v ile ingilizce kelimeler / İngilizce V İle Başlayan Kelimeler

V Ile Ingilizce Kelimeler

v ile ingilizce kelimeler

V ile başlayan İngilizce kelimeler ve anlamlarını aşağıda sıraladık. adet en çok kullanılan v harfi ile başlayan İngilizce kelime listesi;

  • vac:izin, tatil
  • vacancies:açık kontenjan, açıklık, akılsızlık, bön bön bakış, boş oda, boş yer, boşluk, dalgınlık, işsizlik, tembellik
  • vacancy:açık kontenjan, açıklık, akılsızlık, bön bön bakış, boş oda, boş yer, boşluk, dalgınlık, işsizlik, tembellik
  • vacant:açık, akılsız, bön, boş, dalgın, ifadesiz, sahipsiz, terkedilmiş, varissiz
  • vacantly:bön bön, boş boş, dalgın dalgın
  • vacate:ayrılmak, boşaltmak, feshetmek, iptal etmek, istifa etmek, tahliye etmek, terketmek
  • vacated:ayrılmak, boşaltmak, feshetmek, iptal etmek, istifa etmek, tahliye etmek, terketmek
  • vacation:boşaltma, izin, tahliye, tatil, tatil geçirmek, tatil yapmak
  • vacationist:tatilci, turist
  • vaccinal:aşı, aşı ile ilgili, aşılama
  • vaccinate:aşı yapmak, aşılamak
  • vaccinated:aşı yapmak, aşılamak
  • vaccination:aşı, aşı yapma, aşılama
  • :aşı, aşı yapma, aşılama
  • vaccinator:aşıcı, şırınga
  • vaccine:aşı, aşı maddesi, aşıya ait, inek çiçek hastalığı ile ilgili
  • vaccines:aşı, aşı maddesi
  • vaccinia:inek çiçek hastalığı
  • vacillate:bocalamak, kararsız olmak, tereddüd etmek
  • vacillating:bocalayan, kararsız, sallanan, sendeleyen, tereddüd eden
  • vacillation:bocalama, kararsızlık, sallanma, sendeleme, tereddüd
  • vacuity:anlamsızlık, boş boş bakış, boşluk, dalgınlık, saçmalık
  • vacuous:amaçsız, anlamsız, boş, dalgın, ifadesiz
  • vacuum:boşluk, emme, vakum, vakumlu
  • vademecum:her zaman taşınan faydalı şey, kitapçık, rehber kitap
  • vagabondage:aylaklık, serseriler, serserilik
  • vagabondism:aylaklık, serserilik
  • vagabonds:berduş, çapkın, daldan dala konmak, derbeder, hovarda, serseri, serserilik yapmak
  • vagaries:aşırılık, kaprisli davranış
  • vagary:aşırılık, çılgınlık, delilik, kapris, yelteklik
  • vagina:dölyolu, kılıf, vajina
  • vagrancy:avarelik, serseriler, serserilik
  • vagrant:avare, aylak, başıboş, derbeder, derbeder kimse, göçebe, serseri
  • vagrants:aylak, derbeder kimse, serseri
  • vague:anlaşılmaz, belirsiz, dalgın, hayal meyal, kararsız, müphem
  • vaguely:belirsiz bir şekilde, belli belirsiz
  • vagueness:belirsizlik
  • vaguest:anlaşılmaz, belirsiz, dalgın, hayal meyal, kararsız, müphem
  • vail:bahşiş, şapka çıkarmak, saygıyla eğilmek
  • vain:abes, anlamsız, beyhude, boş, faydasız, gururlu, kendini beğenmiş, kibirli, nafile
  • vainglorious:gururlu, mağrur, övünen
  • vainglory:boş gurur
  • vainly:boşuna, kibirle
  • vainness:boşunalık, gurur, kibir
  • valance:karyola eteği, kısa perde, yatak fırfırı
  • vale:dere, diyar, elveda, vadi
  • vale!:elveda!
  • valediction:veda, veda konuşması
  • valedictorian:mezuniyet töreni konuşmacısı, veda konuşmacısı
  • valedictory:veda, veda konuşması
  • valence:bağdeğer, birleşme değeri, değerlik
  • valency:bağdeğer, birleşme değeri, değerlik
  • valent:değerli
  • valentine:sevgililer günü hediyesi, sevgililer günü kartı
  • valentines:sevgililer günü hediyesi, sevgililer günü kartı
  • valerian:kediotu
  • valet:uşak, uşaklık yapmak
  • valetudinarian:hasta, hastalık hastası, hastalıklı, hastalıklı kimse, iyileşme dönemindeki
  • valetudinarianism:hastalık hastası olma, hastalıklı olma
  • valetudinary:hasta, hastalık hastası, hastalıklı, nekâhet döneminde olan
  • valiant:cesur, yiğit, yürekli
  • valiantly:cesurca, yiğitçe
  • valiantness:cesaret, yiğitlik
  • valid:geçer, geçerli, mantıklı, sağlam, yasal, yerinde, yürürlükte
  • validate:geçerli yapmak, onaylamak, yasallaştırmak
  • validated:geçerli yapmak, onaylamak, yasallaştırmak
  • validating:geçerli yapmak, onaylamak, yasallaştırmak
  • validation:onaylama, tasdik
  • validity:doğruluk, geçerlik, geçerlilik, sağlamlık, yasallık
  • valise:bavul, valiz
  • valley:çatı oluğu, dalgalar arasındaki çukur, dere, vadi
  • valor:cesaret, kahramanlık, yiğitlik, yüreklilik
  • valorization:değerlendirme, fiyat saptama, valorizasyon
  • valorize:fiyatını saptamak
  • valorous:cesur, yiğit, yürekli
  • valour:cesaret, kahramanlık, yiğitlik, yüreklilik
  • valuable:değerli, faydalı, kıymetli
  • valuables:değerli eşyalar, mücevherler
  • valuation:değer, değer biçme, değerleme, değerlendirme
  • valuator:bilirkişi, değer biçen kimse, değerlemeci
  • value:değer, değer biçmek, değer vermek, değerini bilmek, gerçek anlam, keşide etmek, kıymet, önem, önem vermek, paha biçmek, ton
  • valued:değerli, kıymetli, saygın
  • valueless:değersiz, kıymetsiz
  • valuer:bilirkişi, değer biçen kimse, değerleyici
  • values:değer, değer biçmek, değer vermek, değerini bilmek, gerçek anlam, keşide etmek, kıymet, önem, önem vermek, paha biçmek, ton
  • valuing:değer biçmek, değer vermek, değerini bilmek, keşide etmek, önem vermek, paha biçmek
  • valve:çenet, kapakçık, kapı kanadı, radyo lambası, ses düzenleme düğmesi, supap, valf, ventil
  • valvule:kapakçık
  • vamoose:çekip gitmek, defetmek, defolmak
  • vamose:çekip gitmek, defetmek, defolmak
  • vamp:basit ve notasız eşlik, baştan çıkartmak, doğaçlamadan çalmak, müziğe eşlik etmek, saya, şuh kadın, vamp kadın, yama, yeniden ortaya çıkarma
  • vampire:vampir
  • vampires:vampir
  • van:elebaşı, harman savurma makinesi, kamyonet, kanat, karavan, keşif kolu, minibüs, öncü, yük vagonu
  • vanadium:vanadyum
  • vandal:barbar, sanat eserlerini yıkan, sanat eserlerini yıkan kimse
  • vandalic:barbar, sanat eserlerini yıkan
  • vandalise:barbarlık etmek, kırıp dökmek, yakıp yıkmak
  • vandalism:barbarlık, sanat eserlerini yıkma, vandalizm, yıkıcılık
  • vandalize:barbarlık etmek, kırıp dökmek, yakıp yıkmak
  • vandalizing:barbarlık etmek, kırıp dökmek, yakıp yıkmak
  • vandyke:vandyke tipi
  • vane:kanatçık, pervane kanadı, rüzgâr gülü, tüyün yumuşak kısmı, yeldeğirmeni kanadı, yelkovan
  • vanguard:elebaşı, keşif kolu, öncü
  • vanilla:vanilya
  • vanish:gözden kaybolmak, kayıplara karışmak, sıfırlanmak, tarihe karışmak, yok olmak
  • vanished:gözden kaybolmak, kayıplara karışmak, sıfırlanmak, tarihe karışmak, yok olmak
  • vanishing:gözden kaybolmak, kayıplara karışmak, sıfırlanmak, tarihe karışmak, yok olmak
  • vanity:boşunalık, değersizlik, gösteriş, gurur, hava, kibir, kurum, makyaj masası
  • vanquish:hakkından gelmek, kırmak, yenmek
  • vanquished:hakkından gelmek, kırmak, yenmek
  • vanquisher:galip
  • vanquishing:hakkından gelmek, kırmak, yenmek
  • vantage:avantaj
  • vapid:lezzetsiz, sıkıcı, sönük, tatsız, yavan
  • vapidity:sıkıcılık, sönüklük, tatsızlık
  • vapidness:sıkıcılık, sönüklük, tatsızlık
  • vapor:böbürlenmek, buğu, buhar, buhar çıkarmak, buharlaşmak, kuruntu, övünmek
  • vaporing:böbürlenmek, buhar çıkarmak, buharlaşmak, övünmek
  • vaporings:böbürlenme, boş lâf
  • vaporization:buharlaşma, buharlaştırma
  • vaporize:buharlaşmak, buharlaştırmak, püskürtmek
  • vaporized:buharlaşmak, buharlaştırmak, püskürtmek
  • vaporizer:püskürgeç, vaporizatör
  • vaporous:buğulu, buharlı, hayalperest, ince, kuruntulu
  • vapors:karasevda, melankoli
  • vapour:böbürlenmek, buğu, buhar, buhar çıkarmak, buharlaşmak, kuruntu, övünmek
  • vapouring:böbürlenmek, buhar çıkarmak, buharlaşmak, övünmek
  • vapourings:böbürlenme, boş lâf
  • vapours:karasevda, melankoli
  • varan:etobur kertenkele, varan
  • variability:değişkenlik, döneklik, kararsızlık
  • variable:çelişki, değişen, değişen şey, değişken, değişkenlik, dönek, fikir ayrılığı, kararsız, tutarsızlık, uyuşmazlık
  • variables:çelişki, değişen şey, değişken, değişkenlik, fikir ayrılığı, tutarsızlık, uyuşmazlık
  • variance:ayrılı, değişiklik, varyans
  • variances:ayrılı, değişiklik, varyans
  • variant:başka biçim, değişik, değişken, farklı, varyant
  • variants:başka biçim, varyant
  • variation:çeşitleme, çeşitlilik, değişim, değişme derecesi, fark, manyetik sapma, varyasyon
  • variations:çeşitleme, çeşitlilik, değişim, değişme derecesi, fark, manyetik sapma, varyasyon
  • varicella:suçiçeği
  • varicolored:rengârenk, renk renk
  • varicoloured:rengârenk, renk renk
  • varicose:varisli
  • varicosity:varis
  • varied:çeşitli, değişik, farklı, türlü
  • variegate:rengârenk yapmak, renklendirmek
  • variegated:değişik, rengârenk, renk renk, türlü
  • variegation:çeşitlilik, çok renklilik, değişiklik
  • variety:çeşit, çeşitlilik, cins, değişiklik, farklılık, tür, varyete
  • variform:çok şekilli, değişik şekilleri olan
  • variola:çiçek hastalığı
  • various:birçok, çeşit çeşit, çeşitli, türlü
  • varix:varis
  • varlet:çapkın, herif, uşak
  • varmint:hergele, itoğluit, serseri, zararlı böcek
  • varnish:cila, cilalamak, dış görünüş, emaye, sırlamak, vernik, verniklemek, yapmacık kibarlık
  • varnished:cilalamak, sırlamak, verniklemek
  • varnishing:cilalamak, sırlamak, verniklemek
  • varsity:üniversite, üniversite takımı
  • vary:başkalaşmak, çeşitlemek, değişime uğramak, değişmek, değiştirmek, farklı olmak
  • varying:başkalaşmak, çeşitlemek, değişime uğramak, değişmek, değiştirmek, farklı olmak
  • vascular:damar, damar ile ilgili
  • vase:vazo
  • vaseline:vazelin
  • vassal:derbeyine bağlı kimse, hizmetli, köle gibi, kul, uyruk, vasal
  • vassalage:derebeylik sistemi, kulluk, tımar, vasallar, vasallık, zeamet
  • vast:büyük boşluk, çok, çok büyük, dünya kadar, geniş, uçsuz bucaksız
  • vastly:çok
  • vastness:büyüklük, çokluk, genişlik
  • vat:fıçı, fıçılamak, fıçıya koymak, tekne, tekneye koymak, varil
  • vatic:kehanet kabilinden
  • vatican:vatikan
  • vaticinate:kehanette bulunmak
  • vaticination:kehanet
  • vatted:fıçılanmış
  • vaudeville:taşlamalı güldürü, vodvil
  • vault:atlama, atlamak, engel atlamak, kasa dairesi, kubbe, mahzen, mezar, sıçrama, sıçramak, sırıkla atlamak, tonoz, üzerinden atlamak, yüksek atlama
  • vaulted:kubbeli, tonozlu
  • vaulter:atlayan, sıçrayan
  • vaulting:atlama, kemer, kemerli yapı, kubbe, sıçrama
  • vaunt:övmek, övünme, övünmek
  • vaunted:övmek, övünmek
  • vaunter:övünen kimse, övüngen kimse
  • vaunting:övünen, övüngen
  • vauntingly:övünerek
  • vavasour:tımar
  • veal:dana eti
  • vector:portör, rotasına sokmak, taşıyıcı, vektör
  • vee:v şeklinde
  • veer:döndürme, döndürmek, dönme, dönmek, saptırmak, yön değiştirme, yön değiştirmek
  • veering:döndürmek, dönmek, saptırmak, yön değiştirmek
  • vegetable:bitki, bitkisel, bitkisel hayattaki kimse, ot, sebze
  • vegetables:sebze, zerzevat
  • vegetal:bitkisel, nebati
  • vegetarian:sebzelerde yaşayan, vejetaryen, vejetaryen kimse
  • vegetarianism:et yemezlik, vejetaryenlik
  • vegetarians:vejetaryen kimse
  • vegetate:bitmek, büyümek, ot gibi yaşamak
  • vegetation:bitki örtüsü, bitkiler, ot gibi yaşama, tümör, ur
  • vegetative:bitki gibi, bitkisel, bitkisel hayatta olan, istem dışı çalışan
  • vegetatively:istem dışı olarak, ot gibi
  • vehemence:ateşlilik, coşkunluk, sertlik, şiddet
  • vehement:ateşli, coşkulu, hararetli, öfkeli, sert, şiddetli
  • vehicle:araç, taşıt, taşıyıcı, vasıta
  • vehicles:araç, taşıt, taşıyıcı, vasıta
  • vehicular:araç, taşıtlarla ilgili, vasıta olan
  • veil:bahane, başörtüsü, duvak, gizlemek, maske, maskelemek, örtü, peçe, peçe ile örtmek, peçe takmak, perde, rahibe başlığı, yaşmak
  • veiled:kısık, örtülü, peçeli, yaşmaklı
  • veiling:donukluk, gizlenme, peçe kumaşı, peçelenme
  • veils:bahane, başörtüsü, duvak, gizlemek, maske, maskelemek, örtü, peçe, peçe ile örtmek, peçe takmak, perde, rahibe başlığı, yaşmak
  • vein:damar, huy, maden damarı, mizaç, ruhsal durum, toplardamar
  • veined:damarlı, ebruli
  • velar:damaksıl, yumuşak damakla ilgili
  • veld:bozkır
  • veldt:bozkır
  • velleity:hafif istek, küçük heves
  • vellum:parşömen, parşömen kâğıdı, tirşe
  • velocipede:bisiklet, üç tekerlekli bisiklet
  • velocity:hız, sürat
  • velour:velur, velur şapka, yünlü kadife
  • velours:velur, yünlü kadife
  • velum:cenin zarı, yumuşak damak, zar
  • velvet:kadife, kadife gibi, yumuşak
  • velveteen:pamuklu kadife
  • velvety:kadife gibi, yumuşacık
  • venal:rüşvet alan, yiyici
  • venality:rüşvet alma, yiyicilik
  • venation:yaprakta damar düzeni
  • vend:işportacılık yapmak, satıcılık yapmak, satmak
  • vendee:alıcı
  • vender:işportacı, satıcı, satış makinesi
  • vendetta:kan davası
  • vendible:satılabilir
  • vending:işportacılık yapmak, satıcılık yapmak, satmak
  • vendor:satıcı, satış makinesi
  • vendors:satıcı, satış makinesi
  • veneer:cila, cilalamak, döşemek, gösteriş, kaplama tahtası, kaplamak, örtbas etmek, sırlamak, yaldız, yaldızlamak
  • veneered:cilalamak, döşemek, kaplamak, örtbas etmek, sırlamak, yaldızlamak
  • veneering:cila, gösteriş, kaplama, kaplama kerestesi, kaplamacılık, yapmacık tavır
  • veneers:cila, cilalamak, döşemek, gösteriş, kaplama tahtası, kaplamak, örtbas etmek, sırlamak, yaldız, yaldızlamak
  • venerability:saygıdeğerlik, saygınlık
  • venerable:kutsal, mübarek, muhterem, saygıdeğer
  • venerate:hürmet etmek, saygı göstermek, tapmak
  • venerated:hürmet etmek, saygı göstermek, tapmak
  • venerating:hürmet etmek, saygı göstermek, tapmak
  • veneration:hürmet, saygı, yüceltme
  • venerator:hürmet eden kimse, tapan kimse
  • venereal:cinsel ilişki ile bulaşan, cinsel ilişki ile ilgili, zührevi
  • venetian:venedik, venedikli
  • venezuelan:venezuela, venezuelalı
  • vengaence:intikam, öç, öç alma
  • vengeance:intikam, öç, öç alma
  • vengeful:hınçlı, intikamcı, kinci
  • venial:affedilir, bağışlanır
  • venison:av eti, geyik eti
  • venom:akrep zehiri, düşmanlık, kin, yılan zehiri, zehir
  • venomous:haince, kin dolu, zehirli
  • venomousness:garez, kin, zehirlilik
  • venose:damarlı, kirli, toplardamara ait
  • venous:damarlı, kirli, toplardamara ait
  • vent:açığa vurmak, ağız, belli etmek, burun deliği, çıkarmak, delik, delik açmak, hava almaya çıkmak, hava deliği, havalandırmak, kaçacak delik, kıç, yanardağ ağzı, yarık, yırtmaç
  • ventage:ağız, delik, kaçacak delik
  • venter:ana rahmi, karın
  • venthole:delik, hava deliği, havalandırma deliği
  • ventilate:açığa vurmak, açıkça tartışmak, belirtmek, havalandırmak, oksijen vermek
  • ventilating:havalandırma
  • ventilation:açığa vurma, açıkça tartışma, belirtme, havalandırma, havalanma
  • ventilator:vantilatör
  • ventilators:vantilatör
  • venting:açığa vurmak, belli etmek, çıkarmak, delik açmak, hava almaya çıkmak, havalandırmak
  • ventral:karın, karna ait
  • ventricle:karıncık, organ boşluğu
  • ventricular:karıncık ile ilgili
  • ventriloquism:karnından konuşma, vantrilokluk
  • ventriloquist:karnından konuşan kimse, vantrilok
  • ventriloquy:karnından konuşma
  • venture:cesaret etmek, cüret, cüret etmek, girişim, göze almak, risk, riske atılan şey, riske atmak, şans işi, tehlikeli girişim, tehlikeye atmak, teşebbüs
  • ventured:cesaret etmek, cüret etmek, göze almak, riske atmak, tehlikeye atmak
  • ventures:cesaret etmek, cüret, cüret etmek, girişim, göze almak, risk, riske atılan şey, riske atmak, şans işi, tehlikeli girişim, tehlikeye atmak, teşebbüs
  • venturesome:atılgan, cesur, gözüpek, maceraperest, riskli, tehlikeli
  • venturesomeness:atılganlık, gözüpeklik
  • venturous:atak, cesur, gözüpek
  • venue:buluşma yeri, cinayet mahalli, mahkeme yeri, olay yeri, yarış alanı
  • venus:çobanyıldızı, çulpan, sabah yıldızı, venüs, zühre
  • veracious:doğru sözlü, gerçeğe uygun, gerçek
  • veracity:doğruculuk, doğruluk, dürüstlük, gerçek, gerçeklik
  • veranda:camlı taraça, veranda
  • verandah:camlı taraça, veranda
  • verb:eylem, fiil
  • verbal:fiil, fiile ait, harfi harfine, isim fiil, kelimesi kelimesine, sözlü
  • verbalism:anlatım, laf kalabalığı, söz, sözlere fazla dikkat etme
  • verbalist:lafebesi, sözcüklere önem veren kimse
  • verbalize:fiile çevirmek, sözle ifade etmek, sözlü ifade edilmek
  • verbalized:fiile çevirmek, sözle ifade etmek, sözlü ifade edilmek
  • verbally:kelimesi kelimesine, sözle, sözlü olarak
  • verbatim:harfi harfine, kelimesi kelimesine, kelimesi kelimesine anlatım, kelimesi kelimesine yapılmış, sözlü
  • verbiage:laf kalabalığı, şişirme
  • verbicide:kelimenin anlamını yok eden kimse, kelimenin anlamını yok etme
  • verbose:ağzı kalabalık, gereksiz sözlerle dolu, lâfebesi
  • verbosity:laf kalabalığı, lâf salatası
  • verdancy:acemilik, deneyimsizlik, tazelik, toyluk, yeşillik
  • verdant:tecrübesiz, toy, yeşil
  • verdantly:acemice, tecrübesizce
  • verdict:fikir, hüküm, juri kararı, karar, yargı
  • verdigris:bakır asetat, bakır pası
  • verdure:çayır, otlar, tazelik, yeşillik
  • verge:çalmak, daire, eşiğinde olmak, eşik, kenar, meyletmek, piskopos asası, sınır, sınırında olmak, sütun gövdesi, yaklaşmak
  • verger:zangoç
  • veridical:doğru sözlü, gerçeğe uygun
  • veriest:en çok, en küçük, son derece
  • verifiable:doğrulanabilir, kanıtlanabilir
  • verification:doğrulama, soruşturma, tahkik, tetkik
  • verified:doğrulamak, gerçekleştirmek, kanıtlamak, onaylamak, soruşturmak
  • verify:doğrulamak, gerçekleştirmek, kanıtlamak, onaylamak, soruşturmak
  • verifying:doğrulamak, gerçekleştirmek, kanıtlamak, onaylamak, soruşturmak
  • verily:aslında, doğrusu, gerçekte
  • verisimilitude:gerçeğe benzeme, ihtimal, olasılık
  • veritable:gerçek, hakiki
  • verity:doğru ifade, doğruluk, gerçek, gerçeklik
  • verjuice:ekşilik, ham meyve suyu, koruk suyu, mayhoşluk
  • vermeil:alev kırmızısı, lâl, yakut, yakut kırmızısı, yaldızlı gümüş, yaldızlı pirinç
  • vermicelli:erişte, tel şehriye
  • vermicide:solucan ilacı
  • vermiculated:delik deşik, kurtlu, solucan gibi, solucanlı
  • vermiform:kurt şeklinde, solucan şeklinde
  • vermifuge:solucan ilacı
  • vermilion:al al yapmak, kıpkırmızı yapmak, parlak kırmızı, zincifre boyası
  • vermin:haşarat, it kopuk, parazit, zararlı hayvan
  • verminous:ayaktakımından, bitli, haşaratın neden olduğu, haşaratlı
  • vermoth:vermut
  • vermouth:vermut
  • vernacular:anadile ait, argo, bölgesel, konuşma dili, lehçe, şive, yerel, yerel dille yazılan
  • vernal:gençliğe ait, ilkbahar, ilkbahara ait
  • vernier:ondalık gösterici, verniyer
  • veronese:veronalı, veronalı kimse
  • veronica:veronika, yavşanotu
  • verruca:siğil
  • verrucose:siğilli
  • versatile:becerikli, çok yönlü, değişken, dönek
  • versatility:beceriklilik, çok yönlülük, değişkenlik, döneklik, elinden her iş gelme
  • verse:ayet, dize, dörtlük, kıta, koşuk, koşuk biçimine koymak, mısra, nazım, şiir, şiir yazmak
  • versed:bilgili, hünerli, tecrübeli, ters, usta
  • versification:nazım sanatı, nazım yapma, şiir sanatı
  • versifier:koşuk biçiminde anlatan, nazım yazarı
  • versify:nazım yapmak, nazımlaştırmak
  • version:çeviri, hikâye, model, örnek, rahimde bebeği çevirme, tasvir, uyarlama, varyant, versiyon, yorum
  • versions:çeviri, hikâye, model, örnek, rahimde bebeği çevirme, tasvir, uyarlama, varyant, versiyon, yorum
  • verso:kitabın sol sayfası, sikkenin tersi
  • versus:aleyhinde, karşı
  • vert:din değiştiren kimse, din değiştirmek
  • vertebra:omur
  • vertebrae:omurga
  • vertebral:omurlarla ilgili, omurlu
  • vertebrate:omurgalı, omurgalı hayvan
  • vertebrates:omurgalı hayvan
  • vertex:başın tepesi, başucu, doruk, tepe, zirve
  • vertical:dik, dikey, dikey çizgi, dikey düzlem, düşey, tepede olan
  • vertically:dikine
  • vertiginous:baş döndürücü, başı dönen, sersemletici
  • vertigo:baş dönmesi
  • vertu:güzel sanat, güzel sanat eserleri, güzel sanatlar sevgisi
  • vervain:mine çiçeği
  • verve:canlılık, enerji, şevk
  • very:aynı, bile, çok, en, gerçek, mutlâk, özel, pek, salt, sırf, tam
  • vesica:kesecik, mesane, sidik torbası, torba
  • vesicate:kabarmak, kabartmak
  • vesicle:kabarcık, kese, kist, vesikül
  • vesicular:kabarcık gibi, kabarcıklı, kese gibi
  • vesper:akşamyıldızı, venüs
  • vespers:akğam duası, akşam duası, akşam duası vakti
  • vespertine:akşam, akşam açan, akşam çıkan, akşam yapılan
  • vespine:eşekarısı, yabanarısı
  • vessel:alet, damar, gemi, kanal, kap, tas, tekne
  • vessels:alet, damar, gemi, kanal, kap, tas, tekne
  • vest:cüppe giydirmek, cüppe giymek, el koymak, fanila, haczetmek, hak olarak geçmek, hak vermek, iç gömleği, yelek, yetki vermek
  • vesta:ocak tanrıçası, vesta
  • vestal:namuslu, rahibe, vesta ile ilgili, vesta rahibesi
  • vested:hak kazanılmış olan, kazanılmış
  • vestiary:elbiselerle ilgili, giyinme odası, kilise giyinme odası
  • vestibule:antre, dehliz, geçit, giriş, vagonlar arası geçit
  • vestige:eser, iz, zerre
  • vestigial:artakalan, izi olan, kalan
  • vesting:giydirme, giyme, haciz, hak verme, yetki verme
  • vestment:cüppe, kisve, papaz elbisesi, resmi elbise
  • vestments:cüppe, kisve, papaz elbisesi, resmi elbise
  • vestry:giyinme odası, kilise giyinme odası
  • vesture:giydirmek, giysi, kıyafet
  • vesuvian:rüzgârda sönmeyen kibrit, volkanik
  • vet:baytar, deneyimli kimse, emektar, eski, eski asker, eski kurt, incelemek, kıdemli, muaeyene etmek, tecrübeli, veteriner
  • veteran:emektar, eski, eski asker, eski kurt, kıdemli, tecrübeli, tecrübeli kimse
  • veterans:emektar, eski asker, eski kurt, tecrübeli kimse
  • veterinarian:baytar, veteriner, veterinerlik ile ilgili
  • veterinary:baytar, veteriner, veterinerlik ile ilgili
  • veto:red, reddetmek, ret, veto, veto etmek, veto hakkı
  • vetoing:reddetmek, veto etmek
  • vetting:güvenlik araştırması
  • vex:canını sıkmak, dalgalandırmak, gücendirmek, kızdırmak, küstürmek, üzmek
  • vexation:eziyet, gücenme, kızma, küsme, sıkıntı, sinirlenme
  • vexatious:can sıkıcı, eziyetli, gücendirici, üzücü
  • vexatiousness:aksilik, can sıkıcılık
  • vexed:canı sıkkın, dargın, kırgın, kızgın, tartışmalı
  • vexing:eziyetli, kızdırıcı, sinirlendirici, üzücü
  • via:üzerinden, yol, yolu ile
  • viability:yaşayabilirlik
  • viable:geçerli, yaşar, yaşayabilir
  • viaduct:karayolu köprüsü, viyadük
  • vial:küçük şişe
  • viands:yiyecekler
  • viaticum:yol harçlığı
  • vibes:heyecan, vibrafon
  • vibrancy:coşkunluk, gürlük, titreklik
  • vibrant:canlı, çınlayan, enerjik, heyecanlı, titreşen, titreşimli, yankılanan
  • vibraphone:vibrafon
  • vibrate:duraksamak, sallanmak, tereddüd etmek, titremek, titreşmek
  • vibrating:titreşen
  • vibration:heyecan, sarsılma, tereddüd, titreme, titreşim
  • vibrations:heyecan, sarsılma, tereddüd, titreme, titreşim
  • vibrator:osilatör, titreşimli masaj aleti, vibratör
  • vibratory:titreşen, titreşimli
  • vibrissae:bıyık kılı, burun kılı
  • viburnum:kartopu çiçeği
  • vicar:mahalle papazı, papaz yardımcısı, vekil
  • vicarage:papazın evi, papazlık
  • vicarious:başkası için yapılan, vekâleten yapılan
  • vice:ahlaksızlık, çapkınlık, huysuzluk, kötülük, kusur, mengene, özür, vekil, yerine, zaaf
  • vicegerent:vekil
  • viceregal:genel vali ile ilgili
  • vicereine:genel vali, genel valinin karısı
  • viceroy:genel vali
  • viceversa:karşılıklı olarak, ve tersi
  • vicinage:çevre, civar, etraf
  • vicinal:benzer, komşu
  • vicinity:çevre, civar, dolay, etraf, havali
  • vicious:ahlaksız, berbat, bozuk, fena, haince, huysuz, kötü, şiddetli
  • viciousness:ahlaksızlık, fenalık, huysuzluk, kötü niyet, kötülük
  • vicissitude:değişiklik, değişme
  • vicissitudes:değişiklikler, iniş çıkışlar, şansın dönmesi, şartların değişmesi
  • vicissitudinous:değişikliğe uğrayan
  • victim:kurban, mağdur kimse
  • victimise:aldatmak, haksızlık etmek, kurban etmek
  • victimize:aldatmak, haksızlık etmek, kurban etmek
  • victimized:aldatmak, haksızlık etmek, kurban etmek
  • victims:kurban, mağdur kimse
  • victor:fatih, galip, kazanan
  • victoria:iri kırmızı erik, körüklü gezinti arabası, nilüfer
  • victorian:viktoria döneminde yaşamış kimse, viktoria dönemine ait
  • victorias:viktoria
  • victorious:başarılı, galip, muzaffer, zafer kazanmış
  • victory:başarı, galibiyet, utku, zafer
  • victual:erzak, yiyecek, yiyecek bulmak, yiyecek sağlamak
  • victualer:erzak gemisi, erzakçı, lokantacı
  • victualing:erzak sağlama
  • victualler:erzak gemisi, erzakçı, lokantacı
  • victuals:erzak
  • vide:bak!, bakınız!
  • vide!:bak!, bakınız!
  • videlicet:demek oluyor ki, yani
  • video:ekran, televizyon, video, video filmi, video terminal
  • videocassette:video kaset
  • videophone:görüntülü telefon
  • videotape:video kaset
  • vie:boy ölçüşmek, rekabet etmek, yarışmak
  • vienna:viyana
  • viennese:viyana, viyana lehçesi, viyanalı
  • vietnam:vietnam
  • vietnamese:vietnam, vietnam dili, vietnamlı
  • view:amaç, bakış, bakmak, beklenti, fikir, görmek, görüntü, görünüm, görüş, görüş alanı, gösterme, incelemek, kanı, manzara, panaroma, seyretmek, üzerinde düşünmek, yayınlama
  • viewer:izleyici, seyirci
  • viewers:izleyici, seyirci
  • viewfinder:vizör
  • viewless:görüntüsüz, manzarasız
  • viewpoint:bakış açısı, görüş noktası, manzara noktası
  • viewpoints:bakış açısı, görüş noktası, manzara noktası
  • viewy:garip fikirli, gösterişli
  • vigil:arife, gece ibadeti, gece nöbeti, gece uyumama
  • vigilance:dikkatli olma, ihtiyat, uyanık olma, uyanıklık, uyumama
  • vigilant:açıkgöz, ihtiyatlı, tetikte, uyanık
  • vigneron:bağcı
  • vignette:etrafı silinmiş fotoğraf, kitap süsü, skeç, süs çizmek
  • vigor:dinçlik, enerji, güç, kuvvet, yaşama gücü
  • vigorous:arsız, dinç, enerjik, gayretli, güçlü, kuvvetli, şiddetli, zinde
  • vigorously:dinç bir şekilde, enerjik olarak, kuvvetlice, zindece
  • vigour:dinçlik, enerji, güç, kuvvet, yaşama gücü
  • viking:viking
  • vilagers:köylü
  • vile:adi, alçak, aşağılık, berbat, değersiz, hasis, iğrenç, kepaze, rezil
  • vilification:iftira, kötüleme, yerme
  • vilified:iftira etmek, kötülemek, yermek
  • vilifier:iftiracı, kötüleyen kimse
  • vilifiy:iftira etmek, kötülemek, yermek
  • vilify:iftira etmek, kötülemek, yermek
  • vilifying:iftira etmek, kötülemek, yermek
  • villa:konak, köşk, villa, yazlık ev
  • village:köy, köy halkı, küçük belediye
  • villager:köylü
  • villagers:köylü
  • villain:cani, çapkın, hain, kabadayı, kötü adam, ortaçağ köylüsü
  • villainage:derbeyine bağlı çalışma, kölelik
  • villainous:alçak, berbat, iğrenç, rezil
  • villainy:cürüm, hainlik, kötülük, rezalet
  • villein:derebeyine bağlı köylü, ortaçağ köylüsü
  • villeinage:derbeyine bağlı çalışma, kölelik
  • villi:bağırsa içi kılsı çıkıntı, tüy, ülger
  • villus:bağırsa içi kılsı çıkıntı, tüy, ülger
  • vim:enerji, gayret, güç
  • vinaigrette:nişadırruhu şişesi, salata sosu
  • vincible:mağlup edilebilir, yenilebilir
  • vinculum:bağ, tepe çizgisi
  • vindicate:hakkını korumak, haklı çıkarmak, hıncını almak, intikamını almak, korumak, savunmak, temize çıkarmak
  • vindicated:hakkını korumak, haklı çıkarmak, hıncını almak, intikamını almak, korumak, savunmak, temize çıkarmak
  • vindicating:hakkını korumak, haklı çıkarmak, hıncını almak, intikamını almak, korumak, savunmak, temize çıkarmak
  • vindication:doğrulayan şey, haklı çıkarma, hınç, intikam, savunma, suçsuzluğunu kanıtlama
  • vindicatory:koruyan, öç alan
  • vindictive:cezai, intikam güden, kinci, kindar
  • vindictiveness:kincilik, kindarlık
  • vine:asma, bağ kütüğü
  • vinedresser:bağcı
  • vinegar:enerji, kuvvet, sirke, somurtkanlık, suratsızlık
  • vinegary:asık suratlı, hırçın, sirke gibi, suratsız
  • vinegrower:bağcı
  • vinegrowing:bağcılık
  • vinery:asma serası, üzüm serası
  • vineyard:bağ, üzüm bağı
  • vinic:şarap ile ilgili
  • viniculture:şaraplık üzüm yetiştirme, üzümcülük
  • vinous:şarap gibi, şarap ile ilgili, şarap yüzünden olmuş, şarapçı
  • vintage:bağbozumu, imal, kaliteli şarap, mahsul, model, tip
  • vintner:şarap tüccarı
  • vinyl:vinil
  • viol:viyol
  • viola:hercai menekşe, viyola
  • violable:bozulabilir, ihlâl edilebilir
  • violance:ırza tecavüz, şiddet, tecâvüz, zorbalık, zorlama
  • violate:bozmak, çiğnemek, ihlal etmek, ırzına geçmek, tecâvüz etmek, tutmamak
  • violated:bozmak, çiğnemek, ihlal etmek, ırzına geçmek, tecâvüz etmek, tutmamak
  • violation:bozma, ihlâl etme, kutsallığını bozma, riayet etmeme, saygısızlık etme, tecâvüz etme, tutmama, yerine getirmeme
  • violations:bozma, ihlâl etme, kutsallığını bozma, riayet etmeme, saygısızlık etme, tecâvüz etme, tutmama, yerine getirmeme
  • violator:bozan kimse, ihlâl eden kimse, sözünü tutmayan, tecâvüzcü
  • violence:ırza tecavüz, şiddet, tecâvüz, zorbalık, zorlama
  • violent:aşırı, berbat, çok kötü, saldırı sonucu olan, sert, şiddetli
  • violently:şiddetle
  • violet:mahçup kimse, menekşe, menekşe renkli, mor, utangaç kimse
  • violin:keman
  • violinist:kemancı
  • violoncellist:viyolonselci, viyolonselist
  • violoncello:viyolonsel
  • vip:çok önemli kişi, vip
  • viper:engerek, yılan
  • viperine:engerek gibi, engerek türünden, zehirli
  • viperish:engerek gibi, hain, yılan gibi, zehirli
  • viperous:engerek gibi, hain, yılan gibi, zehirli
  • viperously:haince, yılan gibi
  • virago:cadaloz, eli maşalı kadın, kadın savaşçı, şirret, şirret kadın
  • viral:virüse ait
  • vires:güç, kuvvet, yetki
  • virgin:bakir, bakir erkek, bakire, balta girmemiş, ekilmemiş, el değmemiş, ham, işlenmemiş
  • virginal:bakireye ait, bakireye yaraşır, döllenmemiş, kızlık
  • virginhood:bakirelik, kızlık
  • virginia:virjinya
  • virginian:virjinya, virjinyalı
  • virginity:bakirelik, bekâret, kızlık, namus
  • virgo:başak burcu, başak takımyıldızı
  • virgule:virgül
  • viridescent:yeşilimsi, yeşilimtırak
  • viridity:tazelik, yeşillik
  • virile:enerjik, erkekçe, erkeksi, güçlü, kuvvetli
  • virility:cinsel güç, erkeklik, erkeklik çağı, yiğitlik
  • virology:viroloji
  • virtu:güzel sanat, güzel sanat eserleri, güzel sanatlar sevgisi
  • virtual:asıl, gerçek, gerçek kuvveti olan, sanal
  • virtually:aslında, fiilen, gerçekte
  • virtue:erdem, etki, fazilet, iffet, meziyet, namus, üstünlük
  • virtues:erdem, etki, fazilet, iffet, meziyet, namus, üstünlük
  • virtuosity:güzel sanatlar sevgisi, ustalık, virtüözlük
  • virtuoso:güzel sanatlar meraklısı kimse, üstât, virtüoz
  • virtuous:dürüst, erdemli, faziletli, iffetli, namuslu, ustalık gerektiren
  • virulence:düşmanlık, keskinlik, kin, öldürücülük, şiddet, zehirlilik
  • virulent:çabuk ilerleyen, düşmanca, kin dolu, kuvvetli, öldürücü, şiddetli
  • virus:virüs
  • vis:güç, kuvvet, yetki
  • visa:onay, onaylamak, vize, vize vermek
  • visage:çehre, sima, yüz
  • viscera:iç organlar
  • visceral:iç organlara ait, iç organlarla ilgili
  • viscid:yapış yapış, yapışkan
  • viscidity:yapışkanlık
  • viscose:viskoz
  • viscosity:viskozite, yarı sıvılık
  • viscount:vikont
  • viscountess:vikontes
  • viscous:ağdalı, viskoz, yapış yapış, yapışkan
  • vise:mengene, onay, onaylamak, vize, vize vermek
  • visibility:görünebilme, görünürlük, görüş mesafesi
  • visible:açık, görülebilir, görünen, görünür, göze çarpan, gözle görülür, mevcut
  • vision:görme, görme gücü, görülmeye değer şey, görüş, güzel kimse, hayal, hayal gibi görmek, hayal gücü, ileriyi görme, kuruntu, önsezi, vizyon
  • visionary:düşsel, evhamlı kimse, hayalci, hayali, hayalperest, kuruntu niteliğinde, kuruntulu kimse, önsezi ile ilgili
  • visit:çektirmek, çene çalmak, gezmek, laflamak, misafir olmak, misafirlik, musallat olmak, teftiş etmek, uğramak, vizite, ziyaret, ziyaret etmek, ziyarete gitmek
  • visitant:göçmen kuş, ziyaretçi
  • visitation:aşırı hayvan göçü, hasta ziyareti, tanrıdan gelen şey, teftiş, uzun ziyaret, ziyaret
  • visitatorial:teftiş, teftiş ile ilgili
  • visiting:konuk olan, ziyaret, ziyaret eden
  • visitor:konuk, misafir, müfettiş, ziyaretçi
  • visitorial:teftiş, teftişe ait
  • visitors:göçmen kuşlar, turistler
  • visor:güneşlik, maske, miğferin açılıp kapanan önü, şapka siperi
  • vista:dehliz, görünüm, hayaller silsilesi, koridor, manzara, olaylar dizisi
  • visual:görme, görsel, görsel araç, görülebilir, görüş, kroki, optik, taslak
  • visualisation:görüntüleme, gözünde canlandırma, gözünün önüne götürme
  • visualization:görüntüleme, gözünde canlandırma, gözünün önüne götürme
  • visualize:gözünde canlandırmak, gözünün önüne getirmek
  • visualized:gözünde canlandırmak, gözünün önüne getirmek
  • visualizes:gözünde canlandırmak, gözünün önüne getirmek
  • visualizing:gözünde canlandırmak, gözünün önüne getirmek
  • vita:hayat, ömür, yaşam
  • vitae:hayat, ömür, yaşam
  • vital:canlı, hayat dolu, hayati, öldürücü, yaşamsal, yaşayan
  • vitality:can, dayanma gücü, dirilik, güç, yaşama gücü
  • vitalization:canlandırma, diriltme, hayat verme
  • vitalize:canlandırmak, diriltmek, güç vermek, hayat vermek
  • vitalizing:canlandırmak, diriltmek, güç vermek, hayat vermek
  • vitals:birbirini tamamlayan unsurlar, hayati organlar
  • vitamin:vitamin
  • vitamins:vitamin
  • vitiate:berbat etmek, bozmak, etkisini azaltmak, geçersiz kılmak, kirletmek, saptırmak
  • vitiated:berbat etmek, bozmak, etkisini azaltmak, geçersiz kılmak, kirletmek, saptırmak
  • vitiation:bozma, etkisini azaltma, iptal etme, kirletme, saptırma
  • viticulture:bağcılık
  • vitreous:cam, cam gibi, camdan yapılmış, camlı
  • vitrification:cam haline getirme, camlaştırma
  • vitrified:cam haline gelmek, cam haline getirmek, camlaştırmak, perdahlamak, sırlamak
  • vitrify:cam haline gelmek, cam haline getirmek, camlaştırmak, perdahlamak, sırlamak
  • vitriol:acı eleştiri, çok acı söz, kezzap, vitriyol
  • vitriolic:acı, iğneleyici, vitriyol
  • vituperate:azarlamak, hakaret etmek, küfretmek, sövmek
  • vituperation:azarlama, fırça atma, küfretme
  • vituperative:ağzı bozuk, azarlayıcı, küfürbaz
  • viva:sözlü, sözlü olarak, sözlü sınav
  • viva!:çok yaşa!, yaşa!
  • vivacious:canlı, hayat dolu, neşeli
  • vivacity:canlılık, neşe
  • vivarium:vivaryum
  • vivid:canlı, hayat dolu, inandırıcı, parlak, yalın
  • vividness:canlılık, parlaklık
  • vivify:canlandırmak, güçlendirmek, hayat vermek, neşelendirmek
  • vivifying:canlandırmak, güçlendirmek, hayat vermek, neşelendirmek
  • viviparous:doğuran, filizlenen
  • vivisect:üzerinde deney yapmak
  • vixen:cadaloz, dişi tilki, huysuz kadın, tilki
  • vixenish:hırçın, huysuz
  • viz:demek oluyor ki, yani
  • :demek oluyor ki, yani
  • vizier:vezir
  • vizor:güneşlik, maske, miğferin açılıp kapanan önü, şapka siperi
  • vocable:kelime, söz, sözcük
  • vocabulary:kelime hazinesi, kullanılan kelimeler
  • vocal:konuşkan, lâfını sakınmaz, ses, sesle ilgili, sesli, sesli harf, sözlü, vokal
  • vocalic:sesli harf ile ilgili, sesli harfi çok olan
  • vocalism:sesi kullanma, sesli harf sistemi
  • vocalist:şarkıcı, seslendirmeci, voklalist
  • vocalization:seslendirme, sesli harf yerine kullanma, vokal yapma
  • vocalize:noktalamak, seslendirmek, sesli harf yerine kullanmak, vokal yapmak
  • vocalized:noktalamak, seslendirmek, sesli harf yerine kullanmak, vokal yapmak
  • vocalizing:noktalamak, seslendirmek, sesli harf yerine kullanmak, vokal yapmak
  • vocation:çağrı, davet, kabiliyet, meslek, uğraşı, yetenek
  • vocational:meslek ile ilgili, mesleki
  • vocative:ismin hitap haline ait, seslenme durumu, seslenme ile ilgili, vokatif
  • vociferate:bağırıp çağırmak, gürültü etmek
  • vociferation:bağırıp çağırma, gürültü etme
  • vociferous:bağırıp çağıran, gürültülü, sesli
  • vodka:votka
  • vogue:moda, popülarite, rağbet, tutma
  • voice:akort etmek, çatı, dile getirmek, düşünce, fikir, ifade, ifade etmek, şarkı sesi, ses, ses çıkarmak, ses kalitesi, ses tonu, söylemek, söz
  • voiced:akortlu, sesli
  • voiceless:dilsiz, düşüncesini söyleme hakkı olmayan, oy kullanamayan, sessiz
  • voices:akort etmek, çatı, dile getirmek, düşünce, fikir, ifade, ifade etmek, şarkı sesi, ses, ses çıkarmak, ses kalitesi, ses tonu, söylemek, söz
  • voicing:akort etmek, dile getirmek, ifade etmek, ses çıkarmak, söylemek
  • void:atmak, boş, boş bırakmak, boş yer, boşaltmak, boşluk, çıkarmak, eksiklik, faydasız, geçersiz, geçersiz hale getirmek, geçersizlik, hükümsüz, hükümsüz kılmak, hükümsüzlük, iptal, iptal etmek, ıssız, tahliye etmek, terketmek
  • voidable:geçersiz kılınabilir, iptal edilebilir
  • voidance:boşaltma, tahliye, terketme
  • voiding:atmak, boş bırakmak, boşaltmak, çıkarmak, geçersiz hale getirmek, hükümsüz kılmak, iptal etmek, tahliye etmek, terketmek
  • voidness:boşluk, geçersizlik, hükümsüzlük
  • voile:vual
  • volant:çevik, uçabilen, uçan
  • volatile:buharlaşan, dönek, geçici, gelgeç, havai, uçucu
  • volatility:buharlaşırlık, döneklik, gelgeçlik, havailik, uçuculuk
  • volatilization:buharlaşma, uçma
  • volatilize:buharlaşmak, buharlaştırmak, gaz haline gelmek
  • volcanic:hiddetli, taşkın, volkanik, yanardağ gibi
  • volcano:volkan, yanardağ
  • volcanoe:volkan, yanardağ
  • vole:tarla faresi, vale
  • volition:irade, istem
  • volley:atma, topa yere değmeden vurma, topa yere değmeden vurmak, yağdırma, yağdırmak, yaylım ateş, yaylım ateşe tutmak
  • volleyball:voleybol, voleybol topu
  • volplane:süzülme, süzülmek
  • volt:sakınmak için sıçrama, volt
  • voltage:gerilim, voltaj
  • voltaic:elektrik üreten, galvanik, voltaik
  • voltmeter:gerilimölçer, voltmetre
  • volubility:akıcılık, dillilik, gevezelik, konuşkanlık
  • voluble:akıcı, akıcı konuşan, çenebaz, dilli, geveze, konuşkan, sarmaşık
  • volume:cilt, hacim, ses kuvveti, ses yükseltme, tutar, yığın, yoğunluk
  • volumes:cilt, hacim, ses kuvveti, ses yükseltme, tutar, yığın, yoğunluk
  • volumetric:hacim ölçme ile ilgili, volumetrik
  • volumetrical:volumetrik
  • voluminous:cilt cilt olan, çok büyük, çok ciltli, çok kitap yazan, güçlü, hacimli, kat kat olan
  • voluntarily:kendi isteğiyle
  • voluntariness:gönüllülük, iradeli oluş, isteyerek yapma
  • voluntary:fahri, gönüllü, istemli, istemli hareket, isteyerek yapılan, isteyerek yapılan şey, kasıtlı, özgür iradeli
  • volunteer:gönül rızası ile yapılan, gönüllü, gönüllü asker, gönüllü olmak, gönüllü yazılmak, isteyerek yapmak, kendiliği den büyüyen, üstlenmek
  • volunteered:gönüllü olmak, gönüllü yazılmak, isteyerek yapmak, üstlenmek
  • volunteering:gönüllü olmak, gönüllü yazılmak, isteyerek yapmak, üstlenmek
  • voluptuary:şehvet düşkünü kimse, seks düşkünü kimse
  • voluptuous:cinsel istek uyandıran, lüks, şehvetli, seks düşkünü, zevk düşkünü
  • voluptuousness:cinsel istek uyandırma, şehvet düşkünlüğü, seks düşkünlüğü, seksilik
  • volute:helezoni deniz kabuğu, kıvrım, sarmal yapı
  • voluted:kıvrımlı, sarmal
  • volution:dönme hareketi, helezon kıvrımı
  • vomit:çıkarmak, istifrağ etmek, kusma, kusmak, kusmuk, kusturan ilaç, lav püskürtmek, püskürtme, püskürtmek
  • vomiting:kusma
  • vomitive:kusturan, kusturan ilaç, kusturucu, kusturucu ilaç
  • vomitory:kusturan ilaç, kusturucu, kusturucu ilaç
  • vomitting:kusma
  • voodoo:büyü, büyü yapmak, büyülemek, put, zenci büyücü, zenci büyüsü
  • voodooism:büyücülük
  • voracious:açgözlü, hırslı, istekli, obur
  • voracity:açgözlülük, hırs, oburluk
  • vortex:anafor, burgaç, girdap, merkez çevresinde dönme
  • vortical:girdaba benzeyen, girdap gibi dönen
  • votaress:kendini adamış olan kadın
  • votaries:ateşli taraftar, kendini adamış kimse
  • votary:ateşli taraftar, kendini adamış kimse
  • vote:bildirmek, karar, önerme, önermek, oy, oy kullanmak, oy vermek, oylama, oylamak, oylanan şey, oylayarak kararlaştırmak, seçim sonucu
  • voted:bildirmek, önermek, oy kullanmak, oy vermek, oylamak, oylayarak kararlaştırmak
  • voter:oy veren kimse, seçmen
  • votes:bildirmek, karar, önerme, önermek, oy, oy kullanmak, oy vermek, oylama, oylamak, oylanan şey, oylayarak kararlaştırmak, seçim sonucu
  • voting:oy kullanma, oy veren, oy verme, oylama
  • votive:adak olarak verilen
  • vouch:doğrulamak, garanti etmek, kefil olmak, onaylamak, tanıklık etmek
  • voucher:belge, delil, fiş, kefil, makbuz, senet
  • vouchers:belge, delil, fiş, kefil, makbuz, senet
  • vouchsafe:ihsan etmek, lütfetmek, tenezzül edip yapmak, tenezzül etmek
  • vow:adak, adamak, ahdetmek, ant, ant içmek, yemin, yemin etmek
  • vowed:adamak, ahdetmek, ant içmek, yemin etmek
  • vowel:sesli, sesli harf, ünlü
  • vowelize:sesli işaretleri koymak
  • vox:ses
  • voyage:sefer, seyahat, seyahat etmek, yolculuk, yolculuk etmek
  • voyager:gezgin, seyyah, yolcu
  • voyages:sefer, seyahat, seyahat etmek, yolculuk, yolculuk etmek
  • voyaging:seyahat etmek, yolculuk etmek
  • voyeur:röntgenci
  • vulcan:ateş ve madencilik tanrısı, vulkan
  • vulcanic:hiddetli, volkanik, yanardağ gibi
  • vulcanite:vulkanit
  • vulcanize:kükürtle işlemek, vulkanize etmek
  • vulcanized:kükürtle işlemek, vulkanize etmek
  • vulcanizing:kükürtle işlemek, vulkanize etmek
  • vulgar:adi, basit, bayağı, halk, halka özgü, hoyrat, kaba
  • vulgarian:görgüsüz kimse, sonradan görme
  • vulgarians:görgüsüz kimse, sonradan görme
  • vulgarism:bayağılık, halk deyimi, kabalık, terbiyesizlik, zevksizlik
  • vulgarity:adilik, argo, basitlik, bayağılık, edepsizlik, kaba söz, kabalık
  • vulgarization:adileştirme, basitleştirme, bayağılaştırma, kabalaştırma
  • vulgarize:adileştirmek, basitleştirmek, bayağılaştırmak, kabalaştırmak
  • vulgarized:adileştirmek, basitleştirmek, bayağılaştırmak, kabalaştırmak
  • vulgarizing:adileştirmek, basitleştirmek, bayağılaştırmak, kabalaştırmak
  • vulgarly:adice, basitçe, kabaca
  • vulnerabilities:savunmasızlık, yaranabilirlik
  • vulnerability:savunmasızlık, yaranabilirlik
  • vulnerable:eğilimli, kolay incinir, savunmasız, yaralanabilir, zedelenebilir
  • vulpine:kurnaz, tilki gibi, tilkiye ait
  • vulture:açgözlü kimse, akbaba, kerkenez
  • vulturine:açgözlü, akbaba gibi
  • vulturous:açgözlü, akbaba gibi
  • vulva:dişilik organı, ferç, vulva
  • vying:rekabet eden, rekabetçi

 

Online İngilizce Konuşma Kursu: Konuşarak Öğren

Son Yazılar

İngilizce Popüler Konular

İngilizce Zamanlar

İngilizce Dilbilgisi

Okul İngilizcesi

V harfiyle başlayan kelimeler: Türkçe ve İngilizce v ile başlayan 4,5,6 harfli kelimeler

Sürekli ünsüzlerden bir tanesi olan ve kullanım sıklığı açısından incelendiğinde, en az kullanılan harfler arasında yer alan v ile başlayan kelimeler nelerdir? V ile başlayan 4 harfli, 5 harfli ve 6 harfli kelimeler hangileridir? İşte, tüm detaylar…

V Harfi İle Başlayan Kelimeler

Türk alfabesinde ü harfinden sonra, y harfinden ise önce gelen v harfi birçok Türkçe kelimenin başında, sonunda ve ortasında yer almaktadır. Üç harften meydana gelen “var” ve “vaz” gibi kelimelerden, “vazifelendirmek” gibi on beş harften meydana gelen sözcüklere kadar, Türkçede ’nin üzerinde v harfi ile başlayan kelime bulunmaktadır.

V İle Başlayan 4 Harfli Kelimeler

Türkçede v harfi ile başlayan ve 4 harfin yan yana getirilmesi ile oluşturulmuş kelimelerin sayısı, 41’dir. Kendi içinde bir alfabetik sıralamayla dizilmiş olan bu 41 kelimeyi, aşağıda vermiş olduğumuz liste üzerinden inceleyebilirsiniz:

  • vaat, vaaz, vade, vadi, vaha, vahi, vaiz, vaka, vaki, vaks, vale, valf, vali, vals, vamp, vana, vasi, vazo, veba, veca, vect, veda, vefa, veli, vena, vere, veri, veto, veya, vida, vido, vinç, vira, virt, viya, vize, vole, voli, volt, vuku, vuru.

V İle Başlayan 5 Harfli Kelimeler

Türk alfabesinin yirmi sessiz harfinden bir tanesi olan v harfi ile başlayan ve 5 harften meydana gelen kelimelerin sayısı, 97’dir.

  • vacip, vagon, vahim, vahit, vahiy, vahşi, vakar, vakfe, vakıa, vakıf, vakit, vakum, vakur, valiz, valör, vanlı, vapur, varak, varan, varda, vargı, varış, varil, varis, varit, varma, varoş, varta, varto, vasat, vasıf, vasıl, vaşak, vatan, vatka, vatoz, vazıh, vebal, vecih, veciz, veçhe, vedia, vefat, vehim, vekil, velet, velev, velur, velut, venüs, verdi, verem, verev, vergi, verim, veriş, verit, verme, vezin, vezir, vezne, vıcık, video, vigla, villa, viraj, viral, viran, virüs, visal, viski, vişne, vites, vitir, viyak, viyol, vizon, vizör, vokal, volan, volta, vonoz, votka, voyvo, vukuf, vulva, vuraç, vurgu, vurma, vuruk, vuruş, vusul, vuzuh, vücut, vürut, vüsat, vaduz.

V İle Başlayan 6 Harfli Kelimeler

V harfi ile başlayan ve toplam sayısı ’yi bulan kelimelerin arasında, 77 kelime bulunmaktadır.

  • vadeli vaftiz vahdet vahşet vajina vaketa vakvak valide vampir vandal vantuz varaka vargel varide varlık varmak varsıl varyos vasati vasıta vatani vatlık vatman vatvat vazife vebalı vecibe vecize vefalı vektör verese verici verkaç vermek vermut vernik vesaik vesair vesait vesika vesile veston vetire vicahi vicdan vidala vidalı vidolu vikaye vikont viladi vinter vinyet virane virgül virman viskoz vişnap vitray vitrin viyola vizite vizyon vodvil volkan voltaj vombat vualet vukuat vurgun vurmak vurtut vurucu vuslat vükela vüzera viyana.

V İle Başlayan İngilizce Kelimeler

İngilizcede, v ile başlayan ve yaklaşık sayısı ’ü bulan kelimeler arasından sizler için seçtiklerimiz şu şekildedir:

  • Vacation: Tahliye etmek
  • Valent: Değerli eşya
  • Valentines: Sevgililer günü
  • Vandal: Barbar
  • Valley: Vadi
  • Valiant: Yiğitlik
Son Güncellenme:

Günlük hayatta İngilizce kelimeler ve anlamları dilin öğrenilebilmesi açısında önemli bir yer tutar. İngilizce çok fazla kelime olsa da en çok kullanılan kelimeleri bilmek o dilde kendini ifade edebilmeye yetecektir.

Haberin Devamı

İngilizce Kelimeler ve Anlamları

İngilizce okul hayatımızda eğitimini almaya başladığımız ve iş hayatında ihtiyaç duyulan dillerdendir. Her ne kadar dünyada en çok konuşulan üçüncü resmi dil olsa da dünya genelinde en çok kullanılan dildir. İngilizce öğrenmek için kelimeler ve anlamlarını iyi bilmek gerekir. 

A ile Başlayan İngilizce Kelimeler ve Anlamları

  • A – Bir
  • Able – Yapabilen
  • Adjective – Sıfat
  • Africa – Afrika
  • After – Sonra
  • Agreed – Anlaşıldı, Kararlaştırıldı
  • Air – Hava
  • Am – Gece 12 İle Gündüz 12 Arası Saat Dilimi
  • America – Amerika
  • An – Bir Tek
  • Answer – Cevap
  • Any – Herhangi
  • Anything – Hiçbir Şey
  • Are – Olmak Fiili
  • Art – Sanat
  • As – Iken
  • At – -de, -da
  • Abandon – Terk Etmek, Bırakmak
  • Ability – Hüner, Beceri, Kabiliyet
  • About – Hakkında, Takriben, Aşağı Yukarı, Üzere
  • Above – Üstünde, Üzerine
  • Abroad – Yurt Dışında, Yurtdışı
  • Absence – Bulunmama, Yokluk
  • Absolute – Mutlak, Salt, Kesin
  • Absolutely – Mutlaka, Kesinlikle
  • Abuse – Suistimal Etmek, Kötüye Kullanmak
  • Accept – Kabul Etmek
  • Access – Giriş, Erişim, Erişmek
  • Accident – Kaza
  • Accompany – Eşlik Etmek
  • Accomplish – Başarıyla Tamamlamak, Sonuçlandırmak
  • Account – Hesap
  • Accurate – Kesin, Doğru
  • Accuse – Suçlamak, İtham Etmek
  • Achieve – Elde Etmek, Başarmak
  • Achievement – Başarı, Edinim
  • Acknowledge – Kabul Etmek, Kabullenmek
  • Acquire – Edinmek, Elde Etmek
  • Across – Karşıya, Boydan Boya Geçmek
  • Act – Davranmak, Hareket Etmek, Eylem
  • Action – Aksiyon, Eylem
  • Active – Etkin, Faal
  • Activity – Faaliyet, Etkinlik, Aktivite
  • Actual – Gerçek, Fiili
  • Actually – Fiilen, Aslında
  • Adapt – Uymak, Uyarlamak, Adapte Olmak
  • Add – Eklemek, İlave Etmek
  • Addition – Ilave, Ek
  • Additional – Ilave, Ek
  • Adequate – Yeterli, Münasip
  • Adjust – Ayarlamak
  • Adjustment – Ayarlama, Ayar
  • Administration – İdare, Yönetim
  • Administrator – İdareci, Yönetici
  • Admire – Hayran Olmak, Beğenmek
  • Admission – Kabul, İtiraf
  • Admit – Kabul Etmek, İtiraf Etmek
  • Adolescent – Ergen
  • Adopt – Evlat Edinmek, Benimsemek
  • Adult – Yetişkin
  • Advance – Ilerlemek, Avans, Geliştirmek
  • Advanced – İleri, Gelişkin
  • Advantage – Avantaj, Fayda
  • Adventure – Macera, Serüven
  • Advertising – Reklamcılık, Reklam
  • Advice – Tavsiye, Nasihat
  • Advise – Nasihat Etmek, Öğütlemek
  • Adviser – Müşavir, Danışman
  • Advocate – Avukat, Müdafaa Etmek
  • Affect – Etkilemek
  • Afford – Parası Yetmek
  • Afraid – Korkmuş, Ürkmüş
  • Afternoon – Öğleden Sonra
  • Again – Tekrar, Yeniden
  • Against – Karşı, Aykırı
  • Age – Yaş, Çağ
  • Agency – Ajans, Acente
  • Agenda – Gündem, Ajanda
  • Agent – Ajan, Temsilci
  • Aggressive – Kavgacı, Agresif
  • Ago – Evvel, Önce
  • Agree – Aynı Fikirde Olmak, Anlaşmak, Katılmak
  • Agreement – Anlaşma, Mutabakat
  • Agriculture – Tarım, Ziraat
  • Ahead – İleride, İleri
  • Aid – Yardım Etmek, Yardım
  • Aim – Amaçlamak, Amaç, Hedef
  • Aircraft – Uçak, Hava Taşıtı
  • Airline – Havayolu
  • Airport – Havalimanı
  • Alcohol – Alkol
  • Alive – Canlı
  • All – Tüm, Hepsi
  • Alliance – Antlaşma, İttifak
  • Allow – İzin Vermek
  • Ally – Müttefik
  • Almost – Hemen Hemen, Neredeyse
  • Alone – Yalnız
  • Along – Boyunca
  • Already – Zaten, Halihazırda
  • Also – Ayrıca
  • Alternative – Alternatif
  • Although – Rağmen
  • Always – Her Zaman, Daima
  • Amazing – Şaşırtıcı
  • Among – Arasında, Arasına
  • Amount – Meblağ, Tutar
  • Analysis – Analiz, Tahlil
  • Analyst – Analist, Çözümleyici
  • Analyze – Analiz Etmek, Incelemek
  • Ancient – Antik
  • And – Ve
  • Anger – Öfke, Hiddet
  • Angle – Açı
  • Angry – Kızgın, Sinirli
  • Animal – Hayvan
  • Anniversary – Yıldönümü
  • Announce – Duyurmak, Anons Etmek
  • Annual – Senelik, Yıllık
  • Another – Öbür, Başka
  • Anticipate – Beklemek, Ummak
  • Anxiety – Endişe, Kaygı
  • Anybody – Kimse, Hiç Kimse
  • Anymore – Artık
  • Anyone – Hiç Kimse, Kimse
  • Anyway – Neyse, Her Neyse
  • Anywhere – Her Yer, Herhangi Bir Yer
  • Apart – Ayrı
  • Apartment – Daire
  • Apparent – Görünür, Aşikar
  • Apparently – Belli Ki, Anlaşılan, Görünüşte
  • Appeal – Başvurmak, Temyiz, Cazibe
  • Appear – Belli Olmak, Görünmek
  • Appearance – Görünüş
  • Apple – Elma
  • Application – Başvuru, Uygulama
  • Apply – Başvurmak, Uygulamak
  • Appoint – Atamak
  • Appointment – Randevu, Atama, Tayin
  • Appreciate – Değerini Artırmak, Beğenmek
  • Approach – Yanaşmak, Yaklaşım
  • Appropriate – El Koymak, Münasip, Uygun
  • Approval – Tasvip, Onay
  • Approve – Kabul Etmek, Beğenmek, Onaylamak
  • Approximately – Takriben, Aşağı Yukarı
  • Architect – Mimar
  • Area – Alan, Bölge
  • Argue – Tartışmak
  • Argument – Argüman, Sav
  • Arm – Kol
  • Armed – Ateşli, Silahlı
  • Army – Ordu
  • Around – Sularında, Etrafında, Çevresinde
  • Arrange – Ayarlamak, Düzenlemek
  • Arrangement – Düzenleme, Ayarlama
  • Arrest – Tutuklamak
  • Arrival – Gelmek, Geliş, Varış
  • Arrive – Varmak, Ulaşmak
  • Article – Makale
  • Aside – Bertaraf, Ayrı
  • Ask – Sormak, İstemek
  • Asleep – Uyuyan, Uyuşuk
  • Aspect – Hal, Görünüş, Yön
  • Assault – Saldırmak, Saldırı
  • Assert – İleri Sürmek, İddia Etmek
  • Assess – Değer Biçmek
  • Assessment – Değerlendirme
  • Asset – Varlık
  • Assign – Atamak, Tahsis Etmek
  • Assignment – Atama, Görevlendirme
  • Assist – Yardım Etmek
  • Assistance – Yardım
  • Assistant – Yardımcı, Asistan
  • Associate – Birleştirmek, İlişkilendirmek
  • Association – Birlik, Dernek
  • Assume – Farzetmek, Varsaymak
  • Assumption – Farzetme, Varsayım
  • Assure – Garanti Etmek
  • Atmosphere – Atmosfer
  • Attach – Eklemek, İliştirmek
  • Attack – Saldırmak, Saldırı
  • Attempt – Girişimde Bulunmak
  • Attend – Katılmak
  • Attention – İlgi, Özen, Dikkat
  • Attitude – Tavır, Tutum
  • Attorney – Avukat
  • Attract – Cezbetmek
  • Attractive – Çekici, Cazibeli
  • Attribute – Bağlamak, Atfetmek, Dayandırmak
  • Audience – Kitle, İzleyici, Seyirci
  • Author – Yazar
  • Authority – Otorite, Yetki
  • Available – Müsait, Mevcut, Uygun
  • Average – Ortalama
  • Avoid – Kaçınmak, Önlemek
  • Award – Ödül
  • Aware – Farkında, Haberdar
  • Awareness – Farkındalık, Farkında Olma
  • Away – Uzak, Uzakta
  • Awful – Berbat, Rezil

B Harfi ile Başlayan İngilizce Kelimeler ve Anlamları

  • Baby – Bebek
  • Back – Arka
  • Background – Artalan, Arka Fon
  • Backpack – Sırt Çantası
  • Bad – Kötü
  • Badly – Kötü Bir Şekilde
  • Bag – Çanta
  • Bake – Pişirmek
  • Balance – Denge
  • Ball – Top
  • Band – Müzik Grubu
  • Bank – Banka
  • Barely – Zar Zor
  • Basic – Esas, Temel
  • Basically – Temelde, Esasen, Aslında
  • Basket – Sepet
  • Bathroom – Banyo
  • Battery – Pil
  • Battle – Savaş
  • Beach – Plaj, Sahil, Kumsal
  • Bean – Fasulye
  • Bear – Ayı
  • Beautiful – Güzel
  • Beauty – Güzellik
  • Because – Çünkü
  • Become – Olmak, Haline Gelmek
  • Bed – Yatak
  • Bedroom – Yatak Odası
  • Beer – Bira
  • Before – Önce
  • Begin – Başlamak
  • Beginning – Başlangıç
  • Behavior – Davranış, Tavır, Hal
  • Behind – Arkada, Arkasında
  • Belief – İnanç
  • Believe – İnanmak
  • Belong – Ait Olmak
  • Below – Aşağısında
  • Belt – Kemer
  • Benefit – Fayda
  • Best – En İyi
  • Bet – İddaa, İddiaya Girmek
  • Better – Daha İyi
  • Between – Arasında
  • Big – Büyük
  • Bill – Fatura, Senet
  • Bird – Kuş
  • Birth – Doğum
  • Birthday – Doğum Günü
  • Bite – Isırmak, Lokma
  • Blame – Ayıplamak, Suçlamak
  • Blanket – Battaniye
  • Blind – Kör
  • Blood – Kan
  • Blue – Mavi
  • Body – Vücut
  • Book – Kitap
  • Border – Sınır, Hudut, Kenar
  • Borrow – Ödünç Almak
  • Boss – Patron
  • Bottle – Şişe
  • Bowl – Kase, Tas
  • Box – Kutu
  • Boyfriend – Erkek Arkadaş, Sevgili
  • Brain – Beyin
  • Bread – Ekmek
  • Break – Kırmak
  • Breakfast – Kahvaltı
  • Breast – Göğüs
  • Breathe – Nefes Almak
  • Bridge – Köprü
  • Bright – Parlak
  • Broken – Bozuk, Kırık
  • Brother – Erkek Kardeş
  • Brown – Kahverengi
  • Brush – Fırça, Fırçalamak
  • Budget – Bütçe
  • Build – İnşa Etmek
  • Building – Bina
  • Bullet – Mermi
  • Burn – Yakmak, Yanmak
  • Bus – Otobüs
  • Business – Iş
  • Busy – Meşgul
  • Button – Düğme, Buton
  • Buy – Satın Almak
  • Buyer – Alıcı

C Harfi ile Başlayan İngilizce Kelimeler ve Anlamları

  • Cabbage – Lahana
  • Cabbage – Kafes
  • Call off – İptal etmek
  • Candid – İçten, samimi
  • Captive – Esir
  • Captor – Esir alan
  • Carpet – Halı
  • Castle – Kale
  • Catch eye –  Dikkat çekmek
  • Cave – Mağara
  • Ceasefire – Ateşkes
  • Census – Nüfus sayımı
  • Charge – Saldırı
  • Charm –  Alımlı, Sevimli
  • Chestnut – Kestane
  • Chickpea – Nohut
  • Chill – Üşütmek
  • Chin – Çene
  • Clash – Anlaşmazlık
  • Clay – Kil, çamur
  • Clerk – Yazıcı, katip
  • Cliff – Uçurum
  • Cling– Yapışmak, sarılmak
  • Clue – İpucu
  • Coarse– Kaba
  • Cock– Horoz
  • Cold– Nezle
  • Collide – Çarpışmak
  • Colonel– Albay
  • Combat– Dövüş
  • Commemorate– Anmak
  • Commence– Başlamak
  • Commitment– Vaat, Taahhüt
  • Compatible– Uygun, münasip
  • Compatible– Uyumlu
  • Compliant– İtaatkar
  • Conceivable– Makul
  • Concession– Ödün, taviz
  • Cork– Mantar

D Harfi ile Başlayan İngilizce Kelimeler ve Anlamları 

  • Damp – Nemli, rutubetli
  • Dandruff – Kepek
  • Daring – Cesur
  • Dawn – Şafak, tan
  • Deaf – Sağır
  • Dear – Sevgili, Değerli
  • Decay – Çürümek, bozulmak
  • Decline – Reddetmek, geri çevirmek
  • Deduce – Sonuç çıkarmak
  • Defect – Defo, özür
  • Delightful – Hoş, güzel
  • Delusion – Aldatma
  • Demolition – Yıkma, tahrip
  • Dent – Çöküntü, göçük
  • Dependable – Güvenilir, emin
  • Deportation – Sürgün
  • Deprive – Yoksun bırakmak
  • Descend – İnmek
  • Desperately – Umutsuzca
  • Destiny – Kader
  • Destitute – Muhtaç, yoksul
  • Detach – Ayırmak
  • Discrete – Ayrık
  • Disgrace – Utanç, ayıp
  • Disrupt – Bozmak
  • Divorcee – Boşanmış
  • Dizziness – Baş Dönmesi
  • Drill – Matkap

E Harfi ile Başlayan İngilizce Kelimeler ve Anlamları

  • Edit – Düzenlemek
  • Economy – Ekonomi
  • Enormous – Muazzam, Kocaman
  • Entitle – İsimlendirmek
  • Earn – Para kazanmak
  • Except – Haricinde
  • Expect – Ümit etmek
  • Exile – Sürgün
  • Exit – Çıkış, Çıkmak
  • Eastern – Doğuya ait, Doğu
  • Effective – Etkili
  • Efficient – Verimli
  • Emergency – Acil
  • Elephant – Fil
  • Emotion – Duygu
  • Entertain – Eğlendirmek
  • Equipment – Donanım
  • Equal – Eşit, Denk
  • Essay – Rapor, Makale

F Harfi ile Başlayan İngilizce Kelimeler ve Anlamları

  • Favorable – Olumlu
  • Feasible – Mümkün, Yapılabilir
  • Feeble – Cılız, Zayıf
  • Fabric – Kumaş
  • Fugitive – Kaçak
  • Fabricate – Uydurmak
  • Facilitate – Kolaylaştırmak
  • Fade – Renk solmak
  • Fulfill – Tatmin etmek
  • Frugal – Tutumlu
  • Fence – Çit, Parmaklık
  • Fertile – Bereketli
  • Fever – Ateş
  • Faint – Bayılmak
  • Flu – Grip
  • Fierce – Şiddetli, Hiddetli
  • Flimsy – Dayanıksız, Çürük
  • Flee – Kaçmak, Kaçırmak
  • Flavor – Tat, Lezzet
  • Flat – Daire
  • Found – Kurmak, Yapmak
  • Flap – Çırpmak
  • Flagrant – Apaçık, Bariz
  • Fortunate – Minnettar, Müteşekkir

G Harfi ile Başlayan İngilizce Kelimeler ve Anlamları

  • Gain – Kazanmak
  • Gap – Boşluk, Fark
  • Generous – Cömert
  • Genius – Deha, Dahi
  • Genuine – Hakiki, Gerçek
  • Get – Elde etmek, Almak
  • Guest – Misafir, Konuk
  • Guard – Korumak
  • Grow – Büyümek
  • Groom – Damat
  • Grocer – Bakkal
  • Grind – Öğütmek
  • Gravity – Yer çekimi
  • Grateful – Minnettar
  • Grass – Çimen, Ot
  • Glove – Eldiven
  • Glory – Görkem, Şan
  • Globe – Küre, Dünya
  • Glance – Göz gezdirmek
  • Glad – Memnun
  • Give – Vermek
  • Gift – Armağan, Yetenek
  • Ghost – Hayalet

H Harfi ile Başlayan İngilizce Kelimeler ve Anlamları

Haberin Devamı
  • Hair – Saç
  • Honey – Bal
  • Half – Yarım
  • High – Yüksek, zirve
  • Hammer – Çekiç
  • Hand – El
  • Handsome – Yakışıklı
  • Hang – Asmak
  • Happy – Mutlu
  • Harbor – Liman
  • Hat – Şapka
  • Hear – Duymak
  • Headache – Baş ağrısı
  • Heat – Isı, sıcaklık
  • Hello – Merhaba
  • Help – Yardım etmek
  • Herb – Bitki, Ot
  • Howl – Uluma
  • Hawk – Şahin
  • Health – Sağlık
  • Halt – Durdurmak
  • Hit – Vurmak
  • Have – Sahip olmak

I / i  Harfi ile Başlayan İngilizce Kelimeler ve Anlamları

  • Infer – Sonuç çıkarmak
  • Inform – Bilgilendirmek
  • Injured – Yaralı
  • Image – Görüntü, imge
  • Impossible – İmkansız
  • Insane – Deli, kaçık
  • Incorrect – Yanlış
  • Invade – İstila etmek
  • Information – Bilgi
  • Intro – Giriş
  • Iron – Demir
  • Invent – İcat etmek
  • Invisible – Görünmez
  • İnhale – Nefes almak, İçine çekmek
  • İnheritance – Miras
  • İnnovation – Yenilik
  • İnquisitive – Meraklı
  • İnsect – Böcek
  • İmpair – Bozmak, Zayıflatmak, Zarar vermek
  • İmpulse – Dürtü, Güdü
  • İnception – Başlangıç
  • İnvade – İstila etmek
  • İnvention – İcat
  • İnvasion – Akın, Saldırı, İstila
  • İnvincible – Yenilmez
  • İnvolved – Karmaşık
  • İronic – Alaylı, Alaycı
  • İntelligible – Açık, Anlaşılır
  • İtinerary – Plan, Program

J Harfi ile Başlayan İngilizce Kelimeler ve Anlamları 

  • Jacket  – ceket
  • Jack-In-The-Box – Kutudan fırlayan bebek
  • Jackknife – sustalı çakı
  • Jacuzzi – jakuzi
  • Jam – reçel
  • Jar – kavanoz
  • Javelin – cirit
  • Jeans – kot
  • Jeep – jip
  • Jet – jet
  • Jet engine – jet motoru
  • Jewelry – takı
  • jimmy – Levye
  • Joystick – joystick
  • Jug – sürahi
  • Jukebox – Müzik kutusu
  • Junk – ıvır zıvır

K Harfi ile Başlayan İngilizce Kelimeler ve Anlamları

  • Keep  – Korumak, Tutmak, Devam Etmek
  • Key  – Anahtar
  • Kick  – Tekme, Tekmelemek
  • Kid  – 1.Çocuk monash.pw Geçmek monash.pwç Keçi̇
  • Kill  – Öldürmek
  • Kind  – 1. İyi̇, Dost, Sevgi̇li̇ 2.Çeşi̇t, Tür
  • King  – Kral
  • Kingdom  – Krallik
  • Kiss  – Öpücük, Öpmek
  • Kitchen  – Mutfak
  • Knee  – Di̇z, Di̇z Çökmek
  • Knife  – Bıçak
  • Knock  – Vurmak (Kapıya Vurmak)
  • Knot  – Düğüm, Düğüm Atmak
  • Know  – Bi̇lmek
  • Knowledge  – Bi̇lgi̇
  • Keen  – Keski̇n (Keen On:Hoşlanmak)
  • Ketchup  – Ketçap
  • Kidnap  – Zorla Kaçırmak (İnsan, Hayvan Vb.)
  • Kidney  – Böbrek
  • Kin  – Ai̇le, Akraba
  • Knight  – Si̇lahşör, Şovalye, Satrançta At
  • Knob  – Tokmak, Tutacak

L Harfi ile Başlayan İngilizce Kelimeler ve Anlamları

  • Labour   – İş (Elle Yapılan Zor İş), İş gücü
  • Lack   – Eksi̇kli̇k
  • Ladder   – Merdi̇ven
  • Lady   – Hanimefendi̇
  • Lake   – Göl
  • Lamb   – Kuzu, Kuzu, Koyun Eti̇
  • Lame   – Topal
  • Lamp   – Lamba
  • Land Le  – nd Kara, Arazi̇
  • Land   – İni̇ş Yapmak, Konmak (Uçak V.S.)
  • Landlady   – Evsahi̇bi̇ Bayan, Evi̇ni̇ Ki̇raya Veren
  • Language   – Di̇l ( Yabancı Dil V.B )
  • Large   – Geni̇ş
  • Last   – Son, Sonunda, Geçmi̇ş
  • Last   – Devam Etmek, Sürmek, Yeterli̇ Olmak
  • Late   – monash.pwç monash.pw (Late September=Eylül Sonu V.B)
  • Laugh   – Gülmek
  • Laundry   – Yıkanacak Çamaşır, Çamaşırhane
  • Lavatory   – Tuvalet
  • Law   – Yasa, Kanun
  • Lawful   – Yasal
  • Lawyer   – Avukat
  • Lay   – Koymak (Bir Şeyin Üstüne), Yatırmak
  • Lazy   – Tembel
  • Lead   – monash.pwşun (Metal)  monash.pwşun Kalem Ucu
  • Lead   – Önderli̇k Etmek, Önde Gi̇tmek, Yol Göstermek
  • Leader   – Önder, Li̇der
  • Leadership   – Önderli̇k
  • Leaf   – Yaprak
  • Lean   – monash.pw, Yağsız 2.Eği̇lmek Yaslanmak
  • Learn   – Öğrenmek
  • Least   – En Az
  • Leather   – Deri̇
  • Leave   – Terk Etmek
  • Left   – monash.pw monash.pw
  • Leg   – Bacak
  • Legacy   – Mi̇ras
  • Legal   – Yasal
  • Lemon   – Li̇mon
  • Lend   – Ödünç Vermek
  • Lens   – Lens
  • Less   – Daha Az
  • Lesson   – Ders
  • Let   – Birakmak
  • Letter   – Mektup, Harf
  • Letter Box   –  Mektupluk
  • Level   – Düzey, Sevi̇ye
  • Liberal   – Li̇beral
  • Liberty   – Serbest Olmak
  • Library   – Ki̇taplik, Kütüphane
  • Licence   – Li̇sans (Ehliyet V.B )
  • Lie   – Yalan, Yalan Söylemek
  • Lie   – Yatmak
  • Life   – Yaşam, Hayat
  • Lift   – monash.pwör monash.pw Kaldirmak
  • Light   – 1.Işık  2.Açık (Renklerde)  monash.pẇf
  • Like   –  1. Hoşlanmak monash.pẇbi̇
  • Likely   – Büyük Olasılıkla
  • Line   – Çi̇zgi̇, Satir, Sira
  • Link   – Bi̇rleşti̇rmek
  • Lip   – Dudak
  • Liquid   – Sıvı
  • List   – Li̇ste
  • Listen   – Di̇nlemek
  • Little   – Küçük
  • Live   – Canli
  • Live   – Yaşamak
  • Lives   – Yaşamlar
  • Living   – Yaşam Bi̇çi̇mi̇
  • Load   – Yük, Yüklemek ,Si̇lah Doldurmak
  • Local   – Bölgesel, Yerel
  • Lock   – Ki̇li̇tlemek, Ki̇li̇t
  • Long   – Uzun
  • Look   – Bakmak, Bakış
  • Loose   – Bol, Bagsiz
  • Lose   – Kaybetmek
  • Loss   – Kayip, Zarar
  • Lot   – Çok
  • Loud   – Yüksek Sesli̇
  • Love   – Sevgi̇;Aşk
  • Lovely   – Sevi̇mli̇
  • Low   – Alçak, Düşük
  • Lower   – Aşağıya İndi̇rmek
  • Luck   – Şans
  • Lucky   – Şanslı
  • Luggage   – Vali̇z, Yük
  • Lunch   – Öğle Yemeği̇
  • Lung   – Akci̇ğer
  • Luxury   – Lüks
  • Label   – Eti̇ket
  • Laboratory   – Laboratuvar
  • Ladle   – Kepçe (Yemek)
  • Lamppost   – Sokak Lambasi
  • Lampshade   – Abajur
  • Lane   – Dar Yol, Şeri̇t (Oto Yolda Vb.)
  • Lash   – Kamçi, Bi̇rşeyi̇ Ani̇ Ve Hizli Sallamak
  • Launch   –  Bi̇rşeye Başlamak, Roket Firlatmak
  • Laundry-basket   – Çamaşır Sepeti̇
  • League   – Bi̇rli̇k, Li̇g
  • Leak   – Akinti, Sızmak
  • Lease   – Beli̇rli̇ Bi̇r Zaman İçi̇n Ki̇ralama
  • Lecture   – Ders, Konferans Vermek
  • Length   – Uzunluk
  • Lettuce   – Salata, Kivircik
  • Lever   – Kaldiraç, Mani̇vala
  • Liar   – Yalancı
  • Lick   – Yalamak
  • Lid   – Kapak
  • Lighter   – Çakmak
  • Limit   – Hat, Sinir, Li̇mi̇t
  • Liquidate   – Tasfi̇ye Etmek, Öldürme, Kurtulmak, Başından Atmak
  • Literature   – Edebi̇yat
  • Litter   – Çöp,Daginiklik
  • Liver   – Karaci̇ğer
  • Loaf   – Bütün Ekmek, Vakti̇ Boşa Geçi̇rmek
  • Loan   – Ödünç Vermek, Borç Vermek, Borç
  • Lobster   – İstakoz
  • Locate   – Kurmak,Yerleşti̇rmek
  • Lonely   – Yalniz, Ki̇msesi̇z
  • Lorry   – Kamyon
  • Loyal   – Sadik
  • Loyalty   – Sadakat, Baglilik

M Harfi ile Başlayan İngilizce Kelimeler ve Anlamları

  • Memorial  – Bi̇r Ki̇şi̇ni̇n Anısına Yapılan Yapıt
  • Memorize  – Ezberlemek
  • Memory  – Hafiza
  • Men  – Adamlar
  • Mend  – Tami̇r Etmek
  • Mental  – Zi̇hi̇nsel
  • Mention  – Bahsetmek
  • Merchant  – Tüccar
  • Mercy  – Merhamet
  • Mere  – Sadece, Yalnızca
  • Merry  – Mutlu
  • Mess  – Kargaşa, Dağınıklık
  • Message  – Mesaj
  • Metal  – Metal
  • Meter  – Ölçek
  • Method  – Metot
  • Metre  – Metre
  • Mice  – Fareler
  • Middle  – Orta
  • Midnight  – Gece Yarisi ()
  • Military  – Askeri̇
  • Milk  – Süt
  • Mill  – monash.pwği̇rmen monash.pwhane
  • Mimic  – Takli̇t Etmek (Birini)
  • Mind  – Akil
  • Mind  – Bi̇ri̇ne Bakmak, Dert Etmek
  • Mine  – monash.pẇm monash.pw Ocaği monash.pwın
  • Minimum  –  En az
  • Minister  – monash.pw 2.Büyükelçi̇ Yardımcısı
  • Minor  – Önemsi̇z, Ufak, Mi̇nör
  • Minority  – Azinlik
  • Minus  – Eksi̇ ( – )
  • Minute  – monash.pẇka 2.Çok Küçük monash.pw
  • Mirror  – Ayna
  • Miss  – 1.Özlemek monash.pwçırmak,Kayip
  • Miss  – Kadın
  • Missile  – Füze, Fırlatılan Ci̇si̇m
  • Mission  – Özel Bi̇r Görev İçi̇n Yolculuk ,Mi̇syon
  • Mistake  – Hata
  • Misunderstand  – Yanlış Anlamak
  • Mix  – Karıştırmak, Karışmak
  • Model  – Model (Model Araba, Manken V.B)
  • Moderate  – Ilımlı, Ortada
  • Modern  – Modern, Çağdaş
  • Modest  – Alçakgönüllü, Ilımlı
  • Moment  – An
  • Monday  – Pazartesi̇
  • Money  – Para
  • Monkey  – Maymun
  • Month  – Ay (Takvim Ayı)
  • Moon  –  Ay
  • More  – Daha Fazla
  • Morning  – Sabah
  • Mosque  – Cami̇
  • Most  – En Çok
  • Mother  – Anne
  • Motor  – Motor
  • Mountain  – Dağ
  • Mouse  – Fare
  • Mouth  – Ağiz
  • Move  – Hareket Etmek, Etti̇rmek
  • Movement  – Hareket
  • Much  – Çok (Miktarca)
  • Mud  – Çamur
  • Murder  – Ci̇nayet
  • Music  – Müzi̇k
  • Must  – Zorunluluk
  • My  – Beni̇m
  • Mystery  – Esrar, Bi̇li̇nmezli̇k
  • Machine  –  Maki̇ne
  • Machine-gun  – Gan Maki̇neli̇ Tüfek
  • Mad  – Deli̇
  • Madam  – Madam, Bayan
  • Magic  – Büyü
  • Mail  – Posta
  • Main  – Ana, Esas
  • Make  – monash.pw 2.Çeşi̇t
  • Make -up  –  monash.pw  monash.pwak
  • Male  – Erkek
  • Man  – Adam
  • Manage  – Yönetmek, Kontrol Etmek
  • Management  – Yöneti̇m, İdare
  • Manager  – Yöneti̇ci̇, Menajer
  • Manner  – Tavır, Görgü
  • Many  – Bi̇rçok
  • Map  – Hari̇ta
  • March  – monash.pwş 2.Yürüyüş monash.pw (Ayı)
  • Mark  – İşaretlemek, İşaret
  • Market  – Pazar, Pi̇yasa
  • Marry  – Evlenmek
  • Marvellous  – Şahane, Hari̇ka
  • Mask  – Maske
  • Mass  – Kütle, Ki̇tle, Kalabalik
  • Master  – Uzman, Şef, Sahi̇p, Hoca
  • Match  – monash.pw, Uyuşmak monash.pwç monash.pẇbri̇t
  • Material  – Malzeme, Kumaş
  • Matter  – monash.pw 2.Önemli̇ Olmak
  • May  – monash.pwıs monash.pw Be = Belki̇
  • Me  – Bana, Beni
  • Meal  – Yemek
  • Mean  – monash.pwna Gelmek, İstemek, Planlamak monash.pẇmri̇
  • Mean  – Ortalama
  • Meaning  – Anlam
  • Means  – monash.pẇl, Yol, Yardim monash.pw
  • Meantime  – Bu Arada
  • Meanwhile  – Bu Arada, Ayni Anda
  • Measure  – Ölçü
  • Meat  – Et
  • Mechanic  – Mekani̇k
  • Medal  – Madalya
  • Medicine  – İlaç, Tip
  • Meet  – Buluşmak, Karşılamak
  • Meeting  – Toplanti, Mi̇ti̇ng
  • Melody  – Ezgi̇, Melodi̇
  • Melon  – Kavun
  • Melt  – Eri̇mek
  • Member  – Üye
  • Memorable  – Unutulmayacak
  • Memorandum  – Not
  • Magazine  – 1)Si̇lah Deposu 2)Magazi̇n 3)Şarjör (Si̇lahin)
  • Magnet  – Mıknatıs
  • Magnificent  – Azamet, İhti̇şam
  • Magnifying-glass  – Büyüteç
  • Maid  – Kadin Hi̇zmetçi̇
  • Maintain  – 1)Bakim Onarim 2)Eski̇ Hali̇nde Koruma 3)Destekleme
  • Major  – 1)Büyük, Önemli̇ 2)Bi̇nbaşi (Orduda)
  • Majority  – Çoğunluk
  • Maniac  – Manyak
  • Manual  – El İle Yapilan
  • Manufacture  – Üretmek (Fab. Vb)
  • Margin  – Marj, Katki
  • Marmalade  – Marmelat
  • Massacre  – Katli̇am, Katli̇am Yapmak
  • Massive  – Çok Büyük Ve Ağır
  • Mat  – Hasir, Paspas
  • Mate  – Arkadaş
  • Mathematics  – Matemati̇k
  • Mattress  – Yatak, Sedi̇r
  • Mature  – 1)Olgun, Ergi̇n (Hayvan, Meyve, Insan) 2)Vadesi̇ Gelen (Ödeme)
  • Maturity  –  Olgunluk Zamani, Vade Zamani
  • Maximum  – Maksi̇mum, Azami̇
  • Meadow  – Çayır, Mera
  • Mechanic  – Maki̇ni̇st, Maki̇na Ustası 2)El Sanatlarina Ai̇t 3)Mekani̇k
  • Medical  – Tibbi̇
  • Merely  – Sadece, Ancak
  • Merge  – Bi̇rleşerek Kaybolma, Konsoli̇dasyon (Şirket, Devlet)
  • Merit  – Haketmek, Değmek
  • Might  – 1)Kuvvet, Kudret 2)Belki̇ (Might Be: Az İhtimalli.)
  • Mike  – Mi̇krofon
  • Mild  – 1)Hafi̇f 2)Yumuşak 2)Ilık
  • Millet  – Dari
  • Millionaire  – Mi̇lyoner
  • Mince  – Kıyma (Et Vb.), Kıymak
  • Miracle  – Muci̇ze
  • Miser  – Hasi̇s, Ci̇mri̇
  • Miserable  – Sefi̇l
  • Misery  – Sefalet
  • Mislay  – Nereye Koyduğunu Unutmak
  • Mobile  – Oynak,Hareketli̇
  • Moisture  –  Nem
  • Mole  – 1)Köstebek 2)Vücuttaki̇ Ben
  • Monument  – Anıt, Abi̇de
  • Mood  – Mi̇zaç, Ruh Hali̇
  • Moral  – Ahlak
  • Morale  – Moral
  • Mortgage  – İpotek
  • Mosquito  – Si̇vri̇si̇nek
  • Moss  – Yosun (Nemli Yerlerde Oluşan)
  • Motion  – Hareket, Önerme
  • Motive  – 1)Moti̇vlenmek 2)Güdü
  • Mud-guard  – Çamurluk
  • Multiply  – Çarpmak, Çoğalmak
  • Murmur  – Mirildanmak,Uğultu
  • Muscle  – Pazu, Kas
  • Museum  – Müze
  • Mushroom  – Mantar
  • Muslim  – Müslüman
  • Mustard  – Hardal
  • Mute  – 1)Sesi̇z 2)Di̇lsi̇z
  • Mutter  – Mırıldanmak, Kısık Sesle Söylenmek
  • Mutual  –  Müşterek, İki̇ Taraflı

N Harfi İle Başlayan İngilizce Kelimeler Ve Anlamları

  • Nail  – 1.Tırnak 2.Çi̇vi̇
  • Name  – İsi̇m
  • Narrow  – Dar
  • Nation  – Ulus
  • National  – Ulusal
  • Native  – Yerli̇ (Her Native Language)
  • Natural  – Doğal
  • Nature  – Doğa
  • Near  – Yakın
  • Necessary  – Gerekli̇
  • Necessity  – Gerekli̇li̇k
  • Neck  – Boyun, Ense
  • Need  – Gereksi̇ni̇m, İhti̇yaç
  • Needle  – İğne, Şi̇ş
  • Neglect  – İhmal Etmek
  • Neighbour  – Komşu
  • Neither  – Hi̇çbi̇ri̇
  • Neither…Nor…  –  Ne monash.pw Öbürü
  • Nephew  – Yeğen (Erkek)
  • Nervous  – Si̇ni̇rli̇
  • Nest  – Yuva, Kuş Yuvası
  • Net  –  1.Ağ monash.pw (Brütün Tersi)
  • Never  – Hi̇çbi̇r Zaman ,Asla
  • Nevertheless  – Buna Rağmen, Hala, Ama
  • New  – Yeni̇
  • News  – Haber
  • Newspaper  – Gazete
  • Next  – En Yakın, Bi̇r Sonraki̇, Ertesi̇
  • Nice  – Hoş
  • Niece  – Yeğen (Kız)
  • Night  – Gece
  • Nil  – Sıfır, Boşluk
  • No  – Hayir
  • Noble  – Soylu
  • Nobody  – Hi̇ç Ki̇mse
  • Noise  – Gürültü
  • None  – Hi̇çbi̇ri̇si̇
  • Noon  – Öğle Zamani
  • Normal  – Normal
  • North  – Kuzey
  • Nose  – Burun
  • Not  – Deği̇l
  • Note  – 1. Not monash.pwğıt Para 3. Nota
  • Nothing  – Hi̇çbi̇r Şey
  • Notice  – Duyuru, Di̇kkati̇ni̇ Çekmek
  • November  – Kasim
  • Now  – Şi̇mdi̇
  • Nowadays  – Bugünlerde
  • Nowhere  – Hi̇ç Bi̇ryer
  • Nuisance  – Sıkıntı, Dert
  • Number  – Sayı, Numaralandirmak
  • Nurse  – Hemşi̇re, Hasta Bakıcı
  • Nut  – monash.pwmi̇ş (Fındık V.B) monash.pw
  • Napkin  – Peçete
  • Narrate  – Anlatmak, Söylemek
  • Nasty  – Pi̇s, Kötü Kokulu, Hoş Olmayan
  • Naughty  – Yaramaz (Naughty Child = Yaramaz Çocuk)
  • Needless  – Lüzumsuz
  • Negotiate  – Görüşmek,Müzakere
  • Network  – Şebeke,Çalişma Ağı
  • Nickname  – Takma isim, Lakap
  • Nightmare  – Kabus
  • Nominate  – 1)Aday Göstermek (Başkan V.B) 2)Atamak, Görevlendi̇rme
  • Nonsense  – Saçma
  • Notorious  – Kötü Ünlü, Kötü Ün
  • Novel  – Roman
  • Nude  – Çıplak
  • Nylon  – Naylon

O  Harfi İle Başlayan İngilizce Kelimeler Ve Anlamları

  • Oak   – Meşe
  • Obey   – Söz Di̇nlemek, İtaat Etmek
  • Object   – İti̇raz Etmek
  • Object   – Nesne, Obje, Amaç
  • Observation   – Gözlem
  • Observe   – Gözlem Yapmak
  • Obtain   – Tedari̇k Etmek, Sağlamak
  • Obvious   – Aşi̇kar
  • Occasion   – Vesi̇le
  • Occupation   – monash.pw 2.İşgal
  • Occupy   – İşgal Etmek, Oturmak, Kaplamak 
  • Ocean   – Okyanus
  • October   – Eki̇m (Ayı )
  • Of   – İyeli̇k Eki̇, -Nin
  • Off   – Yok Olmak, Eksi̇lmek
  • Offence   – monash.pwışı İş monash.pwırı, Ofens
  • Offend   – Kizdirmak, İnci̇tmek (Birini)
  • Offer   – Tekli̇f Etmek
  • Office   – Ofi̇s
  • Officer   – Subay, Memur
  • Official   – Resmi̇
  • Often   – Sık sık 
  • Oil   – Yağ, Petrol
  • Old   – Eski̇, Yaşlı
  • On   – Üzeri̇nde
  • Once   – monash.pẇr Kez monash.pẇr An Önce
  • One   – Bi̇r
  • Only   – Sadece, Yalnizca
  • Open   – Açık, Açmak
  • Operate   – Çalışmak
  • Operation   – monash.pwyon monash.pẇyat
  • Operator   – Operatör
  • Opinion   – Düşünce
  • Opportunity   – Fırsat
  • Opposite   – Zıt,Ters
  • Optimist   – İyi̇mser
  • Or   – Veya
  • Orange   – monash.pwal monash.pwu
  • Order   – monash.pẇr monash.pẇpari̇ş 3.Düzen, Sıra
  • Ordinary   – Sıradan, Normal
  • Organ   – monash.pw monash.pw monash.pẇzasyon, Kuruluş
  • Organize   – Organi̇ze Etmek
  • Origin   – Köken, Ori̇ji̇n
  • Other   – Di̇ğer
  • Otherwise   – monash.pwşka Türlü monash.pw, Aksi̇ Takti̇rde
  • Ought   – monash.pẇ monash.pwı Eki̇
  • Our   – Bi̇zi̇m
  • Out   – Dışarı
  • Outline   – Ana Hat, Özetlemek
  • Out-of-date   – Modasi Geçmi̇ş, Eski̇
  • Output   – Çıktı
  • Outside   – Dışarı
  • Oven   – Fırın
  • Over   – 1.Üstünde monash.pẇtmek
  • Overcome   – Üstesi̇nden Gelmek
  • Owe   – Borçlu Olmak
  • Own   – Sahi̇p Olmak
  • Owner   – Sahi̇p
  • Ox   – Boğa
  • Oar   – Kürek
  • Oasis   – Vaha
  • Oblige Ibl  – ayc 1)Zorunlu Kılmak 2)Mi̇nettar Kılmak 3)Yapmak, Sağlamak
  • Occur   – Olmak
  • Odd   – Tuhaf, Acai̇p
  • Okay (Ok)   – Peki̇, Tamam
  • Old-fashioned   –  Eski̇ Moda
  • Omelette   – Omlet
  • Omit   – Atlamak, Hari̇ç Birakmak
  • Onion   – Soğan
  • Option   – Seçme, Seçenek, Opsi̇yon
  • Oral   – Sözlü
  • Orbit   – Yörünge
  • Orchard   – Bostan
  • Original   – Orji̇nal, İlk, Yeni̇
  • Oval   – Oval
  • Overdo   – Fazla Pi̇şi̇rmek, Fazla Yapmak
  • Overdue   – Vadesi̇ Geçmi̇ş
  • Overtake   – Geçmek, Sollamak
  • Overtime   – Fazla Mesai̇
  • Overwork   – Fazla Çalışmak, Aşırı Çalışmak
  • Owl   – Baykuş
  • Oxygen   – Oksi̇jen
  • Oyster   – İsti̇ri̇dye

P Harfi İle Başlayan İngilizce Kelimeler Ve Anlamları

  • Pack   – Paketlemek
  • Packet   – Paket
  • Page   – Sayfa
  • Pain   – Acı, Ağrı
  • Painful   – Ağrılı
  • Paint   – Boyamak, Boya
  • Painter   – monash.pw monash.pwı
  • Pair   – Çi̇ft
  • Palace  –  Saray
  • Pale   – Soluk, Solgun (Renk)
  • Pan   – Tava
  • Panic   – Pani̇k
  • Paper   – monash.pwğıt monash.pw monash.pw, Ki̇mli̇k
  • Paradise   – Cennet
  • Paragraph   – Paragraf
  • Parcel   – Parça
  • Pardon   – Pardon
  • Parent   – Ana Baba
  • Park   – monash.pw monash.pw Etmek
  • Parliament   – Parlamento
  • Parrot   – Papağan
  • Part   – Kısım, Bölüm ,Ayırmak
  • Particular   – Yalniz, Özel, Ti̇ti̇z
  • Partner   – monash.pw monash.pwr
  • Part-time   – Yarım Gün
  • Party   – Parti̇
  • Pass   – Geçmek, Geçi̇rmek
  • Passage   – Pasaj
  • Passenger   – Yolcu
  • Passport   – Pasaport
  • Password   – Parola
  • Past   – Geçmi̇ş
  • Patience   – Sabır
  • Patient   – monash.pwi monash.pw
  • Pay   – Ödemek
  • Payment   – Ödeme
  • Peace   – Barış
  • Pear   – Armut
  • Peculiar   – Gari̇p
  • Pen   – 1.Ağıl 2.Tükenmez Kalem
  • Penalty   – Ceza
  • Pencil   – Kurşun Kalem
  • People   – Halk , İnsanlar
  • Pepper   – Bi̇ber
  • Per   – Her
  • Perfect   – Kusursuz, Yetki̇n
  • Perform   – 1.Çalışmak monash.pwmak
  • Performance   – Performans
  • Perhaps   – Belki̇
  • Permission   – İzi̇n
  • Permit   – monash.pẇn Vermek monash.pẇn Kağıdı
  • Person   – Ki̇şi̇
  • Personality   – Ki̇şi̇li̇k
  • Persuade   – İkna Etmek
  • Petrol   – Petrol
  • Phone   – Telefon
  • Photo   – Fotoğraf
  • Piano   – Pi̇yano
  • Pick   – Toplamak, Seçmek
  • Pickpocket   – Yankesi̇ci̇
  • Picnic   – Pi̇kni̇k
  • Picture   – Resi̇m
  • Pie   – Pasta, Börek
  • Piece   – Parça
  • Pig   – Domuz
  • Pigeon   – Güverci̇n
  • Pile   – Üst Üste Koymak
  • Pill   – Hap
  • Pilot   – Pi̇lot
  • Pin   – Toplu İğne
  • Pine   – Çam
  • Pineapple   – Ananas
  • Pink   – Pembe
  • Pipe   – monash.pw monash.pẇpo monash.pwüt
  • Pity   – Acimak (What A Pity : Ne Yazık)
  • Place   – Yer, Yerleşti̇rmek
  • Plain   – Açık, Ortada, Düz
  • Plan   – Plan, Planlamak
  • Plane   – Uçak
  • Plant   – monash.pẇtki̇, Bi̇tki̇ Ekmek monash.pẇka, Tesi̇s
  • Plantation   – Eki̇li̇ Yer
  • Plate   – Tabak
  • Play   – monash.pwk 2.Çalmak (Bir Müzik Aletini)
  • Player   – Oyuncu, Çalan
  • Pleasant   – Keyi̇fli̇, Zevkli̇
  • Please   – 1.Lütfen monash.pwdırmak
  • Pleasure   – Zevk
  • Plenty   – Çok Sayıda
  • Plough   – Toprağı Sürmek
  • Plug   – Fi̇ş, Banyo Tikaci
  • Plus   – Arti
  • Pocket   – Cep
  • Poem   – Şi̇i̇r
  • Poet   – Şai̇r, Ozan
  • Poetry   – Şi̇i̇rler, Şai̇rli̇k, Şi̇i̇rle İlgi̇li̇
  • Point   – Nokta, Uç
  • Poison   – Zehi̇r
  • Police   – Poli̇s
  • Policy   – monash.pẇçe 2.Yöneti̇m İlkesi̇, Poli̇ti̇ka
  • Polish   – Parlatmak
  • Polite   – Ki̇bar
  • Political   – Poli̇ti̇k
  • Politician   – Poli̇ti̇kaci, Poli̇ti̇kayla Uğraşan
  • Politics   – Poli̇ti̇k
  • Pool   – Havuz
  • Poor   – monash.pw monash.pwi
  • Population   – Nüfus
  • Pork   – Domuz Eti̇
  • Port   – Li̇man
  • Position   – Durum, Konum
  • Positive   – monash.pẇn, Kesi̇n monash.pw
  • Possess   – Sahi̇p Olmak
  • Possession   – Sahi̇pli̇k
  • Possibility   – Olasılık
  • Possible   – Olası, Mümkün
  • Post   – monash.pw 2.İşaret monash.pẇye Gezmek (Askerde)
  • Postpone   – Ertelemek
  • Pot   – Tencere
  • Potato   – Patates
  • Pour   – Dökmek, Akıtmak
  • Powder   – Toz, Pudra
  • Power   – Güç
  • Powerful   – Güçlü
  • Practical   – Prati̇k
  • Practice   – Alıştırma
  • Practise   – Alıştırma Yapmak
  • Praise   – Övmek
  • Pray   – Dua Etmek
  • Preach   – Vaaz Vermek
  • Predict   – Tahmi̇n Etmek
  • Prefer   – Yeğlemek, Terci̇h Etmek
  • Pregnant   – Hami̇le
  • Prejudice   – Önyargı
  • Preparation   – Hazirlik
  • Prepare   – Hazırlamak
  • Presence   – Varlık (Bir Yerde Varlığı )
  • Present   – Burada, Mevcut, Şi̇mdi̇ki̇, Armağan
  • Present   – Sunmak
  • President   – Başkan
  • Press   – monash.pw 2.Ütüleme monash.pw
  • Press   – Baski Yapmak, Basmak
  • Pressure   – Basınç, Baski
  • Pretend   – Gi̇bi̇ Gözükmek, Takli̇t Yapmak
  • Pretty   – monash.pẇmli̇ monash.pwça
  • Prevent   – Korumak
  • Previous   – Önceki̇
  • Price   – Fi̇yat
  • Pride   – Onur,Gurur
  • Priest   – Rahi̇p
  • Prince   – Prens
  • Principal   – monash.pw Önemli̇ monash.pẇp monash.pw Para (Borçta)
  • Print   – monash.pw(Harfler Vs.) monash.pw
  • Prison   – Hapi̇s
  • Prisoner   – monash.pw monash.pẇr
  • Private   – Özel
  • Prize   – Ödül
  • Probable   – Olasi
  • Problem   – Sorun, Problem
  • Produce   – Üretmek
  • Product   – Ürün
  • Production  – Üreti̇m
  • Profession   – Meslek
  • Profit   – Kar
  • Programme   – Program
  • Progress   – Geli̇şme
  • Promise   – Söz Vermek
  • Pronounce   – Okunuşunu Çıkartmak, Telaffuz Etmek
  • Proof   – Kanit
  • Proper   – Uygun, Doğru
  • Property   – Mal, Mülk (Bir Kişinin Sahip Olduğu), Eşya
  • Proposal   – Plan, Öneri̇
  • Propose   – monash.pwi Açıklamak monash.pẇli̇k Tekli̇f Etmek
  • Protect   – Korumak
  • Protest   – Protesto
  • Proud   – Gururlu
  • Prove   – Kanıtlamak
  • Provide   – Sağlamak, Tedari̇k Etmek
  • Pub   – Pab, Bi̇rahane
  • Public   – Halk (Publıc Sector=Devlet Sektörü )
  • Publish   – Basim (Bir Yayını)
  • Pull   – Çekmek
  • Pullover   – monash.pw monash.pwi Durdurmak, Kenara Çekmek
  • Pump   – Pompa
  • Punch   – monash.pw monash.pwlamak
  • Punish   – Cezalandirmak
  • Pupil   – 1.Öğrenci̇ 2.Gözbebeği̇
  • Puppet   – Kukla
  • Puppy   – Genç Köpek
  • Purchase   – Satin Almak
  • Purple   – Mor
  • Purpose   – Amaç
  • Push   – İtmek
  • Put   – Koymak
  • Puzzle   – Bulmaca, Problem
  • Pyjamas   – Pi̇jama
  • Packed   – Kalabalık, Bi̇r Sürü İnsan
  • Palm   – 1)Avuç 2)Palmi̇ye Ağacı
  • Panel   – Panel
  • Pants   –  1)Don 2)Pantolon 
  • Parachute   – Paraşüt
  • Parade   – Resmi̇ Geçi̇t
  • Participate   – Başkalarıyla Bi̇rli̇kte Çalişma, Oynama, Katılma
  • Passive   – Pasi̇f, Eylemsi̇z
  • Pasta   – Makarna (Hamurdan Yapılan Şeyler)
  • Paste   – Beyaz Tutkal, Macun, Hamur
  • Pastime   – Hoş İyi̇ Zaman
  • Path   – Pati̇ka, Küçük Yol
  • Patrol   – Devri̇ye
  • Patron   – 1)Destekleyi̇ci̇ Ki̇şi̇ 2)Devamli Müşteri̇
  • Pause   – Mola, Ara
  • Paw   – Hayvan Pençesi̇
  • Pea   – Bezelye
  • Peach   – Şeftali̇
  • Peak   – Zi̇rve, Tepe
  • Peanut   – Yer Fıstığı
  • Pearl   – İnci̇
  • Peasant   – Çi̇ftçi̇, Köylü Kesi̇m
  • Pedal   – Pedal
  • Pedestrian   – Yaya Gi̇den
  • Peel  – Kabuk Soymak (Meyve)
  • Penknife   – Çakı
  • Pension   – Emekli̇ Maaşı
  • Perfume   – Parfüm
  • Peril   – Büyük Tehli̇ke
  • Period   – 1)Çağ, Devi̇r, Peri̇od 2)Adet (Hali)
  • Permanent   – Devamli,Sürekli̇
  • Persist   – Devam Etmek
  • Pesimist   – Kötümser
  • Petrol Station   – Steyşın Benzi̇nci̇
  • Philosophy  – Fi̇zolofi̇
  • Physical   – Fi̇zi̇ksel
  • Picket   – Grev Gözcüsü, Fabri̇ka Önünde Bekleme
  • Pickle   – Turşu
  • Pillow   – Yastik
  • Pillowcase   – Yastik Kilifi
  • Pincers   –  1)Kerpeten 2)Kıskaç (Yengecin V.B.)
  • Pinch  – Çi̇mdi̇klemek, Sikiştirmak (Kapıya Vb.)
  • Pioneer   – Öncü
  • Pistol   – Tabanca
  • Pity   – Acimak (What A Pity : Ne Yazık)
  • Plastic   – Plasti̇k
  • Platform   – 1)Platform, Yüksekçe Yer, Kürsü 2)Peron
  • Playground   – Oyun Sahasi
  • Plum   – 1)Eri̇k 2)Bonbon şekeri
  • Plumber   – Musluk Tami̇rci̇si̇
  • Pole   – 1)Kutup 2)Di̇rek, Kazik
  • Porcelain   – Porselen
  • Porter   – 1)Hamal 2)Kapici
  • Postage   –  Posta Ücreti̇
  • Poverty   – Faki̇rli̇k
  • Power Of Attorney   –  Vekaletname
  • Power-house   – 1)Elektri̇k Santrali 2)Olağanüstü Enerji̇ye Sahi̇p Şey
  • Precious   – Kiymetli̇, Çok Sevi̇len
  • Precisely  – Kesi̇nli̇kle, Tam Manasıyla
  • Prescription   – Reçete
  • Preserve   – Korumak, Konserve Yapmak
  • Primarily   – Ana Olarak
  • Primary   – 1)Önceleri̇,Eski̇den 2)Ana,Baş-primary Cause 3)İlk Oku
  • Primitive   – 1)İlkel 2)Basi̇t, Modasi Geçmi̇ş
  • Priority   – Önceli̇k
  • Privilege   –  İmti̇yaz
  • Process   – İşlem
  • Prohibit   – Yasaklamak
  • Promote   – 1)İlerleme,Terfi̇ Etme 2)Tanıtım (Ürün monash.pwış İçin)
  • Promotion   – Terfi̇
  • Propeller   – 1)İleri̇ye Yürüten Şey 2)Vapur Veya Uçak Pervanesi̇
  • Proportion   – Oranti
  • Prosecute   – Taki̇p Etmek, Kavuşturmak, Dava Açmak, Suçlamak
  • Prostitution   – Fuhuş
  • Proverb  – Atasözü
  • Provocation   – Kışkırtma
  • Provoke   – Kışkırtmak, Kızdırmaya Neden Olmak
  • Publicity   – İlan, Reklam, Yayımlama
  • Pull Up   – Araci Durdurmak
  • Pulse   – Nabiz, Vuruş
  • Pumpkin   – Kabak
  • Punctual   –  Tam Zamaninda
  • Pure   – Saf, Temi̇z
  • Purse   – Küçük El Çantası
  • Pyramid   – Pi̇rami̇t

Q Harfi İle Başlayan İngilizce Kelimeler Ve Anlamları 

  • Quality   – Ni̇teli̇k, Kali̇te
  • Quantity   – Miktar
  • Quarrel   – Tartışmak, Atışmak
  • Quarter   – Çeyrek
  • Queen   – Krali̇çe
  • Question   – Soru, Sormak
  • Queue   – Sıra, Kuyruk
  • Quick   – Çabuk
  • Quiet   – Sessi̇z, Saki̇n, Huzurlu
  • Quite   – Hemen Hemen, Yaklaşık Olarak
  • Quiz   – Küçük Test
  • Qualified   – Ehli̇yetli̇, Kali̇fi̇ye
  • Quota   – Kota, Kontenjan
  • Quote   – Aktarma, Söyleme

R Harfi İle Başlayan İngilizce Kelimeler Ve Anlamları

  • Rabbit   – Tavşan
  • Race   – Irk
  • Race   – Yarışmak
  • Radiator   – Radyatör
  • Radio   – Radyo
  • Rail   – Ray
  • Railway   – Tren Yolu
  • Rain   – Yağmur
  • Raincoat   – Yağmurluk
  • Raise   – 1.Yükseltmek monash.pw Yapmak monash.pẇşti̇rmek
  • Range   – Aralık, Alan
  • Rank   – monash.pw 2.Rütbe monash.pw Sınıf
  • Rapid   – Çabuk, Hızlı
  • Rare   – Nadi̇r
  • Rate   – 1.Hız 2. Oran
  • Rather   – Epey, Çok Deği̇l
  • Raw   – monash.pw 2.Çi̇ğ
  • Razor   – Ustura, Traş Maki̇nesi̇
  • Reach   – Eri̇şmek
  • Read   – Okumak
  • Ready   – Hazir
  • Realize   – Fark Etmek 
  • Really – Gerçekten
  • Reason   – monash.pw monash.pw
  • Reasonable   – Makul
  • Recall   – Anımsamak
  • Receipt   – Makbuz
  • Receive   – monash.pw monash.pwşılamak
  • Recent   – Yakın Zamanda Olan
  • Reception   – monash.pẇ Davet monash.pwi̇yon
  • Recognize   – Tanımak
  • Recommend   – Tavsi̇ye Etmek
  • Record   – monash.pwıt monash.pw monash.pw
  • Recover   – monash.pẇleşmek 2.(Kaybedilen Bir Şeyi) Bulmak
  • Red   – Kırmızı, kızıl
  • Reduce   – Azaltmak
  • Reflect   – Yansıtmak
  • Refuge   – Refüj, Güvenli̇ Yer
  • Refugee   – Tehli̇keden Kaçan, Kazazede
  • Refuse   – Reddetmek
  • Regard   – monash.pẇkkat 2.Düşünce monash.pw monash.pwk
  • Regret   – Üzgün Olmak, Pi̇şman Olmak
  • Regular   – Düzenli̇, Olağan
  • Reject   – Kabul Etmemek
  • Relation   – monash.pẇşki̇ monash.pwlik
  • Relationship   – İli̇şki̇, İleti̇şi̇m
  • Relative   – monash.pw 2.Göreceli̇
  • Relax   – Rahatlamak, Gevşemek
  • Release   – Serbest Bırakmak, Gevşetmek
  • Relief   – Rahatlama
  • Relieve   – Uzaklaştırmak
  • Religion   – Di̇n
  • Remain   – monash.pẇye Kalmak monash.pẇnde Durmak
  • Remark   – Beli̇rtmek, Açıklama
  • Remarkable   – Di̇kkate Değer
  • Remember   – Unutmamak, Anımsamak
  • Remind   – Anımsatmak
  • Remote   – Uzak
  • Remove   – Uzaklaştırmak
  • Rent   – Ki̇ralamak
  • Repair   – Onarmak
  • Repay   – Geri̇ Ödemek
  • Repeat   – Tekrarlamak
  • Replace   – Yeni̇den Yerleşti̇rmek
  • Replacement   – Yerleşti̇rme
  • Reply   – Yanıtlamak, Yanıt
  • Report   – Rapor, Rapor Etmek
  • Represent   – Temsi̇l Etmek
  • Representative   – Temsi̇lci̇
  • Republic   – Cumhuri̇yet
  • Request   – Ri̇ca Etmek, Ri̇ca
  • Require   – Gereksi̇nmek
  • Rescue   – Kurtarmak
  • Reserve   – monash.pw monash.pwasyon Yaptırmak
  • Resign   – İsti̇fa Etmek
  • Resist   – Karşi Koymak
  • Respect   – Saygı Duymak
  • Respectable   – Saygıdeğer
  • Responsible   – Sorumlu
  • Rest   – Di̇nlenmek
  • Rest   – Geri̇ye Kalan
  • Restaurant   – Restoran, Lokanta
  • Result   – Sonuç
  • Retire   – Emekli̇ Olmak
  • Return   – Geri̇ Dönmek
  • Revenge   – Öç Almak, İnti̇kam
  • Reward   – Ödül
  • Rib   – Kaburga
  • Ribbon   – Kurdela, Şeri̇t
  • Rice   – Pi̇ri̇nç
  • Rich   – Zengi̇n
  • Ride   – Ata, Bi̇si̇klete Bi̇nmek
  • Ridiculous   – Gülünç, Saçma
  • Right   – monash.pw monash.pwğru, Hakli monash.pwğ Taraf
  • Ring   – Yüzük, Halka
  • Ring   – Çalmak (Zil Çalması), Telefon Etmek
  • Ripe   – Olgun, Ham Deği̇l
  • Rise   – Yükselmek
  • Risk   – Ri̇sk
  • Risky   – Ri̇skli̇
  • River   – Nehi̇r
  • Road   – Yol
  • Roar   – Kükreme
  • Roast   – Rosto, Fırında Pi̇şi̇rmek
  • Rob   – monash.pw Yapmak
  • Rock   – monash.pw monash.pwmak
  • Role   – Rol
  • Roll   – Yuvarlanmak
  • Roof   – Çatı
  • Room   – Oda
  • Root   – Kök
  • Rope   – Halat, İp
  • Rose   – 1.Gül monash.pw
  • Rough   – Kaba
  • Round   – Yuvarlak
  • Royal   – Krali̇yete Ai̇t
  • Rub   – Sürmek, Sürtmek, Ovmak
  • Rubbish   – 1.Çöp monash.pwçma
  • Rude   – Kaba
  • Rule   – 1.Yönetmek monash.pw
  • Ruler   – monash.pw Koyucu, Yöneti̇ci̇ monash.pw
  • Rumble   – Gürlemek
  • Run   – monash.pwşmak 2.Çalıştırmak (Fabrika,Şirket V.B)
  • Runaway   – monash.pwçak monash.pwl Dışı 
  • Rush   – Çabuk Davranmak
  • Racket   – Raket
  • Radar   – Radar
  • Railing   – Bahce Parmaklıkları
  • Recession   – Duraklama, Geri̇leme, Ekonomi̇de Durgunluk
  • Recipe   – Yemek Tari̇fi̇
  • Reconciliation   – Uzlaşma
  • Referee   – Hakem
  • Referendum   – Referandum, Halk Oylamasi
  • Refill   – Doldurmak
  • Refreshments   – Sandovi̇ç, Tost, İçecek (Gar, İstasyon Gibi Yerlerde)
  • Refrigerator  –  Buzdolabi
  • Region   – Bölge
  • Register   – Kütük, Si̇ci̇l, Kayıt
  • Relevant   – Bağıntılı, Konuyla İli̇şki̇li̇
  • Reliable   – Güveni̇li̇r
  • Reluctant   – İsteksi̇z
  • Reputation   – İti̇bar,Ün
  • Research   – Araştirma
  • Resent   – Hoşlanmamak, Kizmak
  • Resident   – Bölgede Yaşayan, Oturan
  • Respond   – Cevap Vermek
  • Restore   – 1)Geri̇ Verme 2)Yeni̇den Kullanıma Açma
  • Restrict   – Sınırlamak
  • Resume   – Yeni̇den Başlamak
  • Retail   – Perakende, Perakende Satış
  • Retaliation   – İnti̇kam, Tepki̇, Mi̇si̇lleme
  • Revenue   – Geli̇r
  • Reverse   – Ters, Arka (Reverse Gear = Geri Vites)
  • Revolution   – Devri̇m
  • Rifle   – Tüfek
  • Rocket   – Roket
  • Route   – Rota
  • Rubber   – 1)Lasti̇k, Kauçuk 2)Si̇lgi̇
  • Rug   – Küçük Halı, Ki̇li̇m
  • Ruin   – Harabe, Yıkım Mahvetme

S Harfi İle Başlayan İngilizce Kelimeler Ve Anlamları  

  • Safe – Güvenli
  • Said – Dedi
  • Sail – Yelken Açmak
  • Same – Aynı
  • Sand – Kum
  • Sat – Oturdu
  • Save – Kurtarmak
  • Saw – Testere
  • Say – Söylemek
  • Scale – Ölçek
  • School – Okul
  • Science – Bilim
  • Scientist – Bilim Adamı
  • Score – Skor
  • Sea – Deniz
  • Seat – Koltuk
  • Second – Saniye
  • Section – Bölüm
  • See – Görmek
  • Seed – Tohumlar
  • Seem – Görünmek
  • Seen – Görünmek
  • Sell – Satmak
  • Send – Göndermek
  • Sense – His
  • Sent – Gönderilmiş
  • Sentence – Cümle
  • Separate – Ayrı
  • Serve – Hizmet Etmek
  • Set – Ayarlamak
  • Settled – Ayarlanmış
  • Seven – Yedi
  • Several – Birkaç
  • Shall – Olsun
  • Shape – Şekil
  • Sharp – Keskin
  • She – O (Kadın)
  • Ship – Gemi
  • Shoes – Ayakkabı
  • Shop – Dükkan
  • Short – Kısa
  • Should – Zorunda Olmak
  • Shoulder – Omuz
  • Shout – Bağırmak
  • Show – Göstermek
  • Shown – Gösterilmiş
  • Side – Yan
  • Sight – Görüş
  • Sign – İşaret
  • Signal – Sinyal
  • Silent – Sessiz
  • Similar – Benzer
  • Simple – Basit
  • Since – -den Beri
  • Sing – Şarkı Söylemek
  • Sir – Efendi
  • Sister – Kız Kardeş
  • Sit – Oturmak
  • Six – Altı
  • Size – Boyut
  • Skin – Deri
  • Sky – Hava
  • Sleep – Uyku
  • Slowly – Yavaşça
  • Small – Küçük
  • Smell – Koklamak
  • Smile – Gülümsemek
  • Snow – Kar
  • So – Şöyle
  • Soft – Yumuşak
  • Soil – Toprak
  • Soldier – Asker
  • Solution – Çözüm
  • Some – Bazı
  • Someone – Birisi
  • Something – Bir Şey
  • Sometimes – Bazen
  • Son – Erkek Çocuk
  • Song – Şarkı
  • Soon – Yakında
  • Sound – Ses
  • South – Güney
  • Southern – Güneyli
  • Space – Uzay, Boşluk
  • Speak – Konuşmak
  • Special – Özel
  • Speed – Hız
  • Spot – Nokta
  • Spread – Yayılmak
  • Spring – İlkbahar
  • Square – Kare
  • Stand – Ayakta Durmak
  • Star – Yıldız
  • Start – Başlamak
  • State – Durum
  • Statement – Ifade
  • Stay – Kalmak
  • Steel – Çelik
  • Step – Adım
  • Stick – Yapışmak
  • Still – Halen
  • Stone – Taş
  • Stood – Ayakta Durmuş
  • Stop – Durmak
  • Store – Dükkan
  • Story – Hikaye
  • Straight – Düz
  • Strange – Garip
  • Street – Sokak
  • Stretch – Genişletmek
  • String – Dizi
  • Strong – Güçlü
  • Student – Öğrenci
  • Study – Çalışmak
  • Subject – Konu
  • Sugar – Şeker
  • Suggested – Tavsiye Edilmiş
  • Summer – Yaz
  • Sun – Güneş
  • Supply – Malzeme
  • Suppose – Tahmin Yürütmek
  • Sure – Emin
  • Surface – Yüzey
  • Surprise – Sürpriz
  • Swim – Yüzmek
  • Symbols – Sembol
  • System – Sistem

T Harfi İle Başlayan İngilizce Kelimeler Ve Anlamları 

  • Table – Masa
  • Take – Almak
  • Talk – Konuşmak
  • Tall – Uzun
  • Teacher – Öğretmen
  • Team – Takım
  • Tell – Söylemek
  • Temperature – Sıcaklık
  • Ten – On
  • Term – Dönem
  • Test – Denemek
  • Than – -den
  • That – O (Eşya)
  • The – O
  • Their – Onların
  • Them – Onlar
  • Themselves – Onların Kendisi
  • Then – Sonra
  • There – Orada
  • These – Bunlar
  • They – Onlar (Insan)
  • Thick – Kalın
  • Thin – İnce
  • Thing – Şey
  • Think – Düşünmek
  • Third – Üçüncü
  • This – O
  • Those – Onlar
  • Though – -e Rağmen
  • Thought – Düşünce
  • Thousands – Binlerce
  • Three – Üç
  • Through – Arasından
  • Tied – Bağlı
  • Time – Zaman
  • Tiny – Küçücük
  • Today – Bugün
  • Together – Birlikte
  • Tool – Alet
  • Top – Üst
  • Total – Toplam
  • Touch – Dokunmak
  • Train – Tren
  • Train – Eğitmek
  • Travel – Yolculuk
  • Tree – Ağaç
  • Trip – Yolculuk
  • Trouble – Sorun
  • Truck – Kamyon
  • True – Doğru
  • Try – Denemek
  • Turn – Dönüş
  • Two – İki
  • Type – Yazmak

U Harfi İle Başlayan İngilizce Kelimeler Ve Anlamları

  • Ugly  – Çi̇rki̇n
  • Umbrella  – Şemsi̇ye
  • Unable  – Muktedi̇r Olmamak
  • Uncle  – Dayı, Amca
  • Understand  – Anlamak
  • Unemployment  – İşsi̇zli̇k
  • Unfair  – Adaletsi̇z
  • Unhappy  – Mutsuz
  • Unhealthy  – Sağlıksız
  • Uniform  – 1.Üni̇forma monash.pw Ti̇p
  • Union  – monash.pẇka monash.pẇrleşme
  • Unite  – Bi̇rleşmek
  • University  – Üni̇versi̇te
  • Unknown  – Bi̇li̇nmeyen
  • Unless  – Olmadıkça
  • Unlikely  – Az İhti̇malle
  • Unload  – Boşaltmak (Yük Boşaltmak)
  • Unlock  – Ki̇li̇di̇ Açmak
  • Until  – Kadar (Belli Bir Zamana Kadar)
  • Up  – monash.pwı monash.pẇki̇ne 3.Tümüyle
  • Upper  – Üst
  • Upset  – monash.pẇşelendi̇rmek monash.pẇrmek
  • Upstairs  – Üst Kat, Yukarısı
  • Urgent  – Aci̇l
  • Us  – Bi̇ze
  • Use  – monash.pwım monash.pẇyon
  • Use  – Kullanmak
  • Useful  – Kullanışlı
  • Usual Yujl Olağan
  • Underline  – Yazının, Keli̇meni̇n Altını Çi̇zmek
  • Unfair  – Adi̇l Olmayan
  • Upon  – Üstünde
  • Upside-down – Tepetaklak, Ters Dönmek
  • Urban  – Şehi̇rsel, Kente Ai̇t 

V Harfi İle Başlayan İngilizce Kelimeler Ve Anlamları

  • Vain   – Gereksi̇z, Boşuna
  • Valley   – Vadi̇
  • Valuable   – Değerli̇
  • Value   – Değer
  • Variety   – monash.pw 2.Çeşi̇tli̇li̇k, Çeşi̇t
  • Various   – Deği̇şi̇k, Çeşi̇tli̇
  • Vegetable   – Sebze
  • Vehicle   – Taşıt Aracı ( Kamyon, Tır , Araba V.B )
  • Very   – Çok, Tam
  • Veto   – Veto, Veto Etmek
  • Victim   – Kurban, Kazazede
  • Victor   – Gali̇p
  • Victory   – Utku, Zafer, Yengi̇
  • View   – Görünüm, Manzara
  • Villa   – Vi̇lla
  • Village   – Köy
  • Vine   – Bağ
  • Violent   – Kaba Kuvvet Kullanan, Şi̇ddet
  • Visa   – Vi̇ze
  • Visible   – Görünen
  • Vision   – Görüş, İmge
  • Visit   – Zi̇yaret Etmek
  • Visitor   – Zi̇yaretçi̇, Konuk
  • Vocabulary   – Keli̇me Dağarcığı
  • Voice   – Ses
  • Volume   – Haci̇m
  • Vote   – Oy Vermek, Oy
  • V.I.P.   – (Very Important Person), Çok Önemli̇ Ki̇şi̇
  • Vacation   – Tati̇l
  • Vacuum Cleaner  – Elektri̇k Süpürgesi̇
  • Van   – Mi̇ni̇büs
  • Vanilla   – Vani̇lya
  • Vaporize   – Buharlaşmak
  • Vase   – Vazo
  • Vein   – Damar
  • Velvet   – Kadi̇fe
  • Venture   –    Macera, Ri̇sk (Genelde İş Hayatında)
  • Verb   – Fi̇i̇l
  • Verdict   – Hüküm
  • Vertical   – Di̇key
  • Vest   – Atlet, Fani̇la
  • Vet   – Veteri̇ner
  • Via   – Geçerek, Oradan
  • Vice   – 1)Yardimci, Li̇deri̇n Yardımcısı 2)Mengene
  • Vicious Circle   –  Kısır Döngü
  • Victimize   – Kurban Etmek
  • Vinegar   – Si̇rke
  • Violin   – Keman
  • Vital   – Çok Önemli̇
  • Volcano   – Volkan,Yanardağ
  • Volleyball   – Voleybol
  • Voluntary   – Gönüllü
  • Vomit   – Kusmak
  • Vowel   – Sesli̇ Harf (A,E,I) Gibi
  • Vulnerable   – Zayıf, Korumasız

W Harfi İle Başlayan İngilizce Kelimeler Ve Anlamları

  • Wait – Beklemek
  • Walk – Yürümek
  • Wall – Duvar
  • Want – İstemek
  • War – Savaş
  • Warm – Sıcak
  • Was – Olmak (Geçmiş)
  • Wash – Yıkamak
  • Washington – Washington
  • Wasn’t – Olmamak (Geçmiş)
  • Watch – Izlemek
  • Water – Su
  • Waves – Dalgalar
  • Way – Yol
  • We – Biz
  • Wear – Giymek
  • Weather – Hava
  • Week – Hafta
  • Weight – Kilo
  • Well – Iyi
  • We’ll – Biz (Gelecek Zaman)
  • Went – Gitmek (Geçmiş)
  • Were – Olmak (Çoğul, Geçmiş)
  • West – Batı
  • Western – Batılı
  • What – Ne?
  • Wheel – Tekerlek
  • When – Ne Zaman?
  • Where – Nerede?
  • Whether – Eğer
  • Which – Hangisi?
  • While – Süresince
  • White – Beyaz
  • Who – Kim?
  • Whole – Bütün
  • Whose – Kimin?
  • Why – Neden?
  • Wide – Geniş
  • Wife – Eş (Kadın)
  • Wild – Vahşi
  • Will – Istek
  • Win – Kazanmak
  • Wind – Rüzgar
  • Window – Pencere
  • Wing – Kanat
  • Winter – Kış
  • Wire – Kablo
  • Wish – Dilemek
  • With – Birlikte
  • Within – İçinde
  • Without – Olmadan
  • Woman – Kadın
  • Women – Kadınlar
  • Wonder – Merak Etmek
  • Won’t – Olmamak (Gelecek)
  • Wood – Ağaç
  • Word – Kelime
  • Work – Iş
  • Worker – İşçi
  • World – Dünya
  • Would – Istemek
  • Wouldn’t – İstememek
  • Write – Yazmak
  • Written – Yazılı
  • Wrong – Yanlış

X Harfi İle Başlayan İngilizce Kelimeler Ve Anlamları

  • X-ray – Röntgen
  • Xmas – Noel

Y Harfi İle Başlayan İngilizce Kelimeler Ve Anlamları

  • Yard – Bahçe
  • Year – Yıl
  • Yellow – Sarı
  • Yes – Evet
  • Yet – Henüz
  • You – Sen
  • Young – Genç
  • Your – Senin
  • You’re – Sen (Olmak)
  • Yourself – Kendin

Z Harfi İle Başlayan İngilizce Kelimeler Ve Anlamları

  • Zumba – Zumba 
  • Zap – Vurmak
  • Zealous – Gayretli
  • Zebra – Zebra
  • Zucchini – Kabak  
  • Zinc – Çinko
  • Zip Code – Posta Kodu
  • Zoological – Hayvan bilimsel
  • Zipper – Fermuar
  • Zirconium – Zirkonyum
  • Zodiac – Zodyak
  • Zone – Bölge
  • Zero – Sıfır
  • Zoo – Hayvanat Bahçesi
  • Zombie – Zombi
  • Zippo – Zippo 

İngilizcede En Çok Kullanılan Kelimeler ve Anlamları

about: hakkında, hemen hemen, yaklaşık
all: bütün, tüm, hepsi, her şey
an: bir, (herhangi) bir
and: ve, ile anlamında bir bağlaç
are: olmak fiilinin üçüncü tekil şahıs hali (they are)
as: kadar, olarak, -dikçe, babında (zarf); gibi, için, kadar, karşın, -e rağmen (edat)
at: -de, -da, -e, -a, üzerinde, saatinde
be: olmak, var olmak, bulunmak
because: çünkü, zira, dolayı, nedeniyle, -dığı için
but: ama, fakat, lakin
by: tarafından, -e bakarak, kadar
call: çağrı, aramak (fiil)
can: yapabilmek, -ebilmek, -abilmek
come: gelmek, yaklaşmak
could: -abilir, -ebilir, -abilirdi, -ebilirdi, -ar mısın(ız), -er misin(iz)
day: gün
did: do (yapmak) fiilinin ikinci hali
do: yapmak, etmek
down: aşağı, aşağıya doğru
each: her, her biri
find: bulmak
first: birinci, ilk, önce
for: için, çünkü, zira, göre, amacıyla, yönünden, karşı, dolayı vs. (edat)
from: -den, -dan, itibaren
get: almak, elde etmek, kazanmak, edinmek
go: gitmek, hareket etmek
had: “have” fiilinin geçmiş zaman hali
has: sahip olmak (1. tekil şahıslar için, “she has”)
have: sahip olmak, elde etmek, bilmek, kabul etmek
her: ona, onu, onda, onun (kadın)
him: ona, onu, onda (erkek)
his: onun, onunki (erkek)
how: nasıl (fiil), yapma yöntemi (isim), hangi yolla (zarf)
i: ben
if: eğer
in: -de, -da, içinde, içerde, halinde vs. anlamlarında kullanılan bir edattır.
into: içine, biçimine, haline, -e, -ye
is: olmak fiilinin üçüncü tekil şahıs halidir (he is).
it: o, ona, onu (cansız varlık veya hayvanlar)
its: onun (cansız varlık veya hayvanlar)
like: hoşlanmak, beğenmek, istemek
long: uzun
look: bakmak, aramak, iyileşmek (fiil), görünüş, bakış (isim)
made: yapılmış, yapılı
make: yapmak
many: çok, birçok, kaç (sıfat, how many)
may: olası olmak, -ebilmek
more: daha fazla
my: benim, bana ait
no: hayır
not: asla, değil (olumsuzluk eki)
now: şimdi, halen
number: numara
of: -in, ın, -den veya yüzünden
oil: yağ, petrol
on: üstünde, üzerinde, -e doğru vs. (edat); sürekli olarak (zarf); üstünde (giysi), olmakta olan, makbul, devrede vs.(sıfat)
one: bir, biri, birisi, kimse, tek
or: veya
other: öbür, öteki, başka
out: dışarı, dışarıda
part: kısım, bölüm
people: insanlar, millet
said: dedi (say fiilinin ikinci hali), söylenmiş, söz konusu
see: görmek
she: o (kadın, dişi hayvan)
so: bu yüzden, böyle, öyle
some: biraz, bazı, birkaç
than: -e göre, -den
that: kullanıldığı yere göre şu, o, ki, öteki, böyle, bu kadar, diye, için veya böyle.
the: Nitelemek için isimlerden önce kullanılır, tek başına anlamı yoktur.
their: onların
them: onları
then: o halde, -e göre, kıyasla
there: ora, orada, oraya
these: bunlar
they: onlar, kendileri
thing: şey
this: bu, şu, bunu, buna, bunun (zamir); böylesine, bu kadar (zarf)
time: zaman, defa, kez
to: -e, -a, -ye, -ya, -a doğru, -e göre anlamlarında kullanılan bir edattır.
two: iki
up: yukarı
use: kullanmak
was: olmak geçmiş zaman hali (i was, he was).
water: su
way: yön, yöntem
we: biz
well: iyi, peki
were: olmak geçmiş zaman hali (you were, they were).
when: ne zaman, zaman (when i was a child)
which: hangi
who: kim, kimi, kime
will: -ecek, -acak
with: ile birlikte, sayesinde, ile ilgili, nedeniyle (edat), beraberinde (zarf)
with: ile, birlikte, ile beraber (edat); -lı, beraberinde (zarf)
word: kelime
would: -ecek, -ecekti, -erdi, istemek
write: yazmak
you: sen, siz, sana, seni, size veya sizi anlamlarında kullanılır.
your: senin, sizin

V İle Başlayan Kelimeler Nelerdir? Türkçe ve İngilizce V Harfi İle Başlayan 5 Harfli Kelimeler

Alfabemizin harfi olan v harfi ile başlayan kelimeler sıklıkla kullanılıyor. Geçmişten günümüze Türkçe ve İngilizce v harfi ile başlayan 5 harfli kelimeler, 6 harfli kelimeler yer alıyor. Gün içerisinde sıklıkla kullanılan v ile başlayan kelimeler azımsanamayacak çoklukta. Türkçenin dışında v ile başlayan ingilizce kelimeler de derslerde öğrencilerin karşısına çıkıyor. Özellikle dil öğrenmeye çalışan bireyler bu konuyla epey ilgileniyor. V ile başlayan kelimeler nelerdir sorusunun yanıtı yazımızın devamında sizinle.

V Harfiyle Başlayan 4 Harfli Kelimeler

Türkçede başında v harfi olan 4 harfli toplam 41 kelime bulunuyor. Bu kelimelerden bazılarını aşağıda bulabilirsiniz:

V Harfiyle Başlayan 5 Harfli Kelimeler

Türkçede başında v harfli olan 5 harfli 97 kelime bulunuyor. Bu kelimelerden bazılarını aşağıda bulabilirsiniz:

V Harfiyle Başlayan 6 Harfli Kelimeler

Türkçede başında v harfli olan 6 harfli 77 kelime bulunuyor. Bu kelimelerden bazılarını aşağıda bulabilirsiniz:

V Harfiyle Başlayan Kız İsimleri

Anne ve babaların heyecanları çocuk isimleri ararken katlanıyor. Aşağıda v harfi ile başlayan kız isimlerinden bazılarına ulaşabilirsiniz:

V Harfiyle Başlayan Erkek İsimleri

V harfiyle başlayan popüler erkek isimleri oldukça fazla. V ile başlayan erkek isimlerinden bazılarını aşağıda bulabilirsiniz:

V Harfiyle Başlayan Hayvan İsimleri

Dünyada insanların bildiği ve bilmediği pek çok hayvan türü bulunuyor. Bu hayvanlardan bazılarının ismi v harfi ile başlıyor. Aşağıda v harfiyle başlayan hayvan isimlerinden bazılarını bulabilirsiniz:

V Harfiyle Başlayan Eşya İsimleri

Günlük hayatın pek çok alanında çeşitli eşyalar kullanılıyor. Bu eşyalardan bazıları v harfi ile başlıyor. Aşağıda v harfiyle başlayan bazı eşya isimlerini görebilirsiniz:

V Harfiyle Başlayan İngilizce Kelimeler

Türkçede olduğu kadar İngilizcede de v harfi ile başlayan kelimeler bulunuyor. Aşağıda v ile başlayan İngilizce kelimeleri ve anlamlarını bulabilirsiniz:

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır