akşemsettin hz kimdir / Anadolu’nun manevi mimarları: Akşemseddin Hazretleri

Akşemsettin Hz Kimdir

akşemsettin hz kimdir

kaynağı değiştir]

Akşemseddin'in asıl ünü, II. Murat'ın emir ve isteğiyle II. Mehmed'in hocalığına tayin edilişiyle başlamıştır. Akşemseddin, II. Mehmed'e danışmanlık yapıp İstanbul'un fethine katkıda bulunmuştur. Akşemseddin çocukları, öğrencileri ve müritleriyle birlikte fetih ordusuna katılmışlardır.[13] Akşemseddin İstanbul kuşatmasının en kritik günlerinde II. Mehmed'e bir mektup yazmıştır.

II. Mehmed Akşemseddin ile İstanbul'a girişte şehir halkı tarafından karşılanıyor, şehir halkı Akşemseddin'i II. Mehmed sanıp ona çiçekler uzatılıyor. Akşemseddin ise "Padişah ben değilim" diyerek yanındaki II. Fatih Sultan Mehmed'i gösteriyordu. II. Mehmed ise "Hünkar benim ama, o benim hocamdır. Çiçekler O'na Layıktır!" sözüyle tebessüm ediyordu.[14] II. Mehmed İstanbul'un fethin ardından Ayasofya'da hutbesini tamamladıktan sonra, minberden indi ve Akşemseddin'i imâmete geçirdi. Böylece Akşemseddin, fethin ilk Cuma namazını kıldırmış oldu.[15] Ayrıca Akşemseddin, Fetih'ten sonra II. Mehmed isteği üzerine Ebu Eyyûb el-Ensarî'nin kabrini tespit ettiği rivayet edilir.[16][17][18]

Ölümü[değiştir

Akşemsettin Hz. Kimdir?

Akşemsettin Hazretleri´nin Hayatı

 Kutlu fethe giden yoldaki manevi fatihlerin en önde geleni Akşemseddin Hazretleridir.Akşemseddin Hazretleri, İstanbul'un mânevî fâtihi, büyük bir âlim, hâzık bir hekim, büyük bir veli ve çok yönlü bir Türk Bilim adamıdır. Akşemseddin Hazretleri gönlünün aydınlığını Hacı Bayram-ı Veli Hazretlerinde bulmuştur. Asıl ismi Muhammed Şemsettin bin Hamzâ, lakabı Akşeyh'tir. Büyük evliyalardan Şihâbüddîn Sühreverdî'nin neslindendir. Soyu, Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk'a (ra) ulaşır.1390 (H.792) senesinde Şam'da doğdu. Küçük yaşta hâfız oldu. Yedi yaşında babası ile Anadolu'ya gelip Kavak'a (Samsun) yerleşti. Bir süre sonra kendisi de büyük bir âlim ve veli bir zât olan babası vefât etti. Babası vefât edip, defnolunduğu günün gecesi bir kurt gelip kabrini açtı. Bu kurt, o beldeye musallat olmuştu. Yeni mezarları bulur ve ölüyü mezardan çıkararak parçalardı. Şeyh Hamza'yı da parçalamak ve yemek istemişti. Fakat Şeyh Hamza, mübârek elini uzatarak, o kurdu boğazından sıkıp öldürdü. Ertesi sabah ziyârete gelen halk, kurdu ölü, Şeyh Hamza'nın elini de mezardan çıkmış buldular. Hâl sâhibi biri; "Kurda değdiği için, Şeyh Hamza'nın mübârek elinin yıkanması lâzımdır." dedi. Elini yıkadılar. El, hemen içeri çekildi. O günden beri Akşemseddîn'in babası, Kurtboğan lakabı ile meşhûr oldu.Akşemseddîn, babasının vefâtından sonra tahsîline devâm ederek kısa sürede tüm şer'i ilimlerle birlikte tıp ilmini de tahsil ettikten sonra Osmancık medresesine müderris (profesör) oldu. Burada günün belli saatlerinde ders verir artan zamanlarda nefsinin terbiyesi ile meşgûl olurdu. Devamlı takvâ üzere Hak'la birlikte bulunurdu. Ondaki bu hâlleri görenler ve bilenler kendisine zamânın büyük velîsi Hacı Bayram Hazretleri'ne gitmesini tavsiye ettiler. Bu tavsiyelere uyan ve tasavvuf yolunda yükselmek isteyen Akşemseddîn Hazretleri müderrislik görevini bırakarak, Ankara'ya geldi. Rastladığı bir kimseye Hacı Bayram-ı Velî'yi nerede bulabileceğini sordu. O da karşı sokakta yanında iki talebesiyle gezen bir zâtı göstererek; "İşte şu gördüğün, dükkan dükkan gezerek para toplayan kişi Hacı Bayram'dır." dedi.Akşemseddîn Hazretleri'nin yüzü buruştu, kalbi sıkıntıyla doldu. Demek meşhur velî Hacı Bayram dükkan dükkan para topluyor, buralara kadar kendimi boşuna yormuşum diyerek oradan uzaklaştı ve meşhur velî Şeyh Zeynüddîn-i Hâfî Hazretleri'ne talebe olmak gâyesiyle Haleb'e doğru yola çıktı. Günlerce yol alan Akşemseddîn, Haleb'e bir konak mesâfeye geldiğinde bir hana indi. Sabah, dehşet içinde uyandı. Hâlâ gördüğü rüyânın etkisindeydi. Sabah namazını edâ edip tekrar Ankara istikâmetine döndü. Oysa Haleb'e bir saat kalmıştı. Onu geri döndüren rüyâsı idi. Rüyâsında boynuna takılan bir zincir Hacı Bayram'ın elindeydi. Akşemseddîn, Haleb'e gitmek istedikçe Hacı Bayram zinciri çekiyordu. Tam boğulmak üzere iken uyanmıştı. Rüyâ tâbiri gerektirmeyecek kadar açıktı. Ankara'ya gelip, Hacı Bayram-ı Velî'nin dergâhına ulaşınca, onun talebeleriyle tarlada çalıştığını öğrendi. Hemen oraya koştu, fakat Hâcı Bayram hiç iltifat etmedi. Akşemseddîn, diğer talebeler gibi tarlada çalıştı. Yemek vakti gelince Akşemseddîn'e itibar edilmedi. Hacı Bayram, hazırlanan yemeği talebelerine taksim etti, artığını da köpeklerin çanağına döktürdü. Akşemseddîn, bir onlara bir de kendine bakarak, nefsine, "Sen buna lâyıksın!" diyerek, köpeklerin önüne konan yemekten yemeye başladı. Hacı Bayram-ı Velî, onun bu tevâzusuna dayanamayarak; "Köse, kalbimize girdin, gel yanıma!" diyerek gönlünü alıp sofrasına oturttu. Sonra, "Zincirle zorla gelen misâfiri böyle ağırlarlar!" dedi. Akşemseddîn buna çok sevindi ve kendini onun irfan meclisine verdi.Akşemseddîn hazretleri kısa zamanda tasavvuf yolunun bütün inceliklerini öğrendi ve Hacı Bayram hazretlerinden icâzetini, diplomasını aldı.***

MANEVÄ° FATÄ°H ODUR

Fâtih, Topkapı'dan beyaz bir at üzerinde şehre girdiğinde İstanbullular onları muhteşem bir merasim ve alkışlarla karşılıyordu. Yanında, Molla Gürânî, Molla Hüsrev, Akşemseddîn ve Akbıyık Sultan gibi âlimler ve velîler topluluğu da bulunuyordu. Herkes Akşemseddîn'i pâdişâh sanıyor demet demet çiçekleri ona veriyorlardı. Akşemseddîn de genç pâdişâhı göstererek "Sultan Mehmed odur." diyordu. Buna karşılık, Sultan Mehmed de "Yine ona gidiniz. O benim hocamdır. Şehrin mânevî fâtihidir." diyordu.***

Fetihten sonra, Akşemseddîn üç gün gözden kayboldu. Bütün aramalara rağmen bulamadılar. Üç gün sonra, Edirnekapı yakınlarında vîrâne bir yerde ibâdetle meşgûl olarak buldular. O zamandan beri bu yere, onun ismine izâfeten "Akşemseddîn" mahallesi denildi. Ayasofya camiye çevrildiğinde ilk hutbeyi de Akşemseddîn hazretleri okudu.***

FETHÄ° NASIL BÄ°LDÄ°?

Akşemseddîn hazretlerine, "İstanbul'un fethedileceği zamânı nasıl bildin?" diye sorulunca, şöyle cevap verdi: "Kardeşim Hızır ile, ilm-i ledünniyye üzere İstanbul'un fetih vaktini çıkarmıştık. Kale fethedildiği gün, Hızır'ın, yanında evliyâdan bir cemâatle hisara girdiğini gördüm. Kale fetholunduktan sonra da, Hızır kardeşimi kalenin üzerine çıkmış oturur hâlde gördüm."***

EYÜB SULTAN'NIN KABRİNİ BULUŞU

Bir gece Fâtih Sultan Mehmed Han, Akşemseddîn hazretlerinin ziyâretine gitti. Fâtih, sohbet sırasında bir ara Akşemseddîn'e, "Hocam! Ebû Eyyûb-i Ensârî'nin mübârek kabrinin İstanbul surlarına yakın bir yerde olduğunu târih kitaplarından okudum. Yerinin bulunması ve bilinmesini bilhassa ricâ ederim." dedi. O zaman Akşemseddîn hemen; "Şu karşı yakadaki tepenin eteğinde bir nûr görüyorum. Orada olmalıdır." cevâbını verdi. Derhâl oraya gittiler. Akşemseddîn hazretleri, oradaki bir çınardan iki dal aldı. Birini bir tarafa, diğerini az öteye dikti ve "Bu iki dal arası, Mihmandâr-ı Resûlullah'ın kabridir." buyurdu. Sonra, kaldıkları yere döndüler. Fâtih, o gece silâhdârına; "Gidin, dikilen çınar dallarının ortasına şu mührümü gömün ve o dalları yirmişer adım güney tarafına çekin." dedi. Sabah olunca Sultan Fâtih, Akşemseddîn'den, Hazret-i Hâlid'in kabrinin yerini tekrar tâyin etmesini ricâ etti, tekrar gittiler. Akşemseddîn dallara hiç bakmadan doğruca gidip eski yerde durdu ve "Dalların yeri değiştirilmiş, Hazret-i Hâlid buradadır." dedi ve sonra silâhdâr ağasına hitâben "Sultân hazretlerinin mührünü çıkarın ve kendisine teslim edin!" dedi. Daha sonra kabir kazılıp, "Bu Hâlid bin Zeyd'in kabridir" yazılı taşı da bulup çıkardılar. Fâtih; "Zamânımda Akşemseddîn gibi bir zâtın bulunmasından duyduğum sevinç, İstanbul'un alınmasından duyduğum sevinçten az değildir." diye şükretti.***

GÖÇEYİM O ZAMAN

Akşemseddîn Göynük'te 1459 (H. 863) yılına kadar yaşadı. Bir gün küçük oğlu Hamdi Çelebi ile meşgûl olurken, "Bu küçük oğlum yetim, zelîl kalır; yoksa bu zahmeti, mihneti çok dünyâdan göçerdim." deyince, hanımı, "A efendi! Göçerdim dersin yine göçmezsin." diye latife yaptı. Bunun üzerine şeyh hemen, "Göçeyim." deyip, mescide girdi. Evlâdını topladı. Vasiyetnâmesini yazdı. Helâllaştı, vedâ etti. Yâsîn Sûresi okunurken sünnet üzere yatıp rûhunu teslim eyledi. Göynük'teki târihî Süleymân Paşa Câmii'nin bahçesine defnedildi. (ALINTI)

 

SOSYAL MEDYADA

     SİZİNLEYİZ...

Akşemseddin

Akşemseddin

Akshamsaddin's Tomb at Goynuk.jpg

Şeyh Akşemseddin'in Göynük'teki türbesi

DoğumMehmet Şemseddin
1389
Şam, Suriye
Ölüm 16 Şubat 1459
Göynük
Milliyet Türk

Akşemseddin (1389, Şam - 16 Şubat 1459, Göynük), asıl adı ile Mehmed Şemseddin, çok yönlü Türkâlim, tıp insanı ve Şemsîyye-î Bayramîyye isimli Türk Tasavvuf tarikatının kurucusu. Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmed'in hocası olarak bilinmektedir.

Hayatı[değiştir

Akşemsettin Hazretleri Kimdir?

Akşemsettin Hazretleri kimdir? Akşemsettin Hazretleri’nin asıl adı nedir? Akşemsettin Hazretleri nasıl Fatih’in hocası oldu? Akşemsettin Hazretleri İstanbul’un fethinden sonra neden ortadan kayboldu? Akşemsettin Hazretleri’nin kabri nerede? Akşemsettin Hazretleri’nin hayatı, eserleri ve yaptıkları...

Akşemsettin Hazretleri; Fâtih Sultan Mehmet’in hocası, mutasavvıf, âlim-tabip ve şairdir. Asıl adı Şemseddin Muhammed b. Hamza’dır. Ancak Akşemsettin veya kısaca Akşeyh adıyla şöhret bulmuştur. Akşemsettin Hazretleri, 792 (1390) yılında Şam’da doğdu.

Avârifü’l-maârif sahibi Şeyh Şehâbeddin Sühreverdî’nin (ö. 632/1234) torunlarından Şeyh Hamza’nın oğludur. Baba tarafından nesebi Hz. Ebûbekir’e kadar uzanmaktadır. Yedi yaşlarında babasıyla birlikte Anadolu’ya gelerek o zaman Amasya’ya bağlı olan Kavak ilçesine yerleştiler. (799/1396-97)

Kur’an’ı ezberleyip kuvvetli bir dinî tahsil gördükten sonra Osmancık Medresesi’ne müderris oldu. Yine bu arada iyi bir tıp tahsili yaptığı da anlaşılmaktadır. Hayatı hakkında en geniş ve doğru bilgilerin yer aldığı Enîsî’nin Menâkıbnâme’sine göre “ilm-i bâtın lezzeti dimağından gitmediği için”, tahminen yirmi beş yaşlarında iken kendisine bir mürşid aramak üzere Fars ve Mâverâünnehir’e doğru yola çıktı; ancak arzusunu gerçekleştiremeden geri döndü. Bazı tavsiyeler üzerine Hacı Bayrâm-ı Velî’ye intisap etmeyi düşündüyse de vazgeçti ve şöhreti Anadolu’ya kadar yayılmış bulunan Zeynüddin el-Hâfî’ye intisap için Halep’e gitti. Fakat bir gece rüyasında, boynuna takılı bir zincirin Hacı Bayram’ın elinde olduğunu görünce Ankara’ya döndü.

Akşemsettin hakkında bugüne kadar en geniş araştırmayı yapmış bulunan A. İhsan Yurd, Akşemseddin’in Defu metâin adlı eserinde Zeynüddin el-Hâfî’ye açıkça târizde bulunduğuna dikkati çekerek tenkit ettiği bir kimseye intisap etmeyi düşünmesinin mümkün olamayacağını belirtmekte ve onun doğrudan doğruya Hacı Bayram’a bağlandığını kaydetmektedir. İntisap tarihi belli olmayan Akşemsettin sıkı bir riyâzet ve mücahededen sonra kendisini takdir eden şeyhinden kısa zamanda hilâfet aldı.

Akşemsettin’in içinde çileye girdiği hücre bugün de Ankara Hacıbayram Camiî bodrumunda mevcuttur ve şeyhin adıyla anılmaktadır. Daha sonra şeyhinin yanından ayrılarak Beypazarı’na gitti, burada bir mescid ve değirmen inşa ettirdi. Fakat halkın büyük rağbet gösterip etrafına toplanması üzerine günümüzde Çorum’a bağlı olan İskilip kazasında Kösedağı civarındaki Evlek köyüne çekildi. Bir süre sonra buradan da ayrılarak Göynük’e yerleşti ve orada da yine bir mescidle değirmen yaptırdı. Bir yandan çocuklarının, diğer yandan da dervişlerinin tâlim ve terbiyeleriyle meşgul oldu; bu arada hacca gitti. Şeyhi Hacı Bayrâm-ı Velî’nin vefatından sonra onun yerine irşad makamına geçti. (833/1429-30)

Akşemsettin, Şeyhi Hacı Bayram’ın, Sultan 2. Murat ile münasebetlerinde hemen daima yanında olduğundan oğlu 2. Mehmet ile de tanışmış ve tahta çıktıktan sonra da onunla görüşmeye devam etmişti. Tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber İstanbul’un fethinden önce iki defa Fâtih’in yanına Edirne’ye giden Akşemsettin, ilkinde 2. Murat’ın kazaskeri Çandarlıoğlu Süleyman Çelebi’yi, öbür defasında da Fâtih’in kızlarından birini tedavi ederek iyileştirmiş, Fâtih’in kızı da kendisine Beypazarı’ndaki pirinç mezraalarını vermişti.

Fâtih 1453 yılı baharında İstanbul’u muhasara etmek üzere ordusuyla Edirne’den yola çıkınca Akşemsettin, Akbıyık Sultan ve devrin diğer tanınmış şeyhleri de yüzlerce müridleriyle ona katıldılar. Akşemsettin kuşatmanın en sıkıntılı anlarında gerek padişahın gerekse ordunun mânevî gücünün yükseltilmesine yardımcı oldu.

aksemseddin_turbesi

İSTANBUL’UN FETHİNDEN SONRA AYASOFYA’DA İLK CUMA NAMAZI

Araştırmacılar, Akşemsettin’in bu sıkıntılı anlarda zaferin yakın olduğu müjdesini vererek sabredip gayret göstermesi gerektiğine dair Fâtih’e yazdığı mektupların fethin kısa zamanda gerçekleşmesinde büyük bir tesiri olduğunu belirtmektedirler. (bk. İnalcık, s. 131) Fetihten sonra Ayasofya’da kılınan ilk cuma namazında hutbeyi Akşemsettin okuduğu gibi, İslâm ordularının daha önceki kuşatmalarından birinde şehit düşmüş olan sahâbeden Ebû Eyyûb el Ensârî’nin kabrini de Fâtih’in isteği üzerine yine o keşfetti.

AKŞEMSETTİN HAZRETLERİNİN DERS VERDİĞİ CAMİ

Fâtih tarafından kiliseden çevrildikten sonra Fâtih medreseleri yapılıncaya kadar önce medrese olarak kullanılan Zeyrek Camiî’nin güney ihata duvarında pencere üstündeki bir kitâbeden, Akşemsettin’in İstanbul’da bulunduğu yıllarda burada oturduğu ve ders verdiği anlaşılmaktadır. Fetihten sonra padişahın tac ve tahtını terkedip bütünüyle şeyhe bağlanmak ve ondan tarikat ahkâmını öğrenmek istemesi üzerine Akşemsettin büyük bir dirayet göstererek Fâtih’in bu arzusuna engel olmaya çalıştı. Bunu başaramayacağını anlayınca Gelibolu üzerinden Anadolu yakasına geçerek Göynük’e döndü. Sultanın, gönlünü almak üzere arkasından gönderdiği hediyeleri geri çevirdiği gibi Göynük’te yaptırmak istediği cami ve tekkeyi de kabul etmeyerek sadece bir çeşme yapılmasına razı oldu.

Hayatının son yıllarını Göynük’te geçirdiği tahmin edilen Akşemsettin, Menâkıbnâme’ye göre 863 Rebîülâhirinin sonunda (Şubat 1459) burada vefat etti. Türbesi halen ziyaretgâhtır. Halifelerinden Abdürrahim Karahisârî’nin 865’te (1460-61) Mahmud Paşa adına kaleme aldığı Vahdetnâme’nin başında yer alan bir beytine göre, Akşemsettin’in bu tarihten önce vefat etmiş olduğu açıkça anlaşıldığından, Menâkıbnâme’deki vefat tarihinin doğruluğuna hükmedilebilir. Nitekim bugün türbe kapısı üzerinde bulunan inşa kitâbesi de 863 Rebîülâhirini göstermekte ve menâkıbın verdiği bilgiyi doğrulamaktadır. E. Hakkı Ayverdi’nin kitâbedeki “rebîayn” kelimesini “rebîülevvel” olarak kabul etmesinin izahı zordur. Türbesi vefatından beş yıl kadar sonra yapılmış olup sandukası üzerindeki yazı da oğullarından Mehmed Sâdullah’a aittir. Evlâtlarından Mehmed Sâdullah ve Nûrullah da bu türbede yatmaktadır.

İYİ BİR HEKİMDİ

Kaynaklarda aynı zamanda “tabîb-i ebdân” olduğu, devrinin iyi bir hekimi sıfatıyla da şöhret kazandığı ve tıbba dair eserleri bulunduğu belirtilen Akşemsettin’in, tıp tarihinde ilk defa mikrop meselesini ortaya atmak ve hastalıkların bu yolla bulaştığı fikrini öne sürmekle, bu alanda kesin bilgiler veren Fracastor adlı İtalyan hekimden en az 100 yıl önce bu konuya ilk temas eden tabip olduğu kabul edilmektedir. Adnan Adıvar gibi bazı müellifler, ilk önce Dr. Osman Şevki Uludağ’ın işaret ettiği bu konuda biraz tereddütlü davranırlarsa da Bedi N. Şehsuvaroğlu bunun gerçekliğini inandırıcı bir şekilde ve açıklıkla ortaya koymuştur.

Akşemseddin’in yedi oğlu olmuştur. Bunlar sırasıyla Sâdullah, Fazlullah, Nûrullah, Emrullah, Nasrullah, Nûrülhüdâ ve Hamdullah Hamdi adlarını taşımaktadır. Bunlardan küçük oğlu Hamdullah Hamdi (ö. 909/1503) hey’et, nücûm ve mûsikide iyi derecede bilgi sahibi olup aynı zamanda devrinin önde gelen şairleri arasında da yer almıştır.


Akşemsettin Hazretlerinin Türbesi (Göynük)

Akşemsettin’in kurduğu Bayramiyye’nin Şemsiyye kolu kendisinden sonra Göynük’te oğlu Fazlullah, Kayseri’de İbrâhim Tennûrî, İskilip’te Attaroğlu Muslihuddin, Ankara ve civarında ise Hamza eş-Şâmî tarafından devam ettirilmiştir.

AKŞEMSETTİN HAZRETLERİNİN ESERLERİ

  • Risaletü’n-Nûriye
  • Hall-i Müşkilât
  • Makamât-ı Evliyâ
  • Kitabü’t Tıb
  • Maddetü’l-Hayat

Kaynak: DİA

AKŞEMSETTİN HAZRETLERİNİN KABRİ NEREDEDİR?

Akşemsettin Hazretlerinin kabri Bolu'nun Göynük ilçesindedir.

Adres: Cuma Mahallesi, Akşemsettin Cd., 14780 Göynük/Bolu

İslam ve İhsan

Akşemsettin Hazretleri'nin Fatih'e Tavsiyeleri

Akşemsettin Hazretleri Fetihten Sonra Neden Kayboldu?

PAYLAŞ:                

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.