allah ı en az zikreden hayvan / Papağan Allah'ı nasıl zikrediyor?

Allah I En Az Zikreden Hayvan

allah ı en az zikreden hayvan

Hayvan Deyip Geçmeyin

Hayvanlar, bütün çeşitliliği ve canlılığıyla, ekolojik dengenin en önemli unsurlarından birisidir. Yeryüzündeki binlerce çeşidiyle ekosistemin devamının vazgeçilmez unsuru olan çoğu hayvan türü günümüzde maalesef büyük bir tehditle karşı karşıyadır.

Kur'ân'a bu gözle baktığımızda ekosistemin önemli üyeleri olan hayvanlara verilen önem hemen fark edilir. Meselâ Kur'ân'ın bazı sûreleri hayvan adını taşımaktadır: Bakara (inek) sûresi, Nahl (arı) sûresi, Ankebût (örümcek) sûresi, Neml (karınca) sûresi. Ayrıca, Kur'ân'da, çeşitli hayvanlardan bahsedilmektedir: Koyun, Deve, Öküz, İnek, At, Katır, Eşek, Köpek, Maymun, Domuz, Yılan, Kurt, Arı, Karınca, Örümcek, Sivrisinek, Sinek?

Kur'ân'ın hayvanlarla ilgili dikkat çekici bir ifadesi de, hayvanların ümmet olanak kabul edilmesidir. İslâmî gelenek ve literatürde özel ve önemli bir kavram olan ümmetin hayvanlar için de kullanılması gerçekten dikkat çekicidir:

"Hem yerde hareket eden hiçbir canlı, kanatlarıyla uçan hiç bir kuş türü yoktur ki sizin gibi birer ümmet (toplum) teşkil etmesinler. Biz o kitapta hiçbir şeyi ihmal etmedik. Sonra hepsi Rab'lerinin huzuruna sevk edilip toplanacaklardır."(En'âm, 6/38)

Âyet, dikkatlerimizi hayvanlar âlemine çekmekte, onların da insanlar gibi sınıf sınıf olduğunu söylemekte, yürüyen ve sürünen hayvanlardan her türün bir ümmet, bir sınıf olduğunu bildirmektedir:

"Allah davarları da yarattı. Bunlarda sizi soğuktan koruyan(deri, yün, kıl gibi) maddeler ve birçok faydalar vardır. Hem onların etlerini ve ürünlerini de yersiniz. Onları akşamleyin ağıllarına getirir, sabahleyin otlaklara götürürken bambaşka bir zevk alırsınız! Bunlar yüklerinizi taşırlar; öyle uzak diyarlara kadar götürürler ki, onlar olmaksızın, son derece zahmet ve meşakkat çekmeden varamazdınız oralara. Gerçekten, bunları size âmade kılan Rabbiniz pek şefkatlidir, rahmet ve ihsanı boldur."(Nahl, 16/)

Bu âyetlerde Rabbimiz, hayvanları anlatırken insanın ihtiyaçlarına cevap verici yönlerini öne çıkarmakta, hayvanların derisinden, kıllarından, tüylerinden, etinden, sütünden faydalandığımıza dikkati çekmekte; ekonomik alanda önemli bir yer işgal ettiklerini bildirmektedir. Ayrıca âyetlerde hayvanların insana, tabiata ve çevreye güzellik sergileyen birer mutluluk sembolü oldukları haber verilmekte, yeryüzünde Cenab-ı Hakk'ın yaratıcı kudretinin en güzel ve en muazzam tezahürleri (görüntüleri) olduğu ifade edilmektedir.

Allah'ın kudreti ve hikmetiyle belli görevler ifa etmek üzere insanlara hizmet için verilen hayvanlarda şüphesiz alınacak pek çok ibretler vardır. İnsanoğlu hayvanlar olmadan hayatın olmayacağını, onlarsız hayatın çok cılız ve anlamsız olacağını maalesef çok geç anlamıştır. Hayvanlarda ilâhî sanatın güzelliği tecelli etmiştir. İşte bunun içindir ki, Allah'ın Kur'ân'da önemine binaen muhatabın dikkatini çekmek üzere, üzerlerine yaptığı yeminlerden birisi de hayvanlardır. (Âdiyât, /)

Bu kadar sayısız hayvanı ve bunların tâbi olduğu kanunları Allah'ın yaratmasındaki hikmet, hiç şüphesiz insan hayatının sürekliliğini ve güzelliğini sağlamak, dünyayı yaşanabilir, sevilebilir ve ibret alınabilir bir yer kılmaktır.

İşte Kur'ân, hayatın ve tabiatın güzelliğine bir katkı sağlasınlar diye her türden hayvan ve canlının yeryüzüne serpiştirildiğini ifade etmekte, onlardan kiminin karnı üzerinde sürünerek, kiminin iki ayak, kiminin dört ayak üstünde yürüdüğünü bildirmekte, böylece insanların en çok karşılaştıkları hayvanların önemine işaret etmektedir:

"Allah her canlıyı sudan yarattı. Kimi karnı üstünde sürünür, kimi iki ayağı üstünde yürür, kimi dört ayağı üstünde yürür. Allah dilediğini yaratır. Çünkü Allah her şeye kadirdir."(Nur, 24/45)

Kur'ân'ın hayvanlara verdiği öneme paralel olarak Bediüzzaman Said Nursî de eserlerinde ve hayatında hayvanlara çok önem vermiştir. Risale-i Nurda zikredilen hayvan isimlerinin bazıları şunlardır: Arı, akrep, aslan, at, atmaca, balık, böcek, bülbül, camus, ceylan, çekirge, deve, devekuşu, fil, gergedan, güvercin, horoz, hüdhüd, ipekböceği, kaplan, karınca, kartal, keçi, kedi, keler, köpek, koyun, kuddüs kuşu, kurt, kuş, maymun, öküz, örümcek, papağan, pire, serçe, sinek, sivrisinek, sığırcık, tavuk, tavus, tilki, yarasa, yılan, yıldız böceği

Bediüzzaman, hayvanların Allah'ın memurları oldukları, O'na ayinedarlık yaptıkları (O'nun isim ve sıfatlarını gösterdikleri) ve O'nu tesbih edip zikrettikleri konusu üzerinde ısrarla durarak, insanları lüzumsuz yere hayvanları öldürmekten ve onlara zarar vermekten men etmekte, en azından bir hayvanı öldürürken ne kadar büyük bir cinayet işlediklerini hatırlatmaktadır.

Bediüzzaman'ın hayvanlara verdiği önemi birkaç başlık altında inceleyelim:

1. Hayvanlar, Allah'ın memurlarıdır, Ona Aynadarlık Yapar ve Onu Zikrederler

"Ve kâinat baştan başa gayet mânidar bir kitab-ı Samedânî ve mevcûdat ferşten Arşa kadar gayet mucizâne bir mecmua-i mektubât-ı Sübhaniye ve mahlûkatın bütün tâifeleri gayet muntazam ve muhteşem bir ordu-yu Rabbanî ve masnuatın bütün kabileleri, mikroptan, karıncadan tâ gergedana, tâ kartallara, tâ seyyarata kadar Sultan-ı Ezelinin gayet vazifeperver memurları olduğu bilinmesi ve her şey, aynadarlık ve intisap cihetiyle binler derece kıymet-i şahsiyesinden daha yüksek kıymet almaları"

"Evet, her bir çiçek, her bir meyve, her bir ot, hatta her bir hayvan, her bir ağaç, birer mühr-ü ehadiyet ve birer sikke-i samediyet olduklarını ve bulundukları mekân ise, bir mektup sûretini alması cihetiyle her biri bir imza şeklini alır, o mekânın kâtibini gösteriyor"

Bediüzzaman'a göre kediler de Allah'ı tesbih edip zikreder. Bediüzzaman kendi müşahedesini şöyle anlatır:

" Bu bereketler, ya yanıma gelen hâlis dostlarıma ihsandır; veya hizmet-i Kur'âniyeye bir ikramdır; veya iktisadın bereketli bir menfaatidir; veyahut, 'Yâ Rahîm, yâ Rahîm' ile zikreden ve yanımda bulunan dört kedinin rızıklarıdır ki, bereket sûretinde gelir, ben de ondan istifade ederim. Evet, hazin mırmırlarını dinlesen, 'Yâ Rahîm, Yâ Rahîm' çektiklerini anlarsın"

2. Bazı Hayvanlar Yeryüzünün ve Denizin Temizlik ve Sıhhiye Memurlarıdır

Bediüzzaman'a göre âkilüllahm denilen kartal, kurt ve karınca gibi hayvanlar her gün yeryüzünü ve denizi pisliklerden temizlemektedirler. Onlar Allah tarafından görevlendirilmiş temizlik ve sıhhiye memurlarıdırlar. Eğer onlar temizlemeseydiler, yeryüzü ve denizler pislikten geçilmez ve yaşanmaz bir hale gelirdi:

"Evet, Cenâb-ı Hak, nasıl ki deniz yüzünü temizlemek ve her günde milyarlarla ölümler bulunan deniz hayvanlarının cenazelerini toplamak ve deniz yüzünü cenazelerle pislenmiş, çirkin manzaradan kurtarmak için, sıhhiye memurları nev'inden gayet muntazam âkilüllahm bir kısım hayvanatı halk etmiş. Eğer o denizlerin sıhhiye memurları gayet muntazam vazifelerini ifa etmeseydiler, deniz yüzü ayna gibi parlamayacaktı. Belki hazin ve elim bir bulanıklık gösterecekti.

Hem her günde milyarlarla yabanî hayvanlar ve kuşların cenazelerini toplamakla yeryüzünü kokuşmadan temizlemek ve canlıları o elîm, hazîn manzaralardan kurtarmak için nezâfet ve sıhhiye memurları hükmünde olan kartallar ve benzeri kuşlar, kerametkârâne, gizli ve uzak, beş altı saat mesafeden bir sevk-i rabbâni ile o cenazenin yerini hisseden, giden ve kaldıran leş yiyen kuşları ve vahşi hayvanları halk etmiş. Eğer bu yeryüzü sıhhiyeleri gayet mükemmel, intizamperver ve vazifedâr olmasa idiler, zemin yüzü ağlanacak bir şekil alacaktı

Hem küçücük hayvanların cenazelerini ve nimetin küçücük parçalarını ve tanelerini toplamak vazifesiyle karıncaları nezafet memurları olarak, hem nimet-i İlâhiyenin küçücük parçalarını teleften ve çiğnemekten ve hakaretten ve abesiyetten sıyânet etmekle ve küçücük hayvanatın cenazelerini toplamakla, sıhhiye memurları gibi tavzif olunmuşlar."

3. Et Yiyen Hayvanlar Her İstedikleri Hayvanı Avlayıp Yiyemezler

Bediüzzaman'a göre leş yiyen hayvanlar, her ne kadar temizlik ve sıhhiye memuru olsalar da, önlerine çıkan her hayvanı yiyemezler. O'na göre onların helâl rızkları vefat etmiş hayvanlardır. Sağlam hayvanlar onlara haramdır:

"Evet, âkilüllahm hayvanların helâl rızkları, vefat etmiş hayvanların etleridir. Hayatta olan hayvanların etleri onlara haramdır. Eğer yeseler, ceza görürler. 'Boynuzsuz olan hayvanın kısâsı (hakkı) kıyamette boynuzludan alınır.' diyen hadîsin ifadesi gösteriyor ki: Gerçi hayvanların cesetleri çürür; fakat ruhları bâki kalan hayvanların kendi aralarında dahi, onlara uygun bir tarzda, âhirette cezâ ve mükâfatları vardır. Ona binaen et yiyen hayvanlara sağ hayvanların etleri haramdır denilebilir."

4. Sinekler Öldürülmemelidir.

Bediüzzaman hayvanların öldürülmesine şiddetle karşıdır. Hatta hayvanların en küçüklerinden olan ve zararlı zannedilen sineklerin bile öldürülmesini kabul etmez. Bediüzzaman'ın ne kadar büyük bir çevreci olduğunu ve hayvanları ne kadar çok sevdiğini anlamak için, sinekleri öldürmekten değil, hatta rahatsız etmekten bile talebelerini menetmesi hadisesi yeter artar bile. Zira özellikle sıcak yaz günlerinde insanları rahatsız eden ve hastalık mikrobu taşıdıklarına hükmederek değişik usûl ve ilaçlarla öldürülüp telef edilen sinekler ona göre; bilakis temizlik memurlarıdır. İnsanlara temizlik öğretmekte, hem de insanları el ve yüzlerinde bulunan insanın gözüne görünmeyen hastalıkların mikroplarını ve zehirli maddeleri temizlemekte, birçok bulaşıcı hastalıkların önünü almakta, sivrisinek ve pireler de fıtrî hacamat (kirli kanı alma) yapmaktadırlar.

5. Sineklerin Pek Çok Faydası Vardır

Birçok insanın zararlı zannedip ördürdüğü sineklerin yukarıda sayılan faydalarına ilâveten, Bediüzzaman'a göre daha başka faydaları da vardır. Evet, ona göre, sineklerin bazı cinsleri, muhtelif ve kokuşmuş maddeleri yerler, devamlı pislik yerine arılar gibi katre katre şurup damlatırlar. Böylece sinekler küçücük istihale ve tasfiye makineleri hükmüne geçerler. Diğer bir başka cinsi de nebâtâtın çiçeklerinin ve incir gibi bir kısım ağaçların aşılanmasında istihdam olunurlar:

"Sinek pisliği, tıp cihetiyle zararı yok bir maddedir ki, bazen tatlı bir şuruptur. Fakat sinek, yediği binler muhtelif zararlı maddelerin ve mikropların ve zehirlerin kaynağı olmakla, sinekler küçücük istihale ve tasfiye makineleri hükmüne geçmeleri hikmet-i Rabbâniyeden uzak değildir. Evet, arıdan başka sineklerin bazı cinsleri var ki, muhtelif ve kokuşmuş maddeleri yerler, devamlı pislik yerine katre katre şurup damlatırlar. O zehirli, kokuşmuş maddeleri ağaçların yapraklarına yağan kudret helvası gibi tatlı, şifalı bir şuruba tebdil ederek, bir istihale makinesi olduklarını ispat ederler. Bu küçücük fertlerin ne kadar büyük bir milleti, bir tâifesi olduğunu göze gösterirler. "Küçüklüğümüze bakma. Tâifemizin azametine bak, 'Sübhânallah' de diye lisân-ı hal ile söylerler."

6. Bülbülün Yaratılmasının Hikmetleri

Bediüzzaman, diğer hayvanlar gibi Bülbülün de boşu boşuna yaratılmadığını, birçok hikmetlere mebnî olarak yaratıldığını ve hikmetli Yaratıcı'nın onu beş gaye için istihdam ettiğini söyler:

"Birincisi: Hayvanat kabîleleri namına, nebâtat taifelerine karşı olan şiddetli münasebâtı ilana memurdur.

İkincisi: Rahmân'ın rızka muhtaç misafirleri hükmünde olan hayvanat tarafından bir Rabbânî hatiptir ki, Rezzâk-ı Kerîm tarafından gönderilen hediyeleri alkışlamakla ve sevinci ilan etmekle görevlidir.

Üçüncüsü: Bütün kuşlara yardım için gönderilen nebâtata karşı güzel bir karşılık verir.

Dördüncüsü: Hayvanların, bitkilere karşı olan aşkını ve şiddetli ihtiyacını, nebâtâtın güzel yüzlerine karşı mübarek başları üstünde beyan eder.

Beşincisi: Allah'ın huzurunda en lâtif bir tesbihi, en lâtif bir şevk içinde, gül gibi en lâtif bir yüzde takdim eder.

İşte, şu beş gayeler gibi başka manalar da vardır. Şu manalar ve şu gayeler bülbülün, Hak Sübhânehu ve Teâla'nın hesabına ettiği amelin gayesidir. Bülbül kendi diliyle konuşur; biz şu manaları onun hazin sözlerinden anlıyoruz. Melâike ve ruhânî varlıkların anladıkları gibi kendisi kendi güzel seslerinin manasını tamamen bilmese de bizim anlamamıza zarar vermez "Dinleyen söyleyenden daha iyi anlar." meşhurdur. Hem bülbül şu gayeleri tafsilâtıyla bilmemesinden, olmamasına delâlet etmiyor. En azından, saat gibi sana vakitlerini bildirir?

Bülbüle; arı, erkek hayvan, örümcek, karınca, böcekleri ve küçük hayvanların bülbüllerini kıyas et"

7. Hayvanlardan Değişik Şekillerde İstifade Edilebilir

Bediüzzaman, "Kuşlar da onun etrafında toplanırdı." (Sa'd, 38/) ve "Süleyman Davud'a vâris oldu ve 'Ey insanlar, bize kuşların dili öğretildi?' dedi." (Neml, 27/16) âyetlerinin tefsiri münasebetiyle, insanların hayvanlardan değişik sûretlerde istifade edebileceklerini söyler. Ona göre; balarısı, ipekböceği, güvercin ve papağan gibi hayvanlardan istifade edildiği gibi eğer kuşların ve diğer hayvanların dili bilinebilirse mühim işlerde istihdam edilebilirler. Çekirge âfetinin istilâsına karşı çekirgeyi yemeden mahveden sığırcık kuşlarının dili bilinse ve harekâtı tanzim edilse, böylesi faydalı bir hizmette ücretsiz olarak istihdam edilebilir.

8. Hayvanlara Şefkatli Davranılmalıdır

Hayvanlara karşı alabildiğine şefkatli olan Bediüzzaman Said Nursî, kendisine getirilen yemeğin tanelerini hayvanlara olan şefkat ve sevgisini açıkça göstermek için karıncalara verirdi:

"Bilâhare Siirt'e bağlı Tillo kasabasına gitti. Meşhur bir türbeye kapandığı vakit küçük biraderi Mehmet yemeğini getiriyordu. Yemek içindeki taneleri, kubbenin etrafında bulunan karıncalara vererek, kendisi ekmeğini yemeğin suyuna batırarak kanaat ediyordu.

"Neden dolayı taneleri karıncalara veriyorsun?" denildiğinde: "Bunlarda hayat-ı içtimaiyeye mâlikiyet ve fevkalâde vazifeşinaslık ve çalışma bulunduğunu müşahede ettiğim için, Cumhuriyetperverliklerine mükâfaten kendilerine yardım etmek istiyorum." cevabında bulunmuştur."

Bediüzzaman, yanına gelen kedilere ve güvercinlere, yine hayvanlara olan sevgisinden dolayı, kendi yiyeceğinden veriyor ve bundan dolayı da berekete nâil olduğunu söylüyordu:

" Hattâ değil yalnız ihtiyar akraba, belki insanlara arkadaş verilen ve rızıkları insanların rızıkları içinde gönderilen kedi gibi bazı mahlukların rızıkları dahi bereket sûretinde geliyor. Bunu teyit eden ve kendim gördüğüm bir misal: Benim yakın dostlarım bilirler ki, iki üç sene evvel her gün yarım ekmek -o köyün ekmeği küçüktü- muayyen bir tayınım (yiyecek, kumanya) vardı ki, çok defa bana kâfi gelmiyordu. Sonra dört kedi bana misafir geldiler. O aynı tayınım hem bana, hem onlara kâfi geldi. Çok kere de fazla kalırdı.

İşte şu hal o derece tekerrür edip bana kanaat verdi ki, ben kedilerin bereketinden istifade ediyordum. Kat'î bir sûrette ilân ediyorum, onlar bana yük, sıkıntı değil, hem onlar benden değil, ben onlardan minnet alırdım."

" Ben, Berât Gecesinden az evvel Âsâ-yı Mûsâ tashihiyle meşgulken, bir güvercin pencereye geldi bana baktı. Ben dedim: "Müjde mi getirdin?" içeriye girdi, güya eskiden dost idik gibi, hiç ürkmedi. Âsâ-yı Mûsa üstüne çıktı, üç saat oturdu. Ekmek pirinç verdim, yemedi. Tâ akşama kaldı sonra gitti, tekrar geldi. Berât gecesinde, tâ sabaha kadar yanımda kaldı. Ben yatarken başıma geldi, Allaha ısmarladık nevinden başımı okşadı, sonra çıktı gitti. İkinci gün, ben teessüf ederken, yine geldi bir gece daha kaldı"

Necmeddin Şahiner'in, "Son Şahitler Bediüzzaman Said Nursî'yi Anlatıyor" kitabında, Bediüzzaman'ın hayvanlara olan şefkatini görenlerin anlattıklarını nakledelim:

" Bediüzzaman Said Nursî'nin evi tahtaydı. Bazen evindeki bir deliğin ağzına fare gelirdi. "Bak, yemek istiyor" diye ne yiyorsa, ondan bir parça da farenin deliğinin yanına kordu, fare onları yerdi. Ne yerse fareye de illa ikram ederdi.

" Bazen karıncaları görse veyahut bizler bir taş kaldırsak, ve altından karınca çıksa, taşları geri koydurur. Hayvancıkların rahatını bozmayın derdi"

" Fareler için, ayrıca komşu dükkânın çatısındaki kuşlar ve kediler için, ulaşabilecekleri yerlere ekmek parçaları koyardı. Fareler de kediler de ondan rızıklanırdı."

"Bediüzzaman Said Nursî'nin iki kedisi vardı. Yemek vakti gelince bunlara yemek verirdi, kendisi daha sonra yerdi. Ayrıca dolaplara fareler için yemekler koyardı."

9. Hayvanlar Lüzumsuz Yere Avlanılmamalıdır

Bediüzzaman Said Nursî, av hayvanlarının avlanılmasını iyi görmemiş, bilakis onların yerine ehli hayvanlarla iktifa edilmesini tavsiye etmiştir. Son Şahitlerin anlattıklarını dinleyelim:

" Kırlarda avcıları gördüğünde, 'Tavşanları ve keklikleri vurmayın' derdi. Ve, 'Diğer hayvanları incitmeyin' der ve nasihatte bulunurdu. Hatta çok kişileri avcılıktan menetti."

Ziyaretine gelen birisinin anlattıkları: " 'Ne iş yaparsın?' dedi. 'Avcılık, efendim' dedim. 'Sizin orada ne gibi hayvanlar bulunur?' dedi. 'Ceylan, tavşan, ördek ve keklik bulunur efendim' dedim. 'Her ava çıktığınızda ne kadar para masraf edersiniz?' 'Bazen olur ki 50 lira da masraf yaparız.' dedim. 'Peki dedi, siz o parayla ehlî hayvan alıp etini yeseniz, daha iyi olmaz mı?' Evet efendim, daha iyi olur muhakkak dedim."

Sonuç olarak; karıncaları beslemesi, kedi vb. hayvanlara, kuşlara ilgi ve sevgisi, tabiatla içice bir hayat tarzını benimsemesi, sık sık kırlara-dağlara çıkması Bediüzzaman Said Nursî'nin ne kadar çevreci tutuma sahip olduğunu ve hayvanları ne kadar sevdiğini ve bunu bir ahlâk haline getirdiğini ve davranışlarına yansıttığını göstermektedir.

Kur'ân-ı Kerim'i ve O'nun çağdaş bir tefsiri olan Risâle-i Nûr Külliyatı'nı baştan sona anlayarak okuyan bir kişi, kâinattaki varlıkların anlamlı olduğu (mana-yı harfî düşüncesi) şuuruna erecek ve her birinin görevli olduğu inancı ile bu varlıklara zarar verici faaliyetlerden sakınacaktır. Bu da çevre bilincine ulaşmış fertlerden beklenen bir davranıştır. Bütün bunlardan sonra, Kur'ân-ı Kerim'in, İslâm Dini'nin ve Risâle-i Nûr Külliyatı'nın bir bakıma insanlara çevre eğitimi, hayvanlara sevgi ve merhamet dersi verdiği rahatlıkla söylenebilir. Hayvan severler, Bediüzzaman'ın hayvanlara olan bu merhametini takdir edebilseler, herhalde onu hayvanları en çok seven insan olarak ilan edeceklerdir.

Kaynaklar:

1. M. Kemal Atik, Kur'ân ve Çevre, Kayseri , s
2. İbrahim Özdemir, Münir Yükselmiş, Çevre Sorunları ve İslâm, Ankara , s
3. R.N.K., İkinci Şua, I, (Makalemizde istifade ettiğimiz Risâle-i Nur için kaynak olarak, değişik baskılardan bulma zorluğuna binaen, Risâle-i Nûr'da ilgili kitabın ismi ve bölümünü verdik. Ayrıca Külliyatın tamamının iki ciltte basıldığı baskının sayfa numarasını verdik. Kaynaklı-İndeksli-Lügatli Risâle-i Nûr Külliyatı (R.N.K.), Nesil yay. İstanbul, )
4. RN.K., Lem'a, 4. nükte, 3. İşaret, I, Kâinatın, mücessem bir kitab-ı Sübbânî ve cismanî bir Kur'ân-ı Rabbânî ve Allah'ın kudretini bildirdiğine dair bkz. R.N.K., Şuâlar, yedinci Şuâ I, ve ; On Birinci Şuâ, I, Aslında Yedinci şuâ, 'Âyetü'l-Kübrâ, Kâinattan Hâlıkını soran bir seyyahın müşahedatıdır', tamamı itibariyle bu konu üzerinde durmaktadır.
5. R.N.K., On Altıncı Mektup, Dördüncü Nokta, I, Diğer misaller için bkz. R.N.K. Yirmi Dördüncü Söz, Dördüncü Dal, I, ,
6. R.N.K., Yirmi Sekizinci Lem'a, I,
7. Ahmed b. Hanbel, Müsned, II,
8. R.N.K., Yirmi Sekizinci Lem'a, I,
9. R.N.K., Yirmi Sekizinci Lem'a, I, Sineklerle ilgili görüşlerini Sinek Risalesi isimli müstakil bir Risâlede ifade eden Bediüzzaman'ın bu risalesinin tamamını okumalarını değerli okuyucularımıza özellikle tavsiye ediyoruz.
R.N.K., Yirmi Sekizinci Lem'a, I, ; Diğer bir örnek için bkz. Yirmi Sekizinci Lem'a, I, , hâşiye.
R.N.K., Yirmi Dördüncü Söz, Dördüncü Dal, I,
R.N.K., Yirminci Söz, İkinci Makam, Mukaddime, I,
bk.  R.N.K., Tarihçe-i Hayat I,
R.N.K., Mektup, I,
R.N.K., Emirdağ Lâhikası-I, II,
Necmeddin Şahiner, Son Şahitler Bediüzzaman Said Nursî'yi Anlatıyor, İstanbul , II,
Şahiner, Son Şahitler, III,
Şahiner, Son Şahitler, III,
Şahiner, Son Şahitler, III,
Şahiner, Son Şahitler, III,
Şahiner, Son Şahitler, IV,

En çok zikreden hayvan hangisi?

İçindekiler:

  1. En çok zikreden hayvan hangisi?
  2. Bitkiler Allahı zikreder mi?
  3. Allah nasıl zikredilir?
  4. Yerde ve gökte ne varsa Allah&#;ı zikreder?
  5. Eşyalar Allah&#;ı zikreder mi?
  6. Taşlar Allah&#;ı zikreder mi?
  7. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi?
  8. Allahı tesbih etmek nasıl olur?
  9. Göklerde ve yerde ne varsa Allahındır?

En çok zikreden hayvan hangisi?

Allah (cc)'ı tüm mahlukat zikrederEn fazla zikreden hayvan: Kurbağa En az zikreden hayvan: Eşek (Yanlış anlamayın sakın O bile günde kere "ALLAH" diyor Kuşlar öterken zikrederlerİmam-ı Begavi hazretleri, Kab-ül-Ahbar hazretlerinden nakleder.

Bitkiler Allahı zikreder mi?

CEVAP: Yalnız ağaçlar değil, bütün evren Allah'ızikir ve tesbih eder. Ancak onların zikri ve tesbihi kendilerine özgüdür. O'nu övgüyle tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur ama siz onların tesbihlerini anlamazsınız.

Allah nasıl zikredilir?

Tesbih çekerek veya Kuran okuyarak, gün içerisinde zikir halinde olmak mümkündür. Allah'ı gönülden ananlar da zikir çekmektedir. Allah'ı hatırlatan tutum ve davranış içerisinde olmak bile zikre örnek gösterilebilmektedir. Mümin hayatının her alanında, zaman ve mekan fark etmeden zikir içerisinde olabilmektedir.

Yerde ve gökte ne varsa Allah'ı zikreder?

Kur'an'da, yerde ve göktebulunan her şeyin Allah'ıtesbih ettiği haber verilmiştir: "Göklerdeve yerdebulunan her şey Allah'ıtesbih etmiştir. O, Aziz'dir, Hakîm'dir." (Hadîd, 57/1). Ayetteki "Her şey Allah'ıtesbih etmiştir" ifâdesi, çeşitli şekillerde yorumlanmıştır.

Eşyalar Allah'ı zikreder mi?

Kur'an'ın bildirdiğine göre kainatta canlı cansız her şey Allah'ızikir ve tesbih eder. Kur'an'da, yerde ve gökte bulunan her şeyin Allah'ıtesbih ettiği haber verilmiştir: "Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah'ıtesbih etmiştir. O, Aziz'dir, Hakîm'dir." (Hadîd, 57/1).

Taşlar Allah'ı zikreder mi?

“Hiçbir şey yoktur ki Allah'ıtespih ve Ona hamd etmesin,” mealindeki âyet-i kerimede geçen “şey” tabiri, canlı-cansız her varlığı içine alır. Her şey Onu tespih eder ve Ona medih ve senada bulunur. "Bu dağ Uhud'dur. Evet Allah'tan korkan taşlar, insanları seven dağlar, Allah'ı zikredencanlı veya cansız mahluklar.

Göklerde ve yerde ne varsa hepsi?

Göklerdeve yerdene varsahepsi Allah'ındır.” (Bakara Suresi, 2/, ).

Allahı tesbih etmek nasıl olur?

İşte bunlardan biri: “Subhânellâhi velhamdü lillâhi velâ ilâhe illâllahu vallahu ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm: Allah'ı eksikliklerden tenzih eder, O'a hamdederim. Allah'tan başka tanrı yoktur. Allah en büyüktür. Kuvvet ve kudret ancak yüce ve ulu Allah'ın yardımıyla olur.”

Göklerde ve yerde ne varsa Allahındır?

Göklerde ve yerde ne varsahepsi Allah'ındır.” (Bakara Suresi, 2/, ). “Göklerde ve yerde ne varsahepsi Allah'ındır.” (Bakara Suresi, 2/, ).

İslam ve İhsan

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır.Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası