Bizans döneminde şehrin su ihtiyacını gidermek için inşa edilen Yerebatan Sarnıcı hiç şühpesiz İstanbulun en özel tarihi mekanlardan. Yerebatan Sarnıcına uğramayan bir Sultanahmet gezisi düşünülemez bile. Bir Aya Sofya ya da Topkapı Sarayı kadar tarihe yön vermiş bir mekan olduğunu söylenemez ama bu yıllık yapının o kadar mistik ve etkileyici bir ambiyansı var ki kesinlikle atlamamak gerekir. Biliyoruz, Sultanahmet gezileri oldukça yorucu olabiliyor, sakın pes edip Yerebatan Sarnıcını pas geçmeyin. Söz veriyoruz ki İyi ki ısrar etmişsiniz diyeceksiniz. Zaten diğerlerinden farklı olarak, hızlıca gezilebilen bir yer.
Bu yazımızda hem Yerebatan Sarnıcının tarihi ve mimarisine dair bilgileri, hem de hakkındaki efsaneleri bulacaksınız. Ayrıca ziyaretine gidecekler için de gezi rehber niteliğindeki notlarımızı topladık.
Not: Yerebatan Sarnıcında zaman zaman akustik dinletiler düzenleniyor. Bilet bulursanız sakın kaçırmayın.
Index
Yerebatan Sarnıcı, Bizans İmparatoru I. Justinianus () tarafından, imparatorluk ikametgahı Büyük Sarayın ve bölgedeki diğer yerlerin su ihtiyacını karşılamak için yaptırılmış. Aslında ondan önce I. Constantinos tarafından aynı yerde zaten bir sarnıç varmış. Fakat o sarnıç, bölgede çıkan bir yangın sonrası büyük hasar görmüş. I. Justinianus, yanan sarnıcı onarıp genişletmiş ve günümüze gelen sarnıcı oluşturmuş. Sarnıcın suyu da Bozdoğan Kemeri ve başka su kemerleri ile Belgrad Ormanından getiriliyormuş.
x 70 ölçülerinde olan ve metrekareye yayılan sarnıç, her sırada 28den 12 sütun dizisi olmak üzere toplam sütundan oluşuyor. Yaklaşık ton su depolama kapasitesine sahip olan sarnıcın içi oldukça görkemli, geniş ve bol sütunlu olduğundan, sarnıç zamanla “Yerebatan Sarayı” olarak adlandırılmış.
Bizans Dönemi sonrası sarnıç kapatılmış ve yüzyıllar boyunca kaderine terk edilmiş şekilde kalmış. Üzerine evler yapılmış. Daha sonra Osmanlılar buradaki su durgun olduğu için (çünkü makbul olan akan su) sarnıcı yalnızca Topkapı Sarayı’nn bahçesini sulamak gibi işlerde kullanmış. Sarnıç, III. Ahmet ve II. Abdülhamit dönemlerinde onarım görmüş. larda sarnıcın üzerine kurulmuş evler temizlenmiş, de 3 yıl sürecek olan temizleme ve onarım çalışmaları başlatılmış. Bugün sarnıcın sularında yaşayan aynalı sazan balıkları (lü yıllardan kalan kaynaklarda da sarnıçta balıkların varlığından söz ediliyor.) da işte o zaman sarnıca eklenmiş. yılına gelindiğinde ise belediye sarnıca gezi platformu da ekleyerek onu ziyarete açmış.
Yerebatan Sarnıcı oldukça geniş bir alana yayılıyor, hakkını vererek gezmesi ortalama 45 dakika kadar sürüyor.
Yerebatan Sarnıcı, Kültür Bakanlığı’na bağlı değil bu nedenle Müzekart burada geçmiyor.
Online bilet satışı var. Hem Passodan hem de Radar İstanbul uygulamasından alabiliyorsunuz. Kapıdan bilet almaya kalkarsanız uzun bir sıra beklemek durumunda kalırsanız. Bizce her zaman online olarak alın.
8 yaşından küçük çocuklar hiçbir ücret ödemeden giriş yapabiliyor.
Sarnıç içinde karşınıza çıkan küçük kulübede görevliler var ve sesli rehber konusunda yardımcı oluyorlar. Sesli rehberler buradaki gezinizi öylesine yürümekten çok daha anlamlı hale getirecektir.
Yerebatan Sarnıcı, haftanın her günü ziyarete açık. Saat arasında her gün gidebilirsiniz. Tek istisna dini bayramların birinci günlerinde oluyor ve sarnıç ilk gün saat ’da açılıyor.
-Heykel Sergisi: Yerebatan Sarnıcı İBB tarafından restore edilip açıldığında içeride bir de heykel sergisi oluşturuldu. Bizce sarnıcın mistik atmosferine çok yakışmış bir sergi olmuş. Yukarıya sergiden birkaç fotoğraf da bıraktık.
Işıklandırma: Sarnıcın mistik havasını korumak ve içerideki sanat eserlerine vurgu yapmak için olsa gerek içerisi oldukça loş bırakılmış, bu da sütunlardaki bazı motifleri görmeyi zorlaştırıyor. Bu konuda bizim yazımız yol gösterici olacaktır. Fakat telefon ile fotoğraf çekmek oldukça zor.
Islak Platform: Bahsettiğimiz yapı bir sarnıç olunca içinde bolca su olması da normal. Sarnıç ziyaretçileri gezi platformunda yürüdüğünden suyla bir temasta bulunmuyor fakat bu platformun ıslak olduğuna da ara ara şahit olabilirsiniz. Hatta tavandan damlayan suları görürseniz de şaşırmayın. Bunun nedeni sarnıçta buharlaşan suların yeniden yoğunlaşması. Bu yüzden yazın buharlaşma daha fazla olduğu için tavandan daha fazla su damlıyor, haliyle yürüme platformu da ıslanıyor. Altı kaymayan ayakkabılar giymenizde fayda var.
Nem: Az önce bahsettiğimiz buharlaşma, mekanda inanılmaz bir nem yaratıyor. Bu nedenle de nemli ortamlarda nefes alma zorluğu çekenleri uyarmakta da fayda görüyoruz.
Su Seviyesi: Yerebatan Sarnıcındaki su seviyesi kimi zaman restorasyon çalışmaları nedeniyle kasti olarak düşürülebiliyor. Böyle bir döneme denk gelirseniz hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz. Zira tarihi bir su sarnıcını gezerken insan içinde su da görmek ve gelenekselleştiği üzere suya para atarak dilek dilemek istiyor. O nedenle gitmeden önce telefon edip sarnıcın su seviyesi hakkında son durumu hakkında bilgi almanızı tavsiye ederiz. Çünkü bazen tamamen boşaltılmış bile olabiliyor. Özellikle de turist arkadaşınızı götürecekseniz, kesinlikle sorun çünkü sonrasında ballandıra ballandıra anlattığınız Yerebatan Sarnıcı içinde su faktörü eksik olunca beklentileri karşılamayabiliyor.
Dilek Dilemek: Suda bozuk paralar göreceksiniz. Bunlar ziyaretçilerin attıkları dilek paraları. Siz de buraya geldiğinizde suya para atıp dilek dileyebiliyorsunuz. Bu paraların ara sıra görevliler tarafından toplanarak sarnıcın kasasına konulduğu söyleniyor tabii kesin mi bilemiyoruz.
Sarnıcın içinde her biri dokuz metre yüksekliğinde olmak üzere toplam tane sütun var. Gezerken mimari açıdan çeşitlilik fark edebilirsiniz. Bu da o dönemin eski yapılarından devşirilmiş farklı farklı sütunların Yerebatan Sarnıcı’nda bir araya getirilmesinden kaynaklanıyor. Bu sütunlardan köşeli ve yivli olan birkaç tanesi dışında tamamı silindir biçiminde. Ayrıca sütunların başlıklarının 98i Korint üslubuna, bir bölümü de Dor üslubuna sahip.
Yerebatan Sarnıcının sütunları arasından hiç şüphesiz en çok merak edilenleri ise altında Medusa Başı bulunan üç sütun. Medusa Başları sarnıç içinde kuzeybatı yönünde ilerleyince köşede, merdivenle inilen iskelenin aşağısında kalıyor. Sütunların altında tepetaklak duran başların görüntüsü size sanki sütunlar yeterince uzun değilmiş de altına ekleme yapılmış hissi verebilir fakat bir Roma yapısından IV. yüzyılda yontulduğu düşünülen bu başların nereden, nasıl getirildikleri tam olarak bilinmiyor. Hal böyle olunca da sütunların gizemli havası korunmuş, işin içine mitoloji de olunca sütunlar iyice ünlenmiş.
Mitolojiden hatırlayacağınız üzere, Medusa yılan başlı bir kadın. Medusaya dair efsanelerin en ünlüsü ise Medusa’nın bir kıskançlığa kurban gittiği yönünde. Efsaneye göre Medusa siyah gözlü, uzun saçlı çok güzel bir kadınmış ve Zeus’un oğlu olan yarı tanrı Perseus ile aşk yaşıyormuş. Perseus’a aşık olan Athena kıskançlıktan Medusa’nın güzelliğini elinden almış, saçlarını da yılana çevirmiş. Bu lanetten sonra Medusa’ya bakmaya cesaret eden her erkek taşa dönüşüyormuş. Perseus daha sonra Medusa’nın başını keserek onun gücüyle birçok düşmanı yenmiş. Diğer efsaneye göre ise üç kardeşten biri olan Medusa, kendisine bakanları taşa çevirme gücüne sahipmiş. İşte bu koruyucu özelliği nedeniyle, Medusa’nın başı Antik Yunandan beri önemli yerleri korumak için kullanılıyormuş.
Dalları budanmış bir ağaç gövdesini andıran ve üzerinde tavus gözü denilen motiflerin olduğu Ağlayan Sütun diğer sütunların aksine ıslak görünüyor ve bu sütunun da Medusa Başlı sütunda olduğu gibi efsaneleri var. Efsaneye göre sütunun üzerindeki bu motifler, Yerebatan Sarnıcı’nın yapım aşamasında çalışan kölelerin çektikleri eziyetlerin bir temsiliymiş. Sütun, sarnıcın orta yerinde bulunuyor. Gövdesindeki deliğe parmağını sokanların dileklerinin gerçekleşeceğine dair de bir halk inancı var. Bu nedenle bu sütuna dilek sütunu da deniyor.
Yerebatan Sarnıcı, Sultanahmet Meydanı’nda yer aldığından yakınlarda Ayasofya, Sultanahmet Cami, Hipodrom gibi görülecek yerler de var. Buraya kadar gelmişken aralarında yürüme mesafesi olan bu yapıları da görmek isteyebilirsiniz. Zaman kalırsa Kapalıçarşı da çok uzak sayılmaz.
Bu tarafa gelmişken Yerebatan Sarnıcından sonra Sultanahmet Meydanının hemen arkasında kalan, Yerebatan Sarnıcına yürüyerek 8 dakika mesafede kalan Şerefiye Sarnıcını özellikle görmenizi tavsiye ederiz. Sarnıç yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından başarılı bir restorasyon çalışması ile düzenlendi ve ziyarete açıldı. Işıklandırması, mistik atmosferi ile çok görülesi bir yer. Yaklaşık yıllık bir geçmişe sahip sarnıç İstanbulun en eski su yapılarından biri. 2. Theodosius ( ) döneminde yapıldığı düşünülüyor. Her gün saatleri arasında ziyarete açık. İçinde derece mapping sistemi de olan sarnıçta her saat başında 10 dakikalık mapping show da oluyor. Konum için tıklayın.
Yerebatan Sarnıcı’nı gezip bir de gelmişken Sultanahmet’e görülecek diğer yerleri de aradan çıkarayım derseniz, karnınız bir hayli acıkacak. Gezinizin sonunda bir şeyler yiyeceğiniz veya mola verip bir kahve içebileceğiniz birkaç mekan önerisi verelim.
Tarihi Sultanahmet Köftecisi nam-ı diğer Selim Usta’nın Yeri, isminden de anlayacağınız üzere meşhur Sultanahmet Köftesi’nin gerçek yeri. ’den işleyen köftecide klasikten şaşmayın, tercihiniz bir porsiyon ızgara köfte yanına piyaz olsun. Burada kredi kartının geçmediğini hatırlatalım. Adres: Alemdar Mahallesi Divan Yolu Caddesi No: 12 Tel: Websitesi ve konum için tıklayabilirsiniz.
Poika Cafe, tramvaydan indiğinizde karşınıza çıkacak ara sokaklardan birinde kalıyor. Zaten hemen dikkatinizi çekecektir çünkü kendisi tüm otantik dokudan farklı olarak modern bir cafe. Kahveleri Petradan, çayları Chadodan. Özellikle tam pencere kenarındaki masada sokağın nabzını tutmak gibisi yok. Burada kahvaltılık veya atıştırmalık sandviç gibi seçenekler de var. Adres: Alemdar, Hacı Tahsin Bey Sk. No:7/A, Fatih Tel: 61 16Konum için tıklayın.
Sarnıca en kolay ulaşım Kabataş-Bağcılar tramvayı çünkü Sultanahmet durağında inince sarnıca kısa sürede yürünebiliyor. Marmaray ile gelecek olanlar Sirkeci durağında indikten sonra Sirkeci tramvay durağından tramvaya binerek Sultanahmet durağında inebilir. Karşıdan vapurla gelecek olanlar Eminönü’nden aynı şekilde tramvaya binebilir ya da buradan kalkan belediye otobüslerini tercih edebilir. Kendi aracınızla gelmek istiyorsanız Eminönü ya da Topkapı Sarayı’nın etrafındaki otoparkları kullanabilirsiniz.
Yerebatan Sarnıcı, Bizans imparatoru I. Justinianus tarafından yılında yaptırılmıştır. 52 Basamaklı taştan bir merdivenle inilen İstanbul’un en büyük sarnıcıdır. Bizans döneminde su deposu olarak kullanılmış ve günümüzde müze olarak kullanılmaktadır. Yazımızda sizlere detaylı bilgiler ile tarihi, yapılışı, hikayesi, içerisinde yer alan eserler ile nerede ve ulaşım bilgilerini sunuyoruz.
İstanbul’da mutlaka görülmesi gereken tüm yerler ile sarnıcın etrafında yer alan önemli yerlere İstanbul’da Gezilecek Yerler yazımızdan ulaşabilirsiniz.
Sarnıç halk arasında Yerebatan Sarayı olarak da bilinmektedir. Bu bölgede eskiden bir Bazilika yer almasından dolayı Bazilika Sarnıcı olarak da bilinir. Bazilika, eski çağlarda kral saraylarına deniliyordu.
Yerebatan Sarnıcı bin ton su kapasitesi bulunuyor. Sarnıcın uzunluğu m olup genişliği ise 70 m’funduszeue.infoda m2 alanı bulunan sarnıç, taştan yapılmış olan 52 basamaklı bir merdivenle inilmektedir.
Adet mermer sütun bulunmaktadır. Sütunların büyük çoğunluğu silindir şeklindedir. Sütunların başlıkları farklı özelliklere sahip olup bir kısmında Corint üslubu bulunurken bir kısmına ise Dor üslubunu yansıtmaktadır.
Sarnıcın duvarları m kalınlığındadır. Duvarları ve zemini tuğla ile döşenmiş olup Horasan harcı ilede kalın bir şekilde sıvanmıştır. Bu harç sayesinde sarnıç su geçirmemektedir.
Sarnıç, doğal veya özel olarak yapılmış ve yağmur sularını biriktirmeye yarayan yeraltında bulunan su deposudur.