Yazar:Anonim
Çevirmen: Selami Münir Yurdatap
Yayın Evi: Elips Kitapları
İSBN:
Sayfa Sayısı:
Karısı tarafından aldatılan ve bu yüzden kadınların sadakatsizliğine inanan Hükümdar Şehriyar, daha sonra evlendiği tüm kadınları öldürtmeye başlar: Kendince bir intikam yolu bulmuştur. Vezirin güzel ve akıllı kızı Şehrazat, bu duruma son verecek bir çare bulur ve hem kendisini hem de ülkesindeki genç kızları kurtarmak için Şehriyar’la evlenir. Ve macera böylece başlar Öyle bir mizansen oluşturur ki Şehrazat, tan yeri ağarırken masalın en heyecanlı yerine gelinmiş olur ve masalın sonunu merak eden Şehriyar, ertesi geceyi beklemeye mecbur olur. Bir süre sonra masal masal içine geçer, heyecan, merak dozu arttıkça artar ve Hükümdar Şehriyar bir türlü karısını öldürtemez
Tarihçesi çeşitli rivayetlere dayanan Binbir Gece Masalları, Doğu’nun şifahi kültürünün Şehrazat’ta vücut bulduğu, gelmiş geçmiş en iyi kaynaktır. Zengin içeriği, kurgusundaki ustalık, fantastik öğelerin bolluğu, küçükleri olduğu kadar büyükleri de kendine çekmeye devam etmektedir. Masallardan bahis açmışken, Binbir Gece Masalları hakkındaki söylentiyi de okuyucuyla paylaşalım istedik. Denilir ki, bu masalları henüz hiç kimse baştan sona okumamıştır ve baştan sona okuyan kişi ölür Masalların büyülü dünyasına da böylesi bir rivayet yakışırdı değil mi?
Okuyanları öldürüyor mu?: Elf leyle ve leyle Bu kült eserin tarihine, içeriğine ve çevirilerine dair rehber arayanlara: funduszeue.info İnsanlık tarihinin en meşhur edebî ürünlerinden biri 72 milletin bildiği, bilmese dahi duyduğu, duyduğundan haberdar olmasa dahi bir yerlerde izlediği, izlediğini bilmese dahi ezgilerini dinlediği, dinlediğini unutmuş olsa dahi başka bir kitapta adına rast geldiği o ünlü kitap: Binbir Gece Masalları Borges onun için, “Önce Hindistan’da sonra İran’da, sonra da Anadolu’da anlatıldı; son olarak Arapça kaydedilip Kâhire’de derlendi. Ve bu birleşimden Binbir Gece Masalları doğdu.” diyor. Bir toplum geçmişinden kaçamaz ve o geçmiş en şeffaf hâliyle masallarda gün yüzüne çıkar. Satır aralarında yatan toplumsal hafıza çağları aşan anlatılarla kuşaktan kuşağa aktarılır. Çin topraklarından Kuzey Afrika semalarına uzanan geniş bir coğrafyanın hafızası olan bu masallar okuru şaşkına çevirir ve okura hiç beklemediği enterasan olay örgüleri ile örneği olmayan bir deneyim yaşatır. Birçok elyazması bulunan bu masallar özellikle Fransızca’ya yapılan ilk çevirisi sayesinde dünya çapında tanınan bir eser haline gelmiştir. Opera, bale, film, roman, resim gibi birçok sanat eserinde bu masalların izini sürmek mümkün. Çoğu usta yazarın hayal ettiği “zirve üslup” özelliklerine sahip olan Binbir Gece Masalları özellikle postmodern edebiyat için de dipsiz bir kuyu gibidir. Homeros’un destanları Batı edebiyatının kaçınılmaz şekilde sığındığı bir çınar gölgesidir. Aynı şekilde bu masallar da hem Doğu hem de Batı edebiyatı için kadim bir çınar vazifesi görür. Onun gölgesi bir şekilde her dönem kendini hissettirir. Ünlü yazar Stendhal “Her yıl unutmak ve aynı keyifle yeniden okumak istediğim iki kitaptan biri” diyor bu masallar için ve karşısına Don Kişot’u yerleştiriyor. Ne muazzam bir ikili. Kaynağı İran masal derlemesi olan “Hezâr Efsane” eserine dayanan Binbir Gece Masalları, aynı zamanda Hint masal geleneğinden de beslenir. Özellikle “Pançatantra” eserinden üslup olarak çerçeve anlatı geleneğini alan bu masallar Arap sosuna bandırılmış şekliyle son hâlini alır. Şah Şehriyar tarafından öldürülmemek için gece boyunca masal anlatan Şehrazad’ın bu eşsiz masalları her kitap kurdu için doyumsuz bir okuma zevkinin kapısını aralayacaktır. 18+ özellikleri olan bu dünyadan her okur aynı keyfi almayacaktır belki de ama okumayan her okur aynı kuşkuyu ve pişmanlığı mutlaka yaşayacaktır. Orhan Pamuk bu masallar için “tamamını kimsenin okuyamadığı ancak okuyanların da öldüğü” söylentisini dile getirerek masallara ayrı bir gerilim dozu katmıştır. Hadi bakalım el mi yaman bey mi yaman! (Kitap Dünyam)
Merhaba canlar @okuyan_kadinlar_kulubu nün #heraybiryayınevi etkinliğinde Alfa Kitap olması sebebiyle ilk okunan, yayın evinin orjinal dilinden, tam ve resimli olan bu güzel baskısıyla Binbir Gece Masalları'nın birinci cildi oldu. En eski yazımı IX. yüzyılda, Suriye elyazmalarının olduğu kabul edilirse bin yıldan uzun süredir Binbir Gece Masalları bizlerle. Bu gün eserlerini severek okuduğumuz bir çok yazar, hayran kitlesi dahilinde. Batı dillerine da çevrildiği düşünülürse bu hiçte şaşırtıcı değil aslında. Yazımı IX. yüzyıl olsa da IIX. yüzyılda Arap kültürünün Doğu kültürüyle harmanlanmasıyla halk hikayeleri olarak ortaya çıkmış. Sözle anlatılarak yayılan hikayeler bir araya derlenmiş. Hikayelerin özünü eski bir Fars kitabı olan Bin Efsane oluşturmuş. Şehrazat öyküsünün dahil olmasının ardından Türkçe'ye ilk çeviri XV. yüzyılda yapılmış. Bununla birlikte Binbir Gece Masalları olarak anılmaya başlamış. Hikayelerin başlangıç noktasını hepimiz biliyoruz aslında. Adet yerini bulsun diyerek yine de bir girizgah yapmak istiyorum. Hikayeye göre Fars Kralı Şah Şehriyar eşinin kendisini aldattığını öğrenir ve öfkesini bütün kadınlara yansıtır. Çünkü onun gözünde artık bütün kadınlar yalancı ve sadakatsiz. İntikam düşüncesiyle önce eşini öldürür, ardından her gece yeni bir gelin alıp tan vakti idam etmeleri emrini verir. Ta ki karşısına vezirinin akıllı kızı Şehrazat çıkana kadar. Sonrası malumunuz. Hikayelerin ardı arkası kesilmez. Bitmemiş masal yapmışlar diyecek ve kendinizi bir masal labirenti içinde bulacaksınız. Hepsi sayısız nasihat içeren kıssadan hisse niteliğinde. Masalın başlangıcını unuttuğunuz da oluyor, sayfaları merakla çevirdiğinizde. İkinci cildiyle devam ediyorum kaldığım yerden. Keyifli okumalarınız daim olsun Kitapla kalın (İlknur Hellaçoğlu)
Gözümün Önünde Binbir Gece Masalları: Sevgilim ile okumaya başladığımız bu kitabı binbir gece (yaklaşık 3 yıl) hiç aralıksız birbirimize okuyacağız. Kendim bulduğum bir kehanete göre binbir gece aralıksız masallar okunursa evleneceğiz. Umarım güzelce bitirip bu yazıyı okuyan herkesi düğünüme çağırırım. Üç yıl sonra görüşürüz… (Umut Cihan)
Anonim - Binbir Gece Masalları kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Binbir Gece Masalları PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Anonim Fransızca kökenli bir kelimedir. Sıfat olarak adı sanı bilinmeyen anlamına gelir. Aynı zamanda kim tarafından yapıldı ya da ne zaman ortaya çıktı bilmeyen şeklinde de anlamak mümkündür.
Kitaplar çeşitli nedenlerle "Anonim" olarak adlandırılabilir:
* Resmi olarak bu isim altında yayınlanmış olabilirler
* Belirli bir yazara atfedilmeyen geleneksel hikayelerdir
* Genellikle belirli bir yazara atfedilmeyen dini metinlerdir
© Tüm Hakları Saklıdır.
Sitedeki içerikler izinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Yayınlanan yazı ve yorumlardan yazarları sorumludur. funduszeue.info ile bir bağlantı kurulamaz, site sorumlu değildir.
Fasulye Sırığı Masalı oku için en doğru yerdesiniz. Yoksul bir ailenin başından geçen olayları anlatan fasulye sırığı masalı çocuklar arasında en çok sevilen masallar arasınadır. Çocuğun eline geçen birkaç tane fasulye tanesi ile asıl macera başlar. Sihirli fasulye sayesinde bulutların üzerine ulaşınca burada bir şato görür ve içeri girer. Bu bağlamda Sihirli Fasulye Sırığı Masalı ana fikri ve karakterleri anlatılmaktadır. Bu karakterler ve ana fikir, masal hakkında bilgi vermektedir.
Fasulye Sırığı Masalı, aslında bir İngiliz masalıdır. Bu masalın çok çeşitli varyantları bulunmaktadır. Türkçeye ise bu masal Füsun Çevikel'in çevirisiyle Sihirli Fasulyeler adıyla kazandırılmıştır. İngiliz varyantına dair özeti verecek olur:
Sefalet içinde yaşayan Jack'in annesi ellerindeki son ineği satması için pazara göndermiştir. Ancak Jack yolda karşılaştığı bir adama sihirli fasulye taneleri karşılığında elindeki ineği verir. Döndüğünde annesi Jack'e çok kızar ve akşam yiyecek bir şey olmadığından Jack yatağa gidince kadın da fasulyeleri pencereden dışarı atar. Fasulyeler de bunun üzerine birdenbire gökyüzüne ulaşana dek büyür. Jack dışarı çıkıp fasulye sırığına tırmanarak bulutlar ve dağların üzerinde bir devin yaşadığı ülkeye varır. Jack orada bulunan devin uyumasını fırsat bilerek ilk gidişinde altın paralar, ikincisinde altın yumurtlayan tavuk ve üçüncüsünde ise sihirli bir harp getirmeyi başarmış, ama her seferinde dev tarafından yenilmekten devin iyi yürekli karısı tarafından kurtarılır.
Evvel zaman içinde kimsenin pek bilmediği bir ülkenin uzak mı uzak bir köyünde, dul bir kadınla oğlu yaşarmış. Öylesine yoksullarmış ki paraları yok denecek kadar azmış. Rosi adını verdikleri bir inekten başka bir şeyleri de yokmuş.
Kadın her sabah Rosi'nin sütünü sağar, sonra da kasabaya götürür satar, kazandığı parayla yiyecek bir şeyler alıp eve dönermiş. Oğlu Jack ise miskin miskin yatarmış.
Onlar böyle zar zor geçinip giderken günlerden bir gün Rosi süt vermeyince, Jack ve annesinin bir lokma ekmek satın alacak paraları kalmamıştı.
İkisini de bir düşüncedir almış. Doluya koymuşlar almamış, boşa koymuşlar dolmamış. Ne yapsak ne etsek derken Rosi'yi satmaya karar vermişler.
Annesi Jack'e, "Artık Rosi'den bize fayda yok, en iyisi onu kasabaya götür de sat. Eline geçen parayla da ekebilmemiz için buğday tohumu al." demiş.
Jack ineğin yularından tutup isteksiz adımlarla kasabaya doğru yola koyulmuş. Az gitmiş, uz gitmiş dere tepe düz gitmiş, tam kasabaya varacakları sırada karşılarına ihtiyar bir adam çıkıvermiş.
Bu sevimli ihtiyarın sakalı öyle uzunmuş ki neredeyse yere değecekmiş. Hiç sakal bu kadar uzar mı demeyin, bizim Jack de böyle demiş ama sonunda hiçbir şeyin imkansız olmadığına inanmış.
Fakat uzunca bir süre şaşkınlığını üzerinden atamamış. Çünkü Rosi bile ihtiyarı görünce hayretinden mölemeye başlamış.
Uzun sakallı ihtiyar önce keyifli keyifli gülümsemiş. Sonra elindeki fasulye tanesini Jack'e göstererek, "İneğini bana verirsen, ben de sana bu fasulye tanesini veririm." Demiş.
Jack, ihtiyarın bu sözleri karşısında ilkin biraz duraksamış. Sonra ihtiyara, "Sen ne söylediğinin farkında mısın? Diye çıkışmış.
İhtiyar "Hemen sinirlenme, bu öyle senin bildiğin gibi fasulye tanesi değil."
Jack "Basbayağı fasulye işte"
İhtiyar "Beni dinlersen karlı çıkarsın. Çünkü bu fasulye tanesi sihirlidir. Köyüne geri döndüğünde bunu ekersen, bir gecede büyüyüp boyunun göğe kadar uzandığını göreceksin"
Jack merakla sormuş "Yaaa! Gerçekten doğru mu söylüyorsun,"
İhtiyar "Tabiki, şimdi kabul edecek misin önerimi?"
Jack düşünmüş taşınmış, sonrada burnunu kaşımış. İhtiyara dönüp, "Peki, senin dediğin gibi olsun." demiş. Bunu duyan Rosi uzun uzun mölemiş.
"Siz kendi yolunuza, ben kendi yoluma" diyerek kötün yolunu tutmuş bizim Jack. "İyi mi yaptım, kötü mü yaptım?" diye düşüne düşüne sonunda köyüne varmış.
"Anne bak sana ne getirdim" diye seslenmiş annesine, annesi merakla yanına gitmiş, Ardından jack olanları bir bir anlatmış.
Annesi dinlemiş, o anlatmış. O anlatmış annesi dinlemiş. Dinledikçe kaşlarını çatmış, dudaklarını bükmüş. Sonrada "Hadi ver şu fasulye tanesini" demiş kızgın kızgın.
Jack elindeki fasulye tanesini çıkarıp annesine uzatmış. Jack ne bilsin başına gelecekleri. Meğer annesinin sevineceğini sanmış. Annesi fasulye tanesini eline aldığı gibi pencereden dışarı fırlatmış.
"Seni gibi düzenbaz, senin sadece tembel olduğunu sanıyordum. Ama sen akılsızmışsın da…" diye bağırmış.
Bizim Jack kendisini odasına zor atmış. O gece ne ekmek yemiş ne de su içmiş. Yorgunluktan oturduğu yerde uyuyakalmış.
Ertesi gün güneşin ilk ışıklarıyla uyanınca temiz hava almak için pencereyi açmış. Bir de ne görsün! Karşısında kocaman bir fasulye sırığı duruyormuş.
Pencereyi hızla kapatıp dışarıya fırlamış. Fasulye sırığını aşağıdan yukarıya şöyle bir süzmüş.
"Bizim ihtiyarın söyledikleri doğruymuş meğer," demiş hayretle. Sonra da fasulye sırığının nereye kadar uzandığını merak edip tırmanmaya başlamış.
Tırmandıkça tırmanmış, yükseldikçe yükselmiş. Bir de aşağı bakmış ki her yer küçücük görünüyor.
"Amma da tırmanmışım ha!" Demiş. Sanki o tırmanıyor fasulye sırığı uzuyormuş. Sonunda kendini bir bulutun üzerinde bulmuş. Bulut kaşını şöyle bir kaldırmış.
"Üzerimde tepinmekten vazgeç artık, hem sen ne arıyorsun burada?" Demiş.
Jack kekelemeye başlamış: "Be… Be.. ben burayı merak ettim de…"
"Öyleyse arkana bak" demiş bulut.
Jack arkasına dönünce bir de ne görsün! Taştan yapılmış kocaman bir şato. Buluttan buluta atlayarak şatonun kapısına varmış. Yavaşça kapıyı açıp içeri bakmış. Karşısında bir dev kadın olduğunu görünce biraz irkilmiş tabi. Dev kadın gür bir sesle haykırmış:
"Sen de kimsin, benim evime izinsiz nasıl girersin?" Bu sözleri duyunca Jack'ın ayakları geri geri gitmiş. Ama sonra cesaretini toplayıp, "Bana verebilecek yiyeceğiniz var mı? Çok acıktım da" demiş
Dev kadın gülümsemiş. "Hadi içeri gel. Sana yeni yaptığım çöreklerden vereyim."
Jack çöreği tam ağzına götürecekmiş ki şato büyük bir gürültüyle sarsılmış. "Eyvah!" demiş dev kadın. "Kocam geliyor. Hemen saklanmalısın. Çünkü benim kocam çocuklara hiç dayanamaz. Bir lokmada yutuverir onları."
Jack bunları işitince eli ayağına dolaşmış. Dev kadın: "Çabuk şu fırının arkasına gir." demiş.
Jack hızla fırının arkasına saklanmış. Bir yandan da "Dev adam ya beni yakalasa!" diye düşünüyor, tir tir titriyormuş. Dev, kapıyı sertçe açmış ve neşeli bir şekilde şarkı söylemeye başlamış.
İnsanları çok severim, kokularını alırım, nerede olduklarını hemen anlarım. Ben iyi bir devim. "Hımm… Burada bir çocuk var galiba. Nerede hadi söyle" demiş karısına.
Devin Karısı: "Ne çocuğu, dün akşam yediğin koyun etinin kokusudur." Dev adeta eşine inanmıştı ama etrafta da kimsecikler yoktu.
Dev yemeği yedikten sonra altınları saymaya başlamış. Bir.. Üç… Derken uyuyakalmış. Bizim Jack saklandığı yerden çıkarak, devin elinden altın kesesini yavaşça çekmiş. Altınları içine doldurup hızla oradan uzaklaşmış.
Bulutların üzerinden atlaya zıplaya düşe kalka, fasulye sırığına ulaşmış. Fasulye sırığına sıkıca tutunarak aşağıya inmiş.
Jack'in annesi altınları görünce hem çok sevinmiş hem de bu işe bir türlü akıl sır erdirememiş. Aradan günler, haftalar aylar geçmiş.
Altınlar da suyunu çekmiş. Jack çaresiz yine sırığına tırmanmış. O sırada bulutlar uyuyorlarmış. Bir tanesi gözlerini açmış. "Yine mi sen, yoksa evin şatosuna mı gidiyorsun?"
"Evet," diye karşılık vermiş Jack.
"Biraz dikkatli olsan iyi edersin" demiş bulut. Sonra da "pişman olabilirsin."
"Sağ ol, ben ne yaptığımı iyi bilirim."
"İyi öyleyse, sen bilirsin benden söylemesi" demiş bulut.
Jack'i şatonun kapısında devin karısı karşılamış. "Doğrusu senden biraz kuşkulandım, geçen sefer geldiğinde bir kese altınımız kayboldu."
Bunları duyan Jack: "Yaaa, demek öyle!" demiş ama bir yandan da kendini çok kötü hissetmiş. Çünkü devin karısının ona yaptığı iyiliği unutamıyormuş.
Dev kadın onu içeri almış, sonra da ona güzel bir kahvaltı hazırlamış. Bizim Jack tam yumurtasını ağzına götürecekken, şato şiddetli bir şekilde sallanmaya başlamış. Dev kapıyı açıp içeri girmeden, Jack çabucak fırınına arkasına girivermiş.
Dev yine aynı şarkıyı söylüyormuş. "İnsanları çok severim, kokularını alırım, nerede olduklarını hemen anlarım. Ben iyi bir devim." diye mırıldanırken karısı onun bir şey sormasına fırsat vermeden,
"Canım kocacığım! Bugün sana güzel yemekler yaptım. Hemen kokusunu aldın değil mi? demiş.
Dev, gevrek gevrek gülmüş. "O kadar çok acıktım ki, anlatamam" demiş. Bu sırada devin elinde bembeyaz bir tavuk varmış, karısı:
"Onu bana ver de yarın pişireyim," demiş.
" Olmaz," diye bağırmış dev. Hem de öyle bir bağırmış ki bir ara Jack'ın annesi bile başını kaldırıp gökyüzüne bakmış.
Dev elindeki tavuğu yere bırakmış. Ona "Yumurta" diye emretmiş. Onları izleyen Jack, hayretler içinde kalmış. Çünkü tavuk, altın bir yumurta yumurtlamış.
"Vay canına!" demiş Jack yavaşça. Çok geçmeden dev uykuya dalmış. Jack fırının arkasından çıktığı gibi tavuğu kapmış.
Tavuk neye uğradığını şaşırmıştı. Bizim Jack doğruca fasulye sırığının yanına koşmuş. Gökyüzünden aşağıya öyle bir hızlı inmiş ki bir anda kendini bahçede bulmuş.
Hemen annesine seslenmiş: "Annee. Annee!.. Sana çok sevineceğin bir sürprizim var." Oğlunun sesini duyan kadın, pencereden başını uzatmış. "Ne var ne oldu" diye sormuş.
Jack gururla gülümsemiş." Yumurta!" der demez, tavuk altın bir yumurta yumurtlamış.
Kadın gözlerine inanamamıştı, sonra da Jack'e dönüp, "Bana bak, ben senin çalışmanı istiyorum, çalmanı değil!" Jack bu işe biraz bozulmuş. Fakat annesinin bu sözlerini hiç umursamamış.
Gel zaman git zaman derken Jack, yeniden devin şatosuna gitmeyi kafasına koymuştu. Ertesi gün sabah erkenden kalkmış ve annesine görünmeden fasulye sırığına tırmanmaya başlamış.
Şatoya vardığında etrafta kimsecikler yokmuş. Ne devin karısı ne de dev… Jack yavaşça kapıyı açmış. İçerde de kimsecikler görünmüyormuş. Önce saklanacak bir yer aramış. Yine fırının arkasına saklanırsam, beni hemen bulurlar, diye geçirmiş içinden.
Odanın ortasında dolanıp dururken bir dev heykeli ilişmiş gözüne. Bizim Jack'in gözleri ışık ışık parlamış. Tam O anda şato sallanmaya başlamış. Jack de kendini heykelin arkasına zor atmış.
Dev her adım atışında yer yerinden oynuyormuş. Sizin de duyduğunuz gibi yine aynı şarkıyı söylüyormuş. Niye mi? Jack'in kokusunu almış da ondan.
Bu arada Jack gizlice devi izliyormuş. Dev gür sesiyle haykırmış: "O çocuk burada. Bu kez onu mutlaka bulacağım!" Onu duyan karısı koşup gelmiş." Ne çocuğu, çocuk buradaysa ben niye görmedim?" Diye sormuş.
Dev önce yeri göğü inleten bir kahkaha patlatmış. Öyle ki arkasına saklandığı heykel devrilecek diye Jack'in ödü kopmuş. Neyse ki böyle bir şey olmamış.
Dev: "Ben öyle diyorsam, öyledir. Yoksa bana inanmıyor musun?" diye bağırmış.
Karısı: "Tabi inanıyorum, ama nereye saklanmış olabilir ki" diye sormuş.
"Şu fırının arkasına bak bakalım" demiş.
Fırının arkasına bakmışlar, ama bulamamışlar. Aramışlar taramışlar, en sonunda evin altını üstüne getirmişler.
"Yok, yok, yok… işte" demiş devin karısı. Bu sırada masanın üstünde duran arpa takılmış gözüne "bu da ne" diye sormuş karısı
"Görmüyor musun, bu bir arp" demiş dev. Sonra da "Çal," diye emretmiş.
Arp kendi kendine öyle güzel melodiler çalıyormuş ki yıldızlar yanıp sönmeye güneş gülümsemeye, ay güneşin etrafında daha hızlı dönmeye başlamış. Bu harika melodilere bulutlar keyiflenmiş, keyiflendikçe dinlemiş.
Sonunda uykusu gelmiş biraz sonra bu güzel melodilerin yerini devin horultusu almış.
Devin derin bir uykuya daldığını gören Jack, masaya tırmanıp sessizce arpı kucaklamış. Küçük ve hızlı adımlarda kapıya doğru koşmaya başlamış.
Tam bu şurada hiç beklemediği bir şey olmuş. Ne mi olmuş? "İmdat, kurtarın beni!" Diye bağırmaya başlamış arp.
Bu sesle uykusundan uyanan dev, Jack'i görünce, "seni gibi hırsız, seni! Burada olduğunu biliyordum. Demek altınlarımı ve tavuğumu sen çaldın ha? Ben şimdi sana gösteririm." diye çıkışmış.
Jack soluk soluğa koşuyormuş. Dev de arkasından gidiyormuş. Jack fasulye sırığından aşağı iniyor dev de onu takip ediyormuş.
Dev aşağı indikçe fasulye sırığı onun ağırlığıyla sallanıyormuş. Sonunda Jack avaz avaz bağırmaya başlamış: "Anneee… Annee!.. Çabuk bana bir balta getir!" Oğlunun acı acı kendisine seslendiğini duyan anne, baltayı kaptığı gibi dışarı fırlamış.
Fasulye sırığından aşağıya inmeye çalışan devi görünce dizlerinin bağı çözülmüş. Ne yapacağını şaşırmış: Jack çarçabuk baltayı eline alıp bir vuruşta fasulye sırığını ortadan ikiye ayırmış
Fasulye sırığı yıkılınca, dev de büyük bir gürültüyle yere yığılmış. Devin öldüğünü gören Jack Annesine sarılmış.
Gözyaşlarını tutamayan annesi: "Az kalsın yüreğime inecekti. Bir daha kimsenin malını çalmanı istemiyorum."
"Ama bunlar onun malı değil ki. O da başkasının malını çalıyordu." diye kendini savunmuş Jack.
Annesi onun bu sözlerine kızmış. "Bütün bunlar, senin yaptıklarının doğru olduğunu göstermez. Çalışıp hak ettiğin kadar kazanmalısın. Sonra da Allah'a şükretmelisin."
Jack biraz düşündükten sonra annesinin bu sözlerine hak vermiş. Aradan günler, aylar geçmiş. Dinleyen herkes bu masalın sonuna şaşmış.
Bizim Jack yakışıklı bir delikanlı olmuş. Gerçekten de o günden sonra durmadan çalışıp çabalamış. O çalıştıkça arp, birbirinden güzel melodiler çalıyormuş. Bütün hayvanlar neşelenip ona eşlik ediyormuş.
Çok geçmemiş ki arpın ünü bütün ülkeye yayılmış. Çaldığı melodiler, dilden dile dolaşır olmuş. Günlerden bir gün ortalığa bir söylenti yayılmış. Herkes birbirine, "Prenses arpı görmeye gelecekmiş" diyormuş.
Jack'ın buna inanası gelmemiş. Ne zaman ki prensesi karşısında görmüş, işte o zaman inanmış. Heyecandan dili tutulmuş ve hiçbir şey söyleyememiş. Çünkü prensese aşık olmuştu. Tabi prenses de ona.
Bizim Jack, ne diyeceğini bilememiş ama arp onun yerine dile gelmiş.
"Birbirini sevenler evlenip mutlu olsun. Prenses ve Jack benim sesimi duysun" demiş. Bunu duyan prenses ve Jack birbirlerine bakmışlar.
Jack: "Benimle evlenir misin? Sevgili prensesim" demiş.
Prenses bu teklifi memnuniyetle kabul etmiş. Dillere destan bir düğünleri olmuş. Arp tatlı tatlı çalmış, onlar dans etmiş. Bunu gören herkes dansa katılmış.
Yıllar sonra Jack ülkeye kral olmuş. Doğruluktan ve dürüstlükten hiç ayrılmamış. Halkıyla sonsuza dek mutlu bir şekilde yaşamış.
Söylentiye göre arp hala kimsenin bilmediği bir yerde harika melodiler çalmaktaymış. Onu, yalnız hissetmesini bilenler ve bu masalı okuyanlar duyabilirmiş.
MASAL OKU - Çocuklar İçin En Güzel, Kısa, Uzun, Uyku Getiren, Zeka Geliştirici Masal, Öykü ve Hikaye Oku - DinleHer edebi metinde olduğu gibi masallarda da ana fikir ve ana duygu gibi ana düşünceler çıkarılmaktadır. Masalların en önemli özelliklerinden biri de bu noktada öğüt verici nitelikte olması ve kötülerin cezalandırılarak iyilerin ödüllendirilmesidir. Her metinde ana fikir ve az ya da çok olsa da karakter vardır. Sihirli Fasulye Sırığı Masalı karakterleri ve ana fikrine bakacak olursak:
Ana fikir: Hayatta karşımıza çıkan küçük fırsatlar asla geri çevrilmemelidir. Bu fırsatlar değerlendirilmelidir.
Karakterler:
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası