ilber ortaylı türkiye nin yakın tarihi özet / İlber Ortaylı Kimdir? - İlber Ortaylı Hayatı ve Biyografisi

Ilber Ortaylı Türkiye Nin Yakın Tarihi Özet

ilber ortaylı türkiye nin yakın tarihi özet

YAKIN TARİHİN GERÇEKLERİ

“İttihatçılar milliyetperver ve büyük ideallere sahiplerdi ama kendilerini değerlendiremeyen bir ekip olmaları onları başarısızlığa sürükledi.”

“Mustafa Kemal (Atatürk), Suriye’de Vatan Cemiyeti’ni kuruyor, ertesi sene Makedonya’ya geliyor, oradan Trablusgarp’a koşuyor. Trablusgarp’taki görevi bitince tekrar bu tarafa Balkan Harbi’ne geliyor. Bu durum tabii ki kendisini ve düşüncelerini müthiş etkilemiştir.”

“Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türk toplumu kaosu ve yeni bir dünya savaşını değil, Milli Mücadele’yi tercih etmiştir.”

“Osmanlı İmparatorluğu, milliyetçi akımlar sayesinde dağılan tek imparatorluk değildi; fakat ne Rusya, ne de Avusturya-Macaristan’da ulusalcı akımlar bu derecede aktif ve silahlı eyleme dönüşmüştü.”

“1967’de bindiğimiz trendeki ihtiyar Araplar ‘Ah nerede o Osmanlı!’ diye yakınıyorlardı. Cevabı düşündürücüdür. Acaba o Osmanlı’yı kim kovaladı, bizimle beraber mi kovalandı; bilemiyoruz.”
“1918 yılında, mütarekenin en hazin vaktinde, millet her yerde direniyordu. Ama bu direnişlerin arasında koordinasyon yoktu. O eşgüdümü hangi politik deha sağlayacaktı? Ancak arkasında askerî bir başarı ve müspet intibaları olan bir komutan… Mustafa Kemal Atatürk…”

“İkinci Dünya Savaşı, cephede öldürdüklerinden çok, geride yaşayan ölüler bıraktı.”

İLBER ORTAYLI

***

Osmanlı’nın çöküşünün nedenlerini, milliyetçilik akımlarını, Trablusgarp Harbi’ni, Balkan Harbi’ni, Birinci Dünya Harbi’ni, küllerinden doğan bir cumhuriyet kuran Mustafa Kemal Atatürk ile arkadaşlarını, Türk siyasal hayatında demokrasiye geçiş çabalarını, Demokrat Parti’nin iktidarda olduğu yılları ve 1965 yılına doğru giden gelişmeleri, Ortadoğu’nun tarihini, Krallıkların yükselişini ve çöküşünü, baskıcı liderler ve oğullarını Türk tarihçiliğinin kılavuz ismi İlber Ortaylı’nın derin analizleriyle soluk soluğa okumak için benzersiz bir davet…YAKIN TARİHİN GERÇEKLERİ, 19 ve 20. yüzyıla dair tartışılan, gündemden düşmeyen konulara dair İlber Ortaylı’nın görüşlerini merak edenler için mutlaka okunması gereken bir kitap…

Türkiye’nin Yakın Tarihi – İlber Ortaylı

Genç Aktivistler Hukukçular Okuma Gurubu sayesinde ilk defa bir İlber Ortaylı kitabı okudum. Açıkçası hayal kırıklığı yaşadım. Yıllardır Ortaylı dinler ve severdim. Kitaplarında konuştuklarını belgelendirir ispat eder ve öyle yazar diye düşünürdüm. Maalesef yanılmışım. Aynı konuştuğu gibi de yazıyormuş. Dip not yok, belge yok, atıfta bulunmak yok. Türkiye’nin Yakın Tarihi başlığında Ortaylı’nın anılarını ve hikâyelerini okudum. Şaşkınım doğrusu. Elbette not alınacak altı çizilecek çok bilgi var. Ama ben daha akademik bir kitap beklerdim İlber hocadan.

Gerçi kendi kitabının içinden öyle bir satır var ki bakın ne diyor : “ Bizim ülkemizde ve zihniyetimizde yakın tarih, araştırılıp yazılacak bir konu olmalıydı; oysa yaşlıların gençlere aktardığı anı ve dedikodudan ibarettir”. İşte tamda budur kitabının özeti, Türkiye’nin Yakın Tarihi adı verilen kitap araştırma yerine anılar ve hikâyelerle dolu. 124. sayfada da “Herkes tarih ve sistem kendine göre yorumlanınca alkış tutar” diyerek anılarının kimin hoşuna gidiyorsa ondan alkış alacağını da ortaya koymuş İlber hocamız.

Kitaba şöyle baştan sona bir bakarsak, anayasalar ile başlamış kitaba. Örneğin Britanya’da anayasa olmadığı, Amerika’da anayasayı değiştirmenin mümkün olmadığı ancak eklerle düzeltmeler yapıldığı, Fransız Anayasasının sıklıkla değiştiği, Cezayir anayasasının en kısa anayasa olduğu, Hindistan anayasasının ise kocaman bir kitap olduğu bilgilerini paylaşmış bizimle. İlginç bilgilerdi doğrusu. Hele İran İslam Cumhuriyetinin anayasasının ülkede nüfusu çok çok an olan Zerdüşti, Yahudi ve Ermeni cemaatlerine birer veya ikişer mebusla mecliste temsil hakkı verdiği bilgisi beni şaşırttı. İlber Hoca aynı zamanda Osmanlı da 1877 Mebuslar Meclisi’nin üçte birinin gayrimüslimlerden oluştuğunun da altını çizmiş 16. Sayfada.

1876 anayasası ile ilgili de bir yenilikten bahsediyor 18. Sayfada “ Ananeyle alakası olmayan bir yenilik; toplanan Heyet-i Vükelanın hiyerarşisinde sadrazamdan sonra şeyhülislamın yer almasıydı. Oysa eski imparatorlukta şeyhülislam efendi, yani başka bir deyişle başkent İstanbul müftüsü, Divan-ı Hümayun üyesi değildi. 1908 tadilatında da şeyhülislamın yerine kimse el sürmedi.” Vay arkadaş şeyhülislamı siyasete kimler sokmuş bakın heleee… ve şeyhülislamın siyasi sahneye el atmasıyla Osmanlının yıkılma süreci paralel ilerlemiş ilginç değil mi…

İttihatçılar konusunda önemli ve gerçekten altı çizilecek bir notu var İlber Hocanın “ ittihatçılar nerede olursa olsun birbiriyle ilişkileri olan, belirli zamanlarda ortak hareket edebilen bir zümreydi”. Hımm bundan ders almak gerek…

34.sayfa da beni kitaba mıhladı aslında. Eğer bu söyledikleri doğruysa vah ülkemizin geçmişine. “ 1924 – 1960 meclisleri dış politikayı asla tartışmamıştır”. Tekrar söylüyorum eğer bu doğruysa vah halimize vah ki ne vahhh..

Birinci Dünya savaşı ve sonrasını anlatırken “Harpten sonra insanlığın 3000 yıllık ödeme sistemi çöktü ve değişmek zorunda kaldı. Kadınlar daha fazla üretim için, erkeklerin boşalttığı fabrikaları ve şirketleri doldurdu; bir daha evlerine dönmedi” diyor İlber Hoca. Düşünsenize dünya savaşından önce kadınlar kadın olmanın ayrıcalığını yaşayabiliyor anne olmakla yetiniyor ve sefil bir çalışma hayatı altında kaybolmuyormuş. Savaşın acı sonuçları işte..

52. sayfada İzmir’in işgali sonrası kurulan Yunan Cumhuriyetini anlatırken Venizelos’u şöyle tarif ediyor “ İzmir’e tayin edilen memurların içinde hukukçuluğu dışında İslam Hukuku üzerindeki bilgisiyle de tanınıyordu”. Baksanıza buraya adam Yunanlı, ama kalkmış İslam hukukunu hatmetmiş. Eee uyumamak gerek … Bak yüzyıllar öncesinde Osmanlıyı nasıl anlatıyor aynı kitabında 65. Sayfada “ Kanuni Sultan Süleyman sadece bir mareşal değildi, toplum hayatına müdahaleyi bilen usta bir kültür siyasetçisiydi. Nitekim Katolik kültüre ve kiliseye karşı Protestanlığı himaye etmiş ve kışkırtmıştır.” İşte böyle büyük olunuyor değil mi.

Hilafet konusuna da değiniyor kitapta İlber Hoca, “Zira hilafet ruhani bir makam değildir. Dünyevi iktidar sahibi olmak gerekir.” Diyerek hilafetin kaldırılma nedeni ve sonrası hakkında büyük gerçeği ortaya koyuyor bence. Gerçekten de hilafet dediğin makam da gücün yoksa hiçbirşeye yaramaz. Hilafet sadece ruhani bir etiket değildir. Kitap ta hilafetin de kaldırılmasıyla yurtdışına sürülen haneden mensuplarını anlattığı satırlar da önemli doğrusu. Bakın neler yaşamışlar “ Osmanlı hanedan üyeleri yurtdışında zor günler geçirdiler; parasızdılar. Avrupa bankalarına para yatırmayan tek hükümdar ailesiydiler. Buna rağmen geçinmek için onursuz bir yaşam seçmediler. Yüz kızartıcı suçlar işleyen çıkmadı. Asıl önemlisi Türk Devleti ve milleti aleyhinde cemiyet kurmak, kışkırtıcı politika gütmek gibi olumsuzlukları hiç düşünmediler.” Gördünüz mü Osmanlı hanedanını. Bakın bu satırları yetmezse 223. Sayfada da şöyle diyor; “12. Yüzyıldan beri ayakta kalan muhteşem kervansarayların yanında bir hükümdar sarayı bile yoktur. Hükümdar sarayları daha mütevazıdir ve zamana dayanamamıştır” ardından paşaların konaklarından bahsediyor ve sonunda şunu yazıyor. ““ hırsız ve soyguncu Osmanlı yönetici sınıfı” nasıl tekrarlanan bir slogan haline gelmiştir ki ismi geçenlerin torunları bile o binalarda oturamıyor”

Hilafet konusunu bitirirken “İktidar değişimi sancısız olmaz” demeyi ihmal etmiyor ve hanedanın erkek üyelerinin 1974 de çıkan af ile ülkeye döndüklerini belirtiyor. Sahi 1974 de kimler vardı iktidar da hadi bi düşünün…

“Ama matbaayı Orta Avrupa’da geliştiren bir unsur da 17. Yüzyıldaki Türk ilerlemesine karşı el ilanlarının basımı ve dağıtımı için ucuz tekniklerin icadı oldu. “ bak bak bakk matbaa Türk korkusundan yayılmış Avrupa’da. Süper beaaaa

Türk hafiye teşkilatını anlatırken “ Geleneksel Türkiye’de halk çok meraklıydı ve herkes her gördüğünü olağanüstü bir biçimde hafızasına nakşediyordu”  diyor ve sanki bugünleri anlatıyor. Hala aynı değil miyiz sizce de?

İlber Hoca siyasete de dokundurmadan geçmemiş; “ Türkiyecin hekimlerinin niteliği değişti, mühendislerinki değişti, işletmecileri, iktisatçıları, bir ölçüde sosyal bilimcileri değişti; ama siyaset kadrolarında mükemmelleşme olduğunu söylemek zor. Çünkü siyasi partiler uzun ömürlü olmadıkları gibi kadrolarını batılı partiler gibi yetiştiren örgütlenme ve eğitimden uzaklar. Sorun, ülkeyi yönetecek seçkinler gurubunun yapısında yatıyor.”  İşte bu sorun bitmez…

166. sayfada da “Kimse Türkiye’yi kalkındırmak için bir ittifak düşünmez, ama kalkınmış bir Türkiye’nin ihmal edilmeyeceği açıktır” cümlesiyle de Avrupa’nın Türkiye’ye bakışını ortaya koymuş İlber hoca. Ayrıca birkaç sayfa sonrasında “ Bütün Araplar aynı Arap değildir, Arap toplumları birbirinden farklıdır”. Diyerek Araplara bakarken farklı görmek gerektiğinin da altını çizmiş.

Tarihimize bakarken işimiz zor değil mi, bakın ne diyor İlber Hoca “ Araştırma deyince Osmanlı Hariciye arşivlerinin ve Cumhuriyet arşivlerinin kullanılması gerekir. Oysa her iki kurum da fena durumdadır. Osmanlı Hariciye Nezareti arşivleri son zamanlarda düzenlenmeye başladı, Cumhuriyet dönemi arşivlerimizin ise bakanlık dışı kimselere gösterilecek durumda olmadığı anlaşılıyor”. Süper yaaa  arşivi olmayan bir toplummuşuz… Bakın bir de ne diyor İlber Hoca “ Arap dünyasını tanımıyoruz. Daha dün terk ettiğimiz bir sahayı, bir kavmi ve bölgenin dillerini bilmemek, bu konuda uzmanlara sahip olmamak, olanların da bu dünyadan gittikçe yerine yenisini yetiştirmemek bizim ayıbımız. Batı dillerindeki çifter çifter tercümesi olan Arapça ve Araplar hakkındaki eserlerin çoğunu Türkçeden izlemek mümkün değil. Arapça diyanette çalışanlara bırakılmış, bilgisizlikle övünüyoruz. Petrolümüzü temin ettiğimiz bölge hakkında bilgisizliğimiz sürüyor. Politikasının karmaşıklığından korktuğumuz Arap milletlerinden uzak durmayı marifet addediyoruz. Oysa Araplara çok karışmadan onlarla birlikte olmayı bilmeliyiz; bunu yapmak zorundayız çünkü bu dünyada iç içeyiz… Oradan üzerimize ateş de gelebilir barış rüzgârının serinliği de… Marifet bilgili ve becerikli olmaktır. Ortadoğu dünyası romantizmle veya buluğ çağı bebesinin kinciliğiyle yanaşılacak bir saha değil. Çünkü bilsek de bilmesek de; istesek de istemesek de Ortadoğu’dayız…”

İşte böyleee. İlber Hocanın yakın tarih üzerine anılarını ve hikayelerini okumak isterseniz güzel bir kitap tavsiye ederim..

Tevfik YAZICILAR

23 Kasım 2016

www.mezatvar.com

 

İlgili

“Osmanlı İmparatorluğu gürültüyle ve aniden ortadan kalktı. Büyük imparatorluklar artlarında üç-beş yıllık değil, yüz yıllık sancılar bırakır.”

“İttihatçılar vatanseverdi, bu onların hem gücüydü, hem de hatalarının bir nedeni…”

“Türk toplumu yeryüzü tarihinin en büyük devrimini yaşayan yerkürenin devlerine karşı varlık mücadelesi vermiştir.”

“1924 Anayasası hem bizim tarihimiz hem de yakın tarih için Balkanlar Dünya Savaşı’ndaki ağır hatalar ve boş özlemler sebebiyle, İkinci Dünya Savaşı’na ihtiyatla yaklaşılmıştı.”

“6-7 Eylül olayları, Varlık Vergisi ile birlikte yakın tarihin en büyük sorun çıkaran iki tertibidir. Tertiplerin akışına sorumlular bile hakim olamamıştır.”

“Yassıada duruşmaları hiçbir hukukçunun onaylayamayacağı biçimdeydi.”

“Türkiye anayasaları boyuna yenileniyor. Yenilenmeyen politikanın örgütlenme biçimi ve eğitimidir.”

***

Türkiye’nin önde gelen tarihçilerinden İlber Ortaylı Türkiye’nin gündeminden düşmeyen anayasa tarihimizden seçimlere, Birinci Dünya Savaşı’nın acı sonuçlarından İkinci Dünya Savaşı’ndaki denge politikasına, Enver Paşa’nın komutanlığından İsmet İnönü-Adnan Menderes çatışmasına, komşu ülkeler Irak, Suriye, İran ilişkilerinden Abd, Rusya ve Avrupa Birliği politikasına, askeri darbelerden eğitim sistemimize kadar birçok konuda yakın tarihimizin dönüm noktalarını farklı bir bakış açısıyla ve sıra dışı analizleriyle ele alıyor.

Türkiye’nin Yakın Tarihi 20.yüzyılda Türkiye’nin geçirdiği değişimin arka planını merak eden okurlar için kaçırılmaması gereken bir kitap.

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ

I. ANAYASA TARİHİMİZ

İKİ ASIRLIK ANAYASA TECRÜBEMİZ

1876 1908: ANAYASA TARİHİMİZİN İKİ DÖNÜM NOKTASI

23 NİSAN 1920: YENİ MECLİS. ESKİ ANAYASA

1923 1924: LAİKLİĞE GİDEN ANAYASAL SÜREÇ

1924TEN 1961’E ANAYASA SERÜVENİMİZ

1961 VE 1982 ANAYASALARI

II. YAKIN TARİHİMİZ ÜZERİNE NOTLAR

1915: ÇANAKKALE SAVAŞI VE SONRASI

1914 1918: BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI

1910: İZMİR’İN İŞGALİ

23 NİSAN 1920: YENİ MECLİS, YENİ RUH

30 AĞUSTOS 1922: DOĞU ANADOLU’NUN KADERİNİ

BELİRLEYEN SAVAŞ

İSTANBUL’UN KURTULUŞ GÜNLERİ

3 MART 1924: HİLAFET NE OLDU

HARF DEVRİM!

BEŞ BİN YILDIR DEĞİŞEN ALFABE

ERMENİ OLAYLARI VE ARŞİVİMİZ

1939 1945: İKİNCİ DÜNYA SAVAŞ I’N DA TÜRKİYE

1950: TÜRKİYE’DE DEMOKRASİNİN BAŞLANGICI

14 MAYİS 1950: DEMOKRASİNİN İLK GÜNÜ

1950LER DEĞİŞEN TÜRKİYE

6 7 EYLÜL 1955: SANCILI GÜNLER

27 MAYIS 1960: DARBENİN 50. YILI

ESKİ VE YENİ DEMOKRAT PARTİ

YAKIN TARİHİMİZDE SEÇİMLER

1960,1971, 1980: ASKERİ DARBELER

12 EYLÜL’E NASIL ÇELDİK?

12 EYLÜL NELER GETİRDİ

III. TÜRKİYE’NİN DIŞ POLİTİKASI

AVRUPA YOLUNDA TÜRKİYE

TÜRKİYE VE RUSYA

RUSYA’DA TÜRKLER

TÜRKİYE VE İTALYA

TÜRKİYE VE ALMANYA

TÜRKİYE VE AVRUPA

TÜRKİYE VE SURİYE

TÜRKİYE VE IRAK’IN CELECEGİ

NEO OSMANLILAR

ÖKÜMENLİK TARTIŞMASI

TÜRKİYE VE VATİKAN

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE HARİCİYE

IV. TARİHTEN MİRASLAR

TÜRKİYE ARKEOLOJİSİ

ANADOLU’DA ESKİ ESER GEZMEK

TÜRKİYE’DE ÇEVRE TAHRİBATI

KONSTANTİN SURLARI

MÜZEYE ÇEVRİLEN CAMİLER

SARAYLARIMIZ

SOKAK İSİMLERİ

V. EĞİTİM SİSTEMİMİZ

DEĞERLENDİREMEDİĞİMİZ MİRAS

EĞİTİM SİSTEMİMİZ VE SINAVLAR

ÖNSÖZ

19. yüzyılda modernleşen ve medeniyet çizgisini değiştiren üç tane imparatorluk vardır; Osmanlı, Rusya ve Iran. Uzaktaki Japonya’yı bu coğrafi çevrenin dışında kendine özgün şartlarıyla değerlendirmeye almamız doğru olmaz. Hem de bu daim uzmanı değiliz. Bunlardan Rusya, Hıristiyan dünyanın parçası olmasına rağmen Batı tarafından Bizans ve doğulu olarak görülmüştür. Rusya 18. yüzyıldan beri (ve mutlaka çok daha evvelinden} Batı medeniyetini benimsemiş ve bir asır sonra bu medeniyetin ana unsurlarından biri haline gelmiştir. Tüm bu gelişmelere rağmen Rusya İle Batı arasındaki gerilim sona ermemiştir.

Aynı şeyi Osmanlı Türkiyesi için de söylemek mümkündür. Osmanlı modernleşmesi askeri zaruretin sonucudur. Hayatın bütün kompartımanlardaki Batılılaşma bu temel gereksinmeyi ve zorunluluğu izlemiştir. Şüphesiz aynı şeyi İran için de söylemek mümkündür. Kendi geleneksel kültürünün zenginliğine rağmen bu üçü arasında sanayileşme ve üretim düzeyi bakımdan farklılıklar vardır ve İran özgün geleneksel kültürüne rağmen Batı dünyasının altyapısal modernleşmesi kadar Rusya’nın ve hatta Osmanlı’nın altyapısal modernleşmesine geç ayak uydurmaktadır.

Şüphesiz yeni Türkiye, Osmanlı İmparatorluğu’nun devamıdır. Cumhuriyetin ideolojisi ve rejimi kendine özgün bir dünyada özgün sorunlarla ortaya çıkmaktadır. Bizim kuşak bu sorunlu hızlı değişim dönemini yaşamıştır. Türk çağdaşlaşmasının gözlemcileri, tanıkları olarak bazı değerlendirmeleri yapmak hakkımız ve görevimizdir.

Çağdaşlaşmamızdaki anayasal, dış politik ve kültürel kurumlardaki bazı sorunları burada kısa makalelerle ele aldık. Türkiye’nin yakın tarihi üzerine notlardan oluşan bu çalışma hiç şüphesiz ki bu alandaki diğer çalışmalarımın bir özet takdimidir Kitabın basımında ve düzenlenmesinde yardıma olan Timaş Yayınları’na ve Adem Koçal’a teşekkür ederim.

İlber Ortaylı

Topkapı Sarayı Müzesi

İKİ ASIRLIK ANAYASA TECRÜBEMİZ

Anayasalar siyasi bir kuruluş olan devletin ana örgütlenmesindeki doktrin ve ilkelerin yansıdığı belgelerdir. Belgelerden söz ettik ama belge halinde onaya çıkmayan anayasal sistemler de vardır; yeryüzünün en eski ve mükemmel demokrasisi Britanya için anayasa belgesinden söz edemeyiz fakat mükemmel isleyen bir anayasal mekanizması vardır. Bazı bükülmez kural ve kurumlar bir parlamento kararına, batta hükümdarlık ile meclis arasındaki bir sözleşmeye bile dayanmaz; tarihin akışı içinde oluşan adetler ve karşılıklı kabul edilen davranışlardır.

Amerikan devriminin ve Fransız ihtilalcilerinin beyanname ve sözleşmeleri çarpıcı anayasal belgelerdir. Hele Amerikan anayasası değişikliklerin ancak eklerine konduğu, orijinaline el sürülmeyen bir belgedir. Fransız anayasası kaç defa değişti; ruhunun aynı kaldığı iddia ediliyor, öyle mi?

Anayasaların toplumu ileriye götüren, öncülük eden belgeler mî, yoksa □ toplumun düzeyini yansıtan yapılanmalar mı olması gerekir, bu tartışılır. Sovyetler Birliği anayasası komünizm yolunda ilerleyen bir toplumun, o andaki durumunu ve yapılanmasını yansıtan bir belgeydi. Nitekim siyasî…

Yayım tarihi

PaylaşYorum Yaz 3

  • Kitap AdıTürkiye'nin Yakın Tarihi
  • Sayfa Sayısı240
  • YazarProf. Dr. İlber Ortaylı
  • ISBN6051143163
  • Boyutlar, Kapak13,5x21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviTİMAŞ YAYINLARI / 2010

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir