cumhuriyet bize hangi savaşın armağanıdır / 30 Ağustos Zafer Bayramı neyin zaferi? – Salomon Mağaza

Cumhuriyet Bize Hangi Savaşın Armağanıdır

cumhuriyet bize hangi savaşın armağanıdır

"Millî egemenlik demek, milletimizin namusudur, şerefidir, haysiyetidir." Mustafa Kemal Atatürk

ATATÜRK'ÜN TÜRK MİLLETİNE ARMAĞAN ETTİĞİ MİLLİ BAYRAMLAR

Millî bayramlar ve anma günleri, hiç şüphesiz, bir milleti oluşturan bireylerin, birlik ve beraberlik duygusunu en yoğun olarak yaşadığı günlerdir. Milleti oluşturan bireyler, bu millî günlerde, millî dayanışma ve birlik ruhu içinde, kendi milletlerine ait olma heyecan ve coşkusunu yaşarlar. Millî ülkülerini değişik platformlarda dile getirmenin ihtiyacını duyarlar. Böyle günlerde, gündelik yaşamın kaygılarından uzaklaşılır, geçmişin sağduyulu bir biçimde değerlendirilmesi yapılır. Kısır görüşler bir yana bırakılır; geleceğe daha yüksek bir idealle bakılır. Bu ruh halinin önemini Gazi Mustafa Kemal Atatürk, cumhuriyetin onuncu yıl kutlamalarında verdiği ünlü nutkunda: “Türk Milleti, millî birlik ve beraberlikle bütün güçlükleri yenmesini bilmiştir” sözleriyle açıklar1.

Türk Milleti’nin yakın tarihi, anılmaya ve kutlamaya değer bu tür büyük olaylarla doludur. Bu olayların en önemlisi ise hiç şüphesiz, Türk Milleti’nin Atatürk’ün önderliğinde gerçekleştirmiş olduğu, batılıların ‘Türk Mucizesi’ adını koydukları çok yönlü, çok boyutlu bir süreç olan Türk Kurtuluş Savaşı ile, bu savaşın sonunda gerçekleştirilen büyük Türk İnkılâbı’dır2. Bu büyük inkılap hareketi, dünyanın en görkemli ve kendi doğal ortamı içinde en önemli olaylarının başında gelmektedir. Atatürk, bütün farklı kültürlerin birleştiği bir noktada cereyan etmiş olan bu büyük olayı: “Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılapların gayesi, Türkiye Cumhuriyeti halkının tamamen asri ve bütün mana ve biçimiyle uygar bir topluluk haline getirmektir. İnkılabımızın gerçek ilkesi budur” diyerek açıklar3.

Atatürk’ün yalnızca bu sözleri bile, Türk İnkılabı’nın ne denli kapsamlı bir inkılap olduğunu anlamamız için yeterlidir. Bu inkılap, pek çok devrimden farklı olarak, içinden doğduğu sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel yapıyı kökten değiştirme amacını gütmektedir. Sosyal bir olgu olarak her inkılâp hareketinin geçirdiği bir takım evreler vardır. Bu evreler: 1- Fikrî hazırlık; 2- İhtilal (Egemenliğin el değiştirmesi); 3- Kurumların ve kavramların yerleştirilmesi süreçleridir. Türk İnkılabı da, bu üç evreyi birbirini izleyen merhaleler halinde yaşamıştır. Türk Kurtuluş Savaşı, bu büyük inkılâp hareketinin ikinci safhasını oluşturur. Öyle ki, bu büyük tarihsel olgu, yalnızca Türk Milleti’nin ve işgal altındaki Türk Yurdu’nun, Türk Milleti’nin “Ya İstiklal, Ya Ölüm” parolası etrafında kenetlenerek vermiş olduğu ölüm kalım mücadelesi sonucunda işgalcilerden kurtarılması ya da egemenliğin padişahtan alınıp, millete verilmesi süreçlerinden oluşmaz. Bunun yanında, bütün ezilen mazlum milletlere örnek olarak, onlara özgürlük ve bağımsızlık yolunu açmıştır4. Her safhası birer destan olan bu görkemli hareketin her günü, millî gün olarak anılmaya değer önem taşımaktadır. Örneğin Amasya Genelgesi, Erzurum ve Sivas Kongreleri, I. ve II. İnönü Savaşları, 28 Ocak tarihli Misak-ı Millî, Sakarya Savaşı, Tekalif-i Milliye Emirleri böylesine önem taşıyan pek çok olayın yalnızca birkaçıdır.

Bu önemli olaylar arasında yer alan dört önemli tarihsel olay, günümüzde, ulusal Türk bayramları olarak anılıp kutlanmaktadır. Bu Milli Türk Bayramları şunlardır: Mayıs: Gençlik ve Spor Bayramı; Nisan: Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı; Ağustos Zafer Bayramı; 4- 29 Ekim: Cumhuriyet Bayramı

Bu dört önemli tarih, tarihsel oluşum sıraları ve anlamlarıyla Türk Kurtuluş Savaşı’nın en önemli evrelerini oluştururlar. Bu dört önemli millî gün, Türk Kurtuluş Savaşı’nın mükemmel bir panoramasını ortaya koymaktadır. Diyebiliriz ki, Türk Kurtuluş Savaşı, 19 Mayıs , 23 Nisan ve 30 Ağustos tarihlerinin manevi üçgeninde oluşmuş, bunun sonucunda da, 29 Ekim ’te çağdaş Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. 19 Mayıs , Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’da Anadolu topraklarına ayak bastığı ve Türk Millî Mücadelesi’ni başlattığı gündür. Bu tarih, aynı zamanda, Anadolu İhtilal Hareketi’nin de başlangıcıdır. 23 Nisan , Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı, 30 Ağustos tarihi de, Başkumandan Meydan Muharebesi’nin Türk Milleti için zaferle sonuçlanmış olan gerçekleşme tarihidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türk Milleti’nin tarihinin en karanlık ve ümitsiz günlerini yaşadığı bir sırada, milletinin boynuna geçirilmek istenen esaret zincirini kırmak üzere, 19 Mayıs ’da, Samsun ufuklarında bir sabah yıldızı gibi doğmuş; 23 Nisan ’de, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açarak, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini atmış 30 Ağustos ’de, Dumlupınar’da gerçekleşen Başkumandan Meydan Muharebesi’nde, düşmanın belkemiğini kırarak, milletine aydınlığa ve uygarlığa giden yolun kapılarını açmıştır. Bu sürecin sonunda da, O’nun; “Benim en büyük eserimdir” dediği cumhuriyet ilan edilmiştir.5

Türk Ulusal Bayramları’nın tarihsel anlamları ve bayram olarak kabul edilişlerinin tarihsel seyri şu şekilde ele alınabilir:

1- 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı :

I. Dünya Savaşı’nın sonunda Osmanlı Devleti’nin fiilen ömrünü tamamladığına inanan Gazi Mustafa Kemal Paşa, 9. Ordu (Sonradan 3. Ordu) Müfettişi sıfatıyla, 16 Mayıs ’da maiyeti ile birlikte Bandırma Vapuru’na binerek, akşam üzeri, İstanbul’dan Samsun’a gitmek üzere hareket etmişti. Mayıs günlerinde, İnebolu ve Sinop üzerinden geçen Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs sabahı, Samsun rıhtımından Anadolu topraklarına ayak basmıştı6. 19 Mayıs günü, karanlık günler yaşamakta olan Türk Milleti için, yeni bir umut ışığı olmuştu. yılında, Cumhuriyet Halk Partisi’nin ikinci olağanüstü kurultayında, aralıksız olarak altı gün boyunca, toplam 36,5 saatte okumuş olduğu ünlü Büyük Nutku’nda Atatürk: “ Senesi Mayısı’nın günü Samsun’a çıktım. Vaziyet ve Manzara-i Umumiye” diyerek başladığı cümleleri ile, Türk Millî Mücadelesi’nin başlangıç günü olan 19 Mayıs ’da, Türk Milleti’nin ve devletin içinde bulunduğu durumu dile getirmektedir7. O’nun anlattığı biçimiyle, Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu grup I. Cihan Harbi’nde mağlup olmuş, Osmanlı Ordusu her tarafta zedelenmiş, şartları ağır bir mütareke imzalanmıştı. Büyük harbin uzun seneleri içinde, millet yorgun ve fakir bir duruma düşmüş; millet ve memleketi savaşa sevkedenler, kendi hayatlarının kaygılarına düşerek, ülkeden firar etmişlerdi. Saltanat ve hilafet makamını işgal eden padişah Vahdettin tereddüt içinde, şahsını ve tahtını kurtarmayı sağlayacak önlemler peşindeydi. Hükümeti oluşturan Damat Ferit Paşa’nın başkanlığındaki kabine “aciz, haysiyetsiz, korkak; yalnız padişahın iradesine tabi bir durumdaydı. İtilaf Devletleri, mütareke koşullarına uymaya gerek görmüyorlar, birer vesile ile, İtilaf Devletleri ve askerleri parça parça Ata Yurdu olan Türk topraklarını işgal ediyorlardı. Doğuda Ermeni, kuzeyde Pontus çeteleri, İstanbul’da Ermeni Patriği Zaven Efendi ve Mavri Mira Heyeti’ne bağlı olarak çalışıyorlardı. Kamuoyunda Amerikan Mandacılığı, İngiliz Himayeciliği ve Bölgesel Kurtuluş yollarına dayalı çalışmalar vardı. Pek çok dernek kuruluyor, temaslar yapılıyordu. Oysa Atatürk, bu kararların hiçbirinde mantık ve isabet görmüyordu. Çünkü bu kararların dayandığı bütün deliller ve mantıklar çürüktü, esassızdı. Gerçekte, Osmanlı Devleti’nin temelleri çökmüş, ömrü tamam olmuştu. Osmanlı Memleketleri tamamen parçalanmıştı. Atatürk’e göre, orada bir avuç ata yurdu kalmıştı. Son mesele, bunun da taksimini sağlamaktan ibaretti. Osmanlı Devleti, onun istiklali, padişah, halife, hükümet; bunlar hepsi anlamı kalmamış bir takım anlamsız sözlerden ibaretti. Tek bir karar vardı; “O da, ulusal egemenliğe dayalı, kayıtsız-şartsız tam bağımsız, yeni bir Türk Devleti kurmak”8. Atatürk Büyük Nutku’nda: “İşte daha İstanbul’dan çıkmadan evvel düşündüğümüz ve Samsun’da, Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamasına başladığımız karar, bu karar olmuştur” diyordu9.

Gerçekten de Mustafa Kemal Paşa için, Samsun’da Anadolu topraklarına çıktığı an, tarihi bir görev başlamış bulunuyordu. Bundan sonraki evrelerde egemenlik adım adım Padişah’tan millete geçecek, Osmanlı Devleti aşama aşama iki elden idare edilecekti Anadolu’da millî mücadelenin cepheleri genişledikçe, “millî egemenlik” fikrinin etkinliği artacak; İstanbul’da padişah ve yakın çevresi İngilizlerle işbirliği içine girdikçe, adım adım “ihanet” sınırına yaklaşacaktı. Anadolu gün geçtikçe, adım adım İstanbul’a hâkim olacaktı. Mustafa Kemal Paşa gittiği her yerde halkın arasına giriyor, millî birlik ve beraberlik ruhunu millete aşılıyor, onlara mücadele azmi veriyordu. İstanbul Hükümeti gibi onları sükûnete değil, harekete geçirmeye çalışıyordu. Yine O, yalnızca bir komutan gibi davranmıyor, valiler, kumandanlar ve millî kuruluşlarla irtibata geçiyor, Türk milleti’ni düştüğü kötü durumdan haberdar ediyor, halkın dertlerini dinliyor, bu dertlere çare arıyordu. Böylece Mustafa Kemal Paşa, kongreler ve mitingler düzenleyip, halk adına, halkla birlikte kararlar alan bir önder olarak tarihteki yerini alıyordu”. Tarih boyunca esarete razı olmamış Türk Milleti, yedi bin yıllık şanlı geçmişinden güç alarak, 19 Mayıs ’da, Mustafa Kemal Atatürk ile yeniden doğuyordu. Mustafa Kemal Atatürk’ün, bu millî mücadelede en çok güvendiği kesim hiç şüphesiz ki Türk Gençliği’ydi Ülkenin en karanlık günlerinde, kamuoyunun bütün kesimlerinde koyu bir karamsarlık hâkimken Atatürk, Türk Gençliği’ndeki özgürlük aşkını görmüş, bununla hem gurur duymuş, hem de iftihar etmişti. Daha yılında; “Herşeye rağmen muhakkak ki bir nura doğru yürümekteyiz. Bende bu imanı yaşatan kuvvet, yalnız aziz memleket ve milletim hakkındaki sınırsız muhabbetim değil, bugünün karanlıkları, ahlaksızlıkları, şarlatanlıkları içinde, sırf vatan ve hakikat aşkıyla ışık serpmeye ve aramaya çalışan bir gençlik gördüğümdendir” diyordu

Türk Gençliği son çeyrek yüzyılda, tartışılamaz biçimde büyük fedakârlıklarda bulunmuştu. Türk Kurtuluş Savaşı’nda; “Dağ başını duman almış/Gümüş dere durmaz akar” dizeleriyle başlayan marş Türk Gençliği’nin marşı olmuş, bütün bir gençlik, o yıllardan bu yana coşkuyla bu marşı söylemişti Atatürk, Ankara Halkevi’nde yaptığı bir konuşmasında, 19 Mayıs gününü ve “Gençlik Marşı”nın tarihsel anlamını şu sözlerle değerlendirmişti: “Ben senesi Mayıs’ı içinde Samsun’a çıktığım gün, elimde hiç bir maddi kuvvet yoktu. Yalnız büyük Türk milleti’nin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu ulusal kuvvete, bu Türk milleti’ne güvenerek işe başladım. Samsun’dan Anadolu içlerine kırık bir otomobille gidiyordum O kırık otomobil Anadolu içlerinde ilerlerken ben daima düşünür ve yaverime “Dağ Başını Duman Almış” marşını söyletirdim. Ben Türk ufuklarından bir gün behemahal bir güneş doğacağına, bunun hareket ve kuvvetinin bizi ısıtacağına, bundan bize bir güç çıkacağına o kadar emindim ki, bunu âdeta gözlerimle görüyordum. O marşı okutup tekrar ettirmekteki maksadım, Türk’ün bu güneşi doğunca, muvaffak olacağını anlatmaktı

Atatürk’ün anladığı gençlik, “genç fikirli” demekti. Genç fikirli ise doğruyu gören ve anlayan “gerçek fikirli” demekti Nitekim Sivas Kongresi günlerinde, yakın çevresindeki pek çok önemli kişi, Amerikan Mandacılığı’nı bir kurtuluş yolu olarak savunurken, Askeri Tıbbiye öğrencileri adına kongreye katılmış olan Hikmet Bey adlı bir gencin: “Mandayı kabul edemeyiz. Kabul edenler varsa, bunları kim olurlarsa olsunlar reddeder ve suçlu sayarız” diye başlayan ve sonra da Mustafa Kemal Paşa’ya dönerek: “Farz-ı mahal (varsayalım ki) siz dahi kabul etseniz, sizi de reddeder, Mustafa Kemal’i ‘vatan kurtarıcı’ değil, vatan batına olarak adlandırır ve tel’in ederiz” diyerek haykırışı, Mustafa Kemal Paşa’nın gençliğe bu denli güvenmekte ne kadar haklı olduğunu ortaya koymuştu. Mustafa Kemal Paşa, Hikmet Bey’in bu heyecanlı çıkışına karşı, kongrede bulunan delegelere dönerek: “Arkadaşlar! Gençliğe bakın! Türk millî bünyesindeki asil kanın ifadesine dikkat edin’“ demiş, sonra da Hikmet Bey’e dönerek sözlerini şöyle tamamlamıştı: “Evlat müsterih ol! Gençlikle iftihar ediyorum ve gençliğe güfunduszeue.info, ekalliyette kalsak dahi, mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız tektir ve değişmez. Ya İstiklal ya ölüm”. Mustafa Kemal Paşa’nın bu sözleri üzerine, “Varol Paşam” diyen Hikmet Bey, Mustafa Kemal Paşa’nın elini öpmüş; Mustafa Kemal Paşa’da Hikmet Bey’i alnından öpmüştü. Sonra da Atatürk, şu ünlü sözünü söylemişti: “Gençler! Vatanın bütün ümit ve istikbali size, nesillerin anlayış ve enerjisine bağlanmıştır”

Atatürk’ün Türk Gençliği’ne güvenini belirten sözleri teker teker ele alınamayacak kadar çoktur. Gerçekten de Millî Mücadele’nin gerek aksiyon, gerekse düşünce boyutunun önde gelen insanları gençlerden oluşuyordu. Mustafa Kemal Atatürk de, Türk Devrimi’nin mimarı ve önderi olarak, daha çok genç yaşlarda iken önemli başarılar elde etmişti. Atatürk Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurduğunda henüz 25, Çanakkale Cephesi’nde yurt müdafaası için savaşırken 35; 19 Mayıs ’da Samsun’a çıktığında ise, 38 yaşında bulunuyordu. İsmet Paşa, Kazım (Özalp) Paşa, Rauf Bey, Refet Bele, Ali Fuat Cebesoy ve Kâzım Karabekir gibi ünlü komutanlar ; Ruşen Eşref, Yakup Kadri, Falih Rıfkı Atay ve Yahya Kemal gibi ünlü edebiyat ve fikir adamları yaşlarındaydı Tarihte hiç bir lider Atatürk kadar gençliğe güvenmemiş, O’nun kadar gençlikle bütünleşmemiştir “Benim en büyük eserimdir” dediği cumhuriyeti, sonsuz güven duyduğu Türk Gençliği’ne emanet etmiştir. “Gençler! Benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençler! Birgün bu memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan çok memnunum ve mesudum” diye seslenen Atatürk, geleceğin Türk Gençliği sayesinde Türk Milleti için çok aydınlık ve mesut günler getireceğine inanmaktadır

Türk Kurtuluş Savaşı’nın başladığı gün olan 19 Mayıs gününü Atatürk, Türk Gençliği’ne millî bayram olarak armağan etmiştir. Bu önemli tarihin yıldönümleri, 20 Haziran tarihinde çıkarılan sayılı bir yasayla “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kabul edilmiştir. Türkiye’nin her yanında beden eğitimi ve spor gösterileriyle kutlanan bu ulusal bayrama, funduszeue.info Gençlik ve Spor Bayramı Koşusu da ayn bir anlam katmaktadır.

2- 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı

23 Nisan , Türk Tarihi’nde tanık olunan en karanlık günlerin yaşandığı bir sırada, Türk Milleti’nin kurtuluş mücadelesini örgütleyen ve yürüten Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı tarihtir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasıyla, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri atılmış oluyordu. Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nın en buhranlı günlerinde, son ata yurdu da adım adım işgal edilirken, Anadolu’daki millî örgütlenmeyi meşru bir zemine oturtmak ve egemenliği ulusa verecek tarihi süreci başlatmak için Ankara’da ulusal bir meclisin, yani Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasını öngörmüştü. O’na göre bu meclis, bir “meclis-i müessesan”, yani bir kurucular meclisi görevi yapacaktı. Böylece, kişi egemenliği esasına dayanan saltanat idaresini kaldıracak, egemenliği millete vererek, cumhuriyet rejimini getirecekti Nitekim, meclisin açılmasını, bu zor günlerde silahlı mücadeleyi verecek olan millî ordunun kuruluşundan daha önemli görmüş, Yunus Nadi’nin bu zor günlerde ordu kurmak yerine, neden meclisin açılması ile zaman geçirdiğine ilişkin bir sorusuna; “Önce meclis, sonra ordu” diyerek cevap vermişti Bu meclis O’na göre, Anadolu’da millî teşkilatlanmayı sağlayan Türk Milleti’ni zafere götürecek, millî hareketin direksiyon merkezi olacaktı.

Mustafa Kemal Paşa, Ankara’da bulunduğu sürece, Ankara Garı içinde bulunan ve sonradan Atatürk Müzesi haline getirilen binada oturuyordu. Bütün önemli kararların merkezi haline gelen bu bina, o günün pek çok renkli simasına kapılarını açmaktaydı. Gazi Mustafa Kemal Paşa bu binanın adını ‘Direksiyon Binası1 adını koymuştu. Bu deyim, millet işlerinin bu merkezden kontrol edilişini, görülüşünü ve yürütülüşünü ifade etmek için kullanılmıştı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı gün olan 23 Nisan gününün akşamı, Atatürk bazı arkadaşlarıyla bir sohbet toplantısı yapmıştı. Yunus Nadi, Ruşen Eşref, Hacı Feyzullah Efendi ve sonradan Muallimler Birliği Reisi olan Mazhar Müfit Bey’in de hazır bulunduğu bu sohbette, arkadaşları: “Paşam! Bugün Büyük Millet Meclisi’ni açtık. Bunu bütün milletimize ve İtilaf Devletleri’ne ilan funduszeue.info bugünün adı ne olsun?” sorusunu sormuştu. Atatürk bu soruya şu cevabı verdi: “Efendiler! Osmanlı İmparatorluğu, yıl bu milletin kaderine hâkim olmuştur. Bugün Osmanlı İmparatorluğu kısmen dağılmış olmasına rağmen İstanbul’da bir hükümeti mevcuttur. Osmanlı İmparatorluğu’nun yanında, bugün bizim açtığımız meclis çocuk kalır. Onun için, bugünün adına Çocuk bayramı diyelim. Bu çocuk büyüsün, kendi zaferini kendisi ilan etsin”.

Gerçekten de bu büyük meclis, tarih sahnesinden silinmek istenen Türk Ulusu’nu zaferden zafere koşturmuş, ulus egemenliğinin vücut bulduğu kutsal bir mekân haline gelmiştir.

Bu önemli günü, yani 23 Nisan gününü Atatürk, “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak, yılında, Türk çocuklarına armağan etmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışı, yılından başlanarak, “Ulusal Egemenlik” bayramı olarak kutlanıyordu. Bu önemli tarihi günün, “Ulusal Egemenlik” yanında, “Çocuk Bayramı” olarak da kutlanışı, Himaye-i Etfal Cemiyeti”nin (Çocuk Esirgeme Kurumu) kendi teşkilatına yayınladığı bir genelge ile gerçekleşmiş ve uygulamaya konulmuştur. Nisan arasını kapsayan haftanın “Çocuk Bayramı” olarak kutlanışı bu şekilde gerçekleştirilmiştir. Bu haftanın ilk günü ise, “Çocuk Bayramı” olarak kutlanmıştır “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı”nın ilk kutlamalarına, Atatürk, Pera Palas’ta verilen bir baloya gelerek katılmıştır 27 Mayıs ’te verilen bir önergeyi Türkiye Büyük Millet meclisi, “Ulusal Bayramlar ve Genel Tatiller Hakkında Kanun” adıyla yasallaştırmış; bu yasayla, 23 Nisan günü de, “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak yasal bir zemine oturtulmuştur. 12” Eylül Askeri Harekatı’ndan sonra, Askerî Yönetim, 17 Mart ’de, “Ulusal Egemenlik” kavramını bayramın adından çıkarmış, ve yıllarında 23 Nisan günü, yalnızca “Çocuk Bayramı” olarak kutlanmıştır. 20 Nisan ’te yapılan bir değişiklikle, bu önemli gün, yeniden “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” sayılmış; o günden bugüne, bu adla kutlanmıştır

3- 30 Ağustos Zafer Bayramı

Atatürk, 30 Ağustos Başkumandan Zaferi için;”30 Ağustos Muharebesi, Türk Tarihi’nin en mühim bir dönüm noktasını teşkil eder. Millî tarihimiz çok büyük ve çok parlak zaferlerle doludur. Fakat Türk Milleti’nin burada gerçekleştirdiği zafer kadar kesin sonuçlu ve bütün tarihe, yalnız bizim tarihimize değil, cihan tarihine yeni akım vermekte kesin etkili bir meydan muharebesi hatırlamıyorum” yorumunu yapmaktadır

Gene Atatürk’e göre, Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli burada atılmıştı; bu sahada akan Türk kanlan, bu semada dolaşan şehit ruhları, devlet ve cumhuriyetimizin ebedi muhafızlarıydı Bu zaferle, Türk Yurdu’na giren Yunan Ordusu, Türk Milleti’nin “harim-i ismetinde” (temiz bağrında) boğulmuştu Atatürk, “Rum Sındığı Meydan Muharebesi” olarak değerlendirdiği bu zafer için, bir başka konuşmasında şunları söylemektedir: “Bu Anadolu Zaferi, tarih arasında, bir millet tarafından tamamen benimsenen bir fikrin ne kadar kadir ve ne kadar muhyi (hayat veren) bir kuvvet olduğunun en güzel bir misali olarak kalacaktır. Önümüze dikilen bütün engelleri birer birer yıkıp aştıktan sonra, bugün artık Misak-ı Millînin çizdiği hudutlar dahilinde mesut, müreffeh ve hür olarak yaşamak için her ne lazımsa, bunların hepsini istihsal edeceğiz (sağlayacağız). Düşman elleriyle viran olmuş ve milletimiz tarafından her köşesini kurtarmak için seve seve can verilmiş ve çocuklarımızın kanıyla sulanmış olan yurdumuzun ufkunda artık sulhun tatlı güneşi gecikmeyecektir”

Büyük Taarruzun sonunda, düşmanın belkemiğinin kırıldığı 30 Ağustos Zaferi Türk Milleti’nin yeniden varoluşunu sağlamıştır. Düşman Ordusu’nun ana kısımları 30 Ağustos günü Dumlupınar’da yok edilmiştir. 30 Ağustos Meydan Muharebesi’nin kazanılmasından bir gün sonra (31 Ağustos ) bu zafere İsmet Paşa tarafından, “Başkumandan Meydan Muharebesi” adı konulmuştur. Başkumandan Meydan Muharebesi’nin ikinci yıldönümü Dumlupınar’da, Atatürk’ün de katıldığı bir törenle kutlanmıştır. Büyük Önder o gün, bu büyük zaferin önemini belirten anlamlı bir konuşma yapmıştır. 30

30 Ağustos gününün Zafer Bayramı olarak kutlanması hakkındaki kanun, 1 Nisan ’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilmiş ve o günden bugüne Zafer Bayramı olarak kutlanmaktadır.

4- 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı

Türk İnkılabı’nın en önemli boyutlarından birisi hiç şüphesiz, egemenliğin kişi iradesinden alınarak, millete verilmesidir. Aslında, 23 Nisan ’de,. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışıyla birlikte bu fiilen elde edilmişti. Oysa bunun, hukuken bir devlet şekli haline getirilmesi de gerekiyordu.

Atatürk, “milli egemenlik” ilkesini, Kurtuluş Savaşı’nın başından itibaren, adım adım işlemişti. O, milli egemenliği üç kelimeyle özetlemekteydi: “Millî egemenlik demek, milletimizin namusudur, şerefidir, haysiyetidir”

29 Ekim ’te Cumhuriyet’in ilanına gelinceye dek, egemenliği millete verme yolunda büyük adımlar atılmıştı. Aslında Atatürk, daha Samsun’dan Anadolu topraklarına ayak basmadan önce, ulusal egemenliğe dayalı, tam bağımsız, yeni bir Türk Devleti kurma fikrini taşıyordu Amasya Genelgesi, kongreler, özellikle de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışı, egemenliğin millete verilmesi yolunda atılmış büyük adımlardı. Büyük Zafer’in kazanılmasından hemen sonra, 1 Kasım ’de Saltanat kaldırılmış, 24 Ekim ’te de, Türkiye Büyük Millet Meclisi, saltanatın kaldırılarak, hakimiyet-i milliyenin gerçekleşmesinin kesinleştiği 1 Kasım günü ve gecesinin, “Hakimiyet Bayramı” olarak kabul edilmesini sağlayan bir yasa çıkarmıştı

“Millet Hakimiyeti” terimi, siyasal literatürde, “Cumhuriyet Rejimi demekti. Bunun altyapısı, daha 19 Mayıs gününden sonra aşama aşama hazırlanmıştı. Örneğin, Erzurum Kongresi sırasında, gelecekteki yönetim şeklinin cumhuriyet olacağını Atatürk, Mazhar Müfit (Kansu) Bey’e not ettirmişti

Atatürk 28 Ekim gecesi, İsmet Paşa, Kâzım Paşa, Fethi Bey, Rize Mebusu Fuat ve Afyon Mebusu Ruşen Eşrefin bulunduğu toplantıda: “Yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz” demişti. Bu yakın arkadaşları da bu fikre iştirak etmişlerdi. O gece, diğer misafirleri ayrıldıktan sonra Atatürk, İsmet Paşa ile birlikte bir kanun müsveddesi hazırlamış, bu yasa önerisi ertesi gün TBMM’ne sunulmuştu. Uzun görüşmelerden ve tartışmalardan sonra, yapılan oylamayla bu öneri yasallaştı ve “Türkiye Devleti’nin hükümet şekli cumhuriyet” olarak kabul edildi Mehmet Emin Bey’in (Yurdakul); “Bu hükümetin temellerinin arzın temelleri kadar sağlam olmasını isterim. Cumhuriyetin ruhu önünde tazimen (hürmetle) ayağa kalkarak üç kere ‘Yaşasın Cumhuriyet’ diye kutlamalarını temenni eylerim” sözleri üzerine milletvekilleri ayağa kalkarak üç kere “Yaşasın Cumhuriyet” diye haykırmışlardı Aynı gün Atatürk, oybirliği ile, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı olarak seçildi. Cumhurbaşkanı seçiminden sonra, cumhuriyetin ilanı, pare top atışıyla kutlandı

Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli ulusal bayramı olarak cumhuriyetin ilanı, 29 Ekim’den yaklaşık altı ay kadar sonra, 19 Nisan ’te çıkarılan sayılı yasayla ulusal bayram olarak kabul funduszeue.infoçi ve yurtdışı Türkiye temsilciliklerinde devlet töreni yapılması şartını da getiren bu yasa, yılında çıkarılan sayılı yasayla genişletildi. Böylece, kutlamalarda, 21 pare top atılması kuralı da getirildi. ’te, sayılı yasayla, dinsel bayramlar dışındaki tüm ulusal bayramlar aynı kapsam içine alındı ve önceki yasalar yürürlükten kaldırıldı. Cumhuriyet Bayramı ile ilgili yeni bir düzenlemeye gidildi

Cumhuriyet Bayramı, Cumhuriyet’in ve yılı kutlamalarında özel programlarla kutlandı. Bu yıldönümleri için, özel marşlar bestelendi. Yıl kutlamalarına, resmi kurumlar, 50 yıl içinde ulaştıkları seviyeyi gösteren yayınlar ve sergiler hazırlayarak katıldılar. Bu özel yıldönümleri, bütün Türkiye’de çok büyük coşkularla kutlanmıştır. Atatürk, yıl Kutlamaları’na bizzat katılmış ve “ Yıl Nutku” olarak bilinen anlamlı bir konuşma yapmış; Türk Milleti’ne : “Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim. Ne Mutlu Türküm Diyene!”

1 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C.I1, Ankara, , s; E. Z. Karal, Atatürk’ten Düşünceler. MEB yay.. İstanbul. , s

2 Bkz. Vehbi Tanfer. “Türk Kurtuluş Savaşı: Kapsamı ve Yöntemi Sorunu”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi. C. VII/20 (), s

3 Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, Devlet Basımevi, İstanbul, , s EZ. Karal, a.g.e., s

4 Bu konuda yapılan incelemeler için bkz: Atatürk’ün Düşünce ve Uygulamalarının Evrensel Boyutları: Uluslararası Sempozyum (2 Kasım - 6 Kasım ), Ankara Üniversitesi yay., Ankara, ; ayrıca bkz: V. Tanfer, a.g.m., çşt. syf.

5 Bkz: Utkan Kocatürk, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi, Ankara, , s; Yunus Nadi, Mustafa Kemal Paşa Samsun’da, Sel Yay., İstanbul, , s.

6 U. Kocatürk. a.ğ.e.. s.4l; Yunus Nadi. a.g.e., s.

7 Gazi Mustafa Kemal, Nutuk, s.l.

8 A.g.e., s

9 A.g.e., s.9

10 Selahattin Tansel. Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, C.I, MEB yay.. Ankara, ,

11 Atatürk. 19 Mayıs gününü kendisinin doğum günü olarak kabul etmiştir: Bkz. Afet İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, İş Bankası yay.. Ankara, , s

12 Bkz. V. Tanfer, “Atatürk ve Türk Gençliği”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, VI/ 18 (Temmuz ), s.

13 Bkz. E.Z. Karal, a.g.e., s

14 da İsveç Halkevleri Marşı’nın müziğine uyarlanarak oluşturulan bu marşın güftesi, kadıköy Öğretmen Okulu Müzik öğretmenlerinden Ali Ulvi (Elöve) ile, aynı okulun müzik öğretmenlerinden Viyolonist Zeki Üngör tarafından yapılmış ve ilk olarak İstanbul Kadıköy’de, sonradan Fenerbahçe Stadyumu’nun yapıldığı İttihad-ı Terakki Çayırı’nda söylenmiştir.

15 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, funduszeue.info, s

16 Bkz: Utkan Kocatürk, “Atatürk’te Gençlik Kavramı ve Atatürkçü Gençliğin Nitelikleri”, Atatürkçü Düşünce. Ankara, , s.

17 Bkz. Vehbi Cem Aşkun, Sivas Kongresi, İstanbul, , s

18 Bkz. Turhan Feyzioğlu, “Atatürk ve Gençlik”, Atatürkçü Düşünce, Ankara, , s

19 A.g.m., s. , bu nedenle, Atatürk’ün yurt gezilerinde yaptığı konuşmaların çok büyük bir kısım, Türk Gençleri’ne hitaben yapılmıştır. Konu ile ilgili krş. Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri funduszeue.info, çşt. syf.

20 U. Kocatürk, a.g.m., s

21 Nutuk, s

22 Yunus Nadi (Abalıoğlu), Ankara’nın İlk Günleri, Sel yay., İstanbul, , s

23 Kocatürk, a.g.e., s

24 A.g.e.,

25 Büyük Larousse, “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” mad., C. XXIII, Milliyet yay., İstanbul, t.y., s.

26 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C.I1, s

27 A.g.e., s.

28 A.g.e., C.1, s

29 A.g.e.. s

30 A.g.e.. funduszeue.info S

31 An İnan. Düşünceleriyle Atatürk, Ankara. s

32 Bkz. Nutuk. s

33 U. Kocatürk. a.g.e.. s

34 Mazhar Müfit Kansu, Erzurumdan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, C.I, TTK yay.. Ankara, s

35 Nutuk, s

36 U. Kocatürk, a.g.e., s.

37 A.g.e., s

38 Büyük Larousse, C.V. s

39 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C.I1, s

M. Vehbi Tanfer

Kaynak: ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 39, Cilt: XIII, Kasım   

29 Ekim Cumhuriyet bayramı mesajları ve şiirleri: Atatürk 96 yıl önce ilan etti!

Ulu Önder Atatürk 96 yıl önce bugün açıkladı: "Yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz.". 29 Ekim 'ten beri yurdun dört bir yanında Cumhuriyet bayramı kutlanıyor. Türkiye, Cumhuriyet yönetimiyle birlikte evrensel değerlere kavuşmuştur. Atatürk, Cumhuriyet'in Türk ulusuna en uygun yönetim şekli olduğunu söylemiştir. İşte bu özel günün anlam ve önemini ifade eden en anlamlı 29 Ekim Cumhuriyet bayramı mesajları ve şiirleri

Yayınlanma:

29 Ekim Cumhuriyet bayramı mesajları ve şiirleri: Atatürk 96 yıl önce ilan etti!

Cumhuriyetle birlikte özgürlük, eşitlik, bağımsızlık gibi evrensel değerlere kavuştuk. Atatürk ve silah arkadaşları Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasının ardından Cumhuriyet’i ilan etmiştir ve Türk milletine armağan etmişlerdir. Cumhuriyete sahip çıkmak, Atatürk’e duyulan minneti dile getirmek ve milli birliğimizi güçlendirmek isteyen herkes en güzel 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı mesajlarını, şiirlerini sosyal medyadan paylaşıyor.

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI MESAJLARI VE SÖZLERİ

29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun. Atatürk’ün çocukları olarak atamızı hasret ve özlemle anıyoruz.

Cumhuriyet, demokratik bir ülkenin bozulmaz simgesidir… Cumhuriyet bayramınızı en içten duygularımla kutlarım.

Cumhuriyetimizin ilanının yeni yılında Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk”ü, aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi saygı ve rahmetle anıyor, Cumhuriyet Bayramınızı en içten dileklerimle kutluyorum.

Tüm temennim bu yılın Cumhuriyet kavramının ne olduğunu dahi bilmeyenlere; Cumhuriyet adına bir şeyler öğretmesi. Cumhuriyet Bayramınız Kutlu Olsun…

Cumhuriyetimizi kuruluş felsefesindeki hedeflere ulaştırmamızın da mümkün olacağını ifade etmek isterim. Bu duygularla, tüm milletimizin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını kutluyor, tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet ve şükranla anıyorum.

Cumhuriyet; fikren, ilmen ve bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister. Bu duygularla cumhuriyetinizi tebrik ediyorum.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun. Nice bayramlara. Cumhuriyet çok güzel, gelsene.

Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.

Cumhuriyet, yüksek ahlâkî değer ve niteliklere dilenen bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir. Cumhuriyet bayramınız kutlu olsun..
29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun. Atatürk”ün çocukları olarak atamızı hasret ve özlemle anıyoruz.

Cumhuriyet, demokratik bir ülkenin bozulmaz simgesidir… Cumhuriyet bayramınızı en içten duygularımla kutlarım.

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER

CUMHURİYET

Gönül verdik,
Sana erdik.
Ey hürriyet, Cumhuriyet.
Herkes sever,
Seni över.
Ey hürriyet, Cumhuriyet.
Canımızdasın, Kanımızdasın.
Ey hürriyet, Cumhuriyet.

B. Kemal ÇAĞLAR

CUMHURİYET BAYRAMI

Gündüz herkes neşeli,
Şenlik olur akşamı.
Bayramların güzeli,
Cumhuriyet Bayramı.

Her bayramla bir tutmam,
Bu bayram, büyük bayram.
Yurtta üç gece, üç gün,
Eğlence var, şenlik var.

Işıklar yanar bütün
Dalgalanır bayraklar.
Her bayramla bir tutmam,
Bu bayram, büyük bayram

Necdet Rüştü EFE

ON BEŞ YILI KARŞILARKEN

Kim derdi yarılsın da nihayet yerin altı,
Bir anda dirilsin de şu milyonla karaltı.
Topraklaşan ellerde birer meşale yansın.
Kim der ki şu milyonla adam birden uyansın.
Kim derdi seher yıldızı doğsun da bir evden,
Kaçsın da cehennemler o bir dalma alevden,
Canlansın ışık selleri olsun da o damla
Beş devletin öldürdüğü devlet bir adamla.
Kim der ki en son rakamlar da delirsin.
On beş asır on beş yılın eb’adına girsin.
Dünyaları bir fert evet oynattı yerinden,
Sarsıldı demirler evet azmin demirinden.
Mazi yıkılıp gitti evet fesli, kafesli:
Lâkin bugünün ey granit bünyeli nesli,
Bir şey ele geçmez şerefin sade adından.
Sen arşı bırak, varsa haber ver kanadından.
Gökten ne çıkar? Gök ha büyükmüş ha değilmiş,
Sen alnını göster ne kadar yükselebilmiş.
Gökler çıkabildin, uçabildinse derindir,
Tarihi kendin yazıyorsan,tarih senin eserindir.
Bahsetme bugün sade dünün mucizesinden,
İnsan utanır sonra yarın kendi sesinden.
Asrın yaşamak hakkını vermez sana kimse;
Sen asrını üstünde izin varsa benimse;
Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır
Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.

Mithat Cemal Kuntay

ATATÜRK VE CUMHURİYET

Baş eğmişken önünde altı asır her zorluk,
Göçtü bir çınar gibi koca imparatorluk!..
Çatırdattı bu göçüş göklerini vatanın,
Duyunca silkindi Türk narasını “Ata”nın!…
Haykırdı kadın, erkek: “İhtilâl var, ihtilâl”!
Çiğnenemez yerlerde mübarek, şanlı hilâl…
Alev alev bayrağım kızıllıklarda yandı,
Bütün millet “Kemal”in etrafında toplandı!..
Dönünce yurt ananın gözleri bir pınara
Can verdi ulu tanrım bu devrilen çınara!..
Saldı o yeniden kök, filiz, gövde, dal budak:
Irkının şahlanışı ısırttı “Garb”a dudak!..
Çekince Mehmetçik’ler kılıçları kınından,
Göl göl oldu her taraf korkak düşman kanından!
Birleşti siperlerde gazilerle, şehitler,
Yeni bir düzen verdi dünyaya koç yiğitler!..
Dile gelince otuz asırlık şanlı mazi,
Türk’ün kara bahtını ağarttı “Büyük Gazi”!..
Son verip bu cenkte biz binbir kötü niyete,
Kavuştuk sevgilimiz: İstiklâl, hürriyetle!..
Değildir zindan artık bize Anadolu’muz,
Cumhuriyet nuruyla aydınlandı yolumuz!..
Onun kutsal sevgisi taşıyor içimizden,
Gökler dolusu selâm, ölmez “Ata”ya bizden!..

Cemal Oğuz Öcal

29 Ekim Cumhuriyet BayramıAtatürkHaberHürriyetKadınMustafa KemalMustafa Kemal AtatürkNiceTürkiye

Cumhuriyet ile İlgili Kompozisyon: Cumhuriyet ile İlgili Yazı &#;rnekleri

Haberin Devamı

Mutlakıyetle yönetilen ülkelerde zamanla hakana, padişaha, şaha, krala yardımcı olsun diye meclis kuruldu. Meclis üyeleri halkın dileklerini yöneticiye duyurmaya başladılar ve yasa tasarısını hazırlardı. Fakat bu yasa taslakları hakan, padişah, şah, kral tarafından benimsendiğinde yasalaşırdı. Bu yönetim biçimine ise Meşrutiyet dendi. Ancak meclisin yetkileri genel olarak çok sınırlıydı. Osmanlı Devletinde ve yıllarında iki kez meşrutiyet ilan edilmiştir. Bunlardan sonra ise üçüncü yönetim biçimi ülkemize Mustafa Kemal Atatürk tarafından getirilen cumhuriyet yönetimi olmuştur. Cumhuriyet'le birlikte egemenlik kayıtsız şartsız millete geçmiş, böylelikle millet kendini yönetme yetkisini temsilcileri - milletvekilleri- vasıtası ile kullanmaya başlamıştır. Cumhuriyet yönetiminde yurttaşın seçme ve seçilme hakkı bulunur. Seçilen temsilciler yasalar yapar, yöneticileri milleti adına denetler. Yönetilenler dilerlerse seçimlerle birlikte seçtikleri yöneticilerini yine kendileri değiştirebilirler.

Bu nedenle Türk halkına ve milletine en çok yaraşır yönetim biçimi Ulu Önder Atatürk’ün de dediği gibi medeni memleketlerin kabul ettiği Cumhuriyet rejimi olmuştur. Bizlere en büyük eserimdir dediği Cumhuriyetimizi hediye eden Mustafa Kemal Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını ne kadar büyük bir minnettarlık ve saygıyla ansak da azdır. Ruhları şad olsun…

Ya İstiklal Ya Ölüm

Devleti idare edenlerin seçimle iş başına geldiği yönetim şekline cumhuriyet denir. Dünyadaki devletlerin çoğu cumhuriyetle yönetilir. Cumhuriyetle yönetilen ülkelerde egemenlik milletindir. Millet, devleti yönetecek kişileri kendisi seçer. Böylece halk kendi kendini yönetmiş olur.

Yurdumuz cumhuriyete Kurtuluş Savaşı'ndan sonra kavuştu. Önceleri devletimizin adı OSMANLI DEVLETİ idi. Devlet İdaresinde bütün yetki padişahın elindeydi. Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı'nda yenik sayıldı. Düşmanlar yurdumuza girdiler. Mustafa Kemal, 19 Mayıs 'da Samsun'a çıktı. Birçok yerde toplantılar yaptı. Hakkımızı "Ya istiklal, ya ölüm" parolası altında birleştirdi. 23 Nisan 'de Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. Mustafa Kemal meclis başkanı seçildi. Ordumuz, İnönü Savaşlarını kazandı. Peşinden Sakarya Meydan Muhaberesi ile Başkomutanlık Meydan Savaşı'nı da zaferle noktaladık. Yunanlılarla ve Birinci Dünya Savaşı'nı da savaştığımız devletlerle 24 Temmuz 'te Lozan Barış Antlaşması imzaladık. Bütün dünya devletleri, Türkiye'nin bağımsız bir devlet olduğunu kabul ettiler. Yurdumuz yeniden egemenliğine kavuştu. Türkiye Büyük Millet Meclisi, 29 Ekim 'te cumhuriyeti ilan etti. Devletimizin adı TÜRKİYE CUMHURİYETİ oldu. Atatürk ise, ilk cumhurbaşkanımız olarak göreve başladı.

Cumhuriyet idaresinde devlet anayasaya uygun kanunlarla idare edildi. Kanunlar ise halkın seçtiği miller vekilleri yapar. Devlet başkanına CUMHURBAŞKANI denir.

Halkı yöneten insanlar, seçimle iş başına gelirler. Halk, istediğini seçer, istemediğini seçmez. Seçilen kişiler halka karşı sorumludurlar. İşte bütün bunlardan dolayı cumhuriyet en iyi yönetim şeklidir.

Hayatımın Bir Parçasıydı

Kalıplaşmıştı belki aklımızda. Oturduğumuz sıralarda öğrettikleri gibi kazıdık belleğimize. Ama yanlıştı. Aslında ne farklıydı cumhuriyet. İlkokulda sabahları okuduğumuz andımızdı, İstiklal Marşıydı cumhuriyet. Özgürlüğümü hür benliğimle haykırdığım, ruhumun yaşam tarzıydı. Anamdı, babamdı, sevdiğimdi, okulumdu…Kısacası hayatımın bir parçasıydı.

Yaşamak ne güzel değil mi bu gül bahçesinde? Özgürce, istediğin gibi…Her şeyi canının çektiği gibi yapmak hoş. Fakat bir de durup arkaya bakmak lazım. Geldiğin yola, tam arkana. Farkında mısın oradaki sisli havanın, çekilen acının? Görüyor musun bir elinde sancağı bir elinde süngüsüyle seni, senin geleceğini koruyan dedeni? Şimdi önüne dön. Güller içinde bir yol. Arkanda ise, toz duman bir özgürlük kavgası izleri. İşte gördüğün dikenli yol seni bu gül bahçesine getiren, ayaklarını yere sağlam bastıran yoldur.

Şöyle bir otur. Otur ve düşün. Ne acılar, ne çileler çekilmiş şu uğurda. Biraz da özgür olabilmek için, düşündüklerimizi kısık sesle söylememek için ne savaşlar verilmiş Anadolu'nun dört bir yanında. Dedeni askere yollarken bir damla bile gözyaşı dökmeyen mert annesini düşün. Ve onu düşünerek bak önüne, sağlam bak, tam önüne. Kimsenin ne dediği seni ilgilendirmesin. Kulaklarını kapat bağnaz düşüncelere ve senin yolunda gördüğünün tut elinden. Ama sakın unutma arkada yaşanmışları. Geçmişini, tarihini… Bu yola oradan geldiğini.

Kolay kazanılmayan bir cumhuriyetin çocuklarıyız. Korumak istiyorsan cumhuriyetini hiç durma. Oturduğun sıradan başla işe, kullandığın tebeşirden, yürüdüğün yoldan, baktığın, gördüğün, duyduğun her şeyden. Bilmediklerini araştır ve duyur duyması gereken herkese. Çekebildiğin yere kadar yükseklere çek al bayrağı, tutabildiğin kadar yüksek tut İstiklal Marşı'nı okurken sesini. Cumhuriyeti böyle koruyabilirsin, boş boş cumhuriyetçiyim diye bağırarak değil..

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası