devlet i ebed müddet ne demek / Devlet Ebed Müddet’in Anlamı

Devlet I Ebed Müddet Ne Demek

devlet i ebed müddet ne demek

Devlet-i Ebed-Müddet nedir&#x; 16 Türk devleti diyenler bu gerçeği bilmiyor mu

“3 Mayıs, nasıl Türkçülük Günü olarak kutlanır? Binlerce yıllık Türklük, yıllık Türkçülük fikriyatı bu kadar küçültülür mü?” diye yazdı Soner Yalçın.

Haklıdır.

yılı içerisinde o günün koşullarına göre bakılması gereken bir gelişmedir 3 Mayıs Başka bir yazıda tartışırız.

O dönem için, elbette önemli bir olaydır. Ne var ki, hiç şüphesiz Türklüğün ve Türkçülüğün bütününü içermez.

Bu vesile ile tarih anlayışımızdaki bir başka önemli noktaya temas etmek istiyorum, izninizle.

Esas hiç olmamaklığı gereken, cumhurbaşkanlığı forsumuzdaki 16 yıldız, yani 16 devlet masalı’dır.

Sanıyorum, 51 yıl önce Tekin Erer’in bir yazısına Nihal Atsız’ın itirazı üzerine yapılmıştı bu konudaki son tartışma.

Türkler’in şimdiye kadar 16 büyük devlet kurmuş olduğu, Türkiye Cumhurbaşkanlığı forsunda da bu yüzden16 yıldız bulunduğu, tamamen tutarsız bir iddiadır.

Türk tarihi nerden başlar, hangi devletler Türk’tür?.. Şimdiye kadar sadece ve sadece 16 Türk devleti kurulduğuna ilişkin kararı kimin verdiği de belli değildir.

Sayılan 16 devlet arasında Sâmânîler gibi Türk olmayan devletler bulunduğu gibi Akkoyunlular, Karakoyunlular, Safevîler, Mısır Kölemenleri gibi Türk devletleri yoktur. Cengiz Han’ın kurduğu devletinin farkında bile değildir 16 Devlet Anlayışı’nı yakıştıranlar…

TÜRK DEVLETİ DEVAMLIDIR

Oysa; Türk devletlerinin sayısı ne 16’dır ne de

Türkistan, Kafkasya ve Anadolu’da kurulan devletlerin hanedan ve rejim değiştirerek devam ettiklerini kabul edenlerdenim ben.

Çevrelerinde daha zayıf olanlar, en güçlü olana tabi olmak suretiyle Tek Devlet olgusunu devam ettirmişlerdir.

Türk tarihi bir bütündür. Ayrı hükümdarlar, hanedanlar 16 Türk devleti masaldan ibarettir. Birbirinin devamı olan hanedanlarla devletler yaşamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, eskilerin yaklaşımı ile gökten zembille inmemiştir tabiatıyla Doğal olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun devamıdır.

Osmanlı İmparatorluğu, İlhanlı Devleti’nin uç beyliğinden doğmuştur; demek ki o da o’nun eklentisidir.

İlhanlı Devleti, Anadolu’daki Selçuklu Devleti’nin içinden çıkmıştır.

Anadolu’daki Selçuklu Devleti ile Batı Türkistan ve İran’daki Harzemşahlar Devleti, Büyük Selçuklu Devleti’nin halefleridir.

Büyük Selçuklu Devleti Karahanlılar’ın, Karahanlılar Uygurlar’ın, Uygurlar Gök Türkler’in, Gök Türkler Aparlar’ın, Aparlar Siyenpeler’in, Siyenpiler de Kunlar’ın mirasçılarıdır.

Farklı hanedanların ayrı bölgelerde hakimiyet kurup birbiriyle çarpışmaları, başka devletler oldutları anlamına gelmez.

16 Türk Devleti söylemi, tamamen hayalî ve yakıştırmadır.

Özetle…

Devlet-i Ebed-Müddet tabiri; sonsuza kadar sürecek devlet demek olup tarih boyunca kurulan… Süregelen… Ve süregitmesi istenen ‘Türk Devleti’ni ifade eder.

Dilerim öyle olur.

Halit Kakınç

funduszeue.info

                    
                    İki üç balta ayırmaz bizi mazimizden.
                    Ağacın kökü madem ki derindir cidden,
                    Dalı kopmuş, ne olur? Gövdesi gitmiş, ne zarar?
                    O, bakarsın, yine üstündeki edvarı yarar,
                    Yükselir, fışkırıp, afak-ı perişanımıza;
                    Yine bir vaha serer kavrulan imanımıza.
                            Mehmet Akif Ersoy

Tarih boyunca ister göçebe ister yerleşik olsun millet olarak hep bir arada olma gayesi içinde olmuşuz. Bu birlik olma ideali milletimizin devlet olma bilincini ortaya çıkarmıştır. Onca devlet kuran ecdat, her daim devletlerinin ilelebet devam etme şuuru içerisinde oldular. İşte tam da bu gücü ifade eden “Devlet ebed Müddet” sözü en sade ifade ile milletin varoluşu için devlette devamın esas olduğu şuurun kelimelere dökülmüş halidir. Tarih boyunca kurulan her yeni Türk devleti; kendisini kendinden önceki devletin devamı olarak görmüştür .Türkçülüğün öncülerinden olan Hüseyin Nihal Atsız’ın şu sözleri yukarıda ifade ettiğim cümlelere tamda destekler niteliktedir. "Türkiye Cumhuriyeti gökten zembille inmemiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun devamıdır. Osmanlı İmparatorluğu, İlhanlı Devleti’nin uç beyliğinden doğmuştur; demek ki onun devamıdır, İlhanlı Devleti Anadolu’daki Selçuklu devletinin devamıdır. Anadolu’daki Selçuklu Devleti ile Batı Türkistan ve İran’daki Harzemşahlar Devleti Büyük Selçuklu Devleti’nin devamıdır. Büyük Selçuklu Devleti; Karahanlıların, Karahanlılar Uygurların, Uygurlar Gök Türklerin, Gök Türkler Aparlar, Aparların Siyenpilerin, Siyenpiler Kunların devamıdır. Bu devamlar kesintisiz, aralıksız bir tarihin kadrosudur. Yani biz, biri yıkılıp biri kurulan ayrı ayrı devletlerin değil, bir bütün halinde sürüp gelen bir devletin milletiyiz.’’ Ömrünü Vatan, Millet, Bayrak sevdasına adamış büyük dava adamı Nihal Atsız’ın da ifade ettiği gibi devletin bekası, devamlılığı ve kalıcılığına ilişkin milletimizin sahip olduğu en büyük ideal ‘Devlet Ebed Müddet’ düsturudur. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan bir konuşmasında Devlet Ebet Müddet’i şu cümlelerle ifade etmiştir. “Biz kökü tarihin binlerce yıllık derinliklerine uzanan bir millet ve devletiz. Sadece Cumhurbaşkanlığı forsumuzda temsil edilen 16 devletimizin 2 bin yılı aşkın bir geçmişi vardır. Bugünkü isimleri ile ifade edecek olursak Avrupa'dan Rusya'ya ve Orta Asya'ya, oradan Moğolistan, Çin, Pakistan, Hindistan, Afganistan, İran, Ortadoğu'ya, Kuzey Afrika'ya kadar ecdadımız devlet kurmuş, hüküm sürmüştür. Bu süreç içinde elbette pek çok kritik dönüm noktası vardır. Her dönüm noktasının önümüzde açtığı yollar da farklıdır. Mesela yaklaşık bin yıl önce Sultan Alparslan'ın Malazgirt'te kazandığı zafer sadece iki ordunun çarpışmasının sonucundan ibaret değildir. Bu zafer aynı zamanda milletimiz için geleceğini kuracağı yeni bir coğrafyanın kapılarının açılışının müjdecisidir. Coğrafyamızdaki ilk devletimiz Anadolu Selçuklu'nun İznik'ten Konya'ya uzanan ve asırlar boyunca süren serencamı çok daha büyük bir doğum ile neticelenmiştir. Söğüt'te toprağı dikilen Osmanlı çınarı, yılı aşkın süre boyunca 3 kıta 7 iklimde şanla, şerefle, gururla bayrağımızı dalgalandırmıştır. Osmanlı'nın takati kesildiğinde yerini taze bir nefes olarak cumhuriyetimiz almıştır. Gazi Mustafa Kemal bir asır önce bugün Samsun'a herhangi bir kişi olarak değil, Osmanlı'nın en parlak, en gelecek vaat eden subaylarından birisi olarak ayak basmıştır. Beraberindeki arkadaşlarının her biri aynı payeyi taşıyordu. Ankara'ya kadar süren uzun yolculuğu boyunca kendisi ile birlikte hareket eden her komutanın her kamu görevlisinin de sıfatı aynıydı. Çünkü bizim geleneğimizde devletin ismi ve yöneticileri değişir ama ona ebet müddetlik vasfı veren anlayış hep baki kalır. Devlet ebed müddet milletin bizatihi kendisidir. Aslında ismi, bayrağı, coğrafyası değişmiş olsa da bizim devletimiz hep tektir. Cumhurbaşkanlığı Forsu işte bu kadim tek devlet anlayışının remzidir.” Tarih boyunca millet olarak yokluğu, varlığı, sefaleti, acıyı, iyiyi, güzeli ve bir çok şeyi gördük, yaşadık ama şu bir gerçek ki, çok şeysiz yapabiliriz fakat devletsiz asla yapamayız. Devlet-i Ebed Müddet her zaman milletimizin üst kimliği olmuş olmaya da devam edecektir. Millet olarak "Devlet-i Ebed Müddet" davasının kutsiyetine asırlar boyunca inandık ve inanmaya devam edeceğiz. Bugünkü Devlet-i Ebed Müddet’imiz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. Duamız o ki uğruna yüz binlerce vatan evladını ŞEHİT verdiğimiz bu toprakların ebediyete kadar devam edecek bir devlet olarak bizlere yurt kalmasıdır. Yüce Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın!

Art-izan Logo

Türkiye’de özellikle ’dan sonra yayıncılık dünyasında bir trend halini alan “Kızılelmacı” (ya da “ulusalcı”) yayıncılık konusundaki değerlendirmelerimiz sürüyor. Bu yazıda, yılında Timaş Yayınları’ndan çıkan, Selman Kayabaşı’nın yazdığı “Teşkilat” kitabını ele almaya çalışacağım. ’in çok-satarlarının en üst sıralarında yer almasa da, kitabın birçok baskı yaptığı ve popüler olduğu anlaşılıyor.

Teşkilat” kitabında iki temel eksen üzerinde durmak istiyorum. Olayların akışı içinde bu eksenler iç içe geçiyorlar. Birincisi, yazıya da başlığını veren, “ebed müddet Türk devleti.” Yani çok eski dönemlerden beri var olan ve ilelebet varlığını sürdürecek Türk devlet geleneği ve onun çekirdek örgütlenmesi (kitabın ismi “teşkilat” da buradan geliyor). Aslında okurlar bunu rahatlıkla “derin devlet” olarak da okuyabilirler. Zira kitabın bir “derin devlet” güzellemesi olduğu,  derin devlete tarihsel bir süreklilik ve dolayısıyla meşruiyet kazandırmaya çalıştığını söyleyebiliriz.

Devlet-i ebed müddet, Oğuz Kağan’dan (Göktürk devleti) günümüze kadar varlığını sürdüren “Türk derin devleti”dir. Türkler, tarih boyunca karşılaştığı zorluklar yüzünden, kurdukları devletlere son vermek zorunda kalmışlardır. Fakat her seferinde bu süreç kontrollü bir şekilde işlemiş, yani bir devlet son bulmuş, bir yenisi kurulmuş, fakat özünde bu devletler tek bir devlet yapısının devamı olmuştur. Nitekim kitapta bu husus, “Çam da bizim kozalak da” metaforuyla açıklanıyor: Çam, bütün Türk devletlerine kaynaklık eden “teşkilat”tır; kozalaklar ise ondan düşen, bir süre için ayrı kalan, fakat özünde bir olan çamın meyveleridir.

Tarihsel “devlet ebed müddet”in devamı olan günümüzdeki derin devlet, Türklerin yönetici seçkinler konumunda olduğu devletlerden çağımıza kadar çok farklı dönemlere, farklı politik yönelimlere ve farklı toplumsal örgütlenmelere mensup şahsiyetlerin aynı çekirdek örgütlenme içine sokulmasıyla meşrulaştırılıyor. Oğuz Kağan’dan Selçuklu Sultanlarına, Büyük Selçuklu Devleti’nin ünlü veziri Nizamülmülk’ten İmam Gazali’ye, Osmanlı Beyliği’nin kurucusu Osman Bey’den Mevlâna’ya, II. Abdülhamit’ten Bektaşi şeyhlerine ve Enver Paşa’ya ve son padişah Vahdettin’den nihayet Mustafa Kemal’e kadar uzana bir zincir içinde devlet adamları bu “teşkilat”ın başkanları, din adamları ise onun hizmetkârlarıdır. İsmet İnönü’yü atlayarak Celal Bayar’la devam eden teşkilatın bildik en son siması, Mustafa Kemal gibi açıkça öldürüldüğü öne sürülen Turgut Özal’dır. Son “başkan” ise kitaptaki kahramanlardan birisi, deneyimli bir istihbaratçı olur.

Yakından incelenirse, böyle bir tarih tasavvurunun günümüze ilişkin son derece totaliter içerimleri olduğu kolayca görülebilir. Örneğin kitaba göre, Abdülhamit’in istibdat yönetimine karşı isyan eden, Meşrutiyet’in ilanında aktif rol oynayan ve I. Dünya Savaşı’na doğru giderek Türkçü-Turancı bir çizgi benimseyen İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC) gerçekte son dönem Osmanlı tarihinde farklı bir evreyi temsil etmemektedir. İTC tarafından tahtından edilen II. Abdülhamit, Enver Paşa’yı çağırır ve ona “kutsal sandığı” teslim eder.  İşgal koşulları altında Osmanlı Hanedanlığı’nın sonunun geldiğini anlayan Sultan Vahdettin ise Samsun’a gitmeden önce Mustafa Kemal’i çağırır ve onu Anadolu’da bir direniş hareketi başlatması için yüreklendirir. İçinde Türklüğü ve Müslümanlığı temsil eden sancakların bulunduğu “kutsal sandık” bu kez Mustafa Kemal’e geçecektir.

Öyleyse, yakın dönem Osmanlı ve Türkiye tarihinde siyasal çizgiler ve toplumsal projeler arasındaki farklılık gerçekte marjinal düzeydedir. Osmanlı’da ve Türkiye Cumhuriyeti’ndeki siyasal akımlarda, hatta rejim tiplerinde gözlenen çeşitlilik sadece görünüşten ibarettir. Derinlerde büyük bir türdeşlik vardır; yakın tarihin bütün siyasal akımları, Türk devletinin bekası ve bağımsız şekilde varlığını koruyabilmesi için çaba göstermişlerdir. Açık ki bu totaliter bir toplum tasavvurudur. Dolayısıyla, Türk devletin bekasını korumak dışında önceliklere sahip olan toplumsal projeler bu tarih ve toplum tasavvuru içinde kendilerine yer bulamazlar. Zaten bütün tarihsel gelişmelere, Türk devletinin bekası ve bu bekayı tehdit eden dış güçler/onların içerideki uzantıları ikileminden bakınca, birinci kategoride yer almayanlar zorunlu olarak ikinci kategoriye girerler.

İkincisi, bu toplum tasavvurunda halkın rolü, büyük güçlerin Türkiye üzerindeki oyunlarını boşa çıkarmak için uğraşan “teşkilat” tarafından “kurtarılmayı” beklemekle sınırlıdır. Halkın, “devlet ebed müddet” ile Türk devletine komplo kurmaya çalışan büyük güçler arasındaki “satranç oyunu”nun sonuçlarına katlanmaktan başka bir seçeneği yoktur. Allahtan “derin devletlerimiz” her seferinde bir çıkış yolu bulmuşlar da eşiğine kadar geldiğimiz felaketlerden bizi kurtarmıştır.

Kitabın sonlarına doğru, Türkiye’ye karşı kurulan komplodan ülkeyi kurtarmak için Genelkurmay’ın, MİT’in, JİTEM’in (kitapta açıkça bir devlet kurumu olarak sayılır) Başbakan’ın ve Dışişleri Bakanı’nın tam bir görüş birliği içinde çaba gösterdiklerini görürüz. Devletin tepesi, hiçbir çelişki barındırmayan bir bütündür.

Elbette bu devlet ve toplum tasavvurunun, komplo teorilerinden beslenen bir kurgu olduğu ve çok da önemsenmemesi gerektiğini söyleyenler olacaktır. Ben bunun doğru bir tutum olmayacağını düşünüyorum. Bu tür popüler “ulusalcı” kitapların, Susurluk ve Ergenekon benzeri operasyonlarla itibarı zedelenen derin devlet güçlerine toplum nezdinde  iade-i itibarda bulunma işlevi gördüğünü düşünüyorum. Nitekim, akşam trafiğinde memleket meselelerini konuştuğum bir taksici, Ergenekon’un aslında Mete Han’dan bu yana devam eden bir devlet geleneği olduğunu söylediğinde, bu tür kitapların işlevini ve toplum tabanındaki etkisini daha iyi anlayabilmiştim.

Peki “Teşkilat” kitabında, Türkiye nasıl bir komployla karşı karşıyadır?

Aslında bu ikinci eksen gayet ilginçtir ve güncel gelişmelerle bağını iyi kurmak gerekir. ’lerin başından beri ABD ve Rus istihbarat servisleri, Türkiye’de “teşkilat”ın ağırlığının artmasından endişe ederler. Bunun nedeni, Türkiye’nin uzun süreden beri yeniden bağımsız bir çizgi izlemeye ve Osmanlı bakiyesi topraklarda (Kafkasya, Balkanlar, Irak, Suriye …) etkinliğini artırarak bölgede ayrı bir güç odağı oluşturmaya başlamasıdır.

“Teşkilat” kitabında, Türkiye dışında bölgede iki güç odağından söz edilir. Birisi, özellikle Irak’ın işgalinden sonra epeyce mesafe kaydeden ABD odağıdır. ABD’nin işbirlikçileri Kuzey Iraklı Kürtlerdir. PKK ise Kuzey Irak’lı Kürt partilerin denetimine sokulmaya çalışılmakta, fakat kendi içinde bir bölünme yaşamaktadır. Yine de objektif olarak bu üç güç Türkiye’nin aleyhine ittifak halindedir ve aynı uyuşturucu şebekesinden pay almaktadır. Bu ittifak, “Kürtlerle Türkleri birbirine kırdırmaya” çalışan kirli bir oyunun peşindedir. Kitapta PKK’nin içindeki bazı unsurların bundan rahatsızlık oldukları belirtilir. Nitekim, Barzani yanlısı “başkomutan” infaz edilerek liderlik tekrar Öcalan çizgisine geçer. Kitapta PKK kamplarının anlatıldığı bir bölümde, aslında Türkiye’de Kürtler bu kadar horlanmasalar, dağa çıkmayacakları ve hâkim Türk kimliği içinde kardeşçe yaşayacakları mesajı verilir. Zaten “teşkilat” da bu oyunu bozmaya çalışır. Bu bakımdan, “Teşkilat” kitabında Türk-İslamcı emperyal bir çizginin daha hâkim olduğu ve “soy” Kızılelmacı kitaplardan ayrıldığı söylenebilir.

Bölgedeki ikinci güç odağı ise, Rusya-İran ittifakında cisimleşir. ABD odağına karşı faaliyet gösteren bu ikinci odak, El-Kaide gibi fundamentalist örgütler vasıtasıyla Türkiye’yi istikrarsızlaştırmaya çalışmaktadır. Türkiye’yi nükleer bombaların da kullanılabileceği terör eylemlerinin sahası haline getirmekle tehdit eder.

İşte bu hâkimiyet mücadelesi içinde, “teşkilat” Türkiye’yi bölgede tekrar söz sahibi yapmaya başlamış ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Türkiye’ye yakın eski topraklarında, her iki güç odağının da çıkarlarını tehdit eden bir örgütlenmeye girişmiştir. Türkiye’nin bölgede bağımsız bir güç haline gelmesi o kadar ciddi boyutlara ulaşır ki, Washington’daki üst düzey bir toplantıda CIA Başkanı, Başkan’ı bölgedeki asıl tehdidin İran olmayıp “Amerika’nın çıkarlarına zarar verebilecek” bir çizgiye yönelen Türkiye olduğuna ikna etmeye çalışır. Bu nedenle ABD, Türk devleti içindeki (örneğin MİT’teki) uzantılarını kullanarak Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaya çalışır.

Türkiye’nin özellikle Amerika’ya karşı bölgede bağımsız bir güç odağı haline gelmesi fantazisinin, “Kurtlar Vadisi”nden  diğer popüler Kızılelmacı dizilere ve kitaplara kadar başat bir tema haline geldiği anlaşılıyor. Elbette bunun altında, ABD’nin Irak’ı işgal ederek özerk bir Kürt yönetimini desteklemesiyle birlikte Türkiye ile ABD’nin çıkarlarının çelişmeye başlaması yatıyor. “Teşkilat” ya da “Kurtlar Vadisi” gibi popüler kurgular işte bu noktada devreye giriyor ve dönemsel olarak ulusalcı STK’ların (dolayısıyla Genelkurmay Başkanlığı’nın) kontrolünde estirilen anti-Amerikancı rüzgârı besliyorlar.

Bütün bunlar olurken ne Türkiye’nin çıkışları karşısında “Kürtleri satmaya” hazır görünen ABD’nin Ortadoğu’da yarattığı tahribat, ne Irak’ta milyon seviyesine yaklaşan sivil kayıplar, ne İsrail-Filistin sorunu ve Gazze’de Filistinlilere uygulanan kırım politikaları ne de Hamas ve Hizbullah gibi örgütlerin toplumsal tabana dayanan direniş politikaları gündeme geliyor. ABD’nin, Türkiye ve Kürt sorunu düzlemindeki ve daha genel olarak Ortadoğu’daki rolünü iyi çözümleyen ve siyasal İslamcı direnişi anlamaya çalışan gerçek bir anti-emperyalist çizgi gelişmedikçe, Kızılelmacılık iki yüzlü bir Amerikan karşıtlığını tepe tepe kullanacağa benziyor.

İlgili

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası