizaya çektim. Leylâ Erbil iletilerinde, neredeyse tamamında, genel olarak küçük harf kullanıyor, ama kitapta uyum olsun arzusuyla gerekli yerlerde büyük harf kullandım. Leylâ Erbil’den ve katıksız Leylâ Erbil tarzını «tutan» değerli okuyucularından bağışlamalarını rica ediyorum. Özür dilerim bu parantezi uzattım, hemen kapatıyorum ve yeniden Erbil’in özgeçmişine dönüyoruz :) Leylâ Erbil yaşamının tümünü artık yazına veriyordu, «eti senin kemiği benim» diyerek: Böylece döneminin bütün iyi dergilerinde ismine rastlanıyordu: Seçilmiş Hikayeler, Yelken, Dost, Yeni Ufuklar, Dönem, Yeditepe, Ataç, Papirus, Türkiye Defteri ve benzeri edebiyat dergilerinde yazı ve hikâyeleriyle Leylâ Erbil artık tanınıyordu. Zamanla bu dergiler yanında Kitap-lık, Yeni a, Yeni Dergi ve Türk Dili dergilerinde katkılarını yayınlamayı sürdürdü. Sonra öykülerini topladığı kitaplarıyla ve romanlarıyla, nihayet denemeleriyle edebiyat dünyamıza yeni birkaç boyut eklemledi. Özgün anlatımı ve özgün yazım tarzıyla/biçemiyle öne çıktı. Şükran Kurdakul, yukarıda andığım yapıtında Erbil’in sanatını şöyle değerlendiriyor: «Osmanlı geleneklerinden kurtulamamış olan yoz erkekler egemenliğinin çağdaş kadında yarattığı tepkilerin yanısıra orta tabakanın, alınır satılır süs eşyası durumundaki, geveze, analık ve kadınlık kavramlarına da yabancı kalmış belli kişilerini işledi.» Bu bağlamda Erbil’in yapıtlarındaki kadın ve erkek isimleri başlıbaşına birer kaynak, birer «gönderme», birer çağrıştırma niteliklerini taşıyor. Hani ayıp olmasa ismine bak «analizini yap» dedirtecek türden.

46


Erbil sayesinde, böyle bir kadın yazarımız, kadın-erkek ilişkilerine kadınların hakiki açısından bakan böyle bir yazarımız var diyebilirdik artık. Evliliği bir kurum olarak, toplumsal, ailesel, geleneksel bir dayatma olarak sorgulayan bir kadın yazar. ‘Gecede’de yer alan «Ölü» öyküsünde ve birçok başka yapıtta anlattıkları bu açıdan değerlendirilebilir. Öykülerinde ve romanlarında şiirsel erotizm diyebileceğim bir yaklaşımı sezinlemek olası. Satırlarında birçok erotik çağrıştırmalara yer veriyor. Saklı ama bulunması kolay cinsinden ve bir o kadar da «uyandırıcı». Türkiye’de çok az bulunur cinsten bir cinsellik işlenmesidir söz konusu olan.

kadın, kadın Leylâ Erbil, yapıtlarında, kahramanlarının diğer cinsle ilişkilerine, evlilik hayatlarına, evlilik dışı yaşamlarına değinerek bir kurum olarak evlilik, aşk, cinsellik, kadınlık, ataerkil aile, anaların «taşıdıkları/yansıttıkları», anababa-kız çocuğu ilintillerinin az bilinen, yazında çok ender değinilen yönleri, yerleşik ahlâk değerleri ve benzeri konulardaki görüşlerini, «yaşanmışlıklar» ışığında, aktarıyor. Erbil toplumu değişik yönlerden sorguluyor, eleştiriyor, kimi özelliklerine dikkat çekiyor. Örneğin sık sık sorduğu sorulardan biri şudur: Tek ilkesi «ikiyüzlülük» olan bir toplumda birey ahlâk sahibi olabilir mi, ahlâklı kalabilir ve mutluluğu tadabilir mi? Daha çok edebiyat ve sanat dünyasından gelen kadın ve erkek, genç ve yaşlı kahramanları aracılığıyla edebiyat ve yazarlık mesleğiyle ilgili sorunları da gündeme taşıyor. Farklı kadın ve erkek yazar durum, konum ve tavırlarını sergiliyor ve, bu çercevede aydın eleştirisi yapmaktan da kaçınmıyor. Leylâ Erbil yapıtlarında, dün olduğu gibi bugün de başa bela edebiyattaki taklit ve intihal/çalıp-çırpma/çalıntı/hırsızlık sorunlarını da gündeme getiriyor. Taklide ve çalıntıya dayalı yazarlığın geleçeğinin olmayacağını, olamayacağını vurguluyor. Eleştiriyor. Bu tür hırsızlıklara başvuranları sarsalıyor. Erbil’in eserlerinde son derece doğal olarak kadın yazarlık durumu, konumu bütün yan sorunlarıyla birlikte anlatılıyor. Bu yazarımızın ülkesinin, toplumunun ve kendi kişisel tarihinden esinlenmesinden kaynaklanıyor. Yapıtlarındaki kadınların her biri hem kendisinden, kendi yaşamından, dertlerinden, erkeklerle, erkekleriyle ilişkilerinden, bu ilişkilerin karmaşık ve kimi kez dertli olmasından hem de edebiyat dünyasındaki tanıdığı/tanıdık kadın yazarlardan, şairlerden izler, esintiler, yansımalar taşıyor.

47


‘Tuhaf Bir Kadın’da Nermin, !Karanlığın Günü’nde Nesli, Asiye ve İkbal, ‘Mektup Aşkları’nda Jale, Ferhunde ve Sacide, ‘Cüce ’de Zenîme, edebiyatçı kimlikleriyle dikkat çekiyorlar. Leylâ Erbil, dört romanında da edebiyatın gündemine getirdiği konu ve sorunları yazar ve şair kadın kahramanlarıyla birlikte irdeliyor. (Hülya Dündar: s. 7071. Bu kaynağın künyesini hem aşağıda hem kaynakçada bulabilirsiniz) Erbil’in kadın kahramanları, erkek egemen edebiyat dünyasında kadın yazar olarak, kendi yapıtlarıyla, kendilerine özgü kişilikleriyle varolabilmek için mücadele ediyorlar. Bu kadınların mücadelesi, bir bakıma, Erbil’in kendi mücadelesini anımsatıyor. ‘Karanlığın Günü’nde anlatıcı olarak kendi yazarlık tavrını temsil ettiği söylenebilecek Nesli’yi seçen Erbil’in, ‘Cüce’de de Zenîme Hanım aracılığıyla, Mahmut Temizyürek’in de belirttiği gibi, yazar olarak kendi «umutsuzlaşmasını ve içe kapanışını» yazıyor (Mahmut Temizyürek: «Kırbaç Metin», a. g. k., s. 55, aktaran: Hülya Dündar: s. 91.) Böylece Erbil, romanlarında yazarlık mesleğini ve sorunlarını hem kendi açısından hem de daha geniş bir çerçevede diğer kadın yazar ve şairler bakımından aktarmak ve değerlendirmek olanağı buluyor. Erkek egemen toplum yapısına ve bunun geleneksel ahlâk değerlerine uyum sağlayamamaları, bu kadınları, kendi toplumlarında yabancılaştırıyor ve «tuhaf» kılıyor. O zaman Leylâ Erbil’in «bütün kadınları tuhaf» demek olası. Edebiyat dünyasının kadınları, cinsiyet meselesi ve bunun bir mesele haline getirilmiş olması nedeniyle, kadınların ille daha «aşağıda bulunmaları» önyargısı sonucu erkek egemen edebiyat dünyasından dışlanmaktadırlar. Toplumun yerleşik ahlâk değerlerine uyum sağlayamayan veya uyum sağlamak için bu konuda özel bir gayret te göstermeyen bu kadınlar sadece, kendi erklerini en son zerresine kadar kullanmakta kararlı ve kendilerinden emin, «analarının bebeleri» (Erbil dünyası erkeklerinin, psikolojik açıdan zayıf ve bu nedenle eşlerinin kendilerine annelik de yapmasını bekleyen tiplerdir. Geçerken anımsatmış olayım) erkekler, «sapına kadar erkek» yazarlar, tarafından değil geleneksel kadınlık rolünü benimsemiş ya da benimsemiş gibi davranan kadınlar tarafından da «ötekileştiriliyorlar». Bu tür kadınlarca da dışlanıyorlar. Nitekim ‘Tuhaf Bir Kadın’ın Nermin’i, ‘Karanlığın Günü’nün Nesli’si, ‘Mektup Aşkları’nın Sacide’si ve ‘Cüce’nin Zenîme’si toplumdaki «ayrıksı» kimlikleriyle dikkat çekiyorlar. Erbil’in kadın kahramanları bu tür erkeklere ve bu tür kadınlara karşı mücadeleden beri durmuyorlar, kaçınmıyorlar. Onların verdikleri mücadelelerin birçok boyutunu bu yapıtlarda yakından izlemek olanağı buluyoruz. (Hülya Dündar, s. 83.) Bu bağlamda Tezer Özlü’nün 3 Ocak 1985’te Zürih’ten Leylâ Erbil’e gönderdiği mektubundaki şu satırlar epey aydınlatıcıdır:

48


«Bizler belki de, kendi kendilerine yaşaması gereken, ama belki de toplumumuz buna elvermediği için evlilikler yapan kadınlarız... Paris, New York gibi kentlerde olsaydık, belki başka türlü yaşardık...» Erbil’in yapıtlarında toplumsal konularda ilerici ve bilinçli olan yazar ve şair kadınların, sağlıklı ve doyurucu cinsel birliktelikler kuramadıklarını da saptıyoruz. Cinsel ilişkilerinin niteliği/zayıflığı, toplumsal konumları bakımından «güçlü» olmaları beklenen, «güçlü» oldukların sanılan kadınların, psikolojik açıdan zor durumlarda olduklarını ortaya koyuyor. Erbil’in yapıtlarında, ve alışılmış olduğu gibi gerçek yaşamda da, geleneksel kadın rolünü benimsemiş, ve bunu sonuna kadar gözü kapalı savunacak kadınların başında anne geliyor. Ana-kız arasındaki çatışma aracılığıyla, Erbil, geleneksel ve modern cinsellik anlayışlarının farklılığına işaret ediyor. Anne için cinsellik konuşulması bile «ayıp» sayılıyor ve cinsel ilişki ancak evlilik içinde kabul edilebilirken Erbil’in «kızları» ve genç kadınları cinsel tabulara olduğu gibi evlilik kurumuna da karşı çıkıyorlar. Bu tür kadınların en önemlisi Leylâ Erbil’dir elbette. Yazarımızı burada da kendi kimliğini gösterirken buluyoruz. ‘Tuhaf Bir Kadın’da Nermin’e, «Bizden öncekilere, ablalarımıza benzememek için her şeyi göze alacağım.» dedirtmesi bunun örneklerinden biridir. Erbil nitekim ne «ablalarına» benziyor, ne de analarına. Ne kendisinden öncekilere ne de büyük ihtimalle «kendisinden sonra geleceklere». Leylâ Erbil «takımında» oynayan ve oynamaya niyetli kadınlar ve genç kızlar hariç. Yazarımızın, izleyicilerinin ve hayranlarının arzusu toplumda aydın, aktif, kendilerine özgü nitelikleriyle kadın olarak tanınmaktır. Ne eksik ne fazla: Kadın olarak tanınmak. Tülin Tınaz Tankut, «Neden Tuhaf Bir Kadın» başlıklı yazısında Nermin’in amacının, «erkek kadın ya da kadınlığından ötürü erkeklerce arka çıkılan kadın olmak değil, toplumda aydın bir kadın olarak onaylanmak» olduğunu belirtiyor. (Aktaran: Hülya Dündar: s. 18). Erbil, yapıtlarında, kişiliğin ve cinsel kimliğin oluşumunda, aile yapısının, özellikle annenin etkisine ve çocuklukta, ilkgençlik yıllarındaki yaşanmışlıkların önemine dikkat çekiyor. Erbil sadece geleneksel kadınlık rolünü benimseyen kadınların değil, aydın, okumuşyazmış, yazar, şair, sanatçı kadınların da çocuk yetiştirmeyi yeterince bilmediklerini, bu işin altından kalkamadıklarını, bu konuda bilinçsiz davranarak toplumdaki ataerkil yapının sürmesini sağladıklarını, bu yapının sürmesine yardımcı olduklarını vurguluyor. Böyle Erbil, sadece eleştirmekle yetinilmemeli, bizzat kendimiz, biz eleştirenler, bilinçli kadınlar, yazarlar, şairler, sanatçılar, bilim kadınları, gazeteciler ... yeni ilişkileri kendi hayatımızda uygulamalıyız, uygulamaya geçirmeliyiz diyor. Bu bakımdan devrimci tanımına tam da uyuyor. Evet eleştirmek yetmiyor çünkü ille değiştirmek lazım. Değiştirmek için de «Güneşli günleri beklemek» yerine hemen kendi hayatımızdan başlamalıyız işe. Çünkü bunun artık beklemeye tahammülü de kalmamıştır. 49


Erbil’in kahramanlarının dili de «bozuktur» üstünüze afiyet, yazarın dili bozuk değildir ama konuşturduklarının ki evet «bozuktur», küfürler eksik değildir çünkü. Bunun şaşılacak bir yanı da yoktur hani, gerçek hayatta küfür edilmiyor mu? Ediliyor hem de akıl almaz derecede. Peki o zaman yazında niçin olmasın? Leylâ Erbil’in kadınları da erkekleri bir de küfrettikleri için «tuhaf»tırlar. Niçin olmasın? Erbil’in «dil işçiliği» konusunda en ilginç satırları yakın dostu Füsun Akatlı’dan okumak olası: Akatlı’nın Felsefe Gözlüğüyle Edebiyat isimli kitabında yazarımızın ‘Cüce’si üzerine kaleme aldığı «Leylâ Erbil Meydan Okuyor!» başlıklı bölümden işte birkaç satır: «Daha ilk kitabı Hallaç’ın haber verdiği tutkulu ve takıntılı bir dil işçisidir Leylâ Erbil. (...) Cüce ise, deneyimli bir Erbil okuruna bile yer yer şaşırtmaca veren, uç bir dil deneyim ürünü. Bu çeşit bir dil-biçem-biçim kazısıyla derinleştirilen bir metin»dir Cüce. (s. 74). «Aslında Leylâ Erbil edebiyatının başlangıcından bugüne, belki de en öne çıkan süreğen özelliği: Meydan okuyuculuk. Dil yapılarına, yerleşik değerlere, kurulup berkitilen sırça dünyalara ve edebiyatın kurumsallaşmasına karşı, yalınkılıç bir meydan okuma.» (s. 75). «Leylâ Erbil, çağdaş Türk edebiyatının modern ve kentli edebiyatımızın yüz akıdır.» (s. 77). Burada yeri gelmişken hemen değerli çizerlerimizden Semih Poroy’un 29 Kasım 2007’de Cumhuriyet Kitap’ta «Feklavye» sayfasında, «Leylâ Erbil’e bir merhaba... » başlığıyla yayınladığı beş kareli yapıtını/karikatürünü anmalıyım: Saçı üstte dökük yanlarda uzun, gözlüklü, kravatlı ve takım elbiseli, sol elinde «rakı» (mı?) bardağı bulunan yaşlıca ve bilmiş bir «beyfendi»nin, hafifçe sert ve/veya dik bakışlı ve sanki bir parça da hırçın, sağ elinde kırmızı şarap (mı?) kadehi bulunan genç bayana, iki ayrı karede, «Eskiden edebiyatçılar ne güzel içermiş di mi han’fendi ?.. », «Anı kitaplarında ne güzel anlatırlar...» demesi üzerine, iki ayrı karede, genç bayan kızgın bir biçimde «Siz bu tür şeyleri Leylâ Erbil’den okudunuz mu hiç?!» diye soruyor ve sonra ekliyor «Okuyun, sonra konuşalım!..» Beşinci karede, dönüp gitmekte olan kadının arkasından baka kalan bey’fendinin iç konuşması yer alıyor: «Tuhaf Bir Kadın !». Bu bey’fendinin Leylâ Erbil’den belki bilmeden bildiği tek şey bu üç kelimedir mutlaka: Tuhaf bir Kadın. O kadın Leylâ Erbilvari bir kadındır ayrıca. Meraklıları karikatürü Cumhuriyet’in Kitap ekinden bulabilirler. Semih Poroy Leylâ Erbil sevgisini karikatürünü yazarımızın aramızdan ayrılmasını izleyen günlerde, 1 Ağustos 2013’te, «Unutulmaz Leylâ Erbil için» başlığıyla yine Cumhuriyet Kitap’ta yayınladı. Bu kitabın kapağındaki harikatür/çizgi budur. Erbil’in yakın dostu Semih Poroy’un bana hediyesidir ve bu kitabın kapağına da çok yakışıyor. Değerli çizerimize ne kadar teşekkür etsem azdır.

50


seni asla unutmayacağız Leyla Erbil’in yapıtlarının, yapıtlarında işlediği konuların erkekleri de etkilediği kesin ama kadın okuyucularını sıkı sıkıya sarsaladığı ispatlıdır. Birçok örnek vermek olası. Burada bir örnekle yetineceğim : Bu kitabı hazırladığımı bilen kızkardeşim Serap’ın çalışmamın kimi sayfalarını okuduktan sonra bana yazdığı satırları sizlerle paylaşmak istiyorum: «Leyla Erbil dosyasını aldım. Hakkında yazdıklarının bir kısmını okudum kalanı da hemen okuyacağım. Ölümü beni çok etkilemişti. Öldüğü gün iş gereği İstanbul&#39;daydım, zamanım olsaydı cenaze törenine gidecektim, ama maalesef olmadı ve gidemedim. (...) Ölüm haberini duyduğumda İstanbul&#39;da Ümraniye&#39;de bir oteldeydim, bir-iki satır karaladım, son yıllardaki hastalıklar, ölümler ve gidenlerimiz için, aşağıda aktarıyorum. Bu son yıllarda sevdiklerimizden çok kişiyi kaybettik, anneyi, Gündüz Abi’yi ve daha birçok eş, dost ve arkadaşımızı, onların tümünün anılarıyla geçirdim o geceyi. O gece de çok yorgundum ve Ümraniye&#39;nin hüzünlü bir Ramazan gecesinde bilmediğim ve ilk kez gitttiğim (eğitim kurumu benim için orada bir oda tutmuştu) güzel bir oteldeydim. Aslında yaklaşık bir yıldır hep Ümraniye&#39;deyim, Ümraniye araştırılması gereken bir semt, derya deniz çok geniş bir insan kitlesi var. Ama o gecem ve ertesi günlerim Leylâ Erbil ve son zamanlarda aramızdan ayrılanlarla geçti. Evet hepimiz ölümle nişanlıyız ama ölüm ne kadar geç gelirse o kadar makbuldür diyorum. Yaşamak güzel şey, anılarımızla, acılarımızla olsa da. Leylâ Erbil’in şimdiye kadar az sayıda kitabını okuyabildim, okuduklarım da 80&#39;li yıllardan, (...) ‘Gecede’ ve ‘Tuhaf Bir Kadın’ o zaman beni çok etkilemişti, ne kadar güçlü yazmıştı, diğer yapıtlarını okumak için maalesef yeterli zamanım olmadı, ama okuduklarım etkiliydi, ikisi de ‘lezzetli kitaplar’dandı. Şu anda ayrıntılarını hatırlamıyorum doğal olarak, ancak anılarımda önemli yeri var. Nobel için boşuna aday gösterilmedi. Leyla Erbil&#39;in ölümü son yıllarda edebiyattan ne kadar uzak kaldığımı ve hatta kendimi bile ihmal ettiğimi de hatırlattı. Bunun üzerine olmalı ölümünün ertesi günü İstanbul&#39;da ilk kez yarım günümü kendime ayırdım, Kuzguncuk&#39;a gittim, düşündüm, gezdim, bir çocuk parkında parktaki ağaçları sulayan park bekçisinden rica edip hortumdan şarıl şarıl akan suyla yüzümü, kollarımı, ellerimi yıkadım, neredeyse eski Türk filmlerindeki gibi.

51


Büt ün bunların birikimi ve etkisi sonucu bu bayram tatilinde önemli kararlar aldım. Kendi kendime artık okuma zamanı dedim, bilimsel kitaplar haricinde roman, öykü, şiir vb. edebi eserleri okumaya karar verdim. Son yıllarda hazır ve bilhassa geçmiş yıllardaki okumalarımdan kalan cepteki bilgi, duyum, sezgi ile yaşadım. Ama buna artık son veriyorum : Derslerimi azalttım, kendime ve okumalarıma zaman ayırmak konusundaki kararımı artık uygulamalıyım. Uygulayacağım da. Kesin kararlıyım. Yaşamın küçük ve kimi zaman ani mutluluklarını es geçmemeli. Yeterince çalışmalı, okumaya, aşka, avereliğe, aileye, çocuklara ve kendime zaman ayırmalı. Şimdi o gece Leylâ Erbil’i, anneyi, Gündüz’ü ve aramızdan ayrılan diğer eş, dost, meslektaş ve arkadaşlarımızı düşünerek karaladığım şu birkaç satırı aktarıyorum : Zamanı Geçti Bütün iyiler ve iyilikler ölüyor Seçilmişlerin seçim yılı, Kaybediyoruz birer birer sevdiklerimizi, Senin de - benim de- gidecek bir halimiz var Ben ne yapayım şimdi... (19 Temmuz 2013, saat : 23:00, İstanbul, Ümraniye)» Evet kızkardeşimin yazdıkları bunlar. Serap tek değil, başka kadınlar da var Erbil’in aramızdan ayrılması nedeniyle üzünt ülerini aktaran. Kimi bloglarda gözüme çarpanları da aktarmam mümkün ancak o sevimli ve şık kadınları tanımadığım için izinsiz olmaz diyorum ve onları buraya al(a)mıyorum. Ancak birkaçında Leylâ Erbil’e ilişkin yazılanların «Seni Asla Unutmayacağız» diyerek noktalandığını belirtmeliyim.

52


insanlık halleri Erbil yazınında, öykü, roman ve denemelerinde, merkezde bütün halleriyle kadın ve erkeği yani insanı buluyoruz. Öte yandan dili kendine özgüdür. Bu alanlarda Sait Faik ve Vüsat O. Bener etkisi sezilebilir, bunu yazar bizzat kendisi de değişik söyleşilerinde kabul ediyor, örneğin şu satırlarında: «Ne yapmak istediğini sezersiniz Vüs’at Bener’in. Uzun uzun anlatımlar, peyzajlar yoktur. Ekonomiktir her şey. Asıl hedefini belirler ve oraya doğru gider. Benim de edebiyatımda savrulma, dağılma, peyzaj hikâyeleri kaçtığım şeyler. İnsanı yakalamak, insanın içindeki o ne olduğu belirsiz özü bulmak üzerine yazıyorum. Daha nötr kalıyorsun. Geçmişe ve birikimlerine bakıyorsun. Ne görüyorsan onu yazıyorsun.» Mahmut Temizyürek, «Leyla Erbil İşaretleri» başlıklı son derece yetkin makalesinde Leylâ Erbil’in ve 1950 kuşağının (...) öykücü ve romancılarının «yenilikler arayan, edebi deneyler ortaya koyan » bir kuşak olduğunu belirtiyor (s. 39-40) ve şöyle devam ediyor : « Kendilerinden hemen önce Vüs’at O. Bener’in yapmak istediğini doğru anlamış olan bu kuşağın insan ve toplum hakkında tutarlı bir bilinçleri vardı. İnsan, kendi içindeki diktatörün bilincinde olmadan, deyim yerindeyse o kişisel faşizmle hesaplaşmadan, iktidarın bizzat dilde yapılandığını görmeden iktidarla ya da faşizmle savaşılmayacağına inanan bir bilinçti bu. Bu bakışla, bireyin yaratıcı özgürlüğünün ‘anlamsıza kadar’ gidebileceğini edebi ilke sayabilmişlerdi. Felsefede, psikanalizde ve bilimsel araştırmalarda gelişen bireye bakıştan ilham aldıkları gibi, bunu asıl edebi biçimlerde zenginleştirmek gayreti güdülemişti Erbil ve kuşağını.» (Aktaran:Hülya Dündar: s. 3.) Şu cümleler de Erbil’indir: «Ben insanların tümünün yaralı ve hasta olduklarına inanıyorum. Sanatımın kaynağı da bu her insanda gördüğüm zavallılıkla, delilikle ilgilidir. Sanırım Faulkner’in malzemesi de benzeridir.» (Yılmaz Varol’la yaptığı söyleşiden.) Çağlayan Çevik’le Nisan 2013’teki söyleşisinde bu konuda şunları ekliyor: «akıl baliğ olduğundan beri derim: dünyada hasta sakatlanmamış kimse yoktur. yaralı doğar bütün insanlar öyle büyürler ya da büyüyemezler.» (Kural küçük harf, unutmuyoruz lütfen.) ‘Cüce’de de bu konuyu vurguluyor : yaralı doğar bütün insanlar, anlaşılmak, sevilmek, sevecenlik dilenir ömrünce ...»

53


Evet Leylâ Erbil işte böyle bir yazarımızdır. Burada geçmiş zaman kullanmam nâ– mümkün, anıları ve yapıtlarıyla onunlayız ve hep birlikte yürüyüşümüzü sürdürüyoruz çünkü. Erbil, «kendinden önce yerleşmiş olan yazın akımlarına bağlı kalmadı; roman, hikâye ve düz yazı metinlerinde psikanalizin özgürleştirici yöntemlerinden yararlanarak, dinin, ailenin, okulun, toplumsalın ürettiği tabularla dolu ideolojilere karşı 1956&#39;da başlayan mücadelesini dilin oturmuş kelime hazinesi ve söz dizimi kurallarını değiştirme çabasıyla sürdürdü. Yeni bir biçim ve biçem geliştirdi.» Atilla Özkırımlı’ya göre:«Önceleri varoluşçu bir anlayışla çağdaş insanın toplumla çatışmasını, başkaldırıya varan bunalımlarını işledi. Daha sonra arayışlarını sürdürerek ele aldığı kişileri toplumcu bakış açısıyla irdelemeye çalışan, gerçekliği değişik boyutlarıyla yansıtmayı amaçlayan öyküler yazdı.» Yapıtlarında yaşam biçimlerine, değer yargılarına, evliliğe, aileye, kadın cinselliğine sert, alaycı ve eleştirel bir tutumla yaklaştı. ‘Hallaç’ta, yazarın kendi ifadesiyle, «İçinden çıktığı toplumun insanlarıyla bir denge kuramaması, tüm yargılara başkaldırmış, bilinçli olarak bir seçmeye gitmeyen insanı» anlatmak istedi. ‘Hallaç’ta, bırakılmışlık, yalnızlık, bunaltı, yabancılaşma, seçme özgürlük, suç işleme, intihar gibi varoluşçuluğa özgü birtakım tema ve yönelimler ağır basıyor. Asım Bezirci, ‘Hallaç’ için şunları yazıyor:«Bu temaları işlerken varoluşçu yazarlardan ve özellikle Kafka’dan etkilendiği gözlendi. Bu kitaptaki öykülerinde çıkış yolu bulamayan, eyleme dökülemeyen bir başkaldırış duygusuyla eski, yapmacık, süslü, sahte ne varsa hepsine hınç duyuyor. Kişiliğinin oluşumunu ve gelişimini köstekleyen ya da soysuzlaştıran alışkanlıklardan geleneklerden, törelerden, alaturkalıklardan iğreniyor... Bütün bunlar şunu gösteriyor: Erbil şimdiki düzene kazan kaldırıyor, değişmesini istiyor onun. Fakat yerine nasıl bir düzen kurulması gerektiğini belirtmiyor: Kendi değimiyle bir ‘seçme’ye gitmiyor, bağlanmıyor. Handan Özsoy’la söyleşisinde bu konuda aynen şunları dillendiriyor: «Felsefemde başkaldırma hem öz olarak hem biçim olarak çok önemli bir yer tutar. Kadın olarak doğamda da bu var. Türkçe’nin kalıplarını değiştirmek için çok uğraştım. Yaptığım şeyler kolayca kabul edilmedi. Kendime özgü bir çizgide gittim. Yapılı olandan kaçtım. Kendi gözlemlerim ve çevremden etkilendim. Başkalarının yaptıkları beni ancak bir miktar beslemiş olabilir.» Necmiye Alpay, «İki etikçi» başlıklı çalışmasında, bu konuda Ece Ayhan ve Leylâ Erbil arasındaki «akrabalığı» şu satırlarında açıklıyor: «İkisi de edebiyatta, Arif Damar’ın deyişiyle bir ‘külliyen ret’ anlayışında oldular. ‘Gelenekten yararlanmak’ şöyle dursun,

54


her tür ‘gelenek’ten devrim niteliğinde bir kopuşla ayrılmayı önemsediler; ‘gelenek’ten ancak kopulacak bir köhnelik olması yönünden yararlandılar. Bu tavrı dünya edebiyatında ‘modernist’ başlığı altına yerleştirebiliriz, ama başka hiç kimsenin Ece Ayhan olmadığını ve başka hiç kimsenin Leylâ Erbil olmadığını, olamayacağını bilerek. » Necmiye Alpay, aynı yerde, iki yazarımızda varolan dildeki retçilik ve etik meselerine « tarihe » uzanarak değiniyor, aynen aktarıyorum: «İkisinin de dilde retçiliği, daha geniş bir etik anlayışın bileşenidir: Diğer alanlar gibi dilin de altını üstüne getirebilmek için. İkisi de eksiltili yazmıştır. Ece Ayhan çok daha eksiltili bir dil kullanıyorsa, bunun nedeni onun projektörlerini tarihe çevirmiş olmasıdır. Burada tarihten kasıt, toplumsal tarih ve bireylerin tarihidir. Uzun anlatı olarak değil, noktasal veri olarak tarih. Ece Ayhan, kendi seçtiği bireylerin tarihlerine noktasal projektörler tutup o noktaları bir araya getirerek yazmıştır şiirini. Değneğini yalnızca her tür verili tarihin dışladığı bazı gerçek kişi ve olgulara, ‘dünyanın lanetlileri’ne, ‘hayatın arka bahçesi’ne değdirdiğini, bu değmeleri ise herkesin anlayıp rahata ereceği bir bütün içinde dile getirmeyi reddettiğini söyleyebiliriz. Ece Ayhan’ın şiirlerini biçimlendiren bakış açısı ve etik anlayış budur. Leyla Erbil ise, bir kurmaca dolayımıyla, doğrudan insan ilişkilerindeki ikiyüzlülüğe odaklanır. Bunu yaparken hem ikili ve çoklu, hem de tekil insan ruhu içindeki çelişkili ve çatışmalı yaşantıları sorunsallaştırır. Bütün bunları ‘kadın bakış açısı’ndan görmeyi önemsemesi ile de Ece Ayhan’dan ayrılır. Ece Ayhan’da dolaysız ve dışsal bir biçimde tarihsel olan bakış açısı, Leylâ Erbil’de dolayımlı, içsel ve günceldir. Bir belirleyici özelliği daha vardır Leylâ Erbil’i farklılaştıran: Dönüşlülüğü; zihnin kendine de bakması. Sinemada Nuri Bilge Ceylan’la, özellikle onun Uzak adlı filmiyle ortaklaşır bu yönden. Her ikisinde de, eleştirilen birincil hedef kadar, eleştiren anlatıcı da hedeftedir.» Leylâ Erbil, bizzat kendi sözleriyle, öteden beri «hep tepeden tırnağa bu başıbozuk erki, despot adamların fotoğraflarını ve ezilen halkı göstermek» istedi, istiyor. Leylâ Erbil yetkisini kötüye kullanan, totaliter eğilimlere yatkın veya sahip, despot, hotzotcu, diktatör, serseri iktidar «kahramanının» ismini bizzat kendisi koymuştur: Gorgo. Erbil konuşuyor: «Böyle toplumlarda iktidar gaddarlıkla orada oturabilen ‘Gorgo’lar yetiştirir. isim anaları benim! Evet.» « Gorgo ülkeyi yönetmektedir. Bir canavardır. (Bu adda bir canavar filmi var), ‘bugün gene yüz kişiyi gözaltına aldırmış -mapushanelerde bir ranzada yirmi dört kişi- ah kardeş dile kolay -münavebe ile uyuyorlarmış evlatlarımız- aç karnına yerlerde.’

55


Gene de onu sevenler değişime uğradığına inanırlar: ‘Gorgo -aslında- şen şakrak gencecik -sevimli- yufka yürekli -merhamet doluymuş da -kimsenin bilmediği bir nedenle- çarpılmış bir akşam -sabahına- cellat suratlı bir ceberut-olarak uyanmış yatağında’. İşte o ‘tuhaf erkek’, Gorgo için ‘sevgiye muhtaç’ demiş. Çünkü kutsalmış Gorgo. Çarpılanlar kutsal sayılırmış falan. Hemen burada Tuhaf Bir Erkek’ten birkaç satırı okumanın tam sırasıdır artık: Yatak odasındaki gorgo başımızdaki yeni gorgo korkunç sezince sevilmediğini intikam alıyor çok kindar sezince dedim ama kendi sezdiği bi şey yok “unsur”ları var “unsur”ları ile karıkocaların yatağını bile dinliyor üstelik allah’ın içine gizlenerek konuşuyor o yüzden bu yeni gorgo zamanında kimse kimseyle doya doya sevişemiyor konuşamıyor öpüşemiyor» Erbil’in başlıca düşünce kaynaklarının Marx ve Freud olduğu söylenebilir. Demir Özlü’nün bu konudaki saptaması şudur: «Leylâ Erbil, içinde yaşadığımız yüzyılı en temelden etkilemiş iki düşünce sistemi olan Freud’çulukla Marx’çılığı fark etmiştir.» Leylâ Erbil’in bizzat kendisi ustaları «arasında Freud, Marx, Joyce ve Beckett&#39;i» belirtiyor. Çağlayan Çevik’le söyleşisinde aynen şunları belirtiyor: «ben sınıflı toplumları tuhaf, yani marx’ın söylediği tarih öncesi toplumlar olarak görüyorum.» Leylâ Erbil, «Virginia Woolf’tan, Sigmund Freud’dan, William Faulkner’den esintiler taşıyan ama her zaman özgün kalabilen elli yıllık bir yazın serüveninin yaratıcısıdır.»

56


Yine de ilk hikayelerinde kimlerden kısmen bile olsa etkinlendiğini söylemekten ve yazmaktan çekinmedi, işte bunun bir örneği: «İlk hikâyelerim[in yer aldığı] Hallaç’ta Sait Faik ve Beckett etkisinde kalacağım korkusuyla epeyi bocalamışımdır. Birilerine benzemeyi, onları taklit etmeyi, kendi benliğimi bulmadan başkalarının açtığı yoldan arz-ı endam etmeyi bir çeşit hak yemek saydığımdan onların adını anmadan çıkaramazdım kitabımı.» ‘Hallaç’tan sonra öz ve biçime ilişkin arayışlarını sürdüren yazarımız ikinci öykü kitabı ‘Gecede’yi uzun bir aradan sonra okuyucularına 1968’de sundu. Bu yapıtı üzerine Behçet Necatigil’e kulak kabartabiliriz: «Biçim ve dil bakımından ilk kitabı ‘Hallaç’taki atak çıkışları yumuşatmış ve burjuva ahlak çöküntüsünü, türlü toplum yabancılaşmalarını ustaca ve insancıl belirtmiş olan hikayeci, bu eseriyle hikayeciliğimize yeni bir bakış açısı kazandırdı.» Patolojik bir toplumun sakatlanmış kişilerini doğrudan irdelemeye başladığı Gecede’deki öykülerinin devamında, yine odağında çoğunlukla bir kadının bulundğu, eleştirel-ironik bakış taşıyan Tuhaf Bir Kadın ve Eski Sevgili ile genişleyerek tarihsel bir dönemi kapsar. ‘Tuhaf Bir Kadın’ 1950’li ve 70’li yılların anlatısıdır: Hem bütün çelişkileriyle bir kadını anlatır hem de ülkenin kendi derin tarihini. Sennur Sezer’in belirttiği gibi, «Yaşadığı kalıpları kırmak ve [/veya] değiştirmek isteyen bir genç kızın aile ve arkadaş ilişkileri çerçevesinde anlatılan öyküsünde, sınıflar, değer yargıları ve aydın yanılgıları da sorgulanır.» Bir kadının birkaç saatinin anlatıldığı ve « karşıtlıklar senfonisi » olarak nitelendirilen Karanlığın Gücü isimli romanında, Erbil etkileyici ve sarsıcı diliyle dikkat çekiyor. Erbil, Mektup Aşkları’nda düşlenen aşkla gerçek aşk arasındaki uçurumun acımasız mizahını sunuyor ve insan yaşamının neredeyse tümünü meşgul eden «aşk» konusunu yenilikçi bir yaklaşımla sorguluyor. Leylâ Erbil’in bir şiir-roman olarak nitelendirilen ‘Kalan’ı «içindekiler»le başlıyor: önsözce, birinci bölüm, ikinci bölümle sürüyor ve kişi adları listesiyle noktalanıyor. Yine kendine özgü yine çarpıcıdır roman: 1940’ların 1950’lerin İstanbul’unda masalsı bir evde başlıyor her şey. Anlatıcı Lahzen’in çocuk dünyasında, gerçekle düş arasındaki ara’da geçiyor Önsözce. Toprağın altındakilerle, üstündekilerin ara’sında... Okul duvarlarında asılı duran tarih cetvelleri gibi akıyor zaman, öfkeli bir kız çocuğu anlatıyor, sanki konuşuyor. Şiir gibi, destan gibi... Birinci bölüm, şiirin kimi zaman yerini öyküye bıraktığı parçalarla ilerliyor. Her bir parça o zamanların çok sesli, çok kültürlü, çok dilli ve çok dinli İstanbul’unu gözlerimizin önüne seriyor : Rum, Ermeni, Musevi ailelerin bir arada yaşadığı, insanların birbirlerini ayakkabılarından tanıdığı günlerdeyiz... Eski bir halk dansı olan

57


faradolada çember oluyor herkes duymayan, gelmeyen kalmıyor. İkinci bölüm kısa bir finalden oluşuyor. “Hakikatinin özünü” arayan Lahzen’in sürpriz finali. (http://www.ntvmsnbc.com, 3 Kasım 2011’den aktarıyorum, birkaç cümleyi yeniden yazarak.) Sonra’ Tuhaf Bir Erkek’ geliyor. 2013’te yayınlanan eseri Erbil’in kadim dostlarından ünlü, mütevazi, sevimli, cana yakın ama gözden hep çok uzak çünkü artık neredeyse sürekli olarak İstanbul’da yaşayan ressamımız Komet resimliyor. Komet Leylâ Erbil’in İstanbul ve Paris arkadaşlarından biridir. Onun da anlatacağı pek çok anı olduğunu tahmin ediyorum. Arada şiir ve deneme de kaleme alan Komet kimbilir belki bir gün Leylâ Erbil’i anlatmak için de sarılır kalem ve kağıda. ‘Tuhaf Bir Erkek’, yazılacağını Erbil’in daha 1971 tarihli ‘Tuhaf Bir Kadın’da muşt uladığı yapıttır. Çağlayan Çevik’le bu eserinin yayını üzerine nisan 2013’te yaptığı söyleşide gazetecinin «Tuhaf Bir Erkek, Komet’in resimleriyle yer yer görselliğe de dayanıyor. Metin mi resimleri, resimler mi metinleri doğurdu?» sorusuna Leylâ Erbil şu yanıtı veriyor: «hayır [Komet] okuyup resimlemedi, [resimleri] kendiliğinden sayılabilir, kimi yerlerde ben metinle oynadım. resimler zenginleştirdi metni. zaten Komet’in resimleri her zaman esinlendirmiştir beni.» Leylâ Erbil denemelerini ‘Zihin Kuşları’ başlıklı kitabında biraraya getirdi : Birçok konu yanında çağımızda ve kendi coğrafyamızda bir yazarın dünyaya bakışı, edebiyat anlayışı kadar, sorunlarını ve konumunu anlatmak için de ipuçları sunuyor. Füsun Akatlı’nın Felsefe Gözlüğüyle Edebiyat isimli yapıtında yer alan «Leylâ Erbil ve ‘Zihin Kuşları’» başlıklı metin de bu bağlamda okunmalı derim. (s. 19-21) Talât S. Halman’ın «Tuhaf Bir Yazar: Leylâ Erbil’de Etik ve Estetik» Sempozyumu’nun açılışında Erbil’in yazar kimliğini tasvir ettiği şu sözlerini ve kelime oyununu/yaratıcılığını buraya mutlaka almalıyım: « L – Lirik E – Etik, estetik, efsane, evrensel Y – Yenilik, yürek, yanardağ L – Lâv A – Aşk, akıl, adalet, ahlak, anıt E – Efsunlu, erdemli, ebemkuşağı R – Rengârenk, ruhi B – Bireysel, bağımsız, bilinçli, bilge, büyüleyici İ – İçli, idealist, insan L – Liyakatli, her övgüye lâyık. »

58


Aynı sempozyumda Doğan Hızlan şunları söyledi: «Leylâ Erbil, konularıyla, bireysel ve toplumsal statükoya başkaldıran edebi kişiliğiyle Türk edebiyat tarihinde yer aldı. Sahte ahlakçılıktan, ikiyüzlülükten nefret yansır yazdıklarında. İçerikte yaptığı yeniliği, biçimle, dili yenilemesiyle de tamamladı.» (Köşe yazısının künyesi kaynakçada.) Erbil siyasi iktidar/erk ve yöneticiler, aile içi iktidar noktaları/makamları, toplum, insan ilişkileri ve diğer konulardaki analizlerinde mizahi yönü eksik olmayan karamsar bir yazarımız olarak algınabilir. Öyledir de. Ancak geleçekten umudunu hiç kesmez. Nitekim Çağlayan Çevik’le Nisan 2013’te gerçekleştirdiği söyleşide şunları söylüyor: «sanatın kendi içinde sonsuz olanaklar taşıyan kutsal bir emek ürünü olduğunu aklımızda tutmalıyız. başımıza çöreklenen dini araçsallaştırarak insanlarımıza göz açtırmaz olan gaddarların varlığına karşın, bugünlerin geçici olduğunu [biliyorum], yalan dolanla bir halkın sonsuza kadar tutsak alınacağına inanmıyorum. bu yüzden umudumu yitirmedim.» Leylâ Erbil, geleçekten umutlu ve geleçeğin daha iyi olması arzusuyla, sola ayarlı bir yazar atılımıyla toplumsal ve siyasî bilinçle ve bağımsız ama taraftar aydın sorumluluğuyla sendikal ve siyasi ögrütlenmelerde yerini aldı, kimi zaman topluluğun en başında bayrağı bizzat taşıdı: 1970’de Türkiye Sanatçılar Birliği, 1974’te Türkiye Yazarlar Sendikası kurucularından biriydi. Daha sonra PEN Yazarlar Derneği üyesi olarak da dikkat çekti. 1961&#39;de kurulan Türkiye İşçi Partisi’ne (TİP) üye oldu ve Partisinin Sanat ve Kültür Bürosu&#39;nda görev aldı. Bu çalışmada aktardığım değişik iletilerinde söz konusu ettiği gibi, 1 Mayıs 2008 sonrasında bizzat kendi teşvikiyle PEN’in kurduğu «1 Mayıs 2009 Yazarlar Komitesi» başkanlığını üstlendi. Bu başkanlığın verdiği sorumlulukla, 1 Mayıs 2009’un Taksim’de bütün emekçilerle birlikte gerçekleştirilmesi için nasıl ugraştığını, neler yaptığını iletileri aracılığıyla paylaşmak olanağı bulduğumu umuyorum. Leylâ Erbil’in ünü sınırlarımızı aştı: 1979&#39;da çağrılı olarak gittiği ABD&#39;de, Iowa Üniversitesi, Erbil’e Onur üyeliği verdi. Edebiyat Ödüllerine kural olarak asla katılmayan Erbil, 2000-2001 Ankara Edebiyatçılar Derneği Onur Ödüllerini kabul etti. Handan Özsoy’la yaptığı söyleşisinde ödül meselesine de değiniyor: «Evet, bugüne kadar bana bir yayınevi ya da bir kurum tarafından verilen ödülleri reddetmedim. Ama kendim hiçbir ödüle katılmadım. Sadece Gecede ile bir ödüle başvurmuştum. O kitaba ödül verilmedi. Halbuki o kitap o döneme bayağı yenilik

59


getiren bir kitaptı ve görülmesi gerekirdi. Ödül jürisine güvenmedim ve ‘bundan sonra katılmam ödüllere’ diye karar verdim.» 2002’de Leylâ Erbil PEN Edebiyatçılar Derneği tarafından Nobel Edebiyat Ödülü&#39;ne ülkemizden ilk kadın yazar adayı olarak gösterilirken, «Türk dili ve edebiyata egemenliği, aynı zamanda insana, hayata ve dünyaya karşı sorumlu aydın tavrı» özellikle vurgulandı. Füsun Akatlı’nın bu konudaki yorumu epey gerçekçi ve fena halde hülyalardan uyandırıcıdır, aynen aktarıyorum: Leylâ Erbil «Yerelliğin sınırlarını aşmış da değil, hiç tanımamıştır. Pek çok şeyin sınırını tanımadığı gibi. Bugün, PEN Edebiyatçılar Derneği şaşılası bir değerbilirlikle, hiçbir ‘popülaritesi’ olmamış ve olmayacak bu yazarımızı Nobel Edebiyat Ödülü için aday gösteriyor. Bu, Erbil için, muhtemelen hiç alamayacağı Nobel’den daha değerli olmalı: Kendi gerçeğinin izinden ayrılmamakta direnmek ve buna rağmen, Unut uluş’u bir-sıfır yenmek!» (Felsefe Gözlüğüyle Edebiyat, s. 77). Öyküleri Almanca, İngilizce, Fransızca ve Rusça’ya çevrildi, antolojilerde yer aldı. 2012’de Karanlığın Günü isimli yapıtı Alfred Depray’ın (Leslie Anagnan) çevirisiyle ve Jour d’Obscurité başlığıyla Actes Sud tarafından «Lettres turques» koleksiyonu kapsamında Fransa’da yayınlandı. 14 Şubat 2013’te Erbil’e PEN Öykü Ödülü verildi. Ödül gerekçesinde şu noktalara vurgu yapılıyor: «Edebiyat alanındaki olağanüstü eserleri ve laik ve demokratik bir Türkiye yönündeki mücadelesi için bir şükran ifadesi olarak 2013 PEN Öykü Ödülü’nü usta yazarımız Leylâ Erbil’e sunmaktan kıvanç duyuyoruz. Yaratıcılığını bugüne dek aydın sorumluluğu ve hiç eksilmeyen gençlik coşkusuyla beslediği için kendisine teşekkür ediyoruz.» (Aktaran Doğan Hızlan, makalesinin künyesi kaynakçada.) Sağlık sorunları nedeniyle Fransız Kültür Merkezi’nde düzenlenen törene katılamayan Leyla Erbil’in tören için kaleme aldığı açıklaması okundu. Yazarımız şunları belirtiyor : «(...) Ölümler gördüm: Dostlarımın, yakınlarımın ölümlerini, halkın acılarını, işkenceye dönüşen yaşamlarını, iktidarların soysuzluklarını. Seyretmekten tiksindiğim bir dünyayla karşı karşıya kaldım. İnsanlarda doymak bilmez morarmış bir tutku, şimdiden küçük düşmüş hırslar, tam bilemiyorum bir uzaklaşma, insanı açıklamak kolay mı!... Gene de duramadım, yazdım. Evet öyküler, şiirler ve roman… Ben sadece sesli düşünüyorum, yani yazarak…&#39;&#39; Yazar Zeynep Aliye kapanış konuşmasında öykünün gücünü şu sözleriyle vurguladı:

60


«(...) kısalığı, eksenine insanı oturtması, en sıradan insanı kahramanı olarak alıp onu en sıradan duygu durumuyla hikaye edebilmesiyle son derece geniş bir kesime ulaşabilen, etkileyici olabilen bir yazınsal türdür öykü. Toplumları gruplara, grupları parçalara, parçaları tek tek parçacıklara bölmekle de tatmin olmayıp her insandan yeni yeni parçacıklar oluşturmaya çalışan egemen anlayışlara karşı direnmenin aracıdır. Okurunun ruhuna, bilincinin karanlık noktalarına sızmayı başarmasıyla ve kişiyi kendini görmeye, düşünmeye, sorgulamaya yöneltmesiyle önemli bir muhalif güç de diyebiliriz ona. Ancak bu muhalif güç ne yazık ki son birkaç yıldır okurundan koparılmaya, okuruyla arasındaki köprü farklı dinamikler aracılığıyla uçurulmaya çalışılıyor. Yazara ve okura düşen, insanı anlatan, tek derdi insanın mutluluğu olan öyküye sahip çıkmaktır.» (« Leylâ Erbil Yazarak Meydan Okuyor», .pen.org. , 17 Şubat 2013.) 19 Temmuz 2013’te 82 yaşında aramızdan ayrılan Leylâ Erbil, İstanbul’da Zincirlikuyu Mezarlığı’nda bizi dinlemeyi ve izlemeyi sürürüyor, eserleriyse kitaplıklarımızı süslemekle görevli. Arada bir raftan alınıp yeniden okumaları bekleyerek. Bekletmeyelim derim. Leylâ Erbil’i unutmamız nâ–mümkün.

ha ha hay! Leylâ Erbil mutlaka daha pek çok yapıt imzalayacaktı. Ama ve maalesef kendisine ayrılan zaman dilimine sığdırdıklarıyla yetinmek zorundayız artık. Bir de belki «kağıtları» arasında kalanların bir gün yayınlanması umuduyla, merakla ve heyecanla bekleyebiliriz yeni eserlerini. Yine de sağolsun bize pek çok emanet bıraktı. Erbil’in yapıtları birkaç baskı yaptı, burada, ilk yayın tarihlerini vererek, sunmak istiyorum: Öykü Kitapları : * Hallaç (1959) Gecede (1968) Eski Sevgili 1977) Romanları : Tuhaf Bir Kadın (1971) Karanlığın Günü (1985) Mektup Aşkları (1988) Cüce (2001) Üç Başlı Ejderha (2005) Kalan (2011) Tuhaf Bir Erkek (2013)

61


Diğer eserleri : Tezer Özlü&#39;den Leylâ Erbil&#39;e Mektuplar (1995, Leylâ Erbil ismini hazırlayan olarak yazıyor.) Düşler Öyküler (1997) Zihin Kuşları (1998) Bir Kötülük Denemesi», Geceyazısı dergisi, Ocak 2003. Erbil bu metne 2005’te yayımlanan ‘Üç Başlı Ejderha’ adlı yapıtında yer verdi, ancak yazın dünyamız için ve hele Ece Ayhan ve Erbil hayranları açısından önemli hatta çok önemli bir makale olması nedeniyle burada bir de özel biçimde anmak istedim. Necmiye Alpay, Ece Ayhan ve Leylâ Erbil kıyaslamalı, birkaç kez andığım ve tümünü ekte sunduğum makalesinde bu metnin yanlış ve «kötü okunduğunu» belirtip şunları yazıyor: «Kötü okuma riskleri büyük ölçüde gerçek oldu. Kimse yazmadı dedim ama, sonradan öğreniyorum: Hürriyet gazetesi yazmış o zaman. Bulup okudum: Okuma sınavında sınıfta kalmaktan öte bir şey Hürriyet’inki; ibretlik bir paparazi olayı. Metnin bütün dolayımını sıfıra indirip edebiyatı hiçe sayan bir yazı. Görebildiğim kadarıyla, imzasız.» Hürriyet’teki imzasız yazının başlığı şudur: « Ece Ayhan ve Leylâ Erbil: ‘Öbür dünyada devam eden hesaplaşma’», Hürriyet, 28 Şubat 2003. Bu metni değişik internet sitelerinde de bulmak mümkün: Örneğin ://evvel. sitesinde. Necmiye Alpay’ın açıklamaları sayesinde Erbil’in makalesinin Ece Ayhan’ı «kötülemek» amacını taşımadığını ve ikisi arasındaki herhangi bir hesaplaşmanın da söz konusu edilemeyeceğini anlıyoruz. Bunu bu metinleri okumadan Leylâ Erbil ile Ece Ayhan arasında hesaplaşma olduğunu ileri sürenlere ve sanal kavga yaratmak arzulularına anımsatmalıyız. Leyla Erbil&#39;in çalışmaları bilimsel araştırmalara da konu oldu, oluyor ve olmayı mutlaka sürdürecek. İşte kimi örnekler : Hülya Dündar : Leylâ Erbil’in Romanlarında Cinsellik Sorunsalı, Bilkent Üniversitesi, Ekonomi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Edebiyatı Bölümü, « Türk Edebiyatı Yüksek Lisans » çalışması/tezi, Ankara, Haziran 2004. ix+98 sayfa olan bu şirin, mütevazi ve son derece yararlı çalışmayı pdf biçimiyle edinmek mümkün : Yazarın ismini verip kaynağına ulaşılınca. Kaynakçası Erbil konusundaki araştırmaları derinleştirmek için iyi bir olanak. Hülya Dündar’ın 2004’teki « tez danışmanı » Yrd. Doç. Dr. Süha Oğuzertem’i bir sonraki kaynağın editörü olarak buluyoruz, her ikisinin de bir tebliğle katkısı olan sempozyum derlemesinde: Suha Oguzertem: Leylâ Erbil’de Etik ve Estetik, Kanat Kitap, 2007 : Leylâ Erbil&#39;in edebiyattaki ellinci yılı vesilesiyle Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Merkezi ile Türkiye Yazarlar Sendikası tarafından düzenlenen, 21 Ocak 2006&#39;da İstanbul&#39;da gerçekleştirilen «Tuhaf Bir Yazar: Leylâ Erbil&#39;de Etik ve Estetik» başlıklı sempozyum-

62


da sunulan bildirilerden ve iletilen mesajlardan oluşuyor: HÜLYA DÜNDAR: «Leylâ Erbil&#39;in Yaşam Öyküsü». NİLAY ÖZER: «Leylâ Erbil Bibliyografyası». HULKİ AKTUNÇ: «Leylâ Erbil: İsyan Grameri». ŞEYDA BAŞLI: «Leylâ Erbil&#39;de Aykırı Mekânlar, &#39;Tuhaf&#39; Kadınlar’». SEMA BULUTSUZ: «Leylâ Erbil&#39;in Yapıtlarında Fantastik Öğeler». GÜNİL ÖZLEM AYAYDIN CEBE: «Tuhaf Bir Kadın&#39;da Olmayan Aşkın Tutkusu». ORHAN KOÇAK: «Leylâ Erbil: Deneyim ve İmkânsızlıkları». TAMER KÜTÜKÇÜ: «Eski Sevgili&#39;de Eskiyen Sevgi». SÜHA OĞUZERTEM: «Leylâ Erbil&#39;in Özgünlüğü, Özgürlüğü». AHMET OKTAY: «Belirsizin Dramatiği». NİLAY ÖZER: «Leylâ Erbil&#39;in Romanlarında Siyasal Söylemin İşlevi». SENNUR SEZER: «Leylâ Erbil&#39;de Bireysel Kâbustan Toplumsal Kâbusa». NECMİ SÖNMEZ: «Leylâ Erbil&#39;in İzlek Arkeolojisi». ÖNAY SÖZER: «Aşk Mektubu Kime Yazılır?: Mektup Aşkları Üzerine». MAHMUT TEMİZYÜREK: «Yoksa Ben de mi?..» AYFER TUNÇ: «Karanlık Bahçenin Görkemli Ağacı». MEHMET FATİH USLU: «Leylâ Erbil&#39;de Yozlaşma Öfkesi ve Siyasal Açmaz». FÜSUN AKATLI: «Leylâ Erbil&#39;in Uçurduğu &#39;Zihin Kuşları&#39;». İLHAN BERK: «Başkaldıran Yazarın Dili». GÜZİN DİNO: «Gerçekdışı Bir Konu, Olağanüstü Bir Anlatım». DEMİR ÖZLÜ: «Başkaldırı ve Yazış». SVETLANA UTURGAURI: «Moskova&#39;dan Mektup». Eğer denebilirse Leylâ Erbil « uzmanlarının » tümünü ve Erbil dostlarının tamamını bu kitap bünyesindeki katkılarıyla buluyoruz. Karin Schweissgut : Individiuum und Gesellschaft in der Türkei : Leylâ Erbils Roman Tuhaf Bir Kadın (Eine sonderbare Frau), (Türkiye’de Birey ve Toplum : Leyla Erbil’in Romanı Tuhaf Bir Kadın), doktora tezi, Klaus Schwarz Verlag (Yayınevi), Berlin, 1999, IX+134 sayfa.

63


Ek: NECMİYE ALPAY: «iki büyük etikçi» RADİKAL, 4 Haziran 2009 İkisi de 1931 yılında doğdular. İkisinin de ilk öyküleri 1956 yılında yayımlandı. İlk kitapları 1959’da çıktı ikisinin de. 1968’de birinin ikinci, diğerinin üçüncü kitabı yayımlandı. Ondan sonra ayrı yıllarda kitap yayımladıkları olduysa da, 1977’de ve 1997’de aynı yıla denk geldi yeni kitapları. İkisi de edebiyatta, Arif Damar’ın deyişiyle bir «külliyen ret» anlayışında oldular. «Gelenekten yararlanmak» şöyle dursun, her tür «gelenek»ten devrim niteliğinde bir kopuşla ayrılmayı önemsediler; «gelenek»ten ancak kopulacak bir köhnelik olması yönünden yararlandılar. Bu tavrı dünya edebiyatında «modernist» başlığı altına yerleştirebiliriz, ama başka hiç kimsenin Ece Ayhan olmadığını ve başka hiç kimsenin Leylâ Erbil olmadığını, olamayacağını bilerek. İkisinin de dilde retçiliği, daha geniş bir etik anlayışın bileşenidir: Diğer alanlar gibi dilin de altını üstüne getirebilmek için. İkisi de eksiltili yazmıştır. Ece Ayhan çok daha eksiltili bir dil kullanıyorsa, bunun nedeni onun projektörlerini tarihe çevirmiş olmasıdır. Burada tarihten kasıt, toplumsal tarih ve bireylerin tarihidir. Uzun anlatı olarak değil, noktasal veri olarak tarih. Ece Ayhan, kendi seçtiği bireylerin tarihlerine noktasal projektörler tutup o noktaları bir araya getirerek yazmıştır şiirini. Değneğini yalnızca her tür verili tarihin dışladığı bazı gerçek kişi ve olgulara, ‘dünyanın lanetlileri’ne, ‘hayatın arka bahçesi’ne değdirdiğini, bu değmeleri ise herkesin anlayıp rahata ereceği bir bütün içinde dile getirmeyi reddettiğini söyleyebiliriz. Ece Ayhan’ın şiirlerini biçimlendiren bakış açısı ve etik anlayış budur. Leyla Erbil ise, bir kurmaca dolayımıyla, doğrudan insan ilişkilerindeki ikiyüzlülüğe odaklanır. Bunu yaparken hem ikili ve çoklu, hem de tekil insan ruhu içindeki çelişkili ve çatışmalı yaşantıları sorunsallaştırır. Bütün bunları ‘kadın bakış açısı’ndan görmeyi önemsemesi ile de Ece Ayhan’dan ayrılır. Ece Ayhan’da dolaysız ve dışsal bir biçimde tarihsel olan bakış açısı, Leylâ Erbil’de dolayımlı, içsel ve günceldir.

64


Bir belirleyici özelliği daha vardır Leylâ Erbil’i farklılaştıran: Dönüşlülüğü; zihnin kendine de bakması. Sinemada Nuri Bilge Ceylan’la, özellikle onun « Uzak » adlı filmiyle ortaklaşır bu yönden. Her ikisinde de, eleştirilen birincil hedef kadar, eleştiren anlatıcı da hedeftedir. Leylâ Erbil’in ‘Bir Kötülük Denemesi’, Ocak 2003 tarihli geceyazısı dergisinde yayımlanmıştı, Ece Ayhan’ın ölümünden kısa bir süre sonra. Metin hızla okundu, heyecanlanıldı ve güncellikle arasındaki mesafeyi algılamakta güçlük çekildi. Metindeki şair Tanrıçay’ı Ece Ayhan olarak okumamak olanaksızdı. Metinde anlatılanlar da, Ece Ayhan’ı kişi olarak yakından bilen herkese fazlasıyla tanıdık ve gerçek gelmişti. Gelgelelim,yazarak tarihe geçirmek doğru muydu acaba büt ün bunları? Ece Ayhan daha yeni ölmüştü, neden sağlığında söylenmeyenler arkasından yazılıyordu? Bunlar düşünüldü, konuşuldu, ama yazılmadı. Kimsenin heyecanı, metni iyi okuyacak ve üstüne yazacak kadar yatışmamıştı. Kişisel olarak, o ilk okumada ‘Bir Kötülük Denemesi’nin başlığını «Kötülük Üstüne Bir Deneme» gibi anlamış olmadığımdan bile emin değilim. Sorulacak soru şuydu sanıyorum: Araçsallaştırmış mıydı Erbil, edebiyatın sunduğu olanakları? Kim olduğunu edebiyatla ilgilenen herkesin anlayacağı birini sanık sandalyesine oturtup mahkûm etmekle edebiyatı bir tür intikam aracına dönüştürmüş olmuyor muydu? Şimdi araya zaman girdikten sonra, şunları söylemek gereğini duyuyorum: Onların ikisinin de edebiyatları, Erbil’in «Bir Kötülük Denemesi»nde giriştiği sorunsallaştırmayı vazgeçilmez ve kaçınılmaz kılıyordu. Leylâ Erbil bu denemede üç şeyi birden sorunsallaştırıyor: 1) Tanrıçay karakterinin tutum ve davranışlarını, çevresiyle olan ilişkilerini; 2) Anlatıcının tutum ve davranışlarını; bir okuru ve arkadaşı olarak Tanrıçay’la olan ilişkisini; 3) Gündelik yaşamda etik açıdan çelişkili ve aşağı düzeylerde gezen birinin yarattığı edebiyatın, değerinden kaybedip kaybetmeyeceğini; edebiyat yapıtının, yaratıcısından bu kadar kopuk düşünülüp düşünülemeyeceğini... Bu sorgulamalar, ilgili güncelliklerden haberdar olanlar kadar, olmayanlar için de temel önemdeydi. Tanrıçay gerçekten de Ece Ayhan mıdır bu durumda? Sanıyorum, «Bir Kötülük Denemesi»ni bir Ece Ayhan eleştirisi gibi okumak, olabilecek en ilkel edebiyat okumalarından biridir. Her şey bir yana, metnin her uğrağında, gerçeklik ile anlatılanlar arasında ince bir pay, bir aralık bırakılmıştır. İkinci sayfada yer alan «ulusça seferber olmuş, tüm varlığımızı cömertçe aktarıyorduk Tanrıçay’a» cümlesindeki ve daha sonraki abartılar başta olmak üzere, dolayımı açıkça belli eden bir tekniğe başvurulmuştur. O pay, metni etik bir sorgulamaya dönüştürmüştür, çünkü aynı pay, Tanrıçay kadar, anlatıcı için de geçerlidir. Anlatıcının Tanrıçay’a yaptıklarının, çay içirme sahnesindeki söz ve davranışların, Erbil’e ait olmadığını biliyoruz. Böyle bir aidiyeti metnin iç mantığı reddetmektedir. Erbil, güncellikte

65


yaşanması anlatıcının zihni dahil zihinlerden geçmiş olabilecek « kötülük »leri en küçük kırıntısına kadar, deyim yerindeyse bir etik aktivisti olarak sergilemenin, sergileyerek sorunsallaştırmanın bir yordamını arayıp bulmuştur: Metindeki Tanrıçay konusunda ne kadar acımasızsa, «‘ben’ anlatıcı” konusunda da o kadar acımasızdır. Bütün kötü okuma risklerini, «‘ben’ anlatımı» yoluyla üstlenmiştir. Kötü okuma riskleri büyük ölçüde gerçek oldu. Kimse yazmadı dedim ama, sonradan öğreniyorum: Hürriyet gazetesi yazmış o zaman. Bulup okudum: Okuma sınavında sınıfta kalmaktan öte bir şey Hürriyet’inki; ibretlik bir paparazi olayı. Metnin bütün dolayımını sıfıra indirip edebiyatı hiçe sayan bir yazı. Görebildiğim kadarıyla, imzasız. Evet, yazarının niyetinden bağımsız olarak, hem bir okuma sınavı, hem de edebiyatın sınırlarına yöneltilmiş bir meydan okumadır «Bir Kötülük Denemesi». Erbil’in, metni sonradan, 2005’te yayımlanan «Üç Başlı Ejderha» adlı novellasına yerleştirmesi, ilk çeşitlemesinin bütün açılardan taşıdığı özgün önemi daha da artırmıştır. Boşuna «differance» demiyordu adam.

NOT: Değerli arkadaşım, 1960’larda Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden, 1970’lerin başında Fransa’da doktora yapmak üzere bulunduğumuz yıllarımızdan kadim dostum Necmiye Alpay’a 9 Temmuz 2013’te yazıp makalesini yayınlamak için izin istedim, sağolsun «Merhaba Şehmus, yazımı elbette kullanabilirsin. Kitap için çok sevindim. (...) Çok selam ve sevgi benden de. » diyerek hemen yanıtladı. Kendisine teşekkür iletimi hemen gönderdim. Burada bir kez daha Necmiye Alpay’a en içten teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Evet işte böyle zaman akıp geçiyor ne iyi ki dostluklar kalıcı. Bizi yaşatan da bu.

66


kaynakça Leylâ Erbil’in yapıtlarından bir seçmeyi biraz önce sundum. Kimi eserini iletilerimiz içinde ve tamamlayıcı bilgiler kapsamında aktardığımı da anımsatmak isterim. Burada bu çalışmayı hazırlarken yararlandığım birkaç kaynağı daha belirtmek istiyorum, böylece iletilerimizde değindiğimiz konuları derinleştirmek isteyenler için birkaç ipuçu vermiş olacağımı umuyorum. Füsun Akatlı: Yaz Başına Neler Gelir (Denemeler), Ada Yayınları, İstanbul, 1980. Füsun Akatlı: Bir Pencereden, Adam Yayınları, İstanbul, 1982. Füsun Akatlı: Öykülerde Dünyalar, Boyut Kitapları, İstanbul, 1998. Füsun Akatlı: Kültürsüzlüğümüzün Kışı, Dünya Kitapları, İstanbul, 2003. Füsun Akatlı: Felsefe Gözlüğüyle Edebiyat, Dünya Kitapları, İstanbul, 2003. Necmiye Alpay: «İki büyük etikçi», Radikal, 4 Haziran 2009. Tamamını yukarıda «Ek 1» başlığı altında sunduğum makale. Alpay’ın harika makalesi değişik internet sitelerinde de bulunabilir. Örneğin : // evvel. sitesinde : Zafer Yalçınpınar’ın yönetimindeki bu sitede ve Puşt Ahali takımının değişik yayınlarında, Leylâ Erbil ve bilhassa Ece Ayhan ve daha pek çok sanatçımız, şairimiz, yazarımız üzerine başka hiç bir yerde bulunması mümkün olmayanları bulabiliyoruz, okuyabiliyoruz. Zengin ve cömert görsel malzemesiyle de ihmal edilmemesi gereken kaynaklardır bunlar: «Yangında ilk kurtarılacak»lardan. Selin Babila: «Leylâ Erbil öldü», ://selinbabila.blogspot. Bu başlık altında blogda Leylâ Erbil’e ilişkin pek çok söyleşi, makale ve görsel malzeme bulmak mümkün. Derleme «Seni Asla Unutmayacağız...» cümlesiyle bitiyor. Leylâ Erbil hayranlarından bir bayan söz konusu. Asım Bezirci: 1950 Sonrasında Hikâyecilerimiz, ABeCe Yayınları, İstanbul, 1980. Asım Bezirci: 1950 Sonrasında Hikayecilerimiz-Eleştiriler, Konuşmalar, Evrensel Basım Yayın, İstanbul, 2003. Asım Bezirci, Refika Taner: Edebiyatımızda Seçme Öyküler, Gözlem Yayınları, İstanbul, 1981.

67


Çağlayan Çevik: Leylâ Erbil ile Tuhaf Bir Erkek üzerine söyleşi: Hürriyet Keyif Eki, 6 Nisan 2013. Derya Devrimsel: «Tezer Özlü’den Leylâ Erbil’e mektuplar: ‘Ölümü beklerken’», ://mavimelek. sitesinde, Sayı :42, Yayın tarihi 18 Kasım 2009. Refik Durbaş: Ahmed Arif Anlatıyor: Kalbim Dinamit Kuyusu, Piya Kitaplığı, ikinci baskı, İstanbul, 1997. Hülya Dündar: Leylâ Erbil’in Romanlarında Cinsellik Sorunsalı, Bilkent Üniversitesi, Ekonomi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Edebiyatı Bölümü, «Türk Edebiyatı Yüksek Lisans» çalışması/tezi, Ankara, Haziran 2004. ix+98 sayfa olan bu şirin, mütevazi ve son derece yararlı çalışmayı pdf biçimiyle edinmek mümkün : Yazarın ismini verip kaynağına ulaşılınca. Kaynakçası Erbil konusundaki araştırmaları derinleştirmek için iyi bir olanak. Leylâ Erbil’den yeni bir başyapıt», ://www.ntvmsnbc., 3 Kasım 2011. Makalede «şiirroman» biçiminde nitelendirilen Kalan değerlendiriliyor. «Leylâ Erbil üzerine», öykülerinden örneklerle, ://www.uzunhikaye. «Leylâ Erbil Yazarak Meydan Okuyor», .pen.org. , 17 Şubat 2013. M. Şehmus Güzel: İşçi Tarihine Bakmak, TÜSTAV, Sosyal tarih Yayınları, 2007. M. Şehmus Güzel: «‘33 Kurşun’, Ahmet Arif ve sonrası», .akintiya-karsi.org/ sitesinde ve başka biraç sitede daha yayınlandı, Haziran 2010’da. M. Şehmus Güzel: Abidin Dino 1913-1993, üç cilt, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2008. M. Şehmus Güzel: «Fransa’da 1 Mayıs 2008», Mayıs 2008 başında Açık Gazete, Özgür Medya, Eylemsel Yetke gibi sitelerde ve kimi basılı iletişim organlarında yayınlandı. M. Şehmus Güzel: «Bir Mayıs üzerine düşünceler», 5 Mayıs 2008 ve hemen sonrasında Açık Gazete, Özgür Medya, Eylemsel Yetke gibi sitelerde ve Yeni Adana gazetesinde yayınlandı. M. Şehmus Güzel : « Nâzım Paris Gülüm », Yeni Adana, 12 Ocak 2009. Bu metnin değişik versiyonları, « Nâzım (Hikmet) ve Paul (Éluard) » ve benzeri başlıklarla birkaç internet sitesinde yayınlandı. M. Şehmus Güzel: «Nâzım Hikmet Paris’ten geçti», Cumhuriyet Dergi Eki, 18 Ocak 2009.

68


Talât Sait Halman: «Karanlığın Günü», World Literature Today, Sayı : 61, Winter (Kış) 1987, s. 152-153. Doğan Hızlan: «PEN Öykü Ödülü Leylâ Erbil’in», Hürriyet, 13 Şubat 2013. Doğan Hızlan: «Leylâ Erbil’in ardından», Hürriyet, 23 Temmuz 2013. İmzasız: «Ece Ayhan ve Leylâ Erbil: ‘Öbür dünyada devam eden hesaplaşma’», Hürriyet, 28 Şubat 2003. Bu metni değişik internet sitelerinde bulmak mümkün : örneğin ://evvel. sitesinde. Orhan Koçak: Leylâ Erbil’le söyleşi : «Hayat her yerde dolaşır. Sanat da», Virgül, Sayı : 57, Aralık 2002, s. 8-13. Şükran Kurdakul: Şairler ve Yazarlar Sözlüğü, Cem Yayınevi, İstanbul, 1985. Leylâ Erbil maddesi s. 238-239’da. Behçet Necatigil: Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü, 7. baskı, Varlık Yayınları, İstanbul, 1972, s. 123. (Yazarın 1979’da 2. baskısı yapılan Edebiyatımızda Eserler Sözlüğü’ne de bakılabilir.) Ahmet Oktay: Anlatıların Aynası: Yazınsal Eleştiriler 2, YKY, İstanbul, 2001. Ahmet Oktay: « Cüce: Girdap Metin », Cumhuriyet Kitap, 13 Aralık 2001, s. 10-13. Ahmet Oktay: « Leyla Erbil’e Birkaç Derkenar », Evrensel Kültür, Sayı : 96, Aralık 1999, s. 45. Ahmet Oktay: « Leylâ Erbil ile Bir Konuşma », Yazko Edebiyat, Sayı : 31, Mayıs 1983, s. 132-135. Suha Oguzertem: Leylâ Erbil’de Etik ve Estetik, Kanat Kitap, 2007. Atilla Özkırımlı: En Güzel Türk Hikâyeleri, 3, cilt , Altın Kitaplar Yayınevi, 2000. Demir Özlü: Gecede», Yeni Dergi, Sayı : 55, Nisan 1969, s. 409-412. Tezer Özlü: Kalanlar, YKY, İstanbul, 2008. Handan Özsoy: Leylâ Erbil ile Tuhaf Bir Erkek üzerine söyleşi: «Hayatıma giren tüm erkekler bir arada», ntv.com. Semih Poroy: «Feklavye: Leylâ Erbil’e bir merhaba... », Cumhuriyet Kitap, 29 Kasım 2007. Değerli çizerimiz aynı çizgisini Leylâ Erbil’in aramızdan ayrılmasını izleyen günlerde yeniden yayınladı: «Feklavye: Unutulmaz Leylâ Erbil için», Cumhuriyet Kitap, 1 Agustos 2013. Karin Schweissgut: Individiuum und Gesellschaft in der Türkei : Leylâ Erbils Roman Tuhaf Bir Kadın (Eine sonderbare Frau), (Türkiye’de Birey ve Toplum : Leyla Erbil’in Romanı Tuhaf Bir Kadın), doktora tezi, Berlin, Klaus Schwarz Verlag (Yayınevi), 1999.

69


Sennur Sezer: «Bir Başkaldırı Simgesi, Leylâ Erbil’den Zihin Kuşları», Cumhuriyet Kitap, 6 Ağustos 1998, s. 5-6. Sennur Sezer: «Leylâ Erbil’in Eleştirici ve Alaycı Bakış Açısı », Varlık, Sayı : 1090, Temmuz 1998, s. 2-3. Tülin Tankut: «Edebiyatın Kutup Yıldızı: Leyla Erbil», Evrensel Kültür, Sayı : 96, Aralık 1999, s. 41-44. Tülin Tınaz Tankut: «Neden Tuhaf Bir Kadın», Birikim, Sayı : 14, Haziran 1990, s. 6970. Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi, 1. Cilt, YKY, İsatnubl, 2001. Mahmut Temizyürek: «Kırbaç Metin», Varlık, Sayı : 1137, Haziran 2002, s. 49-55. Mahmut Temizyürek: «Leyla Erbil İşaretleri», Varlık, Sayı : 1158, Mart 2004, s. 3942. Yılmaz Varol: «Söyleşi», Zihin Kuşları’nın sonunda, Yapı Kredi Yayınları (YKY), İstanbul, 1998, s. 140-172. Yılmaz Varol otuziki sayfalık uzun söyleşiyi yayına hazırlayandır. Füsun Akatlı’nın Felsefe Gözlüğüyle Edebiyat’ta (s. 20) vurguladığı gibi, «(...) bu söyleşi, gazetelerde, dergilerde sık sık rastladığımız, anlamlı bir içerikten yoksun, ‘âdet yerini bulsun’ söyleşilerden değil. Leylâ Erbil’in zaman zaman soruların kapsamını aşan geniş cevaplarının çoğu, başlıbaşına birer deneme niteliğinde. Zihin Kuşları’nı okuyan kişinin sondan başlamasında, metinden önce o söyleşiyi okumasında yarar var. Erbil’in diğer onbeş yazısına ışık tutan, onların daha etraflı anlaşılmasına yardımcı olabilecek bir tanıtım olarak görebiliriz bu ‘Söyleşi’yi. Bu söyleşide Cumhuriyet’in anlamından, kadın sorunu ve feminizm üzerine düşüncelerine, Kafka ve Faulkner’der Karasu’ya, edebiyatın dilinden edebiyatta cinselliğe kadar pek çok konu üzerine düşüncelerini buluyoruz yazarın.»

70


içindekiler

sunu / 1 İletişim / 7 bir öyküm var dinler misiniz? / 9 bir mayıs 2008 / 11 fransa&#39;da 1 mayıs 2008 / 11 1 mayıs üzerine düşünceler / 15 ve sonrası / 18 duyuru / 20 abidin dino üzerine / 25 bir mayıs 2009 çağrısı / 28 1 eylül 2008 dünya barış günü’nde barış ve emek için / 30 ocak 2009 / 31 nâzım hikmet’le hayali söyleşi / 32 nâzım hikmet paris’ten geçti / 35 eve dönüş / 38 leylâ erbil’in yaşamı ve sanatı üzerine / 44 kadın, kadın / 47 seni asla unutmayacağız / 51 insanlık halleri / 53 ha ha hay! / 61 ek: necmiye alpay, « iki büyük etikçi » / 64 kaynakça / 67 içindekiler / 71

71


Farmakoloji

FARMAKOLOJ KONU KTABI


5. BASKI- 2009

GENEL FARMAKOLOJ ve TOKSKOLOJ


FARMAKOKNETK
Genel Farmakoloji'nin iki aamas mevcuttur:
1.

Farmakokinetik: lacn organizmadaki absorbisyonunu, dalmn, biyotransformasyonunu ve


itrahn kantitatif olarak ve zellikle zaman boyutlar iinde inceler.

2.

Farmakodinamik: lacn organizmadaki etki yerlerini ve etki mekanizmasn inceler.

Farmakokinetik
Absorpsiyon
Absorpsiyon, ilalarn uygulandklar yerlerden kan veya lenf dolamna gemeleri olarak tanmlanr.
Absorpsiyon ve ondan baka dalm, biyotransformasyon ve itrah gibi farmakokinetik olaylar ila
molekllerinin belirli hcrelerin iine giriini ve hcre tabakalarndan geiini gerektirir.

Membranlardan gei ekilleri


1) Pasif difzyon
Bu tip difzyonda, geiin ynn ve hzn saptayan faktr, membrann ayrd iki ortam arasndaki
konsantrasyon farkdr.
Pasif difzyon, Fick'in difzyon kanununa uyar. Enerji ve tayc kullanlmaz. Gei yksek konsantrasyonlu
taraftan dk konsantrasyonlu tarafa dorudur.
Transseller geite, membrann iinden gei szkonusu olduu iin ilacn lipofiliklii de rol oynar (lipid
difzyon).
interselller geite, ilalar kapillerlerdeki (SSS kapillerleri hari) hcreler arasndaki porlardan geerler. Suda
znm btn molekller interseller geie katlr (akz difzyon). Ancak plazma proteinlerine balanan
ilalar porlardan geemez.
2) Aktif transport
ila molekl membrann bir yzndeki tayc yardmyla, dk konsantrasyonlu taraftan yksek
konsantrasyonlu tarafa tanr.
Aktif transport enerji gerektiren bir olaydr. Oksidatif fosforilasyonu yani ATP oluumunu nleyen maddeler
aktif transportu durdurabilir.
Tayc, belirli yap ve konformasyondaki maddeleri selektif ekilde balar. Bu nedenle benzer maddeler
arasnda, tanma iin yarma (kompetisyon) vardr.
Membrandaki tayc says ve bir taycdaki balanma yeri says snrl olduu iin, belirli bir ila
konsantrasyonundan sonra tama doygunlua eriir. Dolaysyla aktif transport enzim kinetiine uyar.
Dk ila konsantrasyonunda birinci derece kinetie, doygunluk halinde ise sfr derece kinetie uygunluk
gsterir.
Aktif transport "yerel zgllk" gsterir. Tayc molekller vcutta belli blgelerde bulunur. rnein: GS'te
duodenum ve jejunumda, beyinde koroid pleksusta, bbrekte proksimal tubuslarda.
L-dopa, -metildopa, lityum, metotreksat ve iyot aktif transport ile emilir.
3) Kolaylatrlm difzyon
ok youn ortamdan az youn ortama doru ila geii tayc proteinler aracl ile olur.
Enerji tketimi gerektirmez; duyurulabilir.

Ayn ynde iki molekln tanmas birbirine bal ise simport (barsak epitelinde ekerler veya aminoasitler
ile Na absorpsiyonu), zt ynde iki molekln tanmas birbirine bal ise antiport (kalp kas hcrelerinde Ca
- Na transportu) adn alr.

Mekanizma
Doyurulabilirlik

Enerji

Tayc

Yn (konsantrasyon)

Pasif difzyon

Yok

Yok

Yksekten de

Yok

Kolaylatrlm difzyon

Yok

Var

Yksekten de

Var

Aktif transport

Var

Var

Dkten yksee

Var

4) Pinositoz (Endositoz)
Yksek molekl arlna sahip maddeler, kolloidal tanecikler veya ila tayan lipozomlar hcre iine
alnrken membranda oluan vezikl ile sarlr ve bu vezikl membrandan koparak hcre iine girer.
5) Reseptr aracl endositoz
nslin gibi baz peptid hormonlar, byme faktrleri ve csseli molekller (LDL veya onunla birlemi
siklosporin moleklleri gibi), hcre yzeyinde kendilerine zg reseptrlere balanarak reseptrleriyle
birlikte membrandan koparak hcre iine girerler. Bu reseptrler hcre membran zerinde zel ukurlarda
kmelenmilerdir. Bu ukurlar oluturan hcre membrannn i yz klatrin ad verilen bir protein ile
kaplanmtr.
6) Ekzositoz
Endositozun tam tersidir.
Nrotransmitterlerin salnm bu yolla gerekleir.
Absorpsiyonuh hz
Absorpsiyon hzn iki nemli faktr etkiler:
1. lala ilgili faktrler
a) lacn fizikokimyasal zellikleri
I) Molekl bykl
Byk molekll ilalar, ufak molekll ilalara gre daha yava absorbe olur.
Ufak molekll ilalar, inert bir madde ile kimyasal olarak birletirilerek absorpsiyonu yavalatlabilir. Bu ilem
ou zaman doku iine verilen ilacn etki sresini uzatmak iin yaplr, (dekonoat, sipionat, enantat,
izoheksanoat esterlerini yapmak gibi)
rnein; flufenazin adl antipsikotik ilacn bu ekilde yaplan ester trevi, kas iine injekte edildiinde oradan
yava absorbe edilir. Dolaan kana getikten sonra ester karacierde hidroliz olarak serbest ilac salverir; bu
nedenle tek bir dozun etkisi bir veya birka hafta srer.
II) Farmastik eklin zellikleri
Tablet, draje ve benzeri kat farmastik ekillerin absorbe olabilmesi iin iki aamadan gemesi gerekir.
Disintegrasyon : lacn ufak taneciklere ayrmas
Dissolsyon: la molekllerinin mide-barsak svsnda znmesi
Yal solsyon iindeki ila, sulu solsyon iinde olmasna gre daha yava absorbe olur.
lacn absorpsiyonunun yavalatlp, etki sresini uzatmak iin, suda znen ilalar suda znmeyen
esterler haline getirilir (benzatin penisilin gibi).
III) Lipofiliklik:lacn lipid / su partisyon katsays ne kadar bykse; hcre membranndan diffzyon ve
dolaysyla absorpsiyon hz o kadar fazladr.
Lipofiliklik, ortamn pH deerine bal olarak deimektedir (Bkz. iyonizasyon).

yonize ila moleklleri lipidlerde pek znmezler, dolaysyla absorpsiyonlar gleir.


IV) yonizasyon:
ou ila zayf asit ya da zayf bazdr.
lacn pKa deeri (ilacn yarsnn iyonize olduu pH deeri) ve ortam pH deeri bilinirse, Henderson Hasselbach denklemi ile iyonize olma oran hesaplanabilir.
R- NH: D RNH2 + H+

(bazlarn iyonizasyonu)

R-COOHD T R-COO- + H+(asitlerin iyonizasyonu)


Asitler iin : Log (ivonize olmam)= pKa pH
(iyonize)
(iyonize) Bazlar iin : Log (ivonize olmam) = pH - pKa
(iyonize)
Ortamdaki H+ iyonu konsantrasyonu artnda (pH dtnde) reaksiyonlar sola doru iler. Yani, bazik ila
iyonize hale gelir ve absorpsiyonu gleir. Asidik ila ise non - iyonize hale gelir ve membranlardan geii
kolaylar.
Zayf asit bir ila toksikasyonunda, (rnein barbiturat) ilacn reabsorpsiyonu idrarn alkalinizasyonu ile
engellenebilir. Zayf baz toksikasyonunda ise (rnein amfetamin) tam tersi idrarn asidifikasyonu
bbreklerden ilacn atlmn hzlandrr. lalarn atlmn hzlandran bu metoda iyon tuza ad verilir.
b) la konsantrasyonu:
lacn uyguland yerdeki konsantrasyonu yksek ise, absorpsiyonu hzl olur.
c) lacn farmakolojik zellii:
Vazokonstriktr etkili ilalar uygulandklar yerden geen kan akmn azaltarak kendi absorpsiyonlarn
yavalatrlar.

2 .Verili yeri ile ilgili biyolojik faktrler


a) lacn verildii dokunun iinden geen kan akmnn hz: Kan akmnn azalmasna neden olan
durumlarda (ok, hipotansiyon, kalp yetmezlii, miksdem ve arter tkanklklar) absorpsiyon hz azalr.
b) Absorbe eden yzeyin genilii ve geirgenlii: la ne kadar geni bir yzeye uygulanmsa ve bu
yzey ne kadar fazla geirgen ise absorpsiyon o kadar hzl olur.

Baz nemli asidik ve bazik ilalar


Zayf Asitler

Zayf Bazlar

Amfoterikler

Asetaminofen

Opiyatlar

Tetrasiklin

NSA

Amfetamin

Amfoterisin B

Aspirin

Nroleptikler

Furosemid

Trisiklik AD

Tiazid

Efedrin, Atropin

Asetazolamid

Kokain

Penisilinler

Lokal anestezikler

Sefalosporinler

Kinidin, Kinin

Sulfonamidler

Klorokin

Fenobarbital

Dopamin

Fenitoin

Serotonin, Histamin

Metotreksat

Striknin

Teofilin

Lityum

Varfarin

Amilorid
Amiodaron

Cilt, mukozaya gre daha az geirgendir.


nce barsak mukozas; az, mide ve rektum mukozasna gre daha geni bir yzey arz eder.
inhalasyon ile alnan gaz ve buhar eklindeki ilalar, alveolar membrann inceliinden doan yksek
geirgenlik nedeni ile hzl absorbe edilirler.

Difzyonun fick yasas


Difzyon hz=(CdCi) x Geirgenlik katsays x Alan
Bu yasaya gre bariyerden geen molekllerin hareket hz; konsantrasyon farkna, membrann kalnlna,
difzyon alanna ve membrann geirgenliine (lipid: su partisyon katsaysna) baldr. Cd - Ci deerine
konsantrasyon gradienti,
Geirgenlik katsays x Alan / Kalnlk deerine ise difzyon katsays (koefisient) ad verilir.

la uygulama yollar
Lokal ve sistemik olarak ikiye ayrlr.

1. Sistemik uygulama yollar


lacn kolaylkla ulalamayan bir dokuda, organda veya tm vcutta etki gsterebilmesi iin uygulanmasdr.
A) Enteral veri
I. Oral
En nemli absorpsiyon yeri ince barsaklardr. Kaln barsaklarda, villus ve mikrovilluslarn olmamas ve sv
ieriinin dk olmas nedeniyle, absorpsiyon nemsizdir. Mide ise ilacn kal sresinin ksa ve mukoza
yzeyinin kk olmas nedeniyle absorpsiyona ok daha az elverilidir.

a) Gastrointestinal kanaldan absorpsiyonu etkileyen farmastik faktrler:


1)

Farmastik ekil

Sv farmastik ekil, katya gre daha hzl ve bazen daha fazla absorbe edilir.
Absorpsiyonu hzl olan kat ilalar iin absorpsiyon hz, dissolsyon hzna bamldr. Oral uygulamada
dozaj ekillerinin absorpsiyon oranlar:
zelti > emlsiyon > sspansiyon > kapsl > tablet
2)

Yada ve suda znrlk

Zayf asit yapsndaki ilalarn, mide svs gibi dk pH'l ortamda daha ziyade non-iyonize olarak
bulunmalar nedeniyle, mideden daha fazla absorbe edilmeleri beklenir. Ancak bu ilalar mideden deil,
barsaktan daha fazla bir oranda emilirler.
Bunun iki ana nedeni vardr:
Non-iyonize ila fraksiyonunun, mide suyunda znme hz dk olacandan dissolusyonu, dolaysyla
absorbsiyonu azalr.
Her ne kadar ince barsan yksek pH'snda asidik ilalar iyonize olurlarsa da, bu nedenle beklenen
absorpsiyon azalmas ince barsaktan gei sresinin uzunluu (~5 saat) ve daha geni yzey alan nedeniyle
fazlas ile kompanse edilir.
Bazik ilalar iin mideden geme, ilac daha znr duruma getirmek bakmndan nemlidir. Barsaa
getikten sonra yksek pH nedeniyle non-iyonize fraksiyonlar artar ve absorpsiyonlar hzlanr.
3)

Tuz halinde olma

Zayf asitlerin Na, K, Ca tuzlar ile zayf bazlarn hidroklorr, metilsulfat tuzlar serbest ekillerine gre suda
daha hzl ve daha fazla zndklerinden dolay, dissolsyonlar ve absorpsiyonlar artar.
4)

Partikl bykl

Kristal ya da partikl apnn azaltlmas (mikrokristalizasyon) suda az znen ilalarn dissolsyon hzn
ve absorpsiyonunu belirgin derecede arttrr.
rnek: Griseofulvin, Spironolakton
5)

Kompleks oluumu

Suda yava ve az znmesi nedeniyle biyoyararlanm sorunu oluturan ilalar, baka ila veya maddelerle
kompleks haline getirmek suretiyle absorpsiyon ve biyoyararlanmlar arttrlabilir.
rnek: Kafein ile ergotamin tartratn birletirilmesi
lalarn, suda znmeyen partikl eklindeki ilalarla (aktif kmr, kaolin vb) veya baz polivalent metal
iyonlarla kompleks yapmas onlarn absorpsiyonlarn azaltabilir.
rnek : Tetrasiklinlerle, kalsiyumdan zengin besinlerin ya da demir ilalarnn kompleks yapmas
b) Gastrointestinal kanaldan absorpsiyonu etkileyen fizyolojik faktrler:
Mide boalmasn geciktiren faktrler (antikolinerjik ilalar, gangliyon blokerleri, morfin, levodopa, beta
agonistler, ayakta durma, mide lseri, hipokalemi, hiperglisemi, yal ve scak besinler, fazla efor, diyabetik
gastroparezi), emilimi azaltrlar.
Mide boalmasn hzlandran faktrler (sa yana yatma, alk, dile svlar, souk besinler, hafif egzersiz,
duodenum lseri) absorpsiyonu atrrlar.
Barsak motilitesinin azalmasnn barsaktan gei sresini uzatmas nedeniyle absorpsiyonu artraca
dnlebilir. Ancak peristaltik hareketlerin azalmas ile kat ilalarn disintegrasyon ve dissolsyonu
azalacandan absorpsiyonlar azalr.
Aktif transport ya da kolaylatrlm difzyonla emilen ilalarn absorpsiyonu, mide boalmasnn ve barsak
motilitesinin artmas ile azalabilir. nk emilim blgesine hzla sunulan ilalar, tayc proteinleri hzla
doyurur ve absorpsiyon oran der. Crohn hastal, total gastrektomi ve ince barsak rezeksiyonlarnda
ilalarn absorpsiyonu azalabilir.

c) Besinlerin absorpsiyona etkisi


Son yemekten iki saat sonra balayan ve gelecek yemekten bir saat nce biten sre iinde ila alnmas a
kama alnma olarak kabul edilir.
Kural olarak a karna veya tok karna ila alnmas ilacn absorpsiyon orann (bu anlamdaki
biyoyararlanmn) genellikle deitirmez, fakat absorpsiyonun hzn deitirebilir.
Yemek srasnda (zellikle de proteinden zengin beslenme) karacier kan akmnn hzlanmas nedeniyle
karacierden geen ilalarn ekstraksiyon oran azalr. (Yani karacier hcresi tarafndan yakalanma oran
azalr). Bu durum ilk geite eliminasyon oran yksek olan ilalarn biyoyararlanmn artrr, (rnein
propranolol).
Yemek srasnda mide asit ve enzim salgs artar. Bu durum mide asidine dayanksz ilalarn (penisilin, L dopa) absorpsiyonunu azaltr.
Yemekle birlikte duodenum iine artan safra salglanmas nedeniyle suda az znen ilalarn absorpsiyonu
artar, (diazepam, griseofulvin, spironolakton) ilacn bol su ile birlikte alnmas absorpsiyonu arttrr. Bol su
alnmas, dissolsyon sorunu olan ilalarn emilimlerini arttrr. (Aspirin, tetrasiklin, ampisilin, demir
tuzlar).
d) lk gei etkisi (presistemik eliminasyon)
lk gei etkisi, ilalarn sistemik dolama katlmadan nce nemli miktarda metabolize edilmesidir.
Absorbe edildikten sonra karacierden ilk gei srasnda fazla eliminasyona urayan ilalar, genellikle
lipofilik ilalardr. Bu ilalarn absorpsiyonlar %100'e yakndr; fakat karacierden ilk gei srasnda byk
oranda ykldklar iin sistemik biyoyararlanmlar ou zaman %50'nin altndadr.
Bu ilalarn oral ve parenteral dozlar arasnda byk fark vardr. (Propranolol'n oral dozu, parenteral
dozunun 10-20 katdr).
lk gei eliminasyon oranlar bireysel deikenlik gsterir.
Srekli kullanm srasnda, bu ilalar metabolize eden enzimler doyrulduu iin plazma dzeyleri ve
etkinlikleri artabilir.
Ayn enzim sistemi ile inaktive edilen ilatan biri dierinin presistemik eliminasyonunu azaltp, onun
biyoyararlanmn artrabilir, (rnein; hidrolazin, propranololun konjugasyonunu azaltr).
Karacierde belirgin olarak presistemik eliminasyona urayan baz ilalar

Propranolol

Lidokain

Labetolol

Nitritler

Trisiklik AD

Narkotik analjezikler

Kalsiyum kanal blokerleri

Seks hormonlar (stradiol vb)

Klorpromazin

A karna alnmasgereken ilalar

Tok karna alnmas gereken ilalar

Penisilinler

Griseofulvin

Tetrasiklinler

Nitrofurantoin

zoniazid

Klorokin

Levodopa

Lovastatin

Metotreksat

Fenitoin

6 - merkaptopurin

Siklosporin

Penisilamin

Dikumarol

Klorambusil

e) Enterohepatik sirklasyon
Bu olay daha ok ilalarn glkuronat ve slfat konjugatlar ile gerekleir. lalarn karacierde oluan bu
konjugatlar safra yoluyla ince barsaa atlnca; barsak florasnn beta - glkronidaz ve slfataz enzimleri
tarafndan hidrolize edilirler. Glkuronat ve slfat konjugatlar absorbe edilemedii halde, hidroliz sonucu
oluan serbest ekildeki ila reabsorbe edilir ve vcuda tekrar geri alnr. Sonuta etki sresi uzam olur.
Sadece azdan alnan ilalar deil, parenteral veya dier yollardan vcuda giren ilalar da enterohepatik
dngye urayabilir.
Bu ilalara rnekler:

Kloramfenikol

Klorpromazin

Digitoksin

Steroid yapl ilalar

strojenler

Morfin

Rifampin

f) Biyoyararlanm
Biyoyararlanm, ilacn vcuda verildikten sonra, deimeden sistemik dolama urayan ksmdr.
Biyoyararlanm hesap etmek iin zamana bal plazma konsantrasyonu grafiinin altnda kalan alan
hesaplanr. (EAA: Erinin altndaki alan)
lacn dorudan doruya sistemik dolama verildii IV uygulamada EAA'nn yani biyoyararlanmn % 100
olduu kabul edilir. Fakat dier uygulama yollarnda biyoyararlanm IV uygulamadakine gre daha kktr.

Uygulama yolu

Biyoyararlanm

ntravenz

100

ntramuskler

75-s 100

Subkutan

75-<; 100

Oral

5-ss 100

Rektal

30-^ 100

nhalasyon

5-s 100

Transdermal

80-< 100

IV yol haricinde herhangi bir yolda elde edilen EAA'n, IV uygulamayla elde edilen EAA ile karlatrlmas
absolt (mutlak) biyoyararlanm verir (rn. EAA oral/ EAA iv).

Eer referans olarak IV yol deil, baka bir verili yolu (biyoyararlanmn en yksek olduu bilinen) veya
farmastik ekil alnrsa o zaman relatif biyoyararlanmdan sz edilir. (rnek: EAA oral, kat ila/ EAA oral,
sv ila)
Biyoedeerlilik iki farmastik edeer veya alternatif mstahzar ayn molar dozda uygulandklarnda;
etkinlik ve gvenirlik bakmndan ayn etkiyi oluturabilecek derecede benzer biyoyararlanm gsteriyorsa, bu
iki ila birbirine biyoedeerdir.
II. Sublingual
Absorpsiyon yzeyi kktr.
Ancak, emilim abuk olur ve ila etkisi abuk balar.
lalar karacierdeki presistemik eliminasyondan korunmu olur.
Sublingual tercih edilen baz ilalar

zosorbid dinitrat

Buprenorfin

Nifedipin

Metiltestesteron

Ergot alkaloidleri

izoprenalin

III. Rektal
Lmendeki su miktarnn az olmas nedeniyle dissolusyon zor olduu iin ve feesteki bakteriler tarafndan
ila ksmen yklabildii iin absorpsiyon az olur.
Ancak, rektumun alt ksmlarn perfze eden orta ve alt hemoroidal venler, dorudan vena kava inferior'a
ald iin ilk gei etkisinden korunmu olunur. Absorbe edilen ila kitlesinin yaklak %60'nn karaciere
uramadan sistemik dolama girdii kabul edilir.
Yutamayan ve kusan hastalarda tercih edilir.
Rektal absorpsiyona urayan ilalar

Tiopental/ Metoheksital

Diazepam

NSA, aspirin, parasetamol, naproksen)

Teofilin

Propranolol

B) Parenteral veri
Bu yolla verilecek ilalarn steril, vcut pH'sna yakn tercihen izotonik ve pirojensiz olmas gerekir.

intravenz (IV)

Subkutan (SC)

ntramuskuler (M)

ntraarteryel (anjiografi amacyla)

Kemik ilii iine injeksiyon

M ve SC uygulamada absorpsiyon hzn kstlayan en nemli faktr ila moleklnn fizikokimyasal


zelliinden ziyade, ila verilen blgedeki kan akmdr.
Kaslar emilim iin edeer deildir. rnein, deltoid-ten absorpsiyon, gluteus maksimus'tan absorpsiyona
gre daha fazladr.
V uygulamada biyoyararlanm %100 kabul edilir. Ancak ila akcierde ilk gei etkisine maruz kalrsa,

biyoyararlanm azalabilir, intraarteryel yol hari dier sistemik yollar akcierde de ilk gei etkisine maruz
kalabilir.
C) Transdermal veri
ilacn zel bir farmastik ekil iinde ve ciltten absorbe edilerek dolama girmesini salamak amacyla cilt
zerine uygulanmasna denir.
Transdermal uygulamaya zg, sabit hzda ve sabit sre boyunca ila salveren farmastik ekillere,
transdermal teraptik sistem (TTS, yama, flaster) ad verilir.
TTS uygulamas, ilacn kan dzeyine yansmas bakmndan V infzyona benzer.
Transdermal kullanlan baz ilalar

Nitrogliserin

Skopolamin

Klonidin

Testesteron

stradiol

Fentanil

D) nhalasyon yolu ile veri


Lipid / su partisyon katsaylar byk ve ufak molekll ilalar gaz veya buhar halinde uygulanabilir (Halotan,
azot protoksit gibi uucu genel anestezikler).
Astm bronialede, basnl aerosol eklinde pskrtmek suretiyle yaplan inhalasyon, sistemik etki iin deil,
lokal etki oluturmak iin yaplr.
2. Lokal Uygulama Yollar
lacn cilt-mukozalara veya injektr inesi ile dorudan ulalabilen bir dokuya uygulanmasdr.
Epidermal (cilt zerine veya perktan)
Cilt zerine uygulanan ilalarn lipid znrl yksek ise absorpsiyonlar kolaylar.
Cildin absorpsiyonu zorlatran en nemli tabakas stratum korneumdur. Bu tabaka su ve hidrofilik
maddelere geirgen deildir.
Cildin geirgenliinin deimesinde stratum korneumun kalnl, kllarn ve kl folikllerine alan ya
bezlerinin skl rol oynar.
Blgelere gre cildin geirgenlik sras u ekildedir.
Skrotum > kulak arkas > koltuk alt > sal deri > gs > n kol > bacak

10

ntrakutan (Cilt ii): Allerji ve lokal anestezi testleri

Konjunktiva: Gze uygulamaya zg preparatlara kolir ad verilir. (Solsyon ya da merhem)

ntranazal: Lokal amala vazokonstriktr, antienflammatuar ve lokal anestezik solsyonlar


kullanlr. Ayrca vazopresin, oksitosin ve GnRH analoglar sprey eklinde sistemik amala
kullanlabilir.

Az ii (bukkal): rnein gargara, pastil.

Gastrointestinal kanal: Antasidler, laksatifler, barsakta emilmeyen antibiyotikler.

ntratekal: L3 - 4 seviyesinde subaraknoid arala antineoplastik uygulanabilir.

ntravajinal: vl (vajinal sposituar), jel ve kpk (spermisid) uygulanmas gibi.

ntraplevral / intraperitoneal

ntrakardiyak

ntrauterin: RA, miyometrium iine oksitosin uygulanmas gibi

ntraartikler

ntralezyonel: Kist hidatid operasyonlarnda, hipertonik tuz solsyonu kullanm gibi.

Rektum, kolon ii: Enema, lavman uygulanm gibi

Absorpsiyon dzeydeki ila etkileimleri


1) GS motilitesinin Deimesine Bal Etkileme
Metoklopramid ve sisaprid gibi prokinetik ilalar mide boalmasn hzlandrdklar iin dier ilalarn
emilimini hzlandrrlar.
Antikolinerjik ilalar, opioidler, agonistler mide boalmasn geciktirerek ayn zamanda verilen dier
ilalarn emilimini geciktirirler.
Antikolinerjik ilalar, barsak motilitesini azaltarak, dier ilalarn barsaktan gei sresini uzatrlar ve
absorpsiyonunu arttrabilirler. Fakat buna karlk, motilite azalmas ile disintegrasyon (tabletin barsak
hareketleri ile barsakta paralanmas) azalabilir ve absorpsiyon gecikebilir.
Asidite, mide boalmasn inhibe eder. Magnezyumlu antasidler, proton pompas inhibitrleri ve H2
reseptr antagonistleri; mide boalmasn hzlandrarak baz ilalarn absorpsiyonunu arttrabilir.
2) Mide pH'snn deitirilmesine bal etkileme
Asit niteliindeki ilalarn mide pH'snn ykselmesi sonucu mideden absorpsiyonunun azalmas beklenir.
Ancak iyonizasyon orannn artmas, bu ilac absorpsiyona daha az uygun klmakla birlikte, iyonize ekil non iyonize ekle gre suda daha kolay znd iin dissolsyon hz ve dolaysyla emilimi artar.
Antasidler, H2 reseptr antagonistleri, proton pompa inhibitrleri, ortam pH'sn ykselterek
ketokonazol, itrakonazol, B-12 vitamini ve demir emilimini azaltrlar.
Ortam pH'snm ykselmesi, aside dayanksz ilalarn biyoyararlanmn arttrr, (rnein: eritromisin, L dopa)
3) GS iinde kimyasal - fiziksel kompleks oluturmaya bal etkileimler:
Metal bileikleri ieren antasidler, demir tuzlar ve sukralfat; fluorokinolonlar, tetrasiklinler, klindamisin,
izoniazid, kinidin, fenotiazin, digoksin, prednizolon, H2 reseptr blokerleri gibi ilalar ile kompleks oluturarak
bu ilalarn emilimini azaltrlar.
Safra asidi balayc reine olan kolestiramin ise, digoksin, varfarin, asetaminofen ve tiroid hormon emilimini
azaltr.
4) Sublingual absorpsiyon dzeyinde etkileme:
Antikolinerjik etkili ilalar, tkrk salgsn azalttklar iin sublingual uygulamada absorpsiyonu azaltrlar.

11

5) Tayc molekller iin yarmaya bal etkileimler


Baz ilalar aktif transport ve kolaylatrlm diffzyon gibi mekanizmalarla emilirler ve tayc molekller iin
birbirleri ile yarrlar. rnein fenitoin ve folik asit, ayn tayc iin yarrlar ve fenitoin, folik asid emilimini
azaltr. Yine yksek doz E vitamini, K vitamininin emilimini azaltr.
Proteinden zengin besinler ise aminoasitleri tayan tayclar aracl ile emilen metildopa ve
levodopann barsaklardan emilimini azaltr.
6) Gl kanala toksik etki (malabsorpsiyon sendromu)
Neomisin; penisilinin ayrca glukoz, tiamin, B-12 vitamini, demir gibi besin elerinin emilimini bozar.
PAS, rifampinin absorpsiyonunu azaltr.
Kolisin villuslar zedeleyerek B12 vitaminin emilimini azaltr.
7) Barsak florasn bozarak etkileme
Barsak florasn bozan ilalar K vitaminin sentez ve absorbsiyonunu azaltarak oral antikoagulanlarn
etkinliini artrrlar.
Yine tetrasiklin ve ampisilin tedavisi srasnda mikroflorann azalmasna bal olarak oral kontraseptiflerin
etkinlii azalr. Bunun nedeni; safra atlm ile enterohepatik sirklasyona urayan steroid konjugatlarn,
mikroflora tarafndan hidrolize olamamas ve reabsorbsiyonunun (enterohepatik sirklasyonun)
azalmasdr.
Barsakta mikroorganizmalar tarafndan yklan ilalarn plazma dzeyleri antibiyotik kullanm ile artar (rn:
digoksin).

Dalm
ilalarn kandan dokulara veya organlarn iine gemesine dalm ad verilir. Dalm genellikle pasif difzyon
ile olur.

Dalma etki eden faktrler:


1) Organn bykl: skelet kas > beyin
Kan akm: Kan akm organ bykl gibi alnan ilacn miktarn deil, hzn etkiler. yi perfze olan
organlar (beyin, kalp, bbrek, splanknik organlar), az perfze olan organlara gre (ya, kemik) daha abuk
yksek ila konsantrasyonlarna ularlar.
2) znrlk
Hcre iinde iyi znen ilalar (rnein beyinde hzl znen lipid solubl anestezikler) ekstraseller
ortamdan hcre iine hzl ve fazla miktarda girerler.
Fazla lipofilik ve ufak molekll ilalarn kandan dokuya difzyon hz yksek olur.
4) Balanma
Plazma proteinlerine balanan ila, pasif difzyona uramadndan; bu faktr kandan dokuya geii azaltr.
5) Ya
Yallarda plazma albumini azalr, ya kitlesi artar. Dokularda kan akm hz azald iin dalm yavalar ve
dalmn dengesi gecikir.
6) Cinsiyet
Kadnlarda ya kitlesi daha fazla olduu iin total vcut svs daha azdr. Etanol, digoksin, simetidin gibi
ilalarn dalm azalr.

Sanal dalm hacmi


lalarn vcutta dald varsaylan hacmi veren parametre sanal dalm hacmidir.
Verilen ila dozunun, belirli bir denge zamanndan sonra, plazmadaki ila konsantrasyonuna blnmesi ile
bulunur:

12

Vd(L) =

ilacn vcuttaki miktar (g)


Plazmadaki ila konsantrasyonu (g/L)

Hesaplanan bu hacim, genellikle ilacn gerekte dald fizyolojik sv kompartmanlarnn toplam hacmine
karlk gelmez. lalarn belli dokulardaki sekestrasyonu ya da plazma proteinlerine az balanmas plazma
konsantrasyonunu gerek miktarna oranla klteceinden, dalm hacmi ok daha byk bulunur.
Bir ilacn sadece bir sv kompartmanna dalmas nadirdir. lalarn ounluu birden fazla kompartmana
dalrlar ve sklkla hcre elemanlarna rnein lipidlere (hcre zar, ya hcreleri), proteinlere (plazma ve
hcre ii) veya nkleik asitlere (hcre ekirdeinde) balanrlar.
Yksek molekl arlkl polisakkaridler olan dekstran ve heparin ile evans mavisi sadece plazma
kompartmannda dalr. Evans mavisi plazma hacmini lmek iin kullanlabilir(0,05L/kg).
Alkol, antipirin, re gibi ufak, non-iyonize ve plazma proteinlerine ok az balanan molekller, tm vcutta
sv kompartmanlarna kolayca geip, vcutta homojen bir dalm gsterirler. Bu zelliklerinden dolay
antipirin kullanlarak total vcut sv hacmi llebilir. (0,6 L/kg)
Dalm hacmi ok yksek olan ilalardan bazlar unlardr
Klorokin, Fluoksetin, mipramin, Nortriptilin ve Labetolol.

Dalm dzeyindeki ila etkileimleri


Albumin zerinde ayn yere balanan ilalar arasnda, bu balanma noktas iin yarma vardr. Affinitesi
fazla olan ila, dk affiniteli olan kovarak onun yerini alr. Kovulan ilacn plazmadaki serbest fraksiyonu
artar. Bu etkileim zellikle sanal dalm hacmi kk olan ve plazma proteinlerine balanma oran yksek
olan ilalar iin nemlidir.
Serbest fraksiyonu artan ilacn dalm hacmi artacandan, etkinlii de artar. Ancak, serbest ila total vcut
hacminde dalarak seyrelecei iin ve ayrca dalm hacmindeki art sonucu eliminasyonu da hzlanaca
iin serbest fraksiyondaki artn sonular ksa sreli olacaktr.
1. Varfarin ile etkileme: Non-steroidal antiinflamatuar ilalar (NSA), sulfonilre trevi oral antidiyabetikler (OAD), sulfonamidler (zellikle depo sulfonamidler), gibi plazma proteinlerine fazla
balanan ilalar antikoagulann serbest fraksiyonunda ksa sreli de olsa art meydana getirerek
etkisini potansiyelize eder.
2. Bilirubin ile etkileme: En fazla sulfonamidler ile oluur. Sulfonamidler (bebee verilen ya da
doumdan nce annenin ald) bilirubinin serbest fraksiyonunu arttrarak, kernikterusa yol aabilir.
3. Serbest ya asidleri ile etkileme: Heparin gibi lipaz enzimini aktive ederek plazma serbest ya asid
dzeyini arttran ilalarla birlikte benzodiazepinler kullanlrlarsa, benzodiazepinlerin serbest fraksiyonu
yaklak 2 kat artar. Bunun nedeni ya asitlerinin, benzodiazepinlerin albumine balanmasn
nlemesidir.
4. Dalm dzeyinde baka bir etkileim; kinidin ve amiodaronun, digoksinin izgili kas hcrelerine
balanmasn engellemesi ve onun kan dzeyin ykseltmesidir.
5. Salisilat ve sulfonamid, metotreksatn serbest fraksiyonunu arttrr.
6. Diretikler gibi ilalar da dalm hacmini azaltarak etkileirler. Furosemid, bu yolla teofilin dzeylerini
arttrabilir.

Plazma proteinlerine balanma:


Balanan ila moleklleri basit difzyona uramadndan bu faktr kandan dokuya geii azaltr. Plazma
proteinlerine balanma ile ilacn etkisinin iddeti azalrken, dier taraftan etki sresini uzatr.

13

Proteine bal ksm etki gsteren serbest ksm iin depo grevi grr.
Proteine bal ila ksm biyotransformasyon ve bbrek glomerllerinden filtrasyona uramaz. Genellikle fazla
lipofilik ilalar albumine yksek oranda balanrlar. lalarn metabolitleri daha az lipofilik olduu iin plazma
proteinlerine daha az oranda balanrlar.
Etki yerinin evresindeki ila konsantrasyonunun dolaysyla ila etkinliinin ls, plazmadaki serbest ila
fraksiyonunun konsantrasyonudur.

Plazmada ila balayan proteinler


1) Albumin en sk rastlanan balanma blgesidir, esas olarak asit yapda ilalar balar; kabaca her
albumin moleklne 2 molekl ila balanabilir.
la molekllerinin albumine balanmas nonselektiftir. Belirli bir noktaya yaplar pek benzerlik
gstermeyen birok ila balanabilir. Ayn noktaya balanabilen ilalardan, balanma yerine afinitesi
yksek olan ila, afinitesi dk olan balanma yerinden skp serbest hale getirebilir, (balanmann
kompetitif inhibisyonu).
2) Asit 1- glikoprotein (=orosomukoid) (bazik yapda ilalar balar); rn: kinidin, imipramin,
propranolol, klorpromazin.
Bu komponent, inflamatuar hastalklarda (Romatoid artrit, Crohn hastal, lseratif kolit), yank, kanser,
travma, miyokard enfarkts ve organ transplantasyonu gibi stres hallerinde artar.
3. Lipoproteinler: rn. kinidin, siklosporin, imipramin, tetrasiklin
4. Eritrositler: propranolol, kinidin
5. - globulinler: Tubokurarin, morfin, streoid

Yksek oranda plazma proteinlerine balanan baz ilalar:


Diazepam

Bishidroksikumarin

Furosemid

Varfarin

Propranolol

Fenitoin

Sulfonamidler

Digitoksin

Amfoterisin B

ndometasin

Klorpropamid

Salisilik asit

Plazma proteinlerine en az balananlar:


Lityum

Asetaminofen

Aminoglikozidler

Oubain

Asiklovir

Metronidazol

Sekestrasyon
lalarn dokulardaki hcre ii veya d yaplara skca balanmasdr. rnek:

14

Tiopental ve insektisidler ya dokusunda toplanrlar.

Digoksinin kalp kasna yksek afinitesi vardr.

Tetrasiklin, kurun, radyum kemik dokusunda birikir.

Klorokin'in cilt ve iris gibi melanin ieren dokulara afinitesi vardr.

mipramin ve SSRI antidepresanlar akcierde depolanr.

Eski bir stma ilac olan mepakrin, nkleoproteinlere afinitesi olduundan, ekirdekten zengin
karacier ve dz kas gibi organlarda bulunur.

yod ise tiroid bezinde birikir.

la rezervuar gibi grev yapabilen doku depolar byk kapasiteli ve abuk doymuyorsa, ilacn byk bir
ksm etki yerinden ziyade, depoya gideceinden teraptik etkinliin ortaya kmas gecikebilir, (rn:
amiodaron). Bu tr ilalarn balangta ykleme dozunda verilmesi gerekebilir.
Redistribsyon: Tiopental gibi liposolubl olan genel anestezikler balangta beyin gibi fazla kanlanan
organlarda toplanrlar. Ksa bir sre sonra daha geni bir dalm hacmi oluturan adipz dokuda toplanma
olana bulur.
Yeniden dalm ilalarn etki yerinden uzaklamasna ve etkinin sona ermesine neden olur.
yon tuza: la daha fazla iyonize olmasna elverili kompartmanda daha fazla toplanr. ntraselller sv
kompartman, ekstraseller kompartmana gre daha asidik olduu iin, bazik ilalar hcre iinde hcre dna
gre biraz daha yksek konsantrasyonda bulunurlar.
Ayn ekilde bazik ilalar mide suyunda toplanma eilimi gsterirler, (rn: morfin ve eroin).

lalarn SSS'ne geii


SSS vcudun en fazla kanlanan organlarndan birisi olmasna ramen ilalarn buraya geii kstldr. Bu
durum; beyin ve omurilik dokusundaki kapillerlerin yapsal farkllna baldr (kan-beyin bariyeri).
ilalarn geiinde zellikle lipofiliklik byk nem tar.
SSS'deki kapillerlerin yapsal zellikleri;

Endotel Hc'leri arasnda por bulunmaz. Sk kavakl tipte endoteldir.

Subendotelyal bazal membran deliksizdir.

Tek sra astrosit hc'lerinden oluan glia tabakas ile sarlmlardr ve aralarnda sk balant vardr. As
trositler, ila ve endojen maddeleri inaktive eden eitli enzimleri (MAO gibi) ierirler. (Hem gei
engeli hem de metabolik engel olutururlar).

Endotel hcrelerinde ilalar kapiller iine geri pompalayan p-glikoprotein varl.

Beyinde kan-beyin bariyeri bulunmayan blgeler; area postrema, eminentia media, subfornikal organ,
nrohipofiz, supraoptik kristann organum vasculosumu, epifiz'dir. Buralarda endotel hcreleri arasnda porlar
bulunur, kavak sk deildir.
Menenjit, ensefalit, radyoterapi, antineoplastik kullanm, hipertonik solsyon (glukoz, manitol, re)
kullanmnda kan beyin bariyerinin gevemesi nedeniyle SSS'ne ilalarn geii artar. Aksine glukokortikoidler
artm olan permeabiliteyi azaltrlar.
Beyin kapilleri gibi, BOS'un salgland koroid pleksuslar da ilerinden geen kandaki maddelerden lipofilik
olanlarn geiine izin verir (kan - BOS engeli).

lalarn Plasentadan geii


lalarn gebe kadnn dolamndan plasentay amak suretiyle ftusun dolamna geii, lipidler iinden
pasif difzyon ile olur. Liposolubl, iyonize olmam ila moleklleri kolayca plasentadan geer, (rn:
barbituratlar, morfin, genel anestezikler).
Heparin gibi byk molekll ilalar ise plasentadan gemez.

15

lalarn biyotransformasyonu
lalarn vcutta kimyasal deiikliklere uramasna biyotransformasyon (ilacn metabolize edilmesi) denir.
Biyotransformasyon sonucu ilalar genellikle daha az etkili veya etkisiz bileikler haline getirilirler
(biyoinaktivasyon).
Bazen ilalar biyotransformasyon sonucu daha etkili ve / veya daha toksik bileiklere dnrler
(biyoaktivasyon).
Biyotransformasyon sonucu ilalar daha az lipofilik (daha polar) hale getirilerek, daha az reabsorbe edilir ve
itrah hzlandrlr.
Gerek kendisi, gerekse metaboliti etkin olan ilalardan bazlar unlardr:

Etkin metabolit

la
Aspirin

Salisilik asit

Meperidin

Normeperidin

mipramin

Desmetilimipramin

Tioridazin

Mezoridazin

Diazepam

Desmetildiazepam

Kodein

Morfin

Prokainamid

N - asetilprokainamid

Nitrogliserin

Nitrik oksit

Nitroprusiat

Nitrik oksit

Propranolol

4- Hidroksipropranolol

Bazen de etkisiz bir bileik vcutta biyotransformasyon sonucu etkili hale getirilir. Bu tr bileiklere n ila ad
verilir.Baz n ila rnekleri:

n - la

Etkin Metabolit

Kloralhidrat

Trikloretanol

Kortizon

Hidrokortizon

Prednizon

Prednizolon

Enalapril

Enalaprilat

Silazapril

Silazaprilat

Hint ya

Risinoleik asit

Lovastatin

Mevilonik asit

Vit D3

1,25 -Dih.kolekalsiferol

Klofibrat

Klofibrik asit

Bakampisilin

Ampisilin

Sefuroksim aksetil

Sefuroksim

Zidovudin

Zidovudin trifosfat

Siklofosfamid

Fosforamid mustard

L-dopa

Dopamin

16

Fenitoin, barbituratlar, katekolaminler ve ester yapsndaki ilalarn ou bata olmak zere ilalarn byk bir
ksm aktif olmayan metabolitlere dnr.
ACE inhibitrleri lizinopril ve kaptopril dnda n ilatr. Statinler iinde lovastatin ve simvastatin n ilatr.
Metabolizmadan esas sorumlu organ karacierdir. Akcierler, bbrekler, mide - barsak mukozas, beyin ve
deri de biyotransformasyonda rol oynar.
Ayrca barsak florasndaki bakteriler de ierdikleri eitli enzimlerle (beta glukuronidaz) biyotransformasyona
katkda bulunurlar.

Enzimatik olmayan biyotransformasyon


ok az sayda ila, vcutta enzimlerin yardm olmadan kimyasal deiime urar.
Bu tr ilalarn iki nemli rnei; midenin asit ortamnda ksmen paralanan penisilin G ve kan pH'-snda
Hoffman reaksiyonu ile nemli lde paralanan nromskler bloker atrokuriumdur.
Az sayda baz ilalar vcutta pek deimeden itrah edilirler:

Furosemid

Asetazolamid, amilorid

Azot protoksit

Penisilin

Aminoglikozidler

Lityum

Probenesid

Metabolik reaksiyonlar
lalarn ve dier ksenobiyotiklerin vcutta maruz kald enzimatik olaylar, kimyasal deimenin trne gre
drt ana gruba ayrlr:
1.

Oksidasyon

2.

ndirgenme

3.

Kopma

4.

Konjugasyon

Bunlardan ilk ne birinci faz reaksiyonlar (Faz I) denilir. Konjugasyon ise bir sentez reaksiyonudur ve
ikinci faz reaksiyonu (Faz II) olarak adlandrlr.
kinci faz reaksiyonu, genellikle birinci faz reaksiyonu sonucu molekln deien ksm zerinde sekonder bir
reaksiyon eklinde olur, ve birinci faz sonucu oluan polar metabolit daha da polar hale getirilir.
Baz ilalar sadece birinci faz ya da sadece ikinci faz reaksiyonlarna primer olarak maruz kalp itrah edilirler.

17

Oksidasyon
Oksidasyonun byk bir ksm, karacier parenkim hcresinin mikrozomal P - 450 enzimleri tarafndan yaplr.
Bu hcrelerde veya vcudun dier organlarnda bulunan mikrozomal olmayan baz enzimlerin yapt az
sayda oksidasyon olaylar da vardr.
Sitokrom P - 450 enzimleri (CYP'ler): Karacierde mikrozomlarn ierdii en nemli enzim; karma
fonksiyonlu oksidaz (monooksijenaz) sistemidir.
Bu sistemde birbiriyle egdml alan iki temel e bulunur:
1.

Sitokrom p-450 enzimleri

2.

NADPH-sitokrom p-450 redktaz enzimi

Sitokrom p-450 enzimleri, aktif noktas demir iyonu olan; ilalardan baka steroid, ya asidi, safra asidi,
prostaglandin, aminler gibi endojen maddelerin metabolizma ve / veya biyosentezinde de rol oynayan
hemoproteinlerdir.
NADPH-sitokrom p-450 redktaz enzimi (flavoprotein ierir) aracl ile ise NADPH'tan kan elektron,
enzimsubstrat kompleksine transfer edilir.

la+02+NADPH+H+ Modifiye ila+H20 + NADP+


Mikrozomal enzimlerin rol oynad reaksiyon u ekilde formle edilebilir.
Sitokrom P - 450 enzimleri ok sayda enzimden ve onlarn izoenzimlerinden oluan geni bir enzim
sperfamilyasdr. ila metabolizmasnda en fazla rol oynayan izomeri CYP3A4'tr (%50).
CYP enzimlerinin karacierdeki miktar kiinin diyetine, maruz kald evresel etkenlere, cinsiyete gre
deiir.
Ayrca bu enzimlerin bazlar (CYP2C ve CYP2D) genetik polimorfizme bal deikenlik gsterir. Genetik
polimorfizmi en ok gsteren CYP2D6'dr.

18

Reaksiyon ekli

Substrat ilalar

P - 450'ye bal Oksidasyon


1- Aromatik Hidroksilasyon

Propranolol, fenobarbital, fenitoin, amfetamin,


varfarin

2- Alifatik Hidroksilasyon

ibuprofen, digitoksin, seko-, amo-, pentobarbital,


meprobomat

3- Oksidatif Deaikilasyon

Morfin, kafein, teofilin

N - deaikilasyon 0 - deaikilasyon S deaikilasyon

Kodein

4- N - Oksidasyon

Asetaminofen, nikotin

5- S - Oksidasyon

Klorpromazin, simetidin, tioridazin

6- Deaminasyon

Amfetamin, diazepam

7- Deslfirasyon

Tiopental, paration

8- Deklorinasyon

Karbontetraklorr

6 - metiltioprin

Epoksid oluumu Epoksidler, bir oksijen atomunun yanayana iki karbon atomu ile kpr yapmas suretiyle
oluan ve genellikle stabil olmayan bileiklerdir. Epoksidler lipofilik ve elektrofilik maddelerdir.
Serbest durumda makromolek'llerin (DNA, RNA, enzim ve proteinler) nkleofilik gruplarna balanarak onlar
alkillerler ve yaplarn bozarlar.
Epoksidler glutatyon, glukuronik asit ya da slfat ile konjuge edilerek itrah edilirler. Bazen de epoksid
metaboliti sitokrom P - 450 enzimi tarafndan tekrar epoksidlenebilir (reopoksidlenme).
Bu ift epoksidlenme olay ttn duman ve egzos gaz iindeki karsinojenik maddelerden biri olan
benzopirenin metabolizmas srasnda gerekleir.
Ayrca karbamazepin ve lkotrien A4 metabolizmas esnasnda da epoksidler oluur.
Mikrozomal olmayan fakat oksidasyon yapan enzimler

Alkol ve aldehit dehidrogenaz

Ksantin oksidaz

Histaminaz

Monoamin oksijenaz (MAO)

Tirozin hidroksilaz

Flavin monooksijenaz (Ziegler enzimi): Klorpromazin, amitriptilin, propiltiourasil

ndirgenme
Oksidasyona oranla daha az meydana gelir.
NADPH ve FAD yardmyla gerekleir.
la metabolizmas bakmndan nemli tr
a.

Aldehitlerin alkole dnm (kloralhidratn trikloroetanole dnmesi)

b.

Azo grubunun aminlere dnm (n ila olan prontosilin sulfonamide dnmesi)

c.

Nitro grubunun amin grubuna dnm (kloramfenikoln inaktivasyonu)

Kopma
Bu tr biyotransformasyon ya ila moleklnden bir grubun koparlmas ya da ila moleklnn kendini

19

oluturan daha ufak iki molkle ayrlmas suretiyle olur.


a. Hidroliz: Ester balarn koparan esterazlar yardm ile gerekleir, (rn: Asetilkolinesteraz,
psdokolinesteraz)
b. Dekarboksillenme: Karboksil grubu ieren ilalar ya da endobiyotikler karboksil gruplar kaybeder. L dopa'nn dopamine, 5 - hidrositriptofann serotonine, histidinin histamine dnm bu yol ile olur.
c. Glikozidlerin hidrolizi: Dijital glikozidleri, molekllerindeki eker zincirini oluturan monosakkaridlerin
vcutta - glikozidaz tarafndan koparlmas suretiyle biyotransformasyona urar.

Faz II reaksiyonlar
Konjugasyon tipi

Endojen
Reaktan

Enzim

rnekler

Glukuronidasyon

UDP - Glukuronik
asit

UDP Glukuronil
transferaz

Morfin, kloramfenikol, steroid hormonlar,


probenesid, salisilik asit, asetaminofen,
diazepam, digoksin, bilirubin

Asetilasyon

Asetil koenzim A

N - asetil transferaz

INH, sulfonamid, prokainamid,


hidralazin, penisilamin

Glutatyon
konjugasyon

Glutatyon

Glutatyon S - transferaz

Asetaminofenin faz 1 metaboliti, aromatik


hidrokarbonlar, epoksidler

Slfat
konjugasyonu

Fosfoadenozil fosfoslfat (PAPS)

Sulfotransferaz

Asetaminofen, stron, metildopa, anilin,


fenol

Glisin
konjugasyonu

Glisin

Acil koA- glisintransferaz

Salisilik asit, safra asitleri, benzoik asit

N - metil transferaz

Histamin inaktivasyonu Noradrenalin'den


adrenalin sentezi

0 - metil transferaz

Adrenalin ve noradrenalin inaktivasyonu

Metilasyon

S - adenozil
metionin

Konjugasyon
ila veya onun bir metabolitine, bir radikalin ya da endojen bir madde moleklnn kovalent balanmas
suretiyle olur.
Genellikle faz II reaksiyonu, faz I reaksiyonunu takip eder. Bu kuraln nemli bir istisnas izoniazid
metabolizmasdr

izonikotinik asit + asetilhidrazin (hepatotoksik)


Glukuronidasyon mikrozomda, glisin konjugasyonu mitokondride, metilasyon, asetilasyon ve slfat
konjugasyonu sitozolde, glutatyon konjugasyonu ise hem mikrozom hem de sitozolde gerekleir.
Dier konjugatlardan farkl olarak; asetil metabolitleri daha az hidrofiliktir; eer idrar akm yeterli deilse
kristalriye neden olabilir.

Mikrozomal Enzim ndksiyonu


Mikrozomal enzim indksiyonu, mikrozomal bir enzimin substrat olan bir madde tarafndan, bu enzimin ve
ou kez benzer enzimlerin de novo sentezinin arttrlmas ya da ykmnn yavalatlmas sonucu enzimin
artmas olaydr.
Mikrozomal olmayan enzimler genellikle indklenmeye direnlidir.

20

Sitokrom P - 450 indktrleri

Sigara duman (benzopiren)

Kmrde kzarm et, br'ksel lahanas

Polisiklik aromatik hidrokarbonlar

Arbituratlar (sekobarbital hari)

Fenitoin

Karbamazepin

Fenilbutazon

Glutetimid

Rifampin

Griseofulvin

Deksametazon

Klofibrat

Etanol (kronik)

Pioglitazon, Troglitazon

Efavirenz

Sigara duman, egzos gazlar ve dier ekillerde kirlenmi hava iinde alnan polisiklik hidrokarbonlar teofilinin
oksidatif biyotransformasyonunu yapan CYP1A2'yi indklediklerinden; teofilinin sigara tiryakilerinde daha
yksek dozda kullanlmas gerekir.
plak kmr alevinde zgara yaplan etlere yanan kmrden geen benzopiren maddesi nedeniyle, bu
zgara etleri yiyenlerde veya ttslenmi et yiyenlerde antipirin ve teofilinin biyotransformasyonu hzlanr.
Karbonhidrattan fakir, proteinden zengin diyet antipirin ve teofilin biyotransformasyonunu hzlandrr.
Fenitoin, fenobarbital ve glutetimidi kronik olarak kullanan hastalarda, karacierde D vitamini yklmas
hzlanr, sonu olarak hipokalsemi ve osteomalasi oluabilir.
Fenobarbital, glkronil transferaz karacierde indkleyerek bilirubin konjugasyonunu arttrr.
Kendilerini inaktive eden enzimleri indkleyen ilalar (barbituratlar, karbamazepin, alkol), kendi
inaktivasyonlarn hzlandrrlar (otoindksiyon). Bu tr ilalar devaml uygulanrsa, farmakolojik etkilerine
kar tolerans oluur (biyokimyasal tolerans).
Kronik etanol kullanm CYP2E1 enzimini indkleyerek asetaminofenin toksik metabolitinin oluumunu artrr.
Fenilbutazon hem indktr hem de inhibitr olabilir.
Gebelik sitokrom enzimleri indkler (fenitoin metabolizmas hzlanr).
ndkleme mekanizmalar:
1) lacn enzimin sentezi ile ilgili genin ekspresyonunu arttrmas
2) lacn, endoplazmik retikulum zerindeki ribozomlarda o enzimin sentezini yaptran m - RNA'nn
evirisini arttrmas.
3) lacn, endojen bir indkleyiciyi ykan bir mikrozomal oksidaz inhibe etmesi
4) lacn, hcreden ilac elimine eden bir da transport mekanizmas olan p - glikoproteini indklemesi
5) Peroksizom proliferatrleri diye adlandrlan klofibrat ve dier fibrik asit trevi ilalarn kendilerine zg
sitoplazmik reseptrler aracl ile ilgili geni etkileyerek sitokrom enzimlerinin sentezini artrmas

Mikrozomal Enzim nhibisyonu


Sitokrom P - 450 inhibitrleri

Ketokonazol, Klaritromisin, Kinidin, Karbon monoksit

Eritromisin, Troleandomisin

Disulfiram, Diltiazem, Difenhidramin, Dikumarol, Danazol

21

zoniazid

Kloramfenikol, Kotrimoksazol, Krmz arap

Etanol (akut), Etinil Estradiol

Simetidin, Siprofloksasin, Sekobarbital, SSRI antidepresanlar, Siklosporin

Metronidazol, Mikonazol, Metilprednizolon

trakonazol

Amiodaron

Verapamil, Valproik asit

Fenilbutazon, Flukonazol,Greyfurt suyu

Zileuton, Zafirlukast

nhibisyon mekanizmalar
1) Ayn enzimle metabolize edilen ilalarn enzimin aktif noktasna kar yara girmeleri (rnein flufenazin,
perfenazin gibi nroleptikler; imipramin gibi trisiklik antidepresan metabolizmasn inhibe eder).
2) Ketokonazol, itrakonazol, eritromisin, klaritromisin ve roksitromisin tarafndan CYP3A4 enziminin nonkompetetif inhibisyonu. (* ilgin olarak makrolidler uzun sre verilirse, ayn enzimi indkleyebilirler).
izoniazid minr bir enzimi (CYP2E1) indkleyerek asetaminofen, halotan ve etanol metabolizmasn
indkleyebilir. Ancak TUS'da genellikle sorulduu ekli ile klasik olarak izoniazid inhibitr etkili bir ilatr.
ntihar inhibitr Metabolize olan rn, kendini metabolize eden CYP enzimini inhibe eder rnein; etinil
estradiol, sekobarbital, spironolakton, allopurinol, kloramfenikol, dialilsulfid (sarmsaa zel tadn veren
madde).
lalardan baka besinlerde CYP enzimlerini inhibe ederler: Barsak mukozasnda CYP3A4' inhibe eden
greyfrut suyu ve krmz arap gibi.
Kinidin ve SSRI ilalar zellikle genetik geili CYP2D6'y inhibe eder.
Fenilbutazon hem indktr hem de inhibitr olabilir.
Fenilbutazon kortizol ve digoksin metabolizmasn indklerken, fenitoin ve tolbutamid metabolizmasn inhibe
eder.
Bazen karacier kan akmnn ila tarafndan azaltlmasna bal olarak ilacn metabolizmas azaltlabilir.
rnein simetidin hem mikrozomal enzim inhibisyonu yaparak hem de hepatik arter ve portal venin kan
akmn azaltarak, propranolol ve dier beta blokerler ise sadece kan akmn azaltarak hepatik eliminasyonu
yavalatrlar.
Bu mekanizma ile metabolizmas yavalatlan ilalar, akmla kstl eliminasyon gsteren yani yksek
ekstraksiyon oranl ilalardr. Bu ilalar karacier kan akm hzndaki deiikliklerden fazla etkilenirler.
Hepatik klirensi yksek olan bu ilalara rnekler;

Beta - blokerler

Narkotik analjezikler

Trisiklik antidepresanlar

Lidokain

Klorpromazin

Verapamil

Baz ilalar ise karacierde kapasite ile kstl eliminasyon gsterirler, yani dk ekstraksiyon oranl
ilalardr. Bunlarn hepatik eliminasyon hz, karacier kan akmndaki deimelerden fazla etkilenmez. Bu
ilalarn hepatik klirensini etkileyen en nemli faktr enzim indksiyonu ya da inhibisyonudur.

22

Hepatik klirensi dk bu ilalara rnek:

Diazepam

Fenitoin

Teofilin

Varfarin

Klorpropamid

Enzim Aktivasyonu
Enzim aktivasyonu, enzim indksiyonundan farkl olarak, yeni enzim sentezi arttrlmakszn enzim etkinliinin
arttrlmasdr.
Piridoksin, L - dopay dopamine dntren L - amino asid dekarboksilaz enzimini aktive eder.

Toksik metabolizma
la metabolizmas ile inaktivasyonu ayn anlama gelmez. Baz ilalar metabolizma sonucunda aktif
metabolitlerine dnr.

Asetaminofen metabolizmas

Yksek doz asetaminofen almnda, P-450 sistemi reaktif metabolit (N-asetil p benzokinonimin) oluturur.
Vcudun yeterli glutatyon deposu varsa, glutatyon konjugasyonu ile asetaminofen metaboliti etkisiz hale
getirilir. Ancak glutatyon deposu boalrsa, metabolit karacier proteinleri ile birleerek hepatotoksisiteye
neden olur.
Sisteamin, metionin ya da N-Asetil sistein, asetaminofen toksisitesinde glutatyonun salad sulfidril
grubunu temin ederek tedavide kullanlrlar.
Aflatoksinin hepatotoksik ve fenasetinin nefrotoksik etkisi de bu mekanizma ile olur.
Sodyum nitroprussid metabolizmas

Vcutta NO ve siyanr salar

Siyanr sitokrom oksidaz inhibe eder.

23

Siyanr toksisitesi tedavisi:


1) Amil nitrit inhale ettirilir (oral siyanr almnda)
2) IV sodyum nitrit verilir.
Bylece oluan methemoglobin, siyanr balayarak; sitokrom oksidaza balanmasn engeller.
3) IV sodyum tiyosulfat verilir.
Bu ila, siyonomethemoglobini, tiyosiyanat ve methemoglobine ayrr. Tiyosiyanat bbreklerden atlr.

lalarn itrah
A. Bbreklerden trah
Bbreklerden ilalarn ve metabolitlerin itrah iki ekilde olur: Glomeruler filtrasyon ve tubuler salglanma.

1. Glomeruler filtrasyon
lalarn glomeruler filtrasyon hz, glomeruler kan akm ile doru, plazma proteinlerine balanma miktarlar
ile ters orantldr.
Albumin ve dier byk molekll proteinler ile onlara bal ilalar szlmez, dolamda kalr. Pasif difzyon
yoluyla gerekleir.

2. Tubuler salglanma
Bbreklerle olan itrahta en nemli yoldur.
Proksimal tubuluslarda gerekleen aktif transport olaydr.
Tubulus hcrelerinde asidik ilalara ve bazik ilalara zg iki ayr tayc tr bulunur.
Probenesid ve onun benzeri benzbromaron asidik baz ilalarn itrahn engelleyerek plazma dzeylerini
ykseltir, (rnein, penisilinler, sefalosporinler, tiazid). Ayrca probenesid, rik asidin reabsorpsiyonunu
engeller ve rik asit atlmn arttrr.
Proksimal tubulustan bir ok ilacn (kinidin, digoksin, antineoplastikler) salglanmasnda rol oynayan dier
bir aktif transport proteini de p - glikoproteindir. Verapamil, kinidin, itrakonazol, klaritromisin ve zellikle
siklosporin bu taycy inhibe eder. Verapamil bu ekilde digoksin dzeyini artrabilir. Pglikoprotein sistemi
ayrca intestinal hcrelerde, kan beyin bariyerinde ve safra kanalikllerinde bulunur.
Verapamil PGP'i inhibe ederek kanser hcrelerinin antineoplastik ilalar hcre dna atmalarn (ila diren
geliimini) engeller.
Aspirin dk dozda (1-2 gr/gn) rik asit itrahn azatrken; yksek dozlarda ise (5gr st) geri emilimi-ni
azaltp, itrahn hzlandrarak plazma dzeylerini drr.
Aspirin, metotreksat salglanmasn azaltarak plazma dzeylerini ykseltir.

3. Tubuler reabsorpsiyon:
Pasif diffzyonla gerekleir.
Non - iyonize molekller kolayca difzyona urayp, vcuda geri alnrlar.
Zayf asit zehirlenmelerinde, idrar kaleviletirilerek ilacn iyonize fraksiyonu arttrlr. Bylece reabsorpsiyo-na
urayamayan ila idrarlar atlr. Bunun tersi bazik ilalar iin geerlidir.

drar alkali yapanlar

drar asidik yapanlar

Sodyum bikarbonat

Amonyum klorr

Sodyum laktat

Askorbik asit

Asetazolamid

Metionin

Sistemik antasid

Arginin hidroklorr

Tubuler reabsorpsiyon dzeyinde gerekleen bir baka ila etkiliimi de lityum - tiazid ilikisidir. Lityum
yapca sodyuma ok benzer. Proksimal tubuluslardan Na gibi ve ayn tayc ile reabsorbe edilir.

24

Tiazid kullanm ve hiponatremi gibi durumlarda, vcut Na ile birlikte, lityum da tuttuu iin lityum
intoksikasyonu geliebilir.

4. Renal Klirens
Klirens, genel anlamyla, birim zamanda belirli bir ilatan veya maddeden temizlenen sanal plazma hacmidir.
Birimi L/saat veya mL/dakika'dr.
Klerens, plazmadaki ila dzeyi ile eliminasyon hz arasndaki orant faktrdr:

Klerens (CL) =

Eliminasyon hz
lacn plazma konsantrasyonu

Klirens sabit ise, eliminasyon hz ile konsantrasyon orantldr.


2 g / mL'lik bir deriimde dakikada 240mg'; 1 g / mL'lik bir deriimde dakikada 120mg' elimine edilen bir
ilacn klirensi 120mL/dak gibi sabit bir deerdir. Baka bir deyile dakikada 120mL plazma ilatan
temizlenmektedir.
lacn bbrekler ve karacier yannda dier yollardan da atld dnldnde tm atlm yollarn
kapsayan total klirens sozkonusudur.
CLTotal =CLrenal + CLkaracier + CLdier
Total klirens ile sanal dalm hacmi ve eliminasyon hz sabiti (ke im sabiti bulunmaktadr ve bu sabitler absorbsiyon hzn (Vabs) ve eliminasyon hzn
belirler (Velim).

26

Oral uygulamada ilk nce kandaki ila konsantrasyonu artar, yani eri giderek ykselir (nk Vabs yksektir).
Bir sre sonra Vabs = Velimolur, yani eri tepe noktasna ular. Daha sonra da dolamda artan ila dzeyi
nedeniyle metabolizma hz artar (Velim giderek hzlanr), yani eri giderek iner. Eliminasyon, ila kanda belirir
belirmez, yani sfrna anda balar. Bu nedenle erinin kan kolunda bir yandan absorbsiyon olurken, dier
yandan da eliminasyon olmaktadr.
Kural: abuk absorbe olan ila, abuk elimine edilir.
Buna karlk iv uygulamada; ila birden bire ve tamamen genel dolama verilmektedir ve en yksek
dzeyine bu verili annda ulamaktadr. Dolaysyla bu tr uygulama iin Tmax = 0 denilebilir.
Konsantrasyon - zaman erilerinin metamatiksel olarak deerlendirilmesinde ve karlatrlmasnda farmako
kinetik olarak 3 parametre kullanlmaktadr:
Tmax ila uygulandktan sonra Vabs=Velim oluncaya kadar, sreye denir.
Cmax: lacn kanda ulat maksimum konsantrasyondur.
Eri Altndaki Alan (EAA): la konsantrasyonunun zamana kar izdii tm erinin altnda kalan alandr.

2. lacn iv infzyonla verilmesi


Baz ilalar devaml iv infzyonla verilirler (noradrenalin, lidokain, heparin gibi).
IV infzyonda plato dzeyine erimek iin geen sre, infzyon hzna baml deildir. Bu sre eliminasyon
yar mrne (t1/2) baldr. Yar mr kadar bir srede (1xt1/2) kararl durum konsantrasyonunun %50'sine,
2x1t1/2 srede %75'ine, 3,3xt1/2 srede %90'na ulalr. Plato dzeyine erimek iin, dier yollardan ila
veriliinde olduu gibi t1/2'nin kabaca 4-5 kat kadar bir sre infzyon yaplmas gerekir.
lacn infzyon hznn (Q) arttrlmas, plato dzeyine erimek iin geen zaman deitirmez. lacn kararl
plazma konsantrasyonu daha yksek olur.
Srekli IV infzyon zellikle abuk elimine edilen ya da sabit bir plazma dzeyinin srdrlmesi gereken
ilalar iin uygulanan bir verili eklidir. Css yinelenen dozda yaplan uygulamalardakinin aksine sabittir,
fluktuasyon yoktur. Css'yi belirleyen balca faktrler infzyon hz ve ilacn klirensidir:
Css= nfzyon hz / Klirens
infzyon hz dozun doz aralna blm olduuna gre:
Css= Dozx Biyoyaralanm/ Klirensx doz aral
Dolaysyla bir ilacn klirensi biliniyorsa deiik infzyon hzlarnda ilacn ulaaca kararl durum
deriimleri hesaplanabilip
3.

Yinelenen Dozlarda la Uygulamalarnda absorbsiyon ve farmakokinetik

Yinelenen ila uygulamasnda; nceki uygulamada salanan plazma dzeyi sfra yaklamadan nce, bir
sonraki dozun verilecei bir zaman intervali saptanr. Dolaysyla dolama giren ila, ayn ilacn nceki
uygulanmasndan kalan plazma konsantrasyonu zerine eklenir. Bylece plazma ila konsantrasyonu, yinelenen doz says arttnda giderek ykselir.

27

Srekli infzyon ile gerekten sabit bir plazma deriimi salanabildii halde multipl doz uygulamalarnda
kararl durumda ilacn plazmadaki deriimleri minimum (CSSmin) ve maksimum (CSSmaks) iki deer arasnda
oynar. Minimum ve maksimum kararl durum deriimleri, teraptik aral dar olan ilalar iin byk nem
tar. Ama minimum (Css,min) ve maksimum (Css,maks) kararl durum deriimlerinin teraptik aralk iinde
tutulmas olduu iin ila dozunun ve dozaj aralnn seimi nemlidir.
Kararl durumda ila deriimlerinin bu iki deer arasnda oynamas fluktuasyon (F) ile ifade edilir.
Fluktuasyonlar ilacn eliminasyon yar mrne ve dozaj aralna bal olarak deiir.
Ortalama kararl plazma konsantrasyonu ise doz, doz aral, klirens ve biyoyarlanma baldr.
Ortalama kararl plazma konsantrasyonu = Biyoyaralanm x Doz/Klirens x Doz aral
Kararl duruma erime hz V infzyonda olduu gibi t1/2'ye bamldr.
Platoya erime sresi (Tss) = 5 x t1/2
4.

Ykleme dozu:

Hzl teraptik konsantrasyona ulalmak isteniyor ya da ilacn dalm hacmi ok geni ise tedavinin banda
ykleme dozu uygulanr.
Ykleme dozu=

Vd x stenen plazma konsantrasyonu


Biyoyararlanm (F)

5.

dame dozu:

Doz verme hz= Klerensxstenen plazma kons.


Doz verme hz x Doz intervali

dame dozu =

Biyoyararlanm (F)

Klerens x Plazma kons. X Doz intervali


Biyoyararlanm (F)

ilacn idame dozu klerense gre; ykleme dozu ise dalm hacmine gre hesaplanr.
rnek : Akut bronial astml bir hastada, hedef plazma teofilin konsantrasyonunun 10mg/L olmas isteniyor.
Sigara imeyen ve baka bir hastal olmayan hastada, ortalama klerens 2,8L/sa/70kg kabul ediliyor. la
intravenz infzyon olarak veriliyor.
F = 1 Doz hz = CL x C
= 2,8L/sa/70kgx10mg/L
= 28 mg/sa/70 kg

28

Astm ata getikten sonra, 12 saatte bir oral teofilin verilmek isteniyor (Teofilinin biyoyararlanm: %96).
=

Teofilinin biyoyararlanm: %96).


Doz hz x Doz intervali

dame dozu =

F
28mg/sa x 12 sa
0,96

= 350 mg

E. Eliminasyon kineti
1) Birinci derece kinetik
Eliminasyon hz, plazma konsantrasyonu ile doru orantldr. Yani konsantrasyon arttka, eliminasyon hz
da artar.
lk bata fazla ila konsantrasyonu nedeniyle eliminasyon hzldr. Plazmadaki ila miktar azaldka,
eliminasyon hz da giderek yavalar.
Hz= k (sabit deer) x C (konsantrasyon)
Bu iliki grafiksel olarak eksponensiyel bir seyir izler. lacn arttrlmas yar mr deitirmez.

29

2) Sfr derece kinetik


ilalarn eliminasyon hz konsantrasyondan bamsz olarak sabittir. Yani eliminasyonda bir doygunluk sz
konusudur.
Hz = k (sabit deer)
Genelde ilalarn metabolizmas duyurulabilir bir prosestir. Ancak ilalar mutad tedavi dozlarnda
uygulandklarnda, plazma konsantrasyonlar, metabolizmalar iin doyma noktasndan uzaktr ve bu nedenle
birinci derece kinetie uyarlar. Az sayda baz ila iin eliminasyon, teraptik dozlarda doygunlua ulamakta
ve sfrna derece kinetie uymaktadr.
Bu ilalara rnekler;

Alkol

Fenitoin Karbamazepin

Yksek doz aspirin

Prednizolon

Dikumarol

Hidralazin

lacn arttrlmas yar mr (t1) uzatr. Bu da toksikasyonlarda ilacn etki iddetini arttrr. Tekrarlanan
dozlarda idame dozundaki kk deiiklikler, kararl durum konsantrasyonlarnda byk oynamalar yapar.
lalarn absorpsiyonu, dalm, itrah ve kendilerini metabolize eden hcrelere girmeleri gibi farmakokinetik
olaylar genellikle pasif difzyonla birinci derece kinetiine (dozdan bamsz kinetie) gre meydana gelir.
Ancak baz ilalar absorpsiyon ve dalm esnasnda aktif transport ya da kolaylatrlm difzyonu,
metabolizma ve itrah esnasnda da transport taycs ve enzimler gibi protein molekllerini kullanmak
zorundadr. Protein molekllerinin zerinde kstl sayda balanma noktalar bulunduundan sz konusu
olaylar duyurulabilir niteliktedir.
Ykselen ila konsantrasyonu belirli bir snra (doygunluk) eritikten sonra, olayn hz sabit duruma gelir.
Bunun sonucu olarak vcuda giren ila miktarnn artmas ilacn plazma konsantrasyonunda daha dik ve daha
uzun sren bir ykselme yapar. Bu kinetie sfr (doza baml) kinetik ad verilir.
Bu kinetiin balca nedenleri ve ila rnekleri:

30

Neden

rnekler

1. Absorpsiyon (tayc aracl transport)

Demir, kalsiyum, B12 tiazid

2. Metabolizma

enzimin doyurulmas

kofaktr salanmasnda kstllk

son rn tarafndan inihibisyon

Fenitoin, teofilin, alkol Salislamid Lidokain

3. Enzim indksiyonu

Karbamazepin

4. Plazma proteinine balanmada doygunluk

Prednizolon, kinidin

5. Karacier kan akmnn ila tarafndan azaltlmas

Propranolol

6. Renal salglanmada doygunluk

Penisilin G, eritromisin, metotreksat, probenesid.

3)

Eliminasyon yar mr:

lacn plazmadaki balang konsantrasyonunun yarya inmesi iin geen sredir.


t1/2 =

0.693 x Vd
Klirens

Yar mr, klirens ile ters orantldr.


lacn dalm hacmi ne kadar bykse ya da klerensi ne kadar kkse, vcutta kal sresi o kadar uzun
olur.
Klerensle birlikte, dalm hacmi de azalrsa yar mr pek deimez, (rnein, kalp yetersizliinde lidokain
kullanm)
Bir ilacn yar mr, ilacn plazma konsantrasyonundan (ilacn dozundan) bamszdr.
4)

Doz Ayarlamalar

Bbrek yetmezliinde verilmesi gereken doz hesab:


Dzeltilmi doz = Ortalama doz x

Hastann Clcr
Normal CLcr (100ML/dak)

rnek: Bir ilacn %50'si bbrek, %50'si karacierden elimine oluyorsa, kreatin klirensi 20 ML/dak olan
hastada 200mg/gn olan normal dozun ne kadar verilmelidir?
Doz = 100mq/qn+100mq/qnx

20mL/dak
100mL/dak

=120mg/gn

31

FARMAKODNAMK
Reseptrler
ounluu protein yapdadr, bazlar non-protein olabilir, (rn: DNA)
Liganda selektiftir.
Balca tipleri unlardr.
i) Reglatr proteinler: Endojen kimyasallarn (nrotransmitter, otokoid, hormon) etkilerinden
sorumludurlar
ii) Enzimler: Metotreksatn dihidrofolat redktaz inhibe etmesi rnek olarak verilebilir.
iii) Transport proteinleri: Digoksinin Na-K-ATPaz inhibe etmesi rnek olarak verilebilir.
iv) Yapsal proteinler: Kolisinin tubuline balanarak etki etmesi rnek olarak verilebilir.

Efektrler
ila reseptr etkileimini, seller aktiviteye eviren molekllerdir, (rn. adenilat siklaz)
Baz reseptrler ayn zamanda effektr grevi grr. (rnek:nsulin tirozin kinaz reseptr, nikotinik
asetilkolin reseptrnn Na-K kanal)

la - reseptr balar
a)

Kovalent balar

En gl badr.

Genellikle reversibl deildir.

rnein fenoksibenzamin, a reseptrlerine balandktan sonra, ilacn etkisi, ila dolamdan kaybolana kadar
ya da yeni a reseptr sentezleninceye kadar devam eder.
b)

Elektrostatik balar

Kovalent balardan daha zayftrlar, ancak daha sk grlrler.


Kuvvetliden zayfa doru srasyla; iyonik balar, hidrojen balar ve Van der Waals balar bu gruptadr.
c)

Hidrofobik balar

Olduka zayf balardr.


Lipofilik ilalarn, hcre membranndaki lipidlerle olan ilikisi bu balar sayesinde gerekleir.

lalarn ekli
lacn ekli, anahtar - kilit modelinde olduu gibi, reseptre tam uyum salamaldr.
lalar "stereoizomerizm" gsterirler. lalarn ou enansinyomerik iftler halindedir. Genellikle
enansiyomerlerden biri, aynadaki grntsne gre daha potenttir (reseptre daha iyi uyum salar).
Stereoizomerizm zellii gsteren maddelere kiral maddeler denir ve sz konusu duruma kiralite ad verilir,
ilalarn ounun asimetrik ba tayan karbon atmu (kiral merkez) iermeleri nedeniyle R (sa) ve S (sol)
izomerleri vardr, iki enansiyomerin 1:1 karmna rasemat denir. Kiral ilalar genellikle rasemat (% 50 R ve
%50 S izomeri karm) olarak retilirler.
rnein, Karvedilol'n S (-) izomeri potent bir b blokerdir. R (+) izomeri ise b blokajda 100 kat daha zayftr.
Ancak her iki izomer de a blokajda eit gtedir. Propoksifenin, dekstro izomeri olan dekstropropoksifen
morfin benzeri analjezik etkinlik gsterdii halde, levopropoksifen sadece antitusif etkinlik gsterir.
Fenfluramin'in dekstro izomeri beyinde serotonerjik etkinlik gsterir ve rasemik fenfluraminin itah kesici
etkisinden sorumludur; halbuki levo izomeri dopaminerjik etkilidir ve itah kesici deildir.
Enzimler de stereoselektif olduu iin ilacn bir enan-siyomeri ilac metbolize eden enzimlere daha duyarldr.
rnein; verapamilin daha aktif olan (-) izomeri, (+) izomerine gre karacier enzimleri tarafndan daha hzl

32

inaktive edilir. Stereoizomerler, dier ilalarla etkileme bakmndan da fark gsterebilirler. rnein,
fenilbutazon, varfarinin S izomerinin ykmn inhibe eder, fakat R izomerinin ykmn yapan enzimleri
indkler.
Daha potent etki, daha az toksik etki iin ilalarn sadece aktif enansiyomeri ieren ekillerinin yaplmas
gerekir. Halen kullanlan ilalarn yaklak %25'i kiraldir. Stereoizomerlerden birinin, ilacn teraptik etkinliine
katks az veya hi olduu ve bazen toksik nitelikte olduu halde, ilalarn rasemat eklinde yaplamamasnn
nedeni, saf olarak tek bir stereoizomer ieren madde sentezinin veya gereksiz olan stereoizomerin
karmdan ayrlmasnn retim maliyetini ok fazla arttrmasdr.

Kademeli dozyant ilikisi


Reseptr-efektr sisteminin cevab, artan ila konsantrasyonu ile karlatrldnda kademeli-doz yant
erisi oluur. Bu erinin deerleri semilogaritmik aksa aktarlrsa, sigmoid bir grafik karmza kar.
Burada ilacn kademeli olarak artan dozlarda uygulanmas, ilacn oluturduu etkinin de ayn ekilde orantl
olarak artmasna neden olur.

Bu tr doz - yant ilikisinde, Emax ilacn ortaya kard maksimum etki; EC50 ise maksimum etkinin
yarsn (%50) oluturan ila konsantrasyonudur.
Kademeli Doz yant ilikisi ve balanma affinitesi: laca balanan reseptr yzdesinin ila konsantrasyonuna (log) bal llmesi doz yant ilikisine benzer bir grafik oluturur.
Reseptrlerin %50'sinin dolu olduu, ila konsantrasyonuna "Kd" (ila - reseptr kompleksinin dissosiasyon
sabiti) deeri ad verilir. Kd deeri ilacn reseptre olan affinitesini belirler. Kd ne kadar kkse, ilacn
reseptre olan affinitesi o kadar fazladr. Sistemdeki tm reseptr says "Bmax" deeri ile ifade edilir.
B=

Bmax+C
C+KD

(B: Bal reseptr says


(C: Balanmam ila konsantr.)

33

Kuvantal Doz - Yant likisi


Populasyonun her bir yesinde ilacn yapt etkiyi salayan dozun belirlendii ilikidir.
laca kar verilen yantn byklnn llemedii durumlarda kullanlr. Burada incelenen etki " ya vardr
ya da yoktur" eklindedir (rnein, kusmann geirilmesi, baarsnn geirilmesi, konvlsiyonun nlenmesi
vb).
Kuvantal doz - yant ilikisinde, ilacn Emax deerinin saptanmas mmkn deildir. Buradaki en nemli
parametre ED50 deeridir.

ED50 (median effektif doz): Bireylerin %50'sinin kuvantal etkiyi gsterdii dozdur. TD50 (median toksik
doz): Bireylerin %50'sinde tok-sik etkinin grld dozdur.
LD50 (median letal doz): bireylerin %50'snda ldrc etkinin grld dozdur.
ED50 kuvantal doz - yant ilikisinde ilacn potensini gsteren parametredir. Ayrca ED50 ve EC50 deerleri
karlatrlarak ilacn selektif etkisi belirlenebilir (rn: opiatlarn antitussif etkisine karn sedatif etkisinin
karlatrlmas). lacn istenilen etkisi ile ilgili ED50 ya da EC50 deeri, istenmeyen etkisi ile ilgili ayn
deerden ne kadar kk ise ila o kadar selektif (seici)'dir.

Terapotik ndeks
Bir ilacn herhangi bir endikasyon iin gvenlik ve yararllnn belirlenmesinde kullanlan orandr.
TI=

LD50 (TD50)
ED50

rnein A ilacnn ED50 'si 1 mg/kg, LD50 'si 3mg/kg, B ilacnn ED50 'si 15mg/kg ve LD50 'si 90mg/kg olarak
bulunmu olsun. Bu durumda A ilacn B ilacndan 15 kez daha gldr; fakat B ilac daha gvenilir bir ilatr.

34

nk tedavi indeksi 90/15=6'dr. Oysa A ilacnn tedavi indeksi 3'tr. Tedavi indeksine gvenirlik indeksi
ad da verilir.
Doz-yant erilerinin eimlerinin deikenlii nedeniyle terapotik indeks yerine bazen terapotik aralk
(pencere) tanmlanr. Terapotik aralk minimum efektif terapotik konsantrasyon ile minimum toksik
konsantrasyon arasndadr, (rn: Teofilin iin 8-18 mg/L)
Yukardaki formlle bulunan tedavi indeksi deerleri ile ilacn gvenlik derecesi her zaman tam bir ekilde
ifade edilemez. Tedavide eriilmesi istenilen ideal durum; hibir hastada toksik etki oluturmakszn ya da ok
az sayda kanlmaz olarak toksik etki olumasna karlk btn hastalar tedavi etmektir. Bundan dolay
tedavi indeksi olarak: TD1 / ED99 oran daha yararl olabilir. Bu oran insanlarn %1'inde toksik etki yapan
dozun, insanlarn %99'unda tedavi edici etki oluturan doza orann gsterir.

Efikasite (maksimum etki, Emax)


Bir ilacn maksimum etkisidir.
Kademeli doz - yant erisinden llr. (Kuvantal eriden llmez).
Reseptr ve effektr sistemler tarafndan belirlenir.
Parsiyel agonistlerin maksimum etkinlii, tam agonistlerden daha azdr.
Toksik etkiler nedeniyle, efikasite snrlanabilir.

Potens (Etki Gc)


Belirli bir etkiyi salayan ila miktardr.
Hem kademeli (EC50) hem de kuvantal (ED50) doz-yant erisinde llebilir.
Potens, reseptrn affinitesi (Kd) ve ila reseptr etkileiminin etkinlii tarafndan belirlenir.
Agonizmann potens deeri pD2, antagonizmann potens deeri pA2'dir.
Bir ilacn dier ilaca gre efikasitesi (etkililii) dk olduu halde, potensi (gc) daha fazla olabilir. Bunun
tersi de mmkndr.
Kademeli doz-yant erisi maksimal etkinlik; kuvantal doz-yant erisi bireyler arasndaki cevabn variyabilitesi
(deikenlii) hakknda bilgi verirken; her iki eride potens ve selektivite hakknda bilgi verir.

Yedek Reseptrler
Maksimum ila cevab, maksimum reseptr balanm olmadan gereklemise yedek reseptrlerden
szedilir.
EC50 < Kd ise yedek reseptr vardr.
Yedek reseptr kalmas iki ekilde izah edilebilir.
1) la reseptr etkileiminin, etkileimin kendisinden daha uzun zaman almas
2) Reseptr saysnn, efektr saysndan fazla olmas

Antagonizma
Kompetetif farmakolojik antagonizma:
Kompetetif antagonistler reseptre reversibl olarak balanrlar, ancak efektr sistemi aktive edemezler.
Kompetetif antagonist, agonistle ayn reseptrn ayn balanma blgesiyle yarr.
Agonistin dozu arttrlrsa, antagonizma tamamen ortadan kaldrlabilir. nk agonist ve antagonist ayn
reseptr iin yarma halindedir.
Kompetetif antagonist varlnda agonistin doz yant erisi daha yksek dozlara (saa doru) kayar; ancak
maksimum etki salanr. Kayma miktarna doz oran (r) denir. Doz oran antagonist konsantrasyonu ile doru
orantl olarak artar.

35

Kompetetif antagonistin etkisi, daha fazla agonist eklenerek engellenebilir.


Shild denklemi
Doz oran (r) =

XB

+1

KB
Log (r-1) = log XB - log KB
XB: Antagonst konsantrasyonu
KB: Doz orann 2 yapacak kompetetif antagonst konsantrasyonu (sabit bir deer)
log KB = pA2 denir.
Yani pA2, agonistin log doz cevap erisini 2 doz oran kadar saa kaydran antagonistin konsantrasyonunun
negatif logaritmasdr. pA2 antagonistin reseptre affinitesini gsterir.
Agonistin oluturduu etkiyi %50 orannda inhibe eden antagonist konsantrasyonuna C50 ad verilir.
Kompetetif antagonizmaya birka rnek:

Atropin ile asetilkolin

Morfin ile nalokson

Testesteron ile siproteron

Diazepam ile flumazenil

36

Non-kompetetif farmakolojik antagonizma


rreversibl antagonist (non-kompetetif) reseptre kovalent bala balanr. Antagonist varlnda agonistin
dozu ne kadar arttrlrsa arttrlsn maksimum yanta ulalamaz (erinin lineer ksmnn eimi azalr)
rreversibl antagonizmada pA2, antagonistik potensini lmede kullanlmaz.
Fenoksibenzamin (irreversibl blokeri) rnek olarak verilebilir:
v) lacn etki sresi kendi eliminasyonuna bal deildir.
vi) lacn etki sresi reseptrlerin turnoverina baldr.
vii) Toksik doz sz konusu olursa, fazla etki reseptr zerinden olmayan bir yolla bertaraf edilmelidir.
(fizyolojik antagonizma)

Parsiyel Agonist
Tek bana uygulandnda agonist etki; tam agonist ile birlikte uygulandnda antagonist etki gsterir.
Tek bana uygulandnda tam agonistin oluturduu maksimum etkiye ulaamaz.
rnekler:

Pindolol, Asebutolol

( reseptr)

Fentolamin, Ergotamin

( reseptr)

Nalorfin

(opioid reseptr)

Tamoksifen

(strojen reseptr)

Saralazin

(angiotensin reseptr)

37

Ters (nvers) agonist (negatif antagonizma):


Baz reseptrlerin bazal sinyal aktivitesi bulunur. Ters agonistler, kompetetif antagonistler gibi bu reseptrlere
balanr, yant oluturmaz. Ancak normal antagonistlerden farkl olarak, agonistsiz ortamda negatif ynde
yant olutururlar, (antagonistler agonistsiz ortamda yant oluturmaz). Bylece reseptrn bazal aktivitesini
de inhibe ederler.
rnek: Benzodiazepin reseptrlerine etki ederek anksiyete oluturan beta karbolin.

Fizyolojik antagonizma
Bir ilacn etkisinin ayr bir reseptr veya mekanizma aracl ile aksi ynde etki yapan dier bir ila tarafndan
azaltlmasdr.
rnek:

Adrenalin

Histamin

nsulin

Adrenalin

NSA

ACE inhibitrleri

NSA

Propranolol, Furosemid

Efedrin

Metiltirozin

strojen

Varfarin

Aspirin, indometasin ve benzeri NSA, dokularda prostaglandin sentezini inhibe ederek; propranolol ve
ACE inhibitrlerinin antihipertansif ve furosemidin natriretik, diretik ve antihipertansif atkilerini azaltrlar.
Adrenerjik sinri ularndan noradrenalin salveren efedrin, tiramin gibi sempatomimetiklerin etkisi;
noradrenalin sentezini inhibe eden -metil tirozin tarafndan azaltlr.
strojen ve strojen ieren oral kontraseptifler, karacierde protrombin ve dier phtlama faktrlerinin
sentezini arttrarak oral antikoagulanlarn kan phtlamasn inhibe edici etkisini azaltrlar.
Kimyasal antagonizma:
Agonist antagonist ilala kimyasal olarak birleerek etkisiz hale gelir. Kimyasal antagonistlerin ou antidot
olarak kullanlan maddelerdir.

38

rnek:
Dimerkaprol

Kurun

Protamin slfat

Heparin

Pralidoksim

Organofosfat

Digoksin

Digibind

Asetaminofen

N asetil sistein

Agonizma
1) Sumasyon (aditif etkileme)
2) Potensiyalizasyon
3) Sinerjizma

la etkileimleri

Matematik Model

Additif etki : lalarn kombine etkisi, ayr ayr etkilerin

1+1=2

toplamna eittir.
Potansiyelize etki: Hi etkisi olmayan bir ila ikinci ilacn

0+1=2

etkisini arttrr.
Sinerjistik etki: lalarn kombine etkisi, ayr ayr etkilerin

1+1=3

toplamndan fazladr
Antagonist etki: la dier ilacn etkisini inhibe eder.

1+1=0

Potensiyelizasyon rnekleri

Kokain

- katekolamin

Tiroksin

- katekolamin

Kolinesteraz inhibitrleri - asetilkoin

MAO inhibitrleri

- Efedrin, tiramin

Sinerjizma rnekleri
Alkol ve karbon tetraklorrn hepatotoksik etkisi

39

Additif Etkileime rnekler


Etkileen la

Etkileen la

Etki

Aspirin

Sulfonilre

Hipoglisemi

Aspirin

Parasetamol

Analjezi

insulin

-bloker

Hipoglisemi

Alkol

Hipnotikler

Ar sedasyon

ACE inhibitr, suksinilkolin

K+ tutucu diretik

Hiperkalemi

Aminoglikozid

Furosemid

Nefrotoksisite

Kurar

Aminoglikozid

Kas paralizisi

Kinin
Genelanestezik
Linkozamid
Diretikler
Polimiksin

Tolerans
Baz ilalarn srekli kullanlmalar durumunda, etki iddetinin giderek azalmas ve etki sresinin ksalmas
nedeniyle balangta verilen dozun giderek artrlmas gereken zel duruma tolerans denir. rn: Morfin
tolerans.
Tolerans gelien bir ilaca benzer farmakolojik gruptan baka bir ilaca kar oluan toleransa apraz tolerans
denir. rn: Alkoliklerde anksiyolitik ilalara kar oluan tolerans.
Tolerans oluumu 2 ekilde olabilir;
a.

Biyokimyasal ya da farmakokinetik tolerans :

la yinelenen dozlarda srekli verildiinde, kendini vcutta inaktive eden enzimsistemini indkler (otoindksiyon). Bylece ilacn eliminasyonu zamanla giderek artar; plazma konsantrasyonu ve do laysyla
etkinlii giderek azalr (rnein: Barbiturat tolerans).
b. Hcresel ya da farmakodinamik tolerans: Hcrenin ve reseptrlerin ilaca devaml olarak maruz
kalmalar halinde hcrelerde o ilaca adaptasyon geliir. Bu tr toleransta, ilacn belirli bir dozunun plazmada
salad konsantrasyon dzeyinde bir azalma olmaz (rnein: Morfin, amfetamin tolerans).

'Down - regulation' /reseptr azalmas)


Uzun sre agonist ilaca maruz kalndnda reseptr sklnda azalma sonucu farmakodinamik tolerans
geliir. Agonist ortadan kalknca, azalan reseptr says nedeniyle yoksunluk belirtileri ortaya kar. (rn:
Klonidin kesilmesi sonucu hipertansif kriz)
'Up-regulation' (reseptr artmas) Uzun sre antagonist ilaca maruz kalndnda reseptr sklnda art
sonucu farmakodinamik tolerans geliir. Antagonist ortadan kalknca, agoniste bal eksajere cevap
geliebilir.

lalarn ouna kar, ne kadar uzun sre kullanlrsa kullanlsnlar tolerans olumaz. Etkilerine kar vcutta
tolerans gelien ilalar nisbeten az saydadr. Tolerans olumas iin ilacn kesintisiz olarak, yeterli bir sre
vcutta az ya da ok bulunmas esastr.
Taiflaksi nvivo ortamda dakika ya da saatler ierisinde oluan toleransa taiflaksi denir. Deneysel
farmakolojide nemlidir.

40

Taiflaksi oluturan belli bal ilalar:

Efedrin

Tiramin

Amfetamin

Histamin

Nikotin

Vazopressin

Desensitizasyon (duyarszlama) :
Saniyeler dzeyinde genellikle invitro koullarda reseptr saysnda azalma (down regulasyon) olmakszn
gelien ila cevapszldr. nvitro deneylerde nikotinik ya da adrenerjik duyarszlk vb.

la - reseptr ilikisi
1) G Proteinleri ile kenetli reseptrler:
Reseptr hcre membran ierisinde 7 kere tur atar. (Serpentin reseptrleri) Agonistin reseptre
balanmas ile konfigrasyon deiip alt niteler agonisti evreler. Bu deiiklik G proteinine iletilir.
G proteini 3 alt birimden (, , ) oluan bir molekldr. naktif durumdaki G proteini, GDP ierip, 3 alt birimi
birbirine birleik bulunur. Agonist aktivasyonu sonucunda GDP'nin yerini GTP alr ve altnitesi /' dan
ayrlarak efektr makromoleklle etkileir.
Efektr makromolekle sinyali aktardktan sonra GTP yava yava GDP'ye hidrolize edilerek eski konumuna
geri dner, alt niteleri farkllk gsteren, dolasyla efektr moleklleri de farkl olan eitli G proteinleri
vardr. (Gs: stimulan, G: inhibitr, Gq , Gt, G0 gibi).

41

G proteinlerin snflandrlmas
G Protein

Reseptrler

GS

Efektr/Sinyal

-adrenerjik, glukagon, H2,5HT4,6,7 ACTH, D1,5

G1Gi2G3
G0lf
Gq

adenilat siklaz
cAMP
adenilat siklaz

2 adrenerjik, M24, opioid, 5HT1A, 1B, 1D, 5

cAMP

D2,3,4 H2,4

K+ kanal aar kalp hz der

Olfaktr epitel

AS cAMP

M1,3,5, bombesin,

Fosforilaz C

5HT2A,1C, 1, H1

IP3 ve DAG
cGMP

Gt

Fotonlar (rod ve kon)

fosfodiesteraz
IcGMP

G0

Beyinde nrotransmitter

Kesin deil

Kolera toksini Gs'i uyarr.


Pertusis toksini Gi'i inhibe eder
Forskolin (bitkisel kaynakl), G reseptrlerinden bamsz olarak direkt adenilat siklaz aktive eder.

kinci Haberciler
a) C - AMP
Protein kinaz A'y (cAMP'ye bal kinaz) aktive eder. Protein kinaz A da hcre ii proteinleri fosforile edip
fonksiyonlarn deitirir.
Adenilat siklaz inhibe edenler

Somatostatin

Opioidler

M2,4

Dopamin (D2,3,4)

Serotonin (5HT1A,1B,1D)

42

kincil habercisi Camp olan endojen ligandlar


ACTH

LH

adrenerjik

FSH

Kalsitonin

HcG

CRH

PTH

TSH

MSH

Glukagon
Vazopressin (V2)
Serotonin (5HT4,6,7)
Dopamin (D1,5)
Histamin (H2)
LPH
cAMP'yi fosfodiesteraz enzimi (PDE) paralar. PDE inhibitrleri (metilksantin, teofilin, kafein) cAMP
dzeyini artrrlar.
b) IP3 ve DAG
IP3 hcre iine Ca++ salmna neden olur.
DAG ise protein kinaz C'yi aktive eder.
Artan sitoplazmik kalsiyum, kalmodulin ile birleerek kalsiyuma bal protein kinazlar aktive eder. Aktive
edilmi kalmodulin, sitoplazmada fosfodiesteraz arttrarak cAMP dzeyini drr.

1 adrenerjik

Vasopresin

Asetilkolin (M1,3,5)

Kolesistokinin

Oksitosin

Trombosit aktive edici faktr (PAF)

Substans P

GnRH

TRH

Histamin (H)

Anjiotensin II

Serotonin (5HT2,1c)

Lityum etkisini bu haberci sistemi zerinden gerekletirir. IP3'in inositole dnmesini engelleyerek,
inositoln DAG ile birlemesini ve membrana geri dnmesini engeller.
Kafein, endoplazmik retikulumdan sitoplazmaya kalsiyum salnmn arttrr.
Tapsigargin, endoplazmik retikuluma geri kalsiyum pompalayan Ca-ATPaz inhibe ederek, hcre ii kalsiyum
miktarn arttrr.
c) cGMP
Atrial natriretik faktr (ANF), membrandaki guanilat siklaz aktive ederek; nitrik oksit (NO) ise sitoplazmik
znr guanilat siklaz aktive ederek cGMP dzeyleri arttrr.
cGMP de cGMP bal protein kinaz (Protein kinaz G) aktive ederek proteinleri fosforile eder.
2)

yon Kanal olan Reseptrler

Nikotinik asetilkolin reseptrleri 5 alt niteden oluur. ki alt nitesine ayn anda iki asetilkolin molekl
balanarak iyon kanalnn almasna sebep olur. Sodyum ieriye girer ve membran depolarize olarak aksiyon
potansiyeli oluur. GABAA ve glisinA (Cl kanal), nikotinik asetilkolin, 5 HT3 (Na kanal), glutamat ve aspartat
(Ca kanal) reseptrleri de bu tip reseptrlerdir. En hzl sinyal mekanizmasdr.
3)

ntraselller Reseptrler

Kortikosteroidler, mineralokortikoidler, cins steroidleri, D vitamini, A vitamini, tiroid hormonlar


intraselller reseptrlere balanrlar.

43

Tiroid hormonlarnn reseptrleri nkleusta bulunurken; dierleri sitoplazmadaki reseptrlerine balandktan


sonra nkleusa giderek etki gsterirler.
Steroid hormon, reseptre balannca; hsP90 (s ok proteini) yapdan ayrlarak DNA balayan ve
transkripsiyonu aktive eden ksmlarn aktivasyonunu salar.
Bu mekanizma ile alan hormon ve ilalarn etkisi ge balar, (min 30 dak) (protein sentezine kadar geen
sre), uzun srer (proteinlerin yava turnoveri, hormonun reseptrden ge ayrlmas).

EGF/nslin Reseptr
4)

Ligandn regule ettii transmembran enzimleri

Bu grupta insulin, IGF-1, IGF-2 epidermal byme faktr (EGF), PDGF, ANF, TGF - bulunur.
nsulin, GF, EGF ve PDGF reseptrleri tirozin kinaz aktivitesi gsterirken; TGF - reseptr serin kinaz;
ANF reseptr ise guanilat siklaz aktivitesi gsterir.
Protein kinaz aracl olmakszn hcre ii proteinler fosforile edilir. (OTOFOSFORLASYON).
5)

Sitokin Reseptrleri

Byme hormonu, prolaktin, inferferon, eritropoitein bu gruptadr.


Prensip olarak tirozin kinaz modeline benzer.Tek fark, fosforilasyon reseptr moleklne zg tirozin kinaz
ile deil, ayr bir sitoplazmik tirozin kinaz grubu (Janus kinazlar [JAKs] ) tarafndan gerekletirilir.
Fosforile olan STAT moleklleri ekirdekte transkripsiyonu regle eder.

lalarn etkisini deitiren faktrler


Hastalklar
Kronik karacier hastal, enzim inhibisyonuna neden olur.
Karacier kanseri enzim inhibisyonuna neden olur.
Kardiyak hastalk, karaciere giden kan akmn snrlayarak, hepatik klirensi kan akmna bal olan ilalarn
metabolizmasn azaltr.
Karacier bozukluu baz n ilalarn aktif ekle dnmn azaltacandan, bu ilalarn karacier
hastalarnda etkisi azalm olabilir. Byle hastalarda kortizon (hidrokortizona dnr), prednizon
(prednizolona dnr) ve primidon (fenobarbitale dnr) gibi n ilalarn kullanlmas tavsiye edilmez.
Pulmoner hastalk: Kronik obstrktif akcier hastal olanlarda prokainamid ve prokain'in metabolizmas
azalr.
Ar metal intoksikasyonu ve porfiri'de hepatik ila metabolizmas azalr.
Hipotiroidide baz ilalarn yar mr uzar (rnein: digoksin, metilmazol, antipirin, praktolol).

44

Cinsiyet
Kadnlarda alkoln ilk gei etkisi erkeklerden daha azdr. Ayrca kadnlarda total vcut svs daha az olduu
iin alkoln dalm hacmi azalr.
Erkekler, suksinilkolin, asetilkolin ve dier kolin esterleri ve prokaini daha hzl inaktive ederler.
Kadnlar, fenobarbital, primidon ve fenitoin gibi antiepileptik ilalar daha hzl metabolize ederler.
Kadnlar trisiklik antidepresanlara kar daha duyarldr.
Yallarda sitokrom P-450 enzimlerinin yapt oksidasyonda meydana gelen azalma erkeklerde daha fazla
olur.
Androjenler karacier mikrozomal enzimleri indklerler; buna karlk strojenler ve progesteron inhibe eder.

Ya
a) Geriatrik hastalar
Absorpsiyon: Yallarda mide asit salgs azalr, mide boalma sresi uzar, peristaltik hareketler yavalar,
ince barsak villuslarnda atrofi oluur. Pasif difzyonla emilen pek ok ilacn absorpsiyon derecesi
deimezken; aktif transport ya da kolaylatrlm difzyonla emilen maddelerin (demir, kalsiyum, B12
vitamini, vb) absorpsiyonu azalr.
Dalm: izgili kas kitlesi azalr, ya kitlesi artar, plazma albumin azalr, - asid glikoprotein artar.
Dokularda kan akm hz azald iin dalm yavalar ve dalmn dengesi gecikir.
Albumine yksek oranda balanan ilalarn (varfarin gibi) serbest fraksiyonlar ve etkileri artar.
Metabolizma: Sitokrom P-450 enzimlerinin yapt oksidasyon azalmtr (Faz I). Konjugasyon
olaylarnn (Faz II) hz yalanma ile genellikle deimez. Yallarda dijital glikozidleri, fenotiazinler,
fenilbutazon ve metoprolol gibi ilalarn metabolize olma hzlarnn azald ve yar mrlerinin artt
gsterilmitir. Oral alnan ilalarn, ilk gei eliminasyon hzlar ve oranlar azald, iin propranolol
eliminasyonu yavalar, izoniazidin asetillenmesi yala belirgin azalma gstermez.
trah: Glomerler filtrasyon ve tubuler salglanma fonksiyonlar azalmtr. Bu nedenle digoksin, tiazid,
heparin gibi bbreklerden nemli lde deimeden itrah edilen ilalarn dozlarnn azaltlmas gerekebilir.

Yallarda - reseptr ve insulin reseptrlerinin saysnda azalma olur. zoproterenol yallarda daha
az taikardiktir. Ayrca baroreseptr mekanizma duyarll yallarda azald iin kalsiyum kanal
blokerleri genlerde refleks taikardi yapt halde yallarda bradikardi oluturur.
Yallarda duyarlln artt ilalar

Narkotik analjezikler (analjezik etki, mental depresyon)

Antikolinerjik ilalar (delirium!)

Nroleptikler (ekstrapiramidal etki, ortostatik hipotansiyon).

Tiazid (hipokalemi)

Amilorid (hiperkalemi)

Oral antidiyabetikler (hipoglisemi)

NSA (erozyon, kanama, demir eksiklii)

Oral antikoagulanlar

Hipnosedatif ilalar (konfzyon, bellek zayfl)

45

Yaa bal hepatik klirensi


azalan ilalar

Yala hepatik klirensi deimeyen


ilalar

Barbiturat

Etanol

Diazepam, Alprazolam

NH

mipramin

Lidokain

Kinidin, Kinin

Prazosin

Teofilin

Salisilat

Propranolol

Varfarin

Meperidin

Lorazepam
Oksazepam

b) Pediatrik hastalar
Absorpsiyon: Gastrointestinal fonksiyonlardaki farkllklar, yenidoan ve bebeklerde en belirgin ekilde
grlr. Mide asit salgs yetersizdir. Mide boalmas gecikir, barsak peristaltizimi yava ve dzensizdir. Mide
asit salgsnda azalma nedeni ile byk bebek ve ocuklarda emilimi artan ilalar:

Oral penisilinler

Fenobarbital

Valproik asit

Klonazepam

Diazepam

Etosuksimid

mipramin

Cildin daha ince olmas, yenidoan ve bebekte lokal uygulanan ilala sistemik toksikasyon olasln artrr.
Baz ilalarn oral emiliminin (biyoyararlanm) byk ocuklara gre yenidoanlardaki karlatrlmas:

la

Oral emilim
Asetaminofen

Azalm

Ampisilin

Artm

Diazepam

Normal

Digoksin

Normal

Penisilin G

Artm

Fenobarbital

Azalm

Fenitoin

Azalm

Sulfonamidler

Normal

Dalm: Total vcut svs ve ekstraseller sv erikinden daha fazladr. Cilt alt ya dokusu ve iskelet kas
gibi ilalar balayabilen plazma proteinlerine balanma oranlar dktr (Ancak diazepam ve digoksinin
balanma oran azalmamtr).
Metabolizma: Karacierin metabolize etme yetenei azdr (Mikrozomal ve konjugasyon enzimleri
yetersizdir).

46

Bu nedenle yenidoanda yar mrleri uzayan baz ilalar:

Kloramfenikol

Digoksin

Asetaminofen

Fenobarbital

Teofilin

Diazepam

Fenitoin

trah: Glomerler filtrasyon, renal kan akm ve tubuler salglanma fonksiyonlar yetersizdir. Bu nedenle
yenidoan ve bebeklerde penisilin ve aminoglikozid yar mrleri uzamtr.

evresel faktrler ve diyet


Bkz. lalarn biyotransformasyonu

Genetik:
A) la farmakokinetiindeki deiiklikler:

Ester hidrolizi: 2.500 insanda bir grlebilen, suksinilkolini plazmada paralayan psdokolinesteraz
(butril kolinesteraz) enizminin anormal bir formu nedeniyle tek doz suksinilkolin sonras grlen uzam
nromuskler paraliz ve apne en tipik rnektir. Psdokolinesteraz eksiklii kokain, prokain gibi lokal
anesteziklerin hidrolizle ykmn da azaltr.

Aminlerin asetilasyonu: zoniazid, prokainamid, hidralazin, sulfonamidler, fenelzin N-asetilasyon ile


inaktive edilir. Asetilasyon kapasitesi azalm bireylerde ("yava asetilatrler") uzam ya da toksik
etkiler grlebilir. Enzimin anormal formundan ziyade, enzimin daha az sentezi sz kousudur.
Otozomal resesif geilidir. ABD'deki beyaz ve siyahlarn %50'sinde, kuzey Avrupa lkelerinde,
Asyallarda ve Eskimolarda grlr. Trkiye'de yava asetilleyici oran yaklak %60'tr.

Oksidasyon: Debrizokin, mefentoin, tolbutamid, bufuralolun oksidasyonunda genetik geili farkllklar


sz konusudur, ila metabolizmasndaki genetik polimorfizm rnekleri:

Defekt

la

Klinik

Oksidasyon

Bufuralol (-bloker)

-blokaj

Oksidasyon

Debrizokin

Ortostatik hipotansiyon

Oksidasyon

Etanol

Flaing

Oksidasyon

Mefentoin (antiepileptik)

Overdose

Oksidasyon

Tolbutamid (hipoglisemik)

Kardiyotoksisite

N-asetilasyon

Hidralazin

Lupus

N-asetilasyon

zoniazid

Periferik nropati

Ester hidrolizi

Suksinilkolin

Uzam apne

B) la farmakodinamiindeki deiiklikler:
a. G6PD eksiklii (primakin, sulfonamidler vs)
b. Herediter methemoglobinemi (nitritler, asetaminofen)
c. Kortikosteroidlere bal glokom krizi
d. Malign hipertermi (genel anestezikler)

47

G6PD eksikliinde hemolize neden olan baz ilalar:

Antibakteryel:

Sulfonamidler,

Dapson,

Kotrimoksazol,

Nalidiksik

asit,

Kloramfenikol,

Nitrofurantoin, NH, PAS

Antimalaryaller: Primakin, Klorokin, Kinin, Kinidin, Kinakrin

Kimyasallar: Fenilhidrazin, Naftalin, Benzen

Dier: Asetilsalisilik asit, Vitamin K analoglar, Metilen mavisi, Toluidin mavisi, Probenesid,
Fenazopiridin, Dimerkaprol

C) Enzim indksiyonu ya da inhibisyonu:


Hepatik porfiria'ya neden olan ALA sentetaz enzimi indksiyonu (barbituratlar, izoniazid, griseofulvin,
klorokin, etanol, sulfonamidler, heksaklorobenzen)
Antipirin ve bihidroksikumarin inaktivasyonunun inhibisyonu (Allopurinol, levodopa, nortriptilin)
6. Gebelik

Farmakokinetik
Lipid znrl
Lipofilik ilalar, plasentay kolayca geer (rnein; sezaryende kullanlan tiopentalin yenidoanda sedasyon
ve apne yapmas).
Suksinilkolin ve tubokurarin iyonize olduu iin plasentaya yava geerler.

Molekler Byklk:
250 - 500 MA byklndeki ilalar plasentay kolayca geerken, > 1000 Ma ilalar ok zor geer (Heparin
bu yzden plasentay geemez).
stisnalar, maternal antikor globulinleri ve baz polipeptidlerdir (mekanizmas henz belli deildir).
Protein Balanma
Non-iyonize lipofilik ilalar plasentaya hzl getii iin protein balanmas pek nem tamaz.
Baz ilalar maternal plazma proteinlerine (fetustakine gre) daha fazla balanr (sulfonamid, barbiturat ve
lokal anestezikler).
Plasental ve Fetal la Metabolizmas
Plasenta semipermeabl bir bariyerdir. erdii enzimler sayesinde baz ilalar metabolize edebilir. Plasentada
hidroksilasyon, N-dealkilasyon reaksiyonlar gerekleir. Fenobarbital bu ekilde okside olur. Baz ilalarn da
metabolizmas sonucu toksik metabolitleri oluabilir (etanol, benzopiren).

Farmakodinamik
Maternal ila etkileri:
Gebelikteki deiikliklere bal olarak (renal kan akm, kardiyak debi) ila etkileri deiebilir.
Fetusta teraptik ila etkileri
Respiratuar distres sendromunu nlemek iin kortikosteroidler; hiperbillirubinemi iin fenobarbital; antiaritmik
etkisi iin digoksin, verapamil, flekainid, prokainamid anneye verilir.

48

Fetusta toksik ila etkisi

Opioidlere ve barbituratlara bal yoksunluk sendromu

ACE inhibitrlerine bal renal hasar

Dietilstilbestrol (DES)'e bal vajinal adenokarsinom

Karbamazepine ve valproata bal nral tp defekti

Etanole bal fetal - alkol sendromu

Lityuma bal Ebstein anomalisi

Penisillamine bal kutis laxa

Metimazole bal aplasia cutis

Sigaraya bal IUGR

Thalidomide bal fokomeli

Misoprostole bal Mbius sekans

Aspirine bal persistan fetal sirklasyon

Antineoplastiklere bal malformasyonlar,

Metotreksata bal nral tp defekti

Tiore trevi antitiroid ilalar ve iyodre bal guatr

Varfarine bal varfarin sendromu (yark damak dudak, nazal hipoplazi, mental retardasyon,
hidrosefali)

zotretinoin ve yksek doz A vitaminine bal yz-kulak anomalileri

Tetrasiklinlere bal kemik-di hasar

Streptomisine bal 8. sinir hasar

Fenitoine bal fetal hidantoin sendromu

Kokaine bal dk, erken doum, abruptio plasenta, neonatal serebral infarkt

LALARIN TERATOJENK RSKLERNE GRE SINIFLANDIRILMASI


A kategorisi: Gebelikte kullanlmas gvenilir olan ilalar. rn: Folik asit, demir slfat, levotiroksin
B kategorisi
ii) Hayvanlarda fetotoksisite yok; fakat gebe kadnlarda kontroll inceleme yok
iii) Hayvanlarda fetotoksik; fakat gebe kadnlarda fetotoksisite gsterilmemi.
Bu ilalar gerekiyorsa kullanlabilir. rn: Ampisilin, Parasetamol, Etambutol.

C kategorisi
i) Hayvanlarda ilacn fetotoksisitesi gsterilmi, ancak gebe kadnlarda kontroll inceleme yok.
ii) Gebe kadnlarda veya hayvanlarda ila incelenmemi
Bu ilalar er hekim ilacn gebe kadna salayaca yararn, fetus zerindeki potansiyel riskini hakl
gstereceine inanyorsa kullanlabilir. rn: zoniazid, Rifampin

D kategorisi: Fetus zerinde zarar kesindir. Fakat gebe kadnda kullanlmasnn yararnn, fetusa zararna
gre fazla olmas szkonusudur. Gebenin yaamn tehdit eden durumun tedavisi iin kullanlr ve bu kategorideki
ilacn prospektusuna uyar mutlaka yazlr. rn: Doksisiklin, Valproat, Streptomisin

X kategorisi
i) Deney hayvan ve gebe kadnda fetotoksik olduu gsterilmitir.

49

ii) Gebe kadnda kullanlmasnn yarar, fetusa olan zarar yannda nemsizdir. Bu ilalar gebe kadnda
kullanlmamaldr.
rn: Talidomid, Dietilstilbestrol, A vitamini, Oral kontraseptifler

YEN LA GELTRME
A.Yeni ila gelitirme aamalar
Balca be aamas vardr. Srasyla;
Faz O almalar Yeni kimyasal bileimlerin sentezi ile balar. Preklinik testlerde izole organlarda (invitro)
ve eitli hayvanlarda (invivo) deneyler yaplarak ilacn farmakokinetii, toksisitesi, mutajenitesi, karsinojenitesi
aratrlr. Bundan sonraki basamaklar klinik deneylerdir ve insanlar zerinde yaplr. Uygun bulunan molekl
klinik testlere alnr. Klinik testler 4 aamada uygulanr.
Faz I almalar 20-80 salkl gnll zerinde ila denenip insanlardaki etkisi incelenir. Bu dnemde
yaplan almalarla ilacn insandaki farmakokinetii, yan etkileri ve maksimum dozu plazma dzeyi ile
farmakodinamik etki arasndaki iliki (farmakokinetik / farmakodinamik ilikisi), gvenirlilii, gvenli doz
aral, artan dozlarda verilerek insann doyurulabilirlii aratrlr.
Faz II almalar Kstl sayda gelitirilme hedefi olan hastal bulunan hastalarda (100-300) ilacn teraptik
deeri olup olmadna baklr. Optimal dozu, teraptik doz aral, yan tesir profili incelenir.
Faz III almalar ok sayda hasta (1000-5000) zerinde ok merkezli olarak standart tedavi protokollerine
gre yeni ila kyaslanr. Bu aamann sonunda ila ruhsatlandnlp piyasaya verilir. Bu aamada risk - yarar
ilikisi saptanm olur. Faz III almalar 2-3 yl srer.
Faz IV almalar kabilecek yan etkiler asndan bir nevi pazarlama sonras izlemedir Pazarlama sonras
gzetim "surveillance" almalardr. Ruhsat-landrlm ilalarla da aratrmalara devam edilir. Bu
aratrmalar yeni bir endikasyon, yeni bir ya grubu (ocuklar ve yallar), yeni bir verili yolu (rnein
parenteral veri) aratrmalar olabilir.
Bir ilacn Faz III ile sona eren denemeleri genellikle 6-10 yl alr.

B. Hayvan Deneyleri
1. Akut toksisite Akut toksisite almalar her ila iin yaplr. Hayvanlarn % 50'sinde letal olan akut doz
aratrlr. Maksimum tolere edilebilen doz belirlenir. ki eit hayvan (bir kemirici, bir kemirici olmayan), iki
farkl yol ve tek ila kullanlr.
2. Subakut ve Kronik toksisite Subakut almada 6 aya kadar, kronik olanda ise 1-2 yl aras sre
kullanlr. 3 doz, 2 eit hayvan kullanlr.
Kronik toksisite almalar, klinik deneylerle e zamanl ilerleyebilir.

C. Hayvan Deneyi Tipleri


1. Farmakolojik profil: lacn btn sistemelere etkisi (kan basnc, gastrointestinal aktivite, solunum, renal
fonksiyon, endokrin fonksiyon, santral sinir sistemi, hepatik fonksiyon) aratrlr.
2. Reprodktif toksisite: lacn fertiliteye olan etkisi test edilir.
i) Teratogenez : Fetus'te developmental (geliimsel) defektlerin indksiyonudur. ki ekilde test edilir.
Birincisi, iki eit hayvana erken gebelik dneminde (organogenez dneminde) ilacn verilmesi; ikincisi,
daha sonra fetus ve yenidoanlarn anomaliler asndan incelenmesi. Teratojen ilalardan bazlar;
talidomid, etanol, glukokortikoid, valproik asit, isotretinoin, warfarin, lityum ve androjenlerdir.

ii) Mutagenez: Hayvanlarn genetik materyellerindeki deiikliklerin indklenmesi ve dolasyla herediter


anomalilerin arttrlmasdr.
Ames testi, mutagenez iin standart in vitro testtir. Bu testte, kltr ortamndaki spesifik besinlere bal olan

50

Salmonella'larn bu ballklarnn kayb mutasyon iareti olarak kabul edilir.


Dominant letal test, farelerde invivo olarak yaplan mutagenez testidir. Erkek fareler ilaca maruz
brakldktan sonra, diileriyle iftlemesinden olan dismorfik fetuslar, embriyo kayplar incelenir. ou
karsinojenler (rn: aflatoksin, kanser kemoteraptikleri) mutajen etkilidirler.
iii) Karsinogenez : Hcredeki malin zelliklerin indksiyonudur. Karsinogenez testleri pahal ve zor testler
olduu iin, Ames testi kullanlr. nk Ames testindeki mutagenez ile hayvan testlerindeki karsinogenez
arasnda gl bir iliki vardr. Karsinojenik etkili maddeler; kmr katran, aflatoksin, dimetilnitrozaminler,
vinil klorid, rethan, polisiklik aromatik hidrokarbonlardr, (sigaradaki benzopiren)

Belli Bali Reete Kisaltmalari


Ksaltma

Aklama

Ksaltma

Aklama

nce

saat

ac

Yemek ncesi

hs

gece yatarken

Sonra

ss

yars

pc

Yemek sonras

stat

bir kez

aa

Her ikisinden eit miktarda

sos

gerektiinde

add

lave ediniz

PO

az yoluyla

Aq

Su

PR

rektum yoluyla

ad lib

Arzu edildii kadar

SC

subkutan

bid

Gnde iki kez

intramuskler

tid

Gnde kez

Rx, Rp

alnz

qid

Gnde drt kez

OD

sa gze

Her

OS, OL

sol gze

qd

Her gn

OU

her iki gze

qh, q1h

Her saat

gtt

damla

q2h

ki saatte bir

vag

vajinal

qhs

Her gece yatarken

no

adet

qod

Gn ar

qs

Yeterli miktarda

51

TOKSKOLOJ
lalarn istenmeyen tesirlerine yan etki denir. Yan etkilerin ou, genellikle toksik tesirlerdir. Bir ksm yan etki
ise ilacn verili yolu ve yeri deitirildiinde giderilebilen tolere edilebilir tesirlerdir.
ilalarn ve dier kimyadal maddeler, toksik etkilerini 5 farkl ekilde olutururlar.
1) Yaln toksik etkiler
2) zel toksik etkiler
3) ila allerjisi
4) Dayankszlk reaksiyonlar
5) Genetik yatknla bal veya nedeni belli olmayan reaksiyonlar.
Klinikte kullanlan ilalarn ounluu fonksiyonel yaln toksik etkilere ve allerjik reaksiyonlara neden olurlar.
Dier toksik reaksiyonlara neden olan aktif maddeler ounlukla ila gelitirme basamaklarnda elenirler.
1) Yaln Toksik Etkiler; Genellikle doza baml ve nceden tahmin edilebilir etkilerdir. 3 alt tipi vardr.
a)

Fonksiyonel (Farmakodinamik) toksik etkiler :

la kullanmnda en sk karlalan toksik etkilerdir. Reseptrlere reversibl balanma esastr, ilalarn


grubuna ve trne gre vcut fonksiyonlarndan birine veya birkana ait fonksiyonel yan tesirler grlebilir
(rnein, konvlsiyon, taikardi, midriazis, aritmi gibi).
b) Biyokimyasal toksik etkiler: rn: Aminoglikozidlerin enzimri yapmas gibi.
c) Yapsal toksik tesirler: ounluka bbrek ve karacierde toksik etkilere yol aarlar. rn: Asetaminofen'in
hepatotoksik etkisi gibi.
2) zel Toksik Etkiler; Mutajenite, Karsinojenij etki, Teratojen etki. Teratojen etki en fazla 1. Trimestrda
belirgindir. Gnmzde teratojen etkisi bilinen ilalarn n srasnda yer alanlar: Talidomid, Antineoplastik
ilalar, Fenitoin, Trimetadion, valproik asit, karbamazepin, fenobarbital, lityum, seks hormonlarnn
ounluu, iyodr ve tiore trevi antitiroid ilalar, varfarin ve dier kumarin trevi antikoaglanlar,
penisilamin, aminoglikozidler, tetrasiklinler, kinin, trimetropim, klorokin, pirimetamin, mebendazol, yksek
doz A vit, alkol, sigara, kokain vb.
3) la Allerjisi; Vcutta ila ya da metabolitleri plazma proteinlerine kovalent balanarak antijen zellii
kazanrlar. Bu tip maddelere hapten denir.
4) Dayankszlk Reaksiyonlar: Baz hastalklarda baz ilalara kar ar hassasiyet ya da
tahammlszlktr. rn: Hipertiroidide adrenalin hassasiyeti artar.
5) Genetik yatknla bal veya nedeni belli olmayan reaksiyonlar (idiyosenkrazi); rn: Beta bloker olan
praktalolun gz mukoza deri sendromu yapmas gibi.

Akut ila zehirlenmeleri


lalar ve birok kimyasal maddeler akut veya kronik ila zehirlenmelerine yol aabilir. Akut zehirlenmelerde
derhal semptomatik ve varsa atidot tedavisine balamak gerekirken, kronik zehirlenmelerde ise toksik
maddenin alnmnn kesilmesi ile tedaviye balanp vcutta bulunan maddenin uzaklatrlmas esasna
dayal bir tedavi protokol izlenir.
1- Absorbsiyonun engellenmesi: lk anda st yourt gibi ieceklerle dile edilebilir salk kurumunda ise
ivedi u ilemler yaplabilir.

a) Uzaklatrma
i- Kusturma veya mide ykama: En etkili kusturma ipeka urubudur. Daha az etkili olan ise apomorfindir.
Kusturma ilk 2 saat ierisinde yaplabilirse etkinlii yksektir. Kusturmann kontrendike olduu durumlar;
Bilin kapal ise, konvlyon varsa, rme refleksi kaybolmusa, korozif madde, gaz ya, benzin
toksikasyonunda kusturma kontrendikedir.
ii- Barsaklarn boaltlmas: Mide boaltldktan sonra aktif kmr ve prgatif bir ila kullanlmas ile yaplr.
Prgatif olarak genelde magnezyum slfta, magnezyum sitrat, sodyum slfat vb. kullanlr.

52

b) Absorbsiyonun yavalatlmas
Genelde aktif kmr kullanlarak, zellikle organik ilalarla inaktivasyon oluturulmaya allr (Lokal Antidot
etki salanr). Aktif kmr ipeka urubundan nce veya onunla beraber kullanlmamaldr.
Aktif kmr zellikle aspirin, digoksin, karbamazepin, fenobarbital, propoksifen, primakin, dekstroamfetamin
ve klorfeniramin toksikasyonlarnda faydal iken; lityum, demir, ciyanr, alkol ve korozif asit ve alkali
toksikasyonlarnda faydal deildir.
Strikinin, nikotin, fizostigmin gibi alkaloid akut toksikasyonun da potasyum permanganat solsyonu iirilir.
Yava salnan baz ila zehirlenmelerinde kontrendikasyon yoksa antikolinerjikler kullanlabilirler.
Parasetamol gibi asit toksikasyonlarda absorbsiyonu yavalatmak iin kolestiramin kullanlabilir.
Korozif alkali zehirlenmelerde zayf asitlerin sudaki solsyonlar (Asetik asit, sirke, limon suyu gibi) iirilebilir.
HCI gibi kuvvetli asit toksikasyonlarnda magnezi kalsine uygundur.
Formaldehit toksikasyonunda amonyakh su; inorganik civa ve arsenik toksikasyonunda yumurta ak veya st;
iyot toksikasyonunda niasta; gm nitrat toksikasyonunda yemek tuzu; demir tuzlar toksikasyonunda
deferroksamin; katyonik deterjan toksikasyonunda: sabunlu su kullanlabilir.
Cilt altna enjekte edilen ila toksikasyonunda ve zehirli hayvan sokmalarnda ekstremitenin proksimaline
turnike uygulanabilir. Bylece absorbisyon yavalatabilir.
2- Sistemik Antidotla Tedavi
a) Kimyasal antagonistler; Vcutta zehirle kimyasal kompleks oluturarak inaktivasyonu salarlar (Bkz.
Tablo 1)
b) Fizyolojik Antagonistler; (Bkz. Tablo 2)
c) Farmakolojik Antagonistler;(Bkz.Tablo 3)
d) Antimetabolit zellikleri ile toksik etki gsteren ajanlarn toksisitesinde metabolit maddeler
kullanlr;
Oral antikoaglan toksisitesinde, K vit kullanlr.
Karbon monoksit toksisitesinde, 02 kullanlr.
Metotreksat toksisitesinde, folinik asit kullanlr.
e) Toksik ajann daha da toksik bir metabolite dnmnn engellenmesi;
Metil alkol ve etilen glikol zehirlenmelerinde etanol kullanlara alkol dehidrogenaz enzimi iin yarlr. Bylece
metil alkoln daha toksik olan formaldehit'e, etilen glkol'n daha toksik olan oksalik asit ve glikolat'a
dnmesi engellenir.
f)

Zehirlenme ajann toksik olmayan bir bileie evrilmesi;

Siyanr zehirlenmesinde sodyum tiyoslfat, Parasetamol zehirlenmesinde N-Asetil sistein bu ama iin
kullanlr.
g)

Zehirle bloke edilen doal enzimlerin tekrar aktivasyonlarnn salanmas;

Organofosfat zehirlenmelerinde Pralidoksim ve Obidoksim gibi kolinesteraz reaktivatrleri kullanlr.


Methemoglobinemide; Metil mavisi veya askorbik asit kullanlr. Methemoglobini hemoglobine indirgerler.
3- Absorbe Edilmi lacn Atlmnn Hzlandrlmas: 4 ekilde yaplabilir.
a) Renal itrahn artrlmas; Direz, iyon tuza gibi mekanizmalar kullanlabilir.
b) Hemodiyalizin etkili olduu ilalar:

53

Etilen glikol

Metanol

Formaldehit

Salisilat

Teofilin, Prokainamid

Valproik asit

Metformin

Lityum

Hemodiyalizin etkili olmad ilalar:

Trisiklik AD

Antipsikotikler

Benzodiazepinler

Opioidler

Amfetamin

Digoksin

Kinidin

Propranolol

Kalsiyum kanal blokerleri

c) Periton Diyalizi
d) Hemoperfzyonun etkili olduu ilalar

Karbamazepin

Fenobarbital

Meprobomat

Prokainamid

Teofilin

Etklorvinol

e) Kan deitirme ya da plazmaferez uygulanabilir.


4- Semptomatik veya Destekleyici Tedaviler:
zellikle spesifik antidotu olmayan toksisitelerde nem kazanr. Ancak yine de btn zehirlenmelerde
mutlaka semptomatik tedavi ynnden mutlaka hasta deerlendirilmelidir. Semptomatik tedavide zellikle
aadaki hususlar mutlaka deerlendirilmelidirler;

54

Tablo 1
Zehir

Kimyasal Antagonist

Civa, Arsenik, Bizmut, Krom, Altn, Kurun, Antimon


bileikleri

Dimerkaprol (i.m) veya Dimerkaptosksinik asit


(oral)

Kurun, inko, Kadmiyum, Bakr, Mangan bileikleri

EDTA (i.v), Penisilamin (oral), Dimerkaprol (i.m)

Demir bileikleri

Deferoksamin (i.v)

Bakr, Kurun ve Altn bileikleri

Penisilamin (oral)

Talyum, Nikel bileikleri

Ditizon (oral)

Heparin

Protamin slfat (i.v)

Siyanr, Sodyum nitroprusid

Methemoglobin (acil amilnitrit koklatp ardndan i.v


sodyum nitrit vererek oluturulur),
Hidroksikobalamin (i.v)

Asetaminofen

N-asetil sistein (oral ya i.v)

Nitritler

Metilen mavisi

Digital glikozidleri

Digoksin antikoru (fab segmenti)

Hava yolu ak tutulmaldr

Aritmi, hipotansiyon, kollaps, ok nlenmelidir.

Konvlzyon nlenmelidir.

Asit-baz, sv-elektrolit dengesi salanmaldr

Hipoglisemi nlemelidir.

Akut renal yetmezlik nlenmelidir.

Beyin demi nlenmelidir.

Normotermi salanmaldr.

Dier zel tedbirler alnmaldr.

55

Tablo 2
Toksik etkisi oluan ila

Fizyolojik Antagonist

Amfetaminler

Klorpromazin ve dier nroleptikler, beta blokrler

Vazokonstriktr ilalar

Vazodilatatrler

Fenotiazin ve dier nroleptikler

Santral etkili antikolinerjikler

Beta bloker

Glukagon

zoniazid

Piridoksin

Konvlzif maddeler

Diazepam, inhale genel anestezikler

Tablo 3
Toksik etkisi oluan ila

Farmakolojik Antagonist

Muskarinik ilalar ve antikolinesterazlar

Atropin

Narkotik analjezikler

Nalokson

Sempatomimetik vazokonstriktrler

adrenerjik reseptr blokerleri

Histamin

Antihistaminikler

Nromsk'ler bloke ediciler

Neostigmin ve dier antikolinesterazlar

Benzodiazepinler, zolpidem

Flumazenil

Kafein, teofilin, metoproterenol

Esmolol

elatrlerler
1-

Dimerkaprol (BAL)

Akut arsenik ve civa zehirlenmesinde, EDTA gibi kurun zehirlenmesinde kullanlr.

Parenteral, lipofilik

Yan etkileri: Hipertansiyon, ate, parestezi, trombositopeni, baars, taikardi, kusma.

2-

Suksimer (dimerkaptosuksinik asit, DMSA)

Oral

ocuklarda kurun zehirlenmesinde kullanlr

Dimerkaprole gre daha az toksiktir.

3-

Penisilamin

Bakr zehirlenmesi, Wilson hastalnda kullanlr (Dier alternatif trientin).

Ayrca altn, arsenik, kurun , civa zehirlenmelerinde ve romatoid artritte, sistinri ve primer bilier siroz
tedavisinde kullanlr.

Oral

Yan etkiler: Proteinri, pansitopeni, hemolitik anemi, SLE, myastenia gravis

4-

Edetat (EDTA) (Etilendiamintetraasetikasit)

Kurun zehirlenmesinde kullanlr

Parenteral (M /V)

Ayrca bakr, inko, kalsiyum ve mangan elatordr.

56

Hipokalsemiyi nlemek iin kalsiyum disodyum tuzu olarak kullanlr.

Yan etkileri: Renal tb'ler asidoz

5-

Deferoksamin

Akut demir ve aliminyum zehirlenmesinde parenteral kullanlr.

Yan etkileri : Deri reaksiyonlar (Cirtiker, flaing) nrotoksisite (retinopati), hepatik ve renal
disfonksiyon, koagulopati. Akut hzl verilmesi srasnda histamin salnm ve hipotansif ok.

Dimerkaprol, Suksimer, Penisilamin iki deerlikli I metal elatrleri iken; EDTA ve Deferoksamin ok
deerlikli metal elatrleridir.

Ar metal zehirlenmeleri
A)

KURUN

Akut kurun zehirlenmesi (inorganik)

Endstriyel tozlarn inhalasyonu ya da kurun ieren boyalarn yenmesi sonucu geliir.


Akut abdominal kolik, akut ansefalopati, ataksi, konvlziyon, vertigo, meningismus, grme bozukluu grlr.
Tedavi: Dimerkaprol, EDTA

Kronik kurun zehirlenmesi: (inorganik)

Periferik nropati (dk el bilei), kilo kayb, anoreksi, azda metalik tat, GS semptomlar, mental gerileme
(IQ dmesi), renal tubuler asidoz grlebilir.
Eritrositlerde bazofilik noktalanma, koproporfinri, sideroblastik anemi, metafizlerde izgilenme saptanabilir.
Yksek kalsiyumlu diyet tedavide yararldr.
Tedavi: Dimerkaprol, EDTA, Penisilamin, Suksimer

Organik kurun zehirlenmesi

Deri ve akcier yoluyla alnan tetraetil kurun ieren gazya ile oluur.
SSS bulgular (halisinasyon, konvlsiyon, baars koma).
Tedavi semoptomatiktir.
B) ARSENK : Kmrn yanmas ile ortama salnr. Herbisid, deniz rnleri ve imek su ile vcuda
alnabilir. Arsenat, slfidril enzimleri inhibe eder ve oksidasyon ile fosforilasyonu ayrr.

Akut zehirlenme (inorganik)

Kusma, pirin suyu gibi ishal.


Kapiller hasara bal dehidratasyon ve ok Nefes ve dkda sarmsak kokusu
Tedavi: Dimerkaprol, sv-elektrolit

Kronik zehirlenme (inorganik)

Sa kayb, kemik ilii depresyonu, anemi, karacier hasar


Bulant ve kusma
Deri, anemi ve vazodilatasyona bal olarak soluk ve st rengindedir.
Avu ii ayak tabannda hiperkeratoz, trnaklarda beyaz izgilenme
Arsenik karsinojendir.
Tedavi : Dimerkaprol, penisilamin

57

Arsenik gaz (ASH3)

Metallerin ilenmesi ve rafine edilmesi srasnda oluur.


Masif hemolize bal bbrek yetmezlii Tedavi semptomatiktir. elasyon tedavisi etkisizdir.
C) CVA

Akut zehirlenme (inorganik)

norganik elemental civann inhalasyonu ile oluur Gs ars, nefes darl, bulant - kusma, gastroenterit,
bbrek (renal tbler asidoz) ve SSS hasar
Civa klorr alm da akut hemorajik gastroenterite neden olur.
Tedavi: Dimerkaprol

Kronik zehirlenme (inorganik)

Dental laboratuvarlardaki materyallerde, pil ve insektisidlerde bulunur.


Di eti ve di hasar, azda metalik tat, GS ve nrolojik, davransal bulgulara yol aar. Eretizma neden
olabilir. Akrodynia (Kawasaki hastal benzeri pembe eritem) geliimine neden olur.
Tedavi : Penisillamin ya da dimerkaprol

Organik civa zehirlenmesi

Nrolojik ve psikiyatrik hastalk tablosu yapar (astetik vejetatif sendrom, Minamata hastal). Grme
bozukluuna neden olur. Organik civa ieren fungisidallere maruz alm arpa tohumlarn yiyenlerde ve metil
civa ieren balklar yiyenlerde grlmtr. Tedavi semptomatiktir.

B. DEMR

Akut zehirlenme

Kusma, Gl kanama, letarji, gri siyanoz


GS nekroz, pnmonit, sarlk, konvlziyon, koma
Tedavi: Deferoksamin

Kronik zehirlenme

Hemosideroz ya da hemokromatoz.
D) KADMYUM
Ttn duman iinde ya da deniz rnleri, hayvan karacier ve bbreinde bulunur.
Akut zehirlenme: Pulmoner dem
Kronik zehirlenme: Amfizem, pulmoner fibroz, proksimal renal tubuler asidoz
Japonyada endstriyel atklara bal osteomalasi, kemik deformiteleri, ar ve paytak yrme ile karakterize
bir sendrom tarif edilmitir, (itai-itai hastal)

58

Zehirlenmelerde ipucu kelimeler


KOKU

ZEHR

Sarmsak

Arsenik, organofosfat

Acbadem

Siyanr

rk yumurta

Hidrojen slfr

Armut

Kloral hidrat

Yeil dil

Vanadyum

Metalik tat

Kurun, Kadmiyum

Hipertermi

Sempatomimetik, salisilat, antimuskarinikler, amfetamin, kokain

Hipotermi

Opioidler, fenotiazinler, barbiturat

Miyozis

Opioidler, organofosfat, klonidin

Midriazis

Amfetamin, kokain, LSD, atropin

Horizontal nistagmus

Fenitoin, alkol, barbiturat

Horizontal ve Vertigal nistagmus

Fensiklidin

Pitoz,Oftalmopleji:

Botulizm

Hipertansiyon,taikardi

Amfetamin, kokain, fensiklidin

Hipotansiyonibradikardi

Opioid, Klonidin, b-bloker, sedatif hipnotikler

Hipotansiyon,taikardi

TSA, fenotiazinler, teofilin

Gingivostomatit

Civa

59

NEML LA ETKLEMLER
la

zellikler
Kronik enzim indksiyonu
Akut enzim inhibisyonu

Alkol

Klinik Etkileimler
Asetaminofen: Kronik alkol kullanm Asetaminofenin hepatotoksik
metabolitini arttrr.
Antikoagulan: Akut alkol antikoagulan etkiyi arttrr.
SSS depresr ilalar: Additif sedasyon etkisi
nsulin : Akut alkol hipoglisemik etkiyi arttrr.
Disulfiram benzeri etki :

Allopurino
l

Enzim inhibitr

Sefalosporinler (Moksolaktam, sefotetan, sefoperazon, sefam andol)

Kloral hidrat

Metronidazol

Sulfanilre (Klorpropamid)

Prokarbazin, Griseofulvin

Oral antikoagulan: Etkilerini arttrr.


Azotiopurin: Azotiopurin detoksifikasyonu azalr, toksik etkisi artar.
Merkaptopurin: Merkaptopurin metabolizmas azalr, toksik etkisi artar.

GS absorpsiyonunu bozar.

Antasid
Gastrik boalmay arttrr.
drar alkalinize eder.

Gastrointestinal absorpsiyonunu engelledii ilalar:


Digoksin, Itrakonazol, Ketokonazol, Kinolonlar, Demir, Tetrasiklin.
Salisilat: drar atlmlar artar.
Sodyum polistrene sulfonat: Barsakta antasid katyonu ile balanr ve
metabolik alkaloza yol aabilir.

60

la

zellikler

Klinik Etkileimler

ANTKOAGULAN
(oral)

Plazma proteinlerine balanr.

Antikoagulan etkiyi arttran ilalar:

Metabolizmas indklenir ya da
inhibe edilir

Amiodaron: Varfarin metabolizmasn inhibe eder.


Kloramfenikol: Varfarin metabolizmasn inhibe eder.
Anabolik steroid: Phtlama faktr birikimini deitirir?
Simetidin: Varfarin metabolizmasn inhibe eder.
Siprofloksasin: Varfarin metabolizmasn inhibe eder.
Klofibrat: Phtlama faktr katabolizmasn arttrr.
Danazol: Phtlama faktr sentez inhibisyonu
Disulfiram: Metabolizmasn azaltr.
Dekstrotiroksin: Phtlama faktr katabolizma art
Eritromisin: Varfarin metabolizmasn inhibe eder.
Flukonazol: Varfarin metabolizmasn inhibe eder..
Gemfibrozil: Phtlama faktr katabolizmasn arttrr
Lovastatin: Varfarin metabolizmasn inhibe eder.
Metronidazol: Varfarin metabolizmasn inhibe eder.
Mikonazol: Varfarin metabolizmasn inhibe eder.
Fenilbutazon: Varfarin metabolizmasn inhibe eder.
Sulfonamid: Protein bal. Azaltr/ Metabolizmay azaltr.
TMP - SXZ: Protein bal. Azaltr/ Metabolizmay azaltr.
NSA: Trombosit disfonksiyonu, gastrik erozyon. Bazlar
hipoprotrombinemik cevab arttrr (diklofenak, ibuprofen,
naproksen hari)
Tiroid hormonlar: Phtlama faktr katabolizmasn arttrr.
Salisilat: Hipoprotrombinemi / trombosit disfonksiyonu
E vitamini: Mekanizma bilinmiyor. (K vit emiliminin azalmas?)
Sefalosporinler: Phtlama faktr sentez inhibisyonu
Tetrasiklin, ampisilin, neomisin: Barsak florasnn inhibisyonu

61

la

zellikler

ANTKOAGULAN

Klinik Etkileimler
Antikoagulan etkiyi azaltan ilalar:
Aminoglutethimid enzim indksiyonu
Barbiturat, Karbamazepin enzim indksiyonu
Glutethimid enzim indksiyonu
Primidon enzim indksiyonu
Rifabutin, rifampin enzim indksiyonu
Fenitoin: Enzim indksiyonu
Proteinlere balanmay engelleyerek tedavinin banda geici olarak
antikoagulan etkiyi arttrr.
Kolestiramin: Varfarin absorpsiyonunun azalmas
Diretikler (spironolakton): Phtlama faktr konsantrasyonunda art
Vit K, strojenler: Phtlama faktr sentezinde art
Antikoagulan ilalarn dier ilalara etkisi :
Oral hipoglisemik: Dikumarol, Klorpropamid ve Tolbutamid'in metabolizmasn
azaltr
Fenitoin: Dikumarol, fenitoinin metabolizmasn inhibe eder.

ANTDEPRESANLAR

Barbiturat Karbamazepin enzim indksiyonu


Rifampin enzim indksiyonu
Simetidin , Kinidin enzim inhibisyonu
Guanetidin, Guanedrel: TSA, bu ilalarn presinaptik geri alnmn engellerler.
Klonidin: Antihipertansif etkisi azalr.
MAO inhibitr: Serotonin sendromu oluabilir.
Sempatomimetikler: Noradrenalin, Adrenalin ve Fenilefrinin kan basnc
arttrc etkileri artar.

62

la

zellikler

SSRI: Fluoksetin ve Paroksetin CYP2D6 inhibe ederek, bu enzim ile


metabolize olan TSA'n (rn: desipramin) metabolizmasn azaltr.

ANTDEPRESAN
(devam)

BARBTURAT

Klinik Etkileimler

Sitalopam, sertralin ve fluvaksamin CYP2D6'I ok az inhibe ederken


fluvaksamin gl bir CYP1A2 ve CYP3A4 inhibitrdr.
Enzim induksiyonu
Additif sedasyon

Kortikosteroid metabolizmas artar


Siklosporin, Takrolimus metabolizmas artar
Doksisiklin metabolizmas artar
strojen metabolizmas artar
Itrakonazol / Ketokanazol metabolizmas artar
Fenotiazin, Kinidin metabolizmas artar
Teofilin metabolizmas artar
Delarvidin metabolizmas artar
Ca - kanal ve bloker metabolizmas artar
Valproik asit: Fenobarbital'in metabolizmasn azaltr.

ilk geie urarlar.

-BLOKERLER

Hepatik kan akmn


azaltrlar.

- bloker etkisini arttran ilalar


Simetidin : Karacierde metabolize edilenlerin metabolizmasn
azaltr, (rn. Propranolol)
Bbrekten atlanlara (rn: Atenolol, Nadolol) pek etkisi yoktur.

-BLOKERLER
(devam)

- blokerlerin etkilerini azaltan ilalar:


Enzim indktrleri: Barbituratlar, Fenitoin, Rifampin
NSA: ndometasin ve dierleri, prostaglandin inbisyonu ile antihipertansif etkiyi azaltr.
-blokerlerin dier ilalara olan etkisi:
Klonidin: Proranolol alan bir hastada klonidin kesilmesi sonras
hipertansif kriz.
nsulin: Hipoglisemi semptomlarn basklar. Hipoglisemi esnasnda
kan basnc artar.
Lidokain : Klirensini azaltarak, plazma lidokain dzeylerini ykseltir.
Prazosin: lk doz sonras hipotansiyonda art
Sempatomimetik: Epinefrinin pressr etkisini arttrrlar.

63

la
Safra asit
balayc reine
(Kolestramin,
Kolestipol)

zellikler

Klinik Etkileimler
Asetaminofen gastrointestinal absorpsiyonu azalr.
Digitoksin gastrointestinal absorpsiyonu azalr.

GlS'te enterohepatik
sirklasyonu
engellerler.

Tiroid hormonlar gastrointestinal absorpsiyonu azalr.


Furosemid gastrointestinal absorpsiyonu azalr.
Tiazid gastrointestinal absorpsiyonu azalr.
Varfarin gastrointestinal absorpsiyonu azalr.
Karbamazepin metabolizmas inhibe olur.

KALSYUM
KANAL
BLOKERLER

Verapamil, Diltiazem ve
Nikardipin (Nifedipin
deil) hepatik metabolizmay inhibe ederler

Siklosporin metabolizmas inhibe olur.


Ketokonazol, Itrakonazoi Simetidin Ca- blokerlerinin metabolizmasn
inhibe eder.
Rifampin, Fenitoin, Karbamazepin Ca-blokerlerin metabolizmasn arttrr.

KLORAMFENKO
L

Fenitoin metabolizmas azalr.

Enzim inhibisyonu

Sulfanilre metabolizmas azalr.


Bkz. Antikoagulanlar.
Benzodiazepin: Alprazolam, Diazepam, Halezepam, Prazepam,
Klordiazopoksid'in ve Klorazepat'n metabolizmas azalr. (Oksazepam,

Enzim inhibisyonu
(ranitidin, famotidin,
nizatidin yapmaz)

SMETDN

Zayf bazlarn tbler


sekresyonunu inhibe
eder.
Hepatik kan akmn
azaltr.

Lorazepam ve Temazepam etkilenmez)


Karmustin: Kemik ilii spresyonunda art
Ketokonazol, trakonazol: Barsakta pH art nedeniyle GS absorpsiyonlar
azalr
Lidokain metabolizmas azalr.
Fenitoin metabolizmas azalr.
Prokainamid renal atlm azalr
Kinidin metabolizmas azalr
Teofilin metabolizmas azalr.
Klaritromisin sisaprid metabolizmasn inhibe eder. Ventrikler aritmiye
neden olabilir.
Siklosporin sisaprid metabolizmasn inhibe eder. Ventrikler aritmiye
neden olabilir.
Eritromisin sisaprid metabolizmasn inhibe eder. Ventrikler aritmiye
neden olabilir.

SSAPRD

CYP3A4
inhibitrlerinden
etkilenir. Yksek dozlar
ventrikler aritmi
yapabilir.

Flukonazol sisaprid metabolizmasn inhibe eder. Ventrikler aritmiye


neden olabilir.
Itrakonazoi sisaprid metabolizmasn inhibe eder. Ventrikler aritmiye
neden olabilir.
Nefazodon sisaprid metabolizmasn inhibe eder. Ventrikler aritmiye
neden olabilir.
Ritonavir sisaprid metabolizmasn inhibe eder. Ventrikler aritmiye neden
olabilir.
SSRI (Fluvoksamin) sisaprid metabolizmasn inhibe eder. Ventrikler
aritmiye neden olabilir.

64

la
SIKLOSPORIN

zellikler
CYP3A4
inhibitrlerinden
etkilenir (Takrolimus
ve sirolimus benzer
etkileim)

Klinik Etkileimler
Aminoglikozid additif nefrotoksisite
Amfoterisin B additif nefrotoksisite
Barbiturat siklosporin metabolizmasnda arta neden olur
Karbamazepin siklosporin metabolizmasnda arta neden olur
Fenitoin siklosporin metabolizmasnda arta neden olur
Rifampin siklosporin metabolizmasnda arta neden olur
Verapamil, Diltiazem siklosporin metabolizmasn inhibe eder
Ritonavir siklosporin metabolizmasn inhibe eder
Nefazodonsiklosporin metabolizmasn inhibe eder
Ketokonazol / Itrakonazol siklosporin metabolizmasn inhibe eder
Flukonazol siklosporin metabolizmasn inhibe eder
Eritromisin siklosporin metabolizmasn inhibe eder Klaritromisin siklosporin
metabolizmasn inhibe eder
Androjenler siklosporin dzeyinde arta neden olur
Lovastatin miyopati ve rabdomiyoliz

DISULFIRAM

Mikrozomal enzimi ve
aldehid
dehidrogenaz inhibe
eder.

Benzodiazepinler : Klordiazopoksid ve Diazepam metabolizmas azalr.


(Lorazepam ve oksazepam etkilenmez).
Metronidazol : Konfzyon ve psikoz (disulfiram ile beraber alnmda)
Fenitoin : Fenitoin metabolizmas azalr.

DJTAL
GLKOZDLER

Dijital etkisini arttranlar


Amiadoron renal atlm azaltarak serum digoksin artna neden olur.
Spironolakton renal atlm azaltarak serum digoksin artna neden olur.
Itrakonazol renal atlm azaltarak serum digoksin artna neden olur.
Klaritromisin renal atlm azaltarak serum digoksin artna neden olur.
Kinidin: Digoksin atlm azalr. Dokuya balanmasn engeller.
Verapamil plazma digoksin dzeyini arttrr.
Propafenon plazma digoksin dzeyini arttrr
Diltiazem renal ve non-renal atlm azaltarak digoksin dzeyini arttrr.
Tetrasiklin, eritromisin barsak florasn inaktive ederek dijital ykmn azaltr.
Dijital etkisini azaltanlar:
Penisilamin plazma digoksin dzeyini azaltr.
Rifampin Digitoksin ve digoksin metabolizmasn arttrr.
Sulfasalazin digoksin GS absorpsiyonunu azaltr.
Kaolin-pektin digoksin GS absorpsiyonunu azaltr. (Bkz. Antasidler, Safra asid
bal. Reine)

65

la
STROJEN

zellikler
Antibiyotikler
enterohepatik
sirklasyonu
bozarlar.

Klinik Etkileimler
Rifampin, Rifabutin strojen metabolizmasn arttrarak oral kontraseptif etkinliini
azaltr.
Primidon strojen metabolizmasn arttrarak oral kontraseptif etkinliini azaltr.
Fenitoin strojen metabolizmasn arttrarak oral kontraseptif etkinliini azaltr.
Griseofulvin metabolizmasn arttrarak oral kontraseptif etkinliini azaltr.
Troglitazon strojen metabolizmasn arttrarak oral kontraseptif etkinliini azaltr.
Barbiturat strojen metabolizmasn arttrarak oral kontraseptif etkinliini azaltr.
Karbamazepin strojen metabolizmasn arttrarak oral kontraseptif etkinliini azaltr.
Kortikosteroidler: strojen bu ilalarn metabolizmasn azaltarak, etkilerini arttrr.
Diazepam: strojen bu ilalarn metabolizmasn azaltarak, etkilerini arttrr.
Ampisilin: Enterhepatik sirklasyonu azaltarak oral kontraseptif
etkinliini azaltr.

HMG KOA
REDKTAZ
NHBTRLER

Lovastatin,
Simvastatin
CYP3A4
inhibitrlerine
maruz kalrlar.

Diltiazem "statin" lerin metabolizmasn azaltr.


Klaritromisin "statin" lerin metabolizmasn azaltr.
Eritromisin "statin" lerin metabolizmasn azaltr.
Siklosporin "statin" lerin metabolizmasn azaltr.
Itrakonazol / Ketokonazol"statin" lerin metabolizmasn azaltr.
Nefazodon "statin" lerin metabolizmasn azaltr.
Klofibrat miyopati riskini arttrr.

66

la
DEMR

zellikler
GIS'te ilalarn
engeller.

Klinik Etkileimler
absorpsiyonunu

Metildopa absorpsiyonu azalr.


Kinolonlarn absorpsiyonu azalr.
Tetrasiklin absorpsiyonu azalr.
Tiroid hormonlar absorpsiyonu azalr.

LEVODOPA

Barsakta metabolize olur.

Klonidin antiparkinson etkiyi azaltr.

GS motilitesini deitiren ilalar,


intraluminal
degredasyonu
deitirir.
Etkisi inhibe edilir (dier ilalardan
tarafndan).

Papaverin antiparkinson etkiyi azaltr.


Fenotiazin antiparkinson etkiyi azaltr.
Fenitoin antiparkinson etkiyi azaltr.
Piridoksin* antiparkinson etkiyi azaltr.
MAO inhibitrleri hipertansif reaksiyon
* Karbidopa bu etkileimi nler.

LTYUM

Renal sodyum atlm lityum


retansiyonuna neden olur.

ACE inhibitrleri: Renal atlm azaltp Lityum dzeyini


tt
Tiazid: Renal atlm azaltp Lityum dzeyini arttrr.
NSAID (sulindak ve salisilat hari): Renal atlm azaltp
Lityum dzeyini arttrr.
Teofilin: Lityum atlmn arttrr.
Haloperidol: Lityum SSS toksik etkilerini arttrr.
Metildopa: Lityum SSS toksik etkilerini arttrr.

MAO
NHBTRLE
R

Intrinsik
vardr

hipoglisemik

etkileri

MAO inhibitr kullananlarda,


dier baz ilalar NE depolarn
boaltarak hipertansif krize neden
olur.

Buspiron: Serotonin sendromu


Mirtazapin: Serotonin sendromu
Nefazodon: Serotonin sendromu
SSRI: Serotonin sendromu
Sibutramin: Serotonin sendromu
Tramadol: Serotonin sendromu
Venlafaksin: Serotonin sendromu
Fenilefrin: Hipertansif kriz (MAO, Fenilefrin' de metabolize
Sempatomimetikler hipertansif kriz. (Amfetamin, efedrin,
fenilproponalamin)
Dekstrometorfan: Hiperpireksi, koma
Narkotik analjezik: Hipertansiyon, rijidite, eksitasyon
(zellikle meperidin)
Guanetidin: Hipotansif etkisinin geri dndrlmesi
Oral antidiyabetik: Hipoglisemik etkileri artar.

67

la

zellikler

NSA

Klinik Etkileimler

Prostaglandin inhibisyonu

ACE inhibitr : Antihipertansif etkisi azalr.

renal sodyum atlm azalr.

Hidralazin : Antihipertansif etkisi azalr.

renal lityum atlm azalr.

Furosemid : DiCiretik, Natriretik, Antihipertansif etki azalr

hipertansif uyarya resistans oluur.

Fenitoin : Hepatik Fenitoin metabolizmas azalr

Trombosit disfonksiyonu.

FENTON

Metotreksat : Metotreksat toksisitesi artar


Triamteren : Indometasin ile beraber kullanmnda salkl

Fenilbutazon hem inhibitr hem indktr

insanda renal fonksiyon azalmas

Hepatik enzim indksiyonu

Fenitoin tarafndan metabolizmas arttrlanlar:


Kortikosteroid
Kinidin
Doksisiklin
Teofilin
Metadon
Verapamil
Meksiletin
Fenitoin metabolizmasn inhibe edenler:
Amiodaron
Fluoksetin
Kloramfenikol
Izoniazid
Felbamat
Mikonazol
Flukonazol
Tiklopidin
Fenitoin metabolizmasn aktive edenler
Rifampin

68

la
PMOZD

zellikler

Klinik Etkileimler

QT uzamas

Klaritromisin, Eritromisin: Pimozid metabolizmasn inhibe


ederler
Itrakonazol, Ketakonazol: Pimozid metabolizmasn inhibe
ederler
Nefazodon: Pimozid metabolizmasn inhibe leder.

POTASYUM
TUTUCU
DRETK

ACE inhib.: Hiperpotasemi


Potasyum: Hiperpotasemi
Zayf asitlerle tbler

PROBENESID

Penisilin renal atlm azalr.

sekresyonda yarmaya girer.


Metotreksat renal atlm azalr.

Glukuronid konjugasyonunu
inhibe eder.

Salisilat : Probenesidin rikozrik etkisini azaltr. (> 1,5 gram/gn


alm sonras)
Klofibrat: Klofibrik asidin glukuronid konjugasyonu azalr.

drar pH'sna gre renal atlm

KINIDIN

Rifampin: Kinidin metabolizmasn artttrr.

deiir.

Kaolin-pektin : GS absorpsiyonunu azaltr.


Amiodaron: Serum kinidin dzeyini arttrr.
Asetazolamid: drar alalinize ederek renal kinidin atlm azaltr.

KINOLONLAR

Hepatik inhibitr

Kafein: Kinolonlar metabolizmasn azaltr.

GS absorpsyonu inhibe

Sukralfat: Kinolonlarn GS absorpsiyonunu azaltr.

edilebilir

Teofilin: Teofilin metabolizmasn inhibe ederler. (Siprofloksasin,


norfloksasin yapar, ofloksasin, levofloksasin yapmaz)

Kortikosteroid metabolizmas artar.

Hepatik enzimn indktor

RIFAMPIN

Itrakonazol, Ketokonazol metabolizmalar artar


Meksiletin metabolizmas artar
Teofilin metabolizmas artar
Sulfanilre metabolizmas artar.
drar pH'sn deitirir.

Karbonik anhidraz inhibitrleri: Aspirin alm ile asetazolamid


serum konsantrasyonu artar.

Tubuler sekresyona urayan

SALSLAT

ilalar etkiler

Kortikosteroid Salisilat atlmn arttrr.

Heparin: Kanama eilimi artar (aspirin d salisilatlarla olmaz)

Metotreksat: MTX atlm azalr.

Sulfinpirazonun rikozrik etkisi azalr (> 1.5 gr/ gn alm

Yksek dozlar hipoglisemik


etkilidir.
Plazma proteinlerine balanan
ilalar etkiler

sonras)

69

la
TEOFLN

zellikler

Klinik Etkileimler
Klaritromisin, Eritromisin: Teofilin metabolizmas azalr.
Fluvoksamin: Teofilin metabolizmas azalr.
Diltiazem, Verapamil : Teofilin metabolizmas azalr.
Tiklopidin,Takrin : Teofilin metabolizmas azalr.
Troelandomisin: Teofilin metabolizmas azalr.
Zileuton: Teofilin metabolizmas azalr.
Sigara: Teofilin metabolizmas artar.
Benzodiazepin: Teofilin BZ'lerin sedatif etkisini azaltr.

70

OTONOM SNR SSTEM FARMAKOLOJS


OTONOM SNR SSTEMLER
I- Genel
Otonom sinir sistemi (OSS), tm sinir sisteminin istemsiz, bilin d ve otomatik olan blmdr ve istemli
hareketleri salayan somatik sinir sisteminden birok zelliiyle ayrlr.
Santral sinir sisteminin (SSS) dnda kalan periferik sinirlerin efferent blm somatik ve otonomik sinir
sistemleri olarak iki ana ilevsel alt blme ayrlabilir. Somatik sinirler, hareketi salayan iskelet kaslarn
innerve ederler. Otonom sinir sistemi, SSS'nden, i organlara, kalp ve damar sistemi gibi istemsiz ilev
gsteren yaplara bilgi tayan bir yoldur.
Otonom sinirlerin uyar gtrd yaplar irade d alrlar. OSS sempatik ve parasempatik sistem olmak
zere iki temel blmden oluur. Enterik sinir sistemi (ESS) ise OSS'nin yar otonom olan ve GS'in
kontrolnde grev alan ksmdr.
1- Otonom sinirlerin kkeni
Parasempatik pregangliyonik lifler III, VII, IX ve X. kraniyal sinirler ile sakral sinirlerden (genellikle S2-S4)
kken alr.
Sempatik sinir sisteminin pregangliyonik lifleri ise omuriliin torakal (T1T12) ve lumbal (L1L5) seviyelerinden
kken alr.
2-

OSS'nin kontol

OSS'nin periferik blmnn almasn kontrol eden merkezi ekirdeklerin bir ksm beyin sapnda
bulunmaktadr. Bu ekirdeklerin almas, limbik sistem, hipotalamus ve korteks gibi beynin daha st
dzeyleri tarafndan dzenlenir. Beyin sapndaki bu ekirdekler, periferden otonom ve somatik afferent lifler
iinde gelen uyarlar ile st merkezlerden gelen uyarlar btnletirirler ve istemsiz ilevlerin olumasn
salarlar.
3-

Gangliyonlarn yerleimi

Sempatik sinirlerin gangliyonlar omurgann her iki yannda bulunan paravertebral ve daha uzakta
bulunan (liyak gibi) gangliyonlardr. Parasempatik sistemin gangliyonlar ise genellikle uyar gtrdkleri
organlarn hemen zerinde veya o organn tabakalar arasnda bulunur.
4-

OSS'ndeki nronlar

OSS'ni oluturan sinir lifleri, ularndan salgladklar nrotransmitterlere bal olarak kolinerjik ya da
adrenerjik sinirler olarak adlandrlrlar. Kolinerjik nronlar ularndan asetilkolin (AK) salglarken adrenerjik
nronlar noradrenalin (NA) salglar (DKKAT: adrenalin deil).
Her iki sistemde de birinci ve ikinci sra nronlar olarak adlandrlan ve birbirleriyle sinaps yapan iki sra sinir
hcresi bulunur. Her iki sistemde de birinci sra nronlar kolinerjiktir, yani ularndan asetilkolin
salglarlar. kinci sra nronlarn ularndan ise; sempatik sistemde noradrenalin, parasempatik sistemde
yine asetilkolin salglanr. Fakat baz organlarda istisnai olarak sempatik sistemin ikinci sra nronlar da
kolinerjiktir. Bu sempatik kolinerjik nronlar, ekrin ter bezlerini uyarrlar.

5- OSS gangliyonlarndaki reseptrler


OSS'nin birinci sra nronlaryla ikinci sra nronlar otonom gangliyonlarda sinaps yaparlar. Birinci sra
nronlar hem sempatik hem de parasempatik sistemde kolinerjik nronlardan olumaktadr. Yani her iki
sistemde de birinci sra nronlarn ularndan asetilkolin salglanmaktadr. Salglanan bu AK otonom
gangliyonlarda ikinci sra nronlarn gvdelerinde bulunan nikotinik tip reseptrleri aktive ederler.
Tm otonom gangliyonlarda bulunan nikotinik tip reseptrler nronal tip (NN) nikotinik reseptrlerdir. izgili
kas hcreleri zerinde bulunan ve istemli hareketleri salayan reseptrler ise muskler tip nikotinik
reseptrlerdir (NM).
6- OSS'ndeki reseptrler

71

OSS'ni oluturan ikinci sra nronlardan ise parasempatik ve sempatik sistemlerde srasyla AK ve NA
salglanr. Parasempatik sistem ikinci sra nronlarndan salglanan AK efektr yaplar zerinde bulunan
muskarinik reseptrlere (M1M5) balanr. Sempatik sisteme ait adrenerjik nronlardan salglanan NA ise
efektr hcre zarnda bulunan adrenerjik reseptrlere (1-2 ve 1-2-3) balanr.

ekil 2.1 Otonom ve somatik sinir sisteminin periferdeki nronlar ve bu nronlardan salnan
nrotransmitterler (AK: asetilkolin, NA: noradrenalin, Adr: adrenalin).

Otonom Sinir Sistemleri:


1-

Sempatik Sinir Sistemi

Sempatik sistem, vaskler tonusun salanmas gibi srekli ilev gerektiren baz vcut olaylarn yerine
getirmesine ramen, daha ok gerektiinde devreye girerek anlk yantlar oluturan bir otonom sistemdir.
rnein korku, travma, hipoglisemi, souk veya egzersiz gibi etkenlere uyumu salamakla grevlidir. Bu
gibi durumlarda sempatik sistem bir btn halinde aktive olarak tm vcutta sempatik etkileri artrr.
Sempatik sinir sisteminin uyars kalp hzn artrr, kan basncn ykseltir, enerji depolarndan enerji aa
kartr. Kalp ve iskelet kasna giden kan akmn artrrken i organlarn ve cildin kan akmn azaltr, pupil,
uterus ve bron dz kaslarn gevetir. GS ve GS'de tonus ve motiliteyi azaltr, sfinkterleri kasar.

Vcutta acil durumlarda ortaya kan deiiklikler "sava veya ka" yant olarak adlandrlr. Bu yant hem
efektr organlarn dorudan aktivasyonuyla hem de adrenal medulladaki kromaffin hcrelerinden adrenalin
(% 80) ve daha az oranda noradrenalin ve dopamin (% 20) salglanmasyla oluur. Sempatik sinir sisteminin
1. sra nronlar medulla spinaliste C8-L5 (torakolomber) segmentleri arasnda intermedyolateral kolonu (Clark
stunu) olutururlar. 1. ve 2. sra nronlar vertebra gvdelerinin her iki yannda paralel bir zincir eklinde
sralanm olan paravertebral sempatik gangliyonlarda ya da liak gibi terminal gangliyonlarda sinaps
yaparlar. 2. sra nronlar paravertebral gangliyonlardan balayp efektr organlarda sonlanrlar. Birinci sra
nronlarnn aksonlar ksa, 2. sra nronlarnn aksonlar ise uzundur. Bu sistemin mediyatr
noradrenalindir. Pek ok doku hem sempatik hem de parasempatik sistemle inerve olduklar halde (dual
innervasyon) adrenal medulla, bbrekler, pilomotor kaslar, damar dz kaslar ve ter bezleri sadece
sempatik sinir sistemi tarafndan inerve edilir.
2-

Parasempatik Sinir Sistemi

Sindirim ve atklarn vcuttan uzaklatrlmas gibi ilevleri dzenler. Genellikle sempatik ve parasempatik
sinir sistemleri birbirlerinin etkilerini dengeleyecek ekilde alrlar ve parasempatik sistem dinlenme ve
sindirim durumlarnda baskndr. Parasempatik sistemin, sempatik sistemden fark bir btn olarak deil, her
bir organ sistemini ayr ayr uyarabilecek ekilde aktive olmasdr. Parasempatik sinir sisteminin 1. sra
nronlar 3 ayr yerden balar; (kraniosakral)

72

a- mezensefalon
b- bulbus
c-omuriliin sakral ksm
Parasempatik sinirler santral sinir sistemini beyin sapndan 4 kafa ifti iinde (III, VII, IX ve X) terk ederler.
Dier lifleri ise spinal kordun sakral blmlerinden kar. Btn parasempatik liflerin % 75'i, onuncu
kraniyal sinir olan vagusun iindedir. Parasempatik sistemde 1. sra nronlarn aksonlar sempatik
sistemden farkl olarak uzundur ve etkiledikleri dokularn yaknnda veya iinde bulunan gangliyonlarda
ikinci sra nronlarla sinaps yaparak sonlanrlar. kinci sra nronlarn aksonlar ise ok ksadr ve efektr
hcrelerde sonlanrlar.
Parasempatik sistemde nromediyatr asetilkolindir. Asetilkolin effektr hcreler zerinde bulunan
muskarinik reseptrleri araclyla parasempatik sistemin tipik etkilerini oluturur. Asetilkolin. ayrca, tm
sempatik ve parasempatik gangliyonlarda, adrenal medullada, somatik sistemde ve beyindeki kolinerjik
nronlarda nromediyatrdr.
Asetilkolin beyindeki baz blgeler ve somatik sistem haricinde yukarda saylan tm yerlerde nronal tip
nikotinik reseptrlerle (NN) etkileir Somatik sistemde muskler tip nikotinik reseptrlerle (NM), i organlarda
ve beyindeki dier blgelerde ise muskarinik reseptrlerle etkileir.
3- Non-adrenerjik non-kolinerjik sistem (NANK)
Otonom sinir sisteminde, sempatik ve parasempatik liflerin yan sra, adrenerjik ya da kolinerjik olmayan sinir
lifleri de bulunmaktadr. Bu sistemdeki hcreler baz mediyatrleri (kotransmitter) salglayarak OSS'nin
organlar zerindeki ince ayarn gerekletirirler. Ayrca NANK sistemi, sempatik ve parasempatik sistem
gibi sadece efferent olmayp afferent lifleri de iermektedir.
Esas olarak mide barsak kanalnn tonusu, motilitesi ve salglama ilevlerini dzenler. Transmitterleri: ATP,
VP, GABA, CGRP (Kalsitonin geni ile ilikili peptid), CCK (kolesistokinin), P maddesi, nropeptid Y,
somatostatin gibi maddelerdir.

Parasempatik Sistem
Otonomik ilalarn etki mekanizmalarnn iyi anlalabilmesi asndan otonomik nrotransmitterlerin sentez,
depolanma, salnm ve ykmlarnn bilinmesi olduka nemlidir. Aklda tutulmas gereken en nemli nokta
sempatik ve parasempatik sistemlerin birinci sra nronlar ile parasempatik sistemin ikinci sra nronlar
kolinerjiktir. Kolinerjik sinir ularnda uyar iletimi 6 aamadan oluur:
1-

Asetilkolin sentezi

Hcre dnda bulunan kolin, sodyumu tayan bir sistemle hcre iine alnr. Bu tayc hemikolinyum
tarafndan inhibe edilebilir. Asetilkolin sentezinde hz kstlayc basamak kolinin membrandan transportudur.
Aksonun ucunda mitokondride oluturulan asetil CoA ile hcre dndan uptake yoluyla hcre iine alnan
kolin birletirilerek asetilkolin oluturulur. Bu reaksiyonun enzimi kolin asetil transferazdr (KAT).
2- Asetilkolinin vezikllerde depolanmas
Sitoplazmada sentez edilen asetilkolin, aktif transport mekanizmas ile vezikllerin iine alnr ve depolanr. Bu
eylemin amalarndan biri nrotransmitterin sitoplazmada yklmasn engellemek, dieri ise nronal uyaryla
sinaptik arala nrotransmitter boaltlmasn salamaktr (sinirsel uyaryla sadece vezikldeki
nrotransmitter salnr, sitoplazmadaki salnmaz). Vezikler asetilkolin pompas vezamikol maddesi
tarafndan bloke edilir.
3- Asetilkolinin salverilmesi
Voltaja duyarl Na+ kanallarnn (tetrodotoksin bu kanallar bloke eder) oluturduu aksiyon potansiyeli
akson boyunca iletilir ve sinir ucuna ulatnda presinaptik hcre zarndaki voltaja duyarl omega tipi
kalsiyum kanallar alrlar ve hcre ii Ca+2 dzeyi artar. Omegakonotoksin bu kalsiyum kanallarn bloke
ederek asetilkolin salnmn basklar. Omega tipi kalsiyum kanallarnn almasyla hcre iinde artan Ca+2,

73

vezikl membrannda ve hcre membrannda bulunan baz proteinlerle etkileerek her iki membrann
kaynamasna ve ekzositozise neden olur.
Bu proteinler sinaptobrevin, sinaptotagmin ve SNAP adl baz zel proteinlerdir. Vezikln destabilize
olarak hcre membran ile kaynamas sonucu asetilkolin sinaptik arala braklr. Bu salnm Clostridium
botulinum tarafndan sentezlenen botulinum toksini ile geri dnmsz (irreversible) olarak bloke
edilebilir. Botulinum toksini vezikl membrannda bulunan sinatobrevin proteinine kovalent balanp formunu
bozar, bylece asetilkolin salnmn geri dnmsz olarak bloke eder. "alatrotoksin" ad verilen karadul
rmceinin zehiri ise hem kolinerjik hem de adrenerjik vezikllerin bir anda masif bir ekilde boalmasna
neden olur.
4-

Reseptre balanma

Asetilkolin salnd blgeye gre nikotinik veya muskarinik reseptrlere balanr. Asetilkolinin balanmas ile
post sinaptik reseptrler aktive olur ve hcre iinde yant oluur.
5-

Asetilkolinin ykm

Asetilkolin, sinaptik aralkta asetilkolinesteraz enzimi tarafndan hzla kolin ve asetata paralanr. Bu ykm
ylesine hzldr ki sinaptik arala salnan asetilkolinin yarsndan ou, daha herhangi bir reseptrle
etkileemeden ykma uram olur. Asetilkolinesteraz sinaptik aralktan baka eritrositlerde, trombositlerde,
lenfositlerde ve plasentada bulunur.
Psdokolinesteraz (btirilkolinesteraz), asetilkolini, asetilkolinkolinesteraza gre daha yava olarak paralar,
en hzl paralad madde butirilkolindir. Pseudokolinesteraz, sinaptik aralkta bulunmaz. Non-selektif bir
esterazdr ve ila metabolizmasnda da grev alr (rnein sksinilkolin, prokain, esmolol).
Psdokolinesteraz karacier ve plazmada bol miktarda bulunur.
6-

Kolinin geri alm ve yeniden kullanm:

Sinaptik aralkta asetilkolinin paralanmasndan oluan kolin, 1. basamakta bahsedildii ekilde hcre iine
uptake yoluyla alnr ve yeniden asetilkolin oluumunda kullanlmak zere sitoplazmaya braklr.
Asetilkolinin kendisi (hzla paraland iin) nron tarafndan uptake edilemez.

ekil 2.2 Kolinerjik nronlarda ileti basamaklar.


IV- Kolinerjik Reseptrler
Kolinerjik reseptrler asetilkolinin etkisini taklit eden maddelere olan afinitelerine gre nikotinik ve muska-rinik
olmak zere ikiye ayrlr.
1- Nikotinik reseptrler

74

Yapsal olarak be alt birimden olumu bir komplekstir. Nikotinik reseptrler ligandla alp kapanan iyon
kanallardr (iyonotropik reseptrler). Reseptr aktive olduunda bu beli kompleksin ortasndaki kanal
alarak hcre dndan hcre iine Na+ girii balar. Hcre iinde artan Na+ konsantrasyonu, hcrenin
depolarize olmasn salar. Depolarizasyon ile hcrede hzl bir uyarlmaya neden olurlar. Nikotinik
reseptrlerin ikinci ulak mekanizmalar yoktur. Bu reseptrler asetilkolin tarafndan uyarlabildikleri gibi
nikotin tarafndan da aktive edilebilirler ancak muskarine afiniteleri dktr.
Nikotin balangta reseptr uyarr fakat daha sonra bloke eder. Nikotinik reseptrler nronlarda bulunan
nronal tip nikotinik reseptr (NN) ve izgili kaslarda bulunan muskuler (muskarinik deil) tip nikotinik reseptr
(NM) olmak zere ikiye ayrlr. Muskuler tip reseptrler d-tbokrarin, pankronyum ve benzeri nromuskuler
blokerler tarafndan bloke edilirken, nronal tip reseptrler heksametonyum, mekamilamin ve benzeri
gangliyon bloke edici ilalarla bloke edilebilir. Nikotinik reseptrler beyin, adrenal medulla, sempatik ve
parasempatik tm otonom gangliyonlar ve nromskler kavakta bulunurlar

ekil 2.3: Nikotinik reseptr protein kompleksi (iyonotropik reseptrler).


2- Muskarinik reseptrler
lk olarak Amanita muscaria adl mantardan elde edilen doal bir alkoloid olan muskarin ile uyarlabildikleri
iin bu ismi almlardr. Ml, M2, M3, M4 ve M5 olmak zere be adet alt tipi tanmlanmtr. Tm muskarinik
reseptrler uzun bir peptid zincirinden olumaktadr. Bu peptid hcre membrann 7 kere delerek geer (7
transmembran geili). Muskarinik reseptrler, hcre iinde G proteinleri ile kenetli metabotropik
reseptrlerdir. Reseptrn uyarlmas ile deiik G proteinleri aktive edilir ve ikinci ulak mekanizmalar
devreye sokularak hcrelerde deiik etkiler oluturulur. Beyinde tm alt tipler bulunur. Periferde ise M1'ler
midenin parietal hcrelerinde; M2'ler kalp ve dz kas hcrelerinde, M3'ler dz kas ve d salg
bezlerinde bulunurlar. M4 ve M5 reseptrlerinin insan vcudundaki dalmlar ve ilevleri halen
aratrlmaktadr.

ekil 2.4: Muskarinik reseptr G-proteini kompleksi (metabotropik reseptrler).


a) kinci Ulak Mekanizmalar
Muskarinik reseptrler, nikotinik reseptrlerden hem yapca hem de ilev olarak ayrlrlar. Muskarinik
reseptrler yapca 7 kez membran delip geen peptid zincirinden oluurlar ve hepsi G proteinleri ile
kenetlidir. M1, M3 ve M5 (tek sayl) reseptrleri Gq proteini ile kenetlidirler ve fosfolipaz-C'yi aktive ederek
fosfoinositol hidrolizi ile inositol-3-fosfat (P3) ve diailgliserol (DAG) olutururlar. M2 ve M4 (ift sayl)

75

reseptrlerinin ikincil ulak mekanizmalar ise Gi proteini araclyla adenilatsiklaz inhibisyonu ve buna bal
olarak hcre iinde siklik AMP (cAMP) miktarnn azalmas ve potasyum kanallarnn almasdr.
b)

Muskarinik M1 reseptr

Beyinde, renme ve bellekle ilgili kolinerjik yolaklarda postsinaptik, otonom gangliyonlarda presinaptik ve
periferde ise pre- ve postsinaptik olarak bulunurlar. Arekolin, izoarekolin ve oksotremorin M1
reseptrlerinin selektif agonisti, pirenzepin ve telenzepin ise selektif antagonistleridir.
c)

Muskarinik M2 reseptr

Esas olarak kalpte bulunan bu reseptr alt tipi, baz dz kas hcrelerinde ve beyinde de bulunur. Ayrca
periferde kolinerjik sinir ularnda presinaptik olarak da bulunur ve otonom nronlardan nrotransmitter
salnmm inhibe eder. Henz klinik kullanma girmi selektif bir agonist ya da antagonisti yoktur.
d)

Muskarinik M3 reseptr

Mesane, bron, GS gibi dz kasl yaplarda, salg bezlerinde ve beyinde bulunur. Bu reseptrn
uyarlmasyla yerine gre dz kaslarda kaslma veya salglarda art oluturur.
Ayrca damar endotel hcrelerinde bulunur ve uyarlmasyla nitrik oksit (NO) salnmasna sebep olur ve NO
aracl damar dz kaslarnda belirgin geveme (hipotansiyon) grlr.

76

PARASEMPATK SSTEM ETKLEYEN LALAR


1- PARASEMPATOMMETKLER
Kolinomimetik ya da muskarinik ilalar olarak da adlandrlan bu grup ila, hedef hcrelerde asetilkolinin
etkisini taklit ederler. Bu gruptaki ilalar balk altnda toplanabilirler;
a- Muskarinik agonistler
b- Antikolinesterazlar
c- Gangliyon stimle edici ilalar
Btn bu ilalarla oluan etkiler birbirlerine benzer ancak ilalarn etki mekanizmalar farkldr. Muskarinik
agonist ilalar parasempatik sistemin etkilerini taklit etmekle kalmaz ancak vcutta bulunan fakat
parasempatik sistem tarafndan uyanlmayan muskarinik reseptrleri de etkilerler. Damar endotel hcreleri
parasempatik sistem tarafndan inerve edilmedikleri halde zerlerinde muskarinik reseptr (M3) bulundururlar
ve muskarinik agonist maddeler tarafndan uyarldklarnda nitrikoksit (NO) salglayarak damarda gevemeye
neden olurlar. Genel olarak tm bu ilalar aadaki farmakolojik etkileri olutururlar:
1- Kardiyovaskler Sistem
Muskarinik agonistler (DKKAT: parasempatik sistem deil) damar endotelinde bulunan M3 reseptrler
araclyla NO salverilmesine neden olup vazodilatasyon olutururlar. Vazodilatasyona bal olarak kan
basncnda dme, ciltte kzarma ve s art gzlenir. Sinoatriyal dm zerinde negatif kronotrop etki
gsterip bradikardi yaparlar. Ancak kan basncnn dmesi sonucu sempatik sistemin devreye girmesiyle
refleks taikardi de ortaya kabilir.
Daha yksek dozlarda ise kalp zerinde parasempatik hakimiyeti salayarak yine bradikardi olutururlar.
Daha da yksek dozlarda atrioventrikler dmde ileti hzn yavalatp kalp blou yapabilirler. Atriyum kas
zerinde negatif inotrop etkilidirler. Ventrikllerde ise parasempatik inervasyon bulunmaz, bu yzden
ventriklde negatif inotrop etki gstermezler.
2-GS
Tm GS eperindeki dz kaslar kasarak tonus ve motiliteyi artrrlar. GS sfinkterlerinde ise geveme
yaparlar ve midenin boalma hzn ve besinlerin barsaklara gei hzn artrrlar. Ancak dier sfinkterlerin
tersine gastrosefajial sfinkteri (alt sefagus sfinkterini) kasarak gdalarn yukarya kan da engellerler.
Tkrk, asit, pepsin, musin salgsn artrrlar. Pankreas ve barsak mukozas salglarn artrrlar.
Pankreas salgsndaki tripsin, lipaz ve amilaz konsantrasyonlarn artrrlar.

ekil 2.5: Gzde otonom sistem tarafndan uyarlar yaplar ve uyar oluturan otonom alt dallar.
3-Gz
risin sfinkter (sirkler) kasn kasp miyozise neden olurlar. Bunun sonucu olarak irisin kalnl azald iin
iridokomeal a geniler ve Schlemm kanalna akz hmr ak artar ve gz ii basnc der. Bu nedenle
glokomda (zellikle de dar al olanda) kullanlrlar. Silyer kas kasp lensin krcln artrrlar ve gz
yakn grme pozisyonuna sokarlar ve uzak grmeyi bozarlar, bu olaya akomodasyon spazm denir. Gz ii
svsnn yapmn da artrrlar.
Ayrca lokal olarak uygulandklarnda sklera damarlarn genileterek gzde kzarkla ve kornea demine

77

neden olurlar. Kataraktl hastalarda ise miyozis sonucu lensin k gren ksm azald iin gze gelen n
lensteki opasitelere denk gelmesi ve retinaya dmesinin engellenmesi sonucu grmeyi bozabilirler.
4- Solunum sistemi
Bron dz kasnda kaslma yaparak bronkokonstrik-siyona neden olurlar. Ayrca broniyal bezleri stimle
ederler ve sekresyonu artrrlar.
5-

Mesane

Detrusor (eper) kasn kasarak mesane hacminin azalmasn salarken bir yandan da trigon ve sfinkter
kasn geveterek miksiyona neden olurlar. Ayrca Cireterde de tonusu artrrlar. Parasempatolitikler ise
riner sistem koliklerinde spazmolitik olarak kullanlabilirler.
6-

D salg bezleri

Tm d salg bezlerini uyararak salglarn artmasna neden olurlar. Rinore, ekrin terleme (sempatik ancak
muskarinik) ve lakrimasyon grlr.
7-SSS
Asetilkolin ve esterleri kuvarterner amonyum bileii olduklar iin kan beyin bariyerini geip SSS'ne
giremezler. Ancak alkoloid olanlar ile baz antikolinesterazlar SSS'ne geerler fakat normal dozlarda belirgin
bir etki oluturmazlar.

Kolinomimetik lalar

Dorudan Etkili Parasempatomimetikler


1. Kolin Esterleri
Asetilkolin
Hem muskarinik hem de nikotinik etkisi vardr. ok eitli etkiye bir arada neden olduu ve plazma esteraz
tarafndan ok abuk ykld iin tedavide kullanlmaz.
Oral yoldan etkisizdir. V verildiinde kan basncn drr ama atropin uygulandktan sonra verilirse
sempatik gangliyondaki etkileri n plana kp kan basncn ykseltir.

Metakolin
Asetilkolinin -metil esteridir. Psdokolinesteraza dayankl olduu iin etki sresi asetilkolinden daha
uzundur. Nikotinik etkisi olduka dktr. KVS zerine nispeten selektif etkinlik gsterir. Astml tehisinde
satama testi (provokasyon veya challenge test) amacyla aerosol eklinde kullanlr.

78

Karbakol (Miostat)
Karbamilkolin olarak da bilinen karbakoln hem muskarinik hem de nikotinik etkinlii vardr. Kolinesteraza
dayankl olup etki sresi uzundur. Bir dnem sadece oftalmolojide glokom tedavisinde kullanlmtr. Esasen
deneysel bir ajandr.

Betanekol
Karbakoln metil trevidir ve kolinesteraza dayankldr. Sadece muskarinik etki yapar. Nikotinik etkinlii
yoktur. GS dz kaslar ve mesane zerinde selektif ve gl kasc etkisi vardr.
rolojide non-obstrktif mesane atonisi tedavisinde kullanlr. Alt sefagus sfinkterini kast iin refl sefajit
tedavisinde kullanlabilir (HCI asit sekresyonunu artrd halde).

Tablo 2.1: Kolin esterlerinin muskarinik ve nikotinik etkileri ile kolinesteraza


duyarllklar
Kolin esterleri

Kolinesteraza
duyarllk

Muskarinik etki

Nikotinik etki

Asetilkolin

++++

+++

+++

Metakolin

++++

Karbakol

Yok

++

++

Betanekol

Yok

++

Yok

Pilokarpin (Pilokarsol- Pilosed)


Pilocarpus jaborandi adl sarman yapraklarndan elde edilir. Tersiyer amin yapsndadr ve
asetilkolinesterazn hidrolizine dayankldr. En belirgin etkisi ter bezleri zerinedir ancak bu amala
kullanlmaz (cilt altna 10-15 mg verildiinde 2-3 litre gibi olduka belirgin bir ter kayb yapar. Bu etkisi atropin
tarafndan engellenebilir).
Dier d salg bezlerini de uyararak, tkrk ve mide salgsnn artmasna neden olur. Dz kasl yaplarda ise
kaslmaya neden olur.

Gze lokal olarak uygulandnda miyozis ve akomodasyon spazmna neden olur ve hzla (15-30 dak.) gz ii
basncn drr.
Esas olarak oftalmolojide akut glokom krizi ve kronik glokom tedavisinde kullanlr.

Arekolin
Areca ctechu bitkisinin meyvelerinden elde edilir. Muskarinik etkisi yannda belirgin nikotinik etkisi vardr.
SSS'ni eksite ederek fori oluturur. renme ve bellekle ilgili M1 reseptrlerini selektif olarak uyararak bu
ilevleri artrabilir.
Alzheimer hastalnda bellei dzeltebilir ancak vcutta hzla metabolize edildii iin bu etkisi ksa srer.

Muskarin
lk olarak Amanita muscaria adl mantardan elde edilmi bir alkaloiddir. 1900'ICi yllarn banda kolinerjik
reseptrler tanmlanrken mantarda bulunan muskarine ve ttnde bulunan nikotine verdikleri yanta gre
muskarinik ve nikotinik olarak ikiye ayrlmlardr. Ancak bu mantarn muskarin ierii olduka dktr (hatta
zehirlenmesinde muskarinik deil antimuskarinik, atropin benzeri etkiler n plandadr).
Muskarin en fazla miktarda nocybe, Clitocybe ve Omphalotus tr mantarlarda (nocybe patouillardi,
Clitocybe dealbata, Omphalotus olearius gibi) bulunur. Muskarin dier alkoloidlerden farkl olarak kuvarterner
amonyum yapsndadr ve tpta ila olarak kullanlmaz. Daha ok klinik toksikolojide yeri vardr ve bahar
aylarnda sk karlalan mantar zehirlenmelerine neden olurlar.

79

Aseklidin
Yapca arekoline benzeyen sentetik bir ilatr. Pilokarpin gibi glokom tedavisinde kullanlr.

Oksotremorin
Beyinde striatumdaki muskarinik reseptrleri selektif olarak uyarp, tremor, ataksi ve rijidite oluturarak,
Parkinson benzeri bulgular ortaya kartr. Deney hayvanlarnda deneysel Parkinson oluturmak iin
kullanlr.

B. Dolayl Etkili Parasempatomimetikler (Antikolinesterazlar)


Asetilkolini ykan asetilkolinesteraz enziminin aktif blgesi iin asetilkolin ile yarrlar ve enzimi bloke ederek
tm kolinerjik sinapslarda ve gangliyonlarda asetilkolin birikimine neden olurlar. Dorudan etkili ilalardan
farkl olarak hem muskarinik hem de nikotinik etki ortaya kartrlar ve dolaysyla da ok eitli etkiye
birden neden olurlar.
Parasempatik gangliyonlarda ve nroefektr kavaklarda yapt etkiler parasempatomimetik etkilerdir.
Sempatik gangliyonlar, adrenal medullay ve nromuskuler kava da stimle ederler ve kan basncn
ykseltebilirler.
Nromuskuler kavakta asetilkolin miktarnn artmasna bal olarak izgili kaslarda nce fasiklasyonlar
ardndan da fel meydana getirirler. Pseudokolinesteraz da inhibe ettikleri iin bu enzimle yklan
(sksinilkolin, prokain gibi) ilalarn etkisini de uzatrlar.
Asetilkolinesteraz geri dnml ya da geri dnmsz bloke edebilirler.
Geri dnmsz blokaj yapan maddelerin ou insektisid olarak kullanlrlar. Geri dnml olanlar
insanda ila olarak kullanlabilirler.

1. Geri Dnml Asetilkolinesteraz nhibitrleri


Edrofonyum (Tensilon)
Yapca karbamil grubu kopmu neostigmindir. Reversibl inhibisyon yapar ve etki sresi ok ksadr (en ksa
etkilisi 10-20 dak). Miyastenia gravis hastalnn tehisinde kullanlr.

Ambenonyum
Yapca edrofonyuma benzer ancak ift kuvarterner amonyum grubu ierdii iin etki sresi daha uzundur.

Distigmin
Yapca ambenonyum ve edrofonyuma benzer. Geri dnml antikolinesterazlar iinde en uzun etkili
olandr.

Fizostigmin
Orta Afrika'da yetien Physostigma venenosum bitkisinin tohumlarndan elde edilen bir alkaloiddir. Ezerin
olarak da adlandrlr.
Tersiyer amin yapsndadr ve dierlerinden farkl olarak SSS'ne geebilir ve dolaysyla da tm vcutta
kolinerjik etkinlii artrr.
Barsak ve mesane atonisinin tedavisinde, glokomda kullanlr. SSS'ne geebildii iin, atropin, fenotiyazin
grubu antihistaminik ile antipsikotikler ve trisiklik antidepresanlarla olan zehirlenmelerde ortaya kan
antikolinerjik belirtileri gidermek iin antidot olarak kullanlabilir.
Ayrca, Alzheimer hastal ve tardif diskinezi gibi hastalklarnn tedavisinde denenmektedir.

Neostigmin (Prostigmine)
Fizostigminin tersine kuvarterner amonyum grubu ierdii iin SSS'ne geemez ve sadece periferik etki

80

gsterir.
iskelet kaslarna olan etkisi fizostigminden daha gldr.
Mesane ve GS atonilerinde, cerrahi anestezide nromuskler blokerlerin etkisini sonlandrmada ve
miyasteniya gravis tedavisinde kullanlr.

Pridostigmin (Mestinon)
Etki sresi neostigminden daha uzundur ve dierleri gibi miyasteniya gravis tedavisinde kullanlr. Takrin,
Donepezil (Aricept), Rivastigmin (Exelon) ve Galantamin
Fizostigmin gibi tersiyer amin yapl olduklar iin SSS'ne geerler ve demans, Alzheimer gibi hastalklarda
kognitif (bilisel) yetenekleri artrmak amacyla kullanlrlar.

2. Geri Dnmsz Asetilkolinesteraz nhibitrleri


Asetilkolinesteraza kovalent olarak balanp tm kolinerjik sinapslarda asetilkolin konsantrasyonunu uzun
sreli olarak artrrlar. Bu maddelerin hemen tamam iddetli toksik etkilere sahiptir.
nsektisid (organofosforlu insektisidler) ve kimyasal silah olarak (sava gazlar: tabun-sarin-soman)
gelitirilmitir. Genellikle tpta ila olarak kullanlmazlar.
Tpta ila olarak kullanlanlar: Genellikle, insanlarda ve memeli hayvanlarda hzla biyotransformasyona
urayan baz organofosfatlar, glokom ya da eitli paraziter enfestasyonlar gibi kstl birka endikasyonda
sadece lokal veya haricen kullanlabilirler.
Ekotiofat ve zoflurofat glokom tedavisinde topikal olarak kullanlr. (Ekotiofat = Phospholinjodid)
Tiyofosfat insektisidleri: Paratiyon ve Malatiyon (Sabitoks) vcut ve sa bitinde haricen kullanlrlar.

Asetilkolinesterazn Yeniden Aktivasyonu


Organofosfat zehirlenmelerinde tedavi amacyla orga-nofosfatlarla kovalent ba yapm durumdaki
asetilkolinesterazn yeniden aktivasyonu hedeflenir. Bu zehirlenmelerde atropinle birlikte ilk 24-36 saat iinde
kolinesteraz enzimi reaktivitatrleri kullanlr. Bu ilalar; Pralidoksim (PAM) Obidoksim ve
Diasetilmonoksim (Toxogenin) Bu ilalar SSS'ne geemezler ve zaman ilerledike kolinesteraz enzimi ile
zehirlenmeye yol aan organofosfat arasndaki balar salamlat iin (aging-yalanma olay) etki
gsteremezler.

Organofosfat zehirlenmesinin klinii


Tarm ilac olarak kullanlan organofosfatlarla olan zehirlenmelerle, zellikle krsal kesimlerde sklkla
karlalmaktadr. Organofosfatlar, inhalasyonla alnabildii gibi, yada znrlkleri fazla olduu iin
genellikle ciltten emilerek de vcuda girerler. Bu ihtimal gz nnde bulundurularak, ilk yaplmas gereken
ilem hastann zerindeki tm giysilerin kartlmas (rezervin uzaklatrlmas) ve ciltteki organofosfat
ntralize etmek amacyla cildin sodyum bikarbonat solsyonu ya da bu bulunamyorsa sabun gibi bazik
bir maddeyle ve bol suyla ykanmasdr.
Daha sonra sinaptik aralklarda organofosfatn etkisiyle birikmi olan asetilkolinin etkilerini geriye evirmek
amacyla zgn antidot olan atropin uygulanmaldr.
Eer yalanma (aging) olay gereklemeden hasta klinii getirilebilmise, enzim reaktivatrleri kullanlabilir
(pralidoksim gibi).
Organofosfat zehirlenmelerinde parasempatomimetik (muskarinik) belirtiler n plandadr. Bunlar; karn
ars, bulant, kusma, salglarda art (tkrk, gzya, burun ve bron sekresyonlar), terleme, miyozis,
akomodasyon spazm, bronkospazm, bradikardi gibi belirtilerdir.
Bunlara ilave olarak kas-sinir kavanda asetilkolin birikimine bal olarak kaslarda fasiklasyonlar, istemsiz
kaslmalar, gszlk, ileri dnemde fel ve SSS'deki sinapslarda asetilkolin birikimine bal olarak da
konfzyon, ataksi, konuma gl, reflekslerin bozulmas, konvlsiyon ve koma gibi belirtiler grlr.
Dorudan etkili parasempatomimetik zehirlenmesi ile organofosfat zehirlenmesinin klinii birbirine benzer.
Aralarndaki fark ise iskelet kaslarna ait bulgulardr. Bu tr (nikotinik) bulgular sadece antikolinesterazlarla
ortaya kar.

81

Endikasyonlar

Paralitik ileus ve mesane atonisi

Nrojenik mesane

Glokom

Myasteniya gravis

Refl zofajiti

Atropin, fenotiyazin, antihistaminik ve trisiklik antidepresan zehirlenmelerinde.

Yan Etkileri

Salivasyon

Bulant, kusma

Terleme

Grme bulankl

Bronkospazm

Hipotansiyon, bradikardi

Kontrendikasyonlar

GS ve retrada mekanik obstrksiyon

Astm (astm krizine neden olur)

Hipertiroidi (ar duyarllk reaksiyonu atriyal fibrilasyona yol aar)

Koroner kalp hastal (aterosklerotik blgede vazokonstriksiyon yaparlar)

Gebelik

Peptik lser

Dolam bozukluklar

la Etkilemeleri:

blokerlerle birlikte kullanldnda bradikardi artabilir.

82

OTONOM SNR SSTEM GANGLYONLARINA ETK EDEN LALAR


Gangliyonlar etkileyen ilalar sempatik ve parasempatik sistemlere kar herhangi bir seicilik gstermezler.
Her iki otonom sistemi birden uyarr ya da bloke ederler. Otonom sinir sisteminden kan tm uyarlara
nikotinik reseptrler seviyesinde etki ederler.
Tm otonom kontrol sistemlerini bozarlar. laca kar oluabilecek yant nceden kestirmek genellikle
mmkn deildir. Ortaya kan etki sempatik ve parasempatik etkilerin toplamdr. Ancak organ zerinde
hangi sistem daha hakim ise o sistemin uyarlmasna ya da bloke edilmesine ait bulgular ortaya kabilir.
rnein bir gangliyon stimlan GS'de parasempatomimetik ya da sempatolitik bir ilam gibi etki
gsterebilir. Genellikle tedavi deeri olmayan deneysel maddelerdir.

1-GANGLYON BLOKERLER
Gerek parasempatik, gerek sempatik gangliyonlarda iletiim asetilkolin ve nronal nikotinik reseptrler
araclyla gerekleir. Bu nedenle her iki otonom alt dal da baskladklar iin oluturduklar etkiler ok
eitli ve ardr. Bu nedenle tedavi deeri olmayan deneysel maddelerdir.
a) Kompetetif Blokerler:
Bu ilalar, otonom gangliyonlarda bulunan nronal tip nikotinik reseptrlerin (NN) kompetetif antagonistidirler.
Trimetafan kamsilat Enksa etkili olanIdr. Acil hipertansif tedavide kontroll hipotansiyon oluturmak iin V
infzyonla bir dnem kullanlmtr. SSS'ne geemez. Histamin salnmna neden olabilir.
Mekamilamin: Sekonder amin trevidir ve SSS'ne geebilir. Omurilik zedelenmesine bal otonom
hiperrefleksi tedavisinde kullanlr. Bu ila ayrca SSS'nde nikotinin etkilerini bloke edebildii iin sigaray
braktrma tedavisinde denenmitir.
Tetraetilamonyum, Pentolinyum, Klorizondamin ve Hekzametonyum kompetetif gangliyon blokaj yapan
dier maddelerdir.
b)

Depolarizan Blokerler

Bu ilalar, otonom gangliyonlardaki nikotinik reseptrlerin (NN) agonistidirler. Gangliyonlar stimle eden bu
ilalar daha sonra gangliyon hcrelerinde kalc depolarizasyon yaparak blokaja neden olurlar. Bu maddeler;
nikotin ve lobelindir. Gerekte ise etkileri doza bamldr. Dk dozlarda gangliyon stimlasyonu
yaparlarken, yksek dozlarda gangliyon blokaj olutururlar.
c)

Kappa-bungaro toksin

Bir ylan zehiridir ve selektif olarak NN tipi nikotinik reseptrleri bloke eder.

Gangliyon Blokerlerinin Farmakolojik Etkileri


KVS: En belirgin etkileri postural hipotansiyondur. Arteriollerde dilatasyon yaparak total periferik rezistans
(TPR) drrler. Venllerde dilatasyon oluturarak, kann periferde gllenmesini salarlar. Ayrca,
ventrikller zerindeki sempatik tonusu kaldrrlar. Son iki nedenden dolay kalbin debisini azaltrlar. Kalp atm
hz zerine olan etkileri deikendir; istirahatte taikardi, egzersiz srasnda ise kalp hznda yavalama
yaparlar.
GS: Tonus ve motiliteyi azaltrlar, mide boalmasn geciktirirler. Sekresyonlar azaltrlar.

Dz Kaslar: Genel olarak dz kaslarda geveme yaparlar. Mesane kapasitesini artrrlar, miksiyon gl
olutururlar.
Gz: Zayf bir midriyazis ve belirgin siklopleji yaparlar.
D Salg Bezleri: Genel olarak salglarda azalma yaparlar. Terlemeyi inhibe ederler.
Seksel Yaplar: Erkeklerde ereksiyon ve ejeklasyonu engelledikleri iin impotans yaparlar.
SSS: Geemedikleri iin etki oluturamazlar.

83

2- GANGLYON STMLANLARI
Nikotin: Ttn bitkisinin (Nicotina tabacum) yapraklarndan elde edilen bir alkaloiddir. Doza bal olarak tm
gangliyonlar nce uyarr, sonra da paralize eder. nce kan basnc ve kalp atm hzn artrr, GS'in
peristaltizmini ve vcut sekresyonlarn artrr. Ysek dozunda kan basncn drr ve GS ile mesane
kaslarn gevetir.
Lobelin: Etkileri ayn nikotin gibidir.
DMPP: (dimetilfenilpiperazinyum) Sentetik bir nikotin analoudur.

PARASEMPATOLTKLER - (ANTMUSKARNKLER)
Efektr hcrelerde muskarinik reseptrleri bloke eden ilalardr. Nikotinik reseptrleri etkilemezler.
Antimuskarinik ilalarn ou, muskarinik reseptr alt tipleri zerine eit derecede antagonistik etki gsterirler.
Sadece parasempatik sisteme ait olanlar deil fakat (sempatik sistemdeki ekrin ter salgsn salayan
muskarinik reseptrler gibi) tm muskarinik reseptrleri bloke ederler.
Nromuskler kavak ve otonom gangliyonlar zerine etkileri (nikotinik) yok denecek kadar azdr. Vcuttaki
birok organ her iki otonom sistem tarafndan da uyarld iin, parasempatik sistemin basklanmas
sempatik sistem etkilerin daha baskn duruma gemesine neden olur. Bu da ou zaman antimuskarinik
(parasempatolitik) ilalarn sempatomimetikmi gibi yanl alglanmasna neden olur. Gerekte ise
parasempatolitik ilalar ile sempatomimetik ilalar benzer etkiler gsterseler de, bu iki grubun ayn ilalar
olduu anlamna gelmez.
Antimuskarinik ilalar drt grupta incelenirler;
a- Belladon alkaloidleri
b- (Belladon alkaloidlerinin) sentetik analoglar
c- Kuvarterner amin trevleri
d- Selektif etkili parasempatolitikler

1- Belladon Alkaloidleri:
A- Atropin:
Atropa belladona bitkisinden elde edilen atropin, asetilkolinin muskarinik reseptrlere balanmasn kompetitif
olarak inhibe eder.
Hem santral hem de periferik etkili bir antimuskariniktir. Sistemik yoldan uygulandnda oluturduu etkiler
3-4 saat srerken gze topikal olarak uygulandnda ise etkileri gnlerce srebilir (72 saat). Atropin bal
altnda toplanm olan aadaki farmakolojik etkiler genel olarak tm antimuskariniklerle az ya da ok
grlen etkilerdir.
1- Kardiyovaskler sistem
Sinoatriyal dmde M2'leri bloke edip kolinerjik aktiviteyi azaltarak taikardi yapar. AV dm zerindeki
vagal tonusu da kaldrarak AV iletimi hzlandrr ve EKG'de PR arl ksalr.
Genel olarak damar yataklar, parasempatik sistem tarafndan inerve edilmedii iin, kan basncnda ve
damar direncinde belirgin bir deiiklik yapmaz ancak kalpte taikardi oluturduu iin kan basncn hafif
bir art yapabilir.
Sempatik sistemle olmasna ramen muskarinik reseptrler araclk ettii iin terlemeyi basklar ve cilt
damarlarnda vazodilatasyon ile buna bal flushing yapabilir (termoreglatuar merkezin, s artna
refleks olarak verdii yant).
2-GS
Dz kaslarn tonus ve motilitesini azaltr. Motiliteyi azalttndan dolay antispazmodik olarak kullanlr.
Barsak geiini azaltp konstipasyon yapar ve bu nedenle ishal tedavisinde kullanlabilir.
3-Gz
risin sfinkter kas zerindeki parasempatik hakimiyeti kaldrarak midriyazis yapar. Midriyazis srasnda iris,
bir perde gibi kendi zerine katlanarak perifere doru ekilir ve Schlemm kanaln kapatabilir, bu yzden dar

84

al glokomda kontrendikedir, ata balatabilir. Siliyer kasa gelen parasempatik uyarlar bloke ederek bu
kas gevetir ve lensin kalnlnn azalmasna ve yakn grmenin bozulmasna neden olur (akomodasyon
felci - siklopleji). Gzde uzun etki sresi nedeni ile veit ve iritiste sineileri nlemek amacyla kullanlr.
Ayrca hem siklopleji hem de midriyazis oluturduu iin oftalmolojide gz dibi muayenesi iin kullanlr.
4-

Solunum sistemi

Bron dz kaslarnda gevemeye (bronkodilatasyon) ve sekresyonlarda azalmaya neden olur


(ipratropyum bromr, atropinin kuvarterner amin trevidir, astm ve KOAH tedavisinde kullanlr).
5-

riner sistem

Mesanenin detrusor kasn gevetir, sfinkter ve trigon blgesindeki kaslar kasp miksiyon gl ve idrar
retansiyonu oluturur. Nrojenik mesane, stres inkontinans ve enrezis noktrna gibi hastalklarn tedavisinde
kullanlr. Ayrca reterlerin tonus ve motilitesini azaltr, renal pelvisi geniletir.
6- D salg bezleri
Tkrk ve ter bezlerinin salgsn inhibe eder (ekrin ter bezleri: vcudun genelinde ama en ok avu ii ve
ayak tabannda bulunan bezlerdir, ekrin ter bezleri sempatik sistemin kontrol altndadrlar ancak sempatik
sistemin bir istisnas olarak kolinerjik sinirlerle uyarlrlar). Terlemeyi basklad iin vcut s kaybedemez ve
hipertermi yapabilir (atropin atei: vcut ss 42-43C olabilir).
Kstl dalm gsteren (koltuk alt, meme ba, ans evresinde bulunan, ve kokulu salg yapan) apokrin ter
bezlerinin salgsn ise etkilemez. Bron mukozasnda mukus salglayan bezleri inhibe edip mukozay kurutur.
Bu amala anestezide premedikasyon amacy

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.