dinden çıkma vesvesesi / Kişiyi dinden çıkaran nedir? - YENİ ASYA

Dinden Çıkma Vesvesesi

dinden çıkma vesvesesi

Dini Takıntılar ve Vesvese

Obsesif kompulsif bozukluk adı verilen rahatsızlığa sahip olanların bir kısmında takıntılar dini ilgilendirmektedir. Saf dini takıntılar olmakla beraber diğer takıntılarla beraber de görülebilir. Dini içerikli obsesyonlar dinine bağlı bir insanda günah ya da yasak sayılan düşüncelerin akla gelmesi şeklinde ortaya çıkan obsesyonlardır.

Dini obsesyon dini ve ahlaki değerlere küfür etme, karşı gelme ve doğru/yanlış kavramları ile aşırı ilgilenmeyle ilgilidir. Özellikle dini inançları yoğun yaşayan toplum kesimlerinde sık görülen bir obsesyon türüdür.

Bu obsesyonlar abdestinin ya da namazının bozulduğu, gusül abdestinin tam olarak alınamadığı, namazda yanlış bir şey söylendiği ya da yapıldığı, ibadetlerin eksik kaldığı şeklinde kendini göstermekte ve sıklıkla yineleme, yıkanma gibi kompulsiyonlarla seyretmektedir. İbadet sırasında ya da günlük hayatta Allah’a kötü söz söyleme, inkar etme gibi obsesyonlar dini obsesyonlar arasında görülebilmektedir.

Dini içerikli kompulsiyonlar ise dini obsesyonların etkililiğini azaltmak için ortaya çıkan kompulsiyonlardır. Dini takıntıların en yaygın şekli “Allah var mı, yok mu?” sorusunu bir türlü kafadan atamamaktır. Son derece yaygın başka bir dini takıntı biçimi de “Allah‟a küfür etme” şeklinde ortaya çıkar. Diğer kutsal şeylerle ilgili küfürler veya olumsuz düşünceler de görülebilir.

Dini Obsesyon Türleri
Bu konuda bilimsel fikir birliği olmamakla birlikte sık görülen dini obsesyon türleri şunlardır.

Tanrıya ve diğer dini öğelere karşı küfür ve saygısızlık
Bu tür vakalarda ibadetler esnasında ya da sair zamanlarda hastanın zihne bu tür düşünceler sokulmaktadır. Bu kişiler aslında Tanrıya küfür etmek istememektedirler ancak bu düşüncelere mani olamamaktadırlar.

İtikadi konularda Şüpheye düşme
Dini obsesyonların en yaygın biçimlerinden biri de “Tanrı var mı yok mu” sorusunu bir türlü zihinden uzaklaştıramamaktır. Ahiret, peygamberler vb. diğer itikadi konularda da benzer düşünceler bu kişilerin zihnine gelebilmektedir. Teknolojinin getirdiği yeniliklilerle son zamanlarda internette forum sitelerinde bu konuda yoğun araştırma yapma bilgi kirliliğine maruz kalma gibi durumlar da görebilmekteyiz.

Günah sayılan şeyleri yapma korkusu
Bu takıntılarda haramın çekiciliğine kapılmaktan duyulan korku yada endişe ön plandadır. Bir kadın gördüğünde “zina yaparmıyım” benzeri takıntılardır.

Günahkar olma ve farkında olmadan günah işlemiş olma düşüncesi
Kişinin zihninden geçirdiği dini içerikli ve sıkıntı verici bazı eylemleri yapmış olduğunu düşünmesi ve bilinçsizce bu fiilleri işlemiş olabileceği düşüncesi ile kendini göstermektedir. Mesela takside bozuk para üstünü vermemekle “hak geçer mi”, devletten aldığı bir yardımı haketmediği gerekçesi ile “günah işledim mi” tarzında takıntılar örnek verilebilir.

İbadetlere hazırlık ritüellerinde ortaya çıkan obsesyonlar
Özellikle islam dininde ibadetlere hazırlık olarak yapılan temizlenme ritüelleri mevcuttur. Bu tarz obsesyonları olan kimseler temizliğinden emin olamamaktadır

İbadetler esnasında görülen obsesyonlar
Bu obsesyonlar namaz esnasında akla erotik düşüncelerin gelmesi, oruçluyken durup dururken cinsel boşalmanın olması korkusu, yine oruç tutarken Allah‟ın olmadığı düşüncesinin zihne gelmesi ve hac ibadetini yerine getirirken gözün önünde müstehcen sahnelerin belirmesi gibi biçimlerde ortaya çıkabilmektedir.

Dini kompulsyon türleri

Tövbe etme
Tövbe özellikle islam dininde önemli bir telafi yöntemidir. Yoğun dini takıntıları olan insanlarda tövbe önemli bir kompulsyon olarak ortaya çıkmaktadır.

Dua etme ve tekrarlama kompulsiyonları
Dua insanı rahatlatan ve insana huzur veren bir dini eylemdir. Obsesyonel düşüncelerden kurtulmak amacıyla birtakım dini ibarelerin defalarca tekrarlanması tekrarlama biçimindeki dini kompulsiyonlardandır.

Temizlenme ritüellerinde ortaya çıkan kompulsiyonlar
İslan dininde temizlik çok önemli olduğundan özellikle de vücudun belli yerlerinin belli sayılarda yıkanması gerekliliğinden dolayı, eksik yıkandığı düşüncesi ve yaşanan şüphe ve kararsızlık nedeniyle abdest ya da gusül ibadetini bir türlü tamamlayamamak yaygın bir dini kompulsiyondur. Bu tür kompulsiyonları olanlar abdest veya gusüllerini saatlerce uzatabilmektedirler.

İbadetler sırasında ortaya çıkan kompulsiyonlar
Kabul olmadığı düşüncesiyle tekrar tekrar namaz kılmak, her namazın sonunda sehiv secdesi yapmak, namazın içindeki sureleri defalarca okumak bu tür dini kompulsiyonlardan bazılarıdır.

Vesvese Nedir?
TDK sözlüğünde vesvese kuruntu şeklinde açıklanmaktadır. Diğer sözlüklerde,  &#;fısıltı, hışırtı gibi gizli söz, fiskos, kuruntu, işkil&#; gibi anlamlara gelmekte, kullanımda ise şeytanın ilka etmesi, kötü bir işin yapılması, iyi bir işin terk edilmesi veya geciktirilmesi ya da eksik yapılması için insanı kışkırtması, aklını çelmesi, nefsin bayağı arzularına uymaya teşvik etmesi demektir.

Vesvese çok eski bir terimdir. Kur’an-ı Kerim‟de bahsedildiği üzere Adem ile Havva’nın cennetten çıkarılma olayında Adem ile Havva’nın, şeytanın vesvese vermesi sonucu oluştuğu anlatılmıştır.

Vesvese kelimesi Kur’ân’da dört yerde geçmektedir. Vesvesecinin (vesvâs) şerrinden Allah’a sığınılması emredilmiş (Nâs, /), şeytanın Hz. Âdem ile eşini cennetten vesvese yoluyla çıkardığı bildirilerek müminlerin bu konuda duyarlı olmaları ısrarla istenmiştir (A’râf, 7/20). Hz. Peygamber de müminlere vesvese ile hareket etmemelerini tavsiye etmiş, vesvesenin dinî-hukukî bir hüküm doğurmayacağını bildirmiştir.

İslami literature göre hadislerde ise vesvese sık geçmekle beraber Hz. Peygamberin vesvesenin imandan olduğu, şeytanın vesveseyi verdiği ve vesvesenin zarar vermediği, vesveseye karşı Allah’a sığınılması gerektiği belirtilmiştir.

Vesvese hem terim olarak islami literatürde, hem de bir deyim olarak halk arasında sıklıkla kullanılmaktadır. Psikiyatrik bir terim olarak ise vesveseyle ifade edilen şeye karşılık olarak obsesyon terimi kullanılmaktadır.

Günlük hayatta kişiler yaygın olarak bir şeyi yaptıklarını düşünseler dahi yapıp yapmadıklarından emin olamadıklarında, yaşadıklarını vesvese olarak nitelendirmektedirler. Örneğin fişi çekip çekmediğini, ocağı kapatıp kapatmadığını düşünmek, namazda aklına farklı şeyler gelmesi, namaz rekatını kılıp kılmadığından emin olamama gibi. Bireylerin içerisinde bulunduğu bu ruh haline göre vesvese, kşinin gündelik yaşam içerisinde zihnine gelen şüphe ve kuruntuları ifade etmektedir.

Dini bir terim olarak vesvese kötü ve iyi vesevese olarak ikiye ayrılmıştır. Kötü vesvese kalbe şeytan tarafında verilen kötülükleri, kötü hatıratları, zihne gelen kötü resim ve düşünceleri, boş söz ve lafları ifade etmektedir. İyi vesvese ise kişinin aklına takılan bir şeyi araştırmasına ve bununla ilgili bilgi sahibi olmasına yardımcı olacağından zararsızdır ve hatta hayırlıdır. Gazali, kişinin bir şeyi bulmak ve araştırmak için de şüphe duyabileceğini ifade ederek iyi huylu vesveseye ilham demiştir.

Psikiyatrik bir terim olarak obsesyon ise kişinin reddetme ve engelleme çabalarına rağmen tekrarlayan ve devam eden, kişinin zihnini ısrarla meşgul eden, istenmeyen düşünceler ve imgelerdir. Bu düşünce ve imgeleri kişi istese de atamamakta ve çoğu kez bu düşüncelerin oluşturduğu sıkıntıyı ortadan kaldırmak için kompulsiyon denilen bazı davranışlara başvurmaktadır.

Halk arasında sıklıkla kullanılan “vesvese” kelimesinin “obsesyon” kelimesiyle aynı yoğunluğu ifade edebilecek farklı bir kelime arayışında “takıntı” kelimesinin uygun olacağı düşünülmekle beraber, islami literatürde vesvesenin daha yoğun olarak ifade edilmiş ve saplantı boyutunu da kapsayacak şekilde, yani obsesyona karşılık gelecek şekilde ifade edildiği bir kelime yoktur. Kompulsiyona türk psikiyatri literatüründe zorlantı ismi verilse de gerek islam literatüründe gerekse de  halk arasında kompulsiyonları ifade eden farklı bir kelime mevcut değildir.

funduszeue.info Burhanoğlu - Randevu Al

Dini kompulsyon türleriDini Obsesyon TürleriGünah sayılan şeyleri yapma korkusuİbadetler esnasında görülen obsesyonlarİbadetler sırasında ortaya çıkan kompulsiyonlarTövbe etmeVesvese Nedir?

Sual: Kâfirlere cehennem azabı ebedî midir?

Cevab: Allahü teâlâ va’dinden (af ve ihsan vaadinden) dönmez; ama vaîdinden (azap tehdidinden) dönebilir. Cehennemin ebedîliği ve devamlılığı hususunda sekiz görüş vardır (Tefsir-i Kurtubî, Hud suresi âyet-i kerime):
1-Oraya giren oradan bir daha ebediyyen çıkmayacaktır. Bu Hâricîlerle Mutezile’nin görüşüdür.
2-Oraya girenler, orada azab görecekler, sonra tabiatları değişecek ve kendilerinin nârî (ateş gibi) bir tabiatları kalacaktır. Tabiatları ile cehennemin tabiatı arasındaki muvafakat (uygunluk) dolayısıyla cehennemden lezzet dahi alacaklardır. Bu ise İbnü’l-Arabî et-Taî’nin görüşüdür.
3-Cehennem ehli orada belli bir süre azab görecekler, sonra oradan çıkacaklar. Onların arkasından başka bir kavim oraya girecektir. Bu ise Yahudîlerin Hazret-i Peygamber aleyhisselâmdan naklettikleri bir görüştür. O da bu kanaati yalanlamıştır: “Onlar bir de: ‘Sayılı günler dışında bize ateş asla dokunmaz’ dediler. De ki: ‘Buna dair Allah’tan bir ahid mi aldınız? Allah asla ahdinden dönmez, yoksa Allah’a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz? Hayır, kim kötülük işler ve günahı kendisini çepeçevre kuşatırsa onlar cehennemliklerdir, orada ebedi kalıcıdırlar.” (Bakara, )
4-Cehennemlikler oradan çıkacaklar ve o da içinde hiçbir şey olmaksızın, olduğu halde kalacaktır.
5- Hâdis (sonradan yaratılmış) olduğundan, kendi kendisine yok olacaktır. Sonradan hâdis olduğu sâbit olan bir şeyin bâki kalması imkânsızdır. Bu ise Cehmiyye’nin görüşüdür. Bu hususta cennet ile cehennem arasında da ona göre bir fark yoktur.
6-Cehennem ehlinin hareketleri son bulacak ve onlar hiçbir acı duymayan, cansız varlıklara dönüşeceklerdir. Bu da Ebu’l-Huzeyl el-Allâf’ın görüşüdür.
7-Allahü teâlâ, sünnette vârid olduğu üzere, oradan dilediği kimseleri çıkartır, sonra da dilediği kadar bir müddet varlığını devam ettirir. Sonra da yok eder, çünkü O, cehennem için son bulacağı bir müddet takdir etmiştir.
8-Allahü teâlâ oradan sünnette vârid olduğu üzere dilediği kimseleri çıkartır. Orada kâfirler ise, Tahâvî’nin dediği şekilde, sonu gelmeyecek ve ebedi olmak üzere kalacaklardır.
Bu son iki görüş dışındaki görüşler bâtıldır.
Ehl-i sünnet’in benimsediği bu iki görüşün delilleri şöyledir: Birinci görüşü benimseyenlerin delillerinin bazıları şunlardır: Allahü teâlâ mealen şöyle buyurmaktadır: “Allah’ın dilediği müstesnâ olmak üzere içinde ebedi kalıcılar olarak ateş sizin barınağınızdır. Şüphesiz Rabbin hikmeti sonsuz olandır, herşeyi bilendir.” (En’âm, ); “Bedbaht olanlar ateştedirler. Onlar orada yüksek hırıltılarla ve inleyerek solurlar. Onlar gökler ve yer ayakta durdukça, orada ebediyyen kalıcıdırlar, Rabbinin dilediği kadarı müstesnâ. Şüphesiz Rabbin dilediğini yapandır.” (Hud, ) Bu emirlerde sözü edilen iki istisnâdan sonra cennetlikler için sözü edilen istisna yapılmamıştır. O da Allahü teâlânın: “Bu arkası kesilmeyen bir bağıştır.” (Hud, ) emridir. Allahü teâlânın “Sonsuz devirler boyunca, içinde kalacaklar.” (Nebe, 23) emri de bu görüşlerine delil gösterilmiştir. İşte bu görüş, yani cehennemin sonunun geleceği, cennetin ebedi olacağı görüşü Hazret-i Ömer, İbni Mes’ud, Ebu Hureyre, Ebu Said ve başkalarından da nakledilmiştir.
Abd bin Humeyd meşhur tefsirinde senedini kaydederek Ömer radıyallahu anhın şöyle dediğini zikretmektedir: “Eğer cehennemliklerin, cehennemde kalacakları müddet alic denilen yerin kum taneleri kadar dahi olsa mutlaka o vakit gelip, bitecek ve onlar oradan çıkacaklardır.” Abd bin Humeyd bunu Allahü teâlânın: “Sonsuz devirler boyunca içinde kalacaklar” (Nebe, 23) âyet-i kerimesini tefsir ederken zikretmektedir.
Yine bu görüşün sahipleri derler ki: Cehennem ateşi O’nun gazabının bir gereğidir, cennet de rahmetinin bir gereğidir. Peygamber aleyhisselâm da şöyle buyurmuştur: "Allahü teâlâ mahlûkatı yaratmayı takdir buyurunca Arş’ın üzerinde nezdinde bulunan bir kitaba şunu yazdı: Benim rahmetim gazabımı geçmiştir." Bu hadisi Buharî, Sahih’inde Ebu Hureyre’den gelen bir senetle rivayet etmiştir.
Yine derler ki: Allahü teâlâ azab hakkında onun: “Büyük bir günün azabı” (En’âm, 15), “Can yakıcı” (Hud, 26) ve “Akîm (merhamet olunmayacak)” (Hacc, 55) diye vasıflandırmaktadır. Tek bir yerde ise ihsan edeceği nimetlerin bir günün nimetleri olduğunu bildirmemiştir. Yine Allahü teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Ben kimi dilersem, onu azabıma uğratırım. Rahmetim ise herşeyi kuşatmıştır.” (A’raf, ) Yine Allahü teâlâ bizlere meleklerin şu sözlerini nakletmektedir: “Rabbimiz, rahmetin ve ilmin herşeyi kuşatmıştır.” (Mü’min, 7)
O halde (derler) O’nun rahmetinin bu azab görenleri de kuşatması kaçınılmaz bir şeydir. Eğer sonu gelmeyecek bir vakte kadar azabda kalacak olurlarsa, rahmeti onları kuşatmış olmaz. Sahih hadiste de kıyamet günü ellibin yıl ile takdir edilmiştir (Müslim, Ebû Dâvûd, Nesaî). Orada azab göreceklerin azabda kalacakları süre ise günahlarına göre olacaktır. Ahkemu’l-hâkimîn ve erhamu’r-rahimîn olan Allahü teâlâ’nın ebedî, sonu gelmeyecek, bitip tükenmeyecek bir şekilde azablandıracağı bir takım mahlûkları yaratmak, hikmet ve rahmetine sığmaz. Kendilerine ebedî olarak nimetler ihsan edeceği ve sonu gelmez lütuflarda bulunacağı mahlûklar yaratması ise hikmetin bir icabıdır. İhsan bizâtihi istenen bir şeydir. İntikam ise ârizî bir sebeb dolayısıyla istenir.
Yine bu görüş sahipleri derler ki: Cehennemde ebedî olarak kalıp oradan çıkılmayacağına, cehennem azabının kalıcı olduğuna ve bütünüyle büyük bir ziyan olduğuna dair vârid olmuş bütün haberler haktır ve hak oldukları kabul edilir. Bu hususta hiçbir münakaşa olmaz. Bu da cehennem bâki kaldığı müddetçe o azab yurdunda ebedî kalmayı gerektirir. Ancak oradan cehennemin kalıcılığı mevzubahis iken tevhid ehli çıkartılacaktır. Dolayısıyla hapsin, hapis olarak kalmaya devam ettiği sürece hapisten çıkan kimse ile hapis yıkılıp harab olduğu için hapsi sona eren kimse arasında elbetteki bir fark olacaktır.
Cehennemin ebedî kalıcılığını ve yok olmayacağını kabul edenlerin delillerinin bazıları şunlardır: Allahü teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Onlar için sürekli bir azab vardır.” (Mâide, 37); “Onlara (azabları) hafifletilmez. Onlar o azab içinde ümitsiz kalacaklardır.” (Zuhruf, 75); “İşte tadın; artık azabdan başka bir şeyinizi arttırmayacağız.” (Nebe, 30); “Onlar orada ebediyyen kalacaklardır.” (Cin, 23); “Onlar oradan çıkarılacak da değillerdir.” (Hicr, 48); “Ve onlar ateşten çıkacak da değillerdir.” (Bakara, ); “Onlar deve iğne deliğinden geçmedikçe cennete giremezler.” (Araf, 40); “Onlar hakkında hüküm verilmez ki ölsünler, onların üzerinden (cehennem) azabından bir şey hafifletilmez.” (Fatır, 36); “Çünki gerçekten O’nun azabı kalıcı ve yakayı bırakmayandır.” (Furkan, 65), Yani azabı dâimî ve terketmeyendir.
Sünnet’ten pek yaygın şekilde gelmiş rivayetler de cehennemden la ilahe illallah diyenlerin çıkartılacaklarını göstermektedir. Şefaat hadîsleri de günahkâr muvahhidlerin cehennem ateşinden çıkartılacakları hususunda açık ifadeler taşımaktadır. Bu ise onlara has bir hükümdür; şâyet kâfirler de oradan çıkacak olurlarsa, onlar da onların vaziyetinde olacaklar; cehennem ateşinden çıkış iman ehline mahsus olmayacaktır. Cennet ve cehennemin kalıcılığı ise bizâtihi o ikisinin sahip olduğu bir kalıcılık hususiyeti ile değil, Allahü teâlâ’nın onları kalıcılar kılmasıyla olur. (Akîdetü’t-Tahâvî)
Reşahât’ta Abdülgafur Lârî'nin hayatında büyüklerden bazısının da aynı İbni Teymiyye gibi kâfirlere cehennem azabının daimi olmadığına inandıkları geçiyor. Muhyidin-i Arabî hazretleri de Füsûs’da böyle diyor. İbni Teymiyye’nin bu itikadı bilinen bir şey olduğu halde, İslâm âlimleri ona kâfir demediklerine göre, meselenin az da olsa te’vile açık bulunduğu anlaşılıyor.
Herkese Lazım Olan İman kitabında da şöyle diyor: “Allahü teâlânın indirdiği kitâbların hepsi hakdır, doğrudur. Yalan, yanlış olamaz. Cezâ, azâb yapacağım deyip de afv etmesi câiz denildi ise de, bizim bilemediğimiz şartlara veyâ Onun irâdesine, isteğine bağlıdır. Yâhud, kulun hak etdiği azâbı afv eder demekdir. Cezâyı, azâbı bildiren kelâm, birşeyi haber vermek değildir ki, afv edince, yalancılık olsun. Allahü teâlânın va’d etdiği ni’metleri vermemesi câiz değil ise de, azâbları afv etmesi câizdir. Akl da, âyet-i kerîmeler de, böyle olduğunu göstermekdedir.” Buradaki ifade de ilk bakışta hem günahlara ve hem de küfre şâmil gibi anlaşılıyor.
Muhyiddin İbnül-Arabî hazretleri de İbni Teymiyye gibi kâfirlerin ebedi cehennemde kalmayacağını söylediği hale, neden İbni Teymiyye gibi tenkit edilmiyor, denirse; kâfirler için Cehennemin ebedî olup olmadığı meselesinde İbnü’l-Arabi, İbni Teymiyye ile aynı düşünmüyor. İbnü’l-Arabî, “Cehennemlikler ebediyen Cehennemde kalırlar; fakat bir müddet azap gördükten sonra bir nevi muafiyet (bağışıklık) kazanarak taşlaşır veya elem duymayacak hâle gelirler” diyor. İbn Teymiyye ise, “Mü’minler Cehennemden çıktıktan sonra, kâfirlerin azabı uzun zaman devam etse de ebedî değildir; bir gün sona erecektir” diyor. Zâhidü’l-Kevserî hazretleri bu meseleyi ele almıştır.
Nitekim Muhyiddin İbnü’l-Arabî şöyle söyler: “Cehennemden asla çıkamayacak olan Cehennemlikler dört kısımdır: Birincisi; Nemrud, Firavun ve benzeri kimselerdir ki, Allah’a karşı rablık dava etmişlerdir. İkincisi; Müşriklerdir; Allah’a şirk koşanlardır. Üçüncüsü; Muattaladır; Allah’ın fiillerini kabul etmeyen; O’nu âtıl bırakan kâfirlerdir. Dördüncüsü ise münâfıklardır. İnsan ve cinlerden oluşan bu dört grup, Cehennemin asıl sâkinleridir; oradan asla çıkmayacaklardır. Cehennemde ebedî kalanlar -Allah’ın haklarında tayin ettiği- cezalarının müddeti bittikten sonra, artık ateşe karşı bir ünsiyet (alışkanlık) kazanacaklardır. Acıyı hissetme hassaları kaybolup; artık elemi, sızıyı, ağrıyı duymaz hâle geleceklerdir. Hatta uykuda olan birinin -rüyada- gördüğü türden hayalî bir lezzeti bile hissedebileceklerdir.” (Muhyiddin İbnü’l-Arabî, el-Fütûhât-ı Mekkiyye, Beyrut, I/ vd; III, 98, 99; IV, )
İbn Teymiyye ise bâtıl görüşünü desteklemek için müstakil bir risale bile kaleme almıştır. Arada dağlar vardır. İbn Teymiyye, sadece bununla değil, tecsim ve teşbihe dair başka görüşleriyle ehl-i sünnetten çıkmıştır. İbnü’l-Arabî ise, Ehl-i sünnet’in bu hususta kabul ettiği iki görüşten, daha az sahih olanını kabul etmiştir.

17 Şubat Cuma

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası