bayrağın eş anlamlısı ne / al bayrak ne demek? TDK Sözlük anlamı | Nedir Ara

Bayrağın Eş Anlamlısı Ne

bayrağın eş anlamlısı ne

Bulmacada kurdele biçiminde bayrak

Bulmaca Bulmacada kurdele biçiminde bayraksorusu için arama terimleri
  • Bulmacada kurdele biçiminde bayrak bulmaca

  • Bulmacada Bulmacada kurdele biçiminde bayrak nedir

  • Bulmacada Bulmacada kurdele biçiminde bayrak ne demek

  • Bulmacada Bulmacada kurdele biçiminde bayrak anlamı

  • Bulmacada kurdele biçiminde bayrak bulmaca cevabı

  • Bulmacada kurdele biçiminde bayrak bulmaca sözlüğü



Bulmacada kurdele biçiminde bayrak bulmaca cevapları aşağıda


bulmacada bayrak eş anlamlısı = sembol - simge - sancak - öncübulmacada bayrak eş anlamlısı = simgesel giysi - takı - şapka - vb - sancak - flama - bandra - etiket - zambak - süsen - kaldırım taşı - bayrak çekmek - bayraklarla süslemek - bayrakla işaret vermek - sarkmak - pörsümek - gevşemek - güçsüz kalmak - nefesi kesilmek - monotonlaşmak - kaldırım taşı döşemek - alem - öncü - simge - sembol - milletbulmacada bayrak bulmaca = alem - yalaz - batrak - barak - badrukbulmacada bayrak liva = öncü - alem - simge - sembol - sancakbulmacada bayrak liva = alem - yalaz - batrak - barak - badruk - flama - flandrabulmacada bayrak eş anlamlısı = sembol - simge - sancak - öncübulmacada bayrak nedir = bir milletin, belli bir topluluğun veya bir kuruluşun simgesi olarak kullanılan, renk ve biçimle özelleştirilmiş, genellikle dik dörtgen biçiminde kumaşbulmacada küçük bayrak = flamabulmacada kurdele biçiminde bayrak = flandrabulmacada işaret bayrağı = flamabulmacada bir geminin bağlı olduğu ülkeyi gösteren bayrak = bandırabulmacada bayrak taşıyan = bayraktar - alemdarbulmacada bayrak direği = gönderbulmacada bayrak = alem - yalaz - batrak - barak - badrukbulmacada bayrağı taşıyan = bayraktar - alemdar


Soru: Bulmacada kurdele biçiminde bayrak - Bulmacada Kurdele biçiminde bayrak nedir, Kurdele biçiminde bayrak bulmaca cevabı, Kurdele biçiminde bayrak bulmaca anlamı açıklaması nedir, Bulmacada Kurdele biçiminde bayrak ne demek, Kurdele biçiminde bayrak çengel, - Yayın Tarihi : 1 yıl önce - 1Bulmacada kurdele biçiminde bayrak

Bulmaca cevaplarına kolayca ulaşmak için arama kutusunda sorunuzu yazınız.

Bulmaca; gazete ve dergilerin yayınladıkları eklerinde bulunan özellikle haftasonlarının vazgeçilmez eğlencesi olan Kare bulmaca, Çengel bulmaca, sudoku şeklindeki zeka, mantık, dikkat ve hafıza gibi zihinsel yeteneklerini kullanarak çözdükleri bulunması istenilen şeyi düşündürerek, aratarak buldurmayı amaçlayan bir sözcük bulma oyunudur,

En çok Sabah, Hürriyet, Habertürk, Posta, Milliyet gazetesi tercih edilmektedir, gazete bulmacaları Çengel bulmaca, Kelime Bulmaca, Kare bulmaca, sorularının cevaplarını bulmaca sözlüğü sitemizden öğrenebilirsiniz, takıldığınız sorularda sizlere yardımcı olacaktır, bu sayede diğer kelimeleride kolaylıkla çözebilir ve kendinizi geliştirebilirsiniz, tüm güncel bulmaca cevapları sitemizde mevcuttur, yaklaşık adet sorunun cevaplarını sitemizde bulabilirsiniz.

Ayrıca sitemizde kelime anlamı, eş anlamlısı, zıt anlamlısı, ters anlamlısı, ödev ve ders konularınıda takip edebilir, türkçe sözlük bölümümüzden faydalanabilirsiniz, okulların açılması ile işlenen ders konularına yardımcı ödevler kitap özetleri, matematik, coğrafya, edebiyat, din kültürü, tarih konulu ödevlere rahatlıkla ulaşabilirsiniz,

Bulmaca sözlüğü, Bulmaca cevapları, çözümlerinde eksik gördüğünüz herhangib bir sorunun cevaplarına dilerseniz sizde katkıda bulunabilirsiniz, yolladığınız her cevap sistemimize eklenecektir, ayrıca bulmaca sözlüğü sitemizde bulamadığınız sorular olursa bunlarıda bildirerek sözlüğümüze eklenmesinde katkı sağlayabilirsiniz.

Bayrak Eş Anlamlısı Nedir? Bayrak Kelimesinin Eş Anlamlısı Olan Sözcük ve TDK Sözlük Anlamı

Kelimelerin eş anlamlarını öğrenmek için önce kelime anlamlarını bilmemiz gerekmektedir. Bayrak dendiğinde de aklımıza ilk olarak ülke bayrakları gelmektedir. Bayrağın eş anlamlısı da aynı anlama gelen kelimeler olarak karşımıza çıkar. Bayrak kelimesinin eş anlamlısı ile ilgili merak edilen detaylara geçelim.

Bayrak Kelimesinin Anlamı Nedir?

Bayrak, kelime anlamı olarak TDK'de "Bir milletin, belli bir topluluğun veya bir kuruluşun simgesi olarak kullanılan, renk ve biçimle özelleştirilmiş, genellikle dikdörtgen biçiminde kumaş, sancak" olarak karşımıza çıkar.

Bayrak Kelimesinin Eş Anlamlısı Nedir?

Bazı kelimelerin tam olarak aynı anlama gelen eş anlamlıları olduğu gibi yakın anlama gelen ama yerine kullanan kelimeler ile de karşılaşabiliriz. Bayrak kelimesi de bu şekilde karşımıza çıkan kelimelerden biridir. Bayrak kelimesinin eş anlamlısı olarak karşımıza çıkan ve bayrak kelimesinin yerine kullanılan kelime "SANCAK" kelimesidir. Ancak, sembol ve simge kelimeleri de aynı anlama gelmese bile yakın anlamları dolayısı ile bayrak kelimesinin yerine kullanılabilmektedir.

Bayrak Kelimesinin EŞ Anlamlısı Olan Sözcüklerin TDK Anlamı Nedir?

Bayrak kelimesinin eş anlamlısı olarak karşımıza çıkan SANCAK kelimesinin kelime anlamı ve örnek cümle içinde kullanımı aşağıdaki gibidir;

  • Sancak: Eski Türkçe bir kelime olarak karşımıza çıkan sancak kelimesi "genellikle askeri birliklere verilen, üzeri yazı işlemeli, kenarları saçaklı, gönderli bayrak" anlamına gelmektedir.

Sancak kelimesinin örnek cümle içinde kullanımı ise şöyledir;

  • Eski ülkelerin tarihlerine bakarken sancakları dikkatimizi çekti ve onları da inceledik.
  • Türk milleti, sancağının dalgalanması için yıllarca savaştı.

Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor

        Allah, vatan ve istiklal aşkıyla canını ve kanını sebil eden şehitlerimizin al bayrağımıza verdiği “kan kırmızısı renk”le “hilal”le “yıldız”ın terkibinden meydana gelen ve “tevhit”in remzi olan mükemmel ahengiyle; yüreğimizin ahfa tepelerine sevda kınası yakan “Din ü devlet, mülk ü millet” aşkının kutsiyetiyle gökkubbenin ve gönüllerimizin zirvesinde dalgalanan şanlı “Türk Bayrağı”na en kalbî muhabbetlerimizle…

         

         

Ey; Türklüğün gururu, kalbimizin süruru, gözümüzün nuru; bağımsızlığımızın ve hürriyetimizin sembolü, hâkimiyetimizin ve devletimizin mührü olan; gecelerimizi “ay yıldız”ın ışığıyla gündüz eyleyen ve semalarımızı şehitlerimizin kanıyla telvin edip lale bahçesine çeviren “mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü”[1]  Ey; hilaliyle Yüce Rabb’imizi, yıldızıyla Fahr-i Kâinat Efendimiz’i; al rengiyle şühedayı ve Türk milletini temsil eden, turkuaz sevdalarla gönüllerimizde bad ü saba estiren “Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü”[2] Ey; tevhidin ay yıldızlı terkibi, elif gönderindeki mukaddesatımızın şüheda kalemiyle tezhibi, Kosova Savaşı’ndaki o meşhur tablonun tasviri, “ezelden beridir hür yaşamış” veebediyen hür yaşayacakolan bu aziz milletin ruh kökünün, tarihinin, ideallerinin, millî ve manevi değerlerinin en güzel remzi ve en mükemmel tercümanı…   

        Ey; Oğuz Kağan’la Uluğ Türkistan’dan yola çıkan, Abdülkerim Satuk Buğra Han’la Mekke’nin tevhit nurunda yıkanan, Sultan Alparslan’la Anadolu kapılarını selamlayan, Fatih Sultan Mehmet Han’la İstanbul’u alıp yeni bir çağ açan, Yavuz Sultan Selim ve Kânunî Sultan Süleyman’la XV ve XVI. yüzyılları “Türk asrı” yapan, İstiklal Harbi’nde insanımızı kıyama durduran ve beş bin yıllık tarihimizden aldığı güçle zafer burçlarını dolduran ay yıldızlı kahramanlık destanı…

         

Ey; Mavera’dan “Gül” kokulu muştular getiren; bizleri vahdetin muazzez iklimine götüren, şühedanın ruhaniyetiyle kalplerimizi abad eyleyen, gölgesinde oturanlara tatlı bir huzur, ferah-feza bir emniyet ve eşsiz bir mutluluk veren, dünyadaki bütün mazlumların gözyaşını silen, “Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi” ve “cihad ruhu”yla  “üç kıta, yedi deniz”i mühürleyen milletimizin hükümranlık fermanı…  Ey; “Türk” olmanın, “Türk” doğmaktan çok öte bir şey olduğunu cümle güzellikleriyle bütün cihana anlatan, kalbinde büyüttüğü “İla-yı Kelimetullah” aşkıyla ruhları cennet gibi bir iklime kavuşturan, dalgalandığı yerleri süt beyaz bir adalet ve semavi bir saadetle buluşturan; asırlık gecelerin katran karasına ve hilal şafağı bekleyenlerin gönül yarasına merhem olan; mazlumlar için şefkat ve merhamet kanadı, zalimlere karşı bir Osmanlı tokadı diye tesmiye olunan “Bayraklar içindeki en güzel bayrak”[3]… 

        Ey; gönlümüzü seren direği yaptığımız, kalbimizin ahfa zirvelerine çektiğimiz, semada nazlı nazlı süzülürken meleklerin kanadından rüzgâr aldığını hissettiğimiz, “yurdumun üstündeki en son ocak”[4]sönmeden, hiç kimsenin semadan asla indirmeyeceğine iman ettiğimiz, gurubu olmayan dokuz tuğlu güneş ve ey; tutsak soydaşlarımızın daüssılası, fatihane rüyalarımızın hayır duası olarak “bu şafaklarda yüzen al sancak”[5]…

         

        Ey; esir Türk illerindeki bayrak öksüzlerinin yanan yüreklerini ve çöle dönmüş ümitlerini ebr-i nisan olup rahmet sağanağıyla yeşerten, Türkiye dışındaki topraklarımızı sınırlar ötesi idealler ve millî hayallerle süsleyen, “kızıllığında ısındığımız”, “gölgesine sığındığımız”, rüzgârında serinlediğimiz “Yeşil yaprak arasındaki kırmızı gül goncası”[6]…

         

Ey; “meddi üç kıt’ayı tutan, cezri Sakarya’da biten”[7], tarihî sarkacımızın yükselişe geçmesiyle birlikte inşallah yeniden eski günlerine avdet eyleyen, maziden aldığı hızla aydınlık bir istikbale doğru kanatlanan ve Türk milletinin gönül burçlarında şehbal açan besmeleli bir aşkın madde ve mana tuğrası…     

        Ey; Ötüken’den seslenince aksisedası Çin Seddi’nde, Hint Yarımadası’nda, Rusya steplerinde Avrupa’nın kalbinde, Anadolu yaylasında, Balkan dağlarında, Tuna boylarında, Kafkaslarda, Yemen çöllerinde, Afrika sahillerinde yankılanan; “gökkubbeyi otağ, güneşi tuğ” yapan ve gönüllerde çerağ uyandıran “nazlı hilal”in muhteşem sesi…

         

        Ey; yüreğimizden çektiğimiz iman mürekkebini, kan kırmızısı bir kalemle ve silinmez harflerle semaya nakşettiğimiz; vatanımızın ebedî tapusu olarak ufuklarda alev alev dalgalanması için gökkubbeye astığımızfiruze duygularımızın en latif namesi 

         

        Ey; tarihe gururla armağan ettiğimiz zafer kasidelerimizin taç beyiti, beş bin yıllık şiirimizin en güzel kafiyesi…

         

        Ey; kalbimize kan kırmızısı aşk kınası yakan ay yıldızlı sevda nefesi…

         

        Ey; “Hazır ol cenge, ister isen sulh u salah.”[8] diyen kırmızı-beyaz zeytin dalı…

         

        Ey; “Barışın güvercini, savaşın kartalı”[9]… 

         

        Ve ey şairin;

         

Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim;Yeryüzünde yer beğen!Nereye dikilmek istersen,Söyle, seni oraya dikeyim![10] dediği şanlı Türk Bayrağı, sana gönüller dolusu selam olsun!.. * * *  Sanat; milletlerin ruh dünyasını, kültür zenginliklerini, manevi derinliklerini ve medeniyet seviyelerini ortaya koyan çok önemli bir göstergedir. Yüksek kültür ve medeniyete sahip olan milletler; önemli mefhumları doğrudan dile getirmek ya da sıradan ifade ve işaretlerle anlatmak yerine; yüreğindeki inancın, Yaradan’ın kendisine bahşettiği ilhamın ve sanatkâr ruhun gücü, güzelliği, derinliği ve yüceliği nispetinde ete kemiğe büründürürler… Böyle toplumlar; maşerî vicdanlarında; daha hikmetli, daha latif ve daha deruni manalar meşk ederler ve anlatmak istedikleri kavramları çok özel telmihler ve sembollerle, çok çarpıcı tasvir ve mecazlarla resmederler. Yani yüksek medeniyet seviyesini yakalamış olan milletler; sadece kelimelerin dile getirdiği anlamlar değil, onların çok ötesine geçerek; insanı yüreğinden yakalayan rumuzlar, ruhlarda derin bir heyecan uyandıran simgeler, zihinlerde silinmez izler bırakan işaretler ve gönülleri aşka getiren çok çarpıcı tanımlamalar kullanarak daha efsunkâr ve etkileyici bir ifade tarzını tercih ederler.  Tarihin en eski milletlerinden birisi olan, kadim bir kültüre ve yüksek bir medeniyete tevarüs eden Türk milleti de, çok derin manalar ihtiva eden semboller ve mecazlar kullanma, çok özgün telmih, teşbih ve tasvirler yapma ve ebced hesabıyla müteradif bulma, yani yakın anlamlara gelen kelimeleri birbirinin yerine ikame etme hususlarında zirveleri yakalamıştır.  Bu söylediklerimizin en güzel misali ve en çarpıcı hâli; kan kırmızısı bir zeminde beyaz renklerle telvin edilen, hilal ile yıldızın hayranlık uyandıran o muazzam kucaklaşmasıyla arzıendam eden “Ay-Yıldızlı Al Bayrağımız”da bütün ihtişamıyla görülür. Çünkü -aşağıda izah edeceğimiz üzere- Türk Bayrağı; derin anlamlar ifade eden güçlü sembollerle tezyin edilmiş olup uzun cümlelerin ve sıradan kelimelerin anlatamadığı manaları; en zarif teşbihler, en mükemmel tasvirler, en murassa telvinler, olağanüstü telmihler, sıra dışı simgeler ve fevkalade çarpıcı mecazlarla çok kısa yoldan ve çok etkili bir biçimde anlatmıştır.  Başlangıçta genel hatlarıyla ifade ettiğimiz Türk Bayrağı’ndaki sembolleri, şimdi daha ayrıntılı bir biçimde açıklayalım; “hilal”in, “yıldız”ın ve “bayrağımızın rengi”nin ne anlama geldiğini izah etmeye çalışalım: Hilal  Türk Bayrağı’ndaki ana sembol olan “hilal”; Dede Korkut’un “Yücelerden yücesin, kimse bilmez nicesin?” diye vasfettiği Cenab-ı Allah’ı, “ebced hesabı”ndaki sayı değeri itibarıyla müteradifi olmasından dolayı remzetmektedir. Erbabınca malum olduğu üzere “ebced hesabı”; Arap alfabesindeki harflerin her birine tekabül eden rakam değerini esas alan ve böylece kelimelerin toplam sayı değerini ortaya çıkaran bir hesaplama metodudur. İşte bu metot kullanılarak iki veya daha fazla ismin ebced hesabındaki sayı değerinin eşit olmasından istifade edilmiş ve bu isimlerden birisini söylemekle diğerinin de mecazen ifade edilmiş olacağı ön kabulüne istinat eden bir sanat anlayışıyla sembolizm yapılmıştır. Böylece; ebced karşılıkları aynı sayıyı veren kelimeler ve bu kavramlar arasında irtibat kurulmuş ve biri diğerinin yerine sinonim olarak kullanılmıştır. Mesela ebced hesabında; “Muhammed” ve “aman” kelimelerinin toplam sayı değeri 92’dir. İşte yukarıda izah ettiğimiz gibi müteradif olan bu iki kelime, sanatkârane bir yaklaşımla birbirinin yerine ikame olmuş ve Yaman Dede, “aman” denildiği zaman Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam’ın yâd edildiğini; “Aman” lâfzı senin ism-i şerifinle müsâvîdir;Anın çin âşıkın zikri “aman”dır Yâ Resulallâh. dizeleriyle ifade etmiştir. Bunun gibi, lafza-i celal olan “Allah” ism-i şerifinin ebced hesabındaki toplam sayı değeri 66’dır. “Hilal” ve “lale” kelimelerindeki harflerin ebced değerleri de aynı sayı toplamını vermektedir. Zaten “Allah, hilal ve lale” kelimeleri, Osmanlı Türkçesiyle yazıldığında, bu üç kelimenin de “bir elif, iki lam ve bir he” harflerinden oluştuğu, yani bu kelimelerin ebced değerinin eşit olmasına ilaveten, aynı harflerle de yazıldığı, sadece harflerin yerinin değiştiği; Arap alfabesine az çok muttali olan herkes tarafından çok iyi bilinir. Bu sebeple bu üç harfe kültürümüzde çok özel bir önem verilmiş ve ecdadımız bu harflere “cevahir-i huruf” (harflerin mücevherleri) demiştir.  

        Bu üç kelimeyi meydana getiren harflerde ve dolayısıyla kelimelerin ebced hesabındaki toplam sayı değerlerinde bir farklılık olmadığı için; bu kelimeler sembolik anlamda birbirinin yerine kullanılmış, eş anlamlı sayılmıştır. O hâlde bayrak üzerine “Allah” lafza-i celalini yazmak yerine, onun ebced hesabıyla eş anlamlısı olan “hilal”i veya “lale”yi koymak; hem sembolik bir ifade hem de İslam akaidi açısından çok daha uygun bir anlatım biçimi olur. Zaten “lale” kelimesi de “Allah” ism-i şerifinin eş anlamlısı olduğu için ecdadımız, Yüce Rabbimiz’i bu kelimeyle de sembolize etmiştir. Osmanlı Türkleri bu hususta da çok özel bir anlayış ortaya koymuş; dinî sahada hilali rumuz olarak seçerken askerî alanda ise laleyi sembol olarak kullanmayı tercih etmiştir. Kudema; minarelerin tepesine, camilerin ve türbelerin kubbesine hilal dikerken askerî kışlalarda, çini motiflerinde ve tezyinatta da laleyi remiz olarak kullanmıştır.

         

        İnancımıza göre, Allah’ı sembol olarak bile ifade etmek -haşa- ona şekil atfetmek olacağı ve putperestlere benzeme ihtimali taşıyacağı için, Müslümanlar böyle bir yanlışa düşmemişlerdir. Çünkü Cenab-ı Allah, mekândan ve zamandan münezzeh olduğu gibi şekilden de münezzehtir. Bu itibarla müminler “tevhit” düşüncesine aykırı sayılabilecek her türlü şekil, motif, ifade, teşbih, tasvir vb. yaklaşımlardan kaçınmışlardır.

         

        Hâl böyle olunca “Allah’ın seçtiği kurtulmuş millet”[11] diye vasfedilen “Oğuz’un altın nesli” tarafından; Türk Bayrağı’nda, Allah’ın zatı ve ismi tenzih edilerek o ismin harf ve ebced sayı toplamı bakımından eş değeri olan hilal, mecazen rumuz yapılmıştır. Mademki sembolik bir anlam remzedilecek, o hâlde hilali harflerle yazmaktansa onu da remzetmek için, hilali şekil olarak bayrağa koymak, milletimiz tarafından; çok daha anlamlı, çok daha derin, daha sanatkârane ve üstün bir idrak olarak görülmüştür.

         

        Kamerî ayların on dördüncü gecesindeki Ay’ın bedir hâli; yani dolunay evresi, Ay’ın en parlak dönemi ve en güzel görüntüsü olmasına rağmen, bayrağımıza niçin onun en az ışık verdiği ve en az belirgin olduğu yay biçimindeki şekli, yani hilal evresi sembol olarak seçilmiştir. Hilal; eğer Hac’da olduğu gibi doğrudan doğruya şekilden alınan bir sembol olsaydı Ay’ın dolunay evresinin sembol olarak seçilmesi mantıken daha uygun olmaz mıydı? Ancak, bu soruya “Olurdu!” cevabını vermeyişimizin temel sebebi, hilalin; şekli dolayısıyla değil, ismi sebebiyle bayrağımıza sembol olmasıdır.

         

        Konuyu bir kere daha hülasa etmemiz gerekirse hilal; harfleri ve ebced hesabındaki sayı değeri itibarıyla lafza-i celalin müteradifi olması hasebiyle bayrağımıza rumuz olarak seçilmiştir. Yani Türk Bayrağı’ndaki “hilal”, “Allah” ism-i şerifine mecaz olmuş ve lafza-i celale hürmeten de “cevahir-i huruf”la yazılması yerine, daha sembolik bir ifade olarak hilalin şekli remiz olarak kullanılmıştır. 

         

        Yıldız

         

        Türk Bayrağı’ndaki ikinci sembol olan ve “hilal”in sinesinde duran “yıldız” ise Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’i remzetmektedir.

         

        Zaten bazı müfessirler, Necm Suresi’nin 1 ve 2. ayetinde, “Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed haktan) sapmadı ve azmadı.” buyrularak “Yıldıza and olsun.” kasemiyle Allah Resulü’ne işaret edildiğini söylemişlerdir. Cafer b. Muhammed b. Ali b. el-Hüseyn, battığı zaman tabirinde, Fahr-i Kâinat Efendimiz’in Miraç Gecesi’nde semadan yere inmesinin kastedildiğini ifade etmiştir. Bazı İslam âlimleri de Necm Suresi’nde, Efendimiz’in Mirac’ıyla ilgili ayetler bulunması hasebiyle; söz konusu surede, üzerine yemin edilen “yıldız”ın Sevgili Peygamberimiz’e telmih olduğunu dile getirmişlerdir.

         

        Muhammed Osman Abduh el-Bürhânî'nin Tebrietü’z-Zimme fî Nushi’l-Ümme adlı kitabında ve İsmail Hakkı Bursevî'nin Ruhu’l Beyan adlı tefsirinde, bahse konu “yıldız”la alakalı olarak -bir hadise istinaden- şöyle bir rivayet nakletmişlerdir: Peygamber Efendimiz ileCebrail Aleyhisselam’ın görüşmelerinin birinde, Peygamberimiz, Cibril-i Emin’e kaç yaşında olduğunu sormuş, Cebrail Aleyhisselam da “Bilmiyorum ey Allah’ın Resulü! Ancak (bildiğim şu ki), semanın dördüncü katında, 70 bin yılda bir kere doğan bir yıldız var ve ben o yıldızı 70 bin kere gördüm.” cevabı vermiştir. Bunun üzerine Fahr-i Kâinat Efendimiz de “Rabb’imin izzetine yemin olsun ki, işte o yıldız benim!” diye buyurmuştur.

         

        Yukarıda zikrettiğimiz ayet tefsirleri ve nakledilen hadise istinaden, bayrağımızdaki yıldız, Peygamber Efendimiz’i remzetmektedir. Ayrıca bu konuda şunu da ifade etmemiz gerekir ki, Hz. Muhammed’in isminin Arap harfleriyle yazılışı da yıldız şeklindedir. Şöyle ki, bu harflerle “Muhammed” kelimesi yazıldığı zaman; “birinci mim’in başı”, “ha harfinin dirseği”, “ikinci mimin kıvrımı” ve “dal harfinin alt ve üst kanadı” beş tane köşe meydana getirmekte ve tam bir “yıldız” şeklini almaktadır.

         

        İşte bütün bu söylediklerimizle şekillenen; deruni bir manevi ilham, muazzam bir tarihî idrak, “akl-ı selim, kalb-i selim ve zevk-i selim”in oluşturduğu Türk milletine münhasır bir estetik ve sanat anlayışı sonucu bayrağımıza nakşedilen “yıldız”la, Hz. Muhammed sembolize edilmiştir.

         

        Bayrağımızın Rengi

         

        Türk Bayrağı’nın kırmızı rengi; malum olduğu üzere şehitlerimizin, toprağı vatanlaştıran mukaddes kanını temsil etmektedir. Çok bilinen o meşhur efsaneye göre bayrağımızın doğuşu hakkında şöyle bir rivayet nakledilmektedir: I. Kosova Meydan Savaşı’nda şehit olan Türk askerlerinin kanı bir çukurda toplanmış ve âdeta kandan bir göl meydana gelmiştir. 28 Temmuz ’da, yatsı namazında secdeden kalkan gazi başlar, bu mukaddes kan gölüne, gökyüzündeki hilalin bir yıldızla birlikte, gümüş beyazlığında bir renkle ve muhteşem bir görüntüyle aksettiğini görmüştür. Böyle bir tarihî tevafuk sonucu, gecenin bir vakti, gökyüzünde Ay’la Jüpiter’ın kucaklaşmasının ardından, savaş alanının bir yerinde şehit kanlarından oluşan kıpkırmızı bir gölün üstüne, “hilal” ve “yıldız”ın parlak bir ışık şulesi hâlinde düşmesi sonucu Türk Bayrağı’nın şekli ve rengi tamam olmuştur. Yani ay yıldızın kundağı, şühedanın kanıyla damla damla renk almış ve Türk Bayrağı’nın üçüncü sembolü de çok manidar bir tablo hâlinde ortaya çıkmıştır.

         

        İlim adamları -varsayılan ihtimaller içinde- I. Kosova Savaşı sırasında bu rivayetin gerçekleşme ihtimalinin çok yüksek olduğunu; zira 28 Temmuz ’un akşamında gökyüzünde Jüpiter ve hilal hâlindeki Ay’ın yan yana geldiğini ve zaten I. Kosava Savaşı’nın da aynı tarihte yapıldığını ifade etmişlerdir. 

         

        Hülasa Türk Bayrağı’nın rengi, yukarıda zikrettiğimiz tarihî efsanenin zuhurunda da anlatıldığı ve Mithat Cemal Kuntay’ın;

         

        Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır

        Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.

         

        dizelerinde ifade ettiği gibi; şehitlerimizin “din ü devlet, mülk ü millet” için akıttığı mübarek kanını, şühedanın ruhaniyetini, vatanımızı ve milletimizi sembolize etmektedir. 

         

        Hasıl-ı kelam; Türk Bayrağı; böylesine mukaddes, mübarek ve muazzez üç sembolün muhteşem terkibinden oluşmaktadır. Şanlı bayrağımız “hilal” ve “yıldız”la Kelime-i Tevhit’i remzederken;kan kırmızısı rengi”yle de Âkif’in “Çanakkale Şehitleri”ne yazdığı şiirde;

         

        Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor,

        Bir Hilâl uğruna yâ Rab, ne güneşler batıyor.

         

        diye anlattığı, vatana can, bayrağa kan veren şühedanın ruhaniyetini ve Türk milletini ifade etmektedir. “Cündullah” (Allah’ın ordusu) diye tesmiye olunan, yediden yetmişe hepsi asker olan ve şairin “İslam’ın son ordusu” diye vasfettiği Türk milletinin, İstiklal Harbi’nde muzaffer olması için şiir diliyle Cenab-ı Hakk’a yalvaran Yahya Kemal ise -doksan yıl öncesinden- bu asil millet hakkında,

         

        Şu kopan fırtına Türk ordusudur Yâ Rabbi!

        Senin uğrunda ölen ordu budur Yâ Rabbi!

        Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın,

        Gâlib et, çünkü bu son ordusudur İslâm’ın![12]

         

        demektedir. 

         

        Netice olarak şunu söylememiz gerekir ki, Türk Bayrağı’ndaki “hilal”, mecazen ve sembol olarak Kelime-i Tevhit’in başlangıç kısmı olan “Lâ ilâhe illallah” hükmüne, “yıldız” da ikinci kısma, yani “Muhammedü’r-Rasulullah” cümlesine tekabül etmekte; bayrağımızın “al” rengi ise; şühedanın mübarek kanını ve tevhidin şehadet makamından seslenişini simgelemektedir.

         

        Bilindiği gibi Suudi Arabistan Devleti’nin bayrağında da Kelime-i Tevhit yeşil zemin üzerine Arap harfleriyle yazılmıştır. Ancak başta da belirttiğimiz gibi; yüksek bir kültürün tezahürü olarak bazı kavramların sembollerle mecaz olarak anlatılması, lafzen ifadeden daha derin, daha manidar, daha latif ve İslam’ın ruhuna daha uygun bir anlatım biçimidir. İşte böylesi ince bir anlayış ve sanatkârane bir letafet neticesi mübarek ecdadımız Marifetullah’ı ve Muhabbetullah’ı insanımızın zihninde ve yüreğinde kıyama durdururken Cenab-ı Allah’ın adını alsancakla semalarda bayraklaştırmış; “Lafzatullah”ı kalem gibi minarelerle göklere, “İla-yı Kelimetullah Aşkı”nı da Horasan Erenleri vasıtasıyla gönüllere nakşetmiştir. Zaten şair de,

         

        Denildi mi bir yerin adına Türk beldesi

        Gözüm Al Bayrak arar, kulağım ezan sesi[13]

         

        dizelerini beyhude söylememiştir.

         

        Baştan beri ifade etmeye çalıştığımız hususları özetlememiz gerekirse Türk Bayrağı; vatanımızın, istiklalimizin, hürriyetimizin, hâkimiyetimizin ve devletimizin sembolü olduğu kadar; İslam’ın, imanın, tevhidin, şehitliğin, Allah aşkının ve Peygamber muhabbetinin de remzidir. Bu itibarla Türk Bayrağı; sadece Türk Devleti’ni temsil eden ve yalnızca Türk’ün hükümranlığını gösteren bir kesret simgesi değil, aynı zamanda “Kelime-i Tevhit”i çok veciz bir biçimde sembolize eden bir vahdet sancağı ve bir “İslam Bayrağı”dır.

         

        Bu sebeple Türk Bayrağı’nı hedef alan saldırılar sadece Türk milleti ve Türk devletine değil, aynı zamanda İslam’a yapılmış demektir. Bu konuyu büyük bir vukufiyetle dile getiren Rahmetli Seyyid Ahmet Arvâsî, çok veciz bir tespit yapmış ve “Türklüğe düşmanlığın olduğu yerde muhakkak İslam’a, İslam’a düşmanlığın olduğu yerde de muhakkak Türklüğe düşmanlık vardır.”[14] demiştir. Arvâsî Hoca, bu mevzuyla alakalı olarak ayrıca şunları da söylemiştir: “Kesin olarak iman etmişimdir ki, Müslüman Türk milleti ve onun devleti güçlüyse İslam dünyası da güçlüdür. Aksi bir durum varsa bütün Türk dünyası ile birlikte İslam dünyası da sömürgeleşmektedir. Galiba, bu durumu en iyi idrak edenler de düşmanlarımızdır. Onun için bütün İslam dünyasını esir almak isteyen şer kuvvetlerinin ilk hedefi, Türk devleti ve Türk milleti olmuştur. Tarihten ibret almasını bilenler, bunu ayan-beyan göreceklerdir. Durum günümüzde de aynıdır. Onun için diyorum ki, Türk devletini yıkmak ve Türk milletini parçalamak isteyen bölücüler, yalnız Türklüğün değil, İslam’ın da baş düşmanıdırlar ”[15] 

         

        * * *

         

        Al Bayrağım!.. Ay Yıldızım!..

         

        Biliyorum, son günlerde ziyadesiyle kederli ve çok üzgünsün… Biliyorum, gözlerin bulutlu, çehren solgun ve mahzunsun…Gözyaşını yüreğine döktüğünü, büyük acılar çektiğini ve hüzün dolu nazarlarla Türk milletinin gözünün içine baktığını biliyorum…

         

        Biliyorum, bütün mukaddesatımızın simgesi, millî duygularımızın remzi ve en ulvi değerlerimizin ifadesi olan Türk Bayrağı’na, hem de Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait bir kışlada bölücü eşkıyanın el uzatmaya cesaret etmesi ve bu hain teşebbüsü yapan ellerin kökünden kırılmaması / kırdırılmaması, elbette hepimizin kalbini kanatmıştır. Bundan daha vahimi ise, yetkili makamların bu saldırı karşısında inanılmaz bir aymazlık içinde olması, büyük bir pişkinlik sergilemesi ve “serinkanlı davrandıklarını” beyan etmesi, milletimizi çok daha derinden yaralamıştır. Büyük Türk milleti, tarihi serencamında elbette kaht-ı rical yaşamıştır, ancak böylesini hiç yaşamamıştır. Son yıllardaki; eşkıya karşısındaki taviz siyasetiyle, “çözüm(!) süreci” denilen millî birliği çözme garabetiyle, teröristlerle müzakere zilletiyle ve yaşanan/yaşatılan güvenlik acziyetiyle devletin itibarı, hiç bu denli irtifa kaybetmemiş ve hiç bu kadar ayak altına alınmamıştır. Bütün bunlar; olması gerekirken olmayanlar, olmaması gerekirken olanlar, milletin gözünün içine baka baka söylenen yalanlar, bile bile aldatanlar, göre göre aldananlar, gönüllü olarak aldatılanlar ne hikmetse “süreç”te hep kol kola girmiştir. Bütün bu olanlar ve son olarak bayrağa yapılan menfur saldırı; başta “Bayrak Şairimiz” Ârif Nihat Asya olmak üzere, cümle ecdadımızın ve şühedanın kemiklerini sızlatmıştır.

         

        Bu asil millet, bayrağına sahip çıkamayan devlet ricaline müstahak değildir. Türk milleti, büyük millettir, bu aziz millet beş bin yıllık tarihinde nice fetret dönemi yaşamış ve nice büyük sıkıntının üstesinden gelmiştir. Elbette bu badireyi de atlatacaktır. Azerbaycan Türklerinin dediği gibi: Yel gayadan ne aparır? Sadece rüzgâr eken, fırtına biçer Ancak, görevini yapmayanlar, milletimizin namusu mesabesinde olan şanlı Türk Bayrağı’na dokunmaya kalkan kirli elleri cezalandır/a/mayanlar, utançlarıyla baş başa kalacak; maşerî vicdanda ve tarih önünde mahkûm olacaktır. Zira bayrak namustur, namus onu korumaya muktedir ol/a/mayanlara bırakılmayacak kadar mukaddestir. Ve Türk milletinin, ona uzanan karanlık elleri kökünden kesecek ve yapılan hayâsızlığın bedelini misliyle ödetecek evlatları vardır.

         

        Bunlar, elbette devlete meydan okuma; millete ve milletin mukaddesatına apaçık bir saldırıdır. Etnik fitneyi ateşleyenler ve çanak tutanlar, bu ülkede her türlü imkâna sahip olarak yaşayıp bu vatanın nimetleriyle abad olurken ihanetle dalaleti yol arkadaşı yapabilirler. Türk Bayrağı’na da onun şehit kanlarıyla telvin edilmiş al rengine de hilaline de yıldızına da düşmanlık edebilirler; ancak, diyetini ödemek kaydıyla…

         

        Kendilerinde güç hissedenler, arkalarında güç var, zannedenler, başka başka hayaller kuranlar, vatanımızı bölmek, milletimiz parçalamak ve bayrağımızı gönderden indirmek isteyenler; şunu çok iyi bilmelidir ki, dünkü Ermeniler gibi Batı’nın tahrikiyle pembe rüyalar görenler, bir anda simsiyah bir geceye uyanırlar ve düşlerinde değil, gerçek hayatta karabasan görürler. Osmanlı tokadı yemeyenler, kendi yumruklarını balyoz sanırlar. Ve bir de tarihin şahadet ettiği, Türk Bayrağı’nın, “savaşın kartalı, barışın güvercini”[16] olduğu gerçeğini bir daha asla unutmazlar, unutamazlar.

         

        Şairleri Allah söyletir, bundan yetmiş dört yıl önce,

         

        Sana benim gözümle bakmayanın

        Mezarını kazacağım.

        Seni selâmlamadan uçan kuşun

        Yuvasını bozacağım.[17]

         

        diyen şair de bir temenni sadedinde değil, bir tespit hükmünde bu mısraları Cenab-ı Hakk’ın ilhamıyla yazmıştır. Ve “Millî Şairimiz”, o büyük insanı da elbette Allah söyletmiştir. Mehmet Âkif Ersoy da yılında çok ağır sıkıntılar içinden geçtiğimiz bir dönemde yazdığı İstiklal Marşı’yla milletimizin duygularına ve fıtratına tercüman olmuş ve şu önemli ikazı herkes için yapmıştır:

         

        Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;

        Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!

        Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.

        Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

         

Herkes şunu da bilmelidir ki, Anadolu topraklarında bin yıldan beri dalgalanan; altında doğduğumuz, gölgesine sığındığımız ve uğrunda ölmeye yemin ettiğimiz ay yıldızlı Al Bayrağımız’ın üstüne, Allah’ın izniyle hiçbir zaman başka bayrakların gölgesi düşmeyecek ve “Şehitlerim, gazilerim emin olsun” ki, Türk Bayrağı ilelebet göklerden inmeyecektir; son nefer, son nefes, son damla kana kadar… 

        Çünkü ay yıldızlı bayrağa sarılarak ölmenin rüyalarını her çağda yeniden gören Mehmetler/Mehmetçikler, yeni bir rüyaya daha yatmadan, yanlış hesap yapanlar aklını başına devşirmelidir. Haçın, Havra’nın ve Altı Köşeli Yıldız’ın günahını sırtlayan bölücüler ve materyalist tezgâhlarda yüreği paslanan ırkçılar, Türk milleti ve devletinin büyüklüğü ve azametini denemeye kalkışmamalıdır. Ateist kimlikle kör karanlıklarda gözlerine gaflet, dalalet ve ihanet sürmesi çekenler, bin yıllık kardeşlik hukukunu gözeten bu milletin sinir uçlarına daha fazla dokunmamalıdır. Asırlık tecrübeler neticesi Çinliler tarafından söylenmiş olan “Türk gülerse, felek ağlar.” hakikati, herkesin ve özellikle de bölücü eşkıyanın kulağına küpe olmalı ve tarihin nelere şahitlik ettiği, asla unutulmamalıdır. Birileri devletin alicenaplığını âcizlik sanıp da boş hayallere kapılmamalı; dinin, imanın, tarihin, coğrafyanın, kültür ve medeniyetimizin bizi “etle tırnak” yaptığı imanlı Kürt kardeşlerimiz; AB/D’nin, Yahudi’nin ve Marksist düşüncenin oyuncağı asla olmamalıdır… Yüce Kitabımız’ın buyurduğu gibi; “Muhakkak ki bütün mü’minler kardeştir.”[18] ve bizim bin yıllık bu kardeşliğimiz, -birileri öyle olması için uğraşa da- asla Habil ve Kabil kardeşliği değildir ve olmayacaktır.

         

        Hiç kimse unutmasın ki “Biz, hep birlikte Türk milletiyiz.”; dünyanın en güzel ve en şerefli bayrağının sahibiyiz ve eşsiz bir vatanda asırlardır kardeş olarak yaşamaktayız. Ve sonsuza kadar da bu aziz vatanda, mübarek ay yıldızlı bayrağımızın gölgesinde yaşamak için “Sonsuzluğun Sahibi”ne dualarımızla arzıniyaz etmekteyiz.

         

        Dua ve niyazımız; şanlı Türk Bayrağı’nın yeniden zafer burçlarına çekilmesi, yeniden bütün mazlumların gözyaşını “Gül” yaprağıyla silmesi ve Türk milletinin yeniden tarihî mefahirine avdet için dirilmesidir.

         

        Bu diriliş, durgun göle dönmüş imanın ve millî heyecanın yeniden kıyam etmesi; beyazı süt beyaz, alı kan kırmızısı olan, hilalin göğsünde yıldız tuğralı bayrağımızın yeniden rüzgâr almasıdır.

         

        Eğer bizler, onun rüzgâr alması için hakkını vererek çalışırsak, üretirsek ve ona şuurlu olarak sahip çıkmak için, alın, zihin, gönül teri ve göz nuru dökersek, Türk Bayrağı hep yükseklerden bizi selamlayacak ve nazlı nazlı sonsuza kadar gökkubbede dalgalanacaktır.

         

        Bu aziz millet; dinine, kitabına, imanına, vatanına, bayrağına, milletine, devletine, istiklaline ve bütün mukaddesatına sonuna kadar sahip çıkacak; say ü gayret ve dua ile “devlet-i ebed müddet” şuurunu yeniden kıyama durduracaktır. 

         

        Allah’ın izni ve ihsanıyla; Fahr-i Kâinat Efendimiz’in rahmet ve nusreti, şühedanın kudret ve ruhaniyeti, evliyanın medet ve kerameti, ecdadımızın asalet ve himmeti her zaman Hakk’ın yolunda yürüyen bu aziz milletle birlikte olacaktır.

         

        Tarih boyu yaptıklarıyla; dostu hayran, düşmanı giryan bırakan Türk milleti; her türlü fitne ve tezgâha rağmen yüzyılda millet-devlet bütünleşmesini mutlaka sağlayacak, içimize sokulmak istenen fitneyi ve suni sıkıntıları ortadan kaldıracak, kirli ittifakları bozacak, Batı’nın Sevr iştahı kursağında kalacak; kalem, kılıç, dua ve asa beraber silah çatacak ve böylece al bayrak, beklediği rüzgârı mutlaka yakalayacaktır.

         

        Ve inşallah dualar kıyama duracak, aklıselim galebe çalacak, millî hisler şahikalaşacak ve bayrağımız daha da yükseklerde dalgalanacak ve ay yıldızlı al bayrak, yeniden o beklediği tarihî rüzgâra kavuşacaktır. Bayrak şairimiz Ârif Nihat Asya da bu inançla,

         

        Şehitler tepesi boş değil,

        Toprağını kahramanlar bekliyor!

        Ve bir bayrak dalgalanmak için;

        Rüzgâr bekliyor![19]

         

        demiştir.

         

        Biz de beklediği rüzgârı -biiznillah- mutlaka alacağına inandığımız ay yıldızlı al bayrağımıza gönül dolusu muhabbetlerimizi arz ediyor ve hatm-i kelamı, Türk milletinin asaletini, hürriyet ve bağımsızlık aşkını çok veciz bir biçimde kelimelerle resmeden İstiklal Marşı’mızın son kıtasındaki şu muhteşem mısralarla yapıyoruz:

         

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl; Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet;Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl…
        


        [1] Â. N. Asya, “Bayrak”, Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor, s.


        [2] Â. N. Asya, “Bayrak”, Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor, s.


        [3] Y. B. Bâkiler, “Antepli Şahin”, Yalnızlık, s.


        [4] M. Â. Ersoy, İstiklâl Marşı.


        [5] M. Â. Ersoy, İstiklâl Marşı.


        [6] Emmi Faydacı’dan alınmış Kırşehir türküsü.


        [7] D. Taşer, “Mesele”, Milliyetçi Hareket ve Kıbrıs Politikası, s.


        [8] Dr. Abdulhak Molla.


        [9] Â. N. Asya, “Bayrak”, Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor, s. 23


        [10] Â. N. Asya, “Bayrak”, a.g.e., s.


        [11] N. F. Kısakürek, “Büyük Doğu Marşı”, Çile, , s.


        [12] Y. K. Beyatlı, “26 Ağustos ”, Eski Şiirin Rüzgârıyla, s.


        [13] M. E. Yurdakul.


        [14] S. A. Arvâsî, Hasbihâl I, s. 6.


        [15] S. A. Arvâsî, Doğu Anadolu Gerçeği, s.


        [16] Â. N. Asya, “Bayrak”, Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor, s.


        [17] Â. N. Asya, a.g.e., s.


        [18] Hucurât, 49/


        [19] Â. N. Asya, “Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor”, Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor, s.

Bayrak Kelimesinin Eş Anlamlısı Nedir? Bayrağın Eş Anlamı İle &#;rnek C&#;mleler (Tdk)

Haberin Devamı

Bayrak, bir ülkeyi temsil eden en önemli unsurdur. Sadece ülkelerin değil bazı kurum ve kuruluşlarında yine kendini temsil eden bayrakları vardır. Bayrak aynı zamanda bir bağımsızlık sembolüdür. Bayrak yerine kullanılabilecek eş anlamlı sözcüklerde bulunur. 

Bayrak Kelimesinin Eş Anlamlısı Nedir?

 Genellikle dikdörtgen bir kumaştan yapılan, üzerinde temsil ettiği ülke, kurum ve kuruluşa dair imgeler bulunduran nesneye bayrak ismi verilir. Bayrak kelimesinin yerine kullanılan en yaygın eş anlamlısı ise sancaktır. Yine bayrağın bir diğer eş anlamlısı sembol kelimesidir. Simge sözcüğü de eş anlam olarak kullanılabilir. 

Bayrağın Eş Anlamı ile Örnek Cümleler (TDK)

 Bayrak kelimesinin eş anlamlıları ile kurulmuş olan cümle örnekleri aşağıdaki gibidir;

Haberin Devamı

 Bu millet, o sancağın gökyüzünde dalgalanması için ne fedakarlıklarda bulundu.

 Şirketimiz, kuruluşunun yılı şerefine özel bir sembol yaptırmak istiyor.

 O ülkenin sembolü aynı zamanda ülkeyi çağrıştıran renkler taşıyor.

 Bunca can, sancak için özgürlük için verildi.

 Onların simgesi bizimki ile çok benziyor.

 Bu sene beyaz sembolü okulumuza biz kazandırmak için çalışacağız.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası