nimet bas erdogan iliskisi / Busra Sisman (@pd.busraarsisman) • Фото и видео в Instagram

Nimet Bas Erdogan Iliskisi

nimet bas erdogan iliskisi

История Турции

A

Подробнее

Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1993. Kitâb-i Diyârbakriyya Ak-Koyunlular Tarihi (I. VE II. Cüz) (tıpkıbasımlar), Abû Bakr-i Tihrânî tarafından kaleme alınmıştır. Eser Necati Lugal, Faruk Sümer editörlüğünde hazırlanmıştır. Eserin içeriğinde Osmanlıca dilinde bölümlere de yer verilmektedir.

  • №1
  • 19,15 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1993. Kitâb-i Diyârbakriyya Ak-Koyunlular Tarihi (I. VE II. Cüz) (tıpkıbasımlar), Abû Bakr-i Tihrânî tarafından kaleme alınmıştır. Eser Necati Lugal, Faruk Sümer editörlüğünde hazırlanmıştır. Eserin içeriğinde Osmanlıca dilinde bölümlere de yer verilmektedir.

  • №2
  • 27,74 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

I.B. Tauris, 2022. — 232 p. The veiling and unveiling of women have been controversial issues in Turkey since the late-Ottoman period. It was with the advent of local campaigns against certain veils in the 1930s, however, that women's dress turned into an issue of national mobilisation in which gender norms would be redefined. In this comprehensive analysis of the anti-veiling...

  • №3
  • 1,73 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

Remzi Kitabevi, 1970. — 220 s. Bu eseri okuyanlar, Osmanlı Türkiyesinde müspet ilimlerinin XIX.yüzyıla kadar ancak "Arap ve Fars dillerindeki ilim"in eksik ve bazen de yanlış bir devamından ibaret olup, ne muhteva, ne de metot bakımından "Yunan mucizesi"nin Doğuya geçmesiyle aldığı şekilden ayrı bir şekil olmadığını, ama bu ilimlerin, Batıdan fikir ve metot alarak, yeniliğe doğru...

  • №4
  • 1,18 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

İstanbul: Yeditepe, 2010. — 177 s. Cumhuriyet döneminde demokrasinin işleyişi sık sık darbe lerle kesildi. Aslında bu bizim eski bir geleneğimiz. Osmanlı döneminde de asker birçok defa isyan ederek yönetime müdahale etmiş, Osmanlı padişahlarının yaklaşık üçte biri askerin müda halesiyle değiştirilmişti. Osmanlı İmparatorluğu, kurduğu askeri sistem sayesinde önce Bizans ve...

  • №5
  • 1,23 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

Turkey had the disctinction of being the first modern, secular state in a predominantly Islamic Middle East. In this major new study, Feroz Ahmad traces the work of generations of reformers, contrasting the institution builders of the nineteenth century with their successors, the "Young Turks", engineers of a new social order. Written at a time when the Turkish military has been...

  • №6
  • 1,71 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

Istanbul: İstanbul bilgi üniversitesi yayınları, 2006. — 556 s. Bu kitap, Osmanlı İmparatorluğu ve modern Türkiye tarihiyle uzun süreli bir ilişki sonucu ortaya çıktı. Bir sentez çalışması olduğu için yıllar boyu bana ilham veren akademisyenlerin, önceden düşünmediğim sorularıyla konuyu yeniden değerlendirmeye beni yönelten öğrencilerin omuzları üzerinde durmaktayım.

  • №7
  • 2,75 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

Istanbul: Istanbul Bilgi University Press, 2008. — 300 p. — ISBN-10: 6053990566; ISBN-13: 978-6053990567 Feroz Ahmad focuses on a crucial period of Turkish modernisation; from Young Turks to Turkish Republic and the relationship between the Committee of Union and Progress and Modern Turkey. He traces the works of generations of reformers; engineers of a new social structure, as...

  • №8
  • 5,04 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

Istanbul: Istanbul Bilgi University Press, 2008. — 300 p. — ISBN-10: 6053990566; ISBN-13: 978-6053990567 Feroz Ahmad focuses on a crucial period of Turkish modernisation; from Young Turks to Turkish Republic and the relationship between the Committee of Union and Progress and Modern Turkey. He traces the works of generations of reformers; engineers of a new social structure, as...

  • №9
  • 10,26 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

Istanbul: Bilgi University Press, 2008. — 348 p. — ISBN-10: 6053990574; ISBN-13: 978-6053990574. Feroz Ahmad focuses on a crucial period of Turkish modernisation; from Young Turks to Turkish Republic and the relationship between the Committee of Union and Progress and Modern Turkey. He traces the works of generations of reformers; engineers of a new social structure, as well as...

  • №10
  • 4,63 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

Istanbul: Bilgi University Press, 2008. — 348 p. — ISBN-10: 6053990574; ISBN-13: 978-6053990574. Feroz Ahmad focuses on a crucial period of Turkish modernisation; from Young Turks to Turkish Republic and the relationship between the Committee of Union and Progress and Modern Turkey. He traces the works of generations of reformers; engineers of a new social structure, as well as...

  • №11
  • 9,93 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

Ankara: Atatürk araştırma merkezi, 1999. — 455 s. İçindekiler. Önsöz. Kaynaklar. Giriş. İngiliz işgal dönemi. İngilizlerin güneydoğu anadoluyu fransızlara terketmesi. Fransız işgalimi ilk dönemi. Kuvay i milliye faaliyetleri. Fransız işgalimi ikinci dönemi. Maraş mücadelesinde ermeni faktorü. Sonuç. İndeks. Ekler.

  • №12
  • 25,59 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

Istanbul: Tekin yayinevi, 1979. — 544 s. XIII. asırda Anadolu Türk Cemiyeti: a) Başlıca hatlarıyla içtimai yapı; b) Türk şehir topluluğu; c) Köy topluluğu; d) ilçtisadi düzen Anadolu, Beyliklerı Devri Rum Selçuki Sultanlığı Tahtı tçin Mücadeleler: a) Tahtın boşalması; b) Rum tahtının yeni namzetleri; c) Beyliklerin müstakil olma gayretleri Osman Oğullarının Rum Selçuki Tahtına...

  • №14
  • 19,46 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

Ankara: Türk hava kurumu basimevi isletmeleği, 2015. — 656s. Hilal-i Ahmer'den Kızılay'a kitabımızla Türkiye'nin en eski derneğinin kuruluşundan cumhuriyet dönemine kadarki tarihini yazdıktan sonra, bu çok iyi tanınan kurumun daha yakın tarihine de el atmak kaçınılmaz oldu. Kızılay hakkında bizi ikinci bir yayına Genel Başkan Sayın Dr. Ertan Gönen ve Genel Müdür Sayın Fatih...

  • №15
  • 29,98 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

Выходные данные неизвестны. — 105 с. Аксакал Пертев. Опыт местного самоуправления на примере народных советов г. Фатса (на тур. яз.) Giriş. Yerel Yönetimlerle İlgili Kısa Bir Değerlendirme. İddianamedeki Bazı Suçlamalar. Fatsa Belediye Başkanlığına Aday Oluşum. Seçimlerde Baskı Yaptığım İddiaları. Çamura Son Kampanyası. Fatsa Halk Kültür Şenliği. Belediye Meclisi Üyelerini...

  • №16
  • 673,24 КБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

Ankara, İçişleri Bakanlık Genel Yayın No: 755, 2014. — 272 s. İçindekiler Polis meclisinin faaliyetler ile ilgili belgeler İStanbul dışında polis uygulamlamaları ile ilgili belgeler İlk polis nizamnamesinin hazırlanması ile ilgili belgeler Polis meclisinin icmalı yapışan ve Bab-i-Zaptiye Nakledilmesi ile ilgili belgeler Polis meclisinin faaliyetleri ile ilgili belgeler İstanbul...

  • №17
  • 21,20 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

İstanbul: Gerçek Yayınevi, 1980. — 286 s. İçindekiler Önsöz 1889-1908 Dönemi Olaylar Ve Gelişmeler İt'nin Denetleme İktidarı (1908-13) Abdülhamit'in Tahttan İndirilmesine Değin İt'nin Denetleme İktidarından Atılmasına Değin Mahmut Şevket Paşa'nın Öldürülmesine Değin İt'nin Tam İktidar Dönemi (1913-18) A. Savaşın Başlamasına Değin

  • №21
  • 1,11 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

Türkiye iş bankası kültür yayınları, 2007. — 378 s. Osmanlı Devleti’ne Kadar Türkler Türklerin Üç Yurdu Tarih Çağları Üzerine bir Not Klasik Osmanlı Toplum Düzeni Klasik Osmanlı Düzeninin Değişimi Osmanlı-Türk Kültür Hayatının Bazı Sorunları Tanzimat’a Doğru Sened-i İttifak Yunan İhtilali, Mısır Sorunu 1838 Antlaşması Tanzimat Fermanı Islahat Fermanı ve Yeni Osmanlılar Yeni...

  • №22
  • 2,01 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

Routledge, 2008. — 807 p. How do democratic societies maintain the balance between civil rights and security while continuing the fight on global terrorism? This work raises this issue and presents one country, Turkey, and its struggle to implement laws to combat terrorism and comply with the European Union’s civil rights standards. A collection of materials that reflects the...

  • №24
  • 3,26 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

Haz. Sami Önal. — İletişim, 1998. — 120 s. Ahmet Refik Altınay yani Muzaffer Gökman'ın deyisiyle tarihi sevdiren adam 15.16. Yüzyıldan 19. Yüzyılan sonuna uzanan geniş bir zaman diliminde şehirdeki gündelik hayatı anlatıyor. Eksi İstanbul'da. İlk basımı 1931'de yapılan ve sahaflarda çok aranan kitap bu yeni basımında resimlerle gravürlerle, renkli bir albümle zenginleştirildi. Bu...

  • №27
  • 9,65 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

İstanbul : Türk Tarih Encümeni Külliyatı, 1930. — XVI, 240 s. Hicri on ikinci asır, Türklerin garp medeniyetini idrak ve kabule temayül gösterdikleri bir asırdır. Bu asırda, Avrupa elçileriyle diplomatik müzakereler yapılmış, garbe yaklaşmak ve garbin ilim ve medeniyetinden istifade etmek fikirleri türkiye'de uyanmaya başlamıştır. İstanbul'da matbaa açılması, Yalova'da kağıt...

  • №28
  • 14,07 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

Sad. Mehmet Yaman. — İstanbul: Özel Baskı, 1994. — 118 s. Önsöz . Tarihçi Ahmet Refik'in Yaşam Öyküsü. Osmanlı Devrinde Rafizîlik ve Bektâşîlik (1558-1591). Belgeler. Seydigazi Işıklarının Yola getirilmesine Dâir. Karesi ve Biga Sancaklarında Çırpan-oğlu’nun Softalarla Beraber İsyan Ettiğine Dâir. Mevlâna Cercan ile Mevlâna Hayrettin'in İstanbul'a Getirilmelerine Dâir....

  • №29
  • 3,59 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

Palgrave Macmillan, 2004. — 224 p. Altinay examines how the myth that the military is central to Turkey's national identity was created, perpetuated, and acts to shape politics. Tracing how the ideology of militarism is maintained and its implications for ethnic and gender relations, she considers the challenges facing Turkey as it moves from being a plural to a pluralistic...

  • №30
  • 1,63 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

Syracuse University Press, 2022. — 176 p. What accounts for the regression of Turkey’s stature from a “model” country to one riddled with state crisis and conflict? Unable to adapt to the challenges of the era and failing to respond to ethnic and multicultural political demands for reform, the Turkish state has resisted change and stuck to its ideological roots stemming from...

  • №31
  • 7,11 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

Routledge, 2014. — 239 p. The Formation of Kurdishness in Turkey examines political violence, the politics of fear and the Kurdish experience of pain through an analysis of life stories, personal narratives and testimonies of Kurdish subjects in contemporary Turkey. It traces the physical and psychological impacts of the war between the state security forces and the PKK...

  • №32
  • 728,48 КБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

Ufuk Kitap, 2006. — 287 s. Sunuc Son altın ok "Sen sükût ettin, sükût etti siper" Abdülhamid'i anlamak Abdülhamid kimdir? Abdülhamid'in bir entelektüel olarak portresi Bir halk adamı II. Abdülhamid'in insan yüzü Insan Abdülhamid'in saklı yüzü Abdülhamid nasıl çalıĢırdı? Sherlock Holmes, fotoğraf, kitap ve çömlek! Sultan Abdülhamid ve musiki zevki Abdülhamid'in meslek ve...

  • №35
  • 3,68 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

London: Arthur Baker, Ltd. 1932. — 352 p. The Study of A Man Cruel, Bitter, Iron-Willed, who Overthrew the Sultan in 1908, Batteled the British Empire off Gallipoli in 1915, Chased the Greeks into the Sea at Smyrna in 1922, Harried the Victorious Allies out of Constantinople in 1923, Destroyed the Power of the Caliph in 1924, Hanged the Entire Opposition in 1926 and by 1932 Had...

  • №36
  • 8,03 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

Routledge, 2016. — 278 p. Mustafa Kemal was known both as a vicious dictator and the iron-willed creator of modern Turkey however little was known about him and he was viewed as an enigma by many. Originally published in 1932, Armstrong delves into Kemal’s career and personal life in great detail showing how he moved between revolutionary, soldier and politician whilst also...

  • №37
  • 2,44 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

London: I.B. Tauris, 2004. — 293 p. — ISBN: 1-86064-426-0. The authors trace the emergence of Atatürk and Reza Shah through the constitutional revolutions in Iran and the Ottoman Empire, which led to the introduction of European social models, the establishment of dictatorship and of secularist reforms. This produced in both Turkey and Iran highly authoritarian, nationalist,...

  • №40
  • 1,28 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

Konya: Selçuk Üniversitesi, 2010. — 199 p. Атасевер Абдулла. Социализм и национально-освободительное движение Турции (на тур. яз.) İçindekiler: Giriş. Milli mücadele dönemine kadar Anadoluda sosyalizmin gelişimi. Milli mücadele döneminde sosyalizm. Türk sosyalizmi ve din: İlk yıllarından milli mücadele dönemine kadar. Sonuç. Ekler.

  • №41
  • 1,19 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

Istanbul:Pozitif Yayınları, 2012. — 225s. Biz Osmanlı İmparatorluğu’nun son çocuklarıyız. Biraz büyüyüp kendimize geldiğimiz zaman memleket sınırlarının bir ucu Adriyatik, bir ucu Fars Körfezi kıyılarındaydı. Rüştiye Mektebi’nde okuduğumuz coğrafya kitabına göre ülkemiz daha da büyüktü. Mısır ve Sudan, Bulgaristan Prensliği, Bosna ve Hersek sınırlarımız içindeydi. Henüz Tuna’lar,...

  • №42
  • 4,57 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

İstanbul : Cilt Bayrak Matbaası, 2007. — 315 s. Oğuzları batıya doğru iten iki gerçek neden vardı.Bunlardan birincisi verimli ve geniş otlaklar bulmak üzere kendilerine yurt aramaları,ikincisi ise göç dalgalarının birbirlerini itelemeleridir. İşte Sultan Sancar dönemindeki Oğuz İsyanının bu iki gerçek nedenden dolayı ortaya çıktığı ve her zamanki gibi daha batıya göç etme sonucunu...

  • №45
  • 5,36 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

Bilgi Yayunevi, 1975. — 275s. Mondros Mütarekesinin Uygulanışı ve Sonuçları Türk Halkının Durumu Millt Mücadelenin Başlaması Büyük Millet Meclisinin Açılışı Padişah ve Osmanlı Hükümetlerinin Davranışı İç Ayaklanmalar Düzenli Ordu Kurulması ve Karşılaşılan Güçlükler Asker Kaçakları Sorunu Hiyanet-i Vataniye Kanununun Çıkarılışı Hiyanet-i Vataniye Kanunu Kanunun Önemi Kanunun...

  • №46
  • 5,80 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

İstanbul: Remzi kitabevi, 2018. — 533 s. Izmİr ve Sonrası Zaman Çok Şeylere Gebeydi Padişahlığın Sonu Büyük Hesaplaşma Cumhuriyet Laik Devlete Doğru ihtilâflar ve önder Kadro Batı Kanunlarına, Batı Düzenine Yöne Pusu Tur Tarnamlamyor Tek Adam Konuşuyor Harfler Değişiyor Yeni Devletin Dış Münasebetleri (Dünyaya Açılış) Yan Sömürge Ekonomisinden Milli Ekonomiye Yöneliş

  • №47
  • 11,12 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

Cornell University Press, 2015. — 212 p. How do insurgents and governments select their targets? Which ideological discourses and organizational policies do they adopt to win civilian loyalties and control territory? Aysegul Aydin and Cem Emrence suggest that both insurgents and governments adopt a wide variety of coercive strategies in war environments. Zones of Rebellion...

  • №48
  • 2,30 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

Literatür Yayıncılık, 1994. — 190 p. Nasıl Müslüman olduğumuzu genellikle sormadık kendimize. Çünkü İslamiyet'i "din ve hidayet aşkıyla", kendiliğinden benimsediğimiz yolunda koşullandırılmıştık. Oysa doğruyu aradığımızda, Müslümanlaştırılma tarihimizin, insanı irkilten bir vahşet süreci olduğu soğuk gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Resmi ve geleneksel söylemse, bu gerçeği ısrarla...

  • №49
  • 17,62 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

Ankara: TBMM Basımevi, 2015. — 306 s. Bu eseri Meclisimizle ilgili akademik çalışma yapanlar başta olmak üzere, milletvekillerinin, yasama çalışanlarının ve dil bilimcilerin yararlanabileceği bir kaynak olarak nitelendiriyorum. Bu çalışmanın Tutanak Hizmetleri Başkanlığımızca hazırlanmasını da İdari Teşkilatımızın özellikle araştırmaya ve üretmeye yönelik yürüttüğü çalışmaların...

  • №50
  • 40,58 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

New York: Tauris, 2010. — 251 p. — ISBN: 978-1-84885-263-1. Kemal Ataturk's Republic of Turkey was set up in 1923 as a secular state, sweeping political, social, cultural and religious reforms followed. Islam was no longer the official religion of the state, the Sultanate was abolished and all Turkish citizens were declared equal without reference to religion. But though, in...

  • №51
  • 1,81 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано
B

Подробнее

Routledge, 2021. — 259 p. — ISBN 978- 1- 003- 09863- 8. Turkey’s new presidential regime, promoted and shaped by the Justice and Development Party (AKP), has become a global template for rising authoritarianism. Its violence intensifi es the exigency for critical analysis. By focusing on neoliberal authoritarian, hegemonic and Islamist aspects, this book sheds light on long-...

  • №52
  • 20,08 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

I.B. Tauris, 2021. — 248 p. Nineteenth-century Istanbul was an intellectual hub of rich discussions about Islam, in which leading reformists had a significant role. Turkey today appears to be an intellectual vacuum to anyone searching for ongoing critical engagement with Islam. The main purpose of this book is to adjust this view of Turkey by showcasing the modern Turkish...

  • №53
  • 1,80 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

Asam, 2001. — 145 s. İçindekiler Önsöz Alman gözüyle Türkiye "İslâm düşmanlığımı, ırkçılık mı? Etnosantrik tarih romantizmi. "Uzman"ların efsaneleri "Etnisite", "etnik gruplar" ve ulus Lâikler, Müslümanlar, Alevîler" "Müslümanlar" İslâm ve hilâfet Alman oryantalizminin gözüyle İslam ve Müslüman Alman oryantalizminin gözüyle Türk ve Türk kültürü Almanya ve "Kürt sorunu" Almanya...

  • №54
  • 1,25 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2000. — 157 p. Баливе Мишель. Шейх Бедреддин, религиозная мистика и социальный протест (на тур. яз.) İçindekiler: Bedreddin Hareketinin Kökenleri: 13. Yüzyılda Anadolu Selçuklu Sultanlığında Tasavvuf ve Evrenselcilik. Simavnalı Şeyh Bedreddin, Ortaçağ Osmanlı Sultanlığında Tasavvuf ve Evrenselcilik. Osmanlı Dünyasında Şeyh Bedreddinin Manevi...

  • №56
  • 5,95 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

Yeditepe Yayınevi, 2010. — 601s. Bu eserde Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Amerikalı misyonerlerin tarihi birinci ağızdan, Amerikan Misyonerler Heyetinin Sekreteri tarafından kaleme alınmıştır. Eser, misyonerlerin Osmanlı'ya nasıl geldiklerini, nasıl çalıştıklarını, Mardin'den İzmir'e, Arapgir'den Tarsus'a, Halep'ten Kudüs'e kadar nasıl okullar, hastaneler açtıklarını, matbaalar...

  • №58
  • 1,06 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

Подробнее

Beykoz Lojistik Meslek Yüksekoku, 2016. — 449 s. Bu kitap, Atatürk Dönemi Dâhiliye Vekâleti ile mülki ve mahalli idareler yapı-lanmasını konu almaktadır. Çalışma, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Reisi-cumhur” olarak devletin başında olduğu, 1923-1938 yılları arası dönemi kap-samaktadır. Bu yüzden Cumhuriyet Dönemi İçişleri Bakanlığı ile mülki ve mahal-li idareler tarihine bir giriş...

  • №59
  • 3,72 МБ
  • добавлен
  • описание отредактировано

1 Azərbaycan Respublikası Ədliyyə Nazirliyi Mətbu nəşrlərin reyestrinə daxil edilmişdir (Reyestr 3378) AZƏRBAYCAN MİLLİ ELMLƏR AKADEMİYASININ RƏYASƏT HEYƏTİ TÜRKOLOGİYA Beynəlxalq elmi jurnal Международный научный журнал International scientific journal 1970-ci ildən nəşr olunur Издаётся с 1970 года Published since 1970 İldə 4 dəfə çıxır Выходит 4 раза в году Published quarterly "Türkologiya" jurnalı MLA (Müasir Dil Assosiasiyası) Beynəlxalq Biblioqrafiya indeksli, Nyu-York, ABŞ The Journal of "Turkology" indexed in the MLA(Modern Language Association) İnternational Bibliography, New York/USA Журнал Тюркология с международным библиографическим индексом MLA (Современная языковая ассоциация), Нью-Йорк, США 3 İYUL-AVQUST-SENTYABR BAKI 2017

2

3

4

5 T Ü R K O L O G İ Y A İÇİ N D Ə K İ L Ə R KLASSİK İRS PORTRETLƏR Nasimxan Rahmanov (Özbəkistan). Əbülqazi Bahadur xan, türkcənin qoruyucusu DİLÇİLİK Məhəbbət Mirzəliyeva (Azərbaycan), Kamilə Vəliyeva (Azərbaycan). Frazeoloji semantika və maşın tərcüməsi sistemində frazeoloji lüğətlərin tərtibi prinsipləri ƏDƏBİYYAT VƏ FOLKLOR Osman Fikri Sərtqaya (Türkiyə). Əhməd Cavad Axundzadənin Qara dəniz şeiri Ketevan Lortkipanidze (Gürcüstan), Vüsalə Talıbova (Türkiyə). Etnik xüsusiyyətlər daşıyan türk atalar sözləri YAZILI ABİDƏLƏR Aleksandr Bondarev (Rusiya). Kitabi-Dədə Qorqud : eposun estetikası və romanın etikası MİFOLOGİYA Han Vu Çoi (Cənubi Koreya). Koreya dilində altaycadan gəlmə şamanizm ünsürləri MÜZAKİRƏ Firudin Cəlilov (Azərbaycan). Lemni yazısının mənşəyi hara aparır? TÜRKOLOJİ MƏRKƏZLƏR Sofiye Niyentimp (Almaniya). Almaniyada türkologiya REDAKSİYAYA MƏKTUB Mehman Musaoğlu-Musayev, Fatih Kirişçioğlu, İbrahim Dilək, Tümən Somuncuoğlu (Türkiyə). Türkiyədən baxışlar RESENZİYALAR Abid Tahirli (Azərbaycan). Vilayət Quliyev. Füyuzat in iki yazarı Orxan Baldanə (Türkiyə). Leyla Karahan. Türklük Biliminin Ulu Çınarı Zeynep Korkmaz Armağanı İmanyar Quliyev (Azərbaycan). Mustafa Argunşah, Galip Güner. Codex Cumanicus

6 İÇİNDƏKİLƏR ELMİ HƏYAT Xronika PERSONALİA Zeynəb Qorxmaz NEKROLOQLAR Dmitri Nasilov Semih Tezcan

7 T Ü R K O L O G İ Y A С О Д Е Р Ж А Н И Е КЛАССИЧЕСКОЕ НАСЛЕДИЕ ПОРТРЕТЫ Насимхан Рахманов (Узбекистан). Абульгази Бахадур хан, хранитель турецкого языка ЯЗЫКОЗНАНИE Махаббат Мирзалиева (Азербайджан), Камиля Велиева (Азербайджан). Принципы составления фразеологических словарей в системе фразеологической семантики и машинного перевода 14 ЛИТЕРАТУРА И ФОЛЬКЛОР Осман Фикри Серткая (Турция). Стихотворение Ахмеда Джавада Ахундзаде «Кара дениз» Кетеван Лорткипанидзе (Грузия), Вусала Талыбова (Турция). Тюркские пословицы, охватывающие этнические особенности. 31 ПИСЬМЕННЫЕ ПАМЯТНИКИ Александр Бондарев (Россия). «Китаби Деде Коркуд»: Эстетика эпоса и этика романа. 38 МИФОЛОГИЯ Хан Ву Чой ( Южная Корея). Признаки алтайского шаманизма в корейском языке. 46 ОБСУЖДЕНИЯ Фирудин Джалилов (Азербайджан). Куда ведет происхождение Лемносских надписей? ТЮРКОЛОГИЧЕСКИЕ ЦЕНТРЫ Софи Ньентимп (Германия). Тюркология в Германии ПИСЬМО В РЕДАКЦИЮ Мехман Мусаоглы-Мусаев, Фатих Киришчиоглы, Ибрагим Дилек, Тюмен Сомунджуоглы (Турция). Взгляды из Турции 82 РЕЦЕНЗИИ Абид Тахирли (Азербайджан). Vilayət Quliyev. Füyuzat in iki yazarı.. 94 Орхан Балдане (Турция). Leyla Karahan. Türklük Biliminin Ulu Çınarı Zeynep Korkmaz Armağanı. 99 Иманяр Гулиев (Азербайджан). Mustafa Argunşah, Galip Güner. Codex Cumanicus

8 СОДЕРЖАНИЕ НАУЧНАЯ ЖИЗНЬ Хроника ПЕРСОНАЛИИ Зейнеп Коркмаз НЕКРОЛОГИ Дмитрий Насилов Семих Тезджан.. 112

9 TÜRKOLOGİYA CONTENTS CLASSICAL HERITAGE - PORTRAITS Nasimhan Rahmanov (Uzbekistan). Ebulgazi Bahadur Khan, teh Defender of Turkic LINGUISTICS Mahabbat Mirzaliyeva (Azerbaijan), Kamila Veliyeva (Azerbaijan). The Principals of Compiling Phraseological Dictionaries in the System of Phraseological Semantics and Machine Translation LITERATURE AND FOLKLORE Osman Fikri Sertkaya (Turkey). The Poem of Qara Dəniz ( The Black Sea ) by Ahmad Javad Akhundzade Ketevan Lortkipanidze (Georgia), Vusala Talibova (Turkey). Ethnic Characteristics in Turkish Proverbs WRITTEN MONUMENTS Aleksandr Bondarev (Russia). The Book of Dada Gorgud : Aesthetics of Epos and Ethics of Novel MYTHOLOGY Han Woo Choi (South Korea). Some Altaic Shamanistic Evidence in Korean DISCUSSIONS Firudin Jalilov (Azerbaijan). Where does the Origin of Lemni Writing Take? CENTRES OF TURKOLOGY Sophie Nientimp (Germany). Turkology in Germany LETTER TO EDITORS Mehman Musaoghlu-Musayev, Fatih Kirishchioghlu,Ibrahim Dilek, Tumen Somunjuoghlu (Turkey).Views From Turkey REVIEWS Abid Tahirli (Azerbaijan). Vilayət Quliyev. Füyuzat in iki yazarı Orhan Baldane (Turkey). Leyla Karahan. Türklük Biliminin Ulu Çınarı Zeynep Korkmaz Armağanı Imanyar Guliyev (Azerbaijan). Mustafa Argunşah, Galip Güner. Codex Cumanicus

10 CONTENTS SCIENTIFIC LIFE Chronicle PERSONAL NEWS Zeynep Korkmaz OBİTUARİES Dmitri Nasilov. 110 Semih Tezjan

11 T Ü R K O L O G İ Y A KLASSİK İRS PORTRETLƏR КЛАССИЧЕСКОЕ НАСЛЕДИЕ ПОРТРЕТЫ CLASSICAL HERITAGE PORTRAITS NASİMHAN RAHMANOV (Özbekistan) EBULGAZİ BAHADUR HAN, TÜRKÇENİN KORUYUCUSU İnsanın dile, özellikle ana diline karşı sevgisi; onu korumasının her zaman ilk sebebi olmuştur ve bu böyle devam edecektir. Türkoloji tarihinde Ali Şir Nevaî Türkçenin korunması için ilk adımı atan kişi olarak bilinir. İkincisi, Ebulgazi Bahadur Han dır ( ). Nevaî ve Ebulgazi Bahadur Han ın başlattığı Türkçenin makamını yükseltme meselesi, XX. yüzyılın başlarında ( ) Chig atoy gurungi (Çağatay Sohbetleri) harekâtı üyeleri tarafından tekrar ele alındı. Harekâta sosyal önem kazandırıldı. Chig atoy gurungi harekâtının kurucusu Abdurauf Fıtrat ın Tilimiz (Dilimiz) adlı makalesi sadece Türkistan da değil bütün Türk halklarının ikamet ettiği coğrafyalarda Türkçenin mevcut durumunu ve Türkolojinin kaderini belirleme açısından önemlidir. Bu bağlamda bir meseleyi tartışmak yerinde olur. Yukarıda kaydettiğimiz gibi Türkçe hem Nevaî hem de Ebulgazi için sanatta ve sosyal hayatta en önemli etken olmuştur. Peki, Nevaî nin Arapça ve Farsçadan daha yükseklere taşıdığı Çağatay dili niçin Ebulgazi dönemine gelindiğinde aynı makamda değildi? Bu sorunun cevabını Şecere-yi Terakime eserinde buluruz. Ebulgazi, Arapça ve Farsçaya ait birçok kelimeyi Türkçeye karıştıran sanatçıları eleştirerek Türkçe cümleleri kafiyeli nesire dönüştürdüler. Bunu yaparak kendi maharet ve marifetlerini göstermek istediler. Biz bunların hiçbirini yapmadık. Çünkü bu kitabı okuyan adamın elbette Türk olması lâzım. diye itirazda bulunur. Ebulgazi yi Çağatayca zor şekillerle cümleler kurmak tatmin etmemiştir. Bu yüzden Ebulgazi; Çağatay Türk-çe-sinden, Farsçadan ve Arapçadan bir kelime dahi eklemeyeceğim, (Türk halkına) anlaşılır olsun diyerek edebi Türkçenin halk dilinin temeline kurulması gerektiğini ortaya atmıştır. Ebulgazi Çağatay Türkçesi derken Timurlular dönemine ait, Arapça ve Farsça kelime ve ifadelerle karışmış olan Çağatay edebî dilini kastetmektedir. Timurlular döneminde Çağatay diline birçok Arapça ve Farsça kelime ile ifadeler ka- Özbekistan, Taşkent Devlet Özbek Dili ve Edebiyatı Üniversitesi Prof. Dr. [email protected]

12 12 NASİMHAN RAHMANOV rışmıştı. Bu durum, o dönemin edebî dilinin kural ve kriterlerini oluşturduğu için Horasan üslubu önem kazanmıştır. V.V.Radloff Çağatay dili için yapay dil ifadesini kullanır. Bu noktada Ebulgazi ile V.V.Radloff un bakış açısı aynı yörüngeye düşmektedir. Her ikisi de Çağatay Türkçesinin halk dilinden uzak kaldığını ifade etmektedir. Ebulgazi, yazılı edebî dili sözlü edebî dilden ayrı tutar. Onun bu hassasiyeti dilin geleneksel kurallarını değiştimesine sebep olmuştur. Ebulgazi, Şecere-yi Türk ü sözlü edebî dile uydurur, yani eserini halk dili temeline oturtur. Şecere-yi Türk eserinin yazılış sebeplerini aktarırken eserinde yaptığı değişimlere Türk dilinin sebep olduğunu kaydeder: Bu tarihi (Türklerin şeceresini N.R.) herkes bilsin diye Türkçe yazdım. Öyle ki beş yaşındaki çocuk bile anlasın. Ebulgazi nin Çağatayca, Arapça ve Farsça kelimelerden yararlanmaması sadece bu eseri için geçerli değildir. Bu, Ebulgazi nin dil nazariyesine ait yaklaşımının yansımasıdır. Yukarıda vurgulandığı gibi Ebulgazi nin Çağatay diline yaklaşımı ve dönemin dil özelliklerini Çağataycadan ayırması büyük pratik ve teorik öneme sahiptir. Ebulgazi nin eski Özbek diline böyle yaklaşımı İtalyan şair Dante nin düşünceleriyle örtüşür. Dante de halk dilini işlemiş ve bir bakıma halk dilini yapay olan dilden üstün tutmuştu. Bu yapay dil, edebî dildir. Nitekim edebî dil (kitap dili) belirli kelime gurubunu seçmesi, basmakalıp üslubu kullanması, Arapça ve Farsça kelimelere dayanması gibi sebeplerle sözlü dilden farklılaşır. Çağataycada Arapça ve Farsça kelimelerle kalıpların çokluğu, onu halk dilinden uzaklaştırdığı için Ebulgazi nin itirazına sebep olmuştu. Bu nedenle eserini halk dili zemininde kurmaya çalıştı. Ebulgazi nin Çağatay Türkçesinden bir kelime bile almadım demesi onun eserlerinin Çağatayca olmadığı anlamına gelmez elbette. Ebulgazi, Çağatay dilinin eski şeklinden, yani Arapça ve Farsça kalıbına uydurulan Çağataycadan vazgeçmiş ve saf Çağataycayı kullanmayı tercih etmiştir. XIV.yüzyıldan itibaren şekillenmeye başlayan Çağatayca, Ebulgazi nin eserleriyle yeniden hayat buldu. Türkolojide Ebulgazi nin dil nazariyesine katkısı, onun Türk ve Moğol etnik tarihini kanıtlamak için sunduğu birçok örnekle de açıklanabilir. Amacımız, konunun derinliğine inmek değil. Biz sadece XIX. yüzyılın sonuna doğru Avrupa ve Rus Türkoloji ilminde ortaya çıkan Altay teorisinin iki yüz sene önce Ebulgazi tarafından ileri sürüldüğünü vurgulamak istedik. Avrupa ve Rus türkologlarına göre Türk ve Moğol dilleri Altay döneminde, yani M.Ö. 2.yüzyıla kadar, tek bir dildi ve sonradan iki kola ayrıldı. Ebulgazi, Türk ve Moğol dillerinin jenealojik sınıflandırılması hakkındaki düşüncelerini Şecere-yi Türk adlı eserinde etnik süreçle ilişkilendirerek anlatır. Bununla yetinmeden Türk-Moğol dilindeki bazı kelimelerin etimolojisini de inceler. Örneğin Yafesoğlu Türk ten gelen Debbakuyhan ın tahta geçme olayını beyan ederken Özbek okuru için anlaşılmayan bu ismi şöyle açıklar: Deb in anlamı taht yeri, bakuy ulusun ulusu demektir. (15-b.) Veyahut Moğol kelimesinin kökenini

13 EBULGAZİ BAHADUR HAN, TÜRKÇENİN KORUYUCUSU 13 Mungul olarak açıklar. (17-b.) Yalnız Mungul un Moğol a dönüşmesini ses değişimi olarak kaydeder: Mung un anlamını bütün Türkler bilir: kaygı demektir, ol kelimesinin anlamı soda (sade) dil, yani kaygılı sadedil demektir. (17-b.) Dikkate değer diğer bir delile bakalım. Ebulgazi, Moğol ilinin padişahı İlhan ın oğlu Kayan ve İlhan ın kardeşinin oğlu Nukuz un nereye gidip yerleştiklerini hikâye ederken ikisinin gittikleri yere Ergenekon adını verdiklerini söyler ve Ergenekon adını şöyle açıklar: Ergene nin anlamı dağ kemeri dir, kon da hızlı ve keskin demektir... Kayanoğullarına Kıyat dediler... Kıyat, kayan ın çoğul şeklidir. (29-b.) Şecereyi Türk ün beş yaşındaki çocuğun bile anlayacağı dilde yazılmasının sebeplerinden biri de Ebulgazi nin titiz bir dil bilimci, Türk ve Moğol tarihini iyi bilen tarihçi, büyük sanatçı olmasına bağlıdır. Ebulgazi Moğol dilini, bu halkın geleneklerini, terimlerini özel olarak araştırdığını söyler. Ebulgazi nin birçok Moğolca kelimeyi kitabında açıklamasının nedeni de o kelimelerin herkes için anlaşılır olmasını istemesiyle ilgilidir. Ebulgazi nin Türk ve Moğol kavimlerine karşı eşit yaklaşımı bütün eser boyunca hissedilir. Türkçenin diğer dillerden üstün yönlerini yeri gelince belirtir. Örneğin Farsçanın etkisiyle Türkçe ve Moğolca kelimelerin bozulmuş şeklinin Türkçeye girmesine ve buna katiplerin sebep olmasına üzülür. Bozuk kelimelerin Türkçenin güzelliğini de bozacağını düşünerek eseflenir. Ebulgazi nin dil kuramcısı olarak diğer özelliği de onun birkaç dile ait kelimeleri açıklaması ve bu dillerin özelliklerini bilmesidir. Örneğin Arapça için lafziolloh arab tili turur der. Suryani dilinin de birçok hükümdar ve peygamberin konuştuğu bir dil olduğunu kaydeder. Türklerin tarihî eserlerinde bulunan peygamber isimlerini açıklar (örneğin, Ahnuh hakkındaki fikirleri 14-b.). Ebulgazi, Türkçenin büyük bilgini olarak Uygur dili ve eski Türk dili hakkındaki düşüncelerini paylaşır. Uygur kelimesinin etimolojisini, eski Türkçeye ait kabile adlarını (örneğin Kıpçak 21-b.) açıklar. Kısacası Türk dil bilimi tarihinin birçok yönünü bilimsel açıdan inceler. İleride Türk dil bilimi tarihi bilim dalı olarak şekillendirilirse ve bütün Türk ülkelerinde öğretilirse Ebulgazi nin de yeri ayrıca ele alınmalıdır.

14 T Ü R K O L O G İ Y A DİLÇİLİK ЯЗЫКОЗНАНИE LINGUISTICS KAMİLE VELİYEVA (Azerbaycan) MEHEBBET MİRZELİYEVA (Azerbaycan) DEYİM ANLAMBİLİMİ VE MAKİNA ÇEVRİSİ SİSTEMİNDE DEYİM SÖZLÜKLERİNİN DÜZENLENME İLKELERİ Özet Şimdiye kadar yapılan bilgisayarla çeviri sistemleri hep kelimesi kelimesine çeviriye dayanmıştır. Fakat bu yolla kurulmuş olan sistemler beklentilere tam olarak cevap verememektedir. Kurulan sistemler insan çevirmen modeli temel alınarak hazırlanırsa, daha etkili olabilir. Çünkü insan çevirmen, bir dilden diğerine çeviride büyük deneyime, bilgiye sahiptir. Gerçekten de zor bir süreç olan çeviride çevirmenin lengüistik bilgiyle algılayış kurallarını derinden araştırması gerekir. Bu yönde yapılanlarla yetinmeyip, çevirdiği metnin ait olduğu alana bağlı olarak, o alanı derinden bilmeli, kısacası uzman olmalı. Sistemin etkin bir şekilde kullanılabilmesi için araştırmalar yeterli düzeyde değildir. Çevirmen, metnin çevirisinde sözleri değil, değişik deyimlerin, noktalama işaretleriyle ayrılmış düzlemler bağlamındaki anlamlarını algılayarak ve kapsadığı bilim alanına dikkat ederek metinleri çeviriyor. Sistem için en önemli ve gerekli konu, lengüistik temelin özeği olan bilgisayar sözlüklerinin hazırlanmasıdır.bilgisayar sözlüğüne dil ve anlatımın önemli birimi olan deyimleri birim olarak almak gerekir. Deyim bilgisinin sınırlarına dil birimine ait söz birleşm-eleri, ifadeler, sözler ve kalıplaşmış cümleler girer. Kapsamına göre dünyada ünlü olan bu sistem, gelişmeye her zaman açık olduğu için eklemelerle zenginleştirilebilir. Bu sistemin deneyiminden faydalanarak bilimsel teknik metinleri Azerbaycan dilinden İngilizceye çeviren Deyimlerin Çeviri Sistemi için politematik bilgisayar sözlüğünün yapılmasını amaç edindik. Bu yüzden tabii kaynaklar, bilim teknik, askeri, ekonomi, politika, tıp, enerji, ziraat ve elektronik gibi alanların terminolojisinden sözlüksel yazıları derleyip yukarıda belirtilen RETRANS sisteminin ilkelerine dayanan lengüistik temelin özeğini kuracağız. Anahtar kelimeler: bilgisayar, sözlükler, deyimlerin çeviri sistemi, lengüistik temel. Azerbaycan, Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi, Bilgisayar Dilbilimi bölüm başkanı, Prof. Dr. [email protected] Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi, Türk Dili bölümü eski başkanı, Prof.Dr.

15 DEYİM ANLAMBİLİMİ VE MAKİNA ÇEVRİSİ SİSTEMİNDE DEYİM SÖZLÜKLƏRİNİN DÜZENLEME Dilbiliminde dil universialisyonu olarak kabul edilen deyimleşme dilin tüm yapı düzeylerini kapsar. Tabii bu her bir dil düzeyinde değişik özellik taşıyan deyimleşmeye değişik dil sistemlerinde dil tepkilerinin etkisi de farklıdır. Bunu bir taraftan her bir dil yapısının özelliğiyle, öte taraftan değişik bakış açılı halkların metaforik düşünce özgülüğüyle açıklayan Z.R.Agleyeva şöyle demektedir: Gerçekten de herhangi etnosun temsilcisi belirli düşünceye, anlamı yeniden değiştirmek, algılanan objeleri kıyaslamak ve karşılaştırmak, bu bağlamda da bunlara dayanarak dilde tüm insanlık ve her bir etnos için kıyaslanan lingua kültürlere özgü bilişsel metoforik stratejiyi gerçekleştirme gücüne sahiptir. Fakat değişik yapılı dil taşıyıcılarının canlı düşüncesinin çağrışımlı yapıları, anlam değişmelerinin özellikleri, kıyaslamalı konuşma algısı birimi, tabii (bu veya diğer derecede köklü veya azcık şekilde) farklıdır [1,3]. Oysa deyim birimlerinin anlam özelliklerinin araştırılması onun ait olduğu halkın düşünce ve algılayışının gelişim aşamalarına ışık tutmak, onun tarihi geleneklerini, kültürel mirasını, dil bakımından bakış açısını öğrenmek için çok önemlidir. Rus dilciliğinde deyimlerin bağımsız bir bilim olarak oluşum ve gelişiminin iki aşaması özellikle belirtilmektedir: Klasik aşama (bu aşama deyimlerle sözü benzer ve farklı yönlerinin ortaya çıkarılması, deyimleşme kriterlerinin belirlenmesi, deyim sınıflandırılmasının anlam temellerinin ortaya çıkarılması, deyim birimlerinin örneksel ve sentagmatik ilişkileri, tarihi gelişim ve mukayeseli tipoloji öğrenilme konularına, bu bağlamda da deyimlerin sözlükbilim sorunlarına ışık tutmaya ortam sağlamışsa, post klasik aşama (geçen yüzyılın 80 li yılları) için deyim öğelerine işlevsel iletişimsel yaklaşımla nitelenir [2,11-12]. Dil toplumuna özgü dünya bölgüsünü, özellikle dünya dil manzarasını, troplar ve tropomorflarar acılığıyla çalışma yeteneğini, semantik motivasyon tipini, bu bağlamda etimolojisini vs. deyim yapma ve motivasyonun önemli etkenleri hesap edilebilir. Zaten dil vakalarının böylesine geniş kapsamında özdeyişlerin ortaya çıkma mekanizminin açıklama yollarını, onların anlam motivasyonunda ve konuşmada kullanmasında aramak gerekirdi [2,12]. Hiç kuşkusuz bu düşünceyle ortaya atılan yeni dönem araştırıcıları (Örneğin: V.N.Teliya) klasiklerin, özellikle V.Vinogradov un fikirlerine karşı çıkıyorlardı. İletişim kurma işlevi sağlayan dil, yalnızca insanın düşüncelerinin, istek ve arzularının ifadesine değil, hem de onun gerçekliğine yaklaşımını his ve duygularını, heyecanlarını belirtmeye hizmet ediyor. Çevremizdeki gerçeklik, ilgi ve ihtiyaçlarımızı, hem de bizim çevreyle bağlılığımızı yansıtmaktadır. Dilin insan çalışmalarını yazı aracılığıyla gerçekleştirdiği değişik yönleri dilbilimcilerinin hep ilgisini çekmiştir. Bu yüzdendir ki metin bir sistem olarak dikkat çekmiştir. Değişik metinlerin varlığı bellidir. Dilbilimcilerin dikkatini en çok edebî metinler çekmiştir ve hâlen de çekmektedir. Bu metinlerin önemli amaçlarından biri belirli bir konu hakkında bilgi aktarma hususunda etkin işlev görmektir.

16 16 MEHEBBET MİRZELİYEVA, KAMİLE VELİYEVA Dilde insan etkeninin belirtisini yansıtan antroposentizim, dil ve düşüncenin karşılıklı etkileşimi, dil ve toplum ilişkileri, dil ve halkın manevi kültürel başlılığı, millî düşünce ve folklor gibi konuların çözümünde büyük önem taşımaktadır. Deyimlerin dilin millî kimliğini yansıttığına dikkat edersek, onun çeviri sürecinde, özellikle bilgisayar çeviri sisteminde çıkardığı zorlukları görmemek veya düşünmemek bile imkânsızdır. Deyimler, bilgisayar çeviri sistemi veritabanına girilmelidir. Bu veri tabanı sık sık kullanılan kelime ve deyimlerin çeviri eşdeğerlerini, metinlerin morfoloji ve sentaktik incelenmesini ve onları insanın düzenlemesi için gerekli olan programları kapsar. Deyimlerin bilgisayar çevrisi, sorunlarının çözümü yönünde yapılan araştırmalar özellikle ilgi çekmektedir. Kuşkusuz, ilk olarak bilgisayar çeviri sistemleri konusuna, onun tarihine göz atmak isteriz. Şimdiye kadar yapılan bilgisayarla çeviri sistemleri hep kelimesi kelimesine çevriye dayanmıştır. Fakat bu yolla kurulmuş sistem beklentilere cevap verme konusunda yetersizidir. Kurulan sistemler insan çevirmen modeli temelinde hazırlansa, daha etkili olabilir. Çünkü insan çevirmen bir dilden, diğer dile çeviride büyük deneyime ve bilgiye sahiptir. Gerçekten de zor bir süreç olan çeviride çevirmenin dilbilimselbilgiyle algılayış kurallarını derinden araştırması gerekir. Bu yönde yapılanlarla yetinmeyip, çevirdiği metnin ait olduğu alana bağlı olarak, aynı alanı derinden bilmeli, kısacası uzman olmalıdır. Sistemin etkin olması için dil ve araştırmalar istenilir düzeyde değildir. Çevirmen, metnin çevirisinde sözlerin değil, değişik deyimlerin, noktalama işaretleriyle ayrılmış parçalar bağlamındaki anlamlarını algılayarak, kapsadığı bilim alanına dikkat ederek metinleri çevirir. Son yıllarda yapılan çeviri sistemlerinde çevirmenin bu deneyiminden yararlanarak, sırf anlamlara dayanan deyim, ifade, hatta gerektiğinde kalıplaşmış cümlelerin sözlüğü yapılmıştır. Deyimlerin bilgisayar çeviri sistemindeki ilkeleri hakkında ilk bilgilere 1975 yılında D.Jukov un Biz Çevirmenleriz kitabına yazılan sunuşta rastlıyoruz. Bu ilkeler tam ve dolgun şekilde 1983 yılında G. G. Belonogonova ve B.A.Kuznetsova nın yayınladıkları Bilişim Teknolojisi Sistemlerinin Dil Araçları kitabında sunulmuştur [3] yılında basılan yine iki makalede de verilen ilkelere dayanarak yapılan bilgisayar çeviri sistemi, paralel metinlere (Rusça ve İngilizce) dayalı iki dilli sözlüklerin elektronik şekilleri anlatılıyor. Görüldüğü üzere, bu öneri ilk defa 1975 yılında G.G.Belonogov tarafınca verilmiştir, ama günümüzde de geliştirilmektedir. Sonralar benzer bir fikri 1984 yılında Kioto üniversitesi profesörü Japon bilim adamı Nagao vermiştir. Artık Umum Birlik Bilişim Teknolojileri Enstitüsünde Rusçadan İngilizceye deyimlerin bilgisayar çeviri sistemi yapılmıştır. Sistemin yardımıyla bilim teknik alanındaki metinler çevrilebilmektedir. Burada birleşik sözler ve teknik anlamın belirtileri, önemli anlam birimleri olarak nitelenmiş. Sistemde en önemli ve gerekli konunun lengüistik veri tabanının özeği olan elektronik sözlüklerin hazırlanması olduğu açıktır. Elektronik sözlüğe dil ve önemli

17 DEYİM ANLAMBİLİMİ VE MAKİNA ÇEVRİSİ SİSTEMİNDE DEYİM SÖZLÜKLƏRİNİN DÜZENLEME konuşma birimi olan deyimleri almak gerekliliği vardır. Deyim birimlerin kapsamına birleşik kelimeler, ifade, kelime, kalıplaşmış cümleler girer. Konuya bağlı olarak sözlükçülükte uygun değişimlere ihtiyaç duyulmaktadır. Edebî çeviri için yapılacak sözlüklere neolojizmler, mecazlar ve kalıplaşmış edebî ifadeler alınmalıdır. Bilim teknik içerikli metinlerin çevirisi içinse deyimler sözlüğüne robot sanayi, makine, radyo elektronik, hesap makineleri, ekoloji, coğrafya, jeofizik gibi alanların terimleri bilgisayar sözlüklerine de yansımalı. Örneğin, Rusça yazılmış bilim - teknik metinlerden toplanmış söz ve deyimlerden oluşan sözlüğe 70 milyondan fazla sözlükbirim alınmıştır. Bunun dışında, Uluslararası Terminoloji Merkezinin verdiği bilgiye göre, dilde değişik terimlerin sayısı 50 milyon, çeşitli ürün adlarıysa 100 milyon civarındadır. Öte yandan da, deyimler dikkate alınsa, sözlüklerin kapsamı daha da artar. Bu baş döndürücü ölçüden kurtulmak için muhakkak çağdaş metinlerdeki deyimlerin kullanılma sıklığını tespit etmek gerekir. Bunun dışında, deyim çeviri sistemi için iki dilli sözlükler yaparken sözlükbirimlerin bir dilden başkasına çevrilmesi dikkate alınmalıdır. Genellikle, iki dilli paralel sözlüklerin (Rus ve İngiliz) yapılmasında aşağıdaki ilkelere dikkat edilir. 1. Elektronik sözlükte konuşmanın ve dilin önemli birimi, deyim birimidir. Çevirisi yalnız deyim birimine dayanması imkânsız olan sözler de bu sözlüğe girebilir. Deyim bilimiyle ilgili öğretici program sistemine kalıplaşmış deyimlerin varlığını koşullandıran önemli etkenler ve deyim birimlerinin sınıflandırılması [5,50-53] konusu alınır. 2. Elektronik çeviri sisteminde sürekli sıralamadan oluşan deyim birimlerinin yanında, anlamlı parçalar oluşturan değişik kelimeler ve birleşik kelimelerle tamamlanabilecek boşlukları olan ve konuşma modelleri olarak adlandırılan deyim birimleri de kullanılır. 3. Metinlerin çevirisi için düşünülen elektronik sözlük politematik olmalı. O her şeyden önce, çeviri sisteminin işlev süreci sırasında ve birbirinin çevirisi olan iki dilli metinlerin elektronik üretimi sırasında yapılmalıdır. 4. Deyimlerin bilgisayar çeviri sistemlerinde ana politematik sözlüğe yansımayan sözler için ek branş sözlükleri kullanılabilir [4]. Zaten bu ilkelere dayanarak yukarıda adı geçen (ÜTİ) Umum Birlik Umum Birlik Bilişim Teknolojileri Enstitüsünde deyimlerin çeviri sitemleri Rus İngiliz (RETRANS), hem de İngiliz Rus (ETRANS) sistemleri yapılmıştır. Her iki sistem aynı yapılı ve aynı elektronik sözlüklere sahip olduğundan, biz burada bir tek RETRANS sistemi hakkında kısa bilgi vermekle yetinmeyi tercih ediyoruz. RETRANS bilim teknik alanındaki metinleri Rusçadan İngilizceye çevirmek için yapılmıştır. Bu sistemin dilbilimsel güvencesini sağlayan politematik sözlüğe doğal ve teknik bilimlerin, bu bağlamda ekonomi, iş, siyaset, askerî ve hukuk bilimlerinin terminolojisi de girer.

18 18 MEHEBBET MİRZELİYEVA, KAMİLE VELİYEVA Politematik elektronik sözlüğün içeriği sözlük biriminden oluşmaktadır. Bunlardan % 77 si, uzunluğu iki sözden on yedi söze kadar olan birleşik kelimelerdir. Kapsamına göre dünyada ünlü olan bu sistem hep gelişmekte ve aynı zamanda bilgisayar sözlükleri açık bir sistem olduğu için eklemelerle zenginleşebilmektedir. Bu sistemin deneyiminden faydalanarak bilimsel ve teknik metinleri Azerbaycan dilinden İngilizceye çeviren Deyimlerin Çeviri Sistemi için politematik bilgisayar sözlüğünün yapılmasını amaç edindik. Bu yüzden tabii kaynaklar, bilim teknik, askerî, ekonomi, politika, tıp, enerji, ziraat ve elektronik gibi alanların terminolojisinden sözlüksel yazıları derleyip yukarıda belirtilen RETRANS sisteminin ilkelerine dayanan dilbilimsel temelin özeğini kuracağız. KAYNAKLAR 1. Agleyeva Z.P. Frazeoloqizasıya slojnopodçınennıx predlojenıy raznostrukturnıx yazıkov kak koqnıtıvno-sıntaksıçeskaya problema. Belqorod: 2012 (Аглеева З.Р. Фразеологизация сложноподчиненных предложений разноструктурных языков как когнитивно-синтаксическая проблема. Белгород, 2012). 2. Vasılenko A.P. Aspektı semantiki frazeoloqizmov (na materiale russkoqo i fransuzskoqo yazıkov. (Василенко А.П.Аспекты семантики фразеологизмов. (на материале русского и французского языков), Орёл 2011). 3. Belonoqov Q.Q., Kuznetsov B.A. Yazıkovıe sredstva avtomatızırovannıx informasionnıx sistem DJVU. Moskva: Nauka, 1983 (Белоногов Г.Г., Кузнецов Б.А. Языковые средства автоматизированных информационных систем DJVU. М.: Наука, 1983). 4. Belonoqov Q.Q. Sistemı frazeoloqiçeskoqo maşinnoqo perevoda politematiçeskıx tekstov. (Белоногов Г.Г. Системы фразеологического машинного перевода политематических текстов Mirzəliyeva M.M. Türk dillərinin frazeologiyası. B., Vəliyeva K.A., Mətnin avtomatik təhlili və sintezi. B., Vəliyeva K.A., Frazeoloji maşın tərcüməsi sistemi. B., Tədqiqlər, 1, Mirzəliyeva M.M., Vəliyeva K.A. Frazeolojİ semantika və maşın tərcüməsi sistemində frazeoloji lüğətlərin tərtib prinsipləri, Tədqiqlər, 1, 2015.

19 DEYİM ANLAMBİLİMİ VE MAKİNA ÇEVRİSİ SİSTEMİNDE DEYİM SÖZLÜKLƏRİNİN DÜZENLEME Махаббат Мирзалиева Камиля Велиева Принципы составления фразеологических словарей в системе фразеологической семантики и машинного перевода Резюме Системы машинного перевода до сих пор опирались на пословный перевод. Но созданные таким способом системы не оправдали себя и оказались неэффективными. Созданные же на основе модели человека переводчика системы будут более качественными, т.к. человек, занимающийся переводом с одного естественного языка на другой, обладает большей компетенцией, знанием, опытом. Действительно, в сложном процессе перевода переводчик, не ограничиваясь лишь механическим знанием, в зависимости от области переводимого текста, должен основательно знать данную область, словом, быть специалистом. Для эффективности системы необходимо глубоко исследовать законы языка и мышления. Исследования, проводимые в этом направлении, находятся не на желаемом уровне. Переводчик осуществляет перевод текста, воспринимая значения в контексте не отдельных слов, а отдельных фразеологических выражений, сегментов, выделенных знаками препинания, с учетом охватываемой научной области. Эта система, известная в мире своей полнотой, постоянно совершенствуется, в то же время машинные словари, будучи открытыми системами, постоянно обогащаются, дополняются. Воспользовавшись практическими данными указанной системы мы поставили перед собой цель составить политематические машинные словари для системы фразеологического перевода, осуществляющего перевод научно-технических текстов с азербайджанского языка на английский. Для этого мы, выбрав словарные статьи с соответствующей терминологией (естествознание, бизнес, электроника, сельское хозяйство, научно-техническая, военная, экономическая, политическая, медицинская, нефтегазовая и др. отрасли) попытаемся создать ячейку лингвистической базы, основывающуюся на принципе политематического машинного словаря вышеупомянутой системы RETRANS. Ключевые слова: фразеологический, машинный перевод, двуязычные словари, принципы составления.

20 20 MEHEBBET MİRZELİYEVA, KAMİLE VELİYEVA Mahabbat Mirzaliyeva Kamila Veliyeva The Principals of Compiling Phraseological Dictionaries in the System of Phraseological Semantics and Machine Translation Abstract The systems of machine translation have always relied on word-for-word translation up to now. But such kind of systems didn t turn to justify themselves and turned out to be inefficient. However, the systems created on the basis of the model of human-interpreter will be more qualitative, so that a man, dealing with translation from one language into another, has more competence, knowledge and experience. In the complicated process of translation the interpreter must really know his field thoroughly, not restricted only with the mechanical knowledge, depending on the field of the translated text. In a word, he must be a specialist. For the effectiveness of the system it is necessary to study the rules and thinking of the language thoroughly. Researches made in this direction are considered to be not enough. The interpreter translates a text perceiving the meanings of not separate words, but of separate phraseological expressions and segments distinguished with the punctuation in the context. This system, well-known for its fullness in the world, is constantly changing. Using the experience of the given system we have an aim of compiling poly-thematic machine dictionaries for the system of phraseological translation realizing the translation of scientific and technical texts from Azerbaijani into English. For that purpose choosing dictionary articles with the appropriate terminology (natural sciences, business, electronics, agriculture, scientific and technical, military, economic, political, medical, oil and gas, etc.) we will try to create the linguistic basis on the principle of poly-thematic machine dictionary with the above-mentioned system. Key words: phraseological, machine translation, bilingual dictionaries, compiling principles.

21 T Ü R K O L O G İ Y A ƏDƏBİYYAT VƏ FOLKLOR ЛИТЕРАТУРА И ФОЛЬКЛОР LITERATURE AND FOLKLORE OSMAN FİKRİ SERTKAYA (Türkiye) AHMED CEVAD AHUNDZADE NİN KARA DENİZ ŞİİRİ Özet Ahmed Cevad Karadeniz şiirini 4+4 hece vezni ile 5 dörtlük olarak yazmış, şiir 1918 de de Üzeyir Hacıbekov (Üzeyir Hacıbeyli) tarafından Hüzzam makamında bestelenmiştir. Şiir ilk kez 1919 yılında Bakü de Ahmed Cevad ın ikinci şiir kitabı olan DALGA da yayımlanmıştır. Şiirin orijinali ile Üzeyir Hacıbekov un bestelediği metinler elde yoktur. Ancak Ahmed Cevad şiirinin bir kopyasını 1 Mayıs 1918 de Gence de kendi el yazısıyla ve Karadeniz başlığı ile yazarak Ali Bey Hüseyin Zade ye sunmuştur. Dolayısıyla 1 Mayıs 1918, Gence kayıtlı Arap harfleriyle yazılan metin şiirin en eski kopyesi olarak kabul edilebilir. Anahtar kelimeler: Ahmed Cevad, Karadeniz şiiri, el yazısı, Arap harfleri. Azerbaycan kültürünün değerli araştırıcısı Prof. Dr. Yavuz Akpınar ın aracı olmasıyla Hüseyin-zâde Ali Bey in en küçük kızı Feyzaver Alpsar Hanım-efendi babasına ait bir çok belge ile birlikte aşağıdaki belgeyi de Ege Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Arşivi ne bağışlamıştır. Arap harfleri ile yazılı bu belge Halk Edebiyatı ve Folklorunun değerli araştırıcısı Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Özkul Çobanoğlu tarafından Facebook ta 17 Şubat 2016, de yayımlanmıştır. Prof. Dr. Osman Fikri Sertkaya Çok şükür, orijinali bulduk notu ile 17 Şubat 2016, 18:29 da şiiri paylaşmış ve Prof. Dr. İbrahim Yıldırım a göndermiştir. İbrahim Yıldırım da şiiri yakın dostu Adalet Tahirzade ye göndermiş, şiir yine Facebook ta Adalet Tahirzade tarafından 18 Şubat 2016, 20:29 da paylaşılmıştır. Yine İbrahim Yıldırım Baku daki arkadaşı Azer Turan Bey e Osman Fikri Sertkaya nın okuduğu metin ile orijinal fotokopiyi bir mektup ile birlikte göndermiş, İbrahim Yıldırım ın gönderdiği mektup, şiirin eski yazı fotokopisi ve Osman Türkiye, İstanbul Üniversitesi Edebiyyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi, Prof.Dr. [email protected]

22 22 OSMAN FİKRİ SERTKAYA Sertkaya nın eski yazıdan okuduğu metin 20 Fevral (Şubat) 2016-cı il tarihli Edebiyyat Gezeti nin üçüncü sahifesinde Baku da yayımlanmıştır. Osman Fikri Sertkaya Ahmed Cevad ın el yazılı metnini şöyle okumuştur. Sevgili Turan mefkuresine birinci yol gösterdin. Üstad Ali Beg Hüseyin-Zâde Hazretlerine takdim. Birinci dörtlük 1a Çırpınardın Karadeniz 1b Bakup Türkün bayrağına, 1c Âh, diyerdin hîç ölmezdim!.. 1d Kapansaydım ayağına. İkinci dörtlük 2a Uzak düşmüş dost elinden 2b Illar var ki çarpar sinen. 2c Vefalıdır geldi giden 2d Yol ver Türkün bayrağına!

23 AHMED CEVAD AHUNDZADE NİN KARA DENİZ ŞİİRİ 23 Üçüncü Dörtlük 3a İnciler dök gel yoluna 3b Sırmalar düz sağ solına 3c Fırtınalar dursun yana 3d Selam Türkün bayrağına! Dördüncü Dörtlük 4a Hamidiye ve Türk kanı 4b Her birinin bitmez şanı. 4c Batum olsun yol kurbanı 4d Eğil Türkün bayrağına Beşinci Dörtlük 5a Türk elinden esen yeller 5b Bana şiir.. selam söyler 5c Olsun bizim bütün iller 5d Kurban Türkün bayrağına!.. Cevad, 1 Mayıs 1918, Gence Şiir hangi tarihte ve nerede yazıldı?: Karadeniz şiirinin orijinalinin hangi tarihte ve nerede yazıldığı konusunda açık bir bilgi yoktur. Şiirin yazılma tarihi olarak internette 15 Kasım 1914 tarihi ile 15 Kanun-ı Evvel 1914 tarihleri dolaşmaktadır. 15 Kanun-ı evvel 14 Kasım 1914 değil 15 Aralık 1914 tarihine tekabül etmektedir. Prof. İbrahim Yıldırım bu şiirin Ekim 1914 te Osmanlı Donanması nın Karadenizdeki Rus limanlarını bombalamasından sonra yazıldığını, 15 Kanun-ı evvel yani 15 Aralık 1914 tarihinde de yayımlandığını düşünmektedir. Şirin yazıldığı şehir ise bilinmemektedir. Bu şehir İstanbul veya Gence olabilir. Mısraların varyantları: Bu şiir Türkiye de dilden dile dolaşırken birçok değişikliğe uğramıştır. Bunları şöyle ifade edebiliriz. 1a 1b 1c 1d Orijinali Azerbaycan Türkçesi ile olan çırpınardın (dalgalanırdın) kelimesi Türkiye Türkçesi nde çırpınırdı şekline çevirilmiş ve mısra Çırpı-nırdı Karadeniz halini almıştır. Bugüne kadar aynen korunmuştur. Orijinalde Âh, diyerdin hîç ölmezdim şeklinde olan Türkiye Türkçesi nde Ah, ölmeden bir görseydim halini almıştır. Orijinalde Kapansaydım ayağına olan mısra Türkiye Türkçesi varyantlarında önce Düşe bilsem ayağına, sonra da Düşe bilsem toprağına şeklini almıştır.

24 24 OSMAN FİKRİ SERTKAYA 2a Orijinalde Uzak olan kelime Ayrı kelimesi ile değiştirilmiştir. 2b Orijinalde Illar... sinen şekli Türkiye Türkçesi nde Yıllar... sinem şeklinde değiştirilmiştir. 2c Orijinalde Vefalıdır geldi giden şeklinde olan mısra Türkiye Türkçesi nde Vefalı Türk geldi yine şeklini almıştır. 2d de bir değişiklik yapılmamıştır. 3a 3b 3c 3d 4a 4b 4c 4d Orijinalde İnciler dök gel yolına şeklinde iken Türkiye Türkçesi nde İnciler düzsem yoluna şeklinde; Orijinalde Sırmalar düz sağ, soluna şeklinde iken Türkiye Türkçesi nde Sırmalar sarsam koluna şeklini almış, ayrıca mısralar Türkiye Türkçesinde yer değiştirmiştir. de bir değişiklik olmamış; Orijinalde Selâm Türk ün bayrağına şeklinde iken Türkiye Türkçesi nde 2d de olan Yol ver Türk ün bayrağına tekrar edilmiştir. Orijinaldeki Hamidiye ve Türk kanı mısraında ve kelimesi Türkiye Türkçesi nde o şekline çevirilmiştir. de bir değişiklik olmamış; Orijinalde Batum olsun yol kurbanı mısraı Türkiye Türkçesi nde Kazbek olsun ilk kurbanı şeklini almış; Orijinalde Eğil Türk ün bayrağına mısraı, Türkiye Türkçesi nde Selâm Türk ün bayrağına şeklini almıştır. 5a Orijinalde Türk elinden esen yeller mısraının Türkiye Türkçesi nde Dost elinden esen yeller, Türkistan dan esen yeller ve Kafkaslardan esen yeller şeklinde üç varyantı teşekkül etmiş; 5b Orijinalde Bana şiir selam söyler mısraı da Türkiye Türkçesi nde Şimdi sana selam söyler şeklini almıştır. 5c Orijinalde Olsun bizim bütün eller mısraının Türkiye Türkçesi nde Olsun bütün Moskof eller ve Vefalı Türk geldi yine şeklinde iki varyantı vardır. 5d Orijinalde Kurban Türk ün bayrağına mısraı Türkiye Türkçesi nde 3d deki Selâm Türk ün bayrağına şeklini almıştır. Ahmed Cevad ın bu şiirine Türkiye de Orijinalde olmayan iki dörtlük daha eklenmiştir. Bu ilavelerin varyantları da vardır. İlk ilave dörtlük 6a Kafkaslardan aşacağız 6b Türklüğe şan katacağız 6c Türkün şanlı bayrağını / Azerbaycan bayrağını

25 AHMED CEVAD AHUNDZADE NİN KARA DENİZ ŞİİRİ 25 6d Turan ele asacağız. / Karabağ da asacağız. / Moskova ya asacağız 6a ile 6b nin varyant mısraları yoktur. Buna karşılık; 6c nin Türkün şanlı bayrağını mısraının varyantı Azerbaycan bayrağını şeklinde; 6d nin Turan ele asacağız şeklindeki mısraının Karabağ da asacağız ve Moskova ya asacağız şeklinde iki varyantı vardır. İkinci ilave dörtlük İkinci dörtlük Horyat tarzında söylenmiştir. 7a Türk eşine Türk eşine 7b Kıyar mı hiç Türk eşine 7c Bütün dünya kurban olsun 7d Türk ün başbuğ Türkeş ine. 7d den sonra bu dörtlüğün nakaratı olarak Ülküdaşlar dua etsin Türk ün başbuğ Türkeş ine mısraları gelmektedir. Şiirin dili: Ahmed Cevad Ahundzade nin dili Osmanlı Türkçesi ne yakındır. Şiirde Azerbaycan Türkçesi ile çırpınardın, diyerdin, ıllar gibi üç kelime geçiyor. Ancak şimdi bu şiiri yazarının dilinden ayırarak kelimeleri bahıb, inciler tök, sırmalar sep vs gibi şekillerde değiştirenler de olmuştur. Sonuç: Ahmed Cevad ın bu şiiri 102 yaşındadır ve günümüzde canlı olarak yaşamakta, güftesi günün şartlarına göre ek söyleyişlerle genişlemekte ve zenginleşmektedir. KARADENİZ şiiri ile ilgili açıklamalar Ahmed Cevad Ahundzade. 5 Mayıs 1892 yılında Gence yakınlarındaki Şamhor bölgesinin Seyfeli kasabasının Mehirli köyünde doğdu. 8 yaşında iken Babası Mehmed Ali Bey 1900 yılında öldü. Ahmed Cevad annesi Yahşı Hanım ile birlikte Gence ye göçtü. Gence de Şah abbas Mescidi bünyesindeki medresenin derslerine devam etti. Burada Arapça, Farsça ve Rusça öğrendi. Tarih ve edebiyat ilgi duyduğu iki saha idi. İlk şiirlerini medrese öğrencisi olduğu yıllarda yazdı yılında medrese öğrenimini bitirdi. Balkan Savaşı sırasında kurulan Kafkas Gönüllü Hissesi ne kaydoldu. Türk ordusu saflarında savaşmak üzere gönüllülerle birlikte İstanbul a geldi. Trakya cephesinde savaştı yılları arasında Batum da yaşadı. Batum un ileri gelen zengin ailelerinden Süleyman Recanizade Bey in kızı Şükrüye hanımla evlendi. Ahmed Cevad, 1918 de Türk ordusunun saf-

26 26 OSMAN FİKRİ SERTKAYA larında Bakü ye geldi, 28 Mayıs 1918 de bağımsızlığını ilân ederek hürriyet ve özgürlüğüne kavuşan Azerbaycan Millet Meclisi ne üye seçildi. Müslüman dünyasında ilk Türk cumhuriyeti olan Azerbaycan Cumhuriyeti ni öven ateşli şiirler yazdı. Bütün varlığıyla Türkçülük, çağdaşlık ve müslümanlık temeli üzerinde oluşmaya başlayan yeni, milli kültür hayatına katıldı. Kızılordu nun 28 Nisan 1920 de, Azerbaycan ı işgalinden sonra Ahmed Cevad için zor ve meşakkatli bir hayat başladı de Azerbaycan Devlet Pedagoji Üniversitesi ne girdi sonlarına doğru gizli polis-çeka tarafından tutuklandı, ancak suçluluğu ispatlanamadığından kısa bir müddet sonra serbest bırakıldı yılları arasında Bakü de Edebiyat Cemiyeti nin başkanlığını yaptı yılından itibaren ise İnkılâp ve Medeniyet dergisinin mes ul müdürlüğü görevinde bulundu yılında Üniversite den mezun oldu yılları arasında Bakü Pamukçuluk Enstitüsü nde, daha sonra da Azerbaycan Kend Tasarrufatı Enstitüsü nde Azeri Türkçesi ile Edebiyat öğretmeni ve Rusça öğretmeni olarak görev yaptı. Öğretmen olarak çalıştığı bu dönemlerde doçent unvanını ve aynı üniversitede Profesör unvanını da aldı te yeniden Bakü ye döndü. Azerneşr (Azerbaycan Devlet Neşriyat Kuruluşu) de işe başladı yılı sonlarına doğru, Türkiye ye hayranlık duyması ve Türkiye matbuatında şiirlerinin yayımlanması sebebiyle görevinden alındı de karşı-devrimci faaliyette ve Pantürkizm gibi sahte ve uydurma suçlamalarla tutuklandı. 12 Ekim 1937 de mahkemeye çıkartıldı ve Askeri mahkeme tarafından Halk düşmanı ilan edilerek mahkeme kararıyla idam cezasına mahkûm edilip 13 Kasım 1937 günü kurşuna dizildi. Öldürüldüğü zaman 45 yaşında idi. Stalin in ölümünden sonra, 1955 de SSCB Baş Savcısı, Ahmed Cevad a karşı ileri sürülen ithamların asılsız olduğunu belirterek Ahmed Cevad a ölümünden sonra beraat kararı verdi. Suçsuzluğu geç de olsa anlaşıldı, Sovyet Rusya tarafından 1955 yılında itibarı iade edildi. Ancak onun hakkındaki gizli yasak 18 Ekim 1991 de Azerbaycan bağımsızlığını ilan edilinceye kadar devam etti. Azerbaycan Parlamentosu 27 Mayıs 1992 de sözleri Ahmed Cevad a bestesi Üzeyir Hacıbeyli ye ait olan bir şiiri Azerbaycan ın Millî Marşı olarak kabul etti. Hüseyinzade Ali Bey (Turan). 24 Şubat 1864 te Baku nün Salyan kasabasında doğdu. Küçük yaşta iken annesini kaybetti. Babasının tayini dola-yısıyla eğitimine Tiflis Müslüman Mektebi nde başladı. Orta öğrenimini yılları arasında Tiflis Birinci Klasik Jimnazı nda tamamladı. Daha sonra ise Petersburg Tabiî İlimler Fakültesi nin Fizik-Matematik Bölümü nden 1889 yılında mezun oldu. İstanbul a geldi. Askerî Tıbbiye ye kaydoldu te Askerî Tıbbiye den Tabib Yüzbaşı rütbesi ile mezun oldu ve Haydarpaşa Askeri Hastanesi Emrâz-ı Cildiye ve Efrenciye (Deri ve Frengi Hastalıkları) kliniğine mütehassıs muavini (asistan) olarak tayin edildi de yapılan Osmanlı-Yunan Savaşına askerî tabib yüzbaşı olarak katıldı. Teselya'ya gönderildi. Orada harp meydanlarında ordunun hizmetinde Hilal-i Ahmer (Kızılay) görevlisi olarak çalıştı. Savaş bittikten sonra İstanbul'a geri döndü ve Haydar Paşa Askerî Hastanesi'ndeki

27 AHMED CEVAD AHUNDZADE NİN KARA DENİZ ŞİİRİ 27 görevine başladı yılında Askeri Tıbbiye'de yapılan bir imtihanda başarılı bulunarak Emraz-ı Cildiye ve Efrenciye Müderris muavinliği (doçentlik) ne atanıp Müderris Celâl Muhtar (Özden)'in yanında görevine başladı ve Bu hizmete 1903 yılına kadar devam etti. Sonra Azerbaycan a döndü. Hüseyinzâde Ali Bey, 1904 yılında, yani Azerbaycan a döndükten bir yıl sonra, Kahire de çıkan Muteber Türk gazetesine Mektub-i Mahsus adlı bir yazı yolladı. Yazı, gazetenin 56. sayısında A. Turanî imzasıyla yayınlandı. Hüseyinzâde Ali Bey, yazısında Tatar isimli bir halk ya da milletin bulunmadığı ifade ederek, Kırımlılar, Kazanlılar, Orenburglular vesaire hep Türk oğlu Türk türler. Kendilerine ne kavimden oldukları Türkçe sual olunsa Türk üz diye cevap verirler. Bunlara akvam-ı saire tarafından bir yanlışlık olarak Tatar denmiştir. Müslümanlar ve bilhassa Türkler, her nerede olursa olsun, ister Osmanlı da, ister Türkistan da, ister Baykal Gölü nün etrafında ya Karakurum civarında olsun yekdiğerini tanıyacak, sevecek, sünnilik, şiilik ve daha bilmem nelik namlarıyla taassubu-i mezhebiyi azaltıp Kuran-ı Kerim i anlamağa gayret edecek... Suni olarak ayrıca Pan-Türkizm, Pan-İslamizm namlarıyla meslek icadına ne lüzum vardır? Hüseyinzade Ali Bey bu satırlarla Üç Tarz-ı Siyaset tartışmasının içine girmiştir. Hüseyinzâde Ali Bey bu makalesi ile... münakaşaya karışan tarafların tez ve antitezlerini yüksek bir sentez içinde birleştirmek istemişti. Fakat bu makalede ulaştığı sonuç, Müslüman Türkler in birleşmesinin, hizmetin şartı olduğudur. Hüseyinzâde Ali Bey bu makalesinin sonuna bir şiirini de eklemiştir ki bu onun yalnız Türklerin değil aynı zamanda bütün Turanlıların birlik olması gerektiğini düşündüğünü gösterir. Şiir Muteber Türk Gazetesinde yayınlanmamıştır. Ancak Hüseyinzâde Ali Bey, Akçura ya göre ilk Pan-Turanist olmuştur. Akçura bunu, Turan ismindeki manzumesi Pan-Turanizm mefkûresinin ilk tecellisi idi. diyerek ifade etmiştir. Hüseyinzâde Ali Bey in meşhur dizeleri şunlardır: Sizlersiniz ey kavm-i Macar bizlere ihvan Ecdadımızın müştereken menşei Turan Bir dindeyiz biz, hepimiz hakperestan Mümkün mü ayırsın bizi İncil ile Kur an Cengizleri titretti şu afak-ı seraser Timurları hükmetti şehinşahlara yekser Fatihlerine geçti bütün kişver-i kayser 24 Temmuz 1908 de II. Meşrutiyet ilân edilmesi üzerine İttihat ve Terakki Cemiyeti Türkiye de egemen güç oldu. Bu cemiyetin üyesi olan Hüseyinzade Ali Bey de Bakü den ayrılarak tekrar İstanbul a geldi da Askeri Tıbbiye'de cilt ve frengi hastalıkları klinik şefi olarak yeniden resmi görevine başladı. Hüseyinzade Ali Bey İstanbul a döndükten sonra, mesleğinin dışındaki bütün çalışmalarında, Rusların Slav Birliği (Pan-slavizm) görüşüne karşı Türk Birliği (Pan-türkizm) görüşünü savunmuştur. Onun yazdığı Turan şiiri ilk Türk birliği çağırısı olup Ziya

28 28 OSMAN FİKRİ SERTKAYA Gökalp in 1911 yılında yazdığı Turan başlıklı şiirinden öncedir. Dolayısıyla Müslüman Türkler arasında ilk Turancı yani Türk birlikçisi Hüseyinzade Ali Bey olmuş, yazılarını da A(li) Turan, A(li) Turani şeklinde imzalamıştır. O yüzden Ahmed Cevad Ahundzade ona Karadeniz şiirini gönderirken Sevgili Turan mefkuresine birinci yol gösterdin demiştir. İstanbul da Türk Derneği nde, Türk Yurdu nda, Türk Ocağı nda, Türk Bilgi Derneği nde, Halka Doğru dergisinde İttihat ve Terakki Cemiyeti' nin prensipleri doğrultusunda, Cemiyet menfaatini ön planda tutarak, Türk ve Türklük ekseninde çalışmıştır. 26 Şubat - 6 Mart 1926 tarihleri arasında Baku da toplanan Birinci Türkoloji Kongresi ne Atatürk tarafından Türkiye Cumhuriyeti ni temsilen Fuad Köprülü ile birlikte gönderildi. Tıp Fakültesi ndeki aslî görevini sürdüren Ali Bey 1926 da Profesörlüğe yükseltildi. Ancak Haziran 1926 da İzmir de Gazi Mustafa Kemal Atatürk e yapılan suikast teşebbüsünün sorumluları ile birlikte İttihat ve Terakkî Cemiyeti nin bazı mensupları ile birlikte tutuklandı. Bu olayla ilgili olarak istiklâl Mahkemesi nde yargılandı ve suçsuzluğu anlaşılarak beraat etti. 1930'da yeniden kurulan Deri ve Zührevi Hastalıkları Cemiyeti'nin kurucuları arasında yer aldı yılında emekli oldu. 1933'de yapılan Üniversite reformuna kadar Tıp Fakültesi'nde çalışmalarını sürdürdü te çıkan Soyadı kanunu dolayısıyla Kendisine Turan soy adını aldı da toplanan III. Türk Dil Kurultayı na Atatürk tarafından davet edildi. Kurultay çerçevesinde yapılan bütün toplantılara katıldı. 17 Mart 1940 Pazar günü Ankara da kalp rahatsızlığı geçirerek vefat etti. Naşı Karacaahmet Mezarlığı'nda Selimiye Tekkesi karşısındaki yerde Şair Nedim'in kabrinin yakınlarına defnedildi. Karadeniz : Bazı kişiler bu kelimenin Karadeniz şeklinde ayrı yazılması gerektiğini söyleyerek Hazar Denizi nin kasd edildiğini ileri sürerler. Ancak aşağıda da anlatılacağı üzere olaylar Hazar Denizi nde değil, Karadeniz de geçtiği için bu görüş gerçek dışı olarak kalmıştır. Yine bazı kişiler Karadeniz şiirinin 18. yüzyılda yaşayan ve şiirlerinin üçte ikisinden fazlasını Türkçe olarak söyleyip yazan Sayat Nova adlı bir Ermeni halk aşığına ait olduğunu, şiirini Karabağ sorunu yüzünden söylediğini ve şiirin orijinal adının Kamança Kemençe olduğunu iddia etmişlerdir. Tarihî gerçeklere uymayan bu görüşü de bir dezenformasyon veya bilgi kirletilmesi olarak kabul etmek gerekiyor. Bunun için şairin 18. yüzyılda Hamidiye gemisini nasıl zikredeceğini düşünmek yeter. Sayat Nova falcı mıydı da Yalta yı, Kefe yi, Tuapse yi bombalayan Hamidiye zırhlısını olaylardan yüz yıl öncesinden biliyordu? Hamidiye : Hamidiye kruvazörünün / zırhlısının adıdır ve civarından sonra Azerbaycan dan Osmanlı İmparatorluğu ile Türkiye Cumhuriyeti ne göç eden Azerbaycan Türkleri hakkında Türk Kültüründe Azerbaycanlılar. İstanbul ve İstanbul Üniversitesi adlı bir eser hazırlamakta olan Prof.

29 AHMED CEVAD AHUNDZADE NİN KARA DENİZ ŞİİRİ 29 Dr. İbrahim Yıldırım dan dinlediklerimi biraz daha zenginleştirerek şöyle ifade ediyorum: Osmanlı Devletinin harbe girme kararı 25 Ekim 1914 de Sadr-ı Azam Enver Paşa başta olmak üzere birkaç kişinin öncülüğünde alınmıştır. 27 Ekim 1914 te Karadeniz e açılan dokuz gemilik Osmanlı donanması içerisinde Goben (Yavuz) ve Breslaw (Midilli) gemileri de bulunuyordu. Yavuz Sivastopol (Akyar)'ı, Gayret ile Numune Odessa (Hacıbey)'yı, Midilli Kerç'i, Hamidiye Yalta yı ve Fedosya (Kefe)'yı, Berk Novorosisk'ı bombalar. Bunun üzerine 2 Kasım 1914 te Rusya, 5 Kasım 1914 te ise İngiltere Osmanlı İmparatorluğuna harp ilan eder. 8 Kasım 1914 te de Hamidiye zırhlısı Rusya nın Doğu Karadeniz deki Tuapse şehrini bombalar. Şiirde geçen Hamidiye budur. Ancak 7 Kasım 1914 te de Rus donanması Zonguldak ı bombalar ve Osmanlı Donanması nın Mithatpaşa, Bezm-i Alem ve Bahr-ı Ahmer isimli üç gemisini batırarak intikam alır. Bu üç gemide gemilere bindirilen iki alay asker, Sarıkamış cephesine nakledilmek üzere Trabzon a gönderilen ordunun kışlık giyimi, haritalar, keşif için kullanılması düşünülen iki adet tayyare, bir tayyare bölüğü, üç pilot ve Kafkasya'da isyan çıkartacak Çerkes Reisleri bulunmakta idi. Bu durum Türk nakliyatına ciddi bir darbe vurdu. 220 personelden ancak 17 si kurtulmuş, Esir düşen 120 personelden çoğu dönmemiştir. sonra Rus Donan-ması bu tarihten itibaren Karadeniz'de ağırlığını artırarak hakimiyetini sürdürmüştür. Batum : Şimdilerde Gürcistan sınırları içerisinde kalan Osmanlı şehridir. Kazbek tepesi : Kafkas dağlarının 5033 metre yüksekliğindeki doruğudur. Enver Paşa nın kardeşi Nuri Paşa Kafkas İslâm Ordusu nun erkanı ile 25 Mayıs 1918 de Gence ye geldi. Onları karşılayan kız öğrenciler Üzeyir Hacıbekov un bestelediği Hüzzam Türküyü onlara okudular. Azerbaycan bağımsızlığını 28 Mayıs 1918 de ilân etti. Dolayısıyla bu Hüzzam türkünün bağımsızlık ilânından önce bestelendiği anlaşılıyor. Rusya Azerbaycan ın bağımsızlık ilanını hazmedemedi. Azerbaycan ın petrol kaynaklarını da Türklere bırakmak istemedi 28 Nisan 1920 de, Kızılordu Azerbaycan ı işgal etti. Böylece bağımsızlık, 18 Ekim 1991 de yeniden ilan edilinceye kadar, sona erdi. Azerbaycan Parlamentosu 27 Mayıs 1992 de sözleri Ahmed Cevad a bestesi Üzeyir Hacıbeyli ye ait olan bir şiiri Azerbaycan ın Millî Marşı olarak kabul etti.

30 30 OSMAN FİKRİ SERTKAYA Стихотворение Ахмеда Джавада Ахундзаде «Кара дениз» Резюме Осман Фикри Серткая Стихотворение Ахмеда Джавада «Кара дениз» написано в стихотворном размере 4+4, (5 четверостиший), и в 1918-м году Узеир Гаджибеков написал на него музыку в стиле лада «Хуззам». Впервые стихотворение было опубликовано в 1919-м году в Баку, во второй по счету книге стихов Ахмеда Джавада под названием «Далга». В наличии нет оригинала стихов и текстов, на которые Узеир Гаджибеков написал музыку. Однако один экземпляр (копия) стихотворения Ахмеда Джавада в рукописной форме под названием «Кара дениз» был отдан го года Али Бею Гусейн-заде в Гяндже. Соответственно, написанный арабскими буквами текст с отметкой «1 мая 1918, Гянджа» может считаться самой старой копией текста стихотворения. Ключевые слова: Ахмед Джавад, стихотворение «Кара дениз», рукопись, арабские буквы. Osman Fikri Sertkaya The Poem Qara Dəniz ( The Black Sea ) by Ahmad Javad Akhundzade Abstract Ahmad Javad wrote his poem Qara Dəniz ( The Black Sea ) in 4+4 rhythm (of five quarters). The poem was written in 1918 by Uzeyir Hajibayov (Uzeyie Hajibayli) in Huzzam. The poem for the first time was published in Ahmad Javad s second book of poems Dalğa ( Wave ) in 1919 in Baku. We do not have the original version of the poem and of the texts composed by Uzeyir Hajibayov. But Ahmad Javad gave one copy of his poem with his handwriting under the title Qara Dəniz ( The Black Sea ) to Ali Bey Husseinzade on May 1, 1918 in Ganja. So, its version written in the letters with Ganja notes can be accepted as the most ancient issue of the poem. Key words: Ahmad Javad, the poem Qara Dəniz ( The Black Sea ), Dalğa (Wave), a manuscript, Arabic letters.

31 T Ü R K O L O G İ Y A KETEVAN LORTKİPANİDZE (Gürcüstan) * VUSALA TALİBOVA (Türkiye) ETNİK ÖZELLİKLERİ TAŞIYAN TÜRK ATASÖZLERİ Özet Bilindiği gibi bir dilin atasözleri hazinesi o dili konuşan halkın tarihi, dini ve sosyal deneyimlerinin gerçek göstergelerinden biridir. Kültür bilimi açısından atasözlerinde saf şekliyle her milletin önemli değerleri, basmakalıpları (stereotip) ve görüşleri verilmektedir. Atasözleri ve deyimler yaşam tarzı, örf, kendi ve diğer etnik toplumların özellikleri, klişeleşmiş toplumun ritüelleri açısından bir hazine olarak kabül edilebilir. Araştırma yazısnın temel hedefi diğer etnik kültürel ve tarihsel çağrışımlara karşı basmakalıp tutum gösteren atasözlerini tartışmaktır. Türk kültüründe etnik grupların tespit edilmiş atasözü basmakalıp portrelerinde, olumlu və olumsuz anlamsal özelliklere göre, semantik modeller oluşturmaktır. Yazımızda etnik basmakalıp atasözlerinde yer alan etnik gruplar ya da milletler hakkında abartılı görüş olarak tanımlanmıştır Anahtar kelimeler: etnik kültürel, atasözleri, Türk kültürü, deyimler, örf. Bilindiği gibi bir dilin atasözleri hazinesi o dili konuşan halkın tarihi, dini ve sosyal deneyimlerinin gerçek göstergelerinden biridir. Kültür bilimi açısından atasözlerinde saf şekliyle her milletin önemli değerleri, basmakalıpları (stereotip) ve görüşleri verilmektedir. Atasözleri ve deyimler yaşam tarzı, örf, kendi ve diğer etnik toplumların özellikleri, klişeleşmiş toplumun ritüelleri açısından bir hazine olarak kabul edilebilir. Açıkça görülüyor ki etnik görüntülerin meşhur tasviri her zaman doğru ve kabul edilebilir değildir ve bu nedenle genelleştirilmemelidir, buna rağmen, belli etnik grupların temsilcileri ile iletişim sürecinde birikmiş bir deneyimi tasvir olarak incelemek hâlâ ilginçtir. Bu yazının temel hedefi diğer etnik kültürel ve tarihsel çağrışımlara karşı basmakalıp tutum gösteren atasözlerini tartışmaktır. Türk kültüründe etnik grupların tespit edilmiş atasözü basmakalıp portrelerinde, olumlu ve olumsuz anlamsal özelliklere göre, semantik modeller oluşturmaktır.sunduğumuz bildirimizde etnik * Gürcüstan, Tiflis Devlet Üniverstesi, Doğu Bilimleri Enstitüsü, Prof.Dr. [email protected] Türkiye, Tiflis Devlet Üniversitesi Beşeri Bilimler Fakültesi, Arş. Gör. [email protected]

32 32 KETEVAN LORTKİPANİDZE, VUSALA TALİBOVA basmakalıp atasözlerinde yer alan etnik gruplar ya da milletler hakkında abartılı görüş olarak tanımlanmıştır [Jansen1957]. Bildirimizin ampirik verileri Türk atasözleri sözlüklerden([albayrak 2009] vb.) toplanan 35 atasözüdür.ilgili ürünler kendi yapısı içinde etnik ad (etnonim) varlığı ile teşhis edildi. Seçtiğimiz atasözleri Prof. M. Rusieşvili [Rusieşvili2005] tarafından önerilen pragma semantik modele dayanarak belirlenir. Bu modele göre, atasözü, kendi anlamını oluşturan üç birbirine bağlı ve iç içe katmandan oluşur. Birınci (yüzey) katman, öğesinin metaforik formu; orta katmandoğrudan anlam ve bağlamsal değiştirgenleri (parametreleri) sunuyor. İç katman ise, özellikle atasözünde gerçekleştirilmiş dünyanın modelini göstermektedir. Örneğin Türkün kalbi hazinedir atasözü birinci yüzey katmanda bize Türk, kalp, hazine metaforik formlarınısunuyor. Orta katman ise onun doğrudan anlamını: Türkün kalbi hazinedir. İç katman ise atasözünün genel anlamını (gerçekleştirilmiş dünyanın modelini göstermektedir):genellikle saf, dürüst insanların gönülleri çok zengindir ve böyleleri gönüllerinde en ufak kötülük taşımaz. I Olumlu Yan Anlamların Özellikleri: 1. Bağlılık, Saflık/Asalet, Mertlik, Adalet,Uyanıklık/Özveri Türk e şahadet en büyük mertebedir. Şehit olmak, Türkler için paha biçilemeyecek kadar yüce bir makamdır Türkün kalbi hazinedir. Türklerin, eğitilmemiş, saf insanların gönülleri çok zengindir ve böyleleri gönüllerinde en ufak kötülük taşımaz Osmanlı fısıltıdan hoşlanmaz. Osmanlılar, güçlü kimseler işlerini dedikodu ile değil, herkesin gözü önünde, dedikoduya meydan vermeden ve adaletle sürdürür Osmanlı köyünde pırasa satılmaz. Osmanlı, güçlü insan, kötü şeylere izin vermez Osmanlı nın ayağı üzengide gerek. Güçlü toplumlar, güçlerini gösterebilmekve varlıklarını devam ettirebilmek için her zaman savaşa hazır durumda olmalıdır. Osmanlılar güçleri gösterebilmek ve varlıklarını devam ettirebilmek için her zaman savaşa hazır durumda olmalıdır. 2. Cömertlik 2.1. Osmanlı ya bir selam ver, yiyeceğini düşünme. Misafirperver olan Osmanlıya selam vermiş insanlar, kendilerini güven içinde hissetmişlerdir. 3. Sabır/Hoşgörü,Sadakat Arap kırk yıl sonra hayfını almış, gene de eyvah acele etmişim demiş.

33 ETNİK ÖZELLİKLERİ TAŞIYAN TÜRK ATASÖZLERİ 33 Araplar, İslam dininin ve Hz. Muhammed in sünnetinin gereği olarak her zaman sabırlı davranırlar Arap kızar amma, kırk harami lazım. Araplar sabırlı insanlardır, kolay kolay kızmazlar Arap ağasını bilir. Arap kendisine yardımcı olup iyilik yapacak kimseleri tanır. 4. Ilımlılık/İnce düşünme, Açgözlülük/Tokgözlülük (Hem olumlu hem de olumsuz özellik bir arada) Arap mesel bilir amma söylemez. Her sözü her yerde söylememeli, sözü yeri geldiğinde konuşmalı Arap doyunca yemez, Acem çatlayınca. Araplar Hz. Muhhamed in sünnetine uyarak doyunca yemek yemeyi bıraktıkları hâlde, Acemler nefislerine uyarak sağlıklarını etkileyecek kadar aşırı yemek yerler. 5. Çalışkanlık/Tembellik (Hem olumlu hem de olumsuz özellik bir arada) Türkmen işler, tat yer, eşek işler, at yer. Türk soyundan gelen Türkmenler çalışır, kazandıklarını aralarında yaşayan Araplar ve İranlılar yer. 6. Asalet 6.1. Arap at, kıl çulun içinde de belli olur. Değerli bir varlık, her durumda kendini belli eder.sözgelimi asalet sahibi bir insanın asil olduğu, hangi koşullar içinde bulunursa bulunsun, kolayca anlaşılır. 7. Güçlülük 7.1. On sekiz Kazak (Rus), bir Abdurrezak. Güçlü ve sayıca çok olan insanlara karşı bir kişi tek başına bir şey yapamaz. II Olumsuz Yan Anlamların Özellikleri 1. Cibilliyetsizlik (Soysuzluk) Araptan (Ermeniden) paşa, ağaçtan maşa olmaz. Kötü bir malzemeyle iyi bir eser ortaya koymak mümkün değil Çingeneden çoban olmaz, Yahudiden pehlivan.

34 34 KETEVAN LORTKİPANİDZE, VUSALA TALİBOVA Bazı meslekler, bazı toplumların yaşama tarzına ve hayat anlayışına uygun değildir Ermeni de irfan, Yahudi de pehlivan bulunmaz (olmaz). 2.Tembellik, Düşüncesizlik (üstünkörü düşünme) Çingen kızı hanım olmaz, dilenmezse karnı doymaz. Çingene hanımları evden çok dışarıda, başta dilenme olmak üzere, çeşitli işler gördüklerinden normal bir hanımın evde gördüğü işleri bilmez Çingene evinde kaymak aranmaz. İnsan gerçekleşmesi mümkün olmayan ya da başarılı olmayacağı işlere girişmemeli Çingene evinde (çadırında) musandıra ne arar? Çingeneler çadırda yaşadıkları için çadırlarda yatak yorgan konulan yer, yani yüklük bulunmaz Türk e borçlu olma, ya düğünde ister, ya bayramda. Cahil kimselere borçlu olmamak gerekir, çünkü böyleleri alacaklarını borçlunun en sıkışık zamanında almaya kalkışır Türk ün ağzı nereye ise sefer oraya. Yeteri kadar eğitilmemiş kimselerin karnı nerede doyacaksa, orada yaşamak isterler. 3. Döneklik (Güvenilmezlik), Başkaldırı. 3.1.Tatar, babasını satar. Tatar Türklerine fazla güvenmemek gerektiğini vurgulamak için kullanılan bir atasözüdür Türk e beylik vermişler, önce babasını öldürmüş. Türkler önemli bir mevkiye geldiklerinde, mevkilerinin gücünü öncelikle kendi yakın çevrelerine gösterirler. 4. Cehalet, Saflık (olumsuz anlamda), YavaşlamışDüşünme, Ahmaklık Türk tosun doğdu anadan, öğüt aldı eşek ile danadan. Köylu annesinden güçlü ve kuvvetli bir çocuk olarak doğmakla beraber, gerekli eğitimi almadığı için cahil olarak kalır Türkün aklı başına sonradan gelir.

35 ETNİK ÖZELLİKLERİ TAŞIYAN TÜRK ATASÖZLERİ 35 Eğitimsiz, saf insanlar yaptıkları işler için kurnazlık düşünmez. Çoğu kez başkalarının oyunlarıyla karşı karşıya kalır, gerçeği öğrenir ve bir daha aynı şekilde davranmamaya çalışırlar Türk gözünden ısınır. Yeterli eğitim almamış kimseler söylenlere değil, gözleriyle gördüklerine inanır Türkün aklı, gözünde saklı. Yeteri kadar eğitim almamış kimseler kendilerine söylenen sözlere değil, gözlerine, yani gördüklerine inanırlar Türk ata binince (kendini) bey oldum sanır. Cahil kimseler birtakım olanaklara kavuşunca, kendilerini bey olmuş kabul eder Arap (aptal)ata biner bey oldum sanır, lağlaz(çelem)aşa girer yağ oldum sanır. Kişinin sahip olduğu mal ve servet onun değerini yükseltmez. Örneğin, ahmak ata binmekle bey olamaz, şalgamaşa girmekle yağ olamaz Kürt (Türk) ne bilir bayramı, hörp, hörp içer ayranı. Kürtler (Türkler), bilgisiz kimseler, nerede, nasıl hareket etmeleri gerektiğini bilmezler. 5. Kurnazlık, Çıkar düşkünlüğü Türk ün bildiğini, tilki bilmez. Cahil görünen kimseler kurnazlıkla tilkiyi geçer Osmanlı nın piyazına, kışın yazına inanma. Geçmişte Osmanlı nın yardımı güven verici olmamıştır, tıpkı kış mevsimindeki sıcak havalara güvenilmediği gibi. Ve saire Kürt, vereni sever. Genelde bütün adamlar, ama daha çok Kürt kökenli insanlar eli açık, cömert insanları sever. 6. Nankörlük 6.1. Türk ün (abdalın) karnı doyunca, gözü kapıda olur. Yeterli eğitim almamış cahil kimseler, ihtiyaçları giderilince hatır gönül düşünmeden kendilerine iyilik yapanlardan uzaklaşmaya çalışırlar.

36 36 KETEVAN LORTKİPANİDZE, VUSALA TALİBOVA Sonuç Etnik atasözü portrelerinin olumlu özellikleri arasında: bağlılık, saflık, asalet, mertlik, adalet, uyanıklık/ özveri, cömertlik, sabır/hoşgörü, sadakat, ılımlılık/ ince düşünme, tokgözlülük, çalışkanlık, güçlülükyer alırken olumsuz özellikleri arasında da:cibilliyetsizlik, tembellik, düşüncesizlik, döneklik, başkaldırı, cehalet, saflık (olumsuz anlamda), ahmaklık, kurnazlık, çıkar düşkünlüğü ve nankörlükyer almıştır. Çalışma, etnik atasözü portrelerinin bazı etnik gruplar için hem olumlu hem de olumsuz tutum içerdiğini ortaya koydu. Çalışmada, ayrıca, tek ve aynı etnisitenin (örneğin, Türkler ve Osmanlılar) atasözlerinde hem olumsuzca hem de olumluca tasvir edilebildiği görülmüştür.ayrıca, iki ayrı etnik grubun kıyaslandığı atasözlerine de rastlanmıştır.mesela I.4.2 ve I.5.1 deki atasözlerinde iki ayrı etnik grup biri olumlu öteki ise olumsuz özelliği ile kıyaslanırken II.1.2 ve II.1.3 teki atasözlerinde her iki etnik grup da olumsuz özelliği ile vurgulanmıştır. Görüldüğü gibi, atasözü fonları hem ulusların yaşam tarzı ve bilincini tanımak için hem de diğer etnoslara karşı basmakalıp tutumları incelemek için zengin malzemeler vermektedir. Bu çalışmamızda Türkler (Türk, Osmanlı, Türkmen veya Tatar olarak), Araplar, Acemler (İranlılar), Çingenler, Ermeniler ve Kürtlere ilişkin atasözlerine rastlanılmasına rağmen maalesef Gürcülerle ilgili olanlara rast gelinmemiştir. KAYNAKÇA 1. Albayrak, Nurettin (2009), Türkiye Türkçesinde Atasözleri, İstanbul, XII+1140s., Kapı Yay. 2. Jansen, William Hugh (1957), A Culture's Stereotypes and Their Expression in Folk Clichés," South western Journal of Anthropology, 13, pp Paredes, Américo (1970), "Proverbs and Ethnic Stereotyping," Proverbium, no. 15, pp Rusieşvili, Manana (2005), Atasözü,Lomisi, Tiflis (Gürcüce), 267s. 5. Rusieshvılı, M. - Lortkıpanıdze, K. (2010), Reflections on CulturalAspects in a Proverb (Using examples of Georgian and Azerbaijanian proverbs), Dirçəliş XXI əsr, Azərbaycan Dövlət Quruculuğu və Beynəlxalq Münasibətlər İnstitutu, , pp

37 ETNİK ÖZELLİKLERİ TAŞIYAN TÜRK ATASÖZLERİ 37 Кетеван Лорткипанидзе Вусала Талыбова Тюркские пословицы, охватывающие этнические особенности Резюме Как известно, «сокровищница пословиц» любого языка это один из реальных показателей истории, религии и социального опыта народа, говорящего на данном языке. С точки зрения культурологии в пословицах в первозданном виде представлены важнейшие ценности, стереотипы и взгляды народа. Пословицы и поговорки сокровищница образа жизни, традиций, особенностей тех или иных этнических общин, их ритуалов. Основной целью статьи является изучение пословиц в противопоставленности с другими этно-культурными и историческими ассоциациями, создание семантических моделей по положительным и отрицательным особенностям в закреплённых в тюркской культуре пословичных стереотипных портретах этнических групп. В представленной нами работе «этнические шаблоны» относительно этнических групп либо народностей, указанных в пословицах, даны в преувеличенной форме. Ключевые слова: этническая культура, пословицы, тюркская культура, поговорка, традиция. Ethnic Characteristics in Turkish Proverbs Abstract Ketevan Lortkipanidze Vusala Talibova It is well-known that the treasure of proverbs of any language is considered to be one of the main real attributes of historical, religious and social experiences of the people using that language. Proverbs and sayings, life style, customs and traditions, features of their own or other ethnic communities can be accepted as a treasure. The main purpose of the paper is to study proverbs which can resist other ethnic, cultural and historical challenges. It defines semantic models of proverb portraits of the ethnic groups in Turkic culture for their optimistic and pessimistic features. Our paper studies ethnic basmakalip proverbs where information about the abovementioned ethnic groups or nations are exaggerated. Key words: ethnic cultures, proverbs, Turkic culture, sayings, customs and traditions.

38 T Ü R K O L O G İ Y A YAZILI ABİDƏLƏR ПИСЬМЕННЫЕ ПАМЯТНИКИ WRITTEN MONUMENTS АЛЕКСАНДР БОНДАРЕВ (Россия) «КИТАБИ ДЕДЕ КОРКУД»: ЭСТЕТИКА ЭПОСА И ЭТИКА РОМАНА Резюме В представленной статье рассматривается диалектическое взаимодействие эстетики эпоса и этики романа. На примере азербайджанского дастана средних вв. «Китаби Деде Коркуд» в статье изучаются результаты воздействия разрушающих исторических событий на область мифологии. Потребность в восстановлении поврежденной эпической целостности побуждает героя продемонстрировать свои интеллектуально-аналитические способности для сопротивления всем историческим захватам. Эстетические проблемы и этический подход превращают главного героя эпического произведения в беллетристический образ. Жанр романа возникает внутри эпического конфликта. Аналитический роман новой эпохи превращается в эпос для изображения в своей поэзии рая, потерянного в мировом эпическом статусе. Ключевые слова: эпическая эстетика, мифология, исторический, природа, общество, эстетическая поэтика эпоса. Статья «Эстетическое и этическое», помещенная в энциклопедическом словаре по эстетике, констатирует: «Как правило, любое общественное явление, поступок или мотив человеческой деятельности обладают одновременно эстетическим и этическим значением (ценностью) и могут быть оценены, с одной стороны, как прекрасное или безобразное, с другой как добро или зло» [8, ]. Как философские дисциплины эстетика и этика образуют коррелятивную пару, аналогичную паре эпос / роман [3, 15 25]. Эпос осознает свою эстетическую природу, глядя на себя глазами романа. Роман осознает свою этическую природу, глядя на себя глазами эпоса. Россия, Московский государственный лингвистический университет, заведующий кафедрой отечественной и зарубежной литературы, доктор филологических наук, профессор. [email protected]

39 «КИТАБИ ДЕДЕ КОРКУД»: ЭСТЕТИКА ЭПОСА И ЭТИКА РОМАНА 39 Дастан «Китаби Деде Коркуд» отражает встречу эстетики с этикой, эпоса с романом. Эстетическое мироощущение и порождаемое им архаичное искусство зарождаются в недрах позднего палеолита, когда первобытное общество уступает место матриархальной родовой общине. Согласно данным, приведенным в исследовании Вильгельма Райха [5], растянувшийся на тысячелетия переход от матриархата к патриархату, а в сфере мифологии от женского пантеона к мужскому, начался в эпоху неолита. Воспетая Гете «вечная женственность» («Фауст») составляет эмоциональное содержание глубинного пласта матриархальной культуры и переживается как природное начало жизни. Тиамат, женское божество шумерской мифологии, персонифицировала первичный мировой океан, обеспечивший биологические условия возникновения органической жизни. Теория спонтанного самозарождения жизни допускает возникновение биологических молекул из неорганических веществ. В ходе саморазвития экосистемы Тиамат победил в поединке Мардук, «сын мирового холма», ставший верховным мужским божеством вавилонского царства. В «Теогонии» Гесиода Гея родоначальница первого поколения богов, мать-земля, одна из четырех первопотенций Хаоса, Земли, Тартара и Эроса. Она родила Урана-небо и, взяв его в супруги, произвела шесть титанов, шесть титанид, в том числе важных, с эволюционной точки зрения, Кроноса и Рею. Ветхий Завет глубоко прочувствовал глубину конфликта между матриархатом и патриархатом, предопределившим мифолого-историческую проблемность отношений между мужчиной и женщиной. Библейский Яхве предрек согрешившим Адаму и Еве роковую судьбу: «И вражду положу между тобою и между женою, и между семенем твоим, и между семенем ее: оно будет поражать тебя в голову, а ты будешь жалить его в пяту» [4]. И поныне мужчину завораживает «вечная женственность», а женщину вечная мужественность. «Семя Евы» поражает мужской дух, «семя Адама» женскую природу. Эстетика женственна, этика мужественна. Вещие слова, которые плененный Уруз адресует Высокорослой Бурле хатун, своей матери, проникнуты инстинктивным пониманием креативной роли жизнеобразующего родительского начала, лежащего в основе эстетики бытия и этики истории. Если жив отец, будь здоров отец! Если мать жива, будь здорова мать! Если живы вы, отчего ж не быть И еще одному ребеночку? И еще такому же сыну, как я *. * Здесь и далее перевод Аллы Ахундовой.

40 40 АЛЕКСАНДР БОНДАРЕВ Гротескный переход от материнского права к отцовскому навязывает человечеству насыщенное драматизмом промежуточное положение между эстетическими законами природы и этическими нормами культуры. Эпические поэмы отражают этапы этого перехода. Выбирая вслед за Эдипом материнское начало, индивид отвергает «свободную нравственность самосознающей воли» (Гегель). Выбирая вслед за Орестом мужское начало, он попирает бытийное основание жизни [2, ]. Воссоздающий природное бытие эпос эстетичен: «Основной закон всех образов богов есть закон красоты, постулирует Ф. В. Шеллинг. Ведь красота есть реально созерцаемое абсолютное» [6, 97]. Героические ахейцы «Илиады» отвоевывают у троянцев Елену Прекрасную воплощение красоты природного мира. А поскольку тождество этического и эстетического символично, гомеровские поэмы символизируют единство идеальной и материальной, внутренней и внешней природы человека. В сцене «умерщвления Гектора» (кн. 22) поединок Ахилла с вождем троянцев изображается Гомером символически. Быстроногий ахеец и отважный троянец не уступают друг другу в доблести. Поэтому Зевс не в силах отдать предпочтение ни одному из них: глава бессмертных передоверяет судьбу поединка не своему божественному промыслу, а безличному жребию исторической случайности. Зевс уклонился от необходимости вынести этическую оценку символическому событию. Таковы универсальные законы эпического жанра, направляющие и сюжетную логику азербайджанских дастанов. Они поэтизируют символическое тождество природного и социального человека его физическую и духовную красоту, богатырскую силу и сознающую волю. «Китаби Деде Коркуд» («КДК») прославляет природно-эстетическую ценность индивида, пропорциональную древности его рода. Однако наряду с природной легитимностью крови заявляет о своих правах духовная легитимность воли, понимаемая как итог нравственного саморазвития личности. А это уже этический критерий: «Сын, шестнадцати лет ты достиг, а мужчиной не стал, с прискорбием констатирует Газан хан, глядя на своего не торопящегося взрослеть Уруза. Головы не срубил, крови ты не пролил. У огузов почтенья ты не заслужил». «Чистый», предшествующий роману, природный эпос не дифференцирует логического противоречия между частным и общественным интересом. Там, где герои «Китаби» борются за свою любовь, они выступают одновременно посланцами и природной эстетики, и человеческой этики. Отвоевание Гантуралы невесты Сельджан в поединке с быком, тигром и верблюдом, их совместная победоносная схватка с войском гяуров прославляется как торжество естественного закона, тождественного этическим нормам естественного родоплеменного права. Требование консолидации зачатков государственности Великих огузов в целях противодействия внешней и внутренней агрессии набегам гяуров и

41 «КИТАБИ ДЕДЕ КОРКУД»: ЭСТЕТИКА ЭПОСА И ЭТИКА РОМАНА 41 междоусобным распрям - вводит в эстетическое пространство эпоса этические критерии добра и зла патриотизма и предательства, отодвигающие спонтанное эстетическое мировосприятие на второй план. Возрастание роли мужского начала одобряется Дастаном как охранительная реакция правового сознания на разрушающие родовые связи центробежные тенденции. Всё, выступающее в защиту родовых принципов, которым волею истории суждено перерасти в государственные, прославляется как добро. Всё, посягающее на земли и уклад жизни огузов, будь то эгоизм или внешняя экспансия, осуждается как зло. Исконно эстетический герой Дастана пребывает во вневременном состоянии «да», из которого его пытается изгнать деструктивизм гяуров, прозябающих в вечном состоянии «нет». Для восстановления временно утрачиваемого состояния «да», беку огузов предначертано стать этическим героем. Генезис романа как жанра отыскивается в переориентации сознания с эстетического отношения к природе на этическое отношение к обществу. Роман зарождается в недрах переживающего кризис «эпического состояния мира» (Гегель). Периодически предпринимаемые гяурами набеги превращают огузов в этических героев, вынужденных отвоевывать у неверных состояние «да», с оружием в руках возвращаясь в родные земли, восстанавливая привычный семейный уклад. Эти набеги, наряду с междоусобными распрями, порождают эпико-романное событие, располагающееся между онтологией эпоса и метафизикой романа. Исторические провокации исходят либо извне от гяуров, и тогда патриотизм эпически укрепляет родоплеменные отношения, либо изнутри, порождаемые аффектами гордыни и завистливого честолюбия. Тогда складываются условия для возникновения «романа как продукта распада эпоса». В «КДК» малодушная гордыня преодолевается подвигом волевого преодоления моральной слабости. Такой нравственный подвиг совершил Газан, поначалу привязавший богатыря Гараджу Чобана к дереву, но затем, устыдившись своего горделивого малодушия, превозмог, как и подобает альтруистическому герою, ослепившее его темное чувство и взял былинного богатыря с собой на отвоевание у Шюкли Мелика жены и сына Высокорослой Бурлы хатун и Уруза. Эпизодические по своей сюжетной функции персонажи, подобные бесплодной Гысырдже Енге или диковатому, искусанному клопами Дели Гарчару, объекты снисходительной эпической насмешки Бейрека. Они трикстеры пародийные дублеры, контрабандой вторгшиеся в героическое пространство эпоса, чтобы, с одной стороны, оттенить своим ничтожеством его «высокий миметический модус» (Н. Фрай), а с другой обозначить эволюционную направленность мира от эпического состояния к романному. Они вызывают раблезианский смех былинных богатырей потому, что до поры не в состоянии поколебать эпико-эстетическую незыблемость платоновскопифагорейской мировой гармонии.

42 42 АЛЕКСАНДР БОНДАРЕВ На противоположном полюсе группируются посланцы разрушительной истории, провоцирующие реакцию всенародного противодействия. Таков травестийно коварный сын Лжеца-Яланчи Льстец-Ятарчук, пожелавший обманом жениться на прекрасной Банучичек. Восстановление эпического состояния мира достижимо благодаря либо ратному, либо интеллектуальному подвигу, в зависимости от смысла брошенного деструктивными силами вызова. Изменчивая История вторгается в жизнь эпического героя в обличье разрушительного события, побуждающего к размышлениям над его причиной и способами его усмирения. Такого рода рефлексия спонтанно генерирует романный дискурс, подменяющий эпический паратаксис романным синтаксисом. Романная эпистемология дифференцирует и релятивизирует синтетический смысл вторгшегося события, указывающий на эволюционную, либо инволюционную тенденцию истории. Такова имплицитная логика трансформации плененного эпического героя в романного. Пограничная ситуация, в которой он себя находит, вынуждает его признать, что его ратные возможности исчерпаны и ему предстоит самостоятельно найти выход из неприемлемого состояния «нет». Первая эмоциональная реакция женских слез и мужского отчаяния сменяется познавательным трудом вживания во внутреннюю диалектику события с целью принятия героического решения, восстанавливающего временно утраченное эпическое состояние. Однако, в отличие от когнитивной поэтики романа, изобразительная поэтика эпоса не вербализует процесс овладения героем смысла набежавшего на него события. Джигит, борющийся за продление эпической традиции, вынужден проявлять не только способность к подвигам, но и проницательность, а порой и мудрость, претворяющую его хрупкую юность в мужественную зрелость. Таков Гантуралы, отважившийся завоевать полюбившуюся ему красавицу Сельджан. На вопрос тагавура зачем пожаловал, Гантуралы, вызывая уважение своим этическим ответом, все же остается в границах эпической эстетики: Я к твоей доброте и твоей широте прибегаю, И как Бог повелел, как пророк нас учил, заклинаю Я пришел за себя твою дочь попросить. «Этот мир на разумных держался и будет держаться! размышляет он же, сражаясь с быком. Чем стоять перед ним, упираться, не лучше ли мне отскочить и с тыла зайти?». Навязываемый историей переход от эстетического бытия к этическому долженствованию направляет эволюцию мирового литературного процесса от эпоса к роману. Непосредственная онтология эпоса уступает место опосредованной метафизике романа.

43 «КИТАБИ ДЕДЕ КОРКУД»: ЭСТЕТИКА ЭПОСА И ЭТИКА РОМАНА 43 В самом деле, Одиссей, в отличие от Ахилла, в большей степени человек морального долга, к исполнению которого призывает его статус мужа Пенелопы, отца Телемаха и царя Итаки. Без этого морального стержня ему не удалось бы достойно преодолеть череду испытаний: любовное наваждение нимфы Калипсо, амнезию лотофагов, животную чувственность Цирцеи, завораживающее пение сирен, Сциллу жизненных тупиков и Харибду психологических водоворотов. Необходимость перехода от бытийной эстетики эпоса к рефлексивной этике романа выдвигается как требование ответа на вопросы, задаваемые уже не циклическим, а линейным временем. Императивы сверхличного долженствования разрушают эстетическое «присутствие в мире» Da-Sein (Здесь- Бытие М. Хайдеггера) эпического героя, символизирующего органичное единство частного и общественного, единичного и всеобщего. Откликаясь на всемирно исторический призыв времени, дастан «Китаби Деде Коркуд» эволюционирует от природной эстетики эпоса к исторической этике романа. Песнь первая повествует еще о сугубо природной заботе Дирсе хана, умолившего Аллаха послать ему сына, Бугач хана. Эпический сказитель не скрывает восхищения красотой молодых воинов, самим фактом своего существования прославляющих славное племя огузов: «Триста джигитов в одежде, золотом шитой, драгоценным каменьем покрытой, зовет, вместе с собой берет. И сорок джигитов прекрасных, юных и ясноглазых Уруз за собою ведет» (Песнь четвертая). Песнь двенадцатая прославляет уже охранительные усилия Ближних огузов, направленные на подавление сепаратистских тенденций, обозначившихся в среде Дальних огузов, которых Аруз бек подбивает на преступное неповиновение Газану легитимному гаранту централизованной власти. Поэтизирующая эстетика «Китаби деде Коркуда» защищает эпические ценности родоплеменных отношений: «Битва священная благословенна», поет сказитель в эпилоге Песни четвертой. Познавательная этика «Китаби деде Коркуда» обосновывает недопустимость исторического раскола на коллективный патриотический и индивидуальный эгоистический порыв: «В те времена сыновья отцов почитали, на одно отцовское слово двумя не отвечали. А тех, кто так отвечали, сыновьями уже не считали». Этика входит в эпос как необходимость отстоять эстетические ценности бытия отразить набег гяуров, вырваться из плена или найти остроумный выход из представляющегося поначалу безвыходным положения. Как реакция сознания на вызовы изменчивой истории этическое зарождается в архетипическом средоточии мифа. Согласно М. Эдиаде, «сами архетипы составляют некую историю в той мере, в какой они состоят из жестов, действий и предписаний, которые, хотя и считается, что были явлены во время оно, все

44 44 АЛЕКСАНДР БОНДАРЕВ же были явлены, то есть рождены во времени, явились в том же смысле, как и любое другое историческое событие» [7, ]. Если бы деструктивное историческое событие не посягало на эстетическую ценность мифа, эпический герой не восстанавливал бы незыблемость эпического состояния мира. Если бы миф не обнаруживал в историческом событии его деструктивность, романный герой не обретал бы в архетипе моральные силы для преодоления своей исторической безосновности. Такова диалектика эпической эстетики и романной этики, воссозданная в «КДК» сказителем Деде Коркудом. Поскольку эпос возник как памятник устного народного творчества, а роман как продукт письменной индивидуальной культуры, проницательными звучат суждения Камала Мехти оглы Абдуллаева относительно жанрового и мировоззренческого взаимодействия эпического Мифа и романного Письма в «Китаби Деде Коркуд». Растянувшийся на века переход от коллективизма эпоса к субъективизму романа был отмечен утратами и обретениями: утратой эпической непосредственности и обретением романной опосредованности, на новом интеллигибельном уровне возвращающей безосновного романного героя на его вневременную мифологическую родину: «От чего огузы отошли, к чему они приблизились? задается вопросом Камал Абдулла. Отдалившись от мифического мира чистоты и веры, героизма и мужества, они вступили в сложную, упорядоченную, полную психологических перегрузок сферу Письма.< > Огузы не просто и не сразу пришли в мир Письма, а вступили в него, бережно неся в своем сознании часть великого и бесценного опыта Мифа» [1, 322]. ЛИТЕРАТУРA 1. Абдулла Камал. Тайный «Деде Коркуд». Баку, Мутарджим, Бондарев А. П. Тема и проблема. Диалогическая поэтика. Теория и история литературы. Учебное пособие для студентов разных специальностей. М., ФГБОУ ВПО МГЛУ, Бондарев А. П. Эпос и роман. Мифология. История. Человек: Литература Великобритании и США. Учебное пособие М., ФГБОУ ВПО МГЛУ, Библия. Первая книга Моисеева. Бытие. 5. Райх В. Психология масс и фашизм. М., АСТ, Шеллинг Ф. В. Философия искусства. М., Мысль, Элиаде М. Миф о вечном возвращении (Архетипы и повторение) //Космос и история. М., Прогресс, Эстетика: Словарь. М., Политиздат, 1989.

45 «КИТАБИ ДЕДЕ КОРКУД»: ЭСТЕТИКА ЭПОСА И ЭТИКА РОМАНА 45 Aleksandr Bondarev Kitabi-Dədə Qorqud : eposun estetikası və romanın etikası Xülasə Təqdim edilmiş məqalə eposun estetikası ilə romanın etikası arasındakı dialektin qarşılıqlı təsirindən bəhs edir. Azərbaycanın orta əsr Kitabi-Dədə Qorqud u timsalında bu məqalə dağıdıcı tarixi hadisələrin mifoloji sahəyə təsirinin nəticələrini öyrənir. Zədələnmiş epik bütövlüyün bərpasına duyulan ehtiyac bütün tarixi işğallara müqavimət göstərə bilmək üçün qəhrəmanı öz intellektual analitik bacarıqlarını nümayiş etdirməyə sövq edir. Estetik problemlər və etik yanaşma epik əsərin əsas qəhrəmanını belletrik surətə çevirir. Romanın janrı epik münaqişənin daxilində yaranır. Yeni dövr analitik romanı öz poeziyasında dünyanın epik statusunda itirilmiş cənnətinin təsviri üçün eposa çevrilir. Açar sözlər: Epik estetika, mifologiya, tarixi, təbiət, cəmiyyət, eposun estetik poetikası. Aleksandr Bondarev The Book of Dada Gorgud : Aesthetics of Epos and Ethics of Novel Abstract The article envisages the dialectic interaction between epic aesthetics and novelistic ethics. On the example of Azerbaijani Middle Age poem The Book of Dada Gorgud the article studies the consequences of destructive historical events intrusion into the immutable mythological space. The vital necessity to restitute the shaken epic integrity prompts the hero to demonstrate intellectual analytical ability in order to resist the invasion. However, ethic approach to the aesthetic problems transforms epic protagonist into novelistic character. The genre of the novel germinates within the epic conflict. The New Times analytical novel turns towards epos for drawing in its poetics the lost paradise of epic status of the world. Key words: epic aesthetics, Mythology, History, Nature, society, aesthetics poetics of epos.

46 T Ü R K O L O G İ Y A MİFOLOGİYA МИФОЛОГИЯ MYTHOLOGY HAN WOO CHOI (South Korea) SOME ALTAIC SHAMANISTIC EVIDENCE IN KOREAN Abstract In Korean studies Musok or Shamanism takes an important place. Before Buddhism was introduced into Korean peninsular 372 A.D. through Koguryo which was an ancient Korean state, shamanism was the one and only religion and was in great vogue in the Korean peninsular. There are various evidences showing that Korean Musok was originated from Altaic shamanism and that these two are originally one and the same. This paper, presents some linguistic evidences for the close relationship of the two. These are Altaic shamanistic terms which are found in Modern Korean. Key words: Musok, Shamanism, Korean Shamanism, Altaic shamanistic terminology. The ancient people of Korea worshipped heavenly bodies, and nature such as the sun and the moon. They believed that their royal ancestors were born in mysterious ways, being born of natural objects such as gourd, egg, and even animals. Tangun, the king of sandalwood who was the founder of Kochoson, the first ancient Korean state, was believed to be born through marriage of Hwanung who was the high ascending son of the heavenly god and a woman who became a human through transformation from a bear. Most scholars accept Tangun as a ruler as well as a shaman like many ancient rulers of proto or ancient Korean states. According to a legend, Tangun was said to become a god of mountain after death. Besides Tangun, we can also find easily samainistic evidences in most of the founders of the ancient Korean states. Ancient Korean people also believed in the immortality of the soul, and they buried the dead in large coffins and tombs, with rich personal ornaments to South Korea, Korea University of International Studies, Professor, Doctor. [email protected]

47 SOME ALTAIC SHAMANISTIC EVIDENCE IN KOREAN 47 accompany the never-perishing spirits in the long travel to the other world of the dead. For this reason they believed Mudang or Shaman uttered words of the spirits. This shamainstic tradition has survived from the proto or ancient Korea to the present day Korea, dispite the dominance of several major religions such as Buddhism and Confucianism which opposed shamanism, for over 1500 years in Korean history. In modern times, regarding the ancient religion of Korea, Musok (Ɛѱ) or shamanism, many studies have been made since the publication of H. B. Hulbert's article titled "The Korean Mudang and Pansu" in the Korean Review in In 1920s, Korean native scholars such as Nam-Sun Choi, Nyung-Hwa Lee and Cha-Ho Sin started to study Musok or Korean Shamanism. At the same period, Japanese scholars also begun to be interested in the ancient Korean religion. Most of the Korean scholars have tended to relate Musok to the shamanism of northern tribes (i.e., Central Asian and Siberian tribes). On the other hand, C. A. Clark, the author of the book 'Shamanism: religion of Old Korea' (1932), was the foreign scholar to consider Musok in connection with Siberian shamanism for the first time. Nevertheless, there were few scientific works in Korea which studied closely the relationship of Korea and Altaic Area (i.e., Central Asia and Siberia) in terms of shamanism. In this respect, Si- In Park's comparative studies of Ancient Korean and Altaic legendary literatures or myths concerning the founders of Proto or ancient Altaic states is highly evaluated. There are various evidences showing that Korean Musok was originated from Altaic shamanism and that these two are originally one and the same. In this paper, I would like to present some linguistic evidences for the close relationship of the two. These are Altaic shamanistic terminologies which are found in Modern Korean. 1. Abaci 'bogy': Kashgari Mahmud explained in his dictionary that to frighten a child one said abači keldi! 'the bogy has come!'. This word is found in Yakut in the forms of abasy and abassy meaning 'an evil spirit, spirit of the dead'. In Korean there is the word ebi meaning 'bogy or the like'. This word is said to frighten a child or to give a warnning to a nauty child. In relation to this word, there are some words in Mongolian; Mo. abla- 'to allure, to hurt through magic incarnations', abtai 'possessing the gift of witchcraft', abagaldai ' a shamanistic idol, mask representing a shamanistic god'. From these Mongolian forms, we can assume *ab as the root of the word. The Korean form ebi probably comes from *abi which consists of the root *ab and the denominal noun suffix {-i}. 2. Baksi 'a male shaman': In Turkic this word appear in Uygur for the first time meaning '(Buddhist) religious teacher'. In Chagatay this word means 'scribe; surgeon'. Among modern Turkic languages, while Uygur and Yakut call a male shaman 'oyun', Kazakh and Kyrgyz people call bakşı. In Manas epic, the phrase kara bakşı appears. In Turkmen, this word means 'saz singer'. This word

48 48 HAN WOO CHOI occurs in Korean too in the form of baksu meaning 'a male shaman'. Mongolian gives 'teacher' for the meaning of the word. It is interesting that Korean and south-eastern languages of the Turkic language group, i.e. Kazakh and Kyrgyz has the same meaning of the word. For the etymology of the word, for the first time Yule (1866: 474) proposed that the word was the Turkish and Persian corruption of Bhikshu, the proper Sanscrit term for a Buddhist monk. Radloff (IV. 1446) said in his dictionary that the word was derived from the Turkic verb bak- meaning 'to look at'. However, Radloff's theory is nothing but a folk etymology, for there is no deverbal noun suffix such as {-şı} in Turkic. Laufer (1916: 485-7) argued that the word was borrowed from the Chinese word bakši ǚ. Ramstedt (1951: 73) related this word to Sino- Korean baksa ǚ meaning 'a learned man, a doctor'. 3. Kam' a shaman; a ruler': Among titles of Silla which was an ancient states of Korea, we can find kam 監 (ACh. kam', Sino-Ko. kam) in the titles of high ranking officials such as 大監, ё 監, 監, etc. While, in these examples, 大, ё, and are being used as adjectives which mean big, small, and a younger brother respectively, 監 (kam) is a Chinese transliteration of the word kam. In my opinion, kam is one and the same with ancient Turkic Kam designating 'shaman': Uyg. qam 'sorcer', MK qam id., Chag. qam 'physician, healer, sage, wise man' [2,625]. In Middle Turkic, this word was used as a verb with the denominal verb suffix {la-} meaning 'to practice medicine, to heal' which was probably developed from 'to act as a kam, to make magic'. Interestingly, Middle Turkic Kuman gives 'a female shaman' for the meaning of the word. From the Turkic meaning, we can deduce that one of the major role of kam was to act as a healer. This role of kam or shaman is seen often in both Korean shaman mudang and Turkic shaman kam. In this respect, Ramstedt (1949: 90, 1951: 71)'s theory that this Turkic word was borrowed from the Chinese word 監 (ACh kam') meaning 'to inspect' is incorrect. On the other hand, as is seen, in the early shamanism of Altaic Area, shamans or kams acted not only as healers or spiritual doctors but also were engaged actively in politics as politicians or rulers. Many times shamans ruled over their communities as sages or wise counsellors who had the greatest political power. It is well known that Tangun ( 檀君 ), the founder of Kochoson, was a ruler as well as a shaman. This was to reflect the primitive theocratic system which was very common in ancient primitive societies. In connection with this fact, it is not surprising that the last ruler of Kochoson, who ruled in the second century B.C., had ugǝ meaning 'sage, wise man' as his official title. This word was borrowed from Turkic öge having the same meaning. The Turkic word öge was derived from the verb ö- 'to think of' with the deverbal noun suffix {- ge}. This word was also used as a ruler's title in ancient Turkic: Uyg. Baga Tarkan Öge, El Ögesi [4-181, ].

49 SOME ALTAIC SHAMANISTIC EVIDENCE IN KOREAN Kow 'an evil spirit of nightmare': In Modern Korean kawi is a shamainstic word designating an evil spirit which obsesses man by way of nightmares. This word is attested in Middle Korean in the form of kʌo. From this form, we can understand that Modern Korean kawi consists of two morphems, kaw and {-i} which is a denominal noun suffix very common in Korean. This shamanistic terminology is found in Oghuz dialect of Middle Turkic in the form of kowuč or kowuz. Kashgarli Mahmud gives 'the symptoms of demonical possession' for the meaning of the word in his dictionary. He gives some explanation about the use of the word; the victim is given treatment, cold water is thrown in his face, and at the same time the words kowuč kowuč are recited in order to expel the evil spirit, then he is fumigated with rue and aloes-wood argues that this word was derived from the Turkic verb kow- meaning 'drive out, expel' with the deverbal noun suffix {-uč} or {-uz} [2-581, 3-144]. However, Dankoff's theory is not convincing from the facts that not only the suffix {-uč} or {-uz}, which is rare in Turkic, is always used with an intransitive verb unexceptionally but also that semantic connection between 'the symptoms of demonical possession or the like' and 'drive out' is very slim. From the point of view that the Korean word kawi or kʌo is not a verb but a noun, we can suppose two different possibilities for the word; First possiblity is that it consists of the noun *kowu and the diminitive suffix {-č}, and second is that it used the noun *kow and the verb uč- together. While, in case of the former, the word means 'an evil spirit exercising the demonical power of possession', the latter case means 'go away! evil spirit'. In my opinion, the latter one is more likely than the former. On the other hand, among the Korean forms, kawi was probably developed later. The form kawi was made this way; at first the denominal noun suffix {-i} came to the noun kʌo and then kʌo became kawi by regressive assimilation rendering the vowel /ʌ/ in the first syllable into the unrounded vowel /a/ under the influence of /i/. 5. Kut 'an exorcism of shaman or Mudang, a shaman ritual': This terminology is very common in Altaic languages. In Turkic this means 'the favour of heaven' originally in a rather mystical sense, thence, less specially 'good fortune' and the like, and thence, more generally, 'happiness' [2-581]. In Mongolian, the word appers in the form of kutuγ meaning 'sanctity, happiness, benediction'. [9,992]. The Mongolian form consists of kut and a denominal suffix {-uγ}. While there is xuturi in the same meaning, the similiar form with kut is xutu meaning 'demon, evil spirit' in Manchu. The word occurs in Korean in the form of kus meaning 'an exorcism, a shaman ritual' (Ramstedt 132). This Korean form probably comes from kut. By the way, it is difficult to disclose the way of borrowing of the word among Altaic languages. However, when considering both the form and the meaning, I reckon that the word kut was passed from Turkic into the other Altaic languages including Korean. From the meaning of Ancient Turkic we guess that in Korean the word originally means 'a shamanic performance for benediction'. This meaning

50 50 HAN WOO CHOI must be secondary when comparing with the Turkic one 'benediction, happiness'. This word probably was borrowed directly into Korean from Turkic in the very early stages. On the other hand, it is very interesting that this word means 'spirit of the dead' in Yakut in Siberia. [4-197, 6-177]. 6. Pudak 'the obstacles laid on the way to Erlik Khan, the supreme god of the Underworld or Hades': According to Altai shamanism, there is Erlik Khan in the Underworld or Hades being opposed to Bai Ülgen, a supreme god of the heaven. Although Bay Ülgen is one of the supreme gods in the heaven, he is not the absolute god. According to Altai shamanism, Tengere Kaira Khan is considered to be the absolute god among gods of the heaven. Bai Ügen seems to be a god of abundance. Through a shamanic ritual, Altai kams or shamans would descend to the Underworld where Erlik Khan rules over with the absolute authority. To reach Erlik Khan, shamans must pass through seven obstacles which are laid in the seven stairs on the way to the Underworld. Altai people call the obstacles pudak [4, ,257]. This shamanistic word also appears in Yakut in the form of buudak in the same meaning 'obstacle'. The word pudak occurs in Korean shamanism. There is an exorcism of shaman called pudak- kǝri performed for the purpose of healing a victim from a disease. In the exorcism of pudak-kǝri, shaman prays for the patient after offering a chicken as a sacrifice. After the prayer, shaman takes the sacrifice to bury it in the ground. The word kǝri in the compounded word pudak-kǝri means a scene of the exorcism preformed by mudang or a Korean female shaman. 7. Tarkan 'smith, craftsman; a title of Ancient Turkic ruler': In Turkic, even though this was a high title probably carring administrative responsibility, it was not peculiar to the Royal family like tegin and šad. This title cannot be traced in Turkic after the 11th century. This occurs in the form of darxan in Mongolian where it means 'a person exempt from ordinary taxation'. This word was borrowed into Chagatay probably from Mongolian. In his dicitonary, Sanglax stated a person of the title to be a person who is exempt from all government taxes. According to Sanlax, one who has the title can attend the royal court with special permission and can commit up to nine offenes without being called to account. In Manas, an epic of Kyrghyz, the word appers in the form of darkan, meaning 'smith' which was probably borrowed from Mongolian. On the other hand, this word or title has been used to designate 'smith, craftman, artisan' besides 'person free from taxes and official duties' in Mongolian. Consequently speaking, I think this meaning was original, even though the meaning was seen even later in Mongolian manuscripts. In addition to these meanings, Lessing gives an additional meaning for the word 'area or place set aside for religious reasons and therefore inviolable' in his dictionary. This word also has been used as an adjective meaning 'sacred, celebrated'. This fact

51 SOME ALTAIC SHAMANISTIC EVIDENCE IN KOREAN 51 indicates that tarkan or darxan had some kind of relationship with a primitive religion or shamanism. Here we can understand the reason why darxans were exempt from taxes and official duties. This was because they were engaged in religious affairs. In relation to this, Yakut's common saying that a smith and a shaman are one and the same group is very notable. When seeing a good girl, Yakut people even say that she would make a good wife of either smith or shaman. In Yakut shamanism, smiths are believed to have the power to heal and prophesy [8,172]. Yakut Dolgans believe that, because smiths always keep their souls in the flames, shamans cannot swallow souls of smiths. But they believed that smiths can burn souls of shamans [12, ]. According to a Yakut mith, smiths inherit their skills from an evil god K'daai Maqsin. K'daai Maqsin can deal with shamans as well as iron. Thus he is very famous as the teacher of smiths [12,260]. Coming to the etymology of the word tarkhan, we can find some derivations in Mongolian; There are darxad and darxaci which are nouns. While darxad forms a plural with the plural suffix {-d}, darxaci, meaning smith or craftsman, comes from *darxa with the denominal noun suffix {-ci} designating occupations. In addition to these, there is the verb darxala- meaning 'to do the work of a smith, a craftman or an artisan; to exempt from taxes and official duties; to set aside as sacred'. This verb consists of the noun *darxa and the demoninal verb suffix {la-}. On the other hand, there is the verb tarku- meaning 'to heat a piece of iron in the flames' in Korean. Besides this verb, there is the homonym meaning 'to deal with a thing, matter or sombody' in Middle Korean. I think these are of the same origin. The latter meaning was probably developed from 'to deal with a piece of iron or metal'. Probably the Korean word tarku- and Turkic tarkan or Mo. darxan are all of the same origin. REFERENCES 1. Анокин А.В.(1924). Материалы по шаманству и алтайцев, собрание во время путеществий по Алтаю в гг. по поручению Русского Комитета для изучения Средней и Восточной Азии. Ленинград. 2. Clauson Gerard (1972). An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish. 3. Dankoff, Robert (1982). Mahmud al Kashgari, Compendium of the Turkic Dialects. 4. Eliade Mircea (1974). Shamanism-Archaic Techniques of Ecstasy. 5. Harva Uno (1938). Die religiösen Vorstellungen der altaischen Völker. Helsinki. 6. Inan, Abdulkadir (1954). Tarihte ve Bugün Şamanizm - Materyallar ve Araştırmaları. Ankara. 7. In-Hoe Kim (1987). Hankuk Musok Youngu. Seoul. 8. Jochelson, Waldemir I. (1933). The Yakut. AMNH Anthropological Papers XXXIII. 9. Lessing Ferdinand (1960). Mongolian-English Dictionary. 10. Kil-Sung Choi (1978). Hankuk Musogu Yongu. Asea Munhwa Sa. Seoul. 11. Ögel Bahaeddin (1989). Türk Mitolojisi. TKK. Ankara.

52 52 HAN WOO CHOI 12. Popov, A.A. (1933). "Consecration Ritual for a Blacksmith Novice among the Yakuts". JAFL, XLVI, 181, July-Sept. 1933, pp Sandschejew Garma (1928). "Weltanschaung und Schamanismus der Alaren-Burjaten," translated from Russian by R. Augustin, Anthropos, XXVIII, pp Tae-Kon Kim (1981). Hankuk Musok Yongu. Kyung-Hee University. Seoul. Koreya dilində altaycadan gəlmə şamanizm ünsürləri Xülasə Han Vu Çoi Koreyaşünaslıqda musok və ya şamanizm çox mühüm yer tutur. Bu, milad I 372-ci ilində büddizmdən əvvəl Koreya yarımadasında qədim Koreya dövləti olan Koquryo vasitəsilə təqdim olunmuşdur. Şamanizmin yeganə din olduğu Koreyada bu din də məşhur olmuşdur. Koreya musokunun Altay şamanizmindən yarandığını və onların hər ikisinin mənşəcə eyni olduğunu sübuta yetirən müxtəlif faktlar vardır. Bu məqalədə mən onlar arasında sıx əlaqənin olması ilə bağlı bəzi linqvistik sübutlar təqdim etmək istərdim. Bunlar müasir Koreya dilində tapılmış altayca şaman terminologiyalarıdır. Açar sözlər: Musok, şamanizm, Koreya şamanizmi, altayca şaman terminologiyası. Признаки алтайского шаманизма в корейском языке Резюме Хан Ву Чой В работе над корейской темой особое место занимает мусок (шаманизм). Корейский полуостров узнал о шаманизме еще dv до буддизма, в 372 г. до н.э. посредством Корейского государства Когурьо. Шаманизм, являющийся единственной религией Корейского полуострова, был достаточно популярен в этот период. Существуют различные доказательства относительно того, что корейская традиция мусок исходит от алтайского шаманизма и что это одна и та же вера. В данном исследовании хочу представить вашему вниманию некоторые лингвистические аргументы, указывающие на тесные связи между двумя религиями. Эти доказательства в современном корейском языке присутствуют как шаманистские термины. Ключевые слова: мусок, шаманизм, корейский шаманизм, термины алтайского шаманизма.

53 T Ü R K O L O G İ Y A MÜZAKİRƏ ОБСУЖДЕНИЯ DEBATES FİRUDİN CƏLİLOV (Azərbaycan) LEMNİ YAZISININ MƏNŞƏYİ HARA APARIR? Xülasə Bu gün Ege dənizində Yunanıstan ilə Türkiyə arasında olan Lemni (Lemnos) adası vaxtilə Troya sərhədinə yaxın idi. Antik dövr yazıçılarının qeyd etdiklərinə görə, burada ellinlərdən öncə pelasklar yaşamışlar. Balkan yarımadasından, Yunanıstandan və Anadoludan vaxtaşırı gələn işğalçı orduların hücumlarına məruz qalan Lemni qədim Aralıq dənizi ətrafına yayılmış mədəniyyət mühitində inkişaf edirdi. Adadan tapılan kiçik yazı nümunələri burada m.ö. I minilliyin ortalarına qədər finik və türk əlifbaları ilə eyni mənşəli yazıdan istifadə olunduğunu göstərir. Açar sözlər: Lemni yazısı, türk əlifbası, yazı sistemləri, yazı nümunələri. Bu gün Ege dənizində Yunanıstanla Türkiyə arasında olan Lemni (Lemnos) adası vaxtilə Troya sınırına yaxın idi. Antik çağ yazarlarının qeyd etdiklərinə görə, burada ellinlərdən öncə pelasklar yaşamışlar. Balkanlardan, Yunanıstandan və Anadoludan vaxtaşırı gələn işğalçı orduların hücumlarına uğrayan Lemni qədim Aralıq dənizi ətrafına yayılmış mədəniyyət mühitində inkişaf edirdi. Adadan tapılan kiçik yazı örnəkləri burada m.ö. I minilliyin ortalarına qədər finik və türk əlifbaları ilə eyni mənşəli yazıdan istifadə olunduğunu göstərir. Adanın cənub-şərqində Kamini bölgəsindəki kilsə divarında hörgü daşı kimi istifadə olunmuş daşların arasından 1885-ci ildə tapılan Lemni bəngüdaşı və onun yaxınlığında üzə çıxan başqa yazılı daş şərti olaraq lemni əlifbası adlanan və qədim türk əlifbası ilə etrusk əlifbası arasında yer alan yazı türülə yazılmışdır. Hazırda m.ö.vii-vi əsrlərə aid edilən bu yazılar Afina Milli Muzeyində saxlanır və onların yazılma tarixi adanın yunanlaşmasından öncəyə aid edilir, bu da Lemnosun Afinaya birləşdirildiyi 510-cu ildən öncədir. Azərbaycan, Bakı Avrasiya Universiteti, Filologiya fakültəsi, professor. [email protected]

54 54 FİRUDİN CƏLİLOV Herodot yunanlardan öncə Lemnos adasında pelaskların (Πελασγοι), Fukidid isə tirsenlərin (Τυρσενοι) yaşadığını yazmışdır. O çağın yunan yazılarında tirsen və etrusk adı sinonim işlənirdi. Görünür, dəniz xalqları sırasında hər iki boyun (plst, trs) adı keçdiyi üçün pelasklarla tirsenlər eyni boylar olmasa da, onların qohum boylar olması şübhə yaratmır və Lemni yazısı da bunlardan birinə aid ola bilər. Tövrat da Yafəsoğulları sırasında qamər (kimmer) və trs (tiras) qardaş sayılır [6,10-11]. Təbəri də türk-xəzər boylarının tiras (tireş) soyundan törədiyini yazır [5,272]. Başqa bir ehtimala görə, lemni yazısı saqa (skith) və ya qamər (kimmer) boylarının Anadoluda m.ö.vii əsrin ortalarında apardığı savaşlarla bağlı ola bilər. Çünki VIII əsrin sonlarından Kiçik Asiyaya gələn qamərlər burada bir neçə bölgəni ələ keçirmiş, 674-də Friqiya dövlətini dağıtmış, 20 il sonra Lidiya çarını öldürmüşdülər. Həmin ildə (654) qamər elbəyi Tuğdam öz oğlu Sandak-şat əri assurlarla savaşa göndərmişdi, həmin savaşla bağlı Assur çarı Aşşurbanipala aid yazıda belə deyilir: Mən Tugdammenin qüvvəsini dağıdacağam, meydanda onu əvəz edən, onun belindən gələn oğlu Sandak-şat-ru əzəcəyəm [8,285]. Bu olaydan 1280 il sonra (626-da) Azərbaycanın Urmu gölünəcən ərazilərini Xəzər elinə bağlayan xəzər ordusunun komutanı da şad idi. Bu tarixi olayı xatırlatmaqda məqsəd saqa-qamər boylarında elbəy-xaqan oğullarına verilən şad tituludur və Lemni daşlarındakı yazıların hər ikisi də məhz bu şad titulu (ünvanı) ilə bağlıdır. Bu baxımdan, adada tapılan yazının 2-3 hərf fərqi ilə etrusk yazılarına yaxınlığı onun tirsen (etrusk) dilində olması ehtimalını önə çıxarırsa, o dövrün tarixi olayları da saqa-qamər versiyasını ortaya qoyur. Əslində isə, bu baxışlar bir-birini inkar etmir, əksinə, özünə rasena (aras-ena) deyən etruskların kənardan tirsen adlanması və tirsen-qamər bağı söhbətin qohum boylardan getdiyini göstərir. Yazıların oxunuşuna keçməzdən öncə bir-iki texniki məsələni çözmək gərəkir, belə ki, epitafiya xarakterli bu yazılar sağdan sola yazılsa da, sətirlərdən bəzilərinin soldan sağa yazılması 2-ci yazıda aydın görünür. Bu baxımdan yazılı daşlardan birincisini A, ikincisini B həfi ilə işarə edib, yazının texniki yönlərini

55 LEMNİ YAZISININ MƏNŞƏYİ HARA APARIR? 55 aydınlatmaq lazım gəlir, çünki yazını oxumaq istəyənlərin çoxu buradakı bəzi çətinliklərlə qarşılaşmışlar. Birinci yazılı daşda (A) üç sətir vardır, bustrofedon yöntəmli sıralanma ilk sətirlə sonrakı iki sətirin başayaq düşməsinə səbəb olmuşdur: İkinci yazıda (B) şəkil boyunca yuxarı uzanan üç vertikal sıra sağdan sola, onların arasında yerləşən orta yazıda isə beş horizontal sətir hər iki istiqamətdə bustrofedon üsulu ilə yazılmşdır: Hər iki yazıda əksər tədqiqatçıların düzgün qəbul etdikləri hərflər çox aydın seçilir, yalnız ikinci (B) yazının sonluğunda iki işarə yanlış olaraq, düz xətt kimi alqılanmış və işarəsilə verilib, s, i kimi oxunmuşdur. Ancaq yazının daş üzərindəki cizgisinə diqqətlə baxanda bunlardan birinin th səsini bildirən dairəvi işarə olduğunu, digərinin də l hərfinin yuxarıda birləşən iki xəttindən birinin pozularaq yerində nöqtələr qaldığını görmək olur, bunlar sondan 2-ci və 9-cu işarələrdir. Beləliklə, əvvəlcə (1) asmthrsnasp və aimthrsnaip kimi oxunuş işarəni dəqiqləşdirəndə (2) athmtrsnalp kimi oxunur:

56 56 FİRUDİN CƏLİLOV Lemni yazılarının tapılmasından bir əsrdən artıq müddət keçsə də, onun şifrəsi hələ açılmamışdır. Doğrudur, elmi ədəbiyyatda lemni yazısında istifadə olunan əlifbanın etrusk əlifbası ilə eyni olması qənaəti vardır. Bu, bir-iki hərf istisna olmaqla. məsələyə düzgün yanaşmadır, lakin bu yanaşmada yazıların oxunma qaydası yanlış yöndədir. Belə ki, etrusk yazılarının oxunuşunda özünü göstərən qüsurlar, etrusk yazı qaydalarının (imla qaydası) nəzərə alınmaması lemni yazılarının oxunmasında da təkrar olunmuş, hər kəs öz bilik dağarcığı ilə yazıları oxumağa çalışdığından iki-üç sətirlik bu yazının ortaya çıxan oxunuş variantları onu oxuyanların sayı qədər olmuşdur [3]. Lemni yazısından bəhs edən yazarlar onun transkripsiyasını fərqli verdikləri kimi, onu müxtəlif dillərdə oxumağa da cəhd etmişlər [4]. Burada həmin oxunuşlardan ətraflı söhbət açmağa imkan yoxdur, əslində, buna heç lüzum da yoxdur. Sadəcə, bu fərqləri görmək üçün birinci (A) və ikinci (B) yazını vaxtilə protolatınca oxumaq istəyən Nikola Densuşianu ( ), sonralar alban dilində oxumağa çalışan Nermin Vlora Falaschi və türk dilində oxumağa səy göstərən Polat Kayanın transkripsiyasına baxmaq kifayətdir: (A) Birinci yazı: (N.Densuşianu) eolai fi focia siale zeronaith e fistho tof eromarom earalio zivai eptezio arai tan foce zivai afiz sialhviz maranm afiz aomaith (N.Vlora) si fai a fes zi arkh fis marakhn a fis a o nai ron haran o si fai epi e zi o ar ai tikh hoke lot ai fsi hoki as i ape zero zai h e fis th h t h fer o na (P.Kaya) hatapasaqss : apatakas ançasape : serata sasata : eqesenç tata : tataqer atana eratam : harapasata : ssaqas : epetesste : aras : tas 50? : apatake : ssaqas : aqass : ançasap sçekess : apam kam : aqass : atamas (B) İkinci yazı: (N.Densuşianu) eolai na foth ziazi maraz mav sialhveiz afiz e fistho zeronaith zivai famala sial zeronai morin ail a cer taf arzio

57 LEMNİ YAZISININ MƏNŞƏYİ HARA APARIR? 57 (N.Vlora) zi a zi maraz maf zi arkh feis a fis e fis th h zer o nai th si fai aker taf ar zi th fama pa zi ar zer o nai mori na ip hopaie zi math h th (P.Kaya) hatapase :s: anaapatata aker: takarsste qam. apa. ançasap: serata anasamata eresenasap ançasass: qam :s. apam: ançasap sçekess.s: aqas: seqssençtata serata anasata ssaqas Göründüyü kimi, hər üç oxunuş variantında transkripsiya ilə yanaşı, sətirlərin ardıcıllığı və sözlərin sırası da fərqlidir. Son vaxtlar daha çox yayılıb qəbul edilən və etrusk dilinə aid dərsliklərdə yer alan transkripsiya isə belə verilir. (Sətirləri asan oxumaq üçün sözlər soldan sağa sıralanmışdır): A) hopa svss : f oks assa pe : sero nash : evss ho : tove roma ssvas : avss : ssa px vss : mara kn : avss : atmas rom : harapso : ssvas : ep tesso : aras tss : f oke B) hopase : s : navthth: ssass : mara. s : mav : ssa px ves. s : avs : evssth : sero nas th : ssvas : aker : tavarssth : van : apa. ssap: sero nas morsnas p Doğrudur, burada sıralanma düzgün müəyyən edilmiş və qara hərflə verdiyimiz apa, mara, aker, atmas, aras sözlərinin transkripsiyası doğru verilmişdir, lakin bütün əvvəlki variantlarda olduğu kimi, yazıların buradakı oxunuşu da gerçək durumu əks etdirmir, çünki sözlərin sınırını bəlirləyən durğu işarəsi (Z) səs kimi sözün tərkibində verilmişdir. Örnəyin; ssvas : avss : ssa px vss : ssass : Göründüyü kimi, bu sözlərdə s hərfi digər hərflərin ümumi sayından çoxdur və 5 sözdə 6 artıq s işarəsi vardır. Bu qədər fərqli oxunuşları ortaya çıxaran araşdırıcıların əksəri sanki müxtəlif mətnlər üzərində işləmişlər. Qeyd: Son vaxtlar lemni yazılarını belə transkripsiya edənlər də var: A) hulaieš : naφuθ : šiaši maraš : mav sialχveiš : aviš evisθu : šerunaiθ šivai aker : tavaršiu vanalasial : šerunai : murinail; B. hulaieši : φukiasiale : šerunaiθ : evisθu : tuveruna rum : haraliu : šivai : eptešiu : arai : tiš : φuke šivai : aviš : sialχviš : marašm : aviš : aumai

58 58 FİRUDİN CƏLİLOV Hər iki yazıda işlənən hərflər əsasında tərtib olunan lemni əlifbası etrusk əlifbasındakı hərflərlə eynidir, yalnız etrusk yazılarında kh [x], i səslərini bildirən hərflər burada Göytürk yazılarında olduğu kimi, ç, s/ş səslərini bildirir: Göründüyü kimi, lemni yazısı etrusk və göytürk yazıları arasında olan bir əlifba ilə, həm də etrusk-göytürk yazılarında zəif görünən, lakin lemni yazılarında daha qabarıq olan orfoqrafiya (imla) qaydası ilə yazılmışdır. Belə ki, burada söz və söz birləşmələri birdən üçə qədər nöqtələrlə və Z işarəsi ilə ayrılmış, hətta bir neçə yerdə bu işarə iki tərəfdən nöqtələrlə Z şəklində yazılmışdır. Lakin yuxarıda verilən nümunələr göstərir ki, lemni yazılarını oxumaq istəyənlər bu durğu işarəsini yanlış olaraq sözün bir hissəsi kimi z//s səsi ilə oxuyurlar, ona görə də etruskologiyada hələ də davam edən həmin metod yazıların şifrəsini açmağa mane olur [1-190, 2-85]. Bu yazılarda yalnız a, e saitlərinin verilməsi yazıda qeyd olunmayan başqa saitlərin bərpa olunmasını ortaya çıxarır. Deyilənləri nəzərə alanda lemni yazılarının transkripsiyası və fonetik oxunuşu belə olur: A) ğthpase Z phthksa Z sape Z erthma şd : egs Z dth : tthg erthma Z sgas : ags Z : Z sapçgs Z : mara qm: ags Z athmas rthm ğarapsth : Z sgas : elte Z şth aras l 41 : phthke. Ağıtpaşe; pitiksa sape, eratma şad egis dut tetig eratıma sugas agıs, sapçı ges, mara qam, agıs atmas ertim ğarapustu sugas elte şat aras, il 41 bitke. B) ğthpase Z napthd Z sap mara Z mag Z sapçges Z: ags Z egs Z dth Z er athna şd. Z sqas aker : tagar. Z şth. qam. apa Z sap Z erthna thm thrsnalp. Ağıtpaşe; ona pitid sap, mara mag, sapçı ges, agıs egis dut er atına şad, suqas aker tagar şat qam-apa sap erthna, thm thursun alp. Dili məlum olmayan yazıların şifrəsini açmaq üçün etimoloji ya da kombinator metoddan istifadə olunur. Lemni yazılarını oxuya bilmək üçün hər iki metodu sınaqdan keçirməyin yararı vardır. Bunun üçün kombinator üsulla bir neçə sözün semantikasını müəyən edəndən sonra etimoloji yozuma keçmək gərəkir. Yazılarda boy və şəxs adları kimi bəzi onomastik sözlər (sgas, aras, qam apa, aker tagar, tursun alp) diqqəti çəkir. Belə ki, sgas sözü hər iki yazıda keçir, hələlik bu sözün çuvaş boyadının qədim sugas forması [sugaş//şugaş] olacağını ehtimal etmək olar. Çünki çuvaş dilində sugaş > çuvaş fonetik dəyişməsində baş verən g//ğ > v, s//ş> ç səsdəyişmələrinin bənzəri bağır (baqır) > pĕver və

59 LEMNİ YAZISININ MƏNŞƏYİ HARA APARIR? 59 baş//bas > puç kimi başqa çuvaş sözlərində özünü göstərir, əslində, sgas sözü etrusk yazısında svas kimi də oxuna bilir. Bu yorumu gözardı etmədən, başqa bir baxışa da yer vermək gərəkir, çünki bu yazının tarixi Saqa çağına və saqa-qamər boylarının Anadoluya koç dönəminə aiddir, bu baxımdan sgas sözünün saga(s) kimi oxunması variantı ortaya çıxır, ancaq hələlik sugas variantına üstünlük verilir, çünki saqas variantında olan son [s] səsi saqa etnonimi üçün şübhə yaradır. Bu yozum yazıdakı Sugas eli, sugas ağzı deyimlərinə aydınlıq gətirir, ags (ağız) sözünün semantikası da aydınlaşır. Hər iki yazıda bir neçə dəfə işlənən ags sözünü avs, aviš, afiz, aqas, αfιζ şəklində oxuyub ona müxtəlif mənalar vermişlər. Kombinator metodla bu sözün dil anlamına uyğun gəldiyini görmək olur: sugas agıs sugas dili, agıs atmas dildən düşməz. Etimoloji metod da ags şəklində yazılan leksemin ağız sözü olduğunu ortaya qoyur. Bu yazılarda dil, danışıq mənasına uyğun gələn agıs (ağız) sözü bu gün də Anadoluda dialekt anlamında işlənir. Birinci (A) yazıda ağızatmaz deyimindən sonra yazılmış rthm sözü qədim türk dilində və yazılarında çox işlənən idi köməkçi feilinin ertim formasıdır: ağızatmaz ertim dildən düşməz idim. İkinci (B) yazılı daş üzərində şəkli çəkilmiş adamın adının Aker Tagar olduğunu düşünmək olar. Qazaxların soykökü mifində arqın, nayman, kerey, qıpçaq, konqrat boylarının soybabası sayılan Akares Kazak oğlu bu adla uyuşan ad daşıyır [7,229]. Məşhur Çanaqqala savaşında 27-ci alay komandanı Yarbay Şefik də Aker adı ilə tanınırdı. Etrusk (Toskana) elindən danışan antik çağ yazarı Ager adını çəkir. Göründüyü kimi, lemni yazısında keçən Aker adı etrusk və türk şəxs adları üçün yad deyildir. Etruskların özlərinə rasen (əslində, araz-en) deməsi 1-ci yazıda etrusk anlamında olan aras sözündə əks olunmuşdur: ğarapustı suqas eltə şat aras. Yazıdan aydın olur ki, aras soyundan bu ərdəmli, cəsur (şad) döyüşçü o çağlarda yerini müəyyən edə bilmədiyim Sqas (Saqas? Suqas?) elindən imiş. Suqas elinin qaradumanlı təyini isə ğarapustı sözüdür. Qədim türk yazılarında yazı-kitab anlamında olan bitik sözünün kökündə duran bit- (bitmək, bitirmək) feili epitafiyalarda geniş işlənir. Vaxtilə aramey dilinə də keçən petqa sözü o dildə abidə anlamında işlənirdi. Bəngüdaş yazıları çox vaxt bitdi, bitidim (bitirdim) sözlərilə yekunlaşır. Lemni (A) yazısı da bitke sözü ilə bitir. Etrusk dilində III şəxsin təkini bildirən -ke şəkilçisi ilə işlənmiş pitke sözü lemni yazısında bitdi anlamındadır. Etrusk yazılarında da piti (biti) sözü görünür, belə ki, Latına Tin (tanrı) yazısı (bitiyi) anlamında belə epitafiya vardır: LATINA : PITI TINAL (TC 338). Qeyd: Qarabağda çən-çiskin anlamında püsəngi sözü işlənir. Homer yazıların tapıldığı Lemnos adasının özünü dumanlı, limansız epitetləri ilə verir (İl. XXIV, 753).

60 60 FİRUDİN CƏLİLOV Lemni yazısında bitke sözündən başqa bir də pitiksa sape deyimi keçir. Buradakı sape sözünün hansı anlamı daşıması onun pitiklə yanaşı işlənməsi ilə aydınlaşır. Bunu yoxlamaq üçün başqa sözlərə də baxmaq olar. Sevmək sözünün qədim səb forması, sıra, sıralama anlamında sap sözü vardı, Antik çağda Trakiya kökənli bəzi boylara Lemnosda sape deyilirdi, ancaq bu sözlərin heç biri mətnə uyğun gəlmir. Azərbaycan türkcəsində sinonim qoşa söz kimi söz-sav deyimi vardır. Qədim Irk Bitik əsərində söz, dua anlamında sab, xəbər gətirən, sözçü anlamında sabçı sözləri işlənir. Lemni yazısında sap, sape, sapçı şəklində yazılmış sözlərin kombinator metodla yozumunu vermək üçün onların hansı sözlərlə yanaşı işlənməsinə baxmaq gərəkir: pitiksa sape; sapçı ges; qam-apa sap. Göründüyü kimi, burada sözün sıralanıb yazılması, sabcı kəs (sözçü birisi), Qam-Apanın sözü (buyuruğu) deyimləri ortaya söz (sab) anlamını çıxarır. "Qam-Apa sabı" kimi Tonyukuk yazısındakı (38) "Apa-Tarkan sabı" da söz işmarışıdır. Hər iki yazının müqayisəsi göstərir ki, onları eyni adam yazmamışdır, çünki bəzən həm eyni sözün yazılışında, həm də eyni sözlərin sıralanmasında fərq görünür. Belə ki, hər iki yazı eyni sözlə (ğthpase) başlanır, lakin 1-ci yazıda bu sözün son hərfi və ayırıcı işarəsi aydın yazılmayıb, ancaq o biri yazılışla onu bərpa etmək olur. Daş üzərində cızılan işarələrdə belə hallarla çox qarşılaşırıq. Yazıların bu ilk sözünü hulaieš, hatapase, eolai, hopase və başqa şəkillərdə oxumuşlar. Lemni yazısında çuvaş dilinin qabarıq görüntüləri ğthpase sözünün çuvaşca xăt (qut) və puç (baş) sözlərindən ibarət olub, qutlu başlıq anlamında işləndiyini düşünmək olardı, lakin yazıların başında gələn bu sözün tərkibində sami dillərdən alınma xətt sözü olacağı da istisna deyil və bütöv sözün xətbaşı deyimi olması mətnə uyğundur, çünki xətt sözü yazı anlamında işlənmişdir. Firdovsinin Şahnamə əsərinin Bombey əlyazmasında yabqu (türk) boyunun əlifbası anlamında xətte-yabğu deyimi keçir. Ancaq lemni yazılarının xətbaşı yönəltici sözü ilə başlanması istisna edilməsə də, türk ağıtının (epitafiyanın) elə ağıt sözü ilə başlaması daha gerçək görünür. Bu sözün ilk işarəsi bəzi runik əlifbalarda [h], [x] səsini bildirsə də, türk runukasında ona bənzər variantları olan damğa Issık yazısındakı kimi [ağ] oxunur. Lemni yazılarının birində mara qam, digərində mara maq deyimində mar və qam //maq sözlərinin üçü də kahin anlamı ilə Ön Asiyada işlənən sinonim sözlərdir. Azərbaycanda maq boylarından çıxan maqlar və türk xalqlarında olan qamlar bəllidir. Arameycə də din xadiminə mar deyilirdi. Dədə Qorqud qəhrəmanları başqa dindən olanlara mərə kafir deyimi ilə müraciət edir, bəzən bu deyimlə özləri də bir-birinə sataşırdılar. Görünür, lemni yazılarını daşa yazan sabçı kahin imiş, çünki sabçıya mara qam, mara maq deyə xitab olunur. 2-ci yazıda Qam-Apa deyimi də var. Ulu xaqanların, dövlət başçılarının qədimdə ulu-qam, qam-ata, qam-xan kimi titulları, sanları olurdu, Qam-xan oğlu Bayındır xan kimi. Aker bəyə şad titulunun

61 LEMNİ YAZISININ MƏNŞƏYİ HARA APARIR? 61 Qam-Apa adından, onun sözü ilə (Qam-Apa sabı) verilməsi göstərir ki, qam-apa deyimi Suqas elində rəhbər (başqan) və ulu xaqana aiddir. Qam-Apadan bir əsr sonra (522-də) Madada hakimiyəti perslərdən geri alıb 7 ay hökmdar olan qamın (maqın) da Qam-Ata sanı vardı. Qədim türklər ada böyük önəm verirdilər, ərdəmli igidlər şanlı-şöhrətli ad qazanmaq üçün savaşlarda inadla vuruşur, aldıqları adla qürur duyurdular. Qədim türk yazılarında ər adı deyimi çox işlənir. Örnəyin Barık (Yenisey) yazısında keçən er erdəmi atım tabtım (ərdəmli ər adımı tapdım) deyimi lemni yazı-sında bir neçə dəfə təkrar olunan er atım və tetig er atım (anlaqlı ər adım) ilə eyni ovqatı sərgiləyir. A və B yazılarında söz düzümü fərqlənir və bu, yazıların müxtəlif sabçı tərəfindən yazıldığını ortaya qoyur, hər iki yazıda eyni anlamlı 12 sözün sıralanması bunu açıq-aydın göstərir: A) sape er adıma şad egiz dut... sugas agız sapçı ges mara qam... B) sap mara maq sapçı ges agız egiz dut er adına şad sugas... A)... sapçı ges mara qam B)... mara maq sapçı ges A)... er adıma şad egiz dut B)... egiz dut er adına şad Lemni yazılarının mətni göstərir ki, hər iki yazıda Aker Tagarın bəngüdaşı (başdaşı) üzərinə yazılası epitafiyada ər adına şad titulunun ekiz tutulması (əlavə olunması) vurğulanır. Birinci yazı I şəxsin (ölənin) adından, ikinci şəkilli yazı isə Qam-Apanın sözü kimi III şəxsin (Tursun Alpın) adından yazılmışdır. Görünür, Aker Tagar öləndə əvvəlcə onun adından birinci yazı adi daşa, ikinci yazı isə sonra düzəldilmiş bəngüdaşa yazılmış, həm də bunları müxtəlif sabçılar (sözçülər) yazmışlar. Lemni yazılarının dili göytürk yazılarının dilinə, üslubu qədim türk epitafiyalarına, əlifbası türk runik əlifbasına yaxınlığı ilə diqqəti çəkir. Yazıda mar sözündən başqa sözlərin hamısı qədim türk sözləridir. Tam oxunan hər iki yazının məzmununu çağdaş dilimizə belə çevirmək olar: 1. Ağıtbaşı: Sıralayıb yaz ər adıma şad, ekiz tut anlamlı ər adıma suqas dililə, sözçü kəs, mərə qam, dildən düşməzdim qaradumanlı Suqas eldə. Şad araz, 41 il. Bitdi. 2. Ağıtbaşı: Ona söz yaz, mərə maq, sözşü kəs, (saqas) dililə ekiz tut ər adına şad, Aker Tagar şad Qam-Apa sözü ər adına, ər adım Tursun Alp. Beləliklə, lemni yazılarının dili açıldı, ancaq dili açılan bu yazılar ortaya Aker Tagar şadın kimliyi, yazının hansı türk boyuna aid olması kimi bir neçə yeni sual çıxartdı. Bu sualların cavabı həm də yazının yazılma tarixinə uyğun tarixi olaylarla uzlaşmalıdır. Bilindiyi kimi, qədim türk törəsinə görə, elbəyin, xaqanın oğulları (teginlər) bölgə və ya qoşun başçısı təyin olunanda onun ər adına şad ünvanı (titulu) əlavə edilirdi. Assur çarının yazısında belə bir elbəy oğlu olan Sandak-şat ərin adı keçir. Lemni yazılarında da Aker Tagarın ər adına şad titulu əlavə edilməsindən bəhs

62 62 FİRUDİN CƏLİLOV olunur. Bu baxımdan lemni yazılarını qamər boyu ilə bağlayıb, Aker Tagar şadı qamər elbəylərindən birinin oğlu saymaq olar, çünki hər iki yazıda onun ər adına şad titulunun əlavə olunması qeyd edilir. Görünür, 41 yaşında Lemni adasında savaşda ölən bu elbəy oğluna şad ünvanı həmin savaş günlərində verilmişdi. Ona görə hər iki yazıda mara qam (mara maq) deyimi ilə müraciət olunan sabçıdan ər adıma şad ekiz tut (ekiz tut ər adına şad ) sözlərinin suqas//saqas dilində yazılması tələb olunur. Lemni yazısının yazılma tarixi Aker Tagar şad üçün son döyüş olan savaşın tarixi ilə bağlıdır. Hər halda, Lemnos adasında bu savaş qamər hegemonluğunun ilkin çağlarında deyil, son çağlarında baş vermişdir. Lidiya çarı Aliata yenilən qamərlər VII əsrin sonunda Anadolunun doğu bölgələrinə çəkildilər. Görünür ki, Aker Tagarın son savaşı təxminən cu illər arasında olmuşdur. Beləliklə, qədim türk tarixinə yeni bəlgə verən lemni yazısı Suqas//Saqas elinin, suqas (çuvaş?) dilinin və Aker Tagarın mənsub olduğu araz soyunun qamərlərlə bağlı olduğunu ortaya qoyur. Bu yorum qamər-etrusk əlaqələrinə də işıq tutur, etrusk dilinin türk qatında çuvaş dilinə məxsus elementlərin varlığına, özlərini rasen (*aras-en) adlandıran etrusk toplumunda qamər kökənli araz boyunun önəmli çəkisinə aydınlıq gətirir. Göytürk yazılarından min il qədim olan Lemni yazısı Prototürk atayurdunu Ön Asiyada verən Urmu teoriyası üçün də çox onəmli bəlgədir. ƏDƏBİYYAT 1. Ağasıoğlu F. Azər xalqı: seçmə yazılar; Bakı: Çıraq, s. 2. Ağasıoğlu F. Etrusk - Türk bağı; Bakı: Qismət, s. 3. Bréal (1886), Bugge (1886), Deek (1886), Pauli (1886 & 1894), Lattes (1894), Torp (1903), Corsten (1930), Friedrich (1932), Nachmanson (1908), Hammarström (1926 & 1928), Kretschmer (1929), Pallottino (1947), Scullard (1967) 4. Friedrich J. Kleinasiatische Sprachdenkmäler. Berlin,1932; Pallottino N. L'origine degli Etruschi. Rome, 1947; Falaschi N.V. L'Etrusco Lingua Viva. - Antichite Civilità Mediterranee, II. Rome, 1989; Kaya P. net/~ tntr/lemstelec. html; Scullard H. H. The Etruscan Cities and Rome. Thames & Hudson. 1967; Bonfante L. Etruscan. Berkeley and Los Angeles, (University of California Press). ISBN ; Steinbauer, Dieter H. Neues Handbuch des Etruskischen. St. Katharinen: Scripta Mercaturae Verlag, Ət-Təbəri. Tarix ər-rusul və-l-mülük. I-XII, Qahirə, Hüseyniyə mətbəəsi I Tövrat, Təkvin, Türk Dünyası araştırmaları 118. İstanbul, 1999, Дьяконов И.М. История Мидии. М.-Л, 1956, Кляшторный С.Г.Руническая эпиграфика Южной Сибири. «СТ», 4, 1976,

63 LEMNİ YAZISININ MƏNŞƏYİ HARA APARIR? 63 Куда ведет происхождение Лемносских надписей? Резюме Фирудин Джалилов Остров Лемни (Лемнос), ныне расположенный в Эгейском море между Турцией и Грецией, когда-то находился вблизи от границ Трои. По утверждению античных писателей, до эллинов здесь проживали пеласки. Лемни, периодически подвергавшийся нападениям захватнических войск, наступавших из Балкан, Греции и Анатолии, развивался в атмосфере культуры, распространявшейся вдоль древнего Средиземноморья. Найденные на острове неболъшие письменные образцы указывают на то, что здесь до середины 1-го тысячелетия до н.э. использовался алфавит, имеющий одинаковое происхождение с финикийским и тюркским. Ключевые слова: лемносские надписи, тюркский алфавит, системы писъма, письменные образцы. Where Does the Origin of Lemni Writing Take? Abstract Firudin Jalilov Lemni Island, currently situated between Turkey and Greece in the Aegean Sea, used to be close to Troy borders. According to the writers records Pelasks lived there before. Attacked by the invasive groups coming from the Balkans, Greece and Anatolia, Lemni was developing around the civilization along the Mediterranean Sea. Small writing samples found in the Island prove that the same type of writing system as Phoenicians and Turks alphabets which stem from the same source was used there dating back to 1 BC. Key words: Lemni writing, Turks alphabet, writing systems, writing samples.

64 T Ü R K O L O G İ Y A TÜRKOLOJİ MƏRKƏZLƏR ТЮРКОЛОГИЧЕСКИЕ ЦЕНТРЫ CENTRES OF TURKOLOGY SOPHIE NIENTIMP (Germany) TURKOLOGY IN GERMANY The field of Turkology has a longstanding tradition in the Federal Republic of Germany and its predecessor states. Berlin in particular, where the fragments of the Turfan collection were analysed and catalogued, was especially significant for Turkology at the beginning of the last century. Willi Bang-Kaup ( ) and Annemarie von Gabain ( ) carried out research at the Prussian Academy of Sciences and consequently published their "Turkish Turfan texts". They received great attention among their peers in this relatively new scientific discipline. Before the Second World War, German universities harboured institutes that were merely orientated towards Oriental and / or Islamic studies. Exclusively Turkological institutes did not exist at the time. After the war was over the situation slowly began to change. Oriental professorships focusing on Turkish and / or Ottoman Studies were founded allowing students to specialize in that field. In the 1960s and 1970s, German university politics aimed at establishing professorships that were intended to deal with the culture, language, and life of Turkish migrants who had come to Germany since the beginning of the 1960s. Even though this idea was generally supported by political as well as university opinion-leaders, these subjects mainly grew into the domain of other disciplines, such as Education and Germanic Studies. Most of the German Turkologists continued to concentrate on philology, history, and linguistics. After the appointment of Klaus Kreiser as professor in 1984, the Bavarian Otto-Friedrich University in Bamberg became the first university to put a strong emphasis on the Turkish Republic and henceforth pur- Germany, Free University of Berlin, Department of Turkology, post-graduate. [email protected] Khassankhanova, Sajora Zur Geschichte der Berliner Turkologie in der ersten Hälfte des 20. Jahrhunderts, Die Erschließung der alttürkischen Turfan-Texte, W. Bang-Knaup und seine sprachwissenschaftliche Schule, S. 3. Röhrborn, Klaus Zum Geleit, in: Brands, Horst Wilfrid and Klaus Röhrborn. Scholia, Beiträge zur Turkologie und Zentralasienkunde. Annemarie von Gabain zum 80. Geburtstag am 4. Juli 1981 dargebracht von Kollegen, Freunden und Schülern, Veröffentlichungen der Societas Uralo-Altaica. Wiesbaden: Harrassowitz, S. X.

65 TURKOLOGY IN GERMANY 65 sued Turkish studies. The universities in Hamburg and Essen/Duisburg eventually followed a similar path. As a result of the federalist system in Germany there are at present 13 university institutes in the country devoted to turkologically relevant content. These are the Universities in Berlin (Free University and Humboldt University), Göttingen, Gießen, Munich, Bamberg, Freiburg, Hamburg, Cologne, Bonn, Mainz, Heidelberg, and Essen/Duisburg. The Institute of Turkology at the Goethe University in Frankfurt am Main was closed in Certain aspects of Turkish life have become embedded into everyday life in the Federal Republic of Germany due to the high number of Turkish immigrants outside the university institutes. In addition to several cultural associations and newspapers, the Centre for Turkish Studies in Essen is a well-known establishment. The Centre was founded in October 1985 by the Stifterverband für Deutsche Wissenschaft and the Freudenberg Stiftung with the aim of intensifying German-Turkish relations and cooperation. To this day the focus is on promoting knowledge and information about Turkey and Turkish migrants living in Europe and Germany in particular. The Foundation also deals with migration and integration research on a German, Turkish and European level. It fosters economic and social science studies, organizes conferences, congresses and similar events. Between 1988 and 2007, the Journal for Turkish Studies was published. If in the following overview of university institutes and their academic staff dealing with Turkological topics anything has been omitted, this was not intentional. Berlin, Free University of Berlin When the Free University of Berlin was founded in 1948 Turkological and Ottoman studies were part of the Institute of Islamic Studies, which had existed since the founding of the university. The most important Professors were Fritz Due to the high number of Turkish native speakers in Germany there was a great deal of discussion with Turkish sources in other scientific disciplines as well. Thus, in ethnology, comparative linguistics, political science, as well as in educational science, research related to Turkish issues was also conducted. The professorship for Turkology was established in 1971 and was occupied by Horst Wilfried Brands until From 1982 to 1990 Barbara Kellner-Heinkele held the professorship. From Marcel Erdal was head of the institute. (Kellner-Heinkele, Barbara. Das Frankfurter Orient-Institut und die türkischen Studien, in: Baldauf, Ingeborg, Klaus Kreiser and Semih Tezcan. Türkische Sprachen und Literaturen. Materialien der ersten deutschen Turkologen-Konferenz Bamberg, Juli Wiesbaden: Harrassowitz, S. 232.) Since the summer of 2000, Turkology has been part of the Department of Empirial Linguistics. The institute for Turkology closed after the retirement of Prof. Erdal. Other former staff members include: Ahmet Aydemir, Ingeborg Hauenschild, Mark Kirchner, Irina Nevskaya, Hans Nugteren, Serife Özer and Elisabetta Ragagnin. Stiftung für Türkeistudien und Integrationsforschung: accessed Other turkological publications printed in Germany are Archivum Ottomanicum, Central Asiatic Journal, Turkic Languages and Materialia Turcica. Until the end of the 1960s, the Institute of Islamic Studies under Walther Braune existed as a separate section within the department of Religious Sciences. It was only during Braune's succession that the institutes separated. Institut für Islamwissenschaft, Geschichte des Instituts, online: accessed

66 66 SOPHIE NIENTIMP Steppat ( ), Baber Johansen and Egon Eichgrün, who built up a flourishing institute together. Egon Eichgrün, by virtue of his comprehensive educational style, covered a wide range of Turkological topics for the students. His courses included modern Turkish literature, Ottoman studies and subjects such as Alevism in Turkey. Nevertheless, the offer of Arabic and Islamic studies always prevailed. In the late 1980s, an independent professorship for Turkology was established within the institute and staffed with Prof. Barabara Kellner-Heinkele in 1990, who had previously held a position at the Johann-Wolfgang-Goethe University. Her research interests focused on history of Ottoman institutions, the Crimean Tatars, the Turkmen in the Middle East, Ottoman and Chaghatay documents, as well as language politics in post-soviet Central Asia. With the final collapse of the Soviet Union and the abolition of borders for German scientists, a completely new situation and opportunity for Turkology arose in Berlin. Prof. Kellner-Heinkele succeeded in establishing an independent institute for Turkology at the Free University in Travel, cooperation, and field research in and with the former Soviet republics suddenly became possible. Profiting from German and European grants alike, staff and students of the new institute were able to take advantage of these newfound opportunities successfully. In addition to the Prof. Kellner-Heinkele, Prof. Peter Zieme, Dr. Sigrid Kleinmichel and, from 1996 onwards, Prof. Claus Schönig regularly taught at the Institute for Turkology. Prof. Schönig came from Istanbul as a private Lecturer and worked with the students on Turkish texts from all epochs and regions, focusing on comparative Turkology. In 2007 he took over the professorship. Together with the institutes for Islamic Studies, Arabic Studies, Iranian Studies and Semitic Studies, the Institute of Turkology outlined a program of Bachelor and Master degree studies in accordance with the Bologna Process. Students can study a wide array of turkological topics ranging from history to languages and cultures of different Turkic peoples. They can learn Turkish and Ottoman language and have the option of learning several other Turkic languages during their studies. Claus Schönig's research focuses on historical linguistic Turkology, Altaistics, Turkic-Mongolic linguistic relations, reconstruction of Proto-Turkic, classification of the Turkic languages and Lena-Turkic. In 2015 Elisabetta Ragagnin joined the institute from the Faculty of Asian and Middle Eastern Studies, University of Cambridge. Her main research interests are Turkish-Mongolian language relations, Sajan Turkic varieties in Mongolia, western Mongolian dialects, Azerbaijani linguistics, language typology, language contacts and folklore of the Altaic peoples. The private lecturers Dr. habil. Irina Nevskaya and Dr. habil. Michael Hess along with the lecturer Dr. Yukio Kasai regularly expand and enrich the institute's offer with their academic expertise. Dr. habil. Nevskaya s research focuses mainly on Turkic linguistics, Turkic languages of Siberia, Caucasian languages and field Müller, Gottfried Islamwissenschaft an der Freien Universität Berlin ( ), in: Kubicki, Karol and Siegward Lönnendonker. Religionswissenschaft, Judaistik, Islamwissenschaften und Neuere Philologien an der Freien Universität Berlin. Göttingen: V&R Unipress, S. 89.

67 TURKOLOGY IN GERMANY 67 linguistics. Dr. habil. Michael Heß research areas include Ottoman, Turkic and Bashkir linguistics, Turkic and Azerbaijani literature, Ottoman literature, Post- Soviet identity discourses in the Turkic-speaking region and history of Azerbaijan. M.A. Ayşe Tetik is the lecturer for special tasks at the Institute for Turkology. Her research interests are Turkish and Tatar, modern Turkish literature, conception of manuals for Turkish learners and Turkish language reform and language policy. Furthermore, there are two research associates at the Institute: M.A. Réka Stüber and M.A. Sophie Nientimp. Réka Stüber s research focuses on historical Turkic languages, language history, language contacts (especially between Turkish and Iranian languages). Sophie Nientimp s research focuses on Turkish linguistic analysis and misuse and falsification of historical sources in the construction of Turkish history and identity. At the Free University, the Bachelor degree course is called "History and Culture of the Near East". The study program is offered cooperatively by the institutes for Islamic Studies, Arabic Studies, Iranian Studies, Semitic Studies and Turkology. At the beginning of their studies, the students choose an area of specialization which they must devote themselves to later on during their Master degree. Only two lectures from all subjects are to be attended by all students during the Bachelor program. The remaining lectures, as well as all seminars, are held in the respective institutes. During their Bachelor degree studies, the students learn the basics of Turkology. In addition to an intensive language course in Turkic, a historical, geographic and social basic knowledge about the areas of Turkic speaking peoples is taught. Moreover, there are lectures on literature as well as sources from different periods and areas of the Turkic world. The Master degree program is called Turkology. It is generally taught at the Institute for Turkology except for a separate cooperation with the Iranian Studies Institute. The mandatory modules for students of the Master degree course are Turkish language history, theory and methodology, unity and diversity of Turkic languages and peoples, Turkish literature, Iran and Turan, as well as a Turkological research colloquium which is part of the Master thesis. The students can also choose from a varying offer of private lecturers and guest scholars. In addition, it is possible for students of Turkology to receive additional language training at partner institutes. Furthermore, the institute also cooperates with the Institute of Central Asia studies at the Humboldt University for the possibility of a Central Asian specialization. Current Projects at the institute are Mongolian elements in Turkic languages (Claus Schönig, Özlem Yiğitoğlu), Interaction of Turkic languages and cultures in post-soviet Kazakhstan (Claus Schönig, Irina Nevskaya, Dr. Monika Rind-Pawlowski), Old Turkic language varieties (Claus Schönig, Marcel Erdal) and Infinite- predicated subordinate constructions in the Babur-name ac- History and Culture of the Middle East: Turkology, online: cessed

68 68 SOPHIE NIENTIMP (Claus Schönig, Ilmira Miftakhova). Completed projects are The tribe of the Sabargite - a Kyrgyz tribe chronicle based on the manuscript of Japar Kenčiev (Claus Schönig, Gundula Salk), The literature of the ancient Turks of Turfan and Dunhuang (Claus Schönig, Peter Zieme), Speech analysis of "Nesimis" Mukaddime (Claus Schönig, Michael Hess), Old Turkic Runic Inscriptions in the Republic of Altai (Claus Schönig, Irina Nevskaya), Politics of Language in the Ex-Soviet Muslim States Azerbayjan, Uzbekistan, Kazakhstan, Kyrgyzstan, Turkmenistan, Tajikistan (Barbara Kellner-Heinkele, Jacob M. Landau) and Language Politics in Contemporary Central Asia. National and Ethnic Identity and the Soviet Legacy (Barbara Kellner-Heinkele, Jacob M. Landau). Berlin, Humboldt University At the Humboldt University students have the option to choose a Central Asian program within the Bachelor degree course of Regional Asia/Africa Studies. After the Bachelor degree, there is an independent Master program for Central Asia studies. Ingeborg Baldauf is the Professor of the institute. Her research interests are Turkish literary languages of Central Asia and their development, folkloric literature and history and culture of the historical peoples of Central Asia. There is also a endowed professorship financed by Azerbaijan for the history of Azerbaijan at the Humboldt University. The Professor is Eva-Maria Auch. Her research interests include the history of Russia, the Soviet Union and its successor states, colonialism, nationality - and religion policy as well as comparison of national movements, historic elite research, memory cultures in the Caucasus (transformation and self-perception, stereotyping, history, politics) and conflict research in the Caucasus (19th-21st century), German-Caucasian relation, and the history of natural and environmental protection in the Caucasus. Further Academic staff members are Dr. Tsypylma Darieva, Barno Aripova, Dr. Gulsum Massakova, Dr. Ganchimeg Altangerel and Dr. Rasim Mirzayev. Dr. Darieva s research focuses on Anthropology of Migration, Diaspora and Transnationalism and Religious Pluralism in the Caucasus and Central Asia. Barno Aripova, Dr. Massakova, Dr. Altangerel and Dr. Mirzayev are language officers for Tajik, Uzbek, Kazakh, Azerbaijani and Mongolian. Current projects at the institute are Proverbs from Northern Afghanistan, Mahmud Xudja Behbudi and Islamic Enlightenment in Central Asia, Pilgrimage in Northern Afghanistan, The Uzbek Language and Folklore of the Turkic Peoples and Uzbek Literature of the Early 20th Century. Central Asia Institute, online: accessed Laut, Jens Peter and Peter Zieme Turkologie in Deutschland, Österreich und der Schweiz. Berlin/Freiburg, S. 7. Azerbaijan History, online: accessed

69 TURKOLOGY IN GERMANY 69 Göttingen, Georg-August University The institute at the Georg-August-University in Göttingen offers a traditional Turkological program. Turkology has a long tradition in the student city located in the south of Lower Saxony. Georg Thomas von Asch ( ), Peter Simon Pallas ( ), Johann Eberhard Fischer ( ), and August Ludwig von Schlözer ( ) were members of the university or were otherwise associated with it. The Siberian travellers and writers worked in Göttingen and Schlözer consequently created one of the earliest turkological works with his thesis "The History of the Cumans" about a century before the term "Turkology" emerged at all. After working constantly on old Turkish sources under Friedrich Carl Andreas ( ) and Walther Hinz ( ) at the university, Andreas participated in the Turfan research in Berlin. In 1970, Hinz student Gerhard Doerfer ( ) was able to set up a professorial chair for "Turkology and Altaic Studies". In 1982 the position was transformed into the Department for Turkology and Central Asian Studies. In addition to Prof. Gerhard Doerfer, scholars such as Prof. Milan Adamović, who covered Ottoman studies and general Turkology, Prof. Klaus Röhrborn, who brought the Xuanzang research and the "Uigur Dictionary" from Giessen to Göttingen, and Prof. Hansgerd Göckenjan ( ), who represented the historical Central Asia research at the Institute, were working at the department. Until the retirement of Prof. Adamović in 2004, there were two professorships. Since then there has only been one. Prof. Jens Peter Laut has been head of the Turkological Institute since Previously he held the professorship for Turkology at the University of Freiburg. His research interests include the language reform in Turkey, modern Turkish literature and Kemalism, pre-islamic (Buddhist, Manichaean, Christian) and early Islamic Turkish language, culture in Central Asia, and the cataloguing of Old Turkish texts. Further academic staff members are Dr. Cuma Kazancı, Turkish language officer, and the research associates Dr. Hans Nugtere, Dr. Jens Wilkens, Dr. Ablet Semet, Dr. Zekine Özertural and M.A. Gökhan Şilfeler. Dr. Kazancı s research focuses on sociolinguistics, bilingualism, intercultural communication, and language of politics. Dr. Nugteren research interests are historical phonology of Mongolian and Turkic languages and minor Mongolian and Turkic Languages in China. Dr. Wilkens research focuses on the Turfan texts and old Turkic language and Dr. Semet does research in Turkish-Chinese and Turkish-Mongolian language contacts and language and cultural contacts among the Islamic Turkic people. Dr. Knüppel, Michael. Geschichte der Turkologie und türkischen Studien in Göttingen. Online: accessed Laut, Jens Peter, Mehmet Ölmez Vorwort, in: Laut, Jens Peter and Mehmet Ölmez. Bahşı Ögdisi. Festschrift für Klaus Röhrborn anläßlich seines 60. Geburtstags. Istanbul: Simurg Yayıncılık, S. 9. Knüppel, Michael Zum 65. Geburtstag von Prof. Milan Adamović, Türk Dilleri Araştırmaları dergisi, 14. Cilt, Seite

70 70 SOPHIE NIENTIMP Özertural s work focuses an old Turkic language and Uygur Manichaeism, Gökhan Şilfeler focuses on Cataloguing of Oriental Manuscripts in Germany. At the Georg-August University the Bachelor degree course is embedded in a so called dual Bachelor system. Apart from Turkology students have to choose one additional subject. The undergraduate studies aim at providing an extensive knowledge of Turkish, basic knowledge of a modern Central Asian language, as well as descriptive linguistics, cultural and national traditions of the Turks, history of the Turks, Turkish dialectics and the topics and methods of Turkology. As part of the Master course, a "scientific in-depth training in the field of Turkology (philological as well as cultural and religious history)" is offered. It focuses on a thorough instruction in ancient and middle-turkish philology and manuscripts, which is supplemented by historical, cultural and literature studies. Central Asian Turkish literature, both pre-islamic and Muslim, is another central/key aspect. The aforementioned training is complemented by the instruction in classical Mongolian. Furthermore, an in-depth understanding of the cultures situated along the ancient Silk Road is provided. The Institute cooperates with the Centrum Orbis Orientalis et Occidentalis. Munich, Ludwig-Maximilians University The institute of the Ludwig-Maximilians University in the Bavarian state capital Munich was the first one in Germany to bear the name Institute of Turkology. Even though it was not an independent entity, the university nevertheless played a pioneering role in As professor of the newly founded institute, Franz Babinger ( ) simultaneously held the position of first director of the institute. Due to his appointment, the institute took on an Ottomanist rather than a Turkological character from the very beginning. Prof. Babinger was a recognized historian of the Ottoman Empire. His expertise and knowledge of the subject made the Empire as well as its contact to and demarcation from Europe the first subject of research for the new institute. Following his tradition of a special interest and focus on the Ottoman Empire, other well-known Ottomanists such as Prof. Hans Joachim Kißling ( ), Prof. Hans Georg Majer and Prof. Suraiya Faroqhi were researching and lecturing in Munich. The Institute for History and Culture of the Middle East, as well as Turkology, existed from 1948 until During the transition to the Bachelor and Master system it was merged with the Institute for Semitic Studies to the Institute for the Middle East. Since 2008 Prof. Christoph K. Neumann has held the position of Professor for "Turkish Turkology, online: accessed Turkology (M.A.), online: accessed Kissling, Hans Joachim Das Institut für Geschichte und Kultur des Nahen Orients und Turkologie an der Universität München, Zeitschrift der Deutschen Morgenländischen Gesellschaft, 104., S Majer, Hans Georg. Das Münchner Institut: Tradition und Perspektiven., in: Demir, Nurettin and Erika Taube. Turkologie heute Tradition und Perspektive. Materialien der dritten Deutschen Turkologen-Konferenz Leipzig Oktober 1994, Veröffentlichungen der Societas Uralo-Altaica, Band 48. Wiesbaden: Harrassowitz. S

71 TURKOLOGY IN GERMANY 71 Studies" at the University of Munich. Similar to his predecessors his central research interest is mainly the exploration of the Ottoman Empire. Prof. Neumann also deals with the Republic of Turkey, the cultural and social history of the Ottoman Empire, the 18th - 20th century, city history, the history of Istanbul, contemporary Turkish literature, and political culture in the Republic of Turkey. The Institute owns collections of Islamic manuscripts, Ottoman documents, about 9,000 special editions, Ottoman newspapers and periodicals, as well as collections of maps. It also cooperates with the Graduate Program "Literary Functions in Globalization Processes". Further academic staff members are the research associates Dr. Talin Suciyan, Dr. A. Vefa Akseki, Dr. Özgür Savaşçı and Dr. Anna Vlachopoulou. Dr. Suciyan s research focuses on the history of Turkey and the Ottoman Empire, Armenian History, history of Science and postcolonial Theory. Dr. Akseki s research interests are contrasting language lecturering German-Turkish, Bilingual and Multilingualism in School and Society and historical, social and cultural aspects of recent migration to Germany. Dr. Savaşçı s research focuses on Turkish and Ottoman language and on Turkish Textbooks, Dr. Vlachopoulou does research in Eastern European Studies. Until 2009 there was a so called magister degree program for Turkology at the University of Munich. It included 1400 years of Islamic history with a focus on historical studies of the Ottoman Empire and studies of modern Turkish, Ottoman- Turkish, and Persian. In addition to these subjects, history, including palaeography and diplomacy, and religion, differentiated into Shia and Sunna, were covered alongside dervish culture, literature, and historical geography. Since the transition to the Bachelor and Master system in 2009 there has been no independent study program for Turkology in Munich. As a student, you can choose a focus on "Turkish Studies" within the framework of the "History and Culture of the Middle East" Bachelor degree course. Turkish studies is a range of courses which refer not only to Turkish but subjects such as Kurdish or Armenian as well, since they have a relation to Turkey. The communities and peoples of Central Asia are also dealt with as well as linguistics and Turkish literature. Additionally, questions of the religious and cultural sciences are covered. The Master degree course is designed the same way. The students can choose to learn Uzbek, West-Armenian and Kurmanci-Kurdish. Bamberg, Otto-Friedrich-University After the Bamberg College had been transformed into a university again in 1979 a professorship for Turkish language, culture, and history was founded five years later. Klaus Kreiser, who was offered the professorship, co-founded the "Bavarian Orient Colloquium" together with the Chair of Oriental Philology at the History and Culture of the Near East and Turkology, online: ku_/magister/inde x.html, accessed

72 72 SOPHIE NIENTIMP University of Erlangen-Nuremberg, The Bavarian Orient Colloquium is a series of lectures that take place in the winter semester at the University of Erlangen- Nuremberg and during the summer semester at the University of Bamberg. Scientists, both local and from abroad, are invited as speakers to give interested people an insight into oriental research. In addition, the Bamberg Turkological Chair was a venue for numerous other conferences such as the first German Conference of Turkologists (1987), the German-French Turkology Conference (1989), and the German Orientalist Conference of the German Oriental Society (2001). Prof. Kreiser held the chair until In the winter semester of 2008/09 Prof. Christoph Herzog took over. His research interests are the press in the Ottoman Empire, the decline of the Ottoman Empire, Islamic studies, and the Republic of Turkey. The institute has image archives of the Islamic world (in cooperation with the University of Sorbonne) and Turkey (collection of the geographer Prof. Herbert Louis). Furthermore, it harbours a separate research centre for Turkish law. Further academic staff members at the institute are Dr. Ellinor Morack (academic councillor), Dr. Yaşar Yüksekkaya (lector), Prof. Dr. Christian Rumpf (honorary Professor for Turkish law) and M.A. Barbara Hennig. Dr. Morack s research focuses on settlement and compensation policy for migrants in Turkey and early Turkish Republic autobiography and nationalism research. Dr. Yaşar Yüksekkaya research interests are examination of general German-Turkish dictionaries, modern metalexicographical investigations in Europe and their influence on Turkish-speaking lexicography. Barbara Henning s research focuses on transformation processes and phenomena of the transition between the Ottoman Empire and the early Turkish Republic and imperial and post-imperial identity, from 16th to 19th centuries. In Bamberg, there is a Bachelor degree program called "Islamic Orient" which contains the research area of Turkology. The Master degree program is independent from it and puts a strong focus on the history and culture of the Ottoman Empire and the Turkish Republic. There are seminars on military and political history, Turkish-Ottoman history from 1807 until today, as well as classes on Turkish literature. Moreover, the students can learn Ottoman and Azerbaijani in addition to Turkic. Current projects are Narratives of the Kurdish Bedirhani Family in Ottoman and Post-imperial Contexts: Continuities and Breaks (Barbara Henning) and Istanbul Memories; Personal Narratives of the Late Ottoman Period (Richard Wittmann, Christoph Herzog, in collaboration with the Orient Institute Istanbul). Bavarian Orient Colloquium, online: Projects at the Institute for Turkology, online: accessed

73 TURKOLOGY IN GERMANY 73 Mainz, Johannes-Gutenberg University Just like its counterpart in Göttingen, the University of the State Capital of Rhineland-Palatinate has a longstanding Turkological tradition. In 1946, following the end of the Second World War, the Orient department was opened parallel to the reopening of the Johannes-Guttenberg University itself. Helmut Scheel ( ) was appointed to the Chair of Islamic Philology and Islamic Studies and took over leadership of the department until his retirement in Prof. Scheel, who gained his doctorate with an Ottoman research study in Greifswald in 1928, became editor of the journal of the German Oriental Society and was part of the founders of the Academy of Sciences and Literature in Mainz. He was co-editor of the Philologiae Turcicae Fundamenta and built up a department library with almost 20,000 volumes on Oriental Studies. Prof. Scheel's successor was Prof. Johannes Benzing ( ) who founded the subject of comparative Turkology at the University of Mainz. He perceived comparative Turkology as an entire Turkological discipline and as a doctrine of the languages and cultures of the Turkic peoples. "The aim of the study was gaining thorough general knowledge of the Turkish language in synchronic and diachronic terms, general knowledge of the Turkish literatures, thorough linguistic and literary knowledge of Ottoman-Turkish, and at least two other Turkic languages. Prof. Benzing was succeeded by Lars Johanson in 1981; under his leadership the department of Turkology gained great reputation through his numerous publications and by editing the series Turcologica in Harrassowitz publishing house as well as the journal Turkic Languages. Since 2002 Hendrik Boeschoten has held the professorship for Turkology in Mainz. Prof. Boeschoten is an editorial board member of the journal Turkic Languages and carries out research in several different fields. He edited and translated together with Van Damme and Qiṣaṣ-i Rabghūzī and published an edition of the Dede Korkut Oğuznameleri texts together with Semih Tezcan. Furthermore Prof. Boeschoten s research focuses on language: the ties of Turkish with Dutch and other European languages, bilingualism of children with Turkish as their mother tongue in European countries, and Turkish literature. In the past, the institute has repeatedly organized congresses such as the 5th German Conference of Turkologists in 2002 and the 2006 Symposium "Turkology in Mainz - Benzing, Johannes Nachruf auf Helmuth Scheel, in: Jahrbuch der Akademie der Wissenschaften und der Literatur Mainz. Wiesbaden: Steiner. S. 48. Johanson, Lars and Claus Schönig Zum Geleit, in: Johanson, Lars and Claus Schönig. Kritische Beiträge zur Altaistik und Turkologie. Festschrift für Johannes Benzing, Turcologica, Frankfurter Turkologische Arbeitsmittel, Band 3. Wiesbaden: Harrassowitz, S. VIII. Johanson, Lars Johannes Benzing und die vergleichende Turkologie, in: Boeschoten, and Heidi Stein. Einheit und Vielfalt in der türkischen Welt, Materialien der 5.deutschen Turkologenkonferenz. Universität Mainz, Oktober 2002, Turcologica 69. Wiesbaden: Harrassowitz. S. 1. Berta, Árpád, Bernt Brendemoen and Claus Schönig Prologue, in: Berta, Árpád, Bernt Brendemoen and Claus Schönig. Studies in Honour of Lars Johanson On his Sixtieth Birthday 8 March 1996, Symbolae Turcologicae. Uppsala: Swedish Research Institute in Istanbul, S. 7.

74

Kars Antlaşmasına Zemin Hazırlayan Savaşlar Hakkında Genel Değerlendirme

Özet: Şiddetin en yaygın görülen biçimi erkeğin kadına ve çocuğa karşı uyguladığı aile içi şiddettir. Kadına yönelik şiddet ülkemizde yaygın bir toplumsal sorundur. Kadına yönelik şiddet, .fıziksel, cinsel ve duygusal zarar veren farklı eylemlerin bütününü içermektedir. Günümüzde etkisini arttırarak varlığını hissettiren şiddet birçok sosyal bilimcinin araştırma konusu olmuştur. Bu araştırma, Bingöl il merkezinde ikamet eden, 18 yaş ve üstü tüm erkek ve kadınlar üzerinde yapılmıştır. Araştırma gurubunu Bingöl il merkezinde oturan 265 kadın (%50.51) ve 259 (%49.42) erkek olmak üzere 524 kişi oluşturmaktadır. Araştırmanın amacına uygun olarak 2 farklı ölçek uygulanmıştır. Bunlardan birincisi “Aile İçi Şiddet Ölçeği (Kadınlar için)” ve “Aile İçi Şiddet Ölçeği (Erkekler için). Diğeri ise hem kadınlar hem de erkekler için ortak olan 21 maddelik “Şiddet Tutum Ölçeği”dir. Hem kadınlara hem de erkeklere ayrı ayrı uygulanmıştır. Bu makalede, sadece “Şiddet Tutum Ölçeğinden” kadınlardan elde edilen bulgulara yer verilecektir. Verilerin analizi SPSS 23 programı ile yapılmış ve %95 güven düzeyi ile çalışılmıştır. Çalışmada parametrik olmayan test tekniklerinden Mann Whitney, Kruskal Wallis kullanılmıştır. Sonuçta, bu çalışmadan elde edilen veriler, ülkemizdeki çalışmalarla karşılaştırılarak analiz edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Şiddet, aile içi şiddet, kadına karşı şiddet, toplumsal cinsiyet, Bingöl. "Attitudes of women against domestic violence: The sample of Bingöl provence" Abstract: The most common form is domestic violence against women and children. Violence against women is a common social problem in Turkey. Violence against women includes a variety of different acts, which abused them physically, sexually or emotionally. Today, increasing the presence of many social scientists feel the violence has been the subject of the investigation. This research is conducted on all men and women who reside in the center of Bingöl and their age is 18 and over. The research group is consisted of 524 people 265 of them are women (50.51%) and 259 of them are men (49.42%) residing in Bingöl city center. Two different scales are applied for the purpose of the research. The first of these scales is "Domestic Violence Scale (for women)" and the "Domestic Violence Scale (for men). Both scales are applied separately to men and women. The other one is "Violence Attitude Scale" which is used common for both women and men including 21questions in the survey. This article contains the findings only "Violence Attitude Scale" obtained from women. Analysis of the data is performed with SPSS 23 program and the studies are completed with 95% confidence level. Mann Whitney and Kruskal Wallis, which are the nonparametric test techniques, are used in this research. Consequently, the data obtained from this research is analyzed and compared with the other researches in Turkey. Keywords: Violence, domestic violence, violence against woman, social gender, Bingöl.

Prof. Md Savaş Öztürk

Yönetilen Doktora Tezleri/Sanatta Yeterlik Çalışmaları

Dr. Hatice Küçük, Aile Hekimliği Uzmanlık Tezi; Fokal Segmental Glomeruloskleroz ve Membranöz Nefropatili Olguların Demografik Analizi ve Steroid Tedavisinin Lipid Profili Üzerine Etkisi, Aile Hekimliği Uzmanlık Tezi (2008)

Dr Kazım Altaş, Periton Diyalizi Hastalarında Saptanan Peritonitlerde Kültür Sonuçları İle Peritoneal Lökosit Sayısı Ve Klinik Sonuçların İlişkisi, Aile Hekimliği Uzmanlık Tezi (2008)

Dr. Ümmü Zeynep Avşar, Bikarbonat Bazlı Diyalizat İle Klasik Laktat Bazlı Diyalizat Kullanan Periton Diyaliz Hastalarında Diyalizatların Renal Residüel Fonksiyonlar Üzerine Olan Etkilerinin Karşılaştırılması, Aile Hekimliği Uzmanlık Tezi (2009)

Dr. Ümit Avşar, İstanbul İlindeki Kronik Hemodiyaliz Hastalarında Tüberküloz Prevelansının Değerlendirilmesi, Aile Hekimliği Uzmanlık Tezi (2009)

Dr. Çağdaş Kaya, Hemodiyaliz Hastalarında Renal Anemi Tedavilerinde Kullanılmakta Olan İntravenöz Demir Tedavilerindeki İlaç Türü Ve Uygulama Şekillerinin Uzun Dönemdeki Oksidatif Stres Belirteçleri Üzerine Olan Etkisi, İç Hastalıkları Uzmanlık Tezi (2010)

Dr. Ali Hakan Kaya, Kronik Böbrek Yetmezliği Olan Hastalarda Helicobacter Pylori Enfeksiyonu Sıklığı Ve Ghrelin Düzeyleri Arasındaki İlişki, İç Hastalıkları Uzmanlık Tezi (2010)

Dr. Meltem Gürsu, Kronik Böbrek Yetersizliğinde Pentraxin-3 Düzeyinin İnflamatuar Süreçteki Rolü Ve Diğer İnflamatuar Belirteçler Ve Karotis İntima Media Kalınlığı İle İlişkisi, Yan dal uzmanlık tezi (2010)

Dr. Zeki Aydın, Üremik Hastalarda Hepsidin İle Anemi Ve İnflamasyon Belirteçleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi, Yan dal uzmanlık tezi (2010)

Dr. Sami Uzun, Otozomal Dominant Polikistik Böbrek Hastalığında Ürogenital Sistem Kistlerinin Sıklığı İle Semen Anomalileri Ve İnfertilite İle İlişkili Parametrelerin Değerlendirilmesi, Yan dal uzmanlık tezi (2011)

Dr. Serhat Karadağ, Periton Diyalizi Hastalarında Plazma Apelin Düzeyi İle Ekokardiyografik Parametreler Ve Endotel Fonksiyonları Arasındaki İlişki, Yan dal uzmanlık tezi (2011)

Dr. Metin Yegen, Periton Diyalizi Hastalarında Plazma Asimetrik Dimetil Arginin Düzeyi İle Ekokardiyografik Parametreler Arasındaki İlişki, İç Hastalıkları Uzmanlık Tezi (2011)

Dr. Cengiz Çelik, Periton Diyalizi Hastalarında Serum Fetuin-A Düzeyi İle Metabolik Ve Ekokardiyografik Parametreler Arasındaki İlişki, İç Hastalıkları Uzmanlık Tezi (2011)

Dr. Kenan Çelik, Böbrek Nakilli Hastalarda Nakil Öncesi Ve Sonrası Pentraksin–3 Düzeyinin İnflamatuar Süreçteki Rolü Ve Diğer İnflamatuar Belirteçlerle İlişkisi, İç Hastalıkları Uzmanlık Tezi (2012)

Dr. Abdullah Sakin, Periton Diyalizi Hastalarında Plazma sTWEAK (TNF-Like Weak Inducer Of Apoptosis) Düzeyi İle Kardiyak Hastalıklar Arasındaki İlişki, İç Hastalıkları Uzmanlık Tezi (2012)

Dr. Devrim Müge Özarı, Diyabetik Nefropati Evrelerinin İlerlemesiyle Serum İnflamatuar Göstergelerinin Değişimi Ve Pentraksin-3'ün Rolü, İç Hastalıkları Uzmanlık Tezi (2013)

Dr. Yaprak Pelin Gündoğdu, Tip 2 Diabetes Mellitus Hastalarında Bitkisel Ürün Kullanımı, Aile Hekimliği Uzmanlık Tezi (2012)

Dr. İlter Bozacı, Stabil Angina Pektorisli Hastalarda Damar Tutulum Derecesinin Serum Vaspin Düzeyi İle İlişkisinin Değerlendirilmesi, İç Hastalıkları Uzmanlık Tezi (2012)

Dr. Murat Efe, Üremik ve Non-Üremik Hasta Gruplarındaki FGF-23 Düzeyi ve Grelin İle İlişkisi, İç Hastalıkları Uzmanlık Tezi (2012)

Dr. M. Alpertunga Kara, Hemodiyaliz ve Periton Diyalizi Hastalarının Standardize Mini Mental Test Skorlarının Karşılaştırılması, Aile Hekimliği Uzmanlık Tezi (2012)

Dr Abdullah Şumnu, Türkiye'de Primer Glomeruler Hastalıkların Demografik ve Klinik Özellikleri, Yan dal uzmanlık tezi (2013)

Dr Hediye Ezgin, Kronik Böbrek Hastalarında Kognitif Fonksiyonların Standardize Mini Mental Test İle Değerlendirilmesi, Aile Hekimliği Uzmanlık Tezi (2013)

Dr Egemen Periton Diyalizi Hastalarında Peritoneal Fosfor Transportunu Etkileyen Faktörler, Yan Dal Uzmanlık Tezi (2014)

Dr Elif Sakcı, Tip 2 Diabetes Mellitus Hastalarında Plazma Vaspin Düzeyi İle Renal Fonksiyonlar Ve İnflamatuvar Belirteçler Arasındaki İlişki, İç Hastalıkları Uzmanlık Tezi (2014)

Dr Burcu Kaya, Renal Transplantasyon Hastalarında Midkinin İnflamatuar Süreçteki Rolü ve Diğer İnflamatuar Belirteçlerle İlişkisi, İç Hastalıkları Uzmanlık Tezi (2014)

Dr. Yunus Emre Aytekin, Periton Diyalizi Hastalarında Sağ Kalımı Etkileyen Faktörlerin Analizi, İç Hastalıkları Uzmanlık Tezi (2014) 

Dr. Zeki İslamoğlu, Ayak Bileği-Kol Basınç İndeksi Ölçümünün Postoperatif Akut Böbrek Hasarı Gelişimini Öngörmedeki Rolü, İç Hastalıkları Uzmanlık Tezi (2015)

Dr Halil Sönmez, Egzersize Karşı Gelişen Kan Basıncı Yanıtı İle Biyoimpedans Ve Biyokimyasal Parametreler Arasındaki İlişki, İç Hastalıkları Uzmanlık Tezi, İç Hastalıkları Uzmanlık Tezi (2015) 

Dr. Gamze Gelir Çavrar, Diyabetik Nefropatide Mortaliteyi Belirleyen Faktörler, İç Hastalıkları Uzmanlık Tezi, İç Hastalıkları Uzmanlık Tezi (2015)

Dr. Ayşe Seda Demirel, Haseki Eğitim Ve Araştırma Hastanesinde Yatan Hastalarda Kontrast Madde Nefropatisi Görülme Sıklığı Ve Risk Faktörleri Aile Hekimliği Uzmanlık Tezi (2016) 

Dr Ergün Kasapoğlu, Periton Diyalizi Hastalarında Plazma Asimetrik Dimetil Arginin Düzeylerinin Ekokardiyografik Ve Biyoimpedans Ölçümleri İle İlişkisi, İç Hastalıkları Uzmanlık Tezi (2012)

Dr Adem Turan, Postoperatif Yoğun Bakım Endikasyonu Olan Hastalarda Akut Böbrek Hasarı Gelişimini Öngörmede Ayak Bileği-Kol Basınç İndeksi Ölçümünün Rolü. Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanlık Tezi (2017)

Dr. Eyüp Çavdar, Majör Kardiyak Cerrahi Hastalarında Ayak Bileği- Kol Basınç İndeksinin Akut Böbrek Hasarını Öngörmedeki Yeri  İç Hastalıkları Uzmanlık Tezi (2017) 

Dr. Eyüp Ayas, Hemodiyaliz Hastalarında Ayak Bileği Kol Basınç İndeksinin Klinik, Laboratuvar Bulguları, Mortalite Ve Vasküler Hastalıklarla İlişkisi, İç Hastalıkları Uzmanlık Tezi (2017) 

Dr. Özlem Doğan Özdilek, Kontrast Nefropatisini Önlemede Remote Ischemıc Precondıtıonıng Uygulama Yöntemlerinin Karşılaştırılması, İç Hastalıkları Uzmanlık Tezi (2017)

Dr. Emre AKSU, Otozomal Dominant Polikistik Böbrek Hastalarında İdrar Nötrofil Jelatinaz İlişkili Lipokalin Düzeyinin Hastalık Progresyonunu Öngörmedeki Yeri

Dr. Mehmet Emre Abanoz Non-Dihidropiridin Kalsiyum Kanal Blokerlerinden Diltiazem’ İn Kreatinin Klirensi Ve Proteinüri Üzerine Olan Etkisi, Aile Hekimliği Tıpta Uzmanlık Tezi İstanbul 2010

Dr. Ebru Kavak Yavuz, Terapötik Plazma Değişimi Yapılan Hastaların Özellikleri Ve Klinik Sonuçları: Referans Merkez Deneyimi, İç Hastalıkları Uzmanlık Tezi (2017)

Dr. Orgül Derya Bozkurt, Kronik Böbrek Hastalığında Dinamik Tiyol - Disülfit Homeostazı Değerlendirilmesi, İç Hastalıkları Uzmanlık Tezi (2018)

Dr. Emin PALA, Primer Ig A Nefropatili Hastalarda İmmunosupresif Tedavinin Renal Sağkalım Üzerine Etkisi: Referans Merkez Sonuçları, İç Hastalıkları Uzmanlık Tezi (2018) 

Dr. Cemal ALAY, Erken Evre Otozomal Dominant Polikistik Böbrek Hastalarında Anksiyete, Depresyon Ve Yaşam Kalitesi, İç Hastalıkları Uzmanlık Tezi (2019)

Dr. Özge Atik Ünsal, Renal Tutulumu Olan Pauci-İmmun Küçük Damar Vaskülitlerinde Demografik Özelliklerin Klinik Ve Laboratuvar Verilerin, Verilen Tedavinin Renal Hasar Progresyonu Üzerine Etkisi, İç Hastalıkları Uzmanlık Tezi (2019)

Dr. Nur Beyza EMİRALİ. Primer İmmünoglobulin-A Nefropatili Hastalarda Histopatolojik Bulguların Başvuru Semptomları, Demografik Ve Klinik Parametreler İle İlişkisi, İç Hastalıkları Uzmanlık Tezi (2019)

Projelerde Yaptığı Görevler

Direct Study; Prospective, multicenter, randomized trial to compare incidence of new-onset diabetes mellitus and glucose metabolism in patients receiving cyclosporine microemulsion versus tacrolimus after de novo kidney transplantation. (İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi, Yardımcı araştırmacı) (2005)

ELITE-Symphony Study; Reduced exposure to calcineurin inhibitors in renal transplantation. (İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi, Yardımcı araştırmacı) (2007)

Kronik Böbrek Yetmezliği Olan Diyaliz Öncesi Hastalarda Anemi Tedavisinde Epoetin Alfa (Eprex)'e Karşı Subkutan Eporon İmmunojenesitesinin Güvenliğini ve Etkinliğini Değerlendiren Randomize, Aktif Karşılaştırma-Kontrollü, Paralel Grup, Tek Kör, Çok Merkezli, Faz 3 Çalışması (Haseki EAH, Baş araştırmacı) (2016)

A Phase 3, randomized, open-label, active-controlled, parallelgroup, multi-center study in non-dialysis subjects with anemia associated with chronic kidney disease to evaluate the safety (Major Adverse Cardiovascular Events) and efficacy ofGSK1278863 compared to rhEPO (darbepoetin alfa) (Haseki EAH, Baş araştırmacı) (2017 de başladı)

Dergi Editörlüğü

Haseki Tıp Bülteni Editörlüğü

Türk Nefroloji Dergisi

Bilimsel Ödüller

Türk Nefroloji Derneği, Birinci Uzmanlık Yeterlilik Sınavı Türkiye Birincisi (Sınav Notu= 81.9) (2008)

Certificate of Merit: 36th EDTNA/ERCA International Conference 15-18 September 2007, Florence Italy (2007) 

Mansiyon Ödülü: 16. Böbrek Hastalıkları Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireliği Kongresi 28 Ekim-1 Kasım Antalya (2006) 

Sözlü sunum 3. Ödülü: 19. Ulusal Böbrek Hastalıkları, Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireliği Kongresi 18-22 Kasım 2009, Antalya (2009)

Renin Akademisi Türkiye Proje Yarışması 2. Ödülü (2010)

2. Uluslararası ve 12. Akademik Geriatri Kongresi sözel bildiri birincilik ödülü (2019)

Sözlü Bildiri 1. Ödülü: 36. Ulusal Böbrek Hastalıkları, Diyaliz ve Transplantasyon Kongresi 16-20 Ekim 2019, Antalya (2019)

 Bildiri 3. Ödülü (poster biriciliği): 37. Ulusal Böbrek Hastalıkları, Diyaliz ve Transplantasyon Kongresi 15-18 Ekim 2020 (2020)

16th Bantao Congress Balkan Association of Nephrology, Dialysis and Artificial Organs and ISN course (ERA-EDTA endorsement) 29-31 Ekim 2021 (Sözlü sunum 3. Ödülü.)

Türk Nefroloji Derneği Ulusal Hemşirelik Kongresi (Birincilik, 2021)

İdari Ödüller

İstanbul Valiliği: Takdirname (2011)

İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü "Bilim Dalında Yılın Hekimi" Ödülü (2014)

İstanbul Gaziosmanpaşa Kaymakamlığı, Başarı Belgesi (2018)

Sertifikalar

Hayvan deneysel çalışmalar, 2010

İyi Klinik Uygulamalar, 2010

Eğiticinin Eğitimi, 2013

Nefroloji Hekimlerine Yönelik Ultrason Eğitim Kursu, 18.Ulusal Nefroloji Kıs Okulunda Doç.Dr.Funda Akarca ve Dr.Sercan Yalçınlı tarafından uygulamalı ultrason egitimi, Concorde Hotel Kongre Merkezi, Kurs, 27.03.2019 -27.03.2019 (Ulusal)

Uluslararası hakemli dergilerde yayımlanan makaleler

Kucuk, M., M.S. Sever, A. Turkmen, S. Sahin, R. Kazancioglu, S. Ozturk, U. Eldegez, “Demographic Analysis and Outcome Features in A Transplant Outpatient Clinic”, Transplant Proc, 37:743-6 (2005).

Kalayoglu-Besisik, S., M.N. Yenerel, Y. Caliskan, S. Ozturk, F. Besisik, D. Sargin, “Time-Related Changes in the Incidence, Severity, and Clinical Outcome of Hepatic Veno-Occlusive Disease in Hematopoietic Stem Cell Transplantation Patients During The Past 10 Years”, Transplant Proc, 37:2285-9 (2005).

Ozturk, S., O. Soyluk, S. Gorcin, S. Alisir, D. Guven, A. Turkmen, M.S. Sever, “A Rare Post-Transplant Malignancy, Cerebellar Hemangioblastoma: A Case Report”, J Nephrol, 18:781-2 (2005).

Ozturk, S., F. Tufan, S. Alisir, S. Gorcin, D. Guven, A. Cagatay, A. Turkmen, “A Case of Isolated Nocardia Asteroides Brain Abscess in A Kidney Transplant Recipient”, Transplant Proc, 38:3121-4 (2006).

Caliskan, Y., S. Ozturk, M. Demirturk, O. Ozkan, H. Yazici, T. Ecder, A. Turkmen, M.S. Sever, “A Renal Transplant Patient With a Solitary Plasmacytoma in The Oral Cavity”, Nephrol Dial Transplant, 21:1741-2 (2006).

Bahat, G., S. Kalayoglu-Besisik, S. Ozturk, I. Kilicaslan, M. Tunc, D. Sargin, “Inflammatory Pseudotumor Following Hematopoietic Stem Cell Transplantation: A New Case And Review of The Literature (Review)”, Bone Marrow Transplant, 40:915-8 (2007).

Ozturk, S., D. Arpaci, H. Yazici, D. Taymez, N. Aysuna, A. Yildiz, M.S. Sever, “Outcomes of Acute Renal Failure Patients Requiring Intermittent Hemodialysis”, Ren Fail, 29:991-6 (2007). 

Ozturk, S., E. B. Ozsenel, R. Kazancioglu, A. Turkmen, “Fluoxetine-induced SIADH in a patient with psychogenic polydipsia”, Nat Clin Pract Nephrol, 4:278-82 (2008). 

Kazancioglu, R., S. Ozturk, L. Yucel, S. Guvenc, S. Ekiz, S. Dogan, “Importance of Home Visits in Peritoneal Dialysis”, Dial Transplant 37: 132-136 (2008).

Ozturk, S., DG. Taymez, G. Bahat, R. Demirel, H. Yazici, N. Aysuna, S. Sakar, A. Yildiz, “The influence of low dialysate sodium and glucose concentration on volume distributions in body compartments after haemodialysis: a bioimpedance analysis study”, Nephrol Dial Transplant, 23:3629-34 (2008)

Ozturk, S., G. Kocabay, B. Topcular, H. Yazici, AA. Cagatay, G. Bahat, B. Baykan, A. Turkmen, A. Yildiz. “Non-convulsive status epilepticus following antibiotic therapy as a cause of unexplained loss of consciousness in patients with renal failure”, Clin Exp Nephrol, 13:138–144 (2009)

Bahat, G., F. Coşan, B. Saka, S. Uzun, S. Öztürk, N. Erten, MA. Karan, C. Tasçıoğlu, “The Meaning of Increased CA125 in Internal Medicine Practice”, Nobel Medicus, 4:32-36 (2008).

Tok, A., S. Ozturk, A. Tepeler, AH. Tefekli, R. Kazancioglu, AY. Muslumanoglu, “The effects of percutaneous nephrolithotomy on renal function in geriatric patients in the early postoperative period”, Int Urol Nephrol; 41:219–223 (2009)

Dursunoglu, N., G. Okumus, D. Dursunoglu, S. Ozturk, G. Kiter, D. Yilmazbayhan, L. Tabak, “Diffuse Interstitital Lung Disease in an Ankylosing Spondylitis Patient”, Respiratory Medicine Extra, 3, 49-51 (2005).

Dogan, S., Ekiz S, Yucel L, S. Ozturk , Kazancioglu R, “Relation of demographic, clinic and biochemical parameters to peritonitis in peritoneal dialysis”, J Ren Care, 34:5-8 (2008) 

Kazancioglu, R., S. Ozturk, Ekiz S, Yucel L, Dogan S, “Can using a questionnaire for assessment of home visits to peritoneal dialysis patients make a difference to the treatment outcome?”, J Ren Care, 34:59-63 (2008)

Gursu, M., S. Ozturk, Y. Savas, S. Uzun, Z. Aydın, R. Kazancioglu, “Primary renal vein thrombosis: a case report”, BANTAO Journal, 6: 34-37 (2008)

Gursu, M., Z. Aydın, S. Uzun, S. Ozturk, R. Kazancioglu, “A case of retroperitoneal fibrosis presenting with uremic encephalopathy”, BANTAO Journal, 6:38-40 (2008)

Ozturk, S., L. Yucel, S. Guvenc, S. Ekiz, R. Kazancioglu, “Assessing and training patients on peritoneal dialysis in their own homes can influence better practice”, J Ren Care: 35(3):141-6.) (2009)

Ozturk, S., O. Soyluk, D. Karakaya, H. Yazici, YK. Caliskan, A. Yildiz, S. Bozfakioglu, “Is Decrement of Serum Albumin an Ominous Sign for Subsequent Peritonitis in Peritoneal Dialysis Patients?” Adv Perit Dial 25:172-7 (2009).

Ozturk, S., F. Sar, K. Altas, S. Uzun, H. Yazici, S. Bozfakioglu, R. Kazancioglu, “The Relationship Between Peritoneal Leukocyte Count, Culture and Clinical Results in Peritonitis Among Peritoneal Dialysis Patients: Is There A Geographical or Ethnical Difference?”, Advances in Peritoneal Dialysis, Adv Perit Dial 25: 32-40 (2009).

Ozturk S, Kazancioglu R, Sahin GM, Turkmen A, Gursu M, Sever MS. "The effect of the type of membrane on intradialytic complications and mortality in crush syndrome". Ren Fail, 31: 655-661 (2009).d

Ataoglu EH, Demir B, Tuna M, Cavus B, Cetin F, Temiz LU, Ozturk S, Yenigun M. Sjögren syndrome presenting with hypopotassemic periodic paralysis doue to renal tubular acidosis. Am J Case Rep 13: 187-190 (2012).

Ozturk, S., F. Sar, O. Bengi-Bozkurt, R. Kazancioglu. Study of ACEI versus ARB in managing hypertensive overt diabetic nephropathy: long-term analysis. Kidney Blood Press Res.;32:268-75 (2009).

Ozturk, S., H. Kucuk, I. Kilicaslan, E. Tatli, F. Sar, R. Kazancioglu. Celiac Disease Complicated With Renal Insufficiency And Autoimmune Thyroid Disease: A Case Report. Eur J Gen Med.;7(2):226-229 (2010).

Cosgun, S., F. Sar, S. Kurnaz, O. Bengi Bozkurt, M. Temel, S. Ozturk, R. Kazancioglu. A Case of Autoimmune Hepatitis and Thyroiditis Associated with Sjögren’s Syndrome. BANTAO Journal, 7: 52-55 (2009).

Binbay, M., E. Sari, A. Tepeler, A. Erbin, S. Ozturk, AY. Muslumanoglu, A. Tefekli. Characteristics Of Patients Requiring Double- J Placement Due To Prolonged Urine Leakage After Percutaneous Nephrolithotomy. J Endourol;23(12):1945-9 (2009)

Gursu, M., S. Ozturk, Z. Aydin, S. Uzun, R. Kazancioglu. A Case Of Pseudo-Bartter Syndrome And Summary Of The Approach To Metabolic Alkalosis. BANTAO Journal; 7 (1): 49-51 (2009).

Gursu M, Tayfur F, Besler M, Kaptanogullari O, Kucuk M, Aydin Z, Basturk T, Uzun S, Karadag S, Tatli E, Sumnu A, Ozturk S, Kazancioglu R. Tuberculosis in peritoneal dialysis patients in an endemic region. Adv Perit Dial 27:48-52 (2011).

Kazancioglu R, Ozturk S, Gursu M, Avsar U, Aydin Z, Uzun S, Karadag S, Tatli E, Sar F. Tuberculosis in patients on hemodialysis in an endemic region. Hemodialysis Int; 14(4):505-9 (2010).

Aydin Z, Ozturk S, Gursu M, Uzun S, Karadag S, Kazancioglu R. Male pseudohermaphroditism as a cause of secondary hypertension: a case report. Endocrine, 38: 100-103 (2010).

Dagnino M, Caridi G, Aydin Z, Ozturk S, Karaali Z, Kazancioglu R, Cefle K, Gursu M, Campagnoli M, Galliano M, Minchiotti L. A novel frameshift deletion in the albumin gene causes analbuminemia in a young Turkish woman. Clin Chim Acta, 411(21-22): 1711-1715 (2010).

Aydin Z, Gursu M, Ozturk S, Kilicaslan I, Kazancioglu R. A case of primary immune defficiency presenting with nephrotic syndrome. Nephrol Dial Transplant Plus, 3(5): 456-458 (2010).

Sar F, Saler T, Ecebay A, Saglam ZA, Ozturk S, Kazancioglu R. The efficacy of n-acetylcysteine in preventing contrast-induced nephropathy in type 2 diabetic patients without nephropathy. J Nephrol; 23(4):478-82 (2010).

Kazancioglu R, Gursu M, Ozturk S, Kucuk H, Sar F, Yazıcı H, Kucuk M, Celik V, Saler T, Turkmen A. Steroid therapy versus conservative management in patients with focal segmental glomerulosclerosis and proteinuria. BANTAO Journal 8(1): 30-34 (2010).

Yazici H, Caliskan Y, Ozturk S, Ozkan O, Turkmen A, Sever MS. Outcome of kidney transplantation following end-stage renal disease due to reflux nephropathy. Transplant Proc. 43(5):1566-9 (2011).

Gursu M, Aydin Z, Pehlivanoglu F, Ozturk S, Karadag S, Uzun S, Tatli E, Kazancioglu R. Citrobacter peritonitis: two cases and review of the literature. Perit Dial Int 31(4): 409-411 (2011). 

Aydin Z, Gursu M, Karadag S, Uzun S, Tatli E, Sumnu A, Ozturk S, Kazancioglu R. Role of plasmapheresis performed in hemodialysis units for the treatment of anti-neutrophilic cytoplasmic antibody-associated systemic vasculitides. Ther Apher Dial 15(5):493-498 (2011). 

Karadag S, Gursu M, Aydin Z, Uzun S, Dogan O, Ozturk S, Kazancioglu R. Primary hyperoxaluria in an adult presenting with end-stage renal failure together with hypercalcemia and hypothyroidism. Hemodial Int 15(4): 573–576 (2011).

Karadag P, Gursu M, Ozturk S, Karadag S, Aydin Z, Uzun S, Tatli E, Sumnu A, Gursu RU, Kazancioglu R. Prevalance of tuberculosis in patients on hemodialysis and peritoneal dialysis. Journal of Infectious Diseases and Immunity 3(10): 189-192 (2011). 

Kumbasar A, Gursu M, Kaya C, Ozturk S, Ergen A, Kemik A, Aydin Z, Uzun S, Karadag S, Kazancioglu R. The effect of different doses and types of intravenous iron on oxidative stress and inflammation in hemodialysis patients. J Nephrol 2012 Sep-Oct;25(5):825-32 (2012)

Tahmaz M, Kumbasar B, Ozturk S, Kazancioglu R. Pseudoephedrine- induced Ventricular Tachycardia. European Journal of General Medicine Eur J Gen Med; 10 (Suppl 1):64-67 (2013).

Aydin Z, Gursu M, Uzun S, Karadag S, Tatli E, Sumnu A, Ozturk S, Kazancioglu R. Placement Of Hemodialysis Catheters With A Technical, Functional And Anatomical Viewpoint. International Journal of Nephrology 2012;2012:302826 (2012).

M Gursu, S Ozturk, Z Aydin, S Karadag, S Ogullar, A Kiris, Y Doventas, M Koldas, S Uzun. Is Pentraxin-3 Stronger Than C-Reactive Protein To Determine Inflammation In Peritoneal Dialysis Patients? European Journal of Inflammation 2012:30282 (2012).

Kazancioglu R,Gursu M, Karadag S, Tatli E, Aydin Z, Uzun S, Sumnu A, Cebeci E, Ozturk S. Manuscript Title: Volume Status In Patients On Peritoneal Dialysis: The Role Of Apelin and Bio-Impedance Spectroscopy. Renal Failure; 34(9):1068-73 (2012).

Binbay M, Sari E, Tepeler A, Erbin A, Ozturk S, Muslumanoglu AY, Tefekli A. Characteristics of patients requiring Double-J placement because of urine leakage after percutaneous nephrolithotomy. J Endourol. 2009 Dec;23(12):1945-9.

Ozturk S, Karadag S, Yegen M, Gursu M, Uzun S, Aydin Z, Gurdal A, Koldas M, Kumbasar B, Kazancioglu R. The relationship of plasma ADMA levels with cardiac functions and metabolic parameters in peritoneal dialysis patients. Clin Exp Nephrol. 17(3):431-6 (2013).

Gursu M, Kazancioglu R, Ozturk S. Aging Kidney: Senescence or Disease? Nobel Med 2013; 9(2): 10-14 (2013).

Ozkan O, Ozturk S, Karadag S, Gursu M, Sumnu A, Cebeci E, Sevim Y, Uzun S, Aydin Z, Kazancioglu R. The factors effective on bone mineral density in peritoneal dialysis patients. Eur J Gen Med 2013;10(4): 219-225

Sumnu A, Gursu M, Uzun S, Karadag S, Aydin Z, Cebeci E, Ozturk S, Kazancioglu R. A Case of Venous Thrombosis of the Upper Extremity in Patient with Minimal Change Disease. BANTAO Journal 2013; 11(2): 97-99. 

Karadag S, Ozturk S, Gursu M, Gurdal A, Basinoglu F, Yigit S, Aydin Z, Uzun S, Sumnu A, Oflaz H, Kazancioglu R. The relationship between apelin and cardiac parameters in patients on peritoneal dialysis: is there a new cardiac marker? BMC Nephrol. 2014 Jan 16;15(1):18. [Epub ahead of print] PubMed PMID: 24433492.

Gursu M, Celik K, Ozturk S, Turkmen A, Gorcin S, Kocak B, Sari S, Koldas M, Feyizoglu H, Kazancioglu R. Pentraxin 3 and C-Reactive Protein As Inflammatory Markers After a Kidney Transplant. Exp Clin Transplant. 12(4):295-9 (2014) 

Gee HY, Otto EA, Hurd TW, Ashraf S, Chaki M, Cluckey A, Vega-Warner V, Saisawat P, Diaz KA, Fang H, Kohl S, Allen SJ, Airik R, Zhou W, Ramaswami G, Janssen S, Fu C, Innis JL, Weber S, Vester U, Davis EE, Katsanis N, Fathy HM, Jeck N, Klaus G, Nayir A, Rahim KA, Attrach IA, Hassoun IA, Ozturk S, Drozdz D, Helmchen U, O'Toole JF, Attanasio M, Lewis RA, Nürnberg G, Nürnberg P, Washburn J, Macdonald J, Innis JW, Levy S, Hildebrandt F. Whole-exome resequencing distinguishes cystic kidney diseases from phenocopies in renal ciliopathies. Kidney Int. 2014 Apr;85(4):880-7. doi: 10.1038/ki.2013.450. Epub 2013 Nov 20. PubMed PMID: 24257694; PubMed

Unal Aksu H, Oner E, Celik O, Isiksacan N, Aksu H, Uzun S, Yavuz D, Ozturk S,  Gul M, Uslu N. Aspirin Resistance in Patients Undergoing Hemodialysis and Effect of Hemodialysis on Aspirin Resistance. Clin Appl Thromb Hemost. 21(1):82-6 (2015).

Kenan Celik, Abdullah Sumnu, Meltem Gursu, Abdullah Sakin, Sami Uzun, Savas Ozturk, Rumeyza Kazancioglu. Spontaneous Renal Cholesterol Crystal Embolism In A Patient with Functionally Solitary Kidney. Eur J Gen Med 2014; 11(2): 126-129. DOI : 10.15197/sabad.1.11. 54 

Aydin Z, Gursu M, Karadag S, Uzun S, Sumnu A, Doventas Y, Ozturk S, Kazancioglu R. The relationship of Prohepcidin levels with anemia and inflammatory markers in non-diabetic uremic patients: a controlled study. Ren Fail. 2014 21:1-5. [Epub ahead of print] PubMed PMID: 25040737.

Berna Yelken, Numan Gorgulu, Meltem Gursu, Halil Yazici, Yasar Caliskan, Aysegul Telci, Savas Ozturk, Rumeyza Kazancioglu, Tevfik Ecder, Semra Bozfakioglu. Effects of Spironolactone on Residual Renal Function and Peritoneal Function in Peritoneal Dialysis Patients. Adv Perit Dial. 2014;30:5-10. PubMed PMID: 25338414

Aydin Z, Ozturk S, Celik C, Gursu M, Karadag S, Yamak M, Basinoglu F, Gurdal A, Sumnu A, Cebeci E, Sakci E, Sar F, Kazancioğlu R. The role of fetuin-A in cardiac functions and metabolism in peritoneal dialysis patients. Minerva Urol Nefrol. 2015 Dec;67(4):375-82. Epub 2014 Jul 3. PubMed PMID: 24990392. 

M. Yamak, S. Demır, M. Gursu, S. Ozturk, A. Sumnu, E. Cebeci, O. Ozkan, S. Karadag, E. Sakci, A. Kural, M. Koldas And F. Sar. The Relationship Between Plasma Soluble TNF-Like Weak Inducer Of Apoptosis Level And Inflammatory Markers In Patients With Type 2 Diabetes Mellitus. European Journal Of Inflammation. 12(3) 439-445 (2014)

Of Apoptosis Levels And Cardiac Function In Peritoneal Dialysis Patients. European Journal Of Inflammation. 12(3) 429-437 (2014)

Ozturk S, Ozkan O, Efe M, Yazici H, Gursu M, Kaya AH, Cebeci E, Sumnu A, Karadag S, Poturoglu S, Kazancioglu R. The relationship between FGF-23 and ghrelin levels in CKD patients: preliminary data. Minerva Urol Nefrol. 2016 Apr;68(2):227-32. Epub 2015 Jun 30

Ozturk S, Sumnu A, Seyahi N, Gullulu M, Sipahioglu M, Artan S, Bicik Z, Kutlay S, Keles M, Oygar D, Odabas AR, Kayatas M, Dursun B, Sayarlioglu H, Trablus S, Taymez DG, Ozdemir AA, Sahin GM, Altun B, Azak A, Altintepe L, Suleymanlar G, Koc M, Selcuk Y, Kazancioglu R, Erkoc R, Gursu M, Kucuk M, Akcaoglu SA, Yıldız A, Unal A, Akarsu O, Ates K, Cankaya E, Turkmen A. Demographic and clinical characteristics of primary glomerular diseases in Turkey. Int Urol Nephrol. 2014 Sep 30. [Epub ahead of print] PubMed PMID: 25269407.

Sengul Samanci N, Ayer M, Gursu M, Ar MC, Yel K, Ergen A, Dogan EE, Karadag S, Cebeci E, Toptas M, Kazancioglu R, Ozturk S. Patients treated with therapeutic plasma exchange: a single center experience. Transfus Apher Sci. 2014 Dec;51(3):83-9. doi: 10.1016/j.transci.2014.10.006. Epub 2014 Oct 8. PubMed PMID:
25457747

Sengul Samanci N, Ayer M, Ergen A, Ozturk S. An effective treatment of atypical hemolytic uremic syndrome with plasma exchange and eculizumab: A case report. Transfus Apher Sci. 2015 Jun;52(3):314-6. doi: 10.1016/j.transci.2015.01.006. Epub 2015 Jan 12. PubMed PMID: 25634788.

Sumnu A, Gursu M, Ozturk S. Primary glomerular diseases in the elderly. World J Nephrol 2015; 4(2): 263-270

Cebeci E, Demir S, Gursu M, Sumnu A, Yamak M, Doner B, Karadag S, Uzun S, Behlul A, Ozkan O, Ozturk S. A case of newly diagnosed klippel trenaunay weber syndrome presenting with nephrotic syndrome. Case Rep Nephrol. 2015;2015:704379. doi: 10.1155/2015/704379. Epub 2015 Apr 27. PubMed PMID: 26000182; PubMed Central PMCID: PMC4426781

Yardimci B, Sumnu A, Kaya I, Gursu M, Aydin Z, Karadag S, Uzun S, Tatli E, Ozturk S, Cetinus E, Kazancioglu R. Is handgrip strength and key pinch measurement related with biochemical parameters of nutrition in peritonea dialysis patients? Pak J Med Sci. 2015 Jul-Aug;31(4):941-5. doi: 10.12669/pjms.314.7595. PubMed PMID: 26430434; PubMed Central PMCID: PMC4590358

Sumnu A, Aydin Z, Gursu M, Uzun S, Karadag S, Cebeci E, Ozturk S, Kazancioglu R. A Case of Primary Hypoparathyroidism Presenting with Acute Kidney Injury Secondary to Rhabdomyolysis. Case Rep Nephrol. 2016;2016:3240131. doi: 10.1155/2016/3240131. Epub 2016 Mar 10. PubMed PMID: 27034860; PubMed Central PMCID: PMC4806275.

Yildirim ZK, Sumnu A, Bademler N, Kilic E, Sumnu G, Karadag S, Gursu M, Ozel

A, Batmaz G, Ates S, Dane B, Ozturk S. Soluble TNF-Like Weak Inducer of Apoptosis
as a New Marker in Preeclampsia: A Pilot Clinical Study. Dis Markers. 2016;2016:5930589. doi: 10.1155/2016/5930589. Epub 2016 Feb 17. PubMed PMID:
26989294; PubMed Central PMCID: PMC4773523.

Karadag S, Sakci E, Uzun S, Aydin Z, Cebeci E, Sumnu A, Ozkan O, Yamak M, Koldas M, Behlul A, Gursu M, Ataoglu E, Ozturk S. The correlation of inflammatory markers and plasma vaspin levels in patients with diabetic nephropathy. Ren Fail. 2016 May 24:1-6. [Epub ahead of print] PubMed PMID: 27216464.

Uzun S, Kaya B, Celik K, Behlul A, Ozkan O, Kuvvet M, Erdogan Doventas Y, Gursu M, Karadag S, Sumnu A, Cebeci E, Kocak B, Turkmen A, Ozturk S. The role of 
midkine in the inflammatory process and its correlation with other inflammatory markers in renal transplant recipients. Int J Artif Organs. 2016 Aug 19;39(6):277-81. doi: 10.5301/ijao.5000510. PubMed PMID: 27470002

Uzun S, Ozari M, Gursu M, Karadag S, Behlul A, Sari S, Koldas M, Demir S, Karaali Z, Ozturk S. Changes in the inflammatory markers with advancing stages ofdiabetic nephropathy and the role of pentraxin-3. Ren Fail. 2016 Jul 19:1-6.

Meltem Gursu, Sami Uzun, Derya Topcuoğlu, Leyli Kadriye Koc, Lamiye Yucel, Abdullah Sumnu, Egemen Cebeci, Oktay Ozkan, Ahmet Behlul, Leyla Koc, Savas Ozturk, Rumeyza Kazancioglu. Skin disorders in peritoneal dialysis patients: An underdiagnosed subject. World J Nephrol 2016 July 6; 5(4): 372-377

Abdullah Sakin, Erhan Sadık Turgut, Muruvvet Aybek, Ahmet A. Usta, Özgür Koşan, Kenan Çelik, Savaş Öztürk, Murat Koçer. Factors Affecting Survival in Small Cell Lung Cancer. Eur J Gen Med 2016; 13(3): 37-41

Edgar A. Otto, Gokul Ramaswami, Sabine Janssen, Moumita Chaki, Susan J. Allen, Weibin Zhou, Rannar Airik, Toby W. Hurd, Amiya K. Ghosh, Matthias T. Wolf, Bernd Hoppe, Thomas J. Neuhaus, Detlef Bockenhauer, David V. Milford, Neveen A. Soliman, the GPN Study Group(Savas Ozturk Co-Author), Corinne Antignac, Sophie Saunier, Colin A. Johnson, Friedhelm Hildebrandt. Mutation Analysis of 18 Nephronophthisis-associated Ciliopathy Disease Genes using a DNA Pooling and Next-Generation Sequencing Strategy J Med Genet. 2011 Feb; 48(2): 105–116. doi: 10.1136/jmg.2010.082552. Correction in: J Med Genet. 2015 Dec; 52(12): 866.  PMCID: PMC3913043 

Muralidharan J, Ramezani A, Hubal MJ, Knoblach S, Shrivastav S, Karandish S, Scott R, Maxwell N, Ozturk S, Beddhu S, Kopp JB, Raj DS. Extracellular microRNA signature in chronic kidney disease. Am J Physiol Renal Physiol. 2017 Jan 11:ajprenal.00569.2016. doi: 10.1152/ajprenal.00569.2016. [Epub ahead of print] PubMed PMID: 28077372.

Cebeci E, Gursu M, Uzun S, Karadag S, Kazancioglu R, Ozturk S. Factors effective on peritoneal phosphorus transport and clearance in peritoneal dialysis patients
. Clin Nephrol. 2016 Dec 12. [Epub ahead of print] PubMed PMID: 27936520.

Samanci NS, Poturoglu S, Samanci C, Alis D, Emre HO, Koldas M, Ozcelik HK, Durmus T, Kantarci F, Ozturk S. Evaluation of carotid intima-media thickness with vascular endothelial growth factor and malondialdehyde levels in patients with sarcoidosis. Diagn Interv Imaging. 2017 Jul - Aug;98(7-8):557-561. doi: 10.1016/j.diii.2017.04.004. Epub 2017 May 12. PubMed PMID: 28506681.

Cebeci E, Cakan C, Gursu M, Uzun S, Karadag S, Koldas M, Calhan T, Helvaci SA, Ozturk S. The Main Determinants of Serum Resistin Level in Type 2 Diabetic Patients are Renal Function and Inflammation not Presence of Microvascular Complication, Obesity and Insulin Resistance. Exp Clin Endocrinol Diabetes. 2018 Feb 8. doi: 10.1055/s-0043-121262. [Epub ahead of print] PubMed PMID: 29421824.

Mehmet Toptas, Nilay Sengul Samanci, Ibrahim Akkoc, Esma Yucetas, Egemen Cebeci, Oznur Sen, Mehmet Mustafa Can, Savas Ozturk. Factors Affecting the Length of Stay in the Intensive Care Unit: Our Clinical Experience. BioMed Research International, vol. 2018, Article ID 9438046, 4 pages, 2018. doi:10.1155/2018/9438046 

Bahat G, Tufan A, Kilic C, Ozturk S, Akpinar TS, Kose M, Erten N, Karan MA, Cruz-Jentoft AJ. Cut-off points for weight and body mass index adjusted bioimpedance analysis measurements of muscle mass. Aging Clin Exp Res. 2018 Sep 28. doi: 10.1007/s40520-018-1042-6. [Epub ahead of print] PubMed PMID: 30267332.

Ekinci I, Erkoc R, Gursu M, Dogan EE, Kilic E, Cebeci E, Ozturk S, Kazancioglu R. Effects of fasting during the month of Ramadan on renal function in patients with autosomal dominant polycystic kidney disease
. Clin Nephrol. 2018 Feb;89(2):103-112. doi: 10.5414/CN109102. PubMed PMID: 29035195.

Gursoy S, Yasar KK, Sari ND, Kuvat N, Ozturk S Sphingomonas Paucimobilis Bacteremia in a Hemodialysis Patient and Literature Review. Int J Crit Care Emerg Med 4:041. doi.org/10.23937/2474-3674/1510041 (2018)

Cebeci E, Ekinci I, Gursu M, Coskun C, Karadag S, Uzun S, Behlul A, Senel TE,  Kazancioglu R, Ozturk S. Podocyte Injury in Autosomal Dominant Polycystic Kidney  Disease. Nephron. 2019;142(4):311-319. doi: 10.1159/000499741. Epub 2019 May 22. PubMed PMID: 31117091

Zeki Aydin, Serhat Karadag, Savas Ozturk, Meltem Gursu, Sami Uzun, Egemen Cebeci, Abdullah Sumnu, Rumeyza Kazancioglu. Evaluation of the Relationship Between Advanced Oxidation end Products and Inflammatory Markers in Maintenance Hemodialysis Patients.Journal Of Nephrology Advances www.openaccesspub.org

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.