istanbul büyükşehir devlet tiyatroları / İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları

Istanbul Büyükşehir Devlet Tiyatroları

istanbul büyükşehir devlet tiyatroları

Katılımcı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Beyoğlu Sahnesi Mimari Proje Yarışması

Beyoğlu; haliç ile boğazın birbirine bağlandığı noktada bulunun istanbulun en eski semtlerinden biri Galata, Beyoğlu'nun Haliç'e açılan kapısı Şehir Tiyatroları Beyoğlu sahnesi ; bu semtin sanata ve yeniliğe açılan kapısı

Tiyatro; insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatı olarak ifade edilir. tiyatro insanla birlikte doğmuş bir sanat türüdür. tiyatronun oluşumunda; sahne, dekor, müzik, ışık ve kostüm gibi unsurların bütünlüğü söz konusudur. şehir tiyatroları Beyoğlu sahnesi de bütüncül bir mimari anlayışla ele alınmıştır.

Beyoğlu vergi dairesi yanında bulunan arsada yapılması tasarlanan şehir tiyatroları Beyoğlu sahnesi tarihi çevre içinde kentsel doku ve etrafındaki tescilli yapılar ile uyumlu yakın çevresi ile bütüncül, Şişhane meydanı kapalı otopark alanı üzerinde yapılması planlanan kent parkı ile de yakın ilişkili bir kentsel tasarım ürünü olarak planlanmıştır.

Şişhane kapalı otopark üzeri alanı kente ve oluşturulacak kültür kompleksine kazandırmak amacıyla sanat parkı olarak düzenlenmiş, Şehir Tiyatroları Beyoğlu sahnesi ile bağlantısı zemin üstünden yaya geçitleri ile sağlanmıştır.

Galata kulesi ( Kuledibi ), tünel meydanı ve şişhane meydanı üçgeninde kalan proje alanı bu üç nokta ile de ilişkili kentsel peyzaj ve düzenlemelerle birbirine bağlanmıştır. Bu üç kentsel nokta aynı zamanda ışık direkleri, sert ve yumuşak peyzaj ögeleri, kent mobilyaları ve kentsel yönlendirme elemanları ile de Şehir Tiyatroları Beyoğlu sahnesine bağlanır.

Binanın tasarımında yalın ve rasyonel bir planlama ile ön fuaye, ana fuaye, salonlar, sahne ve sahne gerisi hacimleri planlanmış olup, kent halkının tiyatroya çekilmesi maksadıyla davetkar bir giriş oluşturulmuştur. Giriş kotu arazinin kuzeybatı köşesinden yükseltilerek haliç manzarasına hakim bir seyir platformu yaratılıp bina ana girişi bu kottan verilmiştir.

Önde Beyoğlu vergi dairesinin saçak hizası ve kotunu tutan giriş saçağı oluşturulmuş olup giriş platformunun korunaklı bir ön sahne gibi planlanması düşünülmüştür.

Giriş saçağı yapıyı yanlardan sararak tüm binayı kavramakta sahne gerisi hacimlerinin üzerinde bulunan arka taraftaki sanatçılar için tasarlanan galata manzarasına sahip teras restoranın üzerine doğru uzanmaktadır.

Ön kısımda ise ön fuaye üzerinde bulunan kent terası haliç manzarasına hakim bir seyir terası niteliği kazanır. Ön fuaye içinde bulunan kademeli yükselen basamaklı oturma yerleri de aynı şekilde iç mekanda kent ile görsel iletişim noktası oluşturur.

kişilik ana salon binanın merkezine giriş kotunun bir üzerindeki kata yerleştirilmiştir. Ana salonun altında kalan hacimde ise kişilik çocuk tiyatrosu konumlandırılmış olup giriş fuayesinden kolay ulaşımı amaçlanmıştır. Üst üste yerleştirilmiş iki salonun altında ise deneysel tiyatro salonu planlanmıştır.

Ana salonun plastik yapısı fuayeden hissedilmekte, tüm kompleksin içinde farklı duruşuyla ön plana çıkmaktadır. tüm salonların kompakt bir şekilde bütüncül çözümü fuaye ve sirkülasyon alanlarında daha fazla hareket imkanı sağlamaktadır. Bu sayede katlarda fuaye ile ilişkili oturma, yeme, içme, dinlenme mekanları konumlandırılarak mekanların canlanması ve yaşaması sağlanmıştır.

Mevcut vergi dairesi binasına zemin katta kitap-kafe, üst katlarda ise kütüphane işlevinin verilmesi ve bu doğrultuda yenileme çalışmalarının yapılması uygun görülmüştür. Mevcut binanın zemin katından arka bahçeye geçiş sağlanmış ve bahçenin açık sanat atölyesi olarak kullanımı düşünülmüştür.

kaynağı değiştir]

İstanbul Belediye Reisi Cemil (Topuzlu) Paşa, İstanbul şehrinin kültür hayatına yakışır bir konservatuvar kurmak istemiş, teklifini belediye meclisi üyelerine kabul ettirmişti. Bunun için liralık bir ödenek ayrıldı. Fransız tiyatro adamı André Antoine, Fransa'dan çağrıldı ve kendisiyle üç aylık bir sözleşme yapıldı. Konservatuvar öğrenimi iki ana konuya ayrıldı, müzik ve tiyatro bölümleri kuruldu. 28 Haziran 'te İstanbul'a gelen Antoine, bir süre kuruluşla uğraştı, alınacak öğrenci adaylarının seçilmesinde bulundu. Birinci Dünya Savaşı'nın çıkması üzerine İstanbul'dan ayrıldı. Dârülbedayi'nin kuruluşunda yönetici, alaturka ve alafranga müzik öğretmeni olarak görev alanlar Reşad Rıdvan, Ali Rıfad, Zekaizade Ahmet Efendi, Rauf Yekta Bey, Ahmed Kadir Kemali Bey, Saadeddin Bey, Hafız Yusuf Efendi, İsmail Hakkı Bey, Viktor Radeglia, Jean Avolio, Albert Braun, Furlani, Paul Lange, Aram Sinanyan, Halo Selvelli, C. Carihioponlo, Mescemes ve Silvio Kenssy adlı şahıslar oldu. Tiyatro bölümünün öğretmenleri Minakyan, Burhanettin (Tepsi), Ahmed Fehim Efendi, Rıza Tevfik, Şahap Rıza, Salih Fuat, Mösyö Rioti, Sadık Bey, Arif Hikmet, Kemal Emin; yardımcı öğretmenler Muhsin Ertuğrul, Celal Tahsin, Halit Fahri Ozansoy ve Hakkı Tahsin idi.

Dârülbedayi'nin ilk oyuncularının bir kısmı kuruluştan önce çeşitli sahnelerde çalışmış (Behzat Butak [Haki], Nurettin Şefkati, Rıza Fadıl, Fikret Sadi, Ahmet Muvahhit, Muhsin Ertuğrul, Raşit Rıza, İ. Galip Arcan), bir kısmı ise kuruluşla birlikte sahne hayatına atılmıştır (Hazım Körmükçü, Vasfi Rıza Zobu, Hüseyin Kemal Gürmen). Diğer bir kısmının ise (M. Kemal Küçük'ün, Emin Beliğ Belli'nin , Mahmut Moralı'nın) tiyatro çalışmaları çeşitli topluluklarda başlamış, Dârülbedayi'ye katılışları daha sonra olmuştur. Öğrenci adaylığı için verilen ilan üzerine, Dârülbedayi'ye kişi başvurdu. İlk elemede 63'ü başarı gösterdi. Kadın olarak yalnız sekiz Hristiyan başvurdu. Bu yüzden, kadın oyuncu bulmak, uzun süre önemli bir mesele olarak kaldı. Müslüman kadınların Dârülbedayi'ye ilk girişleri Kasım tarihlerine rastlar. Bunlar Behire, Memduha, Beyza, Refika ve Afife adlarındaki genç Türk kızlarıydı. Sahnede ilk görüneni Afife oldu (, Hüseyin Suat Yalçın'ın Yamalar oyunu). Başlangıçta sahneye çıkan Ermeni kadın sanatçıların (Eliza Binemeciyan, Kınar Sıvacıyan) yerini Türk kadınlarının alışı ise Atatürk'ün ilgisiyle gerçekleşti ve 'ten sonra Bedia Muvahhit ve Neyyire Neyir sahne hayatına atıldılar. Antoine gittikten sonra Reşad Rıdvan, Dârülbedayi tasarısının unutulmaması için basında ve kamuoyunda yankı yapacak bir açılış töreni düzenledi (Kasım ). Bir süre sonra, bu sanat kurumu kapanma tehlikesiyle karşı karşıya geldi. Zamanın belediye başkanı İsmail Bey bir yönetmelik hazırlanmasını istedi. Kasım 'te başlayan çalışmalar, yılının Ocak ayında bitti. Dârülbedayi için hazırlanan ilk yönetmelik otuz yedi maddeden ibarettir. Bu yönetmelikle Dârülbedayi, yalnızca bir okul değil, aynı zamanda profesyonel temsiller veren bir topluluk oldu. "Güzellikler Evi" anlamına gelen adı da Ali Ekrem Bey tarafından bulundu.

Dârülbedayi, temsil hayatına Hüseyin Suat'ın Fransız yazar Emile Fabre'dan adapte ettiği Çürük Temel ile girdi. İlk temsiller yılında Rıdvan Paşa'nın yaptırdığı Tepebaşı'ndaki ahşap binada verildi; daha sonra Şehzadebaşı'ndaki Ferah Tiyatrosu ve diğerleri kullanıldı. 20 Ocak Perşembe günü, ikindi zamanı kadınlara, o günün gecesi erkeklere oynandı. Bu temsilden kısa bir süre sonra para sıkıntısına düşen Dârülbedayi, 14 Mart 'da musiki bölümünü kapattı. yılında, yardım niteliğindeki lira, liraya indirildi. Bu sırada, Dârülbedayi ilk yerli piyesi olan Halit Fahri Ozansoy'un Baykuş adlı manzum dramını oynadı (2 Mart ). Muhsin Ertuğrul'un sahneye koyduğu ve oynadığı bu oyun halkça tutuldu. İkinci yerli oyun Yusuf Ziya Ortaç'ın Binnaz'ı oldu (). Bu sırada, parasızlıktan kapatılmış olan okul bölümü tekrar çalışmaya başladı ve Dârülbedayi Şehzadebaşı'ndaki Letafet Apartmanı'ndan Hamalbaşı'ndaki (Beyoğlu) bir eve taşındı.

yılından başlayarak düzenli duruma giren temsillere rağmen, kurumdaki huzursuzluk arttı. 31 Mart 'de belediye başkanlığınca hazırlanan ikinci yönetmelik otuz üç maddeydi ve Dârülbedayi bu yönetmelikle, yalnızca temsiller veren bir tiyatro hâline geldi. Sanatçılarla yönetim kurulu arasında ortaya çıkan anlaşmazlık üzerine, sanatçıların önemli bir kısmı ayrılarak özel bir tiyatro (Yeni Sahne) kurdular. Bu topluluğun çalışmaları uzun sürmedi, kurucu İsmail Faik Bey iflas edince topluluk da dağıldı. 'de kurulan başka bir özel tiyatro (Türk Tiyatrosu), buradan ve Dârülbedayi'den yeni ayrılan sanatçıları bir araya getirdi. Bu kargaşalıklar 'e kadar sürdü. Parasızlık, düzensizlik ve imkânsızlık içinde Dârülbedayi o yılın temsillerine ancak ilkbaharda başlayabildi. Öte yandan, defterdarlık temsil gelirinden vergi istiyordu. Cumhuriyetin ilanından sonra Dârülbedayi için bir tasarı hazırlanması yılında kararlaştırıldı. İlk düzenli dönem olan mevsimine kadar sanatçılar çeşitli topluluklar hâline çalıştılar. En önemlileri, Muhsin Ertuğrul'un Şehzadebaşı Ferah Sahnesi'nde kurduğu, Raşit Rıza'nın Halep Çarşısı Varyete Tiyatrosu'nda kurduğu ve Fikret Şadi'nin Anadolu turneleri düzenlediği Millî Sahne adlı topluluklardır.

tiyatro döneminde Dârülbedayi'nin başına Muhsin Ertuğrul geçirildi. Temsiller disiplinli, düzenli hâle geldi ve oyun seçimi daha iyi bir durum aldı. Yerli esere verilen önem arttı; mevsiminde beş, döneminde yedi yerli eser oynandı. Daha sonraki yıllarda, sahnelenen Türk oyunlarının sayısı sürekli olarak arttı. yılında Büyük Millet Meclisinde kabul edilen Belediyeler Kanunu'nun 5. maddesinin fıkrası, tiyatro binası yapmayı ve tiyatro topluluğu kurmayı "ihtiyari" görev olarak belediyelere veriyordu. Böylece, bu kurum doğrudan doğruya belediyeye bağlandı. yılındaki komisyon, Dârülbedayi'nin "İstanbul Şehir Tiyatrosu" adını almasını kararlaştırdı. Kurum, belediyeye bağlandıktan sonra basında ve halk arasında Şehir Tiyatrosu adıyla anıldı, ancak kurum Şehir Tiyatrosu adını yılında aldı.

İstanbul Şehir Tiyatroları'na geçiş[değiştir

HABERLER


ŞEHİR TİYATROLARINDA SEZON SONA ERDİ

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarının Ekim ayında başlattığı Tiyatro sezonu, 31 Mayıs akşamı sahnelenen oyununun bitimiyle birlikte sonlandı.

DetaylarHaber Arşivi

ŞEHİR TİYATROLARI HATAY’DA ÇOCUKLARLA BULUŞTU

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Hatay’ın Samandağ ve Kırıkhan ilçelerine giderek, yaşanan deprem felaketinden etkilenen ve bölgede konteyner mahalle evlerinde yaşayan çocuklarla buluşarak “Pinokyo” adlı kukla oyununu sahneledi ve kukla atölyeleri düzenledi.

DetaylarHaber Arşivi

“ÖDENMEYECEK ÖDEMİYORUZ” İSTANBUL’DA GÖZ DOLDURDU

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın “Ödenmeyecek Ödemiyoruz” adlı oyunu, 26 -  29 Nisan tarihlerinde İstanbul Şehir Tiyatrosu Müze Gazhane sahnesinde izleyici ile buluştu ve ayakta alkışlanarak büyük beğeni topladı.

DetaylarHaber Arşivi

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır