gözleri az görenler için dua / DUA - TDV İslâm Ansiklopedisi

Gözleri Az Görenler Için Dua

gözleri az görenler için dua

Göz hastalıkları için ve gözleri az görenler için dualar

Gözleri az görenler için ve göz rahatsızlığı olanlar için aşağıdaki dua tertipleri funduszeue.infoşallah şifa olur.

&#;Lehu mulkus semâvâti vel ard(ardı), yuhyî ve yumît(yumîtu), ve huve alâ kulli şey&#;in kadîr(kadîrun)&#;. HADİD-2
&#;Huvel evvelu vel âhiru vez zâhiru vel bâtın(bâtınu), ve huve bi kulli şey&#;in alîm(alîmun).&#; HADİD-3
&#;Huvellezî halakas semâvâti vel arda fî sitteti eyyâmin summestevâ alel arş(arşı), ya&#;lemu mâ yelicu fîl ardı ve mâ yahrucu minhâ ve mâ yenzilu mines semâi ve mâ ya&#;rucu fîhâ, ve huve meakum eyne mâ kuntum, vallâhu bimâ ta&#;melûne basîr(basîrun). &#;HADİD-4

&#;Huvallâhullezî lâ ilâhe illâ hû(hûve), âlimul gaybi veş şehâdeh(şehâdeti), huver rahmânur rahîm(rahîmu).&#;HAŞR
&#;Huvallâhullezî lâ ilâhe illâ hû(hûve), el melikul kuddûsus selâmul mu&#;minul muheyminul azîzul cebbârul mutekebbir(mutekebbiru), subhânallahi ammâ yuşrikûn(yuşrikûne).&#; HAŞR
&#;Huvallâhul hâlikul bâriul musavviru lehul esmâul husnâ, yusebbihu lehu mâ fîs semâvâti vel ard(ardı) ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).&#;HAŞR

Bu âyet-i kerimeler okunduktan sonra aşağıdaki dua okunup, ellere üflenerek göze meshedilir.

&#;Allâhummeşfî enteş şâfi allâhumma&#;fi entel muâfi. &#;

Şifa hasıl oluncaya kadar okumaya devam edilir. Şifa hasıl olduktan sonra muafiyetin devamı için her sabah sünnet namazı kılındıktan sonra Tahrim Suresinin 8. âyetinin aşağıdaki kısmı okunarak göze meshedilir.

&#;Rabbenâ etmim lenâ nûrenâ vagfir lenâ, inneke alâ kulli şey&#;in kadîr(kadîrun)&#;

Son Güncellenme:

LinkedinFlipboardE-postaLinki KopyalaYazı Tipi

Aşk herkesin hayatında yaşayabileceği en güzel duygulardan bir tanesidir. Karşıdaki kişiye yakınlık, bağlanma, güven gibi hisleri de beraberinde getirir. Aşkı tarif etmek zordur. Kelimeler yetersiz kalır. Duyguları dile getirmeye en çok yardımcı olan şeyler belki de sözlerdir. Kalıba sığmayan aşkın tarifini en güzel sözler anlatır. Kendinizi ifade edemediğiniz, içine sığdıramadığınızı en güzel duyguları aktarmada en güzel seçenektir. Sevgiliye gönderilebilecek romantik, duygusal veya etkileyici aşk mesajları ilişkiyi ve aradaki bağın daha da güçlenmesine yardımcı olabilir. Sevgiliye duygusal, romantik, anlamlı, etkileyici kısa, uzun en güzel aşk mesajları için ‘Aşk Sözleri ' içeriğimize göz atabilirsiniz.

1/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
2/Aşk Sözleri
3/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
4/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
5/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
6/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
7/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
8/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
9/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
10/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
11/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
12/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
13/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
14/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
15/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
16/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
17/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
18/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
19/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
20/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
21/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
22/Anlamlı Aşk Sözleri
23/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
24/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
25/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
26/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
27/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
28/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
29/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
30/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
31/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
32/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
33/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
34/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
35/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
36/Duygusal Aşk Sözleri
37/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
38/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
39/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
40/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
41/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
42/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
43/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
44/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
45/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
46/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
47/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
48/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
49/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
50/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
51/Sevgiliye Söylenecek En Etkileyici Aşk Sözleri
52/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
53/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
54/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
55/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
56/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
57/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
58/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
59/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
60/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
61/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
62/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
63/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
64/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
65/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
66/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
67/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
68/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
69/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
70/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
71/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
72/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
73/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
74/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
75/Romantik Sözler
76/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
77/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
78/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
79/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
80/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
81/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
82/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
83/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
84/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
85/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
86/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
87/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
88/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
89/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
90/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
91/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
92/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
93/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
94/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
95/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
96/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
97/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri
98/AŞK SÖZLERİ Sevgiliye, Eşe, Nişanlıya Söylenecek En Güzel, Romantik, Manalı, Duygusal Ve En Etkileyici Sevgi Dolu Aşk Sözleri

Dua konusunda en çok merak edilenler

1 Salaten Tüncina duası, meali ve fazileti nedir?

Farz namazından sonra dua etmek bidat değil, sünnettir.

Nitekim, Ebu Davud, Nesaî ve Tirmizî’in rivayet ettiği bir hadiste peygamberimiz(a.s.m) şöyle buyurmuştur:

“Biriniz namazı kıldıktan sonra, Allah’a hamdu sena etsin, sonra Peygamber’e salavat getirsin, ondan sonra dilediği dualar yapsın.” (bk. Neylu’l-Evtar, 2/)

Saleten Tüncina Duası:

اَللّهُمَّ صَلِّ عَلَي مُحَمَّدٍ وَ عَلَي آلِ مُحَمَّدٍ صَلاَةً تُنْجِناَ بِهَا مِنْ جَمِيعِ الاَهوالِ وَ اْلآفاَتِ وَ تَقْضِي لَناَ بِهَا جَمِيعَ الْحَاجَاتِ وَ تُطَهِّرُنَا بِهَا مِنْ جَمِيعِ السَّيِّآتِ وَتَرْفَعُنَا بِهَا عِنْدَكَ اَعْلَي الدَّرَجَاتِ وَ تُبَلِّغُنَا بِهَا اَقْصَي الْغَيَاتِ مِنْ جَمِيعِ الْخَيْرَاتِ فِي الْحَيَاتِوَ بَعْدَ الْمَمَاتِ بِرَحْمَتِكَ يَا اَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ. 
حَسْبُنَا اللهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ نِعْمَ الْمَوْلَى وَنِعْمَ النَّصِيرُ * غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَاِلَيْكَ ٱلْمَصِيرُ 
 

"Allâhumme salli alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Seyyidina Muhammedin salâten tüncînâ bihâ min-cemî'il-ehvâli vel âfat. Ve takdî lenâ bihâ cemîal hâcât ve tutahhirunâ bihâ min-cemîi's-seyyiât ve terfe'unâ bihâ ındeke a'lâ'd-deracât ve tubelliğunâ bihâ aksâ'l-ğayât min cemiîl-hayrâti fî'l-hayâti ve ba'del-memât birahmetike Yâ erhame'r-rahimîn. Hasbunellahu ve ni'mel vekîl, ni'mel mevlâ ve ni'me'n-nasîr. Ğufraneke rabbenâ ve ileyke'l-masîr."

Anlamı:

"Allah'ım! Efendimiz Muhammed'e (asm) ve onun Ehl-i beytine salât eyle. Bu salâvat o derece değerli olsun ki: Onun hürmetine bizi bütün korku ve belalardan kurtarırsın. Bizim ihtiyaçlarımızı o salâvat hürmetine yerine getirirsin, bizi bütün günahlardan bu salâvat hürmetine temizlesin, o salâvat hürmetine bizi derecelerin en üstüne yüceltirsin, o salâvat hürmetine hayatta ve öldükten sonra düşünülebilecek bütün hayırlar konusunda gayelerin en sonuna kadar ulaştırırsın. Ey merhametlilerin merhametlisi, bize bunları merhametinle nasip eyle. Allah Tealâ bize kafidir ve ne iyi bir dost, ne iyi bir vekildir. Ey Rabbimiz, senin mağfiretini dileriz, dönüş yalnız sanadır."

Bazı yerlerde, "Hasbunellahu ve ni'mel vekîl, ni'mel mevlâ ve ni'me'n-nasîr. Ğufraneke rabbenâ ve ileyke'l-masîr." kısmının olmadığını da belirtelim. Ancak bu kısmın söylenmesi de çok faydalıdır.

Bu Salâvat-ı Şerifenin büyük önemi ve sevabı vardır. Sürekli bu salavata devam edenin, belalardan emin, gelecek musibetlere perde, arzularının kolay, rızkının da bereketli olacağı ümit edilir.

Dua esnasında eller (duanın seması sayılan) yukarıya açık olarak (ayrı) şekilde tutulur. İki elin avuç içi terazinin iki gözü gibi muvazeneli şekilde göğüs hizasında, semadan gelecek Rahmet-i İlâhiyye’ye açık bekler.

Ancak, bazı zamanlarda bu iki elin yanyana birleşip, bitişik şekilde tutulması da sünnete aykırı değildir. Resûl-i Ekrem (asm) Hazretleri her iki halde de dua yapmıştır. Lâkin çoğu defa ellerini ayrı şekilde tuttuğu anlaşılmaktadır.

Nitekim Şafiî mezhebinde duanın korku mânâsına gelen cümlelerinde ellerin içinin yere çevrilip aşağıya tutulduğu gibi. Hanefi’de ise avuç içinin aşağıya çevrilmesi sadece yağmur duasında meşru kılınmış, diğerlerine şâmil olmamıştır.

Şafilerin dua ederken musibetten sakınmak için ellerini aşağıya çevirmeleri bazı hadislere dayanmaktadır ki sünnettir. Bu hadislerden birisi şöyledir:

“Peygamber Efendimiz Aleyhissalatü vesselam, Allah’tan bir şeyin olmasını istediği zaman ellerinin içini yukarıya çevirirdi. Ancak bir şeyden sakınacağı zaman ise ellerinin içini aşağıya çevirirdi.”(Bu konuyla ilgili hadisler için bk. Müsned, Ahmed b. Hanbel IV/56; Mecmau’z- Zevaid, X/; Cemu’l-Fevaid, II/; el-Fethu’l-Kebir, II/)

Bu nedenle ellerini dua ederken aşağıya çevirenler, bu hadislere göre amel etmiştir. Hanefiler ise bu konuda Şafileri taklit etmiş oluyor.

Konuyla İlgili Bir Hatıra:

Bu konuda İbni Fakihani"Fecri Münir" isimli kitabında özetle şu olayı nakleder:

Maneviyat büyüklerinden Ebu Musa, fırtınalı bir havada gemide imiş. Müthiş bir fırtına gemiyi batırmaya ramak kaldığı sırada Peygamber Efendimize iltica etmiş:

Ya Resulallah, gemimiz batacak, içindeki bunca masumlar suya gark olup ölecekler. Lütfen bize bir kurtuluş çaresi göster!..

O sırada kulağına şöyle bir hitap vaki olmuş: Ey Ebu Musa! Tüncina duasını okuyun! Yani, kurtaran duayı okuyun, kurtaran duayı

Demiş ki: Ya Resulallah, bu Tüncina duası hangisidir, biz bilmiyoruz?

Efendimiz (asm) bugün namazlardan sonra okumakta olduğunuz (Salaten Tüncina)'yı okumuş, bunu okuyun, diye tenbih buyurmuş. 

Gemideki yolcular hep birlikte bunu Ebu Musa'dan öğrenip okumuşlar, fırtına dinmiş, sağ salim karaya ayak basmışlar.

Bu duanın bu gibi özelliklerinden doalayıdır ki bizim de hudutlarımızda düşman tehlikesi belirince, eli silah tutan askerlerimiz hudut boylarına gidip maddi silahıyla karşı koyarken, içerde seccadesi başındaki müminler de hep bu kurtaran duayı okumuşlardır. Maddi silah yanında manevi silahla da düşmanı sınırlarımızdan kovmuşlardır.

Bu konuyu Ehl-i sünnet mecmuasında yazan merhum Zapsu, bir teklifte bulunmuş ve demiştir ki: Harpte sınırlarımızda beliren düşman tehlikesini önlemek için camilerimizde diyanet tarafından okunması istenen (Salaten Tüncana)'yı artık bırakmalıyız. Zira tehlike geçmiştir. Yarın Allah korusun bir tehlike daha söz konusu olursa o zaman neyi okuyacağız.

Faslı Davut Efendinin yazdığı "Delailü'l-Hayrat"ta da geçen bu salavatı şerife için Bediüzzaman Hz."Bir çok aktabların okumakta titizlik gösterdiği salavat." diye bahseder.

Bu salavatı şerife ilham ile yazılmıştır. Ne okuyana ne de okumayana bir ısrar olmamalıdır. Okunursa sevabı var, okunmazsa günahı yoktur. Ben şahsen okurum, okunmasını da isabetli bulurum. İsmi üstünde kurtaran salavat.

2 Zihin açıklığı ve hafızanın gelişmesi için dualar var mı?

Unutkanlıktan kurtulmak ve zekânın açılması için bu dua okunur:

"Bismillâhirrahmânirrahîm, Ferdün, Hayyün, Kayyûmun, Hakemun, Adlün, Kuddûsün(1). İyyâke na'büdü ve iyyâkenesta'în.(2) İnnâ fetahnâ leke fethan mubînâ."(3)On dokuz defa okunacak.

"Ya kebîrü entellezî lâ tehdil ukûlü livasfi azametih."(4) Bin defa okunacak. Sonra; "Subhane rabbiyel a'la." (5) denecek. Sonra, "Sübhane men hüve külle yevmin hüve fi şe'nin." (6) okunacak.

Bundan sonra ihtiyaç neyse o söylenecek ve şunlar okunacak.: "Ya ğıyâsel müsteğîsîne velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm."(7)(Mecmuatü'l-Ahzab)

Hz. İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Hz. Ali İbnu Ebî Tâlib (radıyallâhu anh) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gelerek:

"Annem ve babam sana kurban olsun, şu Kur'an göğsümde durmayıp gidiyor. Kendimi onu ezberleyecek güçte göremiyorum." dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ona şu cevabı verdi:

"Ey Ebû'l-Hüseyin! (Bu meselede) Allah'ın sana faydalı kılacağı, öğrettiğin takdirde öğrenen kimsenin de istifade edeceği, öğrendiklerini de göğsünde sabit kılacak kelimeleri öğreteyim mi?"

Hz. Ali (radıyallâhu anh):

"Evet, ey Allah'ın Rasûlü, öğret bana!" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (asm) şu tavsiyede bulundu:

"Cuma gecesi (perşembeyi cumaya bağlayan gece) olunca, gecenin son üçte birinde kalkabilirsen kalk. Çünkü o an (meleklerin de hazır bulunduğu) meşhûd bir andır. O anda yapılan dua müstecabtır. Kardeşim Yakub da evlatlarına şöyle söyledi:

'Sizin için Rabbime istiğfar edeceğim, hele cuma gecesi bir gelsin.'

"Eğer o vakitte kalkamazsan gecenin ortasında kalk. Bunda da muvaffak olamazsan gecenin evvelinde kalk. Dört rekat namaz kıl. Birinci rekatta, Fâtiha ile Yâsin sûresini oku, ikinci rekatta Fâtiha ile Hâmim, ed-Duhân sûresini oku, üçüncü rekatta Fâtiha ile Eliflâmmîm Tenzîlü'ssecde'yi oku, dördüncü rekatta Fâtiha ile Tebâreke'l-Mufassal'ı oku. Teşehhüdden sonra Allah'a hamdet, Allah'a senayı da güzel yap, bana ve diğer peygamberlere salât oku, güzel yap. Mümin erkekler ve mümin kadınlar ve senden önce gelip geçen mümin kardeşlerin için istiğfar et. Sonra bütün bu okuduğun duaların sonunda şu duayı oku:

"Allah'ım, bana günahları, beni hayatta baki kıldığın müddetçe ebediyen terk ettirerek merhamet eyle. Bana faydası olmayan şeylere teşebbüsüm sebebiyle bana acı. Seni benden râzı kılacak şeylere hüsn-i nazar etmemi bana nasîb et. Ey semâvât ve arzın yaratıcısı olan celâl, ikram ve dil uzatılamayan izzetin sâhibi olan Allah'ım. Ey Allah! Ey Rahman! Celâlin hakkı için, yüzün nuru hakkı için kitabını bana öğrettiğin gibi hıfzına da kalbimi icbar et. Seni benden razı kılacak şekilde okumamı nasîb et. Ey semâvât ve arzın yaratıcısı, celâlin ve yüzün nuru hakkı için kitabınla gözlerimi nurlandırmanı, onunla dilimi açmanı, onunla kalbimi yarmanı, göğsümü ferahlatmanı, bedenimi yıkamanı istiyorum. Çünkü hakkı bulmakta bana ancak sen yardım edersin, onu bana ancak sen nasib edersin. Her şeye ulaşmada güç ve kuvvet ancak büyük ve yüce olan Allah'tandır."

"Ey Ebû'l-Hasan, bu söylediğimi üç veya yedi cuma yapacaksın. Allah'ın izniyle duana icabet edilecektir. Beni hak üzere gönderen Zât-ı Zülcelâl'e yemin olsun, bu duayı yapan hiçbir mümin icabetten mahrum kalmadı."

İbnu Abbâs (radıyallâhu anhüma) der ki: "Allah'a yemin olsun, Ali (radıyallâhu anh) beş veya yedi cuma geçti ki Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a aynı önceki mecliste tekrar gelerek:

"Ey Allah'ın Resûlü! Geçmişte dört beş ayet ancak öğrenebiliyordum. Kendi kendime okuyunca onlar da (aklımda durmayıp) gidiyorlardı. Bugün ise, artık kırk kadar ayet öğrenebiliyorum ve onları kendi kendime okuyunca Kitabullah sanki gözümün önünde duruyor gibi oluyor. Eskiden hadisi dinliyordum da arkadan bir tekrar etmek istediğimde aklımdan çıkıp gidiyordu. Bugün hadis dinleyip sonra onu bir başkasına istediğimde ondan tek bir harfi kaçırmadan anlatabiliyorum." dedi.

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu söz üzerine Hz. Ali (radıyallâhu anh)'ye:

"Ey Ebû'l-Hasan! Kabenin Rabbine yemin olsun sen müminsin!" dedi." (Tirmizî, Daavât , ().

* * *
Zekânın açılması, hafızanın gelişmesi için dua okumanın yanında, maddi tedbirlere uymak ve yapılan işin gereklerini yerine getirmek gerekir. Dersine çalışması gereken bir öğrenci sadece diliyle değil haliyle ve bedeniyle de dua etmelidir. Buna fiili dua denilmektedir. Üzerine düşen görevi hakkıyla yerine getirdikten sonra diliyle dua etmek de kavli duadır. İki kanatlı bir kuş gibi, hem fiili hem de kavli duayı beraber yapmakla istediği yere uçabilecektir.

Ayrıca öğrendiklerini unutmamak ve onları korumak için de bazı tedbirler almalıdır. Çünkü unutkanlığa sebep olan konular vardır. Bunlardan sakınmak gerekir. Bazılarını kısaca söyleyelim:

1. Harama bakmak.
2. Haramla beslenmek.
3. Zihni çok yoracak olan gereksiz şeylerle doldurmak. Televizyon, bilgisayar, telefon gibi
4. Aşırı derecede bedene zarar verecek kadar cinsel ilişkiye girmek. Özellikle kendi kendine tatmin olmak.
5. Zihnin sürekli çalışmasını engelleyecek kadar boş durmak.

İlave bilgi için tıklayınız:

- Unutkanlık Üzerine

Dipnotlar:

1) Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla..
FERDUN,  Allah birdir, tektir, yegânedir, biriciktir
HAYYUN,  Allah sonsuz diridir, ezelî, ebedî ve ölümsüz hayat Sahibidir
KAYYUMUN, Allah yarattığı herşeye hâkimdir, varlıkları dilediği gibi idare eder, sevk eder ve yönlendirir
HAKEMUN, Allah hüküm Sahibidir, hikmet Sahibidir, hak ve adâletle hükmeder
ADLUN, Allah adâlet sahibidir, her yarattığına hakkı olan herşeyi verir, adâletle hükmeder
KUDDÛSUN." Allah paktır, temizdir. İşlediklerinden pişman olup tövbe eden kullarını günahlarından arındırır ve temiz kılar.
2) Yalnız Sana ibadet eder, yalnız senden medet umarız.
3) Biz sana aşikâr bir fetih ve zafer ihsan ettik.
4) Ey ezelî, ebedî Kibriya sahibi olan Allahım! Öyle azamet ve kibriya sahibisin ki; bütün kalpler ve akıllar o azamet ve kibriyanı anlaymaz. Hidayet nurunla safi ve basiret gözlerini parlak edersin.
5) Her şeyden yüksek, yüce olan Rabbimi bütün noksan sıfatlardan münezzeh ve mukaddes bilirim.
6) Her an yeni tecellilerle iş başında olan Zat'ı noksan soıfatlardan tanzih ve kemal sıfatlarla tavsif ederim.
7) Ey bütün yardım isteyenlere yardım eden Allahım, bize de yardım et.. Güç ve kuvvet, sadece Yüce ve Büyük olan Allah'ın yardımıyla elde edilir.

3 Kaybolan eşyayı bulmak için okunacak dua var mı?

KAYIP BULMAK İÇİN OKUNACAK DUA

Hz. Ömer (ra)'in oğlu Abdullah şöyle buyurmuştur:

Bir eşyasını kaybeden veya çaldıran kişi, iki rekât namaz kıldıktan sonra şöyle dua eder:

اَللَّهُمَّ رَبَّ الضّآلَّةِ وَهَادِىَ الضَّآلَّةِ رُدَّ عَلَىَّ ضآَلَّتِي بِقُدْرَتِكَ وَسُلْطاَنِكَ فَاِنَّهَا مِنْ فَضْلِكَ وَعَطَاءِكِ

"Allâhümme rabbe'd-dâlleti ve hâdiye'd-dâlleti, rudde aleyye dâlletî bi kudretike ve sultânike. Fe in-nehâ min fadlike ve atâike."

ANLAMI:

"Ey kaybolanların Rabbi ve kaybolanları ve yolunu kaybedenleri doğru yola kılavuzlayan Allah'ım! Kudretin ve saltanatın hakkı için kaybettiğim şeyi bana iade eyle. Çünkü bu senin fazl ve keremindendir." (Bostanu'l-Arifin; Bilal Eren, Açıklamalı Dua Hazinesi, s. )

Kaybolan, çalınan bir şeyi bulmak için, her gün yirmi beş kere, "Yâ câmi’annâsi li-yevmin lâ raybe fihi innallahe lâ yuhlif-ül mi’âd icma’ beyni ve beyne …" duasını okuyabilir. Buluncaya kadar okumaya devam eder. Noktaların yerinde, kaybolan şeyin ismini söylemelidir. (İbni Âbidin)

4 Lâ ilâhe illallâhu vahdehu lâşerîke leh, lehu'l mülkü ve lehu'l hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr, tesbihini / duasını her sabah ve akşam okumanın faziletleri nelerdir?

Amr İbnu Şuayb an Ebîhi an Ceddihî (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Duaların en faziletlisi Arefe günü yapılan duadır. Ben ve benden önceki peygamberlerin söyledikleri en faziletli söz, lâ ilâhe illallahu vahdehu lâ şerîke leh lehü'l mülkü ve lehü'l hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr. (Allah'tan başka ilah yoktur, O tektir, O'nun ortağı yoktur, mülk O'nundur, hamd O'na aittir. O, her şeye kâdirdir.) sözüdür." [Muvatta, Kur'ân 32, (1, , ); Tirmizî, Da'avât , ()]

Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Kim, 'Lâ ilâhe illallâhu vahdehu lâşerîke leh, lehu'l mülkü ve lehu'l hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr.' duasını bir günde yüz kere söylerse, kendisine on köle âzad etmiş gibi sevab verilir, ayrıca lehine yüz sevab yazılır ve yüz günahı da silinir. Bu, ayrıca üç gün akşama kadar onu şeytana karşı muhafaza eder. Bundan daha fazlasını okumayan hiçbir kimse, o adamınkinden daha efdal bir amel de getiremez. Kim de bir günde yüz kere 'Sübhânallahi ve bihamdihi.' derse hataları dökülür, hatta denizin köpüğü kadar (çok) olsa bile." [Buhârî, Daavât 54, Bed'ü'l-Halk 11; Müslim, Zikr 28, (); Muvatta, Kur'ân 20, (1, ); Tirmizî, Daavât 61, ()]

AÇIKLAMA:

1. Bu dua, bir rivâyette:  يُحْيِى وَيُمِيتُ  (hayat verir ve ölüm verir), bir başka rivâyette de, بِيَدِهِ اْلخَيْرُ  (hayırlar O'nun elinde) ziyâdesiyle gelmiştir.

2. Bu duanın ne zaman okunacağı rivayetten rivâyete sarahat kazanır. Birinde "günde" diye mutlak iken, bir diğerinde "sabah olunca", bir diğerinde "sabah namazından sonra, konuşmazdan önce on defa" diye kayıtlanmıştır.

Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Kim, sabah namazının peşinden 'La ilâhe illallahu vahdehu la şerîke leh, lehü'l-mülkü ve lehû'l-hamdü bi-yedihi'l-hayr ve hüve alâ külli şey'in kadîr.'(Allah'tan başka ilah yoktur. O birdir, ortağı yoktur, mülk ona aittir, hamdler de ona layıktır, her çeşit hayır O'nun elindedir. O her şeye kadirdir.) derse kendisine, Hz. İsmail evlatlarından bir köleyi âzâd etmiş gibi sevap yazılır."

(Prof. Dr. İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte)

5 "Salat-ı Tefriciye" veya "Salat-ı Nariye" olarak bilinen duanın defa okunması konusunda ayet veya hadis var mıdır; bu sayıda okumak şart mıdır?

Bu dua şu şekildedir:

Bilindiği üzere Peygamberimiz'e (sas) salat-ü selam getirmek, bizim ömür boyu mükellef olduğumuz hasbi görevimizdir. Bu konuda Ahzap Sûresi'nde geçen ayette ve birçok hadislerde salat-ü selam okuma emri vardır. Nitekim namazlarımızda tekrar ettiğimiz Allahümme salli, Allhümme barik,.. salavatlarını da ömür boyu okur, her fırsatta Peygamberimiz'e salat-ü selam getirmeyi vazgeçilmez görevimiz biliriz, dünyevi bir karşılık beklemek de aklımıza gelmez..

İşte hiçbir dünyevi maksat beklemeden, sadece Peygamberimiz'in şefaatine vesile olacak bir dua niyetiyle okuduğumuz bu salat-ü selamlara bazıları, Salat-ı Tefriciye de olduğu gibi peşin dünyevi bir istek de yüklüyor, maruz kaldığı sıkıntı ve üzüntülerden kurtulmayı da niyet ederek okumaya başlıyorlar. Burada ise soru şu oluyor:

Böyle dünyevi bir niyetle okunan salat-ü selamdan beklenen dünyevi sonuç kesin şekilde elde edilebilir mi? Böyle dinî bir hüküm var mıdır?

Bu soruya sıhhatli cevap verebilmek için duanın bir ibadet olduğunu, ibadetin de karşılığının çoğunlukla ahirette verileceği gerçeğini bilmeye ihtiyaç vardır. Şöyle ki:

Salat-ı Tefriciye gibi salat-ü selamlar Peygamberimiz için yaptığımız birer makbul duadırlar.Dualar ise ibadet niyetiyle okunur. İbadetlerin karşılığı da bazen dünyada verilir, ama çoğunlukla da ahirete tehir edilir. Bu sebeple, dünyevi sonuç hemen alınmazsa "duam kabul olmadı, redde uğradı", diye ümitsizliğe düşülmez.. Belki karşılığı ebedi hayatta verilmek üzere ahirete tehir edildi, diye düşünerek salat-ü selama devam edilir

Yani hangi sıkıntıdan kurtulmak niyetiyle okunursa okunsun, okuyan karşılığını hemen peşin olarak dünyada alacak, düşündüğü sonuca da mutlaka hemen varacak, diye bir hüküm yoktur. Kaldı ki, maruz kalınan sıkıntılar, bu gibi duaları okumanın da vakitleri olarak görülür. Nitekim Bediüzzaman Hazretlerinin bu konudaki hatırlatmaları aynen şöyledir:

"Dua bir ibadettir! Kul, kendi aczini ve fakrını dua ibadeti ile ilan eder. Zahiri maksatlar ise dua ibadetinin vakitleridir! Hakiki faydaları değil. Çünkü ibadetin faydası, ahirete bakar! Dünyevi maksatları hasıl olmazsa, o dua kabul olmadı, denilmez, belki daha duanın vakti bitmedi denir, dua yapmaya devam edilir"

Bu sebeple Salat-ı Tefriciye gibi salavat dualarını, sadece dünyevi ihtiyacımızı karşılama aracı durumuna düşürmemeli, ebedi hayatta karşılığını göreceğimiz bir ibadetimiz olarak yapmalı, peşin sonuç alınmazsa okuduğumuz salavatlar boşa gitti sanmamalıyız..

Peki, bu kere okuma âdeti nereden geliyor, insanlar bu miktara ulaşmayı sanki kabul olma şartı gibi görüyorlar?

Kolay hatırda kalması için 11, 21, 41, ve sayısını söyleyenler olmuştur.

Örneğin, İmam Kurtubi'nin defa okunması halinde kabul olacağı yönünde bir ümidi olduğu nakledilir.

Konuyla ilgili İmam Kurtubi'nin ve diğer bazı alimlerin tavsiyeleri şöyledir:

Şeyh Muhammed Tunüsi dedi ki: “Kim bu Salat-ı Nariye’ye her gün on bir defa devam ederse onun için sanki rızık gökten yağıyor ve yer onu yeşertip bitiriyor gibi olur.”

İmam Dinuri de dedi ki: Kim bu Salavatı her farz namazı müteakib on bir defa okur da bunu kendine devamlı bir vird haline getirse, şüphe yok ki, o bir nice yüksek mertebelere ve geniş servetlere nâil olur. Her gün esrarı keşfetme niyetiyle bu salavatı Resuller sayısınca () defa okuyan kimse arzu ettiği birçok şeyleri görmeye başlar.

İmam Kurtubi diyor ki: Kim çok önemli bir işinin olmasını veya devam edip duran bir belanın def edilmesini arzu ediyorsa, bu salat-i tefriciyeyi dört bin dört yüz kırk dört () defa okuyup çok yüksek ahlâkta ve yaratı-lışta olan Nebiyy-i Zişan Efendimiz’e bununla tevessül etsin. Şübhe yok ki, Allah onun muradının gerçekleşmesi için ona başarılı bir kapı açar ve niyetine göre arzusunu verir. (Muhammed Hakkı b. Ali Nazillili, Hazinetü’l-Esrar ve Celiletü’l-Ezkar, İstanbul, Matbaa-i Âmire, s. ; Hür Mahmud Yücer, agm, funduszeue.info)

Demek ki, bunlar birer ümittir. "Bu miktarı bulan okumalar mutlaka kabul olur, bu sayıya ulaşamayanlar ise redde uğrar" demek değildir. Duadır bu Az da okunsa çok da okunsa okuyanlar boş kalmazlar, dünyevî istekleri yerine gelmese de uhrevî sevabını kazanır.

NOT: Şu açıklamaları da okumanızı tavsiye ederiz:

Tefrîciyye veya 41 Yâsîn gibi belli saylarda okunan dualar, zikirler, salavât, âyetler ve sureler hakkında (namazlardan sonra 33 adet olarak söylenen tesbîh, tahmîd ve tekbîr gibi pek az müstesna tutulursa) emreden, tavsiye eden bir nas yoktur. Müslüman istediği kadar Tefrîciyye diye anılan salavât veya Yâsîn suresi okuyabilir. "Bunu şu kadar okumak sünnettir, farzdır, dinin emridir" derse veya böyle inanırsa bid'at gerçekleşir. Böyle bir inanç olmaksızın, şahsî veya başkasının tecrübesine dayanarak "Bu kadar okumanın şuna faydası oluyor, oldu" der, okur ve tavsiye ederse, bu bid'at olmaz ve sakıncası da bulunmaz. (Prof. Dr. Hayrettin Karaman)

Salât (Çoğulu: Salavât), Peygamberimiz (asm) için dua etmeyi ifade eder. Bu duada ona hem salat, hem de selam okunduğu için buna “salâtü selam” denir. "Salât-ı Tefrîciye" ise, Allah Rasulü Efendimize sıkıntılardan kurtulmak için okunan ve farklı cümlelerden oluşan salâtü selam demektir. Daha çok Mağrip ve havalisinde meşhurdur ve buna “Salât-i Nâriyye” de denir.

Kur'an-ı Kerimde şöyle buyrulur:

"Allah da melekler de o Nebiye salat ederler, ey müminler, siz de ona salat edin, bol bol selam gönderin." (Ahzâb, 33/56).

Allah'ın ona salât etmesi, onu bağışlaması, meleklerin salât etmesi bağışlanmasını dilemeleri, müminlerin salât etmesi de derecesinin yüceltilmesi için dua etmeleri anlamına gelir. Buna göre Peygamberimize salâtü selam okumamız bize Allah'ın bir emridir ve bunu bilerek hiç okumayanların küfre bile girecekleri söylenmiştir.

Hz. Peygamber de müminlerin kendisine salâtü selam okumalarını ister ve "sizin bana okuyacağınız salâtı, Allah on katıyla size iade eder", buyurur.

Sıkıntılarından ötürü Peygamberimize salâtü selam okuyup dua ederek Allah'tan tefric (yani sıkıntılarının defedilmesini) istemek meşrudur ve umulur ki, Allah onun hatırına bu duaları daha çabuk kabul eder. Yeter ki, isteyen ondan değil, Allah'tan istemiş olsun. Çünkü Allah bizim günde en az on yedi kez, "Ya Rab, sadece senden yardım isteyeceğim." ahdini tekrarlamamızı ister. Ama biz biliyoruz ki, o Rasulünü çok sever ve bizim de onu sevmemizi ister. Biz de eğer sevdiğimizi ona salâtü selam okuyarak gösterir ve bunu vesile tutarak da Allah'tan muradımızı istersek daha hızlı kabul olacağını ümit edebiliriz.

Buraya kadar yazdıklarımız, sorunuzun cevabı için gerekli temel bilgilerdir.

Ona nasıl, yani hangi cümlelerle salâtü selam okumamız gerektiği konusunda ise belirleyici bir emir yoktur. Herhangi bir salât ve selam kipini kullanabiliriz. Ama Allah Rasulü Efendimiz (asm) nasıl salât okuyalım sorusuna, bizim namazlarda okuduğumuz "Salli,.. ve Barik,.." dualarını öğreterek, "böyle söyleyin" diye cevap vermiştir. Yani bu dualar salâtü selamın en güzelidirler diyebiliriz. Ama Efendimizin bunları öğretmiş olması, başka cümlelerle salât okunamaz anlamına gelmediği için, herkes çok farklı cümlelerle salâtü selamlar okumuştur ve bunların okunamayacağını da kimse söylememiştir. Çünkü önemli olan, ona salâtü selam okumaktır, bunun hangi cümlelerle olması gerektiği ikincil bir meseledir. Ama elbette aşırılık içeren ifadelerle salatü selam okunmaz.

Buradaki bir inceliğe de işaret etmemiz de güzel olur: Biz sadece Allah için ibadet eder ve sadece Onun için namaz kılarız. Ama Allah (cc), Rasulünün kadrini iyi bilmemizi istediğinden olacak ki, sadece kendisi için kıldığımız namazlarda ona da salât, yani dua etmemizi hoş karşılamıştır.

"Salat-i Tefriciye" olarak bilinen salâtü selam cümleleri ise hadislerde bulunmamaktadır. Sadece bazı Şia kitaplarında ve Mağripte yazılmış dua kitaplarında yer almaktadır. Bizde dua kitabı yazanlar da bunu oralardan almış ve kitaplarına koymuşlardır. Bu kitapları yazanların, kitaplarının satışını artırmak için, "bunu şu kadar okuyan şöyle olur," gibi ümit verici müjdeler zikretmeleri bunun yaygınlaşmasına sebep olmuştur.

Ancak bu salatü selam, sağlıklı bir yorum yapılması kaydıyla, güzel manaları olan cümlelerden oluşur. Dolayısıyla bunları okumakta da bir sakınca olmaz. Ancak bu salatü selama özel bir yer verip, bunu diğerlerinden farklı bir konumda görmenin bir dayanağı yoktur. Hatta selefi bir yorumla yanlış manalar içerdiğine dair yazılar da okudum. Yani bunda öyle cümleler vardır ki, kastettiğiniz şeye göre manası güzel olabileceği gibi, caiz olmayan manalara da gelebilir.

Muhtemelen birisi bir derde müptela olmuş ve içinden gelen bu cümlelerle uzun süre salâtü selam okuyarak Allah'tan derdinin giderilmesini istemiş, Allah da duasını kabul etmiştir. Sonra da bu çokça okumayı, herkesin aklında kalsın diye sayısıyla sınırlamışlar ve bu salâvatı bu kadar okuyanın derdine Allah çare verir demişlerdir. Oysa duaların kabulünü sağlayan pek çok şartlar ve sebepler vardır: Dua edenin samimiyeti, çok bunalmış ve hatalarını sildirecek kadar sıkıntı çekmiş ve cezasını tamamlamış olması, çok candan ve ihlâsla dua etmesi, büyük bir iyilik yaptıktan sonra dua etmesi, Allah'ın veli bir kulu olması, belli zamanlarda ve belli yerlerde dua etmesi ve böylece okuduğu duayı bir ism-i azam duası haline getirmesi

Dolayısıyla bu salâvat cümleleriyle dua edip isteğine kavuşan birisinin bulunmuş olması, herkesin bu sayıda bu salâvatı okuyarak isteğini elde etmesi anlamına gelmez. Hatta istediğini Allah'tan isteme yerine sanki bu salâvat cümlelerinin ve sayısının bir şifre ve sihirli bir etki oluşturduğunu zannetmek de yanlış düşüncelerin oluşmasına kapı aralar.

Sonuç olarak diyebiliriz ki, "Salât-i Tefriciye", ya da “Salât-ı Nâriye” olarak bilinen cümleler, bilinmeyen bir insanın bir araya getirdiği cümlelerdir ve bir yorumla çok güzel manalar içermektedirler. Allah Rasulüne bunlarla da salâtü selam okumanın hiç bir sakıncası yoktur, hatta anlamları doğru bilinirse bu güzeldir. Ancak bu cümlelerden ya da bunların belli sayılarda tekrarlanmasından bir medet umma, insanı Allah'tan uzaklaştırabilir, kaş yapayım derken göz çıkarılmış olabilir. İnsan tesiri Allah’tan değil, bunlardan beklemiş olabilir. Dolayısıyla bunlar okunursa bu bilinçle ve manaları düşünülerek okunmalıdır. Bununla yapılan dua mutlaka kabul edilir diye de inanmamalıdır. Yani bu kelimelere ve bu sayıya bir kutsiyet vermemek gerekir. Çünkü kutsallık Allah’tandır ve Allah bu kelimeleri bize ne kendi öğretmiştir, ne de Rasulü vasıtasıyla öğretmiştir. Yani buna Allah’ın bir kutsallık verdiği bilinmemektedir.

“Salât-ı Terficiye” nin aslı, Latin harfleriyle okunuşu ve anlamı şöyledir:

"Allahumme salli salâten kâmileten ve sellim selâmen tâmmen alâ-seyyidina Muhammedin ellezi tenhallü bihi’l ‘ukadu ve tenfericu bihi’l-kürabu ve tukdâ bihi’l-havâicu ve tünâlü bihi’r-rağâibu ve husnu’l-havâtimi ve yusteska’l-ğamâmu bi-vechihi’l-kerîmi ve ‘alâ âlihi ve sahbihi fî-külli lemhatin ve nefesin bi-‘adedi külli ma’lûmin lek."

Anlamı:

“Ya Rab! Efendimiz Muhammed’e tam ve mükemmel bir salat ve selam eyle. O Nebi ki, onun yüzü suyu hürmetine düğümler çözülür, sıkıntılar dağılır, ihtiyaçlar karşılanır, arzulara ve güzel akıbetlere erişilir, bulutlardan yağmur dökülür… Onun âline ve ashabına da salât ve selam eyle Ya Rab! Her an, her nefeste ve senin bildiklerinin sayısınca.”

(Prof. Dr. Faruk BEŞER)

İlave bilgi için tıklayınız:

- Dua’nın manası ve hikmeti nedir?

- Okunan dualara, yapılan ibadetlere verilen sevaplarla ilgili rivayetler var. İbadetlere vadedilen netice ve sevaplara kavuşmanın şartları nelerdir?..

6 Sekine Duası hakkında bilgi verir misiniz; 19 (on dokuz) defa okunmasının hikmeti nedir?

Sekine Duası, tamamı Kur’an’da geçen Allah’ın güzel isimlerinden ve ayetlerden oluşmaktadır.

Sekine kelimesi sözlükte kalp huzûru, itminan duygusu, güven, sükûnet, dinginlik, vakar, ağırbaşlılık v.b. anlamlara gelmektedir. (İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, Beyrut ts., XIII/; Tâcu’l-arûs, I/)

Tasavvufta ise genel anlamıyla sekîne gaybın ve manevî feyzin gelişi esnasında kalbin yaşadığı tatmin hali ve gönül huzûru şeklinde tarif edilmektedir. (İbn Arabî, Istılâhâtü’s-sûfiyye, s. 13; Seyyid Şerif Cürcânî, Ta’rifât, I/)

Kitaplarımızda Hz. Ali (ra)’ye inen bir Sekine’den bahsedilir. Bu Sekine, Mecmuatü'l-Ahzab'ta “Kaside-i Ercûze” şeklinde geçmektedir. (Ahmet Gümüşhanevi Hazretleri, Mecmuatul Ahzab, Sayfa ) Allah’ın altı İsm-i Azamı olan “Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl, Kuddûs” isimleri ile yapılan bir duadır.

Bu altı  ismin mânâları kısaca şöyledir:

Ferd: Allah birdir, tektir, yegânedir, biriciktir, istiklâl ve infirad sahibidir  

Hayy: Allah sonsuz diridir, ezelî, ebedî ve ölümsüz hayat sahibidir  Her şeye hayatı veren, her şeyi dirilten Odur  

Kayyûm: Allah dâimâ kâimdir, tabir câizse dâimâ ayaktadır, yarattığı her şeye hâkimdir, varlıkları dilediği gibi idâre eder, sevk eder ve yönlendirir, her şey Onunla var olur, Onunla ayakta durur, Onunla devam eder.  Allah’ı ne bir uyuklama, ne bir uyku ve ne bir gaflet hâli almaz. Göklerde ve yerde ne varsa, O’nun irâdesiyle ve kayyûmiyetiyle varlığını sürdürür ve ayakta kalır  

Hakem: Allah hüküm sahibidir, hikmet sahibidir, yarattığı her şeyde bir hikmet ve bir fayda gözetmesi Onun yüksek âdetindendir. Faydasız ve boşu boşuna bir şeyi yaratmaz.  Yarattıklarını gözetler ve denetler. Kullarından haklıyı ve haksızı ayırır, aralarında hak ve adâletle hükmeder  

Adl: Allah adalet sahibidir, her yarattığına hakkı olan her şeyi verir, hiç kimseye hiçbir zaman haksızlık yapmaz, mahşerde adaletle hükmeder, cezası zulüm veya haksızlık değil, adaletten ibârettir.  Allah kendisi adalet sahibi olduğu gibi, kullarına da her işlerinde adaleti emreder. 

Kuddûs: Allah paktır, temizdir, noksanlıklardan, kusurlardan, âcizliklerden, küfür ve dalâlet ehlinin düşündüğü her türlü eksik sıfatlardan münezzehtir.  Allah kemâl sıfatlar sahibidir. Onun her sıfatı, her ismi, her işi, her fiili mükemmeldir. Varlıkları mükemmel, kusursuz, temiz ve pâk yaratır. Temizliği sever, temizliği emreder, işlediklerinden pişman olan ve tövbe eden kullarını günahlarından arındırır ve temiz kılar  

Sekîne’de bu isimlerin zikrinden sonra on dokuz harfli on dokuz âyetle Allah’tan istimdat edilir, Allah’a sığınılır, muhtelif isimleri ile Allah zikredilerek dünyevî ve uhrevî her sıkıntımızı aşmamız için bu isimlerin feyiz ve bereketi istenir  

Bediüzzaman Hazretleri "Sekîne" olarak isimlendirilen duanın okunma şeklini de “yetmiş bir âyet ile yüz yetmiş bir defa dâimî vird edinmeli”(Lem'alar, s. ) şeklinde ifade etmiştir. Daha sonraları kendisi yetmiş bir ayetten on dokuz tanesini seçerek, “Sekine duası” şimdiki okunagelen halini almıştır. (Hizbü’l-Envâri’l-Hakâikı’n-Nûriye, s )

Sekine Duasının Sırları

Sekine on dokuz sistemine dayalı olarak ortaya konulan bir ism-i azam duasıdır. Besmelenin on dokuz harfine uygun olarak, on dokuz harfli olan Allah'ın ismi şeriflerinin yer aldığı bu duanın büyük bereketinin olduğunu söyleyen İmam-ı Ali (ra), hem Celcelutiye, hem Ercuzesinde bu isimlerin üzerinde özellikle durmaktadır.

İmam-ı Ali (ra)'nin, on dokuz sistemine dayalı bu Sekine'yi doğrudan Kur'an'dan aldığını gösteren birkaç noktaya işaret etmekte fayda vardır.

1. Sekine altı isimden (Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl, Kuddûs) meydana gelmektedir. Kur'an'da “sekine” kelimesi de altı defa (Bakara 2/, Tevbe 9/26, 40; Fetih 48/4,18,26) geçmektedir.

2. Kur'an'da geçen sekine kelimesi birçok yönden on dokuz sayısını göstermektedir.

     a) Bakara suresinde geçen Sekine kelimesi, Talutun hükümdarlığının bir alameti olarak söz konusu edilmiş ve Tabut denilen bir sandığın içinde ilahi yardımın bir simgesi olup, Allah tarafından inananlar için büyük bir moral olup, sükunet, güven ve huzur anlamında kullanılmıştır. Bu ayetten önce surede (13x19) ayet geçmiştir.

     b) Sekine kelimesinin diğer tekrarları, Hz. Peygamber (asm) ve Müslümanlar için söz konusudur. Bu beş tekrardan ilk üçü Fetih Suresinde söz konusudur. Son ikisi ise Tevbe Suresinde geçmektedir. Bu iki surenin tertip numaralarının (9+48) toplamı: 57 (3x19)'dir. Bu iki sure arasına tam 38 (2x19) sure yerleştirilmiştir.

     c) Söz konusu beş ayet numarasının ( Tevbe 9/26, 40; Fetih 48/4,18,26) toplamı : 'tür. Bu sayı, Kur'an'ın sure sayısına uygun olup ondokuzun altı katıdır.

     d) Nüzul sırası itibariyle “sekine” kelimesi ilk defa Fetih Suresinde inmiştir. Bu sure, bi'setin on dokuzuncu yılında (Hudeybiye seferi dönüşünde) inmiştir. İçinde yer aldığı şifresiz (Başında kesik harfler bulunmayan) sureler sistemine göre, ilk ayeti, x19(=17x) katı bir sıradadır.

      e) Sekinenin ilk defa indiği (Fetih, 48/4,18) ayetlerdeki şekli olan “el-Sekinet”in ebced değeri 'dir. Bu tevafuk, Efendimizin (asm) dünyaya teşrifleri insanlık için bir huzur ve güven kaynağı olduğuna işaret sayılmalıdır. Okunmayan vasıl elifi hariç tutulursa, ebced değeri (30x19)dir.

3. Sekine olarak isimlendirilen altı ismin harf sayısı da on dokuzdur.

4. Sekinenin temel unsurlarından biri de besmeledir. Besmelenin harf sayısı da on dokuzdur.

5. On dokuz harfli besmelenin geçtiği ayet numarası (Neml, 27/30) ile on dokuz cehennem zebanilerini sayısı için söz konusu edilen ayet numarası (Müddesir, 74/30) aynıdır. Bu tevafuk besmele ile zebaniler arasında bir ilişkinin varlığını göstermekte ve büyük sahabi Abdullah b. Mes'udun

“Besmelenin harfleri cehennem zebanilerinin sayısı kadar olup on dokuzdur. O halde, on dokuz zebaniden kurtulmak isteyen, on dokuz harfli besmeleyi okusun. Bunu okuyan kimse için Allah, bu harflerden her birisini bir zebaniye karşı bir zırh yapar. Cehennem melekleri olan zebanilerde bütün işlerini besmele çekerek yapar ve bütün güçlerini besmeleden alırlar.” (Kurtubi I/12; Beki Niyazi, Namazın Sayısal Mucizesi, s)

şeklindeki görüşlerinin doğruluğunu teyit etmektedir. İlginçtir on dokuz harfli besmele ile on dokuzdan söz eden ayetin numarası olan 30 sayısı 19 sayısı ile çarpıldığı zaman, yukarıda geçtiği üzere, “el-sekinet” in ebced değeri olan rakamını buluruz.

6. ”Sekinet” kelimesini tehecci usulü ebced değeri : (sin=, kaf=, ya= 12, nun=, ta=) (39x19)'dir. Yine ilginçtir, ondokuzdan bahseden Müddessir Suresinin ilk ayeti, sondan itibaren Kur'an'ın ayetidir.

7. Sekine farklı maksatlar için, altı ism-i azama farklı ayetler eklenerek okunur. Ancak bu ayetlerin on dokuz sayısına uygun olması gerekmektedir. Nitekim, Bediüzzaman Said Nursi, bir zamanlar bu altı isme (9x19) ayet ilave ederek okuduğunu ilave etmektedir.

8. Bediüzzaman tarafından düzenlenen elimizdeki şekliyle “Sekine“ duası değişik yönlerden on dokuz sayısını göstermektedir:

     a) On defa Allahu Ekber (Allah en büyüktür) diye tekbir getirildikten sonra on dokuz harfli besmele ile Allah'ın on dokuz harfli altı ismine yer verilmektedir.

     b) Söz konusu on dokuz ayetin her birinin harfleri de on dokuzdur. -Yalnız yirminci surede geçen ikinci ayet yirmi adet harften oluşmaktadır.- (“ve anetil vucuhü lil hayyil kayyum “ yirmi adet harften oluşmaktadır. Ancak bu ayetin başındaki “vav” atıf vavıdır. Yani bir önceki ayetle bu ayeti bağlayan bir bağlaçtır. Türkçedeki “ve” ile aynı işlevi görmektedir. Bağlacı saymadığımızda ayetin ifadesi olan “anetil vucuhü lil hayyil kayyum” kalır ki bu da on dokuz harftir.)

      c) ”Hamd alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.” mealindeki ayet on dokuzuncu sırada yer almıştır. Bu ayet, bu şekliyle (vav'lı olarak “velhamdülillahi Rabbilalemin şeklinde) Saffat Suresinin ayeti olarak geçmektedir.

- Bu ayetin harf sayısı ondokuzdur.

- Bu ayet kendi sisteminde (başında şifreli harf bulunmayan sureler sistemine göre) Kur'an'ın (96x19=5x19x19+19) ayetidir.

- Bu ayet, Kur'an'daki “elhamdülillah” cümlesinin on dokuzuncu tekrarıdır.

- Bu ayetin ebced değeri: (31x19)'dur.

Sekine Duasının Okunuş Şekli :

Bildiğimiz kadarıyla sekine duasının iki farklı okunuş şekli vardır.

Birincisi: Bildiğimiz üzere besmele ile on dokuz defa okunmasıdır.

İkincisi ise bazı ağabeylerden duyduğumuza göre Hulusi Ağabey şu şekilde de okunabileceğini söylemiştir:

1. Niyet (ne için ve ne maksatla okunduğuna niyet etmek)

2. İstiğfar (7 defa)

3. Salavat-ı Şerife ( 7 defa)

4. Allah-u Ekber (10 defa)

5. Altı Esma her ayetle beraber okunacak. (19 defa)

- Besmeleden sonra altı esma (Ferdun, hayyun, Kayyumun, Hakemun, Adlun, Kuddusun) sonra birinci ayet on dokuz defa okunacak. Arkasından tekrar besmele altı isim sonra ikinci ayet on dokuz defa okunacak. Örnek: Bismillahirrahmanirrahim, Ferdün, Hayyun, Kayyumun, Hakemun, Adlun, Kuddusun- “Seyec ‘alullahu ba’de ‘usru-y yusra” on dokuz defa okunur. Sonra tekrar besmele, altı isim ve ikinci ayet okunur, böylelikle bütün ayetler okunur. Bu okuma şeklinin şöyle olduğu da söylenmektedir: Şayet sekine okuyan kişi belli bir amaca göre okuyacaksa, Besmele ve altı isimden sonra amacına uygun olan ayeti 19 defa okumalıdır.

Okuma şeklindeki on dokuz sayısı hakkında şunları da göz önünde tutmakta fayda vardır: 19x19= eder. çemberin açısıdır. Ancak matematikçiler hesaplarda kolaylık olması için bunu olarak kabul etmişlerdir. Sekinede her ayet 19 harftir ve 19 defa okunur. Kanaatimizce, 19x19 olarak okunan sekine ile okuyanın çevresinden nurdan bir kalkan oluşmaktadır.

Yapılan Bir Tenkite Cevap:

On Sekizinci Lem'a da geçen aşağıdaki metin bazıları tarafından tenkit edilmektedir.

“Sonra Hazret-i Cebrail'in, Âlâ Nebiyyina (a.s.m.) huzur-u Nebevide getirip Hz. Ali'ye Sekine namıyla bir sayfada yazılı İsm-i Âzam, Hz. Ali'nin (r.a.) kucağına düşmüş. Hz. Ali diyor: "Ben Cebrail'in şahsını yalnız alâimü's-sema suretinde gördüm. Sesini işittim, sayfayı aldım, bu isimleri içinde buldum"

Görüldüğü üzere, Hz. Ali’ye (k.v.) inen bir Sekine’den bahis vardır, yoksa –haşa- Peygamberane bir vahiyden değil! Bahse konu Sekine, Allah’ın altı İsm-i Azamı olan “Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl, Kuddûs” isimleri ile bir dua-yı münacattır. Bediüzzaman Hazretleri bu Lem'a’nın ön sözünde: Gizli kalmış gaybî mühim bir Mucize-i Ahmediyeyi (a.s.m.) beyan eder.” diyerek, konunun öncelikle Efendimiz (asm) ‘min bir mucizesi ve “Ben ilmin şehriyim. Ali ise, onun kapısıdır." işaretine mazhar Hz. Ali (k.v.)’nin bir kerameti olarak takdim etmektedir.

İtiraz edilen husus; ifadede geçen “ Sekine namıyla bir sayfa” ise , sayfadan murat ilahi bir ilhamvari mesajdır, yoksa Efendimize (asm) inen “vahiy” ile karıştırılmamalıdır. Şayet itiraz Cebrail aleyhisselamı görmüş olma keyfiyeti ise, başta Hz. Aişe, Hazret-i Ömer, İbni Abbas, Üsame bin Zeyd, Ümmü Seleme, Sa’d ibni Ebî Vakkas gibi pek çok sahabe Cebrail aleyhisselamı Dıhye veya bir süvari veya başka keyfiyette gördüklerini ilan etmektedirler. (Buhârî, Fedâilü’l-Eshâb: 30; Mağâzî: 18, Libas: 24, İmân: 37; Müslim, Fedâil: 46, 47, İmân: ; Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1/)

Şayet itiraz sayfanın kucağına düşme keyfiyeti ise, İmamı Gazali bu hususu veciz bir şekilde açıklamıştır:

"Onlar vahiyle Peygambere (a.s.m.) nazil olduğu vakit, İmam-ı Ali’ye (r.a.) emretti, ’Yaz’; o da yazdı, sonra nazmetti."(Şualar, s. )

Konuyu özetlemek gerekirse; Cebrail (as) Peygamberimizin (asm) huzuruna geldiği vakit altı İsm-i Azam’lı münacat duasını, murad-ı ilahi gereği, “İlim Şehrinin Anahtarı funduszeue.info’ye (k.v.)” nazmetmesi için getirmiş, Efendimiz’de (asm) Hz. Ali’ye (ra) Sekineyi bir kaside şeklinde düzenlemesi için bildirmiştir. Murad-ı İlahi , nazmetme işlevini Hz .Ali’nin (ra) yapması istediğinden, Bediüzzaman Hazretleri “Hz. Ali'nin (r.a.) kucağına düşmüş” şeklinde belirtmektedir. (bk. Cevşenü'l Kebir ve Meali İcmali, Tercüme Yrd. Doç. Dr. Niyazi Beki, Tenvir Neşriyat; Tenkite verilen cevap için Dr. Emin Şimşek Bey'in yazısından faydalanılmıştır)

Sekine Geçen Ayetlerin Mealleri:

1. Allah her sıkıntıdan sonra kolaylık lütfedecektir.(Talak, 65/7)

2. Bütün yüzler gerçek hayat sahibi, her şeyi ayakta tutan Allah'a baş eğmiştir.(Taha, 20/)

3. Şüphesiz, Allah size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir. (Hadid, 11/9)

4. Şüphesiz, Allah tövbeleri çok kabul edici ve kullarına çok merhamet edicidir.(Nisa, 4/16)

5. Muhakkak ki, Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir. (Nisa, 2/23, )

6. Muhakkak ki, Allah her şeye gücü yettiği halde çok bağışlayıcıdır.(Nisa, 4/)

7. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla işitir ve her şeyi hakkıyla görür. (Nisa, 4/58)

8. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilir ve her işi hikmetle yerine getirir.(Nisa, 4/11)

9. Muhakkak ki, Allah sizin üzerinizde gözeticidir ve her halinizi görür.(Nisa, 4/1)

Biz sana apaçık bir fetih yolu açtık. (Fetih, 48/1)

Ve Allah sana pek şerefli bir zaferle yardım etsin.(Fetih, 48/3)

Şüphesiz Allah’a tâbi olan topluluk gerçek gâliplerin tâ kendisidir. (Maide, 5/56)

Muhakkak ki Allah, azabında pek kuvvetlidir ve kudreti her şeye galip olandır.(Hud, 11/66)

Muhakkak ki hiçbir şeye ihtiyacı olmayan ve her türlü övgüye lâyık olan ancak Allah’tır. (Lokman, 31/26)

Allah bana yeter. O’ndan başka ibâdete lâyık hiçbir ilah yoktur. (Tevbe, 9/)

Allah bize yeter. O ne güzel vekildir.(Al-i İmran, 3/)

En büyük korku olan kıyâmetin dehşeti onlara üzüntü vermez. (Enbiya, 21/)

Ancak Sana kulluk eder ve ancak Senden yardım isteriz.(Fatiha, 1/5)

Ve âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun.(Fatiha, 1/2; Enam, 6/45)

Sonuç:

Manevi hayatın merkezi olan kalp dünyamızı canlı ve hayattar tutmada evradda devamlılık ve disiplin şarttır. Evrâd u ezkârı terk etmek iç dünyamızdaki bozulmanın alâmetidir. Bunu Bediüzzaman Hazretleri şöyle ifade eder:

“günahlardan gelen yaralar ve yaralardan hasıl olan vesveseler, şüpheler (neûzü billah) mahall-i iman olan bâtın-ı kalbe ilişip imanı zedeler ve imanın tercümanı olan lisanın zevk-i ruhanîsine ilişip zikirden nefretkârane uzaklaştırarak susturuyorlar. Evet günah kalbe işleyip, siyahlandıra siyahlandıra tâ nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor. Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah istiğfar ile çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki küçük bir manevî yılan olarak kalbi ısırıyor.” (Lem'alar, s. 9)

Bir asra yaklaşan hayatı boyunca karşılaştığı dehşetli fitnelerden hârika bir sûrette korunmuş olan Bediüzzaman Hazretlerinin, Hazret-i Ali (ra)’den ders aldığı Sekîne gibi yüksek bir evradı kendisine dâimî bir vird edinmesi ve terk etmemesi, Sekine'nin sıkıntı ve gaflet anlarında bize bir kalkan ve nur olacağı kanaatindeyiz.

7 Çocuk sahibi olmak için okunacak dualar nelerdir?

ÇOCUK SAHİBİ OLMAK İÇİNOKUNACAK DUA:

Allah'tan her şeyin hayırlısını istemelidir. Bizim için ne­yin hayırlı olup olmadığını bizler bilemeyiz. Bir âyet-i keri­mede de bildirildiği gibi, hayır zannettiğimiz şeyler bazen bi­zim için şer, şer sandıklarımız da hayır olabilir. Onun için Al­lah'tan her şeyin, bu arada çocuğun da hayırlısını istemeliyiz. Çocuk sahibi olmak elbette her kesin istediği bir şeydir. Yara­tılış kanunları da bu yöndedir. Ama bazı durumlarda bazı in­sanlar için çocuk sahibi olmamak hayırlı olabilir.

Çocuğu ol­mayanlar, bunun sebeplerini araştırıp bu sebepleri ortadan kaldırmak ve çocuk sahibi olmak için çalışabilirler. Fakat bü­tün gayretlere rağmen yine çocuk olmuyorsa bunu dert etmek, ısrarla bu konu üzerinde durmak da doğru değildir. Belki de onlar için hayırlı olan öylesidir. Belki çocukları olsaydı başla­rına bilinmedik belâlar gelecekti ve Allah onları o belâlardan korumak için çocuk vermedi.

Evet, çocuk istemeli, bunun yol­larını da aramalı, ama işi çığırından çıkarıp takıntı haline getirmemelidir. Her şeyin hayırlısını istemelidir. Cenab-ı Hak, hakkımızda her şeyin haylırlısını versin. (Amin)

1. "İnne rabbeke hüve'I-hallâku'l-alîm." = "Muhak­kak ki Rabbin her türlü yaratma şeklini bilir." (Hicr, 15/86) âyetini gecele­ri kere tekrar eder ve bunu üç ay boyunca sürdürür.

2. Veya; "Fallâhu hüve'l-veliyyü ve hüve yuhyî" = "Muhak­kak ki Allah dosttur ve yaratandır." (Şura, 42/9) âyetini, beraber olmadan önce kere tekrar eder.

3.  Veya; "HüvaIIahü'l-hâliku'l-bâriü" = "O yaratandır ve yok­tan var edendir." (Haşr, 59/24) âyetini kere tekrar eder.)

4. Veya; tıbbî bir arızası olmamak şartıyla, çocuğu olmayan bir kadın, eğer aybaşı halinden üç gün sonra, öğle saatlerine ya­kın bir zamanda temiz bir kâğıt üzerine defa "Bismillâhirrahmânirrahîm" yazıp o kâğıdı üzerinde taşıyarak eşiyle beraber olursa, Allah'ın izniyle hâmile kalır. (Hâmile kalın­caya kadar kâğıdı üzerinde taşımalıdır.)

ERKEK ÇOCUK SAHİBİ OLMAK İÇİN OKUNACAK DUA

"Oğlan olsun, kız olsun, eli-yüzü düz olsun." sözü çok önemli bir gerçeği ifade etmektedir. Gerçekten de oğlanın mı, yoksa kızın mı hakkımızda hayırlı olacağını bilemeyiz. Al­lah'tan çocuğun da hayırlısını istemeliyiz. Erkek de kız da is­teyebiliriz. Ama bu konuda da ısrarcı olmamalıyız. Bu konu­da şöyle demelidir:

"Allah'!ım, Senden erkek (veya kız) çocuğu istiyoruz. Ama sen daha iyi bilirsin. Hakkımızda hangisi ha­yırlı ise onu ver."

Evet böyle demeli ve doğan çocuk ister erkek ister kız olsun asla itiraz etmemeli veya memnuniyetsizlik gös­termemelidir. Zaten bunun faydası da yoktur. Zira bu, kimse­nin elinde olan bir şey değildir. Tamamen Allah'ın takdiridir. O'nun takdirine itiraz ise kimsenin haddi değildir. Bu durum kullukla, Müslümanlıkla asla bağdaşmaz. Allah'ın takdirine gönül rızası ile boyun eğmek, bize verdiğini baş-göz üstüne ka­bul etmek gerekir. Baştaki cümleyi bir kere daha tekrarlaya­lım: "Oğlan olsun kız olsun, eli-yüzü düz olsun." Amin.

Erkek çocuk isteyen, birleşme öncesinde besmele ile üç defa ihlâs sûresini, sonra da şu duayı okur:

"Allahümmec alnî min ledünke zürriyyeten tayyi-beten mutîaten." = "Allah'ım, bana yüce katından temiz ve saygılı bir nesil ihsan eyle."

(Bilal Eren, Açıklamalı Büyük Dua Hazinesi, sh. )

İlave bilgi için tıklayınız: 

Hayırlı bir evlat sahibi olmak için hangi duayı okumamız gerekir?

Hastalık ve sıkıntılar için okunacak dua ve sabır hakkında

8 "Estağfirullah el azim ellezi la ilahe illa hüvel hayyel kayyume ve etûbu ileyh tevbete abdin,.." duasının anlamı nedir?

Bu duanın anlamı:

"Kendisinden başka ilah olmayan, hakikî hayatla diri olan Hay, her şeyi ayakta tutan Kayyum olan büyük Allah’dan beni bağışlamasını istiyor ve -bütün benliğimle- ona tövbe edip, yöneliyorum; nefsine / kendine zulmetmiş, üstelik nefsi için ne ölümü, ne hayatı ve ne de öldükten sonra dirilmeyi elinde tutamayan bir kulun tövbesiyle / yönelişiyle (tövbe ediyorum)."

9 "Allahümme ecirna minennar," ne demektir?

"Allahümme ecirna minennar."

Meali: 

"Allah'ım, bizi cehennem ateşinden koru." 

Bu dua ile ilgili olarak Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur:

"Sabah namazını kıldığında hiç kimseyle konuşmadan önce yedi defa

'Allahümme ecirnî minennar = Allah'ım, beni cehennem ateşinden koru.'

de. Eğer o gün ölürsen, Allah senin için cehennem ateşinden koruyucu bir berat yazar. Akşam namazını kıldığında hiç kimseyle konuşmadan önce yedi defa

'Allah'ım, beni cehennem ateşinden koru.'

de. Eğer o gece ölürsen Allah senin için Cehennem ateşinden koruyucu bir berat yazar." (Müsned, IV/)

10 Celcelutiye duası vahiy midir; kaynakları nedir?

Cevap 1:

Hz. Peygamber (asm)'e gelen vahiy, biri sarih/açık vahiy, diğeri zımnî/gizli vahiy olmak üzere iki çeşittir.

Sarih Vahiy: Bu çeşit vahiy, doğrudan doğruya Allah'tan geldiği için, Hz. Peygamber (asm)'in onda hiç bir müdahalesi yoktur. O, bu hususta sadece bir tebliğci veya bir tercümandır. Bu sarîh vahiy iki şekilde ortaya çıkmıştır:

a. Kur'an-ı Kerim: Hz. Peygamber (asm)'in buradaki görevi, sırf tebliğden ibarettir.

b. Kudsî hadisler: Mânası Allah tarafından ilkâ edilen bu çeşit vahiyler konusunda da Hz. Peygamber (asm)'in görevi sadece tercümanlıktır.

Zımnî Vahiy: Zımnî vahiylerde söz konusu olan her hangi bir husus, özet halinde gelir ve genel hatlarıyla vahiy ve ilhama dayanır. Konunun tasviri, şekillendirilmesi, detaylarla ilgili açıklanması ise, Hz. Peygamber (asm)'e bırakılır. Hz. Peygamber (asm), vahy-i zımnî ile gelen hususları bazen ilhamla, bazen vahiyle, bazen de kendi feraset ve içtihadıyla açıklar. (Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, s)

Celcelutiye kasidesinin kendisi değil, onun aslını teşkil eden muhtevası itibariyle bir kudsi hadis gibi veya zımnî bir vahiy olarak telakki edilebilir. Bu tür vahiylerin Kur’an’da yeri yoktur.

Cevap 2:

Aslî muhtevası itibariyle zımnî bir vahiy olarak telakki edilen Celceltuye'yi, Hz. Ali (ra) şerh edip açıklayarak manzum bir kaside halinde düzenlemiştir. Kasidenin kendisi Arapça’dır ve Arapça kaside sitilinde tanzim edilmiş, ancak Allah’ın bazı isimleri ve diğer bir takım sözcükler Süryanîce'dir. Bunun bir çok hikmeti olabilir:

Evvela, âlimlerin birldirdiğine göre, Celcelutiye, engin bir kapsama sahip sırları ihtiva eden ve ism-i azam sırrını taşıyan bir kasidedir. Daha önce İbranîce ve Süryanîce konuşan bir çok peygamber bu kasidenin aslî muhtevasıyla münacatta bulunmuş ve o sayede değişik sıkıntılardan kurtulmuşlardır.(bk. Gümüşhanevî, Mecmuatu’l-Ahzab, Şazelî bölümü, s. ). Hz. Ali (ra) de bu muhtevayı tanzim ederken eski peygamberlerin hatırasını yad etmek maksadıyla Süryanîce sözcükler kullanmış olabilir.

İkincisi; Bu sırlı ve ism-i azam sırrını taşıyan bu kasideyle ehil olanların dikkatini çekmiş ve bazı sırları onlarla paylaşmış olabilir.

İmam Gazalî, hocası İmam Nureddin el-Isfahanî, İmam Ahmed el-Bunî ve Şeyh Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevî’ye göre, Celcelutiye kasidesinin aslı vahiydir. Zahir ve batın ilimlerinin ünlü üstadları olan bu alimlerin kanaatlerine iştirak etmek ve onların bilgi ve beyanlarına itimat etmekte -ilmen ve dinen- bir sakınca görmemekteyiz. Ancak bu kasidenin aslının vahiy olduğuna inanmamak da, inanmak da kişiyi dinen bir sorumluluk altına sokmaz.

Cevap 3:

Celcelûtiye,Hz. Resul-i Ekrem'in (asm) derslerine istinaden, Hazret-i Ali (ra) tarafindan te'lif edilen Süryanice bir kasidedir.Esas manasi bedi' demektir. Mecmuatü'l-Ahzab'ın birinci cildinde yer almaktadır. Bediüzzaman, Gazali gibi çok imamların Celcelûtiye'yi şerh ettiklerini söylemiştir. Konu ile ilgili bir çok kitap mevcuttur.

İmam Gazali’nin celecelutiye şerhi, Ziyaaddin Gümüşhanevî Hazretlerinin derlediği Mecmuatu’l-Ahzap adlı eserinin “Şazelî” adlı cildin sayfasından itibaren başlar. Ancak bu şerhler, kelimelerin açıklamasından ziyade kasidede yer alan beyitlerin hassalarını açıklayan bir mahiyettedir. Süryani kelimelerden az bir kısmının anlamı verilmiştir.

Celcelutiye'nin kendisi ise, aynı cildin, sayfaları arasında yer almaktadır. Kasidedeki bütün beyitlerin altında onların ebced değerleri de yazılmaktadır.

Hazret-i Ali (ra) tarafından Celcelutiye adıyla ve cifir ilmine göre bir çok tarih de düşürülerek Süryani diliyle nazmedilmiş ve kaside haline getirilmiştir. Yüksek ve tesirli bir duadır. Bir isimler hazinesidir. Allah`ın rahmetini celb etmesi hasebiyle bir rahmet hazinesi veya bir cennet hazinesi demek de mümkündür. Allah`ın en büyük ismi olan ism-i a'zam bu duanın içerisinde gizlenmiş olduğundan, bu duayı okuyarak Allah`a sığınan kimsenin, dünya ve ahiret işlerinde çok kolaylıklar ve bereketler göreceği müjdelenmiştir.

İmam-ı Gazali Hazretleri nakleder ki:

Cebrail Aleyhisselam Peygamber Efendimiz`e (asm) dedi ki:

"Ya Muhammed! Rabb'in sana selam ediyor ve selamın en mükerremini sana tahsis buyuruyor. Sana bu hediyeyi ihsan buyurdu."

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (asm): "Ey kardeşim Cebrail! Bu hediye nedir?" dedi.

Cebrail Aleyhisselam: "Bu hediye, içinde İsm-i Azam ile en kapsamlı kasem bulunan büyük duadır." diye cevap verdi.

Peygamber Efendimiz (asm): "Ey kardeşim Cebrail! Bu duanın adı nedir? Keyfiyeti nasıldır?" diye sordu.

Cebrail Aleyhisselam dedi ki: "Ya Muhammed! Bu duanın adı Bedi`dir (Celcelutiye). İçinde en yüksek kasem ve İsm-i Azam vardır. O İsm-i Azam ki:

1. Arş-ı Ala`nın kenarına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, Allah`ın arşını taşıyan melekler bu arşı kaldıramazlardı!

2. Güneşin kalbine yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, güneşin ışığı ve nuru olmazdı!


3. Ay`ın kalbine yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, ay ışık veremezdi.

4. Cebrail Aleyhisselam`ın kanadına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, Hazret-i Cebrail yer yüzüne inemez, semaya çıkamazdı!

5. Mikail Aleyhisselam`ın başına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı yağmurlar ve damlalar ona itaat etmezlerdi.

6. İsrafil Aleyhisselam`ın alnına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı sur üfleyemezdi.

7. Azrail Aleyhisselam`ın elinin üzerine yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, mahlukatın canlarını alamazdı.

8. Yedi kat göklere yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı gökler yükselemezdi.


9. Yedi kat yerlere yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, yedi kat yerler, şimdi olduğu gibi sabit olmazdı! Bu ismi Adem Aleyhisselam okumuştur! (İmam-ı Gazali, Celcelutiye, s)"

Cevap 4:

Celcelutiye Duası

"Bede'tü bibismillahi ruhi bihi nehtedet
Ila keşfi esrarin bibatinihi intavet"

"Ve salleytü fişşani ala hayrı halkihi
Muahmmedin men zahaddalalete velğalet"

"Ilahi lekad aksemtü biismike daiyen
Biacin ehvecin celcelutin helhelet"

"Efizli min’el envari ya rabbi feyzuhü
Bissirri ve ahya meyyiti kalbi bisalsalat"

"Linuhyi hayătel kalbi min densin feyzuhü
Bikayyumin kămessirru fîhi feeşrekat"

"Ve subbe ală kalbi şeăbiybe rahmetin
Bihikmeti mevlănel aziymi binăalet"

"Fesübhăneke Allahümme yă hayre hălikin
Veya hayre hallăkin ve ekreme ben beat"

"Tübelliğuni kasdi ve küllü măribi
Binuri senail ismi verruhi kad alet"

"Ifdi li minel envâri feyzate menzilin
Aleyye ve ahyâ meyyiti kalbi bağlemehet"

"Elâ ve elbisni heybeten ve celâleten
Ve feffe yedel a’dâi anni bitaytağat"

"Ela vahcubnî min adüvvin ve hâsidin
Bi hakkı şemâhın eşbehin selemet semet"

"Elâ vakdi yâ rabbâhü binnuri hâcetî
Ve yessir ümurî ba’de usrin kad inkadat"

"Ve hallısni min külli hevlin ve şiddetin
Bineassin hakîmin katiussirri esbelet"

"Ve selleme bibahrin va’tini hayre berrihâ
Vesbel aleyyessetre ve esfi minel ğalet."

"Ve asmim ve ebkim sümme a’mâ adüvvünâ
Vâharesi yâ zelcelâli bihavsemet"

"Ve fî havsem mea devsem ve berasem
Tehasnet bil’ismi aziymi minel ğalet"

"Ve ellif kulûbel âlemiyne biesrihâ
Aleyye ve elbisnîl kabûle bişelhemet"

"Ve âhrisni ya zelcelâli bikâfi kemen
Ve besrin ümûri bihurmeti taytağat"

"Ve ahzilhüm yâ zelcelâli bifazli men
Ileyhi sehat daben elfelâti ve şettet"

"Ve bârik lenâ Allahümme fî külli kesbenâ
Ve halle ukûdel usri ya yûhirtecet"

"Feyâhü ve yâyûhü ve yâ hayre bâriin
Ve yâ men lenel erzâke min cûdihi nümet."

"Nerüddü bikel a’dâe ve seyyidî
Ve bil’ismi nermiyhim minel büdi bişşetet"

"Feente ricaî ya ilâhi ve seyyidî
Fekul limîmil ceysi in rame bî ğalet"

"Feyâ hayre mes’ûlün ve ekrim men atâ
Veya hayre me’mûlin ilû ümmetin halet"

Celcelutiye Kasidesi Tercümesi

Bismillahirrahmanirrahim

1. "Bismillah ile başladım; ruhum, O'nun sayesinde o besmele içinde saklı olan çok sırları keşfetti."

2. "İkincisinde O'nun yarattıklarının en hayırlısı olan Hz. Muhammed'e salavat getirdim. O Muhammed ki (dünyadan) bütün dalalet ve yanlışlıkları gidermiştir."

3. "Ey İlâhım, Senin ismine dayanarak dua ettim. Hep açık olan ve gittikçe parlayan Ehad ve Bedi' isimlerinle sana yalvarıyorum."

4. "Kadîr ve şanı yüce olan isminle senden istedim. Ey güçlü (kadîr) Allah’ım, sen işlerimi kolaylaştır."

5. "Ey Hayy ve Kayyûm olan Allah’ım, daima, umut ederek sana yalvarıyorum. Ehad ve Bedi' isimlerini şefaatçi yaparak yüksek sesle bağırıp sana yalvarıyorum."

6. "Denizin ortasına vurulan kılıç gibi olan isimlerinle ey yaratanların en hayırlısı olan Allah’ım; hadiseleri yönlendiren, savaş ve barışı sağlayan isimlerinle sana yalvarıyorum ki, bu fitne ateşi söndürülsün!"

7. "Ey İlâhım, her derde, her işe ânında müdahale eden ve süratli bir şekilde icabet eden Allah, Ehad ve Bedi' isimlerinle sana yalvarıyorum."

8. "Ki kalbin hayatını canlandırasın, yani ondaki kirleri gideresin. Kayyûmiyetinle onu ayakta tutasın, o kayyûmiyet sırrı onda hep var kalsın, ve daima parlasın."

9. "Bu Hayy ve Kayyûm nûrunun çok şimşeklerinden bir ziya üzerime parladı, yüzüme (kalbime) bir parıltı geldi ve şimşek çaktı."

"Ve kalbimin üzerine rahmet sağanakları döküldü. Kerîm olan, Mevlâ’mız Allah’ın hikmetiyle Ve bu şekilde, bu rahmet, hikmet, kerem hakikatleri konuştular."

"Bundan sonra her yönden nurlar beni kuşattı. Ve büyük olan sahibimiz Allah’ın haşmeti, bizi yüceltti."

"Allah’ım seni tenzih ederim, sen yaratanların en hayırlısısın. Ve çok mükemmel bir şekilde çok çok yaratansın ve biat (antlaşma) yapanların en iyisisin!"

"Allah’ım, beni maksadıma ulaştır, bütün ihtiyaçlarımı gider. Hece harfleri seklinde toplanan Hurûf-u Mukattaa hakkı için"

"Muskama emanet olarak bırakılan harflerin sırrı hürmetine; isimlerinin nûrunun parlaklığı hürmetine; yüce olan ruhların hürmetine;"

"Bana nurlardan parlak bir feyiz akıt; üzerime gelsin, Nûr isminle kalbimin ölülüğünü dirilt!"

"Ey Allah’ım, bana bir heybet ve celâl giydir. Düşmanların ellerini ilim sayesinde benden uzaklaştır."

"Allah’ım, benimle her nevi düşman ve kıskançlık arasına perde koy, yüce olan ve barışı sağlayan Kadîr ve Azîz isimlerinin hürmetine!"

"Tecelli etmekte olan Celâl ve büyüklüğünün nûruyla; merhamet ve şefkatinle; çok çok bereketli olan Kuddüs isminle, sen bu karanlıkları aydınlığa çevir."

"Ey bu milletin Rabbi olan Allah’ım, sen Nûr ile ihtiyacımı yerine getir. Öyle bir Nûr ki, tecellisi seri olur. Ve hemen iş biter."

"Her bir peygamberini bir ism-i a'zama mazhar edip onları mucizelerle muvaffak ettiğin gibi, sen Kâfi isminle işlerimi kolaylaştır." (Mucize değil de sen bana yetersin!)

"Ey yüce büyüklük Sahibi, sen sadece bana (ilmî) bir keramet ver; ilim esrarı bana açılsın çünkü sen bütün akılların ve zekâların sahibisin. Onlar ancak seninle açılıyorlar." (Burada " Halîm " kelimesi şefkatli manasından ziyade aklı, zekâyı hikmet dairesinde kullanan ve taşkınlıklara yol vermeyen zat demektir. Ki Araplar böyle kişilere akıllı / hikmetli manasında "Halîm" derler. Bu hakikat Sabûr isminin bir nevî tecellisidir.)

"Beni her türlü korku ve şiddetten kurtar; esprisi, kesin olan, hikmetli bilimsel ve kuşatıcı bir söz ile"

"Ey Celâl Sahibi Allah’ım, beni "kün" kef' i ile koru, ey heybetten ve başarısızlıktan dolayı kırılan kırık kalpleri tamir eden ve onları canlandıran Allah’ım!"

"Bana (ilimden) bir deniz ver, ve o denizin karasının en hayırlı kısmini bana nasip et; çünkü sen benim sığınağımsın, ve bütün sıkıntılar, ancak seninle gider"

"Ve üzerime rızkı rahmet seli gibi yağdır. Çünkü insanlar azsa da sen onların umudusun."

"Sen düşmanlarımızı sağır, dilsiz ve kör et; (bizim ne yaptığımızı bilmesinler) Ey güçlü Allah’ım, sen Celâl ve büyüklüğünle onları kekeme eyle!" (Millete yanlışı anlatmasınlar!)

"Alîm ve Ganî isimlerinle beraber Kudretinin dairesinde, Ism-i A'zam'ınla yanlış yapmaktan korundum."

"Bütün insanların kalplerini üzerime cevir. Ve Selâm isminin hürmetine bana onlardan bir kabul duygusu nasip et!"

"Ya İlâhî işlerimi kolaylaştır, ve bize izzet ve yücelik ver. Alî ve A'lâ isimlerinin hürmetine!"

"Ve üstümüze örtünü sarkıtıver; kalplerimize şifa ver; Sen, korkulardan dolayı hastalanan kalplere şifanın ta kendisisin!"

"Ey Allah’ım, bütün çalışmalarımızı bize bereketli kil, ve her şeyi kolaylaştıran "Hû" isminle bütün zorluk düğümlerini çöz!"

"Ey İlâhî, Allah, Hû, Hàyra'l-Hàlikîn isimlerinle; ve bütün rızıkların, güzelliklerin onun cömertlik hazinesinden gelişip gelen Cevad isminle sana yalvarıyorum."

"Senin gücünle, her yönden gelen bütün düşmanları reddediyoruz, geri gönderiyoruz! Ve sen Ism-i A'zam'ınla, uzaktan onlara vurup, onları dağıtıyorsun!"

"Ya Rabbi, ya Ze'l-Celâl Allah’ım, çöl kelerinin gelip kendisine şikayette bulunduğu, Hz. Muhammed hürmetine sen o düşmanlarımızı rahmetinden mahrum et!" (Onları başarısız kıl!

"Ya İlâhî, umudum sensin, efendim sensin; eğer bana tam isabet edecek bir ok atmak istemişlerse, sen onların okunu yamult!" (onlara dönsün!)

"Ya Rabbi, kesin olan iraden ile bütün zarar verenlerin tuzaklarını ve içlerinde sakladıkları kinlerini benden çevir."

"Ey kendilerinden dilekte bulunulanların en hayırlısı, ve ihsan edenlerin en hayırlısı; ey umut edilenlerin en hayırlısı, Sen gelmiş geçmiş bu ümmete rahmet eyle!" (Onları başarılı kıl!)

"İsmi Nûr ve güzellik olan yıldızımı parlat; günler ve çağlar boyunca, ey sürekli parlayan Nûr olan Allah’ım!"

"Senin Allah, Ehad, , Celâl, Celîl, Bedi', , isimlerin hep parlamaktadırlar."

"Bütün dualara kesin cevap veren isimlerini sayarak" "O isimlerinin ortaya çıkıp parlamasıyla çevrenin bereketiyle"

"Nûr lambasi, tutuşturuluyor, gizlice açıklanıyor. Lambaların lambası tutuşturuluyor, gizlice aydınlanıyor."

"Celâl ve Hàlik isimlerinin nûruyla; ve kibriyanla; çok bereketli olan Kuddüs ismiyle; bu fitne ateşi söndürüldü."

"Allah, Hû, Samed, Cebbar, Kahhar isimleriyle ve savaş deniziyle yükselen düşmanlık ateşi söndürülecektir."

"Allah, Hak, , Cemîl, Vedûd ve Mucîb, isimlerinin hürmetine"

"Mürîd, Cemîl, Zâhir isminle taksim edilen; yüce ve yüceltilen ayetlerin (ve tefsirlerinin) şanı hürmetine"

"" ; ""; ""(1)

"Selâm isminle duamı kabul et ve benimle beraber ol; düşmanlara karşı bana sen kâfi gel; çünkü onlar çok azdılar."

"Ey yüceler yücesi, sen gerçekten yücesin; sen gerçek Hakksın, diğer işler sadece araya giren bir rüzgar esintisi gibidir."

"Senin dergahına gelen ve iltica eden bütün havl (kasdî güç) ve şiddetli saldırı, ancak seninledir ve senin bu kuvvetinle ancak zulmet dağılır."

"Tâhâ, Yâsîn ve Tâsîn ile bizim için ol, mutluluğumuz için Tâ Sîn Mîm ile bize dön!"

"Kâf Hâ Yâ Ayn ve Sadlarıyla; bizi kuşatan her kötü gözden korunuruz!"

"Hâ Mîm, Ayn sonra Sîn ve Kaflarıyla; Selâm isminle her nevi kötülükten korunuruz!"

"Kaf ve Nûn ve onlardan sonraki Hâ Mîm ile yine korunuruz, Ve Duhan suresinde sağlam bir sır vardır."

"Elif Lam ile ve Nîsâ sûresiyle ve Mâide ukùduyla; En'âm ve Nûr surelerinde bir nur parlamıştır."

"Elif Lâm sonra peşlerindeki "Ra" sırrıyla; Nûr isminle bütün (süflî) ruhanilerin üstüne çıktım."

"Elif Lam sonra Mîm ve Ra'sı ile ruhların mecmaına yükseldim. Fakat gerçek Ruh çok yücedir."

"Kitabın (Kur'an'ın) bütün Hâ Mîm' lerinin sırrıyla üzerime Nûr isminin fazlı aksın, ey bölümlere ayrılmış Nûr!"

"Amme, Abese, Nâziat ve Târik sûrelerinle Ve's-Semâ-i Zâti'l-Burûc ve Zilzal sûrelerinde"

"Tebâreke, sonra Nûn sonra Seele Sâil sûreleri hürmetine. Hümeze, Ve'ş-Şemsi Küvvirat surelerinde"

"Ve'z-Zâriyât-i Zerven, Ve'n-Necmi İzâ Hevâ, Ve İkterabet sûreleriyle bana işler yakınlaştırıldı."

"Bütün Kur'an sûrelerinin içinde hizip ve ayet olarak, okuyanın okuduğu ve manen nâzil olduğu kadar sırlar vardır."

"İste ey Allah’ım, senin fazlınla bu şekilde yazdırdığın üstün kitaplar hürmetine sana yalvarıyorum."

(Mealen) "Rahman ve Rahim isminin tecellisiyle yeni ve harika olarak esmâ-i hüsnâna dayanılarak yazılmışlar ve Hakîm ismiyle taksim edilmişler."

" Senin esmâ-i hüsnân sırrıyla fetih ve nasrı (ilâhî yardımı) süratli netice verirler."

"Kibriya ve hâkimiyetinin nuruyla ey efendim; ve Âyetü'l-Kübra ile beni ani felaketlerden emin kil!"

"Ey İlâhım, zuhûr ve kemalâtının hakki için ve bu şekilde odaklanan esmâ-i hüsnân ile beni dağınıklıktan kurtar"

"Bunlar Nûr harfleridir. Yüce ve yüksektirler. Asâ-yı Mûsa ismiyle de karanlık dağıldı."

"Ya Rabbi onun sırrıyla sana yalvarıyorum. Gayet zillet içindeki birinin yalvarışıyla… Ki; onunla insanlar hidayet buluyor…"

"Bu manadaki bütün kelimelerin şan ve şerefi, üstünlüğü vardır. Günler ve çağlar devam ettikçe; Ya Rabbi sen şefkat et!"

"Ya Rabbi, gerçekten ben Seni çağırdım; bütün ayetlerle ve ayetlerin içindekileriyle Sana yalvardım!"

"İşte bütün bunlar nur kelimeleridir, onların özelliklerini topla. Ve manalarını tahkik et; bütün hayır onlarla tamamlanır…"

"İşte Ya Rabbi, bana muahhar bir yardımcıyı daima hazır et: Allah’ın ifriti; onunla bütün sıkıntılarımı gider…"

"O ifrit içinde bana itaat eden bir hizmetkarı musahhar kıl; Fatiha ve peşinde gelen Kur'an hurufâtı hürmetine…"

"İşte Ya Rabbi, Senin o Ism-i A'zam'ınla Sana yalvarıyorum ki; onunla dua edildiği zaman bütün işler kolaylaşır."

"Ya İlâhî, sen zayıflığıma acı, zellelerimi bağışla; o dua sayesinde ki, bütün peygamberler onlarla dua etmiş ve yalvarmıştır…"

"Ey Hàlikım, Ey Efendim, ihtiyacımı kaza et. Ya Rabbi bütün işlerim sana teslimdir…"

"Ya Rabbi, Hz. Muhammed'in sana olan yakınlığıyla (velayetiyle) sana yalvarıyorum; ve Onda birleşen Esmâ-i Hüsnâ'n ile Sana yalvarıyorum."

"Sen cömertliğinle, af ve safhınla tövbelerimizi kabul etmekle miskin olan kuluna muamele et; beni kötü bakışlardan koru!"

"Beni hayra, doğruluğa ve takvaya muvaffak eyle; ve yüksek cemaat ile Firdevs Cennetine yerleştir."

"Hayatımda ve öldükten sonra ve kabrin karanlıklarını üstümden atıp, nuru görünce bana şefkatle muamele et."

"Ve haşirde ya İlâhî amel defterimi beyaz kıl; eğer tartılarım hafif gelirse Sen onları ağırlaştır."

"Beni hızla Sırat sınırından geçir. Beni ateşin (cehennemin) ve içindekilerin sıcaklığından koru!"

"Ve işlediğim bütün günahlarda bana müsamaha göster. Çok çok kabarık olsa da benim bütün günahlarımı affet…"

"İste ey şanı yüce Ism-i A'zam'ı taşıyan! Sen tehlikeli bütün durumlardan kurtulacaksın, sonunda selamete ereceksin."

"Dövüş, çekinme; savaş, korkma; vahşilerle mamur olmuş bütün her yere bas!"

"Karşıla, kaçma; dilediğin her düşmanla mücadele et; her yeri kuşatmış olsalar da kralların şiddetinden korkma!"

"Korkacağın bir yılan olmayacak; göreceğin bir akrep olmayacak; ve sallanarak sana gelen bir arslan olmayacak!" "Kılıçtan korkma, hançerin darbesinden korkma, mızraklardan korkma ve okların şerrinden de korkma!"

"İşte bunu okuyanın mükâfâtı Zât-i Ahmediye'nin şefaatidir. Ve cennetlerde saf olmuş hurilerle beraber haşrolacaktır."

"Ve bil ki, Hz. Muhammed Mustafa peygamberlerin en hayırlısıdır. Ve Allah’ın dağınık (çeşit çeşit) yaratıklarının en üstünüdür."

"Her ihtiyacın anında O'nun (asm) makamını kendine şefaatçi yap; Ondan iste ki zulümden ve azgınlardan kurtulasın…"

"Ya Rabbi, her gün ve her saat, her nesne hareket ettikçe, Sen, seçkin olan Hz. Muhammed Mustafa'ya salât ve rahmet indir."

"Sen o Seçkine ve bütün ailesine salât indir; yer bitkileri ve rüzgarın esintileri kadar."

"Yeri ve göğü dolduran bir salât ile Ona salavât indir. Parlayan gök gürlemeleriyle beraber, yağan bulutların yağmuru kadar…"

"Ey Muhammed (asm), bizzat Allah ve meleklerinin sana salât ve selam etmesi sana yeter."

"Sen de daima, yalvararak O'na selam ve barış elini uzat. Güneş doğup günler ve çağlar geçtikse…"

"Haşim ailesinden temiz olanlara da selam et. Hacıların hac edip verdikleri selam sayısınca…"

. "Ya İlâhî Ömer ile beraber Ebu Bekir'den razı ol; sâbit-kadem olan Haydar ile beraber Osman'dan da razı ol:"

"Ve böylece bütün Âl ve Ashaptan da razı ol, evliya, salihler ve içlerinde barınanlardan da razı ol…"

"Bu Hz. Muhammed'in amcasının oğlu olan Ali'nin makalesidir. Yaratıklarla ilgili bütün bilgi sırları ve gizli bilgiler onda toplanmıştır."

Dipnot:

(1) Bu isimlerin meali tam bilinmemektedir. Bu üç beytin geniş izahı için bk. Nursi, Bediüzzaman, Şualar, Sekizinci Şua. Süryanî papaz Aziz Günel Bey bu üç beyte söyle meal vermiştir:

"Rahatlık buldu, kanallara girince;
Yükseldi zirveye yürüyerek çıkınca;
Kanallardan geçerken yardıydı vadileri;
Mayalanmış, büyümüş ve yükselmiş bir gelişme ile;
Şişmiş, süratli yükselmiş dağlar
Onun varlığıyla kâinat mamur olmuş."

11 Rızkın artması, bereketlenmesi için yapılabilecek şeyler nelerdir, rızıkla ilgili okunabilecek dualar var mıdır?

Kainatın her tarafında Allah’ın koyduğu kanunlar, cari olduğu gibi, rızkın taksiminde de yine Allah’ın kanunları geçerlidir. Mesela, rızkı hırs ile isteyenlerin rızkında darlık, sebeplere müracaat ettikten sonra tevekkül ile isteyip beklemek ise, rızıkta bolluk meydana getirir. Bu ilahi kanun ile görüyoruz ki, bir insan çok mal istiyorsa sebeplere müracaat edecek ve tevekkül ile isteyecektir. Bu kanuna müracaat edenlerin rızıklarında genişlik meydana gelecektir.

Bir Müslüman, çalışmadan kazanılamayacağını bilerek, dünya işleri için gerekli bütün tedbirleri aldığı gibi, ibadet etmeden ve Allah’ın emirlerini yapıp, yasaklarından kaçınmadan da cennete gidilemeyeceğini bilerek kulluk vazifesini yerine getirir ve sonunda Allah’a tevekkül eder.

Tevekkül, sebeplere teşebbüs ettikten ve gerekli bütün tedbirleri aldıktan sonra, Cenab-ı Hakk’ın verdiği neticeye razı olmaktır. Böyle bir insan huzurlu yaşar, maişet noktasında endişeye kapılarak ruhuna elem çektirmez, Peygamberimizin (asm) şu hadis-i şerifi ona büyük bir ümit kaynağı olur:

“Eğer siz Allah’a hakkıyla tevekkül ederseniz, kuşları rızıklandırdığı gibi sizi de rızıklandırır.”

Tevekkül hiçbir zaman çalışmayı, sebeplere teşebbüs etmeyi men etmez. Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de buyurmuştur:

“Doğrusu, insan için kendi çalışmasından (gayretinin neticesinden) başka bir şey yoktur.”(Necm, 53/39)

Bir adam Peygamberimize (a.s.m.) gelerek, “Ben devemi salı vererek mi tevekkül edeyim, yoksa bağlayarak mı?” demiştir. Efendimiz ise, “Deveni bağla sonra tevekkül et.” (Tirmizi, Kıyamet, 60) buyurmuş, böylece tevekkülün ölçüsünü en güzel şekilde ortaya koymuştur.

Rızkın genişlemesi ve bereketlenmesi için bazı tavsiyeler:

1. İnsana verilen maddi ve manevi, bedensel ve ruhsal, içimizde ve dışımızda olan her nimetin kıymetini bilmek. Onun bize Allah’ın bir ikramı, ihsanı ve lütfu olduğunu asla unutmamak. Çünkü nimeti vereni bilmek manevi bir şükürdür.

2. İsraf etmemek. Zaruri olmayan alışverişleri azaltmak ve sadece helal dairesinde harcama yapmak.

3. İman ve İslam esaslarını anlatan eserleri okumak ve aile içinde çoluk çocukla beraber imani, ahlaki ve diğer faydalı konularda sohbetler etmek.

4. Namazı tadili erkan ile kılmak. Hadis- Şerift:

“Bir adamı namazın rüku ve secdesini hafifletir (tadili erkanı terk eder) görürseniz, onun çoluk çocuğuna acıyınız.”(Ruhul Beyan)

Yani tadili erkanı terk eden maişet darlığına düşer, tadili erkana riayet eden ise maişet genişliğine kavuşur.

5. Namazlardan sonra okunması sünnet olan tesbihatı (33 sübhanellah, 33 elhamdülillah, 33 Allahü Ekber) okumayı asla terke etmemek. Çünkü kelime-i tenzih (sübhanellah) günahları söküp atar, kelime-i tahmid (elhamdülillah) her türlü nimete şükürdür, kelime-i tekbir (Allahu Ekber) ise kulun ibadetini ve tövbesini Allah Tealaya layık hale getirir.

6. Zekatını tam, hatta fazla fazla vermek. Malın şükrü mal iledir. Yani zekat, malın şükrüdür. Toprak mahsullerinin zekatı onda birdir ve “öşür” diye isimlendirilmiştir, ticari malların ve paranın zekatı ise kırkta birdir. Şükür ise malın artmasına sebeptir. Ayet-i kerimede,

“…Eğer nimetime şükrederseniz onu elbette ve elbette çoğaltırım…”(İbrahim, 14/7)

buyurmuştur. Yani zekat, malı hem telef olmaktan muhafaza eder, hem de ilahi hazineden artmasını temin eder,

7. Sabah vakti uyanık olmak. Hadis-i Şerif  “Sabah uykusu rızka manidir.” (Beyhaki, Şuabu’l-İman, 6/) Yani bir Müslüman sabah namazını ve manevi ilticalarını ihmal etmemelidir.

8. Vakıa suresini okumaya devam etmek. Hadisi Şerif

“Kim ki vakıa süresini her gece okursa ona ebediyyen sefalet isabet etmez, kim ki bu sureyi her sabah okursa ona ebediyyen fakirlik yaklaşmaz.” (Havassul Kur'an, İmamı Ya’fi)

9. Kuşluk namazına devam etmek.

Kazancın da helal olması gerekir. Az da olsa haram karışmasına engel olmak.

Akrabaları ziyaret etmek, onların maddi ve manevi ihtiyaçlarına yardımcı olmak.

Misafir kabul etmek, özellikle fakir ve muhtaçlara destek olmak ve onları evine alarak bir yudum su da olsa ikramda bulunmak.

Hırs Etmemek, Tevekkül ve Kanaat Etmek

Hırs, sebeb-i haybettir ve illet ve zillettir ve mahrumiyet ve sefaleti getirir. Evet her milletten ziyade hırs ile dünyaya saldıran Yahudi Milletinin zillet ve sefaleti, bu hükme bir şahid-i katı'dır. Evet hırs, zîhayat âleminde en geniş bir daireden tut, tâ en cüz'î bir ferde kadar sû'-i tesirini gösterir.

Tevekkülvari taleb-i rızk ise, bilakis medar-ı rahattır ve her yerde hüsn-ü tesirini gösterir. İşte bir nevi zîhayat ve rızka muhtaç olan meyvedar ağaçlar ve nebatlar, tevekkülvari, kanaatkârane yerlerinde durup hırs göstermediklerinden, rızıkları onlara koşup geliyor. Hayvanlardan pek fazla evlâd besliyorlar.

Hayvanat ise, hırs ile rızıkları peşinde koştukları için, pek çok zahmet ve noksaniyet ile rızıklarını elde edebiliyorlar. Hem hayvanat dairesi içinde za'f u acz lisan-ı haliyle tevekkül eden yavruların meşru' ve mükemmel ve latif rızıkları hazine-i rahmetten verilmesi; ve hırs ile rızıklarına saldıran canavarların gayr-ı meşru ve pek çok zahmet ile kazandıkları nâhoş rızıkları gösteriyor ki:

Hırs, sebeb-i mahrumiyettir; tevekkül ve kanaat ise, vesile-i rahmettir.

"Hem daire-i insaniye içinde her milletten ziyade hırs ile dünyaya yapışan ve aşk ile hayat-ı dünyeviyeye bağlanan Yahudi Milleti pek çok zahmet ile kazandığı, kendine faidesi az, yalnız hazinedarlık ettiği gayr-ı meşru bir servet-i ribaî ile bütün milletlerden yedikleri sille-i zillet ü sefalet, katl ü ihanet gösteriyor ki: Hırs maden-i zillet ve hasarettir."

"Hem harîs bir insan, her vakit hasarete düştüğüne dair o kadar vakıalar var ki, 'hırs sebeb-i hasarettir ve vesile-i haybettir' darb-ı mesel hükmüne geçmiş, umumun nazarında bir hakikat-ı âmme olarak kabul edilmiştir. Madem öyledir; eğer malı çok seversen, hırs ile değil, belki kanaat ile malı taleb et, tâ çok gelsin."

"Ehl-i kanaat ile ehl-i hırs, iki şahsa benzer ki; büyük bir zâtın divanhanesine giriyorlar. Birisi kalbinden der: 'Beni yalnız kabul etsin, dışarıdaki soğuktan kurtulsam bana kâfidir. En aşağıdaki iskemleyi de bana verseler, lütuftur.'

"İkinci adam güya bir hakkı varmış gibi ve herkes ona hürmet etmeye mecbur imiş gibi mağrurane der ki: 'Bana en yukarı iskemleyi vermeli.' O hırs ile girer, gözünü yukarı mevkilere diker, onlara gitmek ister. Fakat divanhane sahibi onu geri döndürüp aşağı oturtur. Ona teşekkür lâzımken, teşekküre bedel kalbinden kızıyor. Teşekkür değil, bilakis hane sahibini tenkid ediyor. Hane sahibi de ondan istiskal ediyor."

"Birinci adam mütevaziane giriyor; en aşağıdaki iskemleye oturmak istiyor. Onun o kanaati, divanhane sahibinin hoşuna gidiyor. 'Daha yukarı iskemleye buyurun.' der. O da gittikçe teşekküratını ziyadeleştirir, memnuniyeti tezayüd eder."

"İşte dünya bir divanhane-i Rahman'dır. Zemin yüzü, bir sofra-yı rahmettir. Derecat-ı erzak ve meratib-i nimet dahi, iskemleler hükmündedir."

"Hem en cüz'î işlerde de herkes hırsın sû'-i tesirini hissedebilir. Meselâ: İki dilenci bir şey istedikleri vakit, hırs ile ilhah eden dilenciden istiskal edip vermemek; diğer sâkin dilenciye merhamet edip vermek, herkes kalbinde hisseder. Hem meselâ: Gecede uykun kaçmış, sen yatmak istesen, lâkayd kalsan uykun gelebilir. Eğer hırs ile uyku istesen:"

"Aman yatayım, aman yatayım" dersen, bütün bütün uykunu kaçırırsın. Hem meselâ: Mühim bir netice için birisini hırs ile beklersin; 'Aman gelmedi, aman gelmedi.' deyip en nihayet hırs senin sabrını tüketip kalkar gidersin; bir dakika sonra o adam gelir; fakat beklediğin o mühim netice bozulur."

"Şu hâdisatın sırrı şudur ki: Nasılki bir ekmeğin vücudu, tarla, harman, değirmen, fırına terettüb eder. Öyle de: Tertib-i eşyada bir teenni-i hikmet vardır. Hırs sebebiyle teenni ile hareket etmediği için, o tertibli eşyadaki manevî basamakları müraat etmez; ya atlar düşer veyahut bir basamağı noksan bırakır; maksada çıkamaz."(Mektubat, Yirmi İkinci Mektup, s. )

GEÇİM DARLIĞI (FAKİRLİK) ÇEKENİN OKUYACAĞI DUALAR

1. "Allâhümme ikfînî bi helâlike an harâmike, ve emnî bi fazlike ammen sivâke." (Hz. Ali'den-Tirmizi, Daavât )

ANLAMI: "Allâh'ım, helâlinle beni haramından koru. Lûtfunla beni Senden başkasına muhtaç etme."

2. "Bismillâhi alâ nefsî ve mâlî ve dînî. Allâhümme raddınî bi kazâike, ve bârik lî fi mâ kuddira lî, hattâ lâ uhibbe ta'cîle mâ ahharte, ve te'hîra mâ accelte."

ANLAMI: "Kendim, malım ve dînim hakkında her işe Allah'ın adıyla başlarım. Allah'ım, hükmüne beni razı et. Benim için uygun gördüğün şeyleri hakkımda mübarek eyle. Tâ ki; benim için öne aldıklarını geri bırakmanı, geriye bıraktıklarını da öne almanı istemeyeyim."

3. "Allâhümme innî eûzü bi vechike'l-kerîm, ve is-mike'l-azîm, mine'l-küfri ve'l-fakri." (Hz. Ali'den-Tirmizi, Daavât )

ANLAMI: "Allah'ım, küfürden ve fakirlikten Senin keremine ve büyüklüğüne sığınırım."

BORCA BOĞULANIN OKUYACAĞI DUA

Borç yükünden beli bükülmüş bir kişi Hz. Ali'ye (ra) gelerek kendisine yardımcı olmasını istemişti. Hz. Ali (ra) kendisine şöyle demiştir:

Rasûlüllâh'ın bana öğrettiği bir duayı sana öğreteyim de, üzerinde Sebîr dağı kadar borç olsa Allah Teâlâ o borcu ödemen için yardım eder." demiş ve aşağıdaki duâya devam etmesini tavsiye etmiştir:

1. "Allâhümme ikfinî bi helâlike an harâmike ve emnî bi fazlike ammen sivâke." [Hz. Ali'den (ra) Tirmizi, Daavât ]

ANLAMI: "Allah'ım, helâlinden bana yetecek kadar vererek beni haramından koru. Lûtfunla beni Senden başkasına muhtaç etme."

2. Peygamber Efendimiz (sav) bir gün mescide girdi. Orada ashabdan Ebû Ümâme'yi gördü. Ona;

 "Ey Ebû Umâme, namaz vakti olmadığı halde neden burada oturuyorsun?" diye sordu. O da:

 "Sıkıntı ve borç içindeyim Yâ Rasûlâllah!" dedi. Bunun üzerine Efendimiz ona aşağıdaki duayı sabah - akşam tekrarlamasını tavsiye buyurdular:

"Allâhümme innî eûzü bike mine'l-hemmi, ve'l-huzni, ve eûzü bike mine'I-aczi ve'l-keseli; ve eûzü bike mine'l-cübni ve'I-buhli, ve eûzü bike miıığalebeti'd-deyni ve kahri'r-ricâli."

ANLAMI: "Allah'ım, dünya ve âhirette gam ve kederden Sana sığınırım: Acizlikten ve tembellikten Sana sığınırım. Korkaklıktan ve cimrilikten Sana sığınırım. Borç altında ezilmekten ve insanların beni aşağılamasından Sana sığınırım."

Nitekim bu duâ'ya devam eden Ebû Umâme (ra) kısa bir zaman sonra borçlarından kurtulduğunu haber vermektedir.

Burada dikkatimizi çeken bir durum vardır. Peygamber Efendimiz (sav) borç'tan önce beş özellikten Allah'a sığınmayı tavsiye etmiştir. Bu beş özellik, fakirliğin ve borçlanmanın sebepleridir. Önce sebeplerden, yani üzüntü, acizlik, tembellik, korkaklık ve cimrilikten Allah'a sığınmayı tavsiye etmiştir.

Sığınmak, bu özellikleri terk etmek demektir. Yani bir insan, onları terk ederse bunların sonunda borçtan kurtulmak çok daha kolay hale gelir. Yani Peygamber Efendimiz (sav), çalışmadan, sebeplerine yapışmadan oturduğu yerde bir borçtan kurtuluş beklemeyi değil borçluluğun sebeplerini ortadan kaldırmaya çalışmayı tavsiye etmiştir.

DUALAR BİZE HEDEF GÖSTERİR:

Allah Rasulü (s.a.v.) bir gün mescidde Ebu Ümatne el-Bâhilıyi, gayet sarsık şekilde otururken görür. Sebebini sorduğunda "fakirlik" cevabını alır. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) ona şu duayı öğretir: Mealen,

 "Allah'ım tasadan ve hüzünden, tembellikten ve acizlikten, korkaklıktan ve cimrilikten, borç altında ezilmekten ve insanların bana galebesinden sana sığınırım."

Bu cümleleri tek tek ele alarak, fakirlikle ilgisini veya insana hedef göstermesini birlikte inceleyebiliriz:

"Allah'ım tasadan, gamdan, hüzünden sana sığınırım" Şimdi tasa, gam ve hüzünden Allah'a sığınan bir insan, -afedersiniz- gidip yan gelip yatar mı? Tasa ve hüzne sevkedecek şeylere kendini hiç kaptırır mı? Aksine kalkar, bunlardan kurtulmanın yollarını mı araştırır?

"Tembellikten ve acizlikten sana sığınırım"; fakirlik deyip bir kenarda -velev ki bu mescid, hatta Mescid-i Nebevî de bile olsa oturmak ve elâlemin avucuna bakmak tembellik ve acizlik değil midir?

"Korkaklıktan ve cimrilikten sana sığınırım" ve son olarak "borç altında kalmaktan ve insanların baskısından (galebesinden) Sana sığınırım. "

Görüldüğü gibi bu duanın bütün öğeleri, fakirlikten mescide sığınan bir insana, ondan kurtulma yollan göstermenin yanında aynı zamanda hedef veriyor. Artık bu safhada kula düşen, dua ettiği şeyleri fiiliyata dökmekten ibarettir.

3. Hz. Âişe (ra), Peygamber Efendimiz'in (sav) aşağıdaki duâ'yı kendisine öğrettiğini ve:

"Uhud dağı kadar borcun olsa da bu duâ'ya devam edersen, Allah Teâlâ sana o borcu ödemen konusunda yardım eder." buyurduğunu söylemiştir:

"Allâhümme fârice'l-hemmi, kâşife'l-ğammi, mucibe da'veti'l-muzdarrîn, rahmâne'd-dünyâ ve'l-âhireti ve rahîmehümâ, ente terhamünî, fe'rhamnî. Bi rahme-tike tuğnînî bihâ an rahmeti men sivâke,"

ANLAMI: "Tasayı açan, kederi gideren, darda kalanların duasına icabet eden, dünya ve âhiretin Rahman ve Rahîm'i olan Allah'ım; bana merhamet eden Sensin. Senden başkalarının merhametine ihtiyaç bırakmayacak rahmetinle bana merhamet eyle. Beni borç sıkıntısından kurtar ve beni borçlanacak hallere düşürme."

4. "Allâhümme innî eûzü bike mine'l-hemmi, ve'l-hazeni ve'l-aczi, ve'l-keseli, ve'l-buhli, ve dalai'd-deyni ve ğalebeti'r-ricâl."

ANLAMI: "Allah'ım, sıkıntıdan, üzüntüden, güçsüzlükten, tenbellikten, cimrilikten, borcun yükünden ve kişilerin tahakkümünden Sana sığınırım."

5. "Ey mülk'ün sahibi Allah'ım! Sen malı ve mülkü dilediğine verir, dilediğinden de alırsın. Dilediğin kulunu azız, dilediğin kulunu zelîl edersin. Hayır, Senin elindedir. Şüphesiz Senin her şeye gücün yeter." (Âl-i İmrân, 3/)

RIZIK DARALDIĞINDA OKUNACAK DUA

"Allâhümme raddmî bi kazâike ve bârik lî fi mâ kuddira lî hattâ lâ uhibbe ta'cîle mâ ahharte ve lâ te'hîra accelte."

ANLAMI: "Allah'ım, beni hükmüne razı kıl ve bana takdir olunanda bereket ihsan eyle ki, ben senin geri bıraktığını öne almanı, Öne aldığını da geri bırakmanı istemeyeyim."

(Bilal Eren, Açıklamalı Dua Hazinesi)

12 Hastalık ve sıkıntılara dayanmak, başımıza gelen bela ve musibetlere karşı sabırlı olmak için okunacak dualar nelerdir?

Şu dualar Peygamberimiz (asm)'in hastalara okuduğu dualardır:

"Es'elü'llâhe'l-azîm. Rabbe'l-arşi'l-azîm en yeşfiyeke."

"Arş-ı Azimin Rabbi olan Allahü Azîmüşşan'dan sana şifalar ihsan etmesini dilerim."

Aile fertlerinin birinin hastalanması halinde Efendimiz (asm) mübarek elini hastanın alnına koyardı ve şöyle duâ ettiği olurdu:

"Allahümme Rabbenâ. Ezhibi'l-be'se, işfi, ente'ş-Şâfi. Lâ şifâen illâ şifâüke, şifâen lâ yuğâdiru sekamen."

"Allah'ım, sen bütün insanların Rabbisin. Bu hastanın ızdırabını gider. Şifa ver. Şifayı veren sensin. Senden başka şifa yaratan yoktur. Ancak senin şifan vardır. Bu kuluna da hastalıktan eser bırakmayacak şekilde şifalar ihsan eyle."

Hz. Eyüp (as) çok şiddetli bir hastalığa yakalanmış, hastalığı uzun sürmüş ve çeşitli imtihanlara, musîbetlere maruz kalmıştı Fakat tüm musîbetler, O’nu hep sabredici bulmuş ve "SABIR KAHRAMANI" ünvanını almıştı Sonra imtihan daha da şiddetlenmiş, hastalık o kadar ilerlemişti ki; Allah’ı anan diline ve kalbine zarar vermeye başlamıştı. İşte o zaman kendi bedenî sağlığı için değil, Allah’ı anmasına zarar gelmemesi için, O’na (c.c) şu şekilde dua etmişti;

“Rabbi İnnî messeniyedurru ve Ente Erhamurrâhimîn.”

"Bana zarar dokundu, Ey Rabbim sen en merhametli ve en şefkatlisin."

Bunun üzerine Allah, O’nun sabrına ve halis niyetine hürmetle şifa vermişti

Allah'tan sabır (oruç) ve namaz ile yardım dilemenizi tavsiye ederiz.

Allah'a içinizden geldiği gibi dua edebilirsiniz. Ama duaların kabul olması için bazı hususlara dikkat etmek gerekir.

- Evvela dua kabul çerçevesi dahilinde olacak.

- Sonra samimi ve günahsız bir ağızla olacaktır.

- Mümkünse abdestli ve helal lokma alınmak suretiyle bereketlenecektir.

- Mübarek mevkilerde, özellikle mescit ve camilerde,

- Mübarek zamanlarda, özellikle Ramazan ayı ve Kadir Gecesi, Berat Gecesi gibi mübarek gecelerde,

- Namazlardan sonra, özellikle sabah namazından sonra dua edilmesi,

kabule karin olması hikmet-i ilahiye ve rahmet-i ilahiyece matluptur. Bu şartlardan uzaklaşıldığı taktirde de duanın tesiri azalacaktır.

Sabır ruhun bir melekesidir, güzel bir huydur. Tahammülü zor ve nefse ağır gelen şeylere katlanmak ancak sabır ile olur. Bir hakkı müdafaa ve muhafaza etmek için gösterilen sebat, sabretmekle mümkündür. Allah'ın emirlerini yerine getirmek, aklın ve dinin hoş görmediği ve nefsin meşrû olmayan istek ve arzularına mukavemet edebilmek, hayatta elde olmadan başa gelen ve insana büyük elem ve keder veren bela ve musîbetlere karşı koyabilmek ve bunların üstesinden gelebilmek için, sabırlı olmak ve sabretmeye alışmak lazımdır.

Bütün faziletlerin anası, hayatta muvaffak olmanın ve kemale ermenin sırrı bu güzel özelliktir. Her türlü rezaletin sebebi sabırsızlık veya gerektiği kadar sabır gösterememektir. Sabır her faziletin üstünde bir değer taşır.

" Şüphesiz Allah Teâlâ sabredenlerle beraberdir."(Bakara, 2/, ).

Sabrın sonu selamettir, başarıdır. Sabır acıdır. Fakat sonucu tatlıdır. Hz. Peygamber (asm);

"Sabreden başarıya ulaşır." (Müsned, 1/);

"Sabır başarının anahtarıdır." (Acluni, Keşfü’l-Hafa, 2/21);

"Sabır bir ışıktır." (Müslim, Taharet 1);

"Sabır cennet hazinelerinden bir hazinedir." (Gazalî, İhya: 4/61);

"Sana sıkıntı veren şeylere karşı sabretmende birçok hayır vardır." (Müsned, 1/)

buyurarak, sabrın faziletini anlatmıştır.

Hz. Peygamber (asm);

"Sabır, acı bir olayın yaptığı sarsıntıya karşı ilk anda gösterilen tahammüldür." (Buhârî, Cenâiz, 32)

sözüyle bir felaketle ilk karşılaştığı zamandaki sabrın önemini vurgulamıştır. Sabretmek, mahkûmiyete, meskenete ve zillete razı olmak, haksız tecavüzlere, insan haysiyetine gölge düşürecek saldırılara katlanmak ve bunlara ses çıkarmamak anlamına gelmez.Çünkü meşru olmayan şeylere karşı sabretmek caîz değildir. Bunlara karşı içten elem duymak ve bunlarla mücadele etmek gerekir.

İnsanın kendi gücü ve iradesiyle üstesinden gelebileceği kötülüklere katlanması ya da karşılayabileceği ihtiyaçları karşısında gevşemesi sabır değil, acizlik ve tembelliktir. Rasulullah (asm) şöyle dua etmiştir:

"Ya Rabbi! Acizlikten ve tenbellikten sana sığınırım."(Buhari, Cihad, 25) .

Bazı sıkıntılar vardır ki, kulun irade ve gücünü aşar. Böyle felaketler başa geldiği zaman heyecana kapılmadan ve şikayet etmeden takdir-i ilâhiye razı olup sabretmek müminlerin özelliklerindendir. Nitekim Cenab-ı Allah Kur'an-ı Kerim'de sabr-ı cemili (güzel sabır) emretmektedir. (Yusuf, 12/18).

Rasulullah (asm), "Sabr-ı cemil, şikayet edilmeyen sabırdır."  (İbn Kesir, Tefsir, IV / ) buyurmuştur. Aslında elden bir şey geldiği zamanlarda sabır, gelmediği zamanlarda sabırsızlık göstermenin bir faydası yoktur ve lüzumsuz bir harekettir.

Kur'ân-ı Kerim'in yetmişten fazla ayetinde zikredilen sabır, insan tabiatına aykırı olan zorunlu hallere uymak ve güçlüklere karşı koymak demektir. Sabrın gâyesi, beklenmedik olaylar, içine düşülen güçlükler karşısında tedirgin olmamak, paniğe kapılmamak ve tahammül göstermektir. Allah Teâlâ sabredenlere mükâfatını hesapsızca vereceğini müjdelemiş ve onları övmüştür.

Mü'minler, çoğu zaman sırf inandıkları için Allah düşmanlarının zulüm ve kötülüklerine hedef olurlar; çeşitli işkencelere uğrar, onlarla savaşmak zorunda kalırlar. İşte bu durumda sabır, mü'minin güç kaynağı, imanının koruyucusudur. Hz. Musâ (as)'ya inananlara Firavun eziyet etmek isteyince onlar:

"Ey Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır ve bizi Müslüman olarak öldür."(Araf, 7/)

diye duâ etmişlerdi. Sevgili Peygamberimiz (asm) ve ilk Müslümanların, yapılan işkence ve eziyetlere nasıl sabır ve tahammül gösterdikleri bilinen bir husustur.

İbadetlerin nefsimize ağır gelen yönleri de sabırla hafifler. Böylece huzur içinde günde beş vakit namaz kılar, sıcak yaz günlerinde hiç bir sıkıntı duymadan oruç tutarız. Diğer ibadetler ve ahlâkî davranışlarda böyledir. Aşağıdaki âyetler bunu göstermektedir:

"Her kim sabreder ve suç bağışlarsa, bu hareket arzu edilen en iyi işlerdendir." (Şurâ, 42/43);

"İçinizden mücahitleri ve sabredenleri belirtelim diye sizleri mutlaka imtihan ederiz. Haberlerinizi de denetleriz."(Muhammed, 47/31).

Çoğu zaman insan nefsine uyar, Allah Teâlâ'nın emirlerine uyup yasaklarından kaçınmak ona zor gelir, nefse hoş gelen fena arzularını tatmin etmek ister, iyilik ve faziletlerden kaçınır. Meselâ, cebindeki parasını eğlence ve zevkleri için harcamak, bir yoksula vermekten daha hoş gelir. Bir çocuk için oyun oynamak, ders çalışmaktan daha ilgi çekici görünür. Gezip tozmak, çalışıp kazanmaya tercih edilir.

İşte bu durumda, insanın, kendisine zor gelse bile, iyi olanı, faydalı olanı seçmesi, sabır ve tahammülle onu yerine getirmeye çalışması çok güzel bir davranıştır.

Ayrıca insanlar hayat boyunca, bolluk veya yokluk içinde kalabilir, sağlıklı iken hastalanır, sel, deprem, yangın gibi felâketlerle karşılaşabilir; bütün bu durumlarda insanın en büyük dayanağı sabırdır. Aksine davranış, insanı Allah Teâlâ'ya isyana ve nankörlüğe sürükler. Cenab-ı Hak bu konuda şöyle buyurmuştur:

"Doğrusu kim Allah'tan korkar ve düştüğü felâkete sabrederse; muhakkak ki Allah iyilik edenlerin mükafatı boşa, çıkarmaz."(Yusuf, 12/90).

Peygamberler sabrın en büyük örnekleridir. Çünkü onlar bütün güçlükleri sabırla karşılamışlardır. Dileğimiz Allah (c.c.)'ın bizi, "belâlarına çok sabreden ve nimetlerine çok şükreden" kullarından eylemesi olmalıdır (İbrahim, 14/5).

Sabrın sonu selâmettir. Sabır, iman ve ibadetin, ilim ve hikmetin, kısaca bütün faziletlerin başıdır. Sabırlı insan iyi insandır. İyi işler yapıp birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenlerin kurtuluşa ereceklerini Allah Teâlâ haber vermiştir. Sabır zafere giden yoldur (Asr, /).

Peygamber Efendimiz buyurmuştur ki:

"Sabır ve tahammül gösteren kimseyi Cenab-ı Hak sabırlı kılar. Sabırdan daha hayırlı ve geniş bir nimet hiçbir kimseye verilmemiştir." (Tirmizi, Birr, 76).

"Hoşlanmadığın şeye sabretmende büyük fayda vardır."(Ahmed b. Hanbel, Müsned, I/)

Ayrıca Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:

"Muhakkak sizi biraz korku, biraz açlık ve mallardan, canlardan, ürünlerden biraz eksiltmekle deneriz; sabredenleri müjdele."(Bakara, 2/).

Bu ve benzeri âyetlerden Allah Teâlâ'nın insanları çeşitli sıkıntılara uğratarak imtihan ettiğini ve bu imtihanı sabredenlerin kazandığını öğreniyoruz.

Sabırla bütün zorluklar halledilmekte, her türlü engel aşılmaktadır. Onun için atalarımız: "Sabırla koruk, helva olur." demişlerdir.

Hz. Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyuruyor:

"Mü'minin işi hayrete şayandır. Zira işinin hepsi onun için hayırlıdır. Bu özellik yalnız mü'mine özgüdür. Zira sevinirse şükreder. Bu ise onun için hayırlıdır. Başına belâ gelirse sabreder. Bu da onun için hayırlıdır." (Riyâzüs-Sâlihin, I/54).

Bizim için mutlaka hayırlı olduğuna inandığımız sabır, bütün peygamberlerin ortak sıfatıdır. Allah'ın dinini tebliğ ederken hepsi çeşitli sıkıntılara uğramış, kendilerine eziyet edilmiş, yurtlarından çıkarılmış. Hükümdarlar tarafından zindana atılmış ama onlar daima sabretmişlerdi. Kur'an-ı Kerim'de peygamberlerin sabrını dile getiren pek çok ayet-i kerime vardır. Rasulullah (asm)'ın hayatı ise baştan sona en güzel sabır örnekleri ile doludur. Bu sebeple her Müslümana düşen görev, kurtuluşun sabırda olduğunu düşünerek, Allah'tan sabır dilemek ve sabırlı olmaktır.

13 Ölü adına yapılan hayırların ve okunan surelerin ölüye fayda vereceğini ayet ve hadislerle açıklar mısınız?

Hayatta iken yaptıklarının, vefatından sonra kişinin kendisine ulaşacağını ifade eden ve hayatta iken hayır yapmaya teşvik eden pek çok hadis-i şerif vardır.1 Peygamber Efendimiz (s.a.v)

"İnsan ölünce (salih) ameli kesilir. Ancak üç amel (in sevabı) kesilmez: Sadaka-i câriye (kamuya yararlı sadaka), faydalanılan bir ilim ve arkasında kendisine dua edecek hayırlı bir çocuk bırakmak”2

buyurarak buna işaret etmiştir. Ebû Hureyre'den rivâyet edilen hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.v) amellerin sayısını (sadaka-i cariyeyi tafsil etmek suretiyle) çoğaltarak:

"Mü'min'e ölümünden sonra amel ve hasenatından ulaşacak şey: Öğretip yaydığı ilim, bıraktığı salih evlat, miras bıraktığı Mushaf, yaptığı mescit, yolcu için yaptığı ev, akıttığı ırmak ve sağlığında malından verdiği sadakadır."3 buyurmuşlardır.

Başka bir hadisin ifadesiyle;

"Ölüyü (mezara kadar) üç şey takip eder: Ailesi, malı ve ameli. Bunlardan ikisi geri döner, biri bâki kalır: ailesi ve malı geri döner, ameli kendisiyle bâki kalır."4

Bu ve benzeri5 hadis-i şeriflerden de anlaşılacağı üzere insan, dünyada iken kendisinin yaptığı veya başkalarının yapmasına vesile olduğu amellerden istifade edecektir. Zaten bunda alimler de ittifak etmişlerdir.6 Fakat kişinin ölümünden sonra başkalarının kendisi için yapacakları iyi işlerin sevabının veya bunlardan hangisinin ulaşıp ulaşmayacağı konusunda ihtilaf edilmiştir.

Mu'tezile mezhebi, ölüye dirilerin yaptıkları hiç bir şeyin fayda vermeyeceğini iddia eder.7 Onlar iddialarına delil olarak da

"İnsana çalışmasından başka bir şey yoktur."8

"Siz, ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz."9

"Herkesin kazandığı hayrın sevabı kendine, yaptığı fenalığının zararı da yine kendinedir.”10

gibi ayetleri gösterirler. Halbuki Ehl-i Sünnet alimlerinin hepsi, hangi amelin fayda verip, hangisinin fayda vermeyeceği meselesinde ihtilaf etmişler ise de, ölüye başkalarının yapacağı amellerin de fayda vereceği hususunda ittifak etmişlerdir. Çünkü bu konuda, bazı amel ve iyiliklerin fayda vereceğine dair, apaçık ayet ve hadisler vardır. Mesela, dua ve istiğfarın faydalı olacağına,

"Onlardan, sonra gelenler şöyle derler: Ey Rabbimiz, bizi ve bizden önce imanla geçmiş olan kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma.”11

ayet-i kerimesi delalet etmektedir. Bu ayet-i kerimede Cenab-ı Hak, daha önce iman edip de göçmüş olan kardeşleri için istiğfar eden mü'minleri övmüştür. Eğer istiğfarın ölülere bir faydası olmasaydı, Allah Teâlâ onları övmezdi

Peygamber Efendimiz (s.a.v) de

"Ölüye namaz kıldığınız zaman ona gönülden dua edin.”13

buyurmuş ve kendisi de kıldığı cenaze namazlarında ölü için dua etmiştir. Şayet bu namaz ve duanın ölüye bir faydası olmasaydı, Rasulullah (s.a.v) bunu ne kendi yapardı ne de başkalarına emrederdi Halbûki O, kendisi de birinin cenaze namazını kıldırırken

"Allah'ım, filan oğlu filan senin güvencende, senin koruman altındadır. Onu kabir fitnesinden ve cehennem azabından koru. Sen vefa ve övgü sahibisin. Allah'ım onu bağışla, ona acı! Muhakkak ki sen çok bağışlayan, çok acıyansın.”15

diye dua etmiştir. Kaldı ki cenâze namazının kendisi de ölü için bir duadır. Allah için namaza, meyyit / meyyite için duaya diye niyet edilir. Eğer ölünün ruhuna yararı yoksa bunun bir anlamı kalmaz.

Kendisi zaman zaman Bakî kabristanını ziyaret ederek kabirdekilere selam vererek dua ederdi Eğer selamı onlara ulaşmasa ve duası fayda etmeseydi, bunu yapması abesle iştigâl olurdu ki O, bundan münezzehtir.

Geride kalanların, ölüleri için yaptığı ibadet ve hayırların faydasını iki bakımdan ele almak gerekir:

Birincisi: Müteveffânın borçtan kurtulup kurtulmaması: Bir kimse üzerinde namaz, oruç, hac, zekat, adak, kul borcu gibi borçlar bulunarak ahirete intikal etmiş ise geride kalanların-ölünün vasiyeti olsun veya olmasın- bunları eda etmeleriyle borçtan kurtulur mu?

İkincisi: Başkasının yaptığı ibadetin sevabının ölüye ulaşıp ulaşmaması: Fukahâ ibadetleri üçe ayırmışlardır:

a) Namaz ve oruç gibi bedenî ibadetler: Başkalarının yapmalarıyla bu borçlar düşmez, sorumluluk devam eder.

b) Zekat, nezir ve mâlî keffaret gibi mâlî ibadet ve borçlar: Bunlar, başkalarının ödemesiyle ödenmiş olur, borç kalkar.

c) Hac gibi hem mâlî, hem de bedenî ibadetler: Birisi ölü namına bunu yaparsa o borçtan kurtulmuş olur. Fakat mirasçılar bunu yapmaya mecbur değildir. Ancak İmam Şafiî'ye göre vasiyet etmiş ise mecbur olurlar.

Ahmed b. Hanbel, Evzaî, Ebû Sevr, Nevevî gibi müçtehidler ile muhaddislerin çoğuna göre, ölünün yakınlarının, onun borçlu olduğu oruç, hac gibi ibadetleri de kaza etmesi caiz ve sahihtir.

İslam ulemasının ekseriyeti, sevabını ölüye bağışlamak niyetiyle yapılan ibadetlerin sahih olduğuna ve dünyadan göçmüş olanların bundan istifade edeceklerine kani olmuş ve bu hükmü benimsemişlerdir

Konumuzun daha iyi anlaşılabilmesi için başkalarının ölünün yararına yapabilecekleri işleri maddeler halinde açıklamaya çalışalım:

1.Ölünün borcunun ödenmesi:

Bir kişi öldüğünde başkalarının onun hakkında yapabilecekleri, hatta yapmaları gereken en önemli işlerden birisi, varsa o kişinin borçlarını ödemek ve böylece onun üzerinden kul haklarının kalkmasını temin etmektir. Çünkü hadisteki ifadesiyle;

"Mü'minin ruhu, borcu ödeninceye kadar ona bağlı kalır.”18

Bundan dolayı, borçlu olarak ölen kişi, şayet miras olarak bir şeyler bırakmışsa ondan borçları ödenir Böylelikle ölünün borcunun ödenmesi kendine fayda verip, borçtan kurtulmasına sebep olur. Burada mâlî borçlarının ödenmesinde borcu ödeyen kişinin, ölünün bir yakını olması şart değildir. Kim öderse ödesin, ölen kişi kurtulmuş olur

2. Dua ve istiğfar:

Ölmüş birisi için yapılabilecek en büyük iyiliklerden birisi, onun için dua etmek ve istiğfarda bulunmaktadır. Nitekim "Ey Allah'ın Resulü, anne ve babamın vefatlarından sonra da onlara iyilik yapma imkânı var mı, ne ile onlara iyilik yapabilirim?"diye soran Ebû Ubeyd Mâlik İbn Rabîa es-Sâidî (r.a)'ye Peygamber Efendimiz (s.a.v):

"Evet vardır. Onlara dua, onlar için Allah'tan istiğfar (günahlarının affedilmesini) talep etmek, onlardan sonra vasiyetlerini yerine getirmek, anne ve babasının akrabalarına karşı da sıla-i rahmi ifa etmek, anne ve babasının dostlarına ikramda bulunmak.”21 cevabını vermiştir.

"Onlardan sonra gelenler şöyle derler: Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman eden kardeşlerimizi bağışla”22

gibi ayetler, cenaze namazı, dua ve istiğfarın ölülere fayda vereceğini ispat etmektedir

Bu mevzudaki ayet ve hadis-i şerifleri24 göz önünde bulunduran ilim adamları, ölü için yapılan dua ve istiğfarın ölüye fayda vereceğinde. Ancak kendisi için dua edilen kimsenin mü'min olması şarttır Zira imanı olmayanlara hiçbir şey fayda vermez. Zaten onlar için dua etmek de meşru değildir İmam Eş'ari'ye göre, Hadisçiler ile Ehl-i Sünnet'in çoğunluğu, dua ile sadakanın, Müslümanlar için ölümlerinden sonra fayda vereceğini kabul ederler Öyleyse dua meşru ve faydalıdır

Bu mevzuda bilinen en meşhur hadis-i şeriflerden biri olarak Müslim'de Ebu Hüreyre (r.a)'den rivayet edilen bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır:

"İnsan ölünce bütün amelleri kesilir. Ancak üç şey (bunları yapan üç kişi) müstesna: Sadaka-i cariye (bırakan) veya istifade edilen bir ilim (bırakan) veya kendine dua edecek salih evlat (bırakan).”29

Bu hadis-i şeriften anladığımıza göre:

     a.Sadaka-i cariye denilen, insanların istifade edebileceği yol, köprü, cami, çeşme, mescit, ve vakıf müesseseleri ile bunları en verimli ve hayırlı şekilde kullanacak nesillerin yetişmesi içinde okul ve öğrencilerin barınabilecekleri yurt gibi müesseseler yapmak gibi salih amellerde bulunmaktır ki, arkada bırakılan bu türden bir müessese hayatta kaldığı müddetçe, -Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) beyanları çerçevesinde- iyi bir çığıra vesile olunduğu için kıyamete kadar orada yetişenlerin kazandıkları sevapların bir misli de bu müesseseleri kuranların amel defterlerine kaydedilecektir.

     b. İlim erbabının bıraktığı eserler de sadaka-i câriyedendir. Alim, kapasitesine göre bunlardan mükafatını alır. Ayrıca ilim erbabına sahip çıkma ve onların kitap, defter, yiyecek ve giyeceğini temin etme şeklinde yapılan çalışmalar da, hayır cihetinde kapanmaz birer sadaka-i cariye sayılmaktadır.

     c. Ölen kişi giden ruh, ardından hayırlarda bulunacak ve hayırlı nesiller yetiştirecek hayırlı bir evlat ister. Ancak bıraktıkları böyle bir nesildir ki, ahiret hesabına onlara yararlı olacaktır. Yoksa ölü ne helva, lokma yemek; ne yedinci, kırkıncı ve elli ikinci gece, ne mevlit, ne paralı hatim, ne telkin, ne devir, ne de duvara asılacak eski bir resim bekler.

3. Sadaka vermek:

Sadakanın da ölen kişiye faydası olduğu mevzuunda Ehl-i Sünnet âlimleri ittifak etmişlerdir. Peygamber (s.a.v)'in buna delalet eden hadisleri30 vardır

İbn Abbas (r.a)'ın rivayet ettiği bir hadis-i şerifte ise şöyle buyurulmaktadır: "Bir adam gelerek:"Ey Allah'ın Resulü! Annem vefat etti. Ben onun için tasaddukta bulunsam ona faydası olur mu?" diye sordu. Peygamberimiz: "Evet" deyince, adam; "Benim bir meyveliğim var. Sizi şâhid kılıyorum, onu annem için tasadduk ediyorum." dedi Verilen sadaka ister kişinin evladı gibi birinci derecede bir yakını isterse başkaları tarafından verilsin, sadakanın sevabının ölüye ulaşacağında ittifak olduğu bildirilmektedir

Sa'd İbn Ubâde hadisinde ise, ölünün arkasından yapılacak sadakanın hangisinin daha efdal olduğu beyan edilmektedir. Sa'd (r.a) şöyle anlatır:"Ey Allah'ın Resulü dedim, annem vefat etti, (onun adına) yapacağım sadakanın hangisi efdaldir?" Peygamber Efendimiz (s.a.v), "Su!.." buyurdular. Bu cevap üzerine Sa'd bir kuyu kazdı ve: "Bu kuyu Sa'd'ın annesi için." dedi

Bu hadis-i şerif de, ölü adına hayır yapılabileceğini gösteren delillerdendir. Nesâî'nin rivayetinde Sa'd, önce vefat eden annesi adına sadaka verip veremeyeceğini sorar. Cevap müspet olunca hangi sadakanın efdal olduğunu sorar. Bunun üzerine, "su" cevabını alır

Nafile olarak sadaka vermek isteyenlerin bütün inananlara (mü'min ve mü'minelere) niyet etmesi en faziletlisidir. Çünkü bunun sevabı onlara ulaşır, kendisinin sevabından da herhangi bir şey eksilmez

4. Ölenin borcu olan oruçlarının geride kalan akrabaları tarafından tutulması:

Üzerinde Ramazana ait kaza orucu bulunduğu halde ölen kimse ile ilgili iki durum söz konusudur:

     a. Vakit darlığı, hastalık, sefer ve oruç tutmaktan âciz olmak gibi özürler sebebiyle oruç tutma imkanını elde edemeden ölmüş olmak: Alimlerin ekserisine göre, bunların her hangi bir kusuru olmadığı için hiç bir şey gerekmez, günahkâr olmaları da söz konusu değildir. Çünkü bu oruç, ölünceye kadar, tutma imkanını elde edemediği bir farzdır. Dolayısıyla hacda olduğu gibi, hükmü bedelsiz olarak düşmüştür. Bunun için, kişi hasta yahut yolcu olduğu bir durumda ölmüş ise tutamadığı orucun kazası gerekmez.

     b.Oruç borcu olan kişi oruçlarının kazasını yapma imkanını elde ettikten sonra ölmüşse velisi onun için oruç tutamaz.Yani fakihlerin ekserisine göre, ölünün kazası olan oruçları tutmak vacip değildir. Şafiîlere göre, velisi oruç tutacak olsa, sahih olmaz. Çünkü oruç, halis bir beden ibadetidir. Şeriatın aslı ile farz kılınmıştır. Gerek hayatta, gerekse öldükten sonra bunda vekalet ve niyabet caiz değildir. Bu yönüyle o namaz gibidir. Bir hadis-i şerifte bununla ilgili olarak:

"Hiçbir kimse başka bir kimse adına namaz kılamaz, oruç tutamaz. Fakat onun adına her güne karşılık bir müd (ülkelere göre değişen bir ölçek. Iraklılara göre 2 rıtıl sığan ölçek, yani yaklaşık 18 litrelik ölçek) yiyecek fakirlere yedirir."

buyurulmuştur Hanbelilere göre ise, velinin ölü adına oruç tutması mubahtır. Çünkü bu durum, ölünün kurtuluşunu sağlamak bakımından daha ihtiyatlı bir harekettir

Bu konuda rivayet edilen bir hadis-i şerifte Hz. Aişe (funduszeue.infoâ) validemiz, Resulullah (s.a.v)'in:

"Kim, üzerinde oruç borcu olduğu halde ölürse, onun orucunu velisi tutar."

buyurduğunu haber vermiştir Yine Hz. Câbir İbn Abdullah (r.a) da rivayet ettiği bir hadis-i şerifte; bir kadın, Resulullah Efendimize (s.a.v) gelerek, annesinin üzerinde oruç nezri olduğunu ve onu yerine getiremeden öldüğünü haber verir. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v): "Velisi ona bedel oruç tutsun." buyurur

Buharî ve Müslim'de zikredilen diğer bir hadis-i şerifte ise, bir kadının üzerinde bir aylık (nezir) oruç borcu olduğu halde vefat ettiği ve çocuğunun Peygamber (s.a.v.)'e gelerek "Ben onun yerine oruç tutsam olur mu?" diye sorduğu Resulullah'ın (s.a.v) da ona: "Annenin üzerinde borç olsaydı onu öder miydin?" diye sorduğu Onun: "Evet." diye cevap vermesi üzerine de: "Allah'ın borcu, ödenmeğe daha layıktır." buyurduğu haber verilmektedir

Oruç tutmak, bedenî ibadetlerdendir. Burada oruç ibadeti zikredildiği ve başkalarının tutacağı orucun sevabının ölüye ulaşacağı haber verildiğinden, diğer bedenî ibadetlerde de aynı durumun söz konusu olup olmadığında ihtilaf edilmiştir. Oruç konusunda rivayet edilen hadislerden bazı alimler, farz olan Ramazan orucundan üzerinde borcu olarak ahirete göçmüş olanların oruçlarının bile geride kalanlar tarafından tutulabileceği hükmünü çıkarırlarken, bazıları da sadece nezir orucunu tutabileceğine kail olmuşlardır

Ölenin yerine oruç tutma meselesinde Ahmed İbn Hanbel, ölü üzerinde Ramazan, nezir veya keffaret orucu borçları bulunduğu takdirde, velisinin ona bedel tutabileceğini söylemiştir. İmam Mâlik, Şafiî ve Ebu Hanife'ye göre, ölünün velisi, her bir oruç için bir sa' (bin dirhemlik bir hububat ölçeği) arpa veya yarım sa' buğday tasadduk etmelidir. Keza her bir namaz (veya bir günlük namaz) için de aynı miktar mal tasadduk etmelidir. Fakat çoğunluk, (ölünün) bedenî ibadetlerinin niyabeten başkası tarafından ifa edilemeyeceğini söylemiştir

Ancak, böyle bir kapı açmanın, insanları sağlıklarında kendilerinin yapmaları gereken ibadetleri ihmal etmeye sevk edeceği endîşesiyle bazı alimler, "hiçbir orucu tutamayacağını ancak keffaretini verebileceğini" söylemişlerdir

5. Ölen kişi yerine yapılacak hac:

Bir kimse, ölmüş birisinin yerine hac yapıp sevabını ölüye bağışlayabilir. Nitekim Ebu Davud'da Büreyde (r.a)'den rivayet edilen hadis-i şerifte, hayatında iken hiç hac yapmayan annesinin yerine hac yapıp yapamayacağını soran bir kadına, Rasulullah Efendimiz (s.a.v): "Evet, ona bedel haccet." buyurarak ölmüş annesinin yerine haccetmesine izin vermiştir

Her ne kadar cumhur, bedenî ibadetlerin niyabeten başkası tarafından ifa edilemeyeceğini söylemişse de, acz şartıyla, sadece hac farizasının bir başkası tarafından ifasını caiz görmüştür. Acz'den murat, kişinin ölmüş olması ve iyileşme ümidinin kesilmesidir, kötürüm bir kimse âcizdir. Bazı alimler, ölü adına nafile hac yapılabileceğini de söylemişlerdir

Bir başka hadis-i şerifte ise, ölenin yerine yapılan ibadetlerle onun borcunun ödenmiş olacağı ve bunun ölünün semadaki ruhuna müjdeleneceği şöyle anlatılır: Zeyd ibn Erkam (r.a) anlatıyor: "Hz. Peygamber (s.a.v) buyurdu ki:

"Kim ebeveyninden birine bedel haccederse, bu hacla onun borcunu ödemiş olur. Bu durum, semadaki ruhuna müjdelenir. Kişi, anne ve babasına karşı isyankâr bile olsa (bu iyiliği sebebiyle) Allah'ın nezdinde (iyi kullar meyanında) yazılır."

Diğer bir rivayette ise: "Babası için bir hac, kendisi için yedi hac yazılır." buyurulmuştur Tabii ki, bu rivayetlerde zikredilen mana, sadece bir ibadetin yapılıp, sevabının ölüye bağışlanmasının cevazına delalet eder. Cenab-ı Hakk'ın o engin rahmetinden ümit edilir ki, o sevap nedeniyle, huzuruna ibadet borcuyla gelen kullarını affeder, yoksa sağlığında fırsat elde iken bu ibadeti terk eden ve bu halleri üzere ölenlerin elbette hesapları görülecek ve cezaları verilecektir.

İbn-i Kudâme'nin de ifade ettiği gibi ölü, başkaları tarafından yapılan ve sevabı kendisine bağışlanan ibadetlerden istifade edebilir. Çünkü oruç, dua, istiğfar, hac gibi ibadetler, bedenî ibadetlerdir. Allah Teâlâ, bunların ve bunlar gibi diğer ibadetlerin sevaplarını da ölüye ulaştırır

Yalnız bu gibi ibadet borçlarının üzerinde kalması için kişinin, mesela, oruç için borçlandıktan sonra, hastalanıp ölünceye dek borcunu tutacak kadar sıhhate kavuşamaması gibi meşru bir mazereti olmalıdır. Ancak böyle bir özre binaen yapamamış olanlar için, geride kalanların, Allah'a karşı olan borcunu onun adına ödemeleri sebebiyle Allah Teâlâ affeder, kasıtlı olarak terk edenleri değil

6. Ölü adına kurban kesmek:

Ölü adına kurban kesilerek tasadduk edilip sevabı ölüye bağışlanabilir. Zikredeceğimiz şu vak'a ölünün gıyabında kurban kesilip sevabının ölüye bağışlanabileceğini göstermektedir: Hâneş (r.a) anlatıyor:

"Hz. Ali (r.a)'yi gördüm, iki koç kesmişti." Dedi ki, "Biri kendim için, diğeri Resulullah (s.a.v) için." Ve ilave etti: "Resulullah (s.a.v) böyle vasiyet etti. Ben (hayatta olduğum müddetçe) ebediyen (bunu yapmayı) terk etmeyeceğim.”50

Hz. Ali (r.a)'nin kestiği bu kurban Resulullah (s.a.v)'ın vefatından sonrası için söz konusudur. Ebu Davud, hadisi "Ölü adına kurban" adını taşıyan bir bapta kaydeder. Tirmizî ise, ölü adına kurban kesmeye, bir kısım alimlerin cevaz verirken bir kısım alimlerin caiz bulmadığını kaydeder.

Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.v)'in ümmetinden Allah'ın birliğine ve kendisinin peygamberliğine şehadet edenler adına da kurban kestiği de muhtelif rivayetlerde gelmiştir

Peygamber Efendimiz (s.a.v) ölülerin arkasından kurban kesip sevabını onlara bağışladığına göre, ölüler, kendileri için yapılan hayır-hasenâtın hepsinden haberdar olmakta ve onların sevaplarından faydalanmaktadırlar kanaati hasıl olmaktadır. Ancak, avamdan bir çok insan, ölülerin arkasından onları memnun etmek ve böylece isteklerine kavuşmak için kabir başlarında kurban keserler veya bunu ölüye adarlar ki bu, tamamen yanlış bir inanç ve bid'at bir harekettir. Bundan dolayıdır ki Peygamber Efendimiz (s.a.v);

"Kabirde sığır, deve, koyun kesmek İslam'da yoktur.”52

buyurarak bunu yasaklamıştır. Çünkü, kurban bir ibadettir ve ibadetler sadece ve sadece Allah için yapılır. Bu sebeple bir kabir yada yatır için kesilen bir kurban, bırakınız sevaba vesile olmasını, kesenin imanını alıp götürebilecek ve şirk olabilecek bir davranıştır. Ve kesinlikle sakınmak gerekir Bu, cahiliyye döneminden kalma bir âdettir. Çünkü o dönemdeki Araplar, belirli zamanlarda veya ölü defnedilir edilmez hemen sığır, deve veya koyun cinsinden bir hayvan getirip mezar başında kurban ederler ve etini dağıtırlardı. Halbuki Allah Resulü (s.a.v),

"Dine muhalefetten sakının. Dine sonradan sokulan her şey bid'at ve her bid'at da dalalet (sebebi)tir."54

diyerek bid'atlara karşı bizi uyarmış ve

"Size sıkı sarıldığınız sürece asla sapıtmayacağınız iki şey bırakıyorum: Allah'ın kitabı ve peygamberlerin sünneti”55

buyurarak da bid'at ve sapıklıklara düşmemek için Kur'an'a ve sünnetine sarılmayı tavsiye buyurmuştur

7. Kur'an okuyup sevabını ölüye bağışlamak:

Alimler, namaz kılmak ve Kur'an okumak gibi ibadetlerin sevabının, yapandan başkasına ulaşıp ulaşmayacağı konusunda ihtilaf edip iki görüş ileri sürmüşlerdir:

Hanefî ile Hanbelî alimlerine ve Şafiî ve Malikîlerin sonradan gelen alimlerine göre, ölü yanında okunan Kur'an'ın sevabı ile Kur'an okumanın peşinden yapılan dua, orada bulunmasa da ölüye ulaşır. Kur'an okumanın akabinde dua etmek ise daha çok kabule şayandır ve kabul edilmesi daha çok umulur.

Malikîlerin önceki fakihleriyle ilk Şafiîlerin meşhur olan görüşleri, ibadetlerin sevabının yapandan başkasına ulaşmayacağı yolundadır.

Hanefîlere göre, insan yaptığı amelin sevabını başkasına bağışlayabilir. İster namaz olsun, ister oruç olsun, ister sadaka ve benzeri şeyler olsun fark etmez. Bunların sevabını ölüye bağışlamak, kendi sevabından bir şey eksiltmez.

Hanbelîlere göre, kabrin yanında Kur'an okumakta bir sakınca yoktur.

Mâlikîlere göre, öldükten sonra kişi yahut kabri üzerine Kur'an okumak mekruhtur. Çünkü selef böyle bir şey yapmamıştır. Fakat sonradan gelen Mâlikîlere göre, Kur'an okuyup zikir yapmakta ve bunların sevabını ölüye bağışlamakta bir sakınca yoktur. Ölü için de Allah'ın izniyle sevap hasıl olur.

Şafiilerde meşhur olan görüşe göre, ölüye kendi amelinden başkası fayda vermez. Ancak Şafiîlerin sonradan gelen fakihleri, Kur'an okumanın sevabının ölüye ulaşacağı yolunda açıklamalarda bulunmuşlardır. Bu şekilde Şafiîlerin sonraki fakihlerinin görüşü de diğer üç mezhebin görüşlerine uygunluk arz etmektedir.

Kur'an okumak, belli bir maksat için diriye fayda verince, ölüye fayda vermesi daha evladır. İbn Salâh'a göre, Kur'an okuma sonunda: "Allah'ım okuduğumuz Kur'an'ın sevabını filancaya ulaştır." demesi ve okunan Kur'an'ı dua kılması da uygun olur. Bu hususta uzak, yakın aynıdır değişmez. Bunun fayda vereceğine kesin olarak inanmak lazımdır Nitekim Peygamber (s.a.v) de, zaman zaman kabirlere uğrar ve oradakilere dua ederlerdi. Bu konuda İbn Ebî Şeybe'den rivayet edilen hadis şöyledir: "Hz. Peygamber (s.a.v) her yılın başında Uhud'daki şehitlerin kabirlerine gelir ve şöyle derdi:

"Sabrettiğiniz şeylere mukabil sizlere selâm ve selâmet! Dünyanın en güzel neticesi budur!"

Allah Resulü (s.a.v), Bazen de Bakî' mezarlığına çıkar ve şöyle derdi:

"Ey mü'minler yurdunun sâkinleri! Selâm size! Bizler de inşallah sizlere kavuşacağız. Allah Teâlâ'dan bizim ve sizin için âfiyet, ahiretle ilgili korku ve sıkıntılardan selâmet ve siyanet dilerim.”58

Görüldüğü üzere Peygamber (s.a.v), dünyamızdan ayrılan insanlar için dua edip onlar hakkında âfiyet ve selamet dilemektedir. Şayet ölülerin arkasından yapılan duaların faydası olmayacak olsa idi Allah Resulü (s.a.v) böyle bir davranışta bulunmazdı. Aksi bir durum, Allah Resulü'nün abesle iştigali demektir ki, O, bundan fersah fersah uzaktır. Çünkü Kur'an-ı Kerim'in ifadesiyle Efendimiz (s.a.v) asla hevâ'dan konuşmaz. O ne konuşmuşsa vahiy kaynaklıdır.59 Okunan Kur'an'ın sevabının önce Hz. Peygamber (s.a.v)'e hediye edilmesi müstehaptır. Çünkü bizleri sapıklıktan O kurtarmıştır. Bunda bir nevi Ona teşekkür ve güzel bir mukabele vardır. Ölülerin arkasından okunan Fatiha, Yâsin ve Kur'an hatmi gibi virtlerden her biri, bir anda sayısız kişilerin ruhlarına yetişebilir ve onların hepsi de bu hediyeden nasiplerini alabilirler. Çünkü bu Allah'ın kudretine ağır ve zor değildir.

Bazı alimler, okunan kıraatin sevabının ölüye ulaşmasının yanında, sevabı ölüye bağışlanmak şartıyla her güzel amelin sevabı da ulaşır demişlerdir Yalnız bunların sevap kazanılacak şekilde yani sırf Allah rızası için yapılması şarttır. Yoksa çoklarının yaptığı gibi parayla Kur'an okutup ta ölüye bağışlatılmaz. Çünkü Kur'an okumak bir ibadettir. İbadet ise parayla değil de Allah rızası için yapılınca sevabı olur ve bu sevap onların ruhlarına bağışlanır. Aksi halde sevap olmaz ki bağışlansın.

Malikî ve Şafiî mezhebinde meşhur olan görüşe göre, kendi ameli ve kesb'i olmadığı için, Kur'an okumak da dahil, bedenî ibadetlerin hiçbirinin sevabı ölüye ulaşmazken kabrin yanında okunduğunda, ölü, okunan Kur'an'ı dinlediği için, dinleyici sevabı alır

Diğer bazı müçtehitler de ancak evladın veya yakın akrabanın oruç, namaz ve haccının vasıl olacağını ileri sürmüşlerdir. Fakat en isabetlisi, borç ve mesuliyetlerin düşmesi bahis mevzuu olmadan, bağışlanan sevaptan Müslüman ölülerin istifade edecekleri hükmü olsa gerektir Fakat şurası bir gerçektir ki, ölü, kendi yapmadığı ve ihmal ettiği ibadetlerden mutlaka sorguya çekilecektir. Bazı kimselerin zannettikleri gibi, ıskatını vermekle, yahut fidye ve keffaretini vermekle ölü, yüzde yüz mesuliyetten kurtulmuş olmaz. Eğer usulüne uygun şekilde yapılmışsa, yapılan bu gibi iyi amellerin sevabı bağışlanmakla sadece affı umulur

Kabir Ziyaretleri ve Kabir Başında Kur'an Okumak

Kabirler, insana ölümü ve ahireti hatırlatır. Bunun içindir ki, Efendimiz (s.a.v), daha önce, cahiliyye devrinden yeni çıkan Müslümanların kabir ziyareti sebebiyle bir takım bâtıl inanç ve âdetleri hatırlamalarını ve hataya düşmelerini önlemek için yasakladığı kabir ziyaretlerini

"Sizi kabirleri ziyaretten men etmiştim; artık şimdi onları ziyaret ediniz, çünkü bu size ahireti hatırlatır.”64

hadisleriyle tavsiye ve emir buyurmuşlardır.

Mevzuumuzla alakalı olarak Müslim'de Ebu Hureyre'den rivayet edilen diğer bir hadiste de şöyle buyurulmaktadır:

"Resulullah (s.a.v), anasının kabrini ziyaret etti, kendisi ağladı, çevresindekileri de ağlattı. Sonra şöyle buyurdu:

"Rabbimden anam için istiğfar etmeyi istedim, izin vermedi. Kabrini ziyarete izin istedim, verdi. Kabirleri ziyaret edin, zira bu size ölümü hatırlatır.”65

İbret almak, Allah'ı hatırlamak için erkeklerin kabir ziyareti cumhura göre menduptur. Kadınların kabir ziyaretine gitmeleri ise mekruhtur. Fakat, gayrimeşrû davranışlarda bulunmadıkları takdirde, onlar için de caiz olduğu cumhurun görüşüdür

Kabir ziyaretinden üç türlü fayda hasıl olmaktadır:

1. Ziyaret eden ölümü ve ahireti hatırlar.

2. Salih kişilerin kabirlerinin ziyareti, ruhlara inşirah verir.

3. Ziyaret, zaman zaman bundan haberdar olan ölülere ünsiyet bahşettiği gibi, ziyaret vesilesiyle edilen dualar ve okunan ayetlerden istifade etmelerini de sağlar

Kadınların kabir ziyaretlerinin caiz olup olmadığı konusunda ihtilâf edilmiştir. Ancak Hz. Aişe ve Hz. Fatıma'nın kabirleri ziyaret ettikleri göz önünde bulundurularak68 meşru dairede olmak kaydıyla ziyaretlerinde sakınca olmadığı ve onların da ibret alma ihtiyacında oldukları düşünülebilir.

Ölüler Kendilerini Ziyaret Edenlerden Haberdar Olurlar mı?

Bedir savaşında harbin sonunda Kureyş'den ölenler bir kuyuya dolduruldu. Allah Resulü (s.a.v) onlara hitap ederek: Ey filan oğlu filan ve falan oğlu falan! Allah ve Resulünün size va'd ettiklerini gerçek buldunuz mu? Ben Allah'ın bana va'd ettiğini gerçek buldum, dedi. Hz. Ömer: Ey Allah'ın Resulü! Ruhsuz cesetlere nasıl hitab ediyorsunuz? diye sorunca Peygamberimiz:

"Benim söylediklerimi siz onlardan daha iyi duyamazsınız. Şu kadar var ki, onlar cevap veremezler.”69 buyurdu.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir kabrin yanından geçerken yanındakilere "Selam size ey mü'minler yurdunun sakinleri!" diyerek selam vermelerini emir buyurmuşlardır Selam anlayana verileceğine göre ölüler kendilerini ziyaret edenleri tanıyorlar demektir. Müdakkik alimlerden birisi olarak tanınan İbn Kayyım el-Cevziyye de ölülerin özellikle Cuma ve Cumartesi günleri ziyaret edip dua edenlerden ve çocuklarının güzel davranışlarından duydukları sevinci nakleder

Kişi kabrin başında kolayına gelen Kur'an ayetlerinden okur. Kabirde Kur'an okunması sünnettir. Çünkü Kur'an okumanın sevabı orada olanlara ulaşır. Ölü de hazır olan gibidir. Onun hakkında da Allah'ın rahmeti umulur. Kur'an okumanın peşinden kabulünü umarak ölüye dua edilir. Çünkü dua ölüye fayda verir. Kıraatin peşinden yapılan dua kabul olunmaya daha yakındır

Kabri ziyaret eden kimsenin Yâsin suresini okuması müstehaptır. Çünkü Hz. Enes'ten rivayet edildiğine göre, Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

"Her kim kabristana girer de Yâsin'i okur ve sevabını ölülere bağışlarsa, o gün Allah Teâlâ onların azabını hafifletir. Kendisinin de bu kabristandaki ölüler sayısınca sevabı olur."73

Yine Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

"Ölülerinize Yâsin suresini okuyun.”74

Bir kısım Hanefîler, bu hadise dayanarak "Kişi amelinin sevabını bir başkasına bağışlayabilir, ameli -kıraat, namaz, oruç, sadaka veya hac- hangi çeşitten olursa olsun fark etmez.”75 diye hükmetmişlerdir.

Kabir ziyareti yapılırken ölünün yüzüne doğru dönülerek selam verilmeli ve dua edilmelidir. Bu esnada kabri öpmekten, yüzünü gözünü sürmekten ve etrafında dönmek (tavaf) den sakınılmalıdır. Çünkü bu gibi davranışlar bid'attır ve dinde yeri yoktur

İlave bilgi için tıklayınız:

- Ölünün arkasından Kur'an okunur mu?

Dipnotlar:

1. Ebû Davud, Vesâyâ, 3; Tirmizî, Vesâyâ, 7.
2. Müslim, Vasiyyet, 14; Ebu Davud, Vesâyâ, 14; Tirmizî, Ahkâm, 36, Nesâî, Vesâyâ, 8; Dârimî, Mukaddime, 4; Ahmed İbn Hanbel, 2/
3. İbn Mace, Mukaddime,
4. Buhari, Sahih, Rikak,42; Müslim, Sahih, Zühd, 5.
5. Buhari, Enbiya, 1; Müslim, Vasiyyet, 3, İlim, 6; Ebu Davud, Sünen, Vesaya,14, Cihat,15; Ahmed İbn Hanbel, Müsned, 2/ (Meymeniyye-Kahire ); İbn Mace, Sünen, Mukaddime, 20,
6. Süleyman Toprak, Ölümden Sonraki Hayat-Kabir Hayatı, , 2. Baskı, Sebat Ofset, Konya,
7. İbn Kayyım el-Cevziyye, er-Ruh, ; Beyrut,
8. Necm,53/
9. Yasin, 36/
Bakara, 2/
Haşr, 59/
Süleyman Toprak, Ölümden Sonraki Hayat-Kabir Hayatı,
Ebu Davud, Sünen, Cenaiz,
Süleyman Toprak, Ölümden Sonraki Hayat-Kabir Hayatı,
Ebu Davud, Cenâiz,
Müslim, Cenâiz, ; İbn Mâce, Cenâiz, 36; Nesâî, Cenâiz,
Hayrettin Karaman, İslamın Işığında Günün Meseleleri, , Marifet Yayınları, 3. Baskı, İstanbul,
Tirmizi, Sünen, Cenaiz, 76; İbn Mace, Sünen, Sadakat,
Abdülkadir Mutlaku'r-Rahbavi, Ahiret Günü, 33; Terc. Ahmet Serdaroğlu-Lütfi Şentürk, Nur yay., 5. Baskı.
Buhari, Sahih, Havalat, 3; Süleyman Toprak, Ölümden Sonraki Hayat-Kabir Hayatı,
Ebu Davud, Sünen, Edeb, 12; İbn Mace, Sünen, Edeb, 2.
Haşr, 59/
Hayrettin Karaman, İslamın Işığında Günün Meseleleri,
Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/,6/, (Meymeniyye-Kahire ); Ebu Davud, Sünen, Cenaiz, 72; İbn Mace, Sünen, Edeb, 1.
Seyyid Sabık, Fıkhu's-Sünne, 1/, Beyrut, ts.
Süleyman Toprak, Ölümden Sonraki Hayat-Kabir Hayatı,
Eş'ari, Makalatu'l-İslamiyyin,
Süleyman Toprak, Ölümden Sonraki Hayat-Kabir Hayatı,
Müslim, Sahih, Vasiyyet, 3; Ebu Davud, Sünen, Vesaya,
Buhari, Sahih, Cenaiz, 94; Müslim, Sahih, Zekat,15; Ahmed İbn Hanbel, 2/
Süleyman Toprak, Ölümden Sonraki Hayat-Kabir Hayatı,
Buhari, Sahih, Vesaya, 15, 20,
Seyyid Sabık, Fıkhu's-Sünne, 1/
Ebu Davud, Sünen, Zekat, 42; Nesei, Sünen, Vesaya, 9.
İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Muhtasarı Terceme ve Şerhi, 10/54, Akçağ yayınları, Ankara,
Vehbe Zühayli, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, (Terc. Heyet) 3/9; Risale yayınları, İstanbul,
Cemalüddin Ebî Muhammed Abdillah İbn Yusuf el-Hanefî ez-Zeyleî, Nasbu'r-Râye li ehâdîsi'l-Hidâye, 2/; Dâru'l-Hadîs, Kahire, ts.
Vehbe Zühayli, a.g.e, 3/
Buhari, Sahîh, Savm, 42; Müslim, Sahîh, Sıyâm,
Nasıruddin el-Elbânî, Silsiletü'l-Ehâdîsi'd-Daîfe ve'l-Mevzûa, 1/; Dımaşk,
Buhari, Sahîh, Savm, 42; Müslim, Sahîh, Sıyâm,
Süleyman Toprak, Ölümden Sonraki Hayat-Kabir Hayatı,
İbrahim Canan, a.g.e, 2/
Nâsıruddîn el-Elbânî, Ahkâmu'l-Cenâiz, ; Beyrut,
Müslim, Sahîh, Sıyâm,
İbrahim Canan, a.g.e, 2/
İbrahim Canan, a.g.e, 2/
Vehbe Zühaylî, a.g.e, 3/
Süleyman Toprak, Ölümden Sonraki Hayat-Kabir Hayatı,
Tirmizi, Dâhâyâ, 2; Ebu Davud, Dâhâyâ, 2.
İbrahim Canan, a.g.e, 6/
Ebu Davud, Sünen, Cenaiz,
İbn Kayyım el-Cevziyye, Zâdu'l-Meâd, 1/; İbn Kudâme, el-Muğnî, 2/; Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, 4/97; Şeyh Ali Mahfuz, el-İbdâ,
Dârimî, Mukaddime,
İmam Malik, Muvatta', Kader, 3.
İsmail Lütfi Çakan, Hurafeler ve Batıl İnanışlar, 64; Hayrettin Karaman, İslamın Işığında Günün Meseleleri, ; Süleyman Toprak, Ölümden Sonraki Hayat-Kabir Hayatı, ; Recep Aktaş, İslam Dininin Yasak Ettiği Batıl İnanışlar, 43; Bahar yayınları, İstanbul,
Vehbe Zühaylî, a.g.e, 3/
Müslim, Sahih, Cenaiz, ; Farklı rivayetler için bkz.: Ebu Davud, Sünen, Cenaiz, 79; Neseî, Sünen, Taharet, , Cenaiz, ; İbn Mace, Sünen, Cenaiz, 36, Zühd,
Necm, 53/3.
Seyyid Sabık, a.g.e, 1/
Süleyman Toprak, Ölümden Sonraki Hayat-Kabir Hayatı,
Hayrettin Karaman, İslamın Işığında Günün Meseleleri,
Azîmâbâdî, Avnu'l-Ma'bûd, 3/, Hindistan Baskısı, Aynî, Umdetü'l-Kari, 5/, İstanbul Baskısı, İbn Kudâme, İbn Kudâme, el-Muğnî, 2/; Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, 4/, Mısır, ; Seyyid Sabık, Fıkhu's-Sünne, 1/, Beyrut, ; Reşid Rıza, 8/; Şeyh Ali Mahfûz, el-İbdâ fî Madarri'l-İbtidâ, (funduszeue.infoı); Süleyman Toprak, Ölümden Sonraki Hayat-Kabir Hayatı,
Müslim, Sahih, Cenaiz, ; Ebu Davud, Sünen, Cenaiz, 81; Tirmizi, Sünen, Cenaiz,
Nesei, Sünen, Cenaiz,
Vehbe Zühayli, a.g.e, 3/
Hayrettin Karaman, İslamın Işığında Günün Meseleleri,
Buhârî, Cenâiz, ; Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, 4/
Müslim, Cennet, 76,
Müslim, Cenaiz, ; Ebu Davud, Cenaiz, 79; Nesâî, Taharet, ; İbn Mace, Cenaiz, 36, Zühd,36; Muvatta', Taharet,
İbn Kayyım el-Cevziyye, Kitâbu'r-Ruh,
Vehbe Zühayli, a.g.e, 3/
İbn Kudame, el-Muğni, 2/; İbn Abidin, 2/; Umdetu'l Kari Şerhu Sahihi Buhari, 3/
 İbn Mace, Sünen, Cenaiz, 24; Ebu Davud, Sünen, Cenaiz, 4.
İbrahim Canan, a.g.e, 15/
Gazali, İhya, 1/; İbn Kudâme, el-Muğnî, 2/; Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, 4/; Şeyh Ali Mahfuz, el-İbdâ, ; Seyyid Sabık, Fıkhu's-Sünne, 1/; İbn Kayyım el-Cevziyye, Zâdu'l-Meâd, 1/

(Doç. Dr. Hüdaverdi ADAM, Sakarya Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Kelam Anabilim Dalı Öğretim Üyesi)

14 Salavat duaları ve anlamları nedir? Bütün salavat dualarını ve anlamlarını yazar mısınız?

Peygamber Efendimize (asm) salat ve selam getirmek için sadece "Allahümme salli ala Muhammed" demek de yeterlidir.

Salavat çeşitleri çoktur. Ancak en meşhuru namazlarda tahiyyattan sonra sonra okuduğumuz "salli ve barik" dualarıdır:

"Allahümme salli alâ Muhammed'in ve alâ âli Muhammedin, kemâ salleyte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim, inneke hamîdun mecîd."

"Allahümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ bârekte alâ İbrahim'e alâ âli İbrahime, inneke hamîdun mecîd."

Anlamları:

"Allah'ım! Muhammed'e ve ailesine rahmet kıl, tıpkı İbrahim'e ve ailesine rahmet kıldığın gibi. Sen övülmeye lâyıksın, şerefi yücesin."

"Muhammed'i ve ailesini mübarek kıl, tıpkı İbrahim'i ve ailesini mübarek kıldığın gibi. Sen övülmeye lâyıksın, şerefi yücesin." (bk. Buhârî, da'avât Müslim, salât )

“Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed” yahut da “Sallallahü aleyhi ve sellem” veya "aleyhissalatü vesselam" diyerek de salavat getirilir.

İlave bilgi için tıklayınız:

Peygamberimiz'e (s.a.v) salavat getirmenin önemi hakkında bilgi verir misiniz?

Efendiler Efendisine (Tavsiye edilen) Salâvat Duaları

15 Kenzü'l-Arş duası var mıdır? Duaların faydalarını görmek için ne yapmamız gerekir?

Cevap 1:

Kenzü’l-Arş duâsı:

"Kenzü’l-Arş duası", başta “Bismillahirrahmanirrahim” hakkı ve hürmeti için ve Fatiha Sûresinden başlayıp Kur’ân’ın Sûre-i Celîlelerinin tamamının ilk âyetlerini zikrederek, sûrelerin hakkı ve hürmeti için, Kur’ân’daki kelime ve hecâ harflerinin hakkı ve hürmeti için, peygamberlerden, büyük meleklere ve büyük zatlara kadar bütün muhterem zatların hakkı ve hürmeti için, insanoğlunun ve melâikenin muhtelif hâl ve sıfatları esnasında zikrettikleri Allah’ın isimleri hakkı ve hürmeti için Allah’tan af, bağışlanma, mağfiret ve çok geniş bir çerçeve içinde ihtiyaçlarımızın karşılanmasını isteyen geniş, faziletli ve tesirli bir duadır.

Kenzü’l-Arş duası, Bismillahirrahmânirrahîm ve Elhamdülillahi Rabbi’l-Âlemin hürmetine, Elif lâm mim ile başlayan Bakara Sûresi, Elif lâm mim ile başlayan Al-i İmran Sûresi hürmetine, Nisa Sûresi, Mâide Sûresi, En’âm Sûresi, Elif lâm mîm sâd ile başlayan A’râf Sûresi, Enfâl Sûresi, Tevbe Sûresi, Elif lâm râ ile başlayan Yûnus Sûresi, Elif lâm râ ile başlayan Hûd Sûresi, Elif lâm râ ile başlayan Yûsuf Sûresi, Elif lâm mîm râ ile başlayan Ra’d Sûresi, Elif lâm râ ile başlayan İbrâhîm Sûresi, Elif lâm râ ile başlayan Hicr Sûresi, Nahl Sûresi, İsrâ Sûresi, Kehf Sûresi, Kâf hâ yâ ayn sâd ile başlayan Meryem Sûresi, Tâhâ Sûresi hürmetine ve devam ederek sıra ile Kur’ân’ın yüz on dört sûresinin her birisinin ilk ayetlerini zikri içine alarak, bu sûrelerin ve âyetlerinin şefaatleriyle Cenâb-ı Hakk’tan af ve bağışlanma talebini içeriyor.

Surelerin ardından Peygamber Efendimiz (asm)’e nazil olunan Kuran’ın ayet, kelime ve harflerinin hürmetine, ayrıca yirmi dokuz harfinin her birisini isim isim zikrederek, bu harflerin hürmetine af, mağfiret ve ihtiyaçlarımızla ilgili isteklerimizi Allah’a arz eden dua metni, daha sonra yüz yirmi dört bin peygamber hürmetine, insanlığın atası Hazret-i Âdem ve Havva hürmetine, dört büyük meleklerin hürmetine, Kerrûbîn ve Hamele-i Arş melekleri hürmetine, yedi kat gökyüzü ile yedi kat yeryüzü ve bu mülklerde bulunan melekler hürmetine bağışlanma dileğini içeriyor.

Duada daha sonra aynı dilek ve isteklerimizi Hazret-i Âdem (as) ve Havva, Hazret-i Nuh (as), Hazret-i Musa (as), Hazret-i İsa (as), Hazret-i Muhammed (asm) hürmetine, Cebrail (as), Mikâil (as), İsrafil (as), Azrail (as) hürmetine.. ardından Allah’ın isimlerini farklı bir açıdan ele alan dua metni, bu isimlerin hepsiyle bağışlanma ve af talebini dile getiriyor. 

Ardından peygamberlere ve vahye tâbi olan ve istikamet üzere bulunan muhterem zatların hürmetine istek ve dileklerimizi Cenâb-ı Hakk'a arz ediyor.

Hazret-i Ali (ra) tarafından tertip edildiği ve Ehl-i beyt tarikiyle rivayet edildiği tahmin edilen ve aslı Kuran’dan alınmış bulunan bu dua, Gümüşhanevi hazretlerin derlediği "Mecmuatü’l-Ahzab" isimli eserde geçiyor. Ne kadar sıklıkla okuduğunu bilmesek de, bu duayı bir hususî vird olarak kabul ettiğini bildiğimiz Bedîüzzaman Hazretleri, Rumuzât-ı Semâniye risâlesi olan Yirmi Dokuzuncu Mektûb’un Sekizinci Kısmının İkinci ve Üçüncü remizlerinde bu duadan bahsetmektedir. Üstad Hazretleri bu remizleri, “Kenzü’l-Arş Duasının Feyzinden Gelen Bir Nükte-i Kur’âniye”, “Kenzü’l-Arş’ın Birinci Nükte-i Kur’âniyesi”, “Kenzü’l-Arş Duâsının Feyzinden Gelen Üçüncü Nükte-i İcâziye” başlıkları ile işlemektedir.

Kuran’dan ve hadislerden alınan bu dua metnini, sıkıntılı hallerimizde, günahlarımızdan af ve bağışlanma istediğimiz ve ihtiyaçlarımızın giderilmesini şiddetle arzuladığımız her an, Allah’ın merhametine ve şefkatine sığınmak için okuyabiliriz.

İlave bilgi için tıklayınız:

- Okunan dualara, yapılan ibadetlere vadedilen netice ve sevaplara kavuşmanın şartları nelerdir?

Cevap 2:

Kenzü’l-Arş Duâsı

بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ

الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * الٓمٓۚ ذَٰلِكَ الْكِتَابُ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * الٓمٓۚ اللَّـهُ لَا إِلَـٰهَ إِلَّا هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُم * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَوْفُوا بِالْعُقُودِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * الٓمٓصٓ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * يَسأَلونَكَ عَنِ الأَنفالِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بَراءَةٌ مِنَ اللَّـهِ وَرَسولِهِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * الٓـرٰ تِلكَ آياتُ الكِتابِ الحَكيمِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * الٓـرٰ كِتابٌ أُحكِمَت آياتُهُ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * الٓـرٰ تِلكَ آياتُ الكِتابِ المُبينِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * الٓمٓرٰ تِلكَ آياتُ الكِتابِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * الٓـرٰ كِتابٌ أَنزَلناهُ إِلَيكَ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * الٓـرٰ تِلكَ آياتُ الكِتابِ وَقُرآنٍ مُبينٍ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * أَتى أَمرُ اللَّـهِ فَلا تَستَعجِلوهُ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * سُبحانَ الَّذي أَسرى بِعَبدِهِ لَيلًا * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * الحَمدُ لِلَّـهِ الَّذي أَنزَلَ عَلى عَبدِهِ * الكِتابَ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * كٓهٰيٰعٓصٓ ذِكرُ رَحمَتِ رَبِّكَ عَبدَهُ زَكَرِيّا * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * طٰهٰ ما أَنزَلنا عَلَيكَ القُرآنَ لِتَشقى * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيم * اقتَرَبَ لِلنّاسِ حِسابُهُم * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ إِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَيْءٌ عَظِيمٌ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * قَدْ أَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * سوُرَةٌ أَنزَلْنَاهَا وَفَرَضْنَاهَا * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * تَبَارَكَ الَّذِي نَزَّلَ الْفُرْقَانَ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * طٰسٓمٓ تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْمُبِينِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * طٰسٓ تِلْكَ آيَاتُ الْقُرْآنِ وَكِتَابٍ مُّبِينٍ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * طٰسٓمٓ تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْمُبِينِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * الٓمٓ أَحَسِبَ النَّاسُ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * الٓمٓ غُلِبَتِ الرُّومُ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * الٓمٓ تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْحَكِيمِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * الٓـمٓ تَنزِيلُ الْكِتَابِ لَا رَيْبَ فِيهِ مِن رَّبِّ الْعَالَمِينَ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ اتَّقِ اللَّـهَ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذِي لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * الْحَمْدُ لِلَّـهِ فَاطِرِ السَّمٰوَاتِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * يٰسٓ وَالْقُرْآنِ الْحَكِيمِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * وَالصَّٓافَّاتِ صَفاًّۙ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * صٓ وَالْقُرْآنِ ذِي الذِّكْرِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * تَنزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّـهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * حٰمٓ تَنزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّـهِ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * حٰمٓ تَنزِيلٌ مِّنَ الرَّحْمَـنِ الرَّحِيمِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * حٰمٓ عٓسٓقٓ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * حٰمٓ وَالْكِتَابِ الْمُبِينِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * حٰمٓ وَالْكِتَابِ الْمُبِينِ إِنَّا أَنزَلْنَاهُ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * حٰمٓ تَنزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّـهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * حٰمٓ تَنزِيلُ الْكِتَابِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَن سَبِيلِ اللَّـهِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * إِنَّا فَتَحْنَا لَكَ فَتْحًا مُّبِينًا * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيِ اللَّـهِ وَرَسُولِهِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * قٓ وَالْقُرْآنِ الْمَجِيدِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * وَالذَّارِيَاتِ ذَرْوًا * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * وَالطُّورِ وَكِتَابٍ مَّسْطُورٍ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * وَالنَّجْمِ إِذَا هَوَى * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * اقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانشَقَّ الْقَمَرُ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * الرَّحْمَـنُ عَلَّمَ الْقُرْآنَ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * إِذَا وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * سَبَّحَ لِلَّـهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْأَرْضِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * قَدْ سَمِعَ اللَّـهُ قَوْلَ الَّتِي تُجَادِلُكَ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * سَبَّحَ لِلَّـهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * سَبَّحَ لِلَّـهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * يُسَبِّحُ لِلَّـهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * إِذَا جَاءَكَ الْمُنَافِقُونَ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * يُسَبِّحُ لِلَّـهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَاءَ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ لِمَ تُحَرِّمُ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * تَبَارَكَ الَّذِي بِيَدِهِ الْمُلْكُ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * نٓ وَالْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * الْحَاقَّةُ مَا الْحَاقَّةُ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * سَأَلَ سَائِلٌ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * إِنَّا أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَى قَوْمِهِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * قُلْ أُوحِيَ إِلَيَّ أَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِّنَ الْجِنِّ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * يَا أَيُّهَا الْمُزَّمِّلُ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * يَا أَيُّهَا الْمُدَّثِّرُ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * لَا أُقْسِمُ بِيَوْمِ الْقِيَامَةِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * هَلْ أَتَى عَلَى الْإِنسَانِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * وَالْمُرْسَلَاتِ عُرْفًا * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ *عَمَّ يَتَسَاءَلُونَ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًا * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * عَبَسَ وَتَوَلَّى * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * إِذَا الشَّمْسُ كُوِّرَتْ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * إِذَا السَّمَاءُ انفَطَرَتْ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * وَيْلٌ لِّلْمُطَفِّفِينَ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * إِذَا السَّمَاءُ انشَقَّتْ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * وَالسَّمَاءِ ذَاتِ الْبُرُوجِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * وَالسَّمَاءِ وَالطَّارِقِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * سَبِّحِ اسْمَ رَبِّكَ الْأَعْلَى الَّذِي * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ الْغَاشِيَةِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * وَالْفَجْرِ وَلَيَالٍ عَشْرٍ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * لَا أُقْسِمُ بِهَـذَا الْبَلَدِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * وَالشَّمْسِ وَضُحٰيهَا * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * وَاللَّيْلِ إِذَا يَغْشَى * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * وَالضُّحَى وَاللَّيْلِ إِذَا سَجَى * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * أَلَمْ نَشْرَحْ لَكَ صَدْرَكَ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * وَالتِّينِ وَالزَّيْتُونِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * إِنَّا أَنزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةِ الْقَدْرِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * لَمْ يَكُنِ الَّذِينَ كَفَرُوا * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * إِذَا زُلْزِلَتِ الْأَرْضُ زِلْزَالَهَا * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * وَالْعَادِيَاتِ ضَبْحاً * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * الْقَارِعَةُ مَا الْقَارِعَةُ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * اَلْهٰيكُمُ التَّكَاثُرُ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * وَالْعَصْرِ إِنَّ الْإِنسَانَ لَفِي خُسْرٍ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * وَيْلٌ لِّكُلِّ هُمَزَةٍ لُّمَزَةٍ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * أَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * لِإِيلَافِ قُرَيْشٍ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * أَرَأَيْتَ الَّذِي يُكَذِّبُ بِالدِّينِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * إِنَّا أَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * قُلْ يَا أَيُّهَا الْكَافِرُونَ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * إِذَا جَاءَ نَصْرُ اللَّـهِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * تَبَّتْ يَدَا أَبِي لَهَبٍ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * قُلْ هُوَ اللَّـهُ أَحَدٌ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ * قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ * عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ أَرْبَعَةَ عَشَرَ وَمِائَةِ سُوَرِ القُرْآنِيَّةِ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ سِتٍّ وَسِتِّينَ وَسِتِّمِائَةٍ وَسِتِّ آلافِ آيَةِ القُرْآنِ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ أَرْبَعِمِائَةٍ وَسِتٍّ وَ سَبْعينَ أَلْفَ كَلِمَةِ القُرْآنِ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ الَّذي هُوَ مَوْجُودٌ في كُلِ سُوَرِ القُرْآنِ عَلَيْكَ يا رَبِّ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ سِتِّ مِائةٍ وَعِشْرينَ أَلْفاً وَثَلَاثِمِائةِ أَلْفِ حَرْفِ القُرْآنِ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ حَرْفِ الأَلِفِ الَّذي هُوَ مَوْجُودٌ في سَبْعينَ و ثَلاثَمِائَةٍ وَأَرْبَعينَ أَلْفَ مَوْضِعٍ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ حَرْفِ البَاءِ الَّذي في القُرْآنِ في ثَمانِيَةَ عَشَرَ وَأَرْبَعِمِائةٍ وَإحِدى عَشَرَ أَلْفِ مَوْضِعٍ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ التَاءِ الَّذي في القُرْآنِ في تِسْعٍ وَتِسعينَ وَمِائةٍ وَعَشْرِ أَلْافِ مَوْضِعٍ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ الثَاءِ الَّذي في القُرْآنِ في سِّتٍ وَتِسعينَ وَاثْنَي أَلْفِ مَوْضِعٍ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ حَرْفِ الجيمِ الَّذي في القُرْآنِ في ثَلاثٍ وَتِسْعينَ وَمَاِئَتَيْنِ وَ ثَلاثَةِ أَلْافِ مَوْضِعٍ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ حَرْفِ الحاءِ الَّذي في القُرْآنِ في سَبْعينَ وَتِسْعِمِائَةٍ وَ ثَلاثَةِ أَلْافِ مَوْضِعٍ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ حَرْفِ الخاءِ الَّذي في القُرْآنِ في سِتٍّ وَ أَرْبَعِمِائَةٍ وَأَلْفَيْ مَوْضِعٍ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ حَرْفِ الدَّالِ الَّذي في القُرْآنِ في إثنَي وَ تِسعينَ وَ أَرْبَعِمائَةٍ وَ ثَلاثَةِ أَلْافِ مَوْضِعٍ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ حَرْفِ الذَّالِ الَّذي في القُرْآنِ في ثَلاثينَ وَ ثَلاثَمائَةٍ وَأَلْفَي مَوْضِعٍ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ حَرْفِ الرَاءِ الَّذي في القُرْآنِ في سبعةِ آلْافِ مَوْضِعٍ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ حَرْفِ الزَاءِ الَّذي في القُرْآنِ في مائةٍ وَأربعةِ آلْافِ مَوْضِعٍ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ حَرْفِ السينِ الَّذي في القُرْآنِ في ثَلاثينَ وَ ثَلاثَمِائَةٍ وثَلاثَةِ أَلْاف مَوْضِعٍ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ حَرْفِ الشينِ الَّذي في القُرْآنِ في تِسعينَ وَ أَرْبَعَةِ أَلْافِ مَوْضِعٍ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ حَرْفِ الصّادِ الَّذي في القُرْآنِ في ثَلاثَمِائَةٍ وأَلْفَي مَوْضِعٍ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ حَرْفِ الضّاد الَّذي في القُرْآنِ في أَرْبَعَةِ وَ سَبْعينَ وَ مِائةٍ وَأَلْفِيّ مَوْضِعٍ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ حَرْفِ الطّاءِ الَّذي في القُرْآنِ في أَرْبَعَةِ وَ سَبْعينَ وَ مائتَينِ وَأَلْفِ مَوْضِعٍ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ حَرْفِ الظّاءِ الَّذي في القُرْآنِ في أَرْبَعْينَ وَ سِتِمِائةِ مَوْضِعٍ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ حَرْفِ العَينِ الَّذي في القُرْآنِ في عِشْرينَ وَ مِائتَين وَتِسْعَةِ آلاف مَوْضِعٍ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ حَرْفِ الغَيْنِ الَّذي في القُرْآنِ في ثَمَانٍ وَ مِائتَين وَاثنَي أَلْفِ مَوْضِعٍ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ حَرْفِ الفاءِ الَّذي في القُرْآنِ في أَرْبَعِمِائَةٍ وَ ثَمانِيَةِ أَلْافِ مَوْضِعٍ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ حَرْفِ القَافِ الَّذي في القُرْآنِ في ثَلاثَةٍ وَسَبْعِمِائَةٍ وَ سِّتِ أَلْافِ مَوْضِعٍ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ حَرْفِ الكَافِ الَّذي في القُرْآنِ في سِتّينَ وَخَمْسِمَاِئةٍ وَتِسْعِ أَلْافِ مَوْضِعٍ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ حَرْفِ اللّامِ الَّذي في القُرْآنِ في اثْنَيْنَ وَثَلاثينَ وَاَرْبَعِمِائَةٍ وَ ثَلاثينَ ألْفِ مَوْضِعٍ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ حَرْفِ الميمِ الَّذي في القُرْآنِ في عِشْرينَ أَلْفَ مَوْضِعٍ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ حَرْفِ النُّونِ الَّذي في القُرْآنِ في سِتّينَ وَخَمْسِمِائةٍ وَسِتَّةٍ وَعِشْرْينَ أَلْفَ مَوْضِعٍ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ حَرْفِ الواوِ الَّذي في القُرْآنِ في سِتَّةِ أَلْافِ مَوْضِعٍ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ حَرْفِ الهاءِ الَّذي في القُرْآنِ في سَبْعِينَ وَ تِسْعَةَ عَشَرَ أَلْفَ مَوْضِعٍ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ حَرْفِ اللَّامِ الألِفِ الَّذي في القُرْآنِ في تِسْعَةَ عَشَرَ أَلْفِ مَوْضِعٍ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ حَرْفِ اليَاءِ الَّذي في القُرْآنِ في ألْفٍ وَ تِسْعِمِائَةٍ وَتِسْعِينَ مَوْضِعاً عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ تِسْعٍ وَعِشْرِينَ حَرْفَ القُرْآنِ الذي أنْزَلْتَهُ على مُحَمَّدٍ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ أرْبَعَةٍ وَعِشْرِينَ وَمِائَةِ ألْفِ نَبِيٍّ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ آدَمَ وَحَوّا عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ جَبْرَائيلَ عَلَيْهِ السَّلَامُ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ ميكَائيلَ عَلَيْهِ السَّلَامُ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ إسْرافيلَ عَلَيْهِ السَّلَامُ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ عَزْرائيلَ عَلَيْهِ السَّلَامُ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ مَلائِكةِ الكَروُبِيّينَ عَلَيْهِمُ السَّلَامُ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ حَمَلَةِ الْعَرْشِ عَلَيْهِمُ السَّلَامُ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ السَّمَوَات السَّبْعِ وَالْأَرَضِينَ السَّبْعِ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ الاِسْمِ الَّذي ذَكَرَكَ بِهِ الأنْبِياءُ وَ الأَوْلِياءُ وَالعُبَّادُ وَالزُهّادُ وَالأَبْدَالُ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ قَطْرَةِ المَاءِ الَّتي تَجْري مِنْ أَعْيُنِ المَظْلوُمينَ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ أبي بَكرٍ الصِّدِّيق رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ عُمَرَ بْنِ الخَطّابِ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ عُثْمَانَ بِنْ عَفَّانٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ عَلِّيِ بْنِ أبي طَالِبٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ حَسَنْ وَحُسَيِنْ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا وَ بِحُرمَةِ زَيْنِ العَابِدينَ وَ بِحُرمَةِ موُسىَ بْنِ جَعْفَرٍ وَ بِحُرمَةِ عَلّيِ بْنِ موُسىَ وَ بِحُرمَةِ عَلّيِ بن مُحَمَّدٍ وَ بِحُرمَةِ حُسَيِنْ بْنِ عَلّيِ وَ بِحُرمَةِ أولادِهِمْ رِضْوَانُ الله عَلَيْهِمْ أجْمَعينَ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ المُصَلْينَ بِاللَّيْلِ وِالنَّهَارِ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ اسْمِكَ الَّذي تُعِزُّ وَتُذِّلُ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ اسْمِكَ الَّذي تُحّيي وَتُميتُ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ المَحبَّةِ الَّتي بَيْنَكَ وَبَيْنَ مُحَمَّدٍ عَلَيْهِ السَّلَامُ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ أَحَدٍ وَألْفٍ مِنْ اِسْمِكَ الَّذي يُحَرَّكُ بِهِ الأرْجُلُ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ البَيْتِ المَعْمُورِ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ المَشْعَرِ الحَرَامِ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ الغُزَاةِ وَالشُهَدَاءِ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ اسْمِكَ الَّذي صِفَاتُكَ مَكْتُوبَةٌ فيهِ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ اسْمِكَ الَّذي بِهِ يَأخُذُ مَلَكُ المَوتِ رُوَحَ الخَلَائِقِ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ اسْمِكَ الَّذي ذَكَرَكَ بِهِ حُورُ العِينِ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ اسْمِكَ الَّذي ذَكَرَكَ بِهِ أهْلُ البَلَاءِ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ اسْمِكَ الَّذي ذَكَرَكَ بِهِ إبْرَاهيمُ عَلَيْهِ السَّلَامُ وَخَلَّصْتَهُ مِنْ نَارِ نَمْرُودَ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ اسْمِكَ الَّذي لَقِيَ بِهِ يَعْقُوبُ يُوسُفَ عَلَيْهِ السَّلَامُ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ اسْمِكَ الَّذي ذَكَرَكَ بِهِ أيُّوبُ عَلَيْهِ السَّلَامُ فَكَشْفَتَ عَنْهُ الضُّرَّ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ اسْمِكَ الَّذي ذَكَرَكَ بِهِ سُلَيْمانُ عَلَيْهِ السَّلَامُ وَرَدَدْتَ مُلْكَهُ إلَيْهِ عَلَيْكَ يا رَبِ

وَأَسْئَلُكَ بِحَقِّ بِحُرمَةِ إلهِنَا وَسَيْدِنَا وَفِّق لِعَبِيدِكَ العَاجِزِينَ التَّوْبَةَ وَثَبِّتْ لَنَا الإيمَانَ وَارْحَمْنَا وَارْضَ عَنَّا أُمَّةَ مُحَمَّدٍ وَارْحَمْ آبَائَنَا وَأُمّهَاتَنَا وَأقْرَبَائَنَا وَعَشَائِيرَنَا وَأعْمَامَنَا وَعَمّاتِنَا وَاحْفَظْ ايمَانَنَا مِنْ شَرِ الشَّيْطَانِ وَاغْفِرَ لَنَا بِفَضْلِكَ يَا رَحْمنُ وَارْزُقْنَا رُؤْيَةَ جَمَالِكَ وَجَمَالِ حَبيبِكَ في فِرْدَوْسِ الجِنَانِ بِرَحْمَتِكَ يا أَرْحَمَ الرَّاحِمِين

16 Sübhanallahi ve bihamdihi sübhanallahi'l azim, tesbihinin / duasının fazileti hakkında bilgi verir misiniz?

Kabîsa b. Muharik anlatıyor: Bir gün Hz. Peygamber (a.s.m)'e gittim. “Ey Kabîsa! Seni buraya getiren sebep nedir?” diye sordu. Ben de: “Yaşım ilerledi, kemiklerim inceldi, bu sebeple Allah’ın beni faydalandıracağı bir şeyi bana öğretmen için sana geldim.” dedim. (Şöyle buyurdu):

“Ey Kabîsa! (Şu dediklerimi yaparsan), yanından geçtiğin her bir taş, ağaç ve toprak parçası mutlaka senin için Allah’tan bağışlamanı dilerler. Ey Kabîsa! Sabah namazını kıldıktan sonra, üç defa ‘Subhanellahi’l-azîm ve bi hamdihi’ duasını okuduğun zaman, körlükten, cüzamdan ve felçten muaf olacaksın. Ey Kabîsa! De ki: ‘Allah’ım! Ben senin nezdinde bulunan(lütfun)dan isterim. Üzerime ikramlarından akıt, rahmetinden üstüme yay ve üzerime bereketlerinden indir.” (Cem’ul-Fevaid, 1/20; Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, 3/)

Ebû Hüreyre'den: Peygamber Sallalla­hu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

"İki söz vardır ki onlar dile hafiftir­ler, terazide ağırdırlar; Rahman olan Allah'a sevimlidirler, bunlar:

'Sübhânellâhi ve bihamidihî, Sübhânellâhil'azîmi./ Allah'a hamd ederek onu noksanlıklardan tenzih ederim, Yüce Al­lah'ı tenzih ederim.'." (Buhari, Kitâbu'd-Daavât, 65)

Ebü Zer'den (Radıyallahu Anh) bize rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana şöyle buyurdu:

"Allah katında en sevimli olan sözü sana bildireyim mi? Allah'a en sevimli olan söz: 'Sübhânellâhi ve bihamdihî'dir."

Ve bir rivayette de: Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e soruldu, hangi söz daha faziletli­dir? Peygamber buyurdu: "Allah Tealâ'nın melekleri için yahud kulları için seçtiği şu sözdür: Sübhânellâhi ve bihamdihî / (Allah'a hamd ederek onu noksanlıklardan tenzih ederim)." (Müslim, Mesacid, 17)

Cabir'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

"'Kim Sübhânellâhi ve bihamdihî / Allah'a hamd eder olduğum halde onıı noksanlıklardan tenzih ede­rim' derse; onun için cennette bir hurma ağacı dikilir.’’(Sünen-i Tirmizî, Kitabu'd-Daavat, 60)

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki:

“'Kim, Allah’ı hamdiyle tesbih ederim.' derse denizin köpükleri kadar bile günahı olsa bağışlanır."(Buhârî, Deavat: 27; Müslim, Zikr: 17)

Dualara verilecek sevaplar konusunda bilgi almak için tıklayınız:

- Okunan dualara verilen sevaplarla ilgili rivayetler var. Dualara vaadedilen netice ve sevaplara

17 İsm-i a'zam ne demektir ve hangi isimdir?

Allah’ın isimleriyle dua etmek şüphesiz çok sevaplıdır. Özellikle, bu iki duanın, ism-i a'zam hakikatine dair bir muhtevaya sahip olması, duanın makbuliyetini kat kat arttırır.

"Tercuman-ı İsm-i A'zam" duasında, Allah’ın değişik isimleri şefaatçi kılınarak cehennem ateşinden Rahman’a sığınmak vardır. Bu duanın sabah ve ikindi namazlarından sonra okunması ayrı bir tevafuk özelliğine sahiptir. Çünkü, Kur’an’da  yer alan,

“Allah, o adamı ötekilerin kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu. Firavun ailesini de azabın en beteri kuşattı. Sabah-akşam, ateşe arz olunurlar. Kıyamet koptuğu gün de şöyle denir: 'Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun!' "(Mümin, 40/)

mealindeki ayette, kabir/berzah aleminde kâfirlerin sabah ve akşam ateşe atıldıklarına işaret edilmektedir.  Onun için bir Tercüma-ı İsm-i A'zam ile o vakitlerde dua edip ateşten Allah’a sığınmak, inanan insanlar için çok önemli bir münacattır.

İsm-i A'zam duası da diğer namazlardan sonra okunmak suretiyle, ilgili isimler şefaatçi yapılarak Hz. Peygamber (a.s.m)’e özel dua olan salavat getirilmekte ve o alemlere rahmet olan Efendimiz (a.s.m) de ilahî rahmete kavuşmak için bir vesile yapılmaktadır.

İsm-i A'zam, Allah’ın bütün esmâ-i hüsnasının mânâsını içinde toplayan ismi.En büyük isim. Â'zam,“en büyük, en ulu, en azim” demektir. Buna göre, ism-i â'zam, “ilâhî isimler arasında bütün isimleri ihtiva eden en kapsamlı isim” demek olur. Hangi ismin ism-i â'zam olduğu kesinlikle bilinmemektedir. Bu ismin gizli bırakılmasının hikmet, bütün isimlerin, ism-i â'zam olabileceği ihtimaliyle zikredilmelerini teşviktir.

Ramazanda Kadir Gecesi'nin, cuma gününde duaların kabul saatinin,.. bu hikmet için gizli kaldığı gibi, ism-i â'zam da isimler içinde gizli kalmıştır.

Ayrıca her ismin de azamî bir mertebesi vardır ve evliyanın ism-i â'zamı farklı görmeleri, kendilerinin mazhar oldukları esmânın farklı oluşuyla izah edilir.  Bu nedenle her ismin de â'zamî bir mertebesi var ki, o mertebe ism-i â'zam hükmüne geçiyor. Evliyaların ism-i â'zamı ayrı ayrı bulması bu sırdandır. Bu açıdan ism-i â'zam herkes için bir olmaz; belki ayrı ayrı oluyor. Meselâ, İmam-ı Ali (Radıyallahu Anh) hakkında Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl, Kuddûs, altı isimdir. Ve İmam-ı Âzam'ın ism-i â'zamı; Hakem, Adl, iki isimdir. Ve Gavs-ı Âzam'ın ism-i â'zamı; Yâ Hayy'dır. Ve İmam-ı Rabbânînin ism-i â'zamı; Kayyûm ve hâkezâ, pek çok zatlar daha başka isimleri ism-i â'zam görmüşlerdir. (Nursi, Lem'alar, Otuzuncu Lem'a)

Diğer taraftan, her ismin tecellî yönünden “azamî bir mertebesinin” bulunduğunu bildirir. Örneğin, bir zerrenin yaratılışındaki Hâlık isminin tecellîsi ile bütün âlemin yaratılışındaki Hâlık isminin tecellîsi arasındaki fark, işte bu mertebe farkıdır ki, bunlardan ikincisi azamî mertebede bir tecellîyi ifade etmektedir.

Hazret-i Ali'nin (r.a.) "Ercûze" namında bir kasidesi Mecmuatü'l-Ahzab'da vardır. İsm-i â'zamı altı isimde zikrediyor. İmam-ı Gazâlî onu "Cünnetü'l-Esmâ" namındaki risalesinde, Hazret-i Ali'nin zikrettiği ve ism-i â'zamın muhîti olan o esmâ-i sitteyi şerh ve hassalarını beyan etmiştir. O altı isim de Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl, Kuddûs'tur."

İSM-İ Â'ZAM DUASI

Bismillâhirrahmânirrahiym.

"Yâ Cemîlu Yâ Allâh
Yâ Karîbu Yâ Allâh
Yâ Mücîbu Yâ Allâh
Yâ Habîbu Yâ Allâh
"

 "Yâ Raûfu Yâ Allâh
Yâ Atûfu Yâ Allâh
Yâ Ma’rûfu Yâ Allâh
Yâ Latîfü Yâ Allâh
"

"Yâ Azîmü Yâ Allâh
Yâ Hannânü Yâ Allâh
Yâ Mennânü Yâ Allâh
Yâ Deyyânü Yâ Allâh"

"Yâ Subhânü Yâ Allâh
Yâ Emânü Yâ Allâh
Yâ Bürhânü Yâ Allâh
Yâ Sultânü Yâ Allâh"

"Yâ Müste'ânü Yâ Allâh
Yâ Muhsinü Yâ Allâh
Yâ Mütealü Yâ Allâh
Yâ Rahmânü Yâ Allâh"

"Yâ Rahîmü Yâ Allâh
Yâ Kerîmü Yâ Allâh
Yâ Mecîdü Yâ Allâh
Yâ Ferdü Yâ Allâh
"

"Yâ Vitru Yâ Allâh
Yâ Ehadü Yâ Allâh
Yâ Samedü Yâ Allâh
Yâ Mahmûdu Yâ Allâh"

"Yâ Sadıka'l-va’di Yâ Allâh
Yâ Aliyyü Yâ Allâh
Yâ Ganiyyü Yâ Allâh
Yâ Şâfî Yâ Allâh
"

"Yâ Kâfî Yâ Allâh
Yâ Muâfî Yâ Allâh
Yâ Bâkî Yâ Allâh
Yâ Hâdî Yâ Allâh"

"Yâ Kâdiru Yâ Allâh
Yâ Sâtiru Yâ Allâh
Yâ Kahhâru Yâ Allâh
Yâ Cebbâru Yâ Allâh
"

"Yâ Gaffâru Yâ Allâh
Yâ Fettâhu Yâ Allâh
"

"(Eller açılır) Yâ rabbe's-semâvâti ve'l-ard, yâ zelcelâli ve'l-ikrâm. Es’elüke bi hakkı hâzihi'l-esmâi küllihâ en tüsâlliye alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, verham Muhammeden kemâ salleyte ve sellemte ve bârekte ve râhimte ve terahhamte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhime fil alemin. Rabbenâ inneke hamîdun mecid. Birâhmetike yâ erhâme'r-râhimin. Velhamdü lillâhi rabbi'l-âlemin." denir.

İsm-Â'zam Duâsından Bir Bölümün Anlamı:

"Ey eşsiz ve sonsuz güzellik sahibi Allah!
Ey  her şeye her şeydan daha yakın olan Allah! 
Ey duâ ve ihtiyaçlara cevap veren Allah!
Ey kullarının gerçek sevgilisi olan Allah! "

"Ey sonsuz şefkat sahibi olan Allah!
Ey merhameti nihayetsiz olan Allah!
Ey kâinat çapında varlığı tanınmış olan Allah!
Ey yarattıklarına karşı lütufları çok olan Allah! "

"Ey sonsuz büyüklük sahibi olan Allah!
Ey kullarına karşı pek çok acıyan Allah!
Ey bütün varlıklara iyilikte bulunan Allah!
Ey amellerin karşılığını en güzel şekilde veren Allah!"

()

"Ey göklerin ve yerin Rabbi, ey celâl ve ikram sahibi!  Bütün bu isimlerin hakkı için, senden İbrâhim’e ve İbrâhim’in âline salât, selâm, bereket, rahmet ve pek çok şefkat ihsan ettiğin gibi, Efendimiz Muhammed’e ve Muhammed’in âline bütün âlemlerde salât ve merhamet ihsan etmeni diliyorum. Rabbimiz! Şüphesiz sen övgüye en lâyık olan Hamîd ve şânı yüce olan Mecîd’sin. Bunu sonsuz rahmetinle yap, ey merhamet edenlerin en merhametlisi! Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur."

TERCUMAN-I İSM-İ Â'ZAM DUASI

Bismillâhirrahmânirrahiym

"Subhaneke ya Allâh, tealeyte yâ Rahmân, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Râhîm, tealeyte yâ Kerîm, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Hamîd, tealeyte yâ Hakîm, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Mecid, tealeyte yâ Melik, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Kuddüs, tealeyte yâ Selâm, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Mü’min, tealeyte yâ Müheymin, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Âziz, tealeyte yâ Cebbâr, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Mütekebbir, tealeyte yâ Hâlık, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Evvel, tealeyte yâ Âhir, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Zâhir, tealeyte yâ Bâtın, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Bâri, tealeyte yâ Musâvvir, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Tevvâb, tealeyte yâ Vehhâb, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Bâis, tealeyte yâ Vâris, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Kâdim, tealeyte yâ Mukim, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Ferd, tealeyte yâ Vitr, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Nur, tealeyte yâ Settâr, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Celil, tealeyte yâ Cemil, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Kâhir, tealeyte yâ Kâdir, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Melik, tealeyte yâ Muktedir, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Alim, tealeyte yâ Âllâm, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Aziym, tealeyte yâ Gâfur, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Hâlim, tealeyte yâ Vedud, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Şehid, tealeyte yâ Şâhid, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Kebir, tealeyte yâ Müteâl, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Nur, tealeyte yâ Lâtif, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Semi', tealeyte yâ Kefil, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Kârib, tealeyte yâ Bâsiyr, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Hâk, tealeyte yâ Mübin, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Râuf, tealeyte yâ Râhiym, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Tâhir, tealeyte yâ Müteâhhir, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Mücemmil, tealeyte yâ Mufâddil, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Müzhır, tealeyte yâ Mün’im, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Deyyân, tealeyte yâ Sultân, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Hannân, tealeyte yâ Mennân, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Ehad, tealeyte yâ Samed, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Hayy, tealeyte yâ Kayyum, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Adl, tealeyte yâ Hakem, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân

Subhaneke ya Ferd, tealeyte yâ Kuddûs, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân."

"(Eller açılır) Subhâneke âhiyyen şerâhiyyen tealeyte lâ ilâhe illâ ente ecirnâ ve ecir üstâdenâ ve vâlideynâ ve rufekâenâ ve âkribâenâ ve ahbâbene'l-mü’minîne'l-muhlisîyne mine'n-nâr ve min külli nâr (eller aşağıya çevrilir) vahfaznâ minşerri'n-nefsi ve'ş-şeytan ve min şerri'l-cinni ve'l-insân ve min şerri'l-bid’âti ve'd-dalâleti ve'l-ilhâdi ve't-tuğyân (eller yukârı çevrilir) bi âfvike yâ Mücir, bi fadlike yâ Gaffâr, bi rahmetike yâ erhame'r-râhimîn. Allâhumme edhilne'l-cennete mea'l-ebrâr, bişefâati nebiyyike'l-muhtar. Amîn ve'l-hamdülillâhi rabbi'l-âlemin."

Tercüman-ı İsm-i Âzâm Duasının Bir Bölümünün Anlamı

Bismillahirrahmanirrahim

Gözlerindeki detayı fark edenler fotoğraf çektiriyor! Annesi farklı olsun diye dua etmiş

Kahramanmaraş'ta tezgahtarlık yapan Mehmet Eser, iki gözündeki 3 farklı renkle dikkat çekiyor. Doğuştan sol gözü kahverengi ve mavi, sağ gözü ise yeşil olarak dünyaya gelen Eser, görenlerin ilgi odağı oldu.

ANNESİ DUA ETMİŞ

Annesinin "oğlum olursa farklı olsun" diye dua ettiğini söyleyen Eser, "Annemin ilk önce 4 kızı olduğu için erkek evladının da olmasını beklemiş. Annem duasında, 'Evlatlarımdan oğlum olursa kızlardan farklı olsun' diye dua etmiş" dedi.

Eşine az rastlanır! Gözleri doğuştan 3 renk

VAN KEDİSİNE BENZETİYORLAR

İlgi çekmekten memnun olduğunu söyleyen Mehmet Eser, "Gözlerim renkli, abimin de saçı beyaz olmuş. Sol gözüm kahverengi ve mavi, sağ gözüm ise yeşil. Van kedisi olduğumu söyleyen çok oluyor. Kızlar ve çocukların da dikkatini çekiyor. Özellikle ilkokul hocam en ön sıraya oturturdu beni gördüğünde mutlu olduğunu söylerdi" dedi.

Eşine az rastlanır! Gözleri doğuştan 3 renk

GÖRME KAYBI ARTINCA MALULEN EMEKLİ OLDU

yılından sonra görme rahatsızlığında oluştuğunu da ifade eden Eser, "Görme kaybım, yüzde 36'dan yüzde 70'lere çıkınca malulen emekli oldum. Göz tabakası incelmesi varmış ve nakil olması lazım deniliyor ama kendi ihtiyacımı karşılıyorum. Çok şükür bu şekilde yaşıyorum" diye konuştu.

Kaynak: İHA

Son Dakika›Yerel›Gözlerindeki detayı fark edenler fotoğraf çektiriyor! Annesi farklı olsun diye dua etmiş - Son Dakika

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası