aydınlanma çağı sanatçıları / Kimdi o bilim insanları - Analiz - ODATV

Aydınlanma Çağı Sanatçıları

aydınlanma çağı sanatçıları

Yüzyıl Aydınlanması

Tarih içinde toplumsal yaşam değerleri gün gelip yetersizleşerek canlılığını yitirince, yeni bir düzene yol gösterecek düşünceler aranır. “Rönesans Çağı” ve “ Yüzyıl Aydınlanması”, işte bu yeni düzen özlemini temsil ederler. yüzyıl aydınlanmasının ana özelliği, laik bir dünya görüşünü bilinçle temel alması, bu görüşü hayatın her alanında gerçekleştirmeye çalışmasıdır. Yüzyılın sonlarına doğru patlayan Fransız Devrimi de söz konusu yeni düşüncelerin toplumsal ve siyasal yaşama uygulanması gereğinin ürünüdür.

Öte yandan doğa bilimlerindeki gelişmeler, insanın düşünme ve değerlendirmede dinsel dogmalara bağlı kalmaktan büyük ölçüde kurtulduğunu gösteriyordu: Laplace’ın gök mekaniğini aydınlatması, fiziğin ısı ve elektrik üstüne araştırmalarla büyük gelişmeler kaydetmesi, kimyanın Lavasier ile gerçek bir bilim durumuna gelmesi, Dr. Jenner’in aşıyı bulması, Fahrenheit’ın termometreyi icat etmesi, doğanın yapısını doğru kavramış olan insanın doğa karşısındaki egemenlik güdüsünü sürükleyen örneklerdendir. Eksik kalan, doğa karşısında başarı kazanan aklı, bu kez kültür dünyasına uygulamak, doğa bilimleri koşutunda kültür bilimlerini de kurarak kültür dünyasını akılla aydınlatıp ona egemen olmaktı. İşte yüzyıla “Aydınlanma Çağı” adının verilmesini sağlayan, bu düşünceden yola çıkarak kültürün bütün alanlarına uygulanmasıdır. Böylece, yüzyılın ilk yarısına kadar uzanan “saray kültürü”, ya da soyluların beğenisini temsil eden eski sanat stilleri geride bırakılmıştır. Artık egemen olan sanat anlayışı “Burjuva sanatı”dır. Şimdi sanat değerlerini burjuvazinin belirlediği yeni bir dönem yaşanmaya başlamıştır. Sanatı toplum yapısı perspektifinden inceleyen Arnold Hauser şöyle yazar:

“O yıllara kadar sanat ve kültür tarihinde önderliğin bir sınıftan başka bir sınıfa bu denli kesin bir biçimde geçmesi, yaşanmamış bir olaydır. Soyluların yerini alan burjuvazi, süslemeciliğin yerine ‘ifadeciliği’ yeğlemiş ve bu derin beğeni farkı, hiçbir dönemde bu kadar belirgin olmamıştır.”

Örneğin, müzikte barok stilin doruğu sayılan Johann Sebastian Bach’tan sonra gelen ilk besteci kuşak, barok stilin ‘skolastik’ olduğunu ileri sürmüştür. Bale sanatının kurucusu Noverre ise cansız, kuru ve ifadesiz olan saray danslarını yererken, çıtkırıldım bir saray dansı olan “Menuet”ye karşı, toplumun benimsediği bir burjuva dansı olan “vals”i yeğlediğini söylemiştir.

Barok müzik stili, itidalli, denetimli bir müzikti. Bunun nedeni de duygusal içeriğin tekdüze işlenmesiydi. “Klasik” olarak nitelenen yüzyılın ikinci yarısındaki müzik ise sürekli iniş çıkışlar, gerilim ve çözülümler, anlatım ve gelişimlerle insana coşku veriyordu. Besteci, sesleneceği yeni toplumun ilgisini çekmek için, daha etkileyici yollara başvurma gerektiğini kavramıştı.

Rönesans’ta olduğu gibi, Fransız Devrimi’ni hazırlayan yıllar, resim sanatında özellikle tarihsel tasvirlere ve kahramanlık konusunu işleyen tablolara duyulan ilginin olağanüstü hız kazandığı bir dönemdir. Sanat tarihçisi Gombrich’e göre, “Fransız devrimcileri, kendilerini dirilmiş Yunanlar ya da Romalılar saymaktan hoşlanıyordu.” Bu eğilimin kaynağında, gücünü tarihsel köklerden alan devrimci coşkunun “klasikleşme” özlemi yatar.

Müzik sanatında ise besteciler, daha keskin etkiler yaratacak sonuçlara yönelmek için, “dramatik” anlatım biçimini kullanmıştır. Dinleyicileri ile ilişkisini kaybetmekten korkan besteci, eserlerini sürekli olarak yinelenen dürtü ve uyarılar dizisi olarak geliştirmiş, anlatım gücü yüksek olan bir duygu yoğunluğundan başka bir duygu yoğunluğuna atlamayı öngörmüştür.

Bu son cümle bana hep Mozart’ı () hatırlatır. Müzikte klasik dönemin bu büyük yeteneğinin kişisel stili, hayattan kesitler sunan bir anlatım biçimidir. Mozart’ın sanatı üzerine derinleşmiş olan bir müzikçimizin söylediği gibi, “Mozart bir öykücüdür. Mozart’ın bütün çalgı müziği eserleri, insanı ve insanın yaşadığı olayları incelikle anlatan duyarlıklı öykülerdir.”

Aydınlanma böyle gerçekleşti Kimdi o bilim insanları

Aydınlanma Çağında ortaya çıkan bilimsel araştırmalarda çığır açıcı gelişmeler; bu çağın oluşmasına öncülük etti/hız kazandırdı ve bu çağda çok yoğun yeni bilimsel gelişmeler ortaya çıktı. Daha  yüzyıldan itibaren meydana gelmeye başlayan yeni coğrafi keşifler ve icatlar bu süreci hazırlamış, bunun sonunda da "karanlık çağ" olarak değerlendirilen Ortaçağ'ın sonuna gelinmiştir. Aydınlanma çağının öncü bilim insanlarından Galileo, Newton, Kopernik ve Kepler gibi bilim insanları sayesinde  tüm bir evren-dünya kavrayışı değişime uğramış olup, Descartes ve Kant gibi isimlerle bu değişen zihniyetin felsefi düşüncesi geliştirilmiştir. Avrupa'daki endüstri devrimleri de bu sürecin maddi temelini oluşturmuştur.

Aydınlanma çağında, deney ve gözlem; aklın uygulama araçları olarak bu dönemde bilimsel yöntemin ilkeleri olarak ortaya çıkmış ve doğa bilimlerinde çığır açıcı gelişmelere/bilimsel devrimlere kaynaklık etmiştir. Rönesans dönemi ve Aydınlanma çağında; insan aklının özgür düşünmesini engelleyen dinsel dogmatizmden/her türlü vesayetten/geleneklerin baskısından kurtularak insanın aklının özgürleşmesi sonucu bilim/sanat/mimari/ astronomi/tıp/doğa bilimleri gibi hemen her konuda olağanüstü bilimsel gelişmeler oluşmaya başladı. Böylece, Aydınlanma Çağının belli başlı filozofları ve bilim insanları ortaya çıktı; Bunlara örnek olarak F. Bacon, R. Descartes, Voltaire, J.J. Rousseau, Diderot, A. Smith, I. Kant gibi ünlü düşünürler/filozoflar sayesinde deney ve gözleme dayalı bilimsel faaliyetlerde çığır açıcı ani bilimsel sıçrayışlar başlamış ve devrim niteliğinde bilimsel buluşlara imza atılmış ve Sanayi Devrimine yol açmışlardır. Aydınlanma Çağında, Deney ve gözleme dayalı ilk bilimsel kitapları yazarak/yayınları yaparak bilimsel devrime olağanüstü katkı yapan Isaac Newton, Rene Decartes, William Gilbert, Galileo Galilei, Kopernik, Kepler, Antoine Lavoisier gibi bazı öncü bilim insanları sayılabilir.

AYDINLANMA ÇAĞINDA BİLİMİN GELİŞMESİNE ÖNCÜLÜK EDEN ÜNLÜ BİLİM İNSANLARI

Rönesans dönemi ve özellikle Aydınlanma Çağında Batı Avrupa’da olağanüstü düşünsel/ zihinsel devrim sonucu insan beynini/aklını tutsak eden, geçmişte var olagelen tüm  bariyerlerden/engellerden/dogmalardan/yanlış kanılardan/yanlış inanışlardan/donmuş geleneklerden kurtararak insanın nasıl yaratıcı olabileceğini, çığır açıcı buluşlar/bilimsel devrimler yapılabileceğini göstermek için Aydınlanma çağının en önemli kritik düşünürleri/filozofları/bilim insanları hakkında bazı bilgiler vereceğim ve yaptıkları büyük buluşları/icatları özetlemeye çalışacağım; Bunlardan özellikle, Decartes, Newton ve Lavoisier gibi büyük dâhilere dikkat çekmek istiyorum. Aydınlanma döneminde dünyada ilk defa bilimin gelişmesine öncülük eden şu ünlü bilim insanları hakkında aşağıda bilgiler sunacağım: William Gilbert(), René Descartes(), Isaac Newton (), Galileo Galilei (), Antoine Lavoisier(), Jean le Rond D'Alembert ( –), Antonie van Leeuwenhoek(), Pierre-Simon Laplace (), John Dalton ().

İngiliz fizik bilimcisi, doğa filozofu ve tıp doktoru William Gilbert(), yılında elektrik (statik elektrik) konusunda yaptığı deneylerin sonuçlarını De Magnete isimli kitabında yayınladı. Gilbert, bu kitabında yer küresi Dünya’nın dev bir mıknatıs olduğunu, merkezinde demir bulunduğu için kuzeye gidildikçe pusulanın kuzeyi gösteren ucunun yere doğru yöneldiğini de kitabında açıkladı. “Elektron” sözcüğünü ilk kullanan kişidir. Bazıları onu, elektrik mühendisliğinin ya da elektrik ve manyetizma’nın babası olarak kabul eder. Gilbert o yüzyıllarda yaygın olan Aristotelesçi felsefeyi ve üniversitede skolastik eğitim yöntemini şiddetle karşı çıkmıştır.

René Descartes () hayatının büyük çoğunluğunu Hollanda’da geçirmiş ünlü bir Fransız filozof ve matematikçidir, modern felsefenin kurucu babası sayılır. Descartes’ın matematiğe katkısı da çok büyük olup Kartezyen koordinat sistemi ismini Descartes’ten almıştır; Büyük bir dahi bilim insanı olan Decartes, cebir ve geometri arasında köprü olan analitik geometrinin temellerini de atmış olup Aydınlanma çağında bilimsel devrimin kritik kişilerinden birisidir. Kendisini takip eden Batı felsefesi genellikle onun günümüzde hala çalışılan yazılarına yanıt niteliğindedir. “Kanıtlanamayan şeylerden şüphelenin” sözüyle ve ’de yazdığı “Discourse on Method” adlı kitabıyla modern bilimin önünü açtı. Ünlü Aydınlanma felsefesi filozofu Descartes, daha sonraları Baruch Spinoza ve Gottfried Leibniz tarafından savunulacak olan ve empirizm(ampirizm)/deneycilik ekolü ( Hobbes, Locke, Berkeley, Rousseau, Hume) tarafından karşı çıkılan yüzyıl kıta Avrupası rasyonalizminin temellerini atmıştır.

Isaac Newton (); İngiliz matematikçi, fizikçi, kimyacı, felsefeci ve mucittir. Tarihte adından en çok söz ettiren bilim insanlarından birisidir. yüzyıl Aydınlanma Çağının en etkili bilim insanı olup ’de basılan “Doğa Felsefesinin Matematik İlkeleri” adlı kitabında klasik mekaniğin prensiplerini açıkladı, hareketin üç yasasını ve evrensel kütle çekimini ortaya çıkardı; Newton ayrıca, diferansiyel ve integral hesap yöntemlerini geliştirdi, ışığın renklere ayrılması ve aynalı teleskop gibi buluşlarıyla modern bilimin gelişmesine çok büyük katkılar sağlayan Aydınlanma Çağının en büyük filozofu/bilim insanıdır. Bilime yaptığı çığır açıcı katkıları nedeniyle, yılında İngiliz Kraliyet Akedemisine (Royal Society) üye yapıldı. Çekingen olması nedeniyle birçok buluşunu yıllar sonra yayımlayan Newton; geliştirdiği integral hesabı yöntemini tam 38 yıl sonra yayınlayabilmiştir. Renkler konusunda yaptığı bilimsel çalışması nedeniyle çağdaşı diğer İngiliz bilim insanı Robert Hooke’un eleştirilerine maruz kalan Newton; bilim dünyası ile ilişkisini bitirerek içine kapanmayı seçti. Fransız Bilimler Akademisi’nin yabancı üyeliğine yılında getirilmiş olup ve İngiliz Kraliyet Akademisi(Royal Society) başkanlığına da yılında getirilmiştir.

Galileo Galilei ()Pisa ve Padova üniversitelerinde çalışmış olup, gökbilimci, fizikçi, mühendis, matematikçi ve filozoftur.   yılında Hollanda‘da teleskopun icat edildiğini öğrenince kendisi daha gelişmiş bir teleskop üretti ve bunu astronomi gözlemlerinde kullandı. Teleskopu astronomik amaçla kullanan ilk bilim insanı olan Galileo Galilei, kendi geliştirdiği teleskopla önemli astronomik gözlemler yaptı. Daha sonra bu gözlemlerini, Yıldız Habercisi (Siderius Nuntius) isimli kitapta yılında yayınladı. Venüs’ün evrelerini, Jüpiter’in dört uydusunu ve Güneş’teki lekeleri teleskopla gözlemlediğini ve Dünya’nın Güneş çevresinde  döndüğünü ’da bastırdığı kitabında anlattı. Bu kitap; Aristo’nun ve kilisenin yüzlerce yıllık iddialarının yanlışlığını kanıtladı. Sarkacı, yüzen cisimleri ve kinetiği Aristo fiziğinden farklı bir düşünceyle matematiksel olarak ele alınması gerektiğine inanan Galileo Galilei, Pisa Kulesi‘nden ağırlık atarak, düşen bütün cisimlerin aynı ivmeye sahip olduğunu gösterdi ve Aristo mantığının yanlış olduğunu kanıtladı. Serbest düşmeninsabit ivmeli bir hareket olduğunu, düşme sırasında alınan yolun, zamanın karesiyle orantılı olduğunu gösterdi.

Antoine Lavoisier() modern kimyanın kurucularından olup büyük bilimsel başarılara imzasını atmıştır; Periyodik Tablo ve oksitlenme teorisi gibi kimyanın temel konularıyla ilgili ilk uğraşanlardandır. Fransız Devrimi (İhtilali) sırasında Kral taraftarı olduğu gerekçesiyle trajik bir şekilde giyotinle idam edilmiştir. Ayrıca kendi adıyla anılan, oksijeni ve kütlenin korunumu yasasını geliştirerek gerçek dışı teorileri sonlandırmıştır. Fransız Aydınlanma Çağının akılcı/rasyonalist atmosferinde ortaya çıkan büyük bilim insanı Lavoisier’den önce, kimya alanının hiç bir bilimsel bir niteliği yoktu; Ortaçağ Avrupa’sında Simya olarak bilinen ve bilimsel olmayan ilkelere dayanan bir alan niteliğindeydi Kimya. Lavoisier ve onunla  aynı dönemde yaşayan İngiliz Henry Cavendish ve Joseph Priestley gibi bilim insanlarının katkılarıyla kimya, gerçek bir bilim dalı haline geldi. “Traité Élémentaire de Chimie” () (Kimyanın Temel Kitabı) isimli bir kantitatif kimya kitabını yılında yayınlayarak modern kimyanın temel prensiplerini ortaya koymuştur. Lavoisier'i unutulmaz yapan bir özelliği de maddelerin kimyasal değişimlerini ölçmede gösterdiği olağanüstü başarısıydı. Bu özelliği ona "Kütlenin Korunumu Yasası" diye bilinen çok önemli bilimsel bir ilkeyi ortaya koyma imkanı sağladı. Lavoisier, kendi adıyla da anılan “kütlenin sakınımı yasasını” şöyle dile getirmişti:

“Doğanın tüm işleyişlerinde hiçbir şeyin yoktan var edilmediği, tüm deneysel dönüşümlerde maddenin miktar olarak aynı kaldığı, elementlerin tüm bileşimlerinde nicel ve nitel özelliklerini koruduğu gerçeğini tartışılmaz bir aksiyom olarak ortaya sürebiliriz”, demiştir ve böylece modern kimyanın temelini atmıştır.

Antonie van Leeuwenhoek(), mikrobiyolojinin babası olup ’te mikroskopla vücut sıvılarındaki bakterileri inceleyerek mikroskobik canlıların varlığını kanıtladı. Bazı hastalıklara mikropların neden olduğunu ortaya koydu. İngiliz bilim insanı fizikçi Robert Hooke'nun mikroskop ile gözlemlerini tasvir eden ve çok popüler olan Micrographia eserinin bir kopyasını gördü ve bu, ona daha ciddi araştırmalar yapmak için ilham kaynağı oldu. Daha sonra, Aydınlanma Çağının yetiştirdiği Hollandalı öncü bilim insanı van Leeuwenhoek, kendi mikroskoplarını geliştirmeye başladı. büyütmeye kadar çıkabilen kendi yaptığı mikroskobu ile kas liflerinde, bakterilerde, spermlerde ve kılcal damarlarda kan akışını keşfeden ilk bilim insanlarından biri oldu. Ayrıca, Antonie van Leeuwenhoek, kendi geliştirdiği mikroskopları kullanarak, tek hücreli hayvanlar ve bitkiler, bakteriler ve spermatozoalar gibi çok önemli bilimsel keşifler yaptı. Güçlü mercekler oluşturma yöntemini geliştirdikten ve mikroskobik dünyayı ayrıntılı bir şekilde inceledikten sonra van Leeuwenhoek, kaydettiği mikroskobik gözlemlerinin kopyalarını ünlü İngiliz Kraliyet Akademisi bilim topluluğun dergisi olan Royal Society of London'a göndererek gözlemlerinin doğruluğunu kanıtladı.

Jean le Rond D'Alembert ( –), bir Fransız matematikçi, fizikçi (mekanik) ve filozofturD'Alembert'in dalga denklemleri için geliştirdiği yöntem, ondan sonra kendi ismiyle anılmaya başlamıştır. Aydınlanma çağı filozofu olan Denis Diderot ile birlikte Ansiklopedi (Encyclopédie) yardımcı editörlüğünü yapmıştır. Aydınlanma Çağında yetişen en ünlü bilim insanlarından biri olan D’Alembert’in dalga denklemleri için geliştirdiği yöntem ondan sonra kendi ismiyle adlandırılmıştır. Ayrıca kısmi diferansiyel denklemler alanında da öncülük yapmıştır. Fransız Bilimler Akademisi üyesi idi. Mekanikte “D’Alembert prensibi” diye bilinen ünlü teoremini açıkladığı Traite de Dynamique (“Dinamik İncelemesi”) adlı kitabını ’te yayınlayan D’Alembert, bir sonraki yıl bu prensibi akışkanlara uyguladı ve o güne kadar geometri yöntemleriyle incelenmiş olan bu konuya yeni bir yaklaşım getirdi. ’te yayımladığı Theorie Generale des Vents (“Rüzgârların Genel Teorisi”) adlı incelemesi ise ona Berlin Bilimler Akademisine üye olmasını sağladı. D’Alembert bu çalışmasını, kendisini Berlin’de kalması için ikna etmeye çalışan Prusya kralı II. Friedrich’e sunmuştu.  D’Alembert; ’teki en son ziyaretine kadar birçok kez Berlin Bilimler Akademisi Başkanlığı önerilmişse de, bu teklifi kabul etmemiştir. Dinamik eşitlik için gerçekte var olmayan “merkezkaç” kuvvetinin mucididir. Bu yöntem, hareketli maddelerdeki ivme hesaplamalarını yaparken oldukça kolaylık sağlamaktadır.

Pierre-Simon Laplace () Fransız astronomi ve matematikçisi olup genellikle gök mekaniği ve ihtimaller(olasılıklar) hesabı üzerine çalışmalarda bulunan Laplace, o güne kadar yanlış olan pek çok düşüncenin doğrusunu ortaya koydu; Bütün zamanların en büyük bilim insanlarından birisidir. Laplace’ın yaşadığı yüzyıl başları Fransa'nın bilimde altın çağı yaşadığı dönemdi. Matematiksel fizikçi Laplace bu yüzyılın önde gelen isimlerindendi. Laplace fiziksel astronomi modelinde fiziksel olguyu, parçacık halindeki maddeleri ve bunların arasındaki kuvveti de içerecek biçimde mekanik bir kurama indirgemenin yollarını araştırıyordu. Laplace ile Biot ve Poisson gibi takipçileri ışığın parçacık kuramıyla, kısa menzilli kuvvetler aracılığıyla birbirlerine etki eden parçacıklardan oluşan elektriksel ve manyetik akışkanların elektrik ve manyetizma akışkanlığı kuramında büyük bir başarı elde etti. Bununla birlikte en önemli başarısı, Newtoncu kütle çekim kuramını gök cisimleri mekaniği problemlerine uygulamak oldu. Laplace'ın matematiğe ilk katkısı diferansiyel denklemleri çözmek için integral hesabı kullanmak oldu. Jüpiter gezegeninin yörüngesinin küçüldüğü, Satürn gezegeninin yörüngesinin ise büyüdüğü gözlemlenmişti; Laplace, yörüngesel dış-merkezliliğin kendini düzelten nitelikte ve gezegenlerin ortalama hareketlerinin değişmez olduğunu gösterdi. Ayrıca, Ay'ın dünya çevresindeki ivmelenmesini, gezegenlerin hareketinde kendi uydularından kaynaklanan dürtmeleri ve kuyruklu yıldızların yörüngelerini belirledi. Laplace, verimli olduğu o yıllarda önemli fiziksel ve kimyasal deneylerde kimyanın en büyük öncülerinden Lavoisier'yle işbirliği yapmıştır. Paris için istatistiksel nüfus çalışması yaptı, Fransa'nın nüfusunu tahmin etmek için olasılık yöntemlerini uyguladı.

John Dalton (); İngiliz fizikçi ve kimyacı, ilk atom teorisini geliştirdi, katlı oranlar yasasını buldu ve ’de yazdığı kitapla modern kimyaya temel oluşturdu. Aydınlanma Çağının önemli bilim insanı olan Dalton’un tüm dünyada tanınmasını sağlayan renk körlüğü (Daltonizm) ve atom modeli çalışmalarıdır. Renk körlüğü çalışmasından sonra Dalton’un tüm dünyada tanınmasını sağlayan en büyük çalışması atom modeli kuramıdır. Eski Yunanlılar’ın atomun yapısı hakkındaki düşüncelerine kendi görüşlerini de ekleyerek oluşturduğu kendi atom kuramıyla, modern atom teorisinin temellerinin atılmasını sağlamıştır. Dalton’un atom kuramı üç temel ilkeye dayanmaktaydı.

Prof. Dr. Ahmet Baldan

seafoodplus.info

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir