rabiatül adeviyye hayatı / İlk ve en büyük kadın evliya Rabia'tül Adeviyye

Rabiatül Adeviyye Hayatı

rabiatül adeviyye hayatı

Râbia El-Adeviyye

Râbia el-Adeviyye -rahmetullâhi aleyhâ- hicrî ikinci asırda yaşamış, Basralı meşhur hanım sûfîdir. Ailesinin dördüncü kızı olduğu için Arapça’da “dördüncü” mânâsına gelen “Râbia” ismini almıştır. “Ümmü’l-Hayr” (hayırların annesi) künyesi ile tanınmıştır.

Ferîdüddîn Attâr Hazretleri, meşhur eseri “Tezkiretü’l-Evliyâ”da Râbia el-Adeviyye’nin doğduğu geceyi şöyle anlatır:

“Râbia el-Adeviyye -rahmetullâhi aleyhâ-’nın doğduğu gece, anası evinde dünyalıktan hiçbir şey bulamadı. Babası samimî bir dervişti. Evinde bir dirhem yağ ve bir parça bez dahî bulamadılar ki Râbia’yı sarsınlar Hanımı, kocasına dedi ki:

«-Filân komşuya var. Biraz yağ iste ki, çırayı yandıralım.»

Fakat kocası, kimseden bir şey istememeye ahdetmişti. Kapıdan çıktı, komşunun kapısına vardı. Geri geldi.

«-Kapıyı açmadılar.» dedi.

Hanımı ağladı. Gamlı bir şekilde yattı, uyudu. Rüyasında Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i gördü. Buyurdu ki:

«-Gamlanma! Bu doğurduğun, benim ümmetimden yetmiş bin kişiye şefâat edecektir. Yarın kocana söyle, Basra beyi Îsâ Nâdân’ın huzuruna çıksın. Bir kâğıda, “Her gece Peygamber’e yüz kere salavât-ı şerîfe getirirdin. Geçen gece salavât-ı şerîfe getirmedin. Şimdi onun keffareti olarak, elinde kâğıt bulunan bu kişiye dört yüz dinar veresin.” diye yazsın.»

Hanım uyandı. Kocasına olup biteni anlattı. Râbia’nın babası, bu haberi Basra beyine iletti ve rüyada söylenen şeylerin yazıldığı kağıdı kendisine verdi. Basra beyi yazılanları okudu, ağladı.

«-Onu huzuruma çağırmak revâ değildir!» diyerek o kâğıdı getiren Râbia’nın babasının yanına geldi.

«-Ben sana Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hürmetine on bin altın veririm.» diyerek altınları Râbia’nın babasına verdi, çok özürler diledi ve:

«-Her ne hâcetin olursa bana bildir!» dedi.

Râbia’nın babası eve geldi. Evin bütün eksiklerini tamamladı.”

* * *

Râbia el-Adeviyye, küçük yaşlarda yetim kaldı. Hayatı maddî zorluklarla başlayan Râbia’nın bundan sonraki yaşantısı daha da zor oldu. Kıtlık yıllarına denk gelen çocukluk döneminde Râbia’nın âilesini, yakınları ve komşuları her ne kadar gözetmeye çalışsa da herkesin kendi derdine düşmesi yüzünden bir müddet sonra bu gariban aileye yardım edecek kimse kalmadı. Bu maddî zorluklar karşısında kardeşlerinin her biri bir yere dağıldı.

Râbia’nın bahtına da merhametsiz bir zengine köle olmak düştü. 6 akçe karşılığında satın alınan Râbia, gündüzleri çeşitli işlerde yorulurken, geceleri herkesin istirahat ettiği zamanlarda kendisini ibadet ve zikre vermekteydi. O keder ve gam dolu dünyanın yükünü bu şekilde hafifletmeyi tercih etti.

Râbia’nin yorgun görüntüsünden şüphelenen efendisi, Râbia’nın gizliden bir şeyler yaptığını düşünerek onu takip etmeye başladı. Gündüz her şeyin tabiî seyrinde devam ettiğini gören merhametsiz adam, gece de onu takip etmeyi sürdürdü. Geceleyin Râbia’nın ne işle meşgul olduğunu öğrenmek için odasına ansızın girdi ve onu gece ibadetine dalmış olarak gördü. Odayı aydınlatan nurlar içinde Râbia’yı görünce korkarak odayı terk etti. Sabaha kadar bu hâli düşünen adam, sabah Râbia’yı yanına çağırarak onu korku ve merhamet duygularıyla âzâd etti.

Cenâb-ı Hakk’ın lûtfu ile esaretten kurtulan Râbia el-Adeviyye, yüreğinde hissettiği hacca gitme arzusuyla yollara düştü. Onun dünyadan uzaklaşıp zühde yönelmesinin ilk işaretleri bu hac yolculuğu esnasında çölde karşılaştığı hadiselerde ortaya çıkmaktadır.

Rivâyete göre yükünü taşıması için yanına aldığı eşeği, çölde telef olunca kervandakiler yükünü taşımak istemişler, fakat Râbia, Allâh’ın yarattıklarına değil, bizzat kendisine güvendiğini söyleyerek bu isteği reddetmişti. Hak Teâlâ’ya secde ederek:

“-İlâhî, padişahlar böyle etmez. Beni kendi evine çağırdın, yolda eşeğimi öldürdün. Beni düz ovada bir başıma koydun!” dedi.

Sözlerini bitirmeden eşeğinin canlandığını gördü. Yükünü yükledi ve yolculuğuna devam etti.

Menkıbeye göre, Mekke yolunda Kâbe’nin kendisini karşılamaya geldiğini gördü ve:

“-Ben bu evi ne yapayım? Bana bu evin sahibi gerek. O bana, «Kim Bana bir karış yaklaşırsa Ben ona bir arşın yaklaşırım.» diye seslenmiştir.” dedi.

Râbia el-Adeviyye’nin dünyevî olan her şeyi terk edip zühde yönelmesi, ilk zâhid sûfîlerde yaygın olan ortak bir tavırdır. Râbia’yı diğer sûfîlerden ayıran husus ise, onun zühd anlayışını ilâhî aşk fikriyle tamamlamasıdır.

Râbia el-Adeviyye, ilâhî aşk konusunda şöyle münâcâtta bulunur:

“Ey Rabbim! Seni iki sevgi ile severim. Sevginin biri benim aşk ve iştiyakımdan, diğeri Senin sevilmeye lâyık olduğundandır. Benim aşk ve iştiyakımdan gelen sevgim, Senden başkasını bırakıp sadece Senin zikrinle meşgul olmayı; Senin sevilmeye lâyık olmandan gelen sevgim de bana müşâhede mertebesini ihsan buyurmuş olmandandır. Şu halde hamd ve şükran ne bana mahsustur ne de övülmüş olma ciheti bana aittir. Her iki yönden de şükür ve hamd, ancak Sana mahsustur.”

Hac vazifesini tamamlayan Râbia el-Adeviyye, bir zaman sonra Basra’ya yerleşti. İlâhî aşkın önünde perde olacağı ve dünya işleri ile meşgul edeceği düşüncesi ile kendisine yapılan evlilik tekliflerini usûlünce reddetti. Sürekli kendisinin Cenâb-ı Hakk’ın huzurunda olduğu şuuruyla yaşadı.

Münzevî bir hayat yaşamayı ne kadar arzu etse de ziyaretine gelenler, nasihat isteyenler, duâ talep edenler evinden eksik olmamıştır. Kendi devrindeki takvâ sahibi kadınların yol göstericisi olmuştur. Dönemin önde gelen âlimleri, Allah dostları da kendisini şer‘i şerîfin ölçüleri içerisinde ziyaret etmişler ve hayır duâlarını almışlardır. Büyük mutasavvıf İbnü’l-Arabî -kuddise sirruh- Râbia el-Adeviyye’nin Abdülkâdir-i Geylânî ile mânevî anlamda aynı mertebede olduğunu söylemiştir.

Râbia el-Adeviyye, bir münâcâtında şöyle demektedir:

“İlâhî! Eğer ben Sana Cehennem korkusuyla ibadet ediyorsam beni Cehennem ateşinde yak! Eğer Cennet ümidiyle Sana kullukta bulunuyorsam beni ondan mahrum et! Eğer Sana olan sevgimden dolayı Sana ibadet ediyorsam, o zaman Senin ezelî cemâlinden beni mahrum etme!”

Üstad Necip Fâzıl “O Erler ki” şiirinde, bu mânevî hâli ne güzel anlatır:

“O erler ki, gönül fezâsındalar

Toprakta sürünme ezâsındalar!

Bir an yabancıya kaysa gözleri,

Bir ömür gözyaşı cezasındalar!

Ne Cennet tasası ve ne Cehennem;

Sadece Allâh’ın rızâsındalar.”

90 yıllık çileli ömrünün son demlerinde, yanındakilerin de duyduğu şu nidâdan sonra emaneti teslim ederek Rabbine kavuşmuştur:

“Ey itmi’nâna ermiş nefis! Sen O’ndan râzı, O senden râzı olarak dön Rabbine! Haydi gir kullarımın içine. Gir cennetime.” (el-Fecr, )

İslâm’ın güzîde hanımlarından Râbia el-Adeviyye Vâlidemiz’in şefaatlerini niyaz ederiz.

Faydalanılan Kaynaklar: TDV İslâm Ansiklopedisi, Ferîdüddîn Attar, Tezkiretü’l Evliyâ, İstanbul, , sh. ; Selim Uğur - H. Erdem Uğur, Sâliha Hanımlar, İstanbul, , sh.

PAYLAŞ:                

Rabia-i Adeviyye (ks) velî hanımlardan biridir. Basra’da büyüyüp, Kudüs’te tarihinde (Miladi ) vefat etmiştir. Rabia-i Adeviyye, Basra’da dindar bir babanın fakir çocuğu olarak doğmuş, baliğ olmadan vefat eden anne-babasından sonra da, fakirlik ve öksüzlük mihneti altında yalnız bir hayata mecbur kalmıştır. 
Allah âdildir. Bir yandan alırsa, diğer yandan verir. Bu yokluk ve mahrumiyet, kendini Allah’a veren Rabia’da mânevi duyguların inkişafına sebep olmuş; iç âlemine dönen Rabia, kısa zamanda günün, büyük velîlerinden Süfyân-ı Sevrî, Hasan-ı Basrî gibi zâtların da gıbta ve takdirlerine lâyık hâle gelmiştir. 
Kulübeciğinin içinde serili bir hasır, köşesinde ise içi hurma yaprağı ile dolu bir minderciğinden ibaret ev döşemesi, onu hiçbir zaman üzmemiş, bilâkis huzur verip vecd almasına sebep olmuştur. 
Nitekim kendisini ziyarete gelen Süfyân-i Sevrî, “Yâ Rabia, arzu ederseniz yakınlarınız size yardım ederler. Bulunduğunuz bu mütevazı döşemeyi değiştirir, hâlinize bir çekidüzen verebilirsiniz.” yollu bir teklifte bulunmak istemiş, ancak Rabia’nın cevabı kesin olmuştur: “Ben hâlimden müşteki değilim ki, onlara müracâat ihtiyacını duyayım. Hattâ içinde bulunduğum hâlden, Bütün Dünya Elinde Olan’a dahi müracaat etmedim. Nerede kaldı ki, o dünyanın zerresine sahip olan âciz insanlara rica edeyim!” 
Tarihlerin kaydettiklerine göre, Rabia’da bir tek ölçü vardı. O da şu fanî ömrün, İslâm’a en uygun şekilde yaşanıp yaşanmaması idi. Şayet, dinî emirlere tıpatıp uyan bir hayat yaşanıyorsa, onun nazarında işte bu hayat gayesini bulmuş, hedefine ermişti. İsterse o hayat, hasır üstünde geçsin, isterse hasır dahi bulamasın da toprak üstünde devam etsin
Bundandır ki, Basralı zenginlerden olan Süleyman Haşimî kendisine bir mektup yazıp, kazancını ve ileride daha da çoğalacak servetini izah ettikten sonra: “Bütün bunlar senin emrine âmâdedir. Yeter ki, beni kabul eyle, nikâhım altına girmeye razı ol.” deyince, Rabia’nın cevabı sert olmuştur: “Kazancınla mağrur olup, ona güvenme. Bunlar köpük gibidirler. Ne ölüme mani olurlar, ne de başına gelecek bir takdire. Sen yarın varacağın İlâhî huzurda sana lâzım olana bak, onunla teselli ol. Bir de sakın ben ölürken vasiyet ederim de bu servetimle arkamdan hayır işlerler, diye bir vesveseye de aldanma. Sen kendin kendine vâsi ol, servetini kendi elinde İslâmî hizmete harca, ölmeden vasiyetini kendin yerine getir. Şunu da unutma ki, emrime âmâde edeceğini yazdığın şey, gönlüme ağırlık, kalbime karanlık verir. Benim için cazip birşey olmaktan çoktan uzaklaşmıştır onlar” 
Rabia, vefatından önceki günlerde babasına sık sık şöyle hatırlatma yapardı: 
“BABACIûIM, BİZİ HARAMLA BESLEMEKTEN KORK. BEN DÜNYADA AÇ KALMAYA SABREDEBİLİRİM. AMA CEHENNEM ATEŞİNDE YANMAYA DAYANAMAM!” 
Hanımlar, ziyaretine gelirler, nasihat isterlerdi. Söylediklerinden biri de şöyledir: “İyiliklerinizi de gizleyin. Tıpkı kötülüklerinizi gizlediğiniz gibi. İyiliklerini ilân etmek, rüzgârın karşısında un savurmak gibidir. Alıp götürür. Eliniz boşta kalır.” 
Rabia, bütün varlığını imana, İslâm’a bağlamış, dinî hayatın İslâmî hizmetin dışında hiçbir şeyi düşünemez, kalbine getiremez olmuştu. Bu yüzden evlenmeyi bile düşünmemişti. 
Bir gün kendisine, niçin evlenmediğini sordular. Cevabı şöyle oldu: “Üç şey vardır ki benim bütün dünyamı dolduruyor. Evlenmeyi düşünmeye vakit bırakmıyor.” Sordular: “Nedir o üç şey?” Cevap verdi: “Son nefesimi verirken imanla gidecek miyim? Mahşerde kitabım sağımdan mı, solumdan mı verilecek? Halk, cennetle cehennem yolunda ikiye bölününce, ben hangisinde yer alacağım.” 
Bir gün namazda iken evine hırsız giren Rabia, namazını bitirinceye kadar hırsızın birşey bulamayıp eli boş döndüğünü anlayınca seslendi: “Ey muhtaç adam, bari ibrikteki sudan abdest alıp iki rek’at namaz kıl da emeğin büsbütün boşuna gitmesin” 
Hırsız şaşırmış, korkuyla karışık bir ruh hâline kapılmıştı. Hemen abdest alıp orada namaza durdu. Rabia bundan sonra ellerini kaldırıp dua etti: “Yâ Rab, bu muhtaç, benim evimde alacak bir şey bulamadı, onu Senin kapına gönderdim. Sen elbette benim gibi değilsin. Onu boş çevirmezsin.” 
Namazı bitiren hırsızın, tevbe, istiğfar etmeye başladığını duyunca, bu defa da şöyle yalvardı: “Yâ Rab, bu adam kapında birkaç dakika bekledi, hemen kabul ettin; ama bu âciz, bütün ömür boyu kapındayım, hâlâ böyle kabul edilemedim!” Kalbine doğan ses şöyleydi: “Üzülme, onu senin hürmetine kabul ettik!” 

RABİATÜL ADEVİYYE 
Bir sohbetlerinde Hasan-ı Basri (ks) “Nasıl ki erkeklerin aslanları varsa, dişi aslanlar da vardır” dedi. 
“Kimdir bu dişi aslan?” diye sorulunca, o da dişi aslanın Rabiatül Adeviyye olduğunu söyledi. 
Bunun üzerine, zamanın şeyhleri ve mürşid’leri Rabiatül Adeviyyenin evine ziyarete geldiler. Rabiatül Adeviyyenin evi o kadar mütevazı idi ki, dünyalık birkaç parça eşyadan başka hiç bir şey yoktu. Evinde ışık dahi bulunmamakta, karanlık bir yerdi. Gelen ziyaretçiler, Rabia anamızı tebrik edip, bu makama nasıl geldiğini soracaklardı. Hasan-ı Basri o karanlıkta: - “Sen sağa, sen sola, sen de buraya otur” diyerek, herkesi yarım ay şeklinde topladı. 

Bundan sonra: 

“Mallarınız, çocuklarınız sizin için birer fitnedir.”(Teğabün /15) 

“Sakın ola ki, mallarınız ve çocuklarınız sizi ALLAH’ın (cc) zikrinden alıkoymasın” (Münafıkun /9) 
ayetlerini okuyarak sohbete başladı. Çeşitli ayet ve hadislerle ALLAH’ı (cc) sevmenin yollarını anlattı. Daha sonra sözü Rabia anamıza bıraktı. O mübarek kadın da: 
─ Herkes sevdiğinden bahseder. Ben ALLAH-ü Teâlâ Hazretlerini öyle seviyorum ki Muhammed’il Mustafa’ya dahi kalbimde yer kalmadı” deyince, orada bulunanların hepsi “, ALLAH” diye hayıflanıp ağlamaya başladılar. 
Rabiatül Adeviyye (ra)’ın sözlerinden anladığımız O’nun hem Rasulullah’ta hem de ALLAH-ü Teâlâ da fani olduğudur. 


Hasan-ı Basri, kadınları irşad edecek, onlara ALLAH ve Resulü’nü sevdirecek bir insanla hayatına devam etmek istiyordu. Bu sebeple Rabiatül Adeviyye ile evlenmek istedi. Onunla görüşmeleri için aracılar yolladı. Rabiatül Adeviyye bu teklifi duyunca: 
─ Ben dokuz nefsime sahip oldum da, O bir nefisine sahip olamadı mı? Hayır, istemiyorum” deyip aracıları geri yolladı. 
Cevabı duyan Hasan-ı Basri Hazretleri: 
─ Eyvah! Teklifimi nefsanî zannetmiş, yanlış anlaşılmışım, deyip, bizzat kendisi yanına gitti. Ona: 
─ Ya Rabia! Biz seni burada mahcup gördük. Seni ALLAH için nikâhlayıp, haneme götürmek istedim. Tüm mü’minlerin senden ve senin ilminden istifade etmesini arzuladım, deyince. 
Rabiatül Adeviyye: 
─ Eğer benim son nefesimde imanla gideceğime, kabrimde suallere cevap verebileceğime, sırat köprüsünden geçebileceğime dair bir ruhsat, bir imza verebilirsen, hemen kıyalım nikâhımızı, dedi. Bunun üzerine Hasan-ı Basri Hazretleri: 
─ Katiyen böyle bir şey yapamam” deyip ağlayarak evine gitti. Bu olaydan kısa bir süre sonra Rabiatül Adeviyye vefat etti. O’nun tabiri ile: “Âşık, maşukuna kavuştu” O sıralarda Selman-ı Farisi (ra) Hazretleri yaşında olduğu halde, Kufe şehrine Hasan-ı Basri Hazretleri ile görüşmeye geldi. Ona ALLAH-ü Teâlâ’da fani olmanın formüllerini gösterdi. Böylece Hasan-ı Basri Hazretleri, Seyr-i Sülûk’unu tamamladı. Kemale erip, Efendimizin varisi yani Varis-i Nebi oldu. Bir gün Rabiatül Adeviyyenin (ra) kabrinin başına gelerek: 
─ Ah Rabia ah! Öyle ruhsatlar varmış ki; eğer şimdi benden o ruhsatları isteseydin; İman ile gitmene, Kabir suallerine yardımcı olacağıma, Sırat köprüsünden geçeceğine, Amel defterinin sağdan verileceğine, Livaü’l-Hamd sancağına gideceğine dair, değil imza, mühür basarım der. 

İki Ekmek Eksik 
Bir gün iki kişi, Râbia-tül Adeviyye&#;yi (r.a)ziyârete geldiler. İkisi de açtı. "Yemeği helâldir" diye içlerinden yemek yemek geçti. O anda kapıya biri gelerek, Allah rızâsı için bir şeyler istedi. Râbia hazretleri evdeki iki ekmeğini buna verdi. Gelen sevinerek gitti. Bir saat kadar sonra bir kişi kucağında bir yığın ekmekle geldi. Râbia hazretleri ekmekleri saydı. On sekiz ekmek vardı. Dedi ki: 
-Ekmekler yirmi olsa gerektir. 
Ekmeği getiren, ikisini saklamıştı. Çıkarıp iki ekmeği de verdi. Oradakiler hayretle sordular. 
-Bu ne sırdır? Biz senin ekmeğini yemeye gelmiştik. Önümüze koyacağın ekmekleri kapıya gelene verdin. Ardından ekmek geldi. Eksik olduğunu söyledin. 
Cevâbında şöyle buyurdu: 
-Siz ikiniz gelince karnınızın aç olduğunu anladım. Önünüze koyacağım o iki ekmeği kapıya gelene verdim. Allahü teâlâdan bu ekmeklerin misâfirlerin karnını doyuramayacağını, bunun için bir yerine on vermesini istedim. Çünkü Allahü teâlâ Kur&#;ân-ı kerîmde (En&#;âm sûresi ayet-i kerîmesinde) bire on vereceğini bildiriyor. Ben O&#;nun bu vâdine güvendim. İki ekmek yerine yirmi ekmek geleceğini bildiğim için de ekmeklerin noksan olduğunu söyledim. 

Selam ve dua ile 

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası