funduszeue.info-i Fünun Edebiyatının genel özelliklerinden dört tanesini maddeler halinde yazınız. (11 Puan)
2. Aşağıda boş bırakılan yerleri uygun kelimelerle doldurunuz. (24 Puan)
*Abdülhak Hamit Tarhan’ın “ölüm” temalı bilinen en önemli şiiri ………………………..’dir.
*Servet-i Fünun Dergisi yılında, ………………………………………… tarafından yazılan ………………………………………. adlı makaleden dolayı kapatılınca, topluluk dağılmıştır.
*……………………………………… Edebiyatımızda sembolizmin öncüsü sayılan şair ve yazardır. Ağır bir dille yazdığı şiirlerinde aşk ve tabiat konularını işlemiştir. "Hac Yolunda, Suriye Mektupları,” gezi yazılarıdır.
*İlk resmi gazetemiz II. Mahmut döneminde çıkarılan …………………………………………., ilk özel gazetemiz ise Şinasi ve Agah Efendi tarafından çıkarılan ………………………………………’dır.
* ……………………………….. “Zafername” isimli eseriyle başta Sadrazam Ali Paşa olmak üzere dönemin yöneticilerini hicveder.
* …………………………. Edebiyat ve dil alanındaki düşüncelerini “Lisan-i Osmani’nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülahazalar” makalesiyle ifade etmiştir.
*Servet-i Fünun edebiyatını oluşturan şairler arasında …………………………………. , ….…..……………………. öykücü ve romancılar arasında ……………………………….. , ……………………………… adlarını sayabiliriz.
3. Aşağıda verilen cümlelerden doğru olanların başına “D” yanlış olanların başına ise “Y” yazınız (20 Puan)
( ) Ahmet Mitat Efendi Servet-i Fünuncuları şiir dilleri nedeniyle “Dekadanlar” isimli makalesiyle eleştirmiştir
( ) Kamus-ı Türki adlı sözlüğün yazarı Şemseddin Sami’dır.
( ) Tanzimat dönemi şiirinde genellikle köleliki görücü usulüyle evlilik ve aile hayatı gibi konular işlenmiştir.
( ) Sami Paşazade Sezai Letaif-i Rivayet romanında kölelik düzenini eleştirir.
( ) Servet-i Fünuncular edebiyatta “toplum için sanat” anlayışına sahiptirler.
( ) Mehmet Rauf ilk psikolojik romanımız olan “Eylül”ü yazmıştır.
( ) Hüseyin Cahit Yalçın Hac Yolunda isimli gezi yazısı türünde bir eser yazmıştır.
( ) Cenap Şahabettin Parnasizmin ve sembolizmin Türk edebiyatındaki öncüsüdür.
( ) Naturalist bir yazar bir gözlemci gibi olayları seyretmez, bir bilim adamı gibi olayların akışına müdahale eder.
( ) Tanzimata şiir çevirileriyle şiirimizde sone, terzarima, gibi nazım şekillerinin kullanımının önü açılmıştır.
4.Aşağıda özeti verilen eserlerin isimlerini yazınız. (15 Puan)
( ) İslam Bey savaş çıkınca nişanlısı Zekiye ile vedalaşır ve cepheye gider. Zekiye erkek kılığına girerek Âdem adıyla gönüllüler arasına katılır. Komutan Sıtkı Bey, Âdem’i çelimsiz bulur ve geri göndermek ister, ama Âdem kabul etmez. İslam Bey yaralanır, Abdullah Çavuş ve Âdem düşman cephaneliğini havaya uçurur, kale kurtarılır. Âdemin kimliği ortaya çıkar. Sıtkı Bey’in daha önce öldüğünü sandığı babası olduğunu öğrenen Zekiye, zafer sevinci içinde İslam Bey’le evlenir.
( …………) Ali Bey, Mahpeyker’e âşık olur. Bu kötü kadından Dilaşup ismindeki cariye sayesinde uzaklaşır. Bunun üzerine Mahpeyker Ali Bey’i öldürtmek ister. Dilaşup, Ali Bey’i ölümden kurtarsa da kendisi ölür. Daha sonra Ali Bey, Mahpeyker’i öldürür, hapse girer ve orada hastalanarak ölür.
( ………)Müştak Bey adında bir genç, görüp âşık olduğu Kumru Hanım adlı genç kızla evlenmek ister. O dönemin âdeti gereği evlilik öncesinde gelin ve damadın birbirlerini görmeleri imkânsızdır. Nikahtan sonra Müştak Bey evlendiği kişinin Kumru Hanım’ın yerine, onun çirkin ve yaşlı ablası olduğunu görür. Damadın uyanık ve tedbirli bir arkadaşı olan Hikmet Bey, duruma el koyar ve imamın cebine gizlice para sokarak onu kendi taraflarına çeker ve sorunu çözer. Sonunda genç ve güzel Kumru Hanım‘ı Müştak Bey‘e vermek zorunda kalırlar.
“Şiir ve İnşa” adlı eser -, “Celâlettin Harzemşah” -, “Avrupa’da Bir Cevelan” -, “Seyahat Jurnali” türünde yazılmıştır.
funduszeue.info cümlede boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerden hangisinde verilenler getirilmelidir? (6 Puan)
A) makale-tiyatro-gezi-günlük
B) şiir-tiyatro-gezi-günlük
C) makale-tiyatro-anı-sohbet
D) deneme-roman-gezi-anı
E) makale-roman-günlük-gezi
Tanzimat romanları toplumu eğitme amacı güttüğü için roman konuları, sosyal mesajlar vermektedir. “Araba Sevdası” ve “Eflatun Bey’le Rakım Efendi”de yanlış Batılılaşma; “Sergüzeşt”te esaret; “Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat”ta ise görücü usulü ile evliliğin sakıncaları konu olarak alınır.
funduszeue.info parçada aşağıdaki sanatçılardan hangisinin eserinden söz edilmemiştir? (6 Puan)
A) Sami Paşazade Sezai
B) Namık Kemal
C) Ahmet Mithat Efendi
D) Recaizade Mahmut Ekrem
E) Şemsettin Sami
XVII. yüzyılda Fransa’da doğmuş bir edebi akımdır. Bu yüzyılda toplumsal yaşamdaki kural,yasa ve düzen edebiyata da yansımış;böylece kuralcı bir sanat akımı ortaya çıkmıştıfunduszeue.info, Corneille, Moliere gibi isimler önemli temsilcileridir.Türk edebiyatında ilk etkileri Tanzimat’ın Birinci Döneminde Şinasi’de görülür.
7. Yukarıda sözü edilen edebi akım hangisidir? (6 Puan)
A) klasisizm B) romantizm C) realizm D) parnasizm E) sembolizm
Hepimiz dünyaya geldiğimizde bir toplumun, ailenin, kimliğin içinde buluruz kendimizi. Edebiyat işte bu kalıpları kırma arayışından doğar. Hayal ve gerçek, yaşam ve ölüm, ben ve öteki arasındaki bütün duvarları bir bir yıkar. Böylece kendine özgü bir biçimde, hayatın ve insanın özüne eğilebilmeyi, ona sevgiyle bakabilmeyi olanaklı kılar. Çünkü roman, öykü, şiir gibi edebiyat ürünleri bir başkasının acısını iliklerinde hissedebilme, kendini bir başka insanın yerine koyabilme yeteneği kazandırır. Çok farklı kesimlerden insanlara seslenir, onların kapılarını çalar; buyur edilir. İnsanlar ve toplumlar arasında köprüler kurar.
funduszeue.info parçada edebiyatın işlevleri arasında aşağıdakilerden hangisine yer verilmemiştir? (6 Puan)
A) Toplumsal sorunlara çözümler getirme
B) Yerleşik değerleri sorgulama gücüyle donatma
C) İnsanların birbirini anlamasını kolaylaştırma
D) Kültürleri birbirine yakınlaştırma
E) Yaşamı, özgün bir yaklaşımla algılamayı sağlama
9. Birinci Dönem Tanzimat sanatçıları için aşağıdakilerden hangisi söylenemez? (6 puan)
A) "Sanat toplum içindir." ilkesiyle eserler verdikleri
B) Yalın bir dili savunmalarına karşın, Divan edebiyatının etkisinden kurtulamadıkları
C) İçeriği önemsemeyip biçimsel yenilik arayışlarına yöneldikleri
D) Divan edebiyatı nazım biçimlerini kullandıkları
E) Fransız İhtilâlı’nın etkisiyle vatan, özgürlük, adalet gibi kavramları işledikleri
Sınıf Türk Edebiyatı 1.Dönem funduszeue.infoılı Soru ve Cevapları İndir! (Ali İNCE)
Yazar:Ahmet Mithat
Çevirmen: Sabahattin Çağın
Çevirmen: Fazıl Gökçek
Yayın Evi: Çağrı Yayınları
İSBN:
Sayfa Sayısı:
Letaif-i Rivayat, Ahmet Mithat Efendi’nin yılları arasında neşrettiği yirmi beş kitaptaki otuz hikâye ve romandan meydana gelen külliyatın ortak adıdır.
Bu hikâye ve romanlar, Tanzimat dönemi Türk romanı ve hikâyesinde önemli bir yeri bulunan eserlerdir. Romandan çok bir hikâye gibi kabul edilen ve yazarın diğer romanlarının yanında fazla ele alınmayan Letaif-i Rivayat’ın orijinal haliyle okur karşısına çıkması belki de Ahmet Mithat araştırmalarına yeni bir hız kazandıracak ve bir zamanlar var olan Ahmet Mithat tiryakiliğine yeni bir yol açacaktır.
Böylesine titiz bir çalışmayı siz okuyucularımıza sunmakla kültür dünyamıza katkıda bulunduğumuza inanmaktayız.
Kitap çeşitli zamanlarda geçen kısa olayların derlemesinden oluşuyor. İçinde çok güzel yazılar var. Zaten kitabı ders anlatırken öğrencilerin dikkatini çekmek ve dersi sıkıcılıktan kurtarmak amacıyla kısa hikâyeler anlatmak için aldım. Bu yönüyle tavsiye edebileceğim bir kitaptır fakat bazı hikâyeleri hiç beğenmedim keşke mütercim kitabı tercüme ederken o hikâyeleri almasaydı kitaba çünkü bu hikâyeler müstehcen ifadeler içermektedir. O nedenle çocuklara veya öğrencilere tavsiye edilecek türden değil. Bence sonraki baskıda kitap bu hikayelerden arındırılarak yeniden basılsa on numara olur. (fotosentez)
Kimi hikayeler bizim coğrafyamızda kimisi de farklı coğrafyalarda geçiyor. Bazı hikayelerde merak, gerilim canlı tutulmuş, kimisi komik fakat birkaç hikayede de kurgu fazlasıyla zedelenmiş. Ahmet Mithat, her eserinde yeni bir şey denemek isteyen, kendini tekrardan kaçınan ve yine her anlatıda okuru eğitip yönlendirmeyi ilke edinmiş bir yazar. Modernist yazarlar kendisini eleştirse, anlatimini ve uyguladığı teknikleri kusurlu bulsa da Ahmet Mithat, onun yeniden hatirlanmasinda büyük katkısı olan Fazıl Gökçek'in (Letaif-i Rivayat'i Sabahattin Çağın ile birlikte yayına hazırlayan kişi aynı zamanda) ifadesiyle "Küllerinden Doğan Anka"dir. Hikayeler, çoğu romanına göre dil açısından daha sade ve okunabilir nitelikte. Gerçekten bazı hikayeler ve ifadeler beni çok güldürdü. Özellikle Osmanlı coğrafyası dışındaki kişilerin ehl-i İslam olması :) Türk edebiyatının ilk hikayeleridir bu eser. Yeri ayrıdır her zaman. (Mevcud'ül-ism madum'ül-cism)
Ahmet Mithat - Letaif-i Rivayat kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Letaif-i Rivayat PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Ahmet Mithat (d. ; Tophane, İstanbul - ö. 28 Aralık , İstanbul), Türk yazar, gazeteci ve yayıncı. Tanzimat dönemi yazarlarındandır. Türk edebiyatının gerçek anlamda ilk popüler yazarıdır. 'de çıkarmaya başladığı ve yayın hayatını 'e kadar sürdürmüş olan Tercüman-ı Hakikat gazetesi Osmanlı basın tarihinin en uzun ömürlü ve etkili yayınlarından biri olmuştur.
Yaşamı
yılında İstanbulun Tophane semtinde dünyaya geldi. Babası Bezci Süleyman Ağa, annesi bekar çamaşırı diken Nefise Hanım idi.[1] Annesinin ilk evliliğinden olma Hafız İbrahim adlı bir ağabeyi ve Halime, Şerife, İsmet ve Şerife adlı kardeşleri vardır.
yaşlarında iken babasını kaybetti ve ailesi büyük geçim zorluğuna düştü. Ailesi ile beraber ağabeyi Hafız Ağanın kaza müdürü olarak görev yaptığı Vidine gitti ve bir mahalle mektebinde öğrenim görmeye başladı. Ertesi yıl İstanbula dönerek öğrenimine Tophane Sıbyan Mektebinde devam etti. yıllarında Mısır Çarşısında bir aktar dükkânında çırak olarak çalıştı.
de ağabeyinin yeniden Vidin Kasabasına atanmasıyla Vidine, Mithat Paşanın ağabeyini yanına aldırması üzerine Niş kasabasına gitti ve yılında üç yıllık Niş Rüştiyesini bitirdi.
Memuriyet Yaşamı
Mithat Paşanın Tuna Valisi olarak atanıp ağabeyini vilayet merkezi Rusçuka getirtmesinden sonra kendisi de Rusçukta bir devlet dairesine memur olarak atandı. Memuriyetini sürdürürken bir yandan da Arapça, Farsça ve Fransızcasını ilerlettiği için kendisini takdir eden Mithat Paşa ona kendi ismini verdi. Böylece asıl adı olan Ahmet'in yanına Mithat da eklenerek, bu şekilde anılmaya başladı.
Bu dönemde memuriyet görevlerine ilave olarak Teşkilat Kanunu gereği çıkartılan Tuna Gazetesinin yazıişlerinde yardımcılık yapmaktaydı.
da ağabeyinin yanında tercümanlık göreviyle gittiği Sofya'da ailesinin isteği üzerine evlendirildi. Kısa süre sonra Rusçuka dönerek çeşitli işlerde çalıştı. de Tuna Gazetesinde yazar olarak göreve başladı, gazetenin başyazarı oldu. Bu dönemde tanıştığı Muhacirin Komisyonu (Göçmen Komisyonu) başkanlığını yapmakta olan Şakir Beyin evinde uzun süre konuk olan Ahmet Mithat, onun zengin kitaplığından yararlandı, Şakir Beyin Romanyalı bir müzisyen olan eşi sayesinde ilk defa Batı sanatı ile tanıştı.
Bağdat yılları
Şura-yı Devlet Reisi olan Mithat Paşa yılında Bağdat Valiliği'ne tayin olduğunda Şakir Paşayı da merkez mutasarrıfı olarak Bağdatta görevlendirmesi üzerine Ahmet Mithat, onunla birlikte Bağdata gitmek istedi. Bu isteğini kabul eden Mithat Paşa kendisini bir matbaa kurmakla görevlendirdi ve çıkartılacak olan Zevra adlı gazetenin başına geçirdi.
Bağdat yolculuğu sırasında ressam Osman Hamdi Bey ile tanışmıştı. Osman Hamdi ile dostluğu sayesinde Batı kültürünü tanımaya başladı. Bağdatta bulunduğu sırada Muhammed Zuhavi ve yarı derviş bir kişi olan Şirazlı Muhammed Bakır Can Muattar ile tanışıklığı onun kültürünü genişletti, öğrenme hırsını kamçıladı.
Bağdat'ta hem gazete yönetmenliği yaparken hem de sanat okulu öğrencileri için fen bilgileri kitabı hazırladı. Kitabı Maarif Nezaretinin yarışmasında ödül kazanıp ders kitabı olarak okutuldu. Devrin Maarif Nazırı Saffet Paşa ile yazışmaları onda İstanbula dönme isteği doğurdu.
Yayıncılık ve yazarlık
Basra mutasarrıfı (valisi) olan ağabeyi Hafız İbrahimin ölümü üzerine yılında görevinden istifa eden Ahmet Mithat, İstanbul'a dönüp ailesinin geçim yükünü üstlendi. Ceride-i Askeriye ve Basiret Gazetelerinde çalıştı gibi matbaahanesini de kurup eserlerini bastı. İlk önce kendi evinin altında kurduğu matbaayı kısa süre sonra Eminönünde kiraladığı bir odaya taşıdı.[1] Edebiyatımızın ilk hikâye koleksiyonu olan Letaif-i Rivayat adlı eseri kaleme aldı. Letâif-i Rivayat, Kıssadan Hisse ve Hace-i Evvel isimli eserlerini kaleme aldı, bu eserlerin satışıyla geçimini temine çalıştı İlk sayıda kapatılan Devir ve Sayıda kapatılan Bedir Gazetelerinin ardından Dağarcık adlı dergiyi çıkardı.
Bu dönemde Genç Osmanlılar ile ilişki kuran Ahmet Mithat, Ebüzziya Tevfik aracılığıyla Namık Kemal ile tanıştı. Kendi bastığı eserlerinin yanı sıra gazetelerde de yazıları yayımlandı. Namık Kemal'in yayınlamaya başladığı "İbret" gazetesinin sürekli yazarları arasına girdi. yılında kendine ait Dağarcık mecmuasında yazdığı yazılar ve Yeni Osmanlılar'la yakınlığı nedeni ile tepki çekti. Özellikle mecmuanın 4. Sayısında yayınladığı Duvardan Bir Seda adlı makalesi nedeniyle dinsizlikle suçlandı. Namık Kemalin Vatan Yahut Silistre oyununun yarattığı hava içinde Gedikpaşa Tiyatrosunda iken 6 Nisan te Ebüzziya Tevfik ile birlikte Rodos'a sürüldü.
Rodos sürgünü
38 ay süren sürgün sırasında çok sayıda eser yayınladı, Rodoslu çocuklara ders verdi, Medreseyi Süleymaniye adlı bir ilkokul açtı. En üretken dönemlerinden birini yaşayan yazar, Hasan Mellah, Hüseyin Fellah ve Dünyaya Yeniden Geliş ya da İstanbulda Neler Olmuş gibi önemli eserlerini burada yazdı. İstanbulda çıkan Kırkambar dergisine yazılar gönderdi. Abdülaziz'in vefat etmesi ve V. Murat ın başa geçmesiyle çıkan genel af sonucu İstanbul'a geri dönmesine izin verildi.
Sürgün sonrası
İstanbula döndükten sonra gazetecilik, yayıncılık ve romancılığa ağırlık verdi. İstanbula dönüşünden 15 gün sonra İttihad adlı gazeteyi çıkardı. Vakit gazetesinde yazar (), Takvim-i Vakayi'de müdür oldu (). Bu dönemde yazdığı ve sürgüne kadarki hayatı ile sürgün yıllarını anlattığı Menfa adlı eserinde Yeni Osmanlılar'ı eleştirdi; Üss-i İnkılab adlı eserinde de funduszeue.infoülhamid'in siyasetini överek yeni sultanın gözüne girdi.
Tercüman-ı Hakikat Gazetesi
27 Haziran 'de Osmanlı sarayının desteği ile Tercüman-ı Hakikat gazetesini yayımlamaya başladı; gazete, Osmanlı basın tarihinin en uzun ömürlü ve etkili yayınlarından birisi oldu. Başlangıçta gazetenin tüm yazılarını kendisi yazıyordu. Zamanla gazetenin yazarları arasına giren Ahmet Cevdet, Hüseyin Rahmi, Ahmet Rasim gibi isimler, bu gazetenin sütunlarında meşhur oldular. da Matbaayı Amireye müdür olarak tayin edildi.
Şair Fitnat Hanım ile aşkı
Rodos sürgününden döndükten sonra Kabataşta yeni bir eve taşınan Ahmet Mithat Efendi, burada şair Fıtnat Hanım ile komşu olmuştu. Annesi Nefise Hanımın kardeşinin kızı olan Fıtnat Hanım ile aralarında doğan aşk, mektuplarla sürdürüldü. Mektuplaşmaları yılında kitaplaştı.
Beykoza Yerleşmesi
yılında Beykoz bir çiftlik satın aldı. Ona ait araziden kaynayan suya Sırmakeş adını verdi ve şişeleyerek içme suyu satışı başlattı. Beykoz kıyısında bir yalı satın alarak sanat ve edebiyat çevrelerinden pek çok kişiyi bu yalıda ağırladı.
te büyük kızı Medihayı Muallim Naci ile evlendirdi. Damadı Muallim Naci, te Tercüman-ı Hakikatin edebiyat sayfasının yönetimini üstlendi. Ne var ki Ahmet Mithad eski edebiyat alışkanlıklarını savunan damadı ile görüş ayrılığına düştüğü için 2 yıl sonra onu gazeteden kovdu.
de Gümüş İmtiyaz Madalyası, da Bâlâ Rütbesi ve ikinci dereceden Mecidî aldı. de Türkiye temsilcisi olarak Stockholmdaki VIII. Müsteşrikler Kongresi (Doğu Bilimleri Kongresi)ne katıldı. Dönünce gözlemlerinden yola çıkarak Avrupada Bir Cevelan kitabını yayımladı.
e kadar Tercüman-ı Hakikatte roman, hikaye ve makaleler yazmayı sürdürdü.
Emekliliği
Yazar, II. Meşrutiyet döneminde yaş haddi nedeniyle emekliye ayrıldı. Yazıları eskisi gibi rağbet görmediği için yazı hayatından da çekildi[1]; Bakanlar Kurulunun özel kararıyla Darülfünunda genel tarih, felsefe tarihi; Darülmuallimatta tarih ve eğitimbilim dersleri; Medreset-ül-Vaizinde dinler tarihi dersleri verdi; ayrıca Darüşşafakada gönüllü olarak öğretmenlik yaptı. 28 Aralık tarihinde Darüşşafakada nöbetçi olduğu bir sırada kalp durmasından hayatını kaybetti. Fatih Camii Mezarlığına defnedildi.
Eserleri hakkında
Ölümüne dek ikiyüzden fazla eser yayımlayan Ahmet Mithat, Türk edebiyatının gerçek anlamda ilk popüler yazarıdır. En büyük arzusu kitap okuyan bir toplum yaratmak idi. Çoğunluğa hitap etmek, dertlerine tercüman olmak kaygısıyla çok sayıda eser verdi kırk beygir gücünde yazı makinesi olarak tanındı.
Eserlerinde Avrupa'nın bilim, sanayi ve çalışkanlığını överken Osmanlı toplumunun ahlaki değerlerinin korunması gerektiğini vurguladı. Genç yazarlara destek verdi, dilde sadeleşmeyi savundu, devlete ve dine itaatsizliği, tembelliği, müsrifliği, özentiliği eleştirdi. Ürünlerini daha çok öykü ve roman türünde vermiştir. Romancılığı ve öykücülüğü, halk öykücülüğünden Batı tarzı öykü ve romancılığına geçiş olarak kabul edilebilir. Ayrıca tiyatro alanında da çalışmalar yapmış, Açıkbaş, Ahz-i Sar, Ziba adlı kitaplarıyla dram ve operet türlerinde ürünler vermiştir.
Fransızcadan yaptığı roman çevirileri, Batı yazınının ilk çeviri örneklerini oluşturur. Romanları, Namık Kemal, Şemseddin Sami ve Samipaşazade Sezai ile birlikte onu ilk Türk romancılar kuşağının bir üyesi yaptı.
Gazeteciliğin dışında tarih, coğrafya ve felsefeye ilgi duymuş; çoğunlukla Batı kaynaklarından yararlanarak kaleme aldığı bu eserleri hem kitap oylumunda, hem de fasikül olarak çıkarmıştır.
LETÂİF-İ RİVÂYÂT ÖYKÜ ÖZETİ,KONUSU,KİŞİLER,MEKAN VE ZAMAN,İNCELEMESİ
LETÂİF-İ RİVÂYÂT
Ahmet Mithat Efendinin edebiyatımızdaki ilk öykü kitabı olan LETÂİF-İ RİVÂYÂT söylenegelen güzel hikayeler demektir.
Tanzimat sonrası Türk öykücülüğünün gelişiminde Ahmet Mithat Efendi'nin önemli yeri vardır. Geleneksel anlatıyla modern öykücülüğün birleşiminden doğan öyküleri, geleneksel öyküden modern öyküye ve hatta uzun öyküden romana geçiş döneminin ürünleridir.
Letâif-i Rivâyât serisinde Ahmet Mithat Efendi, Batı öyküsünden gelen bazı anlatım teknikleri, izlek ve konuları, geleneksel anlatı formuna bilinçli şekilde aşılamak ister.
UYARI; Ahmet Mithat Efendi estetiği, sanatı merkeze almak yerine öğretici ve yararlı olmayı tercih etmiş öncü bir sanatkârdır
Yazar, halkının büyük çoğunluğunun cahil olduğu bir toplumda sanat değeri yüksek eser vermenin gereğine İnanmaz. Bu sebeple önce halka okuma zevkinin aşılanması gerektiği kanaatindedir. Sanat eseri yoluyla halka ahlak değerlerinin yüklenmesi, bazı davranış kalıplarının kazandırılması gerektiğini düşünür. Bu sebeple öyküyü bilgi aktarmada aracı olarak kullanır.
Ahmet Mithat Efendi, Letâif-i Rivâyât serisinde yer alan öykülerinde meddah tarzı anlatıma bağlı laubali bir üslup kurma yoluna gider. Amacı okuyucuları eğlendirmek, eğlendirirken de eğitmek ve bilgilendirmek olduğu için geniş halk kitlesini bu yolla öykülerinin dünyasına çekmeyi hedefler. Sanat endişesine, yapmacık söyleyişlere düşmez. Karşısında dinleyiciler varmış gibi, sohbet havasında bir ifade tarzı geliştirir. Okuyucularını karşısında bulan bu kıssahan, zaman zaman onlarla diyalog kurar, sorular sorar, şaka ve espriler yapar. Kimi zaman da, tıpkı meddah gibi, olay örgüsünün akışını keserek gerekli gördüğü bir konuda uzun uzun açıklamalarda bulunur, bilgiler aktarır. Verdiği bilgiler bir şekilde olay örgüsüyle ilişkilendirllir. Bu bilgiler ansiklopedist tavırla başka toplumların yaşama tarzları, gelenek ve görenekleri; İcatları ve buluşları içine alır.
Onun öykülerinin gözden kaçırılmaması gereken yanlarından biri de yerli hayatı ayrıntılarıyla konu edinmesidir.
Ahmet Mithat Efendi'nin Letâif-i Rivâyât serisinde yirmi beş kitap içerisinde otuz ayrı eser yer alır. Bunlar arasında sayfalık uzun öyküden sayfayı aşan kısa romana ve tiyatroya kadar değişik türlerde kalem ürünlerine rastlanır. Bu eserlerin içerisinde çeviri ve uyarlama olanlar önemli yer tutar. Sayısı on biri bulan çeviri ve uyarlamalar Batı edebiyatlarının Türk edebiyatını ne kadar geniş ölçüde beslediğini ve etkisi altına aldığını gösterir.
UYARI: Onun Letâif-i Rivâyât serisindeki öykülerini Suizan, Esâret, Gençlik, Teehhül, Gönül, Mihnetkeşân, Bir Gerçek Hikâye, Bahtiyarlık, Bir Fitnekâr, Nasip, Bekârlık Sultanlık mı Dedin?, Bir Tövbekar, Çifte İntikam, Esaret, Obur, Para, Kısmetinde Olanın Kaşığında Çıkar, Diplomalı Kız, Emanetçi Sıtkı, Cankurtaranlar, Ana Kız, Bîr Acibe-i Saydîye, İki Hud'ekâr olarak belirlemek mümkündür.
Letâif-i Rivâyât'taki öykülerinde Ahmet Mithat Efendi, değişik konulara yer verir. Evlilik ve aşk başta olmak üzere, kadın, kadının eğitimi, esaret, başkaları hakkında kötü düşüncelere sahip olmanın doğuracağı olumsuz sonuçlar, başkalarını dolandırma ve cezasını görme, alafrangalık, eski örf ve âdetler, eğlence, eğitim, namus, kölelik gibi farklı konular onun öykülerinde yer alır. Yazar, öykülerinde kendisini bir konuyla sınırlandırmaz. Merkeze aldığı konunun yanında ikinci, üçüncü dereceden başka konulara da yer verir. Bağlandığı sosyal fayda (toplumsal yarar) ilkesi çerçevesinde genellikle sosyal konuları ele alır. Halk arasında yaşayan yanlış inanışlara, gelenek ve göreneklere eleştirel bakış getirir.
NOT: Letâif-i Rivâyât serişinde evlilik; Gençlik, Teehhül, Gönül, Mihnetkeşân, Bir Fitnekâr, Nasip, Bekârlık Sultanlık mı Dedin?, Bir Tövbekar öykülerinde asıl konu durumundadır.
"Gençlik"te hayatı ve insanları pek tanımayan, gözü açılmamış birinin başlangıçta evliliğe karşı oluşu, sonra yaşadığı gülünç çapkınlığa bağlı olarak bir cariye ile evlendirilişi anlatılır.
"Teehhül"de ise Gençlik'te komik olarak ele aldığı evlilik konusunu bu defa dramatik şekilde işler.
"Gönül"de Avrupa'da sınıf farklarının kuvvetle yaşandığı bir dönemde halktan bir gençle asilzade sınıfından bir kızın birbirini sevmesi ve aralarındaki sınıf farkının getirdiği engellere baş kaldırarak evlenmeleri" anlatılır.
"Mihnetkeşân"da, eğlence hayatına düşkün birinin serbest yaşama tarzını değiştirerek evlenmesi işlenir.
"Bir Fitnekâr"da aşk ve evlilik entrikasıyla birlikte yürüyen dolandırıcılık ve soygun, bunun sonucunda kişinin yaptıklarının cezasını görmesi anlatılır.
"Nasip", insanının nasibi neyse onun dışına çıkamayacağı şeklindeki görüşü ispatlamak için yazılmıştır.
"Bekârlık Sultanlık mı Dedin?" de ve "Bir Tövbekâr"da evlilik konusu, alafrangalık ve bohem hayat tarzıyla birleştirilerek ele alınır.
"İki Huda'kâr"ın konusu yabancı bir eserden alınmıştır. Şehirdeki insanların davranışlarının yapmacıklığından ve şehir hayatının sıkıcılığından kaçan biri kız diğeri erkek iki kişinin bir kasabada karşılaşmaları, varlıklı ve soylu olmalarına rağmen yoksul insanlarmış gibi evlenmeleri anlatılır.
Letâif-i Rivâyât'taki öykülerde evlilikle birlikte sıkça ele alınan konulardan biri aşk'tır. Aşkın önemli yer tuttuğu öyküler Bir Gerçek Hikâye, Gönül, Gençlik, Bir Tövbekâr, Teehhül, Emanetçi Sıtkı'dır. Bu öykülerde aşk, romantiklerde olduğu gibi, yüce bir duygu şeklinde anlam kazanır.
Bir Gerçek Hikâye'de aşk ve evlilik konusu üzerine kurulur.
Emanetçi Sıtkı, bir aşk öyküsüdür. Yüz güzelliğinden ahlak güzelliğinin üstün olduğu tezi üzerine kurulur.
Letâif-i Rivâyât serisinde dikkate değer konulardan biri de ailedir. Gençlerin evlenmesi gerektiği tezine bağlanan yazar, bunun sonucu olarak aileye de öykülerinde önemli yer ayırır. Aile içi dayanışma ve yardımlaşma, bu öykülerdeki önemli sosyal mesajlardan birini oluşturur. Yazar, öykü kişilerini evlilik ve aile hayatı üzerine uzun uzun konuşturur. Böyle bir teknikle okuyucularının da evlilik üzerinde düşünmesini amaçlar.
Onun üzerinde durduğu konulardan biri de kadın'dır. Kadını genellikle namuslu ve yüksek değerlere bağlı bir varlık olarak ele alır. Bu tutumu onun ahlakçı anlayışı yanında modernist anlayışından da kaynaklanır. Genç kızların eğitimine ve evlilikte söz sahibi olmaları gerektiği düşüncesine özellikle vurgu yapar,
Diplomalı Kız öyküsü eğitimin önemini göstermek düşüncesini taşır.
Suizan'da kötü niyete bağlı yanlış anlama konu edinilir.
Letâif-i Rivâyât'ta yer alan konulardan biri de esaret (kölelik)tir. Yazar, daha sonra roman ve tiyatroda çokça işlenecek olan bu konuyu Esaret adlı öyküsünde ele alır. Esaret'te ikinci dereceden konu olarak aşk ve evlilik yer tutar.
***kölelik konusunu ilk kez işler, köleliği bireysel yönüyle işler.
Romantik özellikler taşıyan öyküde Kafkasya'dan kaçırılan, sonra satılan kız ve erkek çocuklar, olağanüstü karşılaşmalarla buluşan kardeşler, efendi ile cariye arasında tek taraflı aşk, kölelerin uzaklarda kalan memleketlerine özlem duymaları dile getirilir.
Gençlik'te arabada gördüğü bir kadına çeşitli işaretler yapan bir gencin bu hareketlerine karşılık alması, davet edildiği evde işaret ettiği kadının teyzesi çıkması üzerine içine düştüğü komik durum anlatılır.
Obur, doymak bilmeyen, fazla yemek yediği için alay konusu edilen bir kişinin öyküsüdür.
Para'da paranın önemi vurgulanmakla birlikte başkalarının biriktirdiği zenginlik üzerine oturan kişilerin bir gün bu parayı yok edebileceği düşüncesi işlenir. Kısmetinde Olanın Kaşığında Çıkar'ın konusu Fransa'da geçer. Yabancı kişilerden kurulu bir öyküdür.
NOT: Öykü tekniği ve konusu bakımından yenilik getirmez.
Çifte Intikam'ın da konusu Fransa'da geçer. Şaşırtıcı bir sonla bitmesinin dışında kurgusu ve anlatımı yönünden önemli bir özellik göstermez.
Cankurtaranlar, üç ayrı kişinin anlattığı üç farklı olay üzerine kurulur.
Bir Acibe-i Saydiye serinin zayıf kalan öyküsüdür. Öykü anlatmak yerine Afrika'nın coğrafi yapısı hakkında bilgi vermek için yazılmış izlenimi uyandırır.
Ahmet Mithat Efendi'nin öyküleri Kıssadan Hisse ve Letâif-i Rivâyât serisiyle sınırlı değildir. Letâif-i Rivâyât serisi devam ederken o, Şinas'nin D'urûb-ı Em- sâl-i Osmaniye adlı atasözleri kitabının a harfinde yer alan atasözlerihden on sekizini Durûb-ı Emsâi-i Osmaniye Hikemiyâtının Ahkâmını Tasvir başlığı altında öyküleştirir.
NOT: Konularının zenginliği bakımından Türk öykücülüğünün gelişmesine katkıda, bulynan Ahmet Mithat Efendi, bu konuları Türk toplumunun içinde yaşadığı sorunlardan çıkarır.
Gelenek-modernizm, Doğu-Batı çatışması ile sosyal hayatta varlığını duyuran problemler bu dönem öykülerinin ortak özelliğidir. Bunun yanında kır-şehir karşılaştırması, tabiatın içinde sürdürülecek mutlu hayat, natüralistlerden gelen genetik mirasın insan hayatı üzerinde belirleyiciliği gibi sosyal hayatta karşılığını gerektiği şekilde bulmadan kalan taşınmış konularla da karşılaşılır.
Yenileşmenin ilk dönem sanatkârlarının öyküleri, biraz da sosyal edebiyat anlayışının etkisiyle, daha çok tip çizmeye yönelik yapıda, varlık kazanır. Bu sebeple öykü kişileri canlı ve değişken birer şahsiyet olmaktan çok, kendilerine verilmiş rolü oynayan silik kişilikler olarak kalır. Ahlakçı anlayış doğrultusunda sosyal hayattaki iyi-kötü, olumlu-olumsuz. doğru-yanlış ayrımının figürlerine dönüşürler. Çoğu zaman da bir fikrin taşıyıcısı durumundadırlar.
NOT: Ahmet Mithat Efendi, devrin toplumsal sorunlarına modern
bir açıdan bakması, geçiş dönemi yazarlığının tüm sıkıntılarına
rağmen kendine mahsus bir üslup oluşturması ve geniş, bir
okuyucu kitlesini, sonraki yazar kuşağına hazırlaması yönüyle
modem Türk öykücülüğühün kurucuuarı arasındadır.
Dünya’da ilk hikaye örneği; Boccaccio’nun “Decameron” adlı eseridir.
Türk edebiyatındaki ilk hikaye kitabı ise Ahmet Mithat Efendi’nin “Letaif-i Rivayet” adlı eseridir.
Türk edebiyatında Batılı anlamda ilk hikaye örneği ise Samipaşazade Sezai’nin “Küçük Şeyler” adlı kitabıdır.
Türk edebiyatında hikaye destanlar ile birlikte doğmuştur. Destanlar, Türk tarihinin bilinen en eski anlatı türüdür. Destanlar, hikayeler gibi gerçek ya da kurmaca bir olayı serim, düğüm, çözüm bölümlerine dayandırılarak anlatılmıştır. Destanların hikayelerden farkı; destanlar manzum (şiir) şeklinde yazılmışlar ve ölçü, uyak gibi ahenk unsurları ile birlikte sözlü olarak anlatılmıştır.
Türklerin yaşadığı toprakların genişlemesi ve buna bağlı olarak anlatılacak olayların artması ile yeni anlatı türlerine ihtiyaç duyulmuştur. Bu ihtiyaç nedeniyle hikaye yerini tutabilecek masallar ve efsaneler artmıştır. En önemlisi ve hikayeciliğe geçişi sağlayan halk hikayeleri de anlatı türlerinin gelişmesini sağlamıştır ve modern hikayeciliğe geçişte önemli rol oynamıştır.
Destandan halk hikayeciliğine geçiş eseri; Dede Korkut Hikayeleri’dir. Kitabın asıl adı “Kitab-ı Dede Korkut Ala Lisan-ı Taife-i Oğuzhan“dır. (Oğuzların diliyle Dedem Korkut’un Kitabı demektir.)
Dede Korkut Hikâyeleri’nin; biri Dresden Kütüphanesi’nde, diğeri Vatikan Kütüphanesi’nde olmak üzere iki yazma nüshası bulunmaktadır.
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası