erol evgin evi / ÜNLÜLERiN BAHÇE & BALKON HALLERi - Magazin Haberleri - Milliyet

Erol Evgin Evi

erol evgin evi

Son dönemde rantçılık arttı

Şarkıcı kimliğinin yanında mimar kimliği de olan Erol Evgin artan rantçılık tehlikesine dikkat çekti.

Yayınlanma:

Son dönemde rantçılık arttı

Polonezköy‘de 10 dönümlük bir arazi içinde yer alan çiftlik evlerinde, yüzlerce ağaç, Kangal cinsi köpekler, çiçekler, böceklerle çevrelenmiş bir hayat süren Emel-Erol Evgin çifti çok mutlu. Bu mutluluğu ’ten ’e sevdikleriyle birlikte taşımayı hedefliyorlar.

Evgin çiftini son derece mutlu gördük. Kulaktan kulağa fısıldanan o dedikodunun aslı yok demek ki.

Erol Evgin: Tamamen asılsız dedikodular bunlar. Kim çıkarıyor, niyetleri nedir anlamak mümkün değil.

Emel Evgin: Belirli zamanlarda bazı bilindik isimlerle ilgili böyle asılsız iddialar ortaya atılır. Bu da onlardan birisi işte.

Gizlice boşandığınızı söyleyenler de var.

Erol Evgin: ’dan beri beraberiz Emel’le. Önce güçlü bir arkadaşlık, ardından büyük bir aşk geldi.

Emel Evgin: ’de evlendik. Geçen yıl evliliğimizin yılını doldurduk.

Erol Evgin: Bu yıl yılımızı yaşıyoruz. Yeni yılla birlikte 42 yıla giriyoruz.

Emel Evgin: Çok mutluyuz ve hiçbir sorun yok aramızda.

Erol Evgin: İki çocuğumuz, üç torunumuz var. Gelin var, damat var. İki kişiydik yola çıkarken, sonra çocuklar gelince dört olduk. Gelinle damat geldi, altı olduk bir anda. Şimdi üç torunla birlikte dokuz kişiyiz ve mutluyuz. Yeni yılda biraraya geleceğiz, bazı sevdiğimiz dostlarımız da burada bizimle birlikte olacaklar.

Şu anda Polonezköy’deyiz. Buraya ne zaman yerleşmeye karar verdi Erol Evgin, her şey nasıl başladı?

26 yıl önce bulduk bu araziyi. 10 dönümlük bir alan. Yolu yoktu, suyu yoktu, elektriği yoktu. O yüzden ucuzdu ve biz de aldık. Önce hafta sonu evi yaptık burasını. Paramız oldukça eksiklerimizi tamamladık. Son beş yıldır devamlı burada kalıyoruz. Dört yıl kızımız, damadımız ve iki torunumuzla oturduk. Okullar açılınca bizi bıraktılar, kente gittiler.

Müzik dünyasında, konserden, albümden, ekstradan yıllardır kazandığınız, biriktirdiğiniz tüm paranızı buraya yatırdınız galiba…

20 yıl da mimarlık yaptım ben, o mesleğe de haksızlık yapmayalım. Mimarlık ve ömür boyu müzik çalışmalarımın kazancını buraya aktardık. Burayı Emel çizdi, ben yaptım. Burada pozitif enerji var. Anne babalarımızın da anıları mevcut burada. Mesela, Atatürk Kültür Merkezi’ni yıkıp yenisini yapmak istiyorlar. Oysa, AKM’nin bir fiziki bir de manevi ortamı var. Ben orada Adnan Saygun’un Bedia Muavvit’in jübilelerini izlemişim. O manevi birikim ne olacak? Bunlar çok önemli. Son dönemde rantçılık inanılmaz boyutlara ulaştı.

Erol Evgin burada mutlu görünüyor…

Evet, Polonezköy’de mutluyum. Stres yok, gerilim yok, trafik yok. Bol bol oksijen ve huzur var. Nüfusumu da Polonezköy’e aldırdım. Seçimlerde oyumu burada kullanıyorum.

Siyasete girmeyi hiç düşündünüz mü?

Siyasetteki ilk teklifi bana merhum Turgut Özal yaptı. Daha sonra Mesut Yılmaz, Kadıköy Belediye Başkanlığı’nı teklif etti. Deniz Baykal, İstanbul Belediye Başkanlığı’nı verebileceğini söyledi. Bu arada AKP’den de teklif geldi. Taş yerinde ağırdır. Müzik benim hayatım oldu. Ölene kadar sadece şarkı söylemek istiyorum.

Ayrıca bu ülkenin kuruluş felsefesine yürekten bağlıyım. Biliyorsunuz, tematik konserim var, Mustafa Kemal’i Gördüm Düşümde adını taşıyor. 90 dakikada Atatürk ve devrimlerini anlatıyorum. 19 Mayıs, 23 Nisan, 29 Ekim, 10 Kasım ve 30 Ağustos tarihlerinde tekrarlıyorum bu konseri.

Erol Evgin’in genç kalmasının, daima formda olmasının sırlarını öğrenmek istiyoruz.

Formda ve fit görünmemin yüzde 50’si genetik. Kırımlı olan annem 97 yaşına kadar yaşadı. Babam Vanlı’dır. Kalan yüzde 50’deyse bedenime iyi baktığımı söyleyebilirim. Polonezköy’deki bu ev oksijen deposudur. Arazimde bin tane ağaç var.

Sürekli gülümsüyorsunuz. Bu devirde gülmek, gülebilmek zor değil mi?

Doğru, günümüzde gülebilmek gerçekten çok zor. Olumsuzluklardan kendimi olabildiğince korumaya çalışırım. Gece haberlerini televizyondan asla izlemem, onun yerine müzik dinlerim. Aksi halde uykum kaçar, huzursuz olurum. Bana göre hayat boştur ve onun içi kültür sanat doldurur.

Özel bir rejim, özel bir diyet uyguluyor musunuz?

Taze ve organik yiyecekler yiyoruz. Bostanımız var burada. Sebze ve meyveleri kendimiz ekip, yetiştiriyoruz. Sigaram yok, arada bir dostlarla bir iki kadeh içerim, o kadar. Fit kalmamın en önemli püf noktası, akşam yemeğini hayatımda kaldırmamdır.

Sözcü okurlarına bir mesajınız var mı?

Tüm Sözcü okurlarının yeni yılını tüm içtenliğimle kutluyorum.

10 KasımAKPanneaşkAtatürkdamatDeniz BaykaldiyetistanbulKadıköyMustafa KemalrejimSanatşarkıSözcütrafik

64 yaşında bir delikanlı

RÖPORTAJ: GÜLŞAH KARADAĞ

Karşıma çıkan beyefendi ile 30 yıl önce televizyonun dibine girerek izlediğim popstar arasında hiç fark yok. Son yıllarda programlarını izledikçe “Makyajdandır” diyordum, “Kameralar işte” diyordum ama yok, yanılmışım.

64 yaşında bir delikanlı! Yeni albümü ‘Gözbebeğim Sen Çok Yaşa’ ile başlayan sohbet, gençlik sırlarına ve kadınlara kaydı. Hemen belirtelim: Erol Evgin’in yüzünde estetik olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Kozmetik ürünü bile kullanmıyor. Onun sırrı SODA. Bir de ‘aile yadigarı’ genler.

’Gözbebeğim Sen Çok Yaşa’ adlı yeni çıkan albümünüz nasıl oldu?

30 Nisan’da 11 yeni şarkı, 3 de versiyonla albümü bitirdik. Albümde 7 Murat Evgin bestesi, bir de Aslı Güngör şarkısı var. Aslı Güngör beni düşünerek ‘Devirdim Yılları’ adlı şarkıyı bestelemiş, hediye etti. İki şarkı sözü de Aysel Gürel’e ait. Sağlığında Ayselciğimle çalışamadık, ölümünden sonra Müjde ile Mehtap bana onun şarkı dolu bavulundan söz ettiler. İki sözü aldık. Aysel de bize ‘öbür taraf’tan el verdi yani, hoş oldu.

Bundan sonraki albüm nasıl olacak?

Sırf çocuklar için bir albüm yapmayı istiyorum. Ama bunlar çocuk şarkıları olmayacak, çocuklar için şarkılar olacak. Çocuklar bize özeniyorlar, çocuk şarkılarını değil, bizim söylediklerimizi söylüyorlar.

Çocuktan laf açılmışken; torunlarınız ilham kaynağı oluyor mu?

Hem de nasıl Üç torunum var, hepsi beni çok mutlu ediyor.

Şarkılarınız hep çok romantik oldu. Siz de öyle misiniz?

Romantizm bende her zaman oldu. Çok duyarlı, duygusal bir insanım. Her şeyden çok çabuk etkilenirim, gözüm yaşarıverir. Sert bir mizacım da yok. Sakin güce, sükunete inanırım. Günümüzde her şey bağırıp çağırmayla oluyor, şarkı söylemek bağırmakla eşdeğer oldu. Televizyon reklamlarına bakıyorsunuz, çığırtkan gibi bağırıyorlar. Trafik öyle, kürsüler, siyaset meydanları, gazete manşetleri öyle Sükuneti özlediğimizi düşünüyorum.

“Anılara sinmişim”

Üç kuşak Erol Evgin şarkılarını biliyor. ’lerde yaptığınız şarkılar hâlâ dilimizde. Bu nasıl bir his?

Çok güzel bir duygu. Ben o zamanlar yaptığım işin sonucunu düşünmezdim, “Şarkı söylüyorum” derdim. Sonradan anlıyorsun İnsanların yaşamlarının belli dönemlerine, anılarına sinmişim, orada fon müziği olmuşum. Bu çok önemli. Kokular gibi sesler de unutulmuyor. Üç nesil bizim şarkılarla büyüdü. Bu yeni şarkılar da belki bir-iki nesil götürür bizi.

Mimarlık yaptınız mı?

Küçüklükten beri aklımda müzik vardı ama babam “Kolunda bir altın bilezik olsun” diye şart koştu. Sanata yakın bulduğum için mimarlığı seçtim. Mimar Sinan’dan mezunuyum, bir yıl kadar da akademide öğretim görevlisi olarak kaldım. Sonra müzik çağırdı. Gazinolar, albümler, konserler, çekimler ’in ardından Şan Tiyatrosu, Hisseli Harikalar Kumpanyası dönemi başladı. Şan Tiyatrosu bitince tekrar gazinolara dönmek istemedim. ’da eşimle birlikte mimarlık bürosu açtık, 20 yıl mimarlık yaptım. ’te yeniden müziğe döndüm.

Babanız tavsiyesinde haklı mıymış?

Babamın 40 yıl önce bana söylediğini, ben de oğluma söyledim. Çünkü Türkiye telif haklarının tam olarak işlemediği birkaç Afrika ülkesinin yanında yer alıyor. Telif haklarıyla yaşanmıyor bu ülkede.

“Çek-senetten yatıp beste yapmak revaçta”

Gazinolara niye dönmediniz?

Yapısı bozulmuştu. ’lerin gazino kültürü kalmamıştı. Size ’lerden bir gazino kadrosu söyleyeyim: Sezen Aksu, Ahmet Özhan, ben, Zeki Alasya-Metin Akpınar, Emel Sayın Maksim’in böyle bir kadrosu vardı. Sonra İzmir Fuarları olur, aynı kadroya Cem Karaca, Barış Manço eklenirdi. Gazino bir kültürdü. Türk Musikisi’nin düzgün icra edildiği yerlerdi. Biz de pop müzik rengi olarak katılırdık. ’lerde gazinolara arabesk müzik egemen oldu, fiyatlar arttı, aileler gazinolardan elini eteğini çekti. Pop müzik söyleyen erkek sanatçının fonksiyonu kalmamıştı.

Geçmişle şimdiyi karşılaştırdığınızda ne düşünüyorsunuz?

Bizim zamanımızda müzik gönül işiydi. Tek kanal, siyah-beyaz, efendi efendi şarkılarımızı söylerdik. Şimdi kanallar var, bir endüstri var, izleyici var, imkanlar var. Ama bir yandan da ortalık toz duman. Kendini duyurmak çok zor. Bir de dönem ruhları var. Ben ’lerin ruhuna göre oluşmuşum. ‘Temiz yüzlü, efendi adam’ denirdi bana, annelerin kızlarına damat olarak tavsiye ettikleri tiptim. Şimdi öyle tipler pek revaçta değil. Çek, senetten içeri girip beste yapmak, kız kaçırıp iş yapmak makbul. Murat bazen diyor, “Baba bizi efendi yetiştirmişsiniz, yanlış olmuş” diye.

Yeni popçuları beğeniyor musunuz?

Gençlere güveniyorum, daima bizden iyi olacaklar. Sertap Erener, Tarkan, Kenan Doğulu, Murat Evgin, Aslı Güngör, Funda Arar’ı çok beğeniyorum. Zeki Alasya’nın kızı Zeynep’in sesini çok beğendim mesela. Birini söyleyince diğerini unutuyoruz, ayıp oluyor.

“Yüzümü soda ile yıkarım”

Nasıl oluyor da hiç değişmiyorsunuz?

64 yaşındasınız sonuçta. Yarısı genetik. Anne tarafım Kafkasya’dan gelmiş, Karadeniz ailesi. Uzun ömürlü insanlar. İnşallah biz de öyle oluruz. Bir Ballı Ninem vardı, yaşında öldü. Anneannem 96, annem 95 yaşında rahmetli oldu. Biraz onlara güveniyorum, bana moral oluyorlar. Onun dışında ruh ve beden sağlığı çok önemli. Ruhumu iyi tutmaya bakarım. Tutkularım vardır ama hırslarım yoktur. Kin tutmam. Hep bir şeylerle uğraşırım: Resim yapıyorum, müzik dinlerim, beste yaparım, bahçeyle ilgilenirim Birkaç yıldır burada (Polonezköy) yaşıyorum, temiz havası çok iyi geliyor. Sigara içmiyorum. En az 8 saat uyurum. Akşam ’da yatağa girmek kadar sağlıklı bir şey yok. Sabahları yüzümü sodayla yıkarım. Çok faydalı, yüzünüzü geriyor, rahatlıyorsunuz. Sosyal anlamda keyif alacağım zaman kadeh içki içerim: Dostlarla bir aradaysam, sahneye çıkıyorsam Masada olumsuz şeylerden, hastalıktan bahsettirmem. Benim masamda hüzün olmaz; eğleneceğiz, güleceğiz, bunu önleyemiyorsam da kalkar giderim. Gerçi Alman’a rakı içirmişler, “Ne olacak bu Almanya’nın hali” demiş. Bir de fareye rakı içirmişler, “O kedi buraya gelecek” demiş (Gülüyor) Yani, rakının böyle bir yanı var ama onu da keyifle içmek lazım.

Kozmetikle aranız nasıl?

Gerektiğinde Bepanthene kullanırım, o kadar. Kozmetikle aram yoktur. Zaten cilt sağlığı dışarıdan elde edilecek bir şey değil, içeriden gelen bir şey.

Ya kilonuz?

Eskiden neyseniz hâlâ öylesiniz. Bantta yürüyorum, saatte 6 kilometre hızla yarım saat kadar yürüyorum. Yürüyüş ilaç gibi. Bacak damarlarına etkisi sayesinde kalbi onaran hücreleri oluşturuyor, vücudun etkinliğini artırıyor. İnsanın damar yaşından daha önemli bir değer yok. Ayrıca benzin alırken hangisi olacağını düşünüyoruz, kendi gıdamıza gelince içinde ne olduğunu düşünmeden yiyoruz. Konserve yemem, pastane ürünü pek almam. Sebze-meyve ağırlıklı beslenirim. Asla kendimi kısıtlamam. Kısıtlamak stres, stres de kolesterol yapar.

“Her şeyi yerinde zayıf kadın iyidir”

Bir kadında en çok neyi beğenirsiniz?

Zarafet. Kadının, kadınca ve zarif olmasını çok severim. Güzel saçları olsun Şair Ümit Yaşar Oğuzcan ne demiş? “Ben güzel gözlü kadınları severim; bir de küçük ayaklıları, uzun boyunluları; hem nasıl severim, öyle severim işte Bilemezsiniz, ne güzeldirler öpüştükçe.” İşte bu bana uyar, hem nasıl uyar (Gülüyor)

Kadın ve kilo?..

Kilo, giysileri iyi göstermiyor. Kilolu kadınlar da hoştur ama moda işine girmeyecek. Kadın çok zayıf da olmayacak. Ben ‘her şeyi yerli yerinde’ zayıf kadın severim. Endamı da yerinde olacak. (Gülüyor) Kadında endam ve salınım önemli.

‘Kafasına silah dayamışlardı’

Erol Evgin, POSTA’ya röportaj verir de ‘en unutulmaz macerasını’ anmadan geçmek olur mu? POSTA Genel Yayın Yönetmeni Rıfat Ababay anlatıyor: Yıl Türkiye huzursuz Siyasi ortam tozduman Kim vurduya gitmek moda. Magazin gazetesi ŞEY’de çalışıyorum. Yazı İşleri Müdürü Ayhan Göncer, Erol Evgin ile röportaj yapacak. Fotoğrafları ben çekeceğim. Erol Evgin ‘Bir de Bana Sor’u söylüyor. Evlerin ışıkları, kent, karamsarlık tablosu oluşturalım diye yüksek binalar ve gecekonduların bir arada olduğu bir noktada çekim yapmak istiyoruz. Sonunda yeri buluyoruz. Gayrettepe’de bugünkü Sürmeli Oteli’nin arkası

Etraf bomboş. Erol Evgin tozlu yolun kenarında duruyor ve kollarını iki yana açıyor. Beş kare çekip filmi değiştirmek için arkamı dönüyorum. Bir anda ortalık karışıyor. Mavi bir minibüs hızla geliyor, içinden silahlı dört adam iniyor. Dönemin moda silâhı ‘akrep’in buz gibi namlusunu, kalın bıyıklı, sakal tıraşsız, deri ceketli bir adam gırtlağıma dayamış. Küfür, hakaret gırla Erol Evgin dizlerinin üstünde. Kafasına iki yandan silah dayamışlar. Sürekli “Ben Erol Evgin’im” diye tekrarlıyor.

Herhangi bir örgütün adamları Erol Evgin’i vuracak, görgü şahidi kalmasın diye bizi de temizleyecekler sanıyorum. Bizi minibüse bindiriyorlar, gidiyoruz. Yol uzadıkça uzuyor. Meğer arkadaki yüksek binaya gidiyormuşuz. Erol Evgin’e fon diye seçtiğimiz bina, Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’ymüş. Gelenler de ‘Siyasi Şube’denmiş. Etrafı dürbünle izleyen polisler, suikast hazırlığı için binanın fotoğraflarını çektiğimizi düşünmüş. Bizi üst kata çıkardılar, amirleri Erol Evgin’i tanıdı. Buna rağmen filmlere el koydular. Sonra el sallayıp uğurladılar.”

( tarihli Cumartesi Postası'ndan alınmıştır.)

2

Erol Evgin: Sessiz otorite olmayı babamdan &#;ğrendim

Oya Çınar
[email protected]


Sanat hayatınızda 50 yılı devirmek üzeresiniz. Nasıl geçti bu 50 yıl?

Rüzgar gibi geçti Zorluklar da oldu ama bir şekilde hepsini aşıp bugüne geldik. Tanrının bana bir lütfu

Nasıl zorluklar yaşadınız?

80’lerde piyasaya arabesk müzik egemen olmuştu. Gazino ortamları vardı ama konser alanları yoktu. Biz sesimizi yalnız gazinolarda duyurabiliyorduk. Ama aileler de oralardan çekilmişti, başka bir seyirci profili oluşmuştu. O sıralar istemeyerek de olsa müzikten çekilmek zorunda kaldım. Ekmek paramı kazanmak için mimarlık yaptım. “Kol kırılır yen içinde kalır” deyimi bizim meslek için çok geçerli. Ama halkın sevgisi yok mu Her şeye değer.

O sevgiyi kalpten hissettiğiniz bir anınızı paylaşır mısınız?

Egeli, tombul, çok şeker bir teyze bir gün uçakta kolumu tuttu, “Evlerin ışıkları bir bir yanarkene, bendeki karanlığı sen nerden biliyooon?” dedi.

Dünkü Erol Evgin ile bugünkü Erol Evgin arasındaki en büyük fark ne?

Çok fark var. Bir kere başladığınız noktada büyük bir acemilik oluyor. Fazla kasıyorsunuz kendinizi. Şimdi evimin odasındaymışım da misafirlerimi ağırlıyormuş kadar rahatım sahnede.

Hiç değişmedi hep aynı kaldı dediğiniz bir şey yok mu?

Ninnilerden ağıtlara kadar, müzikle doğup, müzikle ölen bir milletiz. Her millet bu kadar müziksever mi bilmiyorum. Belki de İslam’da resim, heykel, hatta dans yasak olduğu için müzik bu kadar gelişti, bilemiyorum. Ama halkın müziğe sevgisi hiç değişmiyor.

Erol Evgin: Sessiz otorite olmayı babamdan öğrendim


Erol Evgin kendisi gibi mimar olan Emel Evgin ile 44 yıldır evli. Tek çocukları olan Murat Evgin babası gibi şarkıcılık yapıyor.

SENDEN POP STAR OLMAZ


İlk yıllarda bir arkadaşınız, “Senden pop star olmaz” demiş

Evet, Silüetler grubu vardı o zaman. Onların solisti Mesut Aytunca, “Çok düz giyiniyorsun, favorin yok, saçın, sakalın yok, böyle pop star olunmaz” demişti. Ben de üzülmüştüm. Ama zamanla hem müzikte hem de sinemada benim gibi bir sürü ‘düz insan’ çıktı.

Bize onca yıl hiçbir kusurunuzu göstermediniz. Var mı yok mu?

Hatasız kul olmaz. Mutlaka vardır. Ama ben onları hep törpülemeye çalıştım. İnsan ilişkileri hayatın temelidir. Bunu doğru, düzgün ve dürüst kurmaya gayret ettim. Dünyaya gelme amacımız bu zaten, hataları düzeltme gayreti. Gençliğimde çabuk öfkelenir, karşımdakini az dinlerdim. Şimdi iyi bir dinleyiciyim, daha sakinim. Empati kurmayı öğrendim.

Erol Evgin: Sessiz otorite olmayı babamdan öğrendim


Sizi ne öfkelendirir?

Kötü niyet ve yalan. Onun dışındaki hatalara toleransım yüksektir. İnsanlara inisiyatif veririm. Hata yaptıklarında kızarsanız insanlar korkar ve bir daha sorumluluk almak istemez. Hataya asla kızmam. Samimiyetle, “Yapamadık” ya da “Düştü kırıldı” denilmeli. Ama işin içine yalan da girmemeli.


DÜNYAYA BİR DAHA GELİRSEM ‘KÖTÜ ÇOCUK’ OLMAYI DENERİM


‘Muhallebi çocuğu’, ‘İdeal damat adayı’ yakıştırmalarınız var. Düzgün ve iyi insan profili çizmek bir imaj çalışması mıydı?

Bizim en büyük imaj danışmanımız Mevlana’ydı. Onun, “Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol” sözü. Zaten 70’lerde henüz ‘imaj’ denilen şeyi bile bilmiyorduk. Şimdi de imaj değil ‘algı yönetimi’ deniyor. Zaten Türkiye algıdan yıkılıyor artık. Her şeyimiz algı oldu.

Ailenin ‘Kötü çocuğu’ olmak istemez miydiniz hiç? Daha hareket serbestiniz olurdu belki

Ben öyle olamadım maalesef bu dünyaya gelişimde. Doğru söylüyorsun, onların her şeyi yapmaya hakkı vardır. Size yakıştıramazlar. Belki bir daha gelmek kısmet olursa o zaman denerim. Keyifli bir şey olabilirdi, evet.

Erol Evgin: Sessiz otorite olmayı babamdan öğrendim


Çok öfkelendiğinizde edebileceğiniz en ağır küfür ne olur mesela? ‘Eşek’ falan mı?

Yok canım, küfretmeyi, argoyu severim. Küfür lügatim iyidir. Şimdi örneklendirip okurların ahlakını bozmayalım. Hem rahatlatır insanı hem de dilde bir zenginliktir argo. Ben sahnede belden aşağı fıkra da anlatırım yerine göre. Ama zarif bir şekilde anlatıyorum ki insanlardan kötü tepki gelmiyor.

TARKAN İLE DE DÜET YAPMAK İSTERİM


Yazdan bu yana Türkiye turnesindesiniz. Yıllar sonra

80’lerin geleneğiydi Türkiye turnesi. O zaman Anadolu turnesi denirdi, 40 gün sürerdi. Keyifli anılar biriktirirdik. Bu kış öyle bir istek uyandı içimde. “Yeniden Türkiye’yi dolaşalım” dedik. 14 konserlik bir seri. 12’sini yaptık, iki tane daha var. 24 Kasım’da Edirne’de olacağız. Ama çok iyi bir kararmış. Tadı damağımda. Belki seneye yine yaparız.

Erol Evgin: Sessiz otorite olmayı babamdan öğrendim


Komik anılar yaşadınız mı?

Yaşamaz mıyız. Bodrum Antik Tiyatro’daki konserimiz öncesinde mesela Orada kulis yok, konteynır getirdiler hazırlanmam için. Kapının önünden bir çift geçiyor konuşa konuşa, ben de içeride duyuyorum seslerini. Adam diyor ki, “Ya şimdi lira çok bir bilet için.” Kadın cevap veriyor, “Yahu kaç yılın Erol Evgin’i. Eve temizliğe ’den aşağı kadın gelmiyor.” Bunun gibi komik, tatlı anekdotlar.

Ve ‘Altın Düetler’in devamına hazırlanıyorsunuz Evet. Şarkılarımızı seçtik. Sanatçı arkadaşlarımızla görüşmelerimiz başlayacak. Henüz kendilerinden onay almadığımız için isimlerini vermek doğru olmaz. Tarkan ile de yapalım isterim. Kısmet, bakalım. ‘Altın Düetler’in ilki Mayıs ’da çıkmıştı. Hâlâ ‘Top 10’da 1 numara. Dilerim ikincisi de öyle olur.

Erol Evgin: Sessiz otorite olmayı babamdan öğrendim


EVLİLİKTE ŞANSIM YAVER GİTTİ


Müzik kadar istikrarlı olduğunuz bir şey daha var hayatınızda: Evlilik.

Evlilik bir şanstır. Bunun doğru anahtarı yok. Evlilikte huzur bulmak çok önemli. Birbirini iyi tanımak, aynı frekansta buluşmak ve aynı şeylerden zevk almak mühim. Benim şansım yaver gitti.

Size bakıp ‘Aşk aslında bitmeyen bir şeymiş’ diyebilir miyiz?

Şekil değiştiren bir şey. İçinizdeki tutku önce aşk oluyor. Zamanla sevgiye dönüşüyor. Yıllar geçtikçe o sevgi daha da derinleşiyor. Çocuklarınız, torunlarınız oluyor. Bir yumak oluyorsunuz. Evlilik sadece iki kişinin ilişkisi değil ki.


HİÇ ELİMDE YASTIKLA SALONA GİDİP YATMADIM


“Günün muhasebesini yatmadan kapatırım” demişsiniz. Eşinizle de hep böyle miydi? Hiç elinizde yastıkla salonun yolunu tutmak zorunda kalmadınız mı?

Zaman zaman tabii sıkıntılar yaşadık. Hiç sıkıntı olmadan da olmaz. Mutlaka tartışılır. Yerine göre kavga da edilir ama sonunda tatlıya bağlanır bir şekilde. Öyle bir durumda kalmadım çok şükür.

Kadınlardan en çok sabrı ve şefkati öğrenmişsiniz. Erkekler size ne öğretti?

Babamdan sakin güç olmayı öğrendim. Kendisi öyleydi. Sessiz otoriteyi öğrendim. Susarak, abur cubur konuşmadan, bazen sadece bakarak otorite sağlamayı öğrendim.

Yakın dostlarınız genelde kadın mı erkek mi?

İnsanları sevgililik ilişkisinde kadın ve erkek diye ayırırım. Ama dostluk cinsiyetsizdir. Her iki cinsin de gevezesi, sır tutamayanı olur. Yüzde yüz ayrı gezegenlerden gelen iki cinsiz neticede.

70 yaşında bu kadar üretken ve genç kalmanızın sırrı nedir?

Yaşlanmak da, gençlik de akıl işidir. Aklınız gençse her zaman genç kalırsınız. O zaman hücreleriniz de yaşlanmaz. Var olan potansiyeli kullanmak mühim, kullanmadığınız şey ölür. Yaşamayı çok seviyorum. Sahip olduğumuz beden ve ruh bize Allah’ın lütfu, ona iyi bakmalıyız.

Erol Evgin: Sessiz otorite olmayı babamdan öğrendim


ÜLKENİN YARISI ATIL VAZİYETTE EVDE OTURMUŞ BÖREK AÇIYOR


Türkiye’de sizi en rahatsız eden şey ne?

Cehalet, Türkiye’nin en temel problemi. Cehaleti çözdüğümüz zaman bu topraklarda her şeyi halledebiliriz. Yapılması gereken belli: 15 yıl içimize kapanıp, çağdaş eğitime yatırım yapmak Cehalet olmasa trafikte binlerce kişi ölmez. Her yaz yüzlerce orman yanmaz. Kadına şiddet biter. Cinsellik sevgiyle buluşur. Kadınlar bu ülkenin yarısı. Ülkenin yarısı, atıl vaziyette evde börek açıyor, başka da bir şey yapmıyor. Bu cehaleti ortadan kaldırırsak ülkeye demokrasi, insan hakları gelir. Ama sırf bu olmasın diye cehalete prim verenler var. “Ben cahil ve okumamış, tahsilsiz kesimin ferasetine (anlayış-sezgi) daha çok güveniyorum” diyerek bazıları maalesef cehaletten besleniyorlar.

Kumaşında zarafet ve nezaket var

Çocukluğu 70’li yıllarda geçen kadınların anlatacağım hikâyeyi gayet iyi anlayacağına eminim: İlkokulda öğrenciyim; 8 ya da 9 yaşlarındayım, sınıf arkadaşımızın erkek kardeşi doğmuştu. Sınıfın kızları arasında yeni doğan bebeğin ismi ne olsun diye oylama yapmıştık. Sonuç Erol çıkmıştı. 70’li yıllarda yıldızı parlayan ve bir daha hiç sönmeyen Erol Evgin’den ötürü elbette… İşte “Öyle Bir Şey” idi bizim kuşağın Erol Evgin sevdası… Sonradan anladık ki o dönemde doğan pek çok çocuğun isminin Erol olmasının nedeni de oydu. 70’lerin tertemiz neşesini, zarafetini ve nezaketini bizlere beyefendi sıfatının hakkını sonuna kadar vererek yansıtan Erol Evgin gündelik yaşantısında nasıl bir insan? Şahsen hep merak ederdim. Sahne hayatı dışındaki Erol Evgin’i araştırmak, yakınlarını konuşturmak, ev halini soruşturmak yine bana düştü. Keyifle başladım, açık söyleyeyim keyifle de bitirdim. 

‘BİR DE BANA SOR’ KISMI 

 Bir şeyi itiraf edeyim: Aşırı kibar ve zarif görünen erkeklere karşı hep bir rezervim vardır; bazı nazik erkekleri biraz kazıyınca maskesinin altından yedi düvelle kavgalı, kırıcı, hatta yakınlarıyla mahkemelik bile olabilen insanlar çıkabiliyor. Acaba Erol Evgin’in de, hele ki sanatçı kişiliğinden gelen arızaları var mıydı? Dillere destan zarafeti ve nezaketi normal hayatında da geçerli miydi? Hani bazı insanları smokin dışında başka bir kıyafetle gözünüzün önüne getirmeniz mümkün değildir. Erol Evgin de bunlardan birisi. Erol Evgin’i pijamalı – terlikli ev haliyle düşünebiliyor musunuz? Ya da parmak arası terlikle! Mümkün değil. Adeta doğuştan takım elbiseli ya da smokinli bir adam. Ev hali nasıldır diye sordum. Hiç yanılmamışım; Erol Bey’i ailesi dahil pijama ile gören yok. Muhtemelen terlikli gören de yoktur, ev ayakkabısı giyiyordur. Yaşamın içine katılmış zarafeti hayatının her alanında geçerli. Çay içmesi de, yemek yemesi de, dostlarıyla eğlenmesi de, çocukları Elvan ve Murat ile ilişkisi de tüm dünyaya nezaket dersi verir gibi adeta… Hayatının en önemli ve en kıymetlisi her zaman “Prensesim” diye hitap ettiği eşi Emel Hanım. Erol Evgin’in Emel Hanım’a karşı aşk lügati çok zengin. Emel Hanım ise evin her şeyi ve ailenin görünmez yıldızı. Erol Bey kızı Elvan’a Elloş, oğlu Murat’a ise Muratım ya da Murti diye hitap ediyor. Eminim çocukları da kendisine babacığım dışında başka bir şeyle hitap etmiyordur. Genelde insanın çocuklarının arkadaşları ağabey ya da amca diye hitap ederler. (Yeni nesil falancanın annesi ya da babası diye hitap ediyormuş, çok güldüm) Ancak kendisi hiçbir zaman Erol ağabey ya da Erol Amca olmamış. Çocuklarının arkadaşları ona her zaman Erol Bey diye hitap etmiş. Ayrıca yıldızının en parlak olduğu 70’li yıllarda dahi çocuklarını hiç ihmal etmemiş, eli her zaman onların üstünde olmuş. 

Hep en lezzetliyi yemeyi seven, hep kaliteli lezzetler arayan Erol Bey kendisi yemek yapar mı? Ki bazı erkekler mutfağa ne kadar yakışır değil mi? Ne var ki mutfakla hiç ilgisi yokmuş; hatta yumurta bile kıramazmış. Çay demlemeyi bile bilmezmiş. Katıksız bir keyif adamı olduğunu belirtiyor yakın dostları. Elbette her sanatçı gibi mükemmeli arayışının altında da bu yatıyor olmalı. Sık sık toplandığı dostlarıyla evinde gerçekleştirdiği buluşmaları lezzet buluşmalarına çeviriyor. Ve şaşırtan bir özelliğini daha öğreniyorum: Etrafı gülmekten kırıp geçiren, aşırı esprili bir Erol Evgin olmasını. Cem Yılmaz’la katıldığı bir TV programında şarkı söylerken elini sallaması ile dalga geçen Cem Yılmaz’a “Ya ne sallasaydım” diye cevap veren ve ekran başında kopmama sebep olan Erol Evgin dostlarıyla da her ortamda böyle, hiç sakınmadan espri yapabilirmiş. Jilet tarzına alışık olduğumuz, kravatsız hiç görmediğimiz Erol Evgin daima Türk markalarını tercih ediyor ve alışverişini bazen İstinye Park’tan kendisi yapıyor. Sahne kıyafetlerini ise uzun yıllardır Şinasi Günaydın tasarlıyor. 

MİMAR EROL EVGİN 

Babası Vanlı, kendisi Moda doğumlu olan Erol Evgin’in çok da iyi bir eğitimi var. İstanbul Erkek Lisesi’nden sonra DGSA’da mimarlık bölümünü bitiriyor. Ama içindeki müzik sevgisi nedeniyle sahnelerde buluyor kendisini, bir de Çiğdem Talu, Melik Kibar’la müthiş bir üçlü oluşturup İşte Öyle Bir Şey’ler söylemeye başlayınca hiç mimarlık yapmıyor. Ama 80’li yıllarda arabesk müziğin yükselişe geçmesiyle birlikte dönüyor mimarlığa. Yüksek mimar ve aynı zamanda sınıf arkadaşı olan Emel Hanım ile 20 yıl kesintisiz mimarlık yapıyor. İmza attıkları çok sayıda eser var. Bağdat Caddesi’nde pek çok binanın projesi Emel – Erol ikilisine ait. Polonezköy civarında pek çok sayfiye evinde de mimar olarak imzaları var. Asıl mesleğinin mimarlık olmasının getirdiği sanat yönü ağır basan bir alışkanlığı da var: sanat koleksiyonerliği. Koleksiyonunda Fikret Mualla, Eşref Üren, Turan Erol, Leyla Gamsız, Eren Eyüboğlu, Neş’e Erdok, Bedri Rahmi Eyüboğlu gibi büyük ressamlar bulunuyor. Aynı zamanda yakın arkadaşı olan Devrim Erbil’in de eserleri mevcut. Bir de hat koleksiyonu var. Hayatı boyunca sigaraya elini dahi sürmemiş. İçkiyi sosyal ortamlarda içiyor, genellikle rakı ya da viski tercih ediyor. Para ile ilişkisi oldukça sınırlı. Ancak yıldızının parladığı 70’li yıllarda akıllı yatırımlar yapmış, finansal konularda hiç risk almamış, hep aklını kullanmış. Beş erkek kardeşiyle oldukça dar gelirli bir aile olarak geçen çocukluğun ardından aksini düşünmek zor tabii… 

YAŞLANMAYAN ADAM

Çevresindekilere Erol Evgin’in yaşlanmayan adam olmasının, doğumlu olmasına rağmen 40 yaşında gibi görünmesinin sırrını soruyorum. “İç huzurunu yakalamış olmak” diye cevap veriyorlar tek ifadeyle. Hayatla hiçbir alıp veremediği yok, kendisine sorsak “Mevlana” derdi. Kimseye öfkesi yok, her şeyle barışık. Torunlarına hep vakit ayırıyor, çok kıymet veriyor. Tabii onlarla futbol oynayıp yerlerde yuvarlanan bir dede değil fakat onlara sonsuz sevgi ve saygı besliyor. Bütün şarkıları hepimiz tarafından ezbere bilinen, her dönem dinlenen, milyonlarca defa dinlesen bıkılmayan Erol Evgin sahnede gördüğümüz gibi gerçekten beyefendi kelimesinin hakkını veren bir zarafet sembolü. Yumuşak karnı, hassas olduğu bir tek konu var ki, biz de bu naif ve zarif beyefendiyi kırmamak adına es geçiyoruz! Elbette kolay değil 50 yılın Erol Evgin’i olmak. Bizim kuşak kendisiyle büyüdü, onsuz bir hayatı bilmedi. Onun için Çiğdem Talu ve Melih Kibar ile birlikte hep beraber bu şarkıyı söylesek: “Sen Olmasan Canım… Gerçekten bu hayat daha da çekilmez olur”!..


nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası