bülent ecevit lakabı / Ecevit'e 'Karaoğlan' ismini veren 'Şaşo Hala' öldü - Internet Haber

Bülent Ecevit Lakabı

bülent ecevit lakabı

Karaoğlan'ın Hikayesi

Bülent Ecevit, Türkiye’nin alışageldiği lider tiplemelerinin çok dışında, farklı bir siyasetçiydi. Ecevit’in şahsında gözlemlenen “farklılık” aslında siyasete kattığı artı değerlerin bir sentezi gibiydi. Başarılı bir siyasetçiydi Bülent Ecevit ama “insani” özellikleri siyasetçi kimliğinin önüne geçmiş, erdemleriyle kendisini topluma sevdirmiş ve kabul ettirmiş bir liderdi. Taha Akyol’un da makalesinde altını çizdiği gibi Bülent Ecevit bir asker değildi, bir ekonomist, bir işletmeci, iş ve yönetim pratiğinden gelen bir lider de değildi. Ecevit bir entelektüeldi, bir düşünürdü[1] Siyasete girdikten sonra siyasetin kalıplarının kendisini şekillendirmesine izin vermeyen, bilakis siyasete bizzat şekil vermeyi tercih etmişti. Kendisini siyasetçi rozetine” taşıtmayan”, tam tersi taşıdığı o rozetin değerini arttıran bir duruş sergiledi hep siyasi yaşamında. Unvanlarının, yaşadıklarının alçakgönüllü, utangaç ve duygusal kişiliğini bozmasına asla izin vermeyen Ecevit “halk adamı” kimliğini korudukça “halkın lideri” olma özelliği daha da pekişti. “Halk adamlığı”nın popülizme dönüşmesine izin vermeyen duruşuyla da siyasette saygın bir yer edinmeyi başarmıştı. Toplumun, “Karaoğlan, Kıbrıs Fatihi, Eco, Kenya Fatihi” gibi, hiçbir siyasetçiye takmadığı kadar çok lakabı Bülent Ecevit’e yakıştırması onun sadece siyasete değil yüreklere de liderlik yaptığının bir göstergesiydi. Gösterişin asla yaklaşamadığı özel yaşamında nezaketiyle ve zarafetiyle, İlber Ortaylı’nın tabiriyle Türkiye’de başbakanından köy muhtarına kadar “Sayın” diye hitap etme alışkanlığını getiren kişi yine Bülent Ecevit’ti.[2]   Keza yıllarca siyaset yapmasına rağmen tertemiz kalabilmeyi ve yakın çevresini de temiz tutabilmeyi başararak “Dürüst lider” unvanını da hak etmesini bilmiş bir siyasetçiydi Ecevit…

Eğitimin ilk önce ailede başladığı tezini ispatlar mahiyette bilimle ve sanatla iç içe yaşayan bir anne babanın evladı olarak dünyaya gelmiş olması, Bülent Ecevit’in barış ve nezaket erdemlerine bağlılığının yanı sıra edebiyata olan düşkünlüğünü de açıklamaktadır. Mustafa Bülent Ecevit 28 Mayıs tarihinde İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Babası Prof. Dr. Mehmet Fahri, annesi ise ressam Nazlı Ecevit’tir.[3] Büyük babası Kastamonu-Dadaylı ünlü din bilgini Mustafa Şükrü Efendi’dir. Anne tarafından kökeni ise Osmanlı Sarayı’na dayanıyordu. yılında Soyadı Kanunu çıkınca aslen Kastamonulu olan babası, Kastamonu’nun Ecevit yöresini çok sevdiğinden  “Ecevit” soyadını seçmişti.

Ankara’da Necati Bey İlkokulu’nda başladığı ilkokul eğitimini Mimar Kemal İlkokulu’nda tamamladı. Ardından iki yıl süresince Erkek Lisesi’nin orta kısmına devam etti. Ailesi iyi bir İngilizce öğrenmesini istiyor ama diğer yandan ekonomik durumları elvermiyordu. yılında gerekli maddi olanak sağlandı ve Bülent Ecevit’in İstanbul’da, Robert Kolej de okumasına karar verildi. Uzun yıllar halkın kendisinden bahsederken kullandığı “Eco” lakabı da Robert Kolej’de okurken arkadaşları tarafından takılmıştı.

Küçük bir çocukken dışarıda oynamaya, gençliğinde ise eğlenceye hevesli olmamıştı hiçbir zaman. Onun en büyük tutkusu okumak, yazmak. Özellikle de şiir yazmaktı. Anne babasının da evde sürekli sanattan, siyasetten konuşuyor olmaları çok küçük yaşlardan itibaren bu konulara ilgi duymasına neden olmuştu.

Yıllar sonra CHP'nin Genel Başkan koltuğuna oturduğunda annesi Nazlı Hanım'a gazeteciler, oğlunun başarısının sırrını soracaklar, o da şöyle diyecekti: "O, küçükken bile vaktini devamlı kitap okuyarak geçirirdi. Daha 16 yaşında Tagore'un Gitangali'sini çevirmişti.”[4] “Tercüme en başarılı dersiydi. Notu hep 10’du. Başarısının sırrı Türkçesinin temizliğinde, iyi İngilizcesinde, sabır ve titizliğindeydi… Şair olmayı kafasına koymuştu Ecevit. Nitekim Robert Kolej’in “Record” adı verilen yıllığında Rum Asıllı sınıf arkadaşı Dimitri Andradis Ecevit’i şöyle tanımlayacaktı: ‘Bir bardak çay, bir yaprak kâğıt, bir kurşun kalem ve bir şiir kitabı… İşte Bülent’in en sadık arkadaşları”[5]

Robert Kolej yıllarında Bülent Ecevit’in bir değer zevkiyse arkadaşlarıyla sosyal konularda sohbet etmek ve tartışmaktı. Sınıf arkadaşı Ahmet İsvan’ın (ki sonradan Ecevit CHP Genel Başkanı’yken partisinin İstanbul Belediye Başkanı oldu) odasında toplanırlar ve saatlerce ülkenin gündemindeki konuları değerlendirirlerdi. Kolejin yatılı ücreti artınca, ailesinin maddi olanakları yetersiz kaldığından Bülent Ecevit pansiyonda kalmaya başlamıştı.  Aynı yıl babası CHP listesinden Kastamonu milletvekili seçilmişti.

Robert Kolej’de tiyatroyla da uğraşıyordu Ecevit. Rol aldığı bir piyesin sahne dekorunu yapan Rahşan Aral ile bu vesileyle tanıştı. Bülent Ecevit ve Rahşan Hanım’ın tanışmalarına vesile olan kişi ise oyunun yazarı, okul arkadaşı Altemur Kılıç’tı. (Atatürk’ün en yakın çalışma arkadaşlarından Kılıç Ali’nin oğlu)[6] Bu piyesle başlayan sıcaklık,  Gümüşsuyu’ndan Dolmabahçe’ye giderken yapılan bir evlilik teklifiyle uzun süren bir beraberliğin başlangıcı oldu. Bülent Ecevit ve Rahşan Ecevit, şiir ve edebiyatla geçecek bir hayat umuyorlardı. Ta ki Bülent Ecevit siyasete atılana kadar…

Okul bittikten sonra Bülent Ecevit Ankara’ya geri döndü. Basın Yayın Genel Müdürlüğü’nde çevirmen olarak göreve başladı. Üniversiteyi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde okumak istemesine rağmen babasının ısrarıyla hukuk okumak durumunda kalmıştı. Hukuk Fakültesi’ne hiç ısınamamıştı, derslere girmiyor sürekli kahvelere gidiyordu. Üç ay sonra babasını ikna ederek Dil Ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ne geçti. Aynı dönem 60 yıl hem eşi hem de en büyük destekçisi olacak Rahşan Ecevit ile 22 Ağustos ’da evlendi.

Evlendikten sonra Bülent Ecevit Basın Yayın Genel Müdürlüğü tarafından Londra’da görevlendirildi. Üniversite eğitimine de İngiltere’de devam etmek arzusuyla Londra’ya gitti. Bir yıl Londra’da yalnız yaşacak, sistemini kurduktan sonra eşini de yanına aldırtacaktı. [7] Ama eşinin hasretine dayanamamış ve düzenini tam oturmadan Rahşan Ecevit’i İngiltere’ye getirtmişti.

O maaşla ikisinin birden geçinmesi olanaksızdı. Rahşan Ecevit o yoksul günleri şöyle hatırlıyordu; "Yiyecek kıtlığı vardı. Paramız olmadığı için vesikayla alınacakların tümünü alamazdık. Alabildiğimiz kadarıyla idare ederdik. Bülent kirası ucuz olsun diye şehirden uzak bir yerde yaşıyordu. Öğlenleri yemeğe gelemezdi. Ben de öğlen yemezdim. Akşam yemeği beraber yiyelim diye, aldığım yiyecek malzemesinin çok küçük bir kısmını kullanırdım."[8] Londra’da öyle büyük ekonomik sıkıntı çekmişlerdi ki nikâh yüzüklerini bile satmak durumunda kalmışlardı. Bülent Ecevit Londra’da üniversite eğitimine devam ediyordu ama tamamlayamadan Türkiye’ye dönmek durumunda kalmışlardı.

Ecevitlerin Türkiye’ye dönüş kararı almalarında en önemli faktör Demokrat Parti’nin 14 Mayıs ’de iktidara gelmesiydi. Ecevit dönüş karanı şöyle anlatıyordu yıllar sonra: “Demokrat Parti’nin iş başına gelir gelmez Atatürk devrimlerinden ve ilkelerinden taviz verir bir görüntü içine girmesi beni çok rahatsız etti. Türkiye’ye dönüp kendi gücüm oranında bu eğilime karşı bir şeyler yapma ihtiyacı duymaya başladım. Kimse bana ‘gel’ dememişti. Üstelik yaşam koşullarımız da eskisine oranla bir hayli düzelmişti. Ama geri dönmeye kararlıydık”[9]

Türkiye’ye dönüşlerinde Ulus Gazetesi’nde işe başlamıştı. yılında babasını kaybeden Ecevit aynı yıl askere gitti. yılında terhis olduktan sonra tekrar gazeteciliğe geri döndü. Demokrat Parti iktidarı Aralık ’te CHP’nin malvarlığına el konulmasını ve Ulus Gazetesi’nin kapatılmasını öngören bir kanun çıkardı. Ecevit bu duruma çok kızmıştı. Siyasete ilk adımını atmasını sağlayan olay buydu. O kızgınlıkla CHP Çankaya Gençlik Ocağı’na yılı başında kayıt yaptırdı ve ardından Gençlik Kolları Merkez Kurulu Üyesi oldu. Ulus yeniden açılana kadar muhalif yazılarını Halkçı Gazetesi’nde sürdürdü.[10] yılında kendisini mesleki anlamda geliştirmesine olanak sağlayacak bir teklif aldı Ecevit; Amerika’da staj yapma fırsatı bulmuştu.  Amerika’dayken Türkiye’deki gelişmeleri ilgiyle izliyordu. Erken seçim kararını öğrenince pişmanlığa boğulmuştu. Genel seçimler bir yıl erkene alınmış, 27 Ekim ’de yapılacaktı. “Keşke Rockefeller Vakfı’nın bursunu kabul etmeyip memlekette olsaydım” diye düşündü. [11] Her gün gazetelerden genelde Türkiye siyasetini özelde ise CHP’yi takip ediyordu. Eylül ayının sonunda bir akşam kaldığı pansiyona geldiğinde kendisine Türkiye’den gelen bir telgraf iletildi. Eşinden ya da annesinden kötü bir haber geldiğini düşünerek korka korka okudu telgrafı. Ama an önceki endişesi yerini büyük bir coşkuya bırakıyordu. Hiç beklemediği telgraf 32 yaşında kaderini, alın yazısını değiştiriyordu Ecevit’in. Telgraf CHP Genel Sekreterliği’nden geliyordu. Genel İdare Kurulu’nca CHP Ankara listesinden kontenjan adayı gösterildiği bildiriliyor, derhal yurda dönmesi isteniyordu.[12]

Bir yıl sürecek bursu dokuz ayda kesip, kimseye veda bile edemeden apar topar, seçimlere 27 gün kala Türkiye’ye dönmüştü Ecevit. Adaylık süresince eşiyle uzun uzun siyaseti konuşuyorlardı Eşi alacağı her kararda onu destekleyeceğini onun yanında olacağını söylüyordu Bülent Ecevit’e. Bugün hala kullanılan “Yoksul halk için hakça düzen” sloganını işte o dönem Rahşan Hanımla birlikte bulmuşlardı.[13]

Listenin lokomotifliğini İsmet İnönü ve Kasım Gülek yaptığından Ankara’ya “cepte keklik” nazarıyla bakıyordu CHP Genel Merkezi. Listede Sıradaydı Ecevit. Ama ekseriyet sistemi uygulandığından sıranın önemi yoktu… 27 Ekim günü geldi çattı nihayet. CHP umduğu zaferi kazanamamıştı ama Ankara’yı almış ve yurt çapında da bir hayli ilerlemiş, milletvekili sayısını 31’den ’e çıkarmıştı. Bülent Ecevit oyla Ankara’dan CHP’nin “Çocuk milletvekili” olarak TBMM’ye ilk kez adımını atmıştı. Tıpkı gazetecilikte olduğu gibi politika hayatına da paraşütle yumuşak iniş yapmıştı.[14]

Milletvekili olarak siyasi yaşamına başlayan Bülent Ecevit kısa bir süre sonra 27 Mayıs İhtilali’yle karşılaştı. Ecevit 27 Mayıs’ı demokrasiye karşı bir eylem olarak görmüyor, bilakis bütün kurumlarıyla yıkılan demokrasinin kurtuluşu olacağını düşünüyordu. Ardından Bülent Ecevit’in de içinde bulunduğu Kurucu Meclis 6 Ocak ’de yeni anayasayı yapmak üzere toplanıyordu.[15]

İhtilal sonrası tüm dönemeçler geçilmiş, genel seçime giden yol açılmıştı. 15 Ekim seçimleri aday yoklamasında Ankara listesine Rüştü Aksal’ın altında ikinci sırada girmişti. Kampanyada ilk kez seçildiği Merkez İdare Kurulu üyesi olarak yaptığı radyo konuşmasında “yakın köyler arasında merkezler” kurulacağını vaat ediyordu. O radyo konuşması 12 yıl sonrasının “Ak Günlere” seçim bildirgesinin işlenmemiş haliydi.[16]

Askerî müdahaleden sonraki seçimlerde tekrar milletvekili seçildi. yılında Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in hükümeti kurmakla görevlendirdiği İsmet İnönü’nün kendisini Çalışma Bakanlığı’na atadığını bildirmesini tam bir sürpriz olarak karşılamıştı Ecevit. Daha 36 yaşında çok büyük bir sorumluluk yüklenmişti omuzlarına…[17]Çalışma Bakanlığı sırasında işçi hakları konusunda yaptığı reformlar nedeniyle Zonguldak İl Örgütü ve işçiler seçimlerinde Ecevit’i kendi şehirlerinde görmek istediler yılındaki seçimlerde Zonguldak'tan yeniden milletvekili seçildi. Seçimleri Süleyman Demirel'in başkanlığındaki Adalet Partisi kazanmış CHP yurtta büyük bir yenilgi yaşamıştı. Merkez Yönetim Kurulu’na girmesi için yapılan teklifleri reddetti. Dönemin sonunda politikayı bırakıp yeniden yazarlığa dönmeye niyetleniyordu ama partililer bırakmadılar. Bunun üzerine Ecevit “Ortanın solu” hareketine destek arayan CHP’lilere destek vermeye başladı. [18]

seçimlerinde alınan yenilgi CHP içindeki “Ortanın Solu” tartışmalarını arttırmıştı.  Bu tartışmalar esnasında “Ortanın Solu”nu savunan ekip kendi düşünce yapısını Ortanın hem parti örgütüne hem de halka anlatma durumunda kalmıştı.  Bülent Ecevit’in liderliğini yaptığı ekip sık sık yurt gezilerine çıkmaktaydı. Yurt gezileri ilk defa seçim döneminde yapılan bir etkinlik olmaktan çıkıp, halkla ve örgütle iletişim kurmanın bir aracı haline gelmişti. Kurulan bu iletişimin yukarıdan aşağı kurulan iletişimden çok daha etkili olması sonucunda “Ortanın Solu” ekibi, parti örgütüne egemen olmuştu. Ecevit’in kongrede kürsüden söylediği şu sözler yeni yaklaşımın gerçek temellerini ortaya koymaktadır: “Ortanın soluna karşı koyanlar Atatürk ilkeleriyle çelişme halindedirler. Ortanın solu İnönü’nün dediği gibi partinin sosyal yenileşmenin bilincine varışı demektir. Ortanın solu yüzünden seçim kaybetmedik. İç ve dış sömürücüleri karşımıza aldığımız için kaybettik. Gene bunları karşımıza alacağız, çünkü Türk Halkı’nın kurtuluşu buradadır” [19] “Ortanın Solu” ekibinin lideri Ecevit, bu sayede 18 Ekim ’da yapılan oylamada 41 yaşında Genel Sekreterliğe gelmişti.[20] CHP tarihinde ilk defa bir genel sekreter ilçelerden köylere bütün CHP örgütlerini tek tek gezerek partililer ve delegelerle tanışmıştı. Ecevit çalışkanlığı, hitabet gücü ve parti içinde demokratik sol duruşuyla giderek sivriliyordu.

TSK'nın 12 Mart muhtırasından sonra, CHP'nin tutumu konusunda parti içinde önemli görüş ayrılıkları belirmiş ve İnönü parti genel sekreteri Bülent Ecevit'le anlaşmazlığa düşmüştü. İsmet İnönü, müdahaleye açıkça karşı çıkılmasını onaylamıyordu. Yeni kurulacak hükümete partinin üye verip vermeyeceği konusunda beliren anlaşmazlık sonucunda Ecevit genel sekreterlikten istifa etti. Ecevit görevi bırakmıştı ama partide yıldızı hızla parlamaya devam ediyordu. Ecevit ve İnönü arasındaki soğuk savaş yerini 4 Mayıs ’de toplanan 5. Olağanüstü Kurultay’da bir genel başkanlık yarışına bırakıyordu. Hatta Kurultayda İnönü, politikalarının partisince onaylanmaması durumunda istifa edeceğini açıklamıştı. Kurultayda parti meclisi için yapılan güven oylamasında Ecevit yanlılarının 'ye karşılık oy ile güvenoyu alması üzerine, İnönü 8 Mayıs 'de istifa etti. İnönü’nün istifasının ardından 14 Mayıs tarihinde Bülent Ecevit genel başkanlığa seçildi. CHP’de artık resmen “Ecevit dönemi” başlamıştı…

Ecevit’le özdeşleşen mavi gömlek imajı o dönem oluşmuştu. Mavi gömleğin sırrını Rahşan Ecevit yıllar sonra şöyle anlatıyordu: “Bülent Ecevit o dönem konuşmalarını bir kamyon üzerinde yapardı. Kamyonun üzeri çok kalabalık olurdu kimin konuştuğu seçilemezdi. Bir gün ben de onu herkesle birlikte uzaktan izlemek istemiştim. Bir ara yakınımda birilerinin çevresindekilere “Hangisi Ecevit?” diye sorduğunu duydum. Ben “işte o mavi gömlekli” deyivermişim. O günlerde genellikle beyaz gömlek giyilirdi. Renkli gömlek seyrek görülürdü. Birkaç defa aynı durumla karşılaşınca ben de hep mavi gömlek giydirmeye başladım.”[21]

Ecevit’e “Karaoğlan” lakabının takılışı ise Kayhan Sağlamer’in “Ecevit Olayı” adlı kitabında söyle anlatılır: “ seçimleri öncesi yurt gezileri devam etmekteydi ve ekip Sivas’ın Yıldızeli ilçesindeydi. Ekibi kalabalık bir gazeteci topluluğu takip etmekteydi. CHP otobüsü etrafında dolaşmakta olan gazetecilere, bir nine iki büklüm elinde eğri büğrü bastonu ile yanaştı… Ve tarazlı sesi ile sordu: ‘Karaoğlan nirede ha evlatlar, Karaoğlan’ı görmek istiyorum.’ Pek yüz vermedi gazeteciler… Karaoğlan lakabını pek önemsemedi gazeteciler ama ninenin Ecevit’i kast ettiğini anlamışlardı. Neden sonra birisi bir başkasına anlattı…” Böyle kulaktan kulağa CHP yöneticilerinin kulağına gitti ve Karaoğlan lakabı, hemen bir slogan olarak islenmeye başlandı. Hatta Aşık Veysel’in “Benim sadık yârim kara topraktır” dizesi “Bizim sadık dostumuz Karaoğlan’dır” haline dönüştü. Karaoğlan lakabı bir anda tüm Türkiye’ye yayıldı.”[22]

 4 Ekim tarihinde yapılan seçimlerde Ecevit'in başkanlığındaki CHP en fazla oyu almasına rağmen çoğunluğu kazanamamıştı. 26 Ocak tarihinde Millî Selamet Partisi (MSP) ile koalisyon kurmak zorunda kaldı. Siyasette merdivenleri kararlı bir biçimde çıkan Bülent Ecevit ilk defa başbakan oluyordu.

15 Temmuz , Türkiye’nin tarihinde önemli yer tutacak bir gündü. O gün Ecevit eşiyle birlikte Afyon’daydı. Ankara’ya dönünce Bakanlar Kurulu toplanacak ve Kıbrıs Barış Harekâtı için karar alınacaktı. EOKA yanlısı Rumlar Kıbrıs’ta Makarios’a karşı darbe yapmış adada yaşayan Türkler’in can güvenliği tehlikeye girdi. Türk birliklerinin çıkarması 4 gün sonra, 20 Temmuz’da gerçekleşti. Operasyon başarılıydı. Halk gittiği her yerde Ecevit’i sevgiyle karşılayıp “Kıbrıs Fatihi” diyerek tezahüratta bulunuyordu. [23] Hatta bu operasyonu hazmedemeyen tek kollu Stavros adında bir Rum 26 Temmuz ’da ABD’de Ecevit’e başarısızlıkla sonuçlanan bir suikast girişiminde bulunuyordu.

Bu hükümetin dağılması üzerine Süleyman Demirel'in başbakan olarak görev yaptığı AP-MSP-MHP-CGP partilerinden oluşan I. Millî Cephe Hükümeti kuruldu. Ecevit ve CHP artık muhalefetteydi. Muhalefete geri dönen Bülent Ecevit seçim kampanyası için gittiği İzmir hava meydanında 29 Mayıs cumartesi günü şaibeli[24] bir suikasttan daha zor kurtulmuştu. Bu suikast girişiminden bir hafta sonra yapılan  5 Haziran genel seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi oyunu yüzde 41'e, (Türkiye’de bir sol partinin aldığı en yüksek oy oranı) çıkarmıştı. Tabii bunda Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan ötürü toplumda Ecevit’e duyulan sevginin ve güvenin önemli bir rolü vardı. Ecevit oy oranını artırmakla birlikte o zamanki seçim sistemine (nispi seçim sistemi) göre çoğunluğu kazanamadığı için bir azınlık hükümeti kurmaya karar verdi. Bu azınlık hükümetinin güvenoyu alamadı. Bu sefer tekrar Süleyman Demirel'in başbakanlığında II. Millî Cephe hükümeti (AP-MSP-MHP) kuruldu. Bu hükümetin de kısa ömürlü olması sonucu Ecevit kendi deyimiyle "Kumar borcu olmayan 11 milletvekili” arayışına başladı. Güneş Motel’de 11 AP Milletvekiliyle görüşme yapması siyasi tarihe “Güneş Motel Olayı” diye geçti.  AP'den ayrılan 11 milletvekilinin desteğiyle 5 Ocak tarihinde yeni bir hükümet kurarak tekrar başbakan oldu. Ancak bu 11 milletvekilinin (Tuncay Mataracı, Hilmi İşgüzar, Orhan Alp, Oğuz Atalay, Mete Tan, Güneş Öngüt, Mustafa Kılıç, Şerafettin Elçi, Ahmet Karaaslan, Enver Akova, Ali Rıza Septioğlu) desteğini kazanmak için verdiği tavizler ve bakan yaptığı 11 milletvekili hakkındaki kimi iddialar sonuçta Ecevit’i zor duruma sokmuştu.  

Bu arada ekonomi kötüye gidiyor, halkın geçim sıkıntısı büyüyor, sağ sol çatışmaları tüm yurda yayılıyordu. TÜSİAD gazetelere tam sayfa ilan vererek hükümetin uygulamalarını eleştirdi. 14 Ekim 'da yapılan ara seçimlerde başarısızlığa uğrayan Ecevit görevden çekildi ve Süleyman Demirel 25 Kasım tarihinde MSP ve MHP'nin desteğiyle bir azınlık hükümeti kurdu. 12 Eylül tarihinde Genelkurmay başkanı Kenan Evren'in komutasındaki silahlı kuvvetler ülkenin yönetimine el koydu. Diğer parti başkanlarıyla beraber Bülent Ecevit de 10 yıl siyaseten yasaklı duruma düştü bir süre gözaltında tutuldu. Ecevit’in başvurusu üzerine cezası 4 aydan üç aya indi. İnfaz yasasının “meşruten tahliye” olanağından yararlanan Ecevit 2 ay hapis yattıktan sonra 1 Şubat ’de erken tahliye oldu. [25]

Ecevit tahliye olduktan sonra askeri yönetime muhalefetini sürdürdü. Tekrar gazeteciliği geri döndü. Arayış dergisini çıkardı. Ancak 'de çıkan Arayış Dergisi 'de askerî rejim tarafından kapatıldı. Ecevit serbest bırakıldıktan 2,5 ay sonra 10 Nisan ’de yeniden gözaltına alınarak Ankara’daki askeri dil okuluna kapatıldı. Hakkında başka suçlamalar da bulunan Ecevit yaklaşık 2 aylık bir tutukluğun ardından 3 Haziran ’de serbest kaldı. Bu aynı zamanda Ecevit’in virajı son anda alması gibiydi zira eğer Ecevit bir yılı aşkın bir süre mahkûmiyet alsaydı siyasi haklarını tamamen kaybedecekti. [26]

Bülent Ecevit’in siyaset yapma yasağı devam ediyordu ama yılında eşi Rahşan Ecevit'e Demokratik Sol Parti’yi kurdurtuyordu[27]. Emanetin asıl sahibi elbette Bülent Ecevit’ti. DSP kuruluş heyecanını yaşan Bülent Ecevit partinin kuruluşundan kısa bir süre önce annesi Nazlı Hanım’ın vefatıyla sarsılıyordu. yılında yapılan referandumla eski siyasi liderlerin siyaset yasağı kaldırılınca 13 Eylül ’de Bülent Ecevit DSP'nin başına geçiyordu. Rahşan Hanım ise Genel Başkan Yardımcısı unvanıyla eşinin yanında yer alıyordu.

yılı Kasım ayında yapılan seçimlerde DSP barajı aşamayınca Ecevit Genel Başkanlığı Necdet Karabaya’ya bırakarak siyasetten çekildi. Ancak örgütün ısrarı neticesinde 10 ay sonra yeniden DSP’nin Genel Başkanlığı’nı üstlendi. Ecevit, 20 Ekim seçimlerinde DSP Zonguldak milletvekili olarak TBMM’ye seçildi. Ecevit ile birlikte 7 DSP’li de parlamentoya girmişti. DSP’nin oyları 24 Aralık tarihinde yapılan erken genel seçimde yüzde 14,64’e, milletvekili sayısı 76’ya yükseldi. Artık DSP solun en büyük partisiydi.

Ecevit, 30 Haziran tarihinde ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz başkanlığında kurulan ANASOL-D koalisyonunda Başbakan Yardımcısı olarak görev aldı. Koalisyon hükümetinin gensoruyla düşürülmesinin ardından, Bülent Ecevit, 11 Ocak 'da DSP azınlık hükümetini kurarak 4. kez başbakan oldu Şubat ’da, seçimlere iki ay kala bölücü başı Abdullah Öcalan yakalanmıştı. Bu başbakan olarak Ecevit’in ve partisinin yelkenlerini çok güçlü bir rüzgârla doldurmuştu. DSP 18 Nisan ’da yapılan seçimlerden yüzde 22,19 oy oranıyla birinci parti olarak çıkmış, Bülent Ecevit, 28 Mayıs ’da kurulan DSP-MHP-ANAP koalisyonunda yeniden başbakanlık koltuğuna oturmuştu.

Bülent Ecevit, 4 Mayıs ’de rahatsızlanarak Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi'ne kaldırıldı. Ecevit’in rahatsızlığı sırasında hükümete yönelik tartışmalar ve erken seçim talepleri de siyasi gündeme damgasını vurdu. Bu tartışmalar parti içine de yansıdı. Başbakan yardımcısı Hüsamettin Özkan’ın 8 Temmuz 'de görevinden ve partiden istifasını yeni istifalar izledi. İstifalarla koalisyon hükümeti TBMM’deki sayısal desteğini yitirirken, erken seçim kararı alındı ve 3 Kasım ’de yapılan erken genel seçimlerde DSP barajı aşamadı ve TBMM dışı kaldı.

Bülent Ecevit, 22 Mayıs tarihinde düzenlediği basın toplantısıyla halefini ilan etti ve görevi Genel Başkan Yardımcısı Zeki Sezer’e devretmek isteğini belirtti. 25 Temmuz tarihinde yapılan DSP kongresi ile aktif siyaseti bıraktı.

Ecevit’in ilerleyen yaşıyla birlikte sağlığı bozuldu. Danıştay'a düzenlenen saldırıda ölen Yücel Özbilgin'in 19 Mayıs 'daki cenazesine katılan Ecevit törenin ardından rahatsızlandı. Aynı gece fenalaştı ve beyin kanaması geçirdi. Uzun süre yoğun bakımda kaldı. Bülent Ecevit, bitkisel hayata girdikten gün sonra 5 Kasım pazar günü Gülhane Askerî Tıp Akademisi'nde dolaşım ve solunum yetmezliği sonucu vefat etti.

Devlet yönetiminde arkasında birçok hizmet bırakan Bülent Ecevit şair ve yazar kimliğiyle de birçok eser bıraktı arkasından. Bunları yayınlandıkları tarihe göre şu şekilde mümkündür: “Şiir kitapları: “Bir Şeyler Olacak Yarın (Tüm şiirleri), Doğan Kitapçılık (),El Ele Büyüttük Sevgiyi, Tekin Yayınevi (), Işığı Taştan Oydum (), Şiirler ()” Siyasi kitapları: “Ortanın Solu (), Bu Düzen Değişmelidir (), Atatürk ve Devrimcilik (), Kurultaylar ve Sonrası (), Demokratik Sol ve Hükümet Bunalımı (), Demokratik Solda Temel Kavramlar ve Sorunlar (), Dış Politika (), Dünya-Türkiye-Milliyetçilik (), Toplum-Siyaset-Yönetim (), İşçi-Köylü Elele (), Türkiye / (), Umut Yılı: ()

Vefatının ardından birçok isim düşüncesini ifade ederek Bülent Ecevit’in Türk Siyaseti’ndeki önemine vurgu yaparak yerinin dolmayacağının altını çizdi. İlber Ortaylı’nın yaklaşımı tüm bu düşüncelerin bir özeti gibidir aslında: “Biz Türkler, Bülent Ecevit gibi tarihe mal olan bir kişiliğimizi unutma lüksüne sahip değiliz”[28]

Dipnotlar ve kaynakça

[1] Taha Akyol, Düşünür Ecevit, Milliyet Gazetesi, 7 Kasım

2 İlber Ortaylı, Defterimden Portreler (Tarihten Ve Günümüzden), Timaş Yayınları, İstanbul , s

3 Mehmet Çetingüleç, Rahşan, Sabah Kitapları Türkiye Dizisi (20), 5. Baskı, İstanbul, , s. 15

4 Can Dündar’ın Arşivi’nden Ecevit, Habertürk Gazetesi,   seafoodplus.info, erişim tarihi

5Kayhan Sağlamer, Ecevit Olayı  (Bir Başbakanın Doğuşu), Belge Yayınları, 1. Cilt, 8. Baskı, İstanbul, Eylül , s.

6 Sağlamer, a.g.e., s. 87

7 Çetingüleç, a.g.e., s. 27

8 Rıdvan Akar, Can Dündar, Ecevit’in Çok Özel Belgeleri, Milliyet Gazetesi, 7 Kasım

9 Çetingüleç, a.g.e., s. 35

10Çetingüleç, a.g.e., s.

11 Sağlamer, a.g.e., s

12 Sağlamer, a.g.e., s  (Ancak Can Dündar Habertürk’te yayınlanan araştırmasında olayı daha farklı anlatmaktadır: “Metin Toker’den dinlediğime göre, seçimleri öncesi Akis’in iktidarla başı dertte olduğundan CHP’liler kendisine dokunulmazlık zırhı sağlar diye Ankara’dan milletvekilliği önermişler, ancak Toker, "İstemiyorum, ben riski ne olursa olsun gazeteci kalacağım" demişti. Bunu duyan Bülent Ecevit, Akis’e gelmiş, "Amerika’dan yeni döndüm. CHP’den aday olmak istiyorum, ama listeler dolu, senin yerin varmış, istemiyormuşsun. Lütfen İsmet Paşa’ya kendi yerine beni tavsiye et" demişti. "Senden iyisini mi bulacaklar" diye yanıtlamıştı Toker  İsmet Paşa’ya talebi iletmiş. Ayten Sokak’ta, Erdal inönü’nün evinde, salonun arkasındaki kütüphanede, İsmet Paşa ile buluşmuş, Kasım Gülek’in yanında Bülent Ecevit’in talebini iletmişseafoodplus.info’in aktardığına göre Paşa başta bu ismi hatırlayamamış, "Fahri Bey’in oğlu Ulus’tan" diye tanıtılınca "Tamam o zaman" demişti.  Seçimleri Ankara’da CHP kazanmış ve Ecevit’in siyasi hayatı böyle başlamıştı.”)

13Çetingüleç, a.g.e., s. 48

14 Sağlamer, a.g.e., s.

15Çetingüleç, a.g.e., s

16 Kayhan Sağlamer, Ecevit Olayı  (Bir Başbakanın Doğuşu), Belge Yayınları, 2. Cilt, 8. Baskı, İstanbul, Eylül , s. 70

17Sağlamer, a.g.e., s. 71

18 Çetingüleç, a.g.e., s. 57

19 Tevfik Çavdar, Türkiye’nin Demokrasi Tarihi (’den Günümüze),  İmge Yayınevi, 4. Baskı, İstanbul , s.

20Gülsüm Tütüncü Esmer, Propaganda, Söylem ve Sloganlarla Ortanın Solu, DEÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 10, Sayı 3,  İzmir, ,  s. 76

21Çetingüleç, a.g.e., s. 67

22Kayhan Sağlamer, a.g.e., s.

23 Çetingüleç, a.g.e., s. 73

24Çetingüleç, a.g.e., s (Rahşan Ecevit “sonradan öğrendik ki bu mermi ve bu mermiyi kullanacak silahlardan sırlı bir miktar dışarıdan Türkiye’ye, emniyete gelmişti. Silahı polisin ateşlediği belliydi” diyordu.)

25 Çetingüleç, a.g.e., s

26 Çetingüleç, a.g.e., s.

27 Çetingüleç, a.g.e., s. (DSP’nin kuruluş çalışmaları askerlerin vetosundan geçmiş Halkçı Parti ile sonradan oluşan SODEP’i rahatsız ediyordu. Çünkü iki partiden de DSP saflarına katılmak için istifalar oluyordu)

28Ortaylı, a.g.e., s.

Nazım'ın sesi ile veda edelim istedim.(dinlemek istemezseniz soldaki ikondan kapatın)
Ecevit'i kaybettik

Ecevit'i kaybettikEski Başbakanlardan Bülent Ecevit, gündür tedavi gördüğü Gülhane Askeri Tıp Akademisi Hastanesi'nde yaşama veda etti. Ecevit'in ölümü tüm yurtta büyük üzüntü yarattı

06/11/

AA - Türk siyasetine ''Ak Güvercin'' ve ''Mavi Gömlek'' fenomenlerini kazandıran Ecevit, ''şair'' yanı ve ''zarif üslubuyla'' da siyaset dünyasında farklılığını hep hissettirdi.

Bülent Ecevit, 28 Mayıs tarihinde İstanbul'da doğdu. İstanbul Amerikan Kolejinden yılında mezun olan Ecevit, üniversiteye devam ederken bir yandan da Basın-Yayın Genel Müdürlüğünde İngilizce çevirmeni olarak çalışma yaşamına başladı. Sınıf arkadaşı Rahşan Ecevit (Aral) ile yılında evlenen Bülent Ecevit, aynı yıl okulu yarım bırakarak Londra Basın Ateşeliğinde görev aldı.

Ankara'ya yılında dönen Ecevit, Ulus gazetesinde sanat eleştirmenliği, fıkra yazarlığı ve çevirmenlik yaptı. Ulus gazetesi kapanınca Yeni Ulus ve Halkçı gazetelerinde yazmayı sürdüren Bülent Ecevit, yılında ABD'ye giderek 3 ay Winston Salem Journal gazetesinde çalıştı.

Bülent Ecevit, 'de Rockefeller bursuyla ikinci kez Amerika'ya gitti. Harvard Üniversitesinde 8 ay Ortadoğu tarihi ve sosyal psikoloji üzerine çalıştı ve aynı yıl yurda döndü. Milliyet gazetesinde de günlük yazılar yazan Ecevit, Forum dergisinin yazı işleri kadrosunda yer aldı.

SİYASETE İLK ADIM
 

Ulus gazetesinde çalışırken, yılının Ocak ayında CHP Çankaya Gençlik Ocağı'na üye olarak aktif siyasi yaşama adımını atan Bülent Ecevit, 27 Ekim 'de CHP Ankara Milletvekili olarak TBMM'ye girdi.

Ecevit, 12 Ocak 'da İsmet İnönü'nün listesinden CHP Parti Meclisi'ne seçildi, arasında da İnönü hükümetlerinde Çalışma Bakanı olarak görev yaptı. CHP'nin 18 Ekim tarihinde yapılan Kurultayı'nın ''parlayan yıldızı'' olan Ecevit, önce ''çok genç'' bulduğu için itiraz eden İnönü'nün onayını alarak genel sekreter oldu. Ecevit, artık partinin ikinci adamıydı.

Partide 12 Mart Muhtırası'nın ardından kurulan Nihat Erim'in başbakanlığında kurulan hükümete katılıp katılmamak konusu iç tartışmalara yol açtı ve hükümete girilmemesini isteyen Ecevit, 21 Mart'ta genel sekreterlik görevinden istifa etti.

GENEL BAŞKANLIK DÖNEMİ
 

CHP'nin 5 Mayıs 'de yapılan 5. Olağanüstü Kurultayı, İnönü-Ecevit çekişmesine sahne oldu. Ecevit yanlısı Parti Meclisi, kurultaydan güvenoyu alınca, İsmet İnönü, 8 Mayıs tarihinde, 33 yılı aşkın bir süre bulunduğu genel başkanlık görevinden istifa etti.

Bu gelişme üzerine 14 Mayıs 'de toplanan özel kurultayda, Ecevit, CHP Genel Başkanlığı'na seçildi. Bülent Ecevit, siyaset sahnesinde, seçimlerinden itibaren ''Karaoğlan'' olarak anılmaya başlandı. Bu seçimlerde CHP, yüzde 'lük oy oranıyla milletvekili çıkardı.

Seçimin ardından CHP, MSP ile koalisyon kurarak iktidara gelirken, Bülent Ecevit, 6 Şubat 'te ilk kez başbakanlık koltuğuna oturdu. Bu dönemde Kıbrıs Barış Harekatı gerçekleştirildi. Seçim kampanyası döneminde Ecevit için sık sık kullanılan ''Karaoğlan'' ismi, başbakanlığı döneminde yaşanan Kıbrıs olayıyla pekişirken, Karaoğlan'a bir de ''Kıbrıs Fatihi'' eklendi.

Kuruluşundan yaklaşık 7 ay sonra, 18 Eylül tarihinde, Ecevit'in istifasıyla koalisyon hükümeti bozuldu. Partisi, 5 Haziran 'de yapılan genel seçimlerde oy oranı ile milletvekili çıkaran Ecevit, 21 Haziran 'de azınlık hükümetini kurdu ancak 3 Temmuz'da TBMM'den güvenoyu alamadı.

Bunun üzerine kurulan 2. Milliyetçi Cephe Hükümetini oluşturan partilerde yerel seçimlerin ardından iç çalkantı doğdu ve milletvekili istifaları yaşandı. Ecevit, cephe hükümetini oluşturan partilerden kopan bağımsız milletvekillerinin de desteğiyle 17 Ocak 'de kurulan hükümette 21 ay süreyle yeniden başbakanlık koltuğuna oturdu. İç çatışmalarla boğuşan CHP'nin oyları 14 Ekim 'da yapılan ara seçimlerde gerileyince Ecevit, 16 Ekim'de hükümetten istifa etti.

HAMZAKOY'DA ''MİSAFİRLİK''
 

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ülke yönetimine el koyduğu 12 Eylül 'de gece saat 'te evinden alınan Ecevit, Rahşan Ecevit ile birlikte Hamzakoy'a ''TSK'nın misafiri'' olarak götürüldü. Hamzakoy'daki ''misafirliği'' 11 Ekim tarihinde sona eren Ecevit, 30 Ekim 'de CHP Genel Başkanlığı'ndan istifa etti.

Siyasi partiler 15 Eylül 'de kapatılırken, Ecevit 21 Şubat tarihinde kamuoyunun karşısına, ''Arayış'' dergisinin yayın danışmanı olarak çıktı. Bülent Ecevit, 3 Aralık 'de konuşma ve yazı yasağı getiren MGK bildirisine muhalefetten girdiği cezaevinde 2 Şubat tarihine kadar kaldı. Siyasi yasaklı olan Ecevit, sonraki süreçte de yazıları ve demeçleri nedeniyle sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandı ve bir süre cezaevinde yattı.

DSP SÜRECİ
 

Bu dönemde DSP'nin kuruluş çalışmaları sürdürülürken, Bülent Ecevit, siyasi yasağı devam ettiği için partinin kuruluşunda doğrudan görev almadı. Ecevit, 14 Kasım 'te kurulan partinin kuruluşunu, yıldönümünde şu sözlerle anlattı:

''12 Eylül döneminde yoğun bir demokrasi mücadelesi verdik. Mücadelenin güçlüklerini göze almayanlarla yollarımız ayrıldı ve DSP'yi kurduk. Ben o sırada yasaklıydım. Partinin kuruluşuna Rahşah Ecevit öncülük etti. Çok zor koşullarda genel başkanlığı üstlendi. Rahşan Ecevit'in, kurucusu olduğu Köylü Derneklerinden gelen örgütlenme deneyimi vardı. O deneyimi DSP'ye aktardı. Paramız yoktu Fazla bir desteğimiz de yoktu. Ama azmimiz vardı. Rahşan Ecevit, iki odalı bir bodrum katında, bir avuç arkadaşıyla görevi başladı. İğneyle kuyu kazarcasına çalışarak, partinin sağlam bir zeminde güçlenmesine ve doğrultu tutarlılığına ödünsüz özen gösterdi. Bu davranış da giderek DSP'yi halkın güvenini kazandırdı.''

ECEVİT, DSP'NİN GENEL BAŞKANI
 

Siyasi yasakların 6 Eylül tarihinde yapılan referandumla kaldırılması üzerine, 13 Eylül'de Bülent Ecevit eşi Rahşan Ecevit'ten DSP Genel Başkanlığını devraldı. Kısa bir süre sonra yapılan genel seçimlerde partisinin iyi sonuç alamaması üzerine görevinden ayrılan Ecevit, yılında yapılan olağanüstü kurultayda yeniden Genel Başkan seçildi.

Bülent Ecevit, 20 Ekim 'de 12 Eylül'den sonra ilk kez Zonguldak Milletvekili olarak TBMM'ye girdi. DSP'nin oyları 24 Aralık tarihinde yapılan erken genel seçimde yüzde 'e, milletvekili sayısı 76'ya yükselirken; Ecevit, 30 Haziran tarihinde ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz başkanlığında kurulan koalisyon hükümetinde Başbakan Yardımcısı olarak görev aldı. Koalisyon hükümetinin gensoruyla düşürülmesinin ardından, Bülent Ecevit, 11 Ocak 'da DSP azınlık hükümetini kurarak 4. kez başbakan oldu.

Partisinin 18 Nisan 'da yapılan seçimlerden yüzde oy oranıyla birinci parti olarak çıkması üzerine hükümeti kurmakla görevlendirilen Bülent Ecevit, 28 Mayıs 'da kurulan DSP-MHP-ANAP koalisyonunda yeniden başbakanlık koltuğuna oturdu.

Bu dönemde sağlık sorunlarıyla ilgili zaman zaman spekülasyonlar yapılan Bülent Ecevit, 4 Mayıs 'de rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldı. Tedavisi aralıklarla sürdü. Ecevit'in rahatsızlığı sırasında hükümete yönelik tartışmalar ve erken seçim talepleri de siyasi gündeme damgasını vurdu. Bu tartışmalar parti içine de yansıdı.

Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'ın 8 Temmuz'da görevinden ve partiden istifasını yeni istifalar izledi. İstifalarla koalisyon hükümeti TBMM'deki sayısal desteğini yitirirken, erken seçim kararı alındı ve 3 Kasım 'de yapılan erken genel seçimlerde yüzde oy alan DSP, parlamento dışında kaldı.

AKTİF SİYASETE SON
 

Genel başkanlıktan ayrılma kararını 3 Kasım seçimlerinden önce olduğu gibi seçimlerden sonra da zaman zaman dile getiren Bülent Ecevit, 22 Mayıs tarihinde düzenlediği basın toplantısıyla halefini ilan etti ve görevi Genel Başkan Yardımcısı Zeki Sezer'e devretmek isteğini belirtti.

DSP 6. Olağan Büyük Kurultayı'nda yılında CHP Çankaya Gençlik Ocağı'na üye olarak başladığı aktif siyasi yaşamına son veren Bülent Ecevit, o tarihten sonra da yaptığı bazı açıklamalarla gündem yarattı. 18 Mayıs tarihinde geçirdiği beyin kanamasının ardından GATA'ya kaldırılan Bülent Ecevit, uzun süren tedavi sürecinin ardından bugün yaşamını yitirdi.

ŞAİR VE YAZAR ECEVİT
 

Bülent Ecevit, siyasi yaşamının yanı sıra yazar ve şairliği de birlikte yürüttü. Sanskrit, Bengal ve İngilizce dillerinde çalışma yapmış olan Ecevit Rabindranath Tagore, Ezra Pound, T. S. Eliot, ve Bernard Lewis'in yapıtlarını Türkçe'ye çevirdi.

Kendi yazdığı şiirleri de kitap halinde yayınlayan Ecevit'in şiirleri Almanya, Sovyetler Birliği, Romanya, Yugoslavya, danimarka ve İsveç'te yayınladı. Şair kimliğiyle yazdıklarını Şiirler, Işığı Taştan Oydum, El Ele Büyüttük Sevgiyi adlı üç kitapta toplayan Ecevit'in siyasi kitaplarından bazıları ise şöyle:

Ortanın Solu, Bu Düzen Değişmelidir, Atatürk ve Devrimcilik, Kurultaylar ve Sonrası, Demokratik Sol ve Hükümet Bunalımı, Demokratik Solda Temel Kavramlar ve Sorunlar, Dış Politika, Türkiye/ , Umut Yılı:

''ÖZGÜRLÜĞÜ YİTİRDİK DOSTLAR''
 

Bülent Ecevit, ''Özgürlüğün ardından bir ağıt söylev'' başlıklı şiirinde, yitirilen bir değerin ardından, kendi yaşamının da temel ögesi olan ''umut'' ve ''sevgi'' ile şöyle seslenir:

''özgürlüğü yitirdik dostlar ardından bir çift sözüm var havaya benzerdi biraz varlığı duyulmazdı özgürlüğün yokluğu dayanılmaz 'saklamayın' derdi özgürlük 'beni kendinize esirgemeyin beni ellerden esirgendikçe tükenirim çünkü paylaşıldıkça çoğalırım ben' oysa kendimize kalsın diye özgürlük ona bahçelerde duvarlar ördük uçup gitti kuş misali bahçelerden ne eller gördü hayrını ne biz gördük 'yurttaşlar' derdi özgürlük 'bu devleti sizler yöneteceksiniz el ele yaşatabilmek için beni yaşayabilmek için benimle' oysa dünyalarımız öylesine küçüktü devlet öylesine büyük yönetilmek öylesine rahattı yönetmek öylesine yük''

seafoodplus.infol. seafoodplus.info php?haberno=  

____________ _______

 

 

 gazete sayfayı kaldırdığı için resim yayımlanmıyor
Eski başbakanlardan, DSP Onursal Başkanı Bülent Ecevit gündür tedavi gördüğü Gülhane Tıp Akademisi'nde dün saat 'ta dolaşım ve solunum yetmezliğinden yaşamını yitirdi

Türkiye'de siyasetin son yarım asırlık dönemine damga vuran simge isimlerden eski Başbakan, DSP Onursal Başkanı Bülent Ecevit 6 ayı aşkın süredir tedavi gördüğü Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde (GATA) dün gece hayata gözlerini yumdu. Doktoru Mücahit Pehlivan, tedavisinin 'nci gününde Ecevit'in vefat ettiğini açıkladı.

GÜNDÜR BİLİNCİ KAPALIYDI
18 Mayıs 'da uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitiren Danıştay üyesi Mustafa Yücel Özbilgin'in cenaze töreninin ardından fenalaşarak GATA'da tedavi altına alınan Ecevit, 5 ayı geçen bir süredir hastanede yatmaktaydı. Solunum cihazına bağlı tutulan Bülent Ecevit'in kalp, dolaşım ve böbrek fonksiyonları nda sorun olduğu, son dönemde ise beyin fonksiyonları nda kısmi düzelme gözlendiği belirtilmişti. Ancak hastaneye kaldırıldığı günden bu yana Ecevit'in, tanıma bilinçlilik fonksiyonları geri dönmemişti.

GEÇEN HAFTA FENALAŞTI
Ecevit'in ölümünün ardından Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nden şu açıklama yapıldı:

"18 Mayıs tarihinden bu yana GATA Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Başkanlığı Yoğun Bakım Ünitesi'nde takip ve tedavisi yapılan Sayın Bülent Ecevit'in stabil seyreden solunum ve dolaşım fonksiyonları son bir haftadır giderek bozulmuş ve uygulanan tedavilere yanıt alınamamıştır. Sayın Bülent Ecevit, 5 Kasım günü saat 'da dolaşım ve solunum yetmezliği sonucu vefat etmiştir. Türk Milletinin başı sağ olsun."

SEZER'DEN ACI AÇIKLAMA
Acı haber üzerine GATA'ya giden DSP Genel Başkanı Zeki Sezer gözyaşlarını zor tutarak şu açıklamayı yaptı: "Gerçekten acımız sonsuz. Ne yazık ki bugün itibariyle büyük devlet adamı, bizim önderimiz, kendisiyle uzun süre çalışma olanağı bulmaktan gurur duyduğum Sayın Ecevit'i yitirdik. Ama inanıyorum ki Sayın Ecevit'in fikirleri bu ülkede sonsuza kadar bize yol göstermeye devam edecek. Bu dolu dolu, başarıyla, felsefi altyapısıyla, dolu dolu bir hayatı Türk milletine adamıştı. Türk milletinin başı sağ olsun ve ben böyle bir haberi, böyle bir bilgiyi sizlere ulaştırmakla görevli oldum şu anda. Herhalde hayatımın en zor işini, en zor görevini yapıyorum. Bütün milletimize baş sağlığı diliyorum. Ecevit, sonsuza kadar fikirleriyle aramızda yaşayacaktır."

RAHŞAN HANIM HASTANEYE KOŞTU
Sorular üzerine Sezer, Bülent Ecevit'in eşi Rahşan Ecevit'in saat sularında hastaneye geldiğini, sağlık durumunun iyi olduğunu ancak çok üzgün olduğunu söyledi. Rahşan Hanım yaklaşık 45 dakika hastanede kaldı. Ecevit'in ölüm haberinin duyulması üzerine başta DSP'liler olmak üzere çok sayıda vatandaş GATA'ya koştu. Çok sayıda vatandaşın gözyaşlarını tutamadığı görülürken, bir kadın da üzüntüden baygınlık geçirdi.

CHP'LİLERE TEPKİ
CHP'den Önder Sav ve Eşref Erdem'in de aralarında bulunduğu CHP'li gruba bazı vatandaşlar "Reklam için mi geldiniz. CHP'liler kına yakın" diye bağırdı. Önder Sav, GATA'nın önünden uzaklaşırken bir vatandaşa, "Böyle acı günde böyle şeyler söylemeyin" dedi.


ÖZDEŞLEŞENLER

Mavi gömleği:
"ECEVİT mavisi" 34 yıl önce siyasi literatüre girdi. yılında CHP Genel Başkanlığı'na seçildikten sonra mitinglerde kamyon kasasından konuşma yapıyordu. Kalabalık arasında kendisini göremeyenlerin "Hangisi Ecevit?" diye sorması üzerine Rahşan Ecevit, "İşte o mavi gömlekli" diye yanıt verdi. O günden sonra da hep mavi gömlek giydi. Böylece Türk siyasetine "liderle özdeşleşen simge" lerden biri daha yerleşti.

Kasketi
BÜLENT Ecevit'in kasketi, Süleyman Demirel'in şapkasının rakibiydi. Sağdaki Adalet Partisi'nin lideri fötr şapka, "Halkçı Ecevit" sloganıyla siyaset yapan Ecevit ise halk arasında daha yaygın kullanılan kasket takıyordu. Kaskete, Ecevit'in başını soğuktan ve güneşten korumanın dışında siyasi bir anlam da yüklenmişti.

Demli çayı:
TAM bir çay tiryakisi olan Ecevit aynı zamanda çok güzel çay demlemesiyle ünlendi. "Kafkas usulü" çay demleyen Ecevit, çayı demliğe alıp yıkayarak tozunu suyla akıttıktan sonra demlerdi. En sevdiği ise, hayat arkadaşı Rahşan Hanım'ın elinden cam bardakta şöyle tavşan kanı bir çay içmekti.

Beyaz güvercini
RAHŞAN Hanım'ın yıllarca Oran'daki evinin balkonunda beslediği güvercinler, Ecevit'in siyasi hayatında da simgesi oldu. Özellikle ilk Başbakanlığı döneminde yılında Kıbrıs Barış Harekatı'nın talimatını verdikten sonra düzenlediği bütün mitinglerde güvercin uçurmaya başladı. "Savaşın Şahini Barışın Güvercini Karaoğlan" sloganı eşliğinde uçurulan güvercinler, 12 Eylül döneminden sonra kurduğu DSP'nin amblemine de girdi.

Son sözü: Yalnız bırakmak istemedim
BÜLENT Ecevit, Danıştay'a yönelik saldırıdan büyük üzüntü duydu. Eşi Rahşan Ecevit'in ve korumalarının tüm ricalarına rağmen saldırıda yaşamını yitiren Danıştay üyesi Mustafa Yücel Özbilgin'in 18 Mayıs'ta Kocatepe Camii'ndeki cenaze törenine gitmekte ısrar etti. "Laik demokratik devlete meydan okuyan bir olayın ardından bu cenazeye gitmem lazım" diyen Ecevit korumalarının kollarında merdivenleri çıkabildi. Gergin ortam ve sıcak hava, güneş altında ayakta beklemek Ecevit'i aşırı derecede yordu. Oran'daki evlerine döndüklerinde "Keşke gitmeseydin" diyen eşine "Bizimle aynı doğrultuda olan bir insanı son yolculuğunda yalnız bırakmak istemedim" karşılığını verdi. Kendisi de eşi de bunların son sözleri olduğunu bilemedi. Saat civarında yatağına uzanıp, dinlenmeye çekildi. Rahşan Ecevit kötüleştiğini fark edince doktoru Mücahit Pehlivan'a haber verdi. Pehlivan, Ecevit'i görür görmez beyin kanaması geçirdiği anladı. Ve Ecevit hemen ambulansla GATA'ya kaldırıldı.

Ne Dediler
Hep saygıyla hatırlayacağız

CUMHURBAŞKANI AHMET NECDET SEZER: Eski Başbakanlardan Bülent Ecevit'in yaşamını yitirmesinden büyük üzüntü duydum. Siyasi tarihimizin simge kişiliklerinden Ecevit, laik Cumhuriyet'in korunması, Atatürk ilkelerinin özümsenmesi, Türkiye'nin her alanda gelişmesine ve çağdaşlaşmasına önemli katkılarda bulunmuştur. Türk Ulusu, Ecevit'in ülkemize yaptığı hizmetleri, her zaman saygıyla anımsayacaktır. Ecevit'e Tanrı'dan rahmet, ailesine ve Ulusumuza baş sağlığı diliyorum.

Çok önemli hizmetler yaptı
BAŞBAKAN TAYYİP ERDOĞAN:
Uzun yıllar boyunca bir siyasetçi ve devlet adamı olarak ülkemize önemli hizmetlerde bulunan eski Başbakanlardan Bülent Ecevit'in vefatını büyük üzüntü ve teessürle öğrenmiş bulunuyorum. Türk siyasi hayatı, önemli bir şahsiyetini kaybetmiştir. Kendisini rahmetle anıyor, hayat arkadaşı Rahşan Hanım'a ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Hepimizin öğretmeniydi
CHP GENEL BAŞKANI DENİZ BAYKAL:
"Çağdaş değerleri Türkiye'nin çağdaş yaşamıyla bağdaştıran bir liderdi. Temiz ve dürüst siyaset anlayışıyla hepimizin siyaset öğretmeni oldu. Sosyal demokrasiyi kapalı kapıların ardından çıkaran seçkin bir insandı. Türkiye onu çok iyi değerlendirecektir. " Şili'de bulunan Baykal, poragramını yarıda kesti ve, "Cenazeye yetişmeye çalışacağım" dedi.

Dürüstlüğün simgesiydi
DYP GENEL BAŞKANI MEHMET AĞAR:
Çok önemli çok büyük bir siyaset adamı kaybedilmiştir. Çok partili siyasal hayata girdikten bu yana merkez sol partiyi üç seçimde birinci çıkaran büyük bir siyasetçiydi. Tabandan gelen milletle birlikte gelen, Türkiye'nin değerlerine bağlı olan bir insandı Ecevit. Sanatçı ve aydın kişiliğiyle tanınmış, Türk siyasetinde dürüstlüğün sadeliğin simgesi olmuştur.

Milletimizin başı sağolsun
MHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI MEHMET ŞANDIR:
Ülkemize ve devletimize hizmet vermiş değerli bir insanı kaybetmenin üzüntüsü içerisindeyiz, milletçe başımız sağolsun. DSP ve MHP ülkemizin çok kritik bir döneminde yıl ülkemize hizmet etti. Sayın Bahçeli ile Rahmetli Ecevit'in uyumu Türk siyasi tarihinde çok görülmeyen bir tabloydu ve çok önemli kararlara birlikte imza attılar.

 

                            seafoodplus.infom. seafoodplus.info vatan?exec= haberdetay&tarih= &Newsid=&Categoryid=1
                            Copyright © , Bağımsız Gazeteciler Yayıncılık A.Ş.

 

 

Denktaş: 'Ecevit bir can adam'
KKTC eski Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Bülent Ecevit'in Kıbrıs Barış Harekatı'nı barış için yaptığını vurgulayarak, "Ecevit, şair bir adam, muazzam bir diplomat. Konjonktürü göz önünde tutarak, Türkiye'nin atması gereken adımları korkusuzca atan bir başbakan, bir can adam. Kendisini hiç unutmayacağız" dedi

Denktaş, hükümetin 'Annan Planı'na gözü kapalı evet demek'le suçlarken, Ecevit'in ruhunun ancak Kıbrıs meselesi çözüldüğünde şad olacağını söyledi. Gözyaşlarını tutamayan Denktaş, Ecevit'in Köykent Projesi'nin de hayata geçirilmesini istedi.

Muğla'nın Fethiye İlçesi'nde düzenlenen 4'ncü Uluslararası Türk Dünyası'nda Maniler Sempozyumu'nun onur konuğu olan Rauf Denktaş, dün akşam vefat eden eski başbakanlardan Bülent Ecevit hakkında duygu yüklü açıklamalarda bulundu. Çok üzgün olduğunu söyleyen Denktaş, "Ecevit, Türkiye'nin her baskıya boyun eğmeyeceğine, hakkını aramak için kararlılıkla hareket edeceğine tüm dünyayı inandırmıştır. Kıbrıs Barış Harekatı'nı barış için yapmıştır. Ecevit şair bir adam, muazzam bir diplomat. Konjonktürü göz önünde tutarak, Türkiye'nin atması gereken adımları korkusuzca atan bir başbakan, bir can adam. Kendisini hiç unutmayacağız" diye konuştu.

Denktaş, konuşma sırasında oldukça zorlanırken gözyaşlarına da hakim olamadı. "Kıbrıs Türkleri açısından zannedersem Ecevit denildiğinde Barış Harekatı'nı ve dolayısıyla doğum günümüzü hatırlayacağız" diyen Denktaş, şöyle devam etti:

"Çünkü Barış Harekatı yapılmamış olsaydı, bugün Kıbrıs'ta tek bir Türk kalmamış olacaktı. Kıbrıs'ın önemini bilen bir kişiydi. (Biz sadece Kıbrıs'ın güvenliğini sağlamıyoruz, Kıbrıs'ta bulunarak Türkiye'nin de güvenliği sağlıyoruz) diyen Ecevit, Kıbrıs'ın stratejik açıdan öneminin de altını çiziyordu. O bir kahramandı."

SORUN ÇÖZÜLÜRSE RUHU ŞAD OLUR
Rauf Denktaş, Türkiye'nin AB sürecinde Bülent Ecevit'in Kıbrıs konusunda aldığı tavrı da şöyle değerlendirdi:

"Barış Harekatı'ndan sonra en büyük başarısı Kıbrıs ile ve Türkiye'nin AB'ye girmesiyle ilgili olarak Kıbrıs meselesini Türkiye'nin önüne koymak isteyenlere söylediği sözdür. Demiştir ki 'Eğer siz Rum idaresini meşru hükümet olarak Kıbrıs diye üye yaparsanız, KKTC ile entegrasyona giderim.' Barış harekatının kararını alan Ecevit konuşuyordu. Tüm Avrupa da bunu dinledi ve değerlendirdi. Ama maalesef Annan Planı'na gözleri kapalı evet diyenler, tekrar bu işi birleştirdi. Ve şimdi içinden çıkılmaz bir durum ile karşı karşıyadırlar. Bu iki konu ayrılmalıdır. Ecevit'in ruhu o zaman şad olacaktır. Çünkü Kıbrıs'ın elden gitmesi, Türkiye'nin Kıbrıs'tan çekilmesi, Ecevit için hayati bir sorundu. Bu konuda çok hassastı. Bilindiği gibi her ay yapılan toplantılarda, Kıbrıs için hastalığına rağmen elinden geleni yapıyordu."

KÖYKENT UYGULANSIN
Ecevit'in unutulmaz bir lider olduğunu dile getiren Rauf Denktaş, "Büyük bir başbakan, bir devlet adamı, barış için her fedakarlığı yapmış olan Türkiye'nin başını hiçbir kuvvet önünde eğmeyeceğini dünyaya duyurmuş olan büyük bir lider kaybedildi. Allah rahmet eylesin ve ümit ederim ki Köykent Projesi onun aşkıydı. İnşallah bir vakıf kurulur ve sevdiği bir köyde projesi uygulanır. Ve başarılı olursa Ecevit'in bu projesiyle Türkiye'nin yüzü güler" diye konuştu.


 

seafoodplus.infom. seafoodplus.info vatan?exec= haberdetay&tarih= &Newsid=&Categoryid=1
Copyright © , Bağımsız Gazeteciler Yayıncılık A.Ş.

 

 

Şairdi, güvercindi, maviydiTakalar onsuz geçiyor şimdi
  gazete sayfayı kaldırdığı için resim yayımlanmıyor
Başında kasketi, elinde güvercini Takalar geçirdi denizlerden allı yeşilli

Başında kasketi, elinde güvercini Takalar geçirdi denizlerden allı yeşilli.Dürüstlük abidesi Bülent Ecevit, meydanları "Ak Günlere" sloganlarıyla inlettiği 50 yıllık siyasi mücadelesini alnının akıyla bitirdi

Dedelerimizin oğul diye bağrına bastığı, meşhur kasketli fotoğraflarını duvarlarına astığı Bülent Ecevit, kuşkusuz Türkiye siyaset arenasının en müstesna, en nevi şahsına münhasır simasıydı. Neredeyse 3 kuşak tanıklık etti onun 'temiz ve dürüst' siyaset şiarına. yılında CHP Çankaya Ocağı'nda başladığı politik macerası çok hızlı bir yükselişle başladı. CHP'ye üye olmasından üç yıl sonra, seçimlerinde, henüz 32 yaşındayken milletvekili seçildi. 36 yaşında ise bakan oldu. ve İnönü hükümetlerinin çalışma bakanıydı. Ve 50 yıllık siyaset hayatında tam 5 kez iktidara geldi. Ama sanatçı, mütevazı ve dürüst kişiliğine tamamen zıt bir mücadeleye atılmıştı. Büyük ihanetlerle karşılaştı, arkasından bıçaklandı. Son yıllarında yaşlılığı siyaset malzemesi yapıldı. Ancak o, en kirli oyunların döndüğü zamanlarda bile nezaketini bozmadı. İşte bu yüzden sevmeyeni olsa da nefret toplamadı. Görüşlerine karşı olanlar da dürüstlüğünü teslim etti hep. İşte Türk siyasetinin 50 yılına damga vuran Karaoğlan'ın kilometre taşları

En sadık dostları çay ve şiir
Gözlerini, 28 Mayıs 'te İstanbul'da dünyaya açtı. Kastamonulu olan babası Fahri Bey adli tıp doktoru, İstanbullu olan annesi Nazlı Hanım ise ressamdı. Sıkı bir CHP'li olan baba Ecevit, yılları arasında Kastamonu Milletvekilliği yapmıştı. Ailesi Ecevit'i, İstanbul'daki Robert Kolej'e yatılı verdi. Edebiyat dersleri iyiydi ama lise birde az kalsın matematikten tasdikname alıyordu. En büyük tutkusu ise demli çay içerek mum ışığında şiir yazmaktı. Robert Kolej'in yılı mezuniyet yıllığında sınıf arkadaşı Dimitri Andriadis, Ecevit için şunları yazdı: "Bir bardak çay, bir yaprak kağıt, bir kurşun kalem ve bir şiir kitabı İşte Bülent'in en sadık arkadaşları"

Sınıf arkadaşı Rahşan'la evlendi
Ecevit'i tanımlarken akla gelen bir çok sıfat ve slogan var. "Karaoğlan, Halkçı Ecevit, Ak günler, Kıbrıs Fatihi, Ortanın Solu, Ecevit Mavisi, Gazeteci Ecevit, Şair Başbakan" Ama resmi biyografilerinde, meslek hanesinde daima gazeteci yazdı. Babası Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne yazılmasını istedi. Fakat edebiyatçı olmak isteyen Ecevit, Hukuk Fakültesi'nde üç ay dayanabildi, Basın Yayın Genel Müdürlüğü'nün tercüme bürosunda çalışmaya başladı. 'da tam 60 yıl boyunca ayrılmayacağı hayat arkadaşıyla, kolejden sınıf arkadaşı Rahşan Aral'la evlendi.

Ulus'ta başladığı gazetecilik hayatı ise önce CHP liderliğine, oradan da başbakanlığına uzanan politika hayatının da başlangıcı oldu. CHP Çankaya Gençlik Ocağı'na üye olan Ecevit, seçimlerinde, Ankara Milletvekili olarak Meclis'e girdi. seçimlerinde oyların yüzde 'sini alan CHP, Adalet Partisi ile koalisyona gitti. İnönü başbakanlığındaki hükümette, Ecevit Çalışma Bakanlığı'na getirildiğinde 36 yaşındaydı.

Barış harekatı Kıbrıs Fatih'i
6 Şubat 'te CHP-MSP koalisyonu kuruldu ve Ecevit ilk kez başbakanlık koltuğuna oturdu. 5 ay sonra Kıbrıs'ta bir darbe olmuştu. 20 Temmuz 'de harekat başladı. Barış Harekatı, Ecevit'in siyasi pozisyonunu da belirleyici biçimde etkiledi. O artık "Kıbrıs Fatihi Ecevit" ti 12 Eylül'de siyasi hayatının üçüncü askeri müdahalesiyle karşılaştığında ise, CHP Genel Başkanı ve ana muhalefet partisi lideriydi. Ecevit, Demirel, Erbakan ve Türkeş'e 10 yıl boyunca siyaset yapma yasağı gelmişti. 'deki referandumla siyaset yasağı kalktığında ise, Demokratik Sol Parti, Ecevitler tarafından bir anlamda yoktan var edildi ve seçimlerinde Ecevit yeniden başbakanlık koltuğuna oturacaktı.

Apo'yu yakalayan Başbakan
Ecevit son başbakanlığı döneminde de teröristbaşı Abdullah Öcalan yakalandı ve başarı hanesine bir artı da böylece yazıldı. Ama bu dönem kaderin garip bir cilvesine sahne oldu. 'lerde, yaşlı, hasta ve kulağı duymayan İnönü'ye karşı başkaldırısının bir benzerini kendisi yaşadı. Hastalığı nedeniyle yaşadığı sorunlara kuşkular ve iddialar da eklenince yıllarca en yakınındaki Hüsamettin Özkan'la yollarını ayırmasının ardından peş peşe istifalarla partisi parçalandı.

'Bülentimle bir ömür'

Hep Türkiye için bir şeyler yapmaya çalıştınız. Hayatınızda kendiniz için bir şeyler yaptınız mı?

Biz çok mutlu olduk, o bize yetti. Mutluluğumuz yeter. Hep vatanımız için faydalı olmaya çalıştık. Kimi zaman isyan ettik, kimi zaman mutlu olduk am özel hayatımızda hep mutlu olduk.

Rahşan ve Bülent Ecevit özel hayatında onları mutlu kılacak ne yaptılar?

İşte şu kanepenin üstünde oturduk. Bahçemize bakarken çay içtik.

Bu mu mutluluk?

Evet. En büyük mutluluk bu. Hastanedeyken bana konuş dediler ben de konuşuyorum. Duyuyor mu bilmiyorum. Konuşurken geleceksin mavi kanepemize yine oturacağız. Senle birlikte çay içip bahçemizin yeşilliğine bakacağız diyorum.

Ama siz hep vermişsiniz.

Biz mutlu olduk verirken. Onun için azını çoğunu düşünmedik.

Hep mutlu oldunuz

Evet, çok özlüyorum onu. Şimdi de çok özlüyorum. Her gün gidiyorum ama gene de özlüyorum.

Şimdi Ecevit şu kapıdan çıksa gelse yanımıza otursa ne yaparsınız?

Mutlu olurum.

Bu kadar mı? Boynuna sarılmaz mısınız?

Onu mu soruyorsunuz. Her gün gidiyorum görüyorum elini tutuyorum okşuyorum.

Bu Bülent Ecevit'in oturduğu sandayle değil mi?

Hastalandığı günden bugüne bu sandalyeye bu evde hiç kimse oturmadı herkes biliyor da oturmuyor.

Peki bu sandalyenin bir özelliği var mı efendim?

O böyle kaykılık oturmayı sevmiyor dik oturmasını sevdiği için oraya oturuyor.

Ve günlerdir bu sandalye böyle boş.

Sahibini bekliyor.

Çalışma odasını hiç derleyip toparladınız mı?

Hayır. Hiçbir şeyi derleyip toplamadım. Hiçbir değişiklik yapmadım. Onu bekliyorum. Masasında hiçbir şeyi ile oynanmadı.

MALVARLIĞIMIZ

Efendim sayın Ecevitlerin nesi var mal olarak?

Bu evimiz (Oran'daki) var. Bunu biz kendimize aldık. Annemin bir evi vardı metrekarelik. Annemin vefatından sonra bana kalmış oldu. Bir de onun annesi bir evde yaşardı. O da İstanbul'da işte. O metrekarelik ev de Bülent'e kaldı.

Yani miras yoluyla gelmiş m2'lik iki ev bir de burası?

Bir yerimiz daha var, o da benim babamdan kalmıştı o da metrekarelik.

Miraslar olmasa bir tek burası var varlık olarak?

Evet burası var. O mirasları da kullanmıyoruz başkaları kullanıyor.

Başkaları dediğiniz?

Yani kirasız başka eş dost kullanıyor.

Yani ihtiyacı olanlara mı verdiniz onları da?

Evet.

Kira alıyor musunuz?

Hayır, hayır.

Burası mı efendim bütün cennetiniz?

Evet. Tek bir eksiğimiz var o da tamamlanacak inşallah.

10 MADDEDE KARAOĞLAN

KARAOĞLAN ADINI KİM TAKTI:

seçimleri öncesinde, Sivas'ın Yıldızeli ilçesinde, CHP'nin seçim otobüsüne yanaşan elinde bastonu iki büklüm bir nine, "Karaoğlan nirede ha evlatlar, Karaoğlan'ı görmek istiyom" diye sordu. Yaşlı kadının kullandığı bu sıfat ağızdan ağıza yayılıp benimsendi.. .

ECO LAKABI:
"Eco" lakabı ilk olarak Robert Kolej'deki arkadaşları tarafından takılmıştı. Bu kısaltma, yıllar sonra miting meydanlarında "Karaoğlan"la birlikte tekrar canlanacaktı.

KESTANELİ PASTAYA HAYIR DİYEMEZDİ:
Kestaneli pastaya, madlen çikolataya, tavşan kanı bir bardak çaya asla hayır diyemezdi. Koyu bir tiryaki olduğu dönemlerde önce Bitlis ardından Tekel sigarası içerdi ancak esas keyfi Dunhill'den alırdı.

İNÖNÜ'NÜN SOFRALARI:
İsmet İnönü'nün evinde yenilen akşam yemeklerine pek katılmazdı. Bir keresinde bununla ilgili olarak kendisine yöneltilen eleştirileri, "Armut dibine düşermiş. Sayın İnönü de Atatürk'ün sofralarına pek katılmayıp daha çok işlerin peşinde koşardı" diye cevaplamıştı.

YALNIZ KOVBOY:
12 Eylül sonrasında DSP kurulurken yanında 'da yola çıktığı arkadaşlarından sadece Orhan Birgit kalmıştı.

BİR GECEDE DEĞİŞTİ:
Genel sekreterlik yarışına girdiği kurultaydaki ilk gün konuşması o kadar acemice ve heyecanlıydı ki, kendisini destekleyen ekipte kısa süren bir panik havası doğurmuştu. Ancak ikinci gün o Ecevit gitmiş, yerine yıllarca meydanları dolduran kalabalıkları peşinden sürükleyecek müthiş bir hatip gelmişti.

YASAK AŞK ŞAŞKINLIĞI:
Bakanlarından Hasan Fehmi Güneş'in basının diline düşen gönül macerası patlak verdiğinde hislerini Genel Sekreter Yardımcısı Uğur Alacakaptan' a "Çok şaştığım bir şey var" diye özetleyecekti: "Bu işlere nasıl vakit buluyorlar anlamıyorum. Ben kitap okumaya bile bulamıyorum da"

TANIMAYAN DA VAR:
Van ve çevresinde yaşanan deprem felaketinden sonra bölgeyi ziyareti sırasında bir köylüyle arasında geçen diyalog, bir anlığına da olsa herkesi gülümsetmişti. Başbakan Ecevit herkes bir ağızdan konuşmasın diye köy meydanında toplanan ahalinin içinden bir sözcü seçmiş, uzunca bir süre de konuşmuştu. Bu sırada köylü elini kaldırarak söz istemiş ve herkesi güldüren sorusunu yöneltmişti: "Hepsi iyi güzel de Allasen sen kimsin?"

BAŞUCU ŞAİRLERİ:
Ecevit'in gönlünde şiirin yeri bir başkaydı. Nazım Hikmet, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Orhan Veli, Oktay Rifat ve Hintli şair Tagore'un tutkunuydu.

TEK LÜKSÜ BURBERRY PARDÖSÜ:
Giyim kuşamı konusunda her zaman sade bir çizgiyi benimsedi. Adı ile anılan mavi gömlekleri ve düz mokasen ayakkabıları dışında İngiltere yıllarından kalma tek bir lüksü vardı: Burberry pardösüsü.


HAMZAKOY YOLCULUĞU
12 Eylül sabahı tüm Türkiye postal sesleriyle uyandı. Ve tabii Ecevit de. Darbe günü gözaltına alınan Demirel ve Ecevit, Çanakkale-Hamzakoy' daki askeri tesislere, Erbakan ve Türkeş de İzmir-Uzunada' ya gönderildi.


Tarİh 19 Şubat Ecevit, MHP ve ANAP koalisyonuyla 5'inci kez başbakanlık koltuğunda. MGK'nın Şubat ayı olağan toplantısından önce Cumhurbaşkanı Sezer ile Ecevit arasında yaşanan tartışma Türkiye'yi tarihinin en derin krizine soktu. "Anayasa fırlatma"yla sonuçlanan olay, Ecevit'in de aktif siyasetten çekilmesine yol açan süreci başlattı.


ECEVİT HÜKÜMETLERİ
HÜKÜMET: 1. Bülent Ecevit Hükümeti
( )
HÜKÜMET: 2. Bülent Ecevit Hükümeti
( )
HÜKÜMET: 3. Bülent Ecevit Hükümeti
( )
HÜKÜMET: 4. Bülent Ecevit Hükümeti
( )
HÜKÜMET: 5. Bülent Ecevit Hükümeti
( - )
 

seafoodplus.infom. seafoodplus.info vatan?exec= haberdetay&tarih= &Newsid=&Categoryid=1  

____________ _______

 

06 Kasım / Pazartesi 

 
Şiirleriyle de gönüllere hitap etti


     
     Ömer KAYA

     
Siyaset dünyasının Karaoğlan'ı Bülent Ecevit'in yaşamında şiir de politika kadar yer tuttu. Şiirleri 17 yaşında yayımlanmaya başlayan Ecevit, yapıtlarını 3 şiir kitabında topladı.
      yılında yazdığı "Özgeçmiş" adlı şiirinde "bir boşluktan boşluğa/bir
      cam bardağa dolmuşum/cam bardakta su olmuş/sudan içmiş can olmuşum/görünmezden cana/bir kumaş örülmüş/kumaşa bürünmüş/beden olmuşum/bir varmış bir yokmuş/iki boşluk arası/bir rüyalık alemde/sen ben olmuşum" diyen Ecevit'in şiirleri değişik dillere de çevrildi. Doğan Kitap'tan yılında çıkan ve tüm şiirlerinin bir araya getirildiği "Bir Şeyler Olacak Yarın" adlı kitabında "Önsöz" olarak aynı adlı şiirine yer veren Ecevit, "ozan söze değdi mi/sözün dili çözülür/usun ermediğini/gözün görmediğini/şiir dili duyurur" dizeleriyle bir bakıma "şiir"in tanımını da yapıyordu. Aynı kitabındaki "Niçin Şiir" başlıklı yazısında kendisi için şiir yazmanın, özellikle siyasete girdiğinden itibaren, bir iletişim aracı, bir düşünce açıklama yolu değil, "bir düşünme yöntemi" olduğunu vurgulayan Ecevit'e göre, "düzyazı diliyle düşünülebilenin ötesine geçilebilir bu yöntemle Başka sanat dallarında da bu olanak vardır. Yeter ki ozan ya da sanatçı şiir dışı ya da sanat dışı bir amaç gözetmesin yaratısında"
     
     "ŞİİR BENİM ÖZEL EYLEMİM"

      "Topluma bir bildirim olacaksa bunun için şiirden yararlanmam" diyen Ecevit, bu görüşünü şöyle açıyordu:
      "Yine de yazdığım şiirlerde bir bildiri bulunabilir. Ama çoğu kez ben de o bildiriyi şiirden öğrenirim veya çıkarmaya çalışırım. Topluma bildiride bulunmak için şiir yazanları eleştirmiyorum. Kimi ozanların topluma insanlığa büyük katkıları olur o yoldan. Ama şiir ille bunun için yazılmalı diyen olursa ona katılamam. Ben yapabildiğim kadar toplumsal görevimi siyasal eylem yoluyla yapıyorum. Siyasal açıklamalarımla yapıyorum. Doğrudan yapıyorum. Şiir benim özel eylemim."
     
     SİYASET VE ŞİİR

      Ecevit, "siyaset-şiir" ilişkisini ele alırken, "Siyasete girdim diye şiir yazmayı şiir çevirmeyi bıraksaydım siyasette ben ben olmazdım" saptamasını yapıyor ve şöyle devam ediyordu:
      "Bir siyaset adamının bütün yaşamı ve dünyası siyaset olursa onun siyasette bile yararlı olamayacağına inanırım. Her siyaset adamı ille şiirle veya sanatla ilgilenmelidir anlamı çıkarılmasın bu sözümden Ama her siyaset adamının siyasetten başka bir dünyası da olmalıdır. Zaman zaman o başka dünyasına geçip siyasete siyasetin dışından da bakabilmelidir. Siyasetin bir soyut uğraş olmadığını siyasetin öz konusunun insan olduğunu öz amacının insan özgürlüğü ve mutluluğu olduğunu unutturmayacak bir uğraşı bir bakış açısı bulunmalıdır siyaset adamının."
     
     DİL VE ŞİİR

      "Dil"in ortak gözlemleri, duyuları, duyguları, izlenimleri nesnel olarak belirleyip tanımlayan sözcüklerden oluştuğunu, bu sözcüklerin art arda dizilişinin belli kurallara göre olduğuna, bunun da insanı düşüncede büyük ölçüde bağımlı kılacağını işaret eden Ecevit, bu bağımlılıktan bir ölçüde kurtulabilme olanağının en çok şiirde bulunduğunu belirtiyor ve ekliyordu:
      "Anlatma özgürlüğünden ve sorumluluğundan kurtulması dilde özgürlük kazandırır ozana Dilde özgürlükse düşünmede özgürlüğü arttırır.
      Kuşkusuz kesin bir özgürlük değildir bu Kesin özgürlük yoktur aslında.
      Göreceli bir özgürlüktür bu Fakat göreceli de olsa önemli bir özgürlüktür.
      Şiir dışı amaçla yazılan şiir topluma bildiride bulunmak için için yazılan şiir bu özgürlüğü kullanamaz. Çünkü öyle bir şiir iletişim aracıdır." "Bu anlamda şiir kendiniz için yazmak demektir", Ecevit'e göre "Ama kendiniz için yazarken de insan için yazmış olursunuz. Şiirle kendinizde bulduğunuzu tüm insanlık için bulmuşunuzdur. Bir gerçeği veya doğruyu kendinizde duyamazsanız bulamazsanız dışınızda hiç duyamaz bulamazsınız. O nedenle bencillek değildir şiiri kendisi için yazmak" Ecevit, bu temellendirmeden sonra kendi şiiriyle ilgili olarak, "Ben de gazeteciliğe hele siyasete girdikten sonra kendim için yazar oldum şiiri. Çünkü artık bir iletişim aracı olarak şiiri kullanmama gerek kalmamıştı" değerlendirmesinde bulunuyordu.
     
     -TOPLUM VE ŞİİR

      "İnsanlık şiirin sağladığı özgürlüğü bir ölçüde olsun kullanmazsa dil insanın aracı olmaktan çıkar insan dilin aracı olur" Bülent Ecevit'e göre
      Böyle bir durumda insan özne olmaktan çıkar nesne olur.
      Alman düşünür Hamann'ın "şiir insanlığın ana dilidir" sözüne gönderme yapan Ecevit, şiirsiz kalan toplum bu nedenle insanlığın ana dilinden kopmuş sayar. Öyle bir toplum dile yabancılaşır; o yüzden kendine de yabancılaşır.
      Ecevit'e göre, "Dille düşüncenin ilişkisi gözönünde tutulursa öyle bir toplumda düşünce de giderek bundan etkilenir ve öznelliğini yitirip kişiye yabancılaşır.
      Öyle bir toplumun insanları sloganlarla konuşur artık. Daha kötüsü sloganlarla düşünürler. Daha da doğrusu pek düşünmez olurlar."
     
     TÜRK TOPLUMU VE ŞİİR

      Ecevit'e göre, "Türk toplumu Türk halkı -dünyanın her yerinde- basmakalıp düşünür olmaktan ve baskılar altında suskunlaşıp veya nesnelleşip benliğini yitirmekten şiirle kurtulmuştur." Şiir, Ecevit'e göre, Türk halkının, özellikle Türk köylüsünün "düşünceye konulan yasakların erişemediği bir özgürlük alanı olagelmiştir."
     
     OZAN VE ŞİİR

      Ecevit'e göre, ozan bulmak istediğinin ardından koşmasının geçersizliğini bilir; "kafasının duyularının kapılarını camlarını açabildiğince açar ve bekler." Felsefe bilimden, şiir de felsefeden önce gelir "buluculuk"ta; çünkü filozof bilim adamından ozan da filozoftan özgür düşünebilir; çünkü ozan dilde de hepsinden özgürdür, Ecevit'in anlayışına göre
     
      VİRGÜL VE ŞİİR

      Şiirlerinde virgül kullanmayan Ecevit, bu duruma açıklık getirirken, "halk şiirinde virgül de nokta da satır da başlarında büyük harf de yoktur ama her dize kolayca anlaşılır ben bunu şiirde kolayca başarabildim. Kolay olmamakla birlikte düz yazıda da uygulamaya başladım" açıklamasına, örneğine yer veriyordu.
     
     AYTMATOV'UN SÖZLERİ

      Ünlü Kırgız yazar Cengiz Aytmatov, Ecevit'in Rusça olarak yayımlanan şiir kitabına yazdığı "Sonsöz"de, "Ecevit'in şiirlerinde ulaşılan entellektüel kültür, felsefi düşünme düzeyi, genel Türk şiir yazınının olanaklarını ve dolayısıyla Türk dilinin kaynaklarını yüksek bir soyutlama düzeyine, dünya çapında önemli bir düzeye yükseltiyor; onların kendi emeğiyle kazanılmış yeni kıvraklığını ve teknolojikliğini kanıtlıyor" saptamasını yapıyor.
     
     GENÇ YAŞTA BAŞLAYAN ŞİİR YOLCULUĞU VE EDEBİYAT

      Ecevit'in ilk şiirleri, Vedat Nedim Tör'ün isteğiyle ve "Bu şiirleri, bu toprağın onyedi yaşında bir genci yazdı" tanıtımıyla 'de "Hep Bu Topraktan" adlı dergide yayımlandı. 'li yıllarda yayımlanan iki şiir kitabında gençlik yıllarında yazdığı şiirlere yer vermeyen Ecevit, Doğan Kitap'tan 'te çıkan "Bir Şeyler Olacak Yarın"a bu şiirleri de aldı.
      "Özgür İnsan" () ve "Arayış" () dergilerinin başyazarlığını yapan Ecevit, edebiyat çalışmalarına 'de Tagore'un "Gitanjali" adlı şiir kitabının çevirisiyle başladı; 'te de T.S. Eliot'ın " Kokteyl Parti" adlı oyununu Türkçeye kazandırdı.
      Bazı şiirleri bestelenen Ecevit'in Londra'da basın ataşeliğinde görevliyken yazdığı "Türk-Yunan Şiiri", Muammer Sun tarafından şarkı sözü olarak kullanılarak "Mavi Büyü" adıyla bestelendi. Orkestra eşliğinde soprano ve tenor için yazılan eserin ilk olarak Bursa'daki Türk-Yunan Dostluk Konseri'nde seslendirildi.
     
     ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER

     TAKA

     takalar geçiyor allı yeşilli

     takalar geçiyor dümenleri lazlı

     takalar geçiyor en nazlı

     yelkenlilerden de güzel

     güvenli sularda işsiz dönenen

     gezi yelkenlilerinden çok duyarak denizi

     takalar geçiyor enginlere

     yamalı göğsünü gere gere

     takalar geçiyor yükle yürekle

     takalar geçiyor emekle dolu

     günlük güneşlik

     kıyılardan kopmuş denizlerde Anadolu kıyılar kadın olmuş

     açılır gider erkeği

     takalartakalar toprağın

     denizde çarpan yüreği ()

 

       YARIN

     birşeyler olacak yarın

     duruşundan belli

     kırdaki atların

     bulutların koşusundan belli

     kazışından köstebeklerin toprağı

     karıncaların telaşından belli

     birşeyler olacak yarın

     belki bir tomurcuk

     beİki bir ağacın düşen yaprağı

     belki de bir çocuk

     pek o kadar göremesek de uzağı

     kuşlarin uçuşundan belli

     birşeyler olacak yarin

     öbürgünden önemsiz

     bugünden önemli ()

 

     JEOLOG

     avucumda bir buhurdan bu dünya

     çağlar tüter insansız

     sarar beni benden uzağa

     yokolmuş dağlar

     yankılar beni yapayalnız

     toprağın basamaklarından iner

     derin dağlara yükselirim

     eski ırmak izlerinde

     akar yiterim kumlarla

     görmez olur beni gözlerim ()

    

      SORU

     Kimbilir

     insanda son kalan gözler

     görür mü dünyayı uzaktan

     kimbilir

     küçülür mü dünya

     büyür mü uzaktan

     kimbilir

     küllenir mi dünya özlenir mi yoksa uzaktan ()

    

     MAĞARA

     mağaranın duvarına

     hayvanları taştan oydum

     kükrediler karanlıkta

     türkülerle karşı koydum

     karanlıktı mağara

     ışığı taştan oydum

     üşüyordum

     bir de güneş koydum

     aşk oydum mağaranın duvarına

     aşk oydum

     ağrıdı taşlar

     yarıldı mağara

     ben doğdum ()

    

     İNSAN

     elbette senden güzel olacaktı

     çizdiğin resim

     yaptığın heykel

     senden büyük olacaktı

     senden yakışıklı

     elbette senden çok duyacaktı

     söylediğin türkü

     sen olduğundan büyüksün

     sen olduğundan iyisin

     sen olduğundan güzel ()

    

     BEN MİSİN

     dirilten misin beni gövdem

     öldüren misin bilmem

     gördüren misin beni

     gözüm körleten misin bilmem

     bildiren misin bana başım

     gizleyen misin bilmem

     bir ben varım benden öte

     ben misin bilmem ()

    

     TRENSİZ

     trenler geçmez oldu gözlerinden artık

     sallanmaz oldu ak mendili

     rayların sonu belli

     en uzak yerler bile tanıdık

     trenler geçmez oldu gözlerinden artık

     ayrılan ayrıldı kavuştu kavuşan

     duman tütmez oldu yolcu gelmez

     bir tren sesi kalmış kulağında uzaktan

     trenler geçmez oldu gözlerinden artık

     kampana çalmaz oldu saati

     istasyonda artık o bir başına

     elinde bileti (19)

    

     PROMETE KENTTE

     Promete şimdi kentte

     kayalara bağlı değil

     beton duvarlarla çevrilidir

     kartallarıngiremiyeceği bir semtte

     kendi kendini kemirir ()

    

     AV

     ormanın kuytusunda vurulan geyik

     hayvanlar acınla suskun

     dallar yasınla eğik

     boynuzlarında çizgilerinde gözlerinde

     avcının söndüremediği iyilik ()

    

     PÜLÜMÜRÜN YAŞSIZ KADINI

     Pülümürün bir dağ köyünde gördüm onu

     yaşını sordum bir giz gibi güldü

     kimi seksen dedi köylülerden kimi yüz

     yüzüne baktım bir giz gibi güldü

     bir asa vardı elinde

     bir solmuş kırallığın

     kadifeden harmanisi üzerinde

     birhititliydi o bir Selçukluydu

     bir ermeniydi bir kürttü

     birtürk

     yaşını sordum bir giz gibi güldü

     koluma girdi bir soylu kadınca

     tozlu köy yolunda sürüyerek eteğini

     beni tek gözlü sarayına götürdü

     köy yapısı kulübesinin

     Zamanı onda yitirdim ben

     Yitik zamanlara onda eriştim

     en soylu yoksulluğun

     toprak döşeli sarayında

     bir taç gibi kondu başıma Türkiyeliliğim ()

 

     BİR OZAN BİR DEVLET ADAMINI SORGULUYOR

     yıldızlı bir gecede

     göğebakmıyalı

     kaç ay geçti

     anımsar mısın

     yıldızlı bir gecede

     ya da güpegündüz

     canevinde duymadan

     sonsuzluğunu göğün

     ya da bir sabah

     çiçek açtığını ansızın

     fark etmeden

     bahçendeki ağacın

     hele bir de işitmeden

     işine giderken

     bilmeden ezdiğin

     karıncanın sesini

     nasıl bilesin

     evrendeki yerini de

     nasıl yönetesin

     ülkeni ()

    

     ELELE BÜYÜTTÜK SEVGİYİ

     Rahşan'a,

     birlikte öğrendik seninle

     avcumuzda yüreği çarpan

     kuşa sevgiyi

     elele duyduk kumsalda denizin

     milyon yılda yonttuğu

     taşa sevgiyi

     tırtılları tanıdık seninle baharda

     tırtılken daha sevmeyi öğrendik

     sevgiden

     üreyen kelebeği

     toprağı evimiz gibi sevdik seninle

     birlikte sevdik kuru toprakta

     ev küren köstebeği

     köstebeğinden toprağına taşına

     tırtılından kelebeğine kuşuna

     elele sevdik bu dünyayı

     acısıyla sevinciyle sevdik

     yazıyla kışıyla sevdik

     köy-köy ülke-ülke

     gökler gibi sardı dünyayı

     yağmur gibi sızdı dünyaya

     dünya kadar oldu sevgimiz

     elele büyütüp elele derdik

     elele derip insana verdik

     verdikçe çoğalan

     sevgimizi ()

seafoodplus.infoet seafoodplus.info 11/06/son/ sonsiy asp

 

06 Kasım / Pazartesi 
Süleyman Demirel çok üzgün


      Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Rahşan Ecevit'e taziye ziyaretinde bulundu.
      Ecevitlerin Oran'daki evine gelişinde Demirel'in eski grup başkan vekili Emrehan Halıcı karşıladı.
      Özel doktoru Aylin Cesur'la birlikte gelen Demirel, çok kısa süren taziyenin ardından şu açıklamayı yaptı:
      "Siyasal hayatında yarım asırı aşan hizmetlerde bulunmuş eski başbakanlardan değerli devlet adamı sayın Bülent Ecevit'e Allah'tan rahmet diliyorum. Milletimizin başı sağolsun. Ailesine, kendisini sevenlere başsağlığı diliyorum. Allah rahmet eylesin." Rahşan Ecevit'e taziyeler sürerken, eski adalet bakanı Hikmet Sami Türk, MGK Eski genel sekreteri emekli Org. Tuncer Kılınç, eski TBMM Başkanı Ömer İzgi, ASO Başkanı Zafer Çağlayan ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener başsağlığı ziyaretinde bulundu.
      Başbakan Yardımcısı Şener, taziye sonrası Ecevit'in ne zaman ve nereye defnedileceği konusundaki gazetecilerin sorularını yanıtlarken, "Şuanda çalışmaların sürdüğünü, defnedileceği yerin henüz belirlenmediğini ifade ettiler. Bu konuda İçişleri Bakanımız gerekli çalışmaları yapıyorlarö demekle yetindi. Şener Rahşan Ecevit'i nasıl gördüğünün sorulması üzerine de "Zor bir durum. Birbirini sevmiş iki insanın sonunda ayrılıkla baş başa kalmaları, duyguların yoğunlaştığı bir ortamı ortaya çıkarır. Derinden üzüntülü olduğunu gördük" dedi. Şener, eski başbakan Ecevit'i son olarak hastalığından önce havaalanında gördüğünü ve sohbet ettiğini, sonrasında ise kendisine bir şiir kitabını gönderdiğini anlattı.

seafoodplus.infoet seafoodplus.info 11/06/son/ sonsiy asp

 

06 Kasım / Pazartesi 



 

Evren: 'Ecevit'in 12 Eylül'de tutuklanmasına çok üzüldüm'

      Mustafa SARIİPEK/ MARMARİS(Muğla), (DHA)

BÜLENT Ecevit'in ölümüne çok üzüldüğünü belirten 7'nci Cumhurbaşkanı Kenan Evren "Karaoğlan gerçekten her babayiğidin alamayacağı kararlar alan, son derece dürüst bir insandı. Allah rahmet eylesin'' dedi. Ecevit'in 12 Eylül yönetimiyle mücadele etmek için dergi çıkardığını, dış ülkelerden basın mensuplarına demeçler verdiğini hatırlatan Evren, "O zaman bunlar suç oluyordu. Sıkıyönetim mahkemesi iki ay mahkumiyet verdi. Ben buna da çok üzülmüştüm. Ama yapacak bir şeyim yoktu'' dedi. Bugüne kadar Atatürk dahil tüm cumhurbaşkanları ve başbakanların cenaze törenine katıldığını söyleyen Evren, Ecevit'in cenaze törenine de katılacağını belirterek, "İnşallah bu son olur'' dedi.
      Kenan Evren, Bülent Ecevit'in ölümünün ardından Marmaris'in Armutalan Beldesi Beyaz Sokak'taki evinde basın mensuplarını kabul etti. Konuşmasına Ecevit'in vefatından çok büyük üzüntü duyduğunu belirterek başlayan Evren şunları söyledi:
      "Ecevit'i en eski tanıyan benim. 90 yaşın içindeyim. Dere tepe demeden bütün Türkiye'yi dolaştığı günleri hatırlarım. Rahmetli İnönü ile mücadelesini, İnönü'yü başbakanlıktan indirip kendisinin parti başkanı ve başbakan olmasını bilirim. Sonraki dönemlerini tekrar başbakan oluşunu ve özellikle Kıbrıs Harekatı'nı bilirim. O zaman Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı'ydım. Karaoğlan her babayiğidin alamayacağı kararı cesaretle aldı. İyi ki öyle cesaretli bir başbakan vardı ve böyle bir kararı alarak Kıbrıs'ı zalim Rumlar'ın elinden kurtardı. Ama hayat bu. Kimi geç kimi er nasılsa öteki tarafa göçeceğiz. Vefatından büyük üzüntü duydum. Türk Milleti de çok üzüntü duymuştur.'' Ecevit'in dürüstlüğü, çalışkanlığı, vazife aşkı hakkında hiç kimsenin kötü bir şey söyleyemeyeceğini belirten Evren, "Bu mümkün değil. O kadar dürüsttü ki yani devletin beş kuruşuna tenezzül etmezdi. Bu nedenle de halk tarafından çok sevilirdi. Diyeceksiniz ki madem ki çok seviliyordu, partisi neden seçilemedi? Oluyor, ne yapacaksınız? Bu dürüstlüğü ve çalışkanlığı 72 milyona anlatmanız mümkün değil. Seçim etkenleri değişik. Başkası seçilebiliyor. Allah rahmet eylesin, yaptıkları unutulmayacak' ' dedi.
     
      İNŞALLAH BU SON OLUR

      Genelkurmay Başkanı olması için üçlü kararnameyi Bülent Ecevit'in imzaladığını hatırlatan Kenan Evren "Ben Genelkurmay Başkanı'yken başbakanımdı. Hastalığı çok uzun sürdü. Çok çekti zavallı. Zaten üç aya yakın da ölü ile diri arasında bir hayat yaşadı. Tabii hepimizi üzerek bu dünyadan ayrıldı. Cenazeye ben de katılacağım. O görevimi de yerine getireceğim. Talihsizliğim şu ki şimdiye kadar bütün cumhurbaşkanları ve başkanların Atatürk'ten başlayarak cenazesinde bulundum. Atatürk'ün cenaze merasiminde cenazenin arkasında topçu okulunun çelengini taşıyordum. İnşallah bu son olur'' dedi.
     
      TUTUKLANMASINA ÇOK ÜZÜLDÜM

      Bülent Ecevit'le başbakan olması nedeniyle çok sıkı ilişkilerinin olduğunu belirten Evren, şöyle devam etti:
      "O kadar saygılı, o kadar hassas bir insandı ki anlatamam. Çankaya'da bir makamı vardı. Sonra konut oldu. Buraya gider konuşurduk. Çıkarken beni kapıya kadar, arabaya binene kadar uğurlamaya gelirdi. Üzülürdüm. 'Yapmayın efendim, çok üzülüyorum bundan' derdim. Dinlemezdi yine yapardı. 12 Eylül döneminde biliyorsunuz, o zamanın parti başkanlarıdır diye onları göndermiştik. O ayrı bir şey. Ben ona kırgın veya kızgın olduğum için bunu yapmadım. Ayrı gayrı yapamazdım. Onun için onu Eceabat'taki yere birlikte göndermiştik. Sevinerek yapmadım. Silahlı Kuvvetler'in aldığı bir karardı. Ama 12 Eylül'den sonraki dönemde siyasi çalışmalara bir süre ara verilmesini istedik. Öyle karar çıkardık. Ona rağmen 12 Eylül yönetimiyle mücadele etmek istedi. Bir mecmua çıkarmak istedi. Dış ülkelerden basın mensuplarına beyanat verdi. O zaman bunlar suç oluyordu. Sıkı yönetim mahkemesi iki ay mahkumiyet verdi. Ben buna da çok üzülmüştüm. Ama yapacak bir şeyim yoktu. Rahmetli Ecevit bundan fazla sıkıntı duymamış ki ben emekli olup ayrıldıktan sonra başbakanlığına gittiğim her seferinde ta merdivenlerde karşılayıp yukarı çıkardı, aynı şekilde yolcu etti. Hayat bu her türlü kırgınlıklar yaşanabiliyor. Sonra iyiye dönüyor. Yani aramızda kırgınlık sıkıntı olmadı.'' Basın mensuplarının "Aranızda önemli bir sıkıntı yaşandı mı?'' şeklindeki soruya Kenan Evden "Aramızda hiç anlaşamadığımız mevzu olmadı. Çok önemli kararlar alındı. Onun döneminde elimden gelen tüm desteği vermeye çalıştım. Çünkü ülke çok sıkıntıdaydı. Beş kuruşa muhtaçtık. Döviz yok. Bir çok maddeler bulunamıyordu' ' yanıtını verdi.

 

seafoodplus.infoet seafoodplus.info 11/06/son/ sonsiy asp

 

 

06 Kasım / Pazartesi 

 

Ecevit'in "dostluk fidanı" büyüdü


     
     Hüseyin Yeşilkavak
     
Türkiye'nin AB'ye aday ülke kabul edildiği yılındaki Helsinki Zirvesi'nde, dönemin Yunanistan Başbakanı Costas Simitis'in vefat eden eski Başbakan Bülent Ecevit'e hediye ettiği ve Bursa'ya dikilen zeytin fidanı, barışa uzanan bir ağaç oldu.
      Dönemin Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Erdoğan Bilenser'in önerisi üzerine Çekirge Caddesi'ndeki Karagöz-Hacivat heykeli yanına dikilen "dostluk fidanı", Ecevit'in dün gece hayata gözlerini yummasının ardından ayrı bir önem kazandı.
      Sabahın erken saatlerinden itibaren Çekirge Caddesi'nden geçen vatandaşlar, "dostluk fidanı"na bakarak, vefat eden Bülent Ecevit'i yadettiler.
      Ağacın her iki yanında Türkçe ve Yunanca yazılı tabelalarda, Bülent Ecevit'in, Türk-Yunan dostluğu üzerine yılında İngiltere'nin Başkenti Londra'da kaleme aldığı "Mavi Büyü" şiirinden, "Aramızda bir büyü, sıcak bir deniz, kıyılarında birbirinden güzel iki milletiz" bölümü bulunuyor.
      Tabelada ayrıca Ecevit'in zeytin ağacını kabul ederken, bunun Türk-Yunan ilişkilerinde yeni bir dostluk, barış ve işbirliği döneminin başlangıcının simgesi, bu dostluğun da bir zeytin ağacı gibi uzun ömürlü ve verimli olması yönündeki sözleri bulunuyor.
      -ECEVİT'İN "MAVİ BÜYÜ" ŞİİRİ- Türk siyasetine damgasını vuran Bülent Ecevit'in Türk-Yunan dostluğu üzerine yazdığı "Mavi Büyü" şiiri, Muammer Sun tarafından bestelenmiş ve ilk kez yılında Bursa Bölge Senfoni Orkestrasının kuruluşu dolayısıyla düzenlenen törende Yunan sanatçılarca seslendirilmişti.
      "Mavi Büyü", yılında Bursa Büyükşehir Belediyesince CD'ye aktarılmıştı.
      Bursa Bölge Senfoni Orkestrasınca seslendirilen şiir şöyle:
      "Sıla derdine düşünce anlarsın Yunanlıyla kardeş olduğunu, Bir Rum şarkısı duyunca gör Gurbet elde İstanbul çocuğunu, Türkçe'nin ferah gönlünce küfretmişiz, Olmuşuz kanlı bıçaklı, Yine de bir sevgidir içimizde Böyle barış günlerine saklı.
      Bir soyun kanı olmasın varsın Damarlarımızda akan, İçimizde bir deli rüzgar, Bir havadan Bu yağmurla cömert Bu güneşle sıcak Gönlümüzden bahar dolusu kopan İyilikler kucak kucak Bu sudan bu tattandır İkimizde de günah Bütün içkiler gibi Zararı kadar leziz Bir iklimin meyvasından sızdırılmış Bir içkidir kötülüklerimiz Aramızda bir mavi büyü Bir sıcak deniz, Kıyılarında birbirinden güzel İki milletiz.
      Bizimle dirilecek bir gün Egenin altın çağı Yanın yarının ateşinden Eskinin ocağı Önce bir kahkaha çalınır kulağına Sonra Rum şiveli Türkçeler O boğazdan söz eder Sen rakıyı hatırlarsın, Yunanlıyla kardeş olduğunu, Sıla derdine düşünce anlarsın."

seafoodplus.infoet seafoodplus.info 11/06/son/ sonsiy asp

____________ _______

 

Ecevit'i kaybettik 
Türk siyasetinin 'Karaoğlan'ı eski Başbakan Bülent Ecevit, yaklaşık 6 aydır tedavi gördüğü Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) Hastanesi'nde dün gece vefat etti.
 

Uzun yıllar, siyasetçi kimliğinin yanında şairliğiyle de farklı bir politikacı portresi çizen Ecevit, zarif üslubu ve dürüstlüğüyle en büyük rakiplerinin bile övgüsünü kazandı. Türkiye'nin yakın tarihine damgasını vuran Ecevit'in vefat haberi dün gece yarısı gelirken, Türkiye yasa boğuldu. Başta DSP'liler olmak üzere eski dava arkadaşları ve siyasetçiler vefat haberini büyük üzüntüyle karşıladı. Çok sayıda vatandaş haberi alır almaz hastaneye akın ederken, partililer gözyaşlarına boğuldu. Hastanede gazetecilere açıklama yapan DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, "Acımız sonsuz. Büyük devlet adamı, bizim önderimiz, kendisiyle uzun süre çalışma olanağı bulmaktan gurur duyduğum Ecevit'i yitirdik. Ama inanıyorum ki fikirleri sonsuza kadar bize yol göstermeye devam edecek." dedi. Sezer, bir soru üzerine Rahşan Ecevit'in, çok üzgün olduğunu, ancak sağlık problemi bulunmadığını söyledi.

Ecevit, 18 Mayıs'ta Danıştay 2. Daire üyesi Mustafa Yücel Özbilgin'in cenaze törenine katılmış ve aynı günün akşamında fenalaşması sonucu GATA'ya kaldırılmıştı. Tansiyonunun yükselmesi neticesinde beyin kanaması geçirdiği tespit edilen Ecevit, 5 saatlik ameliyatın ardından yoğun bakıma alınmıştı. Eski Başbakan, gündür yaşam destek ünitesine bağlı olarak yaşıyordu. Ecevit'in doktoru Mücahit Pehlivan, dün gece saat 'ta dolaşım ve solunum yetmezliği sonucu Ecevit'in hayatını kaybettiğini açıkladı. Ankara, Zaman

 

Devletin zirvesinden başsağlığı mesajı

Bülent Ecevit'in vefatı üzerine Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve Başbakan Tayyip Erdoğan birer mesaj yayınladı. Sezer mesajında "Siyasi tarihimizin simge kişiliklerinden Ecevit, hayatı boyunca etik değerleri ön planda tutarak, istikrarlı çizgisi, demokratik duruşu, nezaketi ve aydın kimliği ile örnek olmuştur." dedi. Başbakan Erdoğan ise, Ecevit'in ülkemize önemli hizmetlerde bulunduğuna dikkat çekti: "Türk siyasi hayatı önemli bir şahsiyetini kaybetmiştir."


28 Mayıs 'te İstanbul'da doğdu. Prof. Dr. Mehmet Fahri ve ressam Fatma Nazlı çiftinin tek çocuğuydu. İlköğrenimini Ankara'da tamamladı. 'te Amerika Koleji'ni bitirdi.


Sınıf arkadaşı Rahşan Ecevit (Aral) ile 'da evlendi. Aynı yıl okulu yarım bırakarak Londra Basın Ataşeliği'nde görev aldı. Ankara'ya 'de döndü ve Ulus gazetesinde sanat eleştirmenliği, fıkra yazarlığı ve çevirmenlik yaptı.


27 Ekim 'de CHP Ankara milletvekili olarak TBMM'ye girdi. 12 Ocak 'da İsmet İnönü'nün listesinden CHP Parti Meclisi'ne seçildi, arasında Çalışma Bakanı olarak görev yaptı. 18 Ekim 'daki Kurultay'da parti genel sekreteri oldu.


5 Mayıs 'deki olağanüstü kurultay, İnönü-Ecevit çekişmesine sahne oldu. Ecevit yanlısı Parti Meclisi kurultaydan güvenoyu alınca, İsmet İnönü istifa etti. Ecevit, 14 Mayıs'ta toplanan özel kurultayda, CHP genel başkanlığına seçildi.


CHP, MSP ile koalisyon kurarak iktidara gelirken, Ecevit, 6 Şubat 'te ilk kez başbakanlık koltuğuna oturdu. 22 Temmuz'da Kıbrıs Barış Harekatı gerçekleştirildi. 18 Eylül tarihinde Ecevit'in istifasıyla koalisyon hükümeti bozuldu.


12 Eylül 'de TSK yönetime el koydu. Ecevit çifti gece evlerinden alınarak yaklaşık bir ay Hamzakoy'da misafir edildi.


18 Mayıs Danıştay saldırısında öldürülen Mustafa Yücel Özbilgin'in cenaze törenine katıldı. Üzüntü ve yorgunluk sonucu beyin kanaması geçirdi. Aynı gece GATA'da ameliyat edildi. gün süren hayat mücadelesi dün gece 'ta sona erdi.

 
06/11/

seafoodplus.info tr/haber. do?haberno=

____________ _______

 Bir devir onunla kapandı

 

''Karaoğlan'' olarak Türk siyasetinin son yarım asırlık dönemine damgasını vuran simge isimlerden, eski Başbakanlardan Bülent Ecevit, Gülhane Askeri Tıp Akademisi Hastanesi'nde vefat etti.   

Türk siyasetine ''Ak Güvercin'' ve ''Mavi Gömlek'' fenomenlerini kazandıran Ecevit, ''şair'' yanı ve ''zarif üslubuyla'' da siyaset dünyasında farklılığını hep hissettirdi.

Bülent Ecevit, 28 Mayıs tarihinde İstanbul'da doğdu. İstanbul Amerikan Kolejinden yılında mezun olan Ecevit, üniversiteye devam ederken bir yandan da Basın-Yayın Genel Müdürlüğünde İngilizce çevirmeni olarak çalışma yaşamına başladı. Sınıf arkadaşı Rahşan Ecevit (Aral) ile yılında evlenen Bülent Ecevit, aynı yıl okulu yarım bırakarak Londra Basın Ateşeliğinde görev aldı.

Ankara'ya yılında dönen Ecevit, Ulus gazetesinde sanat eleştirmenliği, fıkra yazarlığı ve çevirmenlik yaptı. Ulus gazetesi kapanınca Yeni Ulus ve Halkçı gazetelerinde yazmayı sürdüren Bülent Ecevit, yılında ABD'ye giderek 3 ay Winston Salem Journal gazetesinde çalıştı.

Bülent Ecevit, 'de Rockefeller bursuyla ikinci kez Amerika'ya gitti. Harvard Üniversitesinde 8 ay Ortadoğu tarihi ve sosyal psikoloji üzerine çalıştı ve aynı yıl yurda döndü. Milliyet gazetesinde de günlük yazılar yazan Ecevit, Forum dergisinin yazı işleri kadrosunda yer aldı.

SİYASETE İLK ADIM
Ulus gazetesinde çalışırken, yılının Ocak ayında CHP Çankaya Gençlik Ocağı'na üye olarak aktif siyasi yaşama adımını atan Bülent Ecevit, 27 Ekim 'de CHP Ankara Milletvekili olarak TBMM'ye girdi.

Ecevit, 12 Ocak 'da İsmet İnönü'nün listesinden CHP Parti Meclisi'ne seçildi, arasında da İnönü hükümetlerinde Çalışma Bakanı olarak görev yaptı. CHP'nin 18 Ekim tarihinde yapılan Kurultayı'nın ''parlayan yıldızı'' olan Ecevit, önce ''çok genç'' bulduğu için itiraz eden İnönü'nün onayını alarak genel sekreter oldu. Ecevit, artık partinin ikinci adamıydı.

Partide 12 Mart Muhtırası'nın ardından kurulan Nihat Erim'in başbakanlığında kurulan hükümete katılıp katılmamak konusu iç tartışmalara yol açtı ve hükümete girilmemesini isteyen Ecevit, 21 Mart'ta genel sekreterlik görevinden istifa etti.

GENEL BAŞKANLIK DÖNEMİ
CHP'nin 5 Mayıs 'de yapılan 5. Olağanüstü Kurultayı, İnönü-Ecevit çekişmesine sahne oldu. Ecevit yanlısı Parti Meclisi, kurultaydan güvenoyu alınca, İsmet İnönü, 8 Mayıs tarihinde, 33 yılı aşkın bir süre bulunduğu genel başkanlık görevinden istifa etti.

Bu gelişme üzerine 14 Mayıs 'de toplanan özel kurultayda, Ecevit, CHP Genel Başkanlığı'na seçildi. Bülent Ecevit, siyaset sahnesinde, seçimlerinden itibaren ''Karaoğlan'' olarak anılmaya başlandı. Bu seçimlerde CHP, yüzde 'lük oy oranıyla milletvekili çıkardı.

Seçimin ardından CHP, MSP ile koalisyon kurarak iktidara gelirken, Bülent Ecevit, 6 Şubat 'te ilk kez başbakanlık koltuğuna oturdu. Bu dönemde Kıbrıs Barış Harekatı gerçekleştirildi. Seçim kampanyası döneminde Ecevit için sık sık kullanılan ''Karaoğlan'' ismi, başbakanlığı döneminde yaşanan Kıbrıs olayıyla pekişirken, Karaoğlan'a bir de ''Kıbrıs Fatihi'' eklendi.

Kuruluşundan yaklaşık 7 ay sonra, 18 Eylül tarihinde, Ecevit'in istifasıyla koalisyon hükümeti bozuldu. Partisi, 5 Haziran 'de yapılan genel seçimlerde oy oranı ile milletvekili çıkaran Ecevit, 21 Haziran 'de azınlık hükümetini kurdu ancak 3 Temmuz'da TBMM'den güvenoyu alamadı.

Bunun üzerine kurulan 2. Milliyetçi Cephe Hükümetini oluşturan partilerde yerel seçimlerin ardından iç çalkantı doğdu ve milletvekili istifaları yaşandı. Ecevit, cephe hükümetini oluşturan partilerden kopan bağımsız milletvekillerinin de desteğiyle 17 Ocak 'de kurulan hükümette 21 ay süreyle yeniden başbakanlık koltuğuna oturdu. İç çatışmalarla boğuşan CHP'nin oyları 14 Ekim 'da yapılan ara seçimlerde gerileyince Ecevit, 16 Ekim'de hükümetten istifa etti.

HAMZAKOY'DA ''MİSAFİRLİK''
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ülke yönetimine el koyduğu 12 Eylül 'de gece saat 'te evinden alınan Ecevit, Rahşan Ecevit ile birlikte Hamzakoy'a ''TSK'nın misafiri'' olarak götürüldü. Hamzakoy'daki ''misafirliği'' 11 Ekim tarihinde sona eren Ecevit, 30 Ekim 'de CHP Genel Başkanlığı'ndan istifa etti.

Siyasi partiler 15 Eylül 'de kapatılırken, Ecevit 21 Şubat tarihinde kamuoyunun karşısına, ''Arayış'' dergisinin yayın danışmanı olarak çıktı. Bülent Ecevit, 3 Aralık 'de konuşma ve yazı yasağı getiren MGK bildirisine muhalefetten girdiği cezaevinde 2 Şubat tarihine kadar kaldı. Siyasi yasaklı olan Ecevit, sonraki süreçte de yazıları ve demeçleri nedeniyle sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandı ve bir süre cezaevinde yattı.

DSP SÜRECİ
Bu dönemde DSP'nin kuruluş çalışmaları sürdürülürken, Bülent Ecevit, siyasi yasağı devam ettiği için partinin kuruluşunda doğrudan görev almadı. Ecevit, 14 Kasım 'te kurulan partinin kuruluşunu, yıldönümünde şu sözlerle anlattı:

''12 Eylül döneminde yoğun bir demokrasi mücadelesi verdik. Mücadelenin güçlüklerini göze almayanlarla yollarımız ayrıldı ve DSP'yi kurduk. Ben o sırada yasaklıydım. Partinin kuruluşuna Rahşah Ecevit öncülük etti. Çok zor koşullarda genel başkanlığı üstlendi. Rahşan Ecevit'in, kurucusu olduğu Köylü Derneklerinden gelen örgütlenme deneyimi vardı. O deneyimi DSP'ye aktardı. Paramız yoktu Fazla bir desteğimiz de yoktu. Ama azmimiz vardı. Rahşan Ecevit, iki odalı bir bodrum katında, bir avuç arkadaşıyla görevi başladı. İğneyle kuyu kazarcasına çalışarak, partinin sağlam bir zeminde güçlenmesine ve doğrultu tutarlılığına ödünsüz özen gösterdi. Bu davranış da giderek DSP'yi halkın güvenini kazandırdı.''

ECEVİT, DSP'NİN GENEL BAŞKANI
Siyasi yasakların 6 Eylül tarihinde yapılan referandumla kaldırılması üzerine, 13 Eylül'de Bülent Ecevit eşi Rahşan Ecevit'ten DSP Genel Başkanlığını devraldı. Kısa bir süre sonra yapılan genel seçimlerde partisinin iyi sonuç alamaması üzerine görevinden ayrılan Ecevit, yılında yapılan olağanüstü kurultayda yeniden Genel Başkan seçildi.

Bülent Ecevit, 20 Ekim 'de 12 Eylül'den sonra ilk kez Zonguldak Milletvekili olarak TBMM'ye girdi. DSP'nin oyları 24 Aralık tarihinde yapılan erken genel seçimde yüzde 'e, milletvekili sayısı 76'ya yükselirken; Ecevit, 30 Haziran tarihinde ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz başkanlığında kurulan koalisyon hükümetinde Başbakan Yardımcısı olarak görev aldı. Koalisyon hükümetinin gensoruyla düşürülmesinin ardından, Bülent Ecevit, 11 Ocak 'da DSP azınlık hükümetini kurarak 4. kez başbakan oldu.

Partisinin 18 Nisan 'da yapılan seçimlerden yüzde oy oranıyla birinci parti olarak çıkması üzerine hükümeti kurmakla görevlendirilen Bülent Ecevit, 28 Mayıs 'da kurulan DSP-MHP-ANAP koalisyonunda yeniden başbakanlık koltuğuna oturdu.

Bu dönemde sağlık sorunlarıyla ilgili zaman zaman spekülasyonlar yapılan Bülent Ecevit, 4 Mayıs 'de rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldı. Tedavisi aralıklarla sürdü. Ecevit'in rahatsızlığı sırasında hükümete yönelik tartışmalar ve erken seçim talepleri de siyasi gündeme damgasını vurdu. Bu tartışmalar parti içine de yansıdı.

Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'ın 8 Temmuz'da görevinden ve partiden istifasını yeni istifalar izledi. İstifalarla koalisyon hükümeti TBMM'deki sayısal desteğini yitirirken, erken seçim kararı alındı ve 3 Kasım 'de yapılan erken genel seçimlerde yüzde oy alan DSP, parlamento dışında kaldı.

AKTİF SİYASETE SON
Genel başkanlıktan ayrılma kararını 3 Kasım seçimlerinden önce olduğu gibi seçimlerden sonra da zaman zaman dile getiren Bülent Ecevit, 22 Mayıs tarihinde düzenlediği basın toplantısıyla halefini ilan etti ve görevi Genel Başkan Yardımcısı Zeki Sezer'e devretmek isteğini belirtti.

DSP 6. Olağan Büyük Kurultayı'nda yılında CHP Çankaya Gençlik Ocağı'na üye olarak başladığı aktif siyasi yaşamına son veren Bülent Ecevit, o tarihten sonra da yaptığı bazı açıklamalarla gündem yarattı. 18 Mayıs tarihinde geçirdiği beyin kanamasının ardından GATA'ya kaldırılan Bülent Ecevit, uzun süren tedavi sürecinin ardından bugün yaşamını yitirdi.

ŞAİR VE YAZAR ECEVİT
Bülent Ecevit, siyasi yaşamının yanı sıra yazar ve şairliği de birlikte yürüttü. Sanskrit, Bengal ve İngilizce dillerinde çalışma yapmış olan Ecevit Rabindranath Tagore, Ezra Pound, T. S. Eliot, ve Bernard Lewis'in yapıtlarını Türkçe'ye çevirdi.

Kendi yazdığı şiirleri de kitap halinde yayınlayan Ecevit'in şiirleri Almanya, Sovyetler Birliği, Romanya, Yugoslavya, danimarka ve İsveç'te yayınladı. Şair kimliğiyle yazdıklarını Şiirler, Işığı Taştan Oydum, El Ele Büyüttük Sevgiyi adlı üç kitapta toplayan Ecevit'in siyasi kitaplarından bazıları ise şöyle:

Ortanın Solu, Bu Düzen Değişmelidir, Atatürk ve Devrimcilik, Kurultaylar ve Sonrası, Demokratik Sol ve Hükümet Bunalımı, Demokratik Solda Temel Kavramlar ve Sorunlar, Dış Politika, Türkiye/ , Umut Yılı:

''ÖZGÜRLÜĞÜ YİTİRDİK DOSTLAR''
Bülent Ecevit, ''Özgürlüğün ardından bir ağıt söylev'' başlıklı şiirinde, yitirilen bir değerin ardından, kendi yaşamının da temel ögesi olan ''umut'' ve ''sevgi'' ile şöyle seslenir:

''özgürlüğü yitirdik dostlar ardından bir çift sözüm var havaya benzerdi biraz varlığı duyulmazdı özgürlüğün yokluğu dayanılmaz 'saklamayın' derdi özgürlük 'beni kendinize esirgemeyin beni ellerden esirgendikçe tükenirim çünkü paylaşıldıkça çoğalırım ben' oysa kendimize kalsın diye özgürlük ona bahçelerde duvarlar ördük uçup gitti kuş misali bahçelerden ne eller gördü hayrını ne biz gördük 'yurttaşlar' derdi özgürlük 'bu devleti sizler yöneteceksiniz el ele yaşatabilmek için beni yaşayabilmek için benimle' oysa dünyalarımız öylesine küçüktü devlet öylesine büyük yönetilmek öylesine rahattı yönetmek öylesine yük''


seafoodplus.infoze seafoodplus.info /seafoodplus.info? haberID=

 

 

Oktay EKŞİ  oeksi@hurriyet. seafoodplus.info

Cesur bir devlet adamıydı


Siyaset dünyamızın bir efsanesi 5 Kasım'ın son dakikalarında bitti

Bülent Ecevit 81 yıllık ömrünün son 49 yılını aktif politika içinde ve ülkesine, ulusuna hizmet yolunda harcadı. Siyasette tertemiz bir isim bıraktı.


En umutsuz koşullarda bile doğrultusundan sapmaksızın mücadele etmenin en muhteşem örneklerini ortaya koydu.

Ve ulusumuzun yetiştirdiği son devlet adamı olarak sıfatını hak ettikten sonra aramızdan ayrıldı.

Bülent Ecevit, bir alçağın 17 Mayıs tarihinde Danıştay'ın İkinci Dairesini basarak şehit ettiği Yüksek Yargıç Mustafa Yücel Özbilgin'in cenazesinde rahatsızlanmış ve bilinçsiz bir halde Gülhane Askeri Tıp Akademisi hastanesine kaldırılmıştı.

Ecevit'i o gün görenler, Yücel Özbilgin'in şahsında Cumhuriyetin temel değerlerini savunan bir kuruma yapılan saldırı nedeniyle çok büyük üzüntü duyduğunu, sağlık durumu elvermediği halde o nedenle cenaze törenine katıldığını ifade etmişlerdi.

Olayların bu niteliği, Ecevit'in de hayatını, Cumhuriyetin temel değerleri uğruna riske attığının kanıtını oluşturdu.

Aslında Ecevit, inandıkları için her türlü tehlikeyi göze alabildiğini çok defa ortaya koymuş bir siyasetçiydi:

Seçim kampanyası için gittiği İzmir'de ona suikast yapmak isteyenler, yakınındaki Mehmet İsvan'ı yaraladılar. İsvan hayatını bu olay yüzünden kaybetti.

Başbakan sıfatıyla Amerika Birleşik Devletleri'ne yaptığı bir gezide bir fanatik Rum'un onu öldürmeteşebbüsü, koruma görevlilerinin uyanıklığı sayesinde önlendi.

CHP Genel Başkanı iken, Milletvekili seçimi kampanyasında Başbakan Süleyman Demirel kendisine, "Taksim'de miting yaparken suikaste hedef olacağınızı öğrendik" diye bilgi verdi. Mitingi ertelemesini veya iptal etmesini istedi. Ecevit bunlara hiç aldırış etmeden Taksim meydanına yüzbinleri toplayıp kürsüye çıktı. Kimse de birşey yapamadı.

Kıbrıs'a askeri müdahale çok ciddi bir cesaret meselesi iken, bu tarihi kararı alıp uygulayan o idi.

Sadece bu noktalarda değil, medeni cesaretin en seçkin örneklerini de özellikle askeri yönetimlere karşı o ortaya koydu. Örneğin 12 Mart askeri müdahalesi karşısında, böyle bir yönetimle işbirliği yapmayı reddederek CHP Genel Sekreterliğinden istifa etti.

Daha önemli bir cesaret örneğini 12 Eylül döneminde gösterdi Askeri yönetimin aşırı şekilde kısıtlayıcı kurallarına açıkça isyan eden tek siyasetçi, tek aydın o idi. Nitekim sesini duyurmak için Arayış isimli bir dergi çıkardı. Hem bu dergideki yazıları nedeniyle hem de Türkiye'deki durumu saklamayan bir demeci nedeniyle iki kere hapse atıldı. Ama çizgisinden ve davasından zerre kadar sapma göstermedi.

Ve Siyaset yapması yasak olduğu için eşi aracılığıyla, en olumsuz koşullarda kurdurduğu Demokratik Sol Parti'yi, sabırla, çileyle büyüterek arasında iktidar yaptı.

Ecevit sadece sabır ve cesaret adamı değildi. Sayısız meziyetleri nefsinde toplamış bir değer idi. O nedenle Ecevit'i anlatmaya devam edeceğiz. Bugünlük noktayı, tüm ulusumuza başsağlığı dileyerek ve önünde saygıyla eğilerek koyuyoruz.

 

6 Kasım

http://dosyalar. hurriyet. seafoodplus.info 

 MUSTAFA BÜLENT ECEVİT


Roşan KARAKAŞ
Doğum yeri:
İstanbul

Doğum tarihi: 28 Mayıs

Annesi: Ressam Nazlı Ecevit

Babası: Kastamonu Eski Milletvekili Dr. Fahri Ecevit

EĞİTİM HAYATI:

Ankara Erkek Lisesi
İstanbul Robert Koleji
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü

EVLİLİK:

yılında, aynı okuldan sınıf arkadaşı Rahşan Ecevit (Aral) ile evlendi.

ÇALIŞMA HAYATI:

Üniversiteye devam ederken bir yandan da Basın-Yayın Genel Müdürlüğü'nde İngilizce çevirmeni olarak çalışma yaşamına girdi.

Evlendiği yıl okulu yarım bırakarak Londra Basın Ateşeliği'nde görev aldı.

Ankara'ya dönerek Ulus Gazetesi'nde sanat eleştirmenliği, fıkra yazarlığı ve çevirmenlik yaptı.

Ulus Gazetesi kapanınca 'Yeni Ulus' ve Halkçı gazetelerinde yazmayı sürdürdü.

ABD'ye giderek 3 ay Winston Salem Journal gazetesinde çalıştı.

Rockefeller bursuyla ikinci kez Amerika'ya gitti. Harvard Üniversitesi' nde 8 ay Ortadoğu tarihi ve sosyal psikoloji üzerine çalıştı ve aynı yıl yurda döndü.

POLİTİKA HAYATI:

İlk kez Ankara Milletvekili olarak Meclis'e girdi. 2,3,4,5 ve dönemde Zonguldak, dönemde Ankara Milletvekili olarak parlamentoda görev yaptı.

Çalışma Bakanı oldu

CHP'de başlayan Demokratik Sol Harekete önderlik etti ve CHP Genel Sekreterliği'ne seçildi.

Partisinin askeri yönetim tarafından oluşturulan hükümete katkıda bulunmasına karşı çıkarak genel sekreterlikten istifa etti.

14 Mayıs'taki kurultayda İnönü'nün karşısına aday olarak çıktı ve CHP Genel Başkanlığı'na seçildi.

Genel seçimlerden sonra hükümeti kurmakla görevlendirildi. Milli Selamet Partisi ile koalisyon hükümeti kurarak yılında Başbakanlık koltuğuna oturdu. Başbakanlık döneminde Kıbrıs Barış Harekatını gerçekleştirdi.

İki parti arasında pürüzler çıktı. Ecevit yeni bir hükümet kuramadı ve siyasi hayatına ana muhalefet partisi lideri olarak devam etti. yılındaki genel seçimlerden sonra yine hükümeti kurmakla görevlendirildi. Azınlık hükümeti kurdu ancak güvenoyu alamadı.

AP, MSP ve MHP'den oluşan Cephe Hükümeti'nin gensoru ile düşürülmesinden sonra Ecevit bu kez Bağımsızlar ve DP ile ortaklık hükümeti kurdu ancak milletvekili ara seçimlerinde önemli oranda oy kaybına uğrayınca istifa etti.

12 Eylül askeri müdahalesiyle milletvekilliği sona erdi ve gözaltına alındı. Süleyman Demirel'le birlikte bir süre Hamzakoy'da kaldı. yılında yabancı basın-yayın organlarına verdiği demeçler yüzünden iki kez tutuklandı. 82 Anayasası 'yla 10 yıl siyaset yasağı getirildiği için yılında yerine eşi Rahşan Ecevit DSP Genel Başkanı oldu.

DSP:

Siyaset yasağı kalkınca DSP'nin Genel Başkanlı görevini devraldı. Aynı yıl yapılan genel seçimlerde DSP barajı aşamadı ve milletvekili çıkaramadı. Ecevit DSP Genel Başkanlığı'ndan ve politikadan çekildiğini açıkladı.

Yeniden partisinin başına geçti.

Genel seçimlerde DSP'nin yüzde 11 oy alarak 7 milletvekili kazanmasıyla 11 yıl aradan sonra yeniden Meclis'e girdi. seçimlerinde partisi bu kez 75 milletvekili ile Meclis'te yerini aldı.

Ecevit, Necmettin Erbakan'ın yılında istifa etmesi üzerine hükümeti kurmakla görevlendirilen Mesut Yılmaz'la ANASOL-D hükümetinde Başbakan yardımcılığı yaptı. Koalisyon CHP'nin verdiği gensoruyla yılında düşürülünce dönemin Cumhurbaşkanı Demirel hükümeti kurma görevini Ecevit'e verdi. Ecevit azınlık hükümeti konusunda DYP'den destek alamayınca görevi iade etti. Hükümeti kurma görevi bu kez Muğla Bağımsız Milletvekili, Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez'e veriliyordu ki Çiller "Ecevit'in vereceği azınlık hükümetine destek verceğini açıkladı. Ecevit, 11 Ocak 'da Türkiye Cumhuriyeti' nin hükümetini kurdu.

18 Nisan 'da yapılan erken genel seçimler sonucu oluşturulan DSP-MHP-ANAP'ı n oluşurduğu Hükümette de 5. kez başbakanlık görevini üstlendi. Ecevit'in Başkanlık görevini üstlendiği hükümet, yaklaşık 3,5 yıllık dönemde birçok önemli olay yaşadı: Şubat 'deki Anayasa krizi, AB uyum paketleri, özelleştirme operasyonları , bankacılık sektöründeki büyük kriz Hükümet, Ecevit'in baharında geçirdiği rahatsızlıkları n ardından krize sürüklendi ve uyumunu kaybetti. Temmuzda hükümet ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli, erken seçim istediklerini açıkladı. 3 Kasım'da erken seçim yapılması kararı alındı.

3 Kasım'da yapılan erken genel seçimler DSP ve ortakları için tam bir hezimet oldu. Yüzde oy alan DSP, parlamento dışında kaldı. Ecevit, bu tarihten sonra aktif siyaset dışında kaldı. Geride ömrünün son aylarında başlattığı 'solda birlik' girişimini miras bırakarak 5 Kasım günü yaşama veda etti.

http://dosyalar. hurriyet. seafoodplus.info seafoodplus.info 

 SİYASETTE BİR ÖMÜR ( - )
Meral ASLANKAYA


Ocak Ulus gazetesinde çalışırken, CHP'nin malvarlığına el konulması ve Ulus gazetesinin kapatılmasına ilişkin hazırlanan kanun teklifine tepki duyarak CHP Çankaya Gençlik Ocağı'na üye oldu.

27 Ekim CHP Ankara Milletvekili olarak Meclis'e girdi.

12 Ocak İsmet İnönü'nün listesinden CHP Parti Meclisi'ne seçildi.

18 Ekim CHP'nin Kurultayı toplandı. Kurultay'ın parlayan yıldızı Ecevit'ti. İnönü, çok genç bulduğu için itiraz ettiği Bülent Ecevit'in genel sekreterliğine onay verdi. Ecevit, artık ikinci adamdı.

21 Mart 12 Mart muhtırasından sonra, İnönü'nün Erim hükümetine destek kararı vermesi üzerine genel sekreterlikten istifa etti. İstifa, aynı zamanda İnönü-Ecevit çatışmasının da başlangıcı olacaktı.

14 Mayıs İnönü'nün parti içi mücadeleyi kaybedince genel başkanlıktan istifa etmesi üzerine, Bülent Ecevit CHP genel başkanı seçildi.

4 Kasım Ecevit, Melen hükümetinden çekilme kararını açıkladı.

5 Kasım İnönü'nün Ecevit'in kararına tepkisi 49 yıllık partisinden istifa şeklinde oldu.

6 Nisan CHP, Asker cumhurbaşkanı geleneğini kırmak için cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmama kararı almış, CHP ile ordunun karşı karşıya geldiği bu süreç, Fahri Korutürk'ün Çankaya'ya çıkmasıyla sona erdi.

14 Ekim CHP, yüzde 'lük oy oranıyla milletvekili çıkardı. CHP, tarihinde ilk kez doğrudan halkın oylarıyla iktidar adayı oldu.

6 Şubat Ecevit'in başbakanlığındaki CHP-MSP koalisyonu kuruldu.

18 Eylül Ecevit, hükümetten istifa etti.

28 Haziran Tüzük kurultayında Ecevit'i genel başkanlığa taşıyan 'demokratik sol' kavramı parti programına alındı.

8 Mart 1. MC hükümetine karşı silik muhalefet yapmakla ve kendi içine dönük olmakla suçlanan CHP'de parti içi mücadele sonucu, Deniz Baykal ve dört arkadaşı yönetim kurulundan istifa etti.

29 Mayıs Ecevitler seçim gezisi için bulundukları Çiğli Havaalanında suikasta uğrar. Ecevitler'in zarar görmeden atlattığı suikast girişiminde, CHP İzmir İl Başkanı Mehmet İsvan ağır yaralanır. Suikast CHP'li oldukları idida edilen iki gence yüklenmeye çalışılsa da bunun saçmalığı karşısında gençler salıverilir. Ancak, hemen ardından Ecevit iktidara geldiği halde bu olayın üzerindeki esrar perdesini hiç bir zaman aralayamaz.

2 Haziran Başbakan Süleyman Demirel, Ecevit'i ertesi günkü mitingde suikasta uğrayacağı konusunda mektupla uyardı.

3 Haziran Ecevit, suikast uyarısına rağmen mitinge katıldı.

5 Haziran CHP yüzde oy oranıyla seçimlerden birinci parti olarak çıktı.

21 Haziran Ecevit'in kurduğu azınlık hükümeti Meclis'ten güven oyu alamadı. Ardından hızla 2. MC hükümeti kuruldu.

11 Aralık Referandum niteliğindeki yerel seçimlerde CHP ezici bir üstünlük sağlayarak 1. parti olarak çıktı.

hükümeti 17 Ocak Üçüncü Ecevit hükümeti Meclis'ten güven oyu aldı.

24 Mayıs Ecevit son kez CHP genel başkanlığına seçildi. 12 Eylül darbesiyle kapatılacak olan CHP kurultayı bir daha 12 yıl sonra ancak Ecevit'siz toplanabilecekti.

14 Ekim İç çatışmalarla boğuşan CHP'nin 18 aylık iktidarından sonra yapılan ara seçimlerde, parti geleneksel oy oranına geriledi.

16 Ekim Ecevit, hükümetten istifa etti.

12 Eylül Gece saat 'te evinden alınan Ecevit, Rahşan Ecevit'le birlikte Hamzakoy'a 'TSK'nın misafiri' olarak götürüldü.

25 Eylül Hamzakoy'da bitmeyecek ve yayımlanmayacak olan 'Demokrasi neden yenik düştü' başlıklı kitabını yazmaya başladı.

11 Ekim Hamzakoy'daki 'zoraki misafirlikleri' sona erdi.

28 Ekim MGK Genel Sekreteri Orgeneral Haydar Saltık, yabancı gazetecilerle yaptığı toplantıda, siyasilerin zamanı gelince siyaset yapabileceklerine dair mesajlar verdi.

29 Ekim MGK, yanlış anlamaların önüne geçmek için yayınladığı bildiride "Bay Demirel ve Bay Ecevit bir daha partilerinin başına geçemeyecektir" denilerek Ecevit, Demirel, Erbakan ve Türkeş'e siyasi yasak konulduğu resmen açıklandı.

30 Ekim CHP genel başkanlığından istifa etti.

15 Eylül Siyasi partiler kapatıldı.

21 şubat Sade vatandaş olarak, kamuoyunun karşısına bu kez, 'Arayış' isimli derginin yayın danışmanı olarak çıktı.

3 Aralık Ecevit'e konuşma ve yazı yasağı getiren MGK'nın numaralı bildirisine muhalefetten cezaevine girdi.

2 Şubat Cezaevinden çıktı. "Cezaevindeki yalnızlığa içerlemedim de, mahkemelerdeki tenhalık üzücüydü" dedi.

10 Nisan Danimarkalı gazeteci Jan Stage'nin Ecevit'le görüşmesinedn sonra Politiken gazetesine yazdığı makaleden ötürü Ankara'da Askeri Dil Okulu'nda gözaltına alındı.

12 Nisan Ankara 2 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi, Ecevit'i serbest bıraktı. Ancak, Danimarka televizyonuna bir başka demeci nedeniyle yeniden gözaltına alınarak tutuklandı.

3 Haziran İlk duruşmada beraat etti ve tahliye oldu.

15 Ekim Hollanda televizyonuna ve Der Spiegel dergisine verdiği demeçlerden ötürü aldığı 3 ay 27 günlük cezasını tamamlayarak cezaevinden çıktı.

27 Ekim Türk-İş'in eski genel başkanlarından Halil Tunç, Dr. Sedat Akman ve işadamı Murteza Çelikel, kamuoyuna DSP'nin kurulacağını açıkladı.

18 Nisan Siyasi yasağı süren Ecevit, gariresmi il temsilcileri toplantısında, "Köşeme çekilmeyeceğim, yasaklı olduğum için partinin genel başkanı olamasam da hareketin ve partinin liderliğini üstleniyorum" dedi.

14 Kasım DSP'nin kuruluş dilekçesi İçişleri Bakanlığı'na verildi.

23 Kasım 1. Kurucular Kurulu'nda, Rahşan Ecevit genel başkan seçildi.

18 Mayıs DSP'nin ikinci kurucular kurulu toplantısında 'doğal genel başkanımız' davetiyle ilk kez kürsüden konuştu.

28 Eylül Milletvekili ara seçimlerinde DSP, seçim sandığındaki ilk sınavında Meclis dışı kaldı.

29 Aralık SODEP-Halkçı Parti birleşmesinden sonra partiden kopan milletvekillerinin kurduğu 'hülle partisi' HP kendini feshederek DSP'ye katıldı. Böylece DSP, 25 milletvekiliyle Meclis'e girmiş oldu.

6 Eylül Anayasa'nın geçici 4. maddesi referanduma götürüldü, yüzde 'evet' oyuyla siyasi yasaklar kaldırıldı.

13 Eylül 6. DSP Kurucular Kurulu'nda genel başkan seçildi.

29 Kasım Yasakların hemen ardından yapılan baskın seçimde, DSP Meclis dışı kaldı.

30 Kasım Siyasetten çekilme kararını açıkladı.

2 Aralık İstifalarını genel merkeze verdi. Ancak baskılar üzerine kongreye kadar kararını askıya aldı.

7 Mart 1. Olağan Büyük Kurultay'da genel başkanlıktan ayrıldı. Yerine Necdet Karababa seçildi.

5 Ocak Bir yıl sonra yeniden DSP'nin başına geçti.

11 Kasım Erdal İnönü'nün birleşme çağrılarına Ecevit, "Özal'a Çankaya'ya kadar taşıyan SHP'yi ben bile kurtaramam" diye yanıt verdi.

3 Haziran DSP, yerel ara seçimlerinde yüzde 5 oy aldı.

19 Ağustos 13 beldede yapılan yere ara seçimin mutlak galibi DSP, yüzde 'lik oranla en yakın rakibinden iki kat fazla oy aldı.

20 Ekim 12 Eylül'den sonra ilk kez Zonguldak Milletvekili olarak Meclis'e girdi.

9 Eylül CHP'nin açılış kurultayı yapıldı, Ecevit yoktu

27 Mart Seçimlerde Refah Partisi'nin oy patlaması yapması üzerine "Laik cumhuriyet içimize salınan Truva atlarının tehdidi altındadır" diyerek yeni mücadelesinin de hedefini gösterdi.

21 Kasım Ani bir kararla Danimarka'ya gitti. 'Gecikmiş balayı'ndayız açıklamasına karşın Ecevit'in sağlık sorunları nedeniyle yurt dışına gittiğine inanıldı.

9 Şubat 4 Şubat'ta Sincan'da tankların yaptığı geçit resminden sonra, RP dışındaki tüm partilere 'güç birliği' çağrısında bulunarak, bir teknokrat hükümeti kurulmasını önerdi.

30 Haziran CHP'nin dışarıdan desteğiyle ANAP-DSP ve DTP hükümeti kuruldu.

7 Aralık Ecevit siyasetteki yılını kutladı.

25 Kasım Mesut Yılmaz'ın Başkanlığındaki ANAP-DSP-DTP hükümeti Çakıcı ve Türkbank kasetleri nedeniyle gensoruyla düşürüldü.

11 Ocak Ecevit, DSP azınlık hükümetini kurdu.

18 Nisan DSP, seçimlerden oy oranıyla birinci parti olarak çıktı.

2 Mayıs Milletvekili yemin törenine türbanıyla gelen Refah Partili Merve Kavakçı'nın Meclis'ten atılmasını isteyen Ecevit, kürsüden "Bu hanıma haddini bildirin" çağrısı yaptı.

7 Mayıs Ecevit, hükümeti kurmakla görevlendirildi.

8 Mayıs Koalisyon arayışları çerçevesinde MHP lideri olmak üzere tüm liderlerle görüştü.

15 Mayıs Rahşan Ecevit, koalisyonun en güçlü adayı MHP'ye yönelik sert açıklamalarda bulundu.

17 Mayıs Bahçeli, Rahşan Ecevit'in açıklamaları için istediği özür gelmeyince ikinci tur görüşmeler için verdiği randevuyu iptal etti.

22 Mayıs Devreye giren Demirel ve Yılmaz'ın çabalarıyla Bahçeli, koalisyon ortağı olmayı kabul etti.

28 Mayıs DSP-MHP-ANAP hükümeti kuruldu.

29 Eylül ABD gezisine çıkmadan önce Esenboğa havaalanıda basın açıklaması yapan Ecevit'in "30 Ağustos Zafer Bayramı'nda yurtdışında olacağım" sözleri şok yarattı.

Nisan Hindistan gezisi dönüşünde resmi açıklamalara göre ağır gribal bir enfeksiyon nedeniyle beş gün evinden çıkmadı.

2 Temmuz Başkent Üniversitesi Hastanesi'nde uzun süren bir kontrolden geçti. Kulaklarında bir sorun olduğu ve kulaklığının yenilendiği açıklandı.

5 Temmuz Öldüğü haberleri kulaktan kulağa yayılınca Ecevit bir TV kanalında canlı yayına katılıp, ekonomiyle ilgili bilgi verdi.

28 Şubat Ecevit, sağlığıyla ilgili spekülasyonlara, partisinin grup toplantısında yanıt verdi. "Bazı çevreler sağlığımla ilgili spekülasyon yapmaktan özel zevk alıyor" dedi.

4 Mayıs Partisinin grup toplantısına katılan Ecevit, aniden rahatsızlanarak Başkent Üniversitesi Hastanesi'ne kaldırıldı.

5 Mayıs 26 saat süren gözetimin ardından hastaneden taburcu edildi ve birkaç gün istirahat edeceği açıklandı.

7 Mayıs Bahçeli ve Yılmaz, hükümet senaryolarına karşı yaptıkları açıklamalarda 'protokole sadığız' dediler.

8 Mayıs Sezer'le haftalık olağan görüşmesi bu kez Ecevit'in evinde yapıldı. Sezer, 33 dakika süren ziyaretinin ardından Ecevit'in çok iyi olduğunu açıkladı.

22 Mayıs Halefini ilan etti ve görevi Genel Başkan Yardımcısı Zeki Sezer'e devretti. Karaoğlan Aktif siyaseti bıraktı.

18 Mayıs Beyin kanaması geçiren Ecevit, GATA'da tedavi altına alındı.

5 Kasım Yaklaşık 6 aydır tedavi gören ve yoğun bakım altında tutulan Ecevit, solunum yetersizliğine bağlı olarak hayatını kaybetti.

http://dosyalar. hurriyet. seafoodplus.info siyasette. asp 

Karaoğlan Efsanesi
Hazırlayan: Sevgi ÖZÇELİK

"Ecevit" denilince aklınıza ilk gelen kelimeyi sorsak, ama hiç düşünmeyecek ve hemen, o anda zihninizde beliriveren ilk şeyi söyleyeceksiniz desek, nasıl cevaplar alırdık? Bu, cevabı hem kolay hem de zor, çetrefil bir soru Bir kere, bu soruyu sorduğunuz zaman dilimi ve kime sorduğunuz önemli Soruyu 'larda Robert Kolej'de okuyan bir öğrenciye sorduğunuzda cevabı "Bizim Eco" olacaktır. Çünkü kolej yıllarında Ecevit okulun ilk zamanlarındaki çekingenliğinden bir parça sıyrılmış, yakın arkadaşları tarafından "Eco" diye çağrılmaya başlamıştır. Peki ya zamanda bir sıçrama yaparak 'lardan 'ye gelsek, soru yine Ecevit olsa ve bunu bir gazeteciye sorsak? Hiç şüphe yok ki, muhtemel cevaplardan biri "hasta" olacaktır Ecevit'in zamandaki bu iki nokta arasında yürüdüğü yol boyunca yaşadığı değişimler, zihnimizde yol açtığı çağrışımları da değiştirmiş, çeşitlendirmiştir.

Klasik -belki de klişe- tabirle Türkiye'nin siyasi hayatına damgasını vuran Ecevit, ülkenin kaderinde rol oynayacak aktörlerden biri olarak sahneye çıktığı 'den beri toplumun farklı kesimleri tarafından çok çeşitli ifadelerle tanımlandı: "Halkçı Ecevit", "Karaoğlan", "Bir Bölen", "Kıbrıs Fatihi", "Romantik", "Mütevazi" Bu liste uzayıp gidebilir ancak bu yazının sınırlarını onun "sosyolojik" olarak algılanışı belirlemektedir. Toplum için ne ifade ettiğine bakarken de amacımız siyasi kimliğini değil, kişi olarak ve temsil ettiği değerler bakımından nasıl algılandığını yansıtmak olacaktır.

NEDEN KARAOĞLAN?

Ecevit için kullanılan ve belki de en akılda kalan tanımlamalardan biridir Karaoğlan seçimlerinde CHP'nin seçim kampanyası sırasında ortaya çıkan Karaoğlan'ın hikayesi "Ecevit Olayı" kitabında ( yazarı Kayhan Sağlamer) şöyle anlatılır: Sivas'ın Yıldızeli ilçesinde elinde bastonu iki büklüm bir nine CHP'nin seçim otobüsüne yanaşır. Başında beyaz örtüsü, ayağında lastik pabuçları olan yaşlı kadın "Karaoğlan nirede ha evlatlar, Karaoğlan'ı görmek istiyom" diye sorar ama gazeteciler pek yüz vermez, "İşte orada" diye CHP ilçe merkezini gösterirler. Nine, sessiz ve buruk bir şekilde uzaklaşır. Karaoğlan lakabını önce öenmsemeyen gazeteciler sonra kadının Ecevit'i kastettiğini anlar, birbirlerine anlatırlar. CHP'liler de bu lakabı benimser, seçim kampanyalarını n bir parçası olarak kullanmaya başlar. Artık Bülent Ecevit tüm Türkiye'de Karaoğlan olarak anılmaya başlamıştır. Ecevit de kaynağı halk olan bu lakabını çok sever, benimser

Türkiye'de 'lerde siyasette bugünkünden farklı olarak kesin sınırlar vardır. İnsanlar politik görüşlerini tıpkı futbol takımı tutar gibi yansıtır, destekledikleri politikacıları n posterlerini evlerinin, dükkanlarının duvarlarına asarak "sağcı mı solcu mu" olduklarını gösterir. Ecevit'in Karaoğlan posterleri de o dönemde CHP taraftarlarını n duvarlarını süsler. Halk türkülerinde hikayeleri anlatılan kahramanların isimleri andıran "Karaoğlan" lakabıyla Ecevit, halka onlara yakın olduğunu hatta onlardan biri olduğunu bir çırpıda anlatmanın kolay yolunu bulmuş gibidir. Nitekim halk Karaoğlan'ı tuttuğunu sandıkta gösterir ve CHP seçimlerden yüzde oy oranıyla birinci parti olarak çıkar. Aslında Ecevit'in halkçı kimliği 'te Çalışma Bakanı olarak görev aldığı sıralarda şekillenmeye başlar. Halkın önemli bir bölümünü oluşturan işçilere, özgür sendika hakkı, grevli, toplu sözleşmeli sendikacılık yapma hakkını veren yasalara imza atan Ecevit, halktan yana olduğu mesajını ilk olarak bu icraatlarıyla verir.

KIBRIS FATİHİ

Ecevit'in yaşlı bir kadından aldığı Karaoğlan ismi, bir yıl sonra başbakanlığı döneminde yaşanan Kıbrıs olayıyla pekişir, Karaoğlan'a bir de Kıbrıs Fatihi eklenir. CHP tek başına iktidar olamadığı için Erbakan'lı MSP'yle koalisyon hükümeti kurar ve Karaoğlan başbakan olur. yılının Temmuz'unda Kıbrıs'ta Enosis idealinin temsilcisi Sampson'un yönetime gelmesi üzerine Ecevit, Türkiye'nin Kıbrıs'taki çıkarlarını korumak için harekete geçeceğini açıklar. Başbakan, ülkenin bu konudaki tutumunu anlatmak için İngiltere'ye gider ancak İngilizler Türkiye'nin ortak müdahale teklifini reddeder.

ABD gelişmeler üzerine devreye girer ve dışişleri bakanlığı temsilcisini Ankara'ya gönderir. Görüşmelerde Türkiye müdahale kararında ısrarlı olduğunu vurgular. Ve sonunda 20 Temmuz 'te tarihi Kıbrıs Çıkarması yapılır. Halkın büyük desteğiyle gerçekleşen harekatla ilgili olarak radyoda konuşan Ecevit, amaçlarının savaş değil barış olduğunu söyler ve yalnız Türklere değil Rumlara da barış getirmek üzere Ada'ya gittiklerini belirtir. Harekat sırasında Rumlar Ecevit'i "Sessiz Kurt" olarak tanımlayarak sakin ve barışcıl görünen Ecevit'in kararlılığına adeta övgüyle karışık bir gönderme yaparlar.

İngiltere ve ABD'nin harekat yapmama konusunda ikna edemediği Ecevit, tarihi bir karara imza atarak, artık Karaoğlan'ın yanısıra Kıbrıs Fatihi, Mücahit Ecevit olarak da anılmaya başlar. Bu kez "Ecevitçi" evlerin başköşesinde Türk bayraklı Karaoğlan posterleri vardır. MSP ile anlaşmazlıklar yaşayan Ecevit, Kıbrıs zaferiyle esmeye başlayan olumlu rüzgarı kullanmak için erken seçime gitmek ister ve rakipleri tarafından "Kıbrıs'ı sandığa taşımak"la suçlanır.

KUYRUKLAR VE ECEVİT

"Umudumuz Karaoğlan" sloganlarıyla hükümeti kuran Ecevit, 'ün sonbaharında istifa eder. İstifa sonrasında pek çok siyasi gelişme yaşanır ve partiler bir türlü istikrarlı bir hükümet kurmayı beceremez. Artık muhalafette olan Ecevit'in arkasına aldığı Kıbrıs rüzgarı pek de uzun soluklu olmaz. Ecevit muhalefetteyken Demirel'in liderliğinde kurulan 1. Milliyetçi Cephe (MC) hükümetine ağır eleştiriler yöneltir. Demirel'in ve hükümetinin "cephe" ismini seçerek kavgadan yola çıktığını söyler. seçimlerinde CHP birinci parti olur ama yine hükümeti kuracak sayıya ulaşamaz.

Ecevit sonunda bir azınlık hükümeti kurmayı başarır ama halk huzursuz ve tedirgindir. Ecevit'in ikinci kez başbakan olduğu dönemde sağ-sol gruplar arasında yaşanan çatışmaların artmasının yanısıra ülkede ekonomik sıkıntılar iyiden iyiye kendini göstermeye başlar. Benzin sıkıntısı, bakkalların önünde uzayıp giden yağ, şeker kuyrukları Karaoğlan umudunu boşa çıkarmış gibidir. Halk arasında bugün de zaman zaman dile getirilen "Ecevit ne zaman başa geçse ülke kötüye gidiyor" söylentisi yayılmaya başlar. Şüphesiz o günün kötü koşullarından tek başına Ecevit sorumlu değildir ama bu, vatandaşın Ecevit ile kuyruklar arasında bu türden bir ilişki kurmasına engel olmaz. "Halkçı Ecevit" halkın şikayet ettiği isimlerin başında gelir. Bugün 80 sonrasında doğan kuşaklara masal gibi gelen kuyruklar dönemi Ecevit'le (aslında biraz Demirel'le de) özdeşleşir.

TEK ADAM

Sonunda 12 Eylül olur. Burada uzun uzun anlatmaya gerek olmayan gelişmelerden sonra Ecevit artık yasaklı bir siyasi figür olarak DSP'nin temellerini atmaya başlar. Tabii eşi Rahşan'la birlikte Darbe sonrası "misafir edildikleri" Hamzakoy'da Ecevit'ler herşeye sıfırdan başlamaya karar verirler. Ve bugün bile Ecevit'ten sonra neler olacağına dair net bir senaryonun ortaya konamadığı Demokratik Sol Parti'yi kurmak için tek başlarına yola koyulurlar. DSP'nin kuruluş dilekçesi Rahşan Ecevit tarafından 14 Kasım 'te verilir. Siyasi yasaklar kalkıp Bülen Ecevit genel başkan olduğunda Rahşan baştan beri yürüttüğü parti işlerine devam eder. Kendi aralarında "hükümet işleri Bülent'in, parti Rahşan'ın" şeklinde yaptıkları işbölümü değişmeden sürüp gider.

Ecevit'ler partinin amblemi olarak gök mavisi zemin üzerinde beyaz güvercini seçerler. Barışın simgesi olan beyaz güvercin, Ecevit'in en başından beri taşıdığı insancıl, barışcıl kişilik özelliklerinin de simgesi olur. 'li yıllarda giydiği uçuk mavi gömleğiyle meydanlarda kendisini umut olarak gören halka seslenen Ecevit'in yeni partisinin rengi o günlere özlemin bir ifadesidir sanki O dönemde halk arasında "Ecevit mavisi" olarak anılan gök mavi, 'lerin ortasında Türk siyasetinin yeni renkleri arasına girer.

Ecevit'ler, kuruluşundan bugüne DSP'nin yönetiminde tek söz sahibidir. Ecevit CHP tecrübesinden sonra partideki hakimiyetin eşi ve kendisinde olduğunun altını çizmek için parti kuruluşunda CHP'deki isimlerden uzak durmaya çalışır, yeni isimlerle yola çıkar.

ROMANTİK ŞÖVALYE

DSP Eylül 'daki ara seçimlerde ilk sınavını verir. Ecevit o dönemde yaptığı bir konuşmada "Beni tek başına romantik şövalye gibi görenler, gelip de şu meydanda görsünler" diyerek, kendisini solu bölmekle ve hayaller peşinde koşmakla suçlayan çevrelere cevap verir. Ecevit bir yandan da artık eski arkadaşlarıyla yollarını ayırdığının altını çizer.

Ecevit'in o zaman seçtiği yalnızlık onun kişiliğinin de en önemli özelliklerinden biri olur. Etrafında gerçekten yakın kimsenin olmayışı bir yönüyle eleştirilir belki ama ailesine, yakınlarına çıkar sağlayan politikacılardan yakınan halk, "Ecevit yemez, kimseye de yedirmez" diye formüle ettiği dürüstlüğünü hep takdir eder.

BİR BÖLEN ECEVİT

Ecevit 'daki ara seçimlerden beklediği sonucu alamaz. Seçim sonrası solu bölmekle suçlanan DSP'nin genel başkanı Rahşan Ecevit, diğer sol partilerle birleşmeyi reddeder. Kamuoyunda aile partisi görüntüsü giderek yerleşen DSP'de bazı muhalif sesler parti içinde demokrasi olmadığından yakınmaya başlar. Muhaliflerden Celal Kürkoğlu "Ecevit tanrı değildir. Tanrısal yetkileri de yoktur. Yaptıkları hatadır, hesabını halkımıza ve yargı organlarına verecektir" diyerek Ecevit'in mutlak hakimiyet surlarında gedikler açmaya çalışır.
Kamuoyunda ses getiren bu çaba Ecevit'leri pek fazla etkilemez. 'deki referandumla siyasi yasağı kalkan Ecevit DSP'nin genel başkanı olur.

MÜTEVAZİLİK VE SADELİĞİN SEMBOLÜ

Belki de bu noktada artık Ecevit'in genel başkanlığı döneminde Türkiye'de yaşanan siyasi gelişmeleri, seçimleri, solda birlik tarışmalarını, kurduğu koalisyon hükümetlerini, başbakanlığını bir kenara bırakarak onun bir insan olarak ve temsil ettiği değerler açısından nasıl göründüğüne değinmek yerinde olur.

Ecevit'in eşiyle birlikte sürdürdüğü günlük hayat tek kelimeyle "sade"dir. 'li yıllarda seçim kampanyaları için Anadolu'yu gezen Bülent Ecevit'in yanında parti işlerine koşturan sade giyimli, makyajsız kadını görenler, onun bir parti liderinin eşi olduğuna inanmakta güçlük çeker. Başlangıçta şaşırılan hatta yadırganan bu sadelik zamanla onları en sert şekilde eleştirenlerin bile takdir ettiği olumlu bir özellik olarak algılanır. Siyasetçi-yolsuzluk ilişkisine sıkça rastlanan ülkemizde bir parti lideri ve eşinin siyasi yaşama nasıl başladılarsa öyle sürdürmeyi başarmaları sık sık dile getirilen bir farklılık olarak göze çarpar.

Ecevit'in sadeliği giyim tarzında da kendini gösterir. Kışın hiç vazgeçmediği kasketi, tıpkı gök mavisi gömleği gibi Ecevit'in alamet-i farikalarından biri olur. Ecevit kasketi, gençliğini 70'lerde yaşamış kuşağın bir bölümünün gardırobunda yerini alır. Ecevit'in adını verdiği
bir başka şey de bıyık şeklidir. 70'li yıllardan beri değişmeyen "Ecevit bıyığı" stili o dönemde yine pek çok genç tarafından taklit edilir.

Tatillerini Ankara'da geçiren, başbakanlığı sırasında yerli makam arabasına binmekte ısrar eden (bu yüzden de bazen eleştirilen), yazılarını daktilosunda yazmaktan vazgeçmeyen ve bilgisayarla hiç tanışmayan, kendisini en sert şekilde eleştirenlere bile nezaket kuralları dışına çıkmadan yanıt veren biridir Ecevit'tir.. .

Siyasetçiye çoğu zaman yüklenen "baba" imajı Ecevit için geçerli değildir. Bunun çocuk sahibi olmayışıyla da pek ilgisi yoktur, nitekim Demirel de çocuksuz bir liderdir ama yoktur ama "baba" denilince akla ilk onun adı gelir. Ecevit ise daha farklı bir yerde durur vatandaşın gözünde, en çok bağlanıldığı dönem olan 70'lerde aileden biri değil de Karaoğlan kimliğiyle ve bir tür "kahraman" olarak karşımıza çıkar. Tekrar umut olmaya çalıştığı 'lerde, 90'larda ise kahramanlıktan uzaktır artık ama aileden biri olmaya da yakın değildir. Hem zaten onun bir ailesi vardır : Rahşan.

Eşi Rahşan, Ecevit'in hayatındaki en önemli isimdir. Uzun bir yolu birlikte yürüyen ikili, her zaman birbirlerini tamamlayan, uyumlu bir çift olarak görünür. Parti ve ev işlerini kimseye bırakmayan Rahşan Hanım'ın Ecevit'in üzerinde çok büyük etkisi olduğu aşikardır hatta bu etki zaman zaman aslında her konuda son kararı Rahşan Hanım'ın verdiği izlenimini bile yaratır. Kendilerini ülkelerine adadıklarını her fırsatta dile getiren çiftin birbirlerine de özel bir düşkünlükleri vardır. Ecevit hapse girdiği yıllarda, umutsuzluğa kapılan Rahşan Hanım'ı mektup ve şiirleriyle cesaretlendirir. Rahşan Hanım da özellikle son bir iki yıldır artan Ecevit'in sağlık durumuyla ilgili eleştirileri göğüsler, "ona çok iyi baktığını" söyler.

HASTA ECEVİT

Ecevit'in siyasi hayatı, son dönemde giderek artan sağlık problemleri nedeniyle tartışılır hale gelir ve "artık çekilmeli" diyen sesler çoğalır. "Ülkenin içinde bulunduğu koşullar gereği çekilemem" diyen Ecevit aslında geçmişte siyaset dışı hayata duyduğu özlemi dile getiren ilginç bir şiire imzasını atmıştır. tarihli eşi Rahşan'a yazdığı "Yapamadığımız" adlı şiirde, "evrenin derdini kapını dışında bırakmanın, Rahşan Hanım yün örerken karşısında polisiye roman okumanın" özlemini anlatır. O dönemdeki dileği "vaktinde ve rahat uyuyabilmektir" ancak geçen yıllar Ecevit'e bu özlemi unutturmuş, yoğun siyaset gündemi de rahat uykulara pek izin vermemiştir.

*Yararlanılan Kaynak :
Bir Karaoğlan Hikayesi: Bülent Ecevit - Süleyman Kurt (Birey Yayıncılık)

http://dosyalar. hurriyet. seafoodplus.info karaoglan. asp 

___________ _______

ŞİİR TUTKUSU

Nazan MENGÜ

 

Ecevit'i büyüleyen heykel
 

Romanyalı sanatçı Constantin Brancusi'nin Ecevit'i büyülüyen Boşluktaki Kuş adlı heykeli. Ecevit, Brancusi'yi " Doğanın özüne varmış bir sanatçı "olarak nitelendiriyordu.

Bülent Ecevit’e Karaoğlan Unvanının Kıbrıs Barış Harekatı’ndan Sonra Verildiği İddiası

9,2K

Bülent Ecevit’e Karaoğlan Unvanının Kıbrıs Barış Harekatı’ndan Sonra Verildiği İddiası Doğru Değil

Yanlış İddia

 

* Deniz Ercan tarafından hazırlanmıştır.

 

Bugün, eski Başbakanlarımızdan Bülent Ecevit&#;in () için kullanılan ve belki de en akılda kalan tanımlamalardan biri olan &#;Karaoğlan&#; takma adının geçmişine dair hatalı bir iddiayı inceleyeceğiz.

Orhan Uğuroğlu, Yeniçağ Gazetesi&#;nde 12 Ocak tarihinde yayınlanan &#;‘ABD büyük devlettir dinleriz’ demedik&#; başlıklı yazısında Bülent Ecevit’in Kıbrıs Barış Harekatı’nın ardından Karaoğlan unvanını kazandığını iddia etmiş.

Uğuroğlu’nun yazısındaki bahse konu cümleler şu şekilde:

- 14 Ekim 'teki seçimlerin ardından birinci parti çıkan CHP'nin Genel Başkanı Bülent Ecevit, Milli Selamet Partisi (MSP) ile koalisyon kurarak başbakan oldu. - Necmettin Erbakan, Devlet Bakanı ve Başbakanlık Yardımcılığı görevini üstlendi. - "Kıbrıs Barış Harekâtı" bu hükümet döneminde yapıldı ve Ecevit "Karaoğlan", Erbakan "Mücahit" unvanı kazandı… Ruhları şad olsun…

 

Bülent Ecevit için kullanılan ve belki de en akılda kalan tanımlamalardan biri olan &#;Karaoğlan&#; unvanının kökeni yılındaki Kıbrıs Barış Harekâtı&#;nın öncesine dayanıyor.

 

İsmet İnönü ve Bülent Ecevit

 

&#;Karaoğlan&#;ın Kökeni

Bülent Ecevit yarım asırdan fazla aktif siyaset yapmış, Türk siyasi hayatına damga vurmuş isimlerden. Cumhuriyet Halk Partisi’nde genel sekreterlik yaptığı süreçte ve sonrasında ’de genel başkan seçildikten sonra, kökenini İsmet İnönü’nün Ortanın Solu görüşünden alan Demokratik Sol harekete sahip çıkararak liderlik etmişti. Siyasete girdiği ilk yıllardan beri geniş halk kitlelerinin devamlı sempatisini kazanan Ecevit’e halk tarafından “Karaoğlan” ve “Halkçı” gibi unvanlar verilmişti. Ülkenin her açıdan zorlu günlerden geçtiği o dönemde halkın büyük umut bağladığı Bülent Ecevit&#;in liderliğini üstlendiği CHP, Genel Seçimlerinde % 41&#;lik oy oranıyla birinci olmuştu.

Bülent Ecevit için halk arasında uzun yıllardan beri kullanılan “Karaoğlan” ve “Halkçı Ecevit” gibi tanımların kökenini araştırdığımızda karşımıza yılı çıkıyor.

13 Ekim tarihinde TBMM dönem milletvekillerini belirlemek için genel seçimler gerçekleştirilmişti. Bülent Ecevit’e Karaoğlan lâkabının yılındaki bu genel seçim için yürütülen CHP&#;nin seçim kampanyası esnasında ziyaret edilen bir köyde yaşayan köylü kadınlardan biri tarafından verildiği bilinmektedir. Bu hususta 2 farklı anlatı mevcut.

Kayhan Sağlamer &#;Ecevit Olayı&#; adlı kitabında Karaoğlan&#;ın hikâyesini şöyle aktarmıştı:

&#;Sivas&#;ın Yıldızeli ilçesinde elinde bastonu iki büklüm bir nine CHP&#;nin seçim otobüsüne yanaşır. Başında beyaz örtüsü, ayağında lastik pabuçları olan yaşlı kadın &#;Karaoğlan nirede ha evlatlar, Karaoğlan&#;ı görmek istiyom&#; diye sorar ama gazeteciler pek yüz vermez, &#;İşte orada&#; diye CHP ilçe merkezini gösterirler. Nine, sessiz ve buruk bir şekilde uzaklaşır. Karaoğlan lakabını önce öenmsemeyen gazeteciler sonra kadının Ecevit&#;i kastettiğini anlar, birbirlerine anlatırlar. CHP&#;liler de bu lakabı benimser, seçim kampanyalarının bir parçası olarak kullanmaya başlar. Artık Bülent Ecevit tüm Türkiye&#;de Karaoğlan olarak anılmaya başlamıştır. Ecevit de kaynağı halk olan bu lakabını çok sever, benimser&#;&#;

Eski CHP milletvekili Barış Yarkadaş, &#;Hepsi Yaralar Sonuncusu Öldürür&#; adlı kitabında Ecevit&#;e Karaoğlan lâkabının verilmesini sağlayan köylü kadının babaannesi Şahzade Şahin olduğunu öne sürmüştü. Anılan kitapta bahse konu an, Kars&#;ın Susuz köyünde yaşayan Şahzade Şahin’in ağzından şu şekilde aktarılmaktadır:

&#;Şimdi tam olarak hatırlamıyorum ama sanırım ya da 73 yılıydı. Türkiye yine zor günlerden geçiyordu. Ekonomi kötüydü. Biz tek çareyi CHP olarak görüyorduk. Birinci eşim Aydın Yarkadaş, Kars&#;ın Susuz ilçesinde partinin başkanıydı. Ben de CHP Kadın Kollarındayım. Bir ara Kadın Kolları Başkanlığı da yaptım. Aydın Bey, İsmet Bey&#;in (İnönü) yakın çalışma arkadaşıydı. &#; O gün, yani Ecevitlerin Susuz&#;a geldiği gün, Bülent Bey&#;in yanında Rahşan Hanım da vardı. Kendilerini hep gazetede görmüştük. Ama hiç tanışma fırsatımız olmamıştı. Baban, Ecevitleri köy evimize getirdi. Biz misafirlerimizi karşılamak için kapıya çıktık. Karşımda esmer bir genç gördüm. Birden Bülent Bey&#;e sarıldım ve &#;Bizi bu dar günlerden kurtar ay Karaoğlan&#; dedim. Yanımızda gazeteciler de vardı. Ertesi günün gazetelerinde, &#;Bir kadın Ecevit&#;e Karaoğlan dedi ve boynuna sarıldı&#; diye yazdılar.&#;

 

Bülent ve Rahşan Ecevit Çifti

 

Karaoğlan takma adının en eski kullanımlarına dair bilgi edinmek için gazete arşivlerinde tarama yaptığımızda yılında yayımlanan gazetelerde Ecevit’in ‘Umudumuz Karaoğlan’ yazan afişlerle karşılandığı” ve “Kayseri’den aday olan Karaoğlan lakaplı bir başka kişiyle beraber CHP’deki Karaoğlan’ların sayısının ikiye çıktığı“ yönünde haberler karşımıza çıkıyor. Buradan da anlaşılabileceği üzere 20 Temmuz ’te gerçekleşen Kıbrıs Barış Harekatı’ndan daha önce, henüz yılında Karaoğlan ismi Bülent Ecevit için yaygın olarak kullanılmaya başlanmış.

 

bülent ecevit karaoğlan

Milliyet&#;te 30 Ağustos günü yayımlanan haber metninde Bülent Ecevit için &#;Karaoğlan&#; ifadesinin kullanıldığı görülüyor.

 

bülent ecevit karaoğlan

Milliyet&#;te 23 Temmuz günü yayımlanan haber metninde Bülent Ecevit için &#;Karaoğlan&#; ifadesinin kullanıldığı görülüyor.

 

Cumhuriyet Gazetesi arşivi incelendiğinde de Anadolu&#;da Bülent Ecevit&#;in &#;Karaoğlan&#; olarak nitelendiğini aktaran birçok haberin yılında yayımlandığı görülüyor (Örnekler için bkz: 13 Ekim , 30 Temmuz , 27 Eylül , 8 Mart ).

 

ecevit karaoğlan

 

Bülent Ecevit'e neden Karaoğlan deniyor? Bülent Ecevit Karaoğlan adını nasıl aldı?

Eski başbakan Bülent Ecevit, yılında dünyaya gözlerini açtı.Siyasi hayatının yanı sıra önemli bir gazeteci olan Karaoğlan, ilk olarak Ulus Gazetesi'nde çalışmaya başladı ve siyasete ilgisi de bu dönemde arttı. Öte yandan Amerika'nın The Journal and Sentinel gazetesinde konuk gazeteci olarak yazdı. Siyaset kariyeri dışında gazeteci, yazar, şair olarak da bilinen Bülent Ecevit, yılları arasında Türkiye'de 4 kez başbakanlık görevini üstlendi.

Türk siyasetinde adı Karaoğlan diyerek kaldı. Peki Bülent Ecevit'e neden Karaoğlan deniyor? Bülent Ecevit Karaoğlan adını nasıl aldı? Bülent Ecevit' ikinci ismi kim verdi?

Bülent Ecevit'e 'Karaoğlan' lakabı, Kars'ın Susuz İlçesinde yaşayan Chp'li bir kadın tarafından verildi.

Gazeteci Barış Yarkadaş, ''Hepsi yaralar, sonuncusu öldürür'' isimli kitabında babaannesi Şehzade Şahin'in Bülent Ecevit'e ilişkin açıklamalarında yer verdi. CHP üyesi olan Şahin, Bülent Ecevit'e ''Karaoğlan'' ismini verenin kendisi olduğunu söyledi.

Kitapta yer alan anlatıma göre Kars'ın Susuz ilçesinde çiftçilik yaparak geçimini sağlayan 85 yaşındaki Şehzade Şahin, Ecevit'e Karaoğlan adını verdiği günü şöyle anlattı:

''Şimdi tam olarak hatırlamıyorum ama sanırım ya da 73 yıllarıydı. Türkiye zor günlerden geçiyordu. Ekonomi kötüydü. Biz tek çare olarak CHP'yi görüyorduk. Birinci eşim Aydın Yarkadaş, Kars'ın Susuz ilçesinde partinin başkanıydı. Ben de CHP'nin kadın kollarındaydım. Bir ara kadın kolları Başkanlığı da yaptım. Aydın Bey, İsmet İnönü'nün yakın çalışma arkadaşıydı. İsmet İneönü, Kars'a geldiğinde evimize misafir olmuştu. Sonra dönem değişti. Bülent Ecevit diye bir genç ortaya çıktı. İsmet İnönü'nün yerine genel başkan oldu.

Bülent Ecevit, Genel Başkan olduktan sonra ilk gezisini Kars'ın Susuz ilçesine yaptı. O gün Yani Bülent Ecevit'in Kars'a geldiği gün yanında Rahşan Ecevit de vardı.Ecevitler köy evimize geldi. Biz misafirleri karşılamak için kapıyı açtık. Karşımda esmer bir genç gördüm. Birden BülenT Beye sarıldım ve ''Bizi bu kara günlerden kurtar Karaoğlan'' dedim. O an yanımızda gazeteciler de vardı. Ertesi gün gazetelerde ''Bir kadın, Ecevit'e Karaoğlan dedi ve boynuna sarıldı'' diye yazdılar. ''

Mustafa Bülent Ecevit, 28 Mayıs 'te İstanbul'da doğdu. Türk siyasetçi, gazeteci, şair, yazar. Eski Türkiye başbakanı, çalışma ve sosyal güvenlik bakanı, devlet bakanı ve başbakan yardımcısı. – yılları arasında dört kez Türkiye başbakanlığı görevini üstlenmiştir. – yılları arasında Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanlığında, – yılları arasında ise Demokratik Sol Parti genel başkanlığında bulunmuştur. – yılları arasında İsmet İnönü tarafından kurulan hükûmetlerde çalışma bakanı olarak yer almıştır. Türk siyasal yaşamının en önemli isimlerinden biri olmuştur. Ecevit, 20 Temmuz tarihinde ilk Kıbrıs Harekâtı'nı, 14 Ağustos tarihinde ise "Ayşe tatile çıksın." parolasıyla ikinci harekâtı başlatmıştır. yılında PKK lideri Abdullah Öcalan'ın Kenya'da yakalanarak Türkiye'ye getirilmesini sağlamıştır. Anne tarafından dedesi olan Medine Harem Şeyhi Hacı Emin Paşa'dan kendisine kalan Medine'deki yüklü mirası yılında Türk hacılarının yararlanması koşuluyla devlete, Diyanet İşleri Başkanlığına bağışlamıştır.[2][3]

Siyasi kariyerine CHP'de başlayan Ecevit, ilk defa genel seçimlerinde CHP Ankara milletvekili olarak Meclise girmiştir. yılında istifa eden İsmet İnönü'nün yerine genel başkanlığa seçilmiştir. Genel başkanlığı sırasında partisi genel seçimlerinde %33,3 oy almıştır. yılında genel başkanlığını Necmettin Erbakan'ın yaptığı Millî Selamet Partisi ile kurduğu koalisyon hükûmetinde ilk defa başbakanlık görevini almıştır. Başbakanlık döneminde yılında Kıbrıs Harekâtı yapılmıştır. 10 ay süren bu koalisyon hükûmeti Ecevit'in istifasıyla dağılmıştır. genel seçimlerinde parti, oy oranını %41,4'e çıkarmıştır. Bu oy oranı, sol görüşlü bir partinin çok partili siyasal yaşamda kazandığı en yüksek oy oranı olarak tarihe geçmiştir. yılında yeni bir hükûmet kurarak tekrar başbakan olmuştur. yılında ara seçimlerde başarısızlığa uğrayınca görevden çekilmiştir.

Ecevit, 12 Eylül Darbesi sonrası diğer bütün partilerin ileri gelenleriyle birlikte 10 yıl siyaset yasaklıları kapsamına alınmıştır. Siyasal yasağı devam ederken eşi Rahşan Ecevit'in başkanlığında Demokratik Sol Parti kurulmuştur. yılında yapılan referandumla siyasal yasağı kaldırılınca (%50,16) DSP'nin başına geçmiştir. Türkiye genel seçimlerinde partisinin milletvekili çıkaramaması üzerine aktif siyasetten ve genel başkanlıktan ayrılacağını açıklamıştır. Ancak 'da aktif siyasete dönmüştür. 'da kurulan DSP-MHP-ANAP koalisyonunda yeniden başbakanlık koltuğuna oturmuştur. yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde üniversite mezunu olmaması nedeniyle cumhurbaşkanlığına aday olamamış, koalisyon partilerinin bu hükmü değiştirme teklifini ve kendisine cumhurbaşkanlığı teklifi getirmesini ise teşekkür ederek reddetmiştir. Türkiye genel seçimlerinde partisi baraj altında kalmış ve seçilememiştir. yılında yapılan DSP 6. Olağan Kurultay ile aktif siyaseti bırakmıştır. 5 Kasım pazar günü dolaşım ve solunum yetmezliği sonucu ölmüştür.

Bülent EcevitKarsCHPDspGündemPolitikaHaberler

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir