eski yunandaki yönetim sistemi / Eski Yunan Yargi Sistemi: MÖ IV. Yüzyılda Atina’da Yargıçlar ve Mahkemeler | HukukPolitik

Eski Yunandaki Yönetim Sistemi

eski yunandaki yönetim sistemi

Yunan Şehir Devleti (Polis)

If you're seeing this message, it means we're having trouble loading external resources on our website.

Bağlandığınız bilgisayar bir web filtresi kullanıyorsa, *funduszeue.info ve *funduszeue.info adreslerinin engellerini kaldırmayı unutmayın.

  • Yunan Şehir Devletleri, farklı siyasal yapı ve güçlerden oluşan çeşitli yönetim şekilleri geliştirmiştir.
  • Sömürgeleştirme, Yunanca'nın ve Yunan kültürünün yayılmasına neden olmuştur ancak aynı zamanda komşu Pers İmparatorluğu ile aralarında gerginlik yaratarak Pers Savaşları ile sonuçlanmıştır.
  • Atina'da demokratik kurumlar ortaya çıkmaya başlamış ve felsefe, bilim ve kültür alanlarında gelişmeler yaşanmıştır. Atina güçlü bir devlet haline gelmiş ve diğer şehir devletleriyle ittifak kurularak Attika-Delos Deniz Birliği oluşturulmuştur.
  • Özellikle Sparta başta olmak üzere, diğer Yunan şehir devletlerinin Atina'nın gücüne karşı çıkması Peloponez Savaşı'na yol açmıştır.
Yunanistan dağlık bir bölge olduğundan dolayı, antik Yunanistan, her biri kendi lehçesi, kültürel özellikleri ve kimliğe sahip küçük bölgelerden oluşuyordu. Bölgecilik ve bölgesel çatışmalar antik Yunanistan'ın belirgin bir özelliğiydi. Şehirler ağırlıklı olarak dağlar arasındaki vadilerde ya da kıyı ovalarında bulunuyordu ve etraflarındaki kırsal bölgelere hükmediyordu.
Verdiği tarihi bilgilerin doğruluğu tartışmalı olsa da, efsanevi şair Homeros'a göre Miken Uygarlığı, Anadolu'daki Truva şehriyle Milattan önce 'lerde Truva Savaşı'na girmişti. Homeros'un ünlü destanı İlyada'da yazdığı üzere savaş devam ederken, yabancı “Deniz İnsanları” Miken yerleşimlerini işgal etmeye başladı ve halk, Ege Adaları, Anadolu ve Kıbrıs'a göç etmek zorunda kaldı. O zamanlar yazı ortadan kaybolmuş gibiydi ve Yunan yarımadası ile çeşitli adaların belirgin özelliği çatışma ve istikrarsızlık olmuştu.
Yunan şehir devletlerinin ortaya çıkmasını sağlayan şey, bu istikrarsızlıktı. Güçlü ve merkezi bir devlet olmadığı için siyasi düzeni daha küçük yönetim birimleri sağlıyordu. Bu tip yönetim birimlerinden biri şehir devletleri yani polisler idi. Başlangıçta polis terimi, güçlendirilmiş bölgeler veya savaş zamanlarında koruma sağlayan kaleler için kullanılıyordu. Bu yapıların sağladığı güvenlikten dolayı insanlar buralarda toplanıp, topluluklar ve ticaret merkezleri kurdular. Zamanla polisler şehir merkezleri haline geldi ve kendilerine kaynak sağlayan ve vergi ödeyen komşu tarım bölgeleri üzerinde güç ve nüfuz sağladı.
MÖ 'lü yıllarda birbirinden bağımsız işleyen birçok polis vardı. Kendi bulundukları özel bağlam sonucunda her şehir devleti, monarşilerden oligarşilere, askeri toplumlardan proto demokrasilere; çeşitli yönetim şekilleri oluşturmuşlardı. Monarşiler, bazen belirli bir yasa dizisini izlemeyen tiranlar tarafından yönetiliyordu. Oligarşiler şehir devleti hükümetini idare eden güçlü kişilerden oluşan küçük gruplardı. Oligarşi yöneticileri ve tiranlar iktidara gelmek için sık sık rekabet ediyorlardı. Demokrasiler vatandaşların oy vermelerine ve devletle ilgili kararlara dahil olmalarına olanak sağlayan yönetim biçimiydi.
Atina, Sparta, İstefe, Korint ve Delfi en önemli şehir devletlerinden bazılarıydı. Bunlar arasında Atina ve Sparta en güçlü şehir devletleriydi. Atina demokrasiyle yönetiliyordu, Sparta'nın ise iki krallı oligarşik sistemi vardı. Yunan toplumunun ve kültürünün gelişmesinde ikisi de önemli rol oynamıştır.
Güçlü bir merkezi devlet olmamasının etkileri nelerdi?
Yunanistan'ın güneyinde bulunan Peloponez yarımadasının verimli bir bölgesinde yer alan Sparta'nın nüfusu MÖ ve yılları arasında giderek artmıştı. Sparta karmaşık ve güçlü bir ekonomi geliştirdiği için tüm Peloponez bölgesi boyunca gücünü arttırdı ve çevre köylerdeki insanları kontrolü altına aldı. Ancak köylerdeki insanlara Spartalılarla eşit statüler verilmedi. Bunun yerine bu insanlar, özgür olmayan ve çalıştırılan helotlar sınıfını oluşturdular. Özel olarak sahip olunan kölelerin aksine helotlar Sparta devletinin tebaası sayılıyordu. Aile kurabiliyorlardı ve bir dereceye kadar özgürlükleri vardı; ancak devletin topraklarına bağlı haldelerdi ve Sparta'ya yiyecek sağlamak zorundalardı.
Spartalılar isyanları engellemek ve bastırmak üzere, güçlü ve yapılandırılmış askeri araçlar geliştirmek için çok fazla kaynak harcadılar.
Spartalılar ile helotlar arasında çok keskin bir ayrım olmasına rağmen Sparta toplumu kendi içinde en azından teorik olarak karmaşık bir hiyerarşiye sahip değildi. Toplumsal statünün belirlenmesinde zenginlik yerine askeri başarılar rol oynuyordu. Çocukluktan itibaren güç ve disiplinin önemi vurgulanıyordu. Spartalı erkek çocukları yedi yaşında ailelerinden ayrılıyor ve askeri kışlalarda yaşamaya gönderiliyorlardı. Burada ciddi bir askeri eğitim görerek daha gençlik dönemleri bitmeden aktif hizmet verecek duruma geliyorlardı.
Sparta toplumunda katı bir toplumsal hiyerarşi olmamasına rağmen yine de nüfuz sahibi gruplar vardı. Tüm Yunan toplumları gibi Sparta da, erkek vatandaşlar tarafından yönetiliyor ve bunların en güçlüleri, seçilmiş bir aile grubundan geliyordu. Sparta'nın siyasi sistemi, iki farklı aileden birer kralı olması yönüyle alışılmadık bir yapıya sahipti. Bu hükümdarlar, özellikle bir tanesi ordunun başında sefere gittiğinde gayet güçlü oluyorlardı.
Krallar aynı zamanda Zeus'un rahipleriydi ve Sparta'daki en yüksek mahkeme olan ve gerousia denilen ihtiyarlar meclisinin başında yer alıyorlardı. Aynı zamanda, vatandaşlar meclisinden kurayla seçilen beş efordan oluşan bir yürütme kurulu vardı. Bu kurul yalnızca bir yıl görev yaptıktan sonra, bir daha başa geçemiyordu. Eforlardan ikisi, krallardan biri seferdeyken ona eşlik ediyordu. Bu iki farklı siyasi unsurun nasıl bir etkileşim içinde olduğu kesin olarak bilinmiyor, fakat devletin işlevini yerine getirebilmesi için belli bir derecede fikir birliğinin gerekli olduğu kesindi.
Sparta'daki kadınların diğer Yunan şehir devletlerindeki kadınlardan daha çok hakkı vardı. Sparta'da genellikle çeyiz ve miras yoluyla elde ettikleri mülklerin sahibi olabiliyorlardı. Bazı kadınlar ailelerindeki erkekler savaşta öldüğünde zengin olabiliyorlardı. Aslına bakılırsa kadınların, Sparta topraklarının neredeyse yarısı üzerinde kontrol sahibi olduklarını söylemek mümkündür. Bunan yanında Spartalı kadınlar, makul bir özgürlükle hareket edebiliyorlar, kısıtlayıcı olmayan kıyafetler giyebiliyorlar, atletik faaliyetler yapabiliyor ve hatta şarap bile içebiliyorlardı.
Spartalı helotların kölelerden ne farkı vardı?
Spartalılar'da toplumsal statü neye göre belirleniyordu?
MÖ altıncı yüzyılın sonlarına doğru Atina, Yunanistan'ın baskın ekonomik gücü haline geldi. Bu güç ve zenginlik çevredeki dağlarda keşfedilen gümüş sayesinde daha da arttı. Atina, diğer Yunan şehir devletleriyle yapılan etkili bir ticaret sisteminin merkezindeydi. Nüfus için yeterli miktarda tahıl üretecek tarımsal koşullar mevcut olmadığından, ticaret Atinalılar için çok önemliydi.
Atina'nın nüfusu deniz ticareti sayesinde büyüdükçe ve zenginleştikçe Atina farklı yönetim sistemlerinden geçerek değişim geçirdi. Bu zenginlik, aynı zamanda siyasi liderler olan, aristokrasinin birkaç üyesinin elinde toplanmıştı, bu da toplumun diğer üyelerini bazen borç köleliği yapmak zorunda kalınacak kadar borç altında bırakmıştı. Dahası şehrin yasalarında hissedilen derecede bir tutarsızlık da vardı.
Bu eşitsizliklere yönelik ilk yasalar serisi MÖ yıllarında Drako tarafından yazılmıştı ancak yasaların çok katı olduğu düşünülmüştü, yasalara uymamanın cezası çoğu zaman ölümdü! İngilizce'de "acımasız" anlamına gelen "draconian" sözcüğü de buradan çıkmıştır. Bu katı yasalarda düzenleme yapması ve değiştirmesi için Solon adında bir aristokrata başvurulmuştu; kendisi siyasi iktidar eşitliğini sağlamak için bir dizi yasalar hazırlamıştır. Solon'un yaptığı değişikliklerden ikisi borçların iptali ve borç köleliğinin kaldırılmasıydı. Ayrıca halktan bazı kişilerin Atina yönetimine katılmasını sağlamak için fırsatlar yaratmış ve bunu yaparak Atina'da demokrasinin temelini atmıştır.
Perikles, MÖ ve arasında Atina'yı yönetmiştir; kültür, felsefe ve bilimi desteklemesiyle ve halktan insanları savunmasıyla tanınan, çok sevilen bir lider olmuştur. Perikles liderliğinde Atina altın çağına girmiştir ve şehirde pek çok sayıda büyük düşünür, yazar ve sanatçı yaşamıştır. “Tarihin babası” Herodot, Atina'da yaşamış ve eserlerini burada yazmıştır. “Felsefenin babası” Sokrates, pazar yerinde eğitimler vermiştir. “Tıbbın babası” Hipokrat, çalışmalarını burada yapmıştır. Heykeltraş Fidias, Olimpiya'daki Zeus Tapınağı ve Akrapolis'teki Partenon'da kullanılacak olan büyük eserlerini burada vermiştir. Demokritos atomik bir evrenin hayalini burada kurmuştur. Eshilos, Euripides, Aristofanes, ve Sofokles ünlü oyunlarını burada yazmıştır. Bu miras, Platon sonradan MÖ 'te Atina'nın şehir duvarları dışındaki Akademisi'ni kurana ve hatta Aristoteles'in Lykeion'u şehir merkezinde kurulana dek devam etmiştir.
Ancak yine de Atina'da demokrasi erkek vatandaşlarla sınırlıydı. Yabancılar, köleler ve kadınlar bu kurumlara dahil edilmemişti. Kadınların rolü büyük ölçüde çocukları yetiştirdikleri ve ev işleri yaptıkları özel alanla sınırlıydı (evin imkanları iyiyse buna kölelerin bakımı da dahildi). Üst sınıflartaki kadınlar eğitimli olduğu halde çoğu, sadece ev işlerini yerine getirmeye yetecek kadar eğitim alıyordu. Kadınların dışarıda gezebilmeleri için yanlarında bir refakatçi erkek olması gerekiyordu.
Köleler siyasi işlerden uzak tutulsa da Atina ekonomisinin ayrılmaz birer parçasıydılar. Tarla ekip biçtiler, büyük inşaatlara katıldılar, taş ocağı ve madenlerde çalıştılar. Atina evlerinin büyük bir kısmında, köleler ev işlerini de yapıyorlardı.
"Drakon gibi" terimi nereden geliyor?

Kolonileşme ve Pers savaşları

Şehir devletlerinin nüfusunun giderek artması ve mevcut kaynakların yetersiz olması yüzünden birçok Yunanlı dışarıda arayışlara başladı ve Yunanistan ana karası dışında yerleşkeler kurdular. Sekizinci ve altıncı yüzyıllar arasında Akdeniz ve Karadeniz kıyılarında yüzlerce koloni kuruldu. Sonrasında topluluklar şimdiki Sicilya'ya, İtalya'nın güneyine ve hatta günümüz Fransa'sının güneyine kadar yerleştiler. Yerleşim süreci bittiğinde buralarda Yunanistan ana karasından daha fazla insan yaşar oldu.
Yunan sömürgeciliği, Akdeniz boyunca takas ve ticaret ağlarının canlılık kazanmasında etkili oldu. Yunan dili ve kültürü bu bölgede yayıldı. Fakat aynı zamanda Pers İmparatorluğu'yla aralarında çatışma ve gerginlikler yaratarak MÖ yılından yılına kadar yaklaşık yirmi yıl süren Pers Savaşları'nı başlattı. Pers İmparatorluğu Anadolu'da fethettiği topraklarda hakimiyetini güçlendirirken İyonya denilen bu bölgede yaşayan Yunanlar, Pers hakimiyetine direndiler. İyonyalı Yunanları desteklemek için Atinalılar güçlü donanmalarını gönderdiler, bu da Pers İmparatorluğu'nu intikam alması için kışkırttı. Meydana gelen çatışma başta Sparta olmak üzere diğer Yunan şehir devletlerini de içine aldı. Persler ve Yunanlar arasındaki çatışma yıldan fazla sürdü.

Attika Delos Birliği ve Peloponez Savaşı

Yunan şehir devletleri dış tehditlerle karşılaştıklarında bir ölçüde bir araya gelseler de, tehdit ortadan kalktığında şehir devletleri arasındaki çatışmalar yeniden canlanıyordu. Savaşların ardından Atina, Yunanistan'da denizcilikte en üstün güç olmuştu. Pers İmparatorluğu'nun gelecekteki saldırılarını engellemek amacıyla şehir devletleri arasında birleşik bir Yunan ağı oluşturmak için Attika-Delos Deniz Birliği kuruldu. Atina imparatorluğu, Perikles liderliğinde o kadar güçlendi ki Ege Adaları ve Attika'daki komşularının hepsinin yasalarını, geleneklerini ve ticaretini etkili bir şekilde kontrol edecek dereceye geldi.
Atina İmparatorluğu'nun gücü sebebiyle, Atinalı politika yapıcılar kibirlenerek diğer şehir devletlerine tahammül edememeye başladı. Atina helotlar tarafından başlatılan bir isyanı bastırmak için Sparta'ya askeri birlik gönderdiğinde, Spartalılar bu yardımı geri çevirdiler ve Atinalı askeri güçleri onurları kırılmış bir halde geri gönderdiler. Böylece uzun zamandır patlak vermek için hazır bekleyen savaşın çıkmasına neden oldular. Daha sonra MÖ 'te Sybota Deniz Muharebesi sırasında Atina, müttefiki Korkyra'yı—Korfu— Korint istilasına karşı savunmak üzere donanmasını göndermiştir, Korint, Sparta'nın müttefiki olduğu için bu hareket, Sparta tarafından yardım olarak değil saldırı olarak algılanmıştır.
Peloponez Savaşı, dolaylı veya doğrudan tüm Yunanistan'ı etkilese de, Atinalılar ile Spartalılar arasında yıllarında gerçekleşmiştir ve yenilen Atinalılar için bir felaketle sonuçlanmıştır: İmparatorluk ve varlıklar neredeyse tükenmiş, şehir duvarları yıkılmıştır. Fakat Atina'nın öğrenim ve kültür alanındaki şöhreti, şehirde yağmacılığı ve halkın esir alınmasını önlemiştir.

Eski çağda yasama faaliyetleri ve yasaların mantığını çözmenin yanı sıra, Mezopotamya ve Anadolu’da daha önceki yazılarımızda bahsetmiş olduğumuz yasaların nasıl uygulandığına dair geniş kapsamlı bir bilgi veya bu bilgiyi aktaran arkeolojik bir buluntu mevcut olmadığı için yasa koyucu iradenin kral olmasından hareketle, özellikle Hitit Devleti genelinde yasanın uygulayıcısının da kral olduğu tespitinden ileri gidilememektedir. Günümüzdeki anlamıyla bir yargı sisteminin, yargıç, savcı ve savunman gibi yasal kurumların teşekkül edip etmediği konusunda kesin yargılara varılamamaktadır. Hitit hukukunun kurallar uygulanırken, şeklen dahi olsa ayrım gözetilmemesine ilişkin özgürlükçü yapısının ardından, Hitit çağının başlangıcıyla birlikte, yarımadanın karşı tarafında yükselişe geçen Miken Uygarlığı dönemindeki yasal düzenlemeler hakkında bir şeyler söylemek de mümkün değil. Bununla birlikte M.Ö. 7. Yüzyılda ortaya çıkan Eski Yunan uygarlığının temellerinde yatan mitolojik unsurlardan, özellikle Homeros’un İlyada’sında anlatılan meşhur Troya savaşı ile “Miken-Wiluşa çatışması” arasında kurulmakta olan bağlantılar[1] sebebiyle, Eski Yunan hukukunu anlamlandırmak adına, Miken Uygarlığı döneminde ortaya çıktığı varsayılan mitolojik metinler de değerlendirilmeye alınacaktır.

Mitolojinin Hukuku

Yasalar ve yasal kurumları anlamlandırmak adına, pozitif bilimler içerisinde yer almıyor olsa da, Eski Yunanda hukuki kurumların oluşumunu değerlendirmek adına, Yunan Mitolojisi önemli bir kaynaktır. Bunun yanı sıra, hem Yunan hukuk öğretisine ait, hatipleirn savunmaları dışında kaynak olmaması, hem de Roma Hukukuna kıyasla hukuku yorumlamak noktasında Yunanlıların felsefelerinden pek fazla yararlanmamış olmaları[2] sebebiyle mitolojik kaynaklardan faydalanmak mecburiyeti doğmuştur. Zeus adına yargılama yapan yargıçların varlığına ve Zeus tarafından Agammenon’a insanları yönetip, çekip çevirmesi için yasalar verilmesine ilişkin bilgiler[3], tıpkı Mezopotamya ve Hitit uygarlıklarında olduğu gibi yasanın temelini Tanrılara ve dolayısıyla dine dayandırmaktadırlar. Tanrı katında yapılan yargılamalarda adalet tanrıçası Themis’in Zeus adına yargıç pozisyonunda bulunması[4], Nemesis’in iddia makamını temsil etmesi, yargıçlara yol gösteren ve onları yönlendiren Hekate’nin bilirkişiliği ve Zeus’un çirkin kızları Litailerin bir anlamda avukatlık yapıyor olmaları[5] mizanseni Eski Yunan’da arkhon denilen ve kralın yetkilerini paylaşan yöneticiler döneminde oluşturulacak olan hukuki kurumlar ve yasal altyapının habercisi niteliğindedir. Yine de Eski Yunanda ilk yasa koyucu olan Drakon’un yasalarına dek geçecek sürede Yunan site devletlerinde insanların haksız fiillere karşı tutumlarını, yargılama yasalarını tanımlayabilmek olanak dahilinde değildir[6].

Eski Yunanın ilk yasaları olan Drakon yasaları Mezopotamya’nın ilk dönem yasaları gibi daha çok ceza hukuku alanında yaptırımlar içermektedir. Drakon yasaları, içeriği belirsiz de olsa; Homeros’un İlyada ve Odysseia destanlarından yapılan çıkarımlarla, daha çok öç alma tabanlı olan mitolojik hukukun iyileştirilmeye çalışıldığı düzenlemeler içermektedir[7]. Hukukun din ile olan ortak yaşam ilişkisi doğrultusunda, eski Yunanda da tanrıların yasalarını, halka dikte eden soyluların varlığından bahsedilebilir. Bununla birlikte M.Ö. VI. Yüzyılın başına kadar, yazılı bir yasa bulunmuyor olması sebebiyle eski Yunan toplumunun bu tarihten öncesine ilişkin yargılama sistemleri ve usulleri hakkında bilgi yoktur[8]. Eski Yunanda, en meşhur arkhonlardan ve adıyla anılan yasalarla birlikte Yunan siyasal sistemin pek çok hukuki kurumu kazandıran Solon başlı başına ayrı bir konumdadır. Halk Meclisi(Ekklesia), Danışma Meclisi (Bule), Soylular-Aristokratlar Meclisi (Areopagos) ve Halk Mahkemesi (Heliaia) kurumlarını eski Yunan siyasal yaşamına Solon’un kazandırdığı varsayılmaktadır[9]. Bununla birlikte Plutark, yazarların “Areopagos’un Solon tarafından kurulduğunu” belirtmelerine karşın, Drakon zamanında da Areopagos’un Solon’un arkhonluğundan önce de var olduğunu Solon’un yasa tabletlerinden on üçüncüsünde yer alan ifadelerle kanıtlamaktadır[10].

Solon yasaları çağına göre oldukça demokratik, ileri görüşlü ve erdemli niteliktedir. Ölülerin arkasından konuşulmaması ile ilgili olgulardan, birbirine zarar verebilecek ağaçların, hangi aralıklarla dikilmesi gerektiğine kadar çok ayrıntılı, hak ve adalete uygun düzenlemeler içermektedir. Bununla birlikte kadınlarla ilgili yasaları, özellikle zina ve tecavüzle ilgili hükümler arasındaki yaptırım çelişkileri sebebiyle bu niteliklerden sıyrılmaktadır. Örneklemek gerekirse, zina sırasında yakalanmanın cezası ölüm iken, erkeğin özgür bir kadına tecavüz etmesi karşılığında para cezasıyla yetiniliyor olması gibi suç ve cezaların eşitliğine aykırı düzenlemeleri de mevcuttur[11]. Yine de hukuk literatürüne Solon Anayasası olarak da geçmiş olan bu yasa tabletlerinin içerik itibariyle gerek üst mahkeme niteliğine sahip kurumları oluşturması, gerekse yasal olarak her vatandaşa dava açma hakkı tanıması sebebiyle jurnalcilik (sykophantes) gibi mesleklerin doğmasına[12] sebep olması bağlamında değerlendirildiğinde hukuk tarihinde çok önemli bir dönemeçtir. Solon yasalarının ardından ortaya çıkan en önemli hukuki kurum, yargıçlıktır. İlk yargıçlar arkhonların bizzat kendisidir. Ancak özellikle Solon yasaları ile vücut bulan hukuki kurumlar ve ihtiyaçlar doğrultusunda alt yargılama organları ve meclislerde yargıçlık kurumunun oluşturulması gerekmiştir.  Aristoteles’in aktardığı üzere yargıçlara yerine getirdikleri yargılama eylemine karşılık ücret verilmektedir. Bu hizmet-ücret ilişkisinin sonucu ve yargılama eyleminin belirli bir niteliğe sahip olmayı gerektirmesi gereği yargıç olabilmek için de devlete borçlu olmamak, otuz yaşını geçmiş olmak vb. belirli ölçütler ortaya çıkmıştır.  Yine Solon yasaları ile birlikte ortaya çıkan bir hukuki kurum olan halk mahkemesi (heliaia) jürilerden oluşmaktadır. M.Ö. 5. Yüzyıla girilirken bu mahkeme, yerini dikasterion adı verilen halk mahkemelerine bırakmıştır[13]. Yasama işlemini de eski Yunan siyasal yönetimini yapısı sebebiyle doğal olarak arkhonlar yerine getirmiştir. Kendi aralarında arkhon eponymos, arkhon basileus, arkhon polemarkhos olarak ayrılan her bir arkhonun yetki alanı ve görevleri belirlidir. Örneğin, birinci arkhon (arkhon eponymos) vatandaşların aile hukukuna ilişkin işlerle ilgilenirken, adam öldürme veya dine hakaret gibi suçların kovuşturulması ve cezalandırılması ikinci arkhon’un (arkhon basileus) yetkisi dahilindedir. Yasa koyucu olarak arkhonlar, yasaları yıllık olarak gözden geçirmek, yenilemek gibi işlerin yanı sıra yabancılar ve vatandaşlar arasındaki davaları düzenleyen uluslararası antlaşmaların onaylaması işiyle de yükümlüydüler[14]. Yasa koyucu arkhonların yanı sıra, hukuk sistemi içerisinde oluşmuş bir diğer kurum ise dava başlatanlar olarak da anılan beş kişilik bir temsilci heyeti de vardır. Bu heyet, davaların hızlı görülmesini sağlayan ve yetkilerini arkhonlardan alan bir kurumdur. Bu kurumların dışında gezici yargıçlar olan, davaları Atina’ya taşımadan olayın gerçekleştiği yerde görülmesini amaçlayan Kırklar/Demos Yargıçları, dava değeri düşük olaylara bakan hakemler de eski Yunan hukuk kurumları arasında sayılabilir. Günümüz hukuk sistemlerinde büyük önem arz eden, ancak uyulması konusunda gerekli özenin gösterilmediği davaların belirli bir süre içerisinde görülüp, sonuçlandırılması olgusu, eski Yunan hukuk sistemlerinde mevcuttur. Örneğin dava başlatanların bir ay içerisinde görülmesi gereken davaları başlatarak karara bağladıkları bilinmektedir[15]. Eski Yunan sistemindeki yasa düzenlemeler, demokratik anlamda ilerici nitelikte olmasına karşın, hukuk gibi mesleki uzmanlaşma gerektiren bir alanda gereğinden fazla özgürlükçü bir anlayış yaratmasının sonucu olarak sıradan insanların söz sahibi olmasına ve dolayısıyla hukuki anlamda gelişmenin yavaşlayıp, durmasına sebebiyet vermiştir[16].

Eski Yunana ait yasal metinlere ilişkin doğrudan kaynaklara ulaşmanın olanaksızlığı ile birlikte göz önüne alındığında, Yunan felsefesinin, yasaların yoruma açık olmasında etkisi vardır. Nitekim Platon, yazılı olmayan eski yasaların toplum içerisinde, kendisine ait yeri edinmiş olması halinde, yazılı yasalardan daha etkili olacağını belirttiği gibi, yasaların yazılı olmamasını, toplumun o dönemde yazılı yasalara ihtiyaç duyacak kadar kalabalık olmamasına da bağlamaktadır[17]. Bununla birlikte, Platon’a göre, yazılı yasanın olmadığı dönemde yaşayan insanlar daha adildir. Mezopotamya veya Hitit hukuk sistemlerinde ulaşılabilen yazılı örnekler neticesinde bu topluluklara ilişkin bir hukuk öğretisi çıkartılabiliyorken, eski Yunan için böyle bir sistemin sınırlarını çizebilmek mümkün değildir. Buna karşın, eski Yunan filozof ve siyaset bilimcileri Aristoteles, Aristofanes, Platon ve Plutark sayesinde eski Yunan yargı yapılanmasının ayrıntılarına ve yasal düzenlemelerden örneklere ilişkin bilgi sahibi olunması mümkündür. Eski Yunan hukuk sisteminde daha demokratik bir anlayışın kabul edildiğine ilişkin genel bir yanılgı vardır. Oysa Hitit yasaları, eski Yunan yasalarına göre daha eşitlikçi ve cinsiyet ayrımcılığından daha uzak niteliktedir. Bununla birlikte, eski Yunan yasal sistemini daha gelişmiş ve çağdaş olarak algılamaya sebebiyet veren şey, Yunan felsefesinin güçlü dilidir. Epikür’ün mutlak adaletin asla var olamayacağına ilişkin görüşlerine, yukarıda saydığımız diğer isimlerin görüşleri ve eserlerini katarak düşündüğümüzde, eski Yunan için demokratik ve özgürlükçü olarak nitelendirilen hukuk ve adaletin, zaman içerisinde güçlü arkhonlar ve asillerin elinde bir geçerli kılma aracı olarak kullanılır hale geldiği söylenebilir. Bu durumun gerçekleşmesinde ki en önemli sebeplerden birisinin, özellikle felsefi anlamda kendisini geliştirmiş, vicdan sahibi, seçkinci bir sınıf yerine sıradan insanların elinde hukuk sisteminin yozlaştırılmasıdır. Üzerinden çağlar geçmiş olsa da, günümüzde de hukukun en önemli işlevlerinden birisi, kontrolün toparlanması şartıyla güç sahibi olanların kendi geçerliliğini onaylama aracı olarak kullanılmasıdır. Bu anlamıyla eski Yunan hukukundan alınması gereken ders, herkese eşit işlem yapılan bir hukuk sistemi yerine, adil işlem yapılan bir hukuk sisteminin sürekliliğinin ve işlerliğinin daha yerinde olacağıdır.

[1] Rodney Castleden,  Truva Savaşı, Süleyman Genç (Çev.), Doruk Yayınları, , Sf

[2] Bülent Tahiroğlu (Çev.) J. Gaudemet, Eski Çağ Dünyasında Kanunların ve Hukuki Muamelelerin Yorumu, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası () Cilt 36, Sayı , Sf.

[3] Homeros, İlyada IX. (Çev. Azra Erhat – A. Kadir) Can Yayınları Basım Sf.

[4] Şefik Can, Klasik Yunan Mitolojisi () Ötüken Neşriyat Basım, Sf

[5] H. Argun Bozkurt, Antik Yunan’da Hukuk ve Mitoloji, Hukuk Gündemi Dergisi Sf. 75

[6] Ayşen Sina, Eski Yunan Yargı Sistemi: MÖ IV. Yüzyılda Atina’da Yargıçlar ve Mahkemeler, Türkiye Barolar Birliği Dergisi , Sayı Sf.

[7] Ayşen Sina, a.g.e. Sf.

[8] Ayşen Sina, a.g.e. Sf.

[9] Ayşen Sina, a.g.e. Sf.

[10] Plutark, Meriç Mete (Çev.), Yaşamlar-I, İdea Yayınevi, 3. Baskı , İstanbul, Sf

[11] Plutark, a.g.e. Sf.

[12] Ayşen Sina, a.g.e. Sf.

[13] Ayşen Sina, a.g.e. Sf.

[14] Ayşen Sina, a.g.e. Sf.

[15] Ayşen Sina, a.g.e. Sf.

[16] Ayşen Sina, a.g.e. Sf.

[17] Platon, Yasalar, C. Şentuna- S. Babür (Çev.) Kabalcı Yayıncılık, 1. Baskı Temmuz , Sf.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası