hz meryem in annesi / İmran nedir? Hz.Meryem'in babasının adı... - İslamiyet Haberleri

Hz Meryem In Annesi

hz meryem in annesi

Hz. Meryem'in doğumu nasıl oldu? Allah'a adayışın sembolü: Hz. Hanne'nin duası

Hz. Meryem'in doğumu nasıl oldu? Allah'a adayışın sembolü: Hz. Hanne'nin duası

12 Mayıs Anneler Günü'nden yola çıkarak, Kuran-ı Kerimde ismen zikredilen tek Saliha kadın olarak bilinen Hz. Meryem'in doğumuyla ilgili annesi Hz. Hanne'nin yaşadığı süreci sizler için derledik. Ne olursa olsun Allah'a verdiği sözden dönmeyen Hz. Hanne'nin duasını ve kızı Hz. Meryem'in kıssasını haberimizde okuyabilirsiniz. İşte Hz. Hanne'nin duası ve Hz. Meryem'in dünyaya gelişi...

Allah (c.c)'un rızasını kazanabilmek için yaptığımız ibadetlerin her şeyden önce ihlaslı, riyasız ve samimi olmasına dikkat etmeliyiz. Geçmiş zamanlara baktığımızda İslamiyet döneminde iz bırakan Saliha kadınlardan birisinin Hz. Meryem'in annesi Hz. Hanne olduğunu görmekteyiz. Allah (c.c)'un Kuran-ı Kerimde ismen zikrettiği tek kadın olan Hz. Meryem'in kıssası biz yaşayanlara da hayatımız içerisinde örnek olmalıdır. Hz. Meryem'in kıssasını anlatmadan önce ailesinden biraz bahsedelim...

Hz. Meryem kıssası

Hz. Meryem kıssası

İslâmî kaynaklardan elde edilen bilgilere göre, ahlak ve iffet timsali olan Hz. Meryem'in annesi Hz. Hanne, babası ise İmrandır. (Âl-i İmrân 3/35; et-Tahrîm 66/12) Kuran-ı Kerim'dekiÂl-i İmrân suresinde, isminden de anlaşılacağı gibi Hz. Meryem 'den bahsedilmektedir. Hz. Süleyman (a.s)'ın soyundan gelen İmran’ın soyu, İsrail oğullarının ileri gelenlerindendi. Onlar Allah'ın dininin öğretilmesi ve tatbik edilmesine öncülük ederek mümtaz bir mevki kazanmışlardı. O dönemdeki Peygamber Hz. Zekeriyya (a.s) ile İmran’ın eşi yani Hz. Meryem'in annesi Hz. Hanne kardeştiler. Hz. Zekeriyya ile İmran'ın Allah tarafından verilen bir imtihanları vardı o da çocuklarının olmamasıydı...

Bir gün Hz. Hanne,  bir kuşun gagasıyla evladına yem götürdüğünü görür ve kendisinin çocuğu olmadığı için büyük bir üzüntü duyar. Ne kadar acılı olursa olsun bunun bir imtihan olduğunun bilinciyle sabrederek Allah'a asla isyan etmemiştir. Hz. Hanne her zaman olduğu gibi yine dua etmiş ve duasında, “Eğer Rabbim bana bir çocuk verseydi onu, Beytülmakdis’in hizmetine vakfederdim,” şeklinde niyetini ortaya koymuştur. Allah (c.c), bu duasına karşılık kısa zaman sonra yaşı olmasına rağmen ona bir çocuk ihsan etmiş. Allah'a şükretmiş ve hamile kalmadan önceki yaptığı duayı hatırlayarak, onu Rabbinin hizmetine adamak istemiş.

İSLAMA HİZMET EDEN ÖNCÜ KADINLARI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

Hz. Meryem

Hz. Meryem

Kutsal kitabımız Kur’ân-ı Kerimde şöyle bahsedilmektedir: 

“Hani, (İmran’in) karısı: ‘Rabb’im! Karnımdakini, âzâdlı bir kul olarak Sana adadım. Benden olan bu (adağı) kabul et! Şüphesiz, (niyazımı) hakkıyla işiten, (niyetimi) kemaliyle bilen Sensin Sen!’ demişti.”(Al-i İmran, 35)

Hz. Süleyman (a.s) tarafından inşa edilen Beyt-i Makdis o sıralar hem mabet hem de din eğitimi verilen bir yer olarak kullanılıyordu. Yalnızca erkek çocukların mabede girip dini eğitim gördükleri bu yerde kadınların içeri girmesi bile yasaktı. Evlat sahibi olacağının müjdesini alınca İmran, bir an endişede bulunarak eşine bebeklerinin kız mı yoksa erkek mi olacağını öğrenmeden adakta bulunması durumunda ne yapacağını bilemedi. Çok geçmeden İmran hayatını kaybetti. Doğum vakti geldiğinde Hz. Hanne, bebeğinin erkek olması yönünde ümit eder iken tertemiz bir kız çocuk dünyaya getirdi.

Allah (c.c) bile ve isteyerek Hz. Hanne (a.s)'ın adağına rağmen bebeğinin kız olmasını takdir etmişti.Hz. Hanne ne yapacağını bilemedi ama adağından da geri dönmek istemedi. Ne olursa olsun kızını mabette eğitim görmesini sağlayarak Allah yolunda hizmet etmesini istiyordu. Buradaki kararlılığından yola çıkarak kızına (kadın kul, hizmetçi) anlamına gelen 'Meryem' ismini koydu.

al-i imran suresi

al-i imran suresi

Bir yandan anne olmanın mutluluğunu yaşarken bebeğinden ayrılacak olmanın hüznünü de yaşamıştı. Ancak yine de kızının mabette eğitim görmesi konusunda kararlıydı. Kalbindeki niyetini bilerek tüm içtenliğiyle “Bu çocuğumu mabedin hizmetine adadım!” diyerek kızını alimlerin önüne koydu. Hz. Hanne'nin bu kararlılığı alimlerin bile hoşuna gitmişti ki mabette kadınlara yer olmadığını uygun gören alimler bile Hz. Meryem'i kendi himayelerine almak için yarışıyorlardı. 

Hz. Meryem

Hz. Meryem

Hz. Zekeriyyâ (a.s) onlara:

“Ben, ona bakmaya, sizden daha layığım, çünkü onun teyzesi, benim zevcemdir.” demiş ve çekilen kura sonucu da Hz. Zekeriyya'ya çıkmıştı. Hz. Zekeriyya (a.s), Hz. Meryem’in bakımını sahiplendi ve eşine teslim etti. Hz. Zekeriyya (a.s)'ın evinde büyüyen Hz. Meryemiçin mabette mihrap yapıldı ve odaya yalnızca merdivenle girilebiliyordu. O odaya Hz. Zekeriyya (a.s)hariç birisinin girmesi de yasaktı.

Bu kıssadan özetle bağlayabileceğimiz sonuç; Hz. Meryem'in annesi olan Hz. Hanne (a.s)'ın duası ve ne olursa olsun Allah (c.c)'a verdiği sözden geri dönmemesidir. Hz. Hanne eğer kararında ihlaslı bir şekilde niyetli olmasaydı 'kızım oldu, erkek olsaydı mabede gönderirdim yapacak bir şey yok' diyebilirdi. Ancak, o öyle yapmadı tam bir teslimiyet ile yeni kavuştuğu kızını Allah yolunda hizmete adadı.

- GÜNÜN HADİSİ -

‘’Üç dua vardır ki, şüphesiz Allah-ü Teala onları kabul eder: 1- Mazlumun duası 2-Misafirin duası 3- Anne babanın çocuklarına duası’’ (Câmiü’s-Sağîr, 2/860)

Allah'ın sıfatları ve esmalarıyla: ''Annelik''

İLİŞKİLİ HABER

Allah'ın sıfatları ve esmalarıyla: ''Annelik''Bebeğin tutunması için zikir! Sağlıklı bebek için okunması tavsiye edilen ayet

İLİŞKİLİ HABER

Bebeğin tutunması için zikir! Sağlıklı bebek için okunması tavsiye edilen ayet

İmam Konakcı, bu kez de Hz Muhammed'le Hz. Meryem'i nikahlıyor! 'Diyanet niye susuyor?'

Cumhuriyet ve laiklik karşıtı açıklamaları, kadın düşmanı sözleriyle son dönemde dincilerin gözde isimlerinden biri haline gelen cami imamı Halil Konakcı, bu kez Hazreti Muhammed'le ilgili iddiası üzerine gündem oldu. 

Konakcı yine bir camide yaptığı konuşmasının görüntülerinin bulunduğu, sosyal medyada paylaşılan ilgili videoda, "Hazreti Meryem’in Müslümanların annesi olduğunu ve cennette Allah tarafından Hazreti Muhammed'le nikahlanacağını" öne sürüyor.

Konakcı, “Hz. Meryem annemizdir. Çünkü hem Hz. İsa’nın annesidir, hem de cennette Hz. Muhammed’in eşi olacaktır. Allah cennette Hz. Meryem ile Hz. Muhammed’i nikahlayacak” ifadelerini kullanıyor. 

Konakçı'nın bu ifadeleri, sosyal medyada dini çevreler de dahil olmak üzere birçok kişinin tepkisine neden oldu. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. İbrahim Maraş da Konakcı'nın sözleri üzerine Diyanet İşleri Başkanlığı'nın resmi sosyal medya hesabından 2017 yılında yaptığı "FETÖ, Hz. Muhammed'in Hz. Meryem ile evlendiği ve haşa Hz. İsa’nın babası sayıldığı gibi sapkın söylemlerde bulunmuştur" yazılı paylaşımının görseline yer verilip şu ifadeleri kullandı: 

"Halil Konakçı'yı kim koruyor? Diyanet'in elemanı olan bu şahıs, ipe sapa gelmez bilgileri din diye pazarlarken, kendi kurguladığı hayali kuruntularını, Meryem'in Peygamberimizle evleneceği masalını, cinsel fantazilerini cihatçı zihniyetle camilerde kusarken Diyanet niye susuyor?"

ERBAŞ'LA BULUŞMUŞTU

Prof. Dr. İbrahim Maraş'ın Konakcı'nın bu çıkışlarıyla ilgili "Niye susuyor?" diyerek çağrıda bulunduğu Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, geçen yıl Konakcı'yla bir araya gelmişti. Konakcı, kendisiyle birlikte Ali Erbaş ve beraberinde Yeni Akit yazarı Şevki Yılmaz'ın da bulunduğu buluşma fotoğrafını sosyal medya hesabından paylaşmıştı. 


İmam Halil Konakcıİbrahim MaraşHazreti Muhammed

Hz. Meryem (a.s.) Kimdir?

Hz. Meryem (a.s.) kimdir? Hz. İsa’nın (a.s.) annesi, Hz. Meryem’in (a.s.) hayatı, fazileti ile ilgili ayet ve hadisler.

Hz. Meryem (a.s.), İslâm’da üstün nitelikleri sebebiyle yüceltilen, iffet ve itaat simgesi bir şahsiyet olarak gösterilen bir kadındır. Babası Davut Peygamber'in soyundan gelen İmran, annesi kısır olduğu rivayet edilen Hanna’dır.

Kur’ân-ı Kerîm’e göre (Âl-i İmrân 3/36) “Meryem” adı ona annesi tarafından verilmiştir.

HZ. MERYEM’İN (A.S.) HAYATI

Hz. Meryem’in (a.s.) Ailesi

Hz. İsa’nın (a.s.) annesi Meryem (a.s.), Hz. Davut’un (a.s.) soyundan bir bilgin olan İmran’ın kızıdır. Hz. Meryem Yüce Allah tarafından insanlara örnek gösterilmiş ve onun üstünlüğüne işaret edilmiştir.

“Allah îman edenlere iffetini koruyan, İmran’ın kızı Meryem’i de örnek gösterir.” [1]

“Irzını iffetle korumuş olanı an. Biz ona ruhumuzdan üfledik; onu ve oğlunu bütün âlem için bir ibret kıldık.” [2]

“O, seni tertemiz yarattı ve seni bütün dünya kadınlarına tercih etti.”[3]

İmran’ın eşi Hanna, kısır bir kadın olup hiç çocuğu olmamıştı. Bir gün bir ağacın gölgesinde otururken yavrusunu doyurmaya çalışan bir kuş görmüş ve bu durum onda çocuk sahibi olma arzusunu uyandırmıştı.[4] Allah Teâlâ’ya, çocuk ihsan etmesi için dua etti ve çocuğu olursa, bunu Beytü’l-Makdis’e (Mescid-i Aksa) hizmetçi olarak adadığını bildirdi.[5] Ancak o, bu adağı yaparken çocuğun erkek olarak doğacağını düşünmüştü.

Hz. Meryem’in (a.s.) Mescid-i Aksa Hizmetçiliği

Meryem (a.s.) dünyaya gelince, kız çocuğunun mescid hizmetinde zorluklarla karşılaşabileceğini düşündü, bununla birlikte adağına uyarak mescid hizmeti yapabilecek yaşa gelen Meryem’i Beytü’l-Makdis’e götürerek görevlilere teslim etti. Onun gözetilmesi görevini de devrin peygamberi ve aynı zamanda Hz. Meryem’in teyzesinin kocası olan Hz. Zekeriya (a.s.) üstlendi.[6]

Hz. Zekeriya (a.s.), Meryem için mescidde özel bir yer (mihrab) tahsis etmişti. O, burada sürekli olarak ibadet ve dua ile meşgul oluyordu. Hz. Zekeriya (a.s.) bir ihtiyaç nedeniyle Meryem’in yanına her girişinde değişik yiyeceklerle karşılaşıyordu. Üstelik bunlar o mevsimin ve o beldenin yiyeceklerine benzemiyordu. Yüce Allâh’ın ve meleklerin ikramına mazhar olan Meryem’in bu hali Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle bildirilir:

“Rabbi Meryem’e hüsnü kabul gösterdi; onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriya’yı da onun bakımı ile görevlendirdi. Zekeriya onun yanına, mabede her girişinde orada bir rızık bulur ve “Ey Meryem! bu sana nereden geliyor?” der, o da: “Rabbim tarafındandır. Allah dilediğine sayısız rızık verir” derdi.[7]

Hz. İsa’nın (a.s.) Babasız Olarak Dünyaya Gelişi

Yüce Allah Meryem’in babasız olarak bir çocuk dünyaya getirmesini takdir etmişti. Bir gün melekler Allâh’ın emri ile gelerek bir çocuk doğuracağını ve adının da Meryemoğlu İsa Mesih olacağını bildirdiler. Ayrıca bu çocuğun dünya ve âhirette şerefli ve Allâh’ın rızasını kazanan bir kul olacağını, beşikte iken konuşacağını da haber verdiler.[8]

Hz. Meryem bu durum karşısında, kendisinin hiçbir erkekle ilişkisi olmadığı halde, nasıl çocuk sahibi olacağını sormuş ve kendisine Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Bu böyledir. Allah dilediğini yaratır. O, bir şeyin olmasına hükmedince ona sadece “ol” der ve o da hemen oluverir.” [9] Bir gün Cebrail (a.s.) genç bir erkek suretinde gelmiş[10], korkuya kapılan Meryem; “Ben senden, Rahman olan Allâh’a sığınırım. Eğer Allah’tan korkuyorsan bana dokunma, demişti.”[11] Cebrail (a.s.); temiz ve yetenekli bir erkek çocuk bağışlamak için, Allâh’ın emri ile geldiğini bildirince,[12] Hz. Meryem yine;

“Benim nasıl çocuğum olabilir. Bana hiç bir beşer dokunmamıştır. Ben iffetsiz de değilim.[13] diyerek Melekten açıklama istedi. Melek; Yüce Allâh’ın emir ve takdirinin böyle olduğunu, Yüce Allah için bunun kolay bir hadise olduğunu bildirdi.[14]

Allahü Teâlâ Hz. Meryem’e rûhundan melek aracılığı ile üflemiş ve o gebe kalmıştı. Çoğunluk bilginlere göre, normal gebelik süresi geçince Hz. Meryem, İsa’yı (a.s.) dünyaya getirmiştir.[15] Doğum sırasında ve sonrasında melek tarafından sükûnete kavuşturulan Meryem, çocuk kucağında toplumun içine dönünce sert eleştiri ve ithamlarla karşılaştı. Kendisine zina isnad edilmek isteniyordu.[16] Böyle sıkıntılı ve kem gözlerin üzerine çevrildiği bir günde Hz. Meryem’den savunma yerine susması ve şöyle demesi bildirildi: “Ben susma orucu adadım, bu gün kimseyle konuşmayacağım.” [17] Ancak bir açıklama bekleyenlere kucağındaki çocuğu göstererek, onunla konuşmalarını işaret etmekle yetindi. Bir mûcize olarak beşikteki İsa (a.s.) şunları söylemişti:

“Ben, şüphesiz Allâh’ın kuluyum. O, bana kitap verecek ve beni peygamber yapacaktır. O, nerede olursam olayım, beni mübarek kıldı. Yaşadığım sürece de namaz kılmamı ve zekât vermemi emretti. Beni, anneme saygılı kıldı; beni bedbaht bir zorba yapmadı. Doğduğum gün, öleceğim gün ve yeniden dirileceğim gün esenlik banadır,”[18]

Yüce Allah, Hz. İsa’nın durumunu, Âdem (a.s.)’ın durumuna benzetmiştir: “Allah katında İsa’nın durumu da Âdem’in durumu gibidir. Allah Âdem’i topraktan yarattı, sonra ona “ol” dedi ve o oluverdi.” [19]

Hz. Meryem’in (a.s.) Fazîleti

Allahü Teâlâ’nın üstün meziyetler verdiği ve meleklerine hizmet ettirdiği Hz. Meryem’in bir peygamber mi, yoksa Cenâb-ı Hakkın veli bir kulu mu olduğu konusu bilginler arasında tartışılmıştır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Erkeklerden kemâle erenler çoktur. Kadınlardan ise Meryem binti İmran ile Firavun’un karısı Âsiye’den başka kemâle eren yoktur. Kadınlar üzerine Âişe’nin üstünlüğü, tiridin diğer yiyeceklere üstünlüğü gibidir.”[20]

Bazı bilginler bu hadisi delil alarak Âsiye ile Meryem’in peygamber olduklarını söylemişlerdir. Çünkü insan nev’inin en kemâllileri önce peygamberler, sonra veliler, sıddîkler ve şehidlerdir. Ancak bu görüşe çoğunluk müctehitler karşı çıkmış, hadisteki “kemâl sahibi” ifadesinin; Âsiye ile Hz. Meryem’in kadınlar arasında bütün faziletlerin en üstün derecesine vardıkları anlamına geldiğini söylemişlerdir.

Kirmanî; “Kadınlardan peygamber gelmediği konusunda görüşbirliği (icma) naklolunmuştur” demiş, ancak İmam Eş’arî’nin (ö.260/873) kadınlardan altı peygamber geldiğini söylediği nakledilmiştir. Bunlar: Hz. Havva, Sâre, Hz. Mûsâ’nın annesi, Asiye, Hacer ve Meryem’dir.[21] el-Kurtubî (ö.671/1273) şöyle demiştir: “Sağlam görüşe göre Hz. Meryem peygamberdir. Çünkü Allahü Teâlâ ona melek aracılığı ile vahiy göndermiştir. Âsiye’ye gelince, onun peygamberliğine delâlet eden bir nakil yoktur.”[22]

Sonuç olarak kadınlardan peygamber gelip gelmediği konusunda görüş ayrılığı bulunmakla birlikte, çoğunluk bilginler gelmediği kanaatindedir. Bu duruma göre Hz. Meryem’in Yüce Allâh’ın “veli” bir kulu olduğunda şüphe yoktur. Kur’ân ve Sünnetin bu derece önem verdiği ve gerçek yönlerini ortaya koyduğu Hz. Meryem ve Hz. İsa’nın Hristiyanlarca yanlış algılanması ve özellikle Hz. İsa’nın “Allâh’ın oğlu” olarak nitelendirilmesi kiliselerin çözmesi gereken önemli bir problemdir. Nitekim Hristiyanların önemli bir bölümü “tevhid” inancına ulaşmakla birlikte, diğer bölümü günümüzde de “teslis (üçleme)” inancını korumaktadır. Bu üç ilâh; baba (Allah), oğul (Hz. İsa ve Rûhu’l-Kudüs’ten ibarettir. Hz. İsa’nın tebliğ ettiği din tevhide yani Allâh’ın birliği esasına dayandığı halde, Hristiyanların sonraki yorumları böyle bir kargaşaya yol açmıştır. Kur’ân-ı Kerîmde de belirtildiği gibi “Allâh’ın kelimesi” ve “Allâh’ın rûhu” ifadeleri onların yanılma noktasını teşkil etmiştir. Âyette şöyle buyurulur:

“Ey ehli kitap! Dininiz hususunda aşırı gitmeyin. Allâh’a karşı yalnız hakkı söyleyin. Meryemoğlu İsa Mesih, sadece Allâh’ın peygamberidir. Meryem’e ilkâ ettiği kelimesi ve O’ndan bir rûhtur. Allâh’a ve peygamberlerine îman edin. “Allah üçtür” demeyin. Bundan vazgeçin. Bu sizin için daha hayırlıdır. Allah ancak bir tek ilâhtır. O çocuk sahibi olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. Vekil olarak Allah yeter.”[23]

Günümüz İncil nüshalarında Hz. Meryem’den şöyle söz edilir: Meryem’den Mesih diye tanınan İsa doğdu.” [24]“Tanrı, melek Cebrail’i Celile’de bulunan Nâsıra adlı kente, Davud’un soyundan Yûsuf adındaki kişi ile nişanlı kıza gönderdi, kızın adı Meryem idi. Onun yanına giren melek: “Selam sana, ey Tanrı’nın lütfuna eren kız! Rab seninledir.” dedi.[25] Bundan sonra meleğin, Hz. Meryem’le Kur’ân-ı Kerîm’dekine benzer şekilde konuşmaları yer alır.[26]

Burada, bir defasında yolumuz düşen Efes’te Meryem Ana’ya izafe edilen yeri ziyaretimizle ilgili bir hatıramızı nakletmek isteriz. Yüce Allâh’ın bu derece faziletinden söz ettiği Hz. Meryem’in ve bir peygamber olan Hz. İsa’nın elbette İslâm ümmetinin gönlünde ve kalbinde önemli bir yeri vardır. Mü’min olmanın şartları arasında Hz. İsa’ya peygamber olarak inanmak da vardır. Ziyaret sırasında Hristiyanlığı tanıtıcı bir broşür vermek için yanımıza gelen yaşlı ve tesettürlü bir rahibe hanıma Hz. Meryem ve Hz. İsa ile ilgili İslâm’ın getirdiği mesajı anlatmaya çalıştık. Bu arada Hz. Meryem’in bir peygamber olduğunu söyleyenler bile olmuş, ama en azından onun bir “evliya (azize)” olduğunda İslâm bilginleri arasında görüş birliği vardır.” sözlerimiz üzerine gözyaşlarını tutamayan rahibe, bu konuda birkaç kelime daha duyabilmek için, aracımızın yanına kadar gelmiş ve bizi yolcu etmişti. Demek ki, Hristiyanlık ve Yahudilik âleminde İslâmı tanıma noktasında önemli bir bilgilenme eksikliği vardır. Tarafsız bir yaklaşımla, İslâm’ı ve Kur’ân’ı inceledikleri zaman tevhid inancına kavuşacaklarında şüphe yoktur.

Hz. İsa kendisinin bir peygamber olduğunu söylemiş ve insanları hak dine çağırmıştır. Kur’ân’da onun insanlara şöyle seslendiği bildirilir:

“Ben size benden önce gönderilen Tevrat’ı tasdik etmek üzere ve daha önce size haram kılınan bazı şeyleri helâl kılmak için (gönderildim). Size Rabbinizden açık bir mûcize getirdim. O halde, Allâh’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin! Şüphe yok ki Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O’na kulluk edin. İşte dosdoğru yol budur.”[27]

Dipnotlar:

[1]Tahrîm, 66/12. [2]Enbiyâ, 21/91. [3]Âl-i İmrân, 3/42. [4]İbnü’l-Esir, el-Kâmil, Beyrut 1979,1, 298. [5]Âl-i İmrân, 3/5. [6]bk. Âl-i İmrân, 3/36, 37; İbnü’l-Esîr, age, I, 299. [7]Âl-i İmrân, 3/37. [8]Âl-i İmrân, 3/45, 46. [9]Âl-i İmrân, 3/47. [10]bk. Meryem, 19/16. [11]Meryem, 19/18. [12]Meryem, 19/19. [13]Meryem, 19/20. [14]Meryem, 19/21. [15]İbn Kesîr, Tefsîr, İst. 1985, V, 216. [16]bk. Meryem, 19/24-28. [17]Meryem, 19/26. [18]Meryem, 19/30-33. [19]Âl-i İmrân, 3/59. [20]bk. Buhârî, Enbiyâ, 32, 46, Fazâilu Ashâbî’n-Nebî, 30. At’ime, 25; Müslim, Fazâilu’s-Sahâbe, 70; Tirmizî, At’ime, 31; İbn Mâce, At’ime, 14; Ahmed b. Hanbel, IV, 394, 409. [21]Ahmed Davudoğlu, Sahih-i Müslim Terc. ve Şerhi, İstanbul 1979, X, 286. [22]Kurtubî, age IV, 53, 54; Davudoğlu, age, X 286. [23]bk. Nisâ, 4/171. [24]Matta, I/16. [25]Luka, I/26-28. [26]bk. Luka, I/29-38. [27]Âl-i İmrân, 3/50. Teslis inancını reddeden âyetler için bk. Mâide, 5/17, 72, 73.

Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

Kur’ân-ı Kerim’de Hz. Meryem’in Fazileti

Hz. Meryem’in (a.s.) Mabed Günleri

İslam’dan Önceki Semavi Dinlerde Kadının Yeri

PAYLAŞ:                



Hz. Meryem ve Annesi

Hz. Meryem'in kıssası, Kur'an'da geçen en ilginç ve en güzel kıssalardan biridir. Meryem'in dünyaya gelişi, anesinin hayat hikayesi, bakire bir genç kız olduğu halde gebe kalıp "Hz. İsa"yı doğurması gibi olaylar, Kur'an-ı Mecid'de etraflıca anlatılan pek şirin ve ilginç hadiselerdendir. Bu kıssa, özellikle Meryem suresinde tefsilatlı bir şekilde anlatılmıştır, biz burada, Meryem ve Âl-i İmran surelerindeki kıssayı özetle vermeye çalışacağız.

Meryen'in annesi "Henne" (veya "Hena"), Hz. Yakub soyunun büyüklerinden ve saygın bir dinadamı olan "İmran"la yıllardır evli olduğu halde halâ çocukları olmamıştı. Yıllar geçti... Fakat bütün bekleyişi boşa çıkmıştı. Nihayet bir gün Allah Tealâ'nın dergâhına sığınarak bütün kalbiyle ona tazarruda bulunup yakardı:

"İmran'ın karısı dedi ki: "Rabbim! Karnımda olanı... -dünyaya geldiği zaman Senin evinin hizmetkârı olması için -serbest bırakacağıma dair adakta bulunuyorum. O halde sen de bu adağı benden kabul ediver... Şüphe yok ki Sen işiten ve bilensin!...! (Âl-i İmran, 35)

Beyt'ul Mukaddese o devirlerde "Heykel" deniliyordu. Bu mabedin yapımına Hz. Davud başlamış, oldu Hz. Süleyman tarafından ta tamamlanmıştı. İslâm devrinde, işte bu mabedin yanında "Mescid-i Aksâ "veya" BEYT'UL MUKADDES" inşa edildi.

Temiz tıynetli bir kadın olan "Henâ"nın duası nihayet kabul olundu, Henâ gebe kalmıştı. Vakit tamamlanıp da doğum yapınca bebeğin oğlan değil, kız olduğunu gördü; bunu beklemiyordu! Bu nedenle "Ya Rabbi!" dedi, "Bu bir kız çocuğu!... (Oysa ben, mabede daha iyi hizmette bulunabilmesi için bana erkek evlat verirsin sanmıştım)"

Ancak, Allah Tealâ, bu kız çocuğunun ne kadar pâk ve temiz tıynetli olduğunu biliyordu elbet. Ancak, Meryem'in annesi, kız çocuğunun erkek çocuk kadar Allah'ın evine hizmet edemeyeceğini düşündüğünden "Onun adını Meryem -âbide, ibadet eden kadın- koydum; onu ve soyunu, katından kovulmuş şeytanın şerrinden Sana sığındırırım." dedi. (Âl-i İmran, 36)

Meryem'in annesi Hena, adağını yerine getirmesi ve ahdine vefa göstermesi gerektiğini biliyordu. Bu nedenle, kız olmasına rağmen Meryem'i "İbadet eden kız" olarak Allah'ın evine adadı.

"Allah da Meryem'i güzel bir şekilde kabul ederek onu gereğince eğitip yetiştirdi."

Babası, Meryem'in dünyaya gelişinden önce öldüğü için annesi Henâ, küçük yaştaki Meryem'i getirip Allah'ın evinin mütevellilerine teslim etti ve onlardan, çocuğunun, Allah'ın evine hizmet etmesi hususundaki adağını kabul etmelerini istedi."

İsrailoğullarının en önde gelen dinadamlarından ibaret bulunan Beyt'ul Mukaddes mütevillileri, Meryem'in sorumluluğunu üstlenme ve onu yetiştirme hususunda ihtilafa düştüler. Sonunda, kur'a çekmek için kalemlerini suya atmaya karar verdiler. Kimin kalemi su yüzüne çıkarsa şehrin muhterem ve tanınmış siması İmran'ın kızını o yetiştirecek, Allah'ın evinde onun velayet ve kefaletini üstlenme şerefi ona ait olacaktı.

Hepsi kalemlerini suya attılar. Bütün kalemler suya gömülmüş, sadece Zekeriya'nın kalemi su yüzüne çıkmıştı! Böylece Meryem'i eğitme ve yetiştirme görevi Meryem'in teyzesinin kocası olan Zekeriya'ya düşmüş oldu.

Beyt'ul Mukaddes'te, yüksekçe bir yerde Meryem'e küçük bir oda yaptılar; eğitim ve terbiyesi Zekeriya'nın uhdesine bırakılmıştı.

Meryem'in yiyecek ihtiyaçlarını karşılamakla da görevli olan Zekeriya, ne zaman Meryem'in yanına gittiyse onun önünde cennet yiyecekleri buldu; Meryem cennet yiyecekleriyle besleniyordu!

"... Zekeriya ne zaman mihraba girdiyse onun yanında bir yiyecek buldu. "Ey Meryem, bu yiyecekler nereden geldi sana?" diye sorunca, Meryem, "Bu, Allah katındandır" dedi, "Şüphesiz Allah dilediğine rızık verendir." (Âl-i İmran, 37)

Zekeriya, Meryem'in, Allah Tealâ'nın özel ihsan ve lütfuna mazhar olduğunu anlamıştı. Böylece Meryem, peygamber-i İlâhî Hz. Zekeriya'nın özel bakım ve nezareti altında, emîn ilâhî mabedde yıllarca kaldı.

Artık Meryem büyümüş, uzun boyu, ahlâkî ve fiziki güzelliği itibarıyle yaşadığı devrin en güzel kızı olmuştu. Halâ mabeddeki yüksek odasında yaşıyor; ancak bütün erkekler dışarıya çıktıktan sonra aşağıya inerek yerleri süpürüyor, mabedin temizliğiyle meşgul oluyordu.

Bir gün yine küçücük odasında oturmuşken Allah'ın melekleri gelip "Ey Meryem! Allah'a gönülden itaat et!" dediler, "Secde et O'na, ve O'nun huzurunda tevazu gösterenlerle birlikte sen de tevazuda bulun!" (Al-i İmran, 43)

Başka bir gün yine melekler inerek "Ey Meryem" dediler, "Allah Tealâ seni Meryemoğlu İsa Mesih adlı bir bebekle müjdelemektedir. O, dünyada da ahirette de seçkin, onurlu, saygın ve Allah'a yakın kılınanlardandır."(Âl-i İmran, 45)

- Hemedan'da yaşayan Amerikalı rahip Haks, "Mukaddes Kâmus" adlı kitabının 806. sayfasında "Efendimiz İsa, belli bir hizmet ve fedakarlıkla görevlendirilmiş olduğu için "Mesih" lâkabıyla adlandırılmıştır." der-

"O, beşikte de, tıpkı büyüdüğünde olduğu gibi insanlarla konuşacaktır. Ve o, salihlerdendir, Allah'ın has kullarından biridir." (Âl-i İmran, 46)

Meryem "Allah'ım! dedi, "Şimdiye değin beşer eli bana değmemiş olduğu halde nasıl olur da bir oğlan çocuğu doğururum ben?" Bunun üzerine melek: "Bu böyle olacak, Allah dilediğini yaratır" dedi, "Allah Tealâ bir şeyin olmasını istediği ve onu irade ettiği zaman yalnızca" ol!" der, o da hemen oluverir! (Al-i İmran, 47)

Bu kıssanın devanı Meryem suresinde geçer. Allah Tealâ mezkur surede yaşadığı devrin en iffetli ve en temiz genç kızı olarak ün salmış bulunan çağın örnek kızı Meryem'in nasıl hamile kaldığını şöyle anlatır:

"Ey Peygamber! Meryem'i de hatırla! Hani o ailesinden uzaklaşıp, yaşadığı kentin doğu tarafından bir yere çekilmişti."

"Sonra onlara karşı- kendisini gizleyen -bir perde çekmiş ve suda yıkanmaya koyulmuştu. İşte tam bu sırada ona Ruh'ul Kudüs'ü Hz. Cebrâil - gönderdik. ruh'ul Kudüs, yakışıklı ve çekici bir erkek kılığında ona göründü. Ansızın karşısına dikilen  güzel vücutlu ve çekici erkeği gören Meryem "Allah'a sığınırım!" dedi, "O'ndan, senin kendisinden korkup çekinmeni, takva sahibi bir insan olmanı ve hakkımda kötü şeyler düşünmemeni sağlamasını dilerim!"

Allah'ın görevlendirmiş olduğu Ruh'uh Kudüs "hayır! dedi. "İnsanoğlu değilim ben" Rabbinin elçisiyim, sana O'nun tarafından tertemiz bir erkek çocuğu armağan etmek için  gönderildim."

Meryem "Ben nasıl çocuk doğururum?" dedi, "Bana erkek eli değmemişken ve zinada da bulunmamışken?!"

İlâhi melek "İşte böyle" dedi, "Rabbin bu işin olmasını dilemiştir. Rabbin, bu iş benim için pek kolaydır, diyor, biz onu, insanlara gücümüzü göstermek üzere bir alâmet kılıyor ve tarafımızdan bir rahmet biliyoruz. Velhasıl, bu işin artık olup bittiğini bilmen lazım!" (Meryem, 16-21)

Genç, bakire iffetli ve vâkur bir kız olan ve o sırada çıplak bir halde yıkanmakla meşgul bulunan Meryem'in karşısında Ruh'ul Kudüs'ün maddeleşerek insan kılığına bürünmesi ve onunla konuşması; çıplak olduğu bir sırada kendisinden bir adımlık mesafede güzel bir erkekle ansızın karşı karşıya kalan Meryem'in aniden sarsılarak kanama geçirir gibi olmasıyla sonuçlandı.

İşte bu olayla birlikte, bütün bilim kurallarına ve tabiat kanunlarına aykırı olmak üzere tamamen esrarengiz bir şekilde ve mutlak anlamda yalnızca Allah Tealâ'nın iradesi sonucu Meryem gibe kalmış oldu!.. Yeryüzü yaratılalıberi ilk kez gerçekleşen ve daha sonra da benzeri vuku bulmamış olan bir hadiseydi bu!..

Evet, bu apaçık bir mucizeden, Allah Tealâ'nın iradesinden başka birşey değildi. Zaten O'nun iradesi tabiat kanunlarının ötesinde, bütün bilim kurallarının üzerinde ve bizim hesaplarımızın fevkinde değil midir daima?

Böylece Meryem, Allah'ın ruhu ve O'nun iradesiyle hamile kalmış oldu ve bu hamilelik duygusu onu, gözlerden uzak bir yere çekilmeye itti. Burada doğum sancısı başlamıştı.

Çaresiz, bir hurma dalına sığındı.

El değmemiş genç ve iffetli bir kızken hamile kalmıştı ve şimdi de doğurmak üzereydi! Bunu düşünmek bile zihnini alt-üst ediyor, tüylerini ürpertiyordu. Bu nedenle, dayanamayıp "Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş olsaydım!" dedi. İşte tam bu sırada kupkuru bir halde bulunan hurma ağacının altından bir ses yükseliverdi: "Ey Meryem, üzülme, hüzne kapılma! Rabbin, ayaklarının altından bir pınar akıtmakta ve bunu, sana olan lütuf ve kereminin bir belirtisi olarak göstermektedir".

"Ey Meryem! -Demin kupkuru olduğu halde şimdi ansızın yeşermiş ve meyve vermiş bulunan- hurma dalını salla, taptaze hurmalar dökülüversin sana! Sonra da o taze hurmaları ye. Gözün aydın olsun! Sen bebeğini doğurduktan sonra bedhah ve kötü yürekli yahudiler seni eleştirir ve bu çocuğu nereden getirdiğini sorarlarsa onlara "Ben Allah Tealâ için oruç adağında bulundum, bugün kimseyle konuşmayacağım" de. (Meryem, 22,26)

Derken, Meryem doğum yaptı. Pek şirin ve güzel bir bebek olan minik İsa'yı tertemiz bir şekilde ve kundaklanmış olarak alıp kavmine getirdi. Bu hadisenin vuku bulduğu şehir, Filistin'de bugün Hz. İsa'nın doğum yeri olarak tanınan "Nâsıre" dir. Hz. İsa Nasıre'de dünyaya geldiği için ona "Nâsıreli İsa" derlerdi; nitekim bugün izleyicilerine "Nesârâ" ya da "Nasrânî" denilmesinin nedeni de budur.

Yakuboğullarından, yani İsrailoğulları soyundan olan ve yahudi kavmine mensup bulunan Meryem, o hal ve vaziyette, kucağında bir bebekle kavmine gelince, ona "Ey Harun'un kızkardeşi!" dediler, "Ne baban kötü biriydi, ne de annen... Sen bakire bir genç kızdın, bu çocuğu nereden getirdin?!"

Bu sırada Meryem, gaybî bir ilhamla, eliyle çocuğuna işaret ederek bunu ondan sormalarını istedi. Bunun üzerine onlar "Kundaktaki bir bebekle nasıl konuşalım biz?!" dediler. (Meryem, 27-29)

İşte bu sırada, kundaktaki bir bebek olan İsa "Ben" dedi, "Allah'ın kuluyum!.. Semâvî kitabın -anlamı- verilmiştir bana; Rabbim peygamber kılmıştır beni!.. Nerede olursam olayım, Rabbim orasını bereketlendirmiş ve bana, hayatta olduğum müddetçe namaz kılmanı, zekat vermemi, anneme karşı iyi olmamı, zalim ve taşyürekli olmamamı tenbihlemiştir!.. Selam bana; doğduğum gün, öleceğim gün ve dirileceğim gün!.."

Allah Tealâ, Tahrim suresinin son âyetinde Hz. Meryem'in kişiliğinden şöyle sözeder:

"İmran'ın kızı Meryem, imanlı bir insan hususunda verilecek en mükemmel örnekti. Rahmi tertemizdi -ırzını korumuştu- ve biz de ona kendi ruhumuzu üfledik. O, Rabbinin sözlerini ve kitaplarını tasdiklerdi; şahsen, Allah Tealâ'ya gönülden bağlı olan ve O'na itaat eden kullardandı."

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır