genç kalemler dergisi kurucuları / GENÇ KALEMLER - TDV İslâm Ansiklopedisi

Genç Kalemler Dergisi Kurucuları

genç kalemler dergisi kurucuları

Hüsün ve Şiir

"Hüsün ve Şiir" (veya "Hüsn ü Şiir") dergisi, Nisan - Ekim `da ilk üç sayısı Manastır`da, son beş sayısı Selanik`te olmak üzere toplam 8 sayı yayınlanmıştır. 5. sayıdan itibaren derginin başlığına "Musavver" (resimli) kelimesi eklenmiştir. Derginin kurucuları ve sahipleri İsmail Suphi (daha sonra alacağı ve bugün daha çok tanındığı ismiyle Suphi Ethem) ve Hüseyin Hüsnü Beylerdir. İlk üç sayının sorumlu müdürü İsmail Hakkı Bey, son beş sayının sorumlu müdürü ise Abdullah Feyzi Bey`dir.

"Hüsün ve Şiir" daha çok, genç Rumelili aydınların yazdığı bir yayın organıdır. Derginin önemli yazarları arasında, (başyazar) Ali Canip(Yöntem), İsmail Suphi (Suphi Ethem), Mustafa Nermi, í‚kil Koyuncu, Kazım Nami(Duru), Rasim Haşmet, Ömer Seyfettin Beyler vardır.

"Hüsün ve Şiir", yayınlandığı dönemde Rumeli`nin tek Türk edebiyat ve bilim dergisi olması açısından Türk basın tarihinde önemli bir yere sahiptir. Ayrıca, "Genç Kalemler" dergisinin öncülü olması açısından da dikkate değerdir. "Hüsün ve Şiir" 8 sayı çıktıktan sonra ismi "Genç Kalemler" olarak değiştirilmiş ve "Genç Kalemler"in ilk sayısı, "Hüsün ve Şiir"in devamı olarak "" şeklinde numaralandırılarak yayımlanmıştır. Derginin ismiyle birlikte sahipliği ve sorumlu müdürü de değişmiştir. Bununla beraber, içerik itibariyle "Genç Kalemler"in birinci cildinin "Hüsün ve Şiir"den belirgin bir farklılığı olduğu söylenemez. Başyazarı ve yazar kadrosunun önemli bir bölümü de aynı kalmıştır.

"Hüsün ve Şiir" daha ziyade bir edebiyat dergisi olarak tanınsa da çok daha kapsamlı bir içeriğe sahiptir. Telif ve tercüme edebi ürünler dışında; toplumbilim, Darwin`in Evrim Kuramı, yabancı edebiyatlar (Latin edebiyatı tarihi, Çin ve Batı edebiyatları), anarşizm, eğitim ve kadın, güncel siyaset ve müzik derginin ilgi gösterdiği ve görece kapsamlı şekilde ele aldığı konu başlıklarıdır. "Hüsün ve Şiir"in isminin değiştirilmesi de bu isim ile dergi içeriğinin uyumsuzluğundan kaynaklanmıştır.

Kaynaklar

Vikipedi

II. MEŞRUTİYET D&#;NEMİ T&#;RK EDEBİYATI - &#;nite 6: Mill&#; Edebiyat Anlayışı ve Yeni Lisan &#;zeti :

Ünite 6: Millî Edebiyat Anlayışı ve Yeni Lisan

Öncü Çalışmalar

Millî Edebiyat Hareketinin kökleri Tanzimat yıllarında Türklük hakkındaki bilimsel çalışmalara kadar gider. Daha sonra Mehmet Emin Yurdakul'un Türkçe Şiirleri aynı ruhu beslemiş, 'te Çocuk Bahçesi dergisindeki edebî tartışmalar da Millî Edebiyat Hareketinin yolunu açmıştır. Bir düşünce hareketinin ya da sanat anlayışının kendisini geniş kitlelere tanıtabilmesi ve kabul ettirebilmesi için yayın organlarına ihtiyacı vardır. Başlangıçta gazete ve dergiler bunun en önemli kolunu oluşturmuşlardır. Millî edebiyat “Yeni Lisan” makalesinin Genç Kalemler dergisinde yayımıyla kendini ifade etmeye başlar. Ancak bir kaç yıl öncesinde önemli bir son adım da Türk Derneği'nin çalışmalarında gerçekleşir. 'de kurulan Türk Derneği, Türk milliyetçiliği düşüncesi etrafında oluşturulmuş ilk dernektir. Kurucuları arasında Ahmet Mithat Efendi, Emrullah Efendi, Necip Asım ve Bursalı Mehmet Tahir gibi birçok isim vardır. Sadece bilimsel çalışmalar yapmayı hedefleyen derneğin nizamnamesine göre derneğin amacı, "Türklerin âsâr-ı atikasını, tarihini, lisanlarını, avâm ve havâs edebiyatını, etnoğrafya ve etnologyasını, ahvâl-i içtimaiyye ve medeniyet-i hazıralarını, Türk memleketlerinin eski ve yeni coğrafyasını araştırıp ortaya çıkararak ve bütün dünyaya yayıp dağıtmak, Türk dili ve imlasını ıslah, gramerini tanzim, kelimelerini toplamak ve bir sözlük meydana getirmektir".

Türk Derneği , başlangıçta Sırat-ı Müstakim dergisini kendisine yayın organı olarak seçse de yılında Türk Derneği Dergisini çıkarmaya başlar. Aylık yayımlanan bu derginin kapağında “Türklüğe dair tetebbuatı havi,” cümlesi bulunmaktadır. Derginin ilk sayısında yer alan “Beyanname” başlıklı yazıya göre Türk Derneği, Osmanlı'da yaşayan gönülleri bir, dilleri ayrı insanları aynı maksat etrafında birleştirmek için millî dille yani Türkçe’yle konuşmayı esas almaktadır. Bunun için de dilin içeriğinin ortaya konulması, sadeleştirilmesi ve anlaşılır bir hale getirilmesi gerekmektedir. Çünkü bu yıllarda Türkçe’yle ilgili olarak düzenli bir dil olmadığı, bunun için de öğrenilmesi zor bir dil olduğu ve edebî eser yazılamayacağı konusunda olumsuz düşünceler vardır.

Türk Derneği resmî yazışmalarda da anlaşılır bir dil kullanımını teklif eder. Fakat bu teklif Türk Derneği'ni tasfiyecilik suçlamasıyla karşılaştırır. Dernek çok idealist bir anlayışla yola çıkmış olmasına rağmen daha çok yöneltilen suçlamaları cevaplamak için gösterdikleri çabalar arasında hedeflerine varmış gibi görünmez. Yine de Türk Derneği'nin çabaları Yeni Lisan'ın önünde önemli bir birikim ve son deneyimdir. Dernek Rusçuk, İzmir, Kastamonu ve Budapeşte'de açılan şubeleriyle iyi niyetli çalışmalar yapmıştır. Dergide yer alan Orta Asya Türklüğü konusundaki yazılar, Osmanlı Türklerinin bu konuyu tanımalarını sağlaması açısından önemlidir. Uzun bir zaman tasfiyecilik suçlamalarıyla uğraşan Türk Derneği'nin 'den itibaren çalışmaları azalır ve üyelerinin bir kısmı yeni kurulan Türkçü derneklere geçer.

Millî Edebiyat Anlayışı: Genç Kalemler ve 'Yeni Lisan'

'Yeni Lisan' hareketi 'de Selanik'te çıkmakta olan Genç Kalemler dergisinde başlar. Sadece dil ve edebiyat odaklıymış gibi görünmesine rağmen aslında çok yönlü İlmî, fikrî ve siyasî boyutları olan bir harekettir. Hareketin öncüleri Ömer Seyfettin ve Ali Canip'tir. Fikir babası ise Ziya Gökalp'tir. Yeni Lisan, yüzyıl ortalarından itibaren ilmî alanda başlayan ve fikrî bir akım haline gelmiş olan Türk milliyetçiliğinin daha fazla yayılarak benimsenmesini edebiyat üzerinden sürdürmüş, Türk milletinde bir uyanışı gerçekleştirmiştir. Yeni Lisan, bir anlayış olarak Türk millî edebiyatının yeniden doğuşunu sağlayacak prensipleri içermektedir. Prensipler, Genç Kalemler dergisinde yer alan 'Yeni Lisan” makalesinde ortaya konur. Prensipleri içeren makale aynı zamanda bu dil ve edebiyat anlayışının adı olarak da benimsenir. Fakat sonraki yıllarda Yeni Lisan daha geniş bir etki alanı oluşturur ve Yeni Hayat' adı verilen bir yaşama biçimi ortaya çıkarır.

Savaşlarla geçen 'ye kadar devam eden edebî süreç bir 'tükenme' ve 'yeniden doğma' ruhunu içinde barındırması bakımından iki ana devrede değerlendirilebilir. Birinci devreyi edebî bakımdan asıl şekillendiren Yeni Lisan'ın ileri sürdüğü bütün hayatı kapsayan anlayıştır. Ancak Yeni Lisan'ın tesir alanı 'Memleketçi Edebiyat' diye de adlandırılan Cumhuriyetin ilk yıllarının edebiyatına kadar sürer. Burası ikinci devre sayılabilir. Bu dönemde Yeni Lisancıların teklif ettiği edebiyat anlayışının, artık kendi prensiplerinin yerleştiği bir hal kazandığı görülür.

meşrutiyetinden sonra İstanbul'da istibdat ve kargaşa hâkim olmuştur. Bu nedenle İstanbul, Yeni Lisan gibi geniş kitleleri kavrayıcı hareketlere uygun bir ortam değildir. Bu nedenle Ziya Gökalp, Ali Canip ve Ömer Seyfettin hareketi Selanik'te başlamışlardır. Mehmet Necip Bey'in dilde sadeleşme hareketinin İzmir'de olması (), Yusuf Akçura'nın “Üç Tarz-ı Siyaset” makalesinin Mısır'da () neşredilmesi gibi “Yeni Lisan”ın da Selanik'te başlayan bir hareket olması, İstanbul'un bu yıllardaki manzarasını göstermesi bakımından anlamlıdır. Yeni Lisan'ın yayın organı Genç Kalemler , 'dan itibaren Hüsn ve Şiir adıyla çıkmakta olan bir dergidir. yılları arasında 8 sayı olarak neşredilmiş olan Hüsn ve Şiir dergisi, adından da anlaşılabileceği gibi gerçekten bir sanat ve edebiyat dergisidir. Dolayısıyla etrafında bir millî bilinç oluşturacak dil anlayışına sahip değildir. Bir süre sonra Ali Canip'in teklifiyle derginin adı Genç Kalemler olarak değiştirilir. Artık dergi sadece sanat ve şiirle meşgul olmayacak sayfalarında ilmî yazılara da yer verilecektir. Hüsn ve Şiir'den Genç Kalemler e geçiş, milliyetin esasının dil olduğuna inanan Ömer Seyfettin'in Ali Canip'le yakınlaşmasına sebep olur. Ali Canip'e 28 Ocak tarihli “() edebiyatta, lisanda bir ihtilal vücuda getirelim” cümlesiyle bir dil ve edebiyat anlayışı meydana getirme konusunda teklif taşıyan mektubunu yazar. Mektupta yer alan fikir, Ali Canip aracılığıyla Gökalp'la paylaşılmış ve onun da desteği alınmıştır. Böylece dilde ve edebiyatta değişiklik yapacak üç isim bir araya gelmiş olurlar. Ömer Seyfettin ve Ali Canip ayırabildikleri paralarla derginin ikinci cildinin ilk sayısını çıkarmaya çalışırlarken Gökalp aracılığıyla İttihat ve Terakki'den yardım temin edilir. Yardım kabul edilse de yapılacak yayın ve çalışmalara karışmama şartı partiye iletilir. Çünkü Yeni Lisan basit bir gençlik hevesi ya da bir siyasal partiye bağlı dil anlayışı olarak görünmek istemez. Bundan sonra dil hareketinin prensiplerini ortaya koyan beyanname niteliğindeki ilk makale yazılır. Bu yazı Ömer Seyfettin tarafından “Yeni Lisan” başlığıyla kaleme alınmıştır. Bu yazıyla birlikte Genç Kalemler dergisinin ikinci cildi de başlar. Derginin birinci cildi "yarım aylık yani 15 günde bir çıkan edebî ilmî dergi" cümlesiyle 6 sayı çıkmıştır. Makalenin sonunda imza yerine ‘?’ işareti vardır. Bu uygulamanın temelinde, Yeni Lisan anlayışının tek bir kişiye mal edilmesine engel olmak gerekçesi yatar.

Genç Kalemlerde bundan sonra da yazarların tenkitçiler karşısında daha kalabalık görünmek arzusuyla rumuz kullanmayı devam ettirdikleri görülmektedir. Yine sıkça kullanılan ‘Tahrir Heyeti’ imzası da derginin yazar kadrosunun ne denli ortak bir tavır içerisinde olduğunu göstermektedir.

Genç Kalemler dergisi yazarlarının Balkan Savaşı'na katılmak için dergiyi tatil etmesi üzerine yayımını 15 Ekim tarihli dördüncü cildin sayısı ile durdurur. Yeni Lisan, ilk 13 sayısı boyunca başlığının altında “Yeni lisanın tamimine hizmet eder” cümlesiyle yayımlanmıştır. Bu cümle sayıdan itibaren “Yeni lisan ve yeni hayat müdafiidir” şeklinde değiştirilir.

Hareketi etraflıca anlatmak, tenkitlere cevap vermek ve giderek sistemleştirmek arzusuyla 'Yeni Lisan' başlıklı makalenin yayımı Genç Kalemlerin diğer sayılarında da sürdürülmüştür. Dergide dilde sadeleşme özendirilmeye, sadeleşmenin prensipleri belirlenmeye, Türkçe’nin bilim ve sanat dili olarak yeterliliği ve güzelliği ispatlanmaya ve bir edebiyat anlayışı oluşturulmaya çalışılmıştır. “Yeni Lisan” makalesinde anlatıldığına göre Genç Kalemler milletçe ilerleme fikrinin temelinde millî dili görmektedir. Yine aynı makaleye göre Türk milletinin ilerlemesi için gerekli olan Türkçe, asırlar içerisinde önce Arapça ve Farsçanın sonra da Fransızcanın tesirinde kalmış, kendi kimliğini kaybetmiştir. Bu durum dil kadar edebiyatın da bozulmasını ve yapaylaşmasına sebep olmuştur. Dilin yabancı unsurlarından ayıklanmasıyla bunlardan kurtulmak mümkün olacaktır. Yazı dilinin konuşma dilinde birleştirilmesi gerektiğine inanan Yeni Lisancılar tasfiyeci bir anlayış sergilemezler. Ömer Seyfettin'e göre, o zamanın lisanındaki Arabî ve Farisî kaideleriyle yapılan terkiplerin mutlaka Türkçe kaidesiyle yapılması gerekmektedir. İstanbul Türkçesi en tabiî bir lisandır. Türkçe sarfımızı tanımalı, onun üzerine ifsat edici bir leke gibi düşen ecnebi kaideleri atmalıyız.

Yeni Lisan makalesinin prensipleri şu şekildedir:

  1. Arabî ve Farisî kaideleriyle yapılan bütün terkipler terk olunacak. Fevkalade ve sevk-i tabiî gibi klişe olmuş şeyler müstesna
  2. Türkçe cem edatından başka katiyyen ecnebî cem edatları kullanılmayacak: Örneğin; ihtimalat yerine ihtimaller yazılacak.
  3. Eya, ecil, ez, men gibi diğer Arabî ve Farisî edatlar da atılacak. Ancak tamamıyla Türkçeleşmiş olan ama şayet, şey, keşke, lâkin yani gibileri kullanılmaya devam edilecek.

“Yeni Lisan’’ makalesinde bilimsel kavramların aynen kullanımına devam edileceği belirtilir, Arapça’nın ve Farsça’nın gramer kurallarıyla yapılmış terkiplerle bu dillere ait çoğul edatlarının ve yine bu dillere ait diğer edatların kullanılmaması, dilden atılması ve yerine Türkçelerinin yerleştirilmesi istenir. Yeni Lisan ne Şemsettin Sami gibi doğu Türkçesine dönüşü ne de Mehmet Necip Bey gibi ağızlara dönüşü benimsemiştir. “Yeni Lisan”, dilde uzun yıllar boyunca üzerinde çalışılmış ve düşünülmüş nihayet bir noktaya vardırılmış olan deneyimlerin üzerinden prensiplerini ileri sürer ve radikal kararlarla hareket etmez. İstanbul’da konuşulan Türkçe’nin yazı dili olarak benimsenmesini, Türkçesi bulunan bir kelimenin başka dillerden gelmiş olan eş anlamlılarının atılmasını, başka dillerden gelen gramer kuralı ve kelimelerin ayıklanmasını ister.

Yeni Lisana yapılan itirazlar şu şekildedir:

  • Terkiplerin dilden atılması dilde bir yoksullaşmaya sebep olacaktır. Yeni Lisanın savunduğu dil, ancak bir bilim dili olabilir, bu dille sanat eserleri üretilemez.
  • Dildeki sadeleşmeler ancak tabii bir şekilde gerçekleşebilir. Dile dışarıdan müdahale edilemez.
  • Yeni Lisancı gençlerin yaptığı sınırlı bir grubun dile müdahalesidir ve siyasal kaynaklıdır.
  • Yeni Lisancılar tasfiyecidirler ve Türkçe’yi tarihî dönemlerine döndürmek istemektedirler.

Yeni Lisancılar Genç Kalemler 'in yeni sayılarında bir yandan prensiplerini yeni makaleler aracılığıyla anlatmaya bir yandan da kendilerine yöneltilen tenkitleri cevaplamaya çalışırlar. Karşılıklı yazışmalar Yeni Lisanın etrafında çok geniş bir ilginin birikmesini sağlar.

Dil hakkında ileri sürülen yeni prensiplerin işlerlik kazanması, ancak bir edebî eser içinde kullanılmasıyla mümkün olabilir. Çünkü böylece prensiplerin doğruluğu, yanlışlığı, dile uygunluğu ve kullanılabilirliği gibi boyutları ortaya çıkabilir. Fakat Yeni Lisanın bu anlamda daha özel bir konumu vardır. Çünkü Yeni Lisan daha geniş bir çerçeve oluşturmak, edebiyattan başlayarak etrafında bir hayat tarzı yaratmak idealiyle yol çıkmıştır. ‘Yeni Hayat' sonraki yıllarda Yeni Lisan'ın fikir babası Ziya Gökalp tarafından yapılmış bir adlandırmadır. Prensipleri de bizzat onun tarafından belirlenir.

Her ne kadar Yeni Lisan daha çok bir dil hareketi olarak ortaya çıkmışsa da bizzat öncülerinin hedefi, millete ruh kazandıracak bir edebiyat meydana getirmektir. Bunun için de Yeni Lisancılar sadece dille ilgili tekliflerle kalmamışlar, bu dil anlayışının dayandığı temel fikirlerin yaşama geçebilmesi için edebiyatla ilgili görüşler de ileri sürmüşlerdir. Yeni Lisanı anlatan ilk makaleden itibaren var olan Türk edebiyatı tenkit edilir ancak olması istenen edebiyatla ilgili teklifler dildeki kadar açık şekilde ifade edilmez. Fakat buna rağmen dil ve edebiyat sonrasına nihayet az çok denenmiş, belirli bir olgunluğa ulaşmış şekliyle aktarılmıştır. Cumhuriyet edebiyatının ilk yıllarında millî edebiyatın şiirdeki sesini temsil eden Beş Hececiler’in başarısı biraz da bu tecrübede yatmaktadır. Böylece önerilen dil görüşü ile bir sanat yaratılabileceği de ispat edilmiş olur.

Yeni Lisancıların tamamı millî bir edebiyat için dili ve yerliliği esas almaktadır. Fakat bu anlayış yeterince estetik olmadığı, faydayı esas aldığı ve sadece halka hitap ettiği için hemen tenkitle karşılanır. Özellikle Servet-i Fünûn edebiyat anlayışını benimsediklerini, hatta onun bir devamı olduklarını beyan eden Fecr-i Aticiler sert bir tartışma başlatırlar.

Genç Kalemlerde millî edebiyat meselesiyle ilgili tartışmalar adlandırmadan başlayarak sonraki yıllarda daha farklı boyutlara doğru genişler. Edebiyatla ilgili tartışmalar daha çok Ali Canip tarafından yürütülür. Genç Kalemler'e millî edebiyat kavramıyla ilgili olarak yöneltilen diğer tenkit konularını ırkî edebiyat, modern bir zamanda millî edebiyat oluşturmanın mümkün olup olmadığı, millî edebiyatın diğer milletlerin edebiyatları karşısındaki tutumu, halk için edebiyatın taşıdığı anlam dünyası gibi başlıklar oluşturur. Bunun üzerine Ali Canip, millî edebiyatın ırkî değil, kavmî bir anlam taşıdığını vurgulayan “Millî, Daha Doğrusu Kavmî Edebiyat Ne Demektir?” başlıklı makalesini yazar. Tartışmaların devam etmesi üzerine Ali Canip, “Millî Edebiyat Meselesi” başlıklı yeni bir yazı yazarak millî edebiyat yerine ‘ibdai edebiyat’ ismini teklif eder. ‘İbdaî edebiyat’la taklitten kaçınan, fakat batının sanat, felsefe ve ilminden beslenen yaratıcı bir edebiyat anlatılmak istenmektedir. Bu anlayış sonraki yılların Cumhuriyet edebiyatının da temeli olacaktır.

Yeni Lisancıların ‘Dün-Bugün' başlığı altında kendi yazdıkları şiirlerle Servet-i Fünûn ve Fecr-i Âti sanatçılarının şiirlerinden seçtikleri örnekleri yan yana koymaları kendilerini anlatma konusunda seçtikleri çarpıcı bir uygulamadır.

Genç Kalemlerin yazar kadrosu Balkan Savaşlarına katılmak arzusuyla yazı hareketlerine ara verirler. Türk Ocaklarının yayın organı olan Türk Yurdu dergisi ise İttihat ve Terakki Cemiyetinden aldığı yardımla güçlenir ve Genç Kalemler dergisinin rolünü üstlenir.

Millî Edebiyat Hareketini Yaygınlaştıran Kuruluşlar ve Yayın Organları

Türk milliyetçiliği, II. Meşrutiyetin, bütün fikirlerin ifadesine imkân sağlayan özgürlük anlayışı içinde özellikle de Müslüman ve Türk olmayan Osmanlı tebaasının kendi içinde geliştirdiği milliyetçilik çalışmalarına bir tepki olarak gerçekleşir. Hemen o tarihlerden itibaren de Türk milliyetçiliği, bu duyguyu uyandırmak ve yaymak için kurulan Türk Derneği (), Türk Yurdu () ve Türk Ocağı () gibi dernekler, bu derneklerin çıkardıkları dergiler ve düzenledikleri toplantılar halka inerek hızla yaygınlaşmaya başlar. Genç Kalemler, Türk Yurdu, Yeni Mecmua, Küçük Mecmua gibi dergiler Türklük düşünce ve bilincinin daha çabuk uyanmasına katkıda bulunur.

Türk Yurdu Cemiyeti 31 Ağustos ’de Mehmet Emin, Ahmet Hikmet, Ahmet Ağaoğlu, Akil Muhtar ve Yusuf Akçura gibi dönemin Türkçüleri tarafından kurulmuştur. En kalıcı ve etkili çalışması Türk Yurdu Dergisi 'ni çıkarmaya başlamış olmasıdır. Türk Ocakları nın kuruluşunda Askerî Tıbbiye öğrencilerinin girişimlerinin önemli bir yeri vardır. Bu öğrenciler, devrin konuya ilgi duyan Mehmet Emin, Yusuf Akçura, Hüseyin Cahit, Ahmet Ferit, Ağaoğlu Ahmet gibi önemli isimleriyle yaptıkları görüşmeler arkasından 20 Haziran tarihinde düzenledikleri geniş bir toplantıda ‘Türk Ocağı’nı fiilen kurmuşlardır. Derneğin resmen kuruluşu, nizamnamesinin hazırlanmasından sonra Ziya Gökalp’ın da katıldığı 25 Mart tarihindeki toplantıyladır. Türk Ocakları'nın kısa zamanda İstanbul dışında da şubeleri açılmış ve çok etkin bir şekilde faaliyetlerini sürdürmüştür. Mütareke ve Millî Mücadele yıllarında da bu etkinin devam ettiği, Türk Ocaklarının yetiştirdiği kadronun bu yılların yönlendirici isimleri oldukları görülmektedir. Ancak işgaller üzerine Türk Ocakları kapanmak zorunda kalır. yılından itibaren kurulan yeni devletin yapısına göre Türk Ocakları yeniden yapılanarak açılmaya ve bu aşamada da görev almaya başlar. ’de Cumhuriyet Halk Fırkası, doğrudan partiye bağlı bir teşkilat olarak Halk Evlerini kurma kararı almış ve Türk Ocakları kapatılmıştır.

Genç Kalemler den sonra milliyetçilik ve millî edebiyatla ilgili tartışmaların ve makalelerin yayın yeri ’den itibaren Türk Yurdu Cemiyetinin çıkarmaya başladığı Türk Yurdu dergisi olur. Derginin, Türk milliyetçiliğine istikamet verici dönemi arasındaki 14 ciltlik ilk sayısıdır. Türk Yurdu dergisi bugün hala Türk Ocaklarının bir organı olarak yayımına devam eder.

Türk Bilgi Derneği, Emrullah Efendi’nin başkanlığında bir akademi gibi çalışmak üzere ’te kurulmuştur. Türkiyat, Hayatiyat, İçtimaiyat, Türkçülük gibi 6 şubesi olan Bilgi Derneğinin Türkiyat şubesinde Yusuf Akçura, Abdullah Cevdet, Bursalı Tahir, Ziya, Köprülüzade Mehmet Fuad; Türkçülük şubesinde Celal Sahir, Ömer Seyfettin; lisan şubesinde Ziya, Mehmet Emin gibi isimlere rastlanmaktadır. Derneğin yayın organı, aylık olarak çıkan Bilgi Mecmuası 'dır. Sadece 7 sayı yayımlanabilmiştir. Buna rağmen dergi, asrın sonlarından Birinci Dünya Savaşı başlangıcına kadarki Türklük bilimi çalışmalarının en olgun ürünü olarak değerlendirilmektedir.

Şairler Derneği , Haziran ’de ‘ibdaî bir edebiyat’ vücuda getirecekleri beyanıyla ortaya çıkan ve hece vezinli şiirler yazacaklarını söyleyen bir grup genç tarafından Türk Ocağı’nda yaptıkları birkaç toplantı sonunda kurulur. Şairler Derneği üyeleri, aldıkları karara göre, dilde konuşulan Türkçe’ye bağlı kalacaklarını, Arapça ve Farsça kadar Çağataycaya da yabancı olduklarını açıklarlar. Dernek üyeleri, kendilerine yayın organı olarak da Servet-i Fünıın' u tayin eder. Orhan Seyfi, Hasan Zeki, Hakkı Tahsin, Safi Necip, Salih Zeki, Selâhattin Enis, Ömer Seyfettin, Faruk Nafiz, Yahya Saim, Yusuf Ziya Şairler Derneği’nin üyeleridir. Servet-i Fünûn ’dan başka Dergâh ve Yeni Mecmua 'da da edebiyat meseleleri konusunda makaleler yayımlayan Şairler Derneği üyelerinin, özellikle hece vezninin olgunlaşması konusunda önemli katkıları vardır.

Bundan sonra çıkan Halka Doğru (, 52 sayı), Yeni Hayat (, 11 sayı), Türk Sözü (, 16 sayı), Yeni Mecmua (, 66 sayı) hemen hemen aynı yazar kadrosu ile Yeni Lisanın dil ve edebiyat görüşlerinin daha da fazla benimsenmesine yardımcı olurlar. Bu hareket ardından Büyük Mecmua (, 17 sayı) ve Şair (, 15 sayı) dergileriyle daha da genişleyerek Cumhuriyetin ilk yıllarının edebiyat faaliyetine kadar uzanır.

Millî edebiyat ilerleyen zaman içerisinde muhteva ve şekil olarak belirginleşmeye başlar. Yeni Mecmua ’da Türklerin millî vezinlerinin hece olduğunu söyleyen Köprülü’den sonra Şair () dergisi ile Şair Nedim () dergisi arasında meydana gelen tartışma, dikkatleri bir defa daha vezin meselesinde toplamıştır. “Şairin Yolu” başlıklı mukaddimesinde yer alan “() kemalin sonuna ermiş örnekler gösteren aruz yaşayamaz. Asırlarca, nihayetsiz kalplerin elemlerini, neşelerini, ihtirazlarını inleten bu eski rübabın telleri artık yıprandı. Yeni bir saza ihtiyacımız var ki bu da millî veznimizdir.” cümleleriyle yola çıkan Şair dergisi, sayfalarını hece vezinli şiirlere açmıştır.

Ömer Seyfettin, bazı şairlerin heceden vazgeçerek aruza geri dönmeleri konusundaki düşüncelerini Şair dergisinde yer alan “Yalpa Vuranlar” başlıklı makalesinde dile getirir. Yazısında özellikle de Halit Fahri üzerinde durur. Halit Fahri Şair Nedim ’deki “Şiire Karışmayınız!” başlıklı yazısıyla Ömer Seyfettin’i cevaplar ve ona şiiri bırakarak düz yazıyla meşgul olmasını tavsiye eder. Halit Fahri, hece ile ahenksiz şiirler yazmaktansa aruzu tercih ettiğini söyler. Çünkü ona göre hece ölçüsü henüz aruzun yanında pek zavallı kaldığını düşünmektedir. Fakat kendisinin bir asır sonra hecenin yanında aruzun haşmetli bir melike gibi hükümran olacağına dair inancı tamdır. Ona göre hece müzikal bir hal kazanana kadar aruz vezni ve sade Türkçe’yle şiirler yazılabilmelidir. Bu görüş tabiî olarak Ömer Seyfettin tarafından kabul görmeyecektir. Çünkü artık millî edebiyat taraftarlarınca sadece muhtevanın değil, teknik unsurların da millî olması gibi bir şart ortaya çıkmıştır. Hece-aruz tartışmasına ilerleyen zamanlarda başka şairler de katılmıştır. Ancak tartışmanın hece ya da aruzdan yana sonuçlanmadığı ve eserlerin ortaya konulacağı zamanlara bırakıldığı anlaşılmaktadır. Anlaşılacağı üzere millî edebiyatın mühim meselesi Türkçe kadar ölçü, yani hece vezni olmuştur. Köprülü de daha önce Yeni Mecmua’ da çıkan “Vezin Meselesi” başlıklı makalesinde, hecenin ahenksiz fakat millî vezin olduğu düşüncesine yer vermiştir.

tarihleri arasında 42 sayı çıkan Dergâh, millî edebiyat anlayışını Millî Mücadele günlerinde müdafaa eden ve değişik yaş gruplarından kalabalık bir sanatçı kadrosuna sahip önemli bir dergidir. Dergâh ’ın yazarları arasında Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Yakup Kadri ve Halide Edip gibi isimler yer alır. Dergâh’ta yazan şair ve yazarlar arasında sanat konusunda bir görüş birliği olmasa da siyasî bir yakınlık ve dil konusunda ortalık bulunmaktadır.

Bir kültür milliyetçiliği yürüten Yahya Kemal’in Dergâh dergisinde çok etkili olduğu görülür. Cumhuriyet yıllarından bugüne kadar gelen Türk şiirini şekillendiren Yahya Kemal, bu yılların sadece edebiyat ve şiir konusundaki görüşleriyle değil, kültür konusundaki yazılarıyla da önemli bir ismidir. 'lu yılları yazılarıyla yönlendirmiştir. O da hececi şairler gibi asıl eserlerini sonraki yıllarda verdiği için Cumhuriyet devri edebiyatı sanatçıları arasında değerlendirilmektedir.


Genç Kalemler ve Yeni Lisan Hareketi

Cumartesi, 24 Haziran -

Arama

Güncelleme: 22 Ağustos Gösterim: Cevap: 2

Cevap Yaz

Misafir - avatarı
Misafir

Ziyaretçi

18 Kasım        Mesaj #1

Misafir - avatarı
Genç Kalemler ve Yeni Lisan Hareketi

Türkçü düşüncenin devirler boyu en belirli özelliği, Türkçe konusunda gösterilen hassasiyet olmuştur. Gerek Türkistan&#;da, gerek Anadolu&#;da, Türkçenin yabancı dillerin, yani Arapça ile Farsçanın kuvvetli etkisinden kurtulması için görüşler ileri sürülmüş, bu yolda örnekler verilmiştir.
yüzyıl sonunda ilmî ve edebî bir hareket olarak ortaya çıkan Türkçülük akımında da, yine dil meselesi ön plânda gözükmektedir. Şinasi, Ziya Paşa, Ahmed Vefik Paşa bu yolda çeşitli makaleler yayınlamışlardır. Mehmet Emin (Yurdakul) Beyin şiirleri ise âdeta yeni bir çığır açmıştır. Ancak, bütün bu gelişmeler sistemli safhaya İkinci Meşrutiyetten sonra ulaşabilmiştir. Dilde sadelleşme hareketinin bu dönemdeki adı &#;Yeni Lisan&#; olmuş, bu hareketin sözcülüğünü ise Selânik&#;te yayımlanan &#;Genç Kalemler&#; dergisi yapmıştır.
Hâmid ve Hüsnü adlarındaki iki genç, Selânik&#;te Hüsn ve Şiir adıyla bir dergi yayımlıyorlardı. Bu derginin başyazılarını, kendilerinden daha yaşlı ve adı artık duyulmaya başlamış olan Ali Cânib kaleme alıyordu. Ali Cânib, derginin adını beğenmiyordu. Bir gün, genç arkadaşlarına &#;Ben bu Hüsn ve Şiir unvanını beğenmiyorum. Bunu değiştirelim. Hep hüsn ve şiirden mi bahsedeceğiz? Hiç ilmî makale yazmayacak mıyız?&#; dedi. Karar verdiler ve derginin adını Genç Kalemler olarak değiştirdiler.
Hüsn ve Şiir, sekiz sayı yayımlanmıştı. Genç Kalemler, onun devamı olduğu için ilk sayısı 9 numarayı taşıyordu. Başlığının altında Fransızca olarak da Guaindj Kalemlair (Genç Kalemler) yazılıydı. Onun da altında edebî, ilmî risale olduğu belirtiliyordu. Bu sayıda &#;Sevgili karilerimize&#; başlığı ile okuyuculara hitaben bir yazı yayımlanmıştı. Bu yazıda şöyle deniliyordu:
&#;Bugün birinci nüshasını okuduğunuz Genç Kalemler, evvelce yayınlanan Hüsn ve Şiir&#;in gelişmiş şeklinden başka bir şey değildir. Evet, gazetemizin yazı kurulu evvelce tanıdığınız gençlerdir. Onlar düşündüler ki, Hüsn ve Şiir namı yalnız uzmanlığa dair maddelere aittir. Halbuki maksatlları yalnız bu değildir. Hüsn ve Şiir&#;in geniş anlamından başka fikir mahsûlleri gazetelerinde geniş bir yer alıyordu. Bu bakımdan risalenin ismini değiştirdiler, ona Genç Kalemler dediler.&#;
Genç Kalemler&#;in ilk sayısında, dil konusunda tutulacak yeni yolla ilgili bir bahis bulunmamaktadır. Yeni Lisan hareketi, Ali Cânib&#;in Ömer Seyfeddin ve Ziya Gökalp&#;la tanışıp birlikte harekete başlamalarından sonra meydana çıkacaktır.
Ali Cânib, Selânik&#;e, sürgün edilen babasıyla birlikte &#;de gelmişti. Ziya Gökalp ise, Diyarbakırlıydı. Genç yaşlarında bir süre İstanbul&#;da kalmış, fakat rejimin gazabına uğrayarak Diyarbakır&#;a dönmüştü. İlmî çalışmalarına orada devam etmiş, çevresine çok sayıda genç aydını toplamıştı. &#;da toplanan İttihat ve Terakki Cemiyeti kongresine katılmak üzere, Diyarbakır delegesi olarak Selânik&#;e gelmiş, genel merkez üyeliğine seçilmişti. Ömer Seyfeddin ise subaydı. &#;e kadar İzmir&#;de görev yapmış, bu tarihte Rumeli&#;ye tayin edilmişti. Bulgaristan sınırında üsteğmen olarak bulunuyordu.
Ömer Seyfeddin, Fransızcadan tercüme ettiği bir hikâyeyi dergilerden birinde Perviz imzasıyla yayınlayınca, bu hikâyenin İslâmî âdâba aykırı olduğu iddiasıyla hücumlara uğramıştı. Ali Cânib de, hiç tanımadığı &#;Perviz&#;i Genç Kalemler&#;de savunan bir yazı yazmıştı. Bunun üzerine Ömer Seyfeddin bir mektup yazarak, hak ve hakikatı savunduğu için Ali Cânib&#;e teşekkür etmişti. İki yazar arasındaki dostluk bu şekilde uzaktan uzağa başlamıştı.
Ali Cânib&#;in Ziya Gökalp&#;la tanışması da, bir dostu aracılığı ile ve Turan manzumesi vesilesiyle gerçekleşmişti. Genç Kalemler&#;in imtiyaz sahibi olan Nesimî Sârım, İttihat ve Terakki genel merkezinde kâtipti. Bir gün Ali Cânib&#;e çizgili bir kâğıt parçası üzerine yazılmış bir manzume getirmişti. &#;Bu manzume, merkez-i umumîye yeni seçilen Ziya Gökalp Beyin. Genç Kalemler&#;de yayınlanmak üzere aldım. Ama kendi adıyla çıkmasını istemiyor&#; demişti.
Gerçekten manzumenin altında Tevfik Sedat imzası yer alıyordu. Şiiri birlikte okudular. Şekil bakımından mükemmel, mânâ bakımından ise olağanüstü buldular. Gözlerinin önünde âdeta yeni bir ufuk açılmıştı.
&#;Turan&#; şiiri, Genç Kalemler&#;in 22 Şubat &#;da yayımlanan 6. sayısında çıktı.
Birkaç gün sonra, Eden tiyatrosunda bir müsamere veriliyordu. Ali Cânib de oradaydı. Bir ara yanına Nesimî Sârım geldi. &#;Ziya Gökalp Bey şurada, locada oturuyor. Seninle tanışmak istiyor&#; dedi.
Birlikte gittiler. Ziya Gökalp, paltosuna sarınmış, locasında oturuyordu. Hiç sesini çıkarmadan elini uzattı. Oturdular. Uzun bir sessizlik. Nesimî Sârım bir şeyler söyleyip sessizliği bozmaya çalıştı. Gökalp yine konuşmuyordu. Ali Cânib sıkılmış ve geldiğine pişman olmuştu.
Ayrıldıkları zaman Nesimî Sârım, Ali Cânib&#;i yatıştırmaya çalıştı. Onun hep böyle olduğunu, sıkılganlığı sebebiyle suskun kaldığını, alıştıktan sonra ise rahatça konuştuğunu anlattı. &#;Görüştükçe anlayacaksın&#; dedi.
Ali Cânib, Ziya Gökalp&#;la tanışmasından bir ay önce Ömer Seyfeddin&#;den bir mektup almıştı. 15 Ocak tarihini taşıyan bu mektupta Ömer Seyfeddin şöyle yazıyordu:
&#;Sevgili Cânib Bey,
Cevabınızı almadan işte ben yazıyorum. Size bir teklifim var. Kanaatlerinize pek yakın olduğu için hemen kabul edeceksiniz sanıyorum. Bakınız ne. Biraz izah edeyim Bizim lisanımız -her zaman düşündüğümüz gibi- berbat, perişan, fenne , mantığa muhalif bir lisandır Bu lisanı zaman ve vukuflu bir çalışma tasfiye eder. Ben işte edebiyattan vazgeçtikten sonra tetebbu edeceğim fenlere, ilimlere çalışırken bu tasfiyeye yardım edeceğim. Çalışmamın esasını teşkil edecek noktalar pek basit: Arapça ve Farsça terkiplerin hiç lüzumu yoktur. Bunlar ancak süs içindir. Kimin gösterecek, teşhir edecek fikri yoksa onları çok kullanır. Eğer terkipler terk olunursa tasfiyede büyük bir adım atılmış olmaz mı?
Bunu yalnızca başaramam. Geliniz Cânib Bey, edebiyatta, lisanda bir ihtilâl vücuda getirelim. Ah büyük fikir, çalışmak, sebat ister.&#;
Genç Kalemler, yılı Nisanındaki sayısıyla başlayan ikinci ciltten itibaren büyük boy yayınlanmaya başladı. Ali Cânib, Ziya Gökalp ve Ömer Seyfeddin, derginin boyunu, kendi maaşlarından katkıda bulunarak büyütmeye karar vermişlerdi. İttihat ve Terakki Cemiyeti&#;nin yardımı da buna eklenince, Genç Kalemler, yeni şekli ve daha geniş hacmiyle yayına devam etme imkânı bulabildi.
Kısa bir süre önce Ömer Seyfeddin, uzunca bir mektupla birlikte &#;Yeni Lisan&#; adını taşıyan makalesini göndermişti. Bu makale, Genç Kalemler&#;in büyük boy olarak çıkan ilk sayısında (8 Nisan ) -imza yerinde (?) işareti bulunduğu hâlde- yayımlandı.
Bu yazıda, İstanbul Türkçesinin en tabiî dil olduğu ileri sürülüyor, beş asırdan beri konuşulan Arapça ve Frasça kelimelerin atılması değil, Arapça ve Farsça edatların kullanılmaması, tamlamaların mutlaka Türkçe kurallarla yapılması isteniyordu. &#;Dünyanın en mükemmel, en basit, en sade ve en tabiî bir sarfı olduğu bütün lisan âlimlerince iddia ve beyan olunan Türkçe sarfımızı tanımalı, onun üzerine ifsad edici bir leke gibi düşen ecnebî kaideleri atmalıyız&#; ifadesinden de anlaşılacağı gibi. Yeni Lisan&#;daki ilk görüşler, kelimelerden çok dilbilgisi kurallarının Türkçeleştirilmesini öngörüyordu.
Millî bir edebiyat vücuda getirmek için öncelikle dilde millîleşmenin gerekli olduğu, bu yazıda ana fikir olarak ileri sürülmekteydi.
&#;Yeni Lisan&#; makalesi, o günün edebî ve fikrî çevrelerinde bomba gibi patladı. Bir sonraki sayıda ise, yine aynı başlık ve aynı imza ile ikinci bir yazı yayımlandı. Bu yazıyı Ali Cânib ve Ziya Gökalp birlikte kaleme almışlardı. Ali Cânib&#;in yazdığı kısımda, Yeni Lisanın, Türkler için yalnızca bir edebiyat meselesi olmayıp, her şeyden evvel bir hayat meselesi olduğu belirtiliyordu. Ziya Gökalp ise Yeni Lisanın okullarda uygulanması konusunu ele alımıştı.
Yeni Lisan yazısının yayımlanmasından hemen sonra şiddetli tepkiler görüldü. Buna karşıık, Genç Kalemler&#;in yazarları &#;Yeni Lisan ve Bir İstimzac&#; adını taşıyan bir kitapçık yayımladılar. Bu kitapçık, satış maksadıyla değil, dönemin tanınmış yazarlarına gönderilmek üzere hazırlanmıştı. Türk dili konusundaki yeni düşünceler ve görüşler de aynı kitapçıkta toplu olarak açıklanıyordu. Böylece Yeni Lisan Programı meydana getirilmişti. Bu program, daha sonra Genç Kalemler&#;in II. cilt 7. sayısında da yayımlanacaktı.
Yeni Lisan makale serisi dört ayrı yazı olarak yayımlandığı sırada, itirazlar ve hücumlar da başlamıştı. M. Nermi ve Kâzım Nami (Duru), Genç Kalemler&#;in safında yer alan imzalardı. Buna karşılık, Şehabeddin Süleyman, Yakub Kadri (Karaosmanoğlu), Cenab Şahabeddin, Süleyman Nazif dildeki bu yeni harekete karşı çıkıyorlardı. İzmir&#;den Mehmed Necib (Türkçü) ve Mehmed Şükrü beyler de tartışmanın içinde yer alıyorlardı. Genç Kalemler&#;deki Yeni Lisan yazıları, yurdun çeşitli kültür merkezlerinde gittikçe genişleyen ilgi dalgacıkları meydana getiriyordu.
Yeni Lisan&#;a itirazlar başlıca şu noktalarda toplanıyordu:
  • Dilimizdeki tamlamaların, özellikle sıfat tamlamalarının kaldırılması Osmanlı dilini tehdit eden en büyük tehlikelerden biridir.
  • Biz Çağatay olalım ve Çağatayca söyleyelim. Bu, kabil olmayacaktır.
  • Yeni Lisan bir ilim dili olabilir, ama bir sanat dili olamaz.
  • Avam diliyle havas dili bir olamaz. Çünkü avam havastan anlamaz (Halk aydınları anlamaz).
  • Dile müdahale olmaz. Dil, ancak tabiî bir gelişme ile sadeliğe doğru yol alabilir.
Buna karşılık, Yeni Lisan hareketi, gittikçe genişleyen bir yazar kadrosu tarafından sonuna kadar savunuldu. On beş günde bir yayımlanan Genç Kalemler, 4. cildin sonunda () kapandı. Selânik kaybedildi. Subaylıktan ayrılan Ömer Seyfeddin de, Ali Cânib ve Ziya Gökalp&#;la İstanbul&#;a geldi.
Genç Kalemler&#;in uzun vadeli etkileri de görüldü:
  • Ziya Gökalp &#;Turan&#; adlı manzumesini bu dergide yayımladı. &#;Turan&#; Türk milliyetçiliğinde yeni bir çağın müjdecisi oldu.
  • Ziya Bey, &#;Turan&#; manzumesini Tevfik Sedat imzası ile yayınlamıştı. Daha sonra, Ali Cânib&#;in müdahalesiyle Gökalp adını kullanmaya başladı. Bu ad, onun âdeta soyadı gibi gerçek adı hâline geldi.
  • Yeni Lisan hareketi Türkçenin sadeleşmesinde önemli bir dönemeç oldu. Genç Kalemler, bu akımın öncüsü olarak anıldı.
  • Genç Kalemler, sadece dil konusunda değil, daha geniş olarak milliyetçilik düşüncesinin de ciddî şekilde ele alındığı bir yayın organı oldu.
  • Yeni Lisan hareketinin ilkeleri, Ziya Gökalp&#;ın daha sonra kaleme aldığı Türkçülüğün Esasları kitabındaki Lisanî Türkçülük bahsinin temelini oluşturdu.

- Alıntıdır -


_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_

Ziyaretçi

8 Ocak        Mesaj #2

_KleopatrA_ - avatarı
Genç Kalemler
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Yeni Lisan Hareketi, Genç Kalemler'in hayata geçirdiği, dilde sadeleşme hareketi. Dilde sadeleşme, Türkçe'den yabancı kelimelerin çıkartılması, yazı diliyle konuşma dili arasındaki ayrımın ortadan kaldırılması ve yeni sözcükler türetmek ve fakat Türkçenin lehçelerinden sözcük almamak gibi kriterleri içeriyordu. Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp ve Ali Canip Yöntem bu hareketin ilk temsilcileridir. Hatta, Yeni Lisan Hareketinin manifestosu olarak kabul edilen ilk makale, Ömer Seyfettin tarafından kaleme alınmış ve Genç Kalemler'de yayımlanmıştır. Genç Kalemler, yıllarında Selanik'te yayınlanan milliyetçi fikir dergisiydi. 8 sayı çıkan "Hüsün ve Şiir" dergisinin isminin "Genç Kalemler" olarak değiştirilmesiyle yayın hayatına girmiştir. İmtiyaz sahibi ve sorumlu müdürü Nesimi Sarım Bey, başyazarı ise Ali Canip (Yöntem) Bey'dir. Dört cilt halinde toplam 33 sayı çıkmıştır. Balkan Savaşı'nın başlamasının ardından Selanik'in Kasım 'de Osmanlı Devleti'nin elinden çıkmasıyla yayını son bulmuştur.
Genç Kalemler daha çok, ikinci cildin Nisan tarihli ilk sayısında başlatılan "Yeni Lisan" hareketiyle tanınır. Yeni Lisan hareketinin manifestosu olarak kabul edilen ilk makale, Ömer Seyfettin tarafından kaleme alınmış ve büyük bir "?" imzasıyla yayımlanmıştır. Bu, dilde sadeleşme hareketinin özünü, Türkçeden yabancı kaidelerin çıkarılması ve yazı dili ile konuşma dili arasındaki ayrımın ortadan kaldırılması oluşturur. Genç Kalemler dilde birliği ve dilde ulusallaşmayı savunmuştur. Genç Kalemler ayrıca Yüzyıl Türk Edebiyatı'na damgasını vuracak olan "Milli Edebiyat" akımının da öncülüğünü yapmıştır. Dergide bir yandan ulusal dil ve edebiyat anlayışının kuramsal çerçevesi çizilirken, diğer yandan bu kuramsal çerçeveye uygun olarak, savunulan görüşler hayata geçirilmiştir. Özellikle Ömer Seyfettin'in hikâyeleri ("Bahar ve Kelebekler", "Pamuk İpliği", "İrtica Haberi", "Bomba" vs.) bunun en nitelikli örnekleridir. Genç Kalemler'in başlattığı dil ve edebiyat hareketi, dönemin özellikle İstanbul aydınları tarafından tepkiyle karşılanmış ve aydınlar arasında sert tartışmaların yaşanmasına neden olmuştur.
Yeni Lisan hareketinin ve Genç Kalemler dergisinin çekirdeğini Ali Canip Yöntem, Ömer Seyfettin ve Ziya Gökalp oluşturur. Bunlar dışında derginin önemli yazarları arasında Mustafa Nermi, Kâzım Nami (Duru), Aka Gündüz (gerçek adı Enis Avni'dir), Mehmet Ali Tevfik (Yükselen), Subhi Edhem, Âkil Koyuncu ve Rasim Haşmet Beyler vardır.
Dergi ikinci cildiyle beraber İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin maddi-manevi desteğini görmüş, II. Meşrutiyet dönemi Türkçülük (Türk Milliyetçiliği) akımının en önemli yayınlarından biri olmuştur. Aynı zamanda Türk Halkçılığı'nın ilk sözcülerindendir. Dergi ekibinin önemli bir kısmı İttihat ve Terakki Cemiyeti ile organik bir ilişki içindedir.
Genç Kalemler, o sırada İttihat ve Terakki Cemiyeti Merkez-i Umumi üyesi olan Ziya Gökalp'in çevresinde gelişen "Yeni Hayat" hareketinin de merkezinde yer almış bir dergidir. Ziya Gökalp, "Gökalp" adını Genç Kalemler döneminde aldığı gibi, bu dergide çıkan şiirleri (örneğin "Turan", "Altın Yurt" vs.) ve teorik makaleleri (örneğin "Yeni Hayat ve Yeni Kıymetler" vs.)ile Türk düşünce hayatında önemli bir yer edinmeye başlamıştır. Türkçülüğün ideoloğu konumuna gelişi de Genç Kalemler dönemindedir.
Selanik kaybedilip Genç Kalemler kapandıktan sonra dergi yazarlarının önemli bir kısmı İstanbul'a gelmiş ve Türk Ocağı-Türk Yurdu çevresine katılmıştır.


Yeni Lisan Hareketi
Yeni Lisan Hareketi, Genç Kalemler'in hayata geçirdiği, dilde sadeleşme hareketi.
Genç Kalemler dergisi etrafında toplanarak, "Yeni Lisan" hareketini başlatanlar da devrin Türkçülük hareketini yürüten sanat ve fikir adımlarıdır. Türkçe'nin sadeleşmesi konusunda en kalıcı atılımı, “Yeni Lisancılar” başarmıştır 'de Selânik'te “Genç Kalemler” dergisi etrafında toplanan Yeni Lisancılar ilk defa “Millî Edebiyat” kavramını da ortaya atmışlardır.

Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp, Ali Canip, Âkil Koyuncu'nun öncülüğündeki Genç Kalemler ve Yeni Lisan hareketi “Milli bir edebiyat milli bir dille yaratılabilir" görüşünü ortaya atıp, Türkçe'nin sadeleşmesi için şu ilkeleri kabul ve ilân etmişlerdir:
1- Arapça ve Farsça gramer kurallarının kullanılmaması, bu kurallarla yapılan terkiplerin kaldırılması,
2- Arapça ve Farsça kelimelerin Türkçe'de söylendikleri gibi yazılması,
3- Başka Türk Lehçelerinden kelimeler alınmaması,
4- İstanbul konuşması esas alınarak yeni bir yazı dilinin meydana getirilmesi,
5- Dil ve edebiyatın doğu-batı taklitçiliğinden kurtarılması,
Türk şair, yazar ve fikir adamları arasında kısa zamanda yayılan bu yeni lisan ve millî edebiyat anlayışı, bir edebiyat akımı halini almış ve devrin hemen bütün şair ve yazarları bu anlayışla eserler vermişlerdir. Bu dönemde sade dille eser veren şair ve yazarlardan bazıları şunlardır: Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin, Faruk Nafiz, Halit Fahri, Orhan Seyfi Yusuf Ziya Enis Behiç, Halide Edip, Yakup Kadri, Refik Halid, Reşat Nuri, Yahya Kemal; Türkçü hareketin içinde bulunmamak beraber Mehmet Akif, Süleyman Nazif ve daha bir çok isim.
Günümüz Türkçesi’nin sadeleşmesinde ve gelişmesinde Yeni Lisan Hareketi ilk devre, başlangıç devresi olarak düşünülürse, ikinci devresi de 'larda başlayan "Dil İnkılâbı" devresidir. Bu devrede Atatürk'ün öncülüğü ile Türkçe'ye devlet elî uzanmış, sadeleşme ve Türkçecilik bir "devlet politikası" haline getirilmiştir. 'de Lâtin Alfabesi'nin kabulü ve 'de Türk Dil Kurumunun kuruluşu, Türkçe'nin sadeleştirilip zenginleştirilmesi yanında araştırılıp incelenmesini de sağlamıştır.


Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT

Ziyaretçi

22 Ağustos        Mesaj #3

Daisy-BT - avatarı

Genç Kalemler

yıllarında Selânik'te yayımlanan Türkçe edebî ve bilimsel dergi.

İmtiyaz sahibi ve sorumlu müdürü Nesimi Sarım idi. Millî edebiyat döneminin ilk yayın organıdır. Sonradan ilkeleri Ziya Gökalp tarafından ortaya konulan Türk milliyetçiliğinin dil ve edebiyattaki başlangıcı, bu dergi oldu. Kurucuları arasında Ömer Seyfettin, Ali Canip Yöntem, Ziya Gökalp, Kâzım Nami Duru, Aka Gündüz, Hamdullah Suphi vb. gençler vardı. "Yeni lisan" görüşünü ortaya atarak, halkın konuştuğu sade Türkçeyi yazılarında kullanan bu genç yazarların dergisi olan Genç Kalemler, Türkçenin özleşmesinin öncüsü oldu. Önce büyük bir tepki görmesine karşın, bu hareket tutundu. Daha sonra birçok sanatçının yetişmesini sağladı.

seafoodplus.info & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

Cevap Yaz


Benzer Konular






nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir