faiz artarsa enflasyon / MAHFİ EĞİLMEZ: FAİZİ DÜŞÜRÜRSEK Mİ ENFLASYON DÜŞER YÜKSELTİRSEK Mİ? | Büro Emekçileri Sendikası

Faiz Artarsa Enflasyon

faiz artarsa enflasyon

Enflasyon faiz indirimleriyle nasıl artıyor?

  • Prof. Dr. Selva Demiralp
  • Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi
market

Kaynak, Getty Images

yılını yüzde 36'ya erişen bir enflasyon ile kapattık. Bu rakam, örtük enflasyon hedeflemesine geçtiğimiz 'den bu yana gördüğümüz en yüksek rakam.

Bu durum, sonrası dezenflasyon döneminde ödediğimiz ağır bedelin sil baştan yeniden ödenmek zorunda kalınması anlamına geliyor. Çünkü enflasyon derinleştikçe hem toplumda yarattığı tahribat artarken hem de düşürebilmek için ödenecek bedel artıyor.

Bir doktor çok ilerlemiş bir vaka ile karşılaşsın. Erken aşamalarda teşhis koymuş olsa belki ayakta tedavi edilebilecekken, bugün hastayı yoğun bakıma alması gerekiyor. Hala tedavisi mümkün, çünkü çok bilinen ve ilacı olan bir hastalık. Ancak hastanın alternatif tıp tercihi tedaviyi geciktiriyor. Tedavi geciktikçe hastalık ilerlediğinden, uygulanacak dozun yan etkileri de büyüyor.

Enflasyon rakamı bende böyle bir his uyandırıyor.

sonrası dönemde enflasyonun giderek dikleşen yukarı yönlü bir trend izlediğini görüyoruz. Bu trend, Merkez Bankası üzerinde faiz indirimi konusundaki siyasi söylemlerin artışına paralel bir trend. Bu neden önemli? Çünkü siyasi baskılarla hareket eden bir Merkez Bankası faiz indirimlerinde acele ediyor. Vaktinden önce gelen faiz indirimleri ise enflasyonu besliyor.

Eylül sonrası dönemde politika faizi 5 puan indirilirken, enflasyonun 16 puan arttığına şahit olduk.

Normalde politika faizinin enflasyona etkileri zamana yayıldığı için çıplak gözle aradaki negatif ilişki bu kadar net görülemez. Araya başka gelişmeler girer. Ancak ekonomik dengeler çok bozulduğunda geçişkenlik de arttığından hızlı çekimle sürecin sonuçlarını da gözlemlemiş olduk.

Hükümet faiz indirimlerinin er geç enflasyonu da düşüreceğini savunuyor. Ancak iktisat yazını öyle demiyor. Faiz indirimlerinin enflasyonu tetikleyeceği çıkarımı iktisatta geçerliliği sorgulanan ve kamplaşma oluşturmuş bir sonuç değil. Bilakis, etkinliği yıllarca araştırılmış, uluslararası veri ile desteklenmiş farklı aktarım kanalları ile sağlaması yapılmış bir sonuç.

Biraz teknik olmakla birlikte derslerde öğrencilerimize anlattığımız bu kanalları kısaca özetlemekte fayda olabilir. Çünkü bu kanallar iktisattaki "Faiz düşerse enflasyon yükselir" öğretisinin altını dolduran, tüm dünya Merkez Bankalarının kararlarına zemin oluşturan kanallardır.

Arz kanalı

Faiz indirimleri yerli para biriminin değer kaybetmesine neden olur. Üretim yapısı ithal ara malına dayalı olan ülkelerde bu durum ithal ara mallarının fiyatını artırdığı için üretim maliyetlerini artırarak enflasyonu tetikler.

Yeni Ekonomik Model'de ifade edilen "rekabetçi kur" söylemi ile ithal ara mallarının fiyatının artması, bu şekilde eskiden ithal edilen bu malların içeride üretilmesi teşvik edilmek isteniyor. Üretim yapısında gerçekleşecek bu dönüşüm sonucunda enflasyonist etki yaratan "arz kanalının" ortadan kalkması hedefleniyor. Ancak:

  • Üretim yapısında değişiklik için para politikası değil maliye politikası kullanılması gerekir
  • Arz kanalı sadece üretim yapısından değil yerlilerin döviz talebinden de besleniyor. İçeride enflasyon arttıkça ve enflasyon altında reel getiri devam ettikçe TL'ye güven nasıl sağlanır? Bu kanal nasıl durdurulabilir?
  • Arz kanalı tamamen ortadan kaldırılsa bile aşağıda özetlediğim talep kanalarının etkileri ve yapışkanlık etkisi nasıl bertaraf edilebilir?

Faiz indiriminin enflasyon yaratacağını gösteren beş talep kanalı:

  • Faiz kanalı: Faiz indirimi borçlanma maliyetini düşürür. Daha fazla kredi, yatırım ve hane halkı harcamalarını artırır. Bu şekilde toplam talep artar.
  • Net ihracat kanalı: Faiz indirimi yerli para birimini değersiz kılar. İhracat artar, ithalat azalır. Bu şekilde toplam talep artar.
  • Kredi kanalı: Faiz indirimi sırasında Merkez Bankası piyasadaki likiditeyi artırır. Bu likidite banka mevduatlarını ve buradan da banka kredilerini artırır. Kredi arzındaki artış yatırım ve tüketim harcamalarını artırır.
  • Nakit akım kanalı: Faiz indirimi piyasadaki ve firmaların elindeki likiditeyi artıracağı için kredi arzı artar. Bu durum yatırım ve tüketimi artırır.
  • Beklenmeyen fiyat kanalı: Faiz indirimi sonrasında fiyatlarda beklenti üzerinde bir artış olursa firmaların borcu reel olarak azalmış olur. Net varlıktaki bu artış kredi arzını artırır.

Bu beş kanalın ortak noktası şu: Faiz indirimi sonucunda artan talep, potansiyel üretim artışından hızlı olduğu sürece enflasyonist baskılar beslenir (Bu kanallara ilave olarak hisse senedi fiyatları üzerinden çalışan dört kanaldan burada bahsetmedim). Potansiyel üretim kapasitesindeki artış ise para politikası ile değil rekabetçilik, inovasyon ve verimliliğe dayalı maliye politikası adımları ile şekillenir.

yılında gerçekleşen yüzde 36'lık enflasyon oranı hem arz kanalından, hem de pozitif çıktı açığının beslediği talep kanallarından geldi.

Neden düşük faiz isteniyor?

Dünya genelinde, özellikle seçim öncesi dönemlerde düşük faizle büyümeyi desteklemek hükümetlere cazip gelir. Çünkü büyümenin sonuçları kısa vadede alınabilirken düşük faizin enflasyonist etkilerini görmek zaman alır.

Özellikle enflasyonun çok yüksek olmadığı ve düşük faiz politikasının dozunun da çok abartılmadığı durumlarda seçim sonrası dönemde yaşanacak bir iki puanlık enflasyon artışının bedeli çok da yüksek görülmeyebilir.

Bununla beraber, düşük faiz politikasının dozu arttıkça enflasyonist etkilerin fiyatlara yansıma süreci de hızlanır. Enflasyon, talebi geriye çekerek büyüme yolunda elde edilmesi arzulanan kazanımları geri alır. Gerek üretici gerekse tüketici üzerinde oluşan ağır maliyet, bu politikanın seçim öncesi dönemde yaratması beklenen kazançların sorgulanmasına sebep olur.

Yüksek enflasyon seçmeni küstürüyor

Enflasyon arttıkça hem daha hızlı hayatımıza giriyor hem de hissedilmesi daha kolay oluyor.

İşte bu nedenle ABD'de enflasyonun yüzde 7'lere çıkması iktidardaki Demokrat Parti'yi endişelendiriyor. Demokrat Parti, enflasyondaki artışın ve getirdiği hayat pahalılığının faturasının ABD Başkanı Joe Biden'a çıkmasından ve Biden'ın yeniden seçilme şansını yok etmesinden korkuyor. Bu nedenle de, bizdekinin tersine, enflasyonun düşmesi için Amerikan Merkez Bankası'na (Fed) faiz artırımlarına gitmesi çağrısı yapılıyor.

Son anketler bizde de benzer endişeleri dile getiriyor. Metropoll'ün Aralık anketinde hissedilen enflasyonun yüzde ve üzeri olduğunu söyleyen seçmenin muhalefet partilerine oy verme eğiliminde olduğunu görüyoruz.

Üreticiye maliyet

Enflasyondaki artış üreticinin talepteki artışı doğru değerlendirememesine sebep olur. Enflasyonist bir ortamda tüm ürünlerin fiyatları artarken kendi sattığınız ürünün fiyatındaki artışın sizin ürününüze özel bir talep artışını yansıtıp yansıtmadığını kestirmekte zorlanırsınız.

son çeyreğindeki yüksek enflasyon ortamında şirketler ileriye yönelik üretim ve yatırım planlaması yapmak yerine "sermayenin enflasyona karşı erimesini önlemek" telaşına kapıldılar. Önlerini göremedikleri için yatırım kararlarını ertelediler. Fiyatlama yapamadılar. Yüksek enflasyonun beklenen yan etkilerinden olan bu durum ciddi üretim ve verimlilik kayıplarına yol açıyor.

Hane halkına maliyet

Bireyler açısından enflasyonun en büyük maliyetini sabit gelirliler ve sınırlı tasarrufunu bankada değerlendirmek isteyenler ödüyor. Türk Lirası tasarruflara enflasyonun altında faiz ödenmesi alım gücünü eritiyor. Sabit gelirli kesimin maaşı enflasyona endekslenmediği sürece reel olarak azalıyor.

Nitekim Pazartesi açıklanan yüzde 36'lık enflasyonunun ardından memur maaşlarında yüzde 28 oranında artış yapıldığı haberi geldi. Eğer artışlar enflasyonun altında kalırsa bu durum reel olarak ücretlilerin 'de daha da fakirleşmesi anlamına gelecek. Buna sene içindeki enflasyonist riskler ve ölçülen enflasyon ile hissedilen enflasyon arasındaki farkı eklersek sabit gelir kesimlerinin mağduriyeti daha da açık ortaya çıkıyor.

Son gelen rakamlarda üretici fiyat endeksinin yüzde 80'e vurmuş olması, ileriki dönemde üretim maliyetlerindeki bu artışın tüketiciye yansımasını kaçınılmaz yapıyor.

Faiz Artırımı Nedir?

Merkez bankaları ülkelerin para politikalarının belirleyicisi konumundadır. Hem ne kadar para basılacağına karar verir hem de bankalara verilen borç paraların faiz miktarlarına karar verirler. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde faiz artırımı dalgalı ekonomiyi daha stabil bir hale getirmek için kullanılır. Faizler yukarı ivmelendiği zaman ekonomide dalgalanmalar durulur bu yüzden de enflasyonun gerilemesi beklentisi olur. Ancak bu durumun başka sonuçları da vardır. Yüksek faizler büyüme hedeflerini de negatif etkileyebilir.

Dolar neden yükselir, neden düşer? Bilgi sahibi olmak için içeriğimize göz atabilirsiniz.

Faiz Neden Artırılır?

Faiz artırımının en büyük nedenlerinden biri de ödemeler dengesinde açık veren ülkelerin dışarıdan sıcak para girişi ile iç piyasalarını rahatlatmaları olarak görülür. Buna ek olarak bir diğer büyük etkisi Türk Lirası’nın değerlenmesidir. Türk Lirası değerlendikçe kur yükselişinden doğan maliyet enflasyonu engellenir. Böylelikle yalnızca maliyet enflasyonu değil talep enflasyonunun da önüne geçilmesi hedeflenir. Ancak faiz artırımlarının pozitif etkilerinin yanı sıra negatif etkileri de mevcuttur.

Güncel banka faiz oranları ile kredi hesaplaması yapmak için kredi sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

Faiz Artırımının Genel Etkileri Nelerdir?

Faiz artırımının yatırımları azaltması en büyük olumsuz taraf olarak düşünülür. Faiz artırımı yapıldığında tüketim azalır ancak tasarruflarda artış beklenir. Böylece kaynaklar artar ve yatırımlar için finansman bulmak daha kolay hale gelir. Tüketimlerde azalma ile beraber enflasyonda azalma görülürken, negatif yönlerden biri ise faizlerin artmasıyla yatırım maliyetinin de artması. Maliyet arttığı için yatırımcılar kredi alımlarına daha mesafeli durabilirler. Ayrıca istihdam da masraflı olarak görülebileceği için düşebilir ve bu bağlamda büyüme oranında paralel bir şekilde azalma beklenir. Görüldüğü gibi faiz artırımının da diğer ekonomik gelişmeler gibi zincirleme reaksiyona neden olan etkileri mevcuttur. Şimdi bunları başlıklar halinde detaylıca inceleyeceğiz.

Faizin Enflasyona Etkisi

Faiz artırımının enflasyonun yükselişini azaltma etkisi beklenir. Faizlerin artırılması ile beraber piyasada talep azalır, harcama eğilimi de azalmaya başlar. Bunun nedeni bankaların TCMB‘den para talep ettiği zaman yüksek faiz uygulamasına neden olması ile bankada daha fazla para kalması için daha yüksek faiz oranlarıyla müşterilerinin mevduat hesabına para yatırmasını sağlaması sayesinde harcama eğilimini kontrol altında tutmayı sağlamaktır. Böylece enflasyonda talep azaltılmış olur. Bu durumla beraber TL’nin değeri yükselir. Değeri düşük olan TL değerlenir ve risksiz faiz için TL tarafında olmak daha avantajlı olarak görülür.

Politika faizi ve mevduat faizi arasındaki farkı öğrenmek için içeriğimizden faydalanabilirsiniz.

Yatırımlara Faizin Etkisi

Faiz artırımının yatırımlara ve dolayısıyla istihdam oranına etkisi ise negatif olarak görülebilir. Çünkü faizlerin artması dezavantajlı geri ödeme tutarları yüzünden yatırımların azalması anlamına gelebileceği için risksiz ve kesin kazandıran faize yatırım yapmak dururken, risk alıp iş yeri açmak yatırımcıya mantıksız gelebilir. Bu vesileyle de iş yerlerinde çalışacak kişi sayısının azalması ya da artmaması durumları görülebilir. Faizlerin düşmesi ise bu bağlamda tam tersi doğrultuda bir etki yaparak piyasadan hazır faizden daha fazla kazanmak ve üretmek isteyen yatırımcıyı yatırım yapmaya teşvik edeceği için işsizlik de azalır.

Ülke Ekonomisinin Büyümesine Faizin Etkisi

Faiz artırımının  yatırımları düşürmesinden dolayı büyüme anlamında da negatif bir tablo oluşabilir. Faiz artırımı bir diğer deyişle sıkı para politikası uygulanması anlamına gelir. Bu yüzden yatırım maliyetleri de artar. Bu da büyük ölçekte yatırımcıların işten vazgeçmelerine neden olabilir.

Güncel mevduat faiz oranları ile hesaplama yapmak için mevduat sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

Faizin Forex ve Borsaya Etkisi

Forex piyasa içinde işlem gören parite çiftleri, bir ülke parasının diğer ülke parasına olan oranı üzerinden ticaret yapmak olduğuna göre bu durumda bir taraftaki para biriminin değer değişimi forex yatırımlarınızı da buna göre etkileyecektir. Faiz oranına yönelik değişimler, para birimleri üzerinde etkili olduğu kadar emtia, borsa endeksi ve hisse senetleri üzerinde de etkili olabileceği konusunu göz önünde bulundurmalı ve ekonomist yorumları ile sektörel araştırma raporlarını takip etmelisiniz.

Enflasyon ile faiz ilişkisi konusunda bazı konuları netleştirelim: (1) Enflasyon yükselmeye başladığında faiz de aynı şekilde yükseltilmeyip beklenirse bir süre sonra enflasyon denetimden çıkabilir. (2) Eğer aradaki fark çok açılmışsa faizi enflasyonun üzerine çıkaracak bir karar alınmadığı sürece ani çözümler elde edilemez. Ne var ki bu kadar sert bir artış da büyüme ve işsizlik sorunları yaratabilir. (3) Ekonominin geleceğine ilişkin beklentiler olumlu değilse faiz artışı tek başına uzun vadeli çözümler getirmez.  

ABD, Avrupa ve Birleşik Krallık, resesyona yol açacağı korkusuyla enflasyondaki artışa göz yumarak faizleri düşük tutmaya bir süre devam ettiler. Oysa başlangıçta enflasyon yükselişe geçtiğinde faizi de o kadar artırsalardı bugün ne faizi o kadar hızlı ve yüksek artırmak zorunda kalırlardı ne de enflasyon bu kadar yükselirdi. Örneğin Birleşik Krallıkta enflasyon Mayıs ayında yüzde 2,1 idi. Aynı tarihte İngiltere Merkez Bankası&#;nın (BOE) faizi 0,10 idi. O tarihte enflasyonda kıpırdanmaya başladığında BOE faizi 0,10&#;dan 0,25&#;e çıkararak artırma sinyali verseydi enflasyon buralara varmazdı. BOE faizi 0,25&#;e çıkarmak için Ocak ayına kadar bekledi. O tarihte enflasyon yüzde 5,5 olmuştu. Benzer gecikmeler ABD ve Avrupa&#;da da söz konusu oldu.

Faizi hem düşük tutup hem de enflasyon arttığında artırmazsanız enflasyonu denetleyemezsiniz. Sonradan faizi yavaş yavaş artırmanın katkısı da hemen gelmez. Çinli bilgelerin dediği gibi: &#;Uçurumun kenarında atın yularını çeksen de fayda etmez.&#; Önemli olan atı uçurumun kenarına getirmemektir. Enflasyonla faiz arasındaki fark, faiz aleyhine açılmışsa faizi hızla yükseltmek de başka sorunlar yaratır. Bu kez büyüme düşer, işsizlik artar. Onun için uçurumun kenarına gelmeden önlemleri almak gerekir.

Türkiye'nin sorunu Birleşik Krallığın sorunundan çok daha büyük görünüyor. Çünkü Türkiye'de enflasyonla faiz arasında, faiz aleyhine, 50 puana yakın  fark var ve enflasyon, baz etkisinin düşüş yönünde yarattığı baskıya karşın, yükselişe geçmiş bulunuyor. Bu durumda faizi, enflasyonun üzerine çıkarsak ekonomi bir anda çöker, çıkarmasak hiper enflasyonla karşılaşabiliriz. Son iki yılda 'faiz sebep enflasyon sonuçtur' tezi çerçevesinde uygulanan yanlış yaklaşımlar, enflasyonu ikinci plana itip, faizi düşük tutarak, insanları paradan kaçarcasına harcamaya, tasarruf etmek yerine ikinci, üçüncü konutları almaya, tüketimi artırmaya yöneltti. Bütün bunlar büyümeyi yüksek tutmakla birlikte enflasyonun kalıcı hale gelmesine yol açtı. Bu durumda ekonomiyi küçülmeye itmeden, işsizliği artırmadan enflasyonu düşürmek için yapılacak şey; hızla yapısal reformları devreye sokarak yavaş yavaş faizi artırmak ve bir süre sonra iyileşen beklentilerle birlikte enflasyonun da düşüşe geçmesini sağlamaktır.  

Faiz, tek başına uzun vadede enflasyonu düşüremez ama tek başına enflasyonu azdırmaya yeter. 


Ekonomik istikrarın iki temel göstergelerinden birisi işsizlik, diğeri de enflasyondur. Her ekonomide bir miktar işsizlik vardır. Bu doğal işsizliktir. Mevsimsel olarak çalışmayanlar, yeni iş aramaya başlayanlar veya bir işi bırakıp başka bir iş arayanlar bir süre işsiz kalır. Bu da doğaldır. Bu yüzden işsizlik hiçbir zaman sıfır olmaz. Birileri iş bulup bu havuzdan çıkarken, başka birileri saydığımız nedenlerle bu havuza düşer. Doğal işsizlik oranı ekonomiden ekonomiye değişir. Gelişmiş ülkelerde bu oran %5 civarında iken, bizdeki en düşük işsizlik %9 civarında oldu.

Enflasyon da aydan aya ve yıldan yıla dalgalanmakla beraber istisnai olarak negatif olur. Büyüyen bir ekonomide pozitif değerlerde seyreder. Sabit bir düzeyi olmamakla beraber, normal oran doğal işsizlik düzeyinde aldığı değerdir. İstihdam kapasitesi zorlandığında enflasyon oranı yükselir. İşsizlik tırmandığında ekonomik faaliyetler yavaşladığından enflasyon düşer.

Enflasyon ve işsizlik arasında normal bir ters ilişkinin bulunduğu bu durumda Merkez bankalarının işlevi bu dengeyi istikrarlı bir şekilde sürdürmektir. Örneğin, düşük faiz dolayısıyla kredi hacminin ve dolayısıyla harcamaların genişlemesi durumunda enflasyon yükseleceğinden, merkez bankası faizi yükselterek ekonomiyi soğutmaya çalışır. Tersine harcamaların azaldığı ve dolayısıyla işsizliğin arttığı dönemlerde enflasyon düşer. Merkez bankası düşen enflasyonu fırsat bilerek faiz oranını düşürür. Bu durumda kredi hacminde ve dolayısıyla harcamalarda genişleme olur ve bir miktar istihdam artışı ile beraber işsizlik oranı düşer.

Dönelim geçen hafta TCMB faiz kararına. Ekonominin içerisinde bulunduğu duruma bakarak %24’de sabit tutulan faiz oranlarına ne diyebiliriz?

yılı enflasyonu %20,3 ve son açıklanan işsizlik oranı %11,6. Enflasyon yılın tamamını kapsıyor. Ancak işsizlik oranı Ekim ayı itibariyledir. Dolayısıyla yılının son iki ayını da görmek gerekecek. Sanayi istatistikleri ve diğer göstergelere bakılırsa, işsizlik bir miktar daha yukarı gidecek.

İşsizlik oranı yılında %11,1 idi. yılında ise daha yüksek. Enflasyon oranı ise yılında %11,9 iken yılında %20,3 oldu. Yani işsizlik ile enflasyon arasındaki normal bir ters ilişkiden ziyade her ikisinin de arttığı bir durumla karşı karşıyayız. Peki, bu normal mi?

Bunun cevabını vermek için enflasyonun niteliğine bakmak gerekiyor. Yaklaşık iki katına çıkan bu enflasyon büyük ölçüde maliyetlerden kaynaklandı. Yani döviz kuru artışı dolayısıyla artan girdi fiyatları enflasyonu fena halde yukarı itti. Nedeni önemli mi? Elbette önemli.

Yurtiçi talepte olağanüstü bir durum yokken maliyetlerden kaynaklı enflasyon büyümeyi ve dolayısıyla istihdamı daraltarak işsizliğe neden olur. Bu durumda merkez bankasının işi zorlaşır. Enflasyonu düşürmek için faizler yükseltilirken, kredi hacmindeki daralma ekonomiyi daha da yavaşlatır ve işsizlik artar. Tam da şimdi olduğu gibi. Yani normal bir dönemde değiliz maalesef.

Örneğin, bize benzeyen bir ekonomi olan Brezilya ile büyüme ve işsizlik oranlarımız birbirine çok yakın. Ancak enflasyon ve faiz oranlarımız çok ayrıştı. Brezilya’da enflasyon %3,8, politika faiz oranı ise %6,5. Bizde enflasyon oranı %20,3, politika faiz oranı ise % Her ikisi de çok yüksek. Ancak enflasyon-faiz farkı birbirine yakın. Brezilya’da 2,7, bizde ise 3,7 puan. Yani düzeyin yüksekliği reel getirilerin de çok fazla farklı olduğu anlamına gelmiyor aslında.

Ya da bize benzemeyen ABD’yi düşünelim. İşsizlik ve enflasyon makul düzeyde seyrederken sorun yok. Ancak enflasyonun artması bekleniyorsa Fed faiz arttırır. Bu aynı zamanda işsizliğin düştüğü bir dönemdir. Tersine fiyatlarda gevşeme varsa ve işsizlik başvuruları artıyorsa, Fed faizleri arttırmaz, hatta duruma göre düşürebilir de. Bu ilişki talep yönetimi ile ilgilidir. Halbuki biz bir şok yaşadık. Bu yüzden de merkez bankası ve faizi aynı şartlarda konuşmuyoruz.

Peki, ne olacak? Olacak olan şu. Faiz artışı ile beraber TL güçlenecek, piyasa faizleri düşüşe geçecek, kredi faizleri düşecek ve ekonomi yeniden canlanma eğilimine girecek. Örneğin, gösterge faiz %27’ye çıkmıştı. Şu an %18 civarında. Buna bağlı olarak kredi ve mevduat faizleri de düşüyor. Sorun şu ki, bu düşüşler hemen etki yaratmıyor. Karar alıcılar bu düşüşlerin devam ettiğini gördükleri takdirde tedrici olarak intibak sağlarlar.

Merkez bankası haklı olarak enflasyondaki düşüş eğilimini yılında da görmek istedi. Bu yüzden de faizi sabit tuttu. Hanehalkı ve firmalar da faizin düşme eğilimini izleyecekler ve kalıcı düşüşler olduğunu görürlerse ona göre ertelenmiş tüketim ve yatırım harcamalarını yapmaya yönelecekler. Ancak bunun için biraz beklemek, en azından yılın ilk çeyreğini görmek gerekecek. Yerel seçimlerin de etkisini düşünürsek bahar aylarına kadar dikkate değer bir hareketlenme beklemek pek gerçekçi görünmüyor.

Şüphesiz bütün bunlar mevcut yapıdaki istikrar ile ilgili. Ekonomimizin yapısal sorunları da var. Bunlardan birisi enerjide dışa bağımlılık, diğeri de katma değerdeki düşüklük. Bu iki soruna köklü çözüm bulmadan, en iyi ihtimalle tek haneli enflasyonda işsizliği %9’a düşürebiliriz.  

 

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası