esir şehrin insanları kemal tahir konusu / Esir Şehrin İnsanları & Kemal Tahir – Konusu ve Fiyatı – Kasım

Esir Şehrin Insanları Kemal Tahir Konusu

esir şehrin insanları kemal tahir konusu

Roman Özetleri

Kitabın yazarı Kemal Tahir'seafoodplus.infoın ilk basımı yılında yapılmıştıseafoodplus.infoın Mütareke dönemi aydınlarını anlattığı "Esir Şehir" üçlemesinin ilk kitabıdır.Kısaca Birinci Dünya Savaşı sırasında İstanbul'daki sivil aydınların durumunu konu seafoodplus.info kahramanlar; Kamil Bey, Nermin Hanım, Ayşe,Fuat Bey, Nedime Hanım, İhsan Bey, Ahmet Bey, Niyazi Ağabey, Ramiz Efendi ve Fatma Hanım'dır. Kamil Bey Abdülhamid'in en zengin vezirlerinden Selim Paşa'nın tek çocuğseafoodplus.infoç yaşta çok büyük bi mirasa konmuş ve hayatının büyük bölümünü yurt dışında geçirmişseafoodplus.info Hanım,Kamil Bey'in eşidir.O da bir Paşa kızıdıseafoodplus.info manevi hiç bir zorlukla karşılaşmamış,bolluk içinde yaşamıştıseafoodplus.info babası ansızın öldüğünde kumar borçlarından dolayı varlıkları yağma edilmiştir.O dönemde karşısına çıkan Kamil Bey ile evlenerek hayatını düzene sokmayı amaçlamıştıseafoodplus.infoşe,Kamil Bey ve Nermin Hanımın tek çocuğseafoodplus.infoada doğmuştur ve İstanbul'a döndüklerinde altı yaşına gelmiştir.Küçük yaşına rağmen bir genç kız gibi girişken,hoş sohbet ve seafoodplus.info Bey,Kamil Bey'den dört yaş büyük Galatasaray'da beraber okudukları bir tanıdığıdır. Mahir Paşa'nın oğseafoodplus.infoğlarbaşı'ndaki köşkün komşseafoodplus.info Bey ve Ahmet Bey, Kamil Bey'in Galatasaray Lise'sinden sınıf arkadaşlarıdıseafoodplus.info Hanım, İhsan Bey'in eşseafoodplus.info Ağabey; İhsan Bey,Ahmet Bey ve Nedime Hanım'ın Anadolu'ya yaptıkları yardımlar için aracılık yapan en önemli yardımcıları ve güvenilir dostlarıdır. Ramiz Efendi,Mütareke'den sonra savaşa geri dönmemiş ve Anadolu'ya yardım etmek için çalışan bir yedek subaydıseafoodplus.info Hanım,Ramiz Efendi'nin karısıdır. Eğitimsiz ancak son derece cesur ve vatansever bir kadındır.
Dünya Savaşı karışıklığından iki yıl kadar sonra Kamil Bey,karısı Nermin ve kızı Ayşe ile birlikte İstanbul'a döseafoodplus.infoş yılları süresince yurtdışında mülklerinin bazılarını satarak geçindiği için bir miktar para sıkıntısı çseafoodplus.infoul'a döneceklerini öğrenen Nermin Hanım'ın halası ve eniştesi israrla kendilerini köşklerinde misafir etmek seafoodplus.info Bey'de kabul eder. İstanbul'a kendilerini getiren vapur Çanakkale'de durduğunda limana inen Kamil Bey İstanbul'un içinde bulunduğu acı durumu daha iyi öğrenme fırsatı bulur.Şehir yangın yeri seafoodplus.infoçuk kız çocukları sefaletten kendilerini satmaktadır ve bulaşıcı hastalıklar giderek yayılmaktadıseafoodplus.infoın felaketine dayanamayan subay ve memurların bazıları intihar etmektedirler.
Nermin Hanım'ın halası ve eniştesi son derece büyük ve gösterişli bi köşkte oturmaktaydıseafoodplus.infoşte Bey, işgal kuvvetlerinin ileri gelenleri ile işbirliği içinde olan, gönülden Padişaha bağlı,vatanseverlik duyguları gelişmemiş,her şeye sadece ticaret gözüyle bakan bir insandıseafoodplus.info Bey'i Kerkük'deki topraklarını İngilizlere satması için ikna etmeye çalışmaktadır;ancak Kamil Bey bu emrivakiyi kabul etmez ve en kısa zamanda kendi evine taşınmaya karar verir.
Serencebey'deki konakla,Çengelköy'deki yalı yanmış olduğundan Bağlarbaşı'nda bulunan çok uzun yıllardır bakım görmemiş köşkü tamir ettirerek orada yaşamayı planlar.Köşkün tamiri esnasında eski arkadaşı Fuat Bey'le görüşür ve o'nun başına gelen bir felaket neticesinde yaşamını tamamen değiştirerek bir kadiri dervişi olduğunu öğseafoodplus.info Bey İtalyan olan karısının, çocuğunu da yanına alarak başka birine kaçması yüzünden çocuğunu da kaybetmiş olmanın acısıyla derviş olmaya karar vermişseafoodplus.info yıllık derviş Fuat Bey'le,iki yıllık yoksul Kamil Bey köskün yeniden yapılmasında kader birliği seafoodplus.infolerine hayat görüşlerini anlatarak etkilerler.

16 Mart 'de işgal altında olan İstanbul tekrar işgal seafoodplus.infozler İstanbul'u ikinci kez işgal ederken Eskişehir ve Afyonkarahisar'daki askerlerini geri çseafoodplus.infoı yanlısı olanlar sanki İstanbul'u Kuvayi Milliyeciler işgal etmişler gibi Anadoluya ateş püsküseafoodplus.infoıları içinse son umut Anadoludaydı.Kamil Bey ömründe Yakacık'tan öteye geçmemiş bir İstanbullu olduğundan Anadolu hakkında hiç bir fikri yoktu. ve bu düşünceye bu sebeple katılmıseafoodplus.infou'dan Mustafa Kemal ile ilgili bazı haberler seafoodplus.infoul'da aydınlar bazı dernekler aracılığıyla Anadolu'ya yardım gönderiyorlar,subaylar gizlice Anadolu'ya kaçıyorlardı.Kamil Bey vatansever olmanın neyi gerektirdiğine hala karar verememişseafoodplus.info dönemlerde karşısına Galatasaray Sultani'sinden sınıf arkadaşı Ahmet Bey çıktı.Ona arkadaşları İhsan'ın yedek subay olarak harbe gitmiş,beş kere yaralanmış,büyük yaralar göstermiş, esir düşmüş,kurtulup gelince küçük bir sermaye uydurup bi dergi çıkartmaya başlamış, Kuvayi Milliye'yi tuttuğu için mimlenmiş,üzerine işlemediği bir suç atılarak on yıl kürek cezasına çarptırılmış olduğunu anlattı.İhsanın karısı Nedime Hanım'ın dergiyi çıkartmaya devam ettiğini ancak çok zorluk çektiğini söseafoodplus.info Bey'le Ahmet Bey, Kamil Bey'in Nedime Hanım'a yardımcı olabileceğini düşündüler ve bunu Kamil Bey'e Ahmet Bey teklif seafoodplus.info Bey'den ilk defa bir fedakarlık isteniyordu,böyle bir hizmeye evvelden beri muhtaçtı.İşi sevinerek kabul seafoodplus.info İhsan Bey'i Ahmet Bey'le beraber ziyaret seafoodplus.info güçsüz düşürüldüğü,mahpusa tıkıldığı halde büyük bir iş yapmakta olduğu seafoodplus.info hayata girmeye başladığını ve bunun kendisi için iyi olduğunu düşünüyordu.Çıkartılan gazetenin adı Karadayı'ydı.Artık Kamil'de memleketi kavrayan,felakete karşı çıkanların yanında,arasındaydı.Elinde iyi-kötü bir savaş silahı olan bir sorumlu insandı.Nedime Hanımla tanıştı.Nedime Hanım kendisine gazete çıkarmaktan başka işlerde gördüklerini,mimli olduklarını bir çok hafiye ve sivil polisin kendilerini sık sık ziyaret ettiklerini anlattı.Önce onların dostlarını tanıması gerektiğini belirtti bunlardan en önemlisi Niyazi Ağseafoodplus.info Bey,gazetedeki çalışma ortamını düzeltmek için evden birçok eşyayı oraya taşıttı.Antika bir Buda heykeli satarak elde ettiği parayla işe dört elle sarıldı.Gün geçtikçe Nedime Hanım'ın görüşlerinin,cesaretinin,vatan sevgisinin etkisi altında kalarak ona hayran seafoodplus.info Hanım hamileliği ilerlemiş olmasına rağmen çalışmaya devam seafoodplus.info ünlü yazar ve şairlerin toplanıp,memleket meseleleri ile ilgili görüştükleri,buluştukları bir yer haline seafoodplus.info Ağabey'den biraz bahsetmek gerekirse,kendisi seferberlliğin her cephesinde çarpışmış,Yunan'a ilk kurşunu atanlar arasında olan biridir.Oğlu rum çetelerince öldürülmüş, kızının ise ırzına geçilmişseafoodplus.infoısı Anadolu'da kaybolmuş, düşmana duyduğu kin duyduğu kin öylesine artmış ki nerede tehlikeli bir iş sezse hizemete koşar hale gelmişseafoodplus.info,Nedime,Ahmet ve Kamil Bey ona sonuna kadar güvenirdi.
Bir gün Ahmet Bey perişan bir şekilde gazeteye geldi ve acilen 50bin liraya ihtiyacı olduğunu,bin ton cephanenin Anadoluya gönderilmek üzere zorluklarla gemiye yüklendiğini,pazarlıkta önce 11bin lira istendiğini ancak daha sonra Rozalti isminde birinin fiyatı 50bin liraya çıkardığını,eğer aradaki farkı bulup veremezse halkın parası olan 11bin liranında yanacağını anlattı.Hiç birinde metelik yoktu,borç alabilecekleri herkesi düşünüdler;ama hiç umut seafoodplus.info Bey nakliye şirketinin direktörünü tesadüfen,Enişte Bey'in evinde tanıdığını hatırladı ve son çare olarak onunda görüşmeye seafoodplus.infoör Fransızdı,Kamil Fransızlar'ın her çeşit vatanseverliği hoş görürlülük ile karşılayacağını düşündüğünü söyleyerek durumu açıkca anlattı.Direktör zaten taşıma ücretinin 11bin lira olduğunu aradaki fazkın Rozalti tarafından istenmiş olabileceğini tahmin ederek onlara yardım etmeyi kabul seafoodplus.info sefere çıktıktan sonra Rozalti'nin işine son verdi.

Nedime Hanım'ın rahatsızlanarak eve gittiği bir gün Niyazi gazeteye gelerek acilen Nedime ile görüşmesi gerektiğini söseafoodplus.info,Nedime'nin rahatsız edilemeyecek kadar hasta olduğunu,ne gerekiyorsa kendisinin yapacağını;artık kendisine güvenebileceklerini söseafoodplus.info çok önemli bazı evrakların Karadeniz postası yapan Gülcemal vapuruna teslin edilmesi gerektiğini;ancak Ahmet'in bir gece evvel tutuklandığını,evrakların Nedime Hanım'da olduğunu söyleyerek sadece Nedime ile bu işi halledebileceğini anlattı.Kamil aniden aklına gelen bir yalanla Nedime'nin adada yakınlarının yanında olduğunuve ancak kendisinin ona ulaşabileceğini söyledi. Niyazi bu durumda mecbur kalarak detayları açıklamak zorunda kaldı.Niyaziyi atlatan Kamil karışık yollardan Nedime'nin evine ulaşarak durumu anlattı Nedime evrakları vapura kendisi teslim etmek istediğini,bu işe karışmamasının daha iyi olacağını söseafoodplus.info Nedime'yi de kendisinin güvenilir olduğuna ikna etmeyi başardı.İlk kez bu kadar büyük bir iş yapabileceği için kendini şanslı seafoodplus.info çok zorlukdan sonra gayet önemli belgelerle dolu kuru üzüm sandığını Tophane rıhtımında,Gülcemal vapurunun kahvecisi Ramiz Efendi'ye verirken suç üstü yakalandı.

Uzun ve yorucu sorgularda kendisine bir paşa oğlu olduğu için iyi davranıldı.Tüm suçlamaları inkar etti,belgeleri bilmediğini,Ramiz'i tanımadığını söseafoodplus.infoamayı yapan yüzbaşı Nedime Hanım'ın elebaşı olduğunu bildiklerini, kendisini uzun süredir takip ettiklerini,itiraf ederse babasının hatırı için kendisini affedeceklerini söylesede Kamil Bey kessinlikle bunu kabul etmedi,sonuna kadar Nedime Hanım'ı korumaya devam etti.Yüzbaşı arkadaşlarından birinin Nedime Hanım hakkında tüm bilgiyi verdiğini,Ararat vapurunda kaçırılan cephane işi içinde onun sorumlu olduğunu bildiklerini söseafoodplus.info Bey gemide cephane olduğunu bilmediğini, ilaç ve hastane malzemesi yüklü olduğunu sandıklarını bunun için Fransız direkötöre kendisinin aracı olduğunu,Nedime Hanım'ın suçu olmadığını söyledi. Yüzbaşı Nedime'nin özellikle rahatsızlanarak adaya gittiğini evrakları teslim etmesi için Kamil'i kullandığını söseafoodplus.infoı ispatlamak için bir şahitleri olduğunu da seafoodplus.info şeye rağmen Kamil,inkara devam etti.Şahitle yüzleştirilmesini istedi. Askerler şahidi seafoodplus.info içeri gelen bu perişan insanı tanıyamadı.Bu Ahmetti. Ahmet inanılmaz işkencelere maruz kalmıştı.Yüzbaşının söylediği her şeyi kabul etti.

Bütün suçun Nedime Hanım'ın olduğunu söseafoodplus.info çılgına döndü,o anda aklına gelen ilk yalanı söyleyerek,Ahmet Nedime'ye aşıktı,kendisi tutuklanınca Nedime'nin dışarda olmasına dayanamadı ve kıskançlıktan bunları uyduruyor diyerek saldırdı. Ahmet her şeyi olduğu gibi bunu da kabul etti ve o akşam hapiste intihar seafoodplus.info Nedime'nin adaya gitmedi hikayesini sadece Niyazi'ye söyledği bir yalan olduğunu bildiğinden gerçek ihbarcının o olduğundan emindi;ama yinede Ahmet'i de affedemedi.Eşinin eve gelmemesinden meraklanan Nermin,hala ve eniştesinin yardımıyla Kamili buldu ve görüştüseafoodplus.info Hanım,Kamil'i hiç anlayamıyordu. Kendisinin ve kızının perişan olduğunu,eniştesinin yardımcı olduğunu ve artık işbirliği yapması gerektiğini söseafoodplus.infoısının Padişah yanlısı tutumu,kızının özlemi,Kamil!in direncini kırıseafoodplus.info kutuyu teslim ederken yakalandığı Ramiz Efendi ile yaptıkları arkadaşlıkda,onun cesaretinden,karısı Fatma'nın vatanseverliğinden,tüm cahilliğine rağmen kocasını Anadolu'ya yardım etmek için yüreklendirmesinden öylesine etkilendi ki kendinden utandı ve kararından döseafoodplus.info bir teklifle kendisine Roma Elçiliği'nde baş katip olması ve Nedime Hanım hakkında bilgi verdikten sonra hiç bir yüzleştirmeye ve mahkemeye çıkarılmadan yurt dışına gönderilmesi tekilf edilmesine rağmen kadını korumaya devam seafoodplus.info'e de Kamil alehinde ifade vermesi için baskılar yapıldı ama o hiç oralı olmadı.Bu arada İnönü Zaferi'nin haberi bir bayram sevinci gibi İstanbul'a ulaştı.Mahkemede Ramiz beraat etti,Kamil Bey,yedi yıl kürek cezasına mahkum seafoodplus.info Efendi,Kamil Bey'in elini öptü ve "Yanlızca sizin elinizi öpmedim,bütün kahramanların ellerini öptüseafoodplus.infoönüde ölenlerin,sakat kalanların,mahpus yatanların.İşin sonuna geldik,buradaki misafirliğiniz çok çok birkaç ay sürer,ben Anadolu'ya geçsemde Fatma Hanım mutlaka size gelir, ömrümün sonuna kadar minnetle hatırlayacağım."seafoodplus.info Efedi çıktı.Kapı kititlendi.

Esir Şehrin İnsanları

Profile Image for Evren.
March 25,
Kemal Tahir bu kitabında anlattığı dönemde ancak 9 yaşlarında bir çocuktu. Bu romanın, Mütareke yıllarını İstanbul'da "sahnenin dışında" geçiren babasıyla Kemal Tahir'in bir şahsi hesaplaşması olduğu evvelce iddia edilmiş midir bilmem ama babasının Milli Mücadele yıllarındaki yaşının aşağı yukarı bu kitabın kahramanı Kâmil Bey’le aynı olması gerekir. Nitekim bir anda kendini kurtuluş mücadelesinin içinde bulan Kâmil Bey’e şöyle söyletir bir yerde: “Sonraları Ayşe’nin yüzüne nasıl bakardım. Bütün Ayşelerin yüzüne? ‘Babacığım, Kurtuluş Harbi sırasında siz nerede bulunuyordunuz?’ diye sorsa… İnsanlık, vatandaşlık ve babalık şerefimin lekelendiğini hiç fark etmeyebilirdim.” (s) Ne de olsa Kemal Tahir’in Abdülhamid’e yaverlik etmiş ve Çanakkale’de savaşmış babası kurtuluş mücadelesini İstanbul’da pas geçmiştir. Ne olursa olsun Sigmund Freud'un da vurguladığı bir husus, Kral Oidipus, Hamlet, Karamazov Kardeşler gibi örneklerden de görüleceği üzere baba-oğul çekişmesinin büyük edebiyatın önemli bir kaynağı olduğudur.

Daha önce şuraya da çiziktirmiştim: Yakın tarihimizde birçok ilginç olaylara tanık olunan ve büyük değişimlerin habercisi olan zaman dilimleri az değil diye. Bunların en önemlilerinden biri de elbette Mütareke Dönemidir.

Esasen "ateşkes" anlamında "terk" kökünden gelen "Mütareke" bizim tarihimiz açısından aslında bir edebikelâm, "euphemism"dir. Bir diğer deyişle, söylenmeye dili varmayan şeyi insanın midesinin ve vicdanının kaldıracağı bir şekle sokmasıdır. Zira “mütareke" denen şey aslında İstanbul'un düşman işgali altına girmesinden başka bir şey değildir. Umumi vicdan ve efkar bu büyük "işgal" yumrusunu ancak "mütareke" kalıbında kursağından geçirebilmiş, o günden bugüne de şanına ve haysiyetine yakıştırmadığı bu kara dönemi millet bu şekilde adlandırmıştır.

Türk edebiyatında Sahnenin Dışındakiler (Ahmet Hamdi Tanpınar), Üç İstanbul (Mithat Cemal Kuntay) ve (yanlış hatırlamıyorsam) Kozmopolitler (Nahid Sırrı Örik) Mütareke İstanbulunu anlatan eserler arasında ilk aklıma gelenler. Bütün bu kitaplarda iki husus dikkat çeker: Savaş ve işgalle birlikte gelen fakirlik ve yıkım nedeniyle İstanbul'un değişen çehresi; yine aynı nedenin insan doğası üzerindeki bozucu/dejenere edici etkisi: “Yenik memleketlerde, af buyurun, patlamış bir lağım gibi alçaklığın nasıl orta yerde akıp gittiğini bilirsiniz.” (s) Ama bu dejenerasyon, Kâmil Bey gibi kendi kahramanlarını da üretecek mümbit bir ortam yaratır: “Yorulmayan, ağlamayan, ölmeyen olduktan sonra zaferin ne değeri kalır?” (s) İhanet olmadan sadakat nasıl bilinir? Üstüne üstlük Kâmil Bey, bir yandan tüm insanca düşüncelerini sahiplenen, bir yandan da kendini sürekli sorguya çekerek yaptığı fedakarlıkları Anadolu'da yapılan fedakarlıklarla tartan, bunun sonucunda hep borçlu çıkan samimi ve alçakgönüllü bir kahramandır. Yazarın özellikle Kâmil Bey'i kanlı, canlı bir kişilik olarak ortaya koyması hayranlık vericidir.

Kadın karakterler ise genellikle zayıf kalmaktadır. Kadın bir yandan erkekleşebildiği öte yandan kadınlığının alçakgönüllülükle kabul ettiği ölçüde dikkate alınmaya ve anlatılmaya değer hale geliyor. Öte yandan, bunun Kemal Tahir’in şahsi tercihi değil, dönemin ruhu olduğunu düşünüyorum. Yoksa Halide Edib sayılmazsa kadının milli mücadelede oynadığı rolün önemini daha iyi anlatan yazar var mıdır? Bir itiraf gibi kahramanını konuşturur: “‘Edebiyatımız neden böyle yavan?’ diye düşünürdüm. Meğer sebebi harem-selamlık belasıymış.” (s) Ancak bu kitapta öne çıkan, Türk kadınının özgürleşmesi veya Frenkçesiyle “émancipation”u. Batıda Birinci Dünya Savaşı sırasında kadınların üretime ve ekonomiye geniş katılımı nasıl meşhur “suffragette” gibi hareketleri yarattıysa, Anadolu kadınının Milli Mücadeleye katılımının da Türk kadınının özgürleşmesinin önünü açtığı iddiasıdır bu kitapta kaleme getirilen. Gerçekten de, Halide Edib ve Şükûfe Nihal önderliğinde meşhur Sultanahmet mitingleriyle şahlanışı ve Milli Mücadele’de Nene Hatunların, Kara Fatmaların katkıları sayesinde, kurtuluştan sonra kadınların bir “kılıç hakkı” olduğu düşüncesi kurucuların tamamınca paylaşılıyor gibidir. Verilmiş değil; tanınmış, alınmış, hak edilmiş bir hak!

Anadolu’da mücadele ne kadar fiziki ve maddiyse İstanbul’da o derece manevidir. Sahnenin dışında adeta kavganın büyüğü ümitsizliğe karşı verilmekte ve kaybedilmekte gibidir. Filhakika, son on yılı savaşlarda geçmiş ve nihayet yedi düvele kaybetmiş, Mondros’la mahvedilmiş bir milletin, işgal güçlerine hem de ordusu olmaksızın nasıl olup da kafa tuttuğu şaşırtıcıdır. Milletin de seçkininin de ümitsizliğe kapılması işten bile değildir. Ancak şartlar öyle seyretmektedir ki işgal altında ümitsizlik çoğu zaman sadece ataleti değil, ihaneti de beraberinde getirmektedir.

Kemal Tahir’in olay örgüsü özellikle çok başarılıdır. Anlatı dönemeçleri ve felsefi monologlar sürükleyici ve zengindir. Şartların mükemmelen elverdiği entrikayı üstat çok zekice zerk etmiştir hikayeye. Bununla beraber, zaman zaman kitabın Milli Mücadele döneminden ziyade sanki yazıldığı yılın (’ler) gündem ve söylemiyle fazla mı ilgili olduğunu, anakronik olma yanılgısına mı düştüğünü sorgulama ihtiyacı hissettiğimi de belirteyim.

Elbette Kemal Tahir’in sanat ve siyaset anlayışına değinmeden olmaz. Bir derdi vardır yazarın. Kahramanına şöyle söyletmektedir: “‘Sanat sanat için’ demek ‘Sanat kuvvetlinin emrinde’ demek…” Kemal Tahir’in kendine has, milliyetçi bir sol anlayışı vardır. Bu uğurda 15 yıl da hüküm giymiştir. (Eğer hüküm giyme nedeni, Vikipedi’de yazdığı gibi, bahriyeli kardeşine bir Sabahattin Ali kitabı vermek idiyse vay ki ne vay!) Bu anlayış, Türk’ün kendine has karakterini sosyalizmle buluşturmaya çalışır. Sol düşüncenin ana damarından kopan bu yaklaşım, toplumun yapısına bağlı olarak bir başka ve tehlikeli devrim tahayyülünü getirir: Köylü, küçük burjuva ve daha da dikkat çekicisi ordu eliyle devrim. “Asya Tipi Üretim Tarzı” modeliyle nüanslanan bu sol yaklaşım bir dönem Türkiye’de aralarında Tahir’in de olduğu bir grubun ilgisini çekmiştir. Bu düşüncede, Türk’ün karakterini belirleyen hususlar öne çıkar: Mesela komünizmin ortodoks yorumunda alt edilmesi gereken bir sömürü mekanizmasını yeniden üreten bir aygıt olan devlet, Kemal Tahir’de “ana” olur; yokluğu devrim değil, anarşidir. Aydınlara değil, milletin sezgilerine ve hikmetine dayanır ve güvenir. Sağ cenahta Kemal Tahir biraz da bu nedenle beğenilir; tabiri caizse “gidiş yolundan” artı puan verilir. Yine bu nedenle, sadece sosyalizmin “bilimsel” ve genel geçer olduğu iddiasındakiler değil, Türkiye’de sosyalist devrimi geciktirenin bizzat devlet olduğundan şekvacı Mehmet Ali Aybar gibi birçok başka türlü solcunun da eleştirilerini üzerine çekmiştir. Hatta iddia odur ki, Peyâm-ı Sabah yazarı Mehmet Barlas’ın evinde kalp krizi geçirmesine neden olan olay Mete Tunçay’ın kendisine “kitaplarının yasaklanması gerektiğini” söylemesidir.

Hülasa-i kelam, devamından da büyük keyif alacağım, bugüne dek ertelediğim için hayıflandığım bir okuma oldu.

Hamiş: İthaki'nin editörlüğü zayıf. Son iki yüz sayfayı hiç mi okumadınız? Dipnot numarası var; dipnotun kendisi yok. Mürettip ve imla hatasından geçilmiyor. Öyleyse sözü yazarımıza bırakalım. Bu kadar yanlışın aşağıdaki diyalogun olduğu kitapta geçmesi kaderin garip bir cilvesi değilse nedir:
"Gâvurlar binlerce sahifede bir tek yanlış yapmıyorlar. Buna ne dersiniz?"
"Gâvurlar parayı yanlışsız işten kazanır"

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir