kadastro mahkemesi dilekçe örneği / kadastro tespitine itiraz dava dilekçseafoodplus.info

Kadastro Mahkemesi Dilekçe Örneği

kadastro mahkemesi dilekçe örneği

Tapu İptal ve Tescil Davası özelinde bilindiği üzere taşınmazlarda mülkiyet, taraflar arasında resmi yazılı olarak yapılan bir sözleşme sonrası anılan taşınmazın alıcı adına tescil edilmesi ile intikal eder. Aynı durum irtifak hakları gibi diğer ayni haklar için de geçerlidir. Tapu kütüğüne yapılan tescil işlemi ayni hakların kazanılması bakımından bir geçerlilik koşulu iken bir diğer açıdan aleniyet (açıklık) işlevi de görür. Yani tescil ile hem devir işlemi geçerlilik kazanır hem de tapu kütüğünü inceleyen her ilgili söz konusu taşınmazın kimin adına kayıtlı olduğunu, ne zaman ve kimden devralındığını, taşınmaz üzerindeki sınırlama ve diğer şerhleri vs. görmek imkanına sahiptir. Kural olarak tapu kayıtlarında bir yanlışlık olması beklenmez. Ancak buna rağmen değişik sebeplerle (ehliyetsizlik, muris muvazaası, sahte vekalet, emredici hukuk kurallarına aykırılık vs.) tapu kütüğüne yapılan tescilin yolsuz (hukuka aykırı) olması mümkündür. Yine kazandırıcı zamanaşımı süresi sonunda taşınmazın bir başkası adına tescili gibi bir taleple dava açılması da gündeme gelebilir. İşte bu gibi durumlarda tapu kütüğündeki kaydın düzeltilmesi gereklidir. Tapu iptal ve tescil davası da bu gibi amaçlarla açılmaktadır.

Tapu İptal ve Tescil Davası Belirsiz Alacak

Uygulamada tapu iptalinin mümkün olmadığı durumlarda TMK ’ nci madde hükmü çerçevesinde açılacak davaların “belirsiz alacak” davası olarak açılıp açılamayacağı hususu tereddüde sebep olmaktadır.

sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Belirsiz Alacak” başlıklı ’ nci maddesi hükmü şu şekildedir:

Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.

(Değişik/7//7 md.) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.” (m. )

Bu hüküm çerçevesinde denilebilir ki, belirsiz alacak davası istisnai mahiyette olup ancak ve ancak dava değerinin belirlenmesinin davacı için objektif olarak beklenemez olduğu durumlara mahsustur. Bu sebeple değerinin tespit edilmesi mümkün olan taşınmazlara ilişkin söz konusu dava açılırken bu davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasına hukuken olanak bulunmamaktadır. Nitekim Yargıtay da vermiş olduğu bir kararında aynı hususu ifade etmiştir:

Mahkemece tazminat talebi yönünden verilen kabul kararı usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; davacı birleştirilen dosyada dava açarken tazminat talebi ile ilgili olarak dava değeri göstermemiş, davasının belirsiz alacak davası olduğunu belirtmiş ve maktu harç yatırmıştır.
Hukuk Genel Kurulunun 02/06/ tarih ve / E. &#; / K. sayılı ilâmında belirtildiği gibi;


….Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafca belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır.
Madde gerekçesinde … şeklindeki açıklamayla, alacağın belirli veya belirlenebilir nitelikte olması durumunda, belirsiz alacak davası açılarak bu davanın sağladığı imkanlardan yararlanmanın mümkün olmadığına işaret edilmiştir.

..
Tüm bu açıklanamalar ışığında temyize konu dava TMK’nın maddesine dayalı tazminat davası olup, davacı her ne kadar alacağın tamamının ne kadar olacağını dava açarken bilmiyorsa,taşınmazın tam değeri toplanacak delillere ve keşif sonucu düzenlenecek raporlara göre belirli hale gelecekse de,davacının dava açarken alacak miktarını belirleyebilme imkanı ve bu belirlediği değere göre kısmı dava açma imkanı vardır.
Bu durumda,
davacının kısmî dava açması gerekirken belirsiz alacak davası açmış olması nedeni ile davacıya herhangi bir süre verilmeden hukuki yarar yokluğundan davanın reddi yoluna gidilmelidir.Çünkü, alacağın belirlenebilmesi mümkün iken, böyle bir davanın açılmasına kanun izin vermemiştir. Böyle bir durumda, belirsiz alacak davası açmakta hukukî yarar yokluğundan dava reddedilmeli, ek bir süre verilmemelidir. Zira, burada talep açıktır, bu sebeple sayılı Kanunun /1-ğ maddesinin uygulanarak süre verilmesi mümkün değildir; aslında açılmaması gerektiği halde belirsiz alacak davası açılmış olduğundan, bu konudaki eksiklik de süre verilerek tamamlanamayacağından, dava hukuki yarar yokluğundan reddedilmelidir. Buradaki hukuki yarar, sonradan tamamlanacak nitelikte bir hukukî yarar değildir. Çünkü, dava açıldığında o sırada mevcut olmayan hukuki yarar, bunun da açıkça mahkemece bilindiği bir durumda, tamamlanacak bir hukuki yarar değildir. Aksinin kabulü, aslında açık olan talep sonucunun süre verilerek davacı tarafından değiştirilmesi ve bulunmayan hukuki yararın sağlanması için davacıya ek imkan sağlanması anlamına gelecektir ki, buna usûl bakımından imkan yoktur, böyle bir durum taraflar arasındaki eşitlik ilkesine de aykırı olacaktır (H. Pekcanıtez/O. Atalay/M. Özekes, Medeni Usul Hukuku, Bası, &#; , s. ).
Bu ilkeler ışığında; somut olaya bakıldığında
tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle uğranılan zararın sayılı TMK&#;nın maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davalar belirsiz alacak davası niteliğinde olmayıp nisbi harca tâbi davalardan olduğundan, davacının temyize konu tazminat talebini belirsiz alacak davası olarak bir değer belirtmeden açtığından yukarıda açıklanan nedenlerle davacının davasının reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı &#; temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA,”
(Yargıtay Hukuk Dairesi, tarih, E. /, K. / sayılı karar)

Tapu Iptal ve Tescil Davasi 2 Tahancı Hukuk Bürosu - Ankara Avukat

Tapu İptal ve Tescil Davası Harç Tamamlama

Tapu iptal ve tescil davaları nisbî harca tabidir. Bu sebeple belirlenen dava değeri üzerinden ödenecek nisbi harç ile dava açılması söz konusu olmaktadır. Fakat yargılamanın seyri esnasında söz konusu taşınmazın değerinin daha fazla olduğunun anlaşılması durumunda aradaki değer farkına denk düşen harç miktarının tamamlanması gerekmektedir. Bu konuda sayılı Harçlar Kanunu’nda bir düzenleme bulunmaktadır:

Muhakeme sırasında tesbit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun uncu maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır.” (m. 30)

Harçlar Kanunu’nun anılan maddesinin yollama yaptığı HUMK ’ uncu maddenin sayılı HMK’daki karşılığı ’ nci maddedir. Bu konuda ne şekilde uygulama yapılacağı ise bir Yargıtay kararında şu şekilde açıklığa kavuşturulmuştur:

sayılı Harçlar Kanunu&#;nun maddesinde de, …. hükmü bulunmakta olup, söz konusu açık yasal düzenlemeler gereğince dava açılırken dava değerine göre peşin olarak yatırılması gereken 1/4 karar ve ilam harcının eksik alındığının tespiti halinde bu hükümlere göre işlem yapılması zorunludur. O halde, dava konusu olayda, dava değeri yargılama sırasında alınan tarihli bilirkişi raporu ile belirlendiğine göre, belirlenen bu değer üzerinden, az yukarıda açıklanan konuya ilişkin özel hükümler gereğince, verilecek müteakip celseye kadarki süre içerisinde eksik harcın tamamlatılması, tamamlanmaması durumunda HUMK&#;nın maddesi hükmüne göre dava dosyasının işlemden kaldırılması, bu maddede öngörülen üç aylık sürede dosyanın yenilenmesi halinde davaya kaldığı yerden devam edilmesi, tersi durum olan, üç aylık sürede davanın yenilenmemesi halinde ise &#;davanın açılmamış sayılmasına&#; karar verilmesi gereklidir. Mahkemece açıklanan hususlar ve Harçlar Kanunu&#;ndaki açık hükümler gözardı edilerek, verilen kesin mehle uyulmadığı gerekçesiyle &#;davanın kesin mehilden reddine&#; karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.” (Yargıtay Hukuk Dairesi, tarih, E. /, K. / sayılı karar)

Hazineye karşı tapu iptal ve tescil davası

Tapu iptal ve tescil davası değişik sebeplerle açılabilir. Bu nedenle davanın kime karşı açılacağı (husumet) konusu davanın açılış sebebine göre değişkenlik gösterir. Kural olarak tapu iptal ve tescil davalarında husumet tapu kaydında taşınmazın maliki olarak gözüken kişiye, bu kişi ölmüşse mirasçılarına yöneltilmelidir. Ayrıca, eğer taşınmaz üzerinde, üçüncü kişiler lehine bir kısım haklar tesis edilmişse, bu kişilerin de taraf olarak gösterilmesi gerekir.

Ancak tapu iptal ve tescil davalarının özel bir biçimi de olağanüstü zamanaşımı ile mülkiyet hakkının iktisabına ilişkindir.

sayılı Türk Medeni Kanunu’nun Olağanüstü zamanaşımı başlıklı ’ üncü maddesinin ilgili fıkraları şu şekildedir:

Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.

Aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan veya yirmi yıl önce hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.

Tescil davası, Hazineye ve ilgili kamu tüzel kişilerine veya varsa tapuda malik gözüken kişinin mirasçılarına karşı açılır.” (m. )

Öyle ise denilebilir ki olağanüstü zamanaşımı ile bir taşınmaz üzerinde mülkiyet hakkı kazanan kişinin taşınmazın kendi adına tescilini talep etmesine ilişkin davada husumet hazineye de yöneltilmektedir.

Tapu Iptal ve Tescil Davasi Tahancı Hukuk Bürosu - Ankara Avukat

Tapu iptal ve tescil davası zamanaşımı

Tapu iptal ve tescil davasının açılması bakımından herhangi bir zamanaşımı süresi söz konusu değildir.

Tapu iptal ve tescil davası dilekçe örneği

……. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE

DAVACI           :

ADRES:

VEKİLİ              :

ADRES_______:

DAVALI              :

ADRES_______: 

DAVA                                  :Tapu İptali ve Tescil Davası

DAVA KONUSU               _: …seafoodplus.infoçesi ….. ada …. nolu parselde bulunan taşınmazın tapusunun iptal edilerek davacı adına tescil edilmesi talebidir.

DAVA KONUSUNUN  DEĞERİ  : ……. TL

AÇIKLAMALAR            : 

  1. Bu kısımda davacının hangi sebeple taşınmazda hak sahibi olduğu, taşınmazın tamamının/bir kısmının hangi gerekçe ile yolsuz tescile konu olduğunun delillerle ilişkilendirilerek açıklanması gerekmektedir.

2-

3-

HUKUKİ NEDENLER :TMK, HMK ve sair ilgili mevzuat

DELİLLER   :Tapu kayıtları, kroki, keşif, tanık, bilirkişi ve sair deliller

NETİCE ve TALEP        :

Yukarıda arz ve izah edilen sebeplerle davanın KABULÜ İLE,

1-Davaya konu …seafoodplus.info…….. nolu parseldeki taşınmazın  tapusunun iptali ile davacı adına tesciline,

2-Yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına,

Karar verilmesi,

Bilvekale arz ve talep olunur. …/…./….

Davacı Vekili

EK  :

  1. Tapu Kayıtları
  2. Kroki
  3. Vekaletname

Dilekçe Örnekleri

 

Kadastro Tespitinin İptali ve Tescil Davası Dilekçesi

KADASTRO MAHKEMESİ’NE
İZMİR

 

DAVACI                               Adı ve Soyadı, (T.C. Kimlik No)

                                                Adres

DAVALILAR                     :     1- Maliye Hazinesi

                                                 2- Orman Genel Müdürlüğüne İzafeten

                                                Orman İşletme Müdürlüğü/İzmir

TALEP KONUSU              :     Kadastro tespitinin iptali ve tescil

AÇIKLAMALAR                :

1- İzmir İli,  ….İlçesi,  ….Köyünde yapılan kadastro çalışmaları sırasında  ….Mevkii Ada, 89 Parsel olarak sınırlandırılan taşınmaz, orman parseli olarak tespit görmüştür. Söz konusu 89 Parsel sayılı taşınmaz kadimden beridir muris - dedem Ali’den, babam M. G.’ye ve ondan biz mirasçılarına intikal etmiştir. Dava konusu taşınmaz orman vasfı taşımayıp çayır vasfındadır.

2- Ayrıca, dava konusu 89 parsel, kadimden beridir atalarımız tarafından malik sıfatıyla zilyet olarak kullanılmış ve üzerinde tasarruf edilmiştir. Muris dedemizden tarafımıza intikal eden ve çayır vasfında bulunan taşınmazın kadastro çalışmaları sırsında orman parseli olarak tespit görmesi nedeniyle, kadastro tespitinin iptali talebinde bulunma zorunluluğu doğmuştur.

DELİLLER                             Keşif, bilirkişi incelemesi, tanık ve sair yasal delillerin tümü.

HUKUKİ NEDENLER        :     İlgili mevzuat.

SONUÇ VE İSTEM          :  Yukarıda kısaca açıklanan ve re’sen tespit edilecek nedenlerle, İzmir İli, ….lçesi, …..Köyü, ……Mevkii, Ada, 89 Parsel sayılı taşınmazın orman parseli olarak yapılan kadastro tespitinin iptali ile tüm mirasçılar adına hisseleri oranında tesciline, yargılama harç ve masraflarının davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim. …/…/…

Davacı
Adı ve Soyadı
İmza

Kadastro Tespitine İtiraz ve Kadastro Öncesi Hak Durumu Nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Davası

Delil Hukuk Bürosu

Makale İçeriği:

  1. Kadastro Ne Demektir?

  2. Kadastro Tespitinin Hatalı Olarak Gerçekleştirilmesi Halinde Yapılması Gerekenler

  3. Kadastro Çalışmalarının İlanı ve Süreler

  4. Kadastro Tespitine İtiraz Davası

  5. Kadastro Tespitine İtiraz Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme

  6. Tapu İptali ve Tescil Davası Ne Demektir?

  7. Kadastro Öncesi Hak Durumuna Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davası

  8. Kadastro Öncesi Hakka Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davasında İspat

  9. Kadastro Öncesi Hak Sebebiyle Tapu İptali ve Tescil Davasında Olası Ek Talepler

  10. Kadastro Öncesi Hakka Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davasında Dava Açma Süresi

  11. Kadastro Öncesi Hakka Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme

  12. Kadastro Öncesi Hakka Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davasına İlişkin Yargıtay Kararları

Kadastro Ne Demektir?

Kadastro, taşınmaz malların sınırlarının arazi ve harita üzerinde belirtilmesi suretiyle bu taşınmaz malların hukuki statülerinin belirlenmesi işlemidir. Medeni hukuk ve daha spesifik olarak eşya hukuku ve gayrimenkul hukukuna ilişkin olarak oldukça teknik bir işlem olan kadastro çalışmaları, kanunda yer alan usul ve esaslara uygun bir şekilde gerçekleştirilmelidir.

Kadastro çalışmaları, yüzyıllar içerisinde gelişim gösteren liberal ekonominin ve Anayasamız ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde yer alan mülkiyet hakkının doğal bir sonucu olarak ortaya çıkan, devletin tapu sicilini doğru tutma sorumluluğunun bir parçasıdır. Devlet, kadastro çalışmalarını hukuka ve gerçek hak durumuna uygun yürütmekle, tapu sicilinin doğru tutulmasını ve sicilde bulunmayan taşınmazların sicile eklenmesini sağlamak suretiyle, mülkiyet hakkı sahiplerinin hak ihlallerine uğramasının önüne geçilmesini ve tapu sicilindeki kayıtlara iyiniyetle güvenerek hak iktisabında bulunacak olan üçüncü kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlamaktadır. Tabii bunun yanında kadastro çalışmaları daha birçok hukuki menfaati de yakından ilgilendirmekte olan, oldukça önemli bir hukuki müessesedir.

Ancak kimi zaman hatalı olarak gerçekleştirilen kadastro çalışmaları sonucunda vatandaşların hak ihlaline uğraması durumu da söz konusu olabilmektedir. Bu makalemizde hatalı kadastro tespitleri sonucunda menfaatleri zarara uğrayan vatandaşlarımızın izleyebileceği hukuki yollara değineceğiz. Ancak yine de bu tip hatalı kadastro tespitleri sonucunda hak kaybı yaşayan veya yaşama ihtimali altında bulunan tüm vatandaşlarımıza, alanında uzman bir gayrimenkul avukatı ile görüşüp hukuki danışma ve dava temsil desteği temin etmelerini tavsiye etmekteyiz.

Kadastro Tespitinin Hatalı Olarak Gerçekleştirilmesi Halinde Yapılması Gerekenler

Kadastro tespitleri, birçok nedene dayalı olarak hatalı bir şekilde gerçekleştirilebilmektedir. Uygulamada en sık karşılaşılan sebepler: Kadastro çalışmalarına tabii tutulan taşınmazın malikinin vefat etmiş olması ve mirasçıların henüz intikal vb. işlemleri gerçekleştirmemiş olması sebebiyle kadastrodan haberdar olmamaları, kadastro çalışmaları esnasında malik veya maliklerin yurtdışında bulunuyor olması, kötüniyetli kimselerce ilgili makamlara yanlış bilgiler aktarılması, taşınmaz malikinin taşınmazın bulunduğu köyden veya şehirden ayrılmış, göç etmiş vs. olması sebepleriyle çalışmalardan haberdar olamamış olması şeklinde sayılabilir.

Kanunda ilgili mevzuat hükümlerinde, söz konusu kadastro çalışmalarının hukuka aykırı sonuçlar doğurması halinde hak sahiplerinin izleyebileceği hukuki süreçler düzenlenmiştir. Yayınımızın devamında bu hukuki süreçlere, başvuru sürelerine, hak düşürücü sürelere ve benzeri hususlara genel olarak değineceğiz. Ancak öncelikle kadastro çalışmaları esnasında ve sonrasında izlenilmesi gereken süreci kısaca özetlememiz gerekirse:

  1. Kadastro çalışmaları başlamadan önce, usulüne uygun olarak sayılı Kadastro Kanunu, sayılı Orman Kanunu ve diğer ilgili mevzuata göre ilan edilir. İlgililer bu ilandan haber almakla birlikte kadastro çalışmalarına aktif olarak katılmalı ve taşınmazların kendilerine ait olduğunu tutanağa vakitlice geçirmelidir.

  2. Kadastro çalışmaları sonucunda elde edilen veriler, yetkili makamlarca askıya çıkarılır. Mevzuubahis etmiş olduğumuz çalışmalara, ilanlardan haberdar olunmaması vb. herhangi bir sebep ile gerektiği gibi katılım gösterilememiş olması halinde, kadastro tespitine itiraz yolu ile kadastro mahkemesine başvurulmalıdır.

  3. İlan süresi(bazı istisnai durumlar hariç olmak üzere 30 gün) içerisinde itiraz yoluna başvurulup kadastro mahkemesinde dava açılmayan kararlara ilişkin düzenlenen tutanaklar ve haritalar kesinleşir. Bu aşamadan sonra artık itiraz yoluna başvurulamaz, yapılan başvurular reddedilir.

  4. Kesinleşmiş olan kadastro tespitlerine ilişkin olarak tapu iptali ve tescil davası açılması gerekmektedir. Bu sebeple açılacak olan tapu iptali ve tescil davalarında 10 yıllık hak düşürücü süre öngörülmüştür.

Kadastro Çalışmalarının İlanı ve Süreler

Kadastro çalışmaları sonucunda elde edilmiş olan tutanaklarına göre yapılan tespitlere dayanarak, askı cetvelleri düzenlenir. Bu askı cetvelleri ve pafta örnekleri, kadastro müdürlüğünde ve ilgili muhtarlığın çalışma yerinde 30 gün süre ile ilan edilir.

Söz konusu kadastro tespitlerine dair itirazı olanlar, bu 30 günlük süre içerisinde kadastro mahkemesinde dava açmak durumundadır. 30 günlük ilan süresinin geçmesi akabinde dava açılmamış olan kadastro tutanaklarına ait sınırlandırma ve tespitler kesinleşir. Bu aşamadan sonra artık itiraz yolu ile kadastro mahkemesine başvuru yolu sona ermektedir. Dolayısıyla hak kaybına uğrayan kişiler tarafından tapu iptali ve tescil davası açılması gerekecektir. Ancak kadastro öncesi hak iddiasına dayanan tapu iptali ve tescil davalarının 10 yıllık hak düşürücü süreye tabii olduğu unutulmamalıdır.

Kadastro Tespitine İtiraz Davası

Kadastro tespitine itiraz, sayılı Kadastro Kanunumuzun ve maddeleri ve sayılı Orman Kanunumuzun maddesi ile diğer ilgili mevzuat hükümlerinde düzenlenmiştir. Buna göre hatalı olarak gerçekleştirildiği düşünülen kadastro tespitlerine istinaden yukarıda bahsetmiş olduğumuz ilan süreleri içerisinde açılabilecek davalardır. Bu davalarda askı ilan süresinden itibaren 30 günlük süre içerisinde kadastro mahkemelerine itiraz edilir. Kadastro tespitine süresi içerisinde itiraz edilmemesi halinde söz konusu tespit işlemleri kesinleşir.

Kadastro Tespitine İtiraz Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme

Kadastro çalışmaları sonucunda askıya çıkarılıp ilan edilen tespitlere ilişkin olarak açılacak olan itiraz davalarında görevli mahkeme kadastro mahkemesidir, yetkili mahkeme ise taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir.

Tapu İptali ve Tescil Davası Ne Demektir?

Tapu iptali ve tescil davası, bir taşınmaza ilişkin olarak tapuda yer alan kayıtların, fiili hak durumuna uygun olmadığı hallerde açılan ve gerçek hak sahibinin, söz konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile kendi adına tescilini talep ettiği bir dava türüdür.

Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, kanunda gösterilen bazı istisnai durumlar haricinde(cebri icra, miras, zamanaşımı vb.) tapu kütüğüne tescil işlemi ile gerçekleştirilmektedir. Ancak bazı durumlarda tapu sicilindeki tescilin gerçek hak durumunu göstermeyecek şekilde tutulması da söz konusu olabilir. Tapudaki bu yolsuz tescilin iptali ile taşınmazın gerçek hak sahibi adına tescil edilmesi, tapu iptali ve tescil davası ile gerçekleştirilebilmektedir. Tapu iptali ve tescil davası, bir çok sebeple açılabilmektedir; bunların bazıları:

şeklinde sayılabilir. Bu makalemizde yalnızca kadastro öncesi hakka dayanan tapu iptali ve tescil davalarını işlemekteyiz. Ancak tapu iptali ve tescil davaları hakkında genel olarak bilgi edinmek için, bu hususa ilişkin hazırlamış olduğumuz üst başlığımızı inceleyebilirsiniz: Tapu İptali ve Tescil Davası

Kadastro Öncesi Hak Durumuna Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davası

Kadastro çalışmalarının, taşınmaz mallara ilişkin olarak gerçek hak sahipliği durumunun tespitine ilişkin olarak gerçekleştirilen teknik işlemler olduğundan bahsetmiştik. Ayrıca kadastro tespitlerine ilişkin askı ilan süreleri içerisinde yetkili Kadastro Mahkemesi nezdinde kadastro tespitine itiraz davası açılabileceğini, ilan süresi içerisinde bu davanın açılmaması halinde söz konusu kadastro tespitlerinin kesinleşeceğini ifade etmiştik. Bu kesinleşme ile birlikte üzerinden kadastro geçmiş olan taşınmazlar, tespit edilen kişiler adına tapuda tescil ettirilir. Ancak gerçek hak sahipleri, artık kadastro tespitine itiraz davası açamayacak olsalar dahi, usul ve esasa uygun olarak öncesi hakka dayanan tapu iptali ve tescil davası açabilirler.

Kadastro öncesi hakka dayanan tapu iptali ve tescil davası: tapusuz bir taşınmazı malik sıfatıyla kullanmakta olan kişi veya kişilere ait olan taşınmazın, hatalı olarak gerçekleştirilmiş olan kadastro tespiti nedeniyle aslında malik olmayan kişiler adına tescil edilmesi halinde söz konusu olur. Bu halde, gerçek hak malikleri kadastro öncesinde sahip oldukları hakları ileri sürerek tapudaki gerçek hak durumunu göstermeyen tescil işleminin iptalini ve taşınmazın kendi adlarına tescilini talep edebilirler.

Kadastro Öncesi Hakka Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davasında İspat

Kadastro öncesi hakka dayalı tapu iptali ve tescil davasının tarafları, somut olayın gereklerine göre ileri sürmüş oldukları beyanlarını birçok farklı şekilde delillendirebilirler. Bu delillerin bir kısmına örnek vermemiz gerekirse: tapu ve kadastro kayıtları, kadastro tespit çalışmalarına ilişkin raporlar ve her türlü çalışma evrakı, taşınmaza ilişkin havadan çekilmiş olan fotoğraflar, fotoplan, fotometrik ve fotogrametrik paftalar, tanık beyanları, keşif, bilirkişi raporu, uzman görüşü, Belediye ve diğer ilgili idari kurum ve kuruluşlar nezdinde bulunan kayıtlar vb. birçok delil kullanılabilmektedir. Ancak daha önce de ifade etmiş olduğumuz gibi ispat vasıtaları her somut olay özelinde ayrı ayrı değerlendirilmelidir.

Bu nedenle, oldukça teknik bir konu olan kadastro çalışmaları ve kadastro öncesi hakka dayalı olarak açılacak olan tapu iptali ve tescil davalarına istinaden mutlaka alanında uzman bir tapu avukatı ile görüşülüp hukuki destek temin edilmesi tavsiyemizi yinelemekteyiz.

Kadastro Öncesi Hak Sebebiyle Tapu İptali ve Tescil Davasında Olası Ek Talepler

Kadastro öncesi hak nedeniyle açılacak olan tapu iptali ve tescil davalarında, yine her somut olayın gereklerine göre değerlendirmeye alınması gerekmekle birlikte ecrimisil(haksız işgal tazminatı), muhdesat aidiyetinin tespiti, muhdesata istinaden tapuya şerh verilmesi, alacak ve tazminat gibi birçok farklı talepte bulunulabilir. Ancak her somut olay kendi iç dinamiği içerisinde değerlendirilmeli ve bu talep konularına ilişkin şartların oluşmuş olup olmadığı hususu incelikle tespit edilmelidir.

Kadastro Öncesi Hakka Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davasında Dava Açma Süresi

Tapu iptali ve tescil davası, taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkını korumayı amaçlayan bir davadır ve mülkiyet hakkının mutlak bir hak olmasından hareketle, muris muvazaası ile vekalet görevinin kötüye kullanılması gibi hallerde zamanaşımı veya hak düşürücü sürelere tabii değildir. Bununla birlikte olağan zamanaşımı nedeniyle taşınmaz mülkiyetinin kazanılması söz konusu olabildiğinden dolayı, genel olarak tapu iptali ve tescil davalarında 10 yıllık zamanaşımının bulunduğu söylenilebilir.

Kadastro öncesi hakka dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davalarında ise, Kadastro Kanunumuz ve Orman Kanunumuzdaki açık hükümler nedeniyle, sınırlandırma ve tespitlerin kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık dava açma süresi öngörülmüştür. Bu süre hak düşürücü süredir ve resen dikkate alınması gerekir.

sayılı Kadastro Kanunumuzun 12/3. Maddesine Göre:"Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz"
sayılı Orman Kanunumuzun 11/1. Maddesinin Son Cümlesine Göre:"Orman kadastro komisyonlarınca düzenlenen tutanak ve haritaların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak Hazine hariç itiraz olunamaz ve dava açılamaz."

Kadastro Öncesi Hakka Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme

Kadastro tespitine itirazın aksine, kadastro öncesi hakka dayanan tapu iptali ve tescil davalarında görevli mahkeme Kadastro Mahkemesi değil, Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise yine dava konusu taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir.

Kadastro Öncesi Hakka Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davasına İlişkin Yargıtay Kararları

  • Kadastro öncesi hakka dayalı tapu iptali ve tescil davasında yargılama usulü,

  • Kadastro öncesi hakka dayalı tapu iptali ve tescil davasında ispat ve ileri sürülebilecek deliller,

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi / E., / K. sayılı kararı"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar, davalılar ve tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü;

- KARAR-

Dava tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir, Kadastro sonucunda, İlçesi, Köyü çalışma alanında bulunan ada , , parsel sayılı taşınmazların toprak tevzii çalışmaları sırasında tapulu yerlerden olduğu gerekçesiyle ve adına tevzi edildiğinden söz edilerek, toprak tevzi çalışmaları esas alınmak suretiyle ölü oldukları tutanakta belirtilmek suretiyle ve adına tespit edilmiş, ardından intikal ve satış işlemleri sonucunda payları gösterilmek suretiyle ve ile müşterekleri adına tapuda kayden intikal ettirilmiş, ada , , parsel sayılı taşınmazların ise toprak tevzii çalışmaları sırasında tapulu yerlerden olduğu gerekçesiyle ve adına tevzi edildiğinden söz edilerek, toprak tevzi çalışmaları esas alınmak suretiyle ölü oldukları tutanakta belirtilerek ve adına tespit edilmiş, ardından intikal ve satış işlemleri sonucunda payları gösterilmek suretiyle ve ile müşterekleri adına tapuda kayden intikal ettirilmiştir. Davacı yanlar, çekişmeli taşınmazların toprak tevzi çalışmaları sırasında lehlerine tespit yapılanlardan tarafından diğer malikler ve 'dan satın alındığı akabinde, tarafından davacılara satıldığı, o tarihten bu yana zilyetliğin davacı yanlarda olduğu; ancak kadastro çalışmaları esnasında hatalı biçimde taşınmazların toprak tevzi kayıtları esas alınmak suretiyle davalı yanlar adına tespit ve tescil edildiğini belirterek, dava konusu olan köyü , , , , ve parsellerin tapu kayıtlarının iptali ile davacılar adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalılar, davaya konu taşınmazların yasal yollarla edinildiği, kadastro çalışmaları ve tapulama işlemleri sırasında davacı tarafça herhangi bir itiraz veya talepte bulunulmadığı, çekişmeli taşınmazların toplamda metrekarelik geniş bir araziyi kapsadığı ve kadastro çalışmaları sırasında yerel bilirkişilerce yer ve sınır gösterilmek sureti ile hak tespiti yapıldığı; bu gerçek karşısında taşınmazların yanılgı sonucunda davalıların miras bırakanı adına tescil edildiği iddialarının kabulünün mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece dava konusu taşınmazların davacılar tarafından satın alındığı ve tespit gününden evvel mülk edinmeye elverişli şekilde zilyet edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dava konusu taşınmazların kadastro tespiti sırasında, toprak tevzi komisyonunca oluşturulan kayıtlar dayanak gösterilmiştir. Davacı, satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanmıştır. Bilindiği üzere; Sayılı Yasa uyarınca bölgede yapılan Toprak Tevzi çalışmaları sırasında komisyon tarafından mahallinde yapılan tahkikat neticesinde, tevzi kapsamında kalan taşınmazların hangi dayanakla kim adına tevzi edildiği kayıt altına alınır, bu çalışmalar sırasında komisyona tapu kaydı yahut vergi kaydı ibraz edenler lehine belirtmelik tutanağına bu yönde kayıt geçirilir ve taşınmaz tapu kaydı yahut vergi kaydı sunan lehine tevzi edilir.

Somut olaya gelince, dava konusu taşınmazlar, kadastro sırasında, toprak tevzi komisyonu tarafından yapılan çalışmalar esas alınmak suretiyle tespit edilmiştir. Şu halde kadastro komisyonu taşınmazlar hakkında toprak tevzi çalışmaları sırasında tutulan kayıtlar ile bağlantı kurmak suretiyle tespitte bulunmuş, bu anlamda toprak tevzi komisyonu tarafından hazırlanan haritalardan ve belirtmeliğin dayanağı kayıtlardan istifade etmiştir. Dava konusu taşınmazların , , , , ve numaralı tevzi parsellerine isabet ettiği dosya kapsamıyla sabit olup, kayıtlar incelendiğinde, toprak tevzi komisyonu tarafından bu taşınmazların tapu kaydına dayalı olarak tespit edildiği anlaşılmaktadır. Şu halde dava konusu taşınmazların öncesi itibariyle tapulu yerlerden olduğu belirtildiği halde, mahkemece tevzi çalışmalarına esas belirtmelik ve tablendikatif kayıtları eksiksiz biçimde getirtilmek suretiyle, taşınmazların hangi tapu kaydına dayalı olarak tespit edildiği belirlenmemiş, toprak tevzi çalışmalarına esas alınan tapu kaydı tesisinden itibaren tüm tedavülleri ile birlikte getirtilip mahallinde yöntemince uygulanmamış, taşınmazların tapu kayıtları ile bağlantısı ortaya konulmadan, zilyetlik hükümlerine göre araştırma yapılmıştır, böylesine eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak karar verilemez.

Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşılabilmesi için Mahkemece öncelikle çekişmeli taşınmazlara isabet ettiği keşfen belirlenen tevzi parsellerinin dayanağı olan belirtmelik ve tablendikatif kayıtlarının okunaklı ve onaylı örneği ile belirtmelik tutanağında çekişmeli taşınmazlara uygulandığı belirtilen tapu kayıtları tespit edilip, tesisinden itibaren tüm tedavülleri ile birlikte, varsa haritaları ve bu tapu kayıtlarının kadastro çalışmaları sırasında revizyon görüp görmedikleri araştırılarak revizyon görmüşlerse revizyon gördükleri taşınmazların kadastro tutanaklarının onaylı örnekleri ile çekişmeli taşınmazları dıştan çevreleyen komşu parsellerin kadastro tutanak suretleriyle dayanağı olan belgeler eksiksiz biçimde titizlikle araştırılarak dosya arasına getirtilmeli, bundan sonra mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, ve teknik bilirkişinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalıdır. ve devamı maddelerinde sözü edilen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle mülk edinme koşullarının davacı lehine gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davalı yanların değinilen yönden yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06/10/ tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

  • Kadastro öncesi nedenlerle tapu iptali ve tescil davası,

  • Kadastro öncesi hak nedeniyle tapu iptali ve tescil davasında ispat, deliller ve yargılama usulü,

1. Hukuk Dairesi / E. , / K."İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVALILAR : V.D. Dava, kadastro öncesi nedenlere dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Davacı Hazine, Çınar İlçesi Kazıktepe Köyünde yapılan kadastro çalışmaları sonucu 29 parsel sayılı taşınmazın eski malik davalı Ocak adına metrekare yüzölçümlü olarak tespit ve tescil edildiğini, Çınar Asliye Hukuk Mahkemesinin / seafoodplus.info K. Sayılı kararı ile tezyidi dönüm davası açılarak yüzölçümünün metrekareden metrekareye çıkarılıp bu kararın icrası ile hükmen tarih 70 nolu tapuya bağlandığını, yılında köye kadastro gelmesi sonucu en son hükmen oluşan tapu kaydına dayanılarak tespit yapıldığını yapılan bu tespitin hatalı olduğunu, tapu kaydında okunan sınırların değişebilir ve genişletilmeye elverişli sınırlar olduğunu ileri sürerek taşınmazın dönümü artırılmadan önceki yüzölçümü ile davalılar adlarına tescilini ve dönüm fazlasının tapu kaydının iptali ile Hazine adına tapuya tescilini istemiştir.

Daha sonra davacı Hazine yargılama sırasında; tarihinde çekişmeli taşınmazın satış suretiyle malikinin el değiştirdiğini HUMK’un maddesi uyarınca davalarını tapu iptal ve tescil davasından tazminat davasına dönüştürdüklerini fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile , TL tazminatın devir tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini istemiştir.

Davalı Ocak ve , davacı kurumun iddialarının asılsız olduğunu taşınmazın tapulamasının yılında yapılıp aynı yıl kesinleştiğini belirterek açılan davanın hak düşürücü süre nedeni ile reddine karar verilmesini savunmuşlardır.

Mahkemece taşınmaza uygulanan tapu kaydının sabit sınırlı olduğu gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar Yargıtay 1. Hukuk Dairesince “yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli bulunmadığı belirtilerek yerel bilirkişiler eşliğinde mahallinde keşif yapılarak dava dışı kişiler tarafından açılan / Esas sayılı dava dosyası ve krokisi ile çekişmeli taşınmaza komşu olan 30 ve 33 parsel sayılı taşınmazlara ait kadastro tutanakları ve dayanağı belgelerin uygulanıp değerlendirilmesi, davalıların dayandığı tapu kaydının okuduğu “köy” sınırının değişebilir nitelikte bulunması nedeniyle kayda sabit sınırlarla bağlantısı kesilmeyecek şekilde miktarıyla geçerli olacak şekilde kapsam tayin edilmesi, miktar fazlası için zilyetlikle iktisap koşullarının davalılar yararına gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması, bundan sonra hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gereğine değinilerek “ bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda çekişmeli taşınmazın özel mülkiyete konu tarım arazisi niteliği taşıdığı, uygulanan kayıtlar bakımından sabit sınırlı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı Hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği görüşüldü.

Dosyadaki kayıt ve belgelerden dava konusu taşınmaza uygulanan tapu kaydının Çınar Asliye Hukuk Mahkemesinin tarih 12/12 nolu ilamı ile tapu kaydının hudutları hatalı ve cihatsız olduğu belirtilerek sütunu mahsusunda düzeltilerek tashihen tescil yapıldığı ve Çınar Asliye Hukuk Mahkemesinin tarih /57 Esas /55 Karar sayılı ilamı ile tapu kaydında miktar ve mevki yazmadığı sebeple miktarının yeniden tespit edilip mevkii ismi konulduğu anlaşılmıştır.

Yine dosyadaki tapu kayıtları incelendiğinde davalı tarafın dayanak hükmen oluşun tapu kaydının geldilerinin sırasıyla Ocak tarih 28 nolu metrekare yüz ölçümlü tapu kaydı, Kasım tarih 7 nolu tapu kaydı ve Ekim tarih nolu metrekare yüzölçümlü tapu kaydı, Ocak tarih 28 nolu tapu kaydı, Eylül tarih nolu tapu kaydı olduğu, tespitin yüzölçümü düzeltim davası sonucu oluşturulan tarih 70 nolu tapu kaydına istinaden yılında yapıldığı, tespitin yılında itiraz olmaksızın Ocak adına kesinleştiği dava tarihinden önce tarihinde tapuda kayden payları oranında , , , ve intikal ettirildiği anlaşılmıştır.

Mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde gerekleri yerine getirilmemiştir. Bozma ilamına uyulmakla taraflar yararına usuli kazanılmış hak oluşur. Bu hakkın zedelenmemesi için bozma ilamının gereklerinin tam ve eksiksiz olarak yerine getirilmesi gerekir.

Mahkemece, Çınar Asliye Hukuk Mahkemesi'nin tarih /10 Esas ve / Karar sayılı ilam ile davalı tarafın tapusunun miktarı metrekareden metrekareye çıkartıldığı bu miktarın taşınmazın hudutlarının sabit sınırlı olması nedeniyle geçerli olduğu gerekçesi ile yazılı şekilde karar verilmiştir.

Ne var ki, hükmüne uyulan bozma ilamında değinildiği üzere, tapu kaydının okuduğu “köy” sınırının değişebilir, gayri sabit sınır olduğu bu sebeple tapu kaydının miktarı ile geçerli olacağı belirtilmiş olmasına rağmen hükme esas alınan fen bilirkişi raporunda tapu kaydının üç sınırında okunan yolların birbirleri ile bağlantıları kesilmeksizin nizalı parselin tümünü çevrelediği ve kadim yol oldukları, tapu kaydının batı sınırında okunan “köy” sınırının güneybatıda mevcut bulunan Kazıktepe Köyünü ifade ettiği belirtilerek tapu kaydının sabit sınırlı olduğu belirtilmiştir.

Mahkemece Çınar Asliye Hukuk Mahkemesinin tarih 12/12 ve tarih 57/55 sayılı dava dosyaları getirtilip dosya içerisine alınmadığı gibi sınırların düzeltilmemiş ilk hali keşifte uygulanmamıştır. Dosyada beyanlarına başvurulan mahalli bilirkişiler kadastroda sırasında uygulanan tapu kaydının sınırlarının dava konusu edilen taşınmaza uyduğunu, dosyada alınan fen bilirkişisi de komşu taşınmaz kayıtlarının tespite esas tapu kaydındaki sınırları okuduğu belirtilmiş ise de komşu yenice köyü arazilerinden nolu parselin güney hududu üç köprü tariki okuduğu halde tapu kaydında bu yön, kuzey hududu “yol çatı” okumaktadır. Yine yenice köyü arazilerinden komşu 44 ve nolu parselin dayanak kayıtları batı hududu Çayırlık ve Tarlaları okuduğu halde tespite esas tapu kaydında bu yön, doğu hududu “davudi caddesi” okuduğundan varılan tespit doğru değildir.

Ayrıca mahkemece yüz ölçüm tespiti ve artırılması davası ile sınır düzeltim davalarında Hazine taraf olmadığından bu hükümlerin Hazineyi bağlamayacağı hususu değerlendirilmemiştir.

Bu nedenle de sağlıklı bir yargıya ulaşmak için öncelikle tespite esas tapu kaydının oluşumuna esas yukarıda dosya numaraları belirtilen dava dosyalarının aslı ya da tapudan kesinleşmiş mahkeme ilamları ile varsa eki krokiler istenmeli ve tespit tarihinden geriye doğru yıl öncesine ait üç ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğraflarının dosya arasına getirtilerek dosya ikmal edilmelidir.

Bundan sonra mahallinde, yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları ile 3 kişilik ziraat mühendisleri kurulu ile jeodezi veya fotogrametri uzmanı harita mühendisinden oluşacak bilirkişi heyeti aracılığıyla yeniden keşif yapılmalıdır.

Belirtilen tarihlerde çekilmiş hava fotoğrafları stereoskop aletiyle incelenmeli, temin edilebilen en eski tarihli uydu fotoğrafları değerlendirilmeli, çekişmeli taşınmazın önceki ve şimdiki niteliğinin, sınırlarında değişiklik olup olmadığının belirlenmesine çalışılmalı, anılan tapu kaydı tesisinden itibaren tüm tedavülleriyle birlikte okunup sınırlarının bilirkişilerce zeminde tek tek gösterilmesi istenilmeli; bilirkişilerin gösteremediği sınırlar için taraflara tanık dinletme imkanı sağlanmalı, bu hudutların denetime elverişli şekilde belirlenmesine çalışılmalı, mahalli bilirkişi ve tanık sözleri arasında doğabilecek çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılmak sureti ile giderilmelidir.

Fen bilirkişisine kayıt uygulamasını denetlemeye olanak verir ve bilirkişi ve tanıkların gösterdiği sınırların işaretlendiği harita düzenlettirilmeli, tanık ve yerel bilirkişi ifadeleri de bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanan söz konusu bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, taşınmazın kadastro paftasındaki konumu bilgisayar programı aracılığıyla uydu ve hava fotoğraflarına aktarılmalı, 3 kişilik ziraatçi bilirkişi kurulu vasıtasıyla taşınmazın öncesi belirlenmeli ve zirai faaliyete konu olup olmadığı ve zilyetliğin hangi tasarruflar ile sürdürüldüğü özellikle irdelenmelidir.

Davalı tarafın dayanak tapu kaydının “köy” sınırı nedeni ile gayri sabit ve değişebilir sınırlı olduğu ve dolayısıyla miktarı itibarı ile geçerli olduğu göz önünde bulundurulmalı, tapu kaydına sabit sınırlarla bağlantısı kesilmeyecek şekilde miktarıyla geçerli kapsam tayin edilmesi fazlası için zilyetlikle kazanım koşullarının davalılar yararına gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması ve bundan sonra iddia ve savunma çerçevesinde toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek karar verilmelidir.

Mahkemece, bu yönler göz ardı edilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/09/ tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

  • Kadastro tespitine itiraz,

  • Kadastro tespitine itiraz davasında ispat, deliller ve yargılama süreci,

Yargıtay (Kapatılan) Hukuk Dairesi / E., / K. sayılı kararı"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : KADASTRO TESPİTİNE İTİRAZ Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:

Kadastro sırasında, İli İlçesi Köyünde bulunan, ada 1 parsel sayılı ,13 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz Devlet Ormanı niteliğinde tespit edilmiş, gerçek kişiler ve Orman İdaresinin itirazı üzerine komisyonun tarihli tutanağıyla itirazlar kısmen kabul kısmen reddedilerek, ada 1 parsel sayılı taşınmaz ,07 metrekare yüzölçümünde orman vasfı ile Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı İdaresi ayrı ayrı açtığı davalarda, dilekçesinde sınırlarını bildirdiği taşınmazların öncesi ve fiili durumlarının orman olduğu halde orman sınırları dışında bırakıldığını öne sürerek orman vasfında hazine adına tescillerini talep etmiştir. Davaya konu taşınmazlar hakkında; tarla niteliğiyle ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8 ve 9; ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11; ada 29 parsel; mera niteliğiyle sınırlandırılan ada 1 parsel; ahşap ev ve bahçesi niteliğiyle ada 1, ada 1, 2, 3 parsel; ahşap ev ve bahçesi niteliğiyle ada 1 ve ada 1 parsel sayısı ile malik hanesi ve yüzölçümü açık bırakılarak düzenlenen kadastro tutanakları mahkemeye aktarılmıştır. Hazine vekili tarihli dilekçesiyle ada 1, ada 1, ada 1, 2, 3; ada 29 parsel sayılı taşınmazların Hazine adına tescili talebiyle davaya katılmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabul, kısmen reddine; dava konusu ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9 parsel, ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11 parsel, ada 1 parsel, ada 1 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespitlerinin iptali ile ayrı ayrı orman vasfıyla Hazine adına tespit ve tesciline, ada 29 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağındaki niteliği ile mirasçıları; ada 1 parsel sayılı taşınmazın mirasçıları; ada 1 parsel sayılı taşınmazın ; ada 1 parsel sayılı taşınmazın ; ada 2 parsel sayılı taşınmazın Şaban Güney mirasçıları; ada 3 parsel sayılı taşınmazın adına tespit ve tesciline; ada 1 parsel sayılı taşınmazın Devlet Ormanı vasfıyla Hazine adına tespit ve tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı İdaresi, davalılardan Hazine ve ada 1 parsele yönelik olarak davalı tarafından temyiz edilmiştir.

2) Davaya konu ada 29 parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz itirazlarına gelince; yöntemine uygun şekilde yapılan orman araştırması sonucunda taşınmazın öncesinin ve fiili durumunun orman olmadığı belirlendiğine göre orman idaresinin temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir. Hazinenin temyiz itirazları bakımından yapılan incelemede; ziraat bilirkişi raporunda taşınmazın yıldır işlenmediği belirtildiği halde eski tarihli hava fotoğrafları incelenerek süre yönünden zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesi gerekirken yetersiz araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.

Hal böyle olunca; mahkemece, kadastro tespitinden önceye ait memleket haritaları ve hava fotoğraflarının tamamı ile varsa amenajman planı ve komşu parsellere ait kadastro tutanakları, tutanaklar kesinleşmiş ise tapu kayıt örnekleri ve tapu kayıtları mahkeme kararı sonucu oluşmuş ise mahkeme karar örnekleri ilgili yerlerden getirtilip, yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan aynı köyde ve komşu köylerde ikamet eden şahıslar arasından seçilecek ayrı ayrı 3’er kişilik yerel bilirkişi kurulu ve taraf tanıkları ile önceki bilirkişiler dışında halen Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman mühendisleri arasından seçilecek orman mühendisi bilirkişi, ziraat mühendisi bilirkişi, bir fen elemanı ve bir jeodezi ve fotogrametri mühendisi aracılığıyla yeniden keşif yapılmalıdır. Keşifte getirtilen belgeler çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hakim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen, jeodezi ve fotogrametri ile uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) hava fotoğrafları ve memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, (

maddesi uyarınca, adına tescil kararı verilecek kişi ya da kişiler ile diğer mirasçılar ve onların miras bırakanları adına aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tesbit ya da tescil edilip edilmediği tapu müdürlüğü ve ilgili kadastro müdürlüğü ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, aynı Kanunun tarihli ve sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır. Mahkemece bu hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup,

Yukarıda açıklanan nedenlerle ada 29 parsel sayılı taşınmaza yönelik Orman İdaresi'nin temyiz itirazlarının reddine; müdahil Hazinenin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davalı 'ya iadesine, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, gününde oybirliğiyle karar verildi.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir